|
|
|
|
|
ABDULHAMİD HAN |
ABDÜLHAMİD HAN
Osmanlı padişahlarının 34'üncüsü olan Sultan II. Abdülhamid Han aklı, zekası ve ilmi fevkalade üstün olan bir zattı. Batılıların ve iç düşmanların asırlar boyunca devleti yok etmek için hazırladığı yıkıcı, sinsi planlarını sezip, önlerine aşılmaz bir set olarak dikildi. Hazırlayanları ve maşa olarak kullandıkları yerli işbirlikçilerini, sahte kahramanları işbaşından uzaklaştırdı.
İşte bu büyük zatın 10 şubat, 96. yıldönümü idi. Yıldönümü vesilesi ile Yıldız Üniversitesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi işbirliği ile iki açık oturumdan oluşan etkinlik düzenlendi. İlk panel Abdülhamid'in sağlık politikasıyla ilgiliydi. Oturum başkanlığını yaptığım bu panelde konuşmacılar özet olarak şunları anlattılar:
Prof. Dr. Hüsrev Hatemi; Abdülhamid'in çok iyi niyetli, sağlam karakterli ve vefalı bir insan olduğunu söyledi. Kendisinden çok devleti düşünürdü. 33 sene zalimlik yapmadan devleti ustalıkla idare etmişti. Ona atılan iftiralardan biri de pinti olduğuna dairdi. Bu çok çirkin bir suçlama olduğunu ifade etti. Aristokrat havada, halktan uzak yaşamamıştı. Atatürk'ün Abdülhamid'i küçümseyici veya kötüleyici bir sözünün olmadığını da ekledi.
Prof. Dr. Nil Sarı ise Abdülhamid'in sağlık alanındaki eserlerinden söz etti ve bazılarının fotoğraflarını gösterdi. Abdülhamid 90 adet gureba hastanesi, 19 adet belediye hastanesi, 89 adet askeri hastane ayrıca eğitim hastaneleri, kadın hastaneleri, akıl hastaneleri açmıştı. Bu hastaneler ülkemizden Lübnan'a, Yemen'den İsrail'e, Makedonya'dan Suriye'ye, Yunanistan'dan Libya'ya, Suudi Arabistan'dan Irak'a pek çok yerleşim bölgesine yayılmıştı. Ayrıca eczaneler, hapishane, sağlık merkezleri, fakirler, acizler ve hacılar için misafirhane de pek çoktur. Müthiş bir sağlık hizmetidir bu. Maalesef tahttan düştükten sonra bu eserlerin isimleri değiştirilmiş, bazıları yıkılmış ve bir kısmı da başka alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Kısacası bu büyük insan unutturulmak istenmiştir. Kasımpaşa, Haydarpaşa, Gülhane ve Mektebi Tıbbiye-i Şahane adlı eğitim ve üniversite hastanelerini açan da Abdülhamid olmuştur.
Doç. Dr. Adem Ölmez ise Abdülhamid Han'ın özellikle eğitim, sağlık, ulaşım ve asayişe önem verdiğini anlattı. Zamanında yeni bulunan aşıları ülkeye getirmiş, aşı ve kuduz hastalığı üzerine merkezler kurmuş, Bimarhaneleri yani akıl hastanelerini ıslah etmiştir. Akıl hastalarına zincir kullanımını yasaklayarak bugün bile saldırgan hastalarda kullanılan gömleği yerine koymuştur.
Dr. Şerif Esendemir konuşmasına Necip Fazıl'ın, "Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır." sözleriyle başladı. Abdülhamid'in tren yolları, bakteriyolojihane, cami ve mektepler yaptırdığını, çağına uygun yaşlılık politikası izlediğini, habitat yani biyosferi merkezi alan ekolojik politikaya önem verdiğini anlattı.
Bunları dinlerken aklıma hep başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan çağrışım yaptı. O da ülkeye duble yollar, hızlı trenler, Marmaray, üçüncü boğaz köprüsü, çok sayıda havaalanı gibi sayılamayacak eserler hediye etti. Sağlık alanında yeni hastaneleri hizmete açtı. Sağlık hizmetlerini halka yaydı. Eğitim alanını pek çok üniversite, sayısız derslik ve binlerce yeni öğretmenle destekledi güçlendirdi. Kısacası Abdülhamid'in çağdaş bir takipçisiyle karşı karşıyayız.
Abdülhamid Han'ı nasıl ki bir takım vicdansız, merhametsiz ve acımasız kişiler, iç ve dış düşmanların oyununa gelerek, maşası olarak bir saray darbesi ile düşürdülerse aynı komplo şu an başbakanımıza karşı düzenlenmektedirler. Bu ülkeye hizmet etmek bazılarının gözüne batmakta ve ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Rabbim Başbakanımızı korusunu2026 |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Sırat köprüsü
|
Sual: Cahil hocalardan biri, (Kur’anda ve hadiste Sırat köprüsü diye bir şeyden bahsedilmez. Eğer öyle bir köprü varsa, Allah beni oradan geçirmesin) diyor. Sırat köprüsü yok mu?
CEVAP
Sırat köprüsünü aklını dinden üstün gören Mutezile denilen sapıklar inkâr ediyor. Ehl-i sünnet âlimleri, sırat köprüsünün hak olduğunu âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle ispat etmiştir. Kendi tercüme ve yorumları denmemesi için, kasten piyasadaki meallerden, A. Fikri Yavuz mealinden aldığımız bir âyet-i kerime meali:
(Onları Cehennem Sıratına [Sırat köprüsüne] götürüp hapsedin! Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.) [Saffat 23, 24]
Nuhbet-ül-Leali kitabında diyor ki:
Sırat, Cehennem üzerinde bir köprüdür. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(İçinizden hiç biri istisna edilmemek üzere mutlaka Cehenneme varacaktır. Bu, Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür. Ancak Cennetlikler yanmadan geçecekler, Cehennemlikler ise ateşe düşeceklerdir.) [Meryem 71]
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Cehennem üzerine Sırat köprüsü kurulur. Buradan ümmetiyle ilk geçecek Peygamber benim.) [Buhari]
(Kıyamet gününde Cehennemin üzerine Sırat köprüsü kurulur. Bu köprüde kaypak yerler, ayakların kayıp sabit kalamayacağı kısımlar, kapanlar, demirden kelepçeler, dikene benzer kılçıklar vardır. İmanlı kişiler, amellerine göre, göz açıp kapamadan, ya şimşek gibi, ya hızla uçan bir kuş gibi, ya iyi koşan asil bir at hızıyla geçer giderler. Böylece bir Müslüman ya hiç zarar görmeden veya yara bere içinde geçip kurtulur. Yahut feci şekilde Cehennem ateşine düşer.) [Buhari, Müslim]
(Kıyamette Sırat köprüsünün başında durur, ümmetimin geçmesini beklerim. Allahü teâlâ, “Dilediğini iste, istediklerine şefaat et, şefaatin kabul olunacaktır” buyurur. Ümmetime şefaatten sonra, yalvarmaya devam ederim. Rabbim bana “Ümmetinden ihlâsla bir defa La ilahe illallah diyen ve imanla ölen herkesi Cennete koy” buyuruncaya kadar yerimden kalkmam.) [İ. Ahmed]
(Sırat köprüsünü geçmek herkesin nuruna bağlıdır. Kimi göz açıp yumuncaya kadar, kimi şimşek gibi, kimi yıldız akması gibi, kimi koşan at gibi Sıratı geçerler. Nuru çok az olan da yüzüstü sürünür. Elleri ve ayakları kayar, tekrar yapışır. Nihayet, sürüne sürüne kurtulur.) [Taberani]
(Sırat köprüsünden en kolay geçecek olanınız, Ehl-i beytimi ve Eshabımı çok seveninizdir.) [Deylemi]
(Cehennem ateşi, Sırattan geçen müminlere der ki: “Ey mümin, üzerimden çabuk geç, senin nurun ateşimi söndürüyor.”)[Taberani]
(Nice kimseler Sırattan geçtiğini bilmeyip, meleklere derler ki: “Sırat ve Cehennem nerede kaldı, biz onlardan geçtik mi?” Melekler de şöyle cevap verirler: “Siz Cehennem üstündeki Sırattan geçtiniz, fakat Cehennem ateşi sizin nurunuzdan çekilip, örtülmüştü.”) [Cami-us-sagir]
(Bir kimse, din kardeşinin rahata kavuşması veya sıkıntıdan kurtulması için sultana [devlet dairesine] gidip uğraşırsa, kıyamet günü Sırat köprüsünden, herkesin ayakları kaydığı zaman, Allahü teâlâ onun süratle geçmesi için yardım eder.) [Taberani]
(Bir Müslümanın sıkıntısını giderene, Allahü teâlâ iki nur verir. Bu iki nurla Sıratta o kadar çok kimse aydınlanır ki, sayısını ancak Allah bilir.) [Taberani]
(Kıyamette mizan ve Sırat köprüsü, şehidi rahatsız etmez.)[Beyheki]
(Sırat köprüsünden geçerken âbid’e “Sen Cennete gir, ibadetin sebebiyle oradaki nimetlerden faydalan” denir. Âlime de, “Sen burada dur ve sevdiklerine şefaat et! Senin şefaatin mutlaka kabul olacak” denir.) [Deylemî, Ebu-ş-şeyh]
(Kıyamette, dünyadayken belâya maruz kalmış kimseler için divan ve mizan kurulmaz, Sırat köprüsü engel olmaz, üzerlerine ecir, dökülür de dökülür.) [İ. Neccar]
(Sırat köprüsünü şimşek gibi ilk geçenler, beş vakit namazı cemaatle kılmaya devam edenlerdir.) [Taberani]
(Bana getirilen salevat, Sırat köprüsü üzerinde size nur olur.)[Dare Kutnî]
(Kıyamette Sırat köprüsü üzerinde, müminlerin alametleri, “Rabbim, bize selamet ver” demeleri olacaktır.) [Tirmizî]
(Namaz, Sırat köprüsü üzerinde nurdur.) [Dare Kutnî]
(Sırat köprüsü, Cehennemin üzerinde, Cennete giden yoldur.)[Hatîb]
(Ümmetimden birisi, Sırat köprüsünde sürünerek ve emekleyerek yol alırken, bana getirdiği salevatlar onu elinden tutarak ayağa kaldırır. Böylece Sıratı geçer.) [Taberani]
(Kurbanlarınız iyi ve semiz olsun. Onlar Sırat köprüsünde bineklerinizdir.) [Deylemi]
(Cennete girene kadar, Sırat köprüsünde göz kırpması kadar bekletilmemeyi isteyen, Allah’ın dini hakkında, kendi görüşüyle hiçbir söz söylemesin!) [Kurtubi]
(Bir idareci, Müslümanların işini üzerine aldığı halde aralarında adaleti gözetmezse, Cehennemin üzerine kurulan Sırat köprüsünde durdurulur. Sırat, bütün organları yerinden çıkıncaya kadar sallanır.) [İbni Asakir]
(Allahü teâlâ, kullarına, her gün beş kere namaz kılmayı farz etti. Bir kimse, güzel abdest alıp, namazını doğru kılarsa, kıyamet günü, yüzü, on dördüncü gündeki ay gibi parlar ve Sırat köprüsünü şimşek gibi geçer.) [H.S.Vesikaları]
(Hiçbir bid’at ehli Sırattan geçemeyecek, Cehenneme düşecektir.) [İbni Asakir]
Peygamber efendimizin ümmetinden olan bazı kişiler, mezardan kalkınca doğruca Cennete giderler. Melekler bunlara derler ki:
- Hesap gördünüz mü?
- Hayır, biz hesap falan görmedik.
- Sırat köprüsünü geçtiniz mi?
- Hayır, Sırat falan görmedik.
- Cehennemi gördünüz mü?
- Hayır, Cehennemi de görmedik.
- Siz ne amel işlediniz de, böyle hesap görmeden, Sırata uğramadan doğruca Cennete geldiniz?
- Biz iki hasletimiz sayesinde bu nimete kavuştuk. Allah’tan utanır, yalnızken de günah işlemezdik. Bir de Allah’ın verdiği az rızka razı olurduk.
- Bu nimetler sizin hakkınızdır. (İbni Hibban)
İmam-ı Rabbani hazretleri Mektubat kitabında buyuruyor ki:
Cehennem üzerindeki Sırat köprüsünden geçilecek, iyiler geçip Cennete gidecek, Cehennemlikler, Cehenneme düşecektir. (3/17)
Köprü denilince, bilinen köprüler zannedilmemeli! (Sınıf geçmek için imtihan köprüsünden geçilir) diyoruz. Hâlbuki imtihanın köprüye benzer tarafı yoktur. Sırat köprüsü de, bilinen köprülere veya imtihan köprüsüne hiç benzemez. (S. Ebediyye)
Hadis-i şerifte de bildirildiği gibi, bid’at ehli zaten Sırat köprüsünden geçemez. Bu kadar vesikayı inkâr eden elbette Sırattan geçemez.(İnkâr eden, mahrum kalır) sözü meşhurdur.
Sorulacak sualler
Sual: Sırat köprüsünde sorulacak sualler nelerdir?
CEVAP
Sırat köprüsü üzerinde yedi yerde, yedi şeyden sual edilecektir.
Önce imandan sorulacaktır. İmanı doğru ise birinci duraktan geçecek, doğru değilse Cehenneme düşecektir.
2. durakta namazdan sorulacaktır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Namaz, Allahü teâlânın hoşnut olduğu bütün amellerin en faziletlisidir. Kabirde ışık, Sırat köprüsünü yıldırım gibi geçiricidir.) [M.Cenne]
(Kıyamette ilk önce namazdan sorulacaktır. Namazı düzgün olanın, diğer amelleri kabul edilir. Namazı düzgün olmayanın, hiçbir ameli kabul edilmez.) [Taberani]
[Onun için her Müslüman mutlaka namazı kılmalıdır! Namaz dinin direğidir. Direksiz bina olmaz. Namaza önem vermeyenlerin kâfir olacağını bildiren birçok hadis-i şerif vardır.]
3. durakta zekâttan,
4. durakta oruçtan,
5. durakta hacdan,
6. durakta kul hakkından, ana-baba hakkından, akrabayı gözetip gözetmediğinden,
7. durakta gusledip etmediğinden sorulacaktır.
Hangisinde kusuru varsa, o nispette Cehennemde yanacak, kusuru olmadığı yerden kolayca geçecektir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İnsanlar Cehennem üzerindeki köprüden geçerler. Köprüde dikenli demirler, çengeller ve kancalar vardır. İnsanları sağdan soldan yakalar. Köprüdeki melekler, "Allah’ım selamet ver" diye dua ederler. Halkın bir kısmı köprüyü şimşek gibi, bir kısmı rüzgâr gibi, bir kısmı koşan at gibi, bir kısmı koşarak, bir kısmı yürüyerek, bir kısmı emekleyerek ve bir kısmı da sürünerek geçer. Asıl Cehennemliklere gelince, bunlar ne ölür, ne de yeni bir hayata kavuşur. Günahkârlar, günahı nispetinde Cehennemde yandıktan sonra onlara şefaat edilmeye izin verilir.) [Buhari]
(Sırat kıldan ince, kılıçtan keskindir. Melekler, müminleri kurtarmaya çalışır. Cebrail aleyhisselam beni belimden tutar. Ben de, "Ya Rabbi ümmetime selamet ver, onları kurtar" diye dua ederim. O gün ayağı sürçüp düşen çok olur.) [Beyheki]
(Servetiyle Allahü teâlâya itaat eden ve malının hakkını ödeyen kimse, Kıyamette Sırata gelince, malı "Haydi geç, çünkü sen, bende olan Allah’ın hakkını ödedin" der. Daha sonra malındaki Allah hakkını ödemeyen kimse gelir, malı, "Neden bende olan Allah hakkını ödemedin?" der. O da "Yazık bana, ne yaptım?" diye söylenir.) [Beyheki]
(Cennete girene kadar, Sıratta göz kırpması kadar bekletilmemeyi isteyen Allah’ın dini hakkında kendi görüşüyle hiçbir söz söylemesin!) [Kurtubi]
Sıratı geçen müminler iki pınarla karşılaşırlar. Bu pınarın birisinde yıkanır, diğerinden de içerler. Böylece maddi ve manevi temizliğe kavuştuktan sonra Cennetin kapısına gelirler. Melekler, Zümer suresinde bildirildiği gibi, (Sizlere selam olsun, hoş geldiniz. Ebedi olarak buraya girin!) derler. Sonra Cennet elbiseleri giydirilir. Hepsi Cennete girer.
Cennet ve Cehennem ebedidir
|
Sual: Cennet ve Cehennem sonsuz değil midir?
CEVAP
Cehennemin ve Cennetin sonsuz olduğuna dair birçok âyet-i kerime vardır. Mesela Bekara 25, A.İmran 116, Maide 85, Enam 128,Tevbe 68, Hud 107.
Âyet-i kerimede Cehennem için de, Cennet için de (Hüm fiha halidun= Onlar orada ebedi kalırlar) buyuruluyor. (Bekara 81, 82)
Ebedilik sıfatı
Sual: Kur’an-ı kerimde, kâfirlerin Cehennemde, müminlerin Cennette, ebedi kalacağı bildiriliyor. Böyle olunca, Allahü teâlâdan başka şeyler için de, ebedilik sıfatı kullanılmış olmaz mı?
CEVAP
Bunların var olmaları, varlıkta durmaları, kendilerinden olmadığı gibi, ebedi olmaları da, kendilerinden değildir. Bunları, ebedi yapan, Allahü teâlâdır. Allahü teâlâ, “Ol!” derse, var olur, “Yok ol!” derse, yok olur. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Mahlûkların yok olacaklarına inanmak, yoktan var edildiklerine inanmak gibi, imanın şartıdır. (Arş, Kürsi, Levh, Kalem, Cennet, Cehennem ve Ruh denilen mahlûklar yok olmayacak, sonsuz var olacaklardır) ifadesi, bunlar yok olamaz demek değildir. Allahü teâlâ, var etmiş olduğu şeylerden, dilediklerini, tekrar yok edecek, dilediklerini de, yalnız kendi bileceği fayda ve sebeplerden dolayı, hiç yok etmeyecek, bunlar ebedi, yani sonsuz var olacaklardır demektir. Allahü teâlâ, dilediğini yapar ve istediğini emreder. Demek ki, âlem yani her şey, Allahü teâlânın dilemesi ve kudreti ile vardır. Var olmaları için ve varlıkta kalmaları için, Allahü teâlâya muhtaçtır; çünkü baki olmak demek, varlığın her an devam etmesi demektir. Başka bir şey olmak demek değildir. Hem var olmak, hem de varlıkta kalabilmek, Allahü teâlânın iradesi, dilemesi ile olur. (3/57)
Cennet de, Cehennem de dolacaktır
Sual: (Cennette boş yer kalınca, doldurmak için yeni insanlar yaratılacaktır) diyenler olduğu gibi, (Cehennemdeki bütün insanlar çıkacak, böylece Cennet dolacak, Cehennemde kimse kalmayacaktır) diyenler de var. Hangisi doğrudur?
CEVAP
İkisi de doğru değildir. Allahü teâlâ, Cenneti de, Cehennemi de dolduracaktır. Müminler, Cennette ebedi kalacak ve sayıları hiç eksilmeyecektir. Kâfirler de, Cehennem de sonsuz kalacak ve sayıları eksilmeyecektir. Cehennemden sadece, günahkâr müminler, cezalarını çektikten sonra çıkıp Cennette girecek ve orada sonsuz kalacaklardır.
Ebedi olan Cennet ve Cehennemin dolacağını bildiren bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cennet, “Bana güçsüzler ve yoksullar girecektir” diye bazı deliller bildirdi. Cehennem de, “Bana da, cebbarlar ve kibirliler girecektir” dedi. Allahü teâlâ da buyurdu ki: “Ey Cehennem, sen benim azabımsın; dilediğim kimseleri [kâfirleri] seninle cezalandırırım. Ey Cennet, sen de benim rahmetimsin; dilediğim kimselere [müminlere] seninle rahmet ederim. İkinizi de dolduracağım.”) [Müslim]
Allah’ın merhameti
Sual: (Sonsuz merhamet sahibi Allah, kendi yarattığı kullarını, kâfir de olsa, sonsuz cehennemde yakmaz) deniyor. Bu doğru mudur? Kâfirler, Cehennemde sonsuz kalmayacak mı?
CEVAP
Kâfirler Cehennemde sonsuz kalacaktır. Söyledikleri çok yanlıştır. Allahü teâlâ elbette sonsuz merhamet sahibidir; fakat kimlere, nasıl merhamet edeceğini de kendisi bildirmiştir. İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(O gün merhametim yalnız, benden korkarak kâfir olmaktan ve günah işlemekten kaçınanlara, zekâtını verenlere, Kur’an-ı kerime ve ümmi nebi olan Resule inananlara mahsustur.) [Araf 156, 157]
(İnkârcıları, zalimleri Allah asla affetmez, onları içinde ebedi kalacakları Cehennem yoluna iletir. Bu da Allah'a kolaydır.) [Nisa 168, 169]
Allahü teâlâ merhamet sahibi olduğu gibi, aynı zamanda intikam alıcı ve ganidir. İstediğini yapmakta hiç kimseden çekinmez. (Rıyad-un-nasıhin)
Cehennem ebedi değil mi?
Sual: (Nebe suresi 23. âyetinde, sonsuz olarak değil, asırlar boyunca cehennemde kalınacağı bildiriliyor. Dolayısıyla, kâfirler de cehennemde ebedi kalmayacaktır) diyorlar. Bu doğru olabilir mi?
CEVAP
Hayır, doğru değildir. Bahsedilen âyet-i kerimenin meali şöyledir:
(Onlar orada ahkâb [hukublar, devirler] boyunca kalacaklardır.)[Nebe 23]
Ahkâb, hukub kelimesinin çoğuludur. Hukub, birçok seneleri ihtiva eden bir devir demektir. İmam-ı Kurtubi hazretleri tefsirinde buyuruyor ki:
Devirler boyunca orada kalacaklar demek, devirler devam ettiği sürece cehennemde kalacaklar demektir. Bu devirlerin ardı arkası kesilmeyecektir. Her bir devir geçtikçe bir başkası gelecektir. Sonsuza kadar, ardı ardınca günler gelecek demektir. Eğer beş ya da on ahkâb denilseydi ya da buna benzer bir ifade kullanılmış olsaydı, o zaman belirli bir zamana delalet ederdi. Ahkâbın söz konusu ediliş sebebi, hukubun onlar nazarında en uzun süreyi kapsadığından dolayıdır. Böylelikle onların anlayışlarının benimsediği ve bildikleri şekilde onlara hitap etmiş olmaktadır. Burada bu ifade, ebedilik için kullanılmıştır. Yani onlar orada ebediyen, sonsuz olarak kalacaklardır. Ahkâb ifadesi kalblere daha bir dehşet verir ve ebediliğe daha açık bir delil teşkil eder. Anlamlar birbirine yakın olduğu için ahkâb ifadesi kullanılmıştır. (Câmi’ul ahkâm)
Beydâvî, Celâleyn, Medârik tefsirlerinde de, (Sonsuz devirler boyunca içinde kalacaklar) buyuruluyor. Bu husus şu mealdeki âyet-i kerimelerde, daha açıkça bildirilmiştir:
(Kötülükleri [günahları, küfürleri] kendilerini çepeçevre kuşatanlar Cehennemliktir, orada ebedi kalırlar.) [Bekara 81]
(Şüphesiz, kâfirlere Cehennem azabı ebedidir, sonsuzdur.)[Zuhruf 74]
|
|
Cennet ve Cehennem şimdi vardır
|
Sual: Bir tek Cehennem mi var yoksa birkaç tane mi? Şimdi bunlar mevcut mu?
CEVAP
Cehennem yedi tabakadır, kâfirler durumuna göre tabakaların birinde azap görecektir.
Feraid-ül fevaid kitabında buyuruluyor ki:
Cehennem yedi tabakadır. Birbirinin altındadırlar. Her tabakanın ateşi, üstündekinden daha şiddetlidir. Günahı affedilmemiş olan müminler; birinci tabakada günahları miktarı yanıp, sonra Cehennemden çıkarılarak Cennete götürüleceklerdir.
Diğer altı tabakada çeşitli kâfirler sonsuz yanacaklardır.
Cennet ve Cehennem şimdi mevcuttur. Bazı âlimlere göre, Cehennemin nerede olduğu kesin bilinmemektedir. Bazılarına göre, yedi kat yerin altındadır. Arz küresi, güneş ve bütün yıldızlar birinci sema [gök] içinde olduklarına göre, yeryüzünün neresinde olursak olalım, yedi kat yerin altında sema vardır. Cehennemin yedi kat semadan birisinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Her Müslüman bilir ki…
Sual: Bugün Cennet ve Cehennem var mıdır?
CEVAP
Her Müslüman bilir ki, ilk insan ve bütün insanların babası olan Hazret-i Âdem, yıllarca Cennette yaşadı. Yasak ağaçtan yiyince, dünyaya indirildi. Bu hususta Kur'an-ı kerimde birçok âyet-i kerime vardır. Mesela Bekara suresinin 35 ve 36, Araf suresinin 17. âyet-i kerimesinden 27. âyet-i kerimesine kadar. Taha suresinin 117-119. âyet-i kerimeleri bu hususlardan bahsetmektedir. Kur'an-ı kerimde ayrıca müminler için Cennetin, kâfirler için de Cehennemin hazır vaziyette beklediği bildiriliyor:
(Takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan Cennete koşun.) [Al-i İmran 133]
(Kâfirler için hazırlanmış olan Cehennem ateşinden sakının!) [Al-i İmran 131]
Peygamber efendimiz de, Miraca gidince, Cennet ve Cehennemi de gezdi. Gördüğü şeyleri anlattı. Bunlardan birkaçı şöyle:
(Cennete girdim. İnciden kubbeler gördüm.) [Müslim]
(Miraca çıktığım zaman Cennetin kapısı üzerinde "Sadakanın sevabı on, ödünç vereninki ise on sekiz mislidir" yazılı olduğunu gördüm.) [İbni Mace]
(Miracda Cehenneme baktım. Kokmuş leşler yiyenler gördüm. Bunların kim olduğunu sordum. Cebrail aleyhisselam, "Bunlar, gıybet etmek suretiyle insanların etlerini yiyenlerdir" dedi.) [İ. Ahmed]
Cennet nerede?
Sual: Cennetin bildiğimiz gezegenlerden birinde olacağı mümkün müdür?
CEVAP
Bugün bildiğimiz bütün yıldızlar ve gezegenler birinci kat semadadır. Semalar ise yedi kattır. Diğer katların ise bilinen bu semadan çok büyük olduğu bildirilmiştir. Cennet hakkında Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde bilgi vardır. Cennetin genişliğinin yer ile göğün genişliği kadar olduğu Kur'an-ı kerimde bildirilmiştir. (Hadid 21)
Bu durumda Cennetin gezegenlerde olması mümkün değildir. Cennet daha yukarı semalardadır. (Deylemi)
Sekiz Cennet
Sual: Sekiz Cennetin isimleri nelerdir?
CEVAP
1- Dâr-i celal,
2- Dâr-i karar,
3- Dâr-i selam,
4- Huld,
5- Meva,
6- Adn,
7- Firdevs,
8- Naim.
|
Kimler Cennete girer?
|
Sual: Genel olarak kimler Cennetlik, kimler Cehennemliktir?
CEVAP
Allahü teâlâya inanan, Onun emir ve yasaklarına riayet eden, hepsini beğenen kimse yani Müslüman olarak ölen Cennete gider. Bunun tersi olan da Cehenneme gider. Genelde iyi huylular Cennete, kötü huylular Cehenneme gider. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cennete gidecek olanları haber veriyorum, dikkatli dinleyin. Zayıftır, mazlumdur, güçleri yetmez. Bir şey için yemin ederlerse, Allahü teâlâ, bu Müslümanların yeminlerini, muhakkak yerine getirir. Cehenneme gidecek olanları da bildiriyorum: Sertlik gösterirler ve kendilerini üstün görürler.)[Tirmizi, Ebu Davud]
Cennet mi, Cehennem mi daha kolay?
Sual: Cennete gitmek mi, yoksa Cehenneme gitmek mi daha kolaydır?
CEVAP
İkisi de kolaydır. Doğru inanan, Müslüman olarak ölen Cennete, inanmayan, kâfir olarak ölen Cehenneme gider.
Nefsine uyanın Cehenneme gitmesi çok kolay, Cennete gitmesi ise çok zordur. Cehenneme gitmek için hiçbir yasağa riayete ihtiyaç yoktur; ama Cennete gitmek için birçok kurallar vardır. Önce doğru iman, sonra haramlardan kaçmak ve ibadetleri yapmak... İki hadis-i şerif meali:
(Cehennem nefse hoş gelen, Cennet ise nefsin hoşuna gitmeyen şeylerle kuşatılmıştır.) [Buhari]
(Cenneti isteyen de, Cehennemden korkan da uyumaz. Cennet zorluklarla kuşatılmıştır, dünya ise lezzet ve şehvetlere bürünmüştür. Onun lezzet ve şehvetleri sizi Cennetten alıkoymasın.) [Ramuz]
Cennete girecek hayvanlar
Sual: İstisna olarak cennete girecek hayvanlar hangileridir?
CEVAP
Cennete girecek olan hayvanlar:
1- Salih aleyhisselamın devesi,
2- İbrahim aleyhisselamın danası,
3- İsmail aleyhisselamın koçu,
4- Musa aleyhisselamın sığırı,
5- Yunus aleyhisselamın Yunus ismi verilen balığı,
6- Üzeyr aleyhisselamın merkebi,
7- Süleyman aleyhisselamın karıncası,
8- Belkıs’a gönderilen hüdhüd,
9- Eshab-ı Kehf’in Kıtmir isimli köpeği,
10- Muhammed aleyhisselamın devesi.
Bu hayvanların, Cennete koç şeklinde gireceği bildirilmiştir. (Mişkatül-Envar, Şir'at-ül-islam şerhi)
Deli Cennete gider mi?
Sual: Deli, ahirette nereye gider? Doğuştan deli ise veya sonradan delirmişse ne olur?
CEVAP
Allahü teâlâ, iman ve ibadette kullarından gücü yetmediği şeyleri istememiştir. Bunun için, Müslüman iken deli olan, uykuda iken ölen kimse, bu halinde imanlı olduğunu tasdik etmiyorsa da, Müslümanlığı devam etmektedir. Kâfir iken deliren de küfrünü ilan etmiyorsa da, önceki küfür hâli devam etmektedir.
Doğuştan deli olan Müslüman evladı Cennete gider. Kâfir çocukları için yedi tane farklı kavil vardır. O kavillerden birisi onlar da Cennete gidecektir. O kavillerin birine göre de, hesaptan sonra toprak olacaktır.
Son sözün önemi
Sual: (Son sözü La ilahe illallah olan cennete girer) hadis-i şerifinden murat nedir? Bir mümin aniden ölse, Allah diyemese cehenneme mi gider?
CEVAP
Son sözün kelime-i tevhid olması şart değildir. İmanlı ölen herkes er geç cennete girecektir. (Son sözü La ilahe illallah olan cennete girer) hadis-i şerifinden murat; cehenneme uğramadan cennete gireceğinin müjdesidir. Yoksa her Müslüman, velev ki fâsık olsun, günahlarının cezasını çektikten sonra da cennete girecektir. (İbni Abidin)
Demek ki son sözü kelime-i tevhid olmak ayrı bir müjdedir.
Cennete giremez
Sual: Fıkıh kitaplarında, cemaatle namaz kılmanın önemi anlatılırken,(Cemaati özürsüz terk eden, Cennetin kokusunu duyamaz)deniyor. Kokusunu duyamaz ne demek? Yani cemaat sünnetini terk eden kâfir olmayacağına göre, Cennete gider de, Cennetteki kokuları mı duyamaz?
CEVAP
(Cennetin kokusunu duymaz) demek, Cennete hiç girmez, kokusu duyulacak yerlerden bile geçemez demektir. Yani cemaati kasten terk eden, önem vermeyen kâfir olur. Sadece cemaat sünnetini değil diğer sünnetleri de, yapmayan değil, önem vermeyen kâfir olur. Yapmayan sevabından mahrum kalır. Ama (Sünnetin ne önemi var) derse, sünnete kıymet vermemiş olur. Bu da küfürdür. Bir özürle veya tembellikle cemaate gitmeyen kâfir olmaz.
Cennetin anahtarı
Sual: Cennetin anahtarı nedir?
CEVAP
Cennetin anahtarları çoktur. Birinci anahtarı iman ve namazdır. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Dua rahmetin anahtarı, abdest namazın anahtarı, namaz da Cennetin anahtarıdır.) [Deylemî]
(Cennetin anahtarı namazdır.) [Deylemi, Darimi]
(La ilahe illallah, Cennetin anahtarıdır.) [İ. Ahmed]
(Kılıç, Cennetin anahtarıdır.) [İ. Asakir]
(Cennetin anahtarı “Lâ ilâhe illallahü vahdehü lâ şerike-leh” demektir.)
(Her şeyin bir anahtarı vardır, Cennetin anahtarı da fakirleri sevmektir.) [İbni Lâl, İ. Süyûti]
Sekiz Cennetin sekiz kapısı ve sekiz de anahtarı vardır. Birincisi, beş vakit namaz kılan müminlerin imanıdır. İkincisi, Besmele-i şerifedir. Altısı da, Fatiha-i şerifenin içindedir. (İslam Ahlakı)
Fatiha suresinde zaten altı âyet-i kerime var. Her namazda Fatiha-i şerife okuyoruz. Müslüman namaza durunca, Cennetin sekiz kapısı açılır. Namazda her rekâtta Besmele okunur. Besmele de anahtardır. Diğer altısı da Fatiha-i şerifede gizlidir. Her namazda ve her rekâtta Fatiha-i şerife var. İşte Müslüman namaza durduğu zaman, sekiz Cennetin sekiz kapısı açılır. Namaz kılmadan Cennete gireceğini düşünmek, akıl kârı değildir.
Cennetin bedeli
Sual: Deylemi’de bildirilen bir hadiste, (Cennetin bedeli Lâ ilâhe illallah, nimetin bedeli de, Elhamdülillahtır) buyuruluyor. Gayrimüslim de olsa, Lâ ilâhe illallah diyen cennetin bedelini ödeyip, onu satın almış olmaz mı?
CEVAP
Kur’an-ı kerimin bazı ayetleri, diğerlerini açıkladığı gibi, hadis-i şeriflerin bir kısmı da diğerlerini açıklar. (Şartsız bildirilen haberler, şartlı olarak anlaşılır) ifadesi dinimizde bir kuraldır. Müslüman olmayan kimse, kesinlikle Cennete giremez. Bir gayrimüslim, lâ ilâhe illallah dese de Cennete giremez. İmanın altı şartına inanma mecburiyeti vardır. İnanmak da yetmez, ayrıca beğenerek söylemesi gerekir. Dil ile söylemesi de yetmez, kalble tasdik etmesi de şarttır. İmanın alameti, farzları yapıp haramlardan sakınmaktır. Eğer haramdan sakınmaya önem vermiyorsa, yine iman sahibi olamaz. Bir hadis-i şerifte, (Ancak ihlâsla, Lâ ilâhe illallah diyen Cennete girer) buyuruluyor. Demek ki, ihlâssız söylenince değeri olmuyor. Peki, ihlâs nedir? Bunu da peygamber efendimiz açıklıyor, (İhlâs, haramlardan sizi men etmesidir) buyuruyor. (Bezzar, Hatib)
Şu halde, haramlardan kaçılmıyorsa, ihlâs yok demektir. Sadece ihlâs da yetmiyor, bir de, kalb ile tasdik de gerekiyor. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kalb ile tasdik edip, ihlâsla kelime-i şehadeti söyleyen Cennete girer.) [Taberani]
Bir de bunları beğenmek şartı vardır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(İnanarak, beğenerek ihlâsla Lâ ilâhe illallah diyene Cennet vardır.) [İbni Hibban]
Kalble tasdik, ihlâs, haramlardan kaçmak ve beğenmek de yetmiyor. Cennete gitmek için başka şeyler de gerekiyor. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(İhlâsla, “Rabbimin Allah, dinimin İslam ve Peygamberimin Muhammed aleyhisselam olduğuna razıyım” diyen Cennete girer.) [İ.Ahmed]
Demek ki gayrimüslim, İslamiyet’i kendi dini olarak kabul etmezse, Muhammed aleyhisselamı kendi peygamberi olarak kabul etmezse, Cennete giremez.
Cennete gitmek için bu kadar şartlar da yetmez. Amentü’de bildirilen imanın altı esasına da inanmak şarttır. Biri noksan olursa, ötekilerinin kıymeti kalmaz. Mesela Kitaplara iman şartındandır ki, Kur’an-ı kerimi kabul etmeyenin imanı sahih olmaz. Yahut melekleri kız bilenin imanı sahih değildir. Onun için, İslam âlimlerinin açıklaması olmadan, hadis-i şeriflere mana vermek çok yanlış olur.
|
|
Cenneti istemek ve Allah rızası
|
Sual: Okuduğum muteber eserlerde, (Cenneti istemem; Allah’ı görmek isterim) demenin caiz olmadığı bildiriliyor. Yunus Emre ve daha başka evliyanın böyle sözler söylediği görülüyor. Bunların izahı nasıldır?
CEVAP
Allahü teâlâ, Cenneti beğenmekte ve onu övmektedir. Bir kimsenin, övülen, beğenilen Cenneti, beğenmemesi, istememesi, Allahü teâlânın beğendiğini beğenmemek, Onun isteyin dediği şeyi istememek olur. Bu bakımdan Cenneti istememek caiz değildir.
Yunus Emre gibi Hak âşıklarının, vahdet-i vücuda mensup evliyanın sözleri ancak teville anlaşılır. Yunus Emre hazretleri diyor ki:
Cennet Cennet dedikleri,
Birkaç köşkle, birkaç huri
İsteyene ver sen anı.
Bana seni gerek seni.
Böyle sözleri bir veli söylerse, o zaman tevil edilir. Yunus Emre bu sözleriyle, (Ben yalnız Cennete gitmek niyetiyle değil, sırf senin rızan için ibadet ediyorum) demek istiyor. Zaten her müminin de, Allah rızası için ibadet etmesi gerekir. Sadık kul, Cenab-ı Hakka hep (Senin rızan, senin rızan) der. Bunun için aşık Yunus da (Bana seni gerek seni)diyor. Hallac-ı Mansurun (Enel Hak) demesi de böyle tevil edilir. Bu sözüyle (Ben yokum, Allah vardır) demek istiyor.
Tasavvuf sarhoşluğu
Vecd ve hal sahipleri, tasavvuf sarhoşluğu ile şuurlarını kaybettikleri zaman, sözlerinde ve işlerinde mazur olurlar. Tasavvuf sarhoşlarının dine uymayan sözlerine ve işlerine, başkalarının uymaları caiz değildir. Kendileri günaha girmezlerse de, bunlara uyanlar günaha girer. (Merec-ül-bahreyn)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâyı istemek ve sevmek, ahireti istemek ve sevmektir. Çünkü Allahü teâlâya kavuşmak, ahirette vâd edilmiştir ve Allahü teâlânın kulundan rızası, ahirette belli olacaktır. Hak teâlâ, ahireti sever. Beğenilenden yüz çevirmek, sekrdir. Allahü teâlânın davet etmesine ve beğenmesine karşı gelmektir. Yunus suresinin 25. âyetinde (Allahü teâlâ, Dar-üs-selama [Cennete] çağırıyor) buyurmaktadır. Allahü teâlâ, ahirete çağırmaktadır. Ahiretten yüz çevirmek, Hak teâlâya karşı gelmek olur. Onun beğendiği şeyi ortadan kaldırmaya uğraşmak olur.(1/302)
Büyükler, Cenneti, Allahü teâlânın razı olduğu yer olduğundan ve Cenneti isteyenleri sevdiği için, isterler. Cehennemden sakınmaları da, Allahü teâlânın gazap ettiği yer olduğu içindir. Yoksa Cenneti istemeleri, nefislerine tatlı geldiği için değildir. Cehennemden kaçınmaları, orada azap ve sıkıntı olduğu için değildir. Çünkü bu büyükler, sevgilinin yaptığı her şeyi güzel görür. Bunları kendilerinin, matlubu, maksadı bilirler.
Yunus Emre aynı şiirinde diyor ki:
Aşkın ile yanıyorum, bana seni gerek seni
Adını hep anıyorum, bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum bana seni gerek seni.
Aşkın aşığı öldürür, aşk denizine daldırır
Arananı buldurur, bana seni gerek seni
Aşkın şarabından içem, Mecnun olup dağa düşem
Sensin benim hep endişem, bana seni gerek seni.
Âşıklara Mevla gerek, Mecnunlara Leyla gerek
Sofulara Cennet gerek, bana seni gerek seni
Eğer beni öldürseler, külüm göğe savursalar
Toprağım yine çağıra bana seni gerek seni.
Yunus Emre benim adım, gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum bana seni gerek seni.
Cenneti istemek
Sual: Herkes gibi Cennet sevdası, Cehennem korkusu yüzünden ibadet ediyor ve haramdan sakınıyoruz. Sanki burada Allah’ın rızası ikinci planda kalıyor gibi görünüyor. Allah kullarım size Cennet Cehennem yok, sadece benim rızam için ibadet edin dese, bana öyle geliyor ki, kimse ibadet etmez. Şu halde, Cennet sevdası ve Cehennem korkusundan dolayı yapılan ibadet kabul olur mu?
CEVAP
Bu fikir yanlıştır. Hiçbir Müslüman Cennet Cehennem için ibadet etmez. Allah için eder, O emrettiği için eder. Onun rızasına kavuşmak için eder. Onun sevdiklerini sever, Onun sevmediklerini sevmez. Mesela Müslümanları sever, kâfirleri sevmez.
Cenneti istemek Allah rızasına aykırı değildir. Allah’ı seven, Onunla buluşmayı ister. Buluşma yeri Cennettir. Cenneti isteyen, aslında Allahü teâlâ ile buluşmayı, Ona kavuşmayı istemektedir.
Bizde gazete dağıtıcısı olarak çalışan bir gençle konuşuyorduk. Genç dedi ki:
- Eskiden Allah rızası için hizmet ediyordum, şimdi ise ne kadar çok gazete satarsam o kadar para alırım diyorum ve ihlâsım kalmadı, Allah rızası ikinci plana düştü, hatta hiç Allah rızası kalmadı, sadece parayı düşünüyorum.
- O zaman sana bol paralı bir iş var. Falanca gazeteden bize telefon ettiler, eleman arıyorlarmış. Şu kadar para veririz dediler. Ne dersin?
- Açlıktan ölsem manevi değerlerime saldıran o gazeteye gitmem.
- Hani sende ihlâs yoktu? Gördün mü sen para için değil Allah rızası için çalışıyorsun.
Cennet istenmez mi?
Sual: Ben yalnız Allah rızası için ibadet ediyorum. Cenneti istemek ve Cehennemden korkmak hatırıma gelmiyor. Yani (Yâ Rabbi, Cennetini ver, Cehenneminden koru) demiyorum. Bu uygun mu?
CEVAP
Uygun değildir, çünkü İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâya, korkuyla ve nimetlerine kavuşmak için ibadet eden evliya zatların korkuları ve arzuları, kendi nefsleri için değildir. Bunlar, Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmak için ve Onun gazabından, gücenmesinden korktukları için ibadet ederler. Bunlar Cenneti de isterler, çünkü Cennet, Allahü teâlânın rızasının, sevgisinin bulunduğu yerdir. Yoksa Cenneti istemeleri, nefslerinin zevkleri için değildir. Bunlar Cehennemden de korkar. Cehennemden korunmak için dua ederler, çünkü Cehennem, Allahü teâlânın gazabının bulunduğu yerdir. Yoksa Cehennemden korkmaları, nefslerini azaptan kurtarmak için değildir, çünkü bu büyükler, nefslerine köle olmaktan kurtulmuşlardır. Allahü teâlâ için halis kul olmuşlardır.
Evliya zatlar Cenneti isteyip, Cehennemden korkunca, bizim de elbette Cenneti isteyip, Cehennemden korkmamız gerekir. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Namazı bitiren kimse, hiç konuşmadan “Allahümme ecirnî min-en-nâr ve edhılnil Cennete” demezse melekler, “Yazık şuna, Cehennemden korunmasını istemekten âciz kaldı”, Cennet de,“Yazık şuna Cenneti istemekten âciz oldu” der.) [Taberani]
(Kim Allah’tan üç kere Cenneti isterse, Cennet, “Yâ Rabbi bunu Cennete sok” diye dua eder. Kim de Cehennemden üç defa azatlık isterse, Cehennem de, “Allahım onu ateşten uzaklaştır” der.) [Nesai]
(Allah’ım, senden Cenneti ve ona yaklaştıracak her türlü söz ve işi diliyor, Cehennemden ve ona yaklaştıracak her türlü söz ve davranıştan sana sığınıyorum.) [İbni Mace]
(Allah’ım, mağfiretini, her günahtan korunmuş olmayı, her iyiliği kazanmayı, Cenneti elde edip Cehennemden kurtulmayı bize nasip et!) [Hâkim]
(Allah’ım, her günahtan selâmeti, her iyiliği kazanmayı, Cennete girmeyi ve Cehennemden kurtulmayı nasip et!) [Hâkim]
Demek ki, Cenneti istemek ve Cehennemden korunmak için dua etmek dinimizin emridir.
Cennet nimetleri hayal edilemez
|
Sual: Bal yiyen baldan bıkar, Cennet ne kadar güzel olsa da, insan bu nimetlerden bıkmaz mı? Monoton hayat insanı sıkmaz mı?
CEVAP
Bu çok yanlış bir düşüncedir. Bu, Allahü teâlânın sonsuz kudretinden şüphe etmek olur. Hâşâ Onu âciz sanmak olur.
Cennette monoton hayat yoktur. Dinimiz, iki günü aynı olanın ziyanda olduğunu bildirir. Ahirette de her gün nimetler artacak, iki gün eşit olmayacaktır. Her gün aynı şeylerden farklı ve daha fazla zevkler alınacaktır. Yine her gün, farklı şeylerle, farklı nimetlerle karşılaşılacaktır. Allahü teâlânın kudretinden şüphe edilmez. İnsan, bilmediği şeyleri, bildiği şeylerle mukayese eder. Hâlbuki bilinmeyen şey, bilinen şeye kıyas edilmez. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Dünya, mümine zindan gibidir.) [Müslim]
(Dünya, ana rahmine göre Cennet, Cennete göre ise çöplük gibidir.) [M. Name]
Çöplükle Cennet mukayese edilir mi? Ana rahmindeki bir çocuğun, nasıl ki, dünyaya gelip, çeşitli olaylarla karşılaşacağını bilmesi mümkün değilse, Cennete gidecek müminin de, orada kavuşacağı nimetleri bilmesi mümkün değildir.
Allahü teâlâ, Cennette, cemal sıfatıyla görünecektir. Mümin, Allahü teâlâyı görünce, cennetteki bütün nimetlerden aldığı zevklerden daha fazla zevke kavuşacaktır. Bir âyet meali:
(Kıyamet günü ışıl ışıl parlayan yüzler, Rablerine bakacaklardır.)[Kıyamet 22, 23]
Yunus suresinin, (Güzel amel edenlere, hüsna [Cennet] ve ziyadesi de vardır) mealindeki 26. âyet-i kerimesindeki ziyade kelimesini Resulullah efendimiz rüyet [Allahü teâlâyı görmek] olarak açıklayıp, (Dolunayı gördüğünüz gibi kıyamette Rabbinizi açıkça görürsünüz) buyurdu. (Buhari)
Bir insanın Rabbimizin kudretiyle yaratılacak nimetleri hayal etmesi asla mümkün değildir. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cennette hiç kimsenin görmediği, işitmediği ve hayal bile edemediği nimetler vardır.) [Müslim]
(Cennet nimetleriyle, dünyadakiler arasında yalnız isim benzerliği vardır.) [Beyheki]
Rüya ile dünya hayatı bile mukayese edilmez. Rüyada gözlerimiz kapalı olduğu halde çok yerleri görürüz. Dilimiz oynamadığı halde konuşuruz. Yani görmemiz gözle, konuşmamız dille değildir. İşitmemiz kulakla, yürümemiz ayakla değildir. Rüyada hükümdar olsak ne çıkar. Az sonra uyanınca, hayal olduğu görülür. İşte dünya hayatı da, rüya gibidir. Asıl hayat olan ahirette hükümdar olmak gerekir. Hadis-i şerifte(İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar) buyuruldu. Nasıl ki, rüyadaki şeyleri bile dünyadaki nimetlerle mukayese etmek uygun değilse, dünyadaki şeyler de, Cennetteki nimetlerle mukayese edilmez.
Allahü teâlânın sonsuz kudretine inananın, Onun bildirdiği her şeye inanması gerekir. Cenab-ı Hak, Cennette hiçbir sıkıntı, üzüntü, pişmanlık, bıkkınlık olmayacağını, Cennet ehline istedikleri her nimetin verileceğini bildiriyor. Cennet nimetleri yanında, dünya nimetleri, onların gölgesi, resmi gibi bile değildir. Ağacın resmiyle kendisi nasıl aynı şey değilse, Cennet nimetleri yanında dünyadakiler de öyledir. Allahü teâlâ, dünyaya mahsus nimetleri, yoktan yarattığı gibi, ahirette de, hatıra, hayale gelmeyen nimetleri yoktan yaratacaktır. Allah için güçlük olmaz. Birkaç âyet-i kerime meali:
(İyilik edenlere, en güzel mükâfat ve daha fazlası vardır. Yüzlerinde keder ve zilletten bir eser yoktur. İşte bunlar Cennette devamlı kalacaklardır.) [Yunus 26]
(İman edip salih amel işleyenler, Firdevs Cennetlerinde sonsuz kalır, oradan hiç ayrılmazlar.) [Kehf 107-108]
(Cennetin neresine bakarsanız bakın, bol nimet ve büyük saltanat görürsünüz.) [İnsan 20]
(Mümin olarak salih amel işleyeni, sıkıntısız güzel bir hayat içinde yaşatacağız. Bunları, yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandıracağız.) [Nahl 97]
(İyi amellerinin mükâfatı olarak, insanları memnun edecek neler hazırlandığını hiç kimse bilemez.) [Secde 17]
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, “Salihlere gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insanın hatırına gelmeyen şeyler hazırladım” buyurdu.) [Buhari]
(Cennete giren ölmez, ebedi yaşar. Hep mutlu olur, üzülmez, ümitsizliğe düşmez, elbisesi eskimez ve gençliği gitmez.) [İbni Ebiddünya]
(Cennet ehli, hiç hastalanmaz ve yaşlanmaz; hiç üzülmez ve hep neşeli olur.) [Müslim]
(Cennet ehlinin aralarında anlaşmazlık olmaz, gönülleri birdir.)[Buhari]
(Cennetinki hariç, her nimet yok olur. Cehenneminki hariç, her kaygı biter.) [İbni Lâl]
(Ancak Cennete giren rahata kavuşur.) [İ. Ahmed]
(Cennete giren, “Bir ata bineyim” derse biner, “uçayım” derse, uçar.) [Tirmizi]
(Hak teâlâ, Cennet ehline “Razı mısınız” buyurur, onlar, “Elbette razıyız, sayısız nimetler ihsan ettin” derler. Sonra “Daha iyisini vereyim mi” buyurur. Cennet ehli “Daha üstünü de mi var” diye sorarlar. “Sizden hep razı olur, size asla gücenmem” buyurur.)[Buhari]
Cennet nimetleri
Mümin için hazır bekleyen cennet,
Akıl almaz nimetlerle doludur.
Günbegün katlanır, çoğalır nimet,
Akıl almaz nimetlerle doludur.
Cennet ehli ölmez, ebedî yaşar,
Hayrete kapılır, görünce şaşar,
Her çeşit ihsanlar dolar da taşar.
Akıl almaz nimetlerle doludur.
Cennette monoton yaşayış yoktur,
Kaybolmaz hiçbir şey, arayış yoktur,
Ayıplayan olmaz, kınayış yoktur,
Akıl almaz nimetlerle doludur.
Rahata kavuşur, cennete giren,
Mest olur solmayan gülünü deren,
Nimete gark olur, Mevla’yı gören,
Akıl almaz nimetlerle doludur.
Hiçbir rahatsızlık, sıkıntı yoktur,
Aranan şey olmaz, hepsi pek çoktur,
Bunları yaratan Cenab-ı Hak’tır.
Akıl almaz nimetlerle doludur.
Üzüntü ve keder asla bulunmaz,
Rahatımız kaçmaz, canımız yanmaz,
Lütuf değişiktir, kimse usanmaz,
Akıl almaz nimetlerle doludur.
Dünya mümin için, benzer zindana,
Müjdeler pek çoktur ehl-i imana,
Cennete girince erer ihsana,
Akıl almaz nimetlerle doludur.
İman ile ölmek büyük ganimet,
Hayal edilemez verilen nimet,
Kıyas edilir mi, zindanla cennet,
Akıl almaz nimetlerle doludur.
Cennet ehli yaşar, hiç hastalanmaz,
Asırlar geçse de, asla yaşlanmaz,
Kötüden, çirkinden, eser bulunmaz,
Akıl almaz nimetlerle doludur.
Cennet ehli, kötü sözler işitmez,
Giydiği eskimez, yediği bitmez,
Aynı yaşta kalır, gençliği gitmez,
Akıl almaz nimetlerle doludur.
Günahkâr mümine, şefaat vardır,
Cennette muazzam saltanat vardır,
Her yönden mükemmel bir hayat vardır,
Akıl almaz nimetlerle doludur.
Namaz, oruç gibi, ibadet yoktur,
Kıskançlık, haset yok, rekabet yoktur,
Her gün bayram olur, saadet çoktur,
Akıl almaz nimetlerle doludur.
Kalblerden geçeni Rabbimiz bilir,
İstenilen şeyler anında gelir,
Önüne her çeşit nimet serilir,
Akıl almaz nimetlerle doludur.
Cennetin her yeri döşeli olur,
Üzüntü yok, herkes, neşeli olur,
Yok yoktur, arayan her şeyi bulur,
Akıl almaz nimetlerle doludur.
Hoca orda, günah işlemek yoktur,
Öyle birbirini şişlemek yoktur,
Kimse kötülenmez, taşlamak yoktur,
Akıl almaz nimetlerle doludur.
Mehmet Ali Demirbaş
Cennet nimetleri
Sual: Cennetin en aşağı derecesinde olana da en yüksek derecedeki çok nimet verilecek mi?
CEVAP
Derece farkı elbette olacak; ama en aşağı derecedeki bile, akla hayale gelmeyecek nimetlere kavuşacaktır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cennetin en aşağı derecesinde olan kişiye, “Ne istersen iste” denecek. O da, hatırından ne geçiyorsa hepsini isteyecek. Ona, “Her istediğinin iki katı sana verilecektir” denecek.) [Müslim]
Bir şeyin gölgesi
Sual: Dünyada gördüğümüz güzel manzaralar, güzel yiyecekler ve içecekler diğer güzellikler Cennette de olacak mı?
CEVAP
Bu dünyadaki güzelliklerin hepsi bir gölgeden, görüntüden ibarettir. Bunlar cennet nimetleri yanında bir şeyin gölgesi gibidir. Bir elma düşünün bir de gölgesini veya resmini düşünün. Gölgesi veya resmi elma yerine geçer mi? İşte dünya meyveleri, dünya nimetleri birer gölge gibidir. Müminler için bunlar, Cennetteki asıllarının müjdecisidir.
Temiz içecek
Sual: Cennette şarap içilecekmiş, bunu anlamadım, nasıl oluyor?
CEVAP
Kur'an-ı kerimde Cennet ehli için, orda, (Tertemiz şarap içerler)buyuruluyor. (İnsan 21)
Cennet ehline verilecek, "Şeraben tahura" diye buyurulan "Temiz şarap"tan maksat, temiz bir içecektir. Türkçesi şurup, meşrubat demektir. Alkollü olan şarapla, rakıyla bir alakası yoktur. Kur'an-ı kerimde alkollü şarabın haram olduğu bildiriliyor. (Maide 90)
Herkes 33 yaşında olacak
Sual: Ahirette herkes, bütün insanlar 30 yaşında oluyorlarmış. Mesela 60 yaşında ölen adam 30 yaşında olacak. 21 yaşında ölsem ben de 30 yaşında mı olacağım?
CEVAP
Herkes 30 değil, 33 yaşında olacaktır. Siz de 33 yaşında olacaksınız.
|
|
Cennette üzüntü ve pişmanlık yoktur
|
Sual: Cennette üzüntü yok denirken, pişmanlığın olduğu söyleniyor. Bu ikisi, birbirine zıt değil midir?
CEVAP
Cennette hiçbir üzüntü, sıkıntı olmadığı gibi, Cehennemdekilerin pişmanlığı gibi bir pişmanlık da yoktur. Cennette monoton bir hayat da yoktur. Hayal bile edilemeyecek nice nimetler olacak, bunlardan alınacak zevk de her an artacaktır. Bunu, dünyadaki nimetlere benzeterek anlamak mümkün değildir.
Cehennem ehli, (Keşke biz de iman etseydik de Cennetteki sonsuz nimetlere kavuşsaydık) diye üzülürler. Cennet ehli ise, daha çok iyilik ibadet etseydik de, daha yüksek derecelere kavuşsaydık temennisinde bulunur. (Ne kadar gafletteymişiz ki, Allah’ı zikretmeden geçirdiğimiz anlar olmuş) derler. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cennet ehli hiçbir şeye pişmanlık duymaz. Yalnız, Allah’ı zikirsiz geçirdikleri vakitler için pişman olurlar.) [Hâkim]
(Kıyamette, fâsık salih herkes pişman olur. Fâsık, fıskı [günahı]bırakıp doğruluk ve takva üzere bulunmadığına; salih ise, daha çok ibadet etmediğine pişman olur.) [Feraid-ül fevaid]
Padişahın biri, gece bir yerden geçerken askerlerine, (Buradaki taşlardan alabilirsiniz) der. Kimi emre uyar az veya çok taş alır, kimi taşın yükünü niye çekeyim diye almaz. Ülkelerine gelince, aldığı taşlara bakarlar ki hepsi kıymetli taşlar. Almayan pişman olduğu gibi, alan da pişman olur. Alan niye daha çok almadım diye pişman olur. Çok alan da niye daha çok almadım diye pişman olur. Elbette çok alanla hiç almayanın pişmanlığı aynı olmaz. Cennette gittikçe artan nimetlere kavuşan insanın pişmanlığı da üzüntü meydana getirmez.
Cehennemi görmek
Sual: Öldükten sonraki dirilmeye, Cennete, Cehenneme inanmayan, Müslümanlara gerici diyen dinsizlerin, Cehennemde nasıl azap çektiklerini ahirette görme imkânı var mıdır?
CEVAP
Elbette vardır. Mutaffifin suresinde iman edenlerin, kâfirlerin çektikleri azapları gülerek seyredeceklerini bildiren âyet-i kerimelerin tefsirinde Hazret-i Kab buyuruyor ki:
(Cennetten, Cehennemi seyretme imkânı vardır. Bir mümin, Cehennemdeki düşmanını görmek istese, [hemen önüne gelir, bir televizyon gibi] düşmanına yapılan azapları görerek sevinir.)[Tibyan]
Cehennemdekileri gören üzülmez mi?
Sual: Bir hadis-i şerifte, (Cennetten, Cehennemi seyretme imkânı vardır. Bir mümin, Cehennemdeki bir zalimi görmek istese, ona yapılan azapları görerek sevinir) buyuruluyor. Cennette üzüntü olmadığı da bildiriliyor. Bir kimse, Cehennemde azap gören zalim ana babasını veya çocuğunu görse üzülmez mi?
CEVAP
Dünya haliyle ahiretinki farklıdır. Bilinmeyenler, bilinenlere kıyas edilemez. Orada nefsimiz olmayacağı için nefisten gelen duygular da olmayacaktır. Tevbe edilen günahlar affolup, ahirette o günahlar unutturulup, hiç hatıra bile getirilmediği gibi, Cehenneme giden yakınlarımız da unutturulur. Üzülecek bir durum meydana gelmez. Allahü teâlânın işinde karışıklık olmaz. (Cennette üzüntü olmaz)buyurduğuna göre, hiçbir şekilde üzüntü olmayacaktır.
Cennette zahmet yoktur
Sual: Cennette sakal olacak mıdır? Sakalımızı orada da tıraş etme zahmeti olacak mıdır?
CEVAP
Cennette erkeklerin sakalı çıkmayacaktır. Ne tıraş olma zahmeti, ne de başka zahmet olacaktır. Mesela tuvalet ihtiyacı da olmayacaktır. Namaz, oruç gibi herhangi bir ibadet de olmayacak, akla hayale gelmeyen nimetlere kavuşulacaktır. Sakalla ilgili iki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cennet ehli sakalsız, siyah kirpikli olacaktır.) [Tirmizi]
(Cennet ehli sürmeli, sakalsız ve Yusuf aleyhisselamın güzelliğinde olacaktır.) [İbni Asakir]
Cennette herkes 33 yaşında olacaktır. Peygamber efendimiz, yaşlı bir kadına, (Cennete kocakarı girmez) buyurunca, kadıncağız ağlamaya başlar. Bunun üzerine, kadına, (Sen o zaman genç olursun) buyurur. (Tirmizi)
Herkes genç olacak
Sual: Çocukken ölenler de, ihtiyar dedeler de, Cennette 33 yaşında genç olacakmış. 33 yaş, pek genç sayılmaz. Niye 20 yaşında değil de 33 yaşında oluyorlar?
CEVAP
Bizim peygamberimizin ümmetinden çok az kimse yüz yaşını geçebiliyor. Eski ümmetler, bin yaşından fazla yaşıyorlardı. 33 yaş, onların yanında çok küçük sayılırdı. 33 yaş, küçüklere büyük bir yaş gibi geliyorsa da, bizim gibi yaşlılar için genç yaşıdır. Bir diğer husus da, orada herkes en güzel, en yakışıklı olacaktır. Gerek yaş yönüyle, gerekse başka yönden, Cennette hiçbir üzüntü ve sıkıntı olmayacaktır.
Cennette evlilik vardır
|
Sual: Cennette evlilik var mıdır?
CEVAP
Evet, vardır, ama nasıl olduğu belli değildir. Çünkü orada nefs yoktur. İslam âlimleri buyuruyor ki:
Dünyada olan şeyler birer görüntüdür. Her görüntünün bir de aslı olur. Asıl olmadan görüntü meydana gelmez. Dünyadaki şeylerin hepsinin asılları, gerçekleri Cennette vardır.
Bir kimse rüyada çeşitli meyveler yese, uyanınca bunun gerçek olmadığını anlar. Cennete giden insan da, dünyadaki şeyleri böyle hayal gibi görür, hakiki şeylere kavuşur. Dünyadaki şeyler, Cennettekilerin gölgesi, sureti gibidir. Hadis-i şerifte, (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar) buyuruldu. Ölüp ahirete gidince dünyadakiler, rüyada görülenler gibi olacaktır. Bir hadis-i şerif meali:
(Cennet nimetleriyle, dünyadakiler arasında yalnız isim benzerliği vardır.) [Beyheki]
İki günü aynı olan ziyandadır buyuruluyor. Ahirette de her gün nimetler artacaktır. Her gün aynı şeylerden farklı ve daha fazla zevkler alınacaktır. Yine her gün farklı şeylerle, farklı nimetlerle karşılaşılacaktır. Allahü teâlânın gücünden şüphe edilmez. İnsan, bilmediği şeyleri, bildiği ile mukayese etmeye çalışıyor. Hâlbuki bilinmeyen şey, bilinen şeye kıyas edilmez. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Dünya, ana rahmine göre Cennet, Cennete göre ise çöplük gibidir.) [M.Name]
Çöplükle Cennet mukayese edilir mi? Ana rahmindeki bir çocuğun, nasıl ki, dünyaya gelip, çeşitli olaylara karşılaşacağını bilmesi mümkün değilse, Cennete gidecek müminin de, orada kavuşacağı nimetleri bilmesi mümkün değildir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cennette işitilmeyen ve hayal bile edilemeyen nimetler vardır.)[Müslim]
Evliliğin de hakikisi orda olacaktır. Herkese eşi, çok güzel görünecektir. Benim eşimden daha güzeli, daha yakışıklısı yok diyecektir. Orada diğer zevkler gibi, evlilik zevkleri her gün artacaktır. Sonsuza kadar böyledir. Cennette evliliğin olacağı âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle sabittir. Kur’an-ı kerimde iyilere verilecek nimetler bildirilirken mealen buyuruluyor ki:
(Bunun yanı sıra biz onları, sürmeli gözlü [ceylan gözlü] hurilerle evlendiririz.) [Duhan 54]
(Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yarattık; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini aynı yaşta kıldık.) [Vakıa 35-38]
(İçlerinde huyu güzel, yüzü güzel kızlar vardır.) [Rahman 70]
(Takva sahipleri için bahçeler, üzüm bağları, tomurcuk göğüslü aynı yaşta kızlar, içecek dolu kâseler vardır.) [Nebe 31-34]
(Yanlarında güzel bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş, iri gözlü eşler vardır. Onlar, gün yüzü görmemiş bembeyaz yumurta gibidir.) [Saffat 48-49]
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Rabbine itaat edip, kocasının hakkını ödeyen, ona hıyanet etmeyen kadınla şehit arasında, bir derece fark kalır. Kocası güzel ahlaklı bir mümin ise, onun kocası olur. Kocası uygun birisi değilse, Cennette Allahü teâlâ onu bir şehitle evlendirir.)[Taberani]
(Şehit, Cennette bir huri ile evlendirilir.) [İ. Ahmed]
(Cennet kızlarından biri dünyaya gelse, yerle gök arası güzel koku ile dolar ve ikisinin arasını aydınlatırdı.) [Buhari, Müslim]
Çocuk veya bekâr olarak ölenler de Cennette evlenecektir. Herkes aynı yaşta olacaktır.
Hangisiyle beraber olacak?
Sual: Cennette herkes eşi ile beraber olmayacak mıdır? Bir de iki evlenen kadının durumu nasıl olacak? İlk kocasını veya ikinci kocasını daha çok seviyorsa, kadına tercih hakkı yok mudur?
CEVAP
İkisi de Cennetlik olursa herkes genelde eşi ile olacaktır. Ümm-i Habibe validemiz, kocası öldükten sonra, birisi ile evlenen, ondan da ayrılıp başka bir erkekle evlenen kadın, ahirette bu üç kişiden hangisi ile evlenecek diye bir suali sorunca, Resulullah efendimiz (Böyle bir kadın, serbesttir. Hangi kocası güzel huylu ise ahirette onunla olur. Güzel ahlak sahibi olan, dünya ve ahiret iyiliğine kavuşur)buyurdu. Demek ki, kadın, üç kişiden hangisini daha çok seviyorsa, onunla beraber olur. Üçünü de istemiyorsa, hiçbirisi ile beraber olmaz. Cennette üzüntü yoktur. Çocuk veya bekâr olarak ölenler de Cennette evlenecektir. Herkes aynı yaşta olacaktır.
Bekâr olanlar
Sual: Ölünce Cennete evli olarak gidenlere huri verilecekmiş, bekâr olanlar ne oluyor?
CEVAP
Dünyadaki evlilikler sona eriyor. Yani herkes oraya bekâr olarak gidiyor. Evli gittiği halde eşi imansız olarak ölmüşse Cehenneme gider ve ebedi orada kalır.
Cennet ehlinin hepsine hizmet edecek huriler, gılmanlar verilecektir. Bekâr kimse kalmayacaktır.
|
Ahirette rahmet Müslümanadır
|
Sual: İtikadı düzgün Müslümanlar, Cehenneme hiç girmez diyorlar doğru mudur?
CEVAP
Evet doğrudur. Cehenneme hiç girmez demek, girse de azap görmez demektir. Müminin nuru, narı [ateşi] söndürecektir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ümmetime Cehennemin sıcaklığı, hamam sıcağı gibi olacaktır.)[Ebu Nuaym]
Dünyadan imanla yani Müslüman olarak ayrılan herkes Cennete gidecektir. Allahü teâlânın rahmeti gazabını aştı. Üç âyet meali:
(De ki, ey çok günah işlemekle haddi aşan kullarım, Allah’ın rahmetinden [bizi affetmez diye] ümidinizi kesmeyin! Çünkü Allah, [iman ehlinin] bütün günahlarını hiç şüphesiz affeder. Elbette O, sonsuz mağfiret ve nihayetsiz merhamet sahibidir.) [Zümer 53]
(Kötülük eden, nefsine zulmeden, af dilerse, Allah’ı çok affedici, çok merhametli bulur.) [Nisa 110]
(Allah şirk hariç, bütün günahları, istediği kimselerden affeder.)[Nisa 48]
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(İşlediği günahı, Allah’ın bildiğine inanan, tevbe etmese bile, Allah onu affeder.) [Taberani]
(Allah’ın rahmetinin çokluğunu kâfir bilseydi, Cennetten ümit kesmezdi.) [Buhari, Müslim]
(Ömründe bir defa Allahü teâlâyı anan veya Ondan korkan Cehennemden çıkar.) [Tirmizi]
(Cebrail “mümin olarak ölen herkes Cennete girer” dedi. "Zina ve hırsızlık eden de Cennete girer mi?" dedim. “Evet” dedi. Üç defa sordum. "Evet şarap içse de Cennete girer" dedi.) [Tirmizi]
(Eğer Allahü teâlânın affının çok olduğu bilinseydi, hiç kimse günahtan çekinmezdi.) [Nesefi]
(Allahü teâlâ, kullarına bu kadının çocuğuna olan merhametinden daha merhametlidir.) [Buhari]
(Günah işlemeyen olsaydı, Allahü teâlâ günah işleyecek kimseler yaratır, sonra onları affederdi. Çünkü Allahü teâlâ, çok affedici, çok merhametlidir.) [Taberani]
(Allahü teâlâ, hiç kimsenin hatırına gelmeyecek şekilde, günahkârları affeder.) [Beyheki]
(Havf ve reca arasındaki mümin, umduğuna kavuşur, korktuğundan emin olur.) [Tirmizi, İbni Mace] (Havf, Allah’ın azabından korkmak, Reca, Allah’ın rahmetini ümit etmek.)
(Ümmetim hariç, her ümmetin bir kısmı Cennette, bir kısmı Cehennemdedir.) [Deylemi]
(Allah’ı Rab, beni de Peygamber bilene, Cehennem haram olur.)[Hakim]
(Ümmetim, ümmeti merhumedir, mukaddestir, mübarektir, kıyamette onlara azap yoktur. Azapları ancak dünyada aralarındaki fitnelerledir.) [Taberani, İbni Asakir]
Bu vesikalar gösteriyor ki, küfür hariç, mümin ne kadar büyük günah işlerse işlesin, affa ve şefaate kavuşarak Cehenneme girmez, girse bile ona hamam sıcaklığı gibi olur.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kelime-i tevhidi söyleyip, bunun manasını kabul eden Müslüman, Muhammed aleyhisselam, Allahü teâlânın Peygamberidir, her sözü doğrudur, ona uygun olmayanlar yanlıştır, kötüdür diye inanırsa ve son nefesinde de böyle ölüp, ahirete, bu iman ile giderse, küfür pislikleri varsa, onların cezasını çektikten sonra Cennete gider. Yani kâfirlere mahsus olan âdetlere ve bayramlara katılır, kâfirlerin mukaddes bildikleri günlerinde ve gecelerinde, onların yaptıklarını yaparsa muhakkak Cehenneme girer; ama kalbinde zerre kadar imanı olduğu için, Cehennemde sonsuz kalmaz. Küfür pislikleri temizleninceye kadar azap çekip sonunda Cehennemden çıkar.
İmanla ölen ve küfür pisliği olmayan her günahkâr Müslümanın yerine bir kâfir yanacaktır. Bu husustaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:(Bu ümmet rahmete kavuşmuştur. Azapları dünyada ve birbirlerindendir. Kıyamette her Müslüman için bir müşrik ayrılır,“Bu senin Cehennemden fidyendir” denir.) [İbni Mace]
(Ümmetim, mağfiret olunmuştur. Dünyadaki sıkıntıları onlara kefarettir. Kıyamette her Müslümana bir Yahudi veya Hıristiyan verilir, “Bu ateşten senin fidyendir” denir.) [Taberani]
(Kıyamette, her Müslümana bir kâfir verilir, “Bu senin ateşten fidyendir” denir.) [Müslim]
(Ümmetim, ümmeti merhumedir, mukaddestir, mübarektir, kıyamette onlara azap yoktur. Azapları ancak dünyada aralarındaki fitnelerledir.) [Taberani, İbni Asakir]
(Kıyamette bütün Müslümanlar secde halinde iken, onlara denir ki: “Başınızı kaldırın, küfür ehlinden sayınız kadar size karşılık fidye kıldık.”) [İbni Mace]
(Kıyamette bir melek, bir kâfirle gelir. Mümine ”Şu kâfir, ateşe karşı fidyendir” der.) [Hakim]
(Ümmetime ahirette azap yoktur. Kıyamette onlar yerine bedel olarak bâtıl din ehlinden bir kâfir verilir. Bu onların Cehennemden fidyesidir.) [Hatib, İbni Neccar]
Bir hasta ziyaretine gitmiştim. Ölüm halinde idi. Kalbine teveccüh ettim. Kalbi kararmış idi. Uğraşmama rağmen o zulmet temizlenmedi. Nihayet, o siyahlıkların, kâfirlik bulaşıklıkları ve sıfatları olduğu ve küfür ile olan bağlılığından olduğu anlaşıldı. O zulmetlerin ancak, küfrün cezası olan, Cehennem ateşi ile temizleneceği anlaşıldı; fakat kalbinde zerre kadar iman nuru da görüldüğünden, bunun sayesinde cezasını çektikten sonra Cehennemden çıkarılacaktır. Cehennem azabı küfür için ve küfür sıfatları ve bulaşıklıkları içindir.
Küfürden kaçınan, iman sahiplerinin yaptıkları büyük günahlar, ya imanları hürmetine, Cenab-ı Hakkın merhameti ile veya kalb ile tevbe ve dil ile istiğfar ederek ve beden ile hayırlı bir iş yaparak veya şefaate kavuşmaları ile af olunur. Günahta kul hakkı varsa, hak sahibi ile helalleşmek lazımdır. Böyle af olmayanlar, dünya sıkıntıları ve dertleri ile veya son nefeste can verirken, çekecekleri zahmetler ile temizlenir. Bunlarla da temizlenmezse, bazıları kabir azabı çekmekle affa kavuşur. Bazıları ise, kabir azabı ve sıkıntıları ve kıyamet gününün şiddetleri ile af olunup, günahları biter ve Cehennem azabı ile temizlenmeye lüzum kalmaz. Küfürden başka günahlara Cehennemde azap olunacağını bildiren haberler, hep bu günahlarda küfür bulaşıklığı olduğu içindir. Mesela, günahı hafif görerek, önem vermeyerek işlemek, İslam dininin emirlerini aşağı görerek, namaz kılmamak ve günah yapmak gibi küfür bulaşan günahlardır. (1/266)
Cennete gitmek için Müslüman olarak ölmek lazımdır. Müslümanları Müslüman oldukları için sevmek, kâfirleri kâfir olduğu için sevmemek lazımdır. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(İslam’dan başka din arayan, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.)[Al-i İmran 85]
Hamam sıcaklığı
Sual: (Ümmetimin müminlerine, Cehennemin sıcaklığı hamam sıcağı gibi olacaktır) hadis-i şerif, günahkâr olan her mümin için mi bildirilmiştir? İstisnası var mıdır?
CEVAP
İstisnasız her mümin içindir. Cehennemin şiddetine göre, hamam sıcaklığı gibidir.
İmam-ı Rabbani hazretleri, itikadı doğru olan yani küfür pisliği olmayan müminlerin, günahkâr olsa da, Cehenneme hiç girmeyeceğini bildirmektedir. (1/266)
|
Cennet kapıları açılır
|
Sual: Bir hadiste, (Ramazanda Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır) deniyor. Cennetin kapıları açılır, Cehennemin kapıları kapanır ne demektir? Bir iyilik yapınca da Cennetin kapısını açtın deniyor. Cennetin kapısı kapalı da, biz mi açıyoruz?
CEVAP
Biz açmıyoruz, amelimize göre açılıyor. İman edip salih amel işleyenlere Cennetin kapıları açılır, kâfirlere ise Cehennem kapıları açılır. Müslüman birisine Cennetin kapısını açtın demek, Cennete girmeye vesile olacak iş yaptın, Cennete girmeye layık oldun, demektir.
Bu tür teşvik edici, müjde veren hadis-i şerifler, itikadı düzgün Müslümanlar içindir. Kâfirler Müslüman olmadıkça, ne yaparlarsa yapsınlar Cennete giremezler.
Cennetin kapıları ne zaman açılır, yani insan Cennete girmeye ne zaman layık olur? Hangi işleri yapınca Cennete girebiliriz? Bu konudaki hadis-i şerif meallerinden bazıları şöyledir:
(Receb ayında 7 gün oruç tutana, Cehennem kapıları kapanır. 8 gün oruç tutana Cennetin 8 kapısı açılır.) [Taberani] (Bugünlerde oruç tutanın Cennete gidebileceği bildiriliyor.)
(Namaz kılmaya duran kimseye Cennet kapıları açılır.) [Taberani] (Namaz kılanın Cennete gideceği bildiriliyor.)
(Cuma, Pazartesi ve Perşembe günleri Cennetin kapıları açılır.)[Müslim] (Bugünler daha çok ibadet edilmesi tavsiye ediliyor.)
(Besmele ile başlayıp, güzelce aldığı abdest esnasında her uzvu yıkarken, kelime-i şehadet okuyana ve abdestten sonra da,(Allahümme ec'alni minettevvabine vecalni minel mütatahhirin) diyene Cennetin sekiz kapısı açılır. Dilediği kapıdan içeri girer.) [Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, Hâkim] (Sünnetlerine, müstehablarına riayet ederek alınan abdest ve okunan duaların, o kimseyi Cennete götürebileceği bildiriliyor.)
(İlim öğrenmek için evinden çıkana Cennette bir kapı açılır.)[İ.Asakir] (Müslümanlara faydalı olmak için, Dine uygun ilim öğrenenlerin Cennete girebileceği bildiriliyor.)
(Allah rızası için ana babasına muti olarak sabahlayana Cennetten iki kapı açılır. Ana babadan biri varsa bir kapı açılır.) [ İ. Asakir] (Ana babasını dine uygun şekilde razı eden Müslüman evladın, Cennete gidebileceği bildiriliyor.)
(Beş vakit namaz kılan, Ramazan orucunu tutan, zekâtını veren ve yedi büyük günahtan kaçınana, Cennetin bütün kapıları açılır, selamet ve emniyet içinde gir denilir.) [Nesai] (Farzları yapıp haramlardan kaçan Müslüman’ın Cennete girebileceği bildiriliyor.)
(Hâ-mim’ler yedidir. Cehennemin kapıları da yedidir. Her biri, Cehennemin bir kapısına gelir, “Ya Rabbi, bana inanıp da beni okuyanı bu kapıdan sokma!” der.) [Beyheki] (Kur’an-ı kerimde bahsedilen âyetleri okuyanın Cennete gidebileceği bildiriliyor.)
(Doğru olun. Doğruluk, Cennet kapılarından bir kapıdır. Yalandan sakının. Yalan, Cehennem kapılarından bir kapıdır.) [Hatib] (Doğru olanların Cennete, yalancıların Cehenneme gidebileceği bildiriliyor. Böyle ifadeler, zikrül cüz, irâdetül kül cinsindendir. Yani meselenin bir veya bir kısmı bildirilir, tamamı kast edilir. Kâfir de doğru söyleyebilir, ama kâfir doğru söylese de Cennete girmez, Müslüman yalan söylese de Cennete sonunda muhakkak girer.)
|
Müslümanlar Cehenneme girecek mi?
|
Sual: Müminun suresinin (Tartıları hafif gelenler, kendilerine yazık edendir, cehennemde ebedi kalırlar) mealindeki 103. ayeti, Cehenneme giren Müslümanların da ebedi cehennemde kalacağını göstermiyor mu?
CEVAP
Hayır, Cehennemde temelli kalan, kâfirlerdir. Günahı çok Müslümanlar, affa ve şefaate kavuşamazsa, cezası kadar Cehennemde kalacaktır. Bu, yanlış düşünce meal okumanın, Kur’an-ı kerime kendi görüşüne göre mana vermenin neticesidir.
Herkes Cehenneme girecek, kimi hiç azap çekmeden çıkacak; kimi az, kimi çok, kimi de sonsuz olarak kalacaktır. Bir âyet-i kerime meali:
(İçinizde Cehenneme uğramayacak hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin hükmüdür. Allah’tan sakınanları oradan kurtarır; zalimleri [kâfirleri] de dizüstü çökmüş olarak orada bırakırız.)[Meryem 71, 72]
(İman edip de imanlarını şirkle bulaştırmayanlar, Cehennemde ebedî kalmaktan emindirler. Onlar için, bu korku yoktur) [En’am 82]
Cehenneme girip, oradan çıkan kimse, ebedi Cennetliktir. Bir âyet-i kerime meali de şöyledir:
(Her insan ölümü tadacaktır. Kıyamet günü, ecirleriniz size mutlaka ödenecektir. Cehennem ateşinden uzaklaştırılıp Cennete sokulan kimse artık kurtulmuştur.) [Âl-i İmran 185]
Âyet-i kerimeleri açıklayan Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Allahü teâlâ iman sahiplerine, Cehennemde, günahları kadar azap eder. Sonra imanları sebebiyle ebedi olarak Cennete sevk eder.) [Ebu Nuaym]
(Kalbinde zerre kadar imanı olan Cehennemde sonsuz olarak kalmayacak, Cehennemden çıkarılacaktır.) [Buhari, Müslim]
(Cehennem ehlinin bir kısmı ne ölür, ne azaptan kurtulur, ne de hayata kavuşur. Bir kısmı da, ölür kömür halini alır. O zaman şefaat izni çıkar. Onlar Cennet kıyılarına kadar getirilir, Cennet ehline “Bunları hayat ırmaklarında yıkayın” denir. Yıkandıktan sonra yeni bitmiş taze ot gibi hayat bulurlar.) [Müslim, İbni Mace, Darimi]
(Tevhid ehlinden bazıları günahları sebebiyle Cehenneme girince, puta tapanların onlara, “Allah’a inanmanız size yarar sağlamadı” demeleri üzerine, Allahü teâlâ gazap eder. İman ehlini Cehennemden çıkarıp hayat ırmağında yıkatır. Temiz halde Cennete girerler.) [Ebu Nuaym]
(İyi kötü herkes Cehenneme girer. Yalnız mümine, serin ve selamet olur, İbrahim’e ateşin serin olduğu gibi. Allah takva ehlini kurtarır, zalimleri ise orada yüzüstü bırakır.) [İbni Mace]
(Şefaat etmeye devam ederim ve şefaatim de kabul olunur. Ya Rabbi lâ ilahe illallah Muhammedün Resulullah diyen herkese şefaatimi kabul et derim. Böylece zerre imanı olan hiç kimse Cehennemde kalmaz.) [Deylemi]
(Sayısız insan Cehenneme girer. Bana da şefaat izni verilir. Secdeye kapanıp şefaat isterim. O zaman “Kaldır başını, şefaatin kabul olundu” buyurulur.) [Taberani]
(Vallahi Cehenneme giren mümin, orada 80 yıl kalmayınca çıkamaz.) [Deylemi]
İmam-ı Rabbani hazretleri de, (İman ehli, günahları dolayısıyla Cehenneme girince yüzleri kara olmaz ve zincire vurulmaz. Cezalarını çekince Cehennemden çıkarılır) buyurdu. (2/67)
|
|
Cehennemle korkutmak
|
Sual: Kâfirleri Cehennemle korkutmanın faydası olmayacağı Kur’anda bildirilirken, hocaların Cehennemin sonsuz azabından bahsetmesinin sebebi nedir?
CEVAP
Evet, Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kâfirleri [azapla] korkutsan da, korkutmasan da fark etmez; çünkü inanmazlar.) [Bekara 6]
Tefsirlerde, kâfirler açısından fark etmese de, Peygamber efendimizin vazifesi olan emr-i marufu ve nehy-i münkeri yapması gerektiği bildirilmektedir. Bu âyet-i kerime, sonsuz olan Cehennem azabının dehşetinden bahsetmeyin demek değildir. Öyle olmuş olsaydı, Allahü teâlâ, Cehennemin sonsuz, azabının da çok şiddetli olduğunu sık sık tekrar etmezdi.
(Kâfirlerin temelli kalacakları Cehennemin azabı çok şiddetlidir)mealinde birçok âyet-i kerime vardır. Ayrıca Peygamber efendimiz müminler için müjdeleyici, kâfirler için korkutucu [ikaz edici] olarak gönderilmiştir.
Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:
(Ey nebi, biz seni [inanıp inanmayanlar ve iyi amel edip etmeyenler için] bir şahit, [inananlara Cenneti] müjdeleyici ve [inanmayanları Cehennemle] korkutucu olarak gönderdik.) [Ahzab 45]
Dinimizin temeli, imanı, farzları ve haramları öğrenmek ve öğretmektir. Allahü teâlâ, peygamberleri bunun için göndermiştir. Gençlere bunlar öğretilmediği zaman, İslamiyet yıkılır, yok olur. Allahü teâlâ, Emr-i maruf yapmayı emrediyor. Yani, benim emirlerimi bildiriniz, öğretiniz buyuruyor. Nehy-i münker yapmayı da emrederek, yasak ettiğini bildirdiği haramların yapılmasına razı olmamamızı istiyor.
Âyet-i kerimelerde mealen buyuruluyor ki:
(Kendinizi ve aile efradınızı Cehennem ateşinden koruyun!)[Tahrim 6]
(İçinizde, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir cemaat bulunsun. İşte bunlar, kurtuluşa erenlerdir.) [Âl-i İmran 104]
Mümine nasihat kâr eder. Cehennem azabının şiddeti bildirilmeli ki, müminler kâfirliğe özenmemelidir. Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:
(Nasihat et, çünkü nasihat, müminlere elbette fayda verir.)[Zariyat 55]
Soğuk Cehennem (Zemheri)
|
Sual: Ateistler, (İslamiyet sıcak bölgede olduğu için insanlar ateş ile korkutulmuştur. Kutuplarda gelseydi, soğuk azaplardan bahsedilirdi. Şimdi din kitaplarında niye soğukla azaptan bahsedilmiyor) diyorlar. Bazı kimseler de (Şeytan ateşten yaratıldığı için Cehennem ateşi onu yakamaz, onun için şeytan, açıkça meydan okuyor) diyorlar. Yine bir zat da, (Kâfir, yaptığı kötü amellerle cezayı hak etmiş ise de, bu amellerinin cezasını çektikten sonra, zamanla ateş ile ülfet peyda eder ve artık ateş ona azap edemez) diyor. Bu konuda dinimizin hükmü nedir?
CEVAP
Önce şunu bilmek gerekir. Allahü teâlânın kudreti sonsuzdur. Kudreti sınırlı olan ilah olamaz. Allahü teâlâ kâfirlere azap etmekten aciz değildir. Kâfirlerin azapları hafiflemez, aksine artar. Bu konudaki âyetlerden birkaçının meali şöyledir:
(Onların azapları hiç hafifletilmez.) [Bekara 86]
(Orada temelli kalırlar, azapları hafifletilmez ve geciktirilmez.)[Al-i İmran 88]
(Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti kâfir olarak ölenlerin üzerinedir. Lanette temelli kalırlar, azapları da hafifletilmez ve geciktirilmez.) [Bekara 161, 162]
(Onların azapları hafifletilmez ve tehir de edilmez.) [Nahl 85]
(Kâfirler öldürülmez ki ölsünler, Cehennemdeki azapları da hiç hafifletilmez.) [Fatır 36]
(Ateşte olanlar, Cehennemin bekçilerine: “Rabbinize yalvarın da hiç değilse bir gün, azabımızı hafifletsin” derler. Halbuki kâfirlerin yalvarması boşunadır.) [Mümin 49,50]
(Orada devamlı kalırlar, azapları hafifletilmez, kurtuluş ümitleri de yoktur.) [Zuhruf 75]
Cehennem azabı sadece ateş değildir. Birçok azap çeşitleri vardır. Birkaçı şöyledir:
1- Soğukla azap,
2- Yılan akrep gibi hayvanların sokması,
3- Başına topuzlarla vurmak,
4- Aç bırakmak,
5- Zakkum yedirerek bağırsakları parçalamak,
6- Vücutları büyültülerek azabın şiddetlendirilmesi,
7- İrinli su içirmek,
8- Gayya kuyusuna atmak,
9- Uçurumlardan yuvarlamak,
10- Zifiri karanlıkta azap,
11- Büyük azap veren pis kokulara maruz bırakmak,
12- Azapların her gün katlanarak çoğaltılması,
13- Sonsuza kadar azap edilmesi.
Kadı zade Ahmed efendi buyuruyor ki:
Cehennemde bir yere Zemherir veya Zemheri denir. Çok soğuk Cehennemdir. Soğukluğu pek şiddetlidir. Bir an dayanılmaz. Kâfirlere, bir soğuk bir sıcak, sonra soğuk sonra sıcak Cehenneme atılarak, azap yapılacaktır. (Amentü şerhi)
Cehennemde çok soğuk Zemheri azapları bulunduğu, Kimya-i saadet ve Dürret-ül-fahire kitabında yazılıdır. Buhari, Müslim, İbni Mace ve diğer hadis kitaplarında, yazın sıcaklığı sıcak Cehennemin nefesinden, kışın soğukluğu da Zemheri Cehennemin nefesinden olduğu bildiriliyor. Reşahat kitabında da, (Zemheri denilen soğuk Cehennemin azabı çok şiddetlidir) deniyor.
İlk insan topraktan, diğer insanların bedenleri toprak maddelerinden meydana geldi. Ama insan, et ve kemiktir, toprak değildir. Şeytan da ateş ve havadan yaratılmışsa da ateş ve hava değildir. (Eşbah)
Allahü teâlânın, şeytana soğuk Cehennemde de, sıcak Cehennemde de azap etmeye elbette gücü yeter. Aciz insanın yaptığı demir testere demiri kestiği gibi, ateş de ateşi yakar. Bugün fen ilmine vakıf olanlar, cisimlerin elementlerden meydana geldiğini bilir. Mesela, yanıcı hidrojen gazı ile yakıcı oksijen gazının terkibiyle su meydana gelmektedir. Su ise, kendini meydana getiren oksijen ve hidrojene hiç benzememektedir. İnsan topraktan, cin ve şeytan da ateş ve havadan yaratıldığı halde, yaratılış maddelerine benzemez.
Kur’an-ı kerimin bir çok yerinde, (Ve hüve ala külli şey’in kadir =Onun her şeye gücü yeter) buyuruluyor. İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Göklerin ve yerin hükümranlığının Allah’ın olduğunu elbette bilirsin. O dilediğine azap eder, dilediğini bağışlar. Allah her şeye kadirdir.) [Maide 40]
(Allah, sana bir sıkıntı verirse, Ondan başkası gideremez. Sana bir iyilik verirse, onu başkası engelleyemez. O, her şeye kadirdir.) [Enam 17]
Cehennem azapları çeşit çeşittir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Yakıtı insan ve taş olan ateşten sakının. O ateş kâfirler için hazırlanmıştır.) [Bekara 24]
(Zakkum ağacı, günahkârların yemeğidir. O, karınlarda maden eriyiği gibi, suyun kaynaması gibi kaynar. “Suçluyu yakalayın, Cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün” denir.) [Duhan 43-48]
(Elbette zakkum ağacından yiyeceksiniz. Karınlarınızı onunla dolduracaksınız; kaynar sudan içeceksiniz; susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz. İşte ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur!) [Vakıa 52-56]
(Cehennemde ona irinli su içirilir! O suyu yudumlar, ama yutamaz. Ölüm [öldürücü azap] ona her yönden gelirse de, ölüp kurtulamaz, arkasından çetin bir azap gelir.) [İbrahim16,17]
(Âyetlerimizi inkâr edenleri ateşe sokarız; onların derileri yandıkça, daha fazla acı duymaları için derilerini değiştiririz. Allah güçlü ve hakîmdir!) [Nisa 56] (Onların derileri değişmese de Allahü teâlânın azap etmeye gücü yeter. Ancak yeni deriler yaratarak azap edecektir.)
(Onların azaplarını kat kat artıracağız.) [Nahl 88] (Cennette, müminlere nimetleri her gün kat kat artırıldığı gibi, Cehennemde de kâfirlere her gün azapları katlanır. Katlanarak çoğalan azaplar sonsuza kadar böyle devam eder. Bu Allahü teâlâ için güç bir şey değildir. Ol demesi yeterlidir.)
(Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insan ve taş olan ateşten koruyun.)[Tahrim 6] (Düşünün, taşı yakan ateş, deri ile ülfet mi kurar?)
Bu âyeti dinleyen bir genç, bu nasıl taş diye sorunca, Resulullah efendimiz, (O taşlardan biri bir dağ üstüne atılsa, bütün dağlar[bütün dünya] kül olur) buyurdu. (İbni Ebiddünya)
Yukarıdaki âyet-i kerimeleri açıklayan hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Kâfirler, Cehennemde isteklerinin hiç birisi karşılanmayınca,“Ya Malik, Rabbin hiç değilse canımızı alsın” derler. O da “Siz ölmeden, hep böyle azapta kalacaksınız” der.) [Tirmizi] (Zuhruf suresinin 77, Mümin suresinin 49,50 âyetleri de aynı mealdedir.)
(Cehennemliklere ateş dokununca, yakıp kömür eder.) [Müslim]
(Cehennemden bir damla su gelse, dünyayı zehir eder.)[Beyheki]
(Cehennem yılanının soktuğu kâfirin bütün etleri dökülür. Cehennem akrepleri kâfiri soktuğunda, zehrinin acısı, Cehennem ateşini unutturur.) [Hâkim]
(Cehennem halkının yiyeceği olan zakkumdan bir damla, sulara karışsa, hepsini zehirler, içilmez hale getirir. Ya bütün yiyecekleri zakkum olanların halini düşünün.) [Hâkim, Tirmizi]
(Cehennemde yılanın soktuğu kimse, 70 yıl acısını çeker.) [İ. Ahmed, Taberani, Hâkim]
(Cehennemin demir topuzuyla, bir dağa vurulsa, dağ parçalanır kül haline gelir.) [Hâkim]
(Cehennemden birisi dünyaya gelse, onun korkunç görünüşü ve saçtığı pis kokudan herkes ölür.) [İbni Ebiddünya]
(Kâfirin bir dişi, Uhud dağı kadar büyük olacaktır.) [Müslim]
(Kâfirin iki omuz arası at ile gidilen üç günlük yol kadar uzun olacaktır.) [Buhari]
Yukarıdaki âyet-i kerime ve hadis-i şerifler, Allahü teâlânın her şeye gücü yeteceğini, azap etmekten aciz olmadığını, kâfirlere, artırarak sonsuza kadar çeşitli şekillerde azap edeceğini göstermektedir. Bazı şeylere güç yetiremeyen, ilah olamaz. (Deri ateşle ülfet eder, artık ateş yakmaz) sözü bir veli tarafından ilhamla söylenmişse, söyleyen mazur olur, ancak ona uyanlar ve inananlar felaketten kurtulamaz. Çünkü ilham dinde senet değildir.
Dondurucu soğuk
Sual: İnsan suresinin, (Müslümanlar Cennette koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar; orada ne yakıcı sıcak görülür, ne de dondurucu soğuk) mealindeki 13. âyeti Cenneti anlatmaktadır. Bu âyet Cehennemde ateşin ve dondurucu soğuğun olduğunu işaret etmiyor mu?
CEVAP
Âyete biz mana veremeyiz. Ancak İslam âlimleri, adı Zemheri olan çok şiddetli soğuk bir Cehennemin olduğunu bildiriyorlar. Kütüb-i sittede bulunan bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Allahü teâlâ ateşe iki defa nefes almaya izin verdi. Biri yazın, biri kışın. Yazın en şiddetli sıcağı ile kışın zemheri soğuğu onun iki nefesidir.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Nesai]
Şeytana azap
Sual: Ateşten yaratılan şeytan, Cehennemde azap görebilir mi?
CEVAP
Hâşâ Allah, şeytana azap vermekten aciz midir? Kitaplarda bildiriliyor ki:
Cehennemin bir bölümüne Zemherir denir. Yani soğuk Cehennemdir. Soğukluğu pek şiddetlidir. Bir an dayanılmaz. İmansızlara bir soğuk, bir sıcak, sonra soğuk, sonra sıcak Cehenneme atılarak şiddetli azap yapılacaktır. (Feraid-ül fevaid)
Cehennemde soğuk Zemherir azaplarının bulunduğu, imam-ı Gazali hazretlerinin Kimya-i Saadet ve başka kitaplarında da bildirilmektedir. İlk insan topraktan yaratıldı. Diğer insanların bedenleri toprak maddelerinden meydana geldi. Fakat insan, et ve kemiktir, toprak değildir. Cin de böyledir. Ateş ve havadan meydana gelmişse de, ateş ve hava değildir. Şeytan da ateş ve havadan yaratılmışsa da ateş ve hava değildir. (Akâm-il-Mercân)
Allahü teâlânın kudreti sonsuzdur. Aciz değildir. Şeytana soğuk Cehennemde de, sıcak Cehennemde de azap eder. Demir testere demiri kestiği gibi, ateş de ateşi yakar. Allahü teâlâ için hiçbir güçlük yoktur. Cehennem ateşi o kadar şiddetlidir ki, dünyaya bir kıvılcım gelse, her şeyi yakıp kül eder. (Tergib)
Bugün fen ilmine vakıf olanlar, cisimlerin elementlerden meydana geldiğini bilir. Mesela, yanıcı hidrojen gazı ile yakıcı oksijen gazının terkibiyle su meydana gelmektedir. Su ise, kendini meydana getiren oksijen ve hidrojene hiç benzememektedir. İnsan topraktan, cin ve şeytan da ateş ve havadan yaratıldığı halde, yaratılış maddelerine benzemez.
Kısacası Allahü teâlâ, zalimlerin cezasını vermekten aciz değildir. Soğukla cezalandırdığı gibi, ateşle veya başka bir şeyle de cezalandırır. Cehennemde azap sadece ateşle değildir. Çeşitli azap şekilleri vardır.
|
Kâfir çocukları Cennete girecek mi?
|
Sual: Akıl baliğ olmadan önce ölen kâfir çocukları, Cennete girecekler mi, girmeyecekler mi?
CEVAP
Bu konuda, İslam âlimleri yedi farklı kavil bildirmişlerdir. Bunlar şöyledir:
1- Akıl-baliğ olmadan ölen kâfir çocukları, Cennete girer. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Cennette İbrahim aleyhisselamın etrafında çocuklar dolaşır. Bunların içinde müşriklerin küçükken ölen çocukları da bulunur.)[Buhari]
(Rabbimden, müşrik çocuklarını bağışlamasını diledim, kabul edip Cennete soktu.) [E.Nuaym]
(Her çocuk İslam fıtratı üzere [İslam’a elverişli olarak] doğar.)[Buhari]
2- Kâfir çocukları Cennette müminlere hizmetçi olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Rabbimden, küçükken ölen müşrik çocuklarının Cennette müminlere hizmet etmelerini istedim, kabul etti.) [Hakim-i Tirmizi]
(Müşriklerin çocukları Cennet ehlinin hizmetçileridir.) [Taberani]
3- Ana babalarına tâbi olur. Ana babasından biri, Cennete giderse, çocuk da Cennete gider. İkisi de Cehenneme giderse, çocukları da Cehenneme gider. Küçükken ölen müşrik çocuklarının ahiretteki durumları sorulunca Resulullah efendimiz (Babalarına tâbidirler)buyurdu. Hiçbir amel işlemeden nasıl babalarına tâbi olur denilince, şöyle buyurdu:
(Büyüseydiler, ne amel işleyeceklerini Allah elbette bilir.) [Ebu Davud]
İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Müşrikler de, çocukları da Cehennemliktir.) [İ.Ahmed]
(Kız çocuğunu diri diri gömen de, gömülen de Cehennemdedir.)[Ebu Davud]
[Günahsız çocuğun Cehenneme gideceği yedi kavilden biridir. Kendi aklına göre bu hadis-i şeriflere uydurma diyen kimse, hadislerin ve kavillerin ne olduğu bilmeyen cahildir. Farklı hadis-i şeriflerden dolayı farklı mezhepler meydana çıkmıştır. İmam arkasında Fatiha okumak Şafii’de farz iken Hanefi’de harama yakın mekruhtur. İki hükmün birbirine bu kadar zıt olması, Resulullah efendimizin farklı bildirmesindendir. Peygamber efendimiz de, ümmetine rahmet olması için farklı bildirmiştir. Bunun için bir kişi kendi mezhebine göre yapamadığı işi, sıkıntı olunca başka hak mezhebe göre yapmakta, farklı kavildeki rahmetten istifade etmektedir.]
4- Kâfirlerin çocukları, büyüseydi mümin veya kâfir olacaktı. Bu ise ilm-i ilahide bilindiğine göre, hüküm de ona göredir. Yani kâfir olacaklar Cehenneme, Müslüman olacaklar ise Cennete gider. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Akıl-baliğ olsalardı, ne amel işleyeceklerini Allah elbette bilir.)[Buhari, Müslim, Nesai]
5- Cennete de, Cehenneme de girmez. Araf denilen bir yerde kalır. Fakat burası da devamlı değildir. Çünkü kıyamette Cennet ile Cehennemden başka yer yoktur. Hatta, (Ahirette imtihan olurlar, kazananlar Cennete, kaybedenler Cehenneme gider) diyen âlimler de olmuştur.
6- Kâfir çocukları toprak olacaktır. Cennete gitmek için imanlı olmak, Cehennemde ebedi kalmak için de imansız olmak şarttır. Kâfirlerin çocukları ne imanlı, ne de imansızdır. Bunlar yok olacaktır. Dağ, orman, mağara veya çölde yaşayıp da dinden haberi olmayanlar da, imanlı olmadıkları için Cennete girmez, Allah’ı, Cenneti, Cehennemi duymadığı ve inkâr etmediği için Cehenneme de girmez, hayvanlar gibi yok edilir.
7- Bazı âlimler, farklı hadis-i şerifler karşısında susmuşlar, bir şey dememişlerdir. [Bu bilgiler, Mektubat-ı Rabbani, Feraid-ül fevaid ve Tac gibi muteber eserlerden alınmıştır.]
Kâfir çocuğu iman ederse
Sual: Kâfir çocuğu, iman edip buluğdan önce ölse, ne yapılır?
CEVAP
Müslüman çocuğu gibi muamele edilir.
|
|
Kâfirler Cehenneme gider
|
Sual: Bazı kimseler, ateist, Budist, ateşperest, Hıristiyan ve Yahudi Cennete girer diyorlar. Bunlar kâfir değil mi? Kâfir Cehenneme girmeyecek mi?
CEVAP
Bir hoca da, yukarıda bildirilen kâfirlerin hepsinin Cehennemlik olduğunu anlatınca, esnaftan birkaç kişi geliyor, (Hocam biz sizin görüşünüze katılmıyoruz. Kâfirlerin de Cennete gireceğini bildiren başka hocalar vardır) diyorlar. Hoca, (Bu benim kendi görüşüm değildir, zaten hiç kimsenin kendi görüşü dinde senet olmaz. Bu Allahü teâlânın, Kur’an-ı kerimde açıkça bildirdiği bir hükmüdür) diyor. Ama onlar, (Allah’ın açık bir hükmü olsa hiç öteki hocalar böyle söyler mi) diye itirazlarına devam ediyorlar. Onun için kâfirleri bile Cennete koymaya çalışanlara cevap olması için bu yazıyı yazmak zorunda kaldık.
Dinimizde dört delil var. Bunlardan kıyas-ı fukahayı ve icma-i ümmeti kaldırmaya çalışıyorlardı, sadece Kitap ve sünnet diyorlardı, son zamanlarda, Sünneti de devreden çıkarmaya çalıştılar. Sadece Kitap [Kur’an] kalmıştı. Demek şimdi Kur’an-ı kerime olan itimadı da sarsmaya çalışıyorlar.
Müslüman olmayan herkesin ebedi Cehennemlik olacağı hükmü, bizim görüşümüz değil, yüce Allah’ın kesin emridir, âyet ve hadislerle sabittir. Bunu inkâr eden Müslüman kâfir olur. Bu konuda yüzden fazla âyet vardır. Birkaçının meali şöyledir:
(Elbette, ehl-i kitaptan [Yahudi ve Hıristiyan] olsun, müşriklerden olsun bütün kâfirler Cehennem ateşindedir, orada ebedi kalırlar. Onlar yaratıkların en kötüsüdür.) [Beyyine 6]
(Kâfirler için hazırlanmış olan ateşten sakının!) [Al-i İmran 131]
(Allah’a ve Resulüne karşı isyan edip sınırlarını [dinin hükümlerini]aşanı Allah ebedi kalacağı bir ateşe sokar.) [Nisa 14]
(Resule karşı gelip, müminlerin yolundan başka bir yola gideni, o yönde bırakır ve Cehenneme sokarız; orası ne kötü bir yerdir.)[Nisa 115]
(İnkârcıları, zalimleri Allah asla affetmez, onları içinde ebedi kalacakları Cehennem yoluna iletir. Bu da Allah'a kolaydır.) [Nisa 168, 169]
(Allah, Meryem oğlu Mesîh’tir diyenler kâfir olmuştur. Allah, kendine ortak koşana Cenneti haram kılar; artık onun yeri ateştir ve zalimler için yardımcı yoktur.) [Maide 72]
([Allah, Şeytana] dedi ki: Yerilmiş ve rahmetten kovulmuş olarak, oradan çık, defol; and olsun ki sana uyanları ve sizin hepinizi Cehenneme dolduracağım.) [Araf 18]
(Kâfirlerin akıbeti ateştir.) [Rad 35]
(İçinde ebedî kalacağınız Cehenneme girin! Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür.) [Nahl 29]
(Biz, Cehennemi kâfirler için bir zindan yaptık.) [İsra 8]
(Tartıları hafif gelip hüsrana uğrayanlar, Cehennemde ebedi kalır.) [Müminun 102,103]
(Allah’a ve Resûlüne inanmayan o kâfirler için çılgın bir ateş hazırladık.) [Fetih 13]
(Ey Nebi, kâfirlerle [silahla] ve münafıklarla [öğütle, delille, belgeyle] cihad et, [öğüt de kâr etmezse] onlara sert davran! Onların gidecekleri Cehennem, ne kötü yerdir.) [Tevbe 73, Tahrim 9]
(Cehennem, tagutları [kâfirleri] bekleyen yerdir.) [Nebe 21-22]
(Facirler [kâfirler] Cehennemdedir.) [İnfitar 14]
(Kâfirlere Cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler [de kurtulsunlar] Cehennem azabı da hafifletilmez. İşte biz, küfürde ileri gideni böyle cezalandırırız.) [Fatır 36]
Yaratıcıya inanmak yetmez
Sual: Bir tanrıya inansa da, inanmasa da bütün gayrimüslimler Cehenneme gidecek mi? Bu konuda âyet var mı?
CEVAP
Birçok âyet ve hadis vardır. Âyet-i kerimelerden bazılarının mealleri şöyledir:
(Kâfirler için hazırlanan, yakıtı insan ve taş olan ateşten sakının.)[Bekara 24]
(Âyetlerimizi yalanlayan kâfirler, Cehennemliktir, orada ebedi kalırlar.) [Bekara 39]
(Kötülükleri [günahları] kendilerini çepeçevre kuşatanlar Cehennemliktir, orada ebedi kalırlar.) [Bekara 81]
(İnkârcının [kâfirin] az bir süre rızkını verir, sonra onu Cehennem azabına maruz bırakırım. Orası ne kötü yerdir.) [Bekara 126]
(Allah’tan kork denilince işlediği günahlar sebebiyle daha çok gurura kapılan kimseye, Cehennem yetişir. Ne kötü yataktır orası.) [Bekara 206]
(İnkârcıların [kâfirlerin] dostları tâğuttur, onları aydınlıktan karanlığa sokar. İşte bunlar Cehennemliktir, orada ebedi kalırlar.) [Bekara 257]
([Mubah bilip] tekrar faizcilik yapanlar Cehennemliktir, orada temelli kalırlar.) [Bekara 275]
(İnkârcıların [kâfirlerin] malları da, evlatları da Allah indinde bir fayda sağlamaz [onları cezadan kurtaramaz.] Onlar Cehennem yakıtıdır.) [Al-i İmran 10]
(İnkârcılara de ki: Mağlup olacak ve Cehenneme sürüleceksiniz. Orası ne kötü bir yerdir!) [Al-i İmran 12]
(Allah’ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri Ona ortak koşmaları sebebiyle, kâfirlerin kalblerine korku salacağız. Gidecekleri yer de Cehennemdir. Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür!) [Al-i İmran 151]
(İnkârcıların diyar diyar [refah içinde] gezip dolaşmaları seni[ümmetini] aldatmasın! Bu [tez gelip geçen] az bir menfaattir, sonunda onların varacakları yer Cehennemdir. Orası ne kötü yerdir!) [Al-i İmran 196, 197]
(Âyetlerimizi inkâr edip kâfir olanları yarın [elbette] ateşe sokacağız.) [Nisa 56]
(Bir mümini [mümin olduğu için] kasten öldürenin cezası, içinde ebedi kalacağı Cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.) [Nisa 93]
(İşte onların [Allah’ı bırakıp şeytanı dost edenlerin] yeri Cehennemdir; ondan kaçıp kurtulacak bir yer de bulamazlar.)[Nisa 121]
(İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlar, Cehennemliktir.) [Maide 86]
(Âyetlerimizi yalanlayıp büyüklük taslayanlar, Cehennemliktir, orada temelli kalırlar.) [Araf 36]
(And olsun, Cehennem için birçok cin ve insan yarattık; onların kalbleri var ama anlamazlar; gözleri var, görmezler; kulakları var, işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha da aşağıdır.) [Araf 179]
(Kâfirlikte ısrar edenler Cehenneme toplanacaktır.) [Enfal 36]
(Müşriklerin, Allah'ın mescitlerini imar etmeye yetkileri yoktur.[Beğendikleri] bütün işleri boşa gidecek; ebedi olarak ateşte kalacaklardır.) [Tevbe 17]
(Cehennem, kâfirleri mutlaka kuşatacaktır.) [Tevbe 49]
(Şu gerçeği anlamıyorlar mı: Allah'a ve Resulüne karşı gelene muhakkak içinde ebedi kalınacak Cehennem ateşi vardır.)[Tevbe 63]
(Allah, erkek kadın münafık ve kâfirlere ebedi kalacakları Cehennem ateşini hazırladı. O ateş onlara yeter. Allah onlara lanet etti. Onlara bitmez tükenmez bir azap vardır.) [Tevbe 68]
(Müşriklerin Cehennemlik oldukları belli olduktan sonra, akrabaları bile olsa, artık onlar için, Peygamber de, müminler de istiğfar edemezler.) [Tevbe 113]
(Şakiler [azaba maruz kalanlar] ateştedir, orada feci şekilde inleyip, solurlar.) [Hud 106]
(Şaşacaksan, onların, "Biz toprak olduktan sonra mı yeniden yaratılacağız?" demelerine şaşmak gerekir. İşte onlar Rablerini inkâr edenler, boyunlarına demir halka vurulanlardır. Onlar Cehennemliktir, orada temelli kalırlar.) [Rad 5]
(Sağlam söz verdikten sonra Allah’a verdiği sözde durmayanlara, Allah'ın emrettiği bağları koparanlara [akrabalık bağlarını kesenlere] ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlara lanet olsun, kötü yurt, [Cehennem] onlaradır.) [Rad 25]
(Allah’ın nimetine nankörlük eden ve kavimlerini helâk yurduna[Cehenneme] sürükleyen [müşrikler] ler, oraya girecektir. Orası ne kötü bir karargahtır.) [İbrahim 28, 29]
(Kıyamette onları [kâfirleri] kör, dilsiz ve sağır bir halde yüzüstü haşrederiz. Onların varacağı ve kalacağı yer Cehennemdir.) [İsra 97]
(Biz Cehennemi kâfirlere bir konak olarak hazırladık.) [Kehf 102]
(Allah'tan başka taptıklarınız [putlar] ile birlikte siz Cehennem yakıtı olacaksınız.) [Enbiya 98]
(Âyetlerimizi bozmak için tartışanlar, fesat çıkaranlar, Cehennemliktir.) [Hac 51]
(Senden bir an önce azabın gelmesini isteyen kâfirleri Cehennem çepeçevre kuşatacaktır.) [Ankebut 54]
(Allah kâfirleri lanetlemiş ve onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır.)[Ahzab 64]
(Kâfirler, zümreler halinde Cehenneme sürülür. Orada, bekçiler,“Size, Rabbinizin âyetlerini bildiren ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden resuller gelmedi mi” derler. Onlar, “Evet geldi” derler; ama azap vaadi [Elbette Cehennemi (kâfir olan) cin ve insanlarla dolduracağım vaadi] kâfirlerin üzerine gerçekleşmiştir.) [Zümer 71]
(Yoldan çıkanlar [kâfirler] Cehenneme odun olmuştur.) [Cin 15]
(Biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık.) [İnsan 4]
Kâfirlerin iyi işleri
|
Sual: İnsanlığa birçok hizmet veren kâfirlerin iyi işleri, keşifleri, nazarı itibara alınacak mı? Yoksa topluma büyük zulümleri olan bir kâfir ile aynı kefeye mi konacaktır?
CEVAP
Hayır, aynı kefeye konmaz. Sekiz Cennet, yedi Cehennem vardır. Cennettekilerin, ihlâslarına ve amellerine göre dereceleri farklıdır. Peygamberlerle, şehitlerle sıradan bir Müslüman’ın derecesi aynı değildir. Cehennemdeki kâfirlerin durumu da böyledir. Firavun gibi ilahlık davası güdüp yeni doğan masum çocukları kesen bir zalimle, kendisinden başka hiç kimseye zararı olmamış, topluma çeşitli hizmetler veren bir kâfirin durumu aynı değildir.
Cehennem 7 tabakadır. Her birinin azabı üstündekinden daha şiddetlidir. (Feraid-ül-fevaid)
1. tabaka: Adı Cehennem’dir, azabı en hafiftir. Burada, günahkâr Müslümanlar azap görür.
2. tabaka: Adı Sair’dir. Ateşi ve azabı şiddetlidir. Burada, Yahudiler azap görür.
3. tabaka: Adı Sekar’dır. Bu daha şiddetlidir. Burada Hıristiyanlar azap görür.
4. tabaka: Adı Cahim’dir. Burada, güneşe, yıldızlara tapanlar azap görür.
5. tabaka: Adı Hutame’dir. Burada Mecusiler, Budistler, Brehmenler azap görür.
6. tabaka: Adı Lazy’dir. Ateistler, müşrikler, dinsizler azap görür.
7. tabaka: Adı Haviye’dir. En şiddetlisidir. Burada münafık ve mürtedler azap görür.
Her tabakadaki kâfirlerin de azabı farklıdır. Aynı tabakada olan cömert bir kâfir ile zalim bir kâfirin azabı aynı değildir. Her kâfir, zulmünün derecesine göre farklı azap görür. Yerleri aynı olmasına rağmen azapları farklı olur. Zalim kâfir, diğer kâfirlere göre azabı daha şiddetli hisseder.
Cennet nimetleri de böyledir. Derecesi yüksek olan daha çok faydalanır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Dünyada İslamiyet'in yalnız suretine kavuşanlar, Cennetin de yalnız suretine kavuşacaklar, yalnız onun zevkini, tadını alacaklardır. Dünyada İslamiyet'in hakikatine kavuşanlar, Cennetin de hakikatine kavuşacaklardır. Cennetin yalnız suretine ve yalnız hakikatine kavuşanlar, aynı nimetlerden mesela aynı meyvesinden yedikleri halde, farklı lezzet duyacaklardır. Resulullahın zevceleri, müminlerin anneleri olup, Cennette Resulullahın yanında bulunacaklar, aynı meyveyi yiyecekler; fakat farklı tat alacaklardır. Duydukları lezzet, hep aynı olsa idi, müminlerin annelerinin, bütün insanlardan [Peygamberlerden de] daha üstün olmaları lazım gelirdi. (2/50)
Cehennemden kurtulmak yalnız Müslümanlara mahsustur. Kâfirlerin iyi işleri, ne kadar çok olursa olsun, onları Cehennemden kurtaramaz ve azaplarını hafifletemez. Birkaç âyet meali şöyledir:
(Kâfirlerin faydalı işleri fırtınalı bir günde rüzgârın savurduğu küller gibidir. Ahirette o işlerin hiç faydası olmaz.) [İbrahim 18]
(Deki: Size en çok ziyana uğrayanları haber verelim mi? Onlar dünya hayatında iyi işler yaptıklarını sandıkları halde, çabaları boşa giden kimselerdir. İşte onlar, Rablerinin âyetlerini ve Ona kavuşmayı [dirilmeyi, hesabı, ceza ve mükâfatı] inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir. Onlar için, kıyamet günü, hiç bir terazi tutmayız. [İyilikleri ile kötülüklerini ölçmeyiz çünkü amelleri boşa gitmiştir, tartıya girecek makbul şeyleri kalmamıştır.]) [Kehf 103, 104, 105]
(Kâfirlerin iyi işleri engin çöllerde görünen seraba benzer. Susayan kimse onu uzaktan su sanır; ama yanına varınca, umduğunu bulamaz.) [Nur 39]
Kâfirlerin azapları hafiflemez. Birkaç âyet meali şöyledir:
(Kâfirler orada temelli kalırlar, azapları hafifletilmez ve geciktirilmez.) [Al-i İmran 88]
(Kâfirler öldürülmez ki ölsünler, Cehennemdeki azapları da hiç hafifletilmez.) [Fatır 36]
(Onlar, Cehennemin bekçilerine, “Rabbinize yalvarın da hiç değilse bir gün, azabımızı hafifletsin” derler. Hâlbuki kâfirlerin yalvarması boşunadır.) [Mümin 49, 50]
Demek ki, kâfirlerin dünyada yaptıkları iyilikler ve faydalı işleri azaplarını yok etmez, aşağıda açıklandığı gibi, sadece azabı daha hafif olan Cehennemin bir tabakasına girmelerine yardım eder.
Bazı âlimler, (Kâfirlerin azabı hafifletilmez) âyetini açıklarken, (Zaman bakımından hafifletilmez, sonsuz azap görür; ama iyilikleri yüzünden azabı hafifletilen olur) diyerek şu âyetleri bildirmişlerdir:
(Kıyamet günü adalet ölçüsünü ortaya koyarız. Kimseye bir zulüm yapılmaz, [kötülüğün cezası adaletle verilir], hardal tanesi kadar iyilik eden karşılığına kavuşur.) [Enbiya 47]
(Herkes [iyi kötü] ne getirmişse, onu görecektir.) [Tekvir 14]
(Zerre kadar hayır yapan sevabını, zerre kadar şer yapan cezasını görecektir.) [Zilzal 7,8]
Kâfirlerin azapları sonsuzdur, hafifletilmez; ama cezası hafif olanlar olabilir, ayda, yılda bir gün azap görmeyenler olabilir. Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Cuma hariç, zeval vakti namaz kılmak mekruhtur. Çünkü Cuma günü Cehennem kızdırılmaz, diğer günler Cehennem ateşinin hızı arttırılır.) [Ebu Davud, Beyheki, İ. Adiy]
(Zeval vakti Cehennem çok şiddetlenir.) [Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]
(Allahü teâlâ, Cehennem kapıcısına, cömert kâfir için, “Bunu cömertliği derecesinde hafif yere koy” buyurur.) [Deylemi, Ebu-ş-şeyh]
(Cehennemde en hafif azap Ebu Talib’e yapılır. Ateşten iki nalın sebebiyle beyni kaynar.) [Müslim] (Ebu Talibin diriltilerek iman ettiğiMuhtasarı Kurtubi’deki hadis-i şerifte bildirildi.)
(Kıyamette en şiddetli azabı, zalim hükümdar görür.) [Ebu Nuaym]
Resulullah efendimiz, kâfirlerin, dünyada yaptığı iyilikler, onları Cehennemin ebedi azabından kurtarmayacağını; ama zalim kâfire göre azabı daha az hissetmesine sebep olacağını bildirip, şu mealdeki âyeti okudu: (Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun.)[Mümin 46] (Hâkim)
Ebu Leheb, Resulullah efendimizin dünyaya geldiğini müjdeleyen Cariyesi Süveybe’yi sevincinden dolayı azat etmişti. Bunun için, her yıl, Rebiul-evvel ayının 12. geceleri, azabı hafifler. İki parmağı arasından çıkan serin suyu emerek ferahlar. (M. Nasihat)
Demek ki, kâfirler sonsuz Cehennemde kalmakla beraber, içlerinde haftada, ayda veya yılda bir kere azapları hafifleyenler olabilir. Bunlar istisnadır, istisna ise kaideyi bozmaz.
Kâfirler Cehenneme girmeyecek mi?
Sual: Bir arkadaş milletine hizmet eden bütün kâfirler Cehenneme girmez dedi. Yanlış değil mi?
CEVAP
Müslüman olmayanların yani bütün kâfirlerin Cehenneme gireceğini Allahü teâlâ bildiriyor. Bunu günlük işlerdeki örneklerle açıklayalım: Mesela, Türkistanlı bir Türk Türkiye’ye gelse; Türk vatandaşlığına kabul edilmediği sürece, profesör olsun, Edison gibi bilim adamı olsun, Türk vatandaşına tanınan haklardan faydalanamaz. Mesela oy kullanamaz, milletvekili olamaz. Çünkü T.C. vatandaşı değildir. Vatandaş olmayan, bu haklara sahip olamaz. Allahü teâlâ da Cennete girmek için, mümin olma şartını koymuştur.
Bir Türk resmi dairedeki bir memurun yanına gelip, ona günlerce yardım etse, ay sonunda o Türk’e bir kuruş para verilmez. Hâlbuki o dairedeki herhangi bir personel, çok az çalışsa, hatta izinli olsa da, ay sonunda maaşını alır; çünkü bu personelin o dairede kaydı vardır. Başka kimselerin o dairede kayıtları bulunmadığı için, çalışmaları nazarı itibara alınmaz. Mümin olan; suç ve günah işlese de, iman kaydı bulunduğu için Cennete gider. İman kaydı bulunmayan kâfir de, yararlı işler yapsa da Cehenneme gider.
Hacca veya bazı ülkelere giderken pasaport istenir, pasaportsuz olan o ülkeye sokulmaz. İman pasaportu [Müslüman] olmayan da, ister Nobel ödülü alsın, ister elektrik ampulünü bulsun, isterse dünyanın her yerine yol, çeşme, cami yaptırsın, onun hiçbir iyiliğine sevap verilmez ve Cennete giremez.
Cennetin sahibi Allahü teâlâdır. Cennete girmek için, faydalı iş yapmayı değil, önce Müslüman olma şartını koymuştur. Müslüman değilse, iyi işleri faydasızdır; ama Müslüman çok günahkâr olsa, hatta günah işlerken, zulmen öldürülse şehid olur. (Fetava-i Hayriyye 1/16,Redd-ül-muhtar 2/253)
Müslüman olmayanların hiçbir iyiliğine sevap verilmez. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Ahirette Cehennemden kurtulmak, yalnız Muhammed aleyhisselama uyanlara mahsustur. Dünyada yapılan bütün iyilikler ve keşifler, Onun yolunda bulunmak şartı ile ahirette işe yarar. Ona uymayanın yaptığı her iyilik dünyada kalır, ahiretinin yıkılmasına sebep olur. (1/184)
İyi işlere, ibadetlere sevap verilebilmesi için, düzgün iman sahibi olmak gerekir. Bid’at ehli bile, Müslüman olduğu halde, ibadetlerine sevap alamaz. Nerede kaldı ki, gayrimüslimler, iyiliklerine sevap alıp da Cennete girsin.
Bir profesör, insanlığa faydalı çok eserler yapsa; fakat çeşitli insanları suçsuz yere öldürse, hırsızlık etse, yaptığı iyiliklere bakılmadan, bulunduğu devletin kanunlarına göre cezası ne ise verilir. Hak teâlâ da, imansızlıktan, yani küfürden başka günahları, dilerse affedeceğini; fakat kâfirliği, yani gayrimüslim olmayı asla affetmeyeceğini bildirmektedir. Müslüman olmayan herkes gayrimüslimdir, yani kâfirdir. Kâfirin de yaptığı hiçbir iyiliğin, Allah katında kıymeti yoktur; hatta cami, çeşme yaptırsa, namaz kılsa, oruç tutsa hiç kıymeti olmaz. Allahü teâlânın sözüne Müslüman inanır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah şirki [her çeşit kâfirliği] affetmez.) [Nisa 48]
(Kâfir olarak ölenlerin işleri, dünyada da, ahirette de boşa gider.)[Bekara 217]
(Kâfirlerin [iyi olarak] yaptığı bütün işler, kıyamette boşa gider.)[Tevbe 17]
(İmansızın ameli boşa gider.) [Maide 5]
(Kâfirlere ahirette yalnız Cehennem vardır. Emekleri boşa gider.) [Hud 16]
Resulullah efendimizin sözlerine de ancak Müslüman inanır. Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Cennete ancak Müslüman girer.) [Buhari]
(İmanı olmayan Cennete girmez.) [Tirmizi]
(Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan elbette Cehenneme girecektir.) [Hâkim]
Zerre kadar iyilik
Sual: Bir hadiste, (Allah, zerre kadar iyilik eden kimseyi, âhirette rezil rüsvay etmez) buyuruluyor. Bu hadise göre, iyilik eden bütün kâfirlerin Cennet’e gideceği anlaşılmıyor mu?
CEVAP
Hadis-i şerifler, genelde şartsız söylenir. Şartsız söylenince bazı şartların olduğu anlaşılır. İkincisi, hadis-i şerife mânâ vermeye kalkmak yanlış olur. Yetkili âlimlerin açıklamasıyla beraber okumalıdır.
Hadis-i şerifte bildirilen kimse Müslümandır ve itikadı düzgündür, çünkü bu iki şart olmayınca, o kimse muhakkak Cehenneme gider. Müslüman olmayanın hiçbir iyiliğinin değeri olmaz. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Kâfirlerin iyi ve faydalı işleri fırtınalı bir günde rüzgârın savurduğu küller gibidir. Âhirette o işlerin hiç faydası olmaz.)[İbrahim 18]
Demek ki, Müslüman olmak ve doğru itikada sahip olmak şarttır. Bunlara sahip olan müminin, zerre kadar iyiliği zayi olmaz. O iyiliği sebebiyle büyük nimetlere kavuşur. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Ömründe bir defa Allahü teâlâyı anan veya Ondan korkan Cehennemden çıkar.) [Tirmizi]
Elbette bu hadis-i şerifte de, mümin olarak ölme şartı vardır.
Cömert kâfirler
Sual: Cömert olan kâfirlerin, Cehennemdeki azabı hafifler mi?
CEVAP
Kâfirlerin azaplarının durdurulduğu anlar olursa da, her zamanki azapları hafiflemez. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Kâfirlerin azapları hiç hafifletilmez.) [Bekara 86]
Cömert kâfirlerin azapları ise, diğer kâfirlere göre daha hafif olur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Allahü teâlâ, Cehennem kapıcısına, cömert kâfir için, “Bunu cömertliği derecesinde hafif yere koy” buyurur.) [Deylemi, Ebu-ş-şeyh]
Cehennem azabının en hafifi bile çok şiddetlidir. Dünyadaki ateşten kat kat daha şiddetlidir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cehennemde en hafif azap gören, beynini kaynatan ateşten iki nalın olan bir kimsedir. Bazıları topuğuna kadar ateşe girmiş olarak azap görür. Kimi dizlerine kadar, kimi göğsüne kadar, kimi burnuna kadar, kimi de tamamen ateşe batmış olarak azap görür.) [Hâkim]
Sadece cömertlere değil, bütün Cehennem halkının azabının durdurulduğu anlar olur. Mesela Cuma günleri ve Mevlid gününde azap yapılmaz. Bu ayrı bir şeydir. Cömert de olsa kâfirin azabı hiç hafiflemez. Bunun gibi, Ebu Leheb, Resulullah efendimizin dünyaya geldiğini müjdeleyen cariyesini sevincinden dolayı azat ettiği için, her yıl, o gece, azabı hafifler. Bunlar kâfirlerin azabının hafiflediğini göstermez. Hattâ bu hafif azabı görerek, iman etseydim, hiç azap görmezdim diyerek, bu olayın ona her yıl hatırlatılması, belki de, pişmanlığını artırır.
|
Cehennemde ateş yok mu?
|
Sual: Sitenizde, (Cennette nimet, Cehennemde azap ve ateş yok, herkes nimeti ve ateşi kendisi götürür) deniyor. İmam-ı Rabbani’den naklen, (Cennetteki her şey, dünyadaki ibadetlerin, iyiliklerin meyveleridir) denilerek, (Cennette ağaç yoktur. Tesbih, tahmid, temcid ve tehlil okuyarak, oraya çok ağaç dikin) hadisi bildiriliyor. Başka yerdeyse, Cennetin nimetlerle, Cehennemin ateş ve başka azaplarla dolu olduğu bildiriliyor. Bu çelişki değil midir?
CEVAP
Çelişki yoktur, ikisi farklı şey değildir. Biri diğerini açıklamaktadır. Cehennemdeki azaplar, kâfirler için hazırlanmıştır. Yani kâfir, o azaplara kendi ameline karşı maruz kalıyor. Ateşini kendisi götürür demek, kötü ameliyle Cehennemi hak eder demektir. Cennet nimetleri müminler içindir. Üç âyet-i kerime meali:
(Cennetin neresine bakarsanız bakın, bol nimet ve büyük saltanat görürsünüz.) [İnsan 20]
(İyi amellerinin mükâfatı olarak [Cennette, müminleri] memnun edecek ne nimetler hazırlandığını, hiç kimse bilemez.) [Secde 17]
(Allahü teâlâ, kullarını dar-üs-selama [selamet, saadet yeri olan Cennetine] davet ediyor.) [Yunus 25]
Bir hadis-i şerif meali:
(Cennetten bir tırnak ucu kadar bir şey dünyaya gelse, Batıyla Doğu arasındakileri tezyin ederdi. Cennet ehlinden bir kişi bilezikleriyle beraber gözükse, nuru güneşin ışığını söndürürdü. Güneşin yıldızları söndürdüğü gibi.) [Tirmizi]
Cehennem azapları kâfirler içindir. Üç âyet-i kerime meali:
(De ki: Gerçek Rabbinizdendir. Artık dileyen inansın, dileyen inkâr etsin! Biz zalimler için, duvarları çepeçevre onları içine alacak bir ateş hazırladık. Onlar yardım istediklerinde, erimiş maden gibi, yüzleri kavuran bir su serpilir. Bu ne kötü bir içecek ve Cehennem ateşi ne kötü bir duraktır!) [Kehf 29]
(İşte onu, Sekar’a [Cehenneme, şiddetli bir ateş içine] atacağım. Sekar, [içine girenleri] ne çıkartır, ne de azaptan vazgeçer. İnsanın derisini yakıp kavurur.) [Müddessir 26-29]
(Kâfirler için hazırlanmış olan Cehennem ateşinden sakının!) [Al-i İmran 131]
Kâfirler için hazırlanan Cehennem, Müslümanları yakmaz. Bir hadis-i şerif meali:
(İyi kötü herkes [Cehennem üzerine kurulmuş Sırattan] geçer. İbrahim aleyhisselama ateşin serin olduğu gibi, mümine, serin ve selamet olur. Öyle ki Cehennem, “Müminin nuru nârımı söndürüyor” diye bağırır.) [İbni Mace] (Demek ki Cehennemde ateş var, ama mümini yakamıyor.)
Cehennemde ateş ve azap olduğunu bildiren birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cehennemden bir kıvılcım dünyaya düşse, sıcaklığının şiddeti ve pis kokusu doğuyla batıyı kaplardı.) [İbni Medûye]
(Eğer Cehennem yiyeceği olan zakkumdan bir tek damla dünyaya damlasa, dünya halkının yaşayışını fesada verir.)[Tirmizi, İbni Mace, İ. Ahmed]
(Kibirli, Cehennemin azabı en şiddetli olan Bolis çukuruna sokulur.) [İslam Ahlakı]
(Akşam namazını kıldıktan [duadan] sonra, yedi kere Allahümme ecirni minen-nâr diyen, o gece ölürse, ona Cehennem ateşinden kurtuluş emânı verilir. Sabah namazından sonra da, aynı şekilde okuyup, o gün ölene yine ateşten kurtuluş emânı verilir.)[Müslim] (Cehennemde ateş olmasaydı, böyle dua edilmesi emredilmezdi. Emân, güvence, garanti belgesidir.)
Resulullah efendimiz, Miraç’ta, Cennetteki nimetleri, Cehennemdeki azapları gördü. Cenab-ı Hakk’ın cemalini görmek arzusundan ve zevkinden, Cennetteki nimetlerin hiçbirine bakmadı. Cehennemde vazifeli Zebani denilen meleklere, ateş zarar vermez. Denizin balığa zararlı olmaması gibidir. (İtikadname) [Cehennemde ateş olmasaydı, Zebanilere ateşin zarar vermeyeceği bildirilmezdi.]
Her mümin, iyi ameli kadar nimete kavuşur. İnanmak ve iyi amel işlemek, Cennete nimet götürmek olur. İnkâr etmek ve kötü amel işlemek de, Cehenneme ateş götürmek olur. Şifalı bal, şeker hastasına zarar verir. Suç balda değildir. Bazı gıdalar da, bazı kimselere alerji yaparak zarar verir. Suç gıdada değil, ona müsait olmayan bünyededir. Cehennemin kâfire zarar vermesi de böyledir. Müminle kâfiri Cehenneme atsalar, kâfir azap görür, mümin görmez.
Cennet nimetlerinin en üstünü, Allahü teâlâyı görmektir. Mümin, Allahü teâlâyı, cemal sıfatıyla görmekle, en büyük nimete kavuşmuş olacaktır. Cehennem azaplarının en büyüğü de yine Allahü teâlâyı görmektir. Kâfir, Allahü teâlâyı kahr ve celal sıfatıyla görmekle, en büyük azaba maruz kalacaktır. (İtikadname)
Cennet ve Cehennem şimdi vardır. (Herkese Lazım Olan İman)
Netice: Demek ki, Cennetteki nimetler, müminlerin amellerine göre, Cehennemdeki azap da kâfirlerin amellerine göre hazırlanmıştır. Yedi Cehennemin ve sekiz Cennetin olması bu yüzdendir. Herkes ameline göre, nimete veya azaba maruz kalacaktır. Mümin Cehenneme girse bile, Cehennemdeki ateş onu yakamayacağı için herkes ateşini kendi götürür denmiştir.
|
Müctehide hata etti demek
|
Sual: Şöyle diyenler var: İmam-ı Rabbani, (Dağda yetişip, hiçbir din duymayıp, puta tapan müşrikler, imanları olmadıkları için Cennete girmez. Peygamber gönderip haber vermeden, yalnız akıllarıyla bulamadıkları için, kullarını sonsuz olarak Cehenneme atmaz. Bunlar bütün hayvanlar gibi yok edilir) diyorsa da, ictihadında hata etmiştir. Fetret devrinde olduğu gibi, dinin ulaşmadığı kimseler, ehl-i necat yani Cennetliktir. Ayrıca yok etmek, Cehenneme sokmaktan daha büyük cezadır. Dinin ulaşmadığı bir kimseye, Cehennemden daha ağır ceza verilir mi?
CEVAP
Burada iki büyük hata var:
Bir kimse, İmam-ı a’zam, İmam-ı Şafii ayarında büyük bir müctehid olsa bile, başka bir müctehide hata etti diyemez; çünkü (İctihad ictihadla nakzolunmaz) kaidesi meşhurdur. Şafii’de imam arkasında Fatiha okumak farzdır. Hanefi’de ise, tahrimen mekruh yani haramdır. Hanefiler, (Şafiilerin bu hükmü yanlıştır) diyemediği gibi, Şafiiler de, (Hanefilerin bu hükmü yanlıştır) diyemez. İmam-ı Matüridi ile İmam-ı Eş’arinin farklı ictihadları için, biri doğru, öteki yanlış denmez. (İmam-ı Rabbani ictihadında hata etmiştir) demek cüretini göstermek, taassup kadar cahilliği de ortaya sermek demektir.
İkinci hata ise, (Bir kimseyi yok etmek toprak haline getirmek, Cehennemden büyük cezadır) sözüdür. Cehennemin şiddetli azabına göre yok olmak büyük kurtuluştur. Çünkü âhirette, kâfir Cehennemin şiddetine dayanamayacak, (Yâ leyteni küntü türaba) yani (Keşke toprak olsaydım) diyecektir. (Nebe suresi, âyet 40)
Eshab-ı kiram ve diğer İslam âlimleri, Cehennemin şiddetinden, hatta hesap vermekten o kadar çok korktukları için, taş, toprak, kuş olmayı, hiç doğmamış olmayı istemişlerdir. Birkaç örnek:
Hazret-i Ebu Bekir, (Keşke bir kuş, bir yeşil ot olsaydım, hiç insan olmasaydım da kıyamette hesaba çekilmeseydim) buyururdu. Hazret-i Ömer de, Cehenneme düşme korkusundan, bir avuç toprak, bir çöp ve hiç doğmamış olmayı istemiştir. (İhya, Zeyn-ül-mecalis, Kurret-ül ayneyn)
Hazret-i Osman da, (Ölünce dirilmemek isterdim) derdi.Sahabeden Ebu Zer hazretleri, (Cehenneme düşmektense, bir ağaç olmak isterdim) derdi. (İhya)
Kâfirlerin, sonsuz azaba dayanamayacaklarını, toprak olmak isteyeceklerini bildiren âyet-i kerimeyi hiçe sayıp, bu sonsuz azabı, yok olmaktan daha hafif görmek kadar ahmaklık olmaz.
|
Cennetin anahtarı
|
Sual: Cennetin anahtarı nedir?
CEVAP
Cennetin anahtarları çoktur. Birinci anahtarı iman ve namazdır. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Dua rahmetin anahtarı, abdest namazın anahtarı, namaz da Cennetin anahtarıdır.) [Deylemî]
(Cennetin anahtarı namazdır.) [Deylemi, Darimi]
(La ilahe illallah, Cennetin anahtarıdır.) [İ. Ahmed]
(Kılıç, Cennetin anahtarıdır.) [İ. Asakir]
(Cennetin anahtarı “Lâ ilâhe illallahü vahdehü lâ şerike-leh” demektir.)
(Her şeyin bir anahtarı vardır, Cennetin anahtarı da fakirleri sevmektir.) [İbni Lâl, İ. Süyûti]
Sekiz Cennetin sekiz kapısı ve sekiz de anahtarı vardır. Birincisi, beş vakit namaz kılan müminlerin imanıdır. İkincisi, Besmele-i şerifedir.Altısı da, Fatiha-i şerifenin içindedir. (İslam Ahlakı)
Fatiha sûresinde zaten altı âyet-i kerime var. Her namazda Fatiha-i şerife okuyoruz. Müslüman, namaza durunca, Cennetin sekiz kapısı açılır. Namazda her rekâtta Besmele okunur. Besmele de anahtardır. Diğer altısı da Fatiha-i şerifede gizlidir. Her namazda ve her rekâtta Fatiha-i şerife var. İşte Müslüman, namaza durduğu zaman, sekiz Cennetin sekiz kapısı açılır. Namaz kılmadan Cennete gireceğini düşünmek, akıl kârı değildir.
Sual: (Cennetin anahtarı, ibadet değil, imandır) deniyor. Hâlbuki İslam Ahlakı kitabındaki bir hadiste, (Cennetin anahtarı namazdır)buyuruluyor. Yine hadis-i şerifte, (Fakirleri sevmek Cennetin anahtarıdır) ve (Kılıç, Cennetin anahtarıdır) buyuruluyor. Namaz kılmak ve fakirleri sevmek ibadet olduğuna göre, (Cennetin anahtarı imandır) demek doğru olur mu?
CEVAP
Dinimizde bir kaide var. Şartsız bildirilen şeylerde bazı şartlar var demektir. Özellikle hadis-i şerifler, açıklamaları ile birlikte alınmazsa yanlışlıklara sebep olur. (La ilahe illallah, Cennetin anahtarıdır) ve(Cennetin anahtarı “Lâ ilâhe illallahü vahdehü lâ şerike-leh” demektir) hadis-i şerifleri de, Cennetin anahtarının iman olduğunu göstermektedir.
Mızraklı ilmihalin adı Miftah-ül-Cennet yani Cennetin anahtarıdır. Bu kitapta iman ve amel bilgileri vardır. Yalnız imanla Cennete girilirse de, yalnız amelle Cennete girilmez. Amelsiz iman makbul, imansız amel ise makbul değildir. Peygamber efendimiz, (Hiç kimse, ibadeti sebebiyle Cennete girmez) buyurmaktadır. İmanı olan kimsenin ibadeti az da olsa, çok da olsa Cennete, Allahü teâlânın lütfu ve ihsanı ile girilir. Lütuf ve ihsana kavuşmak için, imanlı olmak şarttır. İmanı muhafaza edebilmek için ibadete de ihtiyaç vardır. İbadet etmeyerek günaha giren kimsenin imanını koruması, imkânsız denecek kadar çok zordur. Çünkü haramlar insanı küfre sürükler. İmanı korumak için namaz çok lüzumludur. Namaz kılmamak en büyük günahlardan biridir. Onun için Peygamber efendimiz, (Cennetin anahtarı namazdır) buyuruyor. (Kılıç, Cennetin anahtarıdır) buyurulması da, dinin ve imanın muhafazası için cihadın, emr-i marufun farz olduğunu göstermektedir. Fakiri, fakir olduğu için sevmemek de kibirdendir. Kibrin yeri Cehennemdir. Şeytan kibirlendi, kâfir oldu. Müşrikler, kibirlerinden dolayı iman etmediler. Kibir, her hayra manidir.
Yukarıda bildirilen namaz, kibirsizlik ve cihad, amelle ilgiliyse de, dolaylı olarak imanı ilgilendirdiği ve imanı tehlikeye sokup kâfir yapacağı için bunlara Cennetin anahtarı denmiştir.
.
Cennet dili
|
Sual: (Arap harfleri de, Kiril, Latin ve Çin harfleri gibi, insanlar tarafından meydana getirilmiştir. Arapça da, Rusça, İngilizce ve Çince gibi bir ırkın dilidir, kutsallıkla ilgisi yoktur. Onun için namazda herkes Kur’an mealini kendi diliyle okumalı) deniyor. Bu yanlış değil mi?
CEVAP
Elbette yanlıştır. Arapların, Farsların ve daha önce bin yıl kadar Osmanlıların kullandığı harfler, Arap harfleri değil, İslam harfleridir. Arapça Cennet lisanıdır. Cennette kullanılan yazı da Arapların kullandığı İslam harfleridir. Arab, sözlükte, güzel demektir. Arabî [Arapça], güzel dil demektir. Arap ırkıyla alakası yoktur.
Her lisan, insanlar tarafından meydana getirildi. Arapça ise, insanlar yaratılmadan önce de vardı. İlk insan olan Âdem aleyhisselam Cennetin her yerinde (Lâ ilâhe illallah) yazılı olduğunu gördü. Yani, insanlar yokken de bu harfler, bu lisan vardı. (Mir’at-ı Medine, Ruh-ül beyan tefsiri)
Âdem aleyhisselam, Cennetin her yerinde ve Arş üzerinde İslam harfleriyle yazılı (La ilahe illallah Muhammedün Resulullah)yazısını gördü. O harfler, insan yapısı değildir. Dünya ve Âdem aleyhisselam yokken, o harfler vardı. (S. Ebediyye)
Ruh-ul-beyan tefsirinde, Maide sûresinin 18. âyetinin tefsirinde, Hazret-i Ömer’in haber verdiği şu hadis-i şerif bildiriliyor:
(Âdem aleyhisselam, “Ya Rabbi! Muhammed aleyhisselam hakkı için beni affet!” diye dua edince, Allahü teâlâ “Onu daha yaratmadım. Nereden bildin?” buyurdu. “Ya Rabbi! Arşta, La ilahe illallah Muhammedün Resulullah yazısını görünce, anladım” dedi) [Bu hadis-i şerif, imam-ı Beyhekî’nin Delail kitabında ve yine hadis âlimlerinden Hâkim-i Nişapurî’nin Müstedrek kitabında yazılıdır.]
İbni Hacer-i Mekkî hazretleri buyuruyor ki:
Mushaf'ı Arapçadan başka harfle yazmak ve başka dile tercüme edip, Kur'an-ı kerim yerine bunu okumak haramdır. Arapçadan başka harfle yazmak ve böyle yazılmış Mushaf’ı okumak haramdır. Kur'an-ı kerimi başka dile tercüme edip, Kur'an-ı kerim yerine bunu okumak ve Mushaf'ı Arabî harflerle, okunduğu gibi yazmak suretiyle değiştirmek bile sözbirliğiyle haramdır. Kur'an-ı kerimi böyle yazarken ve başka dile tercüme ederken, Allah kelamının icazı [mucize özelliği] bozulmakta, nazm-i ilahi değişmektedir. Bunun gibi sebeplerle de, Kur'an tercümesi namazda okunamaz. (Fetava-i fıkhiyye)
Namazda her şey Arapça okunsa sadece iftitah tekbiri (Allahü ekber)yerine bunun herhangi bir dildeki tercümesi söylense namaz yine sahih olmaz. (Redd-ül-muhtar)
Selamdan önce okunan duaları bile Arapça okumak şarttır. Arapçadan başka herhangi bir dille namaz kılmanın sahih olmadığını bütün âlimler ittifakla bildirmişlerdir. (Hindiyye)
Diyanet’in hazırladığı Kur'an mealinin önsözünde diyor ki:
(Kur'an-ı kerim, yalnız Türkçeye değil, hiçbir dile hakkıyla çevrilemez. Kur'anın yalnız mânasını ifade eden sözleri, Kur'an hükmünde tutmak, namazda okumak caiz olmaz. Hiçbir tercüme, aslının yerini tutamaz.)
Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 4.12.1997 gün ve 103 sayılı kararı da özetle şöyledir:
(Kur’andan kolayınıza geleni okuyun!) mealindeki âyetinde olduğu gibi, Resulullah da namaz kılmayı tarif ederken, (Kur’andan hafızandakilerden kolayına geleni oku!) buyurmuştur. Bu itibarla namazda Kur’an okumak; Kitap, Sünnet ve İcma ile sabit bir farzdır. Kur’an, sadece mâna olarak değil, Resulullah'ın kalbine elfazı [sözleri] ile indirilmiştir. Bu elfazdan başka lafızlarla ifade edilen mâna Kur’an değildir. Çünkü indirildiği elfazın dışında, hattâ Arapça bile olsa, başka sözlerle ifade edilen mâna, Kur’an değildir. Kur’an kavramında sadece mâna değil, bir rüknü olarak onun elfazı da vardır. Bunun için tercümesine Kur’an denilmez ve Kur’an hükmünde olmaz.
Cennetteki yazı
Sual: (Kur’an harfleri İslam harfleri değil, Arap harfleridir. Arap harfleriyle yazılmış yazılara basmanın hiç mahzuru yoktur) diyenler oluyor. Cennet dili Arapça olduğu gibi, Cennetteki harfler de, Arapların kullandıkları İslam harfleri değil midir?
CEVAP
Böyle söyleyenler, dinimizin kıymet verdiklerini tahkir etmek isteyen art niyetli kimselerdir. Kur’an-ı kerimin yazıldığı harfler, elbette İslam harfleridir. İslam harflerinin üzerine basmamak, saygı duymak gerekir.
Cennette konuşulan dil de Arapçadır. Bir hadis-i şerif:
(Cennet ehlinin lisanı Arapçadır.) [Taberânî, Hâkim, İbni Asakir, Abd-ür-rezzak]
İlk insan olan Âdem aleyhisselam Cennetin her yerinde, İslam harfleriyle (Lâ ilâhe illallah) yazılı olduğunu gördü. Yani insanlar yokken de bu harfler, bu lisan vardı. (Mir’at-ı Medine, Ruh-ül beyan tefsiri)
Ruh-ul-beyan tefsirinde, Maide sûresinin 18. âyetinin tefsirinde, Hazret-i Ömer’in haber verdiği şu hadis-i şerif bildiriliyor:
(Âdem aleyhisselam, “Ya Rabbî, Muhammed aleyhisselam hakkı için beni affet!” diye dua edince, Allahü teâlâ “Onu daha yaratmadım. Nereden bildin?” buyurdu. “Ya Rabbî! Arşta, La ilahe illallah Muhammedün Resulullah yazısını görünce, anladım” dedi) [Bu hadis-i şerif, imam-ı Beyhekî’nin Delail kitabında ve yine hadis âlimlerinden Hâkim-i Nişapurî’nin Müstedrek kitabında yazılıdır.]
Türkiye’deki seyyidler, Arap oldukları hâlde, Kürtçe konuşuyorlar. Kürtçe konuşmak Kürt olmayı gerektirmediği gibi, Arapların İslam harflerini kullanmaları da, Arap harfleri olmalarını gerektirmez. İslam harflerini, 600 yıl boyunca, Türkçe konuşan Osmanlılar da kullanmıştır. Farsça konuşan İran da, İslam harflerini kullanmaktadır. Daha başka ülkelerde de, İslam harfleri kullanılmaktadır. Kur’an-ı kerimin harfleri İslam harfleridir. Üç hadis-i şerif:
(Allahü teâlâ Arş’ı yaratınca, üzerine Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resulallah yazdı.) [İ. Rafiî]
(Allahü teâlânın Levhi mahfuzda yazdığı ilk şey, Bismillâhirrahmanirrahimdir.) [Deylemî]
(Yer gök yaratılmadan iki bin yıl önce, Cennetin kapısında Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resulullah yazılmıştır.) [Ukayl, İ. Neccar]
Mir’at-ül-Haremeyn kitabında deniyor ki: Âdem “aleyhisselam”, Cennette iken, Cennetin her yerinde ve Arş üzerinde (La ilahe illallah Muhammedün Resulullah) yazılı gördü. Onun, Allahü teâlânın en sevgili kulu olduğunu, bundan anlamıştı. Bunlar, İslam harfleri ile yazılıydı. Dünya ve Âdem aleyhisselam yokken, o harfler vardı. Bütün kitaplar ve sahifeler, İslam harfleri ile gönderilmiştir. (S. Ebediyye)
Kur’an-ı kerimin harfleri muhteremdir. Hadîka’da ve Letaif-ül-işaratkitabında (Hud aleyhisselama gelen kitap İslam harfleri ile idi) deniyor. (S. Ebediyye)
İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki: Âlimlerimiz, Kur’an-ı kerim harflerine hürmet etmek gerektiğini nakletmişlerdir. Kurradan bazıları Hud Aleyhisselama indirilmiş kitabın Kur'an harfleriyle yazıldığını söylemişlerdir. Bu, yazının mutlak surette muhterem olmasını gösterir. Seyyid Abdülganî Nablüsî buyuruyor ki: Hud aleyhisselama indirilen kitap, Kur’an harfleriyle yazılmıştır. Bunu İmam-ı Kastalânî (El-İşarat) isimli kitabında açıklamıştır. (Redd-ül muhtar)
Hindiyye’de, (Bir kâfirin ismini yazıp buna hakaret caiz değildir. Çünkü İslam harflerine hürmet lazımdır) deniyor. (S. Ebediyye)
Bostan-ül-arifin’de deniyor ki: Doğumun rahat olması için, (Bismillahillezi la ilahe illa huv El-Halim-ül Kerim. Sübhane Rabbil Arş-ilazim Elhamdülillahi Rabbil âlemin) ve sonra (Naziat) sûresinin son âyetini ve Ke-ennehümden itibaren (Ahkaf) sûresinin son âyetiniİslam harfleri ile yazıp, eritip doğum yapacak kadına içirmelidir. (S. Ebediyye)
Kur’an-ı kerim, Allah'ın sözüdür. Allahü teâlâ, sözünü, İslam harflerinin ve seslerinin içine sokup, Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselama göndermiştir. (Dıyâ-ül Kulûb)
Demek ki, Kur’an yazısı İslam yazısıdır. Yazıya da, harflerine de hürmet gerekir.
.
Cennette günler vardır
|
Sual: Cennette güneş olmadığına göre, haftanın günleri olacak mıdır?
CEVAP
Din kitaplarımızda deniyor ki:
Günlerin birbirinden ayrı olması için, güneşin doğup batması ve gece gündüz olması şart değildir. Nitekim kutuplarda altı ay gündüz ve altı ay gece oluyor. Fakat altı aylık, yani yüz seksen günlük zaman diyoruz. Cennette de günler ayrı ayrı olacaktır. Hâlbuki Cennette güneş yoktur. (S. Ebediyye)
Müminlerin makbul olanları, Cennette her sabah ve akşam; derecesi aşağı olanlar ise, her cuma günü, tecelli-i cemalle ve rüyetle müşerref olacaklardır. (H. L. O. İman)
Bu konudaki birkaç hadis-i şerif:
(Cuma, dünyada ve Cennette müminlerin bayramıdır.) [R. Nâsıhîn]
(Günlerin en hayırlısı cuma günüdür. Âdem aleyhisselam, cuma günü yaratıldı, cuma günü Cennete kondu, cuma günü dünyaya gönderildi. Kıyamet de cuma günü kopacaktır.) [Tirmizî]
(İnsanlar, Cennette de âlimlere muhtaç olurlar. Her cuma günü, Allahü teâlâ, “Benden ne dilerseniz dileyin” buyurur. İnsanlar,[hiçbir şeye muhtaç olmadıkları, her çeşit nimete kavuştukları için] ne isteyeceklerini şaşırıp, âlimlere sorarlar. Âlimler de, istenmesi gerekeni söylerler.) [Deylemî, İbni Asakir]
(Cennette müminler, Allahü teâlâyı cuma günü göreceklerdir.)[Şir’a şerhi]
(Cennet ehlinin bir çarşısı vardır. Her cuma günü oraya gelince, ferahlatıcı bir meltem rüzgârı eser, elbiselerini ve yüzlerini okşayarak güzelliklerini artırır. Hanımları, “Vallahi, bizden ayrıldıktan sonra sizin cemal ve güzelliğiniz artmış" derler. Erkekler de, "Vallahi, siz de çok güzelleşmişsiniz!" derler.")[Müslim]
Dünya ile mukayese edilemeyen Cennet hayatı sonsuzdur. Her hafta cuma günü herkesin güzelliği artacak, Allahü teâlânın kudreti sonsuz olduğu için, bu artışlar, sonsuza kadar devam edecektir. Bu, Allahü teâlâ için zor değildir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 592 ziyaretçi (808 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|