Ali Eren Hocaefendi internette köşesinden kıyısından bilgiler bulunan İslama İhanet toplantısını deşifre etti, okuyanların adeta kanları dondu. İşte Arifan Dergisinde, Ali Eren Hocaefendi’nin toplantıyı deşifre ettiği yazısı:
Değerli okuyucular!
Bu makalede “Bu kadarı da olmaz”dedirten şok edici bilgilerle karşılaşacak ve şoke olacaksınız. Baştan uyaralım, hazırlıklı olunda şokunuz çok şiddetli olmasın. İşte hayretten küçük dilinizi yutacağınız o gerçek:
Sene 1994, Aylardan nisan
Yer: Bursa, Gölüferah Oteli…
“Kur’an Vakfı”nın tertiplediği bir toplantı yapılıyor.
Konu: Dinde ıslahat (düzenleme) yapılması
İslam dini bozuk veya bozulmuş da yahut 1400 senedir hiç düzgün olmamış da bu toplantıdaki zevat düzeltecekmiş.
Toplantıyı yöneten eski Diyanet İşleri Başkanlarından Süleyman Ateş. Toplantıya katılanlar ise aşağıda bazılarının isimlerini vereceğim Türkiye’nin kalburüstü ilahiyatçıları.
ÜÇGEN ÇİZİP ÜÇE BÖLDÜLER
Önce tahtaya, sivri ucu yukarıya bakan bir üçgen çiziyorlar. Sonra üçgenin içinde yatayına aralıklarla iki çizgi çizip üçgeni yatayına üçe bölüyorlar.
En üstteki bölme K yani Kur’an ve Kur’an ilimleri
İkinci bölme S/ sünnet yani Hadis ve Hadis İlimleri
En alt bölme F yani Fıkıh ve usül-ü Fıkıh
Peki, ne yapmak istiyorlar? Yukarıda dediğim gibi (kendilerince) bozuk olan İslam dininde ıslahat (düzeltme) yapmak istiyorlar. İslamı düzeltmeye düzeltecekler de acaba önce bu üçün hangisinden başlasalar?
Esas ıslahatı kendilerinde, kendi kalplerinde olması icap ettiğinin farkında olmayan bu güruh, ellerine almış satırı, İslamın üç ana maddesi olan Kur’an, hadis ve fıkhı parçalamaya başka bir ifadeyle, yok etmeye azmü cezmü kasdetmişler.
Kendilerine sorsanız, İslam bozulmuş da kendileri onu orijinal haline getirecekler. Din esas mecrasından çıkmış da bunlar ameliyat edip düzeltecekler.
Düzeltme kararında hepsi hemfikir de, dedik ya acaba hangisinden başlasalar?
Bir gurup önce fıkıhtan başlayalım diyor. Bir gurup sünnetten/hadisten,diğer bir gurup da Kur’an’dan başlamak fikrinde.
Biliyorum, içinizden “Bunlar delirmiş mi?” diyorsunuz. Hayır delirmemişler. Ama bunlarınki hırs. Bu hırsın ne çeşit bir hırs olduğunun ismini de varın siz verin. Birinci guruptan yani önce fıkhı ele alalım diyenlerden başlayalım.
Bu ilahiyatçıların gayeleri, 1400 senelik usül-i fıkıh/ İslam fıkhının kaidelerini ve bizzat fıkhın kendisini ellerinin arkasıyla itip kendileri yeni bir fıkıh usulü ortaya koymak.
– O toplantıdakiler gibi ilahiyatçı değilse de Mustafa İslamoğlu da aynı şeyleri söylüyor. “yeni bir fıkıh usulü ortaya koymamız lazım” diyor. Bunun manası “İslam fıkhının canına okumamız lazım” demektir. Yine İslamoğlu“başkalarının ürettiği fıkhı tüketmektense kendimiz fıkıh üretmeliyiz” diyor. Başkaları dediği dört mezheb imamları… (Ali Eren Hoca bu kısmın devamında İslamoğlu’nun çorap üzerine mesh verilmesine cevaz vermesini örnek gösteriyor)
HADİSLERİ HALLETMEK
Diğer bir gurup ise önce sünneti halletmek düşüncesinde. Diyorlar ki:“hadislerin sahih/doğru zannedilenleri bile şüpheli. Akla, maslahata hatta (haşa, yüz bin kere haşa) Kur’an’a uymayanı var. Sonra, uyulması gerekn sünnetle, gerekmeyeni de ayırmak lazım.”
Değerli okuyucular! Sünnet Peygamber yolu demek. Sünnet, Peygamberimizin yaşayışının topyeküni smidir. O toplantıdaki pek bilgiç ilahiyatçılar sayesinde, sünnetin yani Peygamberimizin, yaşayışının akla, maslahata ve Kur’ana uymayanı da olmadığını öğreniyoruz.(Haşa)
Siz ne derseniz deyin, onlar karar vermişler bir kere. Kendi sakim düşüncelerine göre akla, maslahata ve Kur’an’a uymadığını zannettikleri hadisleri ayıklayacaklarmış….
DİYANETİN HADİS TOPLANTISI
Enteresandır, o toplantıdan aşağı-yukarı 15 sene sonra piyasaya şöyle bir haber düşüyor:
“Diyanet, kadın haklarına aykırı olan hadisleri diğer hadislerden ayıklayacak. Bunun için 70 kişilik bir ekip kuruldu. Bu ekibin başında da Sayın Mehmet Görmez bulunuyor.”
Mehmet Görmez o zaman Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı…
Hadis ayıklama haberinin Türkiye ayağı böyle. Bunun bir de Hıristiyanlar arasında yansıması var. Hıristiyanlara sevinçten göbek attıran haberin özetini verip arkasından anlatacaklarımı anlatayım. Bu mesele hakkındaki haberi mesela İngiliz basını şu başlıkla veriyordu:
TÜRKİYE, İSLAMDA REFORMA HAZIRLANIYOR
Sonra haberin ayrıntısı geliyor.Kısaltarak vereyim:
ŞERİAT TEMELLERİNİ DEĞİŞTİRİP, İSLAMI BATI DEĞERLERİYLE BAĞDAŞTIRMA ÇALIŞMASI
1- NTVMSNBC.COM’un derlediği habere göre The Guardian gazetesinin“Türkiye İslam’a 21. Yüzyıl yorumu getirmek için çalışıyor” başlığıyla verdiği haberde:
“… bu hadis çalışmasında şeriat hukukunun temellerinin yeniden yazılması ve Kur’an-ı Kerim’in modern çağa göre yeniden yorumlanmasının hedeflendiği” belirtildi. İslam inancının Batı değerleriyle bağdaştırılmasının da hedefler arasında bulunduğu…
Haberde “son derece iddialı ve kapsamlı bir çalışma olan bu İslami reform projesinin yıllar alabileceğine” dair görüşlere de yer verildi.
ABD’NİN ETKİSİYLE HAZIRLANMIŞ
2- The Daily Telegraph gazetesi de hadislerin yeniden yorumlanması çalışmasını “devrim niteliğinde” bir çaba olara yorumladı. Gazetenin haberinde, “…Türkiye’de hadislerin bu güne uyarlanmasının, ABD’nin etkisiyle hazırlanmış… olabileceği” yolundaki görüşlere de dikkat çekildi.
MEHMET GÖRMEZ’İN YORUMU
3- Financial Times ilgili haberinde şöyle diyordu: “Hadislere yeniden yorumlama.” Financial Times gazetesinin, Ankara temsilcisi Vincent Boland’ın imzasını taşıyan haber de, “Peygambere yeni bakış çalışması sona yaklaşıyor. Başlığını taşıyor.
Projenin İslam dünyasında ve batı’da ateşli bir tartışma yaratmasının beklendiğini yazan Boland, şu ifadelere yer verdi:
“… hadisleri yeniden yorumlamak, uydurma olduğu düşünceleri de atmak, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Mehmet Görmez, yeniden yorumun amacının hadisleri bilimsel ve tarihi anlamda daha doğru ve 21’inci yüzyıl Türk insanına daha uygun hale getirmek olduğunu söylüyor”
İngiliz uzmanlara göre Diyanetin bu çalışması Hıristiyan dinideki reforma benzer bir çalışma…
…Diyanet, özellikle kadına yönelik şiddeti eşru gösteren hadislerin tamamının uydurma olduğunu belirtiyor.
HZ. MUHAMMEDİN SÖZLERİ DEĞİŞTİRİLİYOR
4- BBC’nin başlığı şöyle: “İsalm’da reform yapılıyor.”
Profesör Görmez, 1400 yıllık hadis külliyatına böylesi cesur bir müdahaleyi, ihtimamlı akademik araştırmayla haklılaştırıyor.”
BBC yayın kuruluşunun web sitesinde Robert Piggot haberinde “cesur müdahale” ifadesiyle “Gerçekten Hz. Muhammed tarafından söylendiği ispat edilen bazı sözler bile değiştiriliyor ve yeniden yorumlanıyor.” Deniliyor.
Gerek BBC, gerekse Financial Times’ın haberi yaparken birleştikleri ortak nokta “Türkiye’deki dini yetkililer (Diyanet İşleri Başkanlığı) Muhammed Peygamber’in yaptıkları ve söylediklerinin yeniden yorumlanması çalışmaları tamamlanmaya yakın” cümlesiyle, adeta reform beklentisi içinde olmaları.
BİR KAÇ SORU
1- Madem bu çeşit bir proje yapılıyor, neden Türkiye kamuoyunun haberi yok?
2- Müslüman dünyası böylesi önemli bir konuyu neden İngiliz medyasından öğrenmek zorunda kalıyor?
3- Bu kadar hassas bir konuda danışman olarak niçin Felix Koerner isminde yabancı bir bilim adamı tercih ediliyor?
ABD: CİHAT VİZYONU TERK EDİLİYOR
(Anka) RADİKAL 1.6.2008
ABD Newsweek dergisi cihat vizyonunun artık terkedildini ve İslam’ın yeni bizyonunun Ankara’da şekillendiğini yazdı. İlahiyatçıların yürüttüğü çalışmada hadisler günümüz koşullarında göre yeniden yorumlanacak!
NEW YORK – Newsweek dergisi son saısında “İslam’ın Yeni Yüzü” başlıklı bir haber analiz yayımladı:
Entelektüel ve teolojik olarak en iddialı çalışmaların büyük bir kısmı, merkezi Ankara’da olan bir gurup bilginler tarafından yapılıyor.
Newsweek, projeyi dört yıl önce tasarlayan Devlet Başkanı Mehmet Aydın’ın “Peygamberimizin zamanında hayat çok farklıydı” sözlerine dikkat çektikten sonra buna örnek olarak kadınların tek başlarına seyahat etmesini yasaklayan hadisi verdi.
Mehmet Görmez, bu hadisin açık olarak belirli bir dönem ve yerin güvenlik koşulları ile ilgili olduğu değerlendirmesini yaptı ve Hazreti Muhammed’in kadınların Yemen’den Mekke’ye kadar tek başlarına yolculuk yapabildiği günlerini özlediğini hatırlattı.
İslamın ilk üç yüzyılında Yunan, Fars ve Hint kültürleri ile bir etkileşim içinde olduğunu ve her buluşmada İslam’ın bilginlerce yeni koşullara göre yeniden yorumlandığını belirten Görmez: “O dönemde İslam’ı yeniden düşünmekten korkuyorlarmış” dedi.
(Bu konuda dudak uçuklatan haberlere ulaşmak isteyenler Google’a “Türkiye’de İslamda reform” yazıp tıklasınlar. Karşılarına çıkan başlıklardan mesela İslamda reform gerekli mi? Yazılı yeri açıp okuyabilirler.)
Bu çalışmaları Mehmet Görmez’e sorunca cevap alamayan Ali Eren Hocaefendi hadis ayıklama çalışmasıyla meydana gelen eserin birkaç cildinin basım aşamasında olduğunu söylüyor.
KURAN-I KERİM’DE HATA VARMIŞ!
Toplantıda Ankara İlahiyat’ın Profesörlerinden Salih Akdemir şöyle diyor:
“Kur’an’da da hatalar ve imla bozukluğu var. Hatta ben kısmen tashihe/düzeltmeye başladım. Çok anlam düzelmeleri oluyor.”
Akdemir, Kur’an’da hatalar olduğunu söyleyecek kadar ileri gidince, Ali Bulaç dayanamıyor ve söz istiyor. Diyor ki:
“Bu kadarına da pes yani! Kur’an tevatüren nakledilmiş Allah kelamıdır. Onda şüphe, kişiyi dinsizliğe götürür.”
Süleyman Ateş Ali Bulaç’a müdahale ediyor:
“Sen sus, senin söz hakkın yok. Ben Kur’an hakkında öyle şeyler biliyorum ki, söylesem yer yerinden oynar.”
TOPLANTIYI ALİ BULAÇ ANLATTI
Hayrettin Karaman’ın da toplantıda olup hiç itiraz etmediğini, Bekir Topaloğlu’nun laz fıkrası anlattığı belirten Ali Eren Hocaefendi, toplantıyı 2004’de Fırat Kültür Merkezinde Ali Bulaç’tan dinlediğini söylüyor.
Topkapı Eresin otel’de Diyanet İşleri Başkanlığı Yüksek Din kurulu Üyesi Halil Altuntaş’ın yanında Bekir Topaloğlu’na toplantıyı teyit ettirip sesini de kayda alan Ali Eren Hocaefendi, Bekir Topaloğlu’nun ilaveten şunu eklediğini anlatıyor:
O toplantıda Salih Akdemir: “Ben de bir Kur’an yazacağım dedi. Ben de yaz bakalım kim okuyacak dedim.
DEĞERLENDİRME
Şimdi toplantıya şöyle bir göz atalım. Toplantıyı Diyaloğun baş mimarı Mehmet Aydın organize ediyor, diyalogcu (Yahudi hıristiyanlar cennete girerler fetvasını veren) Hayrettin Karaman ve Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç’da katılıyor. Bu sizce de çok manidar değil mi?
İşin en ilginç tarafı ise toplantıyı anlatan Ali Bulaç dahil hayrettin karaman ve orada bulunan şahısların hiç itiraz etmemiş olmamaları.
Yani kıyamete kadar korunacak Kur’an-ı Kerimi, Yüce peygamberin hadislerini ve Fıkhı değiştirelim, baştan yazalım veya oynayalım diyoralar, birisi de kalkıp “Siz ne diyorsunuz? Bu reformdur, ihanettir, hainliktir, Allah’a – Peygambere ve Müslümanlara karşı gelmektir” diyemiyor.
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” “En fazletli cihad, zâlim sultana karşı hakkı söylemektir.” (Kütüb-i Sitte Terc. ve Şerhi, c. 17, s. 538)
Allah’u Teala buyuruyor ki:
“Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir paha ile değişenler yok mu, işte onların yiyip de karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ve ne de onları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır.” (2/Bakara, 174)
“Allah, kendilerine Kitap verilenlerden, ‘Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz’ diyerek söz almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler, onu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alışveriş ne kadar kötü!” (3/Âl-i İmran, 187)
YAZIKLAR OLSUN ALLAH’IN DİNİNİ SATANLARA….
www.ismailaga.info
________________
ÖNEMLİ NOT: Ankara İlahiyat Profesörü SALİH AKDEMİR BİZİMLE İLETİŞİME GEÇEREK Ali Bulaç’ın kendisi hakkındaki iddialarının, Bekir Topaloğlu’nun:O toplantıda Salih Akdemir: “Ben de bir Kur’an yazacağım dedi. Ben de yaz bakalım kim okuyacak dedim.” SÖZÜNÜN DOĞRUYU YANSITMADIĞINI VE İFTİRA OLDUĞUNU DİLE GETİRMİŞTİR.
Diyanet “Hadis ayıklama” adlı skandal çalışmasında sona geldi. 400 bin hadis kendilerince uzman(!) 100 kişi tarafından incelenmiş ve elekten geçirilmiş. 400 bin hadis-i şeriften ayıklanan 20 bin hadis altı cilt kitapta yayınlanacakmış…
Yazımızın ayrıntılarına geçmeden önce, seçilen hadis-i şeriflerin 6 kitapta toplanmasının ne manaya geldiğini de sormak isteriz. Öyle ya, kütüb-i Sitte (Sahih altı kitaba) alternatif olarak mı yapılıyor.?
ÇALIŞMALAR BAŞLAYINCA AVRUPA SEVİNMİŞTİ…
Ali Eren Hocamızın Arifan Dergisinde çıkan bir makalesinde daha önce bu konuya temas etmişti. İşte o bölüm:
Enteresandır, o toplantıdan aşağı-yukarı 15 sene sonra piyasaya şöyle bir haber düşüyor:
“Diyanet, kadın haklarına aykırı olan hadisleri diğer hadislerden ayıklayacak. Bunun için 70 kişilik bir ekip kuruldu. Bu ekibin başında da Sayın Mehmet Görmez bulunuyor.”
Mehmet Görmez o zaman Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı…
Hadis ayıklama haberinin Türkiye ayağı böyle. Bunun bir de Hıristiyanlar arasında yansıması var. Hıristiyanlara sevinçten göbek attıran haberin özetini verip arkasından anlatacaklarımı anlatayım. Bu mesele hakkındaki haberi mesela İngiliz basını şu başlıkla veriyordu:
TÜRKİYE, İSLAMDA REFORMA HAZIRLANIYOR
Sonra haberin ayrıntısı geliyor.Kısaltarak vereyim:
ŞERİAT TEMELLERİNİ DEĞİŞTİRİP, İSLAMI BATI DEĞERLERİYLE BAĞDAŞTIRMA ÇALIŞMASI
1- NTVMSNBC.COM’un derlediği habere göre The Guardian gazetesinin “Türkiye İslam’a 21. Yüzyıl yorumu getirmek için çalışıyor” başlığıyla verdiği haberde:
“… bu hadis çalışmasında şeriat hukukunun temellerinin yeniden yazılması ve Kur’an-ı Kerim’in modern çağa göre yeniden yorumlanmasının hedeflendiği” belirtildi. İslam inancının Batı değerleriyle bağdaştırılmasının da hedefler arasında bulunduğu…
Haberde “son derece iddialı ve kapsamlı bir çalışma olan bu İslami reform projesinin yıllar alabileceğine” dair görüşlere de yer verildi.
ABD’NİN ETKİSİYLE HAZIRLANMIŞ
2- The Daily Telegraph gazetesi de hadislerin yeniden yorumlanması çalışmasını “devrim niteliğinde” bir çaba olara yorumladı. Gazetenin haberinde, “…Türkiye’de hadislerin bu güne uyarlanmasının, ABD’nin etkisiyle hazırlanmış… olabileceği” yolundaki görüşlere de dikkat çekildi.
MEHMET GÖRMEZ’İN YORUMU
3- Financial Times ilgili haberinde şöyle diyordu: “Hadislere yeniden yorumlama.” Financial Times gazetesinin, Ankara temsilcisi Vincent Boland’ın imzasını taşıyan haber de, “Peygambere yeni bakış çalışması sona yaklaşıyor. Başlığını taşıyor.
Projenin İslam dünyasında ve batı’da ateşli bir tartışma yaratmasının beklendiğini yazan Boland, şu ifadelere yer verdi:
“… hadisleri yeniden yorumlamak, uydurma olduğu düşünceleri de atmak, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Mehmet Görmez, yeniden yorumun amacının hadisleri bilimsel ve tarihi anlamda daha doğru ve 21’inci yüzyıl Türk insanına daha uygun hale getirmek olduğunu söylüyor”
İngiliz uzmanlara göre Diyanetin bu çalışması Hıristiyan dinideki reforma benzer bir çalışma…
…Diyanet, özellikle kadına yönelik şiddeti eşru gösteren hadislerin tamamının uydurma olduğunu belirtiyor.
HZ. MUHAMMEDİN SÖZLERİ DEĞİŞTİRİLİYOR
4- BBC’nin başlığı şöyle: “İsalm’da reform yapılıyor.”
Profesör Görmez, 1400 yıllık hadis külliyatına böylesi cesur bir müdahaleyi, ihtimamlı akademik araştırmayla haklılaştırıyor.”
BBC yayın kuruluşunun web sitesinde Robert Piggot haberinde “cesur müdahale” ifadesiyle “Gerçekten Hz. Muhammed tarafından söylendiği ispat edilen bazı sözler bile değiştiriliyor ve yeniden yorumlanıyor.” Deniliyor.
Gerek BBC, gerekse Financial Times’ın haberi yaparken birleştikleri ortak nokta “Türkiye’deki dini yetkililer (Diyanet İşleri Başkanlığı) Muhammed Peygamber’in yaptıkları ve söylediklerinin yeniden yorumlanması çalışmaları tamamlanmaya yakın” cümlesiyle, adeta reform beklentisi içinde olmaları.
BİR KAÇ SORU
1- Madem bu çeşit bir proje yapılıyor, neden Türkiye kamuoyunun haberi yok?
2- Müslüman dünyası böylesi önemli bir konuyu neden İngiliz medyasından öğrenmek zorunda kalıyor?
3- Bu kadar hassas bir konuda danışman olarak niçin Felix Koerner isminde yabancı bir bilim adamı tercih ediliyor?
ABD: CİHAT VİZYONU TERK EDİLİYOR
(Anka) RADİKAL 1.6.2008
ABD Newsweek dergisi cihat vizyonunun artık terkedildini ve İslam’ın yeni bizyonunun Ankara’da şekillendiğini yazdı. İlahiyatçıların yürüttüğü çalışmada hadisler günümüz koşullarında göre yeniden yorumlanacak!
NEW YORK – Newsweek dergisi son saısında “İslam’ın Yeni Yüzü” başlıklı bir haber analiz yayımladı:
Entelektüel ve teolojik olarak en iddialı çalışmaların büyük bir kısmı, merkezi Ankara’da olan bir gurup bilginler tarafından yapılıyor.
Newsweek, projeyi dört yıl önce tasarlayan Devlet Başkanı Mehmet Aydın’ın “Peygamberimizin zamanında hayat çok farklıydı” sözlerine dikkat çektikten sonra buna örnek olarak kadınların tek başlarına seyahat etmesini yasaklayan hadisi verdi.
Mehmet Görmez, bu hadisin açık olarak belirli bir dönem ve yerin güvenlik koşulları ile ilgili olduğu değerlendirmesini yaptı ve Hazreti Muhammed’in kadınların Yemen’den Mekke’ye kadar tek başlarına yolculuk yapabildiği günlerini özlediğini hatırlattı.
İslamın ilk üç yüzyılında Yunan, Fars ve Hint kültürleri ile bir etkileşim içinde olduğunu ve her buluşmada İslam’ın bilginlerce yeni koşullara göre yeniden yorumlandığını belirten Görmez: “O dönemde İslam’ı yeniden düşünmekten korkuyorlarmış” dedi. (Ali Eren’in yazısından alınan bölümün sonu)
MEHMET GÖRMEZ VE HADİSLER…
Hadis-i şeriflerin ayıklanma projesi gördüğünüz gibi yabancı medyanın bile ilgisini çekmiş. Öyle ki bir bayram havasında sanki kazanılan bir zaferin heyecanı ile vermişler haberi.
Hadis ayıklama işi için “Türklere uygun hale getirmek” diyen ve Projenin başında olan Mehmet Görmez’in şuan Diyanet İşleri başkanlığında olması da bir tesadüf mü yoksa bir ödül mü? Bu konuda da sizleri düşünmeye sevkediyoruz.
KRİTERLER…
400 bin hadisten ne gibi hadislerin çıkarıldığını hepiniz tahmin edebilirsiniz. Özellikle kadınlar, Yahudi ve Hıristiyanlar, cihad, şeriat ve temel akaid konuları ile alakalı hadislerin ayıklandığını biliyoruz.
Peygamberimizin kadınlar için kullandığı hadisleri haşa “kadına hakaret”veya “kadını aşağılama” olarak görüp ayıklamışlar. Sanki kadına şiddetin sebebi peygamberimizin hadisleri imiş gibi de bir tablo çizdiler.
Bunun yanında sanki ayıklanan 20 bin hadis sahih, diğerleri bir işe yaramayan veya uydurma gibi bir kanaatin oluşmasını sağladılar. Gerçi halkımız bu konular ile pek ilgilenmiyor ancak takip eden ilim erbabının ve meraklıların da kafası karışmıyor değil…
Sonuç olarak diyebiliriz ki, bu çalışmalarda şer kokuları alıyoruz. Kitaplar piyasaya çıkınca daha detaylı açıklama yapacağız ama şunu bilsinler ki, Peygamberimizin Hadis-i Şeriflerine el uzattırmayız, laf söylettirmeyiz… Biz bu işin peşini bırakmayız..
www.ihvanlar.net
Cihan devleti, İlim merkezi OSMANLI’nın bir tanesine bile dokunmadığı, tümü ile amel ettiği hadis kitaplarını ayıklama cür’eti gösteren hocalar bunun vebalini kaldıramazlar. Osmanlı dokunmadı da size ne oluyor? Günümüze uyarlamak ne manaya geliyor?
Bu konuyu haber yapmıştık.. BURADAN OKUYABİLİRSİNİZ..
Bu haberimiz geniş yankı uyandırdı. Bazı internet siteleri bu yazımızı okuyucularına aktardılar.. İşte onlardan bazıları:
http://www.nigdemizhaber.com/
http://www.haber5.com/guncel/diyanet-hadis-ayiklamaya-basladi-itirazlar-yukseldi
http://www.timeturk.com/tr/2013/02/02/diyanet-hadis-ayiklamaya-basladi-itirazlar-yukseldi.html
http://www.habertime.net/tag/diyanet-hadis-ay%C4%B1klamaya-ba%C5%9Flad%C4%B1-itirazlar-y%C3%BCkseldi
http://www.yurtgundemi.com/diyanet-hadis-ayiklamaya-basladi-itirazlar-haberi-4607509.htm
KENDİLERİNE GÖSTERDİKLERİ DUYARLILIKTAN ÖTÜRÜ TEŞEKKÜR EDİYORUZ…
www.ihvanlar.net
Cuma hutbelerinde “Öğretmenler haftasını” kutlayan ve “kadın haklarından” bahseden Diyanet Hicretin adına dahi yer vermedi.
İnsanlık tarihinin dönüm noktalarından biri olan, İslam tarihinin ise bel kemiğini oluşturan hicret olayı nedense Diyanet’in gündemine bile gelmedi.
Kafirler kendilerine has bayramları olan Noellerini tüm dünyaya dayatıp yılbaşı adı altında kutlatırken, Türkiye’de İslami kurumların temsilcisi olan Diyanet’in, Müslümanların yılbaşı olan HİCRİ YILBAŞINA sessiz ve duyarsız kalmasına müslümanlar bir anlam veremedi.
SORUMSUZLUK MU? KASIT MI?
İnternet sitesinden de “EŞİMİZ, EVLADIMIZ, ANNEMİZ: KADIN” konulu Cuma hutbesi yayınlayan Diyanetin HİCRET’e duyarsız kalması, bir faaliyet içerisine girmemesi Müslümanların tepkisine yol açarken bunun bir sorumsuzluk mu yoksa kasıt mı olduğu tartışılıyor.
Türkiye’de İslami müesseselerin kendisinden sorulduğu Diyanet Kurumu neden böyle bir gaflete imza atsın ki? Hicri Yılbaşını ve Hicreti neden görmezden gelsin ki?
Birçok müslümanın adından dahi bi haber olduğu Hicret’i Diyanet neden ele almadı? Bu Peygamberimize, malını mülkünü feda edip İslamın bizlere ulaşması için Hicret eden “muhacirlere” ve onlara yuvalarını açan “ensara”ve bu ilahi tecellilere mazhar olan olayda yer alan bütün sahabe efendilerimize haksızlık değil mi?
Miladi yıl başında bile hutbelerde “bir yılıın muhasebesi” adı altında hutbe yayınlayarak gelecek yılı kutlayan Diyaneti bu tavrından dolayı kınıyor ve Sayın Mehmet Görmez’den bu konuda bir açıklama bekliyoruz.
Diyanete tepki göstermek istiyorsanız İşte Başkanlık İletişim Bilgileri:
0312 295 74 77
0312 295 74 74
0312 285 72 19
ozelkalem@diyanet.gov.tr
www.ismailaga.info
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Ali Eren Hocaefendi, Hayrettin Karaman’ın da içinde bulunduğu bir tefsir projesindeki “bu kadar da olmaz” dedirten skandalları okuyucularına aktardı. İşte Arifan Dergisinde yayınlanan o yazıdan sizin için alıntıladığımız önemli bölümler:
Bu makalemizde, Diyanet İşler Başkanlığı yayınlarından “KUR’AN YOLU” isimli Türkçe Meal ve Tefsir’den bahsedeceğiz. Eserin 1. Cildindeki Diyanet imzalı Takdim yazısından öğrendiğimize göre;
Diyanet İşleri Başkanlığı, 1998 senesinde yani 28 Şubat hadisesinin cereyan ettiği 97’nin akabinde, bir Kur’an meal ve tefsiri hazırlatmaya karar verip bu vazifeyi dört ilahiyatçı profesör olan Hayrettin Karaman, Mustafa Çağrıcı, İbrahim Kafi Dönmez ve Sadrettin Gümüş’e halet etmiş.
Prof. Hayri Kırbaşoğlu’ndan dinlediğime göre ismi tefsir olan bu eser,“hiçbir tefsir profesörü olmayan” bu 4 profesöre “300.000 dolar” ücretle hazırlatılmış.
Eser basılmadan önce Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından tenkit süzgecinden geçirilerek kontrol edilmiş. Nitekim DİB üyesi ve samimi insan Doçent Halil Altınbaş, bu tefsiri basılmadan önce kendilerinin de okuyup kontrol ettiklerini bendenize söylemişti. Kendisine Suriçi’ndeki Otel’de, aşağıda okuyacağınız akıl almaz ve kabul edilemez hataların bir kısmını söylediğimizde, her bir hatayı net hatırlamadıysa da, “biz bu hataları işaretleyip çıkarılmasını söylemiş olmalıyız” dedi.
2003 senesinde, bahse konu eser 5 cilt halinde basılıp satışa sunuldu. Üzerinde DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI ibaresi bulunduğu için itimat edildiğinden kısa zamanda birinci baskısı tükendi.
TAKDİM YAZISI BİLE REDDİYELİK
Sonunda Diyanetin imzası olan takdim yazısının son paragrafı şöyle:
“Elinizdeki tefsir, günümüz Müslümanlarının ihtiyaçları göz önünde bulundurularak ve klasik tefsir birikiminden yararlanılarak hazırlanmış değerli bir çalışma olup, uzmanlık alanlarında yetkin bilim adamlarından oluşan bir heyet tarafından kaleme alınmış olma gibi bir imtiyaz taşımaktadır.”
Bu cümleye maalesef 4 madde ile itiraz emek durumundayız:
MADDE 1: Bu tefsir, söylendiği gibi günümüz Müslümanların ihtiyaçları göz önünde bulundurularak hazırlanmış değildir. Çünkü günümüz Müslümanlarının, bir kadınla şahitsiz (yani nikahsız) olarak cinsi beraberliğin caiz olduğunu söyleyen hocalara ihtiyacı yoktur. Oysa bu tefsir, mut’a nikahına cevaz veriyor.
MADDE 2: Bu tefsir, klasik tefsir birikiminden yararlanılarak hazırlanmış değildir. Eğer öyle olsaydı, klasik tefsirlerin yazdığı gibi bu tefsir de “Müslüman olmayanların zinhar cennete giremeyeceklerini” söylerdi.
MADDE 3: Bu tefsir değerli bir çalışma değildir. Öyle olsaydı, Süleyman Ateş gibi, son peygambere ve son kitaba inanıp inanmamayı solda sıfır sayarcasına: “Peygamberimize ve Kur’ana iman etmeyenlerin de cennete gireceklerini iddia edenleri” ve Mason Abduh ve Cemaleddin Afganilerin hayranı olan M. Reşid Rıza gibi İslam düşmanlarını İslam alimi saymaz ve onların eserlerinden alıntı yapmazdı.
MADDE 4: Bu tefsir uzmanlık alanında yetkin bilim adamlarından oluşan bir heyet tarafından kaleme alınmış da değildir. Öyle olsaydı bu tefsir tefsir alanında uzmanlaşan kimselere yazdırılırdı. Tefsiri bırakın, fıkıhta bile yanlış üstüne yanlış yapan kimseler çağrılıp: “gel bize tefsir hazırla”denilmiştir.
Dünya alem bilsin ki, fıkıhta bile yanlış yapan kimseler dediğim şahısHAYRETTİN KARAMAN’dır.
Seferilik konusunda bir tv kanalında: “Seferilik üç günlük yoldur. Bugün uçakla dünyanın bir tarafından bir tarafına üç günden önce gidiliyor. Dolayısıyla zamanımızda seferilik olmaz” diyor.
Bilmiyor ki, “seferiliğin illeti zaman değil mesafedir.” Dolayısıyla, ne şekilde ve ne kadar zamanda gidilirse gidilsin, ikamet yerinden en az 90 kilometre olan mesafeye gidilmekle seferi olunur. Kendi branşı olan fıkıhla alakalı böyle basit bir meseleyi bilemeyen yani kendi branşında bile uzmanlaşamamış olan bir kimse nerde kaldı ki tefsir de uzmanlaşmış olsun da tefsir yazabilsin! Zaten yazamamış da…
TEVRATTAN EK BİLGİ! YUH…
Tefsir kitabı alan alan kimse, onu Allah’ın ayetlerinin açıklamasını anlamak için alır. Çünkü Kur’an tefsiri demek “Kur’an ayetlerinin manalarını açıklayan eser” demektir.
Kur’an’ın manasını anlama için; yürürlükten kaldırılmış, üstelik tahrif edilmiş/bozulmuş olan Tevrat, Zebur ve İncil’lerin verdiği bilgiye ihtiyaç var mıdır? Yoktur!…
Ama bakın KUR’AN YOLU isimli eserin giriş yazısında E/10 maddesinde ne deniliyor:
“İslami inançlarla ve ilkelerle çelişmeyen ek bilgiler vermek maksadıyla, Kitab-ı mukaddes’ten bilgiler katardık.”
Niçin aktarıyorsunuz hocalarım?
Şöyle diyorsunuz: “Ek bilgiler vermek maksadıyla”
İnsan eliyle bozulmuş olup sadece görünüşte dini olan kitapların verdiği bilgilere ne derece güvenilir ki onlardaki bilgileri Kur’an tefsiri olarak hazırlanan bir eserin içine alıp “bakın Tevrat, Zebur ve İnciller de şu bilgileri veriyor.” Diyerek bu aslı astarı olmayan bilgileri Müslümanlara sunuyorsunuz? Veya kakalıyorsunuz?
Verdiğiniz bilgiler asla “İslami inançlarla ve ülkelerle çelişmeyen ek bilgiler” değildir. Bal gibi çelişiyor. Bakara Suresi 40. Ayetin tefsirinde verdiğiniz bilgi şu:
“Tevrat’ta, Ya’kub peygamberin Tanrı ile güreşip O’nu yendiği, bu sebeple Tanri’nın ona İsrail adını verdiği bildirilir. (Tekvin, 32/24-28)” (Cild 1 Sahife 50)
Şimdi bu bilgi “İslami inançlarla ve ilkelerle” çelişmiyor mu?
İslami inançlara göre haşa Hazreti Ya’kub Tanrı ile güreşti mi, güreşip onu yendi mi?
Böyle bir inanca sahip olan kimse gömgök GAVUR olmaz mı?
TEHRİFE UĞRAMIŞ DA OLSA KUTSAL KİTAP!
Ya’kub (Aleyhisselam) ile ilgili mahut bilgiyi verdiğiniz sahifede şöyle bir cümleniz yer almış:
“Yahudilik, İslam’dan önceki semavi dinler arasında -tahrife uğramış da olsa- şeriatı ve kitabı halen yaşamakta olan en eski dindir.”
Dikkat! Bu cümle, yahudilerin değil size ait bir cümle. Yani “tahrife uğramış da olsa” sözü de “Kutsal kitap” sözü de sizin.
Soruyorum: “tahrife uğramış da olsa” ne demek? Şu anda elde olan Tevrat’a “kutsal kitap” demek ne demek?
Devamla: “Hıristiyanlıktan farklı olarak bir şeriat dini olması da Kur’an-ı Kerim bakımından bu dini önemini artırmaktadır.” diyorsunuz.
Anlamadım! Yani Kur’an-ı kerim Yahudiliğe önem mi veriyor, ona göre Yahudilin önemi mi var?
HIRİSTİYANLIK VE YAHUDİLİK İÇİN YAZILMIŞ GİBİ!
Ali Eren Hocaefendi uzunca bir çıkışmadan sonra devam ediyor. Bakın daha neler var.
Mesela Bakara suresinin 105. Ayetin tefsirinde de aynı ifadeyi tekrarlıyor ve “Ehli kitap (ehlül Kitab) tamlaması, “ilahi bir kitaba inananlar” anlamına gelmekle birlikte, terim olarak Müslümanlar dışındaki kutsal kitap sahipleri için kullanılır.” Diyorsunuz (Syf. 101)
Yapmayın! Müslümanlara yanlış bilgi vererek vebale hem de çok büyük vebale giriyorsunuz.
Çünkü sizinde gayet iyi bildiğiniz gibi, Ehli kitap tamlaması “ilahi birer kitap olan Tevrat ve İncil’i bozan ve Allah’ın kelamı olmayan o bozuk kitapların peşinden giden, buna mukabil Allah’ın son peygamberine ve son kitabına iman etmeyen kafirler” anlamına geliyor.
Hükümleri ile amel edilmesi gereken!
“Allah katında indirilmiş ve hükümleriyle amel edilmesi gereken Kur’an dışında iki kitap (Tevrat ve İncil) bulunmaktadır.” (Syf 101)
Siz bu 5 ciltlik eseri bu zamanda yazdınız. Onu okuyanlar da tabii ki şu anda yaşayan insanlar. Yoksa hazreti Musa ve Hazreti İsa zamanında yaşayan insanlar değil.
Peki şu anda yahudilerin elinde bulunan Tevrat ve Hıristiyanların elinde bulunan İnciller Allah (Celle Celaluhu) katından indirilmiş kitaplar mıdır ki“Allah katından indirilmiş ve hükümleriyle amel edilmesi gereken Kur’an dışında iki kitap (Tevrat ve İncil) bulunmaktadır.” Diyebiliyorsunuz?
Hem, birbirini tutmayan ve bu İncillerin hangisi Allah (Celle Celaluhu) katından indirilmiştir?
Matta mı? Yuhanna mı? Luka mı? Markos mu?
Ehli kitap için “Müslümanlar dışındaki kutsal kitap sahipleri” ısrarınız da yanlış. İnsanlar tarafından bozulup Allah (Celle Celaluhu) kelamı olmaktan çıkmış bir kitap nasıl kutsal olur? Varsın Hıristiyan ve yahudiler bu muharref kitaplara kutsallık atfetsinler… Bize ne oluyor?
TEVRAT OKUMAYA TEŞVİK EDİYORLAR!
Ayetlerin manalarını verip bazı izahlara geçtikten sonra, ikide bir parantez içinde “Tevrat’ın bilmem kaçıncı sahifesine bakın” diyerek, Tevrat’taki bilgilere güvenilmeyeceğini söylemeksizin, Müslümanları habire Tevrat okumaya yönlendiriyorsunuz. Niçin?
Kur’an ayetlerini tefsir etmek denilen şey bu mudur? Kur’an ayetlerini bozuk Tevrat’ın verdiği bilgilerle mi öğreteceksiniz?
Hazırladığınız KUR’AN YOLU isimli bu kitap, Kur’an tefsiri midir yoksa allem edip kalem edip okuyucuları Tevrat ve İncilleri yönlendirme kitabı mıdır?
MÜŞRİKLERİN AFFEDİLMESİ!
Değerli okuyucular! Bu yazdıklarımız daha ne ki! Ehli Kitap şöyle dursun, sevgili profesörlerimiz, Al-i İmran suresi 128-129 ayetlerinin tefsirinde“Allah müşriklerden de dilediğini affeder” diyerek Allah’a ortak koşanların affedilebileceğini bile söyleyebiliyorlar. Ama Kur’an ne buyuruyor:“Şüphesiz ki Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz.” (Nisa 48)
DEĞERLENDİRME!
Ali eren Hocamız yine yaptı yapacağını. Bakalım muhataplarda sıkılma, utanma belirtisi olacak mı? Bir özür gelecek mi?
Tefsirin yazılış tarihi de hayli ilginç. 28 Şubatın hemen peşi sıra yazılmış. Dinler arası diyalog çalışmalarının yeni versiyonunun Türkiye’de başlangıcına denk geliyor.
Ayrıca 300.000 dolar da az bir meblağ değil. Çok cezbedici! Belli ki, bu kitap ısmarlama yazılmış ya da hazır yazılmış olan çalışma ellerine verilmiş ve imza attırılmış.
Diyanet İşlerinin de onaylaması işin en acı tarafı. Halkın güvendiği bir kurum olduğu için bu güven nasıl da suistimal ediliyor!
Her halükarda bu, İslam dinine bir ihanettir. Hainliktir…. Papa’nın yapamadığını yapmaktır. Bu kadar net söylüyoruz bunu…
www.ihvanlar.net
Diyanet İşler Başkanı, Fener Rum Patrikhanesi’ni ziyaret etti. Bu ziyaretin daha öncesinde katıldığı bir toplantıda: “Dinler arası diyalog olmaz, din adamları arasında diyalog olur. Yani iki farklı dinden din adamı oturup örneğin çevre ile ilgili, savaşlarla ilgili bir konuyu görüşebilir, bu diyalogdur. Ancak dinler arası diyalog olmaz. Dinler birbirine dönüştürülmez, din adamları dünya ile ilgili yaşanan sorunlarla ilgili sorunlarını tartışır” demişti.
Diyalogcular böyle bir ziyareti “hoşgörü ve diyalog adına güzel bir tablo”gibi klasik cümlelerle kendi emellerine göre yorumlarken Ruhban okulunun açılacak olma girişimine bile göbek atacak derecede seviniyorlar.
HÜSEYİN ÇELİK VE DİYANETİN RUHBAN AÇILIMI!
Ziyaret sanki Patrikhane değil de “Ruhban okulu” için yapılmış gibiydi. Çünkü yapılan açıklamaların hemen hepsi ruhban okulu ile alakalıydı.
Ziyaretin yapılacağı gün çıkan Radikal Gazetesine konuşan Ak Parti millet vekili ve parti sözcüsü Hüseyin Çelik, Diyanet Başkanı’nı gibi konuşuyordu. Sonra baktık ki, Diyanet başkanı, Hüseyin Çelik’in söylediklerini tekrar ediyor…
HÜSEYİN ÇELİK’TEN FETVA!
Bunun “İslami bir görev” olduğu söyleyerek ayriyeten fetva da verebilen Çelik sözüne şöyle devam ediyor: “Ruhban Okulu’nun kapatılması hataydı, açılmaması başka bir hata. Açılmaması için hiçbir yasal engel yok. Bu bir haktır….. Milli Eğitim Bakanlığım döneminde devletin mekanizmaları, rezervi söz konusu olmasa, yetkim olsa 24 saatte açardım.”
Mehmet Görmez: “Her hangi bir dini topluluğun din adamlarını başka ülkelerde yetiştirmek bu ülkenin büyüklüğüne yakışmıyor.” demiş.
Patrik ise şöyle diyor: “Hükümetimiz müsbet yaklaşıyor bu konuya. Müteait defalar bize umut verildi. Maalesef Ruhban Okulları’nın tekrar açılması gerçekleşmedi. Altyapımız müsait. Eğer bugün açılırsa yarın faaliyete geçebiliriz. “
Hüseyin Çelik, Diyanet Başkanının Patrikhaneyi ziyaret edeceği gün böyle bir açıklama yapıyor ve sanki verilmesi gereken mesajı iletiyor.
Bu tesadüften çok planlı bir çıkışa benziyor.
Yani hükümete birileri “ruhban okulu açılsın” diye gaz verirken, diyaneti de bu işin içine sokuyor. Diyanetin güvenilirliğini kullanarak “Ruhban okulu”nun açılma süreci hızlandırılmak isteniyor.
HÜSEYİN ÇELİK’İN MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI
“yetkim olsa 24 saatte açardım” diyen diyalogcuların sadık talebesi Hüseyin Çelik’in milli eğitim banklık dönemi unutulmadı. Özellikle Lise ders kitaplarına Aleviliği bir dinmiş gibi gösterip, Budizm gibi batıl felsefeleri ve“dinler arası diyalog” faciasını yerleştirmekte çok başarılı oldu. Bu konu haber sitelerine de yansımıştı. Ders kitabından kelime-i tevhidin ikinci kısmı kaldırılmış, İbrahimi dinler” başlığı adı altında bütün dinlerin hak olduğu tezi işlenmişti.
GÖRMEZ, HÜKÜMET POLİTİKASINA ALET OLMASIN
Patrikhane’yi “Yunanistan’da cami açılması” için ziyaret etiğinizi kabul etmek istiyoruz ve hükümetin politikalarına alet olmamanızı size tavsiye ediyoruz. Bu size değil daha çok dini bir kurum olan “Diyanet Başkanlığı”na zarar verecek, insanların güvenini zedeleyecektir.
www.ismailaga.info