HZ. PEYGAMBER DEVRİNDE KADlN
Doç. Dr. Ali TOKSARJ(~')
GİRİŞ
sr-ı saadette kadınların toplum içindeki itibar ve yerinin ne olduğunu anlamanın, do- A layısı ile objektif :e hakkaniyet ölçüleri içerisinde değerlendi-rmenin en güzel ölçü-
lerinden birisi de, IsHimdan önce ve özellikle cahiliyye döneminde kadınların ictimai
hayattaki mevkilerini bilmek, kadınların bu iki farklı ortamdaki durumlarını mukayese etmektir.
Bu yazıda kadınların cahiliyye döneminde toplumdaki yerleri üzerinde teferruatlı
olarak durulmayıp sadece belli başlı önemli hususlara temas etmekle iktifa edilecektir.
Cahiliyye döneminde kadınların hak ve hukukuna pek riayet edilmezdi. Çok eviiliktc bir
sınır yoktu; durumu müsait olanlar istediği kadar kadınla evlenebilirdi. Talak konusunda
da hiçbir düzenleyici prensip yoktu. Bu dönemde kadının miras hakkı da yoktu. Kadınların
temel hak ve hürriyetlerinden bahsetmek imkansızdı. Kız çocukları aile içinde hor ve
hakir görülür, hatta bazı kişiler utandıklarından dolayı kendi öz kızlarını diri diri toprağa
gömerlerdi(l >.
İslam, kadınları ana hatlan ile kısaca ifade ettiğimiz şartlar içinde buldu. Kadınlara
asr-ı saadette, aşağıda teferruatlı anlatacağımız gibi bir çok haklar tanındı. Onların her
şeyden önce insan olduğu ve başta yaşama hakkı olmak üzere, bütün temel haklara sahip
oldukları bizzat Rasulullah (s.a. v.) tarafından ifade edildi. Hz. Peygamber: "Sizin en lıayırlınız
kadıniarına karşı en hayırlı olanlarmızdı. "(2l buyurmuştur. Yine Rasulullah:
"Akşam aynı yatakta yatacağınız hanımlarınızı nasıl döversiniz"(3} buyurarak kadınların
dövülmemesi gerektiğini ifade buyurmuştur. Hz. Peygamber hayatı boyunca hiçbir
kadına el kaldırmamıştırC4>.
Asr-ı saadette kadınlar, kendilerine kötü muamele yapan kocalarını Rasulullah
(s.a. v.)'a şikayet etmişlerdir. Bir defasında kocaları tarafından dövülen 70 kadar kadın kocalarını
şikayet için Hz. Peygamberin evine gelmişlerdir. Bunun üzerine Hz. Peygamber:
"Kadınlarını dövenler lıayırlılarmız değildir"C > buyurmuştur.
Rasulullah'ın kadın hakları hususunda hassasiyet göstermesi, kadınların haklarına riayet
etmeyen erkek sahabileri zaman zaman ikaz etmesi, bazı sahabileri rahatsız etmiştir.
Bırakın Hz. Peygamberin kadın haklarına verdiği değeri kabüllenmeyi, bazı sahabilerin
(*} E. Ü. ilahiyat Faldillesi
(1) Sibii'i'. el-Mer'etü beyne'l-fıklıı ve'I-kanôn 22; BekirTopaloğlu, lslfimda Kadın, 18-19.
(2) İbn Milcc. Siincn, Ni kah 50.
(3) İbn Mace, Nikalı. 51.
( 4) İbn M ike, Nikalı. 51.
(5) İbn Miice. Nikah, 51.
DiVAN ET iLMi DERGi • EKiM - KASIM - ARALIK 1993 • Ci LT: 29 • SA YI: 4 67
DOÇ. DR. ALi TOKSARI
Mekke'ye oranla Medine toplumunda kadınlara gösterilen bazı tölaranslara bile tahammül
edemediklerini görüyoruz(6)_ Hz. Ömer (23/643), bir defasında kadınların kocalarına karşı
geldiklerini söyleyerek hanımlarını dövmeleri için Rasulullah (s.a.v.)'tan izin istemiştirm.
Cahiliyye döneminin alışkanlığı olarak ilk müslümanların İslamın kadına verdiği de-
ğeri nasıl zor kabül ettiklerini Abdullah b. Ömer (74/693) şöyle anlatıyor: "Biz Rasulullah
zamanında hanımlarımıza söz söylemek ve istediğimiz gibi davranmaktan hakkı
mızda bir vahy gelir korkusu ile sakınırdık. Hz. Peygamber vefat edince istediğimiz
gibi konuştuk ve istediğimiz gibi davrandık"(8l.
Biz bu yazımııda kadınların Asr-ı saadetteki hayatlarının her safhasını ele alacak değiliz.
Burada sadece kadınların toplum hayatında yerlerini belirleyen bazı hususları ele almakla
yetineceğiz. Bunlar, kadınların eğitim-öğretimi, kadınların dışarı çıkmaları, yabancı
kadınlarla erkeklerin bir arada bulunması, kadınların çalışma hayatı, kadınların
savaştaki yeri, kadınların yönetici olup olamıyacakları konularından ibarettir.
ASR-I SAADETIE KADINLARlN EGİTİM-ÖGRE1İMİ
Eğitim-öğretim, erkek olsun kadın olsun bir kişinin insanlığını kavraması ve kişiliğini
bulmasının temel şartlarından birisidir. Bu da ancak iyi bir eğitim-öğretim ile mümkündür.
Ayrıca kadın-erkek herkesin Yüce Allah'ın verdiği nimetlerinden daha çok istifade
edebilmeleri ve dolayısıyla hayatta başarılı olmaları için iyi bir eğitimden geçmeleri şarttır.
Eğitim-öğretim aynı zamanda insanın sorumluluklarını daha iyi kavramasına yardımcı
olacaktır. İşte arzedilen sebeplerden dolayı Hz. Peygamber (s.a.v.) kadın-erkek ayırımı
yapmadan bütün müslümanları ilme teşvik etmiştir. Bir hadislerinde: "İiirn talebetmek
her müslüman üzerine farzdır"(9) buyurarak her müslüman için bilgili olmanın gerekli
olduj!unu ifade huyurmuştur. Mealini verdiğimiz bu hadi~irı -;aJıilı tariklerinde her ne kadar
;; ~ ~ A y J.ç-) iradesi yoksa da İslam alimleri r-L- y J.ç- ibaresinin mutlak
h ir i laJc olJuğunu, dolayısıyla öngörülen farziyelin kaJııı-crkck bütün müslümanlara
şamil olduğunu belirtınişlerdir0°l. Hilll, bu hadisin kadınlar için ilim tahsil etmenin bir
hak değil, onlar üzerine yüklenen bir mükellefiyet olduğunu gösterdiğini söylemiştir0 J
Hz. Peygamber, ümmetini ilme teşvik ile kalmayarak risaleti süresince insanları
cahiliyye döneminin karanlıklarından kurtarmak için çok yoğun gayret göstenniştir. Rasulullah
(s.a.v.), insanları İslama,davet ederken ikna ve irşad metodunu kullanmış; hiçbir
vakit zora başvurmamıştır. İsiarnı kabül eden sahabilere de kadın erkek ayırımı yapmaksızın
yeni kabül ettikleri elinin alıkarnını öğretmeye çalışmıştır. Hz. Peygamber bu maksatla
zaman zaman erkek ve kadınlara müşterek vaaz ederdi< 12l. Rasulullah (s.a. v .) genel
(6) Hz. Ömer'in konu hakkındaki düşünceleri için Bkz .. Buhiirf, Salıilı, Meziilinı. 25; Ayııca Bkz., İbrahim
Ciinan, Hz.Peygamberin Sünnetinde Terbiye, 389-390.
(7) İbn Miice, Nikalı, 51.
(8) Buhfirf, Nikah, 80.
(9) İbn Mfice. Mukaddime, 17; Ayrıca Bkz., İbn Abdilberı·. Ciimi'u beyfini'l-'ılııı ve fadlih, 9-12; Suyilıl. clLe'ali'I-masnfi'a,
I, 193.
( 1 O) el-Hill!, el-isıarn ve'l-mer'e. 211; Ciinan, 119-120; Reşid Rıza, Hukuku'n-nisil fi'l-İslaın, 19.
(ll) Hill!, 223.
(12) Hadis için Bkz., Buhiirf, ilim, 32.
68 DiVANET iLMi DERGi
HZ. PEYGAMBER DEVRiNDE KADlN
vaazlarının dışında kadınlara muayyen günlerde özel dersler de verirdi. Ebu Said ei-Hudrl
(74/693) anlatıyor: "Bir kadın Hz. Peygambere gelerek: Sözlerini erkekler götürüyor
(sözlerini dinleme fırsatını bulamıyoruz). Bize bir gün ayır da o gün sana gelelim.
Sen de Allah 'ın sana öğrettiklerinden bize öğret, dedi. Hz. Peygamber bunu yerinde
bularak: Filan gün falanca yerde toplanınız, diye buyurdu. Onlar da toplandılar. Rasulullah
da onlara gelip Allah'ın kendisine öğrettiklerinden öğretti..."(I:IJ.
Sahabiler bir taraftan Hz. Peygamberin kendilerine yaptıkları vaazlar ve diğer konuş
malar yolu ile İslamın abkamını öğrenmeye çalışırken diğer taraftan, kadın olsun erkek
olsun, karşılaştıkları problemierin çözümü ve akıllarına gelen soruların cevabını alabilmek
için her zaman Rasulullah'a başvurma imkanına sahiptiler. Sahabi kadınlar, en mahrem
sayılabilecek konularda bile Rasulullah'a soru somıaktan çekinmezlerdi. Bir defasında
meşhur sahabi En es b. Miilik (93/711 )'in annesi Üm mü Süleym, Rasulullah (s.a. v.)'a gelerek
kadıların ihtilam olduklarında gusletmelerinin gerekip gerekmediğini sormuştur<1 J.
Esma binti Şekel adındaki bir kadın sahabi de Hz. Peygambere gelerek hayızdan temizlendikten
sonra nasıl yıkanılacağını sormuştur. Esma'nın cesaretine hayran kalan Hz. Aişe
(58/677): "Ensar kadınları ne iyi kadınlardır. Haya duyguları, onların dinlerini öğ
renmelerine mani olmuyor"(l5) demiştir.
Erkeklerin eğitimi kadar kadınların da eğitim-öğretimine değer veren Hz. Peygamber:
" ... yanında diriyesi olan birisi ~mu güzelce terbiye eder ve eğitirse, sonra da onu ~had
ederek lıür bir kadın olarak evlendirirse Allah o kişiye iki ecir verecektir"< l6) buyurarak
dlriyelcriıı bile güzel bir şekilde eğitilmesini istemiştir.
Öyle zannediyoruz ki, Asr-ı saadette kadınların eğitim-öğretim durumları hakkında
bizi aydınlatacak hususların başında kadınların hangi ilimler ile meşgul olduklarının bilinmesi
gelir. Cahiliyye döneminde, az sayıda da olsa, bazı kadınların okuma yazma bildikleri
malumumuzdur. Rasulullah (s.a.v.)'in, okuma yazma bilen bazı kadınları, diğer kadınlara
okuma yazma öğretmekle görevlendirdiğini görüyo·ruz. Mesela cahiliyye
döneminde okuma yazma bilen Şifii binti Abdullah, Hz. Peygamber tarafından Hz.
Hafsa'ya okuma yazma ve diğer bazı şeyleri öğretmek üzere öğretmen tayin edilmişti(17l.
Asr-ı saadette Şifii hatundan başka okuma yazma bilen kadın sahabilerden bazıları şunlardır:
Hz. Aişe, Hz. Hafsa, Ümmü Seleme, Kerime binti Mikdiil, Ümmü Külsüm binti Ukbe,
Aişe binti Sa'd(l8)_
Hz. Aişe, başta hadis olmak üzere fıkıh, şiir, nesep ve tıp ilimlerinde bir. uzmancJı(l9)_
Aynı zamanda, en çok hadis rivayet eden (müksirGıı) 7 sahabiden birisi olup toplam 221 O
hadis rivayet etmiştir<20l. Hz. Aişe feraiz konusunda çok bilgili olduğundan ashabın ileri
( 13) Buhiiıi, i'tisiim, 9, ilim, 35.
(14) Buhiiıi, ilim. 50.
(15) Müsliın, Sahih, Hayz, 61.
( 16) Buhiirf, ilim, 31.
(17) ibn Hacer, el-İsabc fi ternyfzi's-sahabe, IV, 341; aynca Bkz. Kettiinf. et-Teratibu'I-idariyye, 1, 49-50.
( 18) Belfizürl, Fütiihu'l-büldan, 548; Aynca Bkz, M.Tayyib Okiç İslamiyetteKadın Öğretimi, 22.
( 19) Ebfi Nu'aym, Hılyctü'I-evliya, ll, 49-50; ibn Abdilberr, cl-i~ti'ab fi rna'rifcti'J-aslıab, IV, 358; ibn Hacer.
Tclızfbü't-Tclızib, XII, 235; Daha geniş bilgi için Bkz., Nevzat Aşık, Hz. Aişe'nin Hadisçiliği, 27 vd.
(20) Suyfitl, Tedribü'r-ravi, II, 217.
EKiM - KASIM - ARALIK 1993 • CiLT: 29 • SA YI: 4 69
DOÇ. DR. ALi TOKSARI
gelenleri feraiz ile alakah karşılaştıkları bir çok problemleri Ona sorarlardı<21 >.
Hz. Aişe'nin dışında çok sayıda kadın sahabi de hadis nakletmiştir. Bunlar içinde en
meşhurlarının adları şöyledir: Ümmü Rabibe binti Ebi Süfyan, Hafsa binti Ömer, Esma
binti Ebi Bekr, Zeyneb binti Cahş, Ümmü Atiyye, Fatıma, binti Kays, Ümmü Fadl, Hz.
Fatima ümmü Ümare, Sevde binti Zem'a, Safiyye binti Abdilmuttalib, Meymfıne binti
Haris, Ümmü Haram binti Milhan, Ümmü Ferve, Dürre binti Ebi Leheb, Safiyye binti
Huyey <
22>.
Sahabi kadınlar, hadislerin yanında başka ilimler ile de meşgul olmuşlardır. Hz. Aişe,
Hz. Fatıma, Hz. Hafsa, Ümmü Seleme, Ümmü Hab1be, Esma binti Ebi Bekr, Ümmü Fadl
binti Haris, Ümmü Hani binti EbU Talib'in şiir konusunda da bilgili oldukları nakledilmiş
tir<23>.
Asr-ı saadette bazı sahabi kadınların edebiyatin ve bu arada şiirle uğraştıkları ifade
edilmiştir<24>.
Netice olarak ifade etmek gerekirse kadınlar asr-ı saadette erkeklerin uğraştıkları her
ilim dalı ile iştigal etmişlerdir. Zaten o günkü hayat tarzı, erkeklerin de çok farklı dallarda
ilim tahsiline imkan vermeyecek ölçüde sade idi. Bir başka ifade ile erkekler de benzeri
alanlarda ilim tahsil etmişlerdir. Asr-ı saadette kadınların ilim taleblerini yasaklayan her-
. hangi bir olay mevcud olmadığı gibi, onların ilim tahsillerini yasaklayan ayet ve hadis de
bulunmamaktadır .
. KADlNLARlN SOKAGA ÇlKMALARI
Kadınların Asr-ı saadette mescidde ibadet yapmak ve diğer ihtiyaçlarını temin için dı
şarı çıktıklarını görüyoruz. Kadınların camiye gitmelerine engel olunmaması hususunda
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor: "Birinizin hanımı mescide gitmek için izin isterse
ona mani olmasın"<25>. Dikkat edilecek olursa Hz. Peygamber, kadınların mescide gitmelerine
engel olunmaması hususunda emir sigası kullanmıştır. Bir başka hadislerinde de
kadınların geceleyin de olsamescide gitmelerine engel olunmaması gerektiğini şöyle ifade
buyuruyor: "Kadınların geceleyin mescide gitmelerine engel olmayın"< 6>. Bazı rivayetlerde
Hz. Ömer'in geceleri kadınların camiye gitmelerine engel olmak istediğin, ancak
hanımının O'nun bu muhaiefetine rağmen mescide gittiği nakledilmiştirl27).
Rasulullah (s.a.v.) kadınların gündüz ve gece mescide gitmelerinemani olunmamasını
emrettiği gibi, Asr-ı saadette kadınların namaz kılmak için mescide fiilen gitikierini de gö-
rüyoruz. Hatta Hz. Peygamber, Mescid-i Neqevi'yi yaptınrken sadece kadınların girip çı
kacakları bir kapı yaptırmıştır. Abdullah b. Ömer bu kapıdan hiçbir erkeğin girip çıkma-
(21) Bkz., İbn Hacer, Tehzib, XII. 435.
(22) Sahabi kadıniann isimleri ve hayatlan için Bkz., İbn Hacer. İsabe, IV, 224 vd., İbn Sa'd, et-Tabakatii.-1-
kübra'nın, VIII. cildin tamamı.
(23) Ebü İshak eş-Şiriizl, Tabakatü'l-fukahii, 52.
(24) Bkz. Okiç, 23-24.
(25) Müslim, SaHil, 134, 135, 137, 140.
(26) Müslim, Sal at, 138, 139.
(27) Buhfiri', Cuma, 13.
70 DiYANET iLMi DERGi
HZ. PEYGAMBER DEVRiNDE KADlN
dığını haber vermiştir. Nafi de İbn Ömer'in bu kapıdan girip çıktığını hiç görmediğini
söylemiştir<28l.
Hz. Peygamber, zaman zaman mescidde kadın ve erkeklere müşterek va'z etmiştir. Bir
defasında kadıniann da bulunduğu bir sırada Rasulullah, sahabilerine mescidde va'z
etmiş, ancak kadınlara söylediklerini duyuramadığını düşünerek onların saflarına gitmiş
ve onlara ayrıca va'z etmiştir. Va'zında kadınlardan sadaka vermelerini isteyince kimisi
kulaklanndaki küpeleri, kimi de parmaklarındaki yüzüğü çıkarıp vermiş, Bilili el-Habeşi
(20/641) de bunları toplamıştır<29). Yine Asr-ı saadette kadınların bayram narnazına iştirak
ettikleri, Rasulullah (s.a.v.)'in erkeklerden sonra ayrıca kadınlara konuşma yaptığı
nakledilmiştir<30). Ümmü Atiyye, "Hz. Peygamber, bize, her iki bayramda henüz evlenmemiş
genç kızlarla, evine kapanmış iffetli hanımları namazgaha çıkarmamızı, hayızlı kadınlara
da müslümanların namazgahlarından biraz ukaklaşmalarını emretti"(31) diyerek
genç kızlar da dahil sahabi kadınların bayram namazlarında namazgaha gittiklerini haber
vermiştir.
Hz. Peygamber, vakit namazları ile bayram namazlarında kadınların mescide gitmelerinde
bir beis görmediği halde cuma namazı kendilerine farz olmadığından bu namaza iş
tirak etmemelerini ve cenazenin de peşinden gitmemelerini istemiştir<32> ..
Hz. Ömer zamanında da kadınların camiye gitmeye devam ettiklerini görüyoruz<33>.
Hatta Hz. Ömer zamanında Medine'de iki imam bulunduğu, bunlardan birisinin erkeklere,
diğerinin de kadınlara namaz kıldırdığı nakledilmiştir<34>.
Prensip olarak Asr-ı saadette kadınların mescide gitmeleri tecviz edilmekle birlikte,
bunlardan mescide girip çıkarken giyim kuşamlarına, ziynetlerine ve hareketlerine dikkat
ederek fitneye ve uygunsuz davranışlara sebeb olmamaları istenilmiştir. Nitekim Hz. Peygamber
(s.a.v.) mescide giden kadınların koku sürünmemesini istemiştir<35>. Yine aynı endişeden
olacak ki, Rasulullah, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi kadınların girip çıkması
için Mescid-i Nchevi'ye ayrı bir kapı yaptırmıştır (Bkz. 28. dip not.). Rasulullah (s.a.v.)
vefat ettikten sonra mescide giden bazı kadınların uygunsuz davranışlarını gören Hz.
Aişe: "Eğer Rasulullah kadınların (şimdiki) 'yaptıklanuı görseydi, onları Beni
İsrailin kadınlannın menedildikleri gibi mutlaka mescide gitmekten menederdi"(36)
Hz. Peygamberin: "Kadmlann en hayırlı mescidleri, evlerinin içidir"<37>. menlindeki
hadisini camiye gidip gelirken uygunsuz davranışlardan sakınılması için buyrulduğu anla-
şılmaktadır.
Netice olarak ifade etmek gerekirse, kadınların camiye gitmelerine hadislerde yasakla-
(28) Tayiilisl, Müsncd, Il, 205.
(29) Buhaıi', İli m, 32; Ebu Diivud, Süncn, Salilı. 246: Nesiil, İdeyn, 19; İbn Hanbel. Müsncd, IV, 382-383.
(30) Ebu Diivud, Saliiı, 248; Müslim. İdeyn. 1-4.
{31) Hadis için Bkz. Müsliın, ideyn, 10-12.
{32) Ebu Diivud, Saliiı, 247.
(33) İbn Hacer. cl-Mctalibii'l-aliyc, ll. 4.
(34) İbn Sa'd,lll, 281; Aynca Bkz .. Ciinan, 345-347.
(35) Müsliııı, Saliit, 141-143; İbn Ccvzl. Abkamü'n-nisa, 73-74.
{36) Müsliııı. Saliit, 144; İbn Huzeymc, Sabilı, lll 98-99.
(37) İbn Hanbel. VI, 197, 301; İbn i Huzeymc lll, 93.
EKiM- KASIM- ARALIK 1993 • CiLT: 29 • SAYI: 4 71
DOÇ. DR. ALi TOKSARI
yıcı bir hüküm bulunmamakla birlikte, gidip gelme sırasında uygunsuz davranışları önlemek
ve dolayısıyla fitneye sebep olmamak için bir takım koruyucu ve sınırlayıcı tedbirlerin
alınmasının da sünnetin ruhuna ters düşmeyeceği anlaşılmaktadır.
Asr-ı saadette mescide gitmelerinin dışında diğer ihtiyaçlarını temin için de sahabi kadınların
dışarı çıkmalarına prensip olarak izin verildiğini görüyoruz. Müslüman kadınlar
zaman zaman Rasulullah (s.a.v.)'a giderek karşılaştıkları problemleri O'na arzederlerdi.
Meselazihar olayında Havle binti Sa'lebe Hz. Peygambere giderek O'ndan kocası ile arası
nı bulmasını istemiştirC38l. Fürey'a binti Malik b. Sinan (Ebu Said el-Hudrl'nin kız karde-
şi) da kocası öldükten sonra Rasulullah'a gelerek Hudre oğullarında bulunan ailesinin yanına
dönüp dönemiyeceğini sormuştur<3 l.
Bazan da kadınlar kendi aralarından birisini temsilci olarak seçip problemlerini arz
için Hz.Peygambere gönderirlerdi. Nitekim Esma binti Yezid bir defasında Ensar kadınlarının
temsilcisi olarak Rasulullah'a gitmiştirC40l.
Bazı durumlarda da kadın sahabi'lerden bir kısmı Rasulullah (s.a.v.)'ın yanına giderek
O'ndan ihtiyaç duydukları bazı şeyleri isterlerdi. Mesela, bir defasında Huveyle binti
Hakim b.Ümeyye adındaki bir kadın sahabi, Hz. Peygambere gelerek: "Ey Allah'ın
Rasôlü! Allah sana Taifin fetbini müyesser kıi~rsa Badiye binti Gaylan'ın veya Faria
binti Ukayl'ın zinet.lerini bana ver"(4l) demiştir.
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi zaman zaman bazı sahabi kadınlar Rasulullah'a giderek
dini konularla alakah en mahrem sayılabilecek konularda bile soru sorarlardı(42l.
Hadisleri tetkik ettiğimizde Rasulullah (s.a. v.)'ın kadınların ihtiyaçlarını gidermeleri
için dışarı çıkmalarında bir mahzur görmediği anlaşımaktadır. Buhar! (256/869), sahihinde:
'.' jl_r.ll Jl ~wı CJ.r'- "Kadınların Helaya Çıkması," adlı bab başlığının altında iki
hadis tahric etmiştir. Bu hadislerin meali şöyledir: "Hz. Aişe anlatıyor: Rasulullah'ın
hanımları helaya çıktıklarında Menasi' denilen yere kadar giderlerdi. (Menasi' denilen
yer ise) açık bir yerdir. Hz. Ömer, Rasulullah'a 'Kadınlarını kapa' (yani evden çı
karma) derdi. Ancak Rasulullah, o'nun dediğini yapmıyordu. Nihayet bir defasında
Rasulullah'ın hanımı Sevde binti Zem'a yatsı vaktinde çıktı. Sevde uzun boylu bir
kadındı. Hz. Ömer, hicab emrinin inmesine o kadar haris idi ki, ona: 'Ya Sevde biz
seni tanıdık', diye bağırdı. Bunun üzerine Allah hicab ayetini indirdi"<43l.
İkinci hadisin meali de şöyledir: "Gerçek şu ki, size ihtiyacınız için dışarı çıkmamza
izin verildi"C44l. Hişam b.Urve (1451762) bu ikinci hadisi açıklarken hadisin ravisi Hz.
Aişe'ni n, kadınların ihtiyaçları için dışarı çıkmalarından maksadın helaya gitmek olduğunu
söylemiştirC 5l. Müslim (261/874), Sahibinde arzedilen iki hadisi tek hadis olarak tahric
(38) İbn Hambel VI, 410-411; İbn Sa'd. VIII. 379.
(39) Malik b.Enes, Muvatta, Talak, 87; Tirmizi. Sünen, Talak. 23.
(40) Keıtlinl, ll, 119: Feysenl, Mecma'u'z-zevaid, IV, 303; İbn Cevzl. Ahkfımü'n-nisa, 178.
(41) İbn Hişam. Siyer, IV, 127.
(42) Bkz. 14 nolu dip not.
(43) Buhfııi, Vudil, 13.
(44) Buhaıi, Vudfi, 13.
(45) Buharl, aynı yer.
72 DiYANET iLMi DERGi
HZ. PEYGAMBER DEVRiNDE KADlN
etmiştir< 6l. Bu da bize hidib ayeti indikten sonra kadınların tuvaJet ihtiyacı için dışarı
çıkmalarına müsade edildiğini göstermektedir. Buhar! şarihlerinden 'Ayni (855/ 1451) ele
birinci hadisin şerhinde kadınların hicab ayeti indikten sonra tuvaJet ihtiyacı için dışarı
çıkmalarına müsade edileliğine göre, ihtiyaç halinde başka maksatlarla dışarıya çıkmaları
nın öncelikle caiz olması gerektiğini söylemiştir< 7l. Buhar!, aynı olayla alakah sözkonusu
birinci hadisi farklı senedle: ~ly:l- ç.L:J\ C::...J? "Kadınların ihtiyaçları için dı
şarı çıkmaları" adlı bab başlığı altır.da. nikah bahsinde tahric etmiştir< 8l. İbn Battal, bu
hadisin, kadınların her türlü mübah olan işler için dışarı çıkabileceklerini ifade ettiğini beIirtmiştir<49l.
Buhar! şarihi 'Ayni, Hz. Peygamberin hanımları dışındaki kadınların, kılık kıyafetlcrinde
dikkat çekmemek, sert ve kalın elbiseleri giyinmek, koku sürünmemek, organları kapatmak,
süslenerek kırıtmamak, seslerini yükseltınemek kaydı ile ihtiyaçlarını temin için
dışarı çıkmalarının caiz olduğunda ihtilaf bulunındığın ı söylemiştirC50)_
Hadislerde kadınların ihtiyaçlarını temin için sokağa bir başka ifade ile çarşı pazara
çıkmaları tecviz edilmekle birlikte onların dışarı çıkarken nasıl giyinecekleri ve yolda yü-
rürken nelere dikkat edecekleri konusunda bir takım düzenleyici hükümler getirilmiştir.
Nitekim Rasulullah (s.a.v.) bir hadislerinde: "Ailesinden başkaları (mahremi olmayanlar)
arasında süs içinde salmarak yürüyen kadının misali kıyamet günündeki karanlığın
misalidir. Onun için aydınlık (nôr) yoktur."<51 l buyurarak kadınların zinet içinele
yolda kıntarak ve yabancı erkeklerin dikkatini çekecek. biçimde yurümelerinin doğru olmadığını
bildirmiştir. Bir başka hadiste ele kadınların süslenerek sokağa çıkmaları hoş
karşılanmamıştırC52l. Yine Rasulullah (s.a.v.) kadınların rahatsız edilmemeleri için yol ortasındayürümemelerini
tavsiye etmiştirC53).
YABANCI KADlNLARLA ERKEKLERiN BİR ARADA BULUNMASI
Hadislerde bir kadınla mahremi olmayan bir erkeğin hiçbir kimsenin olmadığı yerde
başbaşa kalmaları (halvet halinde olmaları) yasaJ.tlanmıştır<5 l. İslam alimleri arasında
hiçbir ihtilaf bulunmadığı için bu konu üzerinde teferruata girmeyi zaid görüyoruz.
Hadislerde bir erkekle yabancı bir kadının halvet halinde bulunmaları caiz görülmemesine
karşılık başka insanların toplu olarak bulundukları bir yerde fitneye vesile olmamak
kaydı ile ihtiyaç halinde bir kenara çekilerek konuşmalarında bir beis görülme_miştir. Enes
b. Malik anlatıyor: "Bir defasında Ensardan bir kadın Rasulullalı (s.a.v.)'a geldi. Hz.
Peygamber bir köşede o kadının şikayetini dinledi. Daha sonra şöyle buyurdu: Siz-
(46) Müslim, Selam. 17.
(47) 'Ayni. Urndetü'I kiiri, ll. 285.
(48) Bııharl. Nikah. 115.
(49) 'Ayni, XX, 218.
(50) 'Ayni. XIX. 125.
(51) Tirmizi. Rada'. 13.
(52) Bkz .. Tirmizi. Rada'. 18: ibn Huzeyıııe, llL 93.
(53) Ebu Davud, Edeb, 180.
(54) Bu konudaki bazı hadisler için Bkz .. Buhar!. Ni kah, lll: Müsliııı. Selam. 21: Tirmizi. Rada', 17-18.
EKiM- KASIM- ARALIK 1993 o CiLT: 29 o SAYI: 4
DOÇ. DR. ALİ TOKSARI ,.
ler bana insaniann en sevimlisisiniz." Buhiirl, söz konusu hadisi: 11 #- 1)1 jp \..
"' '-"'Wl ~ öl.}~ j>. )1 ll{55) adlı bab başlığı altında tahric etmiştir. Buhiirl'nin bu
konudaki görüşleri bab başlığında mündemiç olduğuna göre<56> Buhiirl'nin, dini konular
ve diğer sahalarda bilgi sahibi olmak isteyen bir kadının, başka insanların bulunduğu
yerde bir erkekle ihtiyaç halinde bir kenara çekilerek konuşabilecekleri görüşünde olduğunu
söyleyehiHtiz. Nitekim, Ayni, Buhiiri'nin Sahihindeki mezkur bab başlığını açıklarken
bu bab başhğının, güvenilir bir kişinin, dini ve diğer konularda özel bir meselesi hakkında
soru sormak isteyen bir kadınla bir kenarda. başbaşa konuşmasında bir sakınca bulunmadığını
gösterdiğini söylemiştir<57l.
Ayriı kon}-1 ile alakah olarak burada üzerinde durulması gereken hususlardan birisi de
kadınların, kocalarının bulunduğu yerde yabancı erkeklere hizmet edip edemiyeceğidir.
Asr-ı saadette kadınların kendi düğünlerinde yabancı erkklere bizzat hizmet ettikleri nakledilmiştir.
Mesela bir defasında Rasulullah (s.a.v.)'in de bulunduğu bir düğünde Ebu
Üseyd es-Siiidi' ümmü Üseyd, düğüne davet edilen erkeklere hizmet etmiştir<5Sl Buhiirl,
. sözkonusu hadisi, Sahihinin: ll ~...\.>. J '-"' ...,rJI J Jl-. )1 js:- öi .}1 ('!.:i ~~~~adlı bab başlığı altında tahriç etmiştir. 'Ayn·i· bu hadisin şerhinde, titneden emin
olundu ğu takdirde kadının, düğününde kocası ve davetlilere hizmet etmesinin caiz olduğunu
gösterdiğini ifade etmiştir<59l.
Dikkat edilecek olursa Asr-ı saadette, kadın erkek ilişkisinde gözönünde bulundurulan
husus, son derece dengeli ve tabiidir. Hadislerde, kadın erkek münasebetinde her şeyden
önce kadının iffet ve namusunun korunması hususu ön planda tutulmuştur. Bu bakımdan
hadislerde, halvet halinde olduğu gibi yanlış anlarnalara vesile olabilecek ve dolayısıyla
titne kapısını açarak ailelerveeşler arasında huzursuzluğa yol açacak bütün titne kapıları
kapatılmıştır. Daha açık bir ifade ile kadın erkek münasebetinde kadının, iffet ve namusuna
gölge düşürecek her türlü davranış dikkate alınmıştır. Kadınların iffet ve namusları na
hale! getirmernek ve dolayısıyla fıtneye vesile olmamak kayıt ve şartı ile ihtiyaç halinde
yabancı kadınlarla erkeklerin, başkalarının da bulunduğu yerde birbiri ile konuşması ve
kadınların düğün merasim i ve benzeri durumlarda erkeklere hizmeti tecvi? edilmiştir.
Anlatılanlar bize kadının, Asr-ı saadette toplumdan tecrit edilmediklerini veya başka
bir ifade ile ikinci sınıf . insan kabul edilmediklerini ~
göstermektedir. Asr-ı saadelle kadın
ihtiyacını temin için sokağa çıkmış, erkeklerle belirli ölçüler içinde konuşmuş, hatta
zaman zaman hakkını almak için erkeklerle mücadele etmiştir. Rasulullah (s.a. v.)'ın vefatından
hemen sonra geçen şu iki olay Asr-ı saadette kadınların kendi haklarını elde etmek
· için ne ölçüde şuurlandıklarını gayet açık bir şekilde göstermektedir.
Mesruk (63/683) anlatıyor: "Ömer b. Hattab, Rasulullab'ın minherine çıkarak: 400
dirhernin üzerinde mehir kabul etmiyorum, dedi. Kureyş'ten bir kadın Hz. Ömer'e
Jtiraz etti. Kadın: "Ey mü'minlerim emiri! 400 dirhemden fazlamehir vermeyi insanlara
yasakladın mı? deyince, Hz. Ömer evet dedi. Bunun üzerine kadın: Allah'ın
(55) Buhiiıi. Nikah. 1 12.
(56) İbn Hacer. Hcdyü's-sari, ll.
(57) 'Ayni. XX. 214.
(58) Buhiiıi. Nikah. 77. 78.
(59) 'Ayni. XX, 164-165.
74 DiYANET iLMi DERGi
HZ. PEYGAMBER DEVRiNDE KADlN
K.Kerim'de: Siz onlardan birine (kadınlardan birine) yüklerle mebir vermiş olsanız
verdiğinizden bir şey almayın ... (Nisa, 4/20) bnyurdnğunu duymadın mı? dedi. Hz.
Ömer: "Ailab'ım! Beni bağışla, bütün insanlar Ömer'den daha bilgili, dedikten sonra
tekrar minbere çıkarak şunları söyledi: Ey insanlar! Ben size 400 dirhernin üzerinde
mehir alamıyacağınızı yasaklamıştım. Kim istediği kadar malından mehir verirse
versin"<60>.
Alkame (62/68 1) anlatıyor: Abdullah b.Mes'Gd, Allah döğme yapan ve yaptıran kadınlara,
yüzündeki kılları yolan ve yolduran, güzellik için dişlerini törpületenlere, Allah'ın yarattığı
şekli değiştiren kadınlara lanet etmiştir, dedi. Bu sözü Beni Esed'den Ümmü
Yakfib adındaki kadın duyunca hemen İbn Mes'fid'a gelerek: Senden duyduğum sözün anlamı
ne! Sen döğme yapan ve yaptıran, yüzden kıl yolduran, güzellik için diş törpületen,
Allah'ın yarattığı şekli değiştiren kadınlara lanet okumuşsun, dedi. Bunun üzerine İbn
Mes'fid: Rasulullah'ın lanet ettiğine ben niçin lanet okumayayım, aynı zamanda bu durum
Allah'ın Kitabında da mevcuttur, dedi. Kadın: Yemin olsun ki, ben mushafın iki kapağı
arasındakileri okudum, ama bunu bulamadım, deyince Abdullah b. Mes'fid: Eğer sen ger-
çekten okuduysan mutlaka bulmuşundur. Allah: "Rasulullah size ne verirse onu alın,
sizi neden menederse ondan geri durun." (Haşr, 5917) buyurmuştur, demiştir<61 >.
ÇALIŞMA HAYATI VE KADIN
Hadislerde şu meslek erkeklere aittir, kadınlar bu mesleği icra edemez şeklinde sınırlayıcı
ve yasaklayıcı bir hüküm mevcut değildir. Ancak erkek ve kadınlar biyolojik ve rfihl
açıdan farklı öze11ik1erde yarattidıkları için, onların bu fıtrl ve tabii durumlarını gözönünde
bulunduran Hz. Peygamber (s.a.v.), kadınlara evlerini tavsiye etmiştir. MeseHi bir hadislerinde:
"Sizlere evlerinizi tavsiye ederim, çünkü sizin cihadımz evinizdedir. "(62)
buyurmuştur. Yine Rasulullah: "Kadın kocasının evinde çobandır ve güttüklerinden
sorumludur."<63) buyurarak kadının ev işlerini iyi bilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir.
Kızı Fatıma (I 1/632) ile damadı Hz. Ali (40/660) arasında iş bölümü yaparken Hz. Peygamberin
Hz. Ali'ye harici işleri, Hz. Fatıma'ya da dahili işleri tavsiye ettiğini görüyoruz
(64)_
Arzettiğimiz ve benzeri hadislerde kadınlara ev işleri tavsiye edilmekle birlikte, Asr-ı
saadette bazı kadınların kendilerini alakadar eden hususlarda harici işlerle de uğraştıkları
nı görüyoruz. Meselii Ümmü Rı'le adındaki bir kadının gerdeğe girecek gelinleri süsleyerek
bunları zifafa hazırladıkları nakledilmiştir<6 >. Sevade (Sevde) binti Misrab adındaki
sahabi kadın da doğum anında Hz. Fatıma'nın yanında bulunarak Hz. Hasan'ın ebesi olmuştur<66l.
(60) ibn Hacer, el-Metalibü'I-aliye, ll, 4-5; ibn Kesir, Tcfsir, ll, 212.
(61) Müslim. Libas, 120.
(62) lbn Hanbel, VI, 68.
(63) Buhiiri. Cuma, ll, istikriiz, 20, Va~iiyii. 9, Nikah. 81, 90, Ahkiim. 1; Müsliııı. iınilre. 20; ibn Hanbel. ll,
lll.
(64) Kiisiini, Bedai'u's-san!ii', IV, 24; Aynca Bkz., Ciinan, 394.
(65) ibn Hacer, İsabe, IV. 449-450.
(66) ibn Hacer, İsabe, IV. 338.
EKiM- KASIM- ARAUK 1993 e CiLT: 29 • SAYI: 4 75
DOÇ. DR. ALi TOKSARI
Hadislerde, başta ticari akitler olmak üzere kadınların yaptıkları hukuki nıuamelelerin
geçersizliğini öngören herhangi bir sahih rivayet mevcut değildir. Bir başka ifade ile şartları
yerine getirildiği takdirde hukuki muamelelerin yapılmasında taraf olma açısından erkeğin
durumu ne ise kadınm durumu aynıdır. Nitekim Rusuluilah (s.a.v.) zamanında bazı
kadınların ticaret yaptıklarını, Hz. Peygamberin bunlara hiçbir vakit müdahele etmediğini
görüyoruz. Asr-ı saadette ticaretic uğraşan Kayletü'l-Enmarf diye meşhur Kayle Ümmü
Beni Enmar adındaki kadın sahabi anlatıyor: "Bir umre sırasında Merve'de RasuluiIalı'ın
yanına geldim ve O'na: Ey Allalı'ın R~siilü! Ben alış veriş yapan bir kadınım.
Bir şey satın almak istediğimde, istediğimden az bir fiat veriyorum. Daha SOI\ra istediğime
(normal fiatına) yükseltiyorum. Bir şey satmak istediğim zamanda istediğimden
(malın normal fiatından) fazla fiat istiyorum. Daha sonra istediğim fiata (normal
değerine) düşürüyorum, dedim. Bunun üzerine Rasulullah şöyle buyurdu: Ey Kayle!
Böyle yapma, bir şey satın almak istediğinde, istediğini (malın normal fiatını) ver.
Ya alırsın veya alamazsın. Bir şey satmak istediğin zaman da normal fiatını iste. Ya
satarsın veya satamazsın, dedi"(67)_ Dikkat edilecek olursa Rasulullah (s.a. v.), Kaylctü'lEnmari'ye
sen kadınsın, binaenaleyh ticaret yapamazsın, demiyor, O'na ne şekilde ticaret
yapacağı hususunda bilgi veriyor.
Yine sahabi kadınlardan Esına binli Mu harribe binti Cendel et-Temlmiyye'nin oğlu
Abbas b.Abdullah b. Rebia'nın, Yemen'den satın alıp gönderdiği ıtri (güzel kokuyu) Medine'de
sattığı rivayet ediıniştir<6 l. Havle el-Attare diye meşhur olan Havle binti Tüveyt de
Medine'de yine ıtr satan kadınlardandır<69)_ Ayrıca Asr-ı saadette kadınların çarşıya alış
veriş yapmak için gittikleri ve bundan ınenedilmediklerini de burada belirtmeyi yararlı gö-
rüyoruz00l.
Asr-ı saadette kadınlar alışveriş dışında başka işlerle de meşgul olmuşlardır. Hz.
EbÖ Bekr'in kızı Hz. Esma (73/692), hicretten önce Zübeyr b. Avvam (36/656) ile evlenmişti.
Rasulullah (s.a.v.), hicretten sonra Zübeyr b. Avvam'a, Medine'ye uzak bir yerde
ekip biçmesi iÇin bir bahçe verdi. Esına'nın bu bahçeden toplanan mahsulü bizzat başında
taşıdığı rivayet edilmiştir (71 >.
Asr-ı saadette bazı kadınların muhtesiblik (zabıta memurluğu) görevini yaptıkları
sahih kaynaklarda ifade edilmiştir. Mesela Semra binli Nüheyk el-Esediyye adındaki
kadın sahabinin çarşı pazar dolaşarak elinde kırbaç ile insanlara iyiliği emir, kötülükten
de nehyettiği nakledilmiştirmı. Belki ilk bakışta bu kadının sözkonusu görevi lıicab ayeti
gelmeden önce yapmış olabileceği aklımıza gelebilir. Ancak Hz. Ömer'in de bilafeti zamanında
okuma yazma bilen Şifa binli Abdullah'ı Medine çarşılarından birisinde kontrolör
(muhtesib) tayin etmiş olnıası0 l kadınların çarşı pazarda kontrolör olarak görevlendirilmesinin
sünnete aykırı olmadığını göstermektedir<74l.
(67) İbn Mfice, Ticiiriit, 29; Kettiinl, Teriitlb, ll, 116-117.
(68) Bkz., İbn Sa' d, V lll, 300; İbn Hacer, İsiibc, IV, 232.
(69) İbn Sa'd, V lll, 244; İbn Hacer, İsabc, 278; Kettanl, ll. 40.
(70) Örnek için Bkz., Tirmizi, Tefsir. 12.
(71) Bulıiirl, Nikalı, 107: Müslim, Selam, 34; İbn Hanbel, VI, 347.
(72) Heyseıııl, IX, 264; İbn Abdilberr, İst!' ab, IV, 355; KettiinT, ı, 285.
(73) İbn Hacer, Telızlb, XII. 428: Kettiinl, 1, 285-286.
(74) Bu konuda gen i~ bilgi için Bkz., Kettani I, 285-286.
76 DiVAN ET iLMi DERGi
HZ. PEYGAMBER DEVRiNDE KADlN
Ka'b b. Malik adındaki bir sahabinin cariyesinin koyun çobanlığı yaptığı da nakledilen
haberler arasındadır(75).
İleride teferruatlı olarak izah edeceğimiz gibi, Asr-ı saadette kadınların savaşlarda yaralı
ve hastaları tedavi ettikleri, ölüleri taşıdıkları, askerlere su taşıdıkları, bir başka iraele
ile savaşlarda geri hizmetleri yaptıklan bilinmektedir. Buhar!, Sahihibinin Tıb bölümünde
Muavviz b. Afra'nın: "Biz Rasulullah ile birlikte savaşır, askerlere su taşır, onlara
hizmet ederdik. Ölüleri ve yaralıları da Medine'ye nakled!rdik."(7 ı elediğini naklcı
miştir. Buh~rl, sözkonusu hadisin geçtiği babı başladığını: " ;;\)\ J>.-)1 r..S .JI-4 jA .~ )\ öl...rl\.J "şeklinde koymuştur. Kastallani (923/1517) bu T1adisin şerhındc
zaruret halinde bir kadının yabancı erkeği tedavi edebileceğini söylemiştir(77l_
Asr-ı saadetteyapılan bazı savaşlarda yaralıları tedavi için mescidde çadırlar kuruldu-
ğu, bu çadırlarda kadınların yaralıları tedavi ederek hemşirelik ve doktorluk yaptı k ları
nakledilmiştir. Nitekim Hendek Savaşında düşmanın attığı okla yaralanan Sa'd b. Muaz
(5/626)'ın, Rufeyde adındaki kadın sahabi tarafından sözkonusu çadırda tedavi edildiği,
Rasulullah (s.a.v.)'ın da bu büyük sahabiyi her gün ziyaret ettiği nakledilmiştirOSl. Kuayhe
binti Said adındaki kadın sahabi de Hayher savaşında mescidde aynı amaçla kurulan çadırda
yaralıları tedavi etmiştir(79)_
Netice olarak ifade etmek gerekirse hadislerde kadının çalışmasına yasak getiren veya
sınırlayan bir hüküm yoktur. Eşyada aslolan ibaha olduğuna göre, iffet ve namusunu korumak
kaydı ile kadının fizyolojik ve ruhi yapısına uygun herhangi bir işte çalışınasının
sünnete aykırı olmadığı inancındayız.
SA V AŞ VE KADIN
Asr-ı saadette yapılan savaşlarda muharib sınıfı daima erkekler oluşturmuşlardır.
Erkek sahabiler, şehitlik veya gazilik mertebesine ulaşabilmeyi hayatlarının en büyük gayesi
saymışlardır. Hadisler tetkik edildiğinde savaş yapmanııı kadınların asli görevleri
içinde yer almadığını görüyoruz. Nitekim bir defasında Hz. Aişe harbe iştirak etmek için
izin istediğinde Hz. Peygamber: "Sizin cihadınız ha~dır"(SO) buyurarak buna izin vermemiştir.
Rasulullah (s.a.v.) bir başka hadislerinde de kadınlar için en iyi kulluğun evlerinde
olacağını, kocalarına yapacakları hizmetin cihada eşit sayıldığıııı haber verıniştir(SI ı_
Hz. Peygamber, prensip olarak normal şartlarda kadınların askerlik hizmeti ile ınükcl
ıer olmadıklarını ve fiilen harbe iŞtiraklerini hoş görmemekle birlikte, onların yaralıları
ve hastaları tedavi etme, askerlere su taşıma, ölüleri nakletme gibi yardımcı hizmetlerele
bulunmalarına izin vermiştir. Ümmü Kebşe adıııdaki kadın sahabi anlatıyor: "Uzre kabilesinden
bir kadın Hz.Peygambere gelerek: Ey Allah'ın Rasfilü! Bana, ordoda şöyle
şöyle savaşa katılınam ·hususunda izin verir misin, dedi. Rasulullah: Hayır, diye
cevap verince kadın, ben savaşmak istemiyorum; yaralıları ve hastaları tedavi etmek·
istiyorum, hastalara su taşımak istiyorum, dedi. Rasulullah, kadına cevaben: Sonun-
(75) Buhfiıi. Zebiiilı, I8.
(76) Buhar!, Tıb, 2.
(77) Ka~ıaifinl, İrşadü's-sar'i, V llL 361.
(78) İbn Hişanı. III, 250; İbn Hacer. İsabc, IV. 302-303.
(79) İbn Hacer. İsalıc, IV. 396.
(80) Bulıiiıi. Cilıad, 62; Ayrıca Bkz .. İbn Hanbel. VI. 175.
(81) Münzirl. Tcrg'ib, llL 336.
EKiM- KASIM- ARALIK 1993 o CİLT: 29 e SAYI: 4 77
DOÇ. DR. ALi TOKSARI
da uyulacak sünnet (adet) olmasa ve falanca kadın savaşa çıkmış deumese sana izin
verirdim, sen evinde oturmalısm, buyurdu"<82>. Rasulullah (s.a.v.)'ın bu yöndeki tavrı
nı, kadınların böyle bir görevi olmadığı ve buna da o anda ihtiyaç bulunmadığı şeklinde
anlamak mümkündür.
Arzedilen hadisler Hz. Peygamberin normal şartlarda kadınların savaşa iştirak etmelerini
hoş karşılamadığını göstermektedir. Ancak Asr-ı saadette yapılan bazı savaşlarda
şartların gerektirdiği durumlarda kadınların hem geri hizmet gördükleri hem de fiilen
harbe iştirak ettiklerini görüyoruz. Uhud savaşında müslümanların bozguna uğradıkları ve
Hz. Peygamber'in şehid edildiği şayıası Medine'ye ulaştığı zaman, dokuz kadın sahabi
yarahiara su vermek ve onların yaralarını tedavi etmek için yiyecek ve içecek yüklenerek
Uhud'a gitmişlerdirC83). Uhud'a gelenler arasında Hz. Aişe ile Ümmü Süleym binti Mihan
da vardı. Bu iki kadın sahabi, Uhud harbinde müslümanlar bozulup Rasulullah'ın yanından
dağıldıkları zaman su taşıyarak yarahiara su vermişlerdir<84>. Dikkat edilecek olursa bu
iki seçkin kadın sahabi, Uhud'da geri hizmetlerde bulunmuşlardır. Yine Enes b. Malik'in
naklettiğine göre bir defasında Ümmü Süleym, Hz. Peygamber'e gelerek savaşa katılmak
· istediğinde Rasulullah (s.a.v.) o'na, cihadın kadınlara farz kılınmadığını söyledi. Hz.
Ümmü Süleym bunun üzerine, yaralıları tedavi edebileceğini, göz ağrılarına ilaç yapabileceğini,
mücahidlere su taşıyabileceğini söyleyince Hz.Peygamber: "O halde gazaya çıkmanız
ne güzel olur." buyurduC85). Ümmü Sallt'ın, Uhud harbinde kırbaları yüklenerek su
taşıdığı ve kılınçların kınlarının söküklerini diktiği nakledilmiştirC86)_ Neslbe hatun da
Uhud savaşında aynı maksatla bulunan kadınlardan birisi idi (87). Rubeyyi binti Muavviz
adındaki sahabi kadın, savaşlarda nasıl hizmet gördüklerini şöyle anlatıyor: "Biz Rasuhıllah
ile beraber savaşırdık. Askerleri sular ve onlara hizmet ederdik, yaralıları ve
ölüleri de Medine'ye taşırdık"(88). Ümmü Atiyye, Hamne binti Cahş ve Leyla ciGıfariyye
de savaşta aynı hizmeti gören kadınlardandırC 9>. Ümmü Atiyye el-Ensariyyc,
Rasulullah ile birlikte 7 savaşa katıldığını, muharib grubunun gerisinde bulunduğunu, askerlere
yemek yaptığını, yaralıları ve hastaları tedavi ettiğini haber verrriiştirC90l. Kuaybe
binti Said el-Eslemiyye adındaki kadın sahabi Hayber savaşı sırasında mescidde kurulan
bir çadır içinde hasta ve ya~alılan tedavi etmiştir< 0. Bu kadının İslamda resmen görevlendirilen
ilk kadın doktor olduğu belirtilmektedirC92).
Abdullah b. Abbas (68/687), Asr-ı saadette kadınların savaşlarda yaralıları tedavi ettiklerini,
onların bu hizmetlerine karşılık kendilerine bir şeyler (ganimetten hisse değil)
verildiğini haber vermiştir (93)_
(82) Heysenıl, V, 323-324.
(83) ibn Hanbel, I, 165; Aynca Bkz. M. Asım Köksal, İslam Tarihi (Medine devri). lll, 198.
(84) Buhiirl, Cihad, 65.
(85) Heysenıl, V, 324.
(86) Buhiirl, Ci had, 66.
(87) ibn Sa'd. VIII, 412-413.
(88) Buhiirl, Cihad, 67, 68.
(89) l}mmü Atiyye için Bkz., ibn Hanbel, VI, 407; Hamne binti Cahş için Bkz, Heysenıi. IX, 262: Leyla ciGıfiiriyye
için Bkz., Ketiini, 113-1 14.
(90) ibn Miice,"Cihad, 37.
(91) ibn Hacer. İsabc, IV, 396.
(92) Köksal, İslam Tarihi (~ledine devri), lll. 201.
(93) Müslinı, Cihad. 137.
78 DiYANET iLMi DERGi
HZ. PEYGAMBER DEVRiNDE KADlN
Kadisiye muhil.rebesinde de kadınların ölenler için mezar kazdıkları nakledilmiştirC94J.
Yukarıda arzettiğimiz haberler bize Asr-ı saadetteyapılan savaşlarda kadınların, yaralılan
tedavi etmek, hastalara bakmak, yaralı olanlar ile ölüleri nakletmek, yemek pişimıek,
su taşımak, mücahidlerin elbiselerinin sökük ve yırtıklarını dikmek gibi geri hizmet sayı
labilecek umumi hizmetleri yerine getirdiklerini göstermektedir. Belki savaşlarda bu hizmetleri
görenlerin yaşlı kadınlar olduğu sorusu akla gelebilir. Ancak bilindiği üzere Hz.
Aişe Uhud savaşına katıldığında çok gençti. İbn Hişam'ın Siyerinde Beni Gıfar'dan
henüz daha yeni adet görıneye başlayan bir kadının Hayher savaşına katıldığı nakledilmektedirC95).
Hz. Peygamber zamanında şartlar icab ettirdiği için bazı harblerde bir kısım kadınlrrın
fiilen savaşa iştirak ettikleri ve düşmanla çarpıştıkları olmuştur. Rasulullah (s.a. v.)'ın halası
Safıyye binti Abdülmuttalib bu kadınlardan birisiydi. Satiyye Hendek savaşına fiilen
iştirak etmiş ve bir düşman öldürınüştürC 6l. Ümmü Ümare de Uhud savaşına katılarak
oku ve yayı ile düşmanla çarpışmıştır. Savaştan sonra Medine'ye dönen Hz. Peygamber:
"Uhud savaşmda sağıma soluma döndükçe hep Ümmü Ümare'nin yanıbaşımda çarpıştığım
görüyordum." demiştirC97). Yine bu kadın sahabinin Rasulullah'ın vefatından
sonra Müseylemetü'l-kezzab ile yapılan savaşa iştirak ettiği ve bu savaşta 12 yerinden
yara aldığı nakledilmiştirC98J.
Meşhur sahabi Enes b. Malik'in annesi Ümrnü Süleym'in, Huneyn savaşı ile
Mekke'nin fethinde fiilen harbe iştirak ettiğini görüyoruz<99>.
Kadın sahabiler sadece Asr-ı saadette değil, daha sonraki dönemlerde de bazı harblere
iştirak etmişlerdir. Mesela Muaz b.Cebel'in amca kızı Esma binti Yezid'in, Hz. Ömer zamanında
yapılan Yerınük savaşına (hicretin 13. yılı) katıldığı ve bu savaşta eline geçirdi-
ği bir çadır direği ile dokuz rum askerini öldürdüğü nakledilmiştirOOO)_ Daha sonraki dö-
nemde (Muaviye'nin hilafeti zamanında) Ümmü Haram binti Milhan'ın Kıbrıs'ta savaşa
iştirak ettiğini görüyoruzOOI)_
Örnek olarak verdiğimiz yukarıdaki isiınierin dışında çok sayıda kadın sahabi Asr-ı
saadette ve daha sonraki dönemde muharib güç veya yardımcı sınıf olarak savaşlara iştirak
etmişlerdir< 1 02).
YÖNETİCiLiK VE KADlN
Bilindiği üzere Asr-ı saadette Medine Site Devletinin başında Rasulullah (s.a.v.) bulunuyordu.
Hz. Peygamber, kendisi ordunun başında bulunmadığı zaman, sahab\'lerden birisini
ordu komutanı olarak tayin ederdi. Rasulullah, Yemen ve Bahreyn gibi uzak vilayetlerden
vergi toplamak için de buralara vali (fimil) tayin etmişti. Hz. Peygamber ordu
komutanı ve vali olarak daima erkekleri tayin etmiştir.
(94) Tabeıi, Tarih, III, 550.
(95) İbn Hişam, lll, 353.
(96) Bkz., İbn Hacer. İsabe, IV. 349.
(97) İbn Hacer. İsabe, IV, 479.
(98) İbn Hacer. İsabc, IV, 479.
(99) ibn Hacer, İsa be, IV. 461.
(100) Hcysemi. IX, 260.
( 1 O 1) Buhiiri. Ci had. 63.
(1 02) Ok iç. 55-57.
EKiM- ?'.ASlM- ARAUK 1993 • CiLT: 29 • SAYI: 4 79
DOÇ. DR. ALi TOKSARI
Her ne· kadar Asr-ı saadette kadınların yönetici olarak tayin edidikleri hususunda el imizde
bir belge mevcud değilse de Hz. Peygamberin devlet yönetimi ile alakah meselelerde
yaptığı İstişarelerde zaman zaman kadınların da fikirlerine başvurduğunu görüyoruz.
Mesela, Rasulullah (s.a.v.), Hudeybiye'de karşılaştığı bir problemin çözümü için Ümınü
Selerne'nin görüşüne başvurmuştur< 103l.
Kadınların devlet başkanı olup olamayacağını sarih olarak belirten sahih bir hadis yoktur.
Ancak bir defasında İran Kisrasının kızının hükümdarlık makamına getirildiğini duyunca:
"İdarelerini kadına bırakan bir mille.t asla felah bulamaz."<'o ı mealincieki hadise
dayanan bazı alimler kadınların devlet başkanı alamıyacağını söyleınişlerclirC 05J.
Ancak kadınlar bu dönemde Rasulullah (s.a.v.)'a biat etmek suretiyle devlet yönetimine
aktif olarak iştirak etmişlerdir. Hz. Peygamber, biat alırken erkeklerle nıusafaha yaptığı
halde kadılardan sözle biat almış; onlarla tokalaşmamıştır<I 06l. Rasulullah (s.a.v.), Medine'ye
hicret ettikten sonra Hz. Ömer'i Ensar kadıniarına göndererek onlardan biat almıştır
(107)_ İbn Sa'd da biat eden Ensar kadınlarından 343'ünün adını zikretmiştirCIOSJ.
SONUÇ
Asr-ı saadette Hz. Peygamber, kadınların eğitim ve öğretinıleri başta olmak üzere hayatlarının
her safhası ile bizzat ilgilenmiştir. As r-ı saadette kadınlar ne evlere kapatı lmak
suretiyle toplumdan tecrid edilmiş, ne de açılıp saçılarak sokağa clökülmüşlerdir. Bu konuda
tanı anlamı ile ifrat ve tefritten uzak kalınmıştır. Kadınların ibadetlerini yapmak ve
ihtiyaçlarını temin için giyim kuşaıniarına dikkat etmeleri şartı ile dışarıya çıkmalarında
bir beis görülmemiştir. Erkeklerin aile reisi olduğu kabul edilmekle birlikte erkeklerin kadınlar
üzerinde hakkı olduğu gibi kadınların da erkekler üzerinde hakları bulunduğu gerçe-
ği vurgulanını ştır. Nitekim Hz. Peygamber: " ... kadınların haklarını gözetmenizi ve bu
hususta Allah'tan korkınanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah emaneti olarak aldınız;
onların namuslarını ve iffetlerini Allalı adına söz vererek helal edindiniz. Sizin
kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır ... " buyurmuş
tur. Yine Rasulullah (s.a.v.): "Cennet alinelerin ayakları altındadır"(I09)_ buyurarak kadınların
aile içindeki önemine elikkat çekmiştir.
KadınlarAsr-ı saaclette zabıta görevi ve ticaret gibi genelde erkeklerin uğraştığı dallarda
zaman zaman faaliyet gösterdikleri gibi gerektiğinde vatan ın müdafası .iq.in savaşlara da
katılmışlardır. Ancak bütün bu işler yapılırken kadının iffet ve namusuna gölge düşürülmemesi
için de bütün koruyucu tedbirlerin alınması da ihmal edilmemiştir. Bütün bu anlatılanlar
bize kadının Asr-ı saadette cahiliyye döneminin karanlıklarından kurtarılarak
layık olduğu yere getirildiğini göstermektedir.
(1 03) İbn Hacer, İsabe, IV. 440; Ayrıca Bkz .. Topa! oğlu. 279.
(I 04) Bulıiirf, Megiizf, 82, Fiten, 18.
(I 05) Bilgi için Bkz., Topaloğlu, 26 I vd.
(I 06) Buhiirf, Taliik. 20.
(107) İbn Hanbel, V, 85. VI, 408-409.
(108) Bkz., İbn Sa'd, Yili. 3I5 vd.
(109) Aclfinf, Keşfü'l-hafii, I. 335.