Ey kendisine farz kılınan cihattan yüz çeviren kimse, Allaha yemin olsun ki, murada nail olmakla mesut olmaktan mahrum oldun. Savaştan kaçmanın, kahramanların savaşla­rında bulunmayışın, Allah yolunda mal ve can ile cimri dav­ranmanın sebebini keşke bilseydin!

Bunun sebebi; uzun yaşama arzusu, ecelin saldırma kor­kusu, mal ve ehlinden, çoluk çocuk ve hizmetçiden, kardeş­ten, yakından, kerim olan bir dosttan, sıcak bir arkadaştan salih amelleri çoğaltma arzusundan, güzelliği ve çekiciliği olan bir zevcenin sevgisinden, konu komşudan, yüksek mev­kilerden, ihtişamlı köşklerden, huzurlu bir gölgeden, şık gi­yimden veya afiyetli bir yiyecekten başka bir şey midir? Seni cihaddan alıkoyan bunlardan başka bir şey değildir.

Ey benim kardeşim, bunlar senden sudur edecek güzel şeyler değildir. Allah’ın azze ve celle şu sözünü duymuyor musun?

"Ey iman edenler, ne oldu ki size Allah yolunda sava­şa kuşanın denildiği zaman yerinizde ağırlaşıp kaldınız. Ahiretten cayıp dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama ahirettekine göre bu dünya hayatının yararı pek azdır."

(Tevbe 81]

Sana sunulan apaçık burhanları dinle! Ki bilesin, seni ci­hattan alıkoyan sadece mahrumiyet, gecikmende ki sebep de sadece nefis ve şeytandır. Senin uzun yaşama umuduna, ece­lin hucum etmesinden korkman, gelmesi kesin olan ölümden kaçman, yürünmesi gerekli olan yolda yürümekten korkma­na gelince, Allah a yemin olsun ki cihad öne geçenlerin ömrü­nü kısaltmayacağı gibi, cihattan geri kalmakta geri kalanların ömrünü arttırmaz.

Allahu Teala buyuruyor ki:

“Müminlerden özür olmaksızın oturanlar ile Allah yo­lunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği vaad edmiştir. Ancak Allah cihad edenleri oturanlara göre bü­yük bir ecirle üstün kılmıştır. Onlara kendinden dereceler, bağışlanma ve rahmet vermiştir. Allah bağışlayan, esir­geyendir." (Nisa 95-96]

"...Bununla beraber o kafir ve müşrikler sizinle, na­sıl topyekün savaşıyorlarsa, siz de Allah’tan başkalarına ilahlıkyakıştıranlarla öylece topyekün savaşın; ve bilin ki, Allah, kötülükten sakınanlarla beraberdir." (Tevbe 36]

"Ey inananlar! Gerçi hoşunuza gitmez, ama savaş size farz kılındı. Bazen sevmediğiniz, hoşunuza gitmeyen bir şey hakkınızda iyi olabilir ve yine hoşlandığınız bir şey de sizin için kötü olabilir. Allah bilir, ama siz bilmezsiniz bu gerçekleri." (Bakara 216)

"Sizin için savaş kolay da olsa, zor da olsa, gerek hafif gerek ağır olarak hangi halde bulunursanız bulunun, hep birlikte savaşa çıkın ve mallarınızla canlarınızla Allah yolunda cihad ediniz, yürekten çaba gösteriniz, eğer bilirse­niz bu sizin kendi iyiliğiniz içindir." (Tevbe 41)

"Bilesiniz ki Allah, karşılığında cenneti kendilerine vererek, kendi yolunda savaşan, öldüren ve öldürülen mü’minlerden, canlarını ve mallarını satın almıştır. Bu O’nun yerine getirilmesini Tevrat'ta, İncil’de ve Kur’an'da bizzat güvence altına aldığı gerçek bir vaattir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O’nunla yaptığınız alım satımdan dolayı, müjdelenip se­vinin, çünkü en büyük kazanç, kurtuluş ve bahtiyarlık budur. "(Tevbe 111)

"Ey iman edenler! Sizi hem bu dünyada, hem de öteki dünyada şiddetli bir azaptan koruyup kurtaracak bir alış­veriş göstereyim mi size. Allah’a ve peygamberine inanır, Allah yolunda malınız ve canınızla gayret gösterirsiniz. Bu sizin için en iyi olan harekettir, keşke bilseydiniz. Eğer böyle yaparsanız Allah, günahlarınızı bağışlayacak ve sizi öteki dünyada, altından ırmaklar akan bahçelere ve bu sonsuz mutluluk bahçelerindeki, güzel köşklere sokacak­tır. İşte bu büyük bir kurtuluştur. Allah size seveceğiniz bir iyilik daha verecektir ki, o da düşmanlarınıza karşı her zaman yardım etmesi ve yakın bir zamanda nasip olacak ülkelerin fethidir ki, Ey Muhammed mü'minlere bu fethi ve yardımı şimdiden müjdele." (Saff 10-13)

Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-'den rivayet edil­diğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e, "Hangi amel daha faziletlidir?" diye soruldu. "Allah’a ve Rasûlü'ne inanmak" buyurdular. "Sonra hangisi?" sorusuna, "Allah yo­lunda cihad etmek" buyurdu, "Daha sonra hangisi?" denilin­ce, "Allah katında kusursuz yapılarak makbul olan haçtır." buyurdular. (Buhari, İman 18; Müslim, İman 135)

Enes -Allah ondan razı olsun-'dan bize bildirildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: "Allah yolunda yapılan bir sabah ve akşam yürüyüşü şüphesiz dün­yadan ve dünyadaki varlıklardan daha hayırlıdır." (Buhari, Cihad 5; Müslim, İmara 112)

Ebu Said el-Hudri -Allah ondan razı olsun-’den rivayet edildiğine göre bir adam Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem'e gelerek insanların hangisi daha üstündür?" diye sordu. Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem:

"Allah yolunda canıyla ve malıyla cihad eden mümindir" buyurdu. "Sonra kimdir?" diye sordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Dağ aralarına çekilip Allah’a ibadet eden ve insanları şerrinden uzak tutan kimsedir" buyurdular. (Buha­ri, Cihad 2; Müslim, İmara 172)

Sehl ibni Sa'd -Allah ondan razı olsun-’dan rivayet edil­diğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle bu­yurdular:

"Allah yolunda, Allah'ın rızasını kazanmak için sınırda bir gece nöbet beklemek dünyadan ve dünyadaki bütün şey­lerden daha hayırlıdır. Sizden birinizin kamçısının cennette işgal ettiği yer, dünyadan ve dünyadaki bütün eşyalardan daha hayırlıdır. Bir kulun Allah yolunda savaşta akşamleyin veya sabah erken vakitteki yürüyüşü de, dünyadan ve dünya üzerindeki tüm şeylerden daha hayırlıdır." (Buhari, Cihad 6; Müslim, İmara 113)

Selman -Allah ondan razı olsun- Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i şöyle buyururken işittim demiştir:

"Bir gün bir gece sınır boyunda nöbet tutmak; gündüzü oruçla gecesi ibadetle geçirilen bir aydan daha hayırlıdır. Şa­yet bu kişi nöbet esnasında vefat ederse, yapmakta olduğu amelin sevabı kıyamete kadar devam eder. Şehidler gibi cen­nette rızıklandırılması da devam eder. Her türlü fitneden bil­hassa kabirdeki sorgu meleklerinden de güven içinde olur." (Müslim, İmara 163)

Fedale ibni Ubeyd -Allah ondan razı olsun-’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:

"Her ölenin amel defteri kapanır yalnız Allah rızası için, İslam memleketinin sınırlarında nöbet tutanların defteri ka­panmaz. Yaptığı işlerin sevabı kıyamet gününe kadar artarak devam eder, kabir fitnesinden de güvenlik içerisinde olur." (Ebu Davud, Cihad, 15; Tirmizi, Fedailu’l-Cihad, 2)

"Kim Allah yolunda savaşırken öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz." (Nisa 74)

İbn Mesud'dan -Allah ondan razı olsun- şöyle rivayet edilmişir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve selleme;

En efdal amel hangisidir? Diye sordum: Dedi ki: "Vaktin­de kılınan namazdır." Dedim ki: "Ondan sonra nedir?" Buyur­du ki: "Anaya, babaya iyiliktir.” Ben: "Bundan sonra hangisi­dir?" Diye sordum O: "Allah yolunda cihaddır." Dedi. (Müslim, İman 36: Tirmizi, Salat 127)

Maiz'den -Allah ondan razı olsun- rivayet edilmiştir: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'e: "En hayırlı amel hangisi­dir?” diye soruldu.

"Yalnız Allah 'a iman etmek, sonra cihad ondan sonra da makbul hacdır. Bunun diğer amellere üstünlüğü, doğu ile batı arası kadardır" buyurdu. (İsabe 3/438)

Muaz bin Cebel'den -Allah ondan razı olsun- rivayete göre: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyururken dinlemiştir;

"Kim Allah yolunda bir dişi devenin iki sağımlığı arasın­daki kısacık bir süre kadar dahi çarpışırsa onun için cennet vacip olur. İçinden samimi olarak Allah'tan (yolunda) öldü­rülmeyi dileyipte sonra ölen ya da öldürülen bir kimseye hiç şüphesiz şehit ecri verilir." (Ebu Davud 21: Tirmizi 183)

Sehl bin Huneyfden -Allah ondan razı olsun- Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; " Yüce Allah'dan samimiyetle şehit olmayı dileyen kimseyi Allah yatağı üzerinde ölse dahi şehitler mertebesine ulaştırır." (Müslim 3/1517)

Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-’den rivayet edil­diğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle bu­yurdu: "Bir kimse Allah’a inanır, peygamberlerini tasdik eder ve sadece Allah yolunda cihad ederse Allah o kimseyi şehid olursa cennete koymak, gazi olursa manevi mükafata ve dün­yalık ganimete kavuşmak olarak evine döndürmeye kefil ol­muştur. Muhammed’in canını elinde tutan Allah'a yemin ede­rim ki, Allah yolunda açılan bir yara kıyamet gününde açıl­dığı şekliyle gelir. Rengi kan rengi, kokusu misk kokusudur. Yine Muhammed'in canını elinde tutan Allah'a yemin ederim ki eğer müslümanlara zor gelmeseydi Allah yolunda cihada çıkan birliklerden hiçbir zaman ayrılıp geri kalmazdım. Fa­kat maddi güç bulamıyorum ki, onların hepsini savaşa gön­dereyim. Onlar da zaten bu imkandan mahrumlar. Benden ayrı kalıp geride kalmak da onlara zor geliyor. Muhammed'in canını elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda sa­vaşıp öldürülmemi, sonra savaş edip yine öldürülmeyi, sonra tekrar savaş edip yine öldürülmeyi çok arzu ederdim.” [Müs­lim, İmara, 103)

Yine Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: "Allah yolunda yara alan herhangi bir kimse kıyamet gününde yarasından kanlar aktığı halde gelir. Rengi kan rengi kokusu ise misk kokusu­dur." (Buhari, Cihad 10. Müslim, İmara 105)

Muaz -Allah ondan razı olsun-’dan bize bildirildiğine göre Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

"Allah yolunda müslümanlardan bir kişi bir deve sağıla­cak kadar bir süre cihad ederse cennet onun hakkı olur. Allah yolunda yaralanan veya bir sıkıntıya düşen kimse kıyamet gününde yaralandığı an gibi kanlar içinde Allah'ın huzuruna gelir, kanının rengi za'feran gibi kıpkırmızı, kokusu da misk kokusu gibidir." (Ebu Davud, Cihad 40; Tirmizi, Fezailu’l-Ci- had 21)

Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-'den şöyle bildiril­miştir. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem'e "Allah yolunda cihada denk (cihad sevabını alacak) hangi iş vardır?" diye so­ruldu.

"Ona denk ibadeti yapmaya güç yetiremezsiniz" buyur­du. Ashab aynı soruyu iki-üç defa tekrarladılar. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem her defasında, "Onş denk ibadete güç yetiremezsiniz” cevabını tekrarlayarak şöyle buyurdu:

"Allah yolunda cihad eden kimsenin benzeri gündüzleri oruç tutan, gecelerini namaz kılıp Kur'an okumakla geçiren ve Allah'ın ayetlerine gereği biçimde itaat eden ve Allah yo­lundaki mücahid dönünceye kadar ne namazdan ne de oruç­tan usanmadan ara vermeyip devam eden kimse gibidir." (Müslim, İmara 118)

Ebu Katade -Allah ondan razı olsun-’den bildirildiği­ne göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Ashabı içinde ayakta kalkarak: "Allah yolunda cihad ve Allah'a iman etmek amellerin en faziletlisidir" diye konuştu. Ashabtan biri kal­kıp:

"Ya Rasulallah, eğer Allah yoluda şehid olursam bu be­nim günahlarıma keffaret olur mu?" diye sorunca, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Evet sabredecek ve ecrini de sa­dece Allah’tan bekleyerek cepheden kaçmaksızın düşmana karşı koyup Allah yolunda şehid düşersen günahlarına kef­faret olur" buyurdu. Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi vesel­lem, "Nasıl demiştin?" diye sordu. Adam da: "Şayet ben Allah yolunda öldürülürsem günahlarıma keffaret olur mu?” diye sözünü tekrarladı. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem de ona:

"Evet, sabrederek ecrini de sadece Allah’tan bekleyerek cepheden kaçmaksızın düşmana karşı koyup Allah yolunda öldürülürsen günahlarına keffaret olur. Ancak insanlara olan borcun bunun dışındadır. Bunu bana Cibril söyledi” buyurdu. (Müslim, İmara 117)

Enes -Allah ondan razı olsun-'den nakledilmiştir: Bir grup insan Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e gelerek bize Kur’an’ı ve Sünneti öğretecek kimseler gönderseniz" dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem de içlerinde dayım Haram ibni Milhan’m da bulunduğu Ensar’dan ken­dilerine Kurrâ denilen yetmiş kişiyi onlara gönderdi. Bunlar Kur’an okuyor ve geceleyin onu müzakere edip öğretiyorlar­dı. Gündüzleri ise su getirip mescide koyarlar, odun toplayıp onu satarak parasıyla Suffe ehline ve fakirlere yiyecek satın alıyorlardı. İşte Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendi­miz onlara bu kişileri göndermişti fakat gidecekleri yere var­madan düşman saldırısına uğradılar ve öldürüldüler.

Onlar düşman tarafından kuşatılıp öldürülmeden önce "Allahım bizim haberimizi Peygamber sallallahu aleyhi vesellem'e ulaştır, bizler sana kavuşmak üzereyiz ve senden razı­yız, sen de bizden razı ol" dediler.

Bir adam yaklaşarak, Enes'in dayısı Haram'a mızrağını sapladı, hatta vücudunun bir tarafından öbür tarafına geçir­di. Bunun üzerine Haram: “Kabe’nin Rabbine yemin ederim ki cenneti kazandım." dedi.

Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bu olayı haber alınca ashabına:

"Şüphesiz ki din kardeşleriniz öldürüldüler ve onlar "Al­lah'ım bizim haberimizi Peygamberimize ulaştır. Bizler sana kavuştuk ve senden razıolduk, sen de bizden razı ol!” diye ni­yazda bulundular buyurdu." (Buhari, Cihad 9; Müslim, İmara 147)

Yine Enes -Allah ondan razı olsun-'den nakledilmiştir: Amcam Enes ibni Nadr -Allah ondan razı olsun- Bedir savaşı­na katılmamıştı. Bu ona çok ağır gelmişti.

Bu sebeple, "Ya Rasûlallah, müşriklerle yaptığın ilk sa­vaşta bulunamadım. Eğer Allah müşriklerle yapılacak bir sa­vaşta beni karşılaştırırsa ne yapacağımı Allah görür" dedi.

Uhud günü gelip müslümanlar düşman karşısında da­ğılınca Enes ibni Nadr arkadaşlarını kastederek, "Ya Rabbi, şu arkadaşlarımın yaptıklarından dolayı senden af dilerim!" dedi. Müşrikleri kastederek de bunların yaptıklarından da uzak olduğumu arzederim deyip ilerledi ve Sa’d ibni Muaz’la karşılaştı ve: Ey Sa’d ibni Muaz, işte Cennet, Nadr’in Rabbine yemin ederim ki Uhud tarafından onun kokusunu alıyorum" dedi. Sa’d bu olayı anlatırken, "Ya Rasûlallah ben onun yaptı­ğını yapmaya güç yetiremedim."

Hadisi bize nakleden Enes amcasıyla ilgili olayı şöyle an­latır: Amcamı şehid edilmiş olarak bulduk. Vücudunda sek­senden fazla kılıç, mızrak ve ok yarası vardı.

Müşrikler ona müsle yapmışlardı yani göz, kulak ve tüm uzuvlarını kopararak belirsiz bir hale getirmişlerdi de onu kimse tanıyamadı, sadece kızkardeşi parmak uçlarından ta­nıyabildi.

Enes: "Biz şu ayetin amcam ve onun gibi olan kimseler

hakkında inmiş olduğu kanaatindeyiz" dedi.

"Mü'minler içinde öyle kimseler vardır ki Allah’a kar­şı verdikleri sözde durdular, onlardan kimi verdiği sözü yerine getirerek çarpışıp şehid düştü, kimi de sırasını bek­liyor. Onlar hiçbir şekilde verdikleri sözden caymadılar.”

(Ahzab 23) (Buhari, Cihad 12; Müslim, İmare 148)

Ebu Musa -Allah ondan razı olsun-'dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanma bir bede­vi geldi ve: "Ya Rasulallah! Adam var ki ganimet için savaşır, bir başkası şöhret kazanmak için savaşır, kimi de cesaretini göstermek için savaşır.”

Başka bir rivayete göre: Kahramanlık taslamak için veya ırkının üstünlüğünü göstermek için savaşıyor.

Diğer bir rivayette: Kızgınlığı ve kini dolayısıyla savaşı­yor. Bunların hangisi Allah yolunda savaşmış olur?” diye sor­du. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem:

"Kim Allah'ın sözü ve dini üstün olsun diye savaşırsa sadece o Allah yolunda savaşmış olur!” buyurdular. (Buhari, Cihad 15; Müslim, İmara 149)

KADINLARIN CİHADI

Hz. Aişe'den -Allah ondan razı olsun- der ki:

"Ey Allah'ın Rasulu görüyoruz ki cihad amellerin en ef- dalidir. Cihad etmeyelim mi? Rasulullah sallallahu aleyhi ve­sellem de: "Sizin için en efdal cihad makbul hacdır," buyurdu. (Buhari, Hac 34, Cihad 1, Caza’is-Sayd 26)

İbn Asakir'den -Allah ondan razı olsun- bir rivayetinde: Hz. Aişe’den -Allah ondan razı olsun- bir kadın şöyle dedi:

Ey Allah'ın Rasulü, ben Kur'an'da cihaddan daha hayırlı bir amel göremiyorum. Bizler seninle beraber çıkıp cihad et­meyelim mi? Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem:

"Hayır" dedi. "Sizin için en hayırlı cihad makbul hacdır." (Buhari, Cihad 1)