Mirasla ilgili hükümleri genel olarak belirleyen ayetler Nisa suresi 11 ve 12. ayet-i kerimelerdir.
Buna göre erkek çocuk iki hisse, kız çocuğu ise bir hisse alır.
Mirasta kız çocuklarına adaletsizlik mi yapılıyor?
İslamiyet gelmeden önce Araplarda kadının sabit ve belirli bir miras hakkı yoktu ve bu konuda ona keyfi davranılıyordu.
İslamiyet ile birlikte kadına toplumda hak ettiği yer ve değer kazandırılarak miras ayetleri ile kadının mirastan alacağı hisseler belirlenerek keyfi davranışların önüne geçilmiştir.
Dinimizin kadını değersiz sayması söz konusu değildir. Aksine konu ile ilgili ayetler ile getirilen düzenlemeler, İslamiyetin kadınların hukuki şahsiyetlerini tanıdığını, onların hak ve hukukunu belirlemeye özen gösterdiğini ve haklarının zayi olmaması için tedbirler aldığını ortaya koymaktadır.
Konu ile ilgili Nisa suresi 7-11-12 ve 176. ayetler dikkatlice ve bütün olarak incelendiğinde kadına adalet yönünden bir haksızlığın yapılmadığı gerçeği ortaya çıkacaktır.
Mirastan kadına erkeğin yarısı kadar hisse verilmesi, kadının mirasçı olarak sahip olabileceği bütün durumlar için değil, sadece kadının aynı anne-babanın çocuğu olarak erkek kardeşiyle birlikte mirasçı olması durumunda söz konusudur. Kadının erkeğin yarı hissesi kadar mirastan pay alması genel bir durum ve kaide olarak algılanmamalıdır. Bazen kadın erkek ile eşit hisse de alabilmektedir.
ALLAH Teâlâ’nın mutlak adaletine iman bir yana, sadece insaf ve hakkaniyet prensiplerine dayanarak ayetler ışığında konuyu ele alacak olursak, kadına erkeğin yarı hissesi kadar pay verilmesinde haklı sebepler olduğunu görürüz. Bu sebepler:
* Anne, eş, kız kardeş veya kız çocuk; ne olursa olsun kadının geçimi kendisine ait olmayıp, baba, oğul, koca veya erkek kardeşin sorumluluğu altındadır. Kadın, çoğunlukla kendisi dışında başkalarının geçiminden sorumlu değilken, erkek kendisiyle birlikte eşinin, kız kardeşinin, annesinin geçiminden sorumludur.
* Kadın, kendi mal varlığı üzerinde tasarruf serbestliğine sahiptir. Kadın zengin dahi olsa, aile geçimi masraflarına ortak olmak zorunda değildir. Bu nedenle kadının servetinde erkeğe göre bir haksızlık ortaya çıkacaktır.
* Kadının boşanma tazminatı olan mehir, erkeğin ödemesi gereken mali bir yüktür. Kadının böyle bir borcu yoktur.
* Kadın boşandığı takdirde iddet süresince, onun barınma, yiyecek, giyecek masraflarını karşılamak, kadını boşayan kocanın görevidir. Kadının ise kocasına karşı böyle bir sorumluluğu yoktur.
* Cihadın farz-ı kifaye olduğu durumlarda, bu cihada önce erkeklerin mal ve canlarıyla katılmaları gerekmektedir.
Görüldüğü gibi mali sorumluluklar bakımından kadın, erkeğe karşı eşit olmak bir yana, avantajlı bir konumda bulunmaktadır. Pek çok konuda mali sorumluluklar erkeğe yüklenmiştir.
İşte “nimet, külfete göredir.” esasına göre erkeğe mali sorumluluklarının ağırlığına uygun olarak iki hisse, kadına ise hemen hemen hiç mali yükümlülüğü yokken bir hisse verilmiştir. Buradaki amaç, erkeği kadından üstün tutmak değil, kadın ile erkeğin külfetleri ile nimetlerinin dengelenmesi düşüncesidir.
Eğer adalet ve hikmetin kaynağı olan ALLAH Teâlâ’nın bu paylaştırması adalet değilse, yeryüzünde adalet yok demektir.
.
Mirası erkek ile kadın arasında eşit paylaştırmak hak mıdır?
Elbette bu şekilde hak sahibinin hakkı yenmiş olmaktadır.
Mirastaki hisseler, kesin bir şekilde Allah Teala tarafından belirlenmiştir. (Erkeğe iki, kıza bir hisse) Şu veya bu sebeple bunun arttırılması veya azaltılması kesinlikle caiz değildir. Ancak varislerden biri kendi rızasıyla miras payından diğer bir varise kısmen veya tamamen bağışta bulunabilir.
Ülkemizde uygulanan miras kanunu, mutlaka uyulması şart koşulan bir hükme sahip değildir. Mirasçılar kendi aralarında miras paylaşımı hususunda anlaşamayıp mahkemeye başvuracak olurlarsa, miras dağılımı söz konusu kanunda göre yapılmaktadır. Yoksa, mirasçıların kendi aralarında anlaşıp terekeyi pay etmeleri kanuna aykırı değildir.
.
Miras taksimi, anne ve çocuklar arasında nasıl olur?
Soru: Miras taksimi, anne ve çocuklar arasında nasıl olur? Çocuklardan biri bu taksimata razı olmayıp mahkemeye müracaat etse ve miras medeni kanuna göre pay edilse, bunun sorumluluğu kime ait olur?
Miras taksimi tamamen Allah Tealanın emirleri doğrultusunda yapılmalıdır.
Geride hanım (anne) ve çocuklar kalmışsa, bu durumda anne 1/8 hisse alır, geri kalan da çocuklar arasında erkeğe iki, kıza bir hisse olmak üzere taksim edilir.
Taksimatı kabul etmeyip mahkemeye başvuran kimse, bunun vebalini ve sorumluluğunu yüklenir.
.
Kişi ölmeden önce mirasını vasiyet edebilir m?
Dinimizde varise vasiyet yoktur, hibe ve miras vardır.
Ölmeden önce yapılan mal dağılımı miras değil, hediye ve hibe olur. Bunun dini yönden bir sakıncası yoktur. Varise vasiyet yapılmaz.
Bir baba veya anne hayatta iken malını istediği şekilde tasarruf edebilir. Fakat geçimsizliğe, kardeşler arası kavgaya neden olmamak için haklı sebep olmadıkça eşit davranmak gerekir. Unutmayalım ki adil olmak demek, eşit davranmak demek değildir. Şartlara göre bir baba veya annenin hayatta iken böyle bir tasarrufta bulunması mümkün olabilir. Fakat haklı bir neden yokken bu şekilde davranması ve neticede kardeşler arası bir husumet meydana gelmesi halinde, sebep olduğu için baba-anne bundan sorumlu olacaktır.
Neticede evladın anneye-babaya bu nedenle küsme ve vazifelerini yerine getirmeme hakkı yoktur. Bir haksızlık söz konusu ise, hakların ve hükmün tartışmasız en adil şekilde verildiği hesap gününde karşılığını görecektir.
.XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
1 Yorum
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
ASHÂBÜ`L-FERÂİZ (MİRAS)
Islâm miras hukukunda belirli pay sahibi mirasçılar. Ferâiz`in tekili olan farîza, belirli pay demektir. Mirastaki payları tek tek belirlenen mirasçılara, belirli pay sahibi mirasçılar anlamında bu isim verilmiştir. Bu gruba giren mirasçılar onbir olup, değişik durumlara göre bunlar için kırk pay durumu (hâl) söz konusudur. Kitap, sünnet ve icma ile belirlenen bu onbir mirasçı ve paylarının dayandığı deliller şunlardır:
Kur`an-ı Kerîm`de şöyle buyurulur:
"Allah size (miras hükümlerini şöylece) emir ve tavsiye eder: Çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişinin payı vardır. Kızlar ikiden fazla ise, mirasın üçte ikisi onlarındır. Kız bir tane ise mirasın yarısı onundur. Ölenin çocuğu (oğul veya kız) varsa, ana ve babadan herbirine terikenin altıda biri verilir. Ölenin çocuğu olmayıp da ona ana ve babası mirasçı olduysa, üçte biri anasınındır. Ölenin erkek veya kız kardeşleri varsa, terikenin yine altıda biri anasınındır. Bu hükümler, miras bırakanın yapacağı vasiyetin infazından veya borcun ödenmesinden sonradır. Siz babalarınızdan ve oğullarınızdan hangisinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. Bu hükümler Allah`tan birer farîzadır. Şüphesiz Allah her, şeyi bilicidir, tam hüküm ve hikmet sahibidir. " (en-Nisâ, 4/11).
"Karılarınızın çocuğu yoksa terikenin yarısı sizindir. Eğer onların çocuğu varsa, size terikesinden (düşecek hisse) dörtte birdir. Bu da, onların yapacağı vasıyetin veya borcun ifasından sonradır. Eğer çocuğunuz yoksa, bıraktığınızdan dörtte biri onların (karılarınızın) dır. Şayet çocuğunuz varsa, terikenizden sekizde biri yine onlarındır. Bu da, yapacağınız vasiyetin veya borcun ödenmesinden sonradır. Eğer mirası aranan erkek veya kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olur ve onun (ana bir) erkek veya kız kardeşi bulunursa, bunlardan her birinin hissesi altıda birdir. Eğer ona bir erkek veya kız kardeşlerin sayısı birden fazla ise, onlar üçte biri zarara uğratılmaksızın oralarında eşit olarak taksim ederler. Bu hükümler yapılan vasiyetin ve varsa borcun ödenmesinden sonradır. Bu emirler size Allah`tan bir vasiyettir. A!!ah her Şeyi bilen, ve yarattıklarına çok yumuşak davranandır" (Nisâ, 4/12)
"Işte bunlar Allah`ın hükümleridir. Kim Allah`a ve Peygamberi`ne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan Cennetlere koyar ki onlar orada ebedî kalıcıdırlar. Bu, en büyük bir kurtuluştur" (en-Nisâ, 4/13).
"Kim de Allah`a ve Peygamber`ine isyan eder, Allah`ın sınırlarını açarsa, onu da -içinde daimi kalıcı olarak ateşe koyar. Onun için küçültücü bir azap vardır" (en-Nisâ, 4/14).
"Habibim, senden fetva isterler. De ki: " Âllah, babası ve çocuğu olmayanın mirası hakkındaki hükmünü şöylece açıklar: Eğer çocuğu ve babası olmayan bir erkek ölür, geride (ana-baba bir veya baba bir) bir tek kız kardeşi kalırsa mirasın yarısı onundur. Eğer mirasçı erkek kardeş ise, çocuksuz (ve babasız) ölen kız kardeşinin bıraktığının tamamını alır. Eğer aynı şartlarla kalan kız kardeş, iki veya daha fazla ise, erkek kardeşinin bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer erkek ve kız kardeşler birlikte mirasçı olmuşlarsa, erkeğin hissesi iki dişinin hissesi kadardır. Allah size, yanılırsınız diye, hükümlerini açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir" (Nisa, 4/176).
"Hısımlar Allah`ın kitabınca birbirine daha yakındırlar. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir" (el-Enfâl, 8/75).
"Ana-baba ile yakın hısımların bıraktıklarından erkeklere, ana-baba ile yakın hısımların bıraktıklarından kadınlara, azından da çoğundan da farz kılınmış birer hisse vardır" (en-Nisâ, 4/7).
Hz. Peygamber`in mirasla ilgili bazı hadisleri de şöyledir:
"Ferâiz (miras) ilmini öğreniniz ve öğretiniz. Çünkü ferâiz, ilmin yarısıdır" (Buhârî, Ferâiz, 2; Ebû Dâvud, Ferâiz, 1; Tirmizî, Ferâiz, 2)
"Miras hisselerini sahiplerine verin. Kalan miktar, en yakın erkek hısımındır" (Buhârî, Ferâiz, 5, 7, 9-10; Müslim, Ferâiz, 2-3; Tirmizî, Ferâiz,
Ibn Mes`ud (r.a.)`dan rivayet göre:
"Hz. Peygamber bir kız, oğlu kızı ve kız kardeş ile birlikte mirasçı olunca; kıza yarım hisseyi, oğul kızına üçte ikiyi tamamlamak için altıda biri, kız kardeşe de geri kalanı hükmetmiştir" (Buhârî, Ferâiz, 8, 12; Tirmizî, Ferâiz, 4; Ibn Mâce, Ferâiz, 2).
"Kız kardeşleri, kızlarla birlikte olunca asabe yapınız" (Buhârî, Ferâiz, 12; Dârimî, Ferâiz, 4).
"Ibn Büreyde şöyle demiştir: Peygamber (s.a.s.) nineye yanında anne olmadığı zaman altıda bir vermiştir" (Ibn Mâce, Ferâiz, 4).
Bazı miras hükümleri de icma deliline dayanır. Ana-baba bir kız kardeş bulunmayınca, baba bir kız kardeşin onun yerine geçeceği prensibi gibi.
Delillerde yer alan mirasçıların payları şöyledir:
A. Koca (Zevc) 1- Koca, ölenin (karının) çocukları veya oğlunun... oğlu veya kızı ile birlikte mirasçı olduğunda, terikenin dörtte birini alır. Ölenin kızından fürûu burada dikkate alınmaz.
2-Bunlar bulunmadığında yarısını alır.
B. Karı (Zevce) 1- Karı, ölen kocasının çocukları veya oğlunun... oğlu veya kızı ile birlikte bulunduğunda sekizde bir alır.
2- Bunlar bulunmadığında dörtte bir alır.
Eş (zevce) birden fazla ise her iki durumda belirlenen payı aralarında eşit olarak paylaşırlar.
C. Baba 1- Baba, ölenin oğlu veya oğlunun erkek fürûu ile birlikte bulunduğunda altıda bir alır.
2-Ölenin kızı veya oğlunun kızı yahut oğlunun... oğlunun kızı ile birlikte bulunduğunda altıda bir ve ilâve olarak asabe* sıfatıyla ashabü`l-ferâizden artanı alır.
3-Bu iki grup mirasçı bulunmadığından asabe olur. Başka mirasçı yoksa terikenin tamamını, varsa bunlardan artanı alır.
D. Anne
1- Ölenin çocukları veya oğlunun... oğlu veya kızı, yahut ölenin birden fazla erkek veya kız kardeşiyle birlikte bulunduğunda altıda bir alır.
2-Ölenin babası ve eşi ile birlikte bulunduğunda eşten artanın üçte birini alır. Bu durumda baba asabe olarak geriye kalanı alır.
3-Bu iki grup mirasçı bulunmadığında bütün terikenin üçte birini alır.
E. Dede Burada ashabü`l-ferâiz olarak pay sahibi olan dede, ölenin babasının babası veya onun babasıdır. Buna sahih dede (cedd-i sahih) denir. Annenin babası gibi ölen ile arasına kadın giren dedeye ise fasit dede denir ve miras hukuku bakımından zevi`l-erhâm* grubu içinde yer alır.
Baba sağl olmayınca dede onun yerine geçer. Buna göre dedenin dört hâli vardır. Ilk üç hâli babanınki ile aynıdır. Dördüncü hâl, babanın sağl olması hâli olup, bu durumda dede mirasçı olamaz.
F-Kız
1- Ölenin oğlu olmayıp da bir kızı varsa terikenin yarısını alır.
2-Aynı durumda iki veya daha fazla kız varsa, üçte ikiyi aralarında paylaşırlar.
3-Ölenin oğlu varsa asabe (bigayrıhi asabe) olur. Ashabü`l-ferâiz`den artanı oğul iki, kız bir hisse almak üzere paylaşırlar.
G. Oğulun Kızı Ölenin kızı bulunmayınca oğlunun kızı onun yerine geçer.
1-Ölenin oğlu veya kızı bulunmaz da, oğlunun... bir tane kızı olursa terikenin yarısını alır.
2-Aynı durumdaki oğulun kızı birden fazla ise, üçte ikiyi aralarında eşit olarak paylaşırlar.
3-Ölenin oğlu bulunmaz ve oğlunun kızı ölenin bir kızı ile birlikte bulunursa altıda bir alır.
4-Aynı durumda ölenin birden fazla kızı varsa oğulun kızı mirasçı olamaz.
5-Ölenin oğlu olmayıp da, onun oğul ve kızları beraber bulundukları takdirde, müşterek asabe olurlar ve ashabü`-ferâiz`den artanı ikili-birli paylaşırlar.
6-Oğlun kızları oğul ile birleştiklerinde mirasçı olamazlar.
H.Ana-Baba Bir Kız Kardeş
1-Bir tane ise terikenin yarısını alır.
2-Iki veya daha çok ise üçte ikiyi paylaşırlar.
3-Ölenin ana-baba bir kız kardeşi aynı durumdaki erkek kardeşiyle birlikte bulunurlarsa, müşterek asabe olurlar ve ashabü`l-ferâiz`den artanı ikili-birli paylaşırlar.
4-Ölenin kızı, oğlunun kızı ve oğlunun.... oğlunun kızı ile birlikte bulunurlarsa asabe olup kalanı alırlar.
5-Ölenin oğlu, oğlun oğlu, babası veya sahih dedesi ile birlikte bulunurlarsa mirasçı olamazlar.
Baba Bir Kız Kardeş
Ana-baba bir kız kardeş bulunmazsa baba bir kız kardeş onun yerini alır.
1-Bu durumdaki kız kardeş bir tane ise, terikenin yarısını alır.
2-Birden fazla iseler, üçte ikiyi eşit olarak paylaşırlar.
3-Bu durumdaki kız kardeş bir tane ana-baba bir kız kardeşle birlikte bulunurlarsa altıda bir alır.
4-Ana-baba bir kız kardeş birden fazla ise baba bir kız kardeş mirasçı olamaz.
5-Baba bir kız kardeş baba bir erkek kardeşle birlikte bulunursa, müşterek asabe olurlar, kalanı ikili-birli paylaşırlar.
6-Ölenin kızı veya oğlunun kızı ile birlikte bulunursa asabe olur ve kalanı alır.
7-Ölenin oğlu, oğlunun oğlu..., babası, dedesi, ana-baba bir erkek kardeşleri, asabe olan ana-baba bir kız kardeşleriyle beraber bulunurlarsa mirasçı olamazlar.
Ana Bir Kardeşler
1-Bir tane ise altıda bir alır.
2-Birden fazla iseler, terikenin üçte birini erkek-kadın ayırımı yapmaksızın eşit olarak paylaşırlar.
3-Ölenin oğlu kızı, oğlunun oğlu veya kızı, babası, dedesi ile birlikte bulunurlarsa mirasçı olamazlar.
K.Nine
Buradaki nineden maksat, araya fasit dede girmeyen, anne veya baba tarafından büyük annedir. Babanın annesi veya onun annesi, annenin annesi veya onun annesi gibi ki, bunlara sahih nine denir. Araya fasit dede girmesi hâlinde, ondan sonraki nineye fasit nine denir. Ölenin annesinin babasının annesi gibi. Bunlar miras hukuku bakımından zevi`l-erhâm içinde yer alırlar.
1-Sahih nineler mirasçı oldukları durumlarda altıda bir alırlar. Nine birden fazla ise bunu eşit olarak paylaşırlar.
2-Nine ana ile beraber bulunursa veya baba ve dededen nineler baba veya dede ile birlikte bulunurlarsa mirasçı olamazlar. Keza yakın derecedeki nine uzak olanı mirastan düşürür. (el-Cassâs, Ahkâmü`l-Kur`an; Ibnü`l-Arabî, Ahkâmü`l-Kur`an; Ibn Kesîr, Te,fsîru`l-Kur`anı`l-Azîm, miras ayetlerinin tefsiri; Ibn Rüşd, Bidâyetü`l-Müctehid, II, 322-329; Ibnü`l-Hümâm, Fethu`l-Kadîr, IV, 39 vd.; el-Mevsılî, el-Ihtiyâr, V, 85-86 vd.; Seyyid Şerif el-Cürcâni, Şerhu`s-Sirâciyye, s. 3-4, vd.; el-Kâsânî, Bedayıu`s Sanâyi`, III, 99; Fetâvâ`l-Hindiyye, I, 353; Bilmen, Hukuk, Islâmiyye ve Istılâhâtı Fıkhıyye Kâmusu, Istanbul 1951, IV, 507-535; Ebû Zehra, Ahkâmü`t-Tarikât ve`l-Mevârîs, Kahire, (t.y.) s. 121-180; Hamdi Döndüren, Delilleriyle Islâm Hukuku, Şahıs, Âile ve Çözümlü Miras, Istanbul 1983, s. 417-491)
.
MÎRÂS
Ölenin geride bıraktığı mal ve haklar. Çoğulu "mevârîs"tir. Kelimenin "VRS" kökünden "irs" mastarı, bir kimsenin malının ölümünden sonra şer'î mirasçılarına intikal etmesi demektir. Aynı kökten, "tevârüs"; karşılıklı mirasçı olmak veya bir kimsenin diğerine mirasçı olması; "vâris" mirasçı; "mûris", miras bırakan; "terike", ölenin bıraktığı miras anlamlarında kullanılır. Miras ilmi anlamında kullanılan başka bir terimde "Ferâiz"dir. Bunun tekili olan "farîza"; farz, belirli pay, hisse demektir. Ferâiz, İslâm miras hukuku terimi olarak kullanıldığında, belirli miras hisseleri anlamını ifade eder. Bu ilme "ferâiz" denmesi, miras âyetindeki; "Bu hisseler Allah'tan birer farîzadır" (en-Nisâ, 4/11) ifadesi ile, Ferâiz ilmini öğreniniz" (Tirmizi, Ferâiz, 2; İbn Mâce, Ferâiz, 1) hadisindeki "ferâiz" terimi sebebiyledir.
Miras veya ferâiz ilmi fıkıh terimi olarak; ölenin geride bıraktığı mal ve hakların belli ölçülerle, şer'î mirasçılara bölünmesinden söz eden bir ilimdir. Ferâiz ilminin amacı, hak sahiplerine haklarını ulaştırmaktır. Buna mirasın bölüştürülmesi denir.
Mirasın dayandığı deliller:
Miras; Kitap, sünnet ve icma delillerine dayanır. Miras hukukunda, icmâ bulunmadıkça kıyas veya içtihad yoluna gidilmez.
1. Kur'ân-ı Kerîm'den deliller:
Miras hükümleri en-Nisâ Sûresinin 7, 11, 12 ve 176. âyetleri ile el-Enfal Sûresi'nin 75. âyetinde şu şekilde belirlenmiştir:
a) Çocuklar ve ana-babanın mirası: "Allah size evlâtlarınızın miras taksimi hususunda, erkeklerin paylarının kızların iki katı olmasını emretmektedir. Eğer bütün çocuklar kız olup ve sayıları ikiden fazla ise, bunların payı ölenin bıraktığı malın üçte ikisidir. Eğer mirasçı bir tek kız ise mirasın yarısı onundur. Eğer ölen ana ve baba ile birlikte çocuklar da bırakmışsa ana ve babanın herbirini terekeden payı altıda birdir. Şayet ölenin çocuğu bulunmayıp da, mirasçı olarak ana ve babası kalmışsa, ananın payı üçte birdir. Eğer ölenin kardeşleri varsa terekenin altıda biri ananındır. Bu paylar, ölenin borçları ödenip, vasiyeti de yerine getirildikten soma hak sahiplerine verilir. Baba ve çocuklardan, hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu, siz bilemezsiniz. Bu, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz ki Allah, her şeyi çok iyi bilen, hüküm ve hikmet sahibidir" (en-Nisâ, 4/11).
b) Karı-kocanın mirası: "Eğer hanımlarınızın çocukları yoksa, bıraktıkları mirasın yarısı sizindir. Şayet çocukları varsa bıraktıkları mirasın dörtte biri sizindir. Bu paylar, ölenin vasiyeti yerine getirildikten ve varsa borcu ödendikten sonradır. Eğer siz çocuk bırakmadan ölürseniz, geriye bıraktığınız mirasın dörtte biri hanımlarınızındır. Şayet çocuklarınız varsa, bıraktığınız mirasın sekizde biri hanımlarınızındır. Bu paylar, yaptığınız vasiyetler yerine getirilip ve varsa borcunuz ödendikten sonra verilir" (en-Nisâ, 4/12).
c) Kardeşlerin mirası: Kelâle adı verilen kardeşlerin mirası, ana bir kardeş veya ana-baba bir yahut baba bir kız kardeş olmak üzere iki statüde toplanmıştır. Kelâlenin mirasçı olmasında ön şart, miras bırakanın baba veya erkek çocuklarının bulunmamasıdır.
Ana bir kardeşlerin mirası şöyle belirlenmiştir: "Eğer ölen bir erkek veya kadın, erkek usül veya fürûu bulunmaksızın mirasçı olunuyorsa, kendisinin (ona bir) erkek veya (ana bir) kız kardeşi bulunuyorsa, bunlardan herbirinin miras payı terekenin altıda biridir. Eğer bu kardeşler bundan daha çok iseler, bu takdirde kardeşler mirasın üçte birini zarara uğratılmaksızın aralarında eşit olarak paylaşırlar. Bu paylar, ölenin vasiyeti yerine getirilip ve varsa borcu ödendikten sonra verilir. Bunlar, Allah tarafından bir emirdir. Allah her şeyi bilen ve yarattıklarına çok yumuşak davranandır"(en-Nisâ, 4/12).
Yukarıdaki miras düzenlemesinin arkasından, aynı âyetlerin devamında, müeyyide niteliğinde şu iki âyet yer alır:
"İşte bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Kim, Allah'a ve Rasûlûne itaat ederse, Allah onu, altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Orada ebedî kalacaklardır. İşte büyük kurtuluş budur" (en-Nisâ, 4/13). "Kim, Allah'a ve Rasûlüne isyan eder ve Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu, ebedi kalacağı cehennem ateşine koyar. Ve onun için azaltıcı bir azap vardır" (en-Nisâ; 4/14).
Öz veya baba bir kız kardeşin mirası ise şöyle düzenlenmiştir. "Ey Peygamber! Senden fetva isterler". De ki: "Size usül ve füruu bırakmadan ölen kimse hakkında Allah fetva verir. Eğer bir kimse ölür ve onun çocuğu bulunmaz da, sadece bir kız kardeşi bulunursa, bıraktığı mirasın yarısı onundur. Ölen kız kardeş ise ve çocuğu da yoksa erkek kardeşi terekenin hepsini alır. Eğer mirasçılar iki kız kardeş ise, terekenin üçte ikisini alırlar. Eğer kardeşler erkek ve kadın olmak üzere ikiden çok iseler, bir erkeğin payı, iki kadının payı kadardır. Allah size sapıklığa düşmemeniz için bunları açıklar. Allah her şeyi çok iyi bilendir" (en-Nisâ, 4/176).
d) Zevi'l-Erhâmın mirası: Âyet veya hadislerde miras payları veya mirasçılık esasları belirlenmiş bulunanların dışında kalan diğer hısımlar için şu şekilde bir genel düzenleme yapılmıştır: Akraba olanlar, Allah'ın kitabına göre birbirlerine daha yakındırlar. Şüphesiz ki Allah, herşeyi çok iyi bilir" (el-Enfâl, 8/75).
Şu âyet de miras haklarından genel olarak söz eder: "Ana-baba ve hısımların miras olarak bıraktıklarında erkeklerin hissesi vardır. Kadınların da ana-baba ve hısımların bıraktıklarında hisseleri vardır. Bunlar az olsun çok olsun farz kılınmış bir hissedir" (en-Nisâ, 4/7).
Mirastan çevredeki bazı muhtaç kimselerin de yararlandırılması konusunda şöyle buyurulur: "Miras taksim olunurken, varis olmayan akrabalar, yetimler ve yoksullar da bulunursa, mirastan onlara da verin ve onlara güzel söz söyleyin" (en-Nisâ, 4/8).
2. Sünnet delili:
Hz. Peygamber'den mirasla ilgili çeşitli hadisler nakledilmiştir. Bazıları şunlardır:
"Miras paylarını, hak sahiplerine veriniz. Kalan miktar, en yakın erkek hısımındır" (Buhârî, Ferâiz, 5, 7, 9, 10; Müslim, Ferâiz, 2, 3; Tirmizî,Ferâiz, .
Müslüman kâfire, kâfir de müslümana mirasçı olamaz" (Buhârî, Hacc, 44, Meğâzî, 48, Ferâiz, 26; Müslim, Ferâiz, I ; Ebû Dâvud, Ferâiz, 10; Tirmizî, Ferâiz, 15).
"İki farklı dine mensup olanlar birbirine mirasçı olamaz" (Ebû Dâvud, Ferâiz, 10; Tîrmizî, Ferâiz, 16; İbn Mace, Ferâiz, 6; Dârîmî, Ferâiz, 29; Ahmed b. Hanbel, II, 187, 195).
Ubâde b. es-Sâmit (r.a)'in (ö. 45/665) şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Hz. Peygamber (s.a.s), mirastan iki nineye, bunu aralarında paylaşmak üzere hükmetti" (eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, Mısır, t.y, VI, 59). Abdullah b. Mes'ud (ö.32/652), Hz. Peygamber'in, murisin kızı, oğul kızı ve kız kardeşiyle ilgili bir uygulamasından şu şekilde söz eder: "Rasulullah (s.a.s), ölenin kızı için yarım, oğul kızı için üçte ikiye tamamlamak için altıda bir ve geri kalanın kız kardeşe verilmesine hükmetti" (eş-Şevkâni, a.g.e., VI, 58).
Mikdâm b. Ma'dikerîb (ö.87/705) zevi'l-erham'la ilgili şu hadisi nakletmiştir: "Kim bir mal bırakırsa, bu mirasçılarınındır. Ben, mirasçısı olmayanın mirasçısıyım. Gerekliği durumda diyetini öderim ve mirasçısı olurum. Dayı, mirasçısı olmayanın mirasçısıdır. Onun diyetini öder ve ona mirasçı olur" (Ebû Dâvud, Ferâiz, 8; Tirmizi, Ferâiz, 12; İbn Mâce, Diyât, 7, Ferâiz,9; Ahmed b. Hanbel, Müsned I, 28, 36, IV, 131).
3. İcmâ delili:
Bir tane ninenin tek başına altıda bir pay alacağı, ikiden fazla ninelerin altıda bir hisseyi aralarında eşit olarak paylaşacakları prensibi Sahabe ve Tâbiîlerin icmâı ile sabittir. Hz. Ebû Bekir (ö.13/634)'in halifeliği sırasında konu tartışılmış, Hz. Peygamber'den, altıda bir uygulaması nakledilince, bu yönde görüş birliği oluşmuştur (el-Mevsilî, el-İhtiyâr, Kahire, t.y., V, 90; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İstanbul 1983, s. 483).
Ferâiz ilminin önemi büyüktür. Çünkü hayatta iken yaptığı muamelelerin, ölümünden sonra devamı niteliğindedir. Hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: "Ferâiz ilmini öğreniniz ve onu insanlara öğretiniz. Çünkü o, ilmin yarısıdır, unutulur ve o, ümmetinden kaldırılan ilimlerin ilki olacaktır" (Tirmizi, Ferâiz, 2; İbn Mâce, Ferâiz, 1; Dârimi, Ferâiz, Buhârî, Ferâiz, 2; Ebû Dâvud, Ferâiz, 1). "Sizin ferâiz ilmini en çok bileniniz, Zeyd b. Sâbit'tir (ö. 45/665)" (Tirmizi, Menâkıb, 32; İbn Mâce, Mukaddime, 11).
Mirasın rükünleri üçtür:
I. Mûris: Vefat edip, geride miras bırakan kimsedir. Buna müteveffâ da denir.
2. Vâris: Kendisine miras intikal eden, yani terikede hissesi olan kimsedir.
3. Terike: Ölenin mal veya hak olarak geride bıraktığı şeyler olup, buna
"mîras", "mevrûs" ve "irs" adı da verilir. Haktan maksat; kısas, satış bedelini alabilmek için satılan malı ve borcu alabilmek için rehnedileni hapsetme hakkı gibi haklardır.
Bu üç rükünden birisinin bulunmaması halinde miras söz konusu olmaz.
Mirasçı olmanın sebepleri:
Mirasın söz konusu olabilmesi için üç şeyin bulunması gerekir. Mirasın sebep ve şartlarının bulunması, miras engellerinin ise bulunmaması gereklidir.
Mirasçı olmanın sebepleri üçtür. Nesep hısımlığı, evlilik ve velâ.
1. Hısımlık: Varisin, miras bırakana mirasçı olabilmesi için aralarında hısımlık bağının bulunması gerekir. Usûl, fûrû, yani ana, baba, dede ve nine gibi kendi neslinden gelinenlerle; çocuk, torun gibi kendi neslinden gelenler; yine ölenin kardeşleri ile amcalar bu hısımlardandır. Bunlar mûrise yakınlık derecesine göre mirasçı olurlar. Daha uzak olanın mirasçı olmasını önlerler, buna "hacbetme" denir.
Bu hısımlardan erkek vasıtasıyla mûrise bağlanan erkek hısımlara "asabe" denir. Ölenin babası, babasının babası veya oğlu, ya da oğlunun oğlu gibi. Bir de payları muayyen mirasçılar vardır ki, bunlara "ashâbülferâiz" * (farz sahipleri) denir. Bunlardan kalan mirası asabe* alır. Sadece asabe varsa, mirasın tamamı bunlara kalır. Farz sahipleri ve asabe yoksa, bunların dışında kalan ve ölenin uzaktan kan hısımı olan "zevilerhâm" mirasçı otur. Hala, dayı, kızın kızı gibi.
2. Evlilik: Geçerli bir nikâh akdi eşler arasında miras hakkı doğurur. Cinsel temasın olup olmaması sonucu etkilemez. Bu yüzden, zifaftan önce eşlerden birisinin ölümü halinde, diğeri ona mirasçı olur. Eşlerin miras haklarını belirleyen âyetin genel anlamı (bk. en-Nisâ, 4/12) ile Hz. Peygamber'in, cinsel temastan önce kocası ölen Berva' binti Vâşık'ı ölen kocasına mirasçı yapması bunun delilidir (ez-Zühayli, el-Fıkhul-İslâmî ve Edilletüh, Dımaşk 1405/1985, VIII, 250).
Ric'î (cayılabilir) talaktan dolayı iddet bekleyen kadın, iddetli iken, ölen kocasına mirasçı olur. Çünkü ric'î boşamada evlilik iddet süresince devam eder. Sağlam kocası tarafından bâin talâkla (kesin ayırıcı boşama) boşanan kadın, iddet beklerken kocası ölse, ona mirasçı olamaz. Çünkü bu durumda o, karısını mirastan mahrum etmek boşamakla itham edilemez. Eğer kansını, ölüm hastası olan bir erkek bâin talakla boşamışsa ve kadın iddet beklerken de ölürse, bu kadın ona mirasçı olur. Burada mirastan mahrum etmek amacıyla boşama ithamı söz konusudur.
3. Velâ: Bu, şârün belirlediği hükmî bir yakınlık olup, köleyi azat eden efendinin azad ettiği köleye mirasçı olmasını ifade eder. Hadiste; "Velâ, neseb bağı gibi bağ meydana getirir, satılmaz ve hibe edilmez" buyurulur. İbn Hibbân ve Hâkim bu hadisi sahihlemiştir. Hanefiler buna "velâul-müvâlât" veya "mevlâl-muvâlât"ı da eklediler. Bu, iki kişinin birbirine koruyucu ve diyet ödemede yardımcı olmak ve buna karşılık birbirine mirasçı olmak üzere anlaşmasıdır.
Mirasın Şartları
Mirasta hakkın sabit olması üç şartın gerçekleşmesi gerekir. Mûrisin ölümü, mirasçının hayatta olması ve bir miras engeli bulunmaması.
1. Mûrisin Ölmesi:
Mirasın söz konusu olması için, mûrisin gerçek, hükmî veya takdiri olarak ölmüş bulunması gerekir. Gerçek ölüm, ruhun bedenden ayrılması ile gerçekleşir. Görme, işitme veya başka bir delille sabit olur. Hükmî ölüm; hayatta olduğu bilinen veya muhtemel bulunan kimsenin ölümüne hâkimin hükmetmesiyle ortaya çıkar. Hayatta olduğu bilinen mürteddin (dininden dönen) dâru"l-harbe kaçması halinde hakim ölü sayılmasına hüküm verir. Bunun mirası, hüküm tarihine kadar mirasçı olan hısımlarına taksim edilir. Hayatta olması ihtimali bulunan kayıp kişinin (mefkûd) durumu mahkemeye intikal edince, gerekli süreler geçmişse, hakim vefatına hükmeder. Eşi iddet bekler ve serbest kalır. Mirası da hüküm sırasında hak sahibi olan varislere paylaştırılır. Takdiri ölüm; kişinin takdiren ölü kabul edilmesidir. Bu annesinden suç işleme yoluyla ölü olarak doğan cenîndir. Gebe kadına başkasının vurmasıyla cenînin ölü doğması gibi. Bu durumda suçluya, elli dinar (yaklaşık iki yüz gram altın para) gurre cezası tazminat olarak ödettirilir. Bu, tam diyetin yirmide biri kadar bir tazminattır. Ebû Hanife'ye göre, cenîn mirasçı olur ve kendisine mirasçı olunur. Çünkü onun suç işleme sırasında diri olduğu kabul edilir (İbnü'l-Hilmâm, Fethu'l-Kadîr, Mısır, 1315/1317 H., IV, 440-445; İbn Kudâme, el-Muğnî, Kahire 1970, VI, 320; ez-Zühayli, a.g.e., VIII, 253; Hamdi Döndüren, a.g.e., s.119-121; bk. "Gurre, Mefkûd ve Cenîn" maddeleri).
2. Mirasçının Hayatta Olması: Murisin ölümü sırasında varisin hayatta olması gerekir. Bu yüzden, muristen önce ölen bir hısım, daha sonra ölen murisine mirasçı olamaz. Muris vefat ettiği zaman, ana karnında bulunan çocuğu da (cenîn) sağ doğmak şartıyla mirasçı olur.
3. Miras Engeli Bulunmaması:
Miras engelleri şunlardır:
a) Öldürme:
Mûrisini öldüren bir kimsenin, bir an önce onun servetini elde etmek için öldürme ithamı vardır. Hısımını öldüren kimsenin onun mirasından mahrum olacağı konusunda mezheplerin görüş birliği vardır. Ancak hangi çeşit öldürmelerin miras engeli olacağı hususu mezhepler arasında ihtilâflıdır. Hadiste; "Katil için miras yoktur" (Ebû Dâvud, Diyât, 18; Tirmizî, Ferâiz,17; Ahmed b. Hanbel, I, 49) buyurulur. Hanefilere göre, kısas veya keffâret cezasını gerektiren öldürme çeşitleri mirasa engel olur. Bunlar da şu çeşit öldürmelerdir:
Kasden öldürme: Mûrisi silâh veya kesici bir aletle kasden öldürmek gibi. Buna günah ve kısas gerekir, keffaret gerekmez. Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre, insan öldürebilecek büyük taş vb. her şeyle, kasden öldürme suçu meydana gelir.
Kasda benzer şekilde öldürme. İnsan öldürmede kullanılmayan, sopa, değnek gibi bir şeyle vurup öldürmek gibi... Cezâsı: Keffâret, âkile* üzerinde diyet ve günahtır. Birisini yanlışlıkla öldürme: Ava atıp, insanı öldürmek gibi... Cezası; keffâret, âkıle üzerine diyettir. Ahiretteki günahı kaldırılmıştır.
Hata sayılan öldürme: Uykuda veya uyanık iken birisinin üzerine düşüp ölümüne sebep olmak gibi. Cezası; hataen öldürmenin aynidir (es-Serahsi, el-Mebsût, Mısır 1324-1331/1906-1912; XXV, 59-68; el-Kâsâni, Bedayiu's-Sanâyi, Mısır 1327-28; M. Cevat Akşit, İslâm Ceza Hukuku ve İnsanî Esasları, s. 55-56).
Dolaylı yoldan ölüme sebebiyet verme (tesebbüb) mükellef olmayanın öldürmesi, meşrû savunma halinde öldürme ve mükrehin öldürmesi miras engeli değildir.
İmam Şâfii'ye göre, öldürme fiilini işleyen herkes öldürülene mirasçı olamaz. Kastın bulunup bulunmaması, öldürenin mükellef olup olmaması sonucu etkilemez. Mâlikîler ise, katilde kasıt ve tecâvüzü esas alırlar. Buradaki görüş ayrılığı, miras engeli bildiren hadisteki "kâtil" sözcüğünün kapsamındaki belirsizlikten doğmuştur (bk. Muhammed Ebû Zehra, Usûlül-Fıkh, Kahire, t.y., s.126, 127).
b) Din Farkı:
Mûrisle vârisin ayrı dinlerden oluşu bir miras engelidir. Bu konuda İslâm hukukçularının görüş birliği vardır. Müslüman kâfire, kâfir de müslümana nesep hısımlığı veya evlilik akdi bulunsa bile mirasçı olamaz. "Müslüman kâfire, kâfir de müslümana mirasçı olamaz" (Buhâri, Hacc, 44; Meğâzî, 48, Ferâiz, 26; Müslim, Ferâiz, l; Ebu Dâvud, Ferâiz, 10). "İki ayrı dine mensup olanlar, birbirine mirasçı olamaz" (Ebû Dâvud, Ferâiz, 10; Tirmizi, Ferâiz, 16; İbn Mâce, Ferâiz, 6) hadisleri buna delildir. Bunun sebebi, müslümanla gayri müslim arasında velâyet bağının kesik olmasıdır.
Bu duruma göre, meselâ; müslüman bir erkekle gayri müslim olan karısı arasında mirasçılık cereyan etmeyeceği gibi, bunlardan doğan çocuklar da babaya tabi olarak müslüman sayılacaklarından onlarla gayri müslim olan anneleri arasında da mirasçılık cereyan etmez.
Ancak Muaz b. Cebel ve Muâviye ile Tâbiîlerden Mesrûk b. el-Ecdâ', Saîd b. el-Müseyyeb, İbrâhim enNahâî ve diğer bazı bilginler aksi görüştedir. Bunlara göre; Müslüman kâfire mirasçı olur. Fakat kâfir müslümana mirasçı olamaz." Dayandıkları delil şu hadislerdeki genel anlamdır: "İslâm yücedir, onun üzerine yücelinmez" (Buhârî, Cenâiz, 79) "İslâm arttırır, eksiltmez" (Ebû Dâvud, Ferâiz, 10; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 230, 236). Bu konuda sahabe uygulaması da vardır. Bir yahudi vefat edince, biri yahudi diğeri müslüman olan iki oğlu kalmıştı. Yahudi olan oğlu bütün mirası almak isteyince, müslüman olan oğlu mahkemeye başvurdu ve hak istedi. Davaya bakan Muaz b. Cebel (ö.18/639) müslümanı yahudiye mirasçı yapmıştır (el-Askalânî, Bülûgul-Merâm, Terc. ve Şerh, A. Davudoğlu, İstanbul 1967; III, 206).
Çoğıınluk İslâm hukukçuları, müslümanla kâfir arasında mirasın olamıyacağını ifade eden hadisleri bu konuda ana delil kabul etmiş, azınlığın dayandığı hadisleri doğrudan mirasla ilgili görmemiştir.
Diğer yandan gayri mûslimler birbirine mirasçı olabilirler. Çünkü küfür ehli tek millet sayılır. "Ehl-i, küfür birbirinin velisidir" (el-Enfâl, 8l73) âyetinin genel anlamı bütün gayri müslimlerin hepsini kapsamına alır. "Hakkın dışında sapıklıktan başka ne vardır" (Yûnus,10/32) âyeti de bunu ifade eder. Yalnız Mâlikîler, "İki ayrı dine mensup olanlar birbirine varis olamaz" hadisinin, hristiyan ve yahudilerin kendi aralarındaki mirasçılığını da kapsadığını söylerler.
Mürtedin mirası:
İslâm'ı terkeden kimseye "mürted" * denir. Mürted mânen ölmüş sayıldığı için, o ne müslüman ve ne de kâfire mirasçı olamaz. Mürtedin mirasının başkalarına intikali konusunda ise görüş ayrılıkları vardır.
Ebû Hanife'ye göre, irtidattan önce kazandığı mal varlığı müslüman varislerine gider..Sonra kazandıkları ise beytü'l-mâle "fey" geliri kaydedilir. (bk. "Fey" ve "Ganîmet" maddeleri). Mürted kadınsa, bütün mirası müslüman mirasçılarına intikal eder.
İmam Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre, irtidattan önce ve sonra kazandığı malları müslüman varislerine intikal eder. Bu iki müçtehid, erkek ve kadın mürted arasında miras bakımından bir ayırım yapmaz.
Şâfiî, Mâliki ve Hanbelilere göre, aslî inkârcıda olduğu gibi mürted mirasçı olamaz ve ona da başkası mirasçı olamaz. Bütün malı, beytü'l-mal için fey' geliri kaydedilir. Çünkü o, irtidat etmekle, İslâm toplumuna karşı harp ilân etmiş sayılır ve servetine de harbînin malına uygulanan hükümlerin uygulanması gerekir. Ancak bu hükümler, mürted irtidadı üzere ölürse uygulanır. Hayatta olduğu sürece malı bekletilir. İslâm'a dönerse, malı kendisine verilir (İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, Mısır 1315-/1317, IV, 390 vd.; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müçtehid, Mısır, t.y., II, 322-329; ez-Zühaylî, a.g.e, VIII, 263-266).
c. Tebealık Farkı (İhtilâfu'd-dâreyn):
Müslümanlar hangi devletin tebeası olurlarsa olsunlar birbirlerine mirasçı olurlar. Müslüman için başka başka devletin tebeası olmak miras engeli değildir. Meselâ; Türkiye'deki bir müslüman, Mısır'daki müslüman bir hısımına mirasçı olabilir. Çünkü Dârul-İslâm müslümanlar için tek vatan sayılır. Daha sonra kâfirlerin Darul-İslam'a egemen olması ve buralarda ayrı sistemlerin ve rejimlerin olması veya bağlantının kopuk olması da sonucu değiştirmez. Bu yüzden, bir müslüman Dâru'l-Harpte ölse, ona Dârul-İslâm'da yaşayan varisleri mirasçı olur.
Ülke ayrılığı gayri Müslimler için bir miras engeli teşkil eder. Meselâ; İslâm tebeasındaki bir gayri müslim, yabancı tebealı gayri müslim bir hısımına mirasçı olamaz. Burada, mirasçılık "velâyet bağı" esasına dayanır. Bu bağ kopunca mirasçılık hakkı da ortadan kalkmaktadır. Ancak ülkeler sulh anlaşmaları yaparak, karşılıklı miras ilişkilerini düzenleyebilirler.
Malikî, Hanbelî ve Zâhirîlere göre tebealık farkı hiç bir şekilde miras engeli doğurmaz (ez-Zühayli, a.g.e., VIII, 266 vd.; es-Sibâî, Şerhu Kanuni'l Ahvâliş-Şahsiyye, Dımaşk 1959, II, 46-47).
d) Kölelik:
Kölelik hali de miras engelidir. Bu statüde olan kimse hısımlarına mirasçı olamaz. Çünkü köle, bir mala; mülk edinme sebepleriyle matik olamadığı gibi miras yoluyla da malik olamaz. Onun elindeki şeyler efendisine ait bulunur. Eğer o, mirasçı yapılırsa, mülk kendiliğinden efendisine geçeceği için sebepsiz yere, bir yabancı mirasa sokulmuş olur ki, bu icmâa göre bâtıldır:
Bu engellerden mûrisini öldürme ve kölelik tek yanlıdır. Bunlar yalnız kendileri başkasından miras alamaz. Fakat başkası kendilerine mirasçı olabilir. Bunlara, murisin ölüm tarihinin belirlenememesi ve mirasçının kim olduğunun bilinememesi gibi başka engeller de eklenmiştir (bk. el-Meydânî, el-Lübâb, Kahire, ts., IV, 188, 197; ez-Zeylaî, Tebyînü'l-Hakâik, el-Motbaatü'l-Emiriyye tab'ı, VI, 239 vd.; İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, Mısır, t.y., V, 541-543).
.
HACB
Örtmek, engel olmak, mahrum bırakmak. Daha yakın bir mirasçının bulunması sebebiyle bir vârisin tamamen veya kısmen mirastan mahrum olması" anlamında bir İslâm miras hukuku terimi. Bir kimseyi mirastan mahrum bırakan vârise "hâcib", mirastan mahrum bırakılan kimseye "mahcûb" veya "sâkıt" (düşen) denir. Aslında mahcub mirasçıdır. Kendisini hacbeden bulunmadığı takdirde mirastan hissesini alır.
Hacb; hacb-ı hırman (bir vârisi mirastan tamamen mahrum etmek) ve hacb-ı noksan (bir vârisin hissesini çoktan aza indirmek) diye ikiye ayrılır.
Hiçbir zaman mirastan mahrum olmayan kimseler: Baba, oğul, koca, kız, anne, hanım. Bunlar her durumda mirasçıdır. Çünkü bunlardan oğul dışındakiler mirasta belirli hisse sahibi (ashab-ı ferâiz)dir. Hisseleri Nisâ suresi onbir ve onikinci ayetlerle tayin edilmiştir. Oğul ise birinci sınıftan asabedir. Bu sayılan kimseler, başka mirasçı bulunduğunda hisseleri azalabilirse de, tamamen mirastan mahrum olmazlar. "Allah size, çocuklarınız(ın alacağı miras) hakkında, erkeğe kadının payının iki mislini tavsiye eder; (çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer (çocuk) yalnız bir kadınsa (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da ana babası ona vâris oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa anasının payı altıda birdir. (Bu hükümler, ölenin) yapacağı vasiyetten, ya da borcundan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin fayda bakımından size daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Bunlar Allah'ın koyduğu farzlardır. Şüphesiz Allah bilendir, hikmet sahibidir. Eğer çocukları yoksa eşlerinizin yapacakları vasiyetten ve borçtan sonra geriye bıraktıkları mirasın yarısı sizindir. Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Sizin de çocuğunuz yoksa yapacağınız' vasiyyet ve borçtan sonra bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Çocuğunuz varsa bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Eğer (ölen) erkek veya kadının mirasçısı evladı ve ana babası olmayıp (başka yakınlar ise o zaman) bir erkek veya bir kız kardeşi varsa her birine altıda bir düşer. Bundan fazla iseler üçte bire ortaktırlar. (Bu taksim) zarar verici olmayan vasiyet: ve borçtan sonra (uygulanır). Bunlar, Allah'tan (size) vasiyettir. Allah bilendir, halîmdir" (en-Nisa, 4/11-12).
Duruma göre bazen vâris olup, bazen hiç vâris olamayanlar: meselâ bir ölünün vâris olarak sadece amcası bulunursa o, bu ölünün terekesinin tamamını alır. Fakat bu ölünün bir oğlu veya ana-baba bir yahut baba bir, bir kardeşi bulunursa amcası hiçbir şey alamaz. Bu durumda, ölen şahsın oğlu veya kardeşi, amcasını hacb-ı hırman ile hacbetmiş olur. Bu ikinci sınıfta bulunan kimselerden ölüye yakın olanlar, uzak olanları hacbederler: Oğul, oğlun oğlunu,. ana-baba bir kardeş, baba bir kardeşi hacbeder (Fetâvây-i Hindiyye tercümesi; XIV/484).
Hacb-ı Noksan: Miras hisseleri, daha yakın başka mirasçılar dolayısıyla, azalan varisler şunlardır: Koca, karı, anne, oğul kızı, baba bir kızkardeş.
Kocanın ölen kansının terekesinden alacağı hisse 1/2 iken, karısının çocuğu olması hâlinde kocanın bu hissesi 1/4'e düşer.
Kocasının terekesinden 1/4 hisse sahibi olan eş, kocasının çocuğu veya onun oğlunun çocuğu bulunursa,1/8 hisse alır.
Terekenin 1/3ünü alması gereken anne, ölenin çocuğu, oğlunun çocuğu veya en az iki kardeşi bulunması halinde 1/6 pay alır.
Oğul kızı'na gelince bu bir tane ise 1/2; birden çok ise 2/3 alır. Ölenin kendi kızı ile beraber bulunursa hissesi 1/6 ya düşer.
Baba bir kızkardeş bir tane ise 1/2; birden çok ise 2/3 hisse alır. Fakat ana-baba bir kızkardeş ile beraber bulunursa hissesi 1/6'ya düşer (Fetâvây-ı Hindiyye tercümesi XIV, 488; en-Nisâ 4/11-12).
Hacbin esası olan: "daha yakın akrabanın uzak akrabayı mirastan mahrum bırakması" prensibi; "Malı, hisse sahipleri arasında Allah'ın kitabına göre taksim ediniz. Geri kalanı, asabeden ölüye en yakın olan erkek akrabanın hakkıdır" (et-Tac, II, 255) hadîsine dayanmaktadır. Hacb ile ilgili esaslara gelince;
Derece bakımından yakın olan, uzak olanı hacbeder: Baba dedeyi; oğul; oğlun oğlunu hacbeder. Yani, baba varken dede; oğul varken oğlun oğlu mirastan hisse alamaz.
Derece bakımından eşit olan asabelerden yakınlıkta kuvvetli (kurb-i karâbet) olan diğerini hacbeder: ana-baba bir erkek kardeş, baba bir erkek kardeşi hacbeder. Ana-baba bir erkek kardeş ile baba bir erkek kardeş, aynı derecede asabedir. Fakat ana-baba bir erkek kardeş yakınlıkta daha kuvvetlidir (Ali Himmet Berki, İslâm Hukukunda Ferâiz ve İntikal, s. 140).
Bütün büyükanneler, ana ile mirastan düşerler. Ölenin birden çok kızı ile birlikte bulunan oğul kızı da mirastan düşer.
Başkasını mirastan hacbeden kişinin kendisinin mirastan pay alması şart değildir. Meselâ; bir kimse vefat ettiğinde baba ve anası ile iki kardeşini mirası bıraksa, kardeşler baba ile sakıt olurlar ise de ananın hissesini de üçte birden altıda bire düşürürler (Ömer Nasuhi Bilmen, Istılâhât-ı Fıkhıyye Kamusu, V, 238).
Halit ÜNAL
.
ASABE
ASABE: Sarmak, kuşatmak, şiddet, kuvvet, yardım ve himaye, baba tarafından olan yakın akrabalar. Bir miras hukuku terimi olarak ise; yalnız başına olduğunda bütün mirası Ashabü'l-Ferâiz'den* mirasçı bulununca onlardan artanı alan ve ölene (mûrise) araya kadın girmeksizin bağlanan erkek hısımlarla bu hükümde olan diğer kimselerdir. Oğlu, oğlun ilânihaye oğlu gibi. Bunların belirli miras hisseleri ayet ve hadislerde belirlenmemiştir.
Asabe önce ikiye ayrılır: Kan hısımlığı sebebiyle asabe, köle ve câriyeyi hürriyetine kavuşturmaktan doğan asabe.
Kan hısımlığı sebebiyle asabe üçe ayrılır:
A) Kendi başına asabe olanlar (Binefsihi asabe). Bunlar ölenle (mûrisle) aralarına kadın girmeyen erkek hısımlardır. Bunlar dört sınıf olup şunlardır:
1) Ölenin araya kadın girmeyen erkek fürûu. Oğlu, oğlunun... oğlu gibi. Ayette: "Ölenin çocuğu (oğul veya kız) varsa ana ve babadan her birine terikenin altıda biri vardır." (en-Nisâ, 4/11) buyurulur. Burada, babaya belli hisse verilerek, oğul asabelikte (artanı almada) ondan öne alınmıştır .
2) Ölenin araya kadın girmeyen erkek usûlü. Babası, babasının... babası gibi. Ayette: "Ölenin çocuğu olmayıp da, O'na ana ve babası mirasçı olduysa, üçte biri anasınındır." (en-Nisâ, 4/11) buyurulur. Burada annenin hissesi belirlenmiş, artanın da babaya ait olacağına işaret edilmiştir.
3) Ölenin babasının araya kadın girmeyen erkek fürûu. Ölenin ana-baba bir veya baba bir erkek kardeşleri ile bunların ilânihaye oğulları gibi. Bununla ilgili olan Kur'anî hüküm şudur: "Eğer (mirasçı) erkek kardeş ise çocuksuz (ve babasız) ölen kız kardeşinin (ölümüyle) bıraktığı mirasın tamamını alır." (en-Nisâ, 4/176) Cenâb-ı Allah'ın hükmüne göre çocuğu ve babası olmayan kimse ölür ve geride ana-baba bir veya baba bir erkek kardeşi kalırsa, mirasın tamamı, ashabü'l-ferâiz'den kimse varsa, bunlardan artanı bu erkek kardeşindir.
4) Ölenin dedesinin erkek fürûu. Ana-baba bir veya baba bir amcalarla, bunların ilânihaye erkek çocukları. Hadiste şöyle buyurulur: "Nebî (s.a.s.) mirası ana-baba bir erkek kardeşe, sonra baba bir erkek kardeşe, sonra ana-baba bir erkek kardeşin oğluna, sonra baba bir erkek kardeşin oğluna verdi. Amcaların durumunu da aynen bunlar gibi zikretti." (el-Mavsilî, el-İhtiyar, V, 93; Hafidu İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, II, 321-322)
Birden çok asabe birlikte bulunursa en yakın ve en kuvvetli olan tercih edilir. Diğerleri mirastan düşer. Resulullah (s.a.s.): "Ashabü'l-ferâize hisselerini veriniz. Onlardan artan miras, en yakın erkek hısımındır." (Buhârî, Ferâiz, 5, 7, 9-10; Müslim, Ferâiz, 2-3; Tirmizî, Ferâiz, buyurmaktadır.
Buna göre asabeye miras verilirken şu prensiplere uyulur:
1) Yakın olan uzak olanı düşürür. Bu da ikiye ayrılır:
a) Sınıfta yakınlık: Bir önceki sınıftan asabe varken sonraki sınıfta bulunanlar miras alamaz. Meselâ, oğul varken baba veya erkek kardeş miras alamaz. Ancak baba aynı zamanda ashabü'l-ferâiz'den olduğu için bu durumda altıda bir alır.
b) Derecede yakın olan uzak olanı düşürür. Bu durum aynı sınıfta, birden çok asabe bulunması hâlinde sözkonusu olur ve ölene en yakın olan tercih edilir. Meselâ; birinci sınıftan oğul ile oğlun oğlu birlikte mirasçı olsalar, derecede (batında) yakın olan oğul, torunu düşürür.
2) Kuvvetli olan zayıfı düşürür. Bu durum, sınıf ve derecesi aynı olan birden çok asabe birlikte bulunursa sözkonusu olur. Meselâ; ana-baba bir erkek kardeş ile baba bir erkek kardeş birlikte bulunsalar, hısımlığı kuvvetli olan öz kardeş, baba bir kardeşi düşürür.
Asabe'ye miras verilirken bu, sınıf, derece, yakınlık ve kuvvet durumlarının daima gözönünde tutulması gerekir. Ana-bir erkek kardeşlerle, ana bir amcalar zevi'l-erham* grubu içinde yer alırlar.
B) Başkası ile birlikte asabe olanlar (Bigayrihi asabe). Bunlar kadınlardan olmak üzere dört çeşit hısımlardır. Erkek kardeşleri ile birlikte müşterek asabe olurlar.
1) Ölenin kızları. Bunlar ölenin oğulları ile müşterek asabe olurlar. Cenâb-ı Allah; "Allah size (miras hükümlerini şöylece emir ve) tavsiye eder. Çocuklarınız hakkında, erkeğin hissesi iki kızın hissesi kadarş." (en-Nisâ, 4/11) buyurur.
2) Ölenin oğlunun kızları. Bunlarda ölenin aynı derecede (batındaki) oğlun oğlu ile asabe olurlar. Yukarıdaki ayette evlad kelimesi oğul ve kız anlamı yanında bunlar olmayınca oğlun... oğlu veya kızı anlamına da gelir (İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, II, 311-312)
3) Ana-baba bir kız kardeşler. Bunlar öz erkek kardeşlerle birlikte olunca asabe olurlar (en-Nisâ, 4/176)
4) Baba bir kız kardeşler. Bunlar da baba bir erkek kardeşlerle birlikte asabe olurlar. (en-Nisâ, 4/176)
C) Başkasının bulunması ile asabe olanlar (Maagayrihi asabe). Bunlar ölenin kızları veya oğul kızları ile birlikte bulununca asabe olan kız kardeşlerdir. Bunlar iki kısımdır:
1) Ana-baba bir kız kardeşler. Ölenin kızı veya oğlunun kızı ile asabe olurlar. Hz. Peygamber (s.a.s.): "Kız kardeşleri, kızlarla birlikte bulununca, asabe yapınız." (Buhârî, Ferâiz, 12; Dârimî, Ferâiz, 4). buyurmaktadır.
2) Baba bir kız kardeşler, yine ölenin kızı veya oğlunun kızı ile asabe olurlar. Bu konudaki delil, yukarıda zikrettiğimiz hadistir. Ana-baba bir kız kardeş bulunmayıp da kız veya oğul kızı ile beraber baba bir kız kardeş bulunursa asabe olur.
Burada asabe olan kız kardeşler, ölenin kızı veya oğul kızı ashabü'l-ferâiz sıfatıyla belirli hissesini aldıktan sonra, artanı alırlar. Aynı kuvvette sayıları birden fazla olunca, artanı kendi aralarında eşit olarak paylaşırlar. Üç tane ana-baba bir kız kardeşin asabe olması gibi. (Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, Şahıs, Aile, Miras Hukuku, İstanbul 1983, s. 495-507)
(Hamdi DÖNDÜREN)
.
VÂRİS
Mirasçı, miras hakkı olan kişi. "Verise (mirasçı oldu)" fiilinden ism-i fail ve bir miras terimi. Bir terim olarak anlamı, ölen bir kimsenin mal varlığına mirasçı olan hısımlarını ifade eder.
Mirasın rükünleri üç tanedir. Müris, vâris ve tereke. Müris, vefat edip, geride miras bırakan kimsedir. Vâris, kendisine miras intikat eden, yani terekede payı ve hakkı olan kimsedir. Tereke ise, mirasçılara intikal eden mal ve haklardır. Bu üç unsur olmadıkça miras cereyan etmez.
Mirasçı olmanın sebepleri üçtür:
1- Hısımlık: Mirasçı olma sebeplerinin başında miras bırakanla mirasçı arasında hısımlık bağının bulunması gelir. Bunlar da ana-baba, dede, nine gibi kendi neslinden gelinenlerle; oğul, kız, torun gibi kendi neslinden gelenler, kardeş, amcalar veya bunların çocukları gibi nesep bağı yukarıda birleşen kimselerdir. Bu hısımlardan miras bırakana araya kadın girmeksizin bağlanan erkeklere "asabe" denir. Oğul, oğlun oğlu, baba, babanın babası gibi. Bir de payları belirli miktarda olan mirasçılar vardır ki, bunlara "ashâbü'l-ferâiz", denir. Bunların alacakları paylar 1/2, 1/3, 1/4, 2/3,1/6 ve 1/8 olmak üzere âyet veya hadislerde belirlenmiştir. Prensip olarak mirasçılar arasında önce ashâbü'l-ferâizin payları verilir, kalan da yakınlık derecesine göre asabeye intikal eder. Belirli pay sahipleri veya asabeden hiç hısım yoksa, bunların dışında kalan ve miras bırakanın uzaktan kan hısımı olan kimselere mirasçılık sırası gelir ki, bunlara "zevî'lerhâm" denir. Kızın kızı, annenin babası, ana bir amca, dayı ve teyze gibi. Ancak sağ kalan eş nesep hısımı olmadığı için, bunlardan kalan mirası alacak farz sahibi veya asabe yoksa, zevi'l-erhâma sıra gelir. Çünkü eşe, red yoluyla artan miras verilmez.
2- Nikâh akdi: Evlilik akdi de bir miras sebebidir. Evli eşlerden birisi ölünce diğerinin ona mirasçı olması ve miras payları âyetle belirlenmiştir. Kocanın miras payı şu âyette açıklanmıştır: "Karılarınızın çocuğu yoksa miras bıraktığının yarısı sizindir. Eğer onları çocuğu varsa, size terekesinden düşecek pay dörtte birdir" (en-Nisâ, I/'2). Kadının mirası da şöyle belirlenmiştir " Eğer çocuğunuz yoksa bıraktığınızdan dörtte biri onların (karılarınızın) dır. Eğer çocuğunuz varsa terekenizden sekizde biri yine onlardandır" (en-Nisa, 4/12). Diğer yandan sağ kalan eşin diğer farz sahiplerinden ayrıldığı nokta, tek başına mirasçı olunca, koca ise ikide bir, kan ise dörtte bir almakla yetinir. Artan mirası red yoluyla alamaz. Bu, zevı'l-erhâm denilen uzak hısımlara, hatta beytülmale kadar başka hak sahiplerine gider.
Mirasın Şartları:
Mirasın, mirasçıya geçebilmesi için üç şartın gerçekleşmesi gerekir.
a- Miras bırakanın ölmesi. Bir kimse ölmedikçe malının miras konusu yapılması mümkün değildir. Ağır hastalık, baygınlık, koma veya bitkisel hayata geçmiş olan kimsenin hükmen ölü sayılması caiz olmaz. Ancak kaybolan ve kendisinden uzun zaman haber alınamayan kimsenin ölümüne hakimin karar vermesi halinde "hükmen ölüm" esası ortaya çıkar. Düşman ülkesine sığınan mürted de hükmen ölü sayılır. Kaybolan kişi için belli süreler geçmişse hâkim ölümüne hükmeder. Eşi iddet bekler, serbest kalır. Mirası, hüküm sırasında hak sahibi olan hısımlarına paylaştırır.
b- Miras bırakanın ölümü sırasında mirasçının hayatta olması gerekir. Miras bırakandan daha önce ölmüş olan bir hısım bu kimseye mirasçı olamaz. Miras bırakan vefat ettiği sırada ana karnında bulunan çocuğu (cenîn) da sağ doğmak şartıyla mirasçı olur.
c- Miras engelinin bulunmaması gerekir.
Miras engellerinden birisi bulununca, mirasçı terkeden bir şey alamaz.
Miras engelleri şunlardır:
1- Miras bırakanını öldürmek: Bu prensip, bir an önce, mirasa konmak için mûrisini öldürmeyi düşünecek olan mirasçıları böyle bir kötü düşünceden arındırmak için konulmuştur. Hangi çeşit öldürmelerin miras engeli sayılacağı konusunda görüş ayrılığı vardır. Hadiste "Katil mirasçı olamaz" (Ebû Dâvud, Diyât,18; Tirmizî, Ferâiz, 17; Ahmed b. Hanbel, I, 49) buyurulur. Hanefilere göre, kısas veya keffâret cezasını gerektiren öldürme çeşitleri miras engeli olur. Kasten öldürme, kasta benzer şekilde öldürme ve yanlışlıkla öldürme bu niteliktedir (bk. es-Serahsî, el-Mebsut, XXVI, 59 vd.; el-Kasânî, Bedâyiu's Saneyi ; VII, 234, 254; M. Cevat Akşit, İslam Ceza Hukuku ve İnsani Esasları, 55, 56).
2- Din Ayrılığı: Her iki taraf için de miras engelidir. Bir Müslüman bir gayri müslime ve bir gayri müslim de Müslümana mirasçı olamaz. Hadiste şöyle buyurulur: "Müslüman kâfire, kâfir de müslümana mirasçı olamaz" (Buhâri, Hacc, II, Meğazî, 48, Feraiz, 26; Müslim, Feraiz, l; Ebu Davud, Feraiz, 10; Tirmizi; Feraiz, 15). Bu duruma göre, Müslüman bir erkekle gayri müslim olan karısı arasında mirasçılık cereyan etmeyeceği gibi, bunlardan doğan çocuklar da babaya tabi olarak Müslüman sayılacaklarından onlarla gayri müslim olan anneleri arasında da mirasçılık söz konusu olmaz. Çoğunluğun görüşü budur.
Diğer yandan ashab-ı kiramdan Muaz b. Cebel ve Muaviye ile tâbiilerden Mesrûk b. el-Ecdâ', Saîd b. el-Müseyyeb, İbrahim en-Nahaî gibi bazı müctehitler aksi görüştedir. Bunlar, "Müslüman kâfirlerden miras alır, fakat kâfir müslümandan miras alamaz" prensibini benimsemişlerdir. Dayandıkları delil bazı hadislerdir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "İslam arttırır, eksiltmez" (Ebû Dâvud, Ferâiz,10, Ahmed b. Hanbel, V, 230, 236). "İslâm yücedir, onun üzerine yücelinmez" (Buhârî, Cenâiz, 79). Sahabe devrinde görülen şu uygulama da bu ikinci görüşü desteklemektedir. Bir yahudi ölünce, biri yahudi, diğeri Müslüman iki oğlu kalınıştı. Yahudi olan oğul yukarıdaki ilk prensibe göre bütün mirası almıştı. Bunun üzerine, Müslüman olan oğul mahkemeye başvurup hak istedi. Davaya bakan Muaz b. Cebel (r.a) Müslümanı da Yahudi olan babasını mirasçı yaptı (el-Askalânî, Bülügu'l-Merâm, terc. ve Şerh A. Davudoğlu, İstanbul 1967, III, 206). Ancak çoğunluk fakihler, yukarıda verdiğimiz ilk hadisi bu konuyu düzenleyen ana delil saymış, "İslâm arttırır, eksiltmez" gibi hadisleri ise doğrudan mirasla bağlantılı görmemişlerdir.
Gayri müslimler tek millet sayıldıkları için, onların kendi aralarında miras cereyan eder.
3- Teb'alık ayrılığı: Müslümanlar hangi ülkede yaşarsa yaşasın, birbirine mirasçı olurlar. Kısaca devlet, sanır ayrılıkları miras engeli meydana getirmez; belki, mirasların intikali, ikili anlaşmaların yapılmaması veya gecikme nedeniyle gecikebilir. Sınır ayrılığı gayri müslimlerin kendi aralarında ise bir miras engelidir.
4- Kölelik: Köle efendisine veya nesep hısımlarına mirasçı olamaz. Çünkü köle özel mülk edinemediği gibi, eğer miras kapısı açılırsa, köleye gelecek miras malları, kendiliğinden efendisine geçer, bu da haksız mülk edinmeye yol açar. Ancak köleye, kendini satın almak üzere kazanç sağlama izni verilmişse bu, konunun istisnasını teşkil eder (bk., Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İstanbul, 1983, 419 vd.; "Âshabu'l Feraiz", "Âsabe", "Miras" ve "Zevî'l-Erhâm" maddeleri).
Hamdi DÖNDÜREN
.
ZEVİ'L-ERHÂM
Arapça zû, "sahip", rahim veya rahm "nesep hısımlığı", "nesep hısımlık bağı" demektir. Zevî'l-erhâm, zû'r-rahim'in çoğulu olup, genel olarak nesep hısımlarını ifade eder. Bu anlamda, ashabü'l-ferâiz, asabe veya diğer nesep hısımları kapsama girer. İslâm miras hukuku terimi olarak zevî'l-erhâm; ashâbü'l-ferâiz (bk. "Ashâbü'l-ferâiz" mad) ve asabe (bk. "Asabe" mad) den olmayan kan hısımlarını ifade eder. Miras bırakanın kızının çocukları, kız kardeşinin veya erkek kardeşinin kızları, fâsit dede ve nineleri, dayı ve teyzeleri gibi.
Miras bırakanın ashabü'l-ferâizden veya asabeden hısımları bulunmayınca zevi'l-erhâm'dan ona yakın olamayacağı veya hangi şartlarla mirasçı olacağı konusu müctehitler arasında ihtilaflıdır.
1- Ebû Hanîfe ve Ahmed b. Hanbel'e göre, sıraları gelirse zevi'l-erhâm mirasçı olur. Hz. Ömer, Alî, İbn Mes'ûd ve İbn Abbas (r.anhüm)'un görüşü budur. Delil, Kitap ve Sünnettir.
Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Nesep hısımları Allah'ın Kitabında birbirlerine daha yakındırlar" (el-Enfâl, 8/75). Bu âyet bütün nesep hısımlarını kapsamına alır. Diğer miras âyetleri (bk. en-Nisâ, 4/7, 12, 176) ve Hadisler farz sahiplerini ve asabeyi açıklamıştır. Bunların dışında kalanlar mirasa başkalarından daha fazla hak sahibidirler. Bu âyet, İslâm'ın ilk hicret yıllarında uygulanan "muâhât" (kardeşleştirme) yoluyla olan mirasçılığı neshetmiştir.
Başka bir âyette şöyle buyurulur: "Ana ve baba ile yakın hısımların bıraktıklarından erkeklere, ana ve baba ile yakın hısımların bıraktıklarından kadınlara, azından da çoğundan da farz kılınmış birer pay olarak hisseler vardır" (en-Nisâ, 4/7).
Bu âyette geçen "el-akrabün (hısımlar)" kelimesi mutlak bir ifade olup zevi'l-erhâmi da kapsar. Âyet, kılıç kuşanmayan kadın ve çocukları miras dışı bırakan cahiliyye devri örfünü yıkmak için inmiştir (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, İstanbul 1960-62, II, 1294, 1295).
Hz. Peygamber (s.a.s)'in farz sahibi ve asabe dışındaki hısımlarla ilgili çeşitli hadisleri nakledilmiştir. O, şöyle buyurmuştur: "Bir toplumun kız kardeşinin oğlu onlardandır" (Tirmizî, Menâkıb, 65; Buharî, Ferâiz, 24; Nesâî, Zekât, 96; Dârimî, Siyer, 81).
"Kim bir mal bırakırsa, bu mirasçılarınındır. Ben mirasçı olmayanın mirasçısıyım, ona âkıle * ve mirasçı olurum. Dayı, mirasçısı olmayanın mirasçısıdır. Ona akile ve mirasçı olur" (Ebû Dâvud, Ferâiz, 8; Tirmizî, Ferâiz, 12; İbn Mâce, Diyât, 7, Ferâiz, 9; Dârimî, Ferâiz, 38; Ahmed b. Hanbel, I, 28, 36, IV, 131).
Ashab-ı Kiramdan Sâbit b. Dahdâh (r.a) vefat etmiş, geride yalnız kız kardeşinin oğlu Ebû Lübâbe b. Abdilmünzir kalmıştı. Rasûlüllah (s.a.s) bütün mirası ona verdi (el-Mevsilî, el-İhtiyâr, V, 105); ez-Zühaylî, el- Fikhu'l-İslm ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, VIII,382,383). Hayatta yalnız dayısı olan bir kimse ölmüştü. Ebu Ubeyde b. El-Cerrah, Hz. Ömer'e bunun miras durumunu sordu. Hz. Ömer, Nebî (s.a.s)'in şu hadisini yazarak onunla amel edilmesini istedi: "Dayı mirasçısı olmayanın mirasçısıdır" (Ebu Dâvud, Ferâiz, 8; eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, IV, 62).
2- Şâfiî ve İmam Mâlik'e göre zevi'l-erhâm mirasçı olamaz. Ashâbü'l-ferâizden veya asabeden mirasçı bulunmayınca tereke beytülmale intikal eder. Zeyd b. Sâbit, Saîd b. el-Müseyyeb ve Saîd b. Cübeyr'in görüşü budur. el-Evzâî, Ebû Sevr, Dâvud ve İbn Cerîr et-Taberî bu görüşü benimsemiştir.
Delilleri şudur: Miras âyetlerinde farz sahipleri ve asabenin payları zikredilmiş, zevi'l-erhâm için herhangi bir şey belirlenmemiştir. Eğer onlar için bir hak olsaydı bunun da zikredilmesi gerekirdi. Çünkü âyette; "Senin Rabbin (hiçbir şeyi) unutucu değildir" (Meryem, 19/64) buyurulur. Hz. Peygamber (s.a.s) de şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah, her hak sahibine hakkını vermiştir (Ebu Dâvud, Vesaya, 6, Büyü, 88). Hz. Peygamber'e hala ve teyzenin miras durumu sorulunca şöyle cevap vermiştir: "Cebrail (a.s) bana, bu ikisi için hiçbir şey olmadığını haber verdi. "
Ancak bu son hadisler mürsel olup, bunlar delil olarak alınamaz. Eğer bu hadisler sahih olursa, bunların zevi'l-erhâm'ın birbirine daha yakın olduğunu bildiren âyetin (el-Enfâl, 8/75) inmesinden önceye ait olduğu kabul edilir. Yahut "hala ve teyze için belirli bir pay yoktur" ya da "onlar asabe veya kendilerine red yapılabilen farı sahiplerini ile birlikte mirasçı olamaz" anlamına gelir. Çünkü farz sahiplerine red, zevi'l-erhâmın mirasçılığından öne alınmıştır. Fakat onlar kendisine red yapılamayan sağ kalan eşle birlikte mirasçı olurlar.
Diğer yandan Mâlikî mezhebinde ikinci asırdan, Şâfiî mezhebinde ise dördüncü asırdan itibaren zevi'l-erhâm'ın mirasçı olmaları yolunda fetva verilmiştir. Bu fetvanın dayanağı zulüm ve israf sebebiyle Müslümanların beytülmalden gerektiği gibi yararlanamamalarıdır (Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İstanbul 1983, 530 vd).
Zevi'l-erhâmın mirasçı olma usûlü Bunlara mirasın hangi ölçülere göre verileceği nass'la sabit olmadığından ictihad edilerek iki usûl benimsenmiştir.
1- Zevi'l-erhâmı, miras bırakana bağlayalı eshâbü'l-ferâiz veya asabenin miras hissesini esas alan usûl. Hanbelîler, sonraki Şâfiî ve Mâlikîler bu metodu benimsemiştir. Bu metotla, zevi'l-erhâmı miras bırakana bağlayan farz sahibi veya asabe hayatta olsa idi, ne kadar miras alacakları hesaplanır. Sonra bunlar vasıtasıyla mûrise bağlanan zevi'l-erham onların yerine konur ve alacakları hisseyi alırlar. Erkekler kızların iki katı miras alır. Ancak Hanbelîlere göre burada erkek ve kadın ikili birli değil, eşit olarak miras alır.
Bu usûlün istisnası, dayı ile teyze ve ana bir amca ile halalardır. Dayı ve teyze ana yerine ve ana bir amca ile halalar da baba yerine konur ve onlar gibi mirasçı olurlar.
"Tenzil" tarafları denilen bu hukukçuların dayandığı esas şudur: Zevi'l-erhâmın ne şekilde mirasçı olacakları nasslarda belirtilmediğine göre, nasıl mirasçı olacakları belli olan ve zevi'l-erhâmı mûrise bağlayan ashâbü'l-ferâiz veya asabe göı önüne alınarak onların yerine zevi'l-erhâm konulur ve miras buna göre bölüştürülür.
2- Hısımlık usûlü: Hanefilerin benimsediği bu metoda göre, zevi'l-erhâmı miras bırakana bağlayan mirasçıya değil doğrudan doğruya zevi'l-erhâmın miras bırakana yakınlığına bakılır. Çünkü bunlar temelde asabe hükmünde olup, ya kadın oldukları yahut da araya kadın girdiği için asabe olamamışlardır. Bu bakımdan asabe hangi usûl ve sırayla mirasçı oluyorsa bunlarda aynı şekilde mirasçı olmalıdır (el-Mevsılî, a.g.e., V, 105).
Zevi'l-erhâma miras taksimini hısımlık usûlüne göre açıklayacağız.
Zevi'l-erhâm Mirasçılar Dört Sınıftır
1- Miras bırakanın fürûu:
Bunlar, miras bırakanın kızlarının çocukları ile oğlunun kızlarının, oğlunun oğlunun. kızlarının çocuklarıdır. Bunlara, mûrisin asabe ve farz sahibi olmayan fürûu da diyebiliriz.
2- Miras bırakanın usulü:
Sahih olmayan dede ve nine ve gruba girer. Ananın babası, ananın babasının babası, ananın babasının anası gibi... Bunlar da miras bırakının asabe ve farz sahibi olmayan usûlü olup, fâsit dede ve fâsit nine adını alırlar.
3- Miras bırakanın ana-babasının fürûu:
Kız kardeşlerin çocukları ve torunları, ana-baba bir veya baba bir erkek kardeşlerin kızları ve torunları ile ana bir erkek kardeşlerin çocukları bu gruba girer. Öz veya baba bir erkek kardeşlerin oğulları asabe içinde yer alırlar.
4- Mûrisin dede ve ninesinin asabe ve' farz sahibi olmayan fürûu:
Halalar, ana bir amcalar, mutlak dayı ve teyzelerle bunların çocukları, ana-baba bir veya baba bir amcaların ve bunların oğullarının oğullarının... kızları ve bunların çocukları, mûrisin ana ve babası ile büyük ana ve büyük babasının asabe olmayan amcaları ile hala, dayı ve teyzeleri ve bunların çocukları yine bu dördüncü sınıf zevi'l-erhâmdandır.
Zevi'l-erhâmın Mirasçı Olmasında Uyulacak Kurallar
1- Asabe veya farz sahibi mirasçı varsa zevi'l-erhâm mirasçı olamaz.
2- Asabe bulunmayıp, farz sahiplerinden yalnız karı veya kocanın olması halinde bunlardan kalan, eğer karı veya kocadan biri de yoksa terekenin tamanı zevi'l-erhâma aittir.
3- Zevi'l-erhâmdan yalnız bir tek mirasçı varsa hangi sınıftan olursa olsun bütün tereke buna kalır.
4- Yukarıdaki dört sınıf zevi'l-erhâmdan birinci sınıf varken 2. sınıf, 2. Sınıf varken 3. sınıf, 3. sınıf varken 4. sınıf hak alamaz. Bu sıraya göre tercih hakları vardır.
5- Sınıfları aynı olan birkaç zevi'l-erham bir arada bulunursa, miras bırakana en yakın olan tercih edilir. Meselâ; kızın kızı ile oğlun kızının kızı birlikte bulunmasa 'kızın kızı tercih edilir. Çünkü bu, miras bırakana daha yakındır.
6- Zevi'l-erhâm aynı sınıftan olur ve mûrise yakınlık dereceleri de aynı bulunursa asabe veya farz sahibi bir mirasçının çocuk veya torunu tercih edilir.
7- Dördüncü sınıfta hısımlığın kuvveti de tereih sebebi olur. Meselâ; anababa bir daha, ana bir amcaya tercih edilir.
Zevi'l-erhâmın mirasçı oluşuna örnekler
1- Birinci Sınıfın Mirasçı Olması: Bunlar, miras bırakanın asabe ve farz sahibi olmayan fürûu olup, aşağıda gösterilen esaslara göre mirasçı olurlar.
a- Miras bırakana derece bakımından yakın olan tercih edilir.
Tüm Mirası Alır Düştü
Kızın kızı Oğlun kızının kızı
Burada kızın kızı, murise oğlun kızının kızından daha yakın olduğu için bütün mirası alır. Oğlun kızının kızı ise uzakta kaldığı için düştü.
b- Eğer dereceleri eşit olursa, mirasçı çocuğu olan, zevi'l-erhâm çocuğuna tercih edilir.
Örnek:
Burâda, oğlun kızı, farz sahibi olduğu için, onun kızı olan Fâtıma mirasçı çocuğudur, kızın kızının oğlu ise zevi'l-erhâm oğlu olduğundan mirasçı olamaz. Bütün mirası oğlun kızının kızı alır.
c- Eğer dereceleri eşit olur ve aralarında mirasçı çocuğu bulunmaz veya hepsi mirasçı çocuğu olursa üç özelliğe bakılır.
Eğer bunların asılları (ana veya babası) değişik değilse yani erkeklik ve dişilik bakımından farkları yoksa, mesele fer'ilerin cinsiyetlerine göre kurulur. Erkek için iki kız hissesi olarak miras paylaştırılır.
Örnek:
Burada mûristen önce ölen iki erkek torun da zevi'l-erhâm oğlu olup, asılların cinsiyetleri birdir. Bu yüzden terekeyi eşit olarak paylaşırlar.
Burada ikinci batındaki asılların cinsiyetleri bir ve üçü de zevi'l-erhâm çocuğudur. Ancak mirasçılardan birisi erkek olduğundan, mirası ikili birli paylaşırlar.
Eğer asılların cinsiyetleri ayrı ise, ayrılık olan ilk asılda ikili birli taksim yapılıp, bu asılların mirası fürua verilir.
rnek:
Burada (a) 1, (b) 2 hisse alır. Bu hisseler aynen kendi çocukları olup mirasçı olan (c) ve (d) ye geçer.
Bu örnekte, 2. batında iki oğul ve iki kız ölup, cinsiyetleri ayrı olduğu için, miras bu batında ikili birli taksim edilir. (a) ve (b) ikişer, (c) ve (d) ise birer hisse alır. Bu paylar (e) ve (f)ye ikişer, (g) ve (h)'a birer hisse olarak intikal eder.
Eğer cinsiyet ayrılığı birden çok batından olursa, miras ilk cinsiyet ayrılığı olan batında ikili birli taksim edilerek erkekler bir grup, kadınlar bir grup yapılır. Mirasçılarla bunlar arasındaki batınlarda cinsiyet ayrılığı yoksa bu paylar aynen mîrasçılara geçer. Aradaki batınlarda cinsiyet ayrılığı varsa, o, gruba ayrılan hisseler farklılık olan batında cinsiyetlerine göre fer'ilere paylaştırılıp, yine erkekler bir grup, kadınlar bir grup yapılır ve her gruba isabet eden pay fer'ilerine verilir.
Örnek:
Burada yalnız 4. batındaki torunların hayatta ve mirasçı olduklarını belirtmeğe gerek yoktur. Ancak miras taksimine ilk cinsiyet ayrılığı olan 1. batından başlanır. 3 oğul bir grup, 3 kız da bir grup oluşturur. 9 ortak payda üzerinden "oğullar grubu" 6, "kızlar grubu" ise 3 hisse alır. Oğullar grubunun hizasında 3. batında cinsiyet ayrılığı vardır. Bu gruba ait 6 hissenin 3'ü oğula, geri kalan 3 hissesi de iki kıza isabet eder. Kızlar grubuna ait 3 hisse ise, 2. batında cinsiyet ayrılığı bulunduğundan bu batında 1 oğul 2 kız arasında ikili birli paylaştırılır. Payların bölünebilir olması için ortak payda ve payları 2 ile büyütülür. 6'ya yükselen kıı grubunun payından 3. hisse 2. batındaki oğula, 3. hisse de 2. kıza verilir ve cinsiyet ayrılığı olan 3. batındaki kıza 3. oğula 2. ve kıza 1. hisse ve asıl mirasçı olan 4. batındaki kıza 3, ortadaki oğula 2. sağdaki oğula ise 1 hisse olarak intikal eder.
Oğullar grubu 3 batında oğlun 6 olan payı, 4 batındaki oğula, 2 kızın payı olan 6 hisse ise 4 batındaki iki kıza 3'er hisse olarak intikal eder.
2- İkinci Sınıfın Mirasçı Olması: Bunlar miras bırakanın fasit dede ve nineleri olup, aşağıdaki şekilde mirasçı olurlar:
a- Miras bırakanın asabe, ashabû'l-ferâiz veya birinci sınıf zevi'l-erhâmdan mirasçısı bulunmadığı zaman, yalnız bir tane fasit dede veya ninesi bulunsa bütün miras buna kalır.
Örnek:
b- Miras bırakanın birden çok fasit dede ve nineleri bulunursa, murise yakın olan tercih edilir.
rnek:
c- Miras bırakana yakınlık dereceleri eşit olursa mirasçıya nisbet edilen tercih edilir.
Örnek:
Bu örnekte (a) zevi'l-erhâmdan olup, (c) ona nisbet edilir. (b) ise ashabü'l-ferâizden olup, ona nisbet edilen (d), (c)'den daha kuvvetlidir. Bu yüzden bütün mirası (d) alır. Çünkü (a) ile (b) birlikte hayatta olsalardı (b) bütün mirası alacak (a), ise düşecekti.
d- Yakınlık bakımından dereceleri eşit olur ve aralarında bir vârise nisbet edilen olmaz veya hepsi birer varise nisbet edilirse ve nisbet edildikleri şahısların cinsiyetleri aynı olursa, kendi cinsiyetleri ayrı olunca ikili birli takım yapılır. Örnek:
Babanın annesinin babasının anne ve babası birlikte hayatta olsa 3. batındaki fasit dede zevi'l-erhâmdan olup, 4. batındaki dede ve nineye miras ikili birli intikal eder.
e- Eğer nisbet edilen batında cinsiyet ayrılığı varsa, miras ilk cinsiyet ayrılığı olan batında taksim yapılıp, paylar mirasçılara aynen intikal ettirilir.
Örnek:
Burada 3. batında cinsiyet ayrılığı bulunduğu için 2 hisse (b)'ye ve 1 hisse (a)'ya verilir. Bu hisseler aynen (d) ve (c)'ye intikal eder.
3- Üçüncü Sınıf Zevi'l-erhâmın Mirasçı Olması:
Bunların mirasçı olması, birinci sınıf gibidir. Mûrise en yakın olan mirasçı olur, uzakta kalan düşer. Eşitlik halinde asabe çocuğu zevi'l-erhâm çocuğuna tercih edilir. Bunlar; miras bırakanın ana ve babasının fürûu olup, mutlak kız kardeşlerin fürûu ile ana baba bir veya baba bir erkek kardeşlerin ve bunların oğullarının oğullarının... kızları ve bunların fürûu, ana bir erkek ve kız kardeşlerin oğul ve kızlarıyla onların fürûudur.
Bunların mirasçılığı şu esaslara göre olur:
Burada kız kardeşin oğlu, diğer kız kardeşin kız torununu düşürür ve bütün mirası alır.
b- Eğer miras bırakana yakınlık dereceleri eşit olursa asabe fer'i, zevi'l-erhâm fer'ini düşürür.
Örnek:
Burada asabe çocuğu olan (a) bütün mirası alır ve zevi'l-erhâm çocuğu olan (b)'yi düşürür.
c- Hepsi ana bir kardeş çocukları olursa derece yakınlığı tercih sebebidir. Dereceleri eşit ise ferilerdeki sayı dikkate alınıp, miras usûle taksim olunarak, usûlün hisseleri eşit olarak ferilere verilir. Çünkü ana bir kardeşlerde cinsiyet ayrılığı miras hisselerini etkilemez. Örnek;
Ana bir erkek kardeşin iki, ana bir kız kardeşin aynı batında üç tane torunu birlikte mirasçı olsa, torun sayısına göre 2 hisse erkek kardeşin, 3 hisse de kız kardeşin torunlarına intikal eder. Kısaca her bir torun birer pay alır. Ortak payda 5'tir.
d- Eğer hepsi ashâbü'l-ferâiz çocuğu veya asabe çocuğu yahut zevi'l-erhâm çocuğu yahut da bazısı ashâbü'l-ferâiz, bazısı asabe çocuğu olsalar, bütün bu durumlarda da usûlden cinsiyet ayrılığı, fürûdan sayı alınarak ferâizdeki (bk. "Ashabü'l-ferâiz") hisselerine göre, miras usûle taksim edilir. Usûle isabet eden hisseler eşit veya ikili birli kendi fürûuna verilir. Yalnız ana bir kardeşlerde cinsiyet ayrılığı dikkate alınmadığından eşit işlem yapılır.
Örnek:
Burada, öz kız kardeş bir tane olduğu için 1/2 alır. Baba bir kız kardeş, bir tane öz kız kardeşle bulununca 2/3'ye tamamlamak için I/6 alır. Ana bir kız kardeş bir tane olduğu için 1/6 alır. Altı ortak payda (mahrec) üzerinden üç, bir ve bir olan paylar zevî'l-erhâmdan olan kendi kızlarına intikal eder. Paylar toplamı olan 5 asıl ortak payda yapılır.
Bu meselede kızların sayısı iki veya daha fazla olsa, bu sayılar asıllarına yansıtılarak ferâize göre yeni taksim yapılır. Elde edilen paylar kendi fer'îlerine intikal eder.
Bu yeni durumda öz kız kardeş, 2 tane çocuğu olduğu için iki itibar edilir. Bu yüzden 2/3 pay verilir. Baba bir kız kardeşe ise 2/3 öz kız kardeşe verildiği için kız hissesi kalmaz ve ademü'l-irs'e maruz kalır. Ana bir kız kardeşin 2 tane çocuğu olduğu için kız kardeş itibar edilerek 1/3 pay verilir. Sonuç, 6 ortak payda üzerinden öz kız kardeşin kızları 2'şer, ana bir kız kardeşin kızları 1'er pay alır.
4- Dördüncü Sınıf Zevi'l-erhâmın Mirasçı Olması:
Bu sınıf, miras bırakanın büyük baba ve büyük anasının fürûundan ibar ettir. Mutlak halalar, ana bir amcalar ve mutlak dayı, teyzeler ve bunların fürûu, yine ana-baba bir veya baba bir amcaların ve bunların oğullarının kızları ve bunların fürûudur.
Miras bırakanın ana ve babasının, yine büyük ana ve babasının asabe olmayan amca, hala, dayı ve teyzeleri ve bunların fürûu da bu sınıf zevî'l-erhâm'dandır.
Bunların mirasçı olması şu esaslara göre olur:
a- Ashâbü'l-ferâiz, asabe ve zevî'l-erhâmın ilk üç sınıfından hiç bir mirasçı bulunmaz, bu dördûncü sınıftan da yalnız bir kişi olursa bütün miras onun olur. Bunlar bir kaç tane olur ve hısımlık yönleri de bir olursa, mûrise yakınlığı kuvvetli olan tercih edilir.
Örnek:
Bu örnekte ana baba bir hala miras bırakana yakınlığı daha kuvvetli olduğu için bütün mirası aldı. Baba bir hala ile ana bir amca, hısımlık kuvvetleri daha zayıf olduğu için düştüler.
Bu örnekte, ana ve baba yönünden hısım olan dayı bütün mirası alır ve diğer dayı ve teyzeyi düşürür.
Burada, iki taraflı hısım olan öz teyze yalnız ana bir olan dayıyı düşürür ve bütün mirası alır.
b- Eğer, mirasçıların hepsi miras bırakana aynı yakınlıkta bulunur ve hepsi ana-baba bir veya baba bir yahut ana bir olup tamamı erkek veya kadın olursa miras aralarında eşit olarak, eğer bazısı erkek bazısı kadın ise ikili biri taksim yapılır.
Örnekler:
Burada da iki tane baba bir hala eşit miras alırlar.
Burada, her ikisi de ana bir amca ve haladır. Cinsiyetleri ayrı olduğu için amca 2, hala 1 hisse alır.
c. Eğer bunların akrabalık yönleri farklı olursa, yani bazısı baba, bazısı ana tarafından olursa, bu takdirde akrabalık kuvvetine itibar edilmez. Baba tarafına 2/3, ana tarafına ise üçte bir pay verilir. Sonra her gruba düşen pay, o grup arasında akrabalık yönleri bir olan esasa göre taksim yapılır.
Örnekler:
Burada, hala baba yönünden hısım olduğu için 2/3 hisse aldı. Teyze ise yalnız ana tarafından hısım olduğu için 1/3 hisse aldı.
Burada, ana baba bir hala, baba tarafından hısım olduğu için 2/3 hisse alır. Öz dayı ise, ana tarafından hısım olduğu için 1/3 hisse alır. Ana bir amca ve baba bir dayı hısımlık zayıflığı sebebiyle düştüler.
Burada amca ve hala baba tarafından hısımlık sebebiyle 2/3 alırlar ve bunu ikili birli paylaşırlar. Dayı ve teyze ise ana tarafından hısımlık sebebiyle 1/3 pay alırlar. Dokuz ortak payda üzerinden amca 4, hala 2, dayı 2 ve teyze 1 hisse alır.
d- Mutlak halaların, ana bir amcaların, dayı ve teyzelerin çocuk ve torunları, ana-baba bir amcaların ve bunların oğullarının kızları ve bunların çocukları birlikte bulunduklarında şu esaslara göre mirasçı olurlar.
Bunlar ister ana ister baba tarafından olsunlar önce derece yakınlığı tercih sebebidir.
Örnek;
Burada, halanın oğlu mûrise derece bakımından daha yakın olduğu için bütün mirası alır ve daha aşağı derecede bulunan amcanın kızının oğlunu düşürür.
Eğer dereceleri aynı ve ana veya bâba tarafından olmada eşit durumda iseler hısımlık kuvveti tercih sebebidir.
Örnek:
Bu mirasçıların hepsi miras bırakanın yalnız ana veya yalnız baba tarafından olur, derece ve hısımlık kuvvetleri de eşit bulunursa, asabe çocuğu olan tercih edilir.
Örnek:
Bu örnekte ana-baba bir amca asabeden olduğu için onun fer'î olan kız mirasçı olurken, zevi'l-erhâmdan olan ana baba bir halanın oğlu düşmüştür.
Yine bu mirasçılar, miras bırakanın yalnız ana veya yalnız baba tarafından olur, derece ve hısımlık kuvvetleri eşit ve hepsi asabe veya hepsi zevi'l-erhâm çocuğu bulunursa ve asıllar arasında cinsiyet farkı varsa miras ikili birli, cinsiyet farkı yoksa eşit olarak taksim edilir. Asıllara isabet eden hisse fürûa intikal eder.
Örnek: Mirasçı olarak yalnız amcanın iki kızı bulunsa mirası eşit olarak, bu amcanın bir oğlu ile kızı bulunsa ikili bir paylaşırlar (bk. es-Serahsî, el-Mebsût, 3. baskı, Beyrut 1398/1978, XXX, 2-27; Şerhu's-Sirâciyye, 163-204; Zeylaî, Tebyînu'l-Hakâik, el, Emîriyye tab ı, VI, 241 vd..; el-Meydânî, el-Lübâb, IV, 200; İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, Mısır t.y., V, 559-563; İbn Kudâme, el-Muğnî, 3. baskı, Kahire,1970, VI, 229-252; ez-Zithaylî, el-Frkhu'l-İslâmî ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, VIII, 381 vd.; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İstanbul 1983, 529 vd.).
Hamdi DÖNDÖREN
.ASHABÜ'L-FERAİZ (MİRAS)
Islâm miras hukukunda belirli pay sahibi mirasçılar. Ferâiz'in tekili olan farîza, belirli pay demektir. Mirastaki payları tek tek belirlenen mirasçılara, belirli pay sahibi mirasçılar anlamında bu isim verilmiştir. Bu gruba giren mirasçılar onbir olup, değişik durumlara göre bunlar için kırk pay durumu (hâl) söz konusudur. Kitap, sünnet ve icma ile belirlenen bu onbir mirasçı ve paylarının dayandığı deliller şunlardır:
Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur:
"Allah size (miras hükümlerini şöylece) emir ve tavsiye eder: Çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişinin payı vardır. Kızlar ikiden fazla ise, mirasın üçte ikisi onlarındır. Kız bir tane ise mirasın yarısı onundur. Ölenin çocuğu (oğul veya kız) varsa, ana ve babadan herbirine terikenin altıda biri verilir. Ölenin çocuğu olmayıp da ona ana ve babası mirasçı olduysa, üçte biri anasınındır. Ölenin erkek veya kız kardeşleri varsa, terikenin yine altıda biri anasınındır. Bu hükümler, miras bırakanın yapacağı vasiyetin infazından veya borcun ödenmesinden sonradır. Siz babalarınızdan ve oğullarınızdan hangisinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. Bu hükümler Allah'tan birer farîzadır. Şüphesiz Allah her, şeyi bilicidir, tam hüküm ve hikmet sahibidir. " (en-Nisâ, 4/11).
"Karılarınızın çocuğu yoksa terikenin yarısı sizindir. Eğer onların çocuğu varsa, size terikesinden (düşecek hisse) dörtte birdir. Bu da, onların yapacağı vasıyetin veya borcun ifasından sonradır. Eğer çocuğunuz yoksa, bıraktığınızdan dörtte biri onların (karılarınızın) dır. Şayet çocuğunuz varsa, terikenizden sekizde biri yine onlarındır. Bu da, yapacağınız vasiyetin veya borcun ödenmesinden sonradır. Eğer mirası aranan erkek veya kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olur ve onun (ana bir) erkek veya kız kardeşi bulunursa, bunlardan her birinin hissesi altıda birdir. Eğer ona bir erkek veya kız kardeşlerin sayısı birden fazla ise, onlar üçte biri zarara uğratılmaksızın oralarında eşit olarak taksim ederler. Bu hükümler yapılan vasiyetin ve varsa borcun ödenmesinden sonradır. Bu emirler size Allah'tan bir vasiyettir. A!!ah her Şeyi bilen, ve yarattıklarına çok yumuşak davranandır" (Nisâ, 4/12)
"Işte bunlar Allah'ın hükümleridir. Kim Allah'a ve Peygamberi'ne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan Cennetlere koyar ki onlar orada ebedî kalıcıdırlar. Bu, en büyük bir kurtuluştur" (en-Nisâ, 4/13).
"Kim de Allah'a ve Peygamber'ine isyan eder, Allah'ın sınırlarını açarsa, onu da -içinde daimi kalıcı olarak ateşe koyar. Onun için küçültücü bir azap vardır" (en-Nisâ, 4/14).
"Habibim, senden fetva isterler. De ki: " Âllah, babası ve çocuğu olmayanın mirası hakkındaki hükmünü şöylece açıklar: Eğer çocuğu ve babası olmayan bir erkek ölür, geride (ana-baba bir veya baba bir) bir tek kız kardeşi kalırsa mirasın yarısı onundur. Eğer mirasçı erkek kardeş ise, çocuksuz (ve babasız) ölen kız kardeşinin bıraktığının tamamını alır. Eğer aynı şartlarla kalan kız kardeş, iki veya daha fazla ise, erkek kardeşinin bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer erkek ve kız kardeşler birlikte mirasçı olmuşlarsa, erkeğin hissesi iki dişinin hissesi kadardır. Allah size, yanılırsınız diye, hükümlerini açıklıyor. A!/ah, her şeyi hakkıyla bilendir" (el-Mâide, 5/176).
"Hısımlar Allah'ın kitabınca birbirine daha yakındırlar. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir" (el-Enfâl, 8/75).
"Ana-baba ile yakın hısımların bıraktıklarından erkeklere, ana-baba ile yakın hısımların bıraktıklarından kadınlara, azından da çoğundan da farz kılınmış birer hisse vardır" (en-Nisâ, 4/7).
Hz. Peygamber'in mirasla ilgili bazı hadisleri de şöyledir:
"Ferâiz (miras) ilmini öğreniniz ve öğretiniz. Çünkü ferâiz, ilmin yarısıdır" (Buhârî, Ferâiz, 2; Ebû Dâvud, Ferâiz, 1; Tirmizî, Ferâiz, 2)
"Miras hisselerini sahiplerine verin. Kalan miktar, en yakın erkek hısımındır" (Buhârî, Ferâiz, 5, 7, 9-10; Müslim, Ferâiz, 2-3; Tirmizî, Ferâiz,

Ibn Mes'ud (r.a.)'dan rivayet göre:
"Hz. Peygamber bir kız, oğlu kızı ve kız kardeş ile birlikte mirasçı olunca; kıza yarım hisseyi, oğul kızına üçte ikiyi tamamlamak için altıda biri, kız kardeşe de geri kalanı hükmetmiştir" (Buhârî, Ferâiz, 8, 12; Tirmizî, Ferâiz, 4; Ibn Mâce, Ferâiz, 2).
"Kız kardeşleri, kızlarla birlikte olunca asabe yapınız" (Buhârî, Ferâiz, 12; Dârimî, Ferâiz, 4).
"Ibn Büreyde şöyle demiştir: Peygamber (s.a.s.) nineye yanında anne olmadığı zaman altıda bir vermiştir" (Ibn Mâce, Ferâiz, 4).
Bazı miras hükümleri de icma deliline dayanır. Ana-baba bir kız kardeş bulunmayınca, baba bir kız kardeşin onun yerine geçeceği prensibi gibi.
Delillerde yer alan mirasçıların payları şöyledir:
A. Koca (Zevc) 1- Koca, ölenin (karının) çocukları veya oğlunun... oğlu veya kızı ile birlikte mirasçı olduğunda, terikenin dörtte birini alır. Ölenin kızından fürûu burada dikkate alınmaz.
2-Bunlar bulunmadığında yarısını alır.
B. Karı (Zevce) 1- Karı, ölen kocasının çocukları veya oğlunun... oğlu veya kızı ile birlikte bulunduğunda sekizde bir alır.
2- Bunlar bulunmadığında dörtte bir alır.
Eş (zevce) birden fazla ise her iki durumda belirlenen payı aralarında eşit olarak paylaşırlar.
C. Baba 1- Baba, ölenin oğlu veya oğlunun erkek fürûu ile birlikte bulunduğunda altıda bir alır.
2-Ölenin kızı veya oğlunun kızı yahut oğlunun... oğlunun kızı ile birlikte bulunduğunda altıda bir ve ilâve olarak asabe* sıfatıyla ashabü'l-ferâizden artanı alır.
3-Bu iki grup mirasçı bulunmadığından asabe olur. Başka mirasçı yoksa terikenin tamamını, varsa bunlardan artanı alır.
D. Anne
1- Ölenin çocukları veya oğlunun... oğlu veya kızı, yahut ölenin birden fazla erkek veya kız kardeşiyle birlikte bulunduğunda altıda bir alır.
2-Ölenin babası ve eşi ile birlikte bulunduğunda eşten artanın üçte birini alır. Bu durumda baba asabe olarak geriye kalanı alır.
3-Bu iki grup mirasçı bulunmadığında bütün terikenin üçte birini alır.
E. Dede Burada ashabü'l-ferâiz olarak pay sahibi olan dede, ölenin babasının babası veya onun babasıdır. Buna sahih dede (cedd-i sahih) denir. Annenin babası gibi ölen ile arasına kadın giren dedeye ise fasit dede denir ve miras hukuku bakımından zevi'l-erhâm* grubu içinde yer alır.
Baba sağl olmayınca dede onun yerine geçer. Buna göre dedenin dört hâli vardır. Ilk üç hâli babanınki ile aynıdır. Dördüncü hâl, babanın sağl olması hâli olup, bu durumda dede mirasçı olamaz.
F-Kız
1- Ölenin oğlu olmayıp da bir kızı varsa terikenin yarısını alır.
2-Aynı durumda iki veya daha fazla kız varsa, üçte ikiyi aralarında paylaşırlar.
3-Ölenin oğlu varsa asabe (bigayrıhi asabe) olur. Ashabü'l-ferâiz'den artanı oğul iki, kız bir hisse almak üzere paylaşırlar.
G. Oğulun Kızı Ölenin kızı bulunmayınca oğlunun kızı onun yerine geçer.
1-Ölenin oğlu veya kızı bulunmaz da, oğlunun... bir tane kızı olursa terikenin yarısını alır.
2-Aynı durumdaki oğulun kızı birden fazla ise, üçte ikiyi aralarında eşit olarak paylaşırlar.
3-Ölenin oğlu bulunmaz ve oğlunun kızı ölenin bir kızı ile birlikte bulunursa altıda bir alır.
4-Aynı durumda ölenin birden fazla kızı varsa oğulun kızı mirasçı olamaz.
5-Ölenin oğlu olmayıp da, onun oğul ve kızları beraber bulundukları takdirde, müşterek asabe olurlar ve ashabü'-ferâiz'den artanı ikili-birli paylaşırlar.
6-Oğlun kızları oğul ile birleştiklerinde mirasçı olamazlar.
H.Ana-Baba Bir Kız Kardeş
1-Bir tane ise terikenin yarısını alır.
2-Iki veya daha çok ise üçte ikiyi paylaşırlar.
3-Ölenin ana-baba bir kız kardeşi aynı durumdaki erkek kardeşiyle birlikte bulunurlarsa, müşterek asabe olurlar ve ashabü'l-ferâiz'den artanı ikili-birli paylaşırlar.
4-Ölenin kızı, oğlunun kızı ve oğlunun.... oğlunun kızı ile birlikte bulunurlarsa asabe olup kalanı alırlar.
5-Ölenin oğlu, oğlun oğlu, babası veya sahih dedesi ile birlikte bulunurlarsa mirasçı olamazlar.
Baba Bir Kız Kardeş
Ana-baba bir kız kardeş bulunmazsa baba bir kız kardeş onun yerini alır.
1-Bu durumdaki kız kardeş bir tane ise, terikenin yarısını alır.
2-Birden fazla iseler, üçte ikiyi eşit olarak paylaşırlar.
3-Bu durumdaki kız kardeş bir tane ana-baba bir kız kardeşle birlikte bulunurlarsa altıda bir alır.
4-Ana-baba bir kız kardeş birden fazla ise baba bir kız kardeş mirasçı olamaz.
5-Baba bir kız kardeş baba bir erkek kardeşle birlikte bulunursa, müşterek asabe olurlar, kalanı ikili-birli paylaşırlar.
6-Ölenin kızı veya oğlunun kızı ile birlikte bulunursa asabe olur ve kalanı alır.
7-Ölenin oğlu, oğlunun oğlu..., babası, dedesi, ana-baba bir erkek kardeşleri, asabe olan ana-baba bir kız kardeşleriyle beraber bulunurlarsa mirasçı olamazlar.
Ana Bir Kardeşler
1-Bir tane ise altıda bir alır.
2-Birden fazla iseler, terikenin üçte birini erkek-kadın ayırımı yapmaksızın eşit olarak paylaşırlar.
3-Ölenin oğlu kızı, oğlunun oğlu veya kızı, babası, dedesi ile birlikte bulunurlarsa mirasçı olamazlar.
K.Nine
Buradaki nineden maksat, araya fasit dede girmeyen, anne veya baba tarafından büyük annedir. Babanın annesi veya onun annesi, annenin annesi veya onun annesi gibi ki, bunlara sahih nine denir. Araya fasit dede girmesi hâlinde, ondan sonraki nineye fasit nine denir. Ölenin annesinin babasının annesi gibi. Bunlar miras hukuku bakımından zevi'l-erhâm içinde yer alırlar.
1-Sahih nineler mirasçı oldukları durumlarda altıda bir alırlar. Nine birden fazla ise bunu eşit olarak paylaşırlar.
2-Nine ana ile beraber bulunursa veya baba ve dededen nineler baba veya dede ile birlikte bulunurlarsa mirasçı olamazlar. Keza yakın derecedeki nine uzak olanı mirastan düşürür. (el-Cassâs, Ahkâmü'l-Kur'an; Ibnü'l-Arabî, Ahkâmü'l-Kur'an; Ibn Kesîr, Te,fsîru'l-Kur'anı'l-Azîm, miras ayetlerinin tefsiri; Ibn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, II, 322-329; Ibnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, IV, 39 vd.; el-Mevsılî, el-Ihtiyâr, V, 85-86 vd.; Seyyid Şerif el-Cürcâni, Şerhu's-Sirâciyye, s. 3-4, vd.; el-Kâsânî, Bedayıu's Sanâyi', III, 99; Fetâvâ'l-Hindiyye, I, 353; Bilmen, Hukuk, Islâmiyye ve Istılâhâtı Fıkhıyye Kâmusu, Istanbul 1951, IV, 507-535; Ebû Zehra, Ahkâmü't-Tarikât ve'l-Mevârîs, Kahire, (t.y.) s. 121-180; Hamdi Döndüren, Delilleriyle Islâm Hukuku, Şahıs, Âile ve Çözümlü Miras, Istanbul 1983, s. 417-491)
.
selamün aleyküm
size bir sorum var
babanın ölmesi halinde ;erkek kardeşin olmaması beş kız kardeş, anne,olması durumunda nasıl bir miras paylaşımı olacaktır
anne ve kız kardeşlerin dışında birine miras düşermi düşerse ne kadar düşer açıkça yazmanızı rica ediyorum