iyamet Günü Gerçeklesecek Olaylar

Kiyamet günü Kuran'da haber verildigi üzere, "Insanlarin, alemlerin Rabbi için kalkacagi gündür." (Mutaffifin Suresi, 6). O gün, canlilarla birlikte tüm evrenin yok oldugu dehsetli bir gündür. Bu yokolus, simdiye kadar hiçbir yerde görülmemis olaylar sonucunda gerçeklesecektir. O gün, insanlarin, hayvanlarin, var olan herseyin, kisaca kainatin ölüm günüdür. O gün, Allah'in yüce kudretinin açikça görüldügü ve insanlarin tümü tarafindan idrak edildigi gündür. O gün, inkarcilar için dehset, korku ve aci dolu bir gündür. O gün, daha önce yasanmamis bir pismanlik, korku ve asagilanmanin hissedilecegi gündür.

Kiyamet gününün özellikleri Kuran ayetlerinde çesitli benzetmelerle ayrintili olarak anlatilmistir. Bu bölümde Kuran'da kiyamet günü gerçeklesecegi bildirilen olaylarin genel tasviri yapilip, Allah'in ayetlerde bildirdigi olaylarin isaret ettigi manalarinin üzerinde durulacaktir. Elbette herseyin en dogrusunu Allah bilir ve Allah'in ilmi sonsuzdur. Biz ise her konuda oldugu gibi kiyamet konusunda da yalnizca O'nun bize bildirdigi ve ögrettigi kadarini anlatabiliriz.

Bu bölümde anlatilan olaylarin hepsinin kaynagi Kuran ayetleridir ve hepsinin gerçeklesecegi kesindir. Tüm tasvirlerin gerçeklesme seklini de Allah belirlemistir. Fakat bu olaylar tahmin edilenden çok daha farkli biçimlerde gerçeklesebilir. Bizim kesin olarak bildigimiz sey Allah'in vaat ettigi olaylarin mutlaka yasanacagi, insanlarin kiyamet gününde, daha önce hiç karsilasmadiklari muazzam bir manzara ile karsi karsiya kalacaklari ve evrenin içinde barindirdigi tüm canlilarla birlikte tamamen yok olacagidir. Insanlarin ise bütün bunlarin sebebini ögrenme, bu felaketlerden kaçip kurtulabilme ya da çözümler arama gibi bir ihtimalleri olmayacaktir. O gün herkesin görecegi gerçek; Allah'in ve ahiretin varligidir.

SUR'A ÜFÜRÜLÜS

Kiyamet Sur'a Üfürülmesiyle Baslar

Sur'a da üfürülmüstür. Iste bu, tehdidin (gerçeklestigi) gündür. (Kaf Suresi, 20)

Sur'a üfürülmesi, Allah'in Kuran'da vaat ettigi kiyamet saatinin artik gelip çattiginin haberidir. Bu ses dünya hayatinin bitisinin ve ahiretin baslangicinin sesidir. Dünyada kaldigi süre boyunca bu büyük günde göreceklerine karsi haberdar edilen ve verecegi hesap ile uyarilip korkutulan herkes artik kendilerine vaat edilen gerçekle karsi karsiyadirlar. Hiç beklenmedik bir anda duyduklari bu ses daha önce duyulan seslere hiç benzemeyen bir sestir. Insanlar, kendilerine verilen sürenin son buldugunu bu isaretten anlayacaklardir. Bu ses, küfre sapanlarin sonsuza kadar kesintisiz olarak yasayacaklari korku, dehset ve yilginlik dolu, zorlu bir günün basladiginin habercisidir. Allah Kuran'da söyle buyurmaktadir:

Çünkü o boruya (sur'a) üfürüldügü zaman, Iste o gün, zorlu bir gündür; kafirler içinse hiç kolay degildir. (Müdessir Suresi, 8-10)

Dünya üzerinde var olan düzenin çekici süsüne kanarak ona simsiki baglananlar, Allah'in varligi ve birligi gerçegine karsi kördürler. Bütün bunlarin yaraticisini, yaratilisini ve bir sona dogru hizla ilerledigini asla düsünmeden sadece aldandiklari bu görüntü ile sözde mutlu olur, yetinirler. Oysa onlari yaniltan bu kusursuz düzen, herseyin sahibi olan Allah'in eseridir. Allah'in yarattigi bu görkemli sistem, yine onun tek bir emriyle akillara durgunluk verecek sekilde son bulacaktir. Iste böyle bir gün ile kesin olarak karsilasmayacaklari zanninda olanlar, Sur'un sesiyle bu gafletten aniden uyanacaklardir. Ancak bu uyanis faydasizdir, çünkü artik Allah ve ahiret adina birseyler yapmak için çok geçtir.

Geç kalinmistir, çünkü bazi insanlar bir imtihana tabi olduklari dünya hayatini, ahiretin varligini umursamadan bos bir çaba ugruna harcamislardir. Ahirete inanmayan insanlarin böyle bir anlayisa sahip olabilmelerinin arkasinda çok özel bir çaba yatmaktadir. Bu çabanin da mahiyeti ve karsiligi oldukça büyüktür. Temelindeki sebep, dünyadaki bu sinirli yasamla tatmin bulmak, daha öncesini veya sonrasini mümkün oldugunca düsünmemektir. Bu anlayis, dünya hayatinin geçici zevklerine dalarak ne için yaratildigini unutmayi da beraberinde getirir. Dolayisiyla, insanlarin çogu niye yasadiklarini, niçin yaratildiklarini, Yaratanin kendilerinden neler istedigini ve neden ölümün var oldugunu düsünmeden bir ömür geçirirler. Ölüm bildikleri birseydir, ama ölüm gerçeginin kendilerine, üzerinde düsünmeleri gereken bu gibi sorulari da getireceginin farkindadirlar. Bunun için mümkün oldugunca bu fikirden uzaklasmaya bakarlar. Oysa insanin yaratilisinin ve dünya üzerindeki kisa yasaminin tek sebebi, yalnizca Allah'a kulluk etmektir. Ölümün yakinliginin, dünya hayatinin kisaliginin, sahip oldugu ve olmadigi herseyin sadece imtihanin bir parçasi oldugunun farkinda olan insanlar, Kuran araciligiyla insanlara tarif edilmis olan gerçeklerle de mutlaka karsilasacaklarinin farkindadirlar. Dolayisiyla dünyadaki tek amacin "Allah için yasamak" oldugunu kavrayabilmislerdir. Bunu dünyada kavramak insan için büyük bir kazançtir. Böylece aldatici bir dünyadan uzaklasmakta, tek gerçege, yani "ahirete" yönelmektedir.

Nefsinin, yani sadece zevklerinin, sehvetinin pesinden giderek hareket eden bir insanin en büyük istegi, içinde bulundugu düzenin hep sürmesi, asla son bulmamasidir. Aslinda halinden pek de memnun degildir, çünkü yasaminda sürekli zorluklar ve sikintilar vardir. Ama seytan binbir çesit oyalama yöntemiyle kendisini aldatmakta, sürekli sikinti ve üzüntü çektigi bu yasami, sonsuz bir azaba inanmayi reddederek tercih etmektedir. Ancak, bir sabah ise giderken, veya bir gece vakti hirslarini ve beklentilerini ertesi sabaha erteleyip uyumaya hazirlanirken, birdenbire "Sur"un sesini duyan bir insanin ruh hali kuskusuz çaresiz olacaktir. Sürdürmek istedigi düzenin, kendisiyle birlikte son dakikalari gelmis, bildigi halde inanmayi reddettigi bu muazzam gerçek kendisini aniden yakalamistir. Hayat boyu kendisini koruyacagini sandigi sahte güçlere siginmis bir insan için, o an yardim isteyebilecegi kimse ya da siginabilecegi hiçbir yer yoktur artik. Çünkü müminler disinda herkes ayni durumdadir, çaresizlik içinde baslarina geleceklere teslim olmuslar, dünya üzerinde o zamana kadar yasamis olan tüm insanlar Allah'in huzurunda toplanmislardir:

Sur'a üfürülmüstür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine dogru (dalgalar halinde) süzülüp-giderler. (Yasin Suresi, 51)

Sur'un sesi bir inkarci için "hayati boyunca kaçip durdugu gerçeklerle karsilasma" demek oldugu gibi, "artik yaptiklarini telafi imkaninin ortadan kalktigi ani" da ifade eder. O an duyulan korku tarifsizdir, daha önce "ne görülmüs, ne duyulmus" bir dehset ve panik yasanmaktadir. Dünyada yapilan tüm hatalarin bir telafisi olabilir ya da vakit geçtikçe bu hatalar unutulabilir. Ancak herseyin sonunun geldigini bildiren bu ses, yapilan hatalarin telafisi için artik vakit kalmadiginin habercisidir. O gün Sur'un sesi, inkarcilara büyük bir korku getirecek ve her kisi karsilastigi bu gerçege boyun egecektir. Allah bu durumu Kuran'da söyle haber verir:

Sur'a üfürülecegi gün, Allah'in diledigi kimseler disinda, göklerde ve yerde olan herkes artik korkuya kapilmistir ve her biri 'boyun bükmüs' olarak O'na gelmislerdir. (Neml Suresi, 87)

Oysa insanlarin tümüne karsilastiklari böyle bir günden evvel bu gerçek hatirlatilmistir. Allah insanlari, hem ayetleriyle hem de elçileriyle "geri dönüsü olmayan bir gün" gelmeden önce Kendisine yönelmeleri konusunda uyarmis, aksine bir tavir gösterenlere ise ölüm geldikten sonra yardim edilmeyecegini bildirmistir. Kuran'da beklemedigi bir anda azap ile karsilasan kisinin duyacagi pismanlik ve kendisine hiçbir sekilde yardim edilmeyecegi gerçegi su sekilde açiklanmistir:

Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O'na teslim olun. Sonra size yardim edilmez Rabbinizden, size indirilenin en güzeline uyun; siz hiç suurunda degilken, azab apansiz size gelip çatmadan evvel. Kisinin (yana yakila) söyle diyecegi (gün): "Allah yaninda (kullukta) yaptigim kusurlardan dolayi yaziklar olsun (bana) dogrusu ben, (Allah'in diniyle) alay edenlerdendim." Veya: "Gerçekten Allah bana hidayet verseydi, elbette muttakilerden olurdum" diyecegi, ya da azabi gördügü zaman: "Benim için bir kere daha (dünyaya dönme firsati) olsaydi da, ihsan edenlerden olsaydim" (diyecegi günden sakinin). "Hayir, Benim ayetlerim sana gelmisti, fakat sen onlari yalanladin, büyüklüge kapildin ve kafirlerden oldun." Kiyamet günü, Allah'a karsi yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara oldugunu görürsün. Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok? (Zümer Suresi, 54-60)

Geçici bir çikar ugruna tercih edilmis olan dünya hayati, Sur'un sesiyle artik son bulmaktadir. Bütün insanlar, kendilerine vaat edilenler ile karsi karsiyadir. Meydana gelen olaylarin gerçekliginin insanlarda uyandirdigi korku ve dehset çok büyüktür. Tüm insanlar ayni çagriya uymakta, geri dönüsü olmayan gerçekle karsilastiklarinin farkina varmaktadirlar. Bu kuskusuz büyük bir gündür ve bu büyük günde meydana gelecek olan olaylar için Sur'un sesi sadece bir habercidir.

Kiyamet Aninda Yeryüzünün Durumu

Siddetli Sarsintilar Baslar

Yer, o siddetli sarsintisiyla sarsildigi, Yer, agirliklarini disa atip-çikardigi, Ve insan: "Buna ne oluyor?" dedigi zaman; O gün (yer), haberlerini anlatacaktir. Çünkü senin Rabbin, ona vahyetmistir. (Zelzele Suresi, 1-5)

Kiyamet günü her canlinin duyabilecegi Sur'un sesini, kulaklari patlatan bir gürültü izler ve yeryüzü daha önce esi benzeri görülmemis bir sarsintiya tutulur. Dev boyutlardaki daglar, agaçlar, gökdelenler, binalar kisaca yeryüzünün her noktasi ayni anda sarsilmaya baslar. Bundan önce hiç rastlanmamis bu sarsinti karsisinda insanlar büyük bir panige ve korkuya kapilirlar. En korkunç olan ise bu sarsintidan kaçacak ya da siginip kurtulabilecek hiçbir yerin olmamasidir. Çünkü bu sarsinti daha önce insanlarin görmüs olduklari ve yalnizca belli bir bölge ya da sehirde meydana gelen, saniyelerle hesap edilen depremlerin bir benzeri degildir. Bu kez yasanan, hiçbir kaçisin olmadigi, ayni anda dünyanin dört bir yaninda baslayan ve dünyayi yerle bir edecek olan bir sarsintidir. Dünyayi yerle bir edinceye kadar da son bulmayacaktir. (En dogrusunu Allah bilir). Kiyamet günü insanlarin karsilasacaklari sarsintilari Allah Kuran'da söyle bildirmektedir:

O sarsintinin sarsacagi gün, Arkasindan onu diger bir sarsinti izleyecek. O gün yürekler (dehset içinde) hoplayacak. Gözler zillet içinde düsecek. (Nazi'at Suresi, 6-9)

Dünya üzerinde yasanmis ve sonuçlari insanlari derinden etkilemis sarsintilari, depremleri bir an için gözünüzün önüne getirin. Bu sarsintilarin tümü sadece saniyelerce sürmüs, ancak buna ragmen ardinda büyük enkazlar birakmistir. Yüzbinlerle ölçülen bir insan toplulugu bu enkazin altinda kalmis ve geride kalanlar, hiç beklemedikleri bir sefalet ve yoksullukla karsilasmislardir. Evler, mallar, edinilen kazançlar, tasarruflar çok kisa bir sürede yerlebir olmustur. Bu felaketler herkesin gözü önünde gerçeklesmistir ve bu saniyeler içinde hiçbir güç sarsintiya karsi koyamamistir. Kiyamet günü karsilasilacak olan sarsinti ise ne siddet, ne meydana gelen sonuç ne de kapsam olarak daha önce dünyada yasanan depremlere benzemeyecektir ve herseyden önemlisi geride enkaz degil, bir yasam belirtisi dahi birakmayacaktir.

Dünyadaki bir deprem her ne kadar siddetli olursa olsun, insanlar için çogu zaman bir kurtulus olasiligi vardir. Insanlar bunu bildikleri için sarsinti baslar baslamaz kendilerini kurtarabilmek amaciyla birtakim tedbirler almaya, hizla depreme karsi güvenlik içinde olabilecekleri bir yere saklanmaya çalisirlar. Oysa insanlarin hepsi Sur'un üfürülüsü ile anlayacaklardir ki, bu sarsintilar daha önce yasadiklarinin bir benzeri degildir; hiçbir sekilde kaçip kurtulma ihtimali yoktur.

Kuskusuz insanlar, kiyamet saatine dair hersey gibi, meydana gelecek ve kaçis imkani olmayacak bu sarsintilar için de Kuran'da söyle uyarilmislardir:

Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakinin, çünkü kiyamet saatinin sarsintisi büyük bir seydir. (Hac Suresi, 1)

O anda artik yeryüzünde sahip olunan hiçbir seyin degeri ve anlami kalmamistir. Insanlari aldatan hersey; lüks evler, dev gökdelenler, bes yildizli oteller, ömürleri boyunca hirsla paralar biriktirerek aldiklari ve üzerinde onca emek vererek yaptirdiklari ve düzenledikleri evler, saraylar, köprüler, dünyanin en ünlü yapilari; yüzyillarca her türlü doga olayina karsi yikilmadan ayakta kalabilmis olan piramitler, tarihi kaleler, sehirler adeta deniz kenarina yapilmis kumdan kaleler gibi hizla çökeceklerdir. Umut baglanan isyerleri, lüks arabalar kisaca dünya hayatinda insanin sahip oldugu, sahip olmakla övündügü tüm maddi zenginlikler bir anda yok olacaktir. Insanlarin elde ettikleri san, söhret, itibar ve iktidarin hiçbir anlami veya önemi kalmayacaktir.

Kuran'da o gün yerin parça parça yikilip darmadagin oldugu söyle bildirilmistir:

Hayir; yer, parça parça yikilip darmadagin oldugu, Rabbin(in buyrugu) geldigi ve melekler dizi dizi durdugu zaman; o gün, cehennem de getirilmistir. Insan o gün düsünüp-hatirlar, ancak (bu) hatirlamadan ona ne fayda? (Fecr Suresi, 21-23)

O gün insanlarin bundan önce güvenle üzerinde gezindikleri yer ayaklarinin altindan kayar. Türlü bahanelerle Allah'i inkar için çaba göstermis ve ne yapmasi gerektigini bildigi halde ibadet etmekten kaçmis olan her kisi, sonunda Allah'tan baska siginilabilecek bir güç olmadigini çok iyi anlar. Ama artik kendileri için ne geriye dönüs, ne yaptiklarini telafi imkani vardir, ne de yasanan pismanlik kisiye bir fayda getirecektir.

Insanlarin o gün korku ve dehsetle birlikte tattiklari en yogun duygulardan birisi de çaresizliktir. Dünyada basina gelebilecek hemen her türlü olasi felaket için tedbirini ve önlemini alan, en ölümcül afet, en büyük deprem, en siddetli kasirga, en dehsetli nükleer savas için bile korunmasini ve siginagini hazirlayan insanoglu, öyle bir olayla karsi karsiya gelir ki, kaçip siginabilecegi, barinabilecegi tek bir güvenli yer dahi bulamaz. Dünyada vazgeçilmez gördügü, kendisine inkari makul gösteren zekasi da, güç sahibi olduguna inandigi kisiler de bu dehsetli sarsintiya karsi hiçbir çare üretemezler ve artik kendileri için kaçis yoktur.

Yer Agirliklarini Disa Atip, Çikarir

Yer, agirliklarini disa atip-çikardigi, Ve insan: "Buna ne oluyor?" dedigi zaman; O gün (yer), haberlerini anlatacaktir. Çünkü senin Rabbin, ona vahyetmistir. (Zelzele Suresi, 2-5)

Bilindigi gibi dünyanin merkezinde (yerkabugunun 5.000 6.000 km. asagisinda), oldukça yüksek basinca sahip, kor halinde bir katman bulunmaktadir. Ve bu katmanin sicakliginin yaklasik olarak 4.500 oC oldugu tahmin edilmektedir. Nitekim volkan patlamasi sonucu yeryüzüne çikan lavlar bu bölgede, yani magmada bulunmaktadir. Söz konusu patlamalar tarih boyunca birçok sehir halkina dehset dolu anlar yasatarak, insanlarin ölümüne hatta kimi zaman sehirlerin dahi tamamen yok olmasina sebep olmuslardir. Çesitli sebeplerden dolayi toprak katmanlarinda olusan kirilmalar sonucunda yeryüzüne sizan lavlar, basinç ne kadar yüksekse o kadar siddetli fiskirirlar. Aslinda burada belirleyici etken, gazin oranidir. Magma yeryüzüne çikarken gazlar sivi haldeki maddeden ayrilarak magmanin üzerinde yayilir ve böylece basincin artmasina neden olurlar. Magma, gazla ne kadar yüklüyse püskürtme esnasinda o kadar fazla patlama olur ve yerin altinda fokurdayarak kaynayan lavlar yeryüzüne çikarak yerin üstünü adeta cehenneme çevirirler. Bu tarz bir patlama sadece belli bir bölgeyi içine alan kismi bir patlamadir. Üstelik günümüzde yapilan incelemeler sonucu çogu zaman böyle bir felaketten daha önceden haberdar olunup, tehlikenin bulundugu bölgede çesitli tedbirler alinabilmektedir.

Kuran ayetlerinde, "yerin agirliklarini disa atmasi" ifadesiyle o gün yerin altinda bulunan pek çok seyle birlikte, çekirdekte bulunan akiskan kismin da tamamiyle yerin üstüne çikacagi isaret edilmektedir. Yeryüzünün tümünde meydana gelen siddetli sarsintilar ve yerin tüm katmanlarinin kirilmasi böyle bir seyin kolaylikla gerçeklesebilmesi için gereken altyapiyi olusturacaktir. Yani kiyamet gününde siddetli depremler yerin altini üstüne getirecek, insanlar baslarina çöken daglardan, dev binalardan kurtulmaya çalisirken yerdeki çatlaklardan fiskiran lavlar her yani saracak, bu da insanlarin ölümden hiçbir sekilde kaçislarinin olmadigini bir kere daha anlamalarina sebep olacaktir. Felaketleri felaketler izleyecek, birinden kurtulmaya çalisan, bir digeri ile karsilasacaktir. (En dogrusunu Allah bilir)

Yeryüzü Allah'a boyun egmistir. Bu durum Kuran ayetlerinde söyle bildirilmektedir:

Yer, düzlendigi, içinde olanlari disa atip bosaldigi, ve 'kendi yaratilisina uygun Rabbine boyun egdigi zaman. (Insikak Suresi, 3-5)

Artik nihai gün gelmistir. Insanlara verilen süre dolmus ve hersey son bulmustur. Bu günden kurtulabilecek hiçbir canli yoktur. Tüm olaylar sona erdiginde yeryüzünde tek bir tohum, tek bir bitki, tek bir mikroorganizma hatta yeryüzünün kendisi de kalmayacaktir.

O gün yerin disari atacagi agirlik, yalnizca magma katmani degildir. Magma hem mantonun içindeki hem de mantoyla kabuk arasindaki isi ve madde alisverislerinin baslica tasiyicisidir. Yani muhtemelen magma ile birlikte tasinan, yerin altinda bulunan birçok madde, yüksek bir sicaklikla birlikte yerin yüzeyine çikacaktir. Bu da yeryüzünün görülmedik bir sekilde isinmasina neden olacaktir. Gerçeklesen olaylar sonucunda, yerin altinda bulunan petrol, kömür gibi madenlerle birlikte tüm fosiller ve cesetler, tüm kalintilar, kisaca yerin altinda bulunan canli cansiz hersey disari atilacaktir. Kisaca yerin alti üstüne gelecektir. Allah, bu durumu Kuran'da söyle haber vermektedir:

Ve kabirlerin içi 'desilip disa atildigi' zaman; (artik her) nefis önceden takdim ettiklerini ve ertelediklerini bilip-ögrenmistir. (Infitar Suresi, 4-5)

Yine yeralti sulari, sarsintinin siddetiyle kirilan yerin katmanlarindan disari fiskiracaktir. Tazyikli suyun etkisi ise oldukça siddetlidir. Hem fiskirmanin basladigi bölgede önemli hasarlar meydana gelecek hem de yasami olumsuz etkileyen bir su tabakasi yeryüzüne yayilacaktir.

Herhangi bir bölgede volkanik patlama oldugu zaman sayisiz toz ve kati parçacik atmosferin üst tabakalarina firlar. Böyle bir patlama sirasinda çogu zaman tüm bölgeyi küllerin kapladigi, söz konusu bölgenin toz duman içinde kaldigi bilinmektedir. Nitekim Allah ayette kiyamet gününde 'daglarin toz duman halinde savrulacagini' (Vakia Suresi, 6) bildirmistir. Kuran'da anlatilanlara uygun olarak, kiyamet gününde dünyanin her yerinde buna benzer patlamalarin olmasi ihtimali oldukça yüksektir.

Görüldügü gibi insanlar dört bir yandan siddetli bir azaba ugrayacaklardir. Her tarafi kaplayan toz ve duman bulutu, yine ayni anda yayilan gazlar insanlarin nefes alamamasina ve acilar içinde kivranmasina sebep olacaktir. O gün yasanan bütün bu olaylar inkarcilarin sonsuza kadar cehennemin içinde görecekleri ebedi azabin büyüklügünü anlamalari için yeterlidir. Böylesine dehsetli bir bitirisle insanlarin hayatlarina son veren Allah, cehennemde inkarcilar için esi benzeri olmayan maddi ve manevi bir azap hazirlamistir. Yasanan olaylarin azameti karsisinda dehsetli bir ölüm korkusu her yani sarmistir. Geriye korku ve pismanliktan baska hiçbir sey kalmamistir.

DAGLARIN DURUMU

Daglar Kökünden Sökülüp, Savrulur

Daglar, kökünden sökülüp savuruldugu zaman... (Mürselat Suresi, 10)

Bilindigi gibi daglarin yeryüzündeki sarsintilari engelleme görevleri vardir. Bu gerçek Kuran ayetlerinde de söyle haber verilmistir:

Sizi sarsintiya ugratir diye yerde sarsilmaz daglar birakti, irmaklar ve yollar da (kildi). Umulur ki dogru yolu bulursunuz. (Nahl Suresi, 15)

Biz, yeryüzünü bir dösek kilmadik mi? Daglari da birer kazik? (Nebe Suresi, 6-7)

Bugüne kadar dünyada tespit edilmis en büyük deprem 9.2 siddetindedir. Ve bu siddette bir deprem, gerçeklestigi bölgeye çok kisa bir süre içerisinde büyük bir felaket getirir. Kiyamet günü yasanacak sarsinti ise Allah'in dilemesi disinda - dünyada o güne kadar esi benzeri asla gerçeklesmemis siddette bir sarsintidir. Bu sarsinti, birer kazik gibi yerleserek yeryüzünü siddetli depremlere karsi koruyan daglarin dahi dayanamayacagi kadar büyüktür. Yeryüzündeki en saglam yapilar olan ve sarsilmaz sifatini tasiyan daglar yerlerinden oynatilip, altindaki toprakla birlikte kaymaya baslar. Kuran'da o gün daglarin hareketlenisini anlatan ayetler su sekildedir:

Ve daglar (yerlerinden oynatan) bir yürüyüsle yürür. (Tur Suresi,10)

Daglar yürütülmüs, artik bir serap oluvermistir. (Nebe Suresi, 20)

Daglari yürütecegimiz gün, yeri çirilçiplak (dümdüz olmus) görürsün; onlari birarada toplamisiz da, içlerinden hiçbirini disarda birakmamisizdir. (Kehf Suresi, 47)

Yeryüzünün büyük bir bölümü daglarla kaplidir ve bunlarin ayni anda yerlerinden sökülerek hareket etmesi, böylesine dev boyutlardaki kara parçalarinin yerin üzerinde kizak gibi kayip biraraya toplanmasi ve yerin dümdüz bir hale gelmesi elbette insanin görebilecegi en ürkütücü manzaralardan birisi olacaktir. Böyle bir ani insanin gözünde canlandirabilmesi oldukça zordur.

Düsünün ki insanlarin zirvesine erismekte zorlandiklari ve yerinden oynamaz diye düsündükleri Himalayalar, Alpler, Toroslar bir anda sarsilmaya ve yerlerinden oynamaya baslayacaklardir. Binlerce metre yükseklikteki daglar ve bu daglarin yamaçlarina kurulmus olan sehirler bir anda yerle bir olacaktir.

Daglarda geçitler açabilmek çok büyük teknolojik imkanlar, makineler, aletler gerektirmekte, hatta kimi zaman tüm bu yöntemler basarisizlikla sonuçlanmaktadir. Yol açmak amaciyla dinamitle delinmeye çalisilan daglardan bile ancak kismi bir sonuç alinir, dinamit sadece belli bir bölgeye etki eder, hatta çogu zaman hiçbir tesiri olmaz. Hatta bu sebeple bazi daglik bölgelere ulasim oldukça güç gerçeklesmektedir. Oysa kiyamet günü yeryüzündeki tüm daglar toz haline gelirler. Bu olay o gün yasananlarin siddetini anlayabilmemiz açisindan çok etkili bir örnektir. Dünyada bulunan tüm daglarin ayni anda kum yigini haline gelmesi, o heybetli yapilarin bir anda çökmesi oldukça dehset verici bir durumdur. Ayrica Allah'in sonsuz gücünü anlayabilmek ve kadrini takdir edebilmek açisindan da çok önemlidir. Kuran'da daglarin kiyamet gününde alacagi sekil söyle anlatilir:

(Öyle) Bir gün ki, yeryüzü ve daglar titremeye-tutulur ve daglar göçüveren bir kum yigini olur. (Müzemmil Suresi, 14)

Yine Kuran'da o güne ait olarak verilen bir bilgi de, daglarin parçalanarak çökmesinden sonra yeryüzünün hiçbir tümsegi olmayan bir düzlüge dönüsecegi seklindedir:

Sana daglar hakkinda soruyorlar. De ki: "Benim Rabbim, onlari darmadagin edip savuracak. Yerlerini bombos, çirçiplak birakacaktir. Orada ne bir egrilik göreceksin, ne de bir tümsek." (Ta-ha Suresi, 105-107)

Su an disariya baktigimizda bizlere oldukça asina gelen engebeli görüntü, o gün tamamen düz bir hat haline gelecektir. Uçsuz bucaksiz bir düzlük üzerinde insanlarin tümü biraraya toplanacaktir. Allah, Kehf Suresi'nde bu gerçegi söyle vurgular:

Daglari yürütecegimiz gün, yeri çirilçiplak (dümdüz olmus) görürsün; onlari birarada toplamisiz da, içlerinden hiçbirini disarda birakmamisizdir. (Kehf Suresi, 47)

Daglar Rengarenk Yün Yumaklari Gibi Uçusurlar

O gün daglar, üzerlerindeki bitkiler, çiçekler, tüm yesillikler ve içlerinde barindirdiklari renk renk madenler, farkli tür ve renklerdeki topraklarla birlikte etrafa saçilacaktir. Toz duman olan daglar, tüm ihtisamlariyla parçalanip, dagilacaktir. Bu renk cümbüsü ayetlerde renkli yünlere benzetilmektedir:

Ve daglarin 'etrafa saçilmis' renkli yünler gibi olacaklari (gün) (Kaari'a Suresi, 5)

Daglar da (etrafa uçusmus) rengarenk yün gibi olacak. (Mearic Suresi, 9)

Kahhar olan Allah'in emri o gün canli-cansiz tüm varliklari- etkisi altina almistir. Kiyamet günü yasanan her sahneye büyük bir korku hakimdir. En ufak bir sarsintida panige kapilan, bir deprem ihtimalinde ölüm korkusundan saatlerce evine giremeyen insanlar için, gözlerinin önünde daglarin yerlerinden oynatilmasi, yerin içindekilerini disari atmasi, kabirlerin desilmesi, insanlarin biraraya toplanmasi ve felaketlerin felaketleri izlemesi dayanilabilecek gibi degildir. Artik dünya üzerinde güvenebilecekleri "tek bir kisi", siginabilecekleri "tek bir mekan" dahi yoktur. Karsilastiklari olaylarin dehseti güç yetirebilecekleri siniri çoktan asmistir. Yapabilecekleri hiçbir sey yoktur. Artik dünya üzerinde yeni bir baslangiç, gidilebilecek herhangi bir yer yoktur. Yeni baslayacak olan yasam ahirettedir, sonsuzdur ve dünyada Allah'in rizasini gözeterek yasamayanlar için pismanlik ve aciyla doludur. Zevkler, ihtiraslar ve geçici dünya hayati tüketilmistir. Karsilastiklari dehset, Allah'in kudretini sergilemektedir.

Oysa tüm bunlar Allah'in elçileri ve inananlari tarafindan kendilerine daha önceden haber verilmisti. Ama bu kahredici gün kendilerine uzak gelmis, kendileri gibi geçici seylere güvenmislerdir. Allah Kuran'da inkar edenlerin daha önce uyarildiklarini söyle bildirir:

Azabin kendilerine gelecegi gün (ile) insanlari uyarip-korkut ki, (o gün) zulmedenler, söyle diyecekler: "Bizi yakin bir süreye kadar ertele ki, Senin çagrina cevap verelim ve elçilere uyalim." Oysa daha önce, kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler, sizler degil miydiniz? Siz, kendi nefislerine zulmedenlerin yerlestikleri yerlerde oturmustunuz. Onlara ne yaptigimiz size açiklanmisti ve size örnekler vermistik. (Ibrahim Suresi, 44-45)

Oysa simdi tehlikenin ortasinda yapayalnizdirlar. Herkes cani derdine düsmüs, hiçbir yakin dost diger bir yakin dostu görmez olmustur. Artik kimse için kaçis söz konusu degildir. Artik Allah'in vaadi gelmistir. O gün evlerden kaçmak da bir ise yaramaz. Sarsintidan etkilenen sadece evler degildir ki disariya çikmak insani yaklasan sondan korusun! O gün var olan hersey yok olmakta, yeryüzü ve daglar hep birlikte yerlerinden oynatilip kaldirilmaktadir. Ne siginilabilecek bir yer, ne dayanilabilecek bir güç, ne de alinabilecek bir tedbir vardir. Kuran'da yeryüzü ve daglarin parça parça oldugu kiyamet günü su sekilde anlatilir:

Yeryüzü ve daglar yerlerinden oynatilip kaldirilacagi, ardindan tek bir çarpma ile birbirlerine çarpilip parça parça olacagi zaman. Iste o gün, vakia (bir gerçek olan kiyamet) artik vuku bulmus (gerçeklesmis)tur. (Hakka Suresi, 14-15)

DENIZLERIN DURUMU

Bütün bu tarifleri yaparken önemli bir noktayi hatirlatmak yerinde olacaktir. Daha önce de belirttigimiz gibi, zihinlerde canlandirmaya çalistigimiz bu manzara tamamen Kuran ayetlerinden yola çikarak yaptigimiz tariflerdir. Kuran'da belirtilen sekline bagli kalarak yaptigimiz tüm tanimlamalar Allah'in dilemesi ile gerçeklesecek olan ve Allah'in olmasini vaat ettigi gerçeklerdir. Var olan herseyi yaratan Allah, kuskusuz ki bunlarin her birini gidermeye ve yerle bir etmeye de kadirdir. Ayetlerin bizlere haber verdigi gibi kiyamet günü hersey akilalmaz bir gösteriyle yok olup gidecektir. Bu, Allah'in vaadidir. Allah bir ayetinde söyle buyurmaktadir:

(Bu,) Allah'in va'didir; Allah, vadinden geri dönmez. Ancak insanlarin çogu bilmezler. (Rum Suresi, 6)

Artik kendi büyüklügü ile övünen insanin hiçbir degeri kalmamistir. Kendini Allah'in karsisinda degerli ve güçlü gören, kendi aldanisi içinde Allah'i inkar etmekten çekinmeyen insan, olan bitenler karsisinda alabildigine güçsüz ve acizdir. Kendisinden üstün gördügü varliklar da Allah'in takdir ettigi bu büyük güne teslim olmuslardir. Daglar, denizler ve tüm kainat o hiç sarsilmazmis gibi gözüken saglam vasfini yitirmis, sadece ve sadece Allah'a itaat etmisler, Allah'in bir "ol" demesiyle hersey olup bitmistir. Her biri O'nun verdigi hükme boyun egici olarak yerine getirmeleri gereken görevlerini tamamlamislardir. Daglarin renkli yünler gibi dagilip parçalandigi, yerin tüm agirliklarini disariya attigi kiyamet günü denizlerde meydana gelen olaylar da Allah'in sonsuz büyüklügünü bir kez daha gözler önüne sermektedir. Kuran'da bildirildige göre o gün denizler yanacak ve fiskirip tasacaktir.

Denizlerin Yanmasi

Dünya'nin dörtte üçünü kaplayan en büyük su kütlesi olan denizlerin bir anda kaynamaya, fokurdamaya baslamasi gerçekten de insanin gözünde çok zor canlanabilecek bir manzaradir. Insanin o anin dehsetini anlayabilecek bir tecrübesi yoktur. Ancak düsünce sinirlarini zorlayarak, zihninde kismen canlandirabilir. Bugüne kadar yalnizca yanardag patlamasi, akaryakit tasiyan bir tankerde yangin çikmasi sonucu böyle görüntülerin olustuguna sahit olmus, televizyonlarda, fotograflarda görmüssünüzdür. Ancak ayetlerde bizlere yapilan tarifler, bu örneklerle karsilastirilamayacak kadar ihtisamlidir. Ancak Allah'in sonsuz büyüklügünü, sonsuz gücünü, sonsuz kudretini biliyor olmamiz, bizi yasanacak felaketin boyutlari hakkinda fikir sahibi kilar. Allah, evrende var ettigi ve korudugu bu düzeni istedigi sekilde degistirmeye ve herseyi bir plan dahilinde altüst etmeye kadirdir.

O gün yerin bütün agirliklarini disa atmasi, yerin altindaki yaklasik 4.500oC sicakligindaki katmanin imkan buldugu her yerden disari tasacagi anlamina gelmektedir. Buna süphesiz denizlerin altinda bulunanlar da dahildir. Herhangi bir belgesel programinda lavlarin denizin içindeki çikisini seyretmis olanlar, bu kizgin maddenin deniz suyunda olusturdugu akillara durgunluk veren bir manzaraya sahit olmuslardir. Oysa kiyamet günü gerçeklesecek olan görüntü, bu manzaradan çok daha farkli, çok daha kapsamli ve dehset verici olacaktir. Yeryüzündeki bütün denizler alevler içinde kalacak, önüne geçilemeyecek bir ates ve alev toplulugu insanlara yönelecektir. O gün tüm denizler tutusturulmustur.

Konuyla ilgili ayette Allah su sekilde buyrulmaktadir:

Denizler, tutusturuldugu zaman. (Tekvir Suresi, 6)

Yasanan olaylar sonucu karada oldugu gibi denizde de yasam son bulacaktir. Normal sartlarda serinlik ve rahatlik hissi veren denizler, bir anda etrafa müthis bir sicaklik yayacaktir. Denizlerde dev dalgalar yerine alev bulutlari yer alacak, havadaki duman oksijeni büyük oranda tüketecektir. Uçsuz bucaksiz denizlerin alev alev yanan ve siddetle fokurdayan görüntüsü, dünyanin genis bir alanina hakim olacak ve pek çok felaketi de beraberinde getirecektir.

Denizlerin Tasmasi

Kuran'da kiyamet günü gerçeklesecegi bildirilen olaylardan biri de denizlerin tasmasidir. Bu gerçek bizlere ayetlerde su sekilde haber verilmektedir:

Denizler, fiskirtilip-tasirildigi zaman... (Infitar Suresi, 3)

O gün Allah'in dilemesi ile karadan gelecek olan felaketlere denizlerden gelenler de eklenecektir. Böyle bir felaketin ve bunun gibi digerlerinin gerçeklesmesi için kuskusuz Allah'in dilemesi yeterlidir. Allah, sadece "ol" emri ile yoktan var ettigi yeryüzünü çesitli sekillerde yerle bir etmeye kadirdir. Bunlari gerçeklestirebilecek muhtemel sebepler ise bizler için yalnizca birer hatirlatici, Allah'a yakinlasmak ve O'nun azabindan korku duymak için birer yoldur. Bu olaylarin nasil gerçekleseceginin, sebeplerinin ne olacaginin bilgisi yalnizca Allah'in katindadir. Belki hiçbir sebep olmayacak, birdenbire kiyametin tüm belirtileri gerçeklesmeye baslayacaktir. Bu nedenle de, bu bölümde verilen örnekler sadece birer tahminden ibarettir.

Gerçeklesmesi ihtimal dahilinde olan bazi örnekler denizlerin tasmasiyla ilgilidir. Bilindigi gibi, genelde deniz altinda bir deprem meydana geldigi zaman su yüzeyinde dev dalgalar olusur. Deprem merkezinden yayilan etkiyle dalgalar okyanusu 750 km/saat gibi yüksek bir hizla geçerek, süratle kiyiya ulasirlar. Okyanusun ortasinda bir metreyi bulmayan dalga, kiyiya ulastiginda 60 m.'yi asabilir. Örnegin 1896'da Japonya'nin Hosu kentinde meydana gelen büyük bir denizalti depreminin ardindan kabaran bir dalga 25-35 m.'ye ulasarak tüm yerlesim merkezini kaplamis ve 25.000 kisinin ölümüne neden olmustur.

Dev dalgalarin bilinen bir baska kaynagi da yanardag püskürmesidir. Buna bir örnek 1883 yilinda Krakatoa'nin zirvesindeki çökmeden sonra yükselen dalgadir. Cava ve Sumatra arasinda bulunan bu ada, siddetli püskürmelerin ardindan birden kaybolmus, ani ve büyük bir dalgaya sebep olmustur. Bunun sonucunda meydana gelen tsunami, Cava adasinda nüfusun en yogun oldugu kiyi üzerinde kirilarak 165 köyün yok olmasina ve 36.000 kisinin ölümüne yol açmistir. Bu dalganin yüksekligi kiyiya ulastiginda 35 m'yi asmistir. Görüldügü gibi deniz altinda meydana gelen kismi depremler veya volkanik patlamalar yalnizca belli bir bölgeyi etkilemelerine ragmen, denizlerin tasmasina, binlerce kisinin ölmesine sebep olmaktadirlar. Oysa kiyamet gününde yerin üstünde oldugu gibi denizlerin altinda da sarsilmayan hiçbir yer kalmayacaktir. Bu durumda denizlerin altinda meydana gelen siddetli sarsintilarla birlikte denizler de tasacak ve o ana dek bilinen tsunamilerle kiyas olmayacak sekilde tüm yeryüzüne etki edecektir.

O gün denizlerin tasarak insanlara felaket tasimasi için birçok sebep daha vardir. Bu büyük su kütlesinin sabit ve duragan bir sekilde durmasi birtakim kanunlara baglidir. Ancak o gün hiçbir tabiat kanunu geçerli olmayacak, gökleri, yerleri, karalari, denizleri ve insanlari dengede tutan hassas dengeler yok olacaktir. Allah'in dilemesiyle var olan bu kusursuz düzenin sebepleri, yine Allah'in dilemesiyle aniden ortadan kalkacaktir. Daha önceki bölümde de anlatildigi gibi belki de o gün yerin altindaki sicaklik havayi isitacak, açiga çikan bu sicaklik buzullarin erimesine neden olacaktir. Bu da mevcut su miktari seviyesinin yükselmesine sebep olacaktir. Bunlarin hepsi ihtimal dahilindedir, fakat o gün bunun nasil gerçeklesecegini yalnizca Allah bilmektedir.

Yine bilindigi gibi günümüzde bir dagdan kopan toprak ve kayaçlarin yuvarlanarak bir körfezi, gölü veya baraji doldurmasi bölgesel bir dalgaya sebep olmaktadir. Kiyamet gününde ise yikilmayan, çökmeyen bir dag kalmayacak ve daha önce de bahsedildigi gibi bu daglar tüm çukurlari doldurup yerin dümdüz olmasina neden olacaktir. Daglardan düsen parçalar denizleri doldurup, onlarin da tasmasina neden olacaktir.

Allah'in belirledigi bu süre tamamlandigi zaman, kalplere amansiz korku salan olaylar arka arkaya gerçeklesecektir. Insanlari çevreleyen korkunç bir gürültü, daglarin parçalanmasi, insanlarin ayaklarinin altindan akan lavlar, her yeri sarip kusatan toz, duman ve gaz bulutlari, kaynayarak insanlarin üstlerine tasan sular... Dünya hayati boyunca Allah'in varligini düsünmek istemeyen, büyüklügünü takdir edemeyen kullara bir anda gelen dehsetli bir aci... Kayitsiz sartsiz herkese boyun egdiren, insanlara kendi acizliklerini ve ömrü boyunca deger verdikleri seylerin ne kadar degersiz oldugunu gösteren kahredici bir aci... O gün, insanlarin içlerinde duyduklari korkunun ve dehsetin tarif edilemeyecegi bir gündür. Insanlar oradan oraya kosmaya, kaçarak saklanacak bir yer aramaya çalisacaklardir. Ama herkes bilmektedir ki bu günden kurtulus yoktur.

GÖKYÜZÜNÜN DURUMU

Kiyametle birlikte gelen yikim ve dehset yalnizca yerde gerçeklesecek olaylarla sinirli degildir. O gün insanin bildigi, alistigi ve sonsuza dek varligini sürdürecegini sandigi tüm varliklar ve düzenler bozulmaya ugrarlar. O gün dünya tarihi boyunca kapsami anlasilamamis, sirlarina son yüzyilda ulasilabilmis, akillara durgunluk veren büyüklükteki gök cisimleri ve uzay için de ölüm vakti gelmistir. Gökyüzü, Ay, Günes, yildizlar ve gezegenler de o gün parçalanip, yok olurlar. Bu gerçegi Allah bir Kuran ayetinde insanlara söyle bildirir:

Süphesiz, size vaat edilen gerçeklesecektir. Yildizlar 'örtülüp (isiklari) silindigi' zaman, Gök yarildigi zaman... (Mürselat Suresi, 7-9)

Evrenin yaratildigi ilk andan itibaren meydana gelen her olay ve izlenen her görüntü, bunlarda bir olaganüstülük oldugunu sezinleyen ve bir yaraticinin varligini mutlak bir sekilde görmek isteyen her insan için büyük birer iman delilidir. Uçsuz bucaksiz evrenin her noktasini kaplayan gezegenler, yildizlar, sayisiz gök cismi Allah'in tek bir emri ile yaratilmis, O'nun kudretiyle muazzam bir dengeyle korunmustur. Bu baslangiç ve denge ise sirrini hala korumakta, insanlarin zihinlerini mesgul etmektedir. Aslinda bu arayislarin sonucunda insanin karsisina çikan tek gerçek vardir: Allah'in varligi. Kapanis günü yasananlar yine Yaratan'in büyüklügüne uygun olarak gerçeklesecektir. Allah, var olan hersey için oldugu gibi gökyüzündeki bu muazzam dünya için de görülmemis bir son hazirlamistir.

Gökyüzü insanin her zaman için varligindan ve sürekliliginden emin oldugu bir tavan gibidir. Allah'in bir dayanak olmaksizin yükselttigi ve tuttugu, uçsuz bucaksiz uzay ile arasinda perde görevi gören, görkemli bir tavan...

Bu tavan yüzyillarca, dünyayi ve üzerindeki canlilari sayisiz tehlikelerden (ultraviyole isinlar, gök taslari, uzayin dondurucu soguklugu vs.) en küçük bir aksakliga meydan vermeden korumus, canliligin devami için gerekli olan en önemli etmen olmustur. Karanlik uzaydan geçerek gelen isik, atmosferin tasidigi özellikler sayesinde dünyaya yeterince yayilmis, tüm gezegeni aydinlatmis ve insan, atmosferdeki hassas oksijen orani sayesinde nefes alip, hayat bulabilmistir. Oysa o gün, gök tüm islevlerini kaybeder. Artik onun da, Allah katinda belli olan eceli gelmistir. Kiyamet günü gök Allah'in dilemesiyle sarsilip, çalkalanir, çatlar ve yarilir. Bu olaylar ayetlerde söyle haber verilir:

O gün gök, sarsilip çalkalanir. (Tur Suresi, 9)

Bu nedenle gök bile yarilip-çatlamistir; (artik) O'nun va'di gerçeklestirilip-yerine getirilmistir. (Müzemmil Suresi, 18)

Gök yarilip-çatlamistir; artik o gün, 'sarkmis-za'fa ugramistir. (Hakka Suresi, 16)

Dünya tarihi boyunca sayisiz canlinin yasamini sürdürebilmesi için en gerekli sartlardan biri olan hava tüm islevini yitirir. O gün var olan kanunlar alisilan kanunlardan farklidir. Sayisiz fizik kanunu ile gökte sabit bir dengeyle duran atmosfer, eriyip akmaya baslar. Kuran'da o gün gökyüzünün ugrayacagi son su sekilde anlatilir:

Gökyüzünün erimis maden gibi olacagi gün; (Mearic Suresi,

Atmosfer o gün erir ve akkor haline gelerek yanmaya baslar. Insanlar masmavi görmeye alisik olduklari gökyüzünü, o gün kizil olarak görürler. Gökyüzü yarilip erimis, adeta yag gibi olmustur:

Sonra gök yarilip yag gibi erimis olarak kipkirmizi bir gül oldugu zaman; (Rahman Suresi, 37)

Kiyamet günü, o güne kadar Allah'in büyüklügünü ve gücünü görmek istemeyen, bile bile yüz çeviren insanlar için pismanligin yasandigi gündür. Bu, ögüt alip düsünme ve yapilanlari telafi etme imkani taninmayan bir pismanliktir. Tüm insanlar Allah'tan baska dost, yardimci ve koruyucu olmadigini, Allah'in gücünü ve gazabini artik kesin olarak anlamislardir. Böyle bir anda Allah'a ve ahiret gününe karsi inkar içinde olabilecek ve bu inkarinda direnebilecek "tek bir insan" dahi yoktur. Bu gerçek Kuran'da tüm insanlara söyle bildirilmistir:

Onlar, Allah'in kadrini hakkiyla takdir edemediler. Oysa kiyamet günü yer, bütünüyle O'nun avucu (kabzasi)ndadir; gökler de sag eliyle dürülüp-bükülmüstür. O, sirk kostuklarindan münezzeh ve yücedir. (Zümer Suresi, 67)

O gün insanin taniyip bildigi bütün kurallar yok olur. Yaratilislari sirasinda Allah'in "isteyerek veya istemeyerek itaat edin" çagrisina icabet eden ve "isteyerek geldik" diye cevap veren gök ve yer, o gün de kendi yaratilislarina uygun olarak gerçek sahipleri ve yaraticilari olan Allah'a boyun egerler. Kuran'da Allah'in göge ve yere seslenisi su sekilde anlatilir:

De ki: "Gerçekten siz mi yeri iki günde yaratani inkar ediyor ve O'na birtakim esler kiliyorsunuz? O, alemlerin Rabbidir. Orada (yerde) onun üstünde sarsilmaz daglar var etti, onda bereketler yaratti ve isteyip-arayanlar için esit olmak üzere ordaki riziklari dört günde takdir etti. Sonra, duman halinde olan göge yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "Isteyerek veya istemeyerek gelin." Ikisi de: "Isteyerek (Itaat ederek) geldik" dediler." (Fussilet Suresi, 9-11)

Bilindigi gibi inkarcilarin iddialarindan birisi, maddenin kendi kendine olustugudur. Çevrelerinde gördükleri tüm güzelligi tabiatin gücüne baglarlar. Geri kalan detaylar, yani bunlarin nasil meydana geldikleri, bu bilinçli olusumun nasil oluyor da kendisi de yokken var olmus, cansiz bir kavram olan tabiattan ortaya çiktigini asla düsünmezler. Bu mantiksiz iddiaya göre herseyi doga kendi kendine var etmistir. Yani hakim olan olaganüstü uyum ve dengenin sahibi tas, toprak, hava ve sudur. Oysa kiyamet günü geldiginde insan dagin, tasin, topragin ne hale geldigini görür ve bu gücün sahibinin tabiatin kendisi olamayacagina sahit olur. Canli-cansiz herseyin yaratilisinin kendisine atfedildigi tabiat, o gün kendisini koruyamayacaktir. Allah herseyin yalnizca Kendi gücü ve iradesi ile var oldugunu, yalnizca O dileyip korudugu için korundugunu insanlara gösterecektir. Birçok insan vicdanlari kabul ettigi halde anlamazliktan geldikleri gerçekleri, o anda çok büyük bir pismanlikla hatirlayacaktir. Allah kiyamet günü olacaklari ayetlerde söyle haber vermektedir:

Gök, yarilip-parçalandigi, Ve 'kendi yaratilisina uygun' Rabbine boyun egdigi zaman; Yer, düzlendigi, Içinde olanlari disa atip bosaldigi, Ve 'kendi yaratilisina uygun Rabbine boyun egdigi zaman. Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksizin Rabbine dogru bir çaba harcayip durmaktasin; sonunda O'na varacaksin. (Insikak Suresi, 1-6)

Yildizlarin, Günes'in ve Ay'in Durumlari

Uzayin karanlik ve soguk ortamina karsilik, Dünyamizin aydinlanmasi ve canlilarin yasayabilecegi ortalama bir sicakligin mevcut olmasinda en büyük etmenlerden birisi atmosferdir. Dünyamizi koruyan bir tavan olarak tanimlanan atmosferde isi ve isigin yayilma özelligi vardir. Kapkaranlik bir yoldan geçerek Dünyamiza ulasan günes isiklarinin yeryüzünü aydinlatmasi ve isitmasi atmosferin tasidigi bu özellik sayesindedir. Ancak kiyamet günü geldiginde var olan hersey gibi gök de çatlayip yarilacak ve tüm islevlerini kaybederek, Kuran'da belirtildigi gibi eriyerek akacaktir. Kuran'da Tekvir Suresi'nin ilk ayetinde kiyamet gününden bahsederken, "Günes, köreltildigi zaman" ifadesi kullanilmaktadir. Bu ifadeden günes isiginin Dünya'ya artik hiçbir fayda saglamayacagi anlasilir.

Kiyamet günü Dünya'ya aydinlik veren Günes ve Ay teker teker kararacaktir. O gün, Dünya'ya isik gelmemesinin tek sebebi atmosferin yok olmasi degildir. Çünkü Kuran'da bildirildigi gibi o gün yalnizca gökler, yer ve ikisi arasinda olanlarin yok oldugu bir gün degildir. Tüm evrenin yokolus günüdür. Tegabün Suresi'nin ilk ayetlerinde de belirtildigi gibi Allah herseyi mükemmel ve eksiksiz olarak yaratan ve her diledigini diledigi anda gerçeklestirmeye güç yetirendir. Milyarlarca galaksiyi ve her galakside bulunan milyarlarca yildizi bünyesinde barindiran evreni O yaratmistir ve diledigi zaman da bir "ol" demesiyle yok edecek olan da Allah'tir.

Evrenin genisligini insan aklinin, tam ve gerçekçi olarak kavramasi mümkün degildir. Ama birkaç rakamla bu gizemli Dünya'nin büyüklügünü yaklasik olarak anlamaya çalisabiliriz. Günes Samanyolu'nu olusturan 200-250 milyar yildizdan biridir. Dünya'dan 325.500 defa büyük olmasina ragmen, evrendeki küçük yildizlardan biri sayilmaktadir. Çapi 125 bin isik yili olan Samanyolu'nun merkezine 30 bin isik yili uzakliktadir. Bu arada 1 isik yili yaklasik olarak 9.460.800.000.000 km'dir. Dünya ise kendi etrafinda saatte 1670 km. hizla dönen, 6 katrilyar ton agirliginda bir kütledir. Günes saatte 72.000 km. hizla hareket eder, Samanyolu kendi ekseni etrafinda saatte 900.000 km. hizla döner. Ancak kiyamet günü bu akillara durgunluk veren kainat, Allah'in dilemesi ile yerle bir olacak, büyüklügü tarif dahi edilemeyen yildizlar Kuran'da ifade edildigi gibi "örtülüp-silinecek", yok olacaklardir.

Evrenin her noktasi Allah'in varliginin, büyüklügünün ve gücünün ayri birer delilidir. Ancak O'nun dilegiyle, O'nun diledigi süre boyunca, O'nun izni ile var olmuslardir. Bu dengeyi yaratan ve koruyan Allah, bütün bunlari elbette diledigi sekilde yok etmeye de kadirdir. Evrenin ölümü, var olusunda oldugu gibi ancak O'nun izniyle, O'nun takdir ettigi sekilde gerçeklesecektir. O gün insanlarin dünya hayatlari boyunca azametine hayran kaldiklari hersey parça parça edilecektir. Tüm gezegenler, yildizlar, Günes ve Ay yörüngelerinden çikacak, yildizlar dökülecek, gökcisimleri birer birer ölecektir.

Kuran'da o gün Ay'in yarilacagi, kararip çatlayacagi söyle bildirilir:

Saat (kiyamet vakti) yakinlasti ve Ay yarildi. (Kamer Suresi, 1)

Ayette de belirtildigi gibi o gün artik kaçacak bir yer yoktur. Dünya hayati boyunca, kendisine Allah'tan baska dost ve yardimci arayan insanlar da artik yönelip, dönülecek gerçek dost ve yardimcinin yalnizca Allah oldugunu anlamislardir. O gün insanlarin hep erisilmez, görkemli ve gizemli gördükleri yildizlarin da ölüm günüdür. Her biri nizam ve denge ile döndükleri yörüngelerinden çikarak, dagilip, yayilacaklardir:

Yildizlar, dagilip-yayildigi zaman. (Infitar Suresi, 2)

Bilindigi gibi Günes her saniye enerji üreten bir yildizdir. Uzaydaki diger yildizlarin ise birçogu ondan kat kat büyük ve sahip oldugu enerjiden çok daha yüksek enerjiye sahiptirler. Oysa kiyamet günü geldiginde artik hepsi güçlerini yitirirler, bulaniklasip, dökülürler. Kuran'da kiyamet gününde yildizlarin durumu su sekilde anlatilir:

Yildizlar, bulaniklasip-döküldügü zaman (Tekvir Suresi, 2)

Yildizlar 'örtülüp (isiklari) silindigi' zaman (Mürselat Suresi,

O gün binlerce yildir isik saçan Dünya'nin hayat ve enerji kaynagi olan Günes ve gökyüzünü süsleyen yildizlar kararir. Herkes bir kez daha, o zamana kadar onlari yörüngelerinde tutanin ve isik vermelerini saglayanin, yildizlarin da gerçek sahibi olan Allah oldugunu ve o ana kadar sadece O'nun izniyle var olduklarini anlar.

Inkar edenler o gün Allah'tan hiçbir yardim görmezler. Yardim görebilecekleri baska herhangi bir güç de yoktur. Teknolojinin çok ilerlemesi ve bu sayede evrenin uzak bir kösesine gitmek dahi mümkün olsa, insanlar için artik hiçbir sey degismeyecektir. Azap insanlari orada da bulacaktir. Çünkü kiyamet bütün evreni kaplamistir. Yalnizca üzerinde bir zamanlar güven içinde yürüdügü yeryüzü degil, erisilmez sandigi uzak yildizlar dahi Allah'in emrine boyun egmisler, yok olmuslardir. Insanlarin o günkü çaresizligi Kuran'da söyle anlatilir:

Ay karardigi, Günes ve Ay birlestirildigi zaman; Insan o gün: 'Kaçis nereye?' der. Hayir, siginacak herhangi bir yer yok. O gün, 'sonunda varilip karar kilinacak yer (müstakar)' yalnizca Rabbinin katidir. Insana o gün, önceden takdim ettikleri ve erteledikleri seylerle haber
verilir. (Kiyamet Suresi, 8-13)



.iyamet Vaktinde Insanlar

Buraya kadar anlatilan bütün olaylar, insanlarin hiç haberi olmadigi bir anda, daha önce hiç duyulmamis ve taninmamis bir sesin duyulmasi ile baslamistir. Ve dünyadaki tüm insanlar su anda da oldugu gibi herseyin hiç degismeden ve bozulmadan aynen devam edecegini düsünürken, ani bir yakalanisla yakalanmislardir.

Sur'a üfürülmesinden hemen önce gerçeklesen olaylarin bir önceki günden herhangi bir farki yoktur. Dünya yine ayni hizla dönmekte, Günes yine Dünya'yi aydinlatmakta, yasam devam etmekte ve insanlarin birçogu neden, kim tarafindan yaratildiklarini ve sonlarini düsünmeden, bir aliskanlik içinde hayatlarina devam etmektedir. Kimi, aksam gelecek misafirine yapacagi yemegi, kimi yapacagi is görüsmelerini düsünürken, kimi alisveris yaparken, kimi uyurken ve büyük bir bölümü de Allah'in varligini inkar halindeyken bu sesi duyacak ve hersey bir anda baslayacak, hersey bir anda son bulacaktir.

Insanin güçlü zannettigi, övünerek böbürlendigi bedeni hiç beklemedigi bir anda dört bir yandan ölümle sarilip kusatilacaktir. Artik can derdinden baska hiçbir sorun ve dert kalmayacaktir. Insanlar yasadiklari korkunun siddetinden, deger verdikleri, tutkuyla baglandiklari, ugrunda her türlü fedakarligi göze aldiklari seyleri bir anda görmez olacaklardir.

Kiyametin meydana getirdigi bütün bu korku, dehset ve saskinlik dünyada inkar içinde bir yasam süren insanin gafletine bir karsiliktir. O gün baslayan bu dayanilmaz zorluklar sonsuza kadar inkarcilarin pesini birakmayacaktir. Birbiri ardina meydana gelen tüm bu olaylar onlardaki panigi, dehseti daha da arttirir. Geçen her saniye yeni azap çesitleri ve belalari getirmektedir. Karsilastigi akillara durgunluk veren bu olaylar o güne kadar inkar ettikleri Allah'in büyüklügünü sergiler. Insan bu güç karsisinda alabildigine güçsüz ve çaresizdir. Pismanlik, üzüntü ve korku disinda yapabilecegi birsey yoktur. Saniyeler ilerledikçe Allah'in ona ebedi hayatinda sunacagi korkunç azabi daha iyi anlar. O gün karsilastigi dehset dolu dakikalar sonsuz hayati boyunca yasayacagi azabin sadece sinirli kesitleridir. Kuran'da o gün insanlarin yasayacaklari olaylar karsisinda duyacaklari korku detayli olarak anlatilmistir.

Insanlarin Yasadiklari Korku

Allah birçok ayette insanlarin dünya hayatina tutkuyla bagli olduklarini ve bu tutkunun onlara ahiret hayatinda hiçbir faydasi olmayacagini belirtmistir. Insanin dünya hayatinda deger verdigi, önemsedigi, ugruna pek çok seyi göze aldigi degerler, eger Allah rizasi için ve Allah yolunda kullanilmiyorsa, insana kayiptan baska birsey kazandirmazlar. Bu degerlerin her biri insanlari denemek için, özel olarak yaratilmistir. Asil yurt ise ahiret yurdudur. Dünyaya ait seylerin hiçbir önemi olmadigi ise Kuran'da su sekilde anlatilir:

Kadinlara, ogullara, kantar kantar yigilmis altin ve gümüse, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu sehvet insanlara 'süslü ve çekici' kilindi. Bunlar, dünya hayatinin metaidir. Asil varilacak güzel yer Allah katinda olandir. (Al-i Imran Suresi, 14)

Dünya hayatinin ayette de anlatilan tüm bu "çekici" özelliklerine insan hirsla baglanmakta, tüm ömrünü bunlari elde edebilmek için harcayabilmektedir. Kuran'da dünya hayatiyla ilgili olarak söyle buyrulur:

Bilin ki, dünya hayati ancak bir oyun, '(eglence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranizda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çogalma-tutkusu'dur. Bir yagmur örnegi gibi; onun bitirdigi ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hosuna gitmistir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsin ki sapsari kesilmis, sonra o, bir çer-çöp oluvermistir. Ahirette ise siddetli bir azab; Allah'tan bir magfiret ve bir hosnutluk (riza) vardir. Dünya hayati, aldanis olan bir metadan baska bir sey degildir. (Hadid Suresi, 20)

Dünya hayatinin en büyük amaçlarindan biri mallarla, ogullarla, kisaca sahip olunan tüm degerlerle övünmektir. Ancak Kuran'da özellikle vurgulanan ve tüm toplumlar için de geçerli olan bir gerçek, dünya hayatinda sahip olunan en önemli tutkulardan birinin evlat oldugu gerçegidir. Çocuk edinme istegi gençlik yillarindan itibaren insanlara ögretilir. Çocuk, insanlar arasinda hem sebepsiz bir rekabet unsuru hem de gelecege yönelik bir güvence anlamini tasimaktadir.

Bir diger tutku da mala ve zenginlige yönelik olandir. Bilindigi gibi insanlarin dünya hayatlari süresince tüm hedefleri, planlari, çabalari bu amaç üzerine kurulmustur. Mal ve para tutkusu insanlarin gözünü bürüdügü için tüm ahlaki degerler önemini kaybetmis, insan karakterini sekillendiren tek ölçü maddiyat olmustur. Kuran ahlaki, emir ve yasaklari, insanlarin hayatindaki önceligini kaybetmis, mal yigip, biriktirmek tek amaç olmus, iliskilerde çikarlar ön plana çikmistir.

Oysa kiyamet günü geldiginde hersey tersine döner. Insanlar karsilastiklari günün korkusundan deger verdikleri herseyi bir anda unuturlar. Hirs haline getirdikleri seylerin artik bir anlami olmadigini anlarlar. Deger yargilari birkaç saniye içinde degisir. Artik malin hatta evladin bile bir degeri yoktur. Annelik veya babalik duygulari anlamini yitirmistir. Dünyada en deger verdigi kisileri; kendi çocugunu bile kiyamet gününün dehseti karsisinda unutacaktir. Kimse çocugunun durumunu sormayacak, bunu aklina dahi getirmeyecektir. Kuskusuz kiyametin vuku bulacagi bu gün, inanmayanlar için zorlu bir gündür:

Gökyüzünün erimis maden gibi olacagi gün; Daglar da (etrafa uçusmus) rengarenk yün gibi olacak. (Böyle bir günde) Hiçbir yakin dost bir yakin dostu sormaz. Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabina karsilik olmak üzere, ogullarini fidye olarak vermek ister; kendi esini ve kardesini, ve onu barindiran asiretini de; yeryüzünde bulunanlarin tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa. (Mearic Suresi, 8-14)

Gögün bulutlarla parçalanacagi ve meleklerin bir indirilme ile indirilecegi gün; iste o gün, gerçek mülk, Rahman (olan Allah)indir. Inkar edenler için oldukça zorlu bir gündür. (Furkan Suresi, 25-26)

Henüz bebeklik çaginda olan çocuklar bile o gün aileleri tarafindan terk edilir. Insanlar hiç beklemedikleri ve daha önce esini benzerini görmedikleri bu olaylar karsisinda ne yapacaklarini sasirirlar. Korku öylesine ani ve siddetli bir sekilde gelmistir ki, hamile kadinlar bu sokun etkisiyle çocuklarini düsürürler. Kuran'da o zorlu günde yasanacak olaylarin panigiyle kadinlarin emzirdikleri çocuklari dahi unuttuklari söyle bildirilmistir:

Onu gördügünüz gün, her emzikli kendi emzirdigini unutup geçecek ve her gebe kendi yükünü düsürecektir. (Hac Suresi, 2)

Kiyamet günü, dünyadayken kendisine yapilan çagrilardan yüz çeviren, gerçek dost ve yaraticisi olan Allah'i unutanlarin birbirlerinden kaçip kurtulmak istedigi bir gündür. Herkes kendi derdindedir. O dehsetli günde insanlar arasinda hiçbir bag; ne soy, ne akrabalik, ne de arkadaslik baglarinin kalmadigi Kuran'da söyle bildirilir:

Kisi o gün, kendi kardesinden kaçar; Annesinden ve babasindan, esinden ve çocuklarindan. O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir isi vardir. (Abese Suresi, 34-37)

Insanlar Sarhos Gibidir

Insanlar o gün gördükleri karsisinda tüm sogukkanliliklarini, kendilerine olan güvenlerini ve metanetlerini yitirirler. Ölümle karsilasildigi an hersey degerini yitirir, yüzlerdeki ifade, tavirlar, konusmalar farklilasir.

Ölüm karsisinda insanlarin yasadiklari korku ve dehsete filmlerde sahit oluruz. O anda verilen tepkiler insanlarin içinde bulunduklari ruh halini çok iyi anlatir. Ama izlenilen görüntülerde insanlarin az da olsa kurtulma ümitleri vardir. Öleceklerine kesin kanaatleri gelse de, ölümden sonra olacaklari tam olarak bilemezler ya da büyük bir kismi ölümle birlikte yok olacagini düsünür. Oysa kiyamet gününde daha ölüm gelip çatmamis olsa bile, yasanan olaylar insan için hiçbir kurtulma ihtimalinin olmadigini tüm açikligiyla ortaya koyar. Inkar edenler kendilerine vaat edildigi halde inanmadiklari bir günü karsilarinda bulurlar. O gün, evrendeki düzenin bir yaraticisinin ve koruyucusunun oldugunun, O diledigi anda da herseyin yok olacaginin bütün açikligiyla gözler önüne serildigi bir gündür.

Insanlar ölümün, o güne kadar düsündükleri gibi bir yokolus olmadigini anlarlar. O ana kadar Allah'in varligina dolayisiyla ahirete inanmadiklarindan, ölüm sonrasinda gerçeklesecek olaylari hiç düsünmemislerdir. Ama Allah'in varligini ve gücünü ardi ardina gelen bu olaylar sonucunda apaçik görünce, kendilerini bekleyen sonun da farkina varmislardir. Kurtulma umudu olmadigi gibi, kendilerini bekleyen yeni ve sonsuz bir yasam oldugunu da anlamislardir. Bu inkarcilar için zorlu bir yasamdir. Sonsuza kadar çekecekleri azap ve sikinti, o gün yasananlarla kiyaslanamayacak kadar siddetli olacaktir. Ayetlerde inkar edenlerin böyle bir yasamin yerine yok olusu tercih edecekleri söyle anlatilir:

Gerçekten Biz sizi yakin bir azap ile uyardik. Kisinin kendi ellerinin önceden takdim ettiklerine bakacagi gün, kafir olan da: "Ah, keske ben bir toprak oluverseydim" diyecek. (Nebe Suresi, 40)

Insanlarin karsilastiklari olaylardan dolayi siddetli bir korku, panik ve saskinlik içinde, adeta sarhos olduklari ise ayette söyle bildirilir:

... Insanlari da sarhos olmus görürsün, oysa onlar sarhos degillerdir. Ancak Allah'in azabi pek siddetlidir. (Hac Suresi, 2)

Insanin siddetli korku aninda vücudunda meydana gelen degisiklikler ve kontrolsüz hareketleri ile sarhos insanlarin tavirlari birbirine çok benzer. Siddetli bir korku aninda bas dönmesi, aglama görülür, görüntü bulaniklasabilir.

Buraya kadar anlatilan olaylardan da anlasildigi gibi, o zorlu gün insanlar çok büyük bir panik yasayacaklardir. Allah insanlarin yasadigi bu siddetli korkuyu ve korkunun sonucunda olusan fiziksel tepkileri sarhosluga benzetmektedir. O gün sarhos gibi olan insanlar kontrolsüz tavirlar sergileyerek oradan oraya kosmaya baslarlar. Kuran'da yapilan benzetme, insanlarin bu durumlarini söyle açiklamaktadir:

Insanlarin, 'her yana dagilmis' pervaneler gibi olacaklari gün... (Kaaria Suresi, 4)

Gözlerdeki Dehset Ifadesi

Gerçek olan va'd yaklasmistir, iste o zaman, inkar edenlerin gözleri yuvalarindan firlayacak: "Eyvahlar bize, biz bundan tam bir gaflet içindeydik, hayir, bizler zalim kimselerdik" (diyecekler). (Enbiya Suresi, 97)

Göz, insanin yasadigi korkunun siddetini ilk ele veren organdir. O günün korkusunu yasayacak olan insanlarin, karsilastiklari dehsetten dolayi gözleri yerlerinden firlayacaktir. Burada geçen "gözlerin yuvalarindan firlamasi" benzetmesi, insanin yasadigi korkunun siddetini anlatir. Bu anda insanlarin göz bebekleri büyür, beyazi ortaya çikar, donuklasmaya baslar. Kiyametin gerçeklesecegi an "istisnasiz insanlarin hepsi" bu korkuyu yasayacaktir. Bu tüyler ürpertici olaylar karsisinda kimsenin yapacak bir seyi, baslarina gelenleri önlemek için getirecek çözümleri yoktur. Sadece korku duyarlar. Ayetteki benzetme bu korkuyu açiklikla izah etmektedir.

Çocuklarin Saçlarinin Beyazlasmasi

Kiyamet gününün korkusu küçük çocuklari da saracaktir. Bugünün gerçek mahiyetini bilmeyen, bunun sonsuz azabin ilk günü oldugunun bilincinde olmayan çocuklarda yetiskinlerden farkli bir korku vardir. Insanlar geçici dünya hayati boyunca yaptiklari ahlaksizliklarin pismanligi içindedirler. Çocuklar ne oldugunu dahi kavrayacak bir bilinçte degildirler. Buna ragmen gördükleri olaylarin siddetinden dolayi saçlari bembeyaz olur. Böyle bir fiziksel degisim, o zorlu günün büyüklügünü anlamak açisindan oldukça önemlidir. Çünkü o güne kadar dünyada çok çesitli felaketler yasanmistir. Her biri insanlara çok siddetli korku vermis ve onlari derinden etkilemistir. Ama bu felaketlerin hiçbiri kiyamet günü meydana gelecek olaylarla kiyaslandiginda çocuklarin saçlarini agartacak kadar siddetli degildir. O gün insanlarin dünya hayati boyunca yasadiklari en zorlu gündür. Öyle ki karsilasilan olaylarin siddeti, kisa yasamlarinda korkunun mahiyetini ve tehlikelerin getireceklerini tam olarak idrak edememis olan çocuklarin dahi saçlarinin korkudan bembeyaz olmasina neden olmaktadir.

Hayvanlarin Durumu

Gözünüzde vahsi hayvanlari canlandirmaya çalisin, kaplan, aslan, kurt, çakal, ayi... Bu hayvanlar, kiyamet günü meydana gelen olaylarin etkisi ile artik birbirleri ile mücadele etmeyi birakacak ve biraraya toplanacaklardir. Binlerce vahsi hayvanin meydana getirdigi bu görüntünün ürkütücülügü ise çok açiktir. Allah kiyamet günü doga ve insan üzerinde çok büyük degisiklikler olacagini pek çok ayette anlatmistir. Ayni sekilde vahsi hayvanlar da o zorlu günden çok fazla etkileneceklerdir. Bu gerçek Kuran ayetlerinde söyle bildirilir:

Gebe develer, kendi basina terk edildigi zaman, vahsi-hayvanlar, toplandigi zaman. (Tekvir Suresi, 4-5)

vreni Allah Yaratti

Evrenin nasil var oldugu konusunda simdiye kadar pek çok farkli yaklasim olmustur. Kimileri evrenin bir baslangici oldugunu ileri sürerken kimileri de maddenin ezelden beri var oldugunu savunmustur.

Maddenin ezelden beri mevcut oldugunu savunan bu teorilerden biri Duragan Evren Teorisi'ydi. Yapilan uzun ve kapsamli çalismalar sonucunda ortaya çikan güçlü deliller evrenin bir baslangici oldugu tezini dogruladi, Duragan Evren Teorisi ise bilimin tarihi gelisim sürecinde ancak bir hatira olarak kaldi.

Arastirmalar sonucunda bulunan veriler evrenin yokken var oldugunu göstermistir. Buna göre evrenin bir baslangici vardir. Ve bu baslangiç "Big Bang" adi verilen büyük bir patlama ile gerçeklesmistir. Big Bang'den önce madde, enerji, uzay, zaman, mekan kisaca hiçbir sey yoktur. Sonsuz yogunlukta ve sifir hacmindeki bir noktanin patlamasi sonucu, korkunç bir hizla her tarafa dagilan maddelerden yildizlar, günesler, gezegenler meydana gelmis, evren hizla genislemis, hizla siserek büyümüs ve zamanla soguyarak simdiki halini almistir.

Bugün evrenin Big Bang ile beraber basladigi, meydana gelis sekli dolayisiyla belirli bir yasi oldugu bütün kozmoloji kitaplarinda, bilimsel dergi ve makalelerde ispatlariyla yer alir. Bunlari birkaç satira sigdirmak imkansiz oldugundan sadece bir iki örnekle konunun önemini vurgulamak yerinde olacaktir.

Örnegin California Üniversitesi'nden Profesör George O. Abel Exploration of Universe (Evrenin Kesfi) adli kitabinda, "Bugünkü mevcut deliller, Evrenin milyonlarca yil önce Big Bang ile basladigini göstermektedir. Big Bang Teorisi'ni kabul etmekten baska çaremiz kalmiyor. Bu durumda Sabit Durum Teorisi artik geçerliligini kaybetmistir " der.1

Colorado Üniversitesi'nden Gerrit L. Verhuur, Star Capes adli kitabinda, "Big Bang teorisi dini inançlarin gösterdigi, Dünya'nin ve gökyüzünün yaratilmis oldugu gerçegi ile uygunluk göstermektedir. Bu astronominin dinle birlikte oldugunun süprizli bir sonucudur" diye açiklamistir.

Evrenin bir baslangicinin olmasi kainatin yoktan var edildigine, yani yaratildigina delil teskil eder. Eger yaratilan bir varlik varsa bunun mutlaka bir yaraticisinin da olmasi gerektigini hepimiz çok iyi biliriz. Yaratilan bu evren hiçbir örnek yokken, hatta zaman ve mekan dahi yokken var edilmistir. Bu teorinin ortaya çikardigi en önemli gerçek evrenin bir baslangici oldugu, üstün ve güçlü bir Yaratici tarafindan yaratilmis oldugudur: Evreni Allah yaratmistir.

Big Bang evrende hesaplayabildigimiz ilk harekettir. Büyük patlamanin arkasindan bugüne kadar gelisen sayisiz hareketin ve olayin her biri Allah'in izni ile meydana gelmistir ve O'nun kontrolü altindadir. Bilinçsiz bir patlama sonucu dagilan parçaciklarin böyle düzenli galaksileri, yildiz sistemlerini ve içinde Dünyamizin da yer aldigi Günes Sistemi'ni olusturdugunu düsünmek akil ve mantik disi bir yaklasimdir. Insanin kendi bedeni de dahil olmak üzere etrafinda gördügü hersey Allah'in ilmi ve kontrolü ile sonsuz bir düzen içinde yaratilmistir. Kuran'da Allah'in önce gökyüzünü yarattigi, sonra yeri meydana getirdigi daha sonra da canlilari var ettigi bildirilmektedir.

Allah evreni hassas bir düzen ve denge ile yaratmistir. Atmosferdeki gazlarin oranindan Dünya'nin sicakligina, yagmurun düsüs hizindan, Dünya'nin çekirdegindeki demir miktarina kadar insanin bildigi ve bilmedigi sayisiz detay birbirine baglidir. Buna bir örnek olarak evrendeki tüm gezegenleri ve Dünyamizi Günes'in yörüngesinde tutan kütle çekimi (yerçekimi) kuvvetini verebiliriz. Evrendeki tüm kütleler büyüklükleri oraninda çekim kuvvetine sahiptir. Dünyamizin sahip oldu kütle çekim kuvveti ise denizleri, canli-cansiz herseyi Dünya yüzeyinde sabit tutar. Böylece ne insanlar, ne diger canlilar ne de daglar ve denizler uzay bosluguna uçmazlar. Bu noktada önemli olan Dünya'nin kütlesinin büyüklügünün çok hayati bir deger tasidigidir. Dünya'nin kütlesi biraz daha fazla olsaydi, üzerindeki herseyi daha güçlü kendine çekecekti. Bunun sonucunda su yerin içine çekilecek, insanlar çekimin etkisiyle yürüyemeyecek hale gelecek, su agaçlarin dallarindaki yapraklara ulasamayacak, yere çekildigi için bitki örtüsü yok olacak, canlilarin vücudundaki kan dolasimi bozulacak ve tüm kan ayaklarda toplanacakti. Örnekleri çogaltmak mümkündür, ancak bu noktada önemli olan Dünya'nin kütlesinin su andaki ekolojik dengeyi kuracak ve canlilarin varliklarini sürdürecekleri sekilde çok hassas bir ayarda oldugudur.

Dünya'nin sonunun nasil olacagi konusunda arastirmalar yapan bilim adamlari herseyin gün geçtikçe eskiyip çürümekte oldugunu ve bu çürümenin sonucunda evrenin sonunun gelecegini tahmin etmektedirler. Dünya üzerinde "tek bir protonun" dengesinin bozulmasinin dahi bu sona neden olacagini bildirmekte ve büyük bir tehlikeyi haber vermektedirler:

"Evrensel çürüme, eger gerçekse, asirlar sürecek ama gerçeklestigi zaman ne yildiz, ne insan, ne siir, ne atom, ne hatira kalacak geriye..."

Bu açik gerçege dikkat çekildikten sonra asil tehlikeye söyle isaret edilmektedir:

"Bugüne kadar yapilmis olan hiçbir arastirma ya da deney henüz bir protonun bile yok oldugunu kanitlayabilmis degil. Ancak bu, bilim adamlarini bu konuda arastirma yaptirmaktan vazgeçirmis de degil. Bilim adamlarinin proton çürümesine sahit olmalari, tüm evrenin yok olma tehtidi ile karsi karsiya olmasi anlamina gelecek. Tek bir protonun bile yok olmasi, evrendeki herseyin çürümesi demek, çünkü bir protonun bile çürümesi, tüm protonlarin çürüyebilecegini ve dolayisiyla atomlarin, moleküllerin ve DNA'larin olusamayacagini gösterir." 2

Burada sayilan birkaç detay bile evrenin üstün bir güç tarafindan, çok büyük bir düzen ve denge ile yoktan var edildigini delillendirmektedir. Üstün güç sahibi olan Rabbimiz bu kusursuz düzeni an an korumakta, gözetmektedir:

Süphesiz Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar diye (her an kudreti altinda) tutuyor. Andolsun, eger zeval bulacak olurlarsa, kendisinden sonra artik kimse onlari tutamaz. Dogrusu O, Halim'dir, bagislayandir. (Fatir Suresi, 41)

Allah Kuran'da, evrende var olan herseyin bir sonunun olacagini bildirmistir. Elbette evreni yaratan ve onu her an koruyan Allah, diledigi anda onun varligina son vermeye de kadirdir. Bu büyük kapanis gününde var olan tüm denge ve düzenler bozulacak, insanin kavrayabilmek için hiç durmadan çaba sarfettigi ve büyüklügüne hayran oldugu hersey altüst olacaktir:

Bir seyi diledigi zaman, O'nun emri yalnizca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. Herseyin melekutu (hükümranlik ve mülkü) elinde bulunan (Allah) ne yücedir. Siz O'na döndürüleceksiniz. (Yasin Suresi, 82-83)

Evrenin Yok Olmasi An Meselesidir

Dünyamiz dört bir yandan ölümcül tehditler altindadir. Sasirtici olan ise birçok insanin bu tehlikelerden haberdar olmalarina ragmen, sanki kainatin varligini sona erdirecek hiçbir tehlike yokmus ve yasamlari çok büyük bir güvence altindaymis gibi davranmalaridir. Bu anlayista olan insanlar için ne ölüm, ne yokolus, ne de ölüm sonrasi olacaklar insanin aklina gelmez.

Dünya uçsuz bucaksiz bir bosluk içinde uzun bir yolculuk halindedir. Oysa Dünya'nin yolculugunu sürdürebilmesi için gerekli olan sartlar, tahmin edilenden çok daha fazladir. Dünya uzaydaki bu yolculugu sirasinda dev göktaslarindan kuyruklu yildizlara, karadeliklerden, süpernova patlamalarina kadar birçok tehlikeyle karsilasmaktadir. Dünya'nin kendi yörüngesinde kalmasi, hizini sabit tutmasi, egikligini bozmamasi, kendi etrafinda dönerken ayni zamanda da Günes'in etrafinda dönmesi, dönüsü sirasinda bir spiral yörünge izlemesi, bu yolculuk sirasinda an an gerekli olan tüm oran ve dengeleri sabitlemesi gerekir ki üzerinde bir yasam olusabilsin.

Oysa bu dengelerin bozulmamasi veya distan gelecek bir tehlikenin öldürücü zararlar vermemesi için hiçbir sebep yoktur. Bilim adamlari bu tehlikenin varligina her firsatta dikkat çekmektedirler. Dünya'nin her an bir tehlikeyle karsilasabilecegi konusunda, ellerindeki bilimsel verilere dayanarak hemfikirdirler. Prof. Dr. Carl Sagan, bu duruma su sekilde isaret etmektedir:

"Yeryüzü güzel ve oldukça sakin bir yerdir. Degisen seyler olur, fakat bunlar da çok yavas gelisir. Olabilir ki, yasaminizi bir firtinadan daha siddetli bir dogal felaket görmeden tamamlayabilirsiniz. Böylece gerilimsiz ve endisesiz olabiliriz. Ne var ki, doganin tarihinde kayitlar açik seçiktir. Dünyalarin her zaman için yok olmasi kaçinilmazdir. Biz insanlar bile kendi felaketlerimizi yaratmaya varan bir teknige ulasmisizdir. Bu kasti olabilecegi gibi, bilmeden ihmal sonucu da gerçeklesebilir. Uzun geçmisin felaket izlerinin korundugu diger gezegenlerde büyük felaketlere iliskin bir sürü kanit duruyor. Bütün is, zaman dilimi sorunudur. Yüz yil içinde olmasi düsünülemeyecek bir felaket yüz milyon yilda gerçeklesebilir. Yerküremizde içinde bulundugumuz yüzyilda bile, kötü dogal olaylarla karsilasilmistir." 3

Evrenin yukarida da sayilan sebeplerden birinin sonucunda yok olmasi ihtimali hiç de sasirtici degildir. Allah'in kiyamet gününde olacagini söyledigi olaylar, belki de dünyadaki tüm bu dengelerin bozulmasi ile meydana gelecektir. Son derece kusursuz bir sekilde isleyen bu düzenin bozulmasi, ardi ardina gelen felaketlerle sonuçlanabilir. Insanlarin kendilerinden bu kadar uzak gördükleri, hatta varligina dahi ihtimal vermedikleri kiyamet günü, belki de kendilerine çok yakindir.

Dünyamizin Ölümüne Sebep Olabilecek Ihtimaller

Dünyanin varligini sürdürebilmesi için evrende var olan sayisiz sartin, ayni anda ve ayni sekilde var olmasi gerekmektedir. Bugün birçok bilim adami bu detaylarin ve dengelerin bozulmamasi için neler yapilmasi gerektigini arastirmaktadir. Küçük bir örnek vermek gerekirse; bilim adamlari ve çevreci kuruluslar sadece petrol, kömür gibi fosil yakitlarin kullanilmasi nedeniyle çikan ekonomik ve çevresel sorunlarin dahi azaltilamayacagini belirtmektedirler. Iste uzmanlarin söz konusu yakitlarin kullanilmasi sonucu olusacagina kesin gözüyle baktiklari, hatta oldukça yakin tarihler verdikleri felaket senaryolarindan bazilari: 4

1. Ganj ve Nil gibi Dünya'nin en uzun irmaklarinin deltalari sular altinda kalacak, Çin'deki irmaklarin deltalariyla, Benglades topraklarinin dörtte biri sulara gömülecek.

2. Maldiv Adalari'yla Büyük Okyanus'taki adalar ve ada devletler sulara gömülüp yok olacak.

3. Büyük tarim alanlari (ABD'nin Middle West Bölgesi, Avrupa ve Kazakistan) çöllesecek. Türkiye Büyük Sahra'ya benzeyecek.

4. Yüksek bölgelerdeki donmus topraklarda (Sibirya ve Kanada gibi) kismi çözülme görülecek. Kimi boru hatlari, demiryollari ve binalar yikilacak.

5. Dünya yüzeyinde orman alanlarinin üçte biri yok olacak. Dünyanin akcigeri olan yesil alanlarin azalmasi, atmosferdeki karbondioksit miktarinin daha da artmasina neden olacak. Bu da sera etkisinin artmasina ve çesitli kitlesel saglik sorunlarina sebebiyet verecek.

6. Tropikal bölgelerde görülen tayfun ve siklon gibi doga olaylari çogalacak. Özellikle Büyük Okyanus ve Atlas Okyanusu'ndaki dip akintilari (El Nino ve Gulf Stream) yön degistirerek, kara ve deniz iklimlerini altüst edecek.

7. ABD'nin Teksas Eyaleti'yle, Avrupa'nin Akdeniz kiyilarinda sitma ve benzeri hastalik salginlari görülecek.

8. Alpler ve uzantisindaki daglarda bulunan buzullar ve Himalaya buzullarinin %25'i eriyecek. (Eriyen suyun açacagi zarar tahmin edilenin çok üzerinde olur.) Eriyen buzullar birçok kiyi kentinin su altinda kalmasina neden olurken, ada devletler su altinda kaldiklari için ortadan kalkacaklar. Bu olay buralarda yasayan yüz milyondan fazla insanin ölmesine ya da çevre göçmeni olmasina sebep olacak. 5

Bunlar yalnizca beklenen ve bilimsel arastirmalar sonucunda belirlenebilen tehlikelerdir. Dünya böyle bir sürece girdikten sonra, artik bunu durdurmanin, Allah'in dilemesi disinda, hiçbir yolu yoktur. Sadece 1997 senesinde atmosferdeki karbondioksit gazinin %25'lik bir artisi bile, Dünya'da sera etkisi yaparak küresel isinmaya yol açmis, kutuplardaki buzullar erimeye baslamis, eriyen buzdaglari okyanuslarin seviyesini yükseltmis, kis her zamankinden daha agir geçmis, asiri yagislar, siddetli firtinalar, sel baskinlari birçok insani felakete götürmüstür. Ozon tabakasinin delinmesi ile Dünya zararli isinlara maruz kalmis, kanser vakalari çogalmis, yeni hastaliklar ortaya çikmis, bitkilerde olumsuz gelismelere rastlanmistir. Yesil Baris Örgütü (Greenpeace) ve ABD'li bilim adamlari, Alaska'da yaptiklari bir incelemede Bering Buzulu'nun boydan 12 km. kisaldigini, yüzölçümünün de 130 km2 küçüldügünü belirlemislerdir. Deniz sicakligi 0,8 derece artmis, önemli bir denge unsuru olan mercanlar ölmeye baslamis ve planktonlarin % 80'i yok olmustur. 6

Son birkaç yüzyil içinde dünyanin sonunu getirebilecek pek çok ihtimal ortaya çikmistir ve gün geçtikçe bu ihtimallerin sayisi daha da artmaktadir. Su anda dünya üzerinde meydana gelen olaylar bir sinyal niteligi tasimakta, dünyanin bir gün mutlaka sonunun gelecegini ve bu sonun gitgide yaklasmakta oldugunu göstermektedir. Özellikle fizikçiler bu endiselerini sürekli dile getirmektedirler:

"Eger evren, sinirli bir düzen birikimine sahipse ve düzensizlige dogru kaçinilmaz bir biçimde -sonunda termodinamik dengeye- degisiyorsa, iki çok derin çikarimi hemen izlemeye baslar. Ilki, evren sonunda agir agir yuvarlanarak, kendi entropisi içinde ölecektir. Bu fizikçiler arasinda evrenin "isi ölümü" olarak bilinir. Ikincisi, evren ebediyen var olmus olamaz, bu yüzden sinirli bir zaman önce, dengesi son durumuna erismis olacaktir. Özet olarak: Evren daima var olmadi." 7

Sasirtici olan, ölümün bu derece yakin olmasi gerçegine karsin hala dünya üzerinde kendi sonunu düsünmeyen, Allah'tan korkmayan ve hirsla Dünya'ya bagli olan birçok insanin var olmasidir. Ve yine sasirtici olan, ölüm gerçegi hatirlatildiginda ve bu zorlu günün detaylari anlatildiginda insanlarin pek çogunun, herseye ragmen bütün bunlari kendilerinden çok uzaklarda görmeleridir. Kuran ayetlerini bastan reddettiklerinden kiyamete dair tasvirler de onlar için bir anlam ifade etmemektedir. Bu insanlar sanki hiç ölmeyecekler ve dünyada sonsuza kadar kalacaklarmis gibi hazirlik yapmakta, bir anda son bulacak bir ömür için sonsuz hayatlarini tehlikeye atmaktadirlar. Oysa insanin, köse bucak kaçtigi ölüm mutlaka kendisini bulacaktir. Ne insanin ne de evrenin ölümü karsisinda, bir kaçis yolu veya alinacak bir tedbir yoktur. Bu açik gerçek bir Kuran ayetinde söyle bildirilir:

De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtiginiz ölüm, süphesiz sizinle karsilasip-bulusacaktir. Sonra gaybi da, müsahede edilebileni de bilen (Allah)a döndürüleceksiniz; O da size yaptiklarinizi haber verecektir." (Cuma Suresi,

Görüldügü gibi dünyanin bir gün mutlaka yok olocagi, bir inanç olmasinin ötesinde fiziksel bir gerçektir. Bu sonu hazirlayan sebepler birer birer kendini göstermekte, bilimsel gelismeler çerçevesinde ortaya çikmaktadir. Insanlarin bir bölümü, Allah'in varligina inanmasalar ya da herhangi bir dini inanca sahip olmasalar da kainatin kaçinilmaz bir sona dogru yaklastigini ister istemez kabul etmek zorundadirlar. Bu durumda, kiyamet ve ahiret anlayisinin disinda yeni bir anlayis ortaya çikmaktadir. Bu anlayis oldukça korkunçtur, çünkü anlami sonsuz yokolustur. Kainatin sonunun yaklastigini hatirlatan alametler insanlarin önünde birkaç alternatif birakmaktadir: Inkar edenlerin bazisina göre sonsuz yokolus, Allah'a inananlar için ise ya sonsuz azap veya sonsuz nimet...

Kapali Evren - Açik Evren Modeli:

Big Bang'in reddedilmesi mümkün olmayan, gözlemsel verilerden elde edilen bilimsel bir teori oldugu konusunda bilim adamlari hemfikirdir. Buna göre kainat, sonsuz yogunluktaki bir noktanin, birdenbire büyük bir patlama ile genisleyip, yayilmasi sonucu olusmustur. Bu patlama sonucunda hizla dagilan, gittikçe genisleyen ve soguyan evren zamanla bugünkü halini almistir.

Peki bu genisleme daha ne kadar devam edecektir? Bir maddenin kütlesi fazla ise çekim kuvveti de o oranda fazladir. Bu durumda yüksek çekim kuvveti genisleme hizini yener. Aksine çekim kuvveti az ise, bu kuvvetin genislemeyi engellemeye gücü yetmez. Bilim adamlarina göre eger evrenin kütlesi belirli bir degerin üzerinde ise genisleme bir gün duracak ve evren kendi içine çökecektir. Bu "Kapali Evren" modelidir. Öte yandan evrenin kütlesi belirli bir degerin altindaysa, çekim kuvveti genisleme hizini yenemeyeceginden evrenin genislemesi hiç durmayacaktir. Bu da "Açik Evren" modelidir.

Evrenin Sonu: Açik veya Kapali Evren

Daha önce de belirttigimiz gibi Evren, Allah'in daha önce baska bir sebebi vesile etmesinin disinda ya kapanip tek bir noktada toplanarak ya da sonsuza kadar genisleyerek yok olacaktir. Evrenin kapali veya açik, hangi model ile son bulacagini tahmin edebilmek için evrendeki kütle miktarini bilmek gerekir.

Evrenin kütlesini ölçmek son derece zor oldugundan bilim adamlari kütle yerine yogunlugu ölçmeyi denemislerdir. Çünkü eger evrenin yogunlugu "kritik yogunluk" dedigimiz bir degere ulasiyorsa, sahip oldugu çekim gücü galaksilerin kaçis hizini yenebilir. Böylelikle evren bütün galaksileri kendisine dogru çekebilir. Ancak söz konusu yogunluk kritik bir degere ulasmiyorsa, genisleme sonsuza kadar devam eder. Çünkü bu çekim kuvveti, galaksilerin kaçis hizini yenemez. Bu noktadan yola çikan sayisiz bilim adami evrenin sonunu ögrenmek amaciyla çok çesitli incelemeler yapmis, arastirmacilar teleskop basinda saatlerce galaktik sistemlerden gelen isinlari analiz etmislerdir.

Bunun için galaktik sistemlerin hizlari, büyüklükleri, parlakliklari, uzakliklari hesaplanip, evrenin gerçek yogunluk degeri arastirilmistir. Elde edilen ilk bilgiler evrendeki hali hazir mevcut yogunlugun kritik yogunlugun degerine oldukça yakin oldugunu göstermistir. Yani evrenin kapali olmasi ihtimali daha yüksek olarak belirlenmistir. Daha sonra bu çalismaya 1986 yilinda Amerikali iki arastirmaci Edwin Loh ile Earl Spillar'in binlerce galaksiyi tarayarak elde ettikleri sonuçlar da eklenince evrenin kapali oldugu ihtimali %90 'a ulasmistir.

Ayrica bu %90'lik ihtimali ortaya çikaran yogunluk hesaplanirken dikkate alinmayan birçok unsur olmustur. Örnegin isik yaymayan karadelikler evrenin yogunluk degeri hesaplanirken hiç göz önüne alinmamistir. Buna göre evrendeki yogunluk degeri karadeliklerin de hesaba katilmasiyla bir miktar daha artacaktir. Son yillarda ismine karanlik madde denilen ve tüm galaksileri dolduran, gözle görülmeyen maddelerin yogunlugunu da bunlara ekledigimizde ortaya çikan tablo evrenin genislemeyi birakip kendi içine çökecegi ihtimalinin olasi oldugunu göstermistir. Nitekim Dr. John Gribbin bu asamada "Kapali Evren modeli için ortaya atilan deliller, simdiye kadar hiç bu kadar kuvvetli olmamisti" demektedir. 8

Yani oldukça kritik bir yas ve dengede olan evren her an yok olmaya hazir durumdadir. Allah Kuran'da Enbiya Suresi'nin 104. ayetinde evreni, yaratmaya basladigi durumuna döndürecegini su sekilde bildirmistir:

Bizim, gögü kitabin sahifelerini katlar gibi katlayacagimiz gün, ilk yaratmaya basladigimiz gibi, yine onu (eski durumuna) iade edecegiz. Bu, Bizim üzerimizde bir vaaddir. Elbette, Biz yapicilariz." (Enbiya Suresi, 104)

Ayet ile kapali evren modeline dikkat çekilmis olma ihtimali yüksektir. Buraya kadar anlattiklarimizdan da görüldügü gibi bilimsel veriler de evrenin tekrar büzüsme olasiliginin yüksekligini gösterir. Öyle ki maddeci fikrin savunuculari dahi elde edilen sonuçlarin kesinligi karsisinda getirecek yeni bir iddia bulamamislardir.

Chicago Üniversitesi Astronomi Bölümü Baskani Schermann, eskiden evrenin kapali oldugu fikrinin felsefi ve dini temellere dayandigini, ancak su anda modelin dogrulugunu kanitlayan birçok teorik ve deneysel kanitlar bulundugunu belirtmektedir. 9

Evet evrenimiz 15 milyar yildir genislemektedir. Fakat çikan sonuca göre büyük ihtimalle Allah katinda zamani belli olan bir günde, çekim kuvveti genislemeye egemen olacak ve genisleme duracaktir. Asiri yogun ve kapali bir evrende çekim kuvveti egemen hale gelince hersey kendi içine çökmeye baslayacaktir. Hersey tersine döndügünde, o zamana kadar soguyarak genisleyen evren daralarak isinmaya baslayacak, tüm galaktik sistemler hizla birbirine yaklasacaktir.

Bu modele göre bir gün çekim gücü galaksilerin genislemesini durduracak ve bu noktadan itibaren gittikçe artan bir süratle galaksiler birbirlerine dogru ilerlemeye baslayacaklardir. Uzayda siddetli çarpismalar olacak, dev gökcisimleri içiçe geçmeye, birlesmeye baslayacaktir. Ay, Günes, Dünya, tüm gezegenler ve yildizlar birlesecek, gittikçe büzüsen ve daralan evren yasanan bu süreç sonunda, tek bir noktada toplanip yok olacaktir. Tüm kainatin düzeni altüst olacaktir. Dünya'nin yörüngesinde meydana gelecek küçük bir oynamanin tüm canlilarin kavrulmasina veya donmasina neden olacagini, atmosferdeki ufak bir delinmenin canliligi ne kadar olumsuz etkileyecegini, Dünya'nin 23o 27'lik egikliginde ufak bir degisiklik olmasi ile mevsimlerin olusamayacagini biliyoruz. Böylesine hassas dengeler üzerine kurulu olan düzenin, evren büzülme sürecine girdiginde ne kadar olumsuz etkilenecegini tahmin etmek hiç de zor degildir.

Allah Kuran'da kiyamet günü Ay ile Günes'in birlesecegini bildirmistir. Bu ayetlerde kapali evren modeline dikkat çekiliyor olma ihtimali vardir. Büzülme gerçeklesirse belli bir zamanda Dünya'nin, Günes Sistemi'ndeki diger gezegenlerin, Ay'in ve Günes'in birbiriyle birlesecegi büyük bir olasiliktir.

Yine Kuran'da yildizlarin yerlerinden kayip dökülecegi bildirilmisti.r (Tekvir Suresi, 2) Bu ayet de ayni sekilde kapali evren modeline dikkat çekiyor olabilir. Çünkü bu ihtimalde de her bir yildiz kendilerine ait yörüngelerinden çikip, biraraya gelecektir. Geriye dogru daralan evrende uzay zaman boyutu da geriye dogru isleyecektir. Bu durumda yeryüzünde görülmesi muhtemel olan olaylar ile karadelige girilmesi asamasinda beklenen muhtemel olaylarin benzer olabilme ihtimali vardir. Çünkü hersey tersine döndügünde yerçekimi kuvveti de tersine döner, yer agirliklarini disari atar. Yeryüzü sallanir, daglar paramparça olur, denizler tasar. Ne kadar sürecegi belli olmayan bir süreç içinde Allah'in kiyamete ait olarak Kuran'da tasvir ettigi olaylar gerçeklesir.

Kisaca sunu söyleyebiliriz; kapali evren modeli gerçeklestiginde tüm evren daha önce de belirttigimiz gibi tek bir noktada birlesip yok olacaktir.

Genisleyen evren modeli de evrenin kurtulusu demek degildir. Bu modelin gerçeklesmesinin anlami, evrenin bambaska olaylarla yok olacagidir. Evrenin yaratildigi andan itibaren sürekli olarak yogunlugu artmis ve sicakligi mutlak sifira çok yaklasmistir. Uzayin hali hazirdaki sicakligi -270 derecedir ki, bu sicaklik mutlak sifirdan yalnizca 3 derece yüksektir. Evren genislemeye devam ettigi sürece sicaklik daha da düsecektir. Canliligin var olmasi için gerekli olan isi -270 derecedir. Sicakligin bu miktardan 1 derece az veya 1 derece çok olmasi zaten tüm canlilarin ölmesi anlamina gelmektedir.10 Evren genislemeye devam ettigi müddetçe bu oranin sabit kalmasi gibi bir ihtimal yoktur. Sicaklik düstügünde insanlik ortadan kalkacaktir.

Son yapilan arastirmalardaki kesin bulgular kapali evren modelinin gerçeklesebilecegi ihtimalini ortaya koymaktadir. Ancak bilim adamlarinin yaptiklari detayli çalismalar sonucunda oybirligi ile vardiklari sonuç, bu modellerden hangisi hakim olursa olsun evrenin akibetinin degismeyecegidir. Iki modelde de evren ölecek, fakat bu ölüm farkli sekillerde sonuçlanacaktir. Ilerleyen bölümlerde detayli olarak anlatildigi gibi her iki model de dünyaya kiyameti getirecektir. Fakat bunun yaninda dünyanin sonunu getirebilecek baska sebepler de bulunmaktadir. Bunlardan bir tanesi günesin ömrünü tamamlamasidir. Elbette herseyin en dogrusunu Allah bilir.

Günes'in Ömrünü Tamamlamasi

Bilindigi gibi evreni olusturan gökcisimleri dogarlar ve varliklarini belli bir süre devam ettirdikten sonra ölürler. Günesimizin de böyle sinirli bir ömrü vardir. Evren kapali ya da açik evren modellerinden birisiyle son bulmadan önce, Günes'in ömrünü tamamlamasi ihtimali söz konusudur. Günes'in ömrünü tamamlamasi ise, elbette Dünya'nin da ölmesi anlamina gelmektedir.

Tahmini olarak 5 milyar yasinda olan Günes, her saniye 564 milyon ton hidrojeni 560 milyon ton helyuma dönüstürerek, arta kalan 4 milyon ton maddeyi enerjiye çevirir. 11 Günes, hidrojeni yakip tüketme asamasina geldiginde, Dünya'nin sonu gelmis olacaktir. Bu asamada merkez tabakalarinda yogun halde bulunan hidrojenin yerine helyum artmaya baslayacak, su anda 20 milyon derece olan Günes'in merkezdeki sicakligi 100 milyon dereceyi bulacaktir. Böylece Günes'in merkezi oldukça kizgin bir kor durumuna gelirken, etrafi da giderek sisen dis tabakalardan olusmus bir görünüm alacak, Günes'te sarinin yerine kirmizi bir renk hakim olacaktir. Dolayisiyla Günes adeta kirmizi bir deve dönüsecektir.

Bilim adamlarinin bu asamadan sonra öngördükleri gelismeler ise söyledir: Dünya'daki yasamin can damari olan Günes, çok fazla büyüyüp siser ve çevresindeki genis alani kapsami altina alir. Daha sonra etrafinda bulunan gezegenlere ates ve alev püskürtmeye baslar. Bunun dogal sonucu olarak etrafindaki tüm küçük gezegenler yok olmaya baslar. Dis yüzeyi su ankinden daha sicak olmamasina ragmen, hacimce çok irilestiginden yakininda bulunan gezegenler yaydigi isidan çok fazla etkilenir. Ilk olarak Merkür arkasindan da Venüs Günes'in isinlari ile erir.

Sik sik belirttigimiz gibi dünya üzerindeki canliligin devami ancak evrende var olan pek çok dengenin korunmasina baglidir. Örnegin Dünya'nin Günes'e simdiki uzakligindan biraz daha yakin olmasi tüm canli hayatin yanip, kavrulmasi için yeterlidir. Bu yüzden Günes sismeye basladiginda, daha Dünya'ya ulasmadan Dünya'daki düzen bu gelismeden çok fazla etkilenecektir. Günes'in Merkür ve Venüs'ü kavurdugu bir asamada, Dünya'nin zaten tüm dengesi bozulmus olacaktir. Bu sirada Dünya'da yasamdan söz edilmesi imkansizdir. Bir süre sonra, Günes'in yaydigi bu yogun isinlar ile önce okyanuslardaki sular asiri sicaktan buharlasacak, daglar taslar bir anda eriyerek gaz haline gelecektir. Tüm Dünya göz açip kapayincaya kadar geçen kisa bir sürede yanarak, bitip bir avuç toz halinde uzaya karisip gidecektir. Bu Dünyamizin sonudur. Bilim adamlari bu sonuca Günes büyüklügündeki yildizlar üzerinde yaptiklari incelemeler sonucunda ulasmislardir. Bizden uzakta bulunan birçok yildiz, tarifini yaptigimiz bu kirmizi deve dönüsmektedir. Kirmizi devin etrafinda yaptigi etkiler nedeniyle de uzayda her an olaganüstü olaylar yasanmaktadir. 12

Bir baska bilim adami Günes'teki enerji azalmasini su sekilde ifade ediyor:

"Günes'e gelince, açikça sonsuza dek neseli neseli yanmayi sürdüremeyecektir. Yildan yila yakit rezervi azaliyor, öyleki, sonunda soguyacak ve donacaktir. Ayni belirti ile Günes'in atesi onu sadece sinirli bir zamana dek tutusturulabilecektir: o, enerjinin sonsuz kaynaklarina sahip degildir." 13

Bu durum yokolusla sonuçlanabilecek ihtimallerden sadece biridir. Bu olaylarin dogal sonucunda Günes'ten gelecek olan felaket kaçinilmasi mümkün olmayan bir sondur. Ancak yapilan incelemeler Dünyanin sonunu hazirlayabilecek daha pek çok etkenin bulundugunu göstermistir.

Göktaslari

Bilindigi gibi evrende her an hareket halinde olan irili ufakli milyonlarca göktasi vardir. Bunlarin bir gezegen ya da yildiza çarpmasi sonucunda olusabilecek etkiyse, göktasinin büyüklügüne göre degismektedir.

Bilim adamlarinin bildirdigine göre, her yil 10 milyon tondan fazla göktasi Dünyamiza düsmekte, ancak atmosfere girdiklerinde, sürtünmenin de etkisiyle, Dünya yüzeyine düsene kadar birçogu kül olmaktadir. Bir baska deyisle atmosferin koruyucu etkisi sayesinde Dünyamiz her gün yasanmasi olasi felaketlerden korunmaktadir. Ancak sonraki bölümlerde daha detayli olarak üzerinde durulacagi gibi, bu göktaslarinin arasinda Dünyamiza düsmesi durumunda yasamin son bulmasina sebep olabilecek kadar büyük olanlari da bulunmaktadir. Nitekim daha önce Dünya'ya düsen bazi göktaslarinin Dünya'nin jeolojik ve ekolojik yapisinda, önemli degisikliklere neden oldugu bilinmektedir.

Bunlardan biri 20. yy basinda Sibirya'da Tunguska'ya düsen 60 km. çapinda oldugu tahmin edilen göktasidir. Bu göktasi 2000 km2'lik ormani yok etmis ve Hirosima'ya atilan atom bombasinin bin kati büyüklügünde bir patlamaya neden olmustur. Söz konusu bölgede hiç kimsenin yasamamasi mutlak bir felaketi engellemistir. Tahminlere göre ayni tas, örnegin Eyfel Kulesinin tepesine düsmüs olsaydi, tam on milyon kisinin yok olmasina neden olacakti. 14

Dünyaya derin sekilde etki edebilecek felaket ihtimallerinin ne derece büyük oldugunu gösteren Tunguska asteroidinin Dünya'ya çarpmasi ile gelisen olaylar su sekilde olmustur:

"30 Haziran 1908 gününün erken sabah saatlerinde Orta Sibirya göklerinde seyretmekte olan kocaman bir alev yumagi görüldü. Ufukta, temas ettigi yerde, büyük bir patlama oldu. 2000 kilometrekarelik bir ormanlik bölgeyi yerle bir etti ve temas etmesiyle binlerce agaci yakmasi bir oldu. Yerkürenin çevresini iki kez dolasan atmosferik sok yaratti. Ardindan iki gün süreyle atmosfere öylesine incecik bir toz yayildi ki, olay yerinden 10.000 km. ötede olan Londra sokaklarina düsen isik parçalari altinda gazete zor okunabiliyordu." 15

O günün dehsetini yasayan insanlarin karsilastiklari bu felaketle ilgili açiklamalari bize olasi felaketlerle ilgili ipuçlari vermektedi:.

"Evimin sundurmasinda oturuyordum. Kahvalti zamaniydi. Kuzeye dogru bakiyordum. Birden gökyüzü ikiye bölündü... Ve ormanin kuzey bölümünde gök atesler içindeydi. O anda gömlegimin bir tarafi yanmaya baslamis gibi bir sicaklik hissettim üzerimde... O anda gömlegimi çikarip firlatmak istedim, ama o anda gökte bir gürültü koptu. Sundurmadan firladigim birkaç metre ötede yere kapaklanmis buldum kendimi. Bir an kendimden geçmisim. Karim kosup beni kulübeye tasidi. Gümbürtünün ardindan gökten sanki yagan taslarin sesleri ya da kursun sesleri geldi. Yer sarsildi. Yere kapaklandigimda tas çarpmasindan korktugum için basimi ellerimle örttüm. O anda gök yarildiginda kaynar gibi bir rüzgar, sanki patlayan bir toptan çikmis gibi bir esinti kulübeleri taradi. Rüzgar tararken topragin üzerinde de iz birakiyordu." 16

Kaldi ki bir sonraki dev göktasinin nereye düsecegi meçhuldür.

Bilim adamlarina göre "Tunguska Asteroidi'nin" büyüklügünde bir asteroid Dünya'ya her iki yüz yilda bir çarpmaktadir. Bu da böyle bir felaketin ne derece yakin oldugunu göstermektedir. Üstelik bu defa göktasinin isabet edecegi yerin, bir yasam merkezi olmamasi için de bir sebep yoktur. Bugün meydana gelecek böyle bir çarpismanin etkileri konusunda bilim adamlari oldukça endiselidir:

"Eger bugün böyle bir çarpisma olacak olsa, özellikle o anin panik havasi içinde, bir atom bombasi patlamasiyla karistirilabilir. Kuyruklu yildizin çarpis etkisi ve alev yumagi, bir megatonluk nükleer bomba patlamasinin tüm etkilerini yapabilir. Mantar biçiminde yükselen bulut da buna dahildir. Ancak su farkla ki gamma isinlari ve radyoaktif döküntüye neden olmazdi." 17

Bu boyutta bir kütlenin kalabalik bir sehire düsmesi milyonlarca insanin ölmesi anlamina gelmektedir. Denize düsmesi ihtimali de ayni oranda tehlike içermektedir. Asteroidin kütlesi ve hizi deniz üzerinde dev dalgalara sebep olacak ve meydana gelen tsunamiler deniz kenarindaki yerlesim alanlarindaki hayati yok edecektir. Isin daha düsündürücü olan tarafi, verdigimiz örnekten daha büyük asteroidlerin ve kuyruklu yildizlarin Dünya'ya çarpma ihtimalinin oldukça yüksek olmasidir. Daha büyük bir çarpmanin bir kitanin tümünü yok etmesine ve atmosferin tümünü zehirle doldurmasina ise kaçinilmaz bir son olarak bakilmaktadir. Böyle bir ihtimalde, tüm Dünya'yi etkileyecek olan felaketi düsünmek bile yeterince ürkütücüdür. Göktaslarina karsi dört koldan çare aranmasiyla beraber, bugüne kadar bulunan yöntemlerin yetersiz oldugunu da bilim adamlari her firsatta itiraf etmektedirler.

Göktasi ve Kuyruklu Yildiz Ihtimalleri

Bilim adamlari uzayda tespit edilen göktaslarinin Dünya'ya çarpmasi ihtimalinin gün geçtikçe daha da güçlendigini belirtmektedirler. Belfast'taki Queen's Üniversitesi'nden Astronom Alan Fitzsimmons, Dünya'ya çarpma dogrultusunda ilerleyen büyük göktaslarinin varligi konusunda kesin deliller elde ettiklerini belirtmistir ve düsüncelerini "Bunlarin bize çarpmalarini bekliyoruz. Çarpacaklarini biliyoruz. Bu sadece bir zaman sorunu." diyerek ifade etmistir. 18

Her yil Dünya atmosferine giren 10.000 tondan fazla göktasi, yine atmosfer sayesinde, bizim haberimiz bile olmadan, erimektedir. Ancak bu göktaslarinin atmosferde eritilemiyecek kadar büyük olanlari da vardir.

Kuskusuz Walter Alvarez T. Rex and Creater of Doom (T. Rex ve Kiyamet Gününün Yaraticisi) adli kitabinda kuyruklu yildiz veya göktasinin Dünya atmosferine girmesi durumunda olabilecek olaylari söyle anlatiyor:

"Bir kuyruklu yildiz kirli buzdan olusan bir toptur ve Günes'in sicakligindan dolayi buharlasarak gazlarini püskürtmektedir. Ve kiyamet gününü, titrek parildayan bir yildiz haber verecek olabilir.... Bu yildiz gündüz bile görülecek, geceyi de apaydinlik kilacaktir. Bu olaya kuyruklu yildiz yerine bir asteroid de sebep olabilir." 19

Bundan 65 milyon yil önce bilim adamlari tarafindan Dünya'ya oldukça büyük bir cismin düstügü saptanmis (bu cismin büyük ihtimalle kuyruklu yildiz oldugu tahmin edilmektedir) ve bu göktasinin yeryüzünde oldukça önemli etkilerinin oldugu belirtilmistir. Bundan ve daha sonra da düstügü tespit edilen diger gök cisimlerinden yola çikilarak, Dünya'ya böyle bir nesnenin çarpmasi sonucu olusacak olan muhtemel olaylar tahmin edilebilmektedir.

Bir kuyruklu yildizin çarpmadan önce, hareketinden yaydigi enerji 100 milyar megatonluk TNT'ye esittir. Bu miktar kuyruklu yildizin 1 saniye içinde buharlasmasina ve 40 km. derinlikte bir delik açmasina neden olur. Bir kiyas yapacak olursak, bir hidrojen bombasi sadece bir megaton TNT'dir ve soguk savas esnasinda dünyada bu tip silahlardan 10.000 adet vardi. Kuyruklu yildizin gücü ise dünyanin tüm cephaneliginden 10.000 kat daha fazla patlamaya esittir.

Kuran'da kiyamet günü çok büyük sarsintilarin olacagi, herseyin yerle bir olacagi, denizlerin tasacagi bildirilmistir. Kuyruklu yildiz veya büyük bir göktasinin Dünya'ya çarpma ihtimali, Kuran'da geçen bu olaylarin tek tek yasanmasina neden olabilir. Sismik dalgalar yüzünden deniz altinda dev heyelanlar olusur; bunun sonucu tsunamiler(dev dalgalar)dir. Daha önce meydana gelen sismik dalgalarla gerçeklesen tsunamiler öylesine büyük olmustur ki arastirmacilar bu tsunamilerin deniz dibinde kanallar açtigini belirtmektedirler.

Nitekim yapilan arastirmalar yakin zamanlarda Mexico körfezi kiyilarina çarpan bir cismin etkisiyle oldukça büyük tsunamilerin olustugunu ortaya koymustur. Florida'ya yönelen tsunami daha da yükselerek kiyida büyük bir tehlike olusturmus ve ormanlari yok etmistir. Bugün belki pek çok insan, mutlaka karsilasacaklari ölümü ve kiyameti akillarina dahi getirmeden yasamaktadir. Oysa dünyaya böyle bir azabin çesitli yollarla gelmemesi için hiçbir sebep yoktur. Örnegin yukarida anlattigimiz olaydan bir gün önce toprak son derece verimliyken, çarpma meydana geldikten birkaç saat sonra Mexico ve Amerika topraklarinin büyük bir çogunlugu tamamen çorak kalmistir. 20

Allah bizlere 14 asir öncesinden kiyamet gününde "gögün za'fa ugrayacagini" (Hakka Suresi, 16) "maden gibi eriyecegini" (Mearic Suresi, bildirmistir. Bu olaylar kuyruklu yildizin Dünya'ya çarpmasi veya dev bir göktasinin yeryüzüne düsmesi sonucunda ortaya çikan manzara ile çok büyük benzerlikler göstermektedir.

The Last Three Minutes (Son Üç Dakika) adli kitabinda Paul Davies Dünya'ya çarpacak bir kuyruklu yildizin etkisini anlatirken, gökyüzünün yükseklerinden devasa bir isik isininin gökleri yakmaya baslayacagini ve maden gibi eritecegini söylemektedir. Yine ayni bölümde Paul Davies, uzayin içinde olusan vakumdan dolayi kaynayan gazin bir girdap olusturacagini bildirmistir. Bu açiklama Rahman Suresi'nde geçen bir ayet ile çok büyük benzerlikler göstermektedir:

Sonra gök yarilip yag gibi erimis olarak kipkirmizi bir gül gibi oldugu zaman. (Rahman Suresi, 37)

Gögün eriyerek akmasi, erimis yag veya erimis maden gibi, kizgin yogun bir siviyi andirmaktadir. Yine böyle bir durumda gögün akkor haline gelecegi, yani kizgin ve kirmizi bir renk alacagi bilinmektedir. Paul Davies'in bildirdigi gibi o gün kaynayan gaz girdap seklini alabilir. Böyle bir seyin kipkirmizi bir güle ne derece benzeyecegi ise açiktir.

Allah kendi katinda belirlenmis olan bir zamanda insanlari kiyamet günüyle karsilastiracak ve Kuran'da bildirdigi bütün olaylari teker teker gerçeklestirecektir. Ancak anlatilanlardan da görüldügü gibi kiyameti meydana getirecek olaylarin bu sebeplerden birisi veya tamamiyla ayni anda gerçeklesmesi de ihtimal dahilindedir.

Buna benzer olaylar geçmiste de meydana gelmistir. Hem göktaslari hem de kuyruklu yildizlar Dünyamiza kimi zaman bölgesel, kimi zaman da daha genis alanlara yayilan zararlar vermislerdir. Bir sonraki karsilasmanin ne zaman olacagini ise yalnizca Allah bilmektedir.

Bilim adamlari, 2028'de Dünya'nin çok yakinindan geçecek olan göktasinin okyanusa düsme ihtimalinde Amerika ve Avrupa'nin sular altinda kalacagini, karaya düserse çok daha büyük felaketlerin yasanacagini bildirmislerdir. Göktasinin atmosfere girmesi depremlere ve yanardag patlamalarina yol açacak, olusan toz bulutlari Dünya'yi karanliga gömecektir. Astronomlar böyle bir göktasinin Dünya'ya yaklasmasinin bile oldukça büyük bir tehlike olusturacagina dikkat çekmektedirler. 21

Yine bilim adamlari 1993 yilinda Dünyamizin çok yakinindan geçen Swift-Tuttle adinda bir kuyruklu yildizdan bahsetmektedir. Bu yildiz 2126 yilinda tekrar beklenmektedir. Yapilan hesaplar bu yildizin Dünya'ya çarpma ihtimalinin oldukça yüksek oldugunu, sadece iki haftalik bir mesafe ile Dünya'ya teget geçecegini ortaya çikarmistir. Bu oldukça yakin bir mesafedir. Ve birçok bilim adami bu yakin mesafeden dolayi büyük bir tedirginlik duymaktadir. Bu cisimlerin yörüngelerindeki düzensizlikler Günes Sistemi içerisinde sürekli bir trafik meydana gelmesine sebep olmaktadir. Bu da elbette hem Dünya'nin hem de diger gezegenlerin sürekli tehdit altinda olmasi demektir. Uzmanlara göre er veya geç Swift-Tuttle veya onun gibi bir nesne Dünya'ya çarpacaktir. Bu objelerin bazilari tüm dünya'daki nükleer silahlarin toplamindan daha fazla zarar meydana getirecek kapasitededir. Sadece bu olayin ne zaman olacagi belli degildir.

Paul Davies "Kuyruklu yildiz çarptiktan sonra insanlik tarihinde ani ve örneksiz bir son meydana gelecektir" diyerek konunun önemini vurgulamakta ve "Meydana gelecek olan bir çarpmanin insanlarin soyunu tüketebilecegini" söylemektedir. 22

The Last Three Minutes adli kitabinda konuya oldukça genis yer veren Paul Davies, 21 Agustos 2126 günü Swift-Tuttle'in Dünya'ya çarpacagini ve bugünün Dünya'nin son günü olacagini vurgular. Yazarin anlattiklariyla Allah'in Kuran'da kiyamet günü olacagini bildirdigi olaylar birbirine son derece yakindir. Paul Davies'in o güne ait tasviri su sekildedir:

"21Agustos 2126, Son Gün Yer: Dünya...

Kuyruklu yildiz ufak basi ile siddetli harap edici gücünü sanki sakliyor. Dünya'nin üzerine saatte 40.000 mil hizla, saniyede 10 trilyon tonluk buz ve kaya kütleleri geliyor. Sesin hizinin 70 bin katinda bir çarpma meydana gelecek...

... Deniz seviyesinden itibaren (sifir metreden itibaren) gökyüzü yarilarak açilir. Binlerce kilometre küplük hava infilak eder. Bir sehir genisliginde sapsari bir alev on bes saniye içerisinde Dünya'yi desmeye baslar. Gezegen, yani Dünya, 10 bin depreme ugramis gibi sarsintiya tutulur. Yer degistiren bir hava dalgasi dünya üzerinde ne varsa siler süpürür, tüm yapilari dümdüz eder. Yoluna çikan herseyi ezer geçer. Çarpmanin etkisiyle meydana gelen kratere dünyanin içindekiler dökülmeye baslar. Erimis kayalardan olusmus bir duvar dalgalanarak, agir hareketlerle çalkalanmaya baslar.

Kraterin içerisinde trilyonlarca ton kaya buharlasir. Bir kismi havaya siçrar ve çogu uzaya dogru firlar... Hala bir kismi, yüzlerce, hatta binlerce mil uzaktan kitanin yarisina inmek üzere yukaridalar. Asagidaki herseye büyük bir yokolus getirecekler. Erimis olan atiklarin bir kismi okyanusa akarak, devasa tsunamilerin meydana gelmesine sebep olur. Tozlu atiklar atmosfere yayilir ve Dünya'nin çevresini kaplayarak, günes isiginin gelmesini engelller. Günes isigi yerine, milyarlarca meteorun parlakligi isik saçar. Bu isik; yakici isisi ile yeri kavurur." 23

Bu tanim kuskusuz hiç de uzak degildir. Buna neden olan sadece bir kuyruklu yildizdir ve böyle bir kuyruklu yildizin ne zaman Dünya'ya çarpacagi belli degildir. Kiyamet, insanlar her ne kadar kabul etmek istemeseler de, karsilarina hiç de uzak olmayan ihtimallerle çikabilir. Kuran'da önemli bir gerçek haber verilmektedir. Ayette belirtildigi gibi kuskusuz kiyamet saati gitgide insanlara yaklasmaktadir:

Göklerin ve yerin gaybi Allah'a aittir. (Kiyamet) Saatin(in) emri de yalnizca (süratli) göz açip kapama gibidir veya daha yakindir. Süphesiz, Allah her seye güç yetirendir. (Nahl Suresi, 77)

Karadelikler

Bugün pek çok galaksinin merkezinde dev kütleli karadelikler oldugu düsünülmektedir. Sahip olduklari korkunç çekim alanlariyla, çevrelerinde bulunan herseyi yutan bu kozmik anoforlar kendi ürettikleri isinlari dahi içlerine çekerler. Etraflarinda bulunan herseyi yuttukça, çekim güçleri artar. Kendilerinden kat kat büyük yildizlari, gezegenleri, daha küçük karadelikleri, hatta galaksileri dahi kendilerine çekebilirler. Bu nedenle bir karadelik gittikçe siser, artik daha genis bir alana etki ederek çevresinde bulunan herseyi yutar.

Dünya, evrende uçsuz bucaksiz bir bosluk içinde süratle hareket etmektedir. Dolayisiyla Dünya'nin bu sonsuz bosluk içinde, böyle bir karadeligin etki alanina girmesi de ihtimal dahilindedir.

Karadelik Ihtimali

Karadelik herseyi içine çeken, oldukça yogun bir olusumdur. Çekim gücü çok fazladir, bu yüzden karadeliklerin çekim alanlarina giren herhangi bir kütlenin bu çekimden kaçabilme ihtimali yoktur.

Karadelik tipki bir elektrik süpürgesinin hortumu gibi çevresinde bulunan herseyi içine çeker. Tonlarca agirliktaki kütlelere sahip olan gezegenler, uydular, göktaslari, hatta yildizlar bile karadeligin çekim gücüne karsi koyamazlar. Bir kere karadeligin çekim alanina girdikten sonra, artik asla geriye dönüs yoktur.

Peki karadelik, içine giren herseyi neden çeker?

Bilindigi gibi her cismin belli bir çekim kuvveti vardir. Buna Dünyanin çekim gücünü örnek verebiliriz. Bir tasi havaya attiginizda tas, atis hizina bagli olarak bir müddet yol aldiktan sonra, yerin çekim kuvveti nedeniyle tekrar yere düser. Bir cismin Dünya'nin çekim gücünden kurtulabilmesi için belli bir hizin üstüne çikmasi gerekir ki, bu hiza "kaçis hizi" denir. Örnegin bir roketin bir müddet yükseldikten sonra tekrar düsmemesi için kaçis hiziyla hareket etmesi gerekir. Dünya'nin kaçis hizi saniyede 11,2 km'dir. Bu nedenle roketin uzaya gidebilmesi için saniyede 11,2 km'ik bir hizla hareket etmesi gerekir.

Karadeligin kaçis hizi ise isik hizindan fazladir. Yani karadeligin çekim alanina giren bir cismin onun çekim gücünden kurtulabilmesi için isik hizindan fazla bir hizla karadelikten uzaklasmasi gerekmektedir. Ancak hiçbir madde isik hizini asamayacagi için karadeligin çekim alanindan da kurtulamaz. Öyle ki saniyede 300.000 km. gibi yüksek bir hizla hareket eden isik demetleri bile karadeligin çekim gücüne karsi koyamazlar. Bu nedenle isigi dahi yutan bu gök cisimleri, her zaman karanliktir. Iste uzayda müthis bir hizla ilerleyen Dünyamizin birgün böyle bir karadeligin çekim alanina girmemesi için de hiçbir sebep yoktur.

Nitekim ABD'li gökbilimciler, Günes Sistemimizin de içinde yer aldigi Samanyolu galaksisinin merkezinde, her biri Günes büyüklügünde milyonlarca yildizi yutabilecek kapasitede ve halen aktif olan iki tane karadelik belirlediklerini açikladilar.

Amerikan Astronomi Dernegi yillik toplantisinda açiklanan bilimsel raporlara göre, karadeliklerden biri Samanyolunun tam merkezinde, Dünya'dan 26.000 isik yili, yani 9.6 trilyon km uzaklikta bulunuyor. "Sagittarius A" (A-Star) adi verilen karadeligin kapladigi hacim, bizim Günes Sistemi büyüklügünde, ancak kütlesi milyonlarca kez daha fazla. Hesaplamalara göre 2.6 milyar Günes kütlesine esit bu karadelik çevresindeki yildizlari saniyede 965 km'lik bir hizla kendisine dogru çekiyor. Bu kuskusuz önemli bir gelisme ve ayni oranda da büyük bir tehlikedir. Samanyolu'nun tam ortasinda böyle bir tehlikenin var olmasi, Dünya'yi tehdit eden karadelik tehlikesinin hangi boyutlarda oldugunu göstermektedir.

Dünya'dan 40.000 isik yili ötedeki disk seklindeki "Old Faithful" adli ikinci karadelik ise çok daha büyük. Bu karadelik, çevresindeki yildizlari doymak bilmeyen bir canavar gibi devamli olarak yutuyor.

A-Star'in saniyede 965 km. gibi yüksek bir hizla çevresindeki yildizlari çekmesi, bu karadeligin bu yildizlari yuttuktan sonra çekim gücünün artacagini göstermektedir. Böylece çevresinde bulunan nesneleri daha büyük bir hizla çekmeye baslayarak, böyle bir sürecin sonucunda inanilmaz bir çekim gücüne sahip olacaktir.

Daha önce anlattigimiz gibi, karadelikler isik demetlerini de yutarlar. Bundan dolayi en gelismis teleskoplar araciligiyla, yakinina dahi gidilse görülmez, fark edilemezler. Bu sebeple onlarin kesfedilmesi ve varligindan emin olunabilmesi için birtakim çalismalarin ve ölçümlerin yapilmasi gerekmektedir. Bilim adamlarinin tespit ettikleri karadeliklerin çesitli ihtimaller üstüne yapilan ölçümler sonucu varliklari ispatlanmistir. Su anda yapilan çalismalarin yetersizligi nedeniyle varligi ispatlanmayan daha birçok karadeligin mevcut olmasi ihtimali oldukça kuvvetlidir.

Öyle ki, bugün birçok bilim adami Günes'in bir esinin oldugunu ve bu yildizin sonradan karadelige dönüsmüs olabilecegini belirtmektedirler. Bu tahminin nedeni de Samanyolundaki tüm yildizlarin ikili, üçlü, besli gruplar halinde bulunmalaridir. Günes'in yalniz bir yildiz olmasi birçok bilim adamina bir esinin var olup, sonradan karadelige dönüsmüs olmasi ihtimalini düsündürüyor. Bu ihtimali güçlendiren deliller ise azimsanamiyacak kadar yüksek. Bu teori bugün arastiriliyor; fakat Günes'in Dünyamizdan sadece 150 milyon km. uzakta oldugunu düsünürsek böyle bir ihtimalin Dünyamiz için ne derece büyük bir tehlike arzettigi açikça ortadadir. Kisaca bizim haberimizin olmadigi bir anda Dünyamizin, herhangi bir karadeligin çekim alanina girmemesi için hiçbir sebep yoktur.

Bugün birçok bilim adami Dünya'nin muhtemel olarak karadelikler tarafindan yutulmak suretiyle yok olacagini düsünmektedir. Dünya böyle bir karadeligin içine girmese bile bir karadeligin bulundugumuz sistemin yakinindan geçmesi de kuvvetli bir felaket ihtimalidir. Bir karadelik sessiz sedasiz, Günes Sistemi'ne yaklastiginda ne olur?

Böyle bir gökcisminin bulundugumuz sistemin yakinindan geçmesi birçok gezegenin yörüngelerinden çikmasina sebep olabilir. Elbette buna benzer birçok olay sonucunda Dünya'daki pek çok denge altüst olacaktir. Yüzlerce, binlerce asteroid böyle bir çekim kuvvetinden etkilenebilir. Bunlardan karadelige kendileri çekilenler olabilecegi gibi, çekimden etkilenen yüzlerce ya da binlerce gökcismi de Dünya'ya düsebilir.

Galaksilerin Çarpismasi

Bugün evrende bizimki gibi 200'e yakin galaksi daha oldugu ve her galaksinin bünyesinde de Günesimiz gibi 200 milyar Günes oldugu tahmin edilmektedir. Bu dev gökcisimlerinin ise hiçbiri sabit olarak yerlerinde durmamaktadir. Hepsi hem kendi çevrelerinde dönmekte, hem de belli bir istikamete dogru ilerlemektedir. Sözgelimi Dünya, içinde bulundugu galaksinin hareketi nedeniyle Solap Apex adi verilen bir yörünge boyunca Vega Yildizina dogru oldukça yüksek bir hizla hareket etmektedir. Diger galaksiler de ayni sekilde hareket etmektedir. Nitekim halen uzayda büyük çarpismalar ve dev patlamalar olmakta, Dünyamizdan milyonlarca isik yili uzakta gerçeklestigi için insanlar bu olaylardan haberdar olmamaktadirlar.

Örnegin Amerikan Hubble teleskobu Dünya'dan 63 milyon isik yili ötede meydana gelen bir çarpismanin resmini çekmistir. NASA'ya ulasan fotograflari inceleyen bilim adamlari söz konusu görüntülerde iki galaksinin birbiriyle çarpismasinin yer aldigini bildirmislerdir. Son derece ayrintili ve çarpici bir sekilde belirlenen bu çarpisma sonucunda yeni gök cisimleri, ayni zamanda da kilometreler boyunca etrafa yayilan hidrojen gazi bulutlari meydana gelmistir. Böyle bir çarpismanin Dünya'nin yakinlarinda olmasi durumunda, belki de Dünya'nin sonunu belirleyen sebeplerden bir tanesi gerçeklesmis olacaktir.

Üstelik bilim adamlari Dünya'nin içinde yer aldigi samanyolu galaksisini de muhtemelen böyle bir sonun bekledigini bildirmislerdir. Bu konu ile ilgili bir haber söyledir:

"Astrofizikçiler Dünyamizin ciddi ve yakin problemleri oldugundan bahsediyorlar. Bunlardan ilki, olasi bir süpernova patlamasi. (süpernova: çok parlak duruma gelerek, bazen gündüz bile görünebilen yildiz) Bu patlamanin nerede ve ne zaman olacagi henüz kesin degilse bile, ortaya atilan iddialar oldukça yakin bir gelecege ait ve pek de içaçici degil. Bilim adamlarina göre, Dünya'dan yaklasik 430 isik yili uzakta bulunan, dev kirmizi Betelguise yildizi patlamaya hazir görünüyor. Bilim adamlarina göre bu tür yildizlar (hipernova), karadeliklerin birlesmesi ya da bu karadeliklerin nötron yildizlariyla birlesmesi sonucunda olusuyor. Ancak kimse, bu korkunç bombalarin evrene nasil dagilmis oldugunu veya herhangi birinin Dünya'ya yaklasmasi halinde, sonumuzun ne olacagini bilmiyor." 24

Kuran'da o gün dünyada siddetli sarsintilarin olacagi, insanlarin büyük bir dehset yasayacagi, Günes'in, ayin, yildizlarin kararacagi, herseyin hizla yok olacagi bildirilmistir. Böylesine muhtemel bir çarpisma sonucunda tüm bu sayilanlarin bir anda gerçeklesecegi, sadece Dünya'nin degil tüm Samanyolu Galaksisi'nin de bundan etkilenecegi açik bir gerçektir.

Görüldügü gibi yapilan bilimsel çalismalar da bize Allah'in Kuran'da vaat ettigi kiyametin bir gün mutlaka gelecegini gösteriyor. Kuran'da belirtildigi sekilde canli-cansiz her varlik gibi dünya da bir gün yok olacak ve Allah gökleri ve yeri yok ettikten sonra, bambaska bir gök ve bambaska bir yer yaratacaktir. Ancak Allah'in bunun için bir sebebe ihtiyaci yoktur. Bunlar ancak Dünya'nin fiziksel olarak da bir ölümü olabilecegini açiklamak için anlatilmislardir. Ancak kuskusuz Allah dilerse bugün ya da yarin hiçbir patlama, çarpisma vs. olmadan kiyameti baslatabilir.

Buraya kadar saydigimiz olasiliklar canliligin yok olmasi için muhtemel olan çok sayida ihtimalden yalnizca birkaç tanesidir. Dünya'nin bu sebeplerden birisi ile karsilasmasi ihtimal dahilindedir. Yapilan arastirmalar bunlarin olasi bir gerçege isaret ettiklerini göstermektedir.

Evrenin gitgide açilmasi sonucunda da yine evreni bekleyen farkli bir ölüm sekli vardir. Insanlarin birçogu bu ihtimalleri kendilerinden uzak gördüklerinden veya bunlari düsünmeyi kendilerinden sonraki nesillere birakmayi tercih ettiklerinden bu felaket ihtimallerine karsi rahat davranmaktadirlar. Fakat Dünya'nin yok olmasi için bunlardan çok daha yakin ihtimaller de mevcuttur. Sayilan tüm ihtimaller içinde hangisinin kiyameti getirecegini, hangisinin daha önce olacagini ise süphesiz yalnizca Allah bilir. Insanlar her ne kadar kendilerinden uzak görseler de yapilan arastirmalar ve gözle görülür bir felaket artisi bütün bunlarin yakinligini göstermektedir. En önemlisi de bütün bunlarin gerçeklesebilmesi yalnizca Allah'in izni ve takdirine baglidir. Ve elbette Allah bütün bilinen sebeplerin disinda hiç umulmadik ve bilinmeyen bir sebeple ya da sebepsiz olarak da kiyameti getirmeye kadirdir. Ayette Allah söyle buyurmaktadir:

O, gökleri ve yeri hak olarak yaratandir. O'nun "Ol" dedigi gün (hersey) oluverir, O'nun sözü haktir. Sur'a üfürüldügü gün, mülk O'nundur. O, gaybi ve müsahede edilebileni bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibi olandir, haberdar olandir. (Enam Suresi, 73)

Allah Herseye Güç Yetirendir

Kainatin sonunun nasil olacagi insanlarin aklini yillardir kurcalayan bir soru olmustur. Insanin aklina pek çok sebep, olasilik gelebilir, ama Allah diledigi takdirde böyle bir olayin hiçbir sebep olmadan, bir anda gerçeklesebilecegini unutmamak gerekir. Bilimsel çalismalar sonucunda ortaya çikan ihtimaller, üzerinde düsünebilmemiz ve o gün gelmeden önce Allah'a dönüp yönelebilmemiz için yalnizca birer hatirlatici niteligindedir. Allah, ne zaman ve ne sekilde dilerse o zorlu günü gerçeklestirecektir. Iman edenler kiyamet gününün Allah katinda belirlenmis olan bir zamanda gerçeklesecegine kesin bir bilgiyle inanirlar. O gün, Allah'in Kuran'da tarif ettigi sekliyle insanlarin karsisina çikacaktir. Kuran'da Allah'in herseye güç yetiren oldugu su sekilde açiklanmaktadir:

... kendilerine va'dettigimiz seyi onlara gösteririz ki, Biz gerçekten onlarin üstünde güç yetirenleriz. (Zuhruf Suresi, 42)

Bilindigi gibi bugün mevcut düzenin bozulmasi ve dünya üzerindeki canliligin yok olmasi için sayisiz neden vardir. Üstelik bu nedenler zaman ilerledikçe daha da artmakta, ciddi boyutlara ulasmaktadir. Dünya hizla kendisi için belirlenmis olan sona dogru hareket etmektedir ve bunun açik alametleri vardir. Insanlarin çogu gözardi etse de kiyamet günü hizla yaklasmaktadir. Kuran'da bu gerçege söyle isaret edilmistir:

Süphesiz, kiyamet-saati yaklasarak gelmektedir. Herkesin harcadigi çabanin karsiligini almasi için, onun (kosup haberini) neredeyse gizleyecegim. (Ta-ha Suresi, 15)

Pek çok bilim adami sadece bilimsel veriler ve arastirmalara dayanarak evrenin bir gün kesin olarak yok olacagi noktasinda birlesmektedir. Gazete, dergi ve televizyon gibi birçok yayin organi sik sik bilim adamlarinin arastirmalarinin sonuçlarindan örnekler vermektedir. Söz konusu gerçegin farkinda olan bu kisiler Dünyamiza dört bir yandan yaklasan felaketleri önlemek ve dolayisiyla evrenin ölümü erteleyebilmek umuduyla tüm ihtimalleri arastirmakta, bu konularda ciddi çalismalar yapmaktadirlar. Arastirilan bir diger konu ise bu ihtimallerin gerçeklesmesi durumunda Dünyamizda meydana gelecek olan fiziksel degisim ve bu degisimin hayat üzerindeki etkisinin ne yönde olacagidir. Nitekim gerçeklestirilen çalismalar sonucunda ortaya çikan veriler ile Allah'in Kuran'da bildirdigi o güne ait olaylar birçok yönden benzerlik göstermektedir.

Kiyamet günü insanlarin tümünün gerçegi açikça gördükleri andir. Inkar eden bir insan karsilasacagina asla inanmadigi, hatta bu inançsizliginin sonucunda sürekli reddettigi ve hayati boyunca düsüncesinden kaçtigi ahiret gerçegi ile artik karsi karsiyadir. Dünyadaki yanilgisinin sonucunu görmekte, geri dönüs çareleri aramakta, ama bir sonuç elde edememektedir. Dehsetli bir sonla karsilasmistir ve yaptiklarinin pismanligini tüm gerçekligiyle hissetmektedir. Onlarin bu psikolojileri Kuran'da bize ayrintili olarak anlatilmistir.

Kiyamet günü insanlar, "isteseler de istemeseler de" Allah'in Kuran'da bildirdigi o güne ait olaylari karsilarinda bulmuslardir. Sur'un üfürülüsünü esi benzeri görülmemis olaylar takip etmis, yer ve gök paramparça edilmis, evren, içindeki canlilarla birlikte yok olmustur. Hersey yok olup, tüm olaylar bittikten sonra Allah gökleri, yeri ve insanlari yeni bir insa ile tekrar yaratir. Elbette gökleri, yeri ve tüm alemleri yaratan Allah bunlarin benzerlerini de yaratacak güce sahiptir. Ayetlerde bu gerçek söyle bildirilir:

Görmüyorlar mi; gökleri ve yeri yaratan Allah, onlarin benzerini yaratmaya gücü yeter ve onlar için kendisinde süphe olmayan bir süre (ecel) kilmistir. Zulmedenler ise ancak inkarda ayak direttiler. (Isra Suresi, 99)

Onlar görmüyorlar mi ki, gökleri ve yeri yaratan ve onlari yaratmaktan yorulmayan (Allah), ölüleri de diriltmeye güç yetirir. Hayir; gerçekten O, her seye güç yetirendir. (Ahkaf Suresi, 33)

Kiyamet gününde yasanacak olaylar aynen Allah'in Kuran'da bildirdigi sekilde - yerin baska yere, göklerin de baska göklere dönüsmesi- olacaktir. Insanlar Allah'in huzuruna çikarilacak, O'nun karsisinda dünya hayati boyunca yaptiklarinin hesabini vereceklerdir:

Yerin baska bir yere, göklerin de (baska göklere) dönüstürüldügü gün, onlar tek olan, kahhar olan Allah'in huzuruna çika(rila)caklardir. (Ibrahim Suresi, 48)

Kuran'da bu zorlu gün, "din günü", "hesap ve ceza günü", "ahiret günü" gibi isimlerle tanimlanmaktadir. Bu gün yeniden yaratilan gök ve yer artik ebedi hayata ait olan mekanlardir. Insanlarin tümü yeni bir yaratilisla tekrar diriltilecektir. O gün inkar edenler ile iman edenlerin kesin bir ayrilisla ayrilacaklari, ebedi yurtlarina sevk edilecekleri gündür. Inkar edenler de dahil olmak üzere kimse bu güne yabanci degildir.

Iman eden ve dünyadaki hayatlari boyunca ahiret hayatina hazirlanan müminler, bugün yasanacak olanlari daha önce Kuran'da kendilerine açiklandigi sekilde bulurlar. Allah'in kendilerine vaat ettigine kavusmanin rahatligi içindedirler. Inkar edenler ise tarifsiz bir korku, pismanlik ve endise içindedirler. Dünya hayatlari boyunca bir yandan büyük bir hirsla Allah'in getirdigi sisteme karsi savasirken, bir yandan da belli etmemeye çalissalar da yaptiklari yanlisin farkinda olmuslardir. Unuttuklari bu gerçek artik karsilarindadir. Dünyada durmaksizin "ya bu söylenenler dogruysa" diye düsünerek büyük bir tereddüt ve korku yasadiklari, kuskuya kapildiklari gerçekle yüzyüzedirler. Sonsuz hayatlari boyunca yasayacaklari, asla önüne geçemeyecekleri ve kendilerinden çeviremeyecekleri büyük azabin ilk dakikalarini yasamaya baslamislardir. Bakara Suresi'nin 28. ayeti söyledir:

Nasil oluyor da Allah'i inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O'na döndürüleceksiniz. (Bakara Suresi, 28)

Sur'a Ikinci Üfürülüs ve Din (Dirilis) Günü

Kendilerine ilim ve iman verilenler ise, dediler ki: "Andolsun, siz Allah'in Kitabinda (yazili süre boyunca) dirilis gününe kadar yasadiniz; iste bu dirilme günüdür. Ancak siz bilmiyordunuz." Artik o gün, zulmedenlerin ne mazeretleri bir yarar saglayacak, ne (Allah'tan) hosnutluk dilekleri kabul edilecektir. (Rum Suresi, 56-57)

Tarih boyunca yasamis olan insanlar Allah'in ve ahiretin varligina karsi uyarilmis, Allah'in kendilerine gönderdigi elçiler araciligiyla hak olan dine davet edilmislerdir. Ancak Kuran'da da bildirildigi gibi az bir topluluk disinda insanlarin çogu iman etmemis, Allah'a ve elçisine karsi koymuslardir. Bu insanlar öldükten sonra yeniden dirilecekleri gerçegini de israrla inkar etmislerdir. Kuran'da bu insanlarin inkarlari su ayetlerle haber verilmistir:

Olanca yeminleriyle: "Öleni Allah diriltmez" diye yemin ettiler. Hayir; bu, O'nun üzerinde hak olan bir vaidtir, ancak insanlarin çogu bilmezler. Hakkinda ihtilafa düstükleri seyi onlara açiklamasi ve inkar edenlerin kendilerinin yalanci olduklarini bilmesi için (diriltecektir). (Nahl Suresi, 38-39)

Eger sizin benzeriniz olan bir besere boyun egecek olursaniz, andolsun, siz gerçekten hüsrana ugrayanlar olursunuz. O, öldügünüz, toprak ve kemik haline geldiginiz zaman, sizin mutlaka (yeniden diriltilip) çikarilacaginizi mi va'dediyor? Heyhat, size va'dedilen seye heyhat.. O (bütün gerçek), yalnizca bizim (yasamakta oldugumuz bu) dünya hayatimizdan ibarettir; ölürüz ve yasariz, biz diriltilecekler degiliz. (Mü'minun Suresi, 34-37)

Inkar etmelerinin en temel nedeni, dünya hayatini yasanacak yegane hayat olarak görmeleridir. Bu çarpik mantigin kendilerine ölüm ile yok olma fikrini makul göstermesi çok ilginçtir. Yeniden dirilisi de bu yüzden kabul etmez, Allah'in Kuran'da haber vermis oldugu olaylari ve hesap gününü redderler. Oysa tüm canlilarin ve dünyanin bir sonu vardir, yasam ölümle birlikte son bulmaktadir. Tekrar dirilisi inkar eden kullara karsi Allah'in dünyadayken verdigi örneklerden bir kismi Kuran'da su sekilde geçmektedir:

Kendi yaratilisini unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: "Çürümüs-bozulmusken, bu kemikleri kim diriltecekmis?" De ki: "Onlari, ilk defa yaratip-insa eden diriltecek. O, her yaratmayi bilir. Ki O, size yesil agaçtan bir ates kilandir; siz de ondan yakiyorsunuz. Gökleri ve yeri yaratan, onlarin bir benzerini yaratmaya kadir degil mi? Elbette (öyledir); O, yaratandir, bilendir. Bir seyi diledigi zaman, O'nun emri yalnizca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. Her seyin melekutu (hükümranlik ve mülkü) elinde bulunan (Allah) ne yücedir. Siz O'na döndürüleceksiniz. (Yasin Suresi, 78-83)

O'nun ayetlerinden biri de, senin gerçekten yeryüzünü husu içinde (solmus, boynu bükülmüs ve kupkuru) görmendir. Ama Biz onun üzerine suyu indirdigimiz zaman, deprenir ve kabarir. Süphesiz onu dirilten, ölüleri de elbette dirilticidir. Çünkü O, her seye güç yetirendir. (Fussilet Suresi, 39)

Insanin yaratilisi, yeniden dirilis için basli basina önemli bir delildir. Insan, tek bir spermden, tam tesekküllü bir canli olarak meydana gelmistir. Tek bir hücrenin zaman içinde, insanin herhangi bir müdahalesi olmadan düsünebilen, görebilen ve akledebilen bir varlik haline gelmesi bir dirilisin çok açik alametidir. Insani yoktan var eden Allah, kurumus kemikleri de toparlayip yeniden diriltmeye muktedirdir. Bu yaratilmayi gözardi eden insanlar, kendi varoluslarini hiç dikkate almadan, seytani bir cesaret göstererek dirilise karsi koyabilmektedirler. Bu büyük bir cesarettir. Insan bunu yaparak Allah'a karsi büyük bir sorumlulugu da üstüne almis olur. Ahirette ise yalanladigi bu gerçegi karsisinda apaçik bir sekilde görecektir. Kiyamet gününün ardindan insanlar, kendilerine daha önce kiyamet vaktinin geldigini haber vermis olan Sur'un sesini bir kez daha duyacaklardir. Artik bu an, insanlarin kabirlerinden disari çikarak, yeniden diriltildikleri andir. Insanlarin tümü, sonsuz bir hayata baslamak üzere ayaga kalkmis, beklemektedirler. Bu durum ayette söyle tarif edilmektedir:

Sur'a üfürüldü; böylece Allah'in diledikleri disinda, göklerde ve yerde olanlar çarpilip-yikiliverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artik onlar ayaga kalkmis durumda gözetliyorlar. (Zümer Suresi, 68)

Din Gününün Özellikleri

Allah katinda yerin, gögün ve insanin yaratilisi ne derece kolay ise kiyamet gününün gerçeklesmesi de bunlar kadar kolay olacaktir. Kuran'da hesap ve ceza gününün gerçeklesmesi, "süphesiz" ve "mutlaka" kelimeleriyle pekistirilir. Kesinlik bildiren bu sözler, inananlarin ahirete olan korkularini ve dünyadaki çabasini arttirirken, inkar edenlerin kiyamet hakkindaki süphe ve inkarlarina da en açik cevabi vermektedir.

Geçmis devirlerde oldugu gibi, günümüzde de dini reddeden ya da hak dinden ayrilarak geleneklerle bütünlesmis batil bir din yasayan insanlar toplumun büyük bir kesimini olusturmaktadir. Oysa normal bir muhakeme yetisine sahip, düsünebilen bir insan için, ahiret gününe ihtimal vermemenin herhangi mantiksal bir dayanagi yoktur. Bilimsel tüm veriler de bize dünyanin sonunun yaklastigini haber vermektedir. Buna ragmen, insanlarin bir kisminin bu gerçegi gözardi etmelerinin sebebi, Allah'i geregi gibi taniyip takdir edememeleri, gerçek rehber olan Kuran'dan sapmalari ve dolayisiyla da hüküm gününde verecekleri hesabi düsünmemeleridir. Allah korkusu ile hareket eden müminler hizla yaklasan bu sonun açikça farkindalarken, nefsini rehber edinen insanlar bu büyük gerçegi görmezden gelmektedirler. Nitekim Allah Kuran'da insanlara bu gerçegi su sekilde haber vermektedir:

De ki: "Allah sizi diriltiyor, sonra sizi öldürüyor, sonra da kendisinde hiçbir kusku olmayan kiyamet günü O sizi biraraya getirip toplayacaktir. Ancak insanlarin çogu bilmezler." (Casiye Suresi, 26)

Dünya hayati boyunca pek çok kez dine davet edildigi halde dogrulari görmezlikten gelenler, kendilerini bekleyen dehsetli sonu ancak din gününde tam olarak idrak edebilirler. Dünya hayati boyunca reddettikleri herseyi karsilarinda bulan insanlar ne denli bos bir oyalanma içinde olduklarini o gün tüm açikligiyla göreceklerdir:

Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; iste biz de senin üzerindeki örtüyü açip-kaldirdik. Artik bugün görüs-gücün keskindir. (Kaf Suresi, 22)

Insanlarin bu büyük günü kavrayamamalarinin sebebi, nefislerinin yönlendirmesine ve kendi fikirlerine çok fazla güvenip, kendi çikar ve isteklerine bagli olmalari ve bu "gaflet" perdesini kaldirabilecek gerçeklere, vicdanlarini körelterek sirt çevirmeleridir. Nitekim Kuran'da Allah, dünyaya yönelen, hevasina uyan, vicdanini dinlemeyen insanlarin anlayislarinin olmadigini, Kuran'da geçen ifadeyle kalplerinin kilitlenecegini, bundan dolayi dogruyu görüp ayirt edemeyeceklerini bildirmistir. Oysa artik, Allah'in varligina, büyüklügüne ve vaat ettiklerine kendileri de açik bir sekilde sahittirler.

Bir insan, kiyamete ve o gün yasanacak olan olaylara tek bir an dahi inanmis, bu ihtimalin "olabilirligini" yalnizca bir saniye için düsünmüs bile olsa, yasayacagi korkunun tarifini yapmak oldukça zor olacaktir. Bunu daha en bastan reddetmek, hatta aklina bile getirmemek, ahiretin varligina ihtimal vermemek, insanlarin büyük bir bölümünün aldanmasina neden olmaktadir. Kendilerini saran bu aldanis ile bir "yokolusu" kabullenmislerdir. Yok olma ihtimalinin korkunçlugunu da hiç düsünmediklerinden, kiyamet gününe ve ahirete inanmaktansa bu fikri kabullenmek kendilerine daha kolay gelmistir. Seytanin yöntemi iste budur. Insanlari türlü yöntemlerle düsünmekten alikoyar ve asla erisemeyecekleri büyüklük istegi ve mallarini artirma tutkusu ile onlari dünya hayatinda oyalar. Insanlarin ahirete karsi gaflet içinde olmalarinin en temel sebebi budur. Ahirette karsilastiklari gerçekler de kendilerine pismanlik ve tüyler ürpertici bir korku getirecektir. Insanlara daha önce haber verilen gerçek tüm açikligi ile ortadadir. Artik hesap gününden kaçis yoktur. Bu inkarcilar için gerçekten de zorlu bir gündür. Ayette bu gerçek söyle haber verilmistir:

Boyunlarini çagirana dogru uzatmis olarak kosarlarken, kafirler derler ki: "Bu, zorlu bir gün. (Kamer Suresi,

Ölülerin Mezardan Çikmalari

Sur'a üfürüldü; böylece Allah'in diledikleri disinda, göklerde ve yerde olanlar çarpilip-yikiliverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artik onlar ayaga kalkmis durumda gözetliyorlar. (Zümer Suresi, 68)

Ayette de bildirildigi gibi hersey olup bittikten sonra Sur sesi ikinci kez duyulur. Bu ikinci ses ile kabirlerde olanlar desilip, disa atilir. O gün Rabbimizin emrine karsi direnebilecek ya da bu emri yavaslatabilecek hiçbir güç veya insan yoktur. O gün topragin altinda olan insanlar dünya hayati boyunca sik sik duyduklari, fakat birçogunun inkar ettigi dirilisi karsilarinda bulurlar ve topraktan çikarilirlar. Kuran'da bu anin anlatildigi ayetlerden bir tanesi su sekildedir:

Gögün ve yerin O'nun emriyle (hareketten kesilip oldugu yerde veya bu düzen içinde) durmasi da, O'nun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden (topragin altindan) bir (kere) çagirma ile çagirdigi zaman, hemencecik siz (bir de bakarsiniz ki) çikarilmissiniz. (Rum Suresi, 25)

Sur'a ikinci kez üflenmesiyle birlikte, dünyanin baslangicindan beri yasamis olan tüm insanlar dirilmis olacaktir. Artik ilk üfleniste inkarcilarda görülen saskinlik, yerini korku ve pismanliga birakmistir. Çünkü artik kimse sonsuza dek yasayacakmis gibi planlar yaptigi dünyada degildir ve herkes baslarina gelecekleri tüm açikligi ile anlamistir. Bu insanlar arasinda su anda dünyada yasayan tüm insanlar ve elbette siz de olacaksiniz. Bu gerçek Kuran'da söyle bildirilir:

"Biz çürüyüp dagilmis kemikler oldugumuz zaman mi?" Derler ki: "Su durumda, zararina bir dönüstür bu. Oysa bu, yalnizca tek bir haykiristir. Bir de bakarsin ki, onlar, yerin üstündedirler." (Nazi'at Suresi, 11-14)

Insanlar dünyanin ebedi olarak var olacagini düsünerek hareket ederler. Yasamlari boyunca içine düstükleri en büyük yanilgilardan biri budur. Insanlarin dünyaya bu derece baglanmis olmalarinin baslica sebeplerinden biri de, Allah'in yeryüzünde var ettigi bu olaganüstü sistemin kendi basina isleyebilecegini sanmalari ve günün birinde sona erecegine ihtimal vermemeleridir. Oysa artik bulunduklari ortam, kendilerine vaat edilen gerçekleri kesin bir biçimde gözler önüne sermektedir. Inkar edenlerin sandigi gibi ölüm herseyi bitirmemis, tam tersine sonsuz hayatin baslangici olmustur. Dünya hayatlari boyunca Allah'in kendilerini çagirdigi hak dini yalanlayan ve ölümün bir son, bir yokolus oldugunu savunan inkarcilar, hiç beklemedikleri bir anda topraktan kendilerini çagiran bu sesle büyük bir dehsete kapilirlar. Henüz amel defterleri kendilerine verilmedigi ve baslarina gelecekleri tam olarak yasamadiklari halde inkarcilar "eyvah" diyerek bulunduklari yerden kalkarlar, bu karsilastiklari gün, dünya hayati boyunca aslinda bilgisine sahip olduklari bir gündür. Kuran'da Yasin Suresi 52. ayetinde bu insanlarin yasadiklari korku ani su sekilde anlatilir:

Demislerdir ki : "Eyvahlar bize, uykuya birakildigimiz yerden bizi kim diriltip kaldirdi? Bu Rahman olan (Allah)'in vaadettigidir, (demek ki) gönderilen elçiler de dogru söylemis." (Yasin Suresi, 52)

Artik çok geç kalinmis, dünyadaki yasam ne zevk ne de rahatlik vermis, o ana kadar yaptiklari hersey kendileri için sadece bu zorlu günü hazirlamistir.

Bir Çagiriciya Dogru Yönelirler

O gün, kendisinden sapma imkani olamayan çagiriciya uyacaklar. Rahman (olan Allah)'a karsi sesler kisilmistir; artik bir hiriltidan baska bir sey isitemezsin. (Ta-ha Suresi, 108)

Insanlar topragin altindan çiktiklarinda kendilerini çagiran sese dogru yönelip kosmaya baslarlar. Bu kosus çagrildiklari yere ulasana dek sürer. Bu çagri daha önce benzerlerine rastlanmis bir çagri degildir. Müminlerin güven ve huzurlu gelislerinin aksine, inkarcilar toplanma yerine alacaklari karsiligi hissetmisçesine, bu günün "zorlu bir gün" oldugunu ikrar ederek gelirler. (Kamer Suresi,  Artik toplanma zamanidir. Bunu geri çevirebilmek için yapabilecekleri hiçbir sey yoktur. Binlerce senedir yasamis olan insanlarin tümü biraraya toplanacaktir. Bu büyük kalabalik Allah'a boyun egmis olarak saskinlik içinde hizla hareket etmekte, kendilerine gelecek olan azaplari beklemektedirler. Ne kaçis, ne geri dönüs mümkün degildir, pismanliklari kendilerine fayda da getirmeyecektir. Korku bütün benliklerini kaplamistir. Ayetlerde o gün yasanacak dehset söyle tarif edilir:

Kabirlerinden kosarcasina çikarilacaklari gün, sanki onlar dikili birseye yönelmis gibidirler. Gözleri 'korkudan ve dehsetten düsük' yüzlerini de bir zillet kaplamis; iste bu, kendilerine vadedilmekte olan (kiyamet ve azab) günüdür. (Mearic Suresi, 43-44)

Dünyada iken kendilerine gelen uyarilara sirt çeviren, ne kendilerinin ne de atalarinin tekrar dirilecegine inanmayan bu insanlara Kuran'da Allah'in verdigi cevap su sekilde olmustur:

Biz öldügümüz, toprak ve kemik oldugumuzda mi, gerçekten biz mi diriltilecekmisiz. Veya önceki atalarimiz da mi? De ki: "Evet, üstelik boyun bükmüs kimseler olarak (diriltileceksiniz)." (Saffat Suresi, 16-18)

Dünyada Allah'in sinirlarini tanimayan Allah'a itaat etmeyen ve büyüklenen inkarcilar, burada ayette geçen ifadeye mutabik olarak çok itaatli ve boyun egicidirler. Ne olup bittigini sorgulamadan, kayitsiz sartsiz çagriciya icabet ederler. Kendi iradeleri ile hareket etmeleri mümkün degildir. Allah'a teslim olmus, isteseler de istemeseler de O'nun verecegi hükme boyun bükmüslerdir. Çünkü artik nefisleri için yasadiklari, içindeyken ahireti hiç düsünmedikleri dünya hayati son bulmustur. Allah'in karsisinda ne kadar aciz olduklarini ve Allah'in azabinin siddetini ve gerçekligini açikça anlamislardir:

Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çagiricinin 'ne taninmis, ne görülmüs' bir seye çagiracagi gün... (Kamer Suresi, 6)

Kabirden Çikis Adeta Çekirgelerin Yayilmasi Gibidir

Ahirete inanmayanlarin kötü örnekleri vardir, en yüce örnekler ise Allah'a aittir. O, güç sahibi olandir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nahl Suresi, 60)

Ayette de belirtildigi gibi Allah'in verdigi her örnek, anlatilmak istenen durumu en özlü ve en güzel sekilde tasvir eder. Bu sebeple, Kuran'da ayetlerin her birinin "dorugunda olgunlasmis hikmet" (Kamer Suresi, 5) oldugu bildirilmistir. Kuran'da yapilan her tarif iste bu nedenle kiyamet günü meydana gelecek ortami ve insanlarin durumlarini gözümüzde canlandirmamiza imkan saglamaktadir. Hiç kuskusuz Allah'in vaadi haktir ve bütün bu örnekler ve tarifler gerçeklesecektir. Örnegin Kamer Suresi'nde din günü topraktan çikan insanlar, çekirgelerin yayilmasina benzetilmektedir.

Gözleri 'zillet ve dehsetten düsmüs olarak', sanki 'yayilan' çekirgeler gibi kabirlerinden çikarlar. (Kamer Suresi, 7)

Elbette Allah'in yaptigi bu benzetme diger ayetlerde de oldugu gibi o anin gözlerde canlandirilabilmesi için en güzel benzetmelerden biridir. Zira çekirgelerin yayilislari, dünyadaki tüm hayvanlarinkinden daha farklidir.

Göçmen çekirgeler oldukça fazla çekirgeyi barindiran sürüler halinde hareket ederek gittikleri yerde çok büyük zararlara yol açarlar. Bazi çekirge sürülerinin eni 1,5 km, boyu 80 km, yüksekligi ise 25 m.'dir. Ve bu sürülerin yaklasik olarak 40 milyar çekirge içerdigi sanilmaktadir. Hava akimi hizli oldugunda çekirge sürüleri 200-500 m. yükseklikte uçma egilimi gösterir ve çekirgeler uçarken birbirlerine oldukça yakindirlar. Milyarlarca çekirge biraraya gelerek kilometrelerce uzunlukta ve genislikte, kapkara bir yagmur bulutu görüntüsü olustururlar. 25

Günde 80-100 km. yol alabilen göçmen çekirgeler gerektiginde genis su örtülerini asarak hizla hedeflerine ulasirlar. Vardiklari yerlerde bir bulut kümesi seklindedirler. Milyonlari bulan sayilari ile bir anda ortaya çikip, gittikleri bölgeyi tamamen kaplar, hatta yogun sekilde talan ederler.

Ayetlerden anladigimiz kadariyla insanlarin topraktan çikisi da bu sekilde olacaktir. Sur'un sesini duyan milyarlarca insan ayni çekirgeler gibi, bir anda topragin üstünde belirecek, hep birlikte çagiricinin sesine dogru kosmaya baslayacaklardir. Insanlarin kendilerini çagiran sesi duyar duymaz topraktan çikacaklari Rum Suresi'nde su sekilde anlatilir:

Gögün ve yerin O'nun emriyle (hareketten kesilip oldugu yerde veya bu düzen içinde) durmasi da, O'nun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden (topragin altindan) bir (kere) çagirma ile çagirdigi zaman, hemencecik siz (bir de bakarsiniz ki) çikarilmissiniz. (Rum Suresi, 25)

Dünyanin var oldugu andan itibaren yasamis olan tüm insanlarin, bir anda topragin altindan çikarilarak biraraya toplanmalari gerçekten de akillara durgunluk verecek bir görüntüdür. Böyle bir günde biraraya gelmis olan milyarlarca insan, kendileri için belirlenmis olan hükmü beklemekte ve bunu asla geri çevirememektedirler.

Baslari Havada, Tek Bir Yere Dogru Kosarlar

O gün inkarcilar baslari havada, gözleri tek bir noktaya çevrilmis, hipnoz olmus gibi kosarlar. Sadece Allah'in istedigi sekilde hareket edip, çagrinin yapildigi yöne dogru yönelmislerdir. Allah'in vaadi geregince güvende olan müminlerin disindaki herkes büyük bir korkuya kapilmistir:

Ve onlarin hepsi, kiyamet günü O'na, 'yapayalniz, tek baslarina' geleceklerdir. Iman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kilacaktir. (Meryem Suresi, 95-96)

Dünyada inkar içinde olanlar korku ve saskinlik içinde kosarlarken, ne kendilerine ne de baskalarina bakabilirler. Hatta bakmayi akillarindan geçirmezler bile. Din günü ne mallar, ne ogullar, ne dünyaya yönelik hirslar bir deger tasimaktadir. Herkes kayitsiz sartsiz bir itaat içindedir. Tek geçerli olan sey, imandir. Allah, inkar edenlerin o anki durumlarini söyle tarif eder:

(Ey Muhammed,) Allah'i sakin zulmedenlerin yapmakta olduklarindan habersiz sanma, onlari yalnizca gözlerin dehsetle belirecegi bir güne ertelemektedir. Baslarini dikerek kosarlar, gözleri kendilerine dönüp-çevrilmez. Kalbleri (sanki) bombostur. (Ibrahim Suresi, 42-43)

Simdi inkar edenlere ne oluyor ki, boyunlarini sana uzatip kosuyorlar. Sag yandan ve sol yandan bölükler halinde. Onlardan her biri, nimetlerle donatilmis cennete girecegini mi umuyor (tamah ediyor)? (Mearic Suresi, 36-38)

Inkarcilar kendilerini kurtarabilmek için bir girisimde bulunmazlar, bu akillarina dahi gelmez. Kalpleri bombostur, kendi sonlarinin farkindadirlar. Insanlarin hesap vermek üzere kabirlerinden firlayarak kosmalari, Rabbimizin huzurunda bir düzen içinde toplanmalariyla son bulur. Allah Kuran'da inkarcilara bu bulusma vaktiyle ilgili olarak söyle buyurmaktadir:

Onlar senin Rabbine, sira sira sunulmuslardir. Andolsun, siz ilk defa yarattigimiz gibi bize gelmis oldunuz. Hayir, siz bizim size bir kavusma zamani tespit etmedigimizi sanmistiniz degil mi? (Kehf Suresi, 48)

Bu insanlarin oldukça büyük bir çogunlugu, böyle bir bulusma vaktinin gelecegine asla inanmiyorlardi. Oysa kendilerini her yandan kusatan o büyük gün gerçeklesmistir. Artik çaresizdirler.

Insanlarin Hesap için Toplanmalari

Bu an, kafirlerin bütün ömürleri boyunca kaçtiklari, bilmezden geldikleri, müminlerin ise hazirlanip bekledikleri hesap anidir. Bugün hersey Allah'in güç ve sanina uygun olarak yaratilmistir. Hesabin gerçeklestirilmesi için ruh ve melekler saflar halinde dizilirler. O gün, insanlar arasinda adaletle hükmedilecek ve konusacak kisi sadece dogruyu söyleyebilecektir:

Ruh ve meleklerin saflar halinde duracaklari gün; Rahman'in kendilerine izin verdikleri disinda olanlar konusmazlar. (Konusacak olan da,) Dogruyu söyleyecektir. (Nebe Suresi, 38)

Kuran'da bildirildigine göre Allah ahirette kullarina en yüce makamda azametini gösterecektir. O gün Allah'in arsini sekiz melek tasir:

Melek(ler) ise, onun çevresi üzerindedir. O gün, Rabbinin arsini onlarin da üstünde sekiz (melek) tasir. Siz o gün arz olunursunuz; sizden yana hiçbir gizli (sey), gizli kalmaz. (Hakka Suresi, 17-18)

O gün topragin altindan çikan tüm insanlar dalga dalga Allah'in huzuruna gelirler:

Süphesiz o hüküm (fasl) günü, belirlenmis bir vakittir. Sur'a üfürülecegi gün, artik siz dalga dalga geleceksiniz. (Nebe Suresi, 17-18)

Kuran'da müminlerin o anda yüzlerinin isil isil parladigi ve Rabbimize bakip durduklari bildirilmistir. Inkar edenler ise utançlarindan baslarini dahi kaldiramazlar. Inkar edenlerin o anki tavirlari ayetlerde su sekilde belirtilmistir:

(Artik bütün) Yüzler, diri, kaim olanin önünde egik durmustur ve zulüm yüklenen ise yok olup gitmistir. (Ta-ha Suresi, 111)

Su anda dünyada milyarlarca insan yasamaktadir. Bu sayiya simdiye dek yasamis ve bundan sonra da yasayacak insanlarin sayisini eklersek mahser (dirilis) günü mezarlarindan çikip toplanacak insan kalabaligi ve bunun olusturacagi olaganüstü tablo hakkinda bir fikir edinebiliriz. Insanlar biraraya toplanacak ve birbirlerini, yaptiklarini, olup bitenleri açiklikla görüp anlayabileceklerdir. Çünkü o gün, Kaf Suresi'nde belirtildigi gibi keskin bir görüs hakimdir:

Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; iste Biz de senin üzerindeki örtüyü açip-kaldirdik. Artik bugün görüs-gücün keskindir. (Kaf Suresi, 22)

Insanin dünya hayati boyunca taniyip bildigi tüm insanlar oradadir. Taninmis, taninmamis, zengin, fakir her kisi, kisaca kiyamet gününe kadar yasayip ölmüs olan tüm insanlar, aralarinda hiçbir ayirim söz konusu olmadan Allah'in huzurunda toplanirlar. Ama artik böyle bir günde, ne kazandiklari ünden ne de edindikleri itibardan eser yoktur. O gün pismanlik yasamayacak tek topluluk müminlerin olusturdugu topluluktur. Bir devre imzasini atmis, dünya tarihinde adindan çok söz edilmis de olsa iman etmedikleri sürece, bütün insanlar, Allah'in huzurunda pismanlik ve azabin siddeti ile korku içinde olacaklardir. Insanlarin dünyada üstün ve ünlü kabul ettikleri kisiler, devlet baskanlari, sarkicilar, sanatçilar, zenginler kisaca herkes ayni korkuyu yasayacak, herhangi bir dünyevi üstünlük unsuru olmadan herkes ayni konumda olacaktir. Dünyada bir ayricalik olarak görülen para ve mevki, insanlarin biraraya toplandiklari bu günde hiçbir sey ifade etmeyecek, hayran olan da hayran olunan da ayni konumda olacaktir. Kuran'da insanlarin din günü Allah'in huzurunda toplanacagini bildiren ayetlerden bazilari su sekildedir:

O gün, onlarin tümünü birarada toplayacagiz, (Yunus Suresi, 28)

De ki: "Allah sizi diriltiyor, sonra sizi öldürüyor, sonra kendisinde hiçbir kusku olmayan kiyamet günü O sizi biraraya getirip-toplayacaktir. Ancak insanlarin çogu bilmezler. (Casiye Suresi, 26)

O gün dünyada sahip olunan makamin ve mülkün hiçbir önemi yoktur. Kimse kimsenin takdirinin pesinde kosacak, kimse kimseye gösteris ve gurur yapacak halde degildir. Kimsenin kimseye karsi bir üstünlügü kalmamistir. Soylular, zenginler, efendiler, patronlar veya siradan insanlar ayni hesap ile karsi karsiya kalacaklardir. Üstünlük Allah'a olan yakinliga göredir. Tüm insanlar Allah'in hosnutlugunu kazanmak için yapilan isler disinda hiçbir isin önemi olmadigini, sahip olduklari herseyin tek sahibinin Allah oldugunu kesin olarak anlamislardir. Ancak gerçeklerle karsilasan inkarcilarin artik geriye dönüp, yaptiklarini telafi etme imkani yoktur. Kuran'da bu olay su sekilde anlatilmaktadir:

Böylece Sur'a üfürüldügü zaman artik o gün aralarinda soylar (veya soybaglari) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soylulugu veya birbirlerine durumlarini) sorusturmazlar da. (Mü'minun Suresi, 101)

Hesap Ani

Kuran'da, insan yasaminin gerçek anlami söyle açiklanmaktadir:

Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksizin Rabbine dogru bir çaba harcayip durmaktasin; sonunda O'na varacaksin. (Insikak Suresi, 6)

Insanlarin hayatlari için bir dönüm noktasi olacagina inandiklari belirli olaylar vardir. Iyi bir üniversiteye girmek, diploma almak, evlenmek, çocuk sahibi olmak gibi... Bu ve buna benzer planlari olan insanlar, amaçlarina ulasacaklari ana kadar gün sayip, pek çok hazirligi o ani hedefleyerek yaparlar. Yasamlarinda sadece bu hedef vardir ve yalnizca bu amaç dogrultusunda yasadiklarini da söylemekten çekinmezler. Oysa insan Allah'a kulluk etmek için yaratilmistir. Her ne kadar kendisi kabul etmese de yaratilmasinin yegane amaci budur. Aslinda bunu bilir. Ama kitabin basinda da anlattigimiz gibi, hiç bitmeyecek zannettigi dünya hayatinda bu gerçegi unutmaya çalisarak yasar. Kisaca bunu tamamen görmezden gelir. Hayati boyunca ne yaparsa yapsin harcadigi bütün çabalarin sonucunda ulasacagi son nokta Allah'in huzuruna çikacagi andir. Bu an, O'na hesap verecegi mahser günüdür.

Dünyadaki yasamimizda geçen her gün bizi o mahser gününe biraz daha yakinlastirir. Geçen her saat, her dakika, hatta her saniye ölüme, yeniden dirilise ve hesaba dogru atilmis yeni bir adimdir. Bu ilerleyisi durdurmanin ya da geri çevirmenin yolu yoktur. Tüm insanlar bu yolu izleyeceklerdir. Allah Kuran'da söyle buyurmaktadir:

Süphesiz onlarin dönüsleri bizedir. Sonra onlari hesaba çekmek de bize aittir. (Gasiye Suresi, 25-26)

O an geldiginde artik hersey sonuca ulasir. Bu safhadan sonra geri dönüs veya telafi imkani da yoktur. Vicdanlarinin gösterdigi gerçegi anlamazliktan gelenlerin yasadiklari panik ve saskinlik daha önce hiç tatmadiklari boyutlardadir. Varligi ve birligi hiçbir kuskuya sebep olmayacak kadar açik olan Allah'i dünyada inkar edecek kadar zalim olan bu insanlar, daha önce hiç beklemedikleri, benzeri görülmemis bir azapla karsilik göreceklerdir. Çünkü Hak Kitabi teblig eden elçiler tarafindan uyarilmislar ve nasil yasamalari gerektigine dair her konudan haberdar edilmislerdir. Kendilerine, dünyada anlatilanlari düsünüp, muhakeme edebilecekleri kadar bir süre de verilmistir. Allah Kuran'da "Size dünyada ögüt alanin ögüt alabilecegi kadar bir süre verilmedi mi?" (Fatir Suresi, 37) ayetiyle bu gerçegi bildirmistir.

Artik verilen süre dolmus, hesap ani gelmistir. Insanin dünya hayati boyunca iste, evde, okulda, eglencede, her nerede olursa olsun tüm yaptiklarina Allah sahittir. Insana "sah damarindan" daha yakin olan Allah, herkesin her anini gözetlemistir. Herkes dünya yasaminda kim tarafindan yaratildigini, yaratilma amacini, yapmasi gerekenleri ve Allah'a döndürülecegini ögrenmistir. Bu gerçegi bildikleri halde kendilerini aldatmayi tercih etmislerdir. Bu yapilan kuskusuz büyük bir suçtur, büyük bir cesarettir ve de bu seytani cesaret, elbetteki karsiliksiz kalmayacaktir. O zorlu günde herkese yaptiklari ve yapmayip erteledikleri tek tek haber verilecektir:

Allah, hepsini diriltecegi gün, onlara neler yaptiklarini haber verecektir. Allah, onlari (yaptiklariyla bir bir) saymistir; onlar ise onu unutmuslardir. Allah, her seye sahid olandir. (Mücadele Suresi, 6)

O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin diye, bölük bölük firlayip-çikarlar. Artik kim zerre agirliginca hayir islerse, onu görür. Artik kim zerre agirliginca bir ser (kötülük) islerse, onu görür. (Zelzele Suresi, 6-8)

Allah Kuran'da, "... Siz, hayir adina ne yaparsaniz, Allah, onu bilir. Azik edinin, süphesiz azigin en hayirlisi takvadir..." (Bakara Suresi, 197) diyerek insanlari hesap ani için hazirlik yapmaya çagirmistir. Vicdanini kullanan, Allah'in çagrisina icabet edenler için o gün hiçbir korku ve hüzün yoktur. Inkar edenler ise telafisi olmayan bir pismanlik yasarlar. Dünyada yaptiklari ahirette kendilerine hatirlatildiginda duyduklari pismanlik Kuran'da su sekilde anlatilmaktadir:

O gün, cehennem de getirilmistir. Insan o gün düsünüp-hatirlar, ancak (bu) hatirlamadan ona ne fayda? Der ki: "Keske hayatim için, (önceden bir seyler) takdim edebilseydim." Artik o gün hiç kimse (Allah'in) verecegi azab gibi azablandiramaz. (Fecr Suresi, 23-25)

Insan, Allah'a itaat etmekten ve O'na boyun egmekten baska hiçbir çaresi olmadigini kavramistir. Zaten aksini istese de yapamaz. Hatta isteyemez bile ...

Artik bu gün, Allah'in bütün insanlara vaat ettigi, inkarcilar için son derece acikli bir gündür. Kabirlerden çikisin ürkütücülügü ve toplanma gününün dehseti tartisilmazdir. Insanlar kendilerinden önce dünyadaki yasamini tamamlamis olan insanlarin da bu gerçekle karsilastiklarini, Allah'in vaadinin gerçeklesmis oldugunu böyle bir günde görmüslerdir. Ama artik bütün hersey için geç kalinmistir. Artik yapacak hiçbir sey yoktur. Böyle bir günden kimse asla kurtulamayacaktir.

Kimse Haksizliga Ugratilmaz

Yer, Rabbinin nuruyla parildadi, (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve sahidler getirildi ve aralarinda hak ile hüküm verildi, onlar haksizliga ugratilmazlar. (Zümer Suresi, 69)

Islenen her amelin sorgulanacagi bu günün ihtisami, Allah'in büyüklügüne, sonsuz adaletine, Cebbar (diledigini zorla da olsa gerçeklestiren), Kahhar (kahreden) ve Muntakim (intikam alan) sifatlarina yakisir sekilde olacaktir. Dünyada oldugu gibi ahirette de amellerin sorgulanip sonuçlandirilmasi Allah'in adaleti ile eksiksiz olarak görülecektir. O gün kurulacak olan "duyarli teraziler" ile herkes hak ettigi karsiligi bulacaktir. Kuran'da din gününde kurulacak olan hassas terazilerin bilgisi su sekilde verilmektedir:

Biz ise, kiyamet gününe ait duyarli teraziler koyariz da artik, hiçbir nefis hiçbir seyle haksizliga ugramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak biz yeteriz. (Enbiya Suresi, 47)

Dünya hayati boyunca yapilan her amel en küçük ayrintilar bile eksik kalmaksizin bu tartilara konulur. Bu tartinin ibresi sonsuz azaba veya sonsuz kurtulus ve mutluluga götürecek karari belirler. Yaptiklari iyilikler agir gelen insanlar cennete gidecektir, hafif kalanlar ise korkunç bir azapla azaplandirilacaklari cehenneme atilacaklardir. Ayetlerde söyle buyrulmaktadir:

Iste, kimin tartilari agir basarsa, Artik o, hosnut olunan bir hayat içindedir. Kimin tartilari hafif kalirsa, Artik onun da anasi (son duragi) "haviye"dir (uçurum). Onun ne oldugunu (mahiyetini) sana bildiren nedir? O, kizgin bir atestir. (Kaaria Suresi, 6-11)

Hesap Yerine Bir Sürücü ve Bir Sahitle Gelir

Hesap günü sorgulanma sirasinda tüm insanlarin yaninda bulunacak olan iki melegin bilgisi Kuran'da su sekilde verilmektedir:

(Artik) her bir nefis, yaninda bir sürücü ve bir sahit ile gelmistir. (Kaf Suresi, 21)

Din günü her yer Allah'in nuru ile aydinlanir. Bu büyük mahkemede taniklik yapacak olan elçiler ve sahitler hazir bulundurulur. Dünyada Allah'a kulluk etmeleri gerektigini insanlara hatirlatan ve ögütleyen peygamberler ve diger sahitler, hesap günü sorguya çekilecek insanlarin yanindadirlar. Bu sahitler hak ile hükmedeceklerdir. Hesap günü aslinda Allah'a kulluk etmesi gerektigini bildigi halde, bilmedigini iddia edebilecek hiç kimse olmayacaktir.

O gün hiç kimsenin, Allah'in huzurunda yaptiklarini inkar etmeye firsati veya imkani yoktur. Isledigi bütün hayirlar ve serler ortaya çikarilmistir. Gerçekleri inkar etse bile sahitler adil olacak ve onu yalanlayacaklardir. Rabbimizin huzurundaki bu büyük düzen içerisinde her ümmet, kendi imami ve kitabiyla gelecektir. Hz. Adem'den bu yana yasamis tüm toplumlarin birarada olacagi bu ortamda, sorgulamadaki düzen ve hesaptaki titizlik, Allah'in aklinin büyüklügünün ve sonsuz adaletini bize gösterir. Allah'in adaleti bir ayette söyle haber verilmektedir:

O gün sen, her ümmeti dizüstü çökmüs (veya toplanmis) olarak görürsün. Her ümmet kendi kitabina çagrilir. "Bugün yapmakta olduklarinizla karsilik göreceksiniz." (Casiye Suresi, 28)

Isitme Görme Duyulari ve Derileri Sahitlik Eder

O gün suçlu günahkarlarin isledikleri kötülüklere sahit olanlar da orada hazirdir. Müminlerin, yazici meleklerin ve Allah'in getirdigi sahitlerin yanisira, inkarcilarin aleyhine sahitlik edenlerin arasinda hiç beklemedikleri sahitler de vardir. Bunlar, insanin kendisini yalniz sandigi sirada dahi, Allah'in kendisini çepeçevre kusattigina dair en çarpici delillerdir. Inkarcilarin aleyhinde sahitlik yapacak olanlarin arasina, kendi isitme, görme duyulari ve derileri de eklenmistir. Her biri Allah'in izniyle konusur ve eksiksiz olarak söylemesi gerekenleri, sahit olduklarini bildirirler. Bütün bir ömür boyunca kullandiklari, kendilerine ait sandiklari uzuvlarinin bile insana ihanet etmesi o gün yasanacak olan psikolojik yikimi daha da arttirir. Kuran'da bu konunun anlatildigi ayetler su sekildedir:

Allah'in düsmanlarinin biraraya getirilip-toplanacaklari gün iste onlar, atese bölükler halinde dagitilirlar. Sonunda oraya geldikleri zaman, isitme, görme (duyulari) ve derileri kendi aleyhlerine sahitlik edecektir. Kendi derilerine dediler ki: "Niye aleyhimizde sahitlik ettiniz?" Dediler ki: "Herseye nutku verip-konusturan Allah, bizi konusturdu. Sizi ilk defa O yaratti ve O'na döndürülüyorsunuz. Siz, isitme, görme (duyulariniz) ve derileriniz aleyhinize sahitlik eder diye sakinmiyordunuz. Aksine, yaptiklarinizin birçogunu Allah'in bilmeyecegini saniyordunuz. Iste bu sizin zanniniz; Rabbiniz hakkinda beslediginiz-zanniniz, sizi bir yikima ugratti, böylelikle hüsrana ugrayan kimseler olarak sabahladiniz." Simdi eger sabredebilirlerse, artik onlar için konaklama yeri atestir. Ve eger onlar hosnut olma (dünya)ya dönmek isterlerse, artik hosnut olacaklardan degildirler. (Fussilet Suresi, 19-24)

Insan, yaptigi hersey için, makul bir açiklama tarzi gelistirebilir. Hatta buna kendisini bile inandirabilir. Bu açiklamalarin her zaman makul seyler olmasi da sart degildir. O an için tek istenilen, açiklamalarla karsi tarafi -ya da kendisini- ikna etmektir. Baska bir anlatimla, inanmak istedigi seye inanir ve onu savunmak için mantiklar gelistirir. Yaptigi açiklamalar da bu mantiga dayanmaktadir. Belki de bu nedenle Allah'in varligini dahi inkar edebilmek için ortaya sürdügü deliller kendince geçerli olmus ve bunlara dayanarak geçmis hayatinda inananlara karsi kararli bir mücadele yürütmüstür. Ama bu açiklamalarin ve tevillerin hiçbiri hesap gününde geçerli degildir.

O gün gururla ve güvenle savundugu açiklamalarin geçersizligini görecek, aleyhine sahitlik eden kendi uzuvlari karsisinda gizleyecek birseyi kalmadigini anlayacaktir. Kimsenin görmedigini zannettigi seyler, gizli yapilan isler teker teker ortaya dökülecek, kendi bedeni bunlari ikrar edecektir.

Yapayalniz Sorguya Çekilirler

Bu günün bir baska özelligi de, hem dünyada hem ahirette yandaslarindan yardim görecegini umanlarin, bunun aksine hesaba "tek olarak" çekilmeleridir. Böylece inkarcilar, Allah'tan baskasindan beklenti içinde olmanin ne derece anlamsiz oldugunu görecekler ve düstükleri yanilginin karsiligini da alacaklardir. Her insanin tek basina sorguya çekilecegi gerçegi Kuran ayetlerinde haber verilmistir:

Ve onlarin hepsi, kiyamet günü O'na 'yapayalniz, tek baslarina' geleceklerdir. (Meryem Suresi, 95)

Burada durup bir an için bu gerçegi daha ayrintili düsünmek gerekir. Yalniz kalmak insanlarin dünya yasamlarinda en fazla çekindikleri, özellikle zorluk anlarinda kendilerini korkutan duygulardan biridir. Tek basina birakilmak dünya sartlarinda dahi insanlar için en büyük azaplardan birisidir. Oysa ahiret günü söz konusu olan sadece yalnizlik degildir. Asil olan bir inkarcinin karsi karsiya kaldigi ve bir zulüm isledigini bildigi için siddetli korku duydugu hesap anidir. Kendisine güvenebilecegi, yardim veya medet umacagi kimse yaninda yoktur. Yakinlik veya merhamet konusunda yegane güvendigi kisiler olan ailesi bile onu tanimaz. Üstelik hersey kendi aleyhine dönmüs, kendi bedeni, kendi yaptiklari aleyhine açiklamalar yapmaya baslamistir. Kisacasi bu yalnizlik, tarifini kolay kolay yapamayacagimiz bir yalnizliktir.

Yalanci ilahlardan ve dostlardan yardim görmeyi ummalari gibi, kafirlerin bir baska yanilgisi da dünyada gizlice isledikleri günah ve kötülüklerin hesap gününde ortaya çikmayacagini sanmalaridir. Oysa Allah onlarin dünya hayatlarinda yaptiklari gizli, sakli her harekete ve söze sahittir. Bu gerçek ayetlerde söyle haber verilir:

Siz o gün arzolunursunuz; sizden yana hiçbir gizli (sey) gizli kalmaz. (Hakka Suresi, 18)

Her bir nefse yaptiginin tam karsiligi verildi. O, onlarin islediklerini daha iyi bilenir. (Zümer Suresi, 70)

Inkarcilarin tüm günahlari artik ortadadir. Hayati boyunca ailesine, en yakin dostuna dahi yalan söyleyen, sahtekarlik yapan, kendi çikarlari için herseyi göze alan, Allah'in elçilerini yalanlayan, onlarin anlattigi herseyi reddeden ve en sonunda bunlarin hiçbir zaman ortaya çikmayacagini ve mutlaka unutulacagini zanneden insanlar o gün yapayalniz sorgulanacaklardir. Tüm sirlari ortaya çikan bu insanlarin durumu Tarik Suresi'nde su sekilde anlatilmaktadir:

Sirlarin orta yere çikarilacagi gün; Artik onun ne gücü vardir, ne yardimcisi. (Tarik Suresi, 9-10)

O Gün Dostluk Akrabalik ve Yakinlik Yoktur

O gün insanin kendisinden baska birisiyle ilgilenmeye ne hali ne de imkani vardir. Insan dünyada iken degerli gördügü ve güvendigi ailesini bile düsünmez. Yasadigi olaylarin dehsetinden dolayi yalnizca kendi derdindedir. Dünya hayatinda en çok övündügü, soy agaçlarini hazirladigi, secerelerini çikardigi atalari, akrabalari ve çocuklariyla olan baglari artik kopmustur:

Böylece Sur'a üfürüldügü zaman artik o gün aralarinda soylar (veya soybaglari) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soylulugu veya birbirlerine durumlarini) sorusturmazlar da. (Mü'minun Suresi, 101)

Dünyada yakinlarinin malini, mevkisini ve destegini büyük güç sayip, bunlara siginanlarin güvendikleri kaleler yerle bir olmustur . Üstünlügü ve gücü atalarindan gelen ünvanlarda ya da maddiyatta arayanlar, din ahlakindan uzak bir hayat yasayarak bir kazanç sagladiklarini zanneden, hatta bunu bile bir üstünlük sayan insanlar, içine düstükleri hatayi anlamislardir. Bugün yalnizca imanin bir degeri vardir.

Dünya hayatinda dostluklarin olusmasi ve devam etmesi için en önemli sart genellikle kisinin karsisindaki insandan elde edecegi menfaattir. Menfaat ise istikbalini güvence altina alabilmek, ileriye yönelik bir yatirim yapabilmek, para, itibar, çevre edinebilmek amacini tasimaktadir. Oysa hesap gününde kimsenin zevk, heves ve sehvet pesinde kosacak hali kalmadigi için, tüm eski dostluklar bir anda unutulur. Kuran'da bu gerçek söyle bildiriliyor:

(Böyle bir günde) Hiçbir yakin dost, hiçbir yakin dostu sormaz. (Mearic Suresi, 10)

Din gününde yasanan korku öylesine büyüktür ki, her kim olursa olsun, bu korkunç azaptan kurtulabilmek için tüm sahip olduklarindan vazgeçer. Ugruna herseyi göze alarak elde ettigi zenginlikleri hiç önemsemez. Hatta sadece sahip olduklari degil, dünyadaki tüm zenginlikler onun olsa bile hepsini fidye olarak vermek ister. Siki sikiya elinde tuttugu tüm mali artik onun için hiçbir anlam ifade etmez. Allah yolunda harcama konusunda cimrilik ettigi mallarini gözünü bile kirpmadan feda eder. Ama artik çok geç kalmistir.

Ondan istenen; göz açip kapamasi kadar kisa sürecek olan dünya hayatinda, Allah'in kendisine verdigi nimetleri Allah yolunda kullanmasiyken, o bu zorlu günü gözardi etmis, hatta öldükten sonra bile dünyada kalan eserleriyle isminin anilacagini, itibarinin devam edecegini umut etmistir. Kuran'da içinde bulunduklari bu çikmaz durum su sekilde ifade edilmistir:

Eger yeryüzünde olanlarin tümü ve bununla birlikte bir kati daha zalimlerin olmus olsaydi, kiyamet günü o kötü azabtan (kurtulmak amaciyla) gerçekten bunlari fidye olarak verirlerdi. Oysa, onlarin hiç hesaba katmadiklari seyler, Allah'tan kendileri için açiga çikmistir. (Zümer Suresi, 47)

(Ibrahim) Dedi ki: "Siz gerçekten, Allah'i birakip dünya hayatinda aranizda bir sevgi-bagi olarak putlari (ilahlar) edindiniz. Sonra kiyamet günü, kiminiz kiminizi inkar edip-tanimayacak ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barinma yeriniz atestir ve hiçbir yardimciniz yoktur. (Ankebut Suresi, 25)

Dünyadayken pek çok sahtekarliga sahit oldugu halde, inkarcilarin hiçbiri dostluklarinin sahte oldugu gerçegini kabullenmek istemez. Birçok insan için yasadiklari dostluklar ve sevgiler "digerlerinden farklidir". Oysa hep ayni hataya düsmüsler, vefayi dünyada dahi hemen hemen hiçbir zaman yasamamislardir. Üstelik o gün görülecek olan azaba karsi yaptiklari teklif, inkar edenlerin dostluga bakis açilarini da ortaya koyacaktir. O gün, dünyadayken derin bir bagla bagli oldugu ailesi ve dostlari kurtulus fidyesi konumundadir. Kuran'da bu gerçek bize söyle haber verilmektedir:

(Böyle bir günde) Hiçbir yakin dost bir yakin dostu sormaz. Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabina karsilik olmak üzere, ogullarini fidye olarak vermek ister; Kendi esini ve kardesini, Ve onu barindiran asiretini de; Yeryüzünde bulunanlarin tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa. Hayir; (hiçbiri kabul edilmez). Dogrusu o (cehennem), cayir cayir yanmakta olan atestir. (Mearic Suresi, 10-15)

Mahser günü inkarcilarin yaptigi bu fidye teklifi onlarin gerçek karakterlerinin ortaya çikmasi açisindan oldukça önemlidir. Artik dünyadaki en yakin iliskilerin dahi menfaat ortadan kalktigi, kisilerin çikarlariyla çatismaya basladigi anda tüm degerini yitirdigi bir kez daha gözler önüne serilmistir. Oysa bu beyhude bir çabadir. Allah insanlari bu mallara sadece onlari denemek için varisçi kilmis ve onlara belli bir zaman belirlemistir. Bu sürenin tamamlanmasinin ardindan bunlari fidye olarak vermek istemeleri, inkarcilarin kavrayis bozukluklarini bir kez daha ortaya koyacaktir.

Amel Defterlerinin Verilmesi

Insanin dünya hayati boyunca yaptigi hersey, sag ve sol tarafinda bulunan melekler tarafindan kaydedilir. Hesap ani için hazirlanan defterler din gününde insanlara sunulur. Kisi yaptiklarinin hiçbirini reddedemez, çünkü yasadigi her an, amel defterine kaydedilmistir. Herkes kendi defterinden, ahiret için neler hazirladigini ögrenir. Müminler sag ellerine, kafirler ise sol ellerine defterlerini alirlar. Kimsenin zerre kadar haksizliga ugratilmadigi ve bir hardal tanesi kadar amelin dahi hesaba katildigi bu anda, müminlerle kafirlerin tavirlari çok farklidir. Müminler, büyük sevinç içinde defterlerini alip, okumalari için yaninda bulunanlara uzatirlar. Allah ayetlerde söyle buyurmaktadir:

Siz o gün arzolunursunuz; sizden yana hiçbir gizli (sey), gizli kalmaz. Artik kitabi sag-eline verilen kisi, der ki: "Alin, kitabimi okuyun. Çünkü ben, gerçekten hesabima kavusacagimi sanmis (anlamis)tim. Artik o, hosnut bir yasama içindedir. Yüksek bir cennette. Devsirilecek (meyve ve essiz ürün)leri pek yakindir. Geride kalan günlerde, 'pesin olarak sunduklariniza karsilik olmak üzere,' afiyetle yiyin ve için. (Hakka Suresi, 18-24)

Müminlerin bu sevinç ve çoskularina karsin kafirler kahredici bir utanç ve korku içindedirler. Kafirlerin defterleri sol ellerine verilir. En küçügünden en büyügüne kadar hiçbir isin eksik birakilmadan meleklerce yazilmis olan bu defter, Allah'in begenmedigi islerle doludur. Bu gerçek karsisinda inkar edenlerin korku ve saskinliklari ayette belirtilmistir:

(Önlerine) Kitap konulmustur; artik suçlu-günahkarlarin, onda olanlardan dolayi dehsetle-korkuya kapildiklarini görürsün. Derler ki: "Eyvahlar bize, bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük birakmayip herseyi sayip-döküyor?" Yapip-ettiklerini (önlerinde) hazir bulmuslardir. Rabbin hiç kimseye zulmetmez. (Kehf Suresi, 49)

Allah'tan korkmamak, O'na esler kosmak, O'na ibadet ediyor görünüp, O'ndan baskalarini da hosnut etmeye çalismak gibi, yalan, zina, kumar ve daha pek çok günah bu defterdedir. Inkarcilar Allah'i hakkiyla takdir edemedikleri için riyakar bir ahlakla hem dünyada istedikleri gibi yasayacaklarini, hem de istedikleri ibadetleri yapmis olmayi bir affedilme unsuru olarak öne sürebileceklerini zannederler. Iste böyle Allah'a ibadet etmeyen veya ibadet eder görünen kimseleri hesap gününde korku dolu bir saskinlik beklemektedir. Çünkü amel defterlerinde niyetleri dahi eksik birakilmamistir. Hak ettigi karsiligi alan inkarcilarin çaresizlik dolu pismanligi, söylediklerinden açikça belli olur. Kuran'da bu kisilerin o anki dehsetleri söyle bildirilir:

Kitabi sol eline verilen ise; o da, der ki: "Bana keske kitabim verilmeseydi. Hesabimi hiç bilmeseydim. Keske o (ölüm herseyi) kesip bitirseydi. Malim bana hiçbir yarar saglayamadi. Güç ve kudretim yok olup gitti." (Hakka Suresi, 25-29)

Allah'a ve ahirete kesin bilgi ile inanan, hayati boyunca hesap ani için hazirlik yapan müminler ile ahireti unutan, Allah'tan ve müminlerden yüz çeviren sol yanin adamlari arasindaki fark yine bir baska ayette su sekilde anlatilir:

Kimin de kitabi ardindan verilirse, o da, helak (yok olmay)i çagiracak, çilgin alevli atese girecek. Çünkü o, (dünyada) kendi yakinlari arasinda sevinçliydi. Dogrusu o, (Rabbine) bir daha dönmeyecegini sanmisti. Hayir; gerçekten Rabbi, kendisini çok iyi görendi. (Insikak Suresi, 10-15)

O Gün Insanlar Siniflara Ayrilirlar

Allah'tan geregi gibi korkup sakinmis ve dünyada O'nun rizasina uygun yasamis olanlarin bekledigi an gelmistir. Inananlar Rabbimizin kendilerine vaat ettigine kavusmanin çoskusunu yasarlar. Kafirlerin üzerinde ise hayatlari boyunca yasamadiklari kadar büyük, tarifsiz bir korku vardir. Iman edenlerin disinda bu dehseti yasamayacak olan yoktur. Müminlerle kafirlerin arasi ayrilir. Kuran'da bu günün bir ayirma günü oldugu söyle bildirilmistir:

Bu, sizin yalanladiginiz (mü'mini kafirden, hakliyi haksizdan) ayirma günüdür. (Saffat Suresi, 21)

Kuran'da o gün insanlarin siniflara ayrilacagi bildirilir. "Ashab-i Meymene" seklinde isimlendirilen müminler bir gruptur. "Ashab-i Mes'eme" ise kafirlerin olusturdugu, müminlerden ayrilan grubu temsil eder. Bunlarin yani sira müminlerin arasinda da Allah'a yakinlik ve Allah yolunda verilen mücadelede en öne geçmis olanlar vardir ki, Kuran'da bu insanlar "yarisip öne" geçenler olarak isimlendirilir:

O gün yüzler isil isil parlar. Rablerine bakip-durur. O gün, öyle yüzler vardir ki kararmis-eksimistir. Kendisine, beli büken islerin yapilacagini anlamaktadir. (Kiyamet Suresi, 22-25)

Iste o Ashab-i Meymene, ne (kutludur o) Ashab-i Meymene. Ashab-i Mes'eme ne (mutsuz ve ugursuzdur o) Ashab-i Mes'eme. Yarisip öne geçenler de, öne geçmis öncülerdir. Iste onlar, yakinlastirilmis (mukarreb) olanlardir. (Vakia Suresi, 8-11)

Cehennemin Gösterilisi

O gün herkes Allah'a dünyada yaptiklarinin hesabini verir. Cehenneme girecegini anlayip korku içinde olanlar, kisacik bir ömrü sonsuz bir hayata tercih etmenin verdigi sonsuz pismanlik içindedirler. Onlar kendilerine azabin dokunmayacagini, kiyamet gününün gerçeklesmeyecegini ve Allah'in onlari cezalandirmayacagini zannederek sözde rahat bir hayat yasarlarken, Allah onlari sarip kusatmis ve hiç ummadiklari bir anda yakalamistir. Artik hersey bitmis ve herkesin gidecegi yer belli olmustur. Ancak insanlar hemen birbirlerinden ayrilmazlar. Müminler cennete sevk edilmeden önce onlara da kafirlerle birlikte cehennem gösterilir. O gün mümin ya da kafir tüm insanlar cehennemin çevresinde diz çökecektir. Herkes cehennemin korku salan ugultusunu duyacak ve içindeki tüyler ürpertici görüntülere sahit olacaktir. Ancak sonra müminler kurtarilacak ve kafirler diz üstü çökmüs olarak birakilacaklardir. Ayetlerde bu gerçek söyle haber verilir:

Insan demektedir ki: "Ben öldükten sonra mi, gerçekten diri olarak çikarilacagim? Insan önceden, hiçbir sey degilken, gerçekten bizim onu yaratmis bulundugumuzu (hiç) düsünmüyor mu? Andolsun Rabbine, biz onlari da, seytanlari da mutlaka hasredecegiz, sonra onlari cehennemin çevresinde diz üstü çökmüs olarak hazir bulunduracagiz. Sonra, her bir gruptan Rahman (olan Allah)a karsi azginlik göstermek bakimindan en siddetli olanini ayiracagiz. Sonra biz ona (cehenneme) girmeye kimlerin en çok uygun oldugunu daha iyi biliriz. Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldigi bir karardir. Sonra, takva sahiplerini kurtaririz ve zulmedenleri diz üstü çökmüs olarak birakiveririz. (Meryem Suresi, 66-72)

Elbette müminlere cehennemin gösterilmesinin birçok hikmeti vardir. Cehennemin durumunu yakindan gören müminler, Allah'in kendilerine verdigi imanin ne kadar büyük bir ayricalik ve güzellik oldugunu çok daha derinden kavrarlar. Çünkü sahit olunan cehennem o kadar dehset vericidir ki, o azaptan kurtulmus olmak insan için tarifsiz bir mutluluga ve sükre vesile olacaktir. Müminler cehennemi görmekle kiyas yapma imkanina sahip olurlar. Böylece içinde insana verilecek en güzel nimetleri barindiran, ebedi kalacaklari cennetin degerini daha iyi anlarlar. Çünkü nimetin degeri ancak kiyasla anlasilir. Güzelliklerin yani cennet nimetlerinin degeri, Allah'in zulmedenlere verecegi karsilik görüldügünde daha iyi anlasilir. Imtihan olmak için geldigimiz dünyanin yaratilis hikmetlerinden biri de egitimdir. Insanlar burada dogruyu yanlisi, güzeli çirkini, iyiyi kötüyü tek tek görerek ve kiyas yaparak ögrenirler. Dünyada bu özellige sahip olmanin yolu ancak akil, vicdan ve en önemlisi de Allah korkusundan geçer.

Kiyamet, yaratilmislarin en hayirlilari olan müminler (Beyyine Suresi, 7) ile yaratilmislarin en kötüleri olan (Beyyine Suresi, 6) inkarcilarin birbirinden sonsuza kadar ayrilma vaktidir. Ayirma günü Kuran'da söyle belirtilmistir:

Ve resuller de (sahitlik için) belli bir vakitte getirildigi zaman (bu,) hangi gün için ertelenmisti? (Mü'mini müsrikten, hakliyi haksizdan) Ayirma günü için. Bu ayirma gününü sana ne bildirdi? O gün, yalanlayanlarin vay haline. Biz, öncekileri helak etmedik mi? Sonra arkadan gelenleri onlarin izinde yürütecegiz. Iste biz, suçlu-günahkarlara böyle yapiyoruz. O gün, yalanlayanlarin vay haline. (Mürselat Suresi, 11-19)

Bu ayirma günü ölümle baslar, dirilisle ve hesapla devam eder ve insanlarin ebedi yurtlarina yollanmasiyla son bulur. Kaf Suresi'nde kafirlerin ve müminlerin ebedi yurtlarina yaptiklari yolculuk söyle anlatilir:

O, ölüm sarhoslugu, bir gerçek olarak gelip de, (insana) "Iste bu, senin yan çizip-kaçmakta oldugun seydir" (denildigi zaman da). Sur'a da üfürülmüstür. Iste bu, tehdidin (gerçeklestigi) gündür. (Artik) Her bir nefis, yaninda bir sürücü ve bir sahid ile gelmistir. Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; iste Biz de senin üzerindeki örtüyü açip-kaldirdik. Artik bugün görüs-gücün keskindir. Onun yakini olan (ve yanindan ayrilmayan melek) dedi ki: "Iste bu, yanimda hazir durumda olan sey." Siz ikiniz (ey melekler), her inatçi nankörü atin cehennemin içine, Hayra engel olan, saldirgan süpheciyi, Ki o, Allah'la beraber baska bir ilah edinmisti. Artik ikiniz, onu en siddetli olan azabin içine atin. Onun yakin-dostu (saptirici) dedi ki: "Rabbimiz, ben onu kiskirtip-azdirdim. Ancak kendisi (haktan) uzak bir sapiklik içindeydi." (Allah buyurur:) "Benim huzurumda çekisip-durmayin. Ben size daha önce 'kesin bir uyari' göndermistim." "Huzurumda söz degisiklige ugratilmaz ve Ben kullara zulmedici degilim." O gün cehenneme diyecegiz: "Doldun mu?" O da: "Daha fazlasi var mi?" diyecek. Cennet de, muttakiler için, uzakta degildir, (o gün) yakinlastirilmistir. Bu, size vadolunandir; (gönülden Allah'a) yönelip-dönen (Islam'in hükümlerini) koruyan, Görmedigi halde Rahman'a karsi 'içi titreyerek korku duyan' ve 'içten Allah'a yönelmis' bir kalb ile gelen içindir. Ona 'esenlik ve baris (selam)la' girin. Bu, ebedilik günüdür. (Kaf Suresi, 19-34)

25. Sabah Yayinlari, Hayvanlar Ansiklopedisi, s.1776-1779