Eser Adı: Nişancı Mehmet Paşa Camisi
Fotoğrafı Çeken: Efkan Sinan
Fotoğrafın Çekildiği Tarih:08.2012
.1. Sinan Gezi Yolu: Beşiktaş’tan Üsküdar’a…
Hüsrev Kethüda Hamamı, Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi, Sinan Paşa Külliyesi, Kılıç Ali Paşa Külliyesi, Atik Valide Külliyesi, Valide Sultan Hamamı, Mihrimah Sultan Külliyesi, Şemsi Paşa Külliyesi
Daha Büyük Haritayı Görüntüle
Mimar Sinan’ın eserlerini gezmek için belki de en güzel gezi yollarından biri Beşiktaş-Üsküdar. Bu gezi yolunu güzel kılan noktalar, yürüyerek tamamlanabilmesi ve Avrupa yakasından Üsküdar’a geçişte göreceğiniz muhteşem Boğaz manzarası... Sinan’ın 16. yüzyılda inşa ettiği yapı tiplerinin hepsinden neredeyse birer örnek görecek olmanız da cabası…
Kılıç Ali Paşa Camisi'nden...
Geziyi Boğaziçi’nin en güzel kıyı köylerinden biri olan Ortaköy’den başlamanızı öneriyoruz. Ortaköy’de deniz kıyısındaki kahvelerde yapacağınız kahvaltıdan sonra ilk durağınız Vezir Kara Ahmet Paşa’nın kâhyası Hüsrev Kethüda tarafından yaptırılmış, halk arasında Ortaköy Hamamı olarak da bilinen çifte hamam olacak. Günümüzde lokanta ve gece kulübü olarak işletilen yapının hareketli taş örgüsü ve planı hâlâ 16. yüzyılı yansıtıyor. Yapıyı gezmek için lokantanın işletmecilerinden izin almanız gerekiyor. Eğer yapıya sadece gezmek için değil de, açlığınızı gidermek için giriyorsanız, unutmayın ki içerideki fiyatlar çok da ekonomik değil. Ama web sitelerinde “Mimarı Sinan olan kaç restaurant biliyorsunuz?” cümlesiyle tanıtımlarını yapan mekânın işletmecileri Sinan’ı unutmadıkları için teşekkürü hak ediyor.
Ortaköy-Beşiktaş arasındaki yolu ister yürüyerek, ister toplu taşıma araçlarıyla geçebilirsiniz. Yürümeyi tercih edenler Yahya Efendi Türbesi’ni de ziyaret etme şansını yakalayacaklar. Sinan’ın inşa ettiği ama 16. yüzyıl detaylarını kaybetmiş olan türbeye, Yıldız Parkı’nın girişine gelmeden önceki dar yokuştan ulaşılıyor. Hazire oldukça geniş ve zengin…
Eğer kahvaltıda veya yürürken çok zaman kaybetmediyseniz, öğleden önce Beşiktaş’a varmış olursunuz. Beşiktaş’taki Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi ve Sinan Paşa Külliyesi’ni gezmeden önce, sahilde demli bir çay içmenizi öneririz. Bu mola hem yorgunluğunuzu alacak hem birkaç saat sonra gideceğiniz Üsküdar’daki Sinan eserlerini, Boğaz’ın diğer kıyısından seyreylemenizi sağlayacak. Çayı içtikten sonraki durak, Osmanlı’nın ilk kaptanıderyası, Barbaros Hayrettin Paşa’nın türbesi. Eğer geziye çıktığınız tarih, 4 Nisan veya 1 Temmuz ise kendinizi şanslı hissetmeniz gerekiyor. Çünkü, Deniz Kuvvetleri’ne bağlı türbe sadece bu iki günde ziyarete açık.
Türbenin karşısında, Barbaros Bulvarı’nın genişletilmesi sırasında yolun hemen kenarında kalmış yapı, bir başka kaptanıderya Sinan Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan Sinan Paşa Camisi... Rastlantı mıdır bilinmez? Ama Sinan yaşamı boyunca kaptanıderyalar için yaptığı camilerde hep eskiye öykünen plan şemaları seçmiş; Sinan Paşa Külliyesi’nin içindeki caminin planı, 1438-1447 yılları arasında II. Murat tarafından yaptırıldığı bilinen Edirne’deki Üç Şerefeli Cami’nin planıyla büyük benzerlik taşıyor.
Sinan Paşa Camisi'nden...
Hâlâ acıkmadıysanız, bir başka ünlü deniz insanın Mimar Sinan’a yaptırdığı camiye doğru yürüyüşünüze devam edin. Acıkanlara Beşiktaş çarşı içinde yemek yemelerini öneriyoruz çünkü yürümeye başladıktan sonra yemek yenilecek yerler çok seyrek. Kaptanıderya Kılıç Ali Paşa’nın yaptırdığı camiye gelmeden önce, 1561-1562 yıllarında inşa edilen küçük ölçekli bir Sinan yapısı olan Molla Çelebi Camisi’ne uğramanızı öneriyoruz. Kılıç Ali Paşa Camisi’ne ulaştığınızda, rotanın belki de en uzun mesafeli yürüyüşünü yapmış olacaksınız. Ama yürüyüş sırasında göreceğiniz Dolmabahçe Sarayı, Valide Sultan Camisi, Fındıklı Parkı ve belki de mola verip çay veya nargile içeceğiniz Tophane’deki kahveler yorgunluğunuzu unutturacak.
Ayasofya’yı görenler, Kılıç Ali Paşa Camisi’nin Ayasofya’ya ne kadar benzediğini çabucak fark edecekler. Sinan bu camiyi kurgularken, dünya mimarlık tarihi açısından büyük önem taşıyan 6. yüzyılda yapılmış Ayasofya’nın mimarisinden yararlanıyor. Kılıç Ali Paşa’nın İtalyan kökenli olduğu ve papaz okuluna gitmek için bindiği tekneyi Osmanlılar’ın ele geçirdiğini biliyoruz. Kader papaz adayı Giovanni Dionigi Galeni’yi teknede yakalıyor ve onu Osmanlı Donanması’nın en yüksek rütbeli askeri yapıyor; ömrünü kiliselerde geçirecekken, İstanbul’un sur dışındaki en güzel külliyelerinden birinin banisi olarak karşımıza çıkıyor.
Günümüzde, külliyeye bağlı yapılardan sadece cami ziyarete açık. Kılıç Ali Paşa’nın türbesi, medrese ve özel mülkiyetteki hamam sadece dışarıdan görülebiliyor. Külliye’den dışarı çıktığınızda, yolun karşısındaki Tophane-i Amire Binası’nı göreceksiniz. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Kültür Sanat Merkezi olarak işlevlendirilen yapı tamamı ile Sinan’a ait olmasa da, yapıya Sinan’ın elinin değdiğini 16. yüzyıl kaynaklarından öğreniyoruz. Yapı sadece kültürel etkinlikler süresince ziyarete açık.
Bir hayli yoruldunuz ve günışığını da yavaş yavaş tüketmeye başladınız. Yorulanlar rotanın Üsküdar bölümünü bir sonraki güne de bırakabilir ama bizim önerimiz Üsküdar’daki Sinan eserlerini akşamüstü gezmeniz. Zaten Kabataş’tan Üsküdar’a gitmek için bineceğiniz motordan izleyeceğiniz enfes manzara, Üsküdar’daki üç önemli külliye ve çarşı olarak kullanılan bir çifte hamamı gezmeniz için gerekli enerjiyi toplamanızı sağlayacak.
Üsküdar’daki dört eserin üçü birbirine çok yakın ve Üsküdar Meydanı’nda... Dördüncü ise Üsküdar sırtlarında II. Selim’in eşi Nurbanu Sultan tarafından yaptırılan Atik Valide Külliyesi. Günün yorgunluğunu daha da arttırmamak için Üsküdar Meydanı’ndan kalkan, Bağlarbaşı yönüne giden minibüslerden birine binip Sokullu Mehmet Paşa İlköğretim Okulu’nun önünde inmek gerekiyor. Okulun arkasından külliyeye rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Ne yazık ki külliyede sadece cami ziyarete açık. Uzun yıllar hapishane ve İmam Hatip Lisesi olarak kullanılan külliyenin diğer yapıları Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne tahsis edilmiş durumda. Umarız bu yapılar, üniversitenin öncülüğünde kısa sürede onarılarak halkın kullanımına açılır.
Geldiğiniz yokuştan Üsküdar’a indiğinizde sizi Nurbanu Sultan’ın yaptırdığı çifte hamam, günümüzdeki kullanımıyla Mimar Sinan Çarşısı karşılar. Üsküdar Belediyesi’nin hemen yanında, cadde üstünde yer alan yapı, cadde genişletilirken yapılan yıkımlar ve belediye binasına bakan cephedeki betonarme eklerle özgünlüğünü kaybetmiş. Ama yine de görülmeye değer…
Nihayet yavaş yavaş akşam oluyor ve güneş Tarihî Yarımada üstünden İstanbul’u terk etmeye başlıyor. Mihrimah Sultan Külliyesi’nin denize doğru uzanan avlu terası İstanbul’da günü batırmak için en güzel noktalardan bir tanesi. Mihrimah Sultan Camisi’nin Boğaz’a bakan cephesi güzellik konusunda Boğaz’la yarışıyor.
Mihrimah Sultan Camisi'nin Boğaz'a bakan cephesi...
Gezinizin son noktası, Mihrimah Sultan Külliyesi’nin avlusundan gördüğünüz Şemsi Paşa Külliyesi… Külliye; cami, medrese ve Şemsi Paşa’nın türbesinden oluşuyor. Halk arasında Kuşkonmaz Camii olarak da bilinen külliye, hâlâ deniz kenarında ve Boğaz’ın dalgalarına göğüs geriyor. Sinan bu eserinde cami ve türbeyi aynı mekân içinde kurgulayarak alışılmışın dışında bir şema denemiş; küçük ölçekli caminin içine girdiğinizde sol taraftaki büyük açıklık sayesinde Şemsi Paşa’nın sandukasını görebiliyorsunuz.
Şemsi Paşa Külliyesi’nin rıhtımında Beşiktaş-Üsküdar gezisi sona eriyor. Dolu dolu geçen 16. yüzyıl Sinan eserleri gezisini geleneksel Türk mutfağıyla sonlandırmak isteyenlere önerimiz Üsküdar Meydanı’ndaki Kanaat Lokantası. Eğer bu kadar Boğaz manzarası ve kaptanıderyaların yaptırdığı eserlerden sonra canınız güzel bir balık yemek isterse, hiç merak etmeyin, sahilde küçük balık lokantaları da var.
.2. Sinan Gezi Yolu: Sultanahmet’ten Kadırga’ya...
Topkapı Sarayı III. Murat Odası, Topkapı Sarayı Mutfakları, Haseki Sultan Hamamı, Ayasofya Batı Minareleri, II. Selim Türbesi, Şehzadeler Türbesi, Cafer Ağa (Soğukkuyu) Medresesi, Kadırga Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, Rüstem Paşa Medresesi
Daha Büyük Haritayı Görüntüle
Mimar Sinan eserleri Sultanahmet’te, Roma Dönemi’ne uzanan bin yıllık tarihin zengin tarihsel mirası içinde, kısa ama canlı bir güzergâhta gezilir. İstanbul’un bu en turistik bölgesinde Sinan’ın yapıtları tabii ki turistlerin vazgeçilmez uğrak noktaları arasında...
Sultanahmet gezinize, Mimar Sinan’ın Topkapı Sarayı içindeki eserlerini gezerek başlayabilirsiniz. saray içindeki mutfaklar ve III. Murat Odası, Mimar Sinan’ın günümüze özgün biçimiyle korunarak gelebilen yegâne saray yapılarıdır. 16. yüzyıl’ın göz alıcı İznik çinileriyle bezenmiş bu odada, Sinan’ın özel mekânlar için yarattığı inceliği görebilirsiniz...
Topkapı Sarayı’ndan çıkışta çok kısa bir yürüyüşün ardından karşınıza Haseki Hürrem Hamamı gelir. Uzunlamasına planı ile Klasik Dönem hamamlarının genel kalıpları dışına çıkan yapı erkekler kısmı girişindeki revağıyla bir camiyi andırır. Örnek bir restorasyon geçirdikten sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olarak yıllarca halı ve kilim satış yeri olarak kullanılmıştı. Günümüzde ise yeniden hamam olarak işletilmesi planlanmakta ve kapalı durmaktadır.
Haseki Hürrem Sultan Hamamı halı satış mağazası iken...
Haseki Hürrem Hamamı’nın hemen ardından rota üzerinde şu an müze olan Ayasofya ve haziresindeki Sinan yapıları bulunuyor. Ayasofya’nın batı cephesinde kalan, 16. yüzyılda yapılmış iki minaresinin stili klasik kanonların dışına çıkar. Minarenin oranlarının ve detaylarının Ayasofya için tekrar yorumu Sinan’ın bu tarihî yapıya duyarlılığını yansıtır. Ayasofya’nın avlusu içinde Sinan’ın yaptığı yan yana iki türbe de yer alır: II. Selim Türbesi ve Şehzadeler Türbesi. II. Selim Türbesi boyutları ve mimarisiyle sadece Mimar Sinan’ın değil, İstanbul’un en etkileyici mezar yapıları arasındadır. Selatin Camisi'ni Edirne’ye yaptıran II. Selim Osmanlı Sultanlarının İstanbul’ a kendi selatin camilerinin haziresine gömülmesi geleneğini devam ettirmek için Ayasofya’yı onartıp İstanbul’da kendi Selatin camisi haline getirmiştir.
Artık yoruldum diyorsanız, Ayasofya’dan çıktıktan sonra bir kaç sokak ötedeki Kapıağası Cafer Ağa (Soğukkuyu) Medresesi’nde mola verebilirsiniz. Mimar Sinan yaptığı müstakil medreselerden biri olan yapı bugün uygulamalı el sanatları merkezi olarak kullanılıyor. Özgün görünümünü koruyan medresenin odalarında sergilenen hat, ebru ve seramik çalışmalarına göz attıktan sonra avluda oturup yorgunluğunuza atacak bir şeyler içebilirsiniz. Medreseden çıktıktan sonra yapının dışarıdan, Alemdar Caddesi’nden, görülen anıtsal cephesine bakmayı da ihmal etmeyin...
Sinan'a Saygı Gezileri'nden birinde Caferağa Medresesi'nde Sinan Gönüllüleri: Buse Elveriş, Tuba Öz, Zehra Keçeci, Serap Kabil, Ahmet Sezgin.
Medrese’den çıktıktan sonra Atmeydanı boyunca yürüyüp, yolun sonundan aşağı inerseniz, ara sokakların içinde, Sultanahmet’e yakınlığına rağmen kalabalıktan ve gürültüden yalıtılmış bir külliye ile karşılaşırsınız: İsmihan Sultan ile Sokollu Mehmet Paşa’nın banisi olduğu kendilerinin adını taşıyan küçük bir külliye. İznik çinili mihrabı ve panoları ile eşsiz olan cami içinde huzurlu bir mekân bulacaksınız. Sultanahmet’in kalabalığından sonra bu caminin içinde, kendinizle ve caminin dünyaca ünlü çinileriyle başbaşa kalabilirsiniz...
Sultanahmet gezisini sonlandırmaya kara verdiğinizde son durağınız meşhur Sultanahmet Köftecisi olabilir. Burada açlığınızı bastırdıktan sonra hâlâ zamanınız ve enerjiniz var ise, güzergah üzerinde kalan son yapı tarihî İstanbul’un merkezi Cağaloğlu’ndaki sıradışı Rüstem Paşa Medresesi.
.3. Sinan Gezi Yolu: Eyüp
Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, Siyavuş Paşa Evladı Türbesi, Pertev Paşa Türbesi, Zal Mahmut Paşa Külliyesi, Defterdar Mahmut Çelebi Camisi.
Daha Büyük Haritayı Görüntüle
Eyüp, Mimar Sinan’ın sur dışında yaptığı eserlerin büyük bir bölümünü sınırları içinde barındıran bir ilçe. Ne yazık ki bu eserlerin birçoğu 16. yüzyıl özelliklerini kaybetmiş. Ama özgünlüğünü koruyan Sinan yapılarının birbirine çok yakın oluşu gezi yolunu cazip kılıyor. Ayrıca Eyüp Sultan Camisi, çevresi ve İstanbul’un büyüleyici silüetini izleyebileceğiniz Pierre Loti Kahvesi de gezinize ayrı bir zenginlik katacak. Hemen belirtelim, bu gezide göreceğiniz Sinan yapıları, Eyüp’ün dinî önemine paralel olarak türbe ağırlıklı olacak.
Geziye, Pierre Loti Kahvesi’nde yapacağınız kahvaltının ardından bir fincan Türk kahvesi içerek başlamanızı öneriyoruz. Sabahleyin Eyüp’ün en tepe noktasına çıkmaya üşenenlerin yardımına teleferik yetişiyor. Kahvenizi içtikten sonra isterseniz yürüyerek de Eyüp Sultan meydanına inebilirsiniz. İlk ziyaret edeceğiniz yapı Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü vezirazamı Sokollu Mehmet Paşa’nın yaptırdığı sınırlı boyutlardaki külliye… Bosna doğumlu Sokollu’nun İstanbul, Anadolu ve Trakya’da yaptırdığı gösterişli külliyeler yerine İstanbul’un müslümanlar için en kutsal mekân Eyüp’te gömülmeyi tercih etmiştir. Eyüp Sultan meydanında bulunan, darülkurra, medrese ve Sokollu’nun türbesinden oluşan külliye günümüze küçük değişiklikler dışında özgünlüğünü koruyarak gelmiştir.
Sokollu Mehmet Paşa Medresesi'nden bir görünüm...
1582-1584 yılları arasında Mimar Sinan’ın inşa ettiği Siyavuş Paşa Evladı Türbesi, Sokollu Külliyesi ile karşılıklıdır. Kapıdaki Siyavuş Paşa Türbesi yazısı sizi şaşırtmasın. Siyavuş Paşa’nın kendisinden önce vefat eden oğulları için yaptırdığı türbe, 16. yüzyıl kaynaklarında Siyavuş Paşa Evladı Türbesi olarak geçer. Daha sonra kendisi için bir türbe yaptırmayan Siyavuş Paşa da buraya defnedilmiştir. Sinan ve Siyavuş Paşa arasında bir işveren-mimar ilişkisinin dışında, o dönemde sıkça rastlanan büyük bir çekişme de vardı. Sinan, hayatının son yıllarında, kendisinden sonra baş mimarlık görevi için Mehmet Subaşı’nın uygun olacağını belirtir. Fakat buna karşılık, veziriazam Siyavuş Paşa bu görev için Davut Ağa’yı düşünmektedir. Bu durum Sinan ve Siyavuş Paşa arasındaki ilişkinin kötüleşmesine neden olmuş; Siyavuş Paşa saraydaki etkinliğiyle tanınan Mehmet Ağa’yı da arkasına alarak Sinan’dan sonra Davut Ağa’yı baş mimar olarak atamıştır. Türbe, pazartesi günü dışında her gün ziyarete açık.
Siyavuş Paşa Evladı Türbesi’nin arkasında bulunan Beybaba Sokağı, vezir Pertev Paşa’nın kendisi için Sinan’a yaptırdığı türbeye ulaştırır. Pertev Paşa ile Sinan’ın tanışıklığı, Paşa’nın vefatından neredeyse otuz yıl öncesine dayanıyor. Pertev Paşa, Sinan’ın çıraklık dönemi eseri diye tanımlanan Şehzade Mehmet Camisi’nin bina eminiydi. Günümüzde üstü açık türbenin çatı örtüsünün özgün hali ve Pertev Paşa dışında türbede bulunan ondört mezarın kimlere ait olduğu konusunda elimizde fazla bir bilgi maalesef bulunmamakta.
Büyük olasılıkla saatiniz öğle vaktini gösteriyor. Yemeğinizi Eyüp Sultan meydanındaki lokantalarda yedikten sonra Zalpaşa Caddesi’ne doğru kısa bir yürüyüş yapabilirsiniz. Burada Zal Mahmut Paşa ve eşi Şah Sultan tarafından yaptırılan günümüzde Zal Mahmut Paşa Külliyesi olarak anılan yapılar topluluğunu göreceksiniz. Külliye içinde ilginizi en çok çekecek yapı, büyük olasılıkla yüksek ve bol pencereli beden duvarlarıyla cami olacak. Eğer Zalpaşa Caddesi’nden değil de sahil yolundan, yani Defterdar Caddesi’nden külliye girecek olursanız yüksek duvarlardan kubbeyi görmekte bile zorlanacaksınız. Sinan burada da, Kadırga’daki Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi’nin arazisi gibi eğimli bir arazide çalışmış.
Zal Mahmut Paşa Külliyesi'nden...
Yapının 16. yüzyıl mimarisi içinde farklı bir görünüme sahip olması kadar, banilerinin hayat öyküleri de yapıyı ilginç kılıyor. II. Selim’in kızı olan Şah Sultan ikinci evliliğini Zal Mahmut Paşa ile yapıyor. İlk evliliğini yaptığı Çakırcıbaşı Hasan Paşa ile Zal Mahmut Paşa arasından bir benzerlik var. İki kişi de farklı zamanlarda şehzade ölümlerinden sorumlu tutuluyor; Çakırcıbaşı Hasan Paşa Şehzade Beyazıt’ı, Zal Mahmut Paşa’da Şehzade Mustafa’yı boğarak öldürüyor. Bu iki olay tarihte, II. Selim’in tahta çıkmasının zeminini hazırlayan olaylar arasında gösteriliyor. Bu olaydan sonra -aynı zamanda çok kuvvetli bir güreşçi olan- Mahmut Paşa, İran efsanelerinde gücü simgeleyen bir kahramanın (zal) adıyla anılmaya başlıyor.
Yorgunluğunuzu Zal Mahmut Paşa Külliyesi’nin alt medresesinde içeceğiniz bir demli çay ile giderdikten sonra gezi yolunuzun son durağına, Defterdar Mahmut Çelebi Camisi’ne doğru yürüyebilirsiniz. Beş dakika yürüyüş mesafesindeki yapı özellikle hat sanatı ile ilgilenenlerin ilgisini çekecektir. Uzun yıllar defterdarlık yapmış olan Mahmut Çelebi dönemin ünlü hattatlarındandır. Osmanlı tarihinin en ünlü hattatlarından Şeyh Hamdullah’ın öğrencisi Mahmut Çelebi’nin açık türbesini caminin haziresinde ziyaret edebilirsiniz.
.4. Sinan Gezi Yolu: Eminönü’nden Azapkapı’ya...
Rüstem Paşa Külliyesi, Süleymaniye Külliyesi, Şehzadebaşı Külliyesi, Azapkapı Sokulu Külliyesi
Daha Büyük Haritayı Görüntüle
Eminönü’nden başlayıp tarihî yarımadanın içine, Şehzadebaşı’na doğru devam eden yürüyüş bir Mimar Sinan şaheserleri yoluna dönüşüyor. Çinileri dünyaca ünlü Rüstem Paşa Camisi, Sinan’ın kendi tabiriyle kalfalık eseri Süleymaniye ve çıraklık eseri Şehzade Camisi’ni bu gezi yolu içinde görebilirsiniz.
Rüstem paşa Camisi: Sinan'a Saygı Gönüllüleri bir gezi sırasında avluda dinlenirken...
Bir zamanlar Avrupai İstanbul ile Müslüman İstanbul’u birbirine bağlayan Galata Köprüsü üzerinde durup kendinizi bu dolu dolu geçecek güne hazırlayın önce... Haliç’in üstünde, başıbozuk çatıların arasından yükselen Süleymaniye’nin, Rüstem Paşa Camisi’nin silüetlerini içinize sindirin... Galata Köprüsü üzerinde Eminönü’ne yaklaştıkça detaylar belirginleşir, kalabalık sokaklar, uğultulular, bağıran satıcılar... Külliyenin hanları... Rüstem Paşa Külliyesi’nin beden duvarları karmakarışık sokaklar arasında dükkânlarla sarılı... Araya sıkışmış merdivenler sizi, bu dünyanın keşmekeş içindeki pazarından, huzur içinde sanki başka bir aleme çıkarır. Camiye girişinizle birlikte mavi İznik çinilerinden bir cennet bahçesinin içindesiniz... Çevrenizdeki turistleri de sizin gibi buraya çeken bu etkileyici yolculuk...
Rüstem Paşa Camisi’nin avlusunun önünden başlayan yokuş sizi Süleymaniye Camisi’nin haziresine çıkarır. küçük bir şehir kadar geniş Süleymaniye Külliyesi’nin büyük bir kısmı günümüzde sadece dışarıdan görülebiliyor. Külliye’nin en etkiliyi yapısı ise hiç kuşkusuz Süleymaniye Camisi… Dünyanın en etkileyici mimari eserleri arasındaki Süleymaniye Camisi’nde dilerseniz saatler bile geçirebilirsiniz.
Koca Sinan'ın İstanbul'un 7 tepesinden birine yaptığı Süleymaniye Camisi'nin kubbesinden...
Süleymaniye Külliyesi’ne yaptığınız gezinti sonunda elbette acıktığınızda yemeğinizi Süleymaniye Külliyesi’nin dükkânlarında yiyebilirsiniz. Köşedeki kuru fasulyeci meşhurdur…
Süleymaniye Camisi’nden sonra Şehzadebaşı’na yürümek yaklaşık 10 dakikanızı alır. Şehzade Camisi’nin Klasik Dönem Osmanlı mimarisi için alışılmışın dışında süslü cepheleri çoğu kez Sultan Süleyman’ın genç yaşta ölen oğlunun duyduğu sevgiye bağlanır. Şehzade Camisi’nin olağanüstü akustiği içinde, her öğlen namazından önce müezzinlerin okudukları Kur'an sizi kesinlikle yüreğinizden etkileyecek.
Şehzade Camisi’ni gezdikten sonra hâlâ devam etmek istiyorsanız, yürüyerek önce Barbaros Hayrettin Paşa (Çinili) Hamamı’nı ardından Haliç’in öbür yakasındaki Azapkapı Sokullu Camisi’ni ziyaret edebilirsiniz.
.5. Sinan Gezi Yolu: Edirnekapı’dan Fatih’e…
Mihrimah Sultan Külliyesi, Güzel Ahmet Paşa Türbesi, Semiz Ali Paşa Medresesi, Mehmet Ağa Külliyesi, Nişancı Mehmet Paşa Külliyesi, Mesih Mehmet Paşa Külliyesi, Mimarbaşı Sinan Ağa Mescidi, Hüsrev Paşa Türbesi, Bali Paşa Camisi
Daha Büyük Haritayı Görüntüle
Bu gezi yolunun ilk durağı klasik İstanbul silüetinin en doğusunda yer alan Edirnekapı. Edirnekapı’ya gelmişken, Sinan öncesine tarihlenen bir yapıyı gezerek başlayabilirsiniz güne. Mozaik ve freskleriyle ünlü Kariye Müzesi çarşamba günleri dışında her gün ziyarete açık.
Kariye’den Edirnekapı Meydanı’na döndüğünüzde surların yanı başındaki Mihrimah Sultan Camisi’nin kubbesinin görkemini fark edeceksiniz. Sinan’ın başka eserlerinde rastlayamayacağınız biçimde kubbe tek başına, şiirsel bir şekilde yükselir ve Edirnekapı’ya hakim anıtsal bir görünüm oluşturur. 2006 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan kapsamlı onarımlar nedeniyle külliye ziyarete kapalı. Marmara Depremi sırasında zarar gören minare yeniden yapılıyor. Minarenin dışında beden duvarları da esaslı bir onarıma sahne oluyor. Külliyenin içindeki bir başka Sinan yapısı Sokollu Mehmet Paşa’nın ölümünden sonra veziriazamlığa yükselen Mihrimah Sultan’ın damadı Güzel Ahmet Paşa’ya ait.
Edirnekapı'da yer alan Mihrimah Sultan Külliyesi'ne İstanbul Surları'ndan bir bakış...
Güzel Ahmet Paşa Türbesi’nden sonra özgünlüğünü büyük ölçüde yitirmiş Mihrimah Sultan Hamamı’nın önünden geçerek, Semiz Ali Paşa’nın yaptırdığı medreseye ulaşırsınız. Medreseye gelmeden önce Bizans Dönemi’nde açık sarnıç olarak inşa edilen günümüzde Karagümrük Stadı olarak kullanılan yapının önünden geçeceksiniz. Semiz Ali Paşa Medresesi, Kocamustafapaşa’daki Nişancı Mehmet Paşa Medresesi gibi bağımsız medrese örneklerinden... Medrese günümüzde verem dispanseri ve sağlık ocağı olarak kullanılıyor.
Semiz Ali Paşa Medresesi’nden sonra ara sokakları kullanarak ulaşacağınız Çarşamba’daki külliyenin banisinin ilginç bir yaşam öyküsü var. Mehmet Ağa Külliyesi’ni yaptıran Etiyopya kökenli Mehmet Ağa’nın, Osmanlı Sarayı’nın en etkili haremağası yapan süreç ilgi çekicidir. Mehmet Ağa’nın haremağası olmadan önce Osmanlı hareminde bu görevi siyahların yapma geleneği yoktu. III. Murat’ın tahta geçmesiyle 1574 yılında haremağası olan Mehmet Ağa basamakları çok hızlı çıkarak Osmanlı yönetimin de söz sahibi olan güçlü bir kişilik oldu; Sinan’dan sonra, veziriazam Siyavuş Paşa ile birlikte kulis yaparak Davut Ağa’nın baş mimar atanmasını sağladı. 1591 yılında vefat ettiğinde, cenaze töreni için Divan Toplantısı iptal edildi.
Mehmet Ağa Külliyesi’nden sonra tekrar Fevzi Paşa Caddesi’ne doğru yürüyerek bu caddenin paralelinde bulunan Nişancı Mehmet Paşa Camii’ne ulaşacaksınız. Vezir ve nişancı olan Mehmet Paşa’nın yaptırdığı cami ve türbe Mimar Sinan’ın ömrünün son yıllarına rastlamaktadır. Bu nedenle Sinan’ın tasarımının kalfası tarafından uygulanmış olabileceği düşünülür. Ama bu kalfanın kimliği hakkında elimizde somut bir bilgi yok. Caminin giriş kapısı üstündeki III. Murat tuğrasının tasarımı yapının banisine ait. Caminin hemen yanındaki Nişancı Mehmet Paşa’nın yattığı türbe ziyarete kapalı.
Nişancı Mehmet Paşa Camisi'nin içinden bir görünüm...
Fatih’te öğle yemeğinizi yedikten sonra Akşemsettin Caddesi’nden Mesih Mehmet Paşa Külliyesi’ne ulaşabilirsiniz. Külliyenin avlusuna girer girmez ilk göze çarpan şey, normalde şadırvanın bulunması gereken yerde, Mesih Mehmet Paşa’nın açık türbesinin bulunması. Sarayın hazine dairesindeki görevinden -kısa süreli de olsa- veziriazamlığa kadar yükselen hadım Mesih Mehmet Paşa’nın hayatındaki canlılık ve değişkenlik, dış cephedeki taş şebeke motiflerine de yansımıştır.
Akşemsettin Caddesi’nden Vatan Caddesi’ne çıkmadan hemen önce soldaki parkın içinde yer alan Mimarbaşı Sinan Ağa Mescidi bu gezi yolu boyunca göreceğiniz en güzel eser olmasa da, Mimar Sinan’ın vakfiyeleri’nde geçen bu küçük yapı onun mütevazi kişiliğini anlamanıza yardımcı olacaktır. Mimarbaşı Sinan Ağa Mescidi’nden sonra gezi yolunun sonu yaklaşıyor. Birbirlerine çok yakın (200 m.) olan iki Sinan eserini gezerek güneşi Fatih’te batırabilirsiniz. İlk yapı İstanbul’daki 16. yüzyıl vezir türbelerinin belki de en süslülerinden Hüsrev Paşa’nın türbesi. Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Türbeler Müze Müdürlüğü’ne bağlı türbe, harap durumda onarım beklemektedir. Buradan 200 metre kadar yürüdüğünüzde, günümüzde apartmanlar arasında kalmış Bali Paşa Camisi’ne ulaşırsınız. Cami, zaman içinde birçok değişiklik geçirse de görülmeye değer ayrıntılarını kaybetmemiştir.
.6. Sinan Gezi Yolu: Haseki’den Topkapı’ya …
Haseki Sultan Külliyesi, Ramazan Efendi Camisi, Hadım İbrahim Paşa Camisi, Kara Ahmet Paşa Külliyesi, Şah Huban Hatun Türbesi, Sultan Selim (I) Medresesi
Daha Büyük Haritayı Görüntüle
Tarihî Yarımada’nın güneyinde, Haseki ile surlar arasında kalan bölgeye yayılmış az sayıda yapı tek bir gezi ile görülebilir. Ulaşım toplu taşıma araçlarıyla çok kolay; Haseki’den başlayarak, Silivrikapı’ya doğru devam etmenizi öneriyoruz.
Haseki Külliyesi Mimar Sinan mimarlığının ilk göz ağrısıdır. Hassa Mimarlar Ocağı’nda mimarbaşı olduktan hemen sonra yaptığı bu külliyenin yapıları daha meslek hayatının başında Sinan’ın yaratıcılığını gösterir. Bugün ancak dışarıdan görülebilen yapılar topluluğu içinde bir tek cami hâlâ kullanılıyor ve içine girilebiliyor. Sinan’dan sonra bir kubbe daha eklenmesiyle büyütülerek hacmi iki katına çıkarılan caminin Sinan’a ait kısmının yapı detaylarında erken Osmanlı mimarisinden izler görülebilir.
Haseki Hürrem Sultan Külliyesi'nde yer alan camiden bir görünüm...
Haseki Külliyesi’nden Ramazan Efendi Camisi’ne yürüyerek ulaşabilirsiniz.Ramazan Efendi Camisi dışarıdan mütevazi görünebilir, ama içine girdiğinize kendinizi muhteşem İznik çinileriyle kaplanmış etkileyici bir mekânda bulacaksınız. Caminin mermer minberi ve diğer detayları da çinileri kadar özenli.
Gezimizin bir sonraki durağı Silivrikapı’daki Hadım İbrahim Paşa Camisi ve Türbesi. Lakabında söylenildiği gibi hadım olan İbrahim Paşa’nın vezirliği sırasında yaptırdığı külliyeden geriye tek kalan anıtsal camisi ve açık türbesidir. Sinan’ın yaptığı büyük boyutlu camilerden olmasa da iç mekândaki oranların dengesi ve detayları ile sizi etkileyecek. İstanbul’un sakin mahallelerinden biri olan Silivrikapı’da, caminin taş duvarları arasında her yerde bulamayacağınız bir huzur, sessizlik fark edeceksiniz.
Hadım İbrahim Paşa Camisi’sini gezdikten sonra surlara paralel giden 10. Yıl Caddesi’nden geçen toplu taşıma araçlarıyla Topkapı Pazartekke durağı yakınındaki Kara Ahmet Paşa Külliyesi’ne ulaşabilirsiniz. Topkapı’da indikten sonra, önce cadde üstünde Kara Ahmet Paşa Türbesisi ile karşılaşacaksınız. Türbe’nin bulunduğu sokağa dönüp biraz ilerlediğinizde Kara Ahmet Paşa Camisi ve medresesi ile karşılaşacaksınız. Arnavut asıllı Kara Ahmet Paşa’nın külliyesi, askeri seferlerde parlayan yıldızı sönüp, ve daha sonra azledilip öldürüldükten sonra kendi adına bir bina emini tarafından inşa ettirilmişti. Önce Mihrimah Sultan’ın Edirnekapı’daki Külliyesi’nin yerinde inşa edilmesi vakfedilen yapı, Mihrimah Sultan’ın hırsla ve inatla bu araziyi kendi külliyesi için istemesi üzerine, Topkapı’da inşa edilebildi. Geniş ve bakımlı avlusunda ya da altı kırmızı granit kolon ile taşınan, kalemişleriyle süslü iç mekânında Sinan’ın hâlâ özgünlüğünü koruyan mimarisini izleyerek dinlenebilirsiniz.
Kara Ahmet Paşa Külliyesi'nde yer alan caminin avlusundan bir görünüm...
Kara Ahmet Paşa Camisi’nde kendinize geldikten sonra Şah Huban Hatun Türbesi ve Sultan Selim (I) Medresesi ziyaret ederek gezinize devam edebilirsiniz. Topkapı’dan Vatan (Adnan Menderes) Caddesi ya da Millet (Turgut Özal) Caddesi boyunca Tarihî Yarımada’nın içine doğru inerken, bu caddeleri kesen Oğuzhan Caddesi üzerindeki bu iki yapı birbirine çok yakın olarak durur. Mimar Sinan’ın son dönem eserlerinden olan medrese şu an hastane olarak kullanıldığından sürekli açık, ancak küçük bir kısmı gezilebiliyor. Yapım yılı bilinmeyen Şah Huban Hatun Türbesi ise sadece dışarıdan görülebiliyor.
.7. Sinan Gezi Yolu: Su Kemerleri
Paşadere Kemeri, Kovuk (Eğri) Kemer, Uzun Kemer, Güzelce Kemer, Mağlova Kemeri
Belki de Mimar Sinan gezi rotaları içinde en zorlu ama bir o kadar da maceralı olanını denemek üzeresiniz. Rotanın zorluğu, yapıların İstanbul’un merkezî noktalarından uzak olmasından ve binek otomobillerle yakınına gidecek düzgün yolların olmamasından kaynaklanıyor. Eğer aşağıda önereceğimiz su kemerlerinin tamamını aynı gün içinde görmek istiyorsanız, dört çeker veya yüksek kasalı bir otomobil kullanmanızı öneriyoruz. Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Mimar Sinan’ın dokuz yıl içinde inşa ettiği Kırkçeşme Su Tesisleri’ne ait dört önemli su kemerini gezeceksiniz. Bunlar Sinan’ın yaptığı su kemerlerinin tamamı olmasa da, en etkileyicileri…
Eğer geziye Sarıyer-Bahçeköy’de yapacağınız kahvaltıyla başlarsanız gün sonunda kendinizi yorgun hissetmezsiniz. İster evinizde hazırladığınız kahvaltıyı Belgrad’da yeşillikler içinde yapın, ister Bahçeköy-Kemerburgaz arasındaki yol üstündeki orman içi kamp yerlerinden birinde sizin için demlenen çayınızı yudumlayın… Ama Atatürk Arboretumu’ndaki değişik ağaç türleri arasında küçük bir yürüyüş yapmadan “Mimar Sinan Su Kemerleri Rotası”na başlamayın! Arboretuma haftaiçi giriş serbest. Haftasonları ise ücretli olarak alınan “serbest giriş kartları” ile girilebiliyor. Ayrıntılı bilgiyi 0212-226 19 29 numaralı telefondan veyahttp://www.orman.istanbul.edu.tr/muzeler/arboretum/index.htm internet adresinden alabilirsiniz.
Arboretumdan çıkarak yemyeşil bir yolu izleyeceksiniz. Sinan’a ait ilk kemer Paşadere Kemeri… Eğer yaz aylarında geziyorsanız yeşil örtüden kemerin sadece çok küçük bir bölümünü görme şansını elde edeceksiniz. Kemerin altından geçerek Kemerburgaz’ın merkezine ulaşacaksınız. Kemerburgaz’da asfalt yolu kullanarak kolaylıkla gidebileceğiniz iki kemer var: Uzun Kemer ve Kovuk (Eğri) Kemer. Kovuk Kemer’e merkezden sola dönülerek gidiliyor. Kemer, Kemerburgaz-Hasdal yolu üstünde… Eğer yolunuzu kaybederseniz, yolda göreceğiniz ilk kişiye İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Hamidiye Su Fabrikası’nı sormanız yeterli. Sinan’ın Roma Dönemi’nde var olan kemerden yararlanarak inşa ettiği anıtsal su kemeri, Hamidiye Su Fabrikası’na göre maalesef daha az tanınıyor …
Kovuk Kemer’in bir tarafı belediyenin fabrikası, diğer tarafı da arı kovanları tarafından tutulmuş. Neyse ki kemer, doksan dereceye yakın açı yaptığı köşeden üst katına çıkılarak, gezilebiliyor. Kovuk Kemer’in yorgun ama dik duran bedeni emekliye ayrılmış; artık İstanbul’a suyu, yeni teknolojiyle hemen yanına döşenmiş künkler taşıyor.
Kovuk (Eğri) Kemer'den...
Buradan Uzun Kemer’i görmek için geldiğiniz yöne doğru geri dönmeniz; Göktürk Beldesi’ne doğru yaklaşık 3 km. kadar yol kat etmeniz gerekiyor. Göktürk, günümüzde sınırları içindeki adını bir ölçüde Uzun Kemer’den almış yarı Türkçe yarı İngilizce isimli bir sitenin (Kemer Country) adıyla da anılıyor. Sakın hata yapıp yanlış geldim demeyin. Zaten belde girişindeki heybetli kemer sizin yanlış yapmadığınızın kanıtı. Kemeri görünce, adının ne kadar doğru verildiğini anlayacaksınız.
Bu kemerden sonra artık doğa kanunları hakim… Kemerburgaz-Hasdal yolundan TEM yoluna bağlanın. TEM’in Alibeyköy çıkışını kullanarak Gazi Mahallesi’ne doğru devam edin. Tekrar hatırlatmakta fayda var: Şehir otomobili kullanıyorsanız anlatacaklarımızı lütfen dikkate almayarak, uygulamayın. Ama şunu da bilin ki birazdan çukurlu, toprak yollardan gideceğiniz iki su kemeri de Sinan’ın 16. yüzyılda inşa ettiği belki de dünya su mimarlığının iki önemli temsilcisi...
İsterseniz adıyla olmasa da beden duvarlarıyla daha mütevazi olan kemerle başlayalım geziye… Bahsettiğimiz yapı, Kırkçeşme Su Sistemi’nin en önemli kemerlerinden biri olan Güzelce (Gözlüce ve Cebeciköy Kemeri olarak da anılır) Kemer. Yapı günümüzde Alibeyköy Baraj Gölü içinde kalmış. Kemere iki farklı yol var. Biri kemerin doğusuna diğeri de batısına gidiyor. Gazi Mahallesi’nden geçilerek gidilen toprak yol, Cebeci Köyü’nden geçen yola göre daha kötü. Eğer zamanınız bolsa ikisini de deneyin çünkü böylelikle farklı açılardan yapıyı algılayabilirsiniz. Baraj gölünün ortasında kaldığı için haftasonları mesire yeri olarak da kullanılan Güzelce Kemer’in etrafında bol miktarda küçük ve büyükbaş hayvanı otlarken göreceksiniz.
Doğayla içiçe bir Sinan yapısı Güzelce Kemer'den...
Eğer Cebeci Köy yolunu tercih ettiyseniz, geldiğiniz yoldan köy merkezine geri dönüp, merkezden sonraki taş ocağını geçerek vadinin diğer tarafındaki kıyıya inmeniz gerekiyor. Köyde yaşayanlar kemerleri çok iyi bildiklerinden, kaybolduğunuz zaman rahatlıkla durup Cebeci Köyü yaşayanlarından bilgi alabilirsiniz. Taş ocağını geçip baraj gölü kıyısına geldiğinizde büyük mimar Sinan’ın tasarladığı Mağlova Kemeri’ni göremeyeceksiniz. Sağ taraftaki vadiyi, yüksek gerilim hattının altından takip ederek, yaklaşık 200 m. yürüyünce muhteşem yapı karşınıza çıkar. Estetiğiyle insanları büyüleyen Mağlova Su Kemeri, hâlâ 16. yüzyıldaki gibi İstanbullular’a su taşımaya devam ediyor.
.1. Sinan Gezi Yolu: Büyükçekmece’den Havsa’ya…
Kapuağası (Haramidere) Köprüsü, Sokollu Mehmet Paşa Mescidi, Sultan Süleyman Kervansarayı, Sultan Süleyman (Büyükçekmece) Köprüsü, Sultan Süleyman (Silivri) Köprüsü, Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi, Sokollu Mehmet Paşa (Lüleburgaz) Köprüsü, Sokollu Mehmet Paşa (Alpullu-Sinanlı) Köprüsü, Semiz (Cedit) Ali Paşa Camisi, Sokollu Mehmet Paşa (Kasım Paşa) Külliyesi
Daha Büyük Haritayı Görüntüle
Bu gezi yolu "Mimar Sinan Eserleri İstanbul Gezi Haritası"nda bulunan yedi gezi yolunun aksine, birbirine yakın Sinan yapılarını içermiyor. Dolayısıyla özel bir binek arabayla gezmeye başlamanız zamanı iyi kullanmak adına iyi bir tercih olabilir. Aksi takdirde Sinan'ın yapılarını yaptığı ilçelerin birinden diğerine geçerken çok fazla zaman kaybedebilirsiniz. Geziye başlamadan önce bir uyarı daha: Eğer Trakya Gezi Haritası'ndaki iki gezi yolunu birbirini takip eden iki gün içinde yapabilirseniz Sinan'ın Sultan Yolu üstünde yaptığı muhteşem imar faaliyetlerinin farkını daha iyi algılayabilirsiniz.
Geziye, İstanbul'un eskiden en çok tercih edilen sayfiye yerlerinden biri olan, günümüzde artık gelişmiş bir ilçe görünümündeki Büyükçekmece'den başlamanızı öneriyoruz. Güzel ve güneşli bir cumartesi sabahı tercih edilebilir. Büyükçekmece'ye giderken yol üstünde kalan Beylikdüzü'ndeki Kapuağası (Haramidere) Köprüsü'ne bakmayı ihmal etmeyin. Köprüyü çevreleyen yonca biçimli köprülü kavşak, maalesef köprünün yakınına gitmenizi engelleyecektir. Büyükçekmece Belediyesi'nin Kültür Park diye adlandırdığı bölge içinde bulunan üç Sinan yapısının en görkemlisi Sultan Süleyman (Büyükçekmece) Köprüsü'nü seyrederek park içinde yapacağınız sabah kahvaltısı, sizi uzun ve yorucu bir günü rahatça bitirebilmenizi sağlayacak.
Kahvaltıdan sonra Kültür Park içinde Sokollu Mehmet Paşa (Sokollu) Mescidi ilk durağımız. Çeşitli dönemlerde geçirdiği onarımlarla özgünlüğünü tam olarak koruyamamış bu küçük mescit, "mimber minare" adıyla anılan, mescitten ayrı olarak tasarlanmış minaresiyle ünlü… Eğer ezan vakti mescidin çevresindeyseniz ancak çocukluğunuzdan hatırlayacağınız bir görüntüyle karşılacaksınız: Müezzini minber minarenin üstünde ezan okurken göreceksiniz.
Sokollu Mehmet Paşa Mescidi'nin minberli minaresinden...
Mescidin hemen yanında sizi, Büyükçekmece Belediyesi'nin özel etkinliklerde kullandığı diğer günler ziyarete kapalı olan Sultan Süleyman Kervansarayı karşılayacak. Kervansaray, değiştirilen üst örtüsü dışında özgünlüğünü koruyarak günümüze kadar gelebilmiş…
Ve sırada Sinan'ın en güzel eserlerinden biri olan Sultan Süleyman (Büyükçekmece) Köprüsü var. Bu sadece bizim yorumumuz değil, Sinan'ın ağzından, arkadaşı Sâî Mustafa Çelebi'nin kaleme aldığı bilinen Tezkiret-ül Bünyan adlı eserde de bu köprü, Sinan'ın en çok sevdiği eserler arasında gösteriliyor. Sadece bu bilgi değil, Sinan'ın Süleymaniye'de bulunan türbesindeki mezar taşında yazan bir dize de bu köprüye olan özel bağını açıklar nitelikte:
"…Çekmece'ye bir yüksek kemer çekti ki
Gökyüzünde Samanyolu gibi asılı duran…"
Sinan bu köprüyü, daha önceden bölgede bulunan ve yanlış yer seçimi yüzünden yıkılan köprünün yerine, daha uygun bir noktaya inşa ediyor. Sinan, bu yanlış yer seçimini, Kanuni Sultan Süleyman'a şöyle anlatıyor, köprüyü inşa etmeden önce:
"Padişahım bu köprünün yıkılmasının sebebi şudur: Hazineden para sarfında tasarrufa özen göstermişler; köprüyü denizden uzağa çekerek, kenardaki yatağa oturtmuşlar. Bu yüzden temel dayanamayarak yıkılmıştır. Kısacası, denizin kenarı hem sığ ve hem de sağlam olduğu için, köprüyü deniz tarafına kondurmak daha iyidir diyerek köprüyü çizerek resimle arz ettim."
Köprü dört bölümden oluşuyor. Sinan, dört bölümün birbirleriyle buluştuğu noktalarda üç tane rıhtım tasarlamış. Köprünün yapımına rıhtımlardan başlanıyor. Kazıklar sayesinde havuzlar oluşturularak, havuzların içi doldurularak rıhtımlar oluşturuluyor. Sonra da köprülerin yapımına başlanıyor. Büyükçekmece yönünden köprüye girdiğinizde dördüncü bölümde iki karşılıklı tarih köşkü göreceksiniz. Kuzeydeki (sağ taraftaki) tarih köşkünde Sinan'ın sadece bu yapıda bulunan imzasını da göreceksiniz.
Gün batımında Sultan Süleyman Köprüsü'nden bir kare...
Sinan'ın aynı yerde yaptığı farklı tipteki üç yapıyı gördükten sonra yolunuza Edirne yönüne doğru devam edebilirsiniz. Yaklaşık 30 kilometre sonra Silivri'ye ulaşacaksınız. TEM yolunu tercih edenler yolu biraz uzatacaklar ama belki de trafiğe girmeden daha kısa sürede Silivri'ye ulaşacaklar. TEM yolunu tercih edenler, yollarını biraz uzatarak Çatalca'daki Damat Ferhat Paşa Camii'ni de ziyaret edebilirler. Silivri'de Kanuni Sultan Süleyman'ın yaptırdığı köprü 2006 yılı sonunda trafiğe kapatıldı. Birbirinin aynı 32 gözden oluşan köprüyü en iyi görebileceğiniz açı, köprünün güneyinde, deniz tarafında Silivri Belediyesi'nin yaptırdığı Sinan heykelinin de bulunduğu park...
Yavaş yavaş öğle oldu ve karınlarınız acıktı… Önerimiz Silivri'nin meşhur yoğurduyla midenizi biraz olsun bastırıp, Tekirdağ'da köfte yemeniz… Tekirdağ için Çanakkale yönüne doğru yaklaşık yarım saatlik bir yolunuz var. Tekirdağ merkezinde bulunan Rüstem Paşa Külliyesi'nden günümüze sadece camii ve medresenin küçük bir bölümü gelebilmiş. Rüstem Paşa Külliyesi'nin yakınında bulunan Tekirdağ Müzesi, Namık Kemal Müzesi ve III. Ahmet tarafından Macar Prensi'ne armağan edilen Rakoczy Evi'de gezi yolunuzu zenginleştirecektir.
Tekirdağ'dan sonra yönünüzü tekrar Edirne'ye doğru çevirmeniz gerekiyor. Yoldaki ilk durağınız Sokollu Mehmet Paşa'nın bir menzil külliyesi olarak Sinan'a yaptırdığı Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi. Külliye'nin yakınındaki güzel ama yoğun araç trafiği yüzünden yorgun düşmüş köprü de yine Sinan'ın eseri. İlçe merkezindeki külliyeden günümüze cami, medrese, sıbyan mektebi, arasta, çifte hamam ve kervansarayın çok küçük bir bölümü (sadece bir duvar ve iki küçük mekân) kalabilmiş. Bu güzel menzil külliyesi, yol ve hükümet konağı yapımları nedeniyle büyük zararlar görmüş… Külliyelerin vazgeçilmez yapılarından biri olan çifte hamam ise şu an maalesef köfteci ve ciğerci dükkânları tarafından kullanılıyor.
Külliyeden Edirne yönüne doğru yaklaşık 500 metre kadar ilerlediğinizde, Sokollu Mehmet Paşa'nın yaptırdığı halk arasında Lüleburgaz Köprüsü adıyla anılan köprüden geçeceksiniz. Köprünün tam ortasında, yapım kitabesinin bulunduğu tarih köşkü günümüze ulaşamamış… Farklı boyutlarda yapılmış tahliye gözleri bir hayli etkileyici. Buna karşılık nehir suyunun taşıdığı ve köprünün hemen kenarındaki sanayi sitesinin yarattığı kirlilik bir o kadar düşündürücü…
Araç trafiğine açık köprünün üstünden geçerek, yolunuza devam edebilirsiniz. Bir sonraki Sinan köprüsü için ana yoldan biraz sapmak gerekiyor. Alpullu Şeker Fabrikası'nın yanından geçerek ulaşacağınız Alpullu Garı, size köprüye yakınlaştığınızı müjdeler… Köprünün güzelliği bütün günün yorgunluğunu unutturacak nitelikte; Trakya'daki köprüler arasında belki de en güzellerinden biri… Yirmi metrelik kemer, Sinan köprüleri içindeki en büyük açıklıktır. Eğer hasat zamanı Alpullu'daysanız, şekerpancarı saplarını yemeğe gelen koyun sürülerinin köprünün üstünden geçişi etkileyicidir.
Lüleburgaz'daki Sokollu Mehmet Paşa Köprüsü'ne siyah-beyaz bir bakış...
Tekrar ana yola döndüğümüzde yavaş yavaş gün batmaya yüz tutar. Önünüzde sadece iki Sinan yapısı kaldı: Babaeski girişinde sizi karşılayacak Semiz (Cedit) Ali Paşa Camisi ile Havsa'daki Sokollu Mehmet Paşa (Kasım Paşa) Külliyesi. Semiz Ali Paşa'nın vasiyeti üzerine yaptırılan külliyeden sadece cami günümüze ulaşabilmiş. Havsa'daki külliye Babaeski'dekine göre biraz daha şanslı… Sokollu Mehmet Paşa'nın oğlu Kasım Paşa için yaptırdığı külliyede, son cemaat yeri yıkılmış cami, sıcaklık bölümleri kısmen korunabilmiş çifte hamam ve büyük çarşıdan geriye kalan dua kubbesi görülebilir.
Havsa'dan Edirne yaklaşık 20 dakika sürüyor. Havsa'dan Edirne'ye doğru giderken gün batar ve Selimiye'nin muhteşem silueti Edirne'ye hoşgeldiniz der. Önerimiz Osmanlı'nın üç başkentinden biri olan Edirne'de geceleyip ikinci Sinan gezi yoluna ertesi gün devam etmeniz. Akşam yemeği için en uygun yer, Selimiye'yi seyrederek köftelerinizi yiyeceğiniz Köfteci Osman!
.2. Sinan Gezi Yolu: Üç Şerefeli’den Selimiye’ye…
Sokollu Mehmet Paşa Hamamı, (Semiz) Ali Paşa Kervansarayı (Çarşısı), Rüstem Paşa Kervansarayı, Sultan Selim (Selimiye) Külliyesi, Defterdar Mahmut Paşa Camisi
Daha Büyük Haritayı Görüntüle
Birinci gezi yolunun aksine, Edirne merkezinde göreceğiniz Sinan yapıları rahat bir yürüyüşle bir gün içinde gezilebilir. Ama Osmanlı'nın üç başkentinden biri olan Edirne'ye tam anlamıyla gezmek için bir gün yetersiz kalacaktır. Biz burada Sinan yapılarını esas alan bir gezi yolu öneriyoruz ama bunu yaparken de kentin diğer tarihî yapıları hakkında küçük ipuçları vereceğiz.
Sinan ile ilgili kapsamlı çalışmalara göz gezdirdiğinizde genel olarak üç ana bölümle karşılaşırsınız: "Sinan öncesi", "Sinan dönemi" ve "Sinan sonrası". Kuşkusuz Sinan, kendinden önceki mirasa arkasını dönmeyerek bu mirastan faydalanmış; bununla da yetinmeyip bu mirası daha da ileriye götürebilmek için çalışmıştır. Biz de, Edirne gezinizi Sinan öncesi yapılardan başlamanızı önererek, Sinan'ın nasıl bir mirası devraldığını göstermek istiyoruz. 15. yüzyılın ortasında yapılmış Üç Şerefeli Cami gezinizin ilk durağı. Bu yapı, sanat tarihçileri tarafından Osmanlı mimarlığında bir sıçrama noktası olarak gösterilir. Bu sıçramanın en önemli nedeni, Osmanlı mimarlığındaki çok kubbeli planlardan farklı, yeni bir plan anlayışı getirmesidir.
Bu önemli yapının hemen karşısında Sinan'ın tasarladığı, Sokollu Mehmet Paşa Hamamı'nı göreceksiniz. Yol yapımı nedeniyle bir bölümü tıraşlanan çifte hamam, kadınlar ve erkekler bölümleriyle hizmet vermeye devam ediyor. Tekrar ana caddeye, Londra Asfaltı'na dönüp karşıya geçtiğinizde, Ali Paşa Çarşısı ile karşılaşırsınız… Semiz Ali Paşa tarafından yaptırılan yapı, günümüzde Edirne'nin en canlı ticaret merkezlerinden biri… Edirne'den kentinize dönerken sevdiklerinize bir Edirne hatırası almak için buradan alışveriş yapabilirsiniz. Aynalı süpürge ve meyve görünümündeki sabunlar en çok tercih edilen Edirne hediyeleri.
Semiz Ali Paşa Çarşısı'ndan bir görünüm...
Buradan Selimiye doğru yürüdüğünüzde Bedesten ve Eski Cami karşınıza çıkacaktır. Bu iki yapı da Sinan öncesine tarihlenir. Özellikle Eski Cami, duvarlarındaki inanılmaz hat örnekleriyle Edirne'nin hatta Trakya'nın diğer dini yapılarından ayrılır.
Edirne Belediyesi'nin 2006 yılında yayalaştırdığı, Eski Cami, Bedesten ve Rüstem Paşa Kervansarayı'nın oluşturduğu üçgen, bir yorgunluk çayı içmek için en uygun yerlerden biri. Çaydan sonraki durağınız, 1970'li yıllarda geçirdiği onarım çalışmaları nedeniyle büyük bir övgü alan Rüstem Paşa Kervansarayı, günümüzdeki adıyla "Kervansaray Otel"… İki avlulu kervansaray, otel olarak işletiliyor ama rahatlıkla gezilebiliyor. Öğle yemeğinde meşhur Edirne ciğerinden tatmak istiyorsanız yapmanız gereken şey çok kolay: Acıkmış bir Edirneli sizi Ciğerci Kazım'a götürecektir…
Sinan'ın ve dünya mimarlık tarihinin en önemli eserlerinden birini, Selimiye Külliyesi'ni gezmenin zamanı geldi. Öğleden sonranızı bu muhteşem abidede geçirebilirsiniz
Edirne'den ayrılırken Talat Paşa Caddesi üzerinde Sinan yaptığı Defterdar Mahmut Paşa Camisi'ne uğramayı, Sinan'ın torunu Fatma Hanım'ın türbesini ziyaret etmeyi ve yol için badem ezmesi almayı unutmayın.
.
|