|
|
|
|
|
ABDULHAMİD HAN |
ABDÜLHAMİD HAN
Osmanlı padişahlarının 34'üncüsü olan Sultan II. Abdülhamid Han aklı, zekası ve ilmi fevkalade üstün olan bir zattı. Batılıların ve iç düşmanların asırlar boyunca devleti yok etmek için hazırladığı yıkıcı, sinsi planlarını sezip, önlerine aşılmaz bir set olarak dikildi. Hazırlayanları ve maşa olarak kullandıkları yerli işbirlikçilerini, sahte kahramanları işbaşından uzaklaştırdı.
İşte bu büyük zatın 10 şubat, 96. yıldönümü idi. Yıldönümü vesilesi ile Yıldız Üniversitesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi işbirliği ile iki açık oturumdan oluşan etkinlik düzenlendi. İlk panel Abdülhamid'in sağlık politikasıyla ilgiliydi. Oturum başkanlığını yaptığım bu panelde konuşmacılar özet olarak şunları anlattılar:
Prof. Dr. Hüsrev Hatemi; Abdülhamid'in çok iyi niyetli, sağlam karakterli ve vefalı bir insan olduğunu söyledi. Kendisinden çok devleti düşünürdü. 33 sene zalimlik yapmadan devleti ustalıkla idare etmişti. Ona atılan iftiralardan biri de pinti olduğuna dairdi. Bu çok çirkin bir suçlama olduğunu ifade etti. Aristokrat havada, halktan uzak yaşamamıştı. Atatürk'ün Abdülhamid'i küçümseyici veya kötüleyici bir sözünün olmadığını da ekledi.
Prof. Dr. Nil Sarı ise Abdülhamid'in sağlık alanındaki eserlerinden söz etti ve bazılarının fotoğraflarını gösterdi. Abdülhamid 90 adet gureba hastanesi, 19 adet belediye hastanesi, 89 adet askeri hastane ayrıca eğitim hastaneleri, kadın hastaneleri, akıl hastaneleri açmıştı. Bu hastaneler ülkemizden Lübnan'a, Yemen'den İsrail'e, Makedonya'dan Suriye'ye, Yunanistan'dan Libya'ya, Suudi Arabistan'dan Irak'a pek çok yerleşim bölgesine yayılmıştı. Ayrıca eczaneler, hapishane, sağlık merkezleri, fakirler, acizler ve hacılar için misafirhane de pek çoktur. Müthiş bir sağlık hizmetidir bu. Maalesef tahttan düştükten sonra bu eserlerin isimleri değiştirilmiş, bazıları yıkılmış ve bir kısmı da başka alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Kısacası bu büyük insan unutturulmak istenmiştir. Kasımpaşa, Haydarpaşa, Gülhane ve Mektebi Tıbbiye-i Şahane adlı eğitim ve üniversite hastanelerini açan da Abdülhamid olmuştur.
Doç. Dr. Adem Ölmez ise Abdülhamid Han'ın özellikle eğitim, sağlık, ulaşım ve asayişe önem verdiğini anlattı. Zamanında yeni bulunan aşıları ülkeye getirmiş, aşı ve kuduz hastalığı üzerine merkezler kurmuş, Bimarhaneleri yani akıl hastanelerini ıslah etmiştir. Akıl hastalarına zincir kullanımını yasaklayarak bugün bile saldırgan hastalarda kullanılan gömleği yerine koymuştur.
Dr. Şerif Esendemir konuşmasına Necip Fazıl'ın, "Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır." sözleriyle başladı. Abdülhamid'in tren yolları, bakteriyolojihane, cami ve mektepler yaptırdığını, çağına uygun yaşlılık politikası izlediğini, habitat yani biyosferi merkezi alan ekolojik politikaya önem verdiğini anlattı.
Bunları dinlerken aklıma hep başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan çağrışım yaptı. O da ülkeye duble yollar, hızlı trenler, Marmaray, üçüncü boğaz köprüsü, çok sayıda havaalanı gibi sayılamayacak eserler hediye etti. Sağlık alanında yeni hastaneleri hizmete açtı. Sağlık hizmetlerini halka yaydı. Eğitim alanını pek çok üniversite, sayısız derslik ve binlerce yeni öğretmenle destekledi güçlendirdi. Kısacası Abdülhamid'in çağdaş bir takipçisiyle karşı karşıyayız.
Abdülhamid Han'ı nasıl ki bir takım vicdansız, merhametsiz ve acımasız kişiler, iç ve dış düşmanların oyununa gelerek, maşası olarak bir saray darbesi ile düşürdülerse aynı komplo şu an başbakanımıza karşı düzenlenmektedirler. Bu ülkeye hizmet etmek bazılarının gözüne batmakta ve ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Rabbim Başbakanımızı korusunu2026 |
|
|
|
|
|
Cinler
|
Sual: Cin diye bir varlık var mıdır, varsa insanlar gibi erkek ve dişi olarak mı yaratılmış ve yaptıklarından sorumlu mudurlar?
Cevap: İnsanlar, ilk olarak, topraktan yaratıldığı gibi, cin de, alevden yaratıldı. Cin de, erkek ve dişi olur. Evlenmeleri, evleri, yemeleri, içmeleri, üremeleri, ölmeleri hakkında ve Muhammed aleyhisselâmın onlara da Peygamber olduğu, Kur’ân-ı kerimi dinledikleri, ibadet ettikleri, sadaka verdikleri, iyi işlerine sevap verildiği, cin kafirlerinin Cehenneme gireceği, müminlerinin Cennete gireceği ve Cennette Allahü teâlâyı görecekleri, çeşitli kitaplarda yazılıdır.
Cinnilerin insan âlimlerine sual sorup fetva aldıklarını, insanlara vaaz etmelerini, insanlara şiir söyleyip insanların işitmesini, insanlara, hastalık tedavisi, ilaç öğrettiklerini, insandan korktuklarını, insanlara itaat ettiklerini bildiren, âlimlerimizin çeşitli yazıları vardır. Bu kitaplar, cinnin varlığını göstermektedir. Cinnilerin insanlara olan zararlarına karşı tedbir alınması, cinnin zararına karşı korunulması, cinnilerin küçükleri yükseklerine itaat ettikleri, insanların iyiliklerine karşı iyilik yaptıkları, kötülüğe karşı kötülük ve zarar yaptıkları, cinnin insanlarla alay ettikleri, cinnin insan gibi, nazarları değeceği, bilhassa Ramazan ayında azdıkları, cinnin insanlarla ibadet ettikleri, Server-i âlem efendimizin Ümm-i Mabedin çadırında misafir olduğunu Mekke ahalisine haber vermeleri, Ümm-i Mabedin Müslüman olduğunu haber vermeleri, Bedir muharebesini haber vermeleri, geçmiş şeyleri cinden sormanın caiz olduğu, ileride olacak şeyleri sormanın caiz olmadığı, müezzinlerin ezanlarına, kıyamette, cinnilerin şahit olacakları, hazret-i Ömer vefat ettiği zaman, mersiye okudukları, hazret-i Osman şehit olunca, ağlayıp inledikleri, hazret-i Alinin şehit olduğunu haber verdikleri, hazret-i Hüseyin şehit olunca ağlayıp, bağırdıkları ve başka Sahabiler şehit olunca bildirdikleri, Ömer bin Abdül'azîz hazretlerinin vefatını haber verdikleri, İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe ve İmâm-ı Şâfi hazretlerinin vefatlarında ağladıkları, cinnin insan kalbine vesvese getirdiği ve daha pek çok meşhur hadise ve işler kıymetli kitaplarda yazılıdır. Bunların hepsi, cinnin varlığını göstermektedir.
Sual: Cinleri inkâr eden kâfir olur mu? Cinler de Cennete girecek mi?
CEVAP
Cinler, çeşitli şekillere girebilecek kabiliyettedir. Müslümanları ve kâfirleri vardır. Dine uymakla mükelleftirler. Varlıkları, Kur'an-ı kerim ve hadis-i şeriflerle sabittir. İnkâr eden kâfir olur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.) [Zariyat 56]
(Cehennemi insan ve cinlerle dolduracağım.) [Hud 119, Secde 13]
(Hani, cinnilerden bir grubu, Kur'an-ı kerimi dinlemek üzere sana sevk etmiştik.) [Ahkaf 29]
İbni Mesud hazretleri bildiriyor:
(Bir gece Resulullah, bizimle beraberken aramızdan kayboldu. Her yeri aradık, bulamadık. O geceyi endişe içinde geçirdik. Sabah olunca, Hira tarafından gelirken gördük. “Ya Resulallah, sizi aradık” dedik. (Bana cinlerden bir davetçi geldi. Onunla beraber gittim. Onlara Kur'an-ı kerim okudum) buyurdu.) (Tefsir-i Kurtubi)
Bir hadis-i şerifte de, (Ezan okurken sesini yükselt! Çünkü, ezan okuyanın sesini işiten bütün insan ve cinler, Kıyamette ona şahitlik ederler) buyuruldu. (Buhari)
Cinler hakkındaki kaviller
Cinlerin kâfirleri, bütün âlimlere göre, Cehenneme gidecektir. Mümin cinler hakkında ise, değişik kaviller vardır:
1- İnsanlar gibi muamele görecektir.
2- Cehenneme girmeyecek, fakat toprak olacaktır.
3- Cennetin “Rabad” denilen yerindedir. Dünyadakinin tersine; insanlar onları gördüğü halde, onlar insanları göremeyecektir. Cinler defalarca Peygamber efendimizin huzuru şeriflerine gelip kendisini dinlemişlerdir. Resulullah onlara, Rahman suresini tebliğ niyetiyle okumuştur.
(Ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimetini inkâr edebilirsiniz) ifadesi bulunan âyet-i kerimeden sonra, (Rabbimizin hiçbir nimetini inkâr etmeyiz, ey Rabbimiz sana hamd olsun) demişlerdi.
Bu sure, onların da dini emir ve yasaklarla mükellef olduğuna delalet eder. Çünkü bu sure, “Sekaleyn”e [insan ve cinne] hitap etmektedir.
Kur'an-ı kerim âyetleri ve hadis-i şerifler; onların da, mükafat ve ceza için haşr edileceklerine delalet etmekte, müminlerinin Cennete, kâfirlerinin de Cehenneme gidecekleri anlaşılmaktadır.
İmam-ı Buhari buyuruyor ki:
Cin suresinin (Hakikaten biz, hidayet rehberi olan Kur'an-ı kerimi dinleyince, Ona iman ettik. Rabbine iman eden, bahstan ve rehaktan korkmaz) mealindeki 13. âyet-i kerimesindeki bahs, mükafatın eksik verilmesi; rehak da hak etmediği cezayı görmek, demektir. Bu âyet-i kerime, onların iyiliklerine karşılık mükafatlarının eksiksiz verileceğine ve günahlarına karşı fazladan ceza görmeyeceklerine delalet eder. (Avn-ül-mürid)
|
Cinlerin zararları
|
Sual: Cin insana zarar verir mi, insan şekline girebilir mi? Zararından korunmak için ne yapmalı?
CEVAP
Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabında özetle deniyor ki:
Cinlerin müslüman olanı ve olmayanı vardır. Müslüman olan cinlerden insanlara bir zarar gelmez. Bunlar, yalnız ibadet ederler. Ehl-i sünnet âlimleri bunları tanır. Salih insanlar gibi görünür ve sohbet ederler. Kâfir olan cinler, insanlara çeşitli şekilde zarar verirler. İnsandan ayrılmayıp her şekle girebilirler. Mesela mikrop şekline girip insanın damarlarında dolaşırlar. Yalnız müminlerin kalbine giremez ise de, kalbine vesvese verebilir. Keçi, yılan, kedi şekline girdikleri çok görülmüştür.
Kâfir cinler, iyi insan şekline de girip iyi ve faydalı şeyler de yaparlar. Kâfir ve fâsıklarla arkadaşlık yapınca, hiç ayrılmayıp onları günaha ve küfre sokarlar.
Cinler ve şeytanlar rüyada da görülebilir. Çok güzel şekle girip ihtilama sebep olurlar.
Herkesin kâfir bir cin arkadaşı vardır. Melekler, insanları cinlerin zararından korur.
Âyet-i kerime ve dua okuyup, Allahü teâlâya sığınanlara da cinler bir şey yapamazlar.
İnsanlara, hastalıkların tedavilerini ve gerekli ilaç öğrettikleri, sara hastasının bedenine girip, ona zarar verdikleri, insanlara nazarlarının değdiği kitaplarda yazılıdır.
Cin üç sınıftır:
1- Rüzgar ve hava gibi olanlar.
2- Yerdeki böcek ve hayvancık gibi olanlar.
3- Dinin emir ve yasaklarına uymakla vazifeli olanlar ki bunlara hesap ve azap vardır.
Cin, ateş ve havadan yaratıldığı için çok latiftir, çabuk hareket eder, hafif bir çarpmada hemen ölürler. Ömürleri kısa, din bilgileri azdır ve kibirli olurlar, birbirleri ile hep dövüşür ve savaşırlar. Cinnin ölümü, yerde kaybolmakla olur. İhtiyarları, gençleşir, çocukluk haline döner ve ölüp yerde kaybolur.
Kâfir cinler, cinci ve büyücülerin bildirdiği insanlara sihir = büyü yaparlar. Hadika’daki hadis-i şerifte, (Sihir = büyü yapan, yaptıran ve inanan bizden değildir) buyuruluyor. Cinciler, falcılar ve yıldız nameye bakıp, sorulan her şeye cevap verenler büyücü sınıfına girerler. Bunlara gidip, söylediklerine, yaptıklarına inanmak, bazen doğru çıksa bile, Allah’tan başkasının her şeyi bildiğine ve her dilediğini yapacağına inanmak olup, küfür olur.
Geçmiş şeyleri cinden sormak caiz, ileride olacak şeyleri sormak caiz değildir. Çünkü geleceği ve gaybı ancak Allahü teâlâ bilir. Kâfir cinler yalancı olduğu için olmuş şeyleri de görmeden gördük diyebilirler. Cinciye gidip, insanı cinden kurtardığına inanıp, ona ücret vermek caiz değildir.
Cinden kurtulmak için en tesirli silah Kelime-i temcid (La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim) ve istigfar duasıdır. Bunları okuyandan, cinler kaçar ve büyü bozulur. Cin mektubu denilen duayı, yanında taşıyana veya evinde bulundurana cin gelmez, dadanmış olan cin de gider.
Âyet-el-kürsi, İhlas, Muavvizeteyn ve Fatiha surelerini sık sık okumak da, insanı cinden muhafaza eder. Bu âyet-i kerimeleri okumakla, bu mektubu taşımakla, şifa âyetlerini okumakla ve yazıp suyunu içmekle faydalanmak isteyenlerin Ehl-i sünnet itikadına uygun olarak doğru iman sahibi olması gerekir. Bunları yazanın ve kullananın itikadı doğru olmazsa ve haram işlerse, faydaları görülmez.
Cin ve şeytan şerrinden kurtulmak için ve sara hastalığına ve sihre, büyüye karşı koruyucu âyet denilen (ayat-ı hırz)ı yedi gün okumalı ve bu âyetleri üzerinde taşımalıdır.
Evliyanın ruhları, görünmeden de, görünerek de, sevdiklerine fayda verir ve belalardan korur. Onları tanımaya, sevmeye ve sevilmeye uğraşmalıdır. (Daha fazla bilgi için Seadet-i Ebediyye kitabına bakılmalı.)
Cin ve şeytan
Sual: Cinle şeytanın yaratılış bakımından farkı nedir?
CEVAP
Şeytan da, cin gibi, ateşle havadan yaratılmıştır; fakat cinde hava, şeytanda ateş fazladır. Cinlerin kâfir olanları olduğu gibi Müslüman olanları da vardır. Şeytanların ise hepsi kâfirdir. (Keşkül risalesi)
Cinnin ve şeytanın zararlarından korunmak için okunacak dualar ve yapılacak şeyler için aşağıdaki linke bakınız.
Büyüden ve Cinden korunmak için
.
Cin ve illüzyon
|
Sual: Cinlere, illüzyon diyenler var, doğru mudur?
CEVAP
Bazı kimselerin, cinleri hayal (illüzyon) sanarak, yok demeleri yanlıştır.
Korkudan, göz önünde hasıl olan hayaller, elbette yoktur. Fakat, bu hayalleri cin sanmak, cinden haberi olmamak demektir. Bir şeye yok diyebilmek için, o şeyi tanımak gerekir. Tanımadan yok demek, çocukça laf olur. Bu gibilere, ilim adamı demek, yersiz olur. Bütün Peygamberlerin haber verdiği ve hele, Peygamber efendimizin çeşitli zamanlarda haber verdiği bir bilgiye, akla, tecrübeye dayanmadan, zan yolu ile, çala kalem yok demek, ilim adamına yakışır bir şey değildir.
Cinlere, meleklere, Cennete, Cehenneme inanmayanlar, (Kim gitmiş, kim görmüş? Var olsalardı görürdük. Görülmeyen şeye inanılmaz) diyorlar. Gözü akla değil, aklı göze bağlı sanıyorlar. Halbuki akıl, duyu organları üstünde bir kuvvettir ve hissedilen şeylerin doğrusunu, yanlışını ayıran bir hakimdir. İnsanlar, göze tâbi olsaydı, insanlık şerefi, gözün kuvveti ile ölçülseydi, kedi, köpek ve farenin insandan daha şerefli olması gerekirdi. Çünkü, bu hayvanlar, karanlıkta da görüyor, insan ise göremiyor. O halde, göremediğine inanmak istemeyen kimse, insanlığı, hayvandan aşağı düşürmektedir. Demek ki, his organlarımız, aklın aletleridir. Hakim, kumandan akıldır. Akıl, görünmeyen, duyulmayan şeyleri reddetmediği gibi, yokluğu ispat edilemeyen ve anlaşılamayan şeylere de yok demez. Bunlara yok demek, akla uygun olmaz. (Seadet-i Ebediyye)
Cinlerin yaradılışı
Normal akla sahip bir kimse, kâinattaki muazzam nizamı incelediğinde, bunun kendiliğinden olmadığını anlar. (Dünya kendi kendine muntazam bir şekilde nasıl asırlardan beri dönebilir. Elbette döndüren bir yaratıcı vardır) der. Yaratıcıya inanan da Onun bildirdiklerine inanır. Çünkü cinleri, şeytanları inkâr etmek, Allahü teâlâyı inkâr etmek demektir. Bunun için aklı, fenni, göze tâbi kılmamalı, aksine gözü akla tâbi kılmalıdır! Akıl da tek başına hakkı bulamaz.
Akıl göz gibi, İslamiyet de ışık gibidir. Yani aklın doğru karar verebilmesi için İslamiyet ışığına ihtiyacı vardır. İslamiyet ışığı da bunların var olduğunu bildiriyor. Her şeyi yoktan yaratan Allahü teâlâ, (İnsan ve cinleri ancak, beni tanımaları, ibadet etmeleri için yarattım) buyuruyor. (Zariyat 56)
Nur-ül-islam kitabında diyor ki:
Cinlerin ilk babası Can’dır. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Canı da daha önce, zehirli, dumansız ateşten yarattık.) [Hicr 27]
Şeytanlar, iblisin zürriyetindendir. İblis de cin taifesindendir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İblis cinlerdendi.) [Kehf 50]
Cin suresinin ilk âyetlerinde, cinlerden iman edenlerin de olduğu bildirilmektedir.
Nas suresinde cinlerden insanlara zarar verenlerin bulunduğu, zararlarından Allah’a sığınılması bildirilmektedir. Bu bakımdan cinleri inkâr edip, onların insanlara zarar verdiğini inkâr eden kâfir olur. Süleyman aleyhisselamın cinlerden de düzenli askerleri olduğu Kur'an-ı kerimde bildirilmiştir. (Neml 17)
Cehennem, cin ve insanlarla doldurulacaktır. (Secde 13)
Cinlerin, mümin ve kâfir olanları vardır.
Kur'an-ı kerimde cin ile ilgili daha birçok âyet-i kerime vardır. Hadis-i şerifte cinlerden korunmak için dualar bildirilmiştir. Göz ile görmediğini inkâr etmek, akla da, ilme de aykırıdır.
Cinleri inkâr etmek, Allahü teâlâyı inkâr etmektir. Bunun için aklı, fenni, göze tâbi kılmamalıdır! Aksine gözü, akla tâbi kılmalıdır! Akıl da tek başına hakkı bulamaz. Akıl göz gibi, İslamiyet de ışık gibidir. Yani aklın doğru karar verebilmesi için İslamiyet ışığına ihtiyacı vardır.
Cin ve Şeytan
Sual: Şeytan tek midir, çok mudur? Şeytanlar, cinler gibi mi çoğalır? Cin de insana musallat olur mu? Cin ile şeytan arasındaki fark nedir?
CEVAP
İblis, cin taifesindendir. Şeytan, sapıtan, doğru yoldan ayıran demektir. Bunun için İblisin çocuklarına şeytan denmiştir. Kur'an-ı kerimde şeytanların çok olduğu bildirilmektedir. (İsraf edenler, şeytanların kardeşleridir) buyuruluyor. (İsra 27)
Şeytan ile cin arasında az fark vardır. Şeytanlar da, cin gibi ateş ile havadan yaratılmıştır. İlk insan topraktan yaratıldığı halde, toprak değil, et, kemiktir. Cin de ateş ve havadan yaratıldığı halde, ateş ve hava değildir. Cin ve şeytanlar, en ufak yerlerden geçerler, insanın içine girerler. Şeytanın vesvesesinden kurtulmak için, dine uymak gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İblis, şeytanlarına der ki, "Et, kadın ve içki ile insanları aldatmaya çalışın! Bunlardan daha tesirlisi yoktur.") [Deylemi]
Fazla et yemenin zararlı olduğu bu hadis-i şeriften de anlaşılmaktadır.
Cin ile evlenmek, Şafii mezhebinde caiz, Hanefi’de caiz değildir. Cinnin çoğalması gaz [hava] iledir. Bundan dolayı, cin ile evlenmek, hakiki evlenmek değildir. Cinden, cin ile uğraşanlardan uzak durmak gerekir.
Her insanın yanında en az kâfir bir cin, bir şeytan bulunur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Her müslümana yüz altmış melek vekildir. Eğer insan bir an yalnız başına bırakılsaydı, şeytanlar ona taarruz ederlerdi.) [Taberani]
Şeytan ve Melek
Sual: Şeytan, melek değil miydi?
CEVAP
İblis, meleklere hocalık etmiş ise de, melek değil, cin taifesinden olduğu din kitaplarında yazılıdır.
Cinlerle görüşmek ve cinci hocalara gitmek
Sual: Cinlerle ve cincilerle görüşüp, onlardan faydalı bilgiler öğrenilebilir mi?
CEVAP
Hayır. Cinci hocalara da gitmemeli. Muhyiddin-i Arabi hazretleri buyuruyor ki: Hiçbir insan, cinden Allahü teâlâya ait bir bilgi edinemez, çünkü cinlerin din bilgileri pek azdır. Onlardan dünya bilgileri edineceğini sanan kimse de aldanır, çünkü faydasız şeyle vakit geçirmeye sebep olur. Onlarla tanışan, kibirli olur. (Fütuhat)
Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri de buyuruyor ki: İnsanın cinle tanışması, arkadaş olması zararlıdır. Onlarla konuşmak, fâsıkla arkadaşlık etmek gibidir. Onlarla tanışan, fayda görmez. Cinle tanışmaya özenmemeli, evliya-i kiramın ruhaniyetlerinden faydalanmaya çalışmalıdır. (Keşkül risalesi)
Evliya zatları tanımak, sevmek ve onlar tarafından sevilmek büyük nimettir.
.
|
|
*****************************************
İLİM SAATİ.COM
Büyü ve Sihirden Kurtulmak İçin Dua
Büyü ve Sihirden Kurtulmak İçin Dua
Sihir, Büyü Nedir?
Cinlerin insanlarda yaptıkları hastalıklara “Sihir-Büyü” denir. Müslüman olan cinlerin insanlarla bir alâkası yoktur. Bunlar, yalnız ibâdet ederler. Bunlardan insanlara zarar gelmez. Kâfir olan cinler, insandan ayrılmazlar. Cinler her şekilde görünürler. Böcek şekline, mikrob şekline de girerler. İnsanın damarlarında dolaşırlar. Yalnız mü’minlerin kalbine giremezler. Kâfir cinler, iyi insan şekline de girer. Her iyiliği yapar. İnsanlara fâideli olurlar. Kâfir ve fâsıklarla arkadaşlık yapınca, hiç ayrılmazlar. Kâfir insanlar gibi, her iyiliği yapınca, arkasından küfre, fıska sebeb olurlar. İnsanın göstereceği kimselerde hastalık, sihir yaparlar. Bu hastalıktan kurtulmak için, bu cinni yok etmek veyâ kovmak lâzımdır.
Sihir, büyü yapmak haramdır. Sihir vâsıtasiyle her dilediğini yapacağına inanırsa, kâfir olur. Sihirin tesîrine inanmayan da kâfir olur. Sihrin, diğer ilâçlar gibi, Allahü teâlâ dilerse tesîr edebileceğine inanmalıdır. Her dilediğini, Allahü teâlânın yaratacağına inanmak küfür olmaz ise de, büyük günahtır.
Peygamber efendimize büyü yaptılar. Ağır hastalandı. Cenâb-ı Hak, Felâk ve Nâs sûrelerini gönderdi, bunları okuyarak büyüden kurtuldu. Resulullah efendimiz buyurdu ki:
“Müslüman büyü yapmaz. Allah saklasın, îmânı gittikten sonra büyü tesir eder.”
“Falcıya, büyücüye, kâhine giderek, onların söylediklerine inanan, Kur’ân-ı kerîme inanmamış olur.”
Hayırlı iş yapmak için de haram işlemek (büyü çözmek için büyü yapmak) câiz değildir. Büyüden kurtulmak için, diğer hastalıklarda olduğu gibi sebeblere yapışmak lâzımdır. Bu sıkıntılar, ruhi hastalıklar için, kıymetli kitaplarda bildirilen duâlardan bazıları şunlardır:
– Bir miktar suya Ayet-el kürsi, İhlas ve Muavvizeteyn [Nas ve Felak] surelerini okumalıdır! Büyü yapılan kimse bundan üç yudum içmeli, kalan su ile gusledilmelidir!
– Üç kere Salevat-ı şerife okumalı, sonra yedi Fatiha, yedi Ayet-el kürsi, yedi Kâfirun suresi, yedi İhlas-ı şerif, yedi Felak ve yedi Nas surelerini okuyup kendi üzerine veya hastanın üzerine üflemelidir! Bunları tekrar okuyup hastanın odasına, yatağına, evin her yerine, bahçesine üflemelidir!
– Fatiha, Ayet-el kürsi ve dört kul, (yani Kâfirun, İhlas, Felak ve Nas sureleri)
yedişer kere okunup hastaya üflenirse, bütün afetler, dertler için, sihir (büyü), nazar için iyi gelir. Tuz üzerine okunup, suda eritilerek içmek de olur.
– Sabah akşam, Bekara suresinin başından dört ayet ve Ayet-el kürsi ile, Ayet-el kürsiden sonraki iki ayeti ve Bekara suresinin sonundaki 3 ayet, hastanın üzerine okunursa, iyi olur.
– “La ilahe illallahü vahdehü la şerike leh lehülmülkü ve lehülhamdü ve hüve ala külli şeyin kadir” okunmalıdır!
– Günde 500 kere “La havle vela kuvvete illa billah-il-aliyyilazim” okunmalıdır! Başlarken yüz kere salevat ve bitirince de yine yüz kere salevat getirmelidir!
– 25 kere Estagfirullah denir. Sonuncusunda ve etubü ileyhe kadar okunur. Sonra onbir ihlas ve yedi kere Fatiha-i şerife ve otuz üç kere, Allahümme salli ve sellim ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina muhammed okuyup, sevabı Peygamber efendimizin ve Eshab-ı kiramın ve Evliyanın ruhlarına ve sonra Silsile-i aliyye denilen büyük âlimlerin isimlerini söyleyip; bu büyüklerin ruhlarına hediye edilir. Bunların hürmetine şifa vermesi için Allahü teâlâya dua edilir. Hergün sabah-akşam böyle duâ edilir.
– Ayati-hırz okumak ve üzerinde taşımak.
SE’ÂDET-İ EBEDİYYE ve İSLÂM AHLÂKI
.
Cinlerin Musallat Olmaması İçin Okunacak Dualar
Cinlerin Musallat Olmaması İçin Okunacak Dualar
Cinden kurtulmak için en iyi on şeyi yapmalıdır:
1- E’ûzü Besmele ile Fâtiha sûresi okumalıdır.
2- E’ûzü Besmele ile iki Kul-e’ûzüyü okumalıdır.
3- E’ûzü Besmele ile Bekara sûresini okumalıdır.
4- E’ûzü Besmele ile Âyetelkürsî okumalıdır.
5- E’ûzü Besmele ile Bekara sûresinin son âyetini okumalıdır.
6- E’ûzü Besmele ile Ha-Mîm Mü’mîn sûresinin başından (masîr)e kadar ve Âyetelkürsî okumalıdır.
7- “Lâ ilâhe illallahü vahdehü lâ şerîke leh lehülmülkü ve lehülhamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okumalıdır.
8- Çok (Allah) demelidir.
9- Hep abdestli bulunmalı, farzları ve sünnetleri hiç terk etmemelidir.
10- Günah işlemekten, kadınlara bakmaktan, çok konuşmaktan, çok yimekten ve galabalıktan sakınmalıdır.
(Berekât) kitabında, imam-ı Rabbânî hazretlerinin Cinden korunmak için, “Lâ havle velâ kuvvete illâ billah-il-aliyyil’azîm” okuduğu yazılıdır.
İmam-ı Şaranî hazretleri, “Kuşluk namazına devam edene, cin musallat olmaz” buyurdu.
Eshâb-ı kiramdan Ebû Dücâne hazretleri şöyle anlatır:
Bir gece yatarken, değirmen sesi gibi ve ağac yapraklarının sesi gibi, ses duydum ve şimşek gibi, parıltı gördüm. Başımı kaldırdım. Odanın ortasında, siyah birşey yükseldiğini gördüm. Elimle yokladım. Kirpi derisi gibi idi. Yüzüme, kıvılcım gibi şeyler atmaya başladı. Hemen Resûlullaha gidip, anlattım. “Yâ Ebâ Dücâne! Allahü teâlâ, evine hayır ve bereket versin! ” buyurduktan sonra kalem ve kâğıd istedi. Hz. Aliye bir mektûb yazdırdı. Mektûbu alıp, eve götürdüm. Başımın altına koyup, uyudum. Feryâd eden bir ses, beni uyandırdı. Diyordu ki,
“Yâ Ebâ Dücâne! Bu mektûbla, beni yaktın. Senin sahibin, bizden elbette çok yüksektir. Bu mektûbu, bizim karşımızdan kaldırmaktan başka, bizim için, kurtuluş yoktur. Artık, senin ve komşularının evine gelemiyeceğiz. Bu mektûbun bulunduğu yerlere gelemeyiz”.
Ona dedim ki, sahibimden izin almadıkca bu mektûbu kaldırmam. Cin ağlamasından, feryâdından, o gece, bana çok uzun geldi. Sabah namazını, mescidde kıldıktan sonra, cinnin sözlerini anlattım. Resûlullah buyurdu ki,
“O mektûbu kaldır. Yoksa, mektûbun acısını, kıyâmete kadar çekerler!”. Bir kimse, bu mektûbu, yanında taşısa veya evinde bulundursa, bu kimseye, eve ve etrâfına cin gelmez ve dadanmış olup zarar veren cin de gider.
Bu mektûb, Hakîkat Kitabevi’nin neşrettiği (Teshîl-ül-menâfi’) kitabının sonunda yazılıdır.
Bu âyet-i kerimeleri okumakla ve bu mektûbu taşımakla ve şifâ âyetlerini okumakla ve yazıp suyunu içmekle faydalanmak istiyenlerin Ehl-i sünnet îtikatına uygun olarak doğru îman sahibi olması lâzımdır. Bunları yazanın ve kullananın îtikadı doğru olmazsa ve küfür alâmetlerini kullanır, haram işlerse, faydaları görülmez.
.
CİN MUSALLATINDAN ÖNCEKİ BAZI BELİRTİLER
CİN MUSALLATINDAN ÖNCEKİ BAZI BELİRTİLER
* Uykulu ve yorgun olmadığı halde kişi belli bir noktaya dalgın dalgın bakar.
* Evdeki elektronik cihazlara aşırı düşkünlük ve bağlılık başlar, bu kendisine söylendiğinde asabileşir, söyleyene hiddetlenir.
* Küçük meselelerden kavga etme isteği başlar. Acıma ve affetme duyguları bloklanır.
* Musallattan önceki yaklaşık bir ay her gün kendinde ululuk ve yücelik hissetme başlar. İnanç sistemi devre dışı kalır. Hiçbir din ve konusundan bahsetmez.
* Sebepli yada sebepsiz insan azarlama istekleri artar.
* Bazı tasallutlarda gereksiz para harcama ön plana çıkar.
* Evli yada sevgili olan çiftlerden musallatı başlayan kişi eşine basit ve sıradan biriymiş gibi davranır. Kıskanma asla olmaz. Bilâkis rahat davranarak onun yıpranmasını ister.
* Ticaret veya alışverişlerinde dengesizlik ve kararsızlık vardır. Satın aldığı birşeyi sürekli değişime uğratır.
* Bazıları musallat öncesi deniz yolculuklarından çok korkarlar. Vapur gibi deniz taşıtlarında düşünceli olurlar.
* Aşırı şekilde eğlenceye düşkünlük başlar. Saatlerce eğlense bile toplanan enerjiyi üzerinden atamaz. Doğal zanneder. Ancak bu musallat olan canlının ona tuzağıdır. Belaya uğraması için verdiği bir kredidir.
* Sır tutamazlar, laf taşırlar, abartırlar, sık yalan söylerler.
* Herhangi bir sebepten dolayı saatlerce yalnız kalmayı isterler. O esnada ağlamalar ve hüzünlenmeler görülür.
* Kişi hangi yaşta ve cinste olursa olsun kendine uygun olmayan tek taraflı platonik bir sevda edinir. Ya çok çirkin ya çok güzel. Ya kendinden baya küçük veya büyük. Ortalama üç dört yıl bununla oyalanır daha sonra belaya uğrar.
* Değeri ve faydası olmayan kişilere hayranlık duyar. Senelerce onun avukatlığını yapar. Över, anlatır, öyle büyütür ki gözünde rakip tanımaz.
* Sohbet edenleri muhakkak rahatsız eder. Ya tartışma başlatır ya huzur kaçırır. Doğrulara itiraz, bilinene inkâr gelir.
* Müzik dinlerken aşırı ses açma isteği görülür. Bir parçayı defalarca başa sararak tekrar tekrar dinler.
* İçe konuşma ve içinden şarkı söyleme sıklaşır.
* Gök gürültüsü ve yıldırımdan aşırı korkarlar.
* Cesaret ve korku yer değiştirir. Korkulacak şeylere cesurca, korkulmayacak şeylere de korkakça davranırlar.
* Uyumaları ve uyanmaları genelde zor olur.
Sinan KORKMAZ
.
Cinleri Evden Uzaklaştırmak
Cinler, bazen evlerde gözükerek, bazen de ev halkına eziyet ederek rahatsız ederler. Hatta evin içine pislik dahi atarlar. Bunu bir evde kendi gözümle müşahede ettim. Bazen evde beş kişilik yemek pişer, on kişi yiyormuş gibi çabuk biter. Bazen de evde üç dört kişi olduğu halde, on kişi varmış gibi fazla ses çıkar.
Saydığımız bu evler ya kimsesiz evlerdir ki, cinler orada mesken kurarlar, yahutta içindeki insanlar islamı yaşamadıkları için şeytan evin malından, evladından ve hanımından istifade eder, ortak olur. Allah’ u Teala Kur’an-ı Mecid’ inde mealen:
‘’ Onlara mallarında ve evlatlarında ortak ol’’ buyurmaktadır. İnsan İslamdan uzaklaşınca bu ortaklık her zaman olabilir. Allah’a sığınırız.
Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem):
‘’ Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz’’ buyurmaktadır.( Müslim) Namaz kılınmayan, Kur’an okunmayan ev mezar gibi olmuştur. Bu eve şeytanlar da, cinler de rahatça girip cirit atarlar. Böyle bir evden cinler uzaklaştırılmak istendiği zaman, o cinlere evi terketmeleri için üç gün mühlet verilir. Evden gitmeleri ve ev halkından kimseye gözükmemeleri istenir.
Eğer gitmezlerse bol miktarda su alınır, eller suyun içine konulur, ağız iyice suya yaklaştırılır ve okuma bitinceye kadar öyle durularak şu dualar okunur:
Fatiha(1-4), Bakara(255-257), Bakara(285-286), Ali imran (18), Araf (54), Müminun(113-118), saffat(1-10), Haşr (21-24), Cin(1-37), İhlas ve Muavvezeteyn. Bu dualar okunduktan sonra suya üflenir ve evin köşelerine serpilirse, cinler Allah (c.c)nun izniyle o evden çıkarlar.
.
|
Bugün 85 ziyaretçi (97 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|