Her zamanda yıkanmak caiz olduğu gibi Ramazan’da da yıkanmak ve temizlenmek caizdir. Hazreti Aişe Radıyallahu anha annemiz: “Zaman zaman Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) cünüb olarak sabahlardı.” buyurmuştur.
Yani Peygamberimiz bazen sabah olduktan sonra yıkanırdı. Şayet oruçlu olarak yıkanmak caiz olmasaydı elbette Peygamberimiz bunu yapmazdı..
Halin Günenç Hocaefendi – ihvanlar.net
.
Oruçluyken masturbasyon yapmak kaza mı gerektirir kefaret mi?
Oruçluyken mastürbasyon yapan kimsenin orucu bozulur. Bunun için tövbe edip bir gün kaza orucu tutmak icab eder. Keffaret orucu tutmak gerekmez.
Şöyle denilmektedir: bir kimse şehvetini meşru olmayan yollarla mesela hayvanla ilişkide bulunarak (haramdır) yahut baliğa olmayan bir çocukla ilişkide bulunarak, ellemek, avucunun içi ile oynamak suretiyle şehvetini getirirse bunlardan ötürü kaza gerekir, kefaret gerekmez.
Bu sayılanların vebali, günah olup olmaması ayrı bir konudur…
.
Oruç kefaretinin 60 gün olmasının delili nedir? İki kere bozan kaç gün keffaret tutar?
Ramazan ayında oruç bozmanın kefaretinin 60 gün olduğu hususunun delilini soran kardeşlerimiz var. Onlara kısaca bu meselenin delillerini izah edelim:
Bir kimse, Peygamber efendimize gelerek, mahvoldum dedi. Peygamber efendimiz: Seni mahveden şey nedir?” buyurdu. Adam: “Ramazan’da hanımımla ilişkide bulundum” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz: “köle azad edecek kadar mal bulabilir misin?”
Adam: -Hayır! Dedi
Peygamberimiz: “Peşpeşe iki ay oruç tutabilir misin” buyurdu.
Adam: -Hayır! Dedi.
Peygamberimiz: “Altmış fakiri doyuracak kadar mal bulabilir misin” buyurdu
Adam: -Hayır dedi. Sonra adam oturdu. Bu sırada Peygamberimize bir zenbil(en beş sa’lık bir ölçek) içinde hurma getirildi. Hazreti Peygamber bu hurmaları adama vererek: “Bunları sadaka olarak ver” buyurdu…. (Bu hadis bir veya iki kişi tarafında değil cemaat tarafından nakledilmiştir ve sahih kaynakların hepsinde geçmektedir)
İbni Mace’nin naklettiği başka bir hadis-i şerifte ise şöyle buyruluyor: “”Bir köle azad et” Adam: “Köle bulamam.” Dedi. Hazreti Peygamber Aleyhisselam: “Peşpeşe iki ay oruç tut” buyurdu. Adam: “buna da gücüm yetmez” dedi. Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “altmış fakiri doyur” buyurdu.
2 KERE BOZAN KAÇ GÜN TUTAR?
Maliki ve Hanefilere göre cima, yemek ve benzeri orucu bozan şeyler birincinin kefaretini ödemeden tekrarlanırsa bakılır: bu durum ya bir gün içinde ya da iki ayrı günde olur.
a) Eğer aynı gün içinde birkaç kere oruç bozma olayı tekrarlanırsa ittifakla tek bir kefaret ödemek bunun için yeterlidir.
b) Eğer oruç bozma olayı Ramazan’da iki ayrı günde olmuşsa cumhura (fakihlerin çoğunluğuna) göre iki yahut daha çok bozulan oruç sayısı kadar kefaret gerekir. Yani her gün için ayrı ayrı 60 gün kefaret tutar. Çünkü her gün ayrı bir ibadettir. Bir günün orucunu bozmakla kefaret gerekince, iki Ramazan ve iki haccın durumunda olduğu gibi bu kefaretler iç içe girmez. Ayrı ayrı yapılmaları gerekir.
NEDEN BU KADAR AĞIR?
Çünkü oruç yılda sadece bir ay farz kılınmıştır. Ve bir günün o güne has olarak verilen sevabının derecesi çok yüksektir. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Ruhsatsız (oruç tutmamayı mübah kılan bir özrü ispat eden ruhsat olmadan) olarak yahut hastalık durumu olmaksızın orucunu bozan kimse, ömür boyu oruç tutsa da o günün borcunu gerçekten ödeyemez.” (Tirmizi – Ebu Davud, İbn-i Mace, Nesei ,le İbni Huzeyme Sahihin’de ve Beyhaki Ebu Hureyre’den rivayet etmişlerdir.)
.
Oruç tutmamayı mubah kılan hastalığın derecesi
Oruç tutmamayı mubah kılan hastalığın ölçüsünü fakihlerimiz şu şekilde beyan etmişlerdir:
1- Hasta olan kişinin oruç tutmakla çok sıkıntı çekmesi
2- Oruçtan dolayı ölüm tehlikesinin bulunması
3- Oruçtan dolayı hastalığın artması yahut şifanın gecikmesi
Bu gün güvenilir doktorların beyanına göre oruç tutmamayı mubah kılan bazı hastalıklar şöyledir:
1- Son safhada bulunan kalp hastalığı
2- Verem ve ciğer iltihabı hastalığı
3- Kanser hastalığı
4- Şiddetli böbrek iltihabı
5- İdrar yollarında iltihapla birlikte taşın bulunması
6- İleri safhada damar sertliği
7- Mide veya bağırsaklarda ülserin bulunması
8- İleri safhada şeker hastalığı…
.
Ramazan’da lokanta ve büfe açmak caiz midir?
Ramazan ayında imsak ile iftar arasında lokanta gibi yiyecek-içecek yerlerinin açık olması caiz değildir. Çünkü bu vakitler orucun vaktidir. Kişi lokanta gibi yerleri açık bırakır ve gelen müşterilere serviste bulunursa, haram işleyenlere hizmet etmiş olur. Kişinin gelen müşterilerden kimin seferi, kimin özürlü olduğunu bilemeyeceği için böyle bir ayrıma girmesi de mümkün değildir.
.
Şeytanlar Ramazan’da bağlanır mı?
Bu konuda Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyuruyor:
“Ramazan ayının ilk gecesi girince şeytanlar ve cinlerin azgınları zincire vurularak bağlanır. Cehennemin kapıları kapatılır, hiçbir kapısı açılmaz. Cennet kapıları ise sonuna kadar açılır, hiçbirisi kapalı tutulmaz.”1
Ramazanda kendisini cennete götürecek iyi işler yapan Mü’mine cennetin kapıları açılmış, cehenneme götürecek kötülüklerden sakındığı için de cehennem kapıları ona kapanmış demektir. Oruç sayesinde nefsine hâkim olup şeytana uymadığı için de şeytani etkisiz hale getirmiş olur.
Cehennemin malzemesi günah, müşterileri günahkârlar, reklâmcıları da şeytanlardır. Ramazanda topluma hâkim olan manevî hava sebebiyle genellikle günahlardan uzaklaşır. İnsanlar cehennemin pazarlama ve reklâm büroları yerine cennete açılan mabetlere yönelirler. Şeytani gürültüler yerine ilahi seslere kulak verirler. Kaba ve bayağı arzular yerine derunî zevklere talip olurlar, âdeta melekleşirler. Şeytanların kuşatmasını yararlar, cennete giden yolda büyük mesafeler kat ederler.
Ramazan ayı girince şeytanların zincire vurulduklarını âdeta görür gibi oluruz. Bunu neredeyse herkes fark eder ve anlar. İnsanlar her zamankinden daha fazla ibadete yönelirler. Oruçlar tutulur, Kur’an-ı Kerîm’lar okunur, camiler dolup taşar. Herkeste bir Ramazan heyecanı başlar. Günahlardan elini eteğini çekemeyen pek çok insan Ramazan ayının başlamasıyla tövbe istiğfar eder, Rabbine yönelir, Onun mağfiretine sığınır. Günah yuvaları birer birer müşteri kaybeder, bazısı da kapanır, bazısının kapısına da sahipleri kilit vurur: “Ramazan dolayısıyla kapılıyız” diye…
Nefsin ve şeytanın sesine kulak vermeyip bütün zorluklarına rağmen oruç tutarak, zekât ve sadaka vererek, uzun teravih namazları kılarak, uykusunu bölüp sahurlara kalkarak Cenab’ı Hak’kın rızasını kazanmaya, çalışan kullara karşı şeytanların elleri kolları bağlı kalmakta, kulların irade ve azimleri karşısında hezimete uğramaktadırlar. Resmi istatistiklere göre Ramazan ayında suçların gözle görülür şekilde azalması bunun en canlı delilidir.
Bütün bunlar olurken, şeytanlar yine boş durmazlar. Her ne kadar bağlansalar, zincirlenseler ve bir kenarda tutulsalar da, bir şekilde “işlerini” görürler, faaliyetlerini sürdürürler. Bununla birlikte imtihan sırrı devam eder. Yoksa bütünüyle şeytanlar işten el çektirilselerdi, sesleri kısılsaydı, etkinlik alanları tamamen bitseydi, bu sefer herkes ister istemez imana gelecek, Müslüman olacaktı. O zaman da dünyanın bir imtihan yeri olduğu ortadan kalkacaktı, Mü’min kâfir ayırımı kalmayacaktı.
Hadis-i şerifte geçen “merede” kelimesi, şeytanın bir sıfatıdır ve inatçılar, direnenler demektir. Demek ki, bütün şeytanlar değil, en inatçı şeytanlar bağlanmaktadır. Hadis-i Şerif’ten anlaşıldığına göre şeytan tamamen etkisiz hale getirilmiyor, büyükleri, en azılıları bağlansa bile diğerleri belli bir alanda icraatlarını devam ettiriyor. Eğer insan, onların icraat alanına girmezse bir şey olmaz. Şeytanlar ona yaklaşamaz. Mesela, barlar pavyonlar şeytanın kol gezdiği yerlerdir. İnsan buralara gider içki içer, eğlenir, kendinden geçer de, silahıyla bir adamı vurursa, “hani şeytanlar bağlanmıştı” diyemez. Şeytan, ölmüyor Ramazanda, sadece sınırları daraltılıyor, tesir gücü azaltılıyor, faaliyet alanı küçültülüyor. İnsan da bu arada dikkatli olmalı, onun sahasına girmemeli ve Ramazanda büyük bir ivme kazanarak, Ramazan sonrası şeytanların her yanda avını kurup beklediği zamanlar için manevi gerilim elde etmeye çalışmalıdır.
Ramazan-ı Şerif’te de hatalar işlendiği, günahlara girildiği ve büyük yanlışlıklar yapıldığı bir gerçektir. Fakat bu Kur’an-ı Kerîm ayında Mü’minlerin elde ettiği büyük kâr düşünüldüğünde ve şeytanın buna razı olmayacağı, adeta hırsından deliye döneceği ve insanları günahlara çekmek için bütün hilelerini kullanacağı göz önünde bulundurulduğunda hakikaten merede-i şeyâtînin elinin-kolunun bağlanmış olduğu anlaşılacaktır.
Her an şerrinden ALLAH Teâlâ’ya sığındığımız şeytana karşı sürdürdüğümüz savaş diğer bütün savaşlardan daha önemli ve daha zordur. Çünkü şeytana mağlup olanlar başka hiç bir savaşta galip gelemezler. İnsanoğlunun şeytanla savaşı, babamız Hz.Adem (A.S.) ve anamız Hz.Havva ile cennetle başladı ve şeytanın zaferiyle sonuçlandı. İnsanoğlunun bu mağlubiyetinin faturası çok ağır oldu. Şeytanın iğvasıyla çıkarıldığımız cennete tekrar dönebilmenin mücadelesini veriyoruz. Zaten savaş da bu eksende cereyan ediyor. Biz cennete girmenin savaşını veriyoruz, şeytan ise sokmamanın savaşını veriyor.
Şeytana karşı zafer kazanmanın en güzel mevsimi şüphesiz Ramazan ayıdır. Çünkü Ramazan şeytana ve şeytani arzulara karşı en güçlü siper, oruç ise en sağlam kalkandır.
dipnot
(1) Buhari, Savm:5; Müslim, Sıyâm:2
.
Günün yarısında temizlenen kadın o günü oruçlu mu geçirir
Oruç tutması gerekmeyen bir kişi, Ramazan günü içerisinde oruç tutmasını gerektirici bir hale gelirse, artık o kişinin günün kalan kısmında oruçlu gibi hareket etmesi gerekir. Örneğin imsak zamanından sonra temizlenen kadın, iyileşen hasta, ergenlik çağına eren çocuk, akıllanan deli, Müslüman olan bir gayr-ı Müslim günün kalan kısmında oruç bozucu davranışlardan uzak durmalıdır. Bu haldekilerin, ergenlik çağına giren çocuk ve Müslüman olan kâfir haricindekiler, aynı günü daha sonra kaza etmeleri de gerekir.
.
Hamile kadın oruç tutabilir mi?
Hamile bayanlar hasta hükmündedir. Dini hassasiyete sahip uzman bir doktorun tavsiyesi doğrultusunda hareket eder.
Oruç tutması kendi veya bebeğin sağlığı açısından sakıncalı ise, oruç tutmaz, daha sonra gününe gün kaza eder. Böyle bir sakınca yoksa, orucunu tutar.
.
Ru’yet imsak vaktine kadar olursa gecerli midir, yoksa akşam ile yatsı arası mı olması gerekiyor?
Hilâlin, güneşin batmasından sonra, güneşin battığı ufukta görülmesi geçerlidir. Zeval vaktinden önce veya sonra görülecek hilal ile o gün ne oruca başlanır, ne de oruçtan çıkılır. Bilâkis bu hilâl bir sonraki geceye ait bulunmuş olur.
Ay ile dünya kendi yörüngelerinde ve güneşin etrafında saatin akrep ve yelkovanlarının dönüşünün tersine bir dönüşle, sağdan sola doğru dönerler. Ay dünyanın etrafında döndüğünden, zaman zaman dünya ile güneşin arasına girer. İşte, Ayın dünya ile güneş arasına girdiği ve dünyaya hiçbir ışık yansıtmadığı ana içtima anı denir. Eğer bu durumda dünya, ay ve güneş aynı doğrultu üzerinde bulunurlarsa güneş tutulması olur. Aynı doğrultuda olmazlarsa, tutulma olmaz.
İçtimâ, daima gündüzleri olur. Ama illa da sabit bir saati yoktur. Yani bir içtima, gündüz her zaman mesela 11.05’de olacaktır, denemez. Her içtimanın saati değişiktir; ancak hangi saatte içtima olacağını önceden tespit etmek mümkündür. Hatta belli bir sabit noktaya göre, içtimanın vuku bulacağı noktayı tespit etmek de mümkündür.
İçtima anının tespiti ve bilinmesi çok önemlidir. Çünkü yeni ayın ilk hilâli, ancak içtimadan sonra görülebilir. Bir kimse içtima olmadan önce hilâli gördüğünü söylerse ya yanılıyordur, ya da yalan söylüyordur. Ve ayın ilk hilâli, daima güneş battıktan sonra, batı ufkunda görülür.
İlk günün hilâli, 8 dk ile 40 dk arasında değişen bir sürede batar. Ay her gün ortalama olarak bir önceki güne göre 50 dakika daha fazla kalır. Ama bu süre, her gün 16 dk. ile 80 dk arasında değişen bir süre eklenerek sağlanır
.
Takvimden temkin vaktinin kaldırılması
1983 yılına kadar temdit yani ihtiyat uygulaması yapıldığı ve eleştiriler üzerine bu uygulamadan vazgeçildiği doğrudur.
Alimlerin bir çoğu bu kadar ihtiyat vaktinin bırakılmasının çok fazla olduğu görüşünü savunmuşlardır. Ayrıca bu uygulamaya rağmen bir çok kimse temdit vakti geçmesine rağmen yemeğe-içmeye devam etmekteydi. Ve temdik vaktiyle birlikte hatayla namaz kılanlar da olmaktaydı.
Bugünkü uygulama daha doğrudur. Kişi ihtiyaten imsak vakti girmeden bir iki dakika önce yeme-içmeyi bırakmalı ve aynı hassasiyeti de iftar vaktinde de göstermeli yani bir-iki dakika ihtiyaten bekleyip öyle iftar etmelidir. Bu ihtiyatı hata payına binaen bırakmak en uygunudur.
.
kadınların hayızlı günlerinde oruç tutmamasının delili
Bir bayanın hayızlı günlerinde oruç tutmamasına dair bir ayet bulunmamaktadır. Şunu belirtelim ki bu mesele bir ibadet meselesidir ve hiçbir meselenin detayları Kuran-ı Kerim’de yer almamış, bu detaylar, Kuran-ı Kerim’in açıklayıcı konumunda olan Sünnet’te yer almıştır.
Özel hallerde (hayız-loğusa) bulunan kadınların namaz kılmasının ve oruç tutmasının caiz ve sahih olmadığı hususunda fıkıh alimleri icma (görüş birliği) etmişlerdir. Özel hal süresince terk edilen namazların kaza edilmesinin gerekmediği oruçların ise temizlendikten sonra tutulacağı hususunda da icma vardır. Bu konuda şu sahih hadis-i şerifler bulunmaktadır.
Ebû Saîd’il-Hudrî (R.A)den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
…kadın hayız olduğu zaman namaz kılmaz, oruç tutmaz…buyurdu.1
Muaze’den rivayet edildiğine göre; O şöyle demiştir:
– Hz. Aişe (R.Anha)’ya sordum: “Neden hayızlı kadın orucu kaza ediyor da namazı kaza etmiyor” dedim. Hz. Aişe (R.Anha):
“(Vaktiyle) Bu iş bizim başımıza gelirdi de orucu kaza etmekle emrolunur; namazın kazası ile emrolunmazdık” cevabını verdi.2
dipnot
(1) Buhari; Hayız:6; No:298; 1/116, Müslim; İman:34; No:79; 1/86, İbn-i Hibban; Hazar ve’l-ibaha:10; No:5744; 13/54, Beyhakî Sünen-i Kübra; Hayız; No:1517; 2/3
(2) Müslim; Hayz;15; No:69; 1/265, Buhârî; Hayz:20 No:315; 1/122, Ebû Dâvud; Tahâret;104; No:262-263, Tirmizi; Tâhâret:97, Nesâî; Hayz:17; No:382; Sıyam:64, İbn-i Mâce; Tâhâret:119; No:631, A.b.Hanbel; 6/32-94-97-120-143-185-231, Dârimi; Tâhâret:102
.
Ramazan orucunda akşama doğru hayız görse orucu bozmalı mıdır?
Oruçlu iken gün içinde vakit ne olursa olsun hayız görmeye başlayan bir kadının yiyip içmesi farzdır. Çünkü kadının özel günlerindeyken oruçlu durması haramdır.
Burada gizli yiyip içmesi Ramazan ayına hürmetten dolayı olmayıp fitneye sebep olmamak içindir.
,
.
Emziren kadının Ramazan orucu tutmaması caiz mi
Süt emzirme, oruç tutmamayı mubah kılan hallerden birisidir.
Kendi ya da başkasının çocuğunu emziren bir kadın, oruçtan dolayı kendisine veya emzirdiği çocuğa zarar gelmesinden korkarsa, orucu tutmayabilir veya tuttuğu orucu bozabilir. Daha sonra gününe gün kaza eder. Ayrıca bu hususta önemli olan, süt verdiği çocuğu başka bir kadının da emzirmiyor olmasıdır.
.
Askerin oruç tutmaması caiz midir?
Asker olmak, askerlik yapmak oruç tutmamayı mubah kılan hallerden değildir.
Hastalık ve seferilik gibi bir mazeret olmadığı takdirde askerler de oruç tutmakla yükümlüdür. Bir de kişinin askerlik vazifesini yaptığı yerde şartların oruç tutmaya elverişli olması da önemlidir. Örneğin sahur yemeğinin verilmemesi ve iftar vaktinin uzaması halinde kişinin bu şartlarda oruç tutabilmesi oldukça güç olacağından kişi orucunu tutmaz, daha sonra gününe gün kaza eder.
Ayrıca Ramazan ayında düşman ile savaşa girecek bir Müslüman, güçsüz düşüp görevini yapamamaktan korkarsa, oruç tutmayabilir, daha sonra kaza eder.
Ancak keyfi olarak tutulmaması büyük bir vebali yüklenmek demektir.
.
Ramazan Hilalinin Görülmesi
Oruç tutmaya mükellef her insanın, ramazan ayını oruçlu geçirmesi farzdır. Ramazan orucu İslâmın beş şartından biri olup, Ramazan ayına özeldir. Bu nedenle Ramazan ayının başladığının tespiti gereklidir. Ra-mazan ayının başladığının tespiti, Ramazan hilalinin görülmesidir.
Ramazan ayı kameri aylardandır. Kameri aylar, yirmi dokuz veya otuz gün olur. Her kameri ayın başlangıcı, ya hilalin görülmesiyle, ya da bir önceki ayın otuza tamamlanmasıyla tespit edilir.
Bu farz ibadete başlanabilmesi için şart olan hilali araştırma görevi, farz-ı kifaye olup, kimi insanların yapmaları ile diğer insanlardan bu yükümlülük düşer.
Hilal görüldüğü zaman, “hilal, hilal!” diye seslenme gibi cahiliye geleneklerinden sakınıp, tekbir ve tehlil getirerek dua edilmelidir.
Hilalin zamanı ve yeri: Ramazan hilali, Şaban ayının son günü akşamı, güneş batımından hemen sonra, güneşin battığı yönde görülür. Böylece Şaban ayının yirmi dokuzuncu günü akşamı, hilal gözetlenir. Hilal görülürse, ertesi gün oruca başlanır. Hava bulutlu ve kapalı olup hilal görülemezse, Şaban ayı otuza tamamlanır ve bir sonraki gün oruca başlanır. Bu sebeple Şaban ayının hilalini de, Recep ayından gözetlemek gereklidir. Şaban ayının kaç gün olduğu daha iyi anlaşılmış olur. Ramazan ayının yirmi dokuzuncu gecesi de, Şevval ayının hilali gözetlenir. Görülürse, ertesi gün bayram yapılır. Görülemezse, Ramazan otuza tamamlanır.
Hilalin görülme vakti: Hilalin güneşin batımından hemen sonra, güneşin battığı yerde görülmesi doğru kabul edilir. Gündüz vakti görülen hilalle, ne oruca başlanılır, ne de bayram yapılır. Çünkü gündüz görünen hilal, gelecek geceye aittir.
Hilalin değişik bölgelerde görülmesi: Hilalin ayrı bölgelerde görülmesine itibar olunmaz. Hilalin bir yerde görülmesi halinde, diğer bölgelerdeki Müslümanlar da buna uyar. Çünkü “Ramazan hilalini görünce oruç tutunuz” hadisindeki oruca başlama şartı olan hilalin görülmesi gerçekleşmiş olmaktadır. Fakat bazı Hanefi fıkıh âlimleri, birbirinden uzak bölgelerde hilalin ayrı zaman ve gecelerde görülebileceğini kabul etmişlerdir. Buna göre, her bölge hilali görme ve ona göre hareket etmede serbesttir. Başka bir bölgede görülen hilalle amel etmeleri şart değildir. Bunun için bölgeler arası uzaklığın en az “120 km” olması gerektiğini unutmamak lazımdır. Bu sebeple birbirine yakın bölgelerden birinde hilalin görülmesi ile diğerinde de görülmüş kabul edilir.
Hilali görme: Hava bulutlu veya kapalı ise, Ramazan ayının başlaması için Müslüman, akıllı, adil, ergenlik çağına girmiş herhangi bir kimsenin (kadın-erkek) hilali görmesi yeterli sayılmıştır. Hilali gören kişi, hemen o gece ilgili makama veya yoksa halkın toplu bulunduğu bir yere gidip, hilali gördüğünü duyurmalıdır. Eğer bu kimsenin şahitliği kabul edilmezse, yine de hilali gören kişinin oruç tutması gerekir. Tutmazsa, kaza etmelidir. Hava açık ise, güvenilir kalabalık bir topluluğun veya en az iki kişinin hilali görmeleri yeterlidir. Bayram için Şevval hilalinin görülmesinde ise, eğer hava kapalı ise, bir kişinin şahitliği yeterli olmaz. Bu durumda en az iki erkek veya bir erkek ve iki kadının şahitliği aranır.
Göz mü, bilim mi? Son yıllarda, özellikle Kutsal Topraklar ile diğer bölgeler arasında, Ramazan’ın başlangıcı veya süresi konusunda birbirini tutmayan görüşler meydana gelmektedir. Bu ihtilaf, hilalin gözle görülmesi ya da bilimsel takvim hesapları ile tespit edilmesiyle alakalıdır.
Hangisine güvenmeliyiz? “hilali gördüğünüz zaman oruç tutunuz” hadisinde açıkça ifade edilen gözle görmeye mi, yoksa sayısız teknik imkânlara sahip bilimsel hesaplara mı güvenmeliyiz?
Dinimiz hilalin bilim adamlarına sorulmasını emretmemiştir. Yine ilerlemiş bilimsel tekniklerle hilali araştırmak da icap etmemektedir. Bu her yerde mümkün olmayabilir ve dinin gösterdiği kolaylığa uymaz.
Göz ile görmede hatalar olabileceği gibi, bilimsel hesaplarda da hata olabilir. Matematik hesaplar kesin olsa da, bu hesapları yapan kişilerin hatasız olmaları kesin değildir. Bu yüzden takvimler arasında farklılıklar olmaktadır.
Dinimiz orucu sonsuza dek değişmeyecek basit bir şarta, hilalin görülmesine bağlamıştır. Bilimsel hesaplara göre kameri aylar, otuz veya yirmi dokuz gün olmayıp, küsuratlı olmaktadır. Oysa emredilen oruç, ya yirmi dokuz, ya da otuz gündür.
Oruç ibadeti matematik hesaplara değil, hilali görmeye dayalıdır. Bu yüzden hilal doğmuş olsa bile, herhangi bir kimse görmediği takdirde, oruca başlamamız gerekmez. Bunun gibi hilali görenlerin şahitliğinin aksi ispat edilemediği halde ve hilal doğmamış olsa bile, oruca başlamamız gerekir.
Ayrıca “yalnız gözle görme yeterlidir, bilimsel hesaplara güvenilmesin” görüşü de doğru olamaz. Günümüzde fen bilimleri sayesinde, yüzyıl sonrasının bile ay ve güneş hareketlerini, doğuş ve batış zamanlarını, hatta güneş ve ay tutulmalarını an ve an tespit etmek mümkün olmaktadır. Bu, gelecekten haber vermek değildir, yaratıcımızın koyduğu muhteşem düzende olayların nedenlerini bilme ilmidir.
Rabbimiz, hilal için bilimsel hesaplara bağlanmamızı emretmediği gibi, tespit için teknik imkânlardan yararlanmayı da yasaklamamıştır. İslâm, bilime karşı değildir. Nasıl bilimsel hesaplarda yanılma olabileceği gibi, hilali gördüğünü iddia edenlerin yalan söylemesi veya başka bir şeyi hilale benzetmeleri mümkündür.
Sonuç olarak, hilali görmek, Ramazan ayının başlaması için bir emirdir. Bu görme işlemine yardımcı olacak teknik araçları kullanmakta sakınca yoktur. Bu olay, daha iyi, net duyabilmek için işitme cihazı kullanmaya benzer.
Bu durumda yapılacak olan şudur: Yılın tüm aylarının hilalinin tespit edilmesi gereklidir. Yeryüzünde her yerde Müslüman vardır ve bu bölgelerde birer rasathane kurulmalı ve ay sürekli izlenerek, rasathaneler arası devamlı irtibat sağlanmalıdır. Önceden yapılan teknik hesaplarla hilalin görülebileceği kuşak tespit edildikten sonra, bir yandan Müslümanlar kendi bölgelerinde hilali gözetlemeye devam ederken, bir yandan da adil şahitler o bölgeye gönderilerek, hesapla yapılan tespit, mutlaka çıplak gözle doğrulanmalıdır.
.
.
Bir kimse oruç kefaretini evladına, akrabasına verebilir mi?
Bir kimse oruç kefaretini tıpkı zekat ve fitrede olduğu gibi hanımına, usul ve furuuna yani yukarıya doğru anne-babası, dedesi, aşağıya doğru oğlu, kızı, torununa veremez.
Bunun dışında fakir olan akrabalarına mesela kardeşine verebilir. Hatta yakın akrabasına vermesi daha uygundur.
.
Kaza oruçlarının aralıksız mı tutulması gerekir?
Tutulmayan veya başlanıp da kasıt olmadan bozulan Ramazan oruçlarının kaza edilmesi gereklidir. Kazaya kala oruçlar, bayram gibi tutulması mekruh olan günler dışında peş peşe veya aralıklı tutulabilir. Ayrıca kaza oruçlarının fazla geciktirilmeden tutulmaları önemlidir. Unutmayalım ki ölüm her an gelebilir.
xxx
.
.
Abdest alırken boğaza su kaçması kaza mı keffaret mi gerektirir
Soru: Abdest alırken boğazıma istemeden herhalde çok az bir su kaçtı. Orucum bozuldu mu kefaret gerekir mi?
Orucunuz bozulmuştur ve gününe gün kaza etmeniz gerekmektedir.
.
Hayız oldum zannederek orucu yemek
Soru: Bir hanım ramazan ayında pamuğunda kan görse ve temizlik müddeti bitti sanarak orucunu yese, sonra anlasa ki temizlik müddeti henüz onbir gün olmuş. Bu kişiye kefaret mi yoksa güne gün kaza orucu tutması mı gerekir?
Kişinin hayız oldum zannıyla yani hata ile orucunu bozduğu için gününe gün kaza etmesi gerekir.
.
Davette nafile orucu bozmak caiz mi?
Ziyafet vermek veya ziyafete davet olunmak, nafile oruçları açmak hususunda bir özür sayılabilir. Bundan dolayı daha sonra kaza edeceğine emin olan kimse, vereceği veya çağırıldığı bir ziyafetten dolayı nafile olarak tutmuş olduğu orucunu bozabilir. Çünkü orucuna devam ettiği takdirde bir müslüman kardeşini gücendirmesi düşünülebilir.
Bu hükümden yola çıkarak, Pazartesi-Perşembe sünneti niyetiyle devamlı bu günlerde oruç tutan bir kimse, bu günlerden birinde davete çağırılacak olsa, davet edeni gücendirme söz konusu olmayacaksa, oruç tutması daha faziletlidir. Fakat gücendirme olacaksa, oruç tutmayıp davete icabet etmesi daha faziletlidir.
.
Muharrem ayı orucu nedir?
Ebû Hureyre (R.A.) den rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimize; Farz namazdan sonra hangi namazın ve Ramazan ayı orucundan sonra hangi orucun daha faziletli olduğu soruldu da, Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
“Farz namazdan sonra en faziletli namaz: Gece yarısı kılınan (teheccüd) namazıdır. Ramazan ayından sonra en faziletli oruç: ALLAH Teâlâ’nın ayı olan Muharremde tutulan oruçtur,”1 buyurdular.
Hadis-i şerifte Muharrem ayı için: “ALLAH Teâla’nın ayı” denilmesi, bu ayın şerefine işaret içindir. Aslında bütün aylar, bütün yıllar, bütün zamanlar, bütün mekanlar, bütün varlıklar, bütün insanlar, cümle eşya her şey ALLAH Teâla’nındır. Ama her şey ALLAH Teâla’nın iken, “Muharrem ALLAH Teâla’nın ayıdır” demekten maksat ne?.. Burada maksat, “Muharrem ayında ALLAH Teâla Hazretleri, kulları çok afv ü mağfiret ediyor; kulları çok affettiği, tevbe eden kullarını çok bağışladığı bir aydır.” demek oluyor.
Hz. Ali (R.A)dan rivayete göre bir adam kendisine Ramazan ayından sonra hangi ayda oruç tutmamı emir buyurursunuz, diye sormuş. Hz. Ali (R.A) da şöyle dedi. Ben bu konudan soran hiçbir kimseyi işitmedim. Sadece ben Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin yanında otururken bir adamın Ona:
– Ya ResûlALLAH! Ramazan ayından sonra hangi ayda oruç tutmamı emredersiniz? diye sorduğunu işittim. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
“Eğer Ramazan ayından sonra oruç tutacaksan, Muharremi tut. Çünkü o, ALLAH Teâlâ’nın ayıdır. O ayda bir gün var ki, ALLAH Teâlâ o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiştir, diğer bir kavmin de tevbesini kabul eder.”2 buyurdu.
Hadisi şerifte ALLAH Teâla’nın tövbesini kabul ettiği belirtilen kavim, Hz. Musa A.S’ın kavmidir. İsrailoğullarının firavundan kurtarılışı, firavun ve ordusunun denizde boğulması kastedilmektedir.
Muharrem ayında tutulacak orucun fazileti iki şekilde yorumlanmıştır. Birincisi, söz konusu fazilet, hadisin ifadesinden anlaşıldığına göre, muharrem ayının herhangi bir gününde tutulacak nafile oruç için geçerlidir. İkincisi, ondan maksat, o ayda bulunan âşûrâ gününde tutulacak oruçtur. Muharrem ayı söylenmek suretiyle onun bir parçası olan âşûrâ günü kastedilmiştir.
Binaenaleyh içinde bulunduğumuz bu mübarek ayda mümkün mertebe oruç tutmaya gayret etmemiz lâzımdır. Hiç olmazsa pazartesi ve perşembe günleri orucunu, hele hele aşura günü orucunu kesinlikle ihmal etmeyelim.
Aşûre, on mânâsına gelen “aşr” kelimesinden alınmıştır. Hicrî senenin birinci ayı olan Muharrem ayının onuncu gününe: Aşûre günü denilmiştir.
Muharrem ayının onuncu günü olan Aşûre günüyle beraber ya ondan bir gün evvel ya da ondan bir gün sonra (yani Muharrem’in 9 ve 10 veya 10 ve 11) olmak üzere iki gün oruç tutulur ki sünnettir.3 Büyük mükâfatı vardır. Ebû Katade (R.A.)den rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
“Aşûre günü orucunun, önceki yılın günahlarına keffaret olacağını ALLAH Teâlâ’nın rahmeti’nden umarım”4 buyurmuşlardır.
Hz. Aişe (R.A.) şöyle demiştir; Cahiliyyet devrinde Kureyş aşûre günü oruç tutardı. Hicretten evvel Resûlullah (S.A.V.) de aşûre orucu tutardı. Medine-i Münevvere’ye geldiği zaman da adeti üzere bu orucu tuttu ve sahabelere de bu orucu tutmalarını emretti. İkinci sene Ramazan orucu farz kılınınca aşûre günü orucunu terk etti. Artık isteyen bu orucu tuttu, dileyen de onu terk etti.5
Abdullah b. Abbas (R.A.)’dan rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) efendimiz:
“Aşûre günü oruç tutunuz ve o hususta Yahudilere muhalefet edin. Binaenaleyh aşûreden bir gün önce veya bir gün sonra da oruç tutun,6 buyurmuşlardır.” Bu bakımdan sadece aşûre günü oruç tutmak: mekruhtur.7
dipnot
(1) Müslim, Sıyam:203, Ebu Davûd, Sıyam: 56. Tirmizi, Mevakıt: 207, Sıyam: 40. Neseî. Kıyamü’1-Leyl: 6, Darimi. Savm: 45, A. b. Hanbel. 2/342, 344,345
(2) Tirmizi, Savm:40
(3) Alemgir, el-Fetava’l-Hihdiyye. 1/202
(4) Tirmizi. Savm: 48
(5) Buhari, 1, 69,Tefsir, sure: 2, 24, Savm:, Menakıbü’l-Ensar: 26; Müslim, Sıyam: 114-116, Ebû Davud, Sıyam: 64. Tirmizi, Savm: 48, Darimi, Savm: 46, Muvatta, Sıyam: 33 A. b. Hanbel. 2/57, 143, 4/29, 50, 6/162
(6) A.b. Hanbel, 1/241, Beyheki, Şuabu’l-iman, 3/365
(7) Alemgir, el-Fetava’l-Hihdiyye. 1/202
.
Cuma günü nafile oruç tutulur mu?
Cuma günü, bayram günü olduğundan, bir gün önce veya sonrası olmaksızın sadece o güne mahsus yani sadece Cuma günü oruç tutulmaz, mekruhtur. Perşembe-Cuma veya Cuma-Cumartesi tutmak gerekir. Perşembeden başlamaksızın sadece cuma için oruç tutanlara Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz oruçlarını bozdurmuştur.
Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz mutat (alışılagelmiş) orucun denk gelmesi dışında, özellikle Cuma günü oruç tutmamayı tavsiye etmiştir. Ebu Hüreyre (r.a.)den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz buyurdular ki:
“Sizden hiç kimse, cuma günü oruç tutmasın. Ancak bir gün önceden veya sonradan oruç tutuyorsa bu takdirde cuma günü de oruç tutabilir.”1
Cuma gününe konan oruç yasağı, o günün müminin haftalık bayramı olmasındandır. Bayramlar, yeme-içme ve ibadet günüdür.
Cuma günü oruç tutulmamasının hikmeti şudur:
Cuma günü dua, zikir ve ibadet günüdür. Gusül ve namaza erkenden gidip onu bekleme, hutbeyi dinleme, namazdan sonra da Allah’ı çok zikretme gibi cumaya mahsus vazifeler bulunmaktadır. Öyleyse bunların canlılık ve şevk içinde yapılması, usanma ve yorgunluk hissedilmemesi için cuma günü oruçlu olmamak müstehaptır.
dipnot
(1) Buharî, Savm 63; Müslim, Sıyâm 147, 148; Ebu Dâvud, Savm 50, (2420); Tirmizî, Savm 42, (743)
.
Kaza orucu varken nafile tutulur mu
Şevval orucu nafile oruçtur. Kaza orucu ise farz oruçtur. Ölüm her an gelebileceğine göre, üzerimizde kaza borcu bulunan oruçlarımızı bir an önce tutalım.
Ramazan orucunun kazası farzdır. Bu sebeple kişinin vakit kaybetmeden bir an önce kaza oruçlarına başlaması gerekmektedir. Ölüm her an gelebilir. Fakat Şevval ayında tutulması tavsiye edilen altı gün orucun sevabı da pek önemlidir. Kişi bu niyetle vakit kaybetmeden kaza oruçlarını tutmalı ve ardından Şevval orucunu tamamlamalıdır
.
.
.