|
|
|
|
|
ABDULHAMİD HAN |
ABDÜLHAMİD HAN
Osmanlı padişahlarının 34'üncüsü olan Sultan II. Abdülhamid Han aklı, zekası ve ilmi fevkalade üstün olan bir zattı. Batılıların ve iç düşmanların asırlar boyunca devleti yok etmek için hazırladığı yıkıcı, sinsi planlarını sezip, önlerine aşılmaz bir set olarak dikildi. Hazırlayanları ve maşa olarak kullandıkları yerli işbirlikçilerini, sahte kahramanları işbaşından uzaklaştırdı.
İşte bu büyük zatın 10 şubat, 96. yıldönümü idi. Yıldönümü vesilesi ile Yıldız Üniversitesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi işbirliği ile iki açık oturumdan oluşan etkinlik düzenlendi. İlk panel Abdülhamid'in sağlık politikasıyla ilgiliydi. Oturum başkanlığını yaptığım bu panelde konuşmacılar özet olarak şunları anlattılar:
Prof. Dr. Hüsrev Hatemi; Abdülhamid'in çok iyi niyetli, sağlam karakterli ve vefalı bir insan olduğunu söyledi. Kendisinden çok devleti düşünürdü. 33 sene zalimlik yapmadan devleti ustalıkla idare etmişti. Ona atılan iftiralardan biri de pinti olduğuna dairdi. Bu çok çirkin bir suçlama olduğunu ifade etti. Aristokrat havada, halktan uzak yaşamamıştı. Atatürk'ün Abdülhamid'i küçümseyici veya kötüleyici bir sözünün olmadığını da ekledi.
Prof. Dr. Nil Sarı ise Abdülhamid'in sağlık alanındaki eserlerinden söz etti ve bazılarının fotoğraflarını gösterdi. Abdülhamid 90 adet gureba hastanesi, 19 adet belediye hastanesi, 89 adet askeri hastane ayrıca eğitim hastaneleri, kadın hastaneleri, akıl hastaneleri açmıştı. Bu hastaneler ülkemizden Lübnan'a, Yemen'den İsrail'e, Makedonya'dan Suriye'ye, Yunanistan'dan Libya'ya, Suudi Arabistan'dan Irak'a pek çok yerleşim bölgesine yayılmıştı. Ayrıca eczaneler, hapishane, sağlık merkezleri, fakirler, acizler ve hacılar için misafirhane de pek çoktur. Müthiş bir sağlık hizmetidir bu. Maalesef tahttan düştükten sonra bu eserlerin isimleri değiştirilmiş, bazıları yıkılmış ve bir kısmı da başka alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Kısacası bu büyük insan unutturulmak istenmiştir. Kasımpaşa, Haydarpaşa, Gülhane ve Mektebi Tıbbiye-i Şahane adlı eğitim ve üniversite hastanelerini açan da Abdülhamid olmuştur.
Doç. Dr. Adem Ölmez ise Abdülhamid Han'ın özellikle eğitim, sağlık, ulaşım ve asayişe önem verdiğini anlattı. Zamanında yeni bulunan aşıları ülkeye getirmiş, aşı ve kuduz hastalığı üzerine merkezler kurmuş, Bimarhaneleri yani akıl hastanelerini ıslah etmiştir. Akıl hastalarına zincir kullanımını yasaklayarak bugün bile saldırgan hastalarda kullanılan gömleği yerine koymuştur.
Dr. Şerif Esendemir konuşmasına Necip Fazıl'ın, "Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır." sözleriyle başladı. Abdülhamid'in tren yolları, bakteriyolojihane, cami ve mektepler yaptırdığını, çağına uygun yaşlılık politikası izlediğini, habitat yani biyosferi merkezi alan ekolojik politikaya önem verdiğini anlattı.
Bunları dinlerken aklıma hep başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan çağrışım yaptı. O da ülkeye duble yollar, hızlı trenler, Marmaray, üçüncü boğaz köprüsü, çok sayıda havaalanı gibi sayılamayacak eserler hediye etti. Sağlık alanında yeni hastaneleri hizmete açtı. Sağlık hizmetlerini halka yaydı. Eğitim alanını pek çok üniversite, sayısız derslik ve binlerce yeni öğretmenle destekledi güçlendirdi. Kısacası Abdülhamid'in çağdaş bir takipçisiyle karşı karşıyayız.
Abdülhamid Han'ı nasıl ki bir takım vicdansız, merhametsiz ve acımasız kişiler, iç ve dış düşmanların oyununa gelerek, maşası olarak bir saray darbesi ile düşürdülerse aynı komplo şu an başbakanımıza karşı düzenlenmektedirler. Bu ülkeye hizmet etmek bazılarının gözüne batmakta ve ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Rabbim Başbakanımızı korusunu2026 |
|
|
|
|
|
Bütün fıkıh kitaplarında da Kur'an-ı kerime cünüp ve abdestsiz iken dokunulamayacağı, cünüpken de okunamayacağı bildiriliyor. Bu açık hükme rağmen, ...
www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=3529
.
Mushaf abdestsiz tutulabilir mi?
|
Sual: Bir müslüman Mushafı abdestsiz tutabilir mi?
CEVAP
Peygamber efendimiz, Bekara sûresinin, (Hayzdan temizleninceye kadar kadınlarınıza yaklaşmayın) mealindeki 222. âyeti ile, Vakıa sûresinin, (Kur’an-ı kerime temiz olanlardan başkası dokunamaz) mealindeki 79.âyet-i kerimesini açıklayarak buyuruyor ki:
(Kur'ana ancak hadesten [abdestsizlikten, cünüplükten, hayz ve nifastan] temiz olan el değdirebilir.) [Nesai, Hakim, Beyheki, Taberani, Darekutni]
Bütün fıkıh kitaplarında da Kur’an-ı kerime cünüp ve abdestsiz iken dokunulamayacağı, cünüpken de okunamayacağı bildiriliyor. Bu açık hükme rağmen, mezhepsizlerin sözüne kanarak, Allahü teâlânın emrine, Resulullah efendimizin ve Onun vârisi âlimlerin sözlerine aykırı olarak hayzlı ve nifaslı iken namaz kılan, Kur’ana cünüp dokunan veya cünüpken okuyanlara yazıklar olsun.
Kur’ana abdestsiz dokunulamaz diyen kim? Elbette Allah ve Resulüdür. Mübarek gecelerde okumayı da dinimiz bildiriyor, Peygamber efendimiz bildiriyor.
İmam-ı Nesai, kütüb-i sitte denilen en kıymetli altı hadis kitabından birinin müellifidir. Yukarıdaki âyet-i kerimeyi de bütün İslam âlimleri aynı şekilde anlamıştır. Mason Abduh ve çömezleri ise Kur'ana abdestsiz de dokunulabilir demişse de onların sözü dinde senet değildir. Her biri birer fitne kaynağı olan mezhepsizlerin sözü dinde senet olamaz. Allah’ın ve Resulünün sözü dinde senettir. İslam âlimlerinin sözü dinde senettir. Allahü teâlâ da (Bilmiyorsanız âlimlere sorun) buyuruyor. Peygamber efendimiz de, (Âlimler rehberdir), (Âlimler benim ve diğer Peygamberlerin vârisidir) buyuruyor.
(Merakıl-felah) haşiyesi ve bunun tercümesi olan (Nimet-i İslam) kitabında diyor ki:
Cünüp, namaz kılamaz, Kur’an-ı kerim okuyamaz, Mushafa ve âyetlere dokunamaz, mescide, camiye giremez. Kâbe’yi tavaf edemez. Abdestsiz olarak da namaz kılamaz, tavaf edemez ve Mushafı tutamaz, yani bir âyet bile olsa, abdestsiz Mushafa el süremez.
Hayz ve nifaslıya yasak olanlar
19’cuların bâtıl dininde olanlarla, bazı mezhepsizler, kadın özel hallerinde, yani hayzlı ve nifaslı [lohusa] iken (Namaz kılar, oruç tutar ve Kur’an okur, bunu kadınların iyiliği için yapıyoruz) diyorlar. Hasta kadına bunları yaptırmak iyilik mi? İyilik, Allah’ın ve Resulünün emri ne ise ona uymaktır. Allahü teâlâ, (Bir işte anlaşmazlık olursa o işi Kur’ana ve sünnete arz edin), (Resulüm Kur’anı açıkla), (Bilmiyorsanız âlimlere sorun) buyuruyor.
Bu emirlere göre hayzlı, nifaslı şunları yapamaz:
1- Namaz kılamaz.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Hayzlı kadın namaz kılamaz.) [Buhari, Müslim]
(İstihazalı [özürlü], hayzı bitince yıkanır, namazını kılar, orucunu tutar.) [Darimi]
Aşağıdaki hadis-i şerifler de, istisnalar hariç, hayzın da cünüplük gibi olduğunu göstermektedir:
(Hayzlı ile cünübe rahmet melekleri yaklaşmaz.) [Nesai] (Hayz bittikten sonra ve sebepsiz guslü geciktirenlere rahmet getiren meleklerin yaklaşmadığı bildirilmiştir.)
(Hayzlı ile cünüp kadının saç diplerine su ulaşıyorsa, guslederken örgülerini çözmesi gerekmez.) [Ziya el Makdisi, Hattâbi]
Resulullah efendimiz, hanımına, (şu seccadeyi getir) dedi. O da, ben hayzlıyım deyince, (Hayzın elinde değil ya) buyurdu. (Müslim) [Demek ki hayzlıya bazı yasaklar var.]
2- Oruç tutamaz.
Hadis-i şerifte, (Hayzlı iken tutulamayan oruçlar kaza edilir, kılınmayan namazlar affolur) buyuruldu. Hayz veya nifas sebebiyle Ramazanda oruç tutmayan kadınların öteki Ramazana kadar kazalarını geciktirebilecekleri de Resulullah efendimiz tarafından bildirildi. (Buhari, Müslim)
3- Kur’an okuyamaz.
Hadis-i şerifte, (Hayzlı ve cünüp, Kur’an okuyamaz) buyuruldu. (Tirmizi)
4- Mushafa el süremez.
(Kur’ana temiz olanlardan başkası dokunamaz) mealindeki [Vakıa 79] âyeti açıklayan Allah’ın Resulü buyurdu ki:
(Kur’ana ancak [hadesten] temiz olan dokunabilir.) [Nesai]
Abdestsiz iken bile Mushafa dokunulmaz. (Dürer ve bütün fıkıh kitapları)
5- Camiye giremez.
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Cünübe ve hayzlıya mescide girmek helal olmaz.) [İbni Mace]
(Hayzlı, duaları okur, ancak musallaya [namaz kılınan yere] girmez.) [Buhari]
6- Tavaf edemez.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Hayzlı Beytullahı tavaf edemez, ancak veda tavafı affedilmiştir.) [Buhari]
(Tavafta namaz gibi abdestli olmak lazımdır.) [Tirmizi]
7- Cima edemez.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Sana kadınların ay hâlini sorarlar. De ki: o, bir rahatsızlıktır. Hayz halindeki kadınlardan uzak durun, temizleninceye kadar yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit de, Allah’ın size emrettiği yerden yaklaşın.) [Bekara 222]
Yahudiler hayzlı ile bir odada oturmaz, beraber yemek yemezdi. Eshab-ı kiram hayz halini sorunca Resulullah efendimiz, bu âyeti okuyup, (Cima hariç, her şeyi yapabilirsiniz) buyurdu. (Müslim)
Bir dinde reformcu, (Kadın, özel halinde Namaz ve oruç hariç, birçok ibadeti yapabilir, mesela Kur’an okuyabilir, mescide girebilir, tavaf yapabilir. Bu konular, çoğunluğa rağmen birer müctehid olan İbni Kayyım [İbni Teymiye’nin talebesi], zahiri fırkasından İbni Hazm ve felsefeci İbni Rüşd bunlara cevaz vermiştir) diyor. Bu üç kişinin hiçbiri Ehl-i sünnet değildir. Böyle konuşmaları dinde senet olmaz.
Sual: Arapça yazılar abdestsiz tutulur mu?
CEVAP
Âyet değilse, sadece Arapça yazılar ise abdestsiz tutulur.
Sual: Kur'anı abdestsiz olarak alıp okuyabilir miyiz?
CEVAP
Ezbere veya elimizi dokunmadan bakarak okuyabiliriz. Dokunarak okumak her mezhepte böyledir. Okuması değil dokunması haramdır.
Sual: Kur’an-ı kerim teyp kasetlerini de abdestli mi tutmalıyız?
CEVAP
Evet.
Sual: Abdestsiz elifcüzü tutulur mu?
CEVAP
Evet, tutulur.
Sual: Çocuğum Mushafı abdestsiz getirince bana günahı olur mu?
CEVAP
Olmaz. Fakat abdestli tutmaya alıştırmalıdır!
Sual: Arapça kitapları ve sûreler bulunan CD’leri abdestsiz birine veya gayrimüslime vermek uygun mu?
CEVAP
CD’lere Kur'an-ı kerim alınmışsa abdestsiz tutulmaz. Ama Arapça kitapları abdestsiz tutmak caizdir. Kitabı tutmak caiz olduğu gibi CD’sini de tutmak caizdir. İhtiyaç varsa gayrimüslime de verilir. Ama mushafı vermek uygun değil.
Sual: İçinde âyet-i kerimeler de olan din kitaplarını abdestsiz tutmak ve okumak caiz midir?
CEVAP
Evet caizdir, fakat âyetlere el ile dokunmamak gerekir.
Mushaf'ı abdestsiz tutmak
Sual: Naylonla kaplanmış olan Mushaf, abdestsiz tutulabilir mi?
CEVAP
Naylon, kapağa yapışık hâlde değilse Mushaf'ın kılıfı olmuş demektir, abdestsiz tutulabilir. Yani kılıf şeklindeyse tutulur, cilt kapağına yapışıksa tutulmaz.
Cünübün Kur'an okuması
Sual: İbni Hazm, (Hayzlının ve cünübün Kur'anı tutması ve okuması caizdir) demiş midir?
CEVAP
İbni Hazm'ın kendisi de, sözü de senet değildir. Selef-i salihini beğenmeyip, Ehl-i sünnetten ayrılarak Zahiriye fırkasına giren bir felsefecidir. (Keşf-üz-zünun)
Evet, dört mezhepten birinde olmayan bu felsefeci, (Hayzlının ve cünübün Kur'anı tutması ve okuması caizdir) diyor. (Muhallâ, s. 94)
Resulullah, Vakıa sûresinin, (Kur'an-ı kerime temiz olanlardan başkası dokunamaz) mealindeki 79. âyet-i kerimesini açıklayıp, (Kur'ana ancak hadesten [abdestsizlikten, cünüplükten, hayz ve nifastan] temiz olan el değdirebilir) buyuruyor. (Nesai, Hâkim, Beyheki, Taberani, Dâre Kutnî)
Üç hadis-i şerif meali daha:
(Hayzlı ve cünüp, Kur'andan bir şey okuyamaz.) [Tirmizi]
(Cünüp ile hayzlıya, mescide girmek helal olmaz.) [İbni Mace]
(Hayzlı kadın namaz kılamaz.) [Ebu Davud]
Dört mezhebin âlimleri de, Resulullah gibi açıklamışlardır. Mezhepsizlerin sözlerine itibar edilmez.
Âyete dokunmak
Sual: Para, perde, duvar gibi bir şey üzerinde İslam harfleriyle yazılı âyet-i kerimeye, tefsirine veya tercümesine dokunmak için abdestli olmak gerekir mi?
CEVAP
Evet, abdestli olmak farzdır. (İslam Ahlakı)
.Kur'ân-ı kerîme hürmet 17 ŞUBAT 1996
Mushafı her kitabın üstünde bulundurmalıdır. Üzerine başka hiçbir şey koymamalıdır. Kur'ân-ı kerîm okunurken, sessizce ve saygı ile dinlemelidir. Kur'ân-ı kerîme hürmet etmek, saygılı olmak için, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazdıklarını bilmek, öğrenmek lâzımdır. Bunlar bilinmezse, hürmet, saygı diye yapılan şeyler, saygısızlık, hürmetsizlik olur. Kur'ân-ı kerîme nasıl hürmet edileceğini, saygı gösterileceğini Ehl-i sünnet âlimleri kitaplarına yazmıştır. Herşeyden önce, Mushafı tutabilmek için abdestli olmak lâzımdır. Yalnız abdestsiz iken, ezberinde olan sûreleri okumak câizdir. Mümkün olduğu kadar kıbleye karşı oturup ve belden yukarıda tutmalı, e'ûzü besmele ile başlayarak okumalıdır. Mushafı her kitabın üstünde bulundurmalıdır. Üzerine başka hiçbir şey koymamalıdır. Kur'ân-ı kerîm okunurken, sessizce ve saygı ile dinlemelidir. Çalgı, oyun arasında, eğlence yerlerinde okumamalıdır. Uygunsuz okunurken, susturmak mümkün değilse, oradan uzaklaşmalıdır. Mushaf yapraklarını, satırlarını, kelimelerini ve bütün mübârek isim ve yazıları, hakîr ve aşağı yerlerde görünce hemen kaldırmalıdır. Mushafa ve din kitaplarına karşı ayak uzatmak mekrûhtur. Yalnız yüksekte iseler, mekrûh olmaz. Mushafı, okumasını bilmeyenin hayır ve bereket için evinde bulundurması sevâbdır. Kur'ân-ı kerîmi dinlemek farz-ı kifâyedir Kur'ân-ı kerîmi okumak sünnet, okunanı dinlemek ise, farz-ı kifâyedir. Bunun için Kur'ânı kerîm okunurken özrü, işi olmıyanların sessizce dinlemesi lâzımdır. İş görenlerin arasında ve câmide namaz kılanların yanında yüksek sesle Kur'ân-ı kerîm okumağa başlamak günâh olur. İbni Âbidîn hazretleri buyurdu ki: (Özrü olmıyanların Kur'ân-ı kerîmi dinlemeleri farz-ı kifâyedir. İş görenler, uyuyanlar ve câmide namaz kılan, va'z veren yanında yüksek sesle Kur'ân-ı kerîm okumağa başlamak günahtır.) Radyoyu, televizyonu, teybi açarak, okunan Kur'ân-ı kerîmi, dinlemeyenlere, iş görenlere duyurmak saygısızlık ve günâh olur. Radyodaki, Televizyondaki benzeri de olsa, yine hürmet etmeli, dinlemiyorsa kapatmalıdır. Cenâb-ı Hakkın ismini söylerken yalnızca Allah dememeli, yanında ta'zîm, hürmet ifâde eden, "teâlâ" "azze ve celle" gibi kelimeleri söylemelidir. Aynı şekilde, yalnızca Kur'ân dememeli, "kerîm" gibi ta'zîm, saygı, hürmet bildiren kelimelerle beraber söylemelidir. Kur'ân-ı kerîm kesetine de saygı gösterilmeli Teyp bandına Kur'ân-ı kerîm almak, kâğıt üzerine yazı yazmak gibidir. Kasetten dinlemekle hatim olmaz. Ancak Kur'ân-ı kerîmi öğrenmek, düzgün okuyabilmek, ezberlemek niyyeti ile kasete alınabilir. Bunlara da hürmet etmek lâzımdır. Bunları da yükseğe koymak, abdestsiz tutmamak, başka şeyler bulunan bandlar arasına koymamak, oyun, eğlence yerlerinde çalmamak lâzımdır. Kur'ân-ı kerîm dinlemek için kullanılan teyp, hiçbir zaman fısk, ya'nî günâh işlenen yerlere götürülmemeli ve bunlarda hiçbir zaman çirkin olan şeyler çalınmamalıdır. Radyoda veya teypte Kur'ân-ı kerîm dinleyen, radyoyu ve teybi yükseğe koymalı, bir iş yapmamalı, konuşmamalı, kıbleye karşı edeple oturmalıdır. Kur'ân-ı kerîmi dinledikten sonra, harâm olan şeyleri, aynı radyo ve teypten dinlemek, Kurân-ı kerîme karşı edepsizlik olur. Mushafı abdestli olarak ele almalı ve okumalı, sağ el ile tutmalı, dizden aşağı koymamalı, bitirince açık bırakmamalı, başka birşey yaparken kapayıp, yüksek bir yere koymalı, okurken konuşmamalı, konuşulursa tekrar E'ûzü okuyarak başlamalıdır. Mushafı ve içinde Kur'ân-ı kerîm bulunan bandı, teybi ayağa kalkarak almalıdır
Kur'ân-ı kerîme hürmet 5 ŞUBAT 1997..m oruç
Mushafı her kitabın üstünde bulundurmalıdır. Üzerine başka hiçbir şey koymamalıdır. Kur'ân-ı kerîm okunurken, sessizce ve saygı ile dinlemelidir. Kur'ân-ı kerîme hürmet etmek, saygılı olmak için, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazdıklarını bilmek, öğrenmek lâzımdır. Bunlar bilinmezse, hürmet, saygı diye yapılan şeyler, saygısızlık, hürmetsizlik olur. Kur'ân-ı kerîme nasıl hürmet edileceğini, saygı gösterileceğini Ehl-i sünnet âlimleri kitaplarına yazmıştır. Herşeyden önce, Mushafı tutabilmek için abdestli olmak lâzımdır. Yalnız ezberinde olan sûreleri, abdestsiz iken okumak câizdir. Mümkün olduğu kadar kıbleye karşı oturmalı ve Mushafı belden yukarıda tutmalı, E'ûzü Besmele ile başlayarak okumalıdır. Mushafı her kitabın üstünde bulundurmalıdır. Üzerine başka hiçbir şey koymamalıdır. Kur'ân-ı kerîm okunurken, sessizce ve saygı ile dinlemelidir. Çalgı, oyun ve eğlence yerlerinde, okumamalıdır. Uygunsuz okunurken, susturmak mümkün değilse, oradan uzaklaşmalıdır. Mushaf yapraklarını, satırlarını, kelimelerini ve bütün mübârek isim ve yazıları, hakîr ve aşağı yerlerde görünce hemen kaldırmalıdır. Kur'ân-ı kerîmi dinlemek Mushafa ve din kitaplarına karşı ayak uzatmak mekrûhtur. Yalnız yüksekte iseler, mekrûh olmaz. Mushafı, okumasını bilmeyenin hayır ve bereket için evinde bulundurması sevâbdır. Kur'ân-ı kerîmi okumak sünnet, okunanı dinlemek ise, farz-ı kifâyedir. Bunun için Kur'ân-ı kerîm okunurken özrü, işi olmıyanların sessizce dinlemesi lâzımdır. İş görenlerin arasında ve câmide namaz kılanların yanında yüksek sesle Kur'ân-ı kerîm okumaya başlamak günâh olur. İbni Âbidîn hazretleri buyurdu ki: "Özrü olmıyanların Kur'ân-ı kerîmi dinlemeleri farz-ı kifâyedir. İş görenler, uyuyanlar ve câmide namaz kılan, va'z veren yanında yüksek sesle Kur'ân-ı kerîm okumaya başlamak günâhtır." Radyoyu, televizyonu, teybi açarak, okunan Kur'ân-ı kerîmi, dinlemeyenlere, iş görenlere duyurmak saygısızlık ve günâh olur. Radyodaki, televizyondaki benzeri de olsa, yine hürmet etmeli, dinlemiyorsa kapatmalıdır. Cenâb-ı Hakkın ismini söylerken yalnızca Allah dememeli, yanında ta'zîm, hürmet ifâde eden, "teâlâ", "azze ve celle" gibi kelimeleri söylemelidir. Aynı şekilde, yalnızca Kur'ân dememeli, "kerîm" gibi ta'zîm, saygı, hürmet bildiren kelimelerle beraber söylemelidir. Teyp bandına Kur'ân-ı kerîm almak, kâğıt üzerine yazı yazmak gibidir. Kasetten dinlemekle hatim olmaz. Ancak Kur'ân-ı kerîmi öğrenmek, düzgün okuyabilmek, ezberlemek niyeti ile kasete alınabilir. Bunlara da hürmet etmek lâzımdır. Bunları da yükseğe koymak, abdestsiz tutmamak, başka şeyler bulunan bandlar arasına koymamak, oyun, eğlence yerlerinde çalmamak lâzımdır. Kur'ân-ı kerîm dinlemek için kullanılan teyp, hiçbir zaman fısk, ya'nî günâh işlenen yerlere götürülmemeli ve bunlarda hiçbir zaman çirkin olan şeyler çalınmamalıdır. Radyoda veya teypte Kur'ân-ı kerîm dinleyen, radyoyu ve teybi yükseğe koymalı, bir iş yapmamalı, konuşmamalı, kıbleye karşı edeple oturmalıdır. Mushafa hürmette kusur etmemeli Kur'ân-ı kerîmi dinledikten sonra, harâm olan şeyleri, aynı radyo ve teypten dinlemek, Kurân-ı kerîme karşı edepsizlik olur. Mushafı abdestli olarak ele almalı ve okumalı, sağ el ile tutmalı, dizden aşağı koymamalı, bitirince açık bırakmamalı, başka birşey yaparken kapayıp, yüksek bir yere koymalı, okurken konuşmamalı, konuşulursa tekrar E'ûzü okuyarak başlamalıdır. Mushafı ve içinde Kur'ân-ı kerîm bulunan bandı, teybi ayağa kalkarak almalıdır
.
.
|
XXXXXXXXXXX
İnsanların cahil bırakılmasıyla birlikte türetilen hocalar sayesinde Müslümanlar daha Kuran’a abdestli dokunulupp dokunulmayacağını bilmez hale geldiler. Kendi uydurduğu mezhebi empoze etmeye çalışan sapıklar da halkın bu cehaletinden istifade ederek “çok derin bir ilim sahibiymiş” gibi kasıla kasıla inkar edebiliyorlar.
Bunlardan birisi de “Mushafa yani Kur’ana abdestli dokunmak” meselesidir.
KUR’AN-I KERİMDE YOK(!)
Kuran-ı Kerim’de bulunan abdest ayetinde “namaza kalktığınız zaman” buyruluyormuş, başka bir şey için abdest alınması icap etmezmiş.
Aşağıda bu konudaki ayeti açıklayacağız ama oldu ki, Kuran’da “abdestsiz dokunmayın” diye bir ibare bulamadık. Ne yapacağız? Kuran’da bulamadık diye kendimize helal mi sayacağız? Kur’an-ı Kerimde içki içmek yasaktır ama içkiyi satmanın haram olduğunu alenen bildiren bir ayet yoktur. Buna göre içki satmak caiz midir? Kadın pazarlamayı alenen yasaklayan bir ayet yok diye caiz diyebilir miyiz?
Bid’at ehli böyle sorular karşısında susup kalırlar, cevap veremezler…
Daha önce çok defa bu konuyu ihvanlar.net sitemizde yazdık. Rabbimiz, Kuran’ında hep Resulüne yönlendiriyor. O ne verdiyse alın, O’na itaat edin, O’na isyan etmeyin, O’na isyan Allah’a isyandır, O’na itaat Allah’a itaattir buyuruyor…
“Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab 36)
“Resul size neyi verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının, Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr 7)
Daha fazlasına BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ
Dolayısıyla biz Kur’an-ı Kerimde bulamadığımız bir şeyi de eğer Resulüllah’ta görüyor isek ve O’nun bu konuda bir emri varsa göz ardı edemeyiz. Bu bir Müslümanın takınacağı tavır değildir. Bu konudaki hadisten delilimiz de ileri de gelecektir…
ULAŞILMAZ BİR KİTAP HALİNE GETİRİLMİŞ!
Kuran okumak için abdest almak “farz denilerek” ulaşılmaz bir kitap haline getirilmiş. Abdest gibi şartlar konularak halktan uzaklaştırılmış.
Ne yani! İnsanlara yakınlaştırmak, kolaylaştırmak için dini tahrip mi edeceğiz? Buna kimin yetkisi var?
Elbette yok… Yani bu çok saçma bir iddiadır ve sözde Kuran’ı sahiplenme adına çıkarılan aptalca bir söylentidir.
YAHUDİLER’DEN GELDİ İDDİASI
Bu Yahudilikten bizim dinimize geçen bir adetmiş. Yahudiler Tevrata kendi abdestlerini almadan dokunmazlarmış!
Daha önce bir hususun altını çizmiştik. Usul-ü Fıkıhta geçtiği üzere Allahu Teala ve Resulü neshetmediği, kaldırmadığı ve bizlere aktardığı müddetçe o bizim şeriatımızda da olabilir. Namazda ilk zamanlar Kudüs’e dönülmesi gibi. Orucun bizden öncekilere farz kılınması gibi. Şimdi Yahudilerde de var diye namazı mı bırakacağız? Bu bir itiraz sebebi olabilir mi? Olamaz… Ama adam insanları ikna etmek için Yahudi düşmanlığını kullanarak böyle akıl dışı bir iddiada bulunuyor…
Kur’an, Ahmet ağanın Mehmet ağanın değil Rabbimizin kelamı olması hasebiyle hürmete layık olan bir kitaptır. Abdest alınmasının emredilmesi ona olan hürmetin bir gereğidir. Ama Tirmurtaş Uçar Hocaefendi’nin dediği gibi hayvan kadar bile şuuru olmayan bazı hoca müsveddeleri Kuran’ı Kerimi herhangi bir kitap konumuna indirmek istiyor olabilirler. Şuurlanarak onlara çok ağır bir tokat vurmuş olacağız. Çünkü onlar cehaletten besleniyorlar…
KURAN’A ABDESTSİZ DOKUNULMAZ – AYET VE HADİSTEN DELİLLERİMİZ
Abdest ayetinde “Kuran’a dokunulmaz” ifadesi geçmiyor diye “Kuran’da yok” diyenler bu konuda delil olan şu ayetleri de çarpıtma peşine düşmüşlerdir.
Vakıa suresi
77. O, elbette değerli bir Kur’an’dır.
78. Korunmuş bir kitaptadır.
79. Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir.
80. Âlemlerin Rabb’inden indirilmedir.
“Ona ancak tertemiz olanlar dokunabilir”
Burada iki görüş var.
1- “ona” ifadesinin bir önceki ayette belirtilen “levhi mahfuza” işaret ettiği
2- “ona” ifadesinin “Kur’an-ı Kerime” işaret ettiği
1. manaya göre Kur’an korunmuş bir kitaptadır ve ona temiz olmayanlardan yani meleklerden başkası yani şeytanlar dokunamaz.
2. manaya göre ise Kur’an-ı Kerime gusül ve abdesti olmayanlar dokunamazlar.
Değerli kardeşlerimiz birinci manayı verenler olmuş ise de ikinci mana çok daha kuvvetlidir ve Müfessirlerin çoğu bu ayetin “Kuran’a abdestsiz dokunulmayacağına delil” olduğunu kabul etmişlerdir.
Çünkü Kur’an-ı Kerim bir bütündür ve bütün olarak ele alındığı takdirde hükümleri anlaşılmaktadır. Bakınız abdest ve teyemmümü emreden ayet-i kerime de nasıl bir ifade geçiyor:
“Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat o sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.” (Maide 6)
TEMİZLENİN VE TEMİZ OLANLAR DOKUNUR
Allahu Teala bu ayet-i kerimesinde insanlar için “tertemiz” ifadelerini kullanıyor ve abdest ile teyemmüm alınarak “tertemiz” olunmasını emrediyor. Vakıa suresinde de aynı ifade ile “tertemiz olanların” dokunabileceğini buyuruyor.
Sadece bu bütünlükten bile tertemiz olanların abdest alanlar olduğu ve Kur’an-ı Kerime tertemiz olanların el sürebileceği manası anlaşılmaktadır.
Yani formülünü şu şekilde yapalım:
Maide 6: Abdest-teyemmüm alın ve TERTEMİZ olun
Vakıa 79: O’na ancak TERTEMİZ olanlar dokunabilir…
Evet bu çok önemli ayrıntıya ileride yine dikkat çekeceğiz ama bizim Kur’an-ı Kerimi şerh eden, Şeriatın açıklayıcısı ve yaşantısıyla öğreticisi bir Peygamberimiz var.
Dinin nasıl yaşandığını canlı olarak gösteren peygamber Efendimizin de bu ayet-i kerimeyi destekleyen hadis-i şerifleri mevcuttur. Bu sebeple ayet daha kuvvetli bir delil olmaktadır.
İbn Ömer, “Kur’ân’a, sadece temiz olduğun zaman dokun” demiştir. Bir de, Rasulullah (Sallallahu aleyhi v sellem) Amr b. Hazm’a yazdığı mektupta şöyle buyurmuştur “Kur’ân’a temiz olandan başkası dokunmasın” yazmıştır.Kurtubî, 17/225; Mâlik b. Enes, Muvatta, K. el-Kur’ân 15/1; Darimi, Talak: 3; Taberani, El-Mecmuu’l-Kebir, Beyhaki, es-Sünenü’l-Kübra, Darekutni, Sünen, Hakim el-Müstedrek)
Ne Peygamberimizden, ne sahabeden ve de ashabından bunun hilafında bir beyanat yoktur…
KUR’AN-I KERİMDE TEMİZ OLANLAR KİMLER?
Kur’an-ı Kerimin diğer hiçbir yerinde meleklerden “tertemiz” gibi ifadeler ile BAHSEDİLMEZ. Tam aksine Kur’an-ı Kerimin bir çok yerinde insanların “tertemiz” olmasından bahsedilmiştir.
Ahzab 33. Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah’a ve Resülüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor
Zümer 73. Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: “Size selam olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi, ebedi kalmak üzere buraya girin.”
Ali İmran 164. Andolsun, Allah, mü’minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.
Tevbe 108. Onun içinde asla namaz kılma. İlk günden temeli takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) üzerine kurulan mescit (Kuba mescidi), içinde namaz kılmana elbette daha layıktır. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz onları sever
KUR’AN-I KERİM DE TERTEMİZDİR
Beyyine
2. Bu delil, tertemiz sahifeleri okuyan, Allah tarafından gönderilen bir peygamberdir.
3. O sahifelerde dosdoğru hükümler vardır.
abese
11- (Habîbim!) Hayır! (Bir daha böyle bir şey yapma)! Şüphesiz ki o (Kur’an ayetleri, kendisiyle amel edilmesi gereken) büyük bir öğüttür!
12- Artık dileyen onu düşünüp öğütlenir (veya onu ezberler)!
13- (O Kur’ân, Allah tarafından) değerli kılınmış (Levh-i Mahfûz’daki) pek kıymetli birtakım sahifelerdedir.
14- (O sayfalar ki; yedinci kat semada) yükseltilmiş ve (şeytanların ulaşmasından ve Allah kelâmı dışındaki her şeyden) tertemiz kılınmış
İNKARCILAR KÖŞEYE SIKIŞIYOR
Bakınız
Vakıa 80. ayette: “Âlemlerin Rabb’inden indirilmedir.” Buyruluyor
Abese 13-14. ayette: “tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir” buyruluyor
Maide 6. ayette Gusül ve abdest alanların tertemiz olduğunu buyuruyor
Vakıa 79. ayette de “Ona ancak tertemiz olanlar dokunabilir” buyuruyor.
Peygamber Efendimiz de: “Kur’ân’a temiz olandan başkası dokunmasın” buyuruyor…
Bütün bunlardan Rabbimizin katından indirdiği ve tertemiz olduğu beyan edilen bir Kitab’a, tertemiz olan insanların dokunabileceği açıkça anlaşılıyor…
Eğer inkarcıların iddia ettiği gibi “kutsal olan sadece ayetlerin maneviyatları” olsaydı Peygamber Efendimiz de böyle buyurmazdı. Demek ki önemli olan şey, Mushaf-ı şerife abdestsiz bir şekilde dokunulamamasıdır. İçerisinde Rabbimizin kelamının yazılı olması başlı başına bir sebeptir…
Peki, bu inkârcı sapıklar, tertemiz olan ve Rabbimizin katından indirilen ayetlerin içinde bulunduğu bir kitaba nasıl olur da “cünüp ve abdestsiz” olan bir insanın dokunmasına fetva veriyorlar ve hatta “oku sevap alırsın” diyerek insanları kendi bataklıklarına çekebiliyorlar?
Kimisi de eline aldığı usb bellekle “işte bunda da Kur’an yüklü, buna da mı abdestsiz dokunmayacağız” diyerek alay etmekte… Bunlar mürekkeb ile yazılmış olanı, “sanal” olandan ayırt edemeyecek kadar da mı ahmak ve cahil?
Rabbimiz şerlerinden Ümmet-i Muhammedi muhafaza eylesin… Amin..
www.ihvanlar.net
https://sorularlaislamiyet.com/kuran-i-kerim-meailini-abdestsiz-elimize-alip-okuyabilir...
Kur'an meali abdests
.Değerli kardeşimiz,
Kur'an meali abdestsiz okunabilir. Ancak Kur'an-ı Kerim ve meali bir arada ise, Mealli Kur'an-ı Kerim de Kur'an hükmünde olduklarından, abdestsiz tutulması caiz değildir.
Kur'an-ı Kerimi okumaya "Eûzü çekerek ve Besmele okuyarak" başlanır. Rabbimizin bu mukaddes kitabından gereğince yararlanmak için her halde yüce varlığına sığınmamız ve kendisinden yardım dilememiz lâzımdır.
Bir Kur'an-ı Kerim ele alınarak okunacağı zaman abdestli bulunmak gerekir. Okurken kıbleye dönmeli, toparlanıp saygılı bir duruma geçmelidir. Abdestsiz kimse kılıfsız (bir mahfaza içinde olmayan) Kur'an-ı Kerimi ele alamaz. Kutsal kitabı ancak temiz ve abdestli olan eller tutabilir.
Kur'an- Kerim, temiz yerlerde, avret yerleri kapalı olan kimselerin yanında, onu dinlemeleri şartı ile açıkca okunabilir. Pis yerlerde veya avret yerleri açık olanlarla başka işle uğraşanlar yanında açıkca okunması mekruhtur.
Dışarda bulunup okunan Kur'an-ı Kerime karşı saygılı bir vaziyet takınmayacak kimselerin işitecekleri şekilde aşikâre Kur'an okunması uygun değildir. Bu durum, Kur'an-ı Kerime saygısızlığı ve halk için de manevî sorumluluğu gerektireceğinden, buna sebebiyet vermemelidir.
Hattat olan bir yazar, yazacağı Kur'an-ı Kerim'in yapraklarını yüksekçe tutup ince olmayan bir kalemle ve temiz bir mürekkeble beyaz kâğıt üzerine yazmalı, satırlarını seyrekçe bırakmalıdır. Kur'an-ı Kerim nüshalarını pek küçük boyda ince kalemlerle yazmak, tenzihen mekruhtur. Bu mübarek nüshaların altın veya gümüşle süslenmesi, bir saygı ifade ettiğinden caiz görülmüştür.
Kur'an-ı Kerim'i, Hacer-i Esved'i, Kâbe'nin eşiğini hürmet için öpmek caizdir. Buna "Diyanet öpmesi" denilir. Mübarek bir adamın elini öpmeye de "Tahiyye öpmesi" denir.
(İmam Şafiîye göre ekmeği öpmek, mübah veya hasen olan bir bid'attır. Bu öpmek, Hanefîlerce de mübah görülebilir.)
Kur'an-ı Kerim'le, diğer din kitabları ile kaşında (yüzüğün taşında) Kur'an'dan bir şey yazılı yüzüğü elinde taşıyarak, bir zaruret bulunmadıkça, helâya (tuvalete) girilmez, hürmete aykırıdır. Bunları helâya girmeden önce çıkarmalı ve temiz bir yere bırakmalıdır.
Bir Kur'an-ı Kerim okunamayacak hale gelince, temiz bez parçası içine konup ayak basılmayacak bir yere gömülmelidir. Bu, Kur'anı bir küçümseme değil ona bir ikramdır. Bununla beraber üzerine toprak atılmamalı, tahtadan bir çatı yapılmalıdır. Bu gibi Kur'an-ı Kerimleri yakmak caiz değildir.
Kur'an'dan başka diğer din kitabları eskiyince hemen gömülebilir, hem de akar suya bırakılabilir, hem de içlerindeki mukaddes isimler silindikten sonra yakılabilirler. Bu gibi kitapların kâğıtlarına bir şey sarmak dine ve ilme karşı hürmetsizliği doğuracağından caiz olamaz.
İlave bilgi için tıklayınız:
- Âdet / hayız / regl halindeki kadın Kur'an-ı Kerim ve mealini okuyabilir mi; okurken başı örtmek gerekir mi?..
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
|
Bugün 3 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|