|
|
|
|
|
ABDULHAMİD HAN |
ABDÜLHAMİD HAN
Osmanlı padişahlarının 34'üncüsü olan Sultan II. Abdülhamid Han aklı, zekası ve ilmi fevkalade üstün olan bir zattı. Batılıların ve iç düşmanların asırlar boyunca devleti yok etmek için hazırladığı yıkıcı, sinsi planlarını sezip, önlerine aşılmaz bir set olarak dikildi. Hazırlayanları ve maşa olarak kullandıkları yerli işbirlikçilerini, sahte kahramanları işbaşından uzaklaştırdı.
İşte bu büyük zatın 10 şubat, 96. yıldönümü idi. Yıldönümü vesilesi ile Yıldız Üniversitesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi işbirliği ile iki açık oturumdan oluşan etkinlik düzenlendi. İlk panel Abdülhamid'in sağlık politikasıyla ilgiliydi. Oturum başkanlığını yaptığım bu panelde konuşmacılar özet olarak şunları anlattılar:
Prof. Dr. Hüsrev Hatemi; Abdülhamid'in çok iyi niyetli, sağlam karakterli ve vefalı bir insan olduğunu söyledi. Kendisinden çok devleti düşünürdü. 33 sene zalimlik yapmadan devleti ustalıkla idare etmişti. Ona atılan iftiralardan biri de pinti olduğuna dairdi. Bu çok çirkin bir suçlama olduğunu ifade etti. Aristokrat havada, halktan uzak yaşamamıştı. Atatürk'ün Abdülhamid'i küçümseyici veya kötüleyici bir sözünün olmadığını da ekledi.
Prof. Dr. Nil Sarı ise Abdülhamid'in sağlık alanındaki eserlerinden söz etti ve bazılarının fotoğraflarını gösterdi. Abdülhamid 90 adet gureba hastanesi, 19 adet belediye hastanesi, 89 adet askeri hastane ayrıca eğitim hastaneleri, kadın hastaneleri, akıl hastaneleri açmıştı. Bu hastaneler ülkemizden Lübnan'a, Yemen'den İsrail'e, Makedonya'dan Suriye'ye, Yunanistan'dan Libya'ya, Suudi Arabistan'dan Irak'a pek çok yerleşim bölgesine yayılmıştı. Ayrıca eczaneler, hapishane, sağlık merkezleri, fakirler, acizler ve hacılar için misafirhane de pek çoktur. Müthiş bir sağlık hizmetidir bu. Maalesef tahttan düştükten sonra bu eserlerin isimleri değiştirilmiş, bazıları yıkılmış ve bir kısmı da başka alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Kısacası bu büyük insan unutturulmak istenmiştir. Kasımpaşa, Haydarpaşa, Gülhane ve Mektebi Tıbbiye-i Şahane adlı eğitim ve üniversite hastanelerini açan da Abdülhamid olmuştur.
Doç. Dr. Adem Ölmez ise Abdülhamid Han'ın özellikle eğitim, sağlık, ulaşım ve asayişe önem verdiğini anlattı. Zamanında yeni bulunan aşıları ülkeye getirmiş, aşı ve kuduz hastalığı üzerine merkezler kurmuş, Bimarhaneleri yani akıl hastanelerini ıslah etmiştir. Akıl hastalarına zincir kullanımını yasaklayarak bugün bile saldırgan hastalarda kullanılan gömleği yerine koymuştur.
Dr. Şerif Esendemir konuşmasına Necip Fazıl'ın, "Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır." sözleriyle başladı. Abdülhamid'in tren yolları, bakteriyolojihane, cami ve mektepler yaptırdığını, çağına uygun yaşlılık politikası izlediğini, habitat yani biyosferi merkezi alan ekolojik politikaya önem verdiğini anlattı.
Bunları dinlerken aklıma hep başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan çağrışım yaptı. O da ülkeye duble yollar, hızlı trenler, Marmaray, üçüncü boğaz köprüsü, çok sayıda havaalanı gibi sayılamayacak eserler hediye etti. Sağlık alanında yeni hastaneleri hizmete açtı. Sağlık hizmetlerini halka yaydı. Eğitim alanını pek çok üniversite, sayısız derslik ve binlerce yeni öğretmenle destekledi güçlendirdi. Kısacası Abdülhamid'in çağdaş bir takipçisiyle karşı karşıyayız.
Abdülhamid Han'ı nasıl ki bir takım vicdansız, merhametsiz ve acımasız kişiler, iç ve dış düşmanların oyununa gelerek, maşası olarak bir saray darbesi ile düşürdülerse aynı komplo şu an başbakanımıza karşı düzenlenmektedirler. Bu ülkeye hizmet etmek bazılarının gözüne batmakta ve ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Rabbim Başbakanımızı korusunu2026 |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Necasetin ne kadarı namaza manidir?
|
Sual: Necasetten taharet ne demektir?
CEVAP
Bedende, elbisede ve namaz kılacak yerde necaset, pislik bulunmamaktır. Baş örtüsü, başlık, sarık, mest ve nalın da elbiseden sayılır. Boyuna sarılı atkının sarkan kısmı, namaz kılan ile birlikte hareket ettiği için elbise sayılır ve burası temiz olmazsa, namaz kabul olmaz. Yaygının, bastığı ve başını koyduğu yeri temiz olunca, başka yerinde necaset bulunursa, namaz kabul olunur; çünkü yaygı, atkı gibi bedene bitişik değildir. Fakat kapalı şişe içinde, idrar taşıyanın namazı caiz olmaz; çünkü şişe bevlin [idrarın] meydana geldiği yer değildir. [Bundan anlaşılıyor ki, cebinde kapalı alkol şişesi veya kapalı kutudaki kanlı mendil, necis bez varken namaz kılmak caiz değildir.]
İki ayağın bastığı ve secde ettiği yerin temiz olması lazımdır. Necaset üstüne örtülü bez, cam, naylon üstünde namaz kabul olur. Secdede etekleri kuru necasete değerse, zararı olmaz.
Deride, elbisede, namaz kılınan yerde, (dirhem miktarı) veya daha çok kaba necaset yok ise, namaz kabul olur ise de, dirhem miktarı bulunursa, tahrimen mekruh olur ve yıkamak vacip olur. Dirhemden çok ise, yıkamak farz olur. Az ise sünnettir. Şarabın damlasını da yıkamak farzdır. İmameyne [imam-ı Ebu Yusuf ve imam-ı Muhammed’e] göre ve diğer üç mezhepte kaba necasetlerin hepsinin zerresini bile yıkamak farzdır. Maliki’de iki kavil var, birinci kavilde zerresini temizlemek farz, öteki kavilde ise, necaseti temizlemek sünnettir. Necaset miktarı, bulaştığı zaman değil, namaza dururken olan miktarıdır.
Dirhem miktarı, katı necasetlerde, bir miskal, yani dört gram ve seksen santigram ağırlıktır. Akıcı necasetlerde, açık el ayasındaki suyun yüzü genişliği kadar yüzeydir. Bir miskalden az olan katı necaset elbisenin, avuç içinden daha geniş yüzüne yayılınca namaza mani olmuyor.
Necaset iki türlüdür:
1- Kaba necaset: İnsandan çıkınca, abdest veya gusle sebep olan her şey, eti yenmeyen hayvanların, (yarasa hariç) ve yavrularının yüzülmüş, dabağlanmamış derisi, eti, pisliği ve bevli, insanın ve bütün hayvanların kanı ve şarap, leş, domuz eti ve kümes hayvanlarının pisliği ve yük hayvanlarının, koyun ve keçinin necasetleri, galiz, yani kabadır.
2- Hafif necaset: Hafif olan necasetlerden, bir uzva ve elbisenin bir kısmına bulaşınca, bu kısım veya uzvun dörtte biri kadarı namaza zarar vermez. Eti yenen dört ayaklı hayvanların bevli ve eti yenmeyen kuşların pisliği hafiftir. Güvercin, serçe ve benzerleri gibi eti yenen kuşların pisliği temizdir.
Şarabın, imbiklenmesi ile elde edilen rakı ve ispirto kaba necaset olup, içilmesi şarap gibi haramdır. Namaz kılarken, kan, ispirto ve alkollü içkiler, elbiseden ve deriden yıkanıp temizlenmelidir. Uçmakla temiz olmaz. Bunlar bulunan şişe ve benzerleri cepten çıkarılmalıdır.
Dört mezhebe göre necaset
Sual: Diğer hak mezheplerimize göre necasetin hükümleri nasıldır?
CEVAP
Necasetin azı da üç mezhepte namaza manidir. Bedende, elbisede ve namaz kılacak yerde az da olsa necaset bulunmamalıdır.Hanefi’de ise, çok az necasetle namaz kılmak mekruhtur. Maliki’nin bir kavlinde ise, necaset çok olsa da namaza mani değildir.
Meni, mezi ve idrardan sonra çıkan vedi, Hanefi ve Maliki’de kaba necasettir. Şafii’de yalnız meni, Hanbeli’de ise, üçü de temizdir.
El ayası
Sual: Akıcı necasette el ayasındaki suyun yüzeyi genişliği, el ayasının ortasındaki çukurlukta durabilecek su yüzeyi midir?
CEVAP
Evet.
Necasetin toplamı
Sual: Üzerimize ve elbisemizin çeşitli yerlerine, sıvı necaset damlamış olsa, bunların toplamı mı esastır, yoksa bir yere bulaşan mı esas alınır?
CEVAP
Toplamı esas alınır. (S. Ebediyye)
Necaset olan yerde namaz
Sual: Kilisede, hamamda ve necis olma ihtimali olan yerde namaz kılmak caiz midir?
CEVAP
Üstü açık necasete ve kabre karşı namaz kılmak mekruhtur. Necis olma ihtimali olan yerlerde, mesela hamam içinde ve kilisede kılmak mekruh olup, yıkayıp temizleyerek kılmak mekruh olmaz. Başka yer bulunamazsa, kilisede de kılmak caiz olur. Namazdan sonra hemen çıkmalıdır; çünkü kilisede, şeytanlar toplanır. Kilisedeki küfür alametleri boşaltılırsa, namaz kılmak mekruh olmaz. (Redd-ül-muhtar)
Taharetten kalan yaşlık
Sual: Taharetten arta kalan yaşlık çamaşırımıza bulaşıyor. Temizlemek gerekir mi? Şafii’de nasıldır?
CEVAP
Taharetten yani istincadan arta kalan yaşlık temizdir, namaza mani değildir. Şafii’de de böyledir. Hatta Şafii mezhebinde, istincadan sonra necaset kalsa affedilir. Halbuki Şafii’de az bir necaset namaza mani olduğu halde, taharetten sonra arta kalan necaset affedilmiştir.
Taharetten arta kalan yaşlığı kurulamak müstehabdır. Bez veya tuvalet kâğıdı yoksa el ile kurulanır. Kurulanmasa da mahzuru olmaz.
Bulaşan meni
Sual: Çamaşıra bulaşınca meni ile namaz kılınabilir mi?
CEVAP
Çamaşıra az bulaşırsa mahzuru olmaz. Kuruyunca ufalanırsa yine mahzuru olmaz.
Hanbeli’de necaset
Sual: Hanbeli'de necasetin hükmü, Şafii’deki gibi midir?
CEVAP
Evet, Şafii gibidir, az necasetle de namaz sahih olmaz. Maliki’de ise, çok da olsa affediliyor. Necaseti temizlemede bir harac varsa, Maliki mezhebi taklit edilir.
Çok necaset bulaşan
Sual: Hemoroid sebebiyle Maliki’yi taklit eden, kan akarken veya elbisesine fazla kan bulaşmış iken namaz kılsa, caiz olur mu?
CEVAP
Evet; çünkü temizlemek zordur.
Üzerimize sıçrayan idrar
Sual: Tuvalette bizim haberimiz olmadan üzerimize idrar sıçrarsa, aldığımız abdest geçerli sayılır mı?
CEVAP
İdrarın abdeste zararı olmaz. Çok olursa namaza zararı olur. Maliki mezhebi taklit edilince bilinmeden çok idrar da olsa namaza zararı olmaz.
Namaz dışında
Sual: Namazda idrarlı, kanlı elbise giymek caiz olmadığı gibi, namaz dışında da giymek caiz değil mi?
CEVAP
Namaz dışında da, zaruretsiz necis yani pis elbise giymek mekruhtur.
Alkollü boyaya karşı namaz
Sual: İçinde alkol bulunan yağlı boyayla badana yapmak caiz olur mu? Bu duvara karşı namaz kılınır mı?
CEVAP
Caizdir, namaz kılınır. Necasete karşı namaz kılınmaz; fakat necaset bulaşmış bir şeye karşı kılmak, caiz olur.
Şarabın damlası
Sual: Namaz kılabilmek için, kaba necasetin ne kadarını yıkamak farzdır?
CEVAP
Deride, elbisede, namaz kılınan yerde, dirhem miktarı [4.8 gram] katı necaset bulunursa, tahrimen mekruh olur ve yıkamak vacib olur. Sıvı necasetlerde ise bu miktar, açık el ayasındaki suyun genişliği kadar yüzeydir. Sıvı necaset bundan fazlaysa ve katı necaset de dirhemden çoksa, yıkamak farz olur. Şarabın ise, damlasını da yıkamak farzdır. Dirhemden azsa, yıkamak sünnettir. Dirhemden çoksa, yıkamak farzdır.
Necasetin miktarı
Sual: Ne kadar necaset namaza mani olur? Az miktarda katı necaset, elbise üstünde çok yayılsa, namaza mani olur mu?
CEVAP
Hanefi’de namaza mani olan katı necaset miktarı 5 gram kadardır. Akıcı necasetlerde, açık el ayasındaki suyun yüzü genişliği kadar yüzeydir. Bundan az olan katı necaset, elbisenin, avuç içinden daha geniş yüzeye yayılınca namaza mani olmaz, fakat mekruh olur.
Şafii’de, necasetin zerresi de namaza manidir, yıkamak farzdır. Fakat istincadan sonra kalan necaset affedilmiştir. Maliki’de, necaset namaza mani değildir. Harac, yani bir ihtiyaç varsa, Hanefî ve Şâfiîler bu kavli taklit edebilirler.
.
Necis olanlar ve olmayanlar
|
Sual: Kir, necis midir? Necasetli çamaşırları yıkamakta sayı var mıdır?
CEVAP
Necaset bulaşmamış çamaşırlar, kirden temizlemek için yıkanır. Kir, necis değildir. Bir defa yıkansa da olur veya hiç yıkanmasa da yine necis değildir.
Necasetli çamaşırları yıkamakta belli bir sayı yoktur. Bir defa yıkayınca çıkarsa kâfidir. Necaset giderildikten sonra renk ve koku kalsa da, zararı olmaz. Sıcak su ile veya sabunlu, deterjanlı su ile yıkamak lazım gelmez.
Pis olmaz
Sual: Namaz kılmayan bazı kimseler temizliğe riayet etmiyorlar. Tuvaletten çıkınca, ellerini yıkamıyorlar. O ellerini evin çeşitli yerlerine sürüyorlar. Kapının koluna dokunuyorlar. Ellerini sandalyeye, koltuğa sürüyorlar. Onların ellerini sürdükleri yerlere dokununca elimiz pis olur mu?
CEVAP
Hayır, pis olmaz.
Zannetmekle necis olmaz
Sual: Yer necis zannediyoruz. Elimizde iki tane kâğıt mendil var. Bunları yere serip namaz kılabilir miyiz? Serersek nereye sermeliyiz?
CEVAP
Zannetmekle yer necis olmuş olmaz. Necis olduğu bilinmiyorsa temiz kabul edilir.
Kesin olarak yerin necis olduğu biliniyorsa, başka temiz yer de yoksa, en azından iki ayağın basılan ve secde edilen yerin temiz olması gerekir. Secde edilen mendil küçük olsa bile, başka tarafları pis olsa da, namaz caiz olur.
Ellerin ve dizlerin konduğu yerin temiz olması şart değil diyen âlimler de çoktur. Bu âlimlere göre, ayakla basılan ve secde edilen yer temiz olunca diğer yerler necis de olsa namaz sahih olur.
Necaset görünmüyorsa
Sual: Sık sık yurtdışına çıkıyorum. Otellerdeki halıfleksler çok temiz duruyor, böyle üzerinde kaba necaset bulunmayan yerde namaz kılmak caiz midir?
CEVAP
Caizdir. Secde yerine mendil gibi bir şey sermek iyi olur. Serilmesi şart değildir.
Necis yerde yürümek
Sual: Çocuklar bazen halıların üstüne çiş yapıyorlar. İdrarları kuruyunca, abdest alıp yaş ayağımızla bu halılara bassak ayağımıza necaset bulaşmış olur mu?
CEVAP
Hayır necaset bulaşmaz.
Yellenince taharetlenmek
Sual: Yellendikten sonra taharetlenmek gerekir mi? Çamaşır yaş ise yıkamak gerekir mi?
CEVAP
Su ile taharetlendikten sonra oturak yeri henüz yaş iken yellenince yeniden taharetlenmek mendubdur yani iyidir; fakat oturak yeri kuruyken yellenince, yıkamak bid’attir. Yellenmekle, yaş çamaşır necis olmaz, yıkamak gerekmez.
Şehidin kanı
Sual: Şehit, kanlı elbisesiyle gömülüyormuş. Kan necis değil midir? Temiz sayılan kan var mıdır?
CEVAP
Kendi üzerinde kaldıkça, şehidin kanı temizdir. Yenilen et, karaciğer, yürek ve dalakta bulunup, akmayan kanlar ve balık kanı da temizdir. Bit, pire ve tahtakurusu kanları da necis değildir. Yani, bunların kanı bulaşınca da, namaz kılınabilir. (S. Ebediyye)
Mezi ve vedi
Sual: Mezi ve vedi, Şafii’de de necis mi?
CEVAP
Evet. Şafii’de sadece meni temizdir.
Çamur
Sual: Çamur necis midir?
CEVAP
Çamur necis değildir. Sokaktan sıçrayan çamurlar da namaza mani değildir.
Dökülen deri
Sual: Güneş derimi yaktı. Soyulup dökülen deriler necis mi?
CEVAP
Sinir ve kan olmadığı için necis değildir.
Şarapla yıkananlar
Sual: Bazı Amerikan pipo tütünlerinin üzerinde, şarapla yıkanmıştır ifadesi geçiyor. Böyle tütünler necis midir? Bununla namaz kılınır mı?
CEVAP
Şarapla yıkanmıştır ifadesi varsa, pipo tütünleri necis olur. Bu pipo tütünler cepte iken namaz kılınmaz. Böyle bir ifade yoksa, necis sayılmaz.
Uyuşturucu otlar
Sual: Haram olan afyon gibi uyuşturucu otlar ve tütün necis midir? Cebe konarak onunla namaz kılınır mı?
CEVAP
Necis değildir. Namaz kılarken cepte bulunmaları namazın sıhhatine mâni olmaz. Uyuşturucu katı maddelerin, aklı giderecek kadar fazla miktarını kullanmak haramdır. İlâçlarda az miktar kullanılması günah değildir. (S. Ebediyye)
Akmayan kanlar
Sual: Ciğer, dalak, yürek ve ette bulunup da akmayan kanlar üstümüze bulaşsa yıkamadan namaz kılınır mı?
CEVAP
Bu kanlar necis değildir. (Merakıl-felah)
Etlerdeki kanlar
Sual: Kasabın kestiği etlerden üzerine sıçrayanlar necis midir? Etlerin üzerinde kan olduğu halde, kıyma yapmak caiz midir?
CEVAP
Dalak, ciğer ve etlerin üzerinde bulunup akmayan kanlar temizdir. Kesilmiş bir hayvanın etindeki kanlar temizdir. Etleri keserken üstümüze sıçrayanlar necistir. Sıçramayıp et üzerinde kalanlar temiz olduğu için, böyle etleri kıyma yapmakta mahzur yoktur.
Kanlı dalak
Sual: Cebimizdeki kanlı dalakla namaz kılabilir miyiz? Dalaktaki kan necis mi?
CEVAP
Ciğer, dalak, yürek ve ette bulunup da akmayan kanlar necis değildir. Dalakla namaz kılınabildiği gibi, bu kanlar elbisemize de bulaşsa, elbiseyi necis etmez. (Merakıl-felah)
Abdestte sıçrayan su
Sual: Abdestten yere düşen suyun üzerine basınca ıslanan çorap necis olur mu?
CEVAP
Necis olmaz.
Köpek, necaset ve abdest
Sual: Hanefî ve Şâfiî’de köpeğe dokunmak abdesti bozar mı? Salyası ve kılları necis midir?
CEVAP
Hanefî mezhebinde, köpeğe dokunmak abdesti bozmaz. Köpeğin salyası necis, kılları temizdir. Suya girerek veya yağmurdan ıslanan köpek silkinince üstümüze sıçrayan sular, necis değildir.
Şâfiî mezhebinde de, köpeğe dokunmak abdesti bozmaz. Köpeğin kılları yaşken dokunursa veya köpeğin salyası üstümüze bulaşırsa, o yeri, biri çamurlu su olmak üzere, yedi kere temiz suyla yıkamak gerekir.
Kedinin gezdiği yerde
Sual: Kedinin gezdiği yerde namaz kılınır mı?
CEVAP
Kedi temizdir. Gezdiği yerde namaz kılınır.
Yılan ve domuz derisi
Sual:Yılan ve domuz derisi tabaklanmakla temiz olur mu?
CEVAP
Domuz ve yılan derisi, tabaklansa da temiz olmaz. Bu derilerden yapılmış cüzdan, kemer, çanta, elbiseyle namaz kılınmaz. (Halebî, Hidaye, Hindiyye, Mizan-ül-kübra, Mezahib-il Erbea, S. Ebediyye)
Domuz, yılan, fare ve insan derisi tabaklanmakla temiz olmaz. (Redd-ül-muhtar)
Domuzun derisi tabaklanmakla temiz olmaz. (Nisab-ül fıkh, Tergib-üs salât, Nimet-i İslam, Büyük İslam İlmihali)
Şafii’de, domuzdan başka köpek derisi de tabaklanmakla temiz olmaz.(Misbah-un-necat)
Bir hükme âlimin biri sünnet, bir diğeri de mekruh dese, mekruh kavli esas alınır. Yılan ve domuz derisine temiz diyen âlimler olsa bile, necis diyenlerinki esas alınır.
Gaz yağı necis değildir
Sual: Yıkadığımız gaz bidonuna su koyduk. Suyun kokusu ve tadı değişti. Bu suyla abdest alınabilir mi?
CEVAP
Gaz yağı necis değildir, abdest alınır.
Yılan derisi
Sual: Ayakkabıcıyım, gayrimüslimlere yılan derisinden ayakkabı yapmam caiz midir?
CEVAP
Caizdir. Namaz kılan Müslümanlara yapmamalı; çünkü yılan derisi necistir.
Köpeğin bastığı yer
Sual: Köpeğin dolaşıp gezdiği yerlerde namaz kılınır mı?
CEVAP
Köpeğin bastığı yerler necis olmaz. Hattâ çamura bassa, yine necis [pis] olmaz.
Süt emen çocuk
Sual: Süt emen çocuğun kusmuğu necis olur mu?
CEVAP
Evet, kaba necasettir. (S. Ebediyye)
Meni pis değil mi?
Sual: Oral seks konusunda, meninin pis olduğu ve meniyi yutmanın günah olduğu söyleniyor. Bu çok yanlıştır. Kadınların göğsünden çıkan temiz süt, ağzımızdaki tükürük, vücuttan çıkan ter, yiyip içtiğimiz bal, baklava gibi gıdalardan hâsıl olduğu gibi, meni de, aynı temiz gıdalardan hâsıl oluyor. İşte bu temiz meniden çocuk da oluyor. Meniye nasıl pis denebilir ki?
CEVAP
Bu, çok acayip ve çok yanlış bir kıyastır. İdrar yolundan çıkan meni, temiz gıdalardan hâsıl olduğu gibi, insanın idrarı da, pisliği de bu temiz gıdalardan meydana gelmektedir. Bunlar da yenip içilir mi?
Çocuk meniden olduğu için meniye temiz demek, Hurufî inancına benziyor. Onlar diyor ki:
(Karım bana helâl olduğu hâlde, kızım niye haram olsun? O da bana helâl olan karımdan çıkmıştır. Hanım helâl olunca, ondan çıkan da helâl olur.)
Dinde, ne sizin, ne de bizim kıyasımız senettir. Senet ancak, muteber din kitaplarımızın bildirdikleridir. Kitaplar, (Meni yenmez, içilmez) diyor.(Redd-ül muhtar)
Elbiseye bulaşan meni, Şâfiî'de namaza mani değildir, ama meniyi yalayıp yutmak, Şâfiî mezhebinde de haramdır. Kezzabı veya başka zehri cebe koyarak namaz kılınabilir, çünkü necis değildir. Ama içmek haram olur. Bir şeyin necis olmaması, onun yenilip içilmesinin haram olmadığı anlamına gelmez.
Kokmuş et necis mi?
Sual: Ağrı için belime sarılan et, çok durduğu için, kokup kurtlanmış. Böyle kokmuş et, sarılı iken, namaz kılmak caiz midir?
CEVAP
Et, kokup kurtlanmakla necis olmaz, namaza mani değildir. (İslam Ahlakı)
Saç necis değildir
Sual: Erkek veya kadın saçı cebimizde iken namaz kılabilir miyiz? İnsan ölünce saçı, hayvan ölünce kılı necis olur mu?
CEVAP
İnsan ölünce, Hanefi’de necis olur, diğer üç mezhebe göre necs olmaz. Hanefi’de ölünün kılı, kemiği, siniri ve dişi temizdir.
Domuzdan başka murdar ölmüş hayvanın, siniri, kemiği, boynuzu, yelesi, kılı, tırnağı temizdir. Cebinde bir tutam insan saçı varken kılınan namaz sahih olur. Çünkü insanın saçı temizdir. (Halebi)
Cepte bulunan insan dişleriyle namaz kılmak caizdir. Çünkü diş temizdir. Ölmüş hayvanın kılı ve kemiği de temizdir. (Hindiyye)
.
Necaset nasıl temizlenir?
|
Sual: Necaset nasıl temizlenir?
CEVAP
Necaset, her temiz su ile, abdest ve gusül alınmış su ile, sirke ve gül suyu gibi akıcı mayılerle temizlenir. Abdestte, gusülde kullanılan suya (müstamel su) denir. Bu su temizdir; fakat hadesi temizleyici değildir. Yani, bununla necaset temizlenir; fakat abdest alınmaz ve gusül edilmez.
Tahmin edilen yer yıkanır
Sual: Döven hayvanı, buğdayın bir yerine idrarını yapsa, bu kısım tam bilinemeyip, tahmin edilen yeri yıkamakla, bu buğday temiz kabul edilir mi?
CEVAP
Evet. (Hadika)
Kar ile taharet
Sual: Kar ile taharet caiz mi?
CEVAP
Evet.
Silmekle temizlenmez
Sual: Saf alkol, kan ve idrar bulaşmış teni silmek kâfi midir?
CEVAP
Silmekle temizlenmez, yıkamak gerekir.
Çıkmayan kan
Sual: Abdest almadan üzerimdeki elbisemde daha önce bulaşmış kan lekesi gördüm. Yıkamaya çalıştım fakat rengi çıkmadı. Namaza mani midir?
CEVAP
Renginin kalmasının önemi yok, üç kere yıkamak yeterlidir. Namaza mani değildir.
Karda yürümek
Sual: Karda yürümekle ayakkabıların altı temizlenmiş olur mu?
CEVAP
Karda ve karada [toprakta] yürümekle ayakkabılar temizlenir. Mesela hep dağda gezen çobanın ayakkabısı temiz olur.
Necaset bulaşan tahta
Sual: Necaset bulaşan tahta, yıkamakla temizlenmiş olur mu? Onun üstünde namaz kılınabilir mi? Yoksa içine necaset girdiği için, hiç temizlenmez mi?
CEVAP
Necaset bulaşan tahta, yıkamakla temiz olur. Temizlenince namaz da kılınır. (Dürer c.l, s.44; İhtiyar c.1, s.33)
Emip tükürmek
Sual: Su olmadığı için, elime bulaşan kanı, birkaç defa emip tükürdüm. Temiz oldu mu?
CEVAP
Evet, emip tükürmekle temiz olur. (İhtiyar)
Sirke ve süt
Sual: Elime bulaşan kan veya idrar, sirke veya sütle temizlenir mi?
CEVAP
Sirkeyle temizlenir. Sütle temizlenmez.
Necasetli işkembe
Sual: Necasetli işkembe nasıl temizlenir?
CEVAP
Necasetli işkembe de, üç defa soğuk su ile yıkanınca temiz olur.
Elbise temizlemede
Sual: Temizleyicide, bizim elbisemiz, başkalarının elbiseleriyle beraber yıkanırken, necaset bulaşabilir mi?
CEVAP
Başkalarının elbiselerinden necaset bulaşma ihtimali olabilirse de, ihtimalle hüküm verilmez, yani temiz kabul edilir.
Necis suyu temizlemek
Sual: Bir kovadaki suya kan veya idrar bulaşsa, temizlemek için ne yapmak gerekir?
CEVAP
Necis suya, temiz su ilave edilip kova içindeki kadar su taşınca, hepsi temiz olur. Taşan su, necaset eseri görülmedikçe temizdir. Necis kova, doldurulur ve taşarsa, necasetin üç eserinden [renk, koku, tat] biri görülmeyince su da, kova da temiz olur. (Redd-ül-muhtar)
Yetmiş kere el yıkamak
Sual: Bulgaristan’dan gelen bir hoca, (Tuvalette, önce necaset tuvalet kâğıdıyla temizlenir, daha sonra su ile taharet alınır. Böyle yapılmazsa, necaset bulaşan el, 70 kere yıkansa yine temizlenmez) diyor. Böyle bir şey var mı?
CEVAP
Tamamen uydurmadır. Genelde gayrimüslimler böyle yapıyormuş. Kâğıtla necaseti temizleyip elini dokundurmadan su akıtıyorlarmış. Bu hoca da, onlardan görmüş veya duymuş olabilir. Necaset kâğıtla temizlenmez. Necaset parmakla alınır, sonra parmak yıkanır. Kalan necaset de temizlendikten sonra, tuvalet kâğıdıyla veya bezle kurulanmak iyi olur. Tuvaletten çıkınca, eli sabunla bile yıkamak gerekmez. Normal suyla yıkanınca el necasetten temizlenmiş olur.
Taşla taharetlenmek
Sual: İslam Ahlakı kitabının bir yerinde, (Necaset olsa, su ile gidermek farzdır) denirken, istinca bahsinde, (Taş veya toprakla temizlenmek ve bundan sonra su ile yıkamak sünnettir) deniyor. Buradaki incelik nedir? Su bulunmayan yerlerde mesela, dağda, ovada abdest bozduktan sonra taşla veya toprakla temizlenince, o şekilde namaz kılabilir miyiz? Su ile temizlemek farz mıdır?
CEVAP
Necaset temizlemekle, taharetlenmek ayrı şeylerdir. Namaz kılınacak elbisedeki necaseti su ile temizlemek farzdır. Taharette ise taşla, toprakla temizlendikten sonra, su varsa, su ile de yıkamak sünnettir.S. Ebediyye kitabında da, (Abdest bozan kimsenin, taş veya su ile, önünü ve arkasını temizleyerek, idrar ve pislik bırakmaması sünnettir. Taşla temizlendikten sonra, varsa ayrıca su ile yıkamak sünnettir) deniyor.
Şâfiî mezhebinde, necasetin azını da temizlemek farz iken, taşla taharetlendikten sonra kalan necasetin affolduğu, namaza mâni olmadığı, (Mafüvat) kitabında bildirilmektedir.
Demek ki, Şâfiî mezhebinde de, eşyalardaki necaseti temizlemekle, taharetteki necasetin temizlenmesi farklıdır.
.
Çocuklar ve necaset
|
Sual: Bezinde necaset olan çocuğu sırta sarıp namaz kılmak caiz midir?
CEVAP
Necasetli çocuğu, sırta sararak namaza durunca, namaz sahih olmaz. Bu, cepte idrar şişesi taşımaya benzer; fakat çocuk, kendiliğinden kucağa oturur, sırta binerse, üstü necasetli de olsa, namaza mani olmaz. (Redd-ül-muhtar)
Şafii’de süt çocuğunun idrarı
Sual: Şafii mezhebinde süt çocuğunun idrarı necis midir?
CEVAP
Şafii’de süt oğlanın idrarı hafif necasettir. Sıkarak veya kurutarak izale ettikten sonra, üzerine su serpince, akmasa dahi, temiz olur. Oğlan sütten başka bir şey, bir kere bile yerse veya iki yaşını geçerse idrarı kaba necaset olur. Süt emen kızın her zaman idrarı necistir, su ile yıkayarak temizlemek lazım olur.
Süt emen bebek
Sual: Yalnız süt emen bebeğin idrarı necis mi?
CEVAP
Hanefi’de necistir. Şafii’de oğlanınki necis değildir.
.
Elbise veya halıdaki necaset
|
Sual: Temiz ve kirli çamaşırları beraber yıkamakta mahzur var mıdır?
CEVAP
İdrarlı, kanlı çamaşırları temiz çamaşırlarla beraber yıkamakta mahzur yoktur.
Çocuk bezi yıkanmış leğen
Sual: Çocuk bezi yıkanmış naylon leğende temiz çamaşırları yıkamakta mahzur var mıdır?
CEVAP
Mahzur yoktur.
Bir defa yıkamak
Sual: Görülmeyen necasetler, mesela idrar, kan bulaşmış çamaşırlar, leğende veya çamaşır makinesinde yıkanırken, bir defa yıkamakla temizlendiği zannedilirse kâfi gelir mi?
CEVAP
Evet.
Çamaşır makinesi
Sual: Otomatik çamaşır makinesi ile yıkanan necis çamaşırlar temiz olur mu?
CEVAP
Evet. Otomatik çamaşır makineleri, el ile yıkanandan daha iyi yıkamaktadır.
Makinede yıkarken
Sual: Yıkarken, makinedeki su ve diğer eşya necis olur mu?
CEVAP
Hayır.
Temizlendiğinde şüphe eden
Sual: Necasetli çamaşırların temizlendiğinde şüphe eden ne yapar?
CEVAP
Temizlendiğinde şüphe eden üç defa yıkar ve her yıkayışta sıkar. Irmakta veya muslukta yıkanan bir şeyi sıkmak lazım değildir. (Halebi)
Halı yıkamak
Sual: Büyük olduğu için sıkılmayan halı gibi necaseti emen eşya nasıl yıkanırsa temiz olur?
CEVAP
Her yıkayışta, su damlaması kesilinceye kadar beklenir. Böyle üç defa yıkayınca temizlenmiş olur. Sıkılması, fırçalanması gerekmez.
Halı yıkama makinesi
Sual: İdrarlı halı, halı yıkama makinesi ile yıkanınca temiz olur mu?
CEVAP
İdrarlı bir halının, halı yıkama makinesi ile kısa fasılalarla üç defa ön yüzü, üç defa da arka yüzü yıkanırsa temiz olur. Üstünde seccadesiz namaz kılınır. Kir için bir defa yıkamak kâfidir.
Elbisedeki necaset
Sual: Elbisenin bir yerine necaset bulaşsa, sonra da bu yeri bulamayan ne yapar?
CEVAP
Elbise veya vücudun bir yerine necaset bulaşsa, bu yeri bulamazsa, zannettiği yeri yıkasa temiz olur. Namazdan sonra meydana çıksa namazı iade etmez. (Hadika)
Satın alınan elbiseyi yıkamak
Sual: Satın alınan hazır elbiseyi, yıkamadan giyip onunla namaz kılmakta mahzur var mıdır?
CEVAP
Eşyada esas olan temizliktir. Necis olduğu kesin olarak bilinmedikçe hepsi temiz kabul edilir. Hatta gayrimüslimlerin elbiseleri de temiz kabul edilir. (Hadika)
Kuru temizleme
Sual: Necaset bulaşığı olmayan bir elbise ile, kanlı ve idrarlı bir elbise kuru temizlemede temizlenir mi ve ötekileri kirletir mi? Yani kuru temizlemeciye verdiğimiz necaset bulaşmamış elbise ile namaz kılabilir miyiz?
CEVAP
Kuru temizlemede sadece kirler temizlenir. Yıkanmadıkça idrar ve kan temizlenmiş olmaz. Fakat idrarlı elbise diğerlerini kirletmez. Yani kuru temizlemeciye verdiğimiz necaset bulaşmamış elbise ile namaz kılmamızda mahzur olmaz. Dinde zan ile hüküm verilmez. Kâfirlerin elbiselerine idrar ve şarap bulaşmış olma ihtimali kuvvetlidir. Buna rağmen dinimiz, kâfir elbisesini yıkamadan, o elbise ile namaz kılınabileceğini bildiriyor. (Eşbah şerhi)
Dinimizin emri böyle iken, kuru temizlemeciye verilen temiz elbise ile namaz kılınmayacağını veya kesin bilgi olmadan gıdaların içinde, necis madde bulunduğu için yenmeyeceğini söylemek halkı huzursuzluğa sevk edeceği, fitneye sebep olacağı için günahtır.
Temizleme imkânı olmayan
Sual: Elbisesinin tamamı necis olan, namazını kaçırmamak için çıplak mı kılar?
CEVAP
Üstünde namaza mani olacak kadar necaset bulunan kimse, temizlemesi mümkün değilse, o haliyle kılar, çıplak kılmaz. Hatta temizleme imkanı olsa; fakat yabancılar bulunsa, temizlemeden namazını kılar. Çünkü başkalarının yanında avret yerini açmak yasak edilmiştir. Necaseti temizlemek ise emredilmiştir. Emir ile yasak bir araya gelince yasağa uyulur. (Merakıl-felah)
Maliki’yi taklit ederek kılarsa hiç mahzuru olmaz.
Temiz elbisesi olmayan
Sual: Cezaevi hücresindeki bir mahkûmun elbiseleri necis olsa, namazını nasıl kılar?
CEVAP
Temiz elbise bulamamak zarurettir. Zaruret halinde necasetli elbise ile namaz kılınır. Eğer Maliki’yi taklit ederse, Maliki'de necaset namaza mani olmadığı için, namaz sahih olur.
Namazdan sonra görülen necaset
Sual: Namazdan sonra elbisemizde necaset görsek, namazımızı iade etmemiz gerekir mi?
CEVAP
Necasetle kılınan namaz sahih olmaz. Necaset olup da, bilmese sahih olur. Necaset olduğunu namazdan sonra görse, kaza etmek gerekmez diyen âlimler de olmuştur. Resulullah efendimiz, namaz içinde, nalınını çıkarıp namaza devam etti. Namazdan sonra, nalınını niçin çıkardığını soranlara (Cebrail aleyhisselam, nalınımın kirli olduğunu haber verdiği için çıkardım) buyurdu ve namazı kaza etmedi. [Nalın altı deri, üstü açık terliğe benzer bir giyecektir.] Maliki mezhebi taklit edilerek kılınırsa, namaz sahih olur.
.
Alkol, kolonya ve parfüm
|
Sual: Her alkol necis midir?
CEVAP
Haram ve necis olan sadece etil alkoldür. Diğerlerinin kimyada da adı alkoldür. Onlar necis değildir. Namaz kılarken etil alkolü temizlemek gerekir.
Kolonya ve parfümler
Sual: Kolonya, tentürdiyot ve parfüm gibi, alkollü karışım sürülmüş elbiseyle, namaz kılmak caiz midir?
CEVAP
Caizdir. Alkol; ilaç, koku veya su gibi şeylere bir menfaat için karıştırılınca, karışım temiz olur. (İ. Ahlakı)
Demek ki alkol; kolonya, tentürdiyot ve parfüm gibi maddelere, bir menfaat gayesiyle karıştırıldığı için namaza mani olmuyor. Bir menfaat olmadan karıştırılırsa, karışımlar temiz olmaz. Mesela suyun içine alkol döküp onu elbiseye sürsek, bu da karışımdır diyerek, böyle elbiseyle namaz kılınmaz.
Alkollü merhem
Sual: Alkollü merhem namaza mani mi?
CEVAP
Hayır, mani değildir.
Kolonya temizdir
Sual: İslam Ahlakı kitabında deniyor ki:
1- Suyla toprak karıştırıldığı zaman, bu ikisinden biri temizse, meydana gelen çamur temiz olur ve bu kavil sahihtir. Fetva da böyledir.
2- Bu fetvanın zayıf olduğunu bildiren âlimler varsa da, harac olunca, zayıf kaville amel olunur.
3- Necis olan sıvı, mesela ispirto, ilaç, koku [su veya toprak] gibi şeylere [bir menfaat için] karıştırılınca, karışım temiz olur. [Lakin ilaç için olmayanları içmek haramdır.] Bunun için, tentürdiyot ve kolonya, Hanefi’de temizdir.
Bu ifadelerden, harac, sıkıntı olmadan kolonya dökülerek kılınan namazın sahih olduğunu anlıyorum. Kolonya temiz dendiğine göre, harac olmadan da üstümüze döksek, onunla namaz kılmanın caiz olduğu mu anlaşılıyor?
CEVAP
Evet, öyle olduğu pek açıktır. Burada iki ayrı kavilden bahsediliyor:
Birinci kavilde, (Karışım temizdir, bu kavil sahihtir ve fetva da böyledir) buyuruluyor. Fetva böyledir denince artık mesele kalmamıştır. 3. maddede, 1. maddedeki sahih olan fetvanın açıklaması yapılıyor. Tentürdiyot ve kolonyanın temiz olduğu, bir de ilaç için olan karışımların da, yani içinde alkol bulunan ilaçları kullanmanın da caiz olduğu açıkça bildiriliyor.
İkinci maddede, sahih olan ve fetva verilen kavle, bazı âlimlerin zayıf dediği bildiriliyor. Sahih kavli bildirdikten sonra, bazı âlimler denince, bu kaville amel etmek lazım gelmediği anlaşılıyor. Burada kolonya, tentürdiyot gibi karışımların temiz olduğunu bildiren kavil, zayıf değil, sahih kavildir ve fetvanın da böyle verildiği bildiriliyor. Zayıf kavil diyerek, bunun aksini söyleyip Müslümanları sıkıştırmak, caiz olmaz.
Alkol necistir
Sual: Alkollü içkiler ve kolonya necis değil midir?
CEVAP
Alkollü içkiler, dört mezhepte de necistir. Necaseti temizlemek üç mezhepte farzdır, Mâlikî mezhebinde ise, bir kavilde, namaz için necaseti temizlemek farz veya vacib değil, sünnettir. (İslam Ahlakı)
Kolonyada alkol çoktur, ama alkollü içki sınıfına girmez. Karışım olduğu için Hanefî ve Şâfiî'de namaza mâni değildir. Kolonyanın temiz olduğu İslam Ahlakı kitabında yazılıdır. Mâlikî'de ise, zaten necaseti temizlemek farz olmadığı için, kolonya sürülmüş elbiseyle namaz kılınabilir.
Şâfiî'de kolonya
Sual: Şâfiî mezhebi hakkında çeşitli kitaplar yazan bir hoca, (Şâfiî'de kolonya kullanmak, alıp satmak caiz değildir, çünkü alkol necistir) diyor. O zaman içinde alkol bulunan tentürdiyot gibi ilaçları da kullanmak caiz olmuyor mu? Bu hususta Hanefî mezhebini taklit etmek mi gerekiyor?
CEVAP
O hoca bazı konuları eksik ve yanlış yazıyor. Hele Hanefî mezhebi hakkında çok yanlışları vardır. Mezhep taklidine lüzum kalmadan tentürdiyot gibi alkollü sıvıları kullanmak Şâfiî mezhebinde de caizdir.
Şâfiî mezhebinde, necis sıvıların, ilaç ve ıtriyat ıslahı için kullanılan miktarlarının affedildikleri, El-fıkh-ü alel-mezahib-il-erbea’da ve Molla Halil Si’ridî’nin El-Ma’füvât kitabının Süleyman bin Abdullah şerhinin 1368 [m. 1949] Kamışlı baskısında yazılıdır. (S. Ebediyye)
|
.
Hayvanlar ve necaset
|
Domuz ve yılan derisi
Sual: Cepte yılan veya domuz derisinden cüzdan yahut fildişi tarak varken namaz kılmak caiz mi?
CEVAP
Domuz ve yılan derisi, dabağlansa da temiz olmaz. Bu derilerden yapılmış cüzdan, kemer, çanta, elbise ile namaz kılmamalıdır! Domuz hariç, her hayvan ölünce kemiği pis olmaz. Filin de kemiği temizdir.(Halebi, Hidaye, Hindiyye, S. Ebediyye)
Maliki mezhebinde necaseti temizlemek farz olmadığı için, bilmeden necasetle namaz kılınmışsa, Maliki mezhebine göre kıldım denirse, bilinmeden kılınan böyle namazlar sahih olur.
Kuş pisliği
Sual: Kuş pisliği bulaşan elbise ile namaz kılınır mı?
CEVAP
Eti yenmeyen kuşların pisliği hafif necasettir. Hafif olan necaset, bir uzva ve elbisenin bir kısmına bulaşınca, bu kısmın veya uzvun dörtte biri kadarı namaza zarar vermez.
Güvercin ve serçe gibi eti yenen kuşların pisliği temizdir, yani bu pislikle namaz kılmak caizdir. Temizlenirse iyi olur.
Kedinin idrarı
Sual: Kedinin idrarı, vücuda değse, temiz mi?
CEVAP
Hayır. Sadece elbisede temizdir.
Cepteki haşarat
Sual: Yenmeyen midye, istiridye, karides gibi haşarat cebimizde iken, namaz kılmak caiz midir?
CEVAP
Necis olmadıkları için, namaza mani olmaz.
.
Necaseti üç kere mi yıkamalı?
|
Sual: Necaseti temizlerken nelere dikkat edilmeli ve yıkamada belli bir sayı var mıdır?
CEVAP
Hanefi’de, necaset dirhem miktarından fazlaysa, yıkamak farzdır. Yıkamakta adet yoktur. Temizleninceye kadar yıkamalı.
Katı necaset, kemer, çanta, mest, ayakkabı üzerinde olunca, ovmakla, silmekle temizlenir. Emici olmayan, düz parlak şeyler, mesela cam, ayna, kemik, tırnak, bıçak, yağlı boyalı eşya, vernikli eşya üzerindeki katı veya akıcı her necaseti, elle, toprakla veya başka şeyle silip, bunun üç sıfatı, [rengi, kokusu ve tadı] gidince temiz olur.
Testi, çanak ve bakır gibi, necaseti emmeyen şeyleri ve muslukta yıkanan her şeyi sıkıp kurutmak lazım değildir.
Kurumuş meniyi ovmakla, bulunduğu yer ve deri temiz olur. Meni yaşsa, elbiseyi ve deriyi yıkamak gerekir.
Şarabın damlasını yıkamak farzdır diyen âlimler de vardır. İhtiyata riayet etmeli.
Her şeyde asıl olan, temizliktir. Necaset bulaştığı kesin bilinmedikçe, zannetmekle necis denmez. Ehl-i kitabın kestiği hayvan, aksi sabit olmadıkça, temiz kabul edilir.
Üzüm suyu temizdir, şaraba dönünce pis olur. Şarap, sirke olunca temiz olur.
Eldeki, çok az necaseti de yıkamak farzdır.
Hanefi’de, kedi ve fare idrarının elbiseden temizlenmesinde, harac [meşakkat] olduğu için, dirhemden fazlası da affedilmiştir.
Necis boyayla boyanan kumaş, üç kere yıkanınca temiz olur.
İdrarlı eşya, leğende, çamaşır makinesinde, ayrı sularla, temizlendiği zannedilinceye kadar yıkanır. Bir kere yıkamakla temizlenirse, kâfi olur. Yıkarken, diğer eşya necis olmaz. Vesveselinin üç kere yıkaması ve hepsinde sıkması gerekir.
Çürük, ince veya büyük olduğu için sıkılmayan eşya, mesela halı, deri gibi necaseti emen şeyler, her üç yıkayışta, su damlaması kesilinceye kadar beklenir.
Necis yağla tabaklanmış deri, üç kere yıkayıp sıktıktan sonra temiz olur.
Kaynamayan sıcak suda bırakılan, içi boşaltılmamış tavuğun, yalnız derisi necis olur. İçi boşaldıktan sonra, üç kere soğuk suyla yıkanınca, her yeri temiz olur. İşkembe de, böyle üç kere yıkamakla temiz olur.
İdrarlı bez, üç defa muslukta yıkanmakla temiz olur.
Kan rengi
Sual: Elbisedeki kan lekesi yıkanmışsa da rengi çıkmadı. Namaza mani midir?
CEVAP
Renginin kalmasının önemi yok, üç kere yıkamak yeterlidir. Namaza mani değildir. Kandan başka renkli necis maddeler de böyledir. Yıkandığı hâlde rengi çıkmazsa, namaza mani olmaz.
|
.
Helâda namaz kılmak
|
Sual: Evde anam babam, namaz kıldığıma asla razı olmuyorlar. Kız olduğum için başka yerlere de gidemiyorum. Müsait olan banyomuzda namaz kılıyorum. Banyoda klozet de var, üstü kapalıdır. Kapalı olmasa bile pislik yok. Bir hoca, (Tuvaletin olduğu yerde namaz kılınmaz) dedi. Bazen de, alaturka tuvaletimiz temiz ve müsait olduğu için orada abdest alıyor, yere poşet serip namaz kılıyorum. Yine aynı hoca, (Tuvalette besmele bile çekilmez) dedi. Beden ve namaz kılınan yer temizse namaza niye mani olsun ki? Banyomuz ve tuvalet temiz olduğuna göre, buralarda namaz kılmak mekruh olur mu?
CEVAP
Necaset olmadığına göre mekruh olmaz. Bir halıya çocuk idrarını yapsa, o halının o kısmında namaz kılınmaz, ama idrarlı yerin üstüne bir seccade veya başka bir örtü serilirse kılınır. Banyo ve tuvalet kuru ve temizse, poşet sermeye bile gerek kalmaz. Serilirse de mahzuru olmaz.
Siz bir ihtiyaçtan dolayı kılıyorsunuz. Sizin için bir mahzuru olmaz. İhtiyaçsız öyle yerlerde namaz kılmamalı. Namaza dururken, en yeni ve en temiz elbiselerimizi giymeliyiz. Kumar, çalgı aleti, canlı resmi, haç resmi, köpek, cünüp, içki ve sarhoş olmayan yerde namaz kılmalıyız. Allahü teâlânın huzuruna en temiz ve en güzel yerde çıkmalıyız.
İkinci bir husus, tuvalet denince herkesin hatırına necaset gelir. Çok kişi tiksinir. Yaşlı bir arkadaş anlattı. Babaannesi, köyde musluklar olmadığı için ibrikle abdest alırmış. Arkadaşın annesi, ibriği tuvalete götürüp taharet alır. Babaannesi, (Bu ibrik helâyı gördü. Ben artık bununla abdest alamam) der. En küçük torunu, (Babaanne, ellerin her zaman helâyı, necaseti görüyor. Ellerini de kullanma artık!)der.
Bu tiksinme bazı kimselerde olur. Başkasının içtiği bardaktan bile su içemezler. Kimsenin artığını yiyemezler. Onların tiksinmeleri, o işin haram veya mekruh olduğunu göstermez. O kişilerin vesveseli olduğunu gösterir.
Bir ihtiyaç olunca, tuvalette abdest alınır, abdest duaları da okunur. Yer müsaitse orada namaz da kılınır. Tuvalet veya banyo necaset gördü diye, oralar pis sayılmaz. Şayet pislik varsa su dökülüp temizlenir. Torunun dediği gibi, necaset bulaşan eli kesemeyiz. Yıkanan şey temiz olur. El yıkanınca temiz oluyor da, tuvalet yıkanınca niye temiz olmasın? Vesveseli ve cahil kimselerin sözlerine itibar etmemeli. Müsait yer yoksa namazı kazaya bırakmamak için, banyoda veya helâda da olsa, abdest alıp namaz kılmalıdır
.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
.XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
m.sorularlaislamiyet.com/index.php?oku=11609
Fıkıhtaki ölçülerle istibra yaptıktan sonra hala akıntı veya damla geliyorsa, bu durumda kişi özürlü kabul edilir ve
İstinca (taharet / temizlik) ve istibra nedir, nasıl yapılır; bilgi verir misiniz?..
Sorunun Detayı
İstinca (taharet / temizlik) ve istibra nedir, nasıl yapılır; bilgi verir misiniz?..
Cevap
Fıkıhtaki ölçülerle istibra yaptıktan sonra hala akıntı veya damla geliyorsa, bu durumda kişi özürlü kabul edilir ve özürlü şartlarına göre abdest konusunu ayarlamalıdır.
İstincâ Nedir?
İstinca, lügatte, pisliklerden temizlenmeyi istemek demektir. Dinî ıstılahta ise, büyük ve küçük hâcetini yaptıktan sonra, avret yerlerini temizlemek mânasına gelmektedir. Buna dilimizde, "tahâretlenmek" denilir. Bu temizlik, müekked sünnettir.
İstincanın Allah indindeki kıymet ve ehemmiyetini göstermesi bakımından İbn-i Abbas ve Ebu Hüreyre'den gelen şu rivâyet dikkat çekicidir:
"Kubalılar hakkında "Orada temizlenmeyi seven adamlar var." (Tevbe, 9/108) meâlindeki âyet-i kerîme nâzil olunca Resûl-i Ekrem (asm) onlara sordular:
- Allah sizi neden övüyor?
Onlar da bu suâle:
- Biz def'-i hâcetten sonra su ile temizlenir, istinca yaparız, cevabını verdiler."
İstinca Ne ile Yapılır?
İstinca su ile yapılacağı gibi, su olmadığı takdirde ufak taşlarla da yapılabilir. Ancak, kemik, cam parçası, yazılı kâğıtlar, ipek gibi pahalı kumaş parçaları ve zemzem suyu ile istinca yapılması mekruhtur. Temiz boş kâğıda da hürmet lâzımdır.
Su bulunmadığı takdirde, kıymetsiz bez ve pamuk, yazıda kullanılmayan suyu emici kâğıtlar (tuvalet kâğıtları) ile de istinca yapılabilir. Aslında su ile istinca yapıp bez gibi suyu emici bir nesne ile kurulanmak temizliğe daha uygundur.
İstibra Nedir?
Erkeklerin idrardan sonra, idrar sızıntısının tamamen kesilmesini beklemelerine istibra denir. Bunu yapmak vâcibdir.
İdrar sızıntısı her insanda olur. Ancak bâzı kimselerde çabuk kesilir; bâzılarında ise, akıntı bir müddet daha devam eder. Herkes durumunu bilerek, abdest almadan önce, sızıntının kesilmesine çalışmalı, sonra abdest almalıdır.
İdrar Sızıntısını Durdurmak İçin Ne Yapılabilir?
İstibranın, yani, idrar sızıntısını durdurmanın çeşitli yolları vardır: Tuvaletten çıktıktan sonra hemen abdest almayıp biraz yürümek veya öksürmek veya ayakları biraz kımıldatmak gibi hareketlerle, idrar yollarında kalmış olan sızıntıların dışarı çıkması temin edilebilir. Herkes kendi durumunu bilerek bu yollardan birini tatbik eder. Mühim olan sızıntının kesilmesidir.
İstibra Yapılmadan Abdest Alınca Ne Olur?
Küçük su döktükten sonra istibranın yapılması durumu, abdestin sıhhatına mâni olan idrar sızıntısını kesmek içindir. İdrarını yaptıktan hemen sonra, istibra yapmadan abdest alan ve bu sırada da kendisinden idrar akıntısı gelen kimsenin aldığı abdest, haberi olmadan bozulur ve bu abdestle kılınan namaz da sahih olmaz. Bu bakımdan istibra konusunda oldukça titiz davranmalıdır.
Bir hadîs-i şerîfte:
"İdrardan sakınınız. Çünkü kabir azâbının çoğa ondandır." (Ibn Mâce, Tâhâret 26; Nesâî, Sehv 88)
buyrularak, Müslümanların, küçük su döktükten sonra temizliğe (istibraya) son derece dikkat etmeleri istenmiştir. Kadınlara istibra gerekmez. Onların idrar yaptıktan sonra hemen abdest almayıp bir süre beklemeleri kâfidir.
İstinca istibranın sıhhî faydaları da vardır.
İstinca ve İstibranın Âdâbı:
Önce istinca ve istibraya sebeb olan tuvalete girme ve hâcet giderme âdâbını bilmek gereklidir. Şöyle ki:
* Tuvalete girileceği zaman parmağında lâfza-i celâl yazılı yüzük veya ceplerinde âyet yazılı sayfa veya Kur'an'dan bir parça var ise, bunların çıkarılması, tuvalete sokulmaması, yahut da muşambaya veya naylona sarılı vaziyette cepte taşınması gerekir. Yüzüğün ters çevrilerek avuç içine alınması da kifâyet eder.
* Daha tuvalete girmeden bismillâh deyip: "Allahümme innî eûzü bike mine'l-hubsi ve'l-habâis.." diye dua edilmesi müstehabdır.
* Tuvalete sol ayakla girilir ve sağ ayakla çıkılır.
* Tuvalette kıbleye karşı oturulmamalı ve kıble tarafına arka da dönülmemelidir. Bunlar mekruhtur. Fakat evlerdeki tuvaletler kıbleye karşı yapılmışsa, artık zarurete binaen bunda bir beis yoktur. Şâfiî ve Mâlikî'ye göre kapalı bina içindeki tuvaletlerde kıbleye karşı dönmekte hiçbir mahzur yoktur. Kıbleye dönmemek mecburiyeti, kırlarda def'-i hâcet yapılacak zamanlara aittir.
* Tuvalette iken mecbur kalmadıkça konuşulmaz, zikredilmez, selâm alınmaz.
* Tuvaletlere tükürerek veya sümkürerek nahoş bir görüntüye sebeb olmamak da âdâbdandır.
* Özürsüz ayakta idrar yapmamak da âdâbdandır.
Hazret-i Ömer (ra)'in bildirdiğine göre, bir keresinde ayakta su dökerken Resûlüllah Efendimiz (asm) onu görmüş ve: "Ya Ömer, ayakta su dökme." demiştir. Hz. Ömer (ra) bundan sonra bir daha ayakta su dökmemiştir. Fakat zaruret halinde ve idrar sıçrantılarından da korunmak mümkün olduğu takdirde, ayakta da su dökülebilir. Çünkü ashabdan bâzıları, Resûlüllah (asm)'ın ayakta da su döktüğünü görmüşlerdir. Bu durum zaruret ve idrarın sıçramaması haline hamledilmiştir. Oturarak idrar etmek, temizlik yönünden de daha iyidir. Bu şekilde idrar torbası daha iyi boşalır. Akıntı ve sızıntı da azalır.
* Def'-i hâcet yaparken, avret mahalline ve vücuttan çıkan pisliğe bakılmamalıdır.
* Tuvaletten çıkıldığında: "Elhamdü lillâhi'llezî ezhebe annî'l-ezâ ve âfânî" denilmesi âdâbdandır.
İstincanın Mekruhları Nelerdir?
* Rüzgâra karşı, durgun ve akar sulara doğru idrar yapmak mekruhtur. Meyve ağacı altlarına, gölgelik yerlere, ekin tarlalarına, karınca ve haşerat yuvalarına, yollar üzerine def'-i hâcet etmek de mekruh sayılır. Bilhâssa insanların gideceği yolları ve oturacağı gölgelikleri kirletmek, hadîste şiddetle men'edilmiş, bu hâlin insanların eziyet duymalarına, dolayısıyla da lânet ve sövmelerine sebeb olacağı bildirilmiştir.
Sakınılması gereken bir husus da, umumî tuvaletlerde büyük hâcetini yaptıktan sonra, tuvaleti tam temizlemeden, kıyısında köşesinde pislikler bırakarak çıkmaktır. Bu durum da insanlara eziyet verir, nefretlerini mûcib olur. Hadîs'teki nehyin şümûlüne girer.
İstinca ve istibrada temizlik hep sol el ile yapılır. Hadîs-i şerîf'te,
" "Hiç biriniz küçük abdest bozarken erkeklik uzvunu kesinlikle sağ eliyle tutmasın, sağ eliyle silinmesin, bir şey içerken kabın içine solumasın!"(Buhârî, Vudû 19)
buyurulmuştur. Âlimler, bu hadîse binaen, sağ el ile temizlenmeyi mekruh saymıştır.
* İstincada suyu kullanırken şiddetle suyu çarpmamalı, sıçrantı yapmamaya çalışmalıdır.
* Avret yerlerinin gözükmesinden korkulan hallerde, istinca terk edilir.
* Gusledilen yere küçük su dökülmesi de caiz görülmemiştir. "Umum vesveseler bundandır." denmiştir. Ancak akıntı varsa ve idrar, gusledilen yerde kalmayıp akıp gidiyorsa, caiz olur diyenler de olmuştur. İhtiyâta riâyette fayda vardır.
* İstinca yapamayacak kadar hasta olan bir kimse, zevcesi yoksa istincayı terkeder. Hasta olan kadın da kocası yoksa o da istincayı terkeder. Yabancıların bunlara taharet vermesi câiz olmaz.
İlave bilgi için tıklayınız:
- ÖZÜR...
- İSTİBRA...
Yazar : Sorularla İslamiyet
.
www.fetvalar.com/sorularla-cevabi-1193.html
"Taharet " nasıl y
Taharet " nasıl yapılır?
Tuvalette taharet yapmanın usulü varmıdır?Taharet yaparken erkekler ile kadınlar arasında fark varmıdır?
Mücmerül-Lûgat'a göre, (necv), karından çıkan şeydir. İstincâ, o Çıkan şeyden ve onun eserinden su ile veya toprakla kurtulmak istemektir. Karından çıkan pislik; idrar, dışkı, menî, mezî ve iki yoldan çıkan kan gibi şeylerdir. Bunlardan istincâ yani temizlenmek sünnettir.
Taharet alırken Erkekler:Eğer husyeler sarkık ise,ilk önden arkaya doğru çekerek başlarlar.Eğer husyeler sarkık değil ise,arkadan öne doğru çekerek başlarlar.
Kadınlar ise;Fercin (avret mahallinin)kirlenmesinden korkulduğu için, önden arkaya doğru çekerek taharet yaparlar.
Erkekler taharet esnasında orta parmağını diğer parmakları üzerine kaldırır.
Kadınlar ise,orta parmağı ve yüzük parmağını kaldırarak taharet alırlar.
Kerpiç, kuru ağaç ve toprak gibi taşa benzeyen şeylerle istincâ sünnettir [162].Ancak günümüzde bu temizlik için tuvalet kağıdı kullanılmaktadır. Aded hususu yani kaç def'a ypılacağı sünnet değildir, mendûbdur.Kişinin kendine göre necaseti giderinceye kadar tahareti şarttır
Yaz günlerinde birinci taş(veya temizleneceği şey,) ile arkaya doğru çekilir. Çünkü yaz gününde husyeler sarkar. Dışkı bulaşmasından sakınarak öne doğru çekilmez. Ondan sonra öne doğru çekilir. Ondan sonra temizlikde mübalağa için arkaya çekilir.
Kış günlerinde böyle değildir. Yâni husye sarkmaz. Birincisi ile öne doğru çekilir. Çünkü birinci ile öne doğru çekmek temizlemede daha tesirlidir. Ondan sonra arkaya doğru çekilir. Ondan sonra, iyice temizlenmesi için" tekrar öne doğru çekilir.
Eğer avret mahallini açmaksızın yıkamak mümkün ise, taş veya kağıt ile taharetten sonra su ile yıkamak evlâdır. Önce (Taharet yapan), iki ellerini yıkar. Ondan sonra, eğer oruçlu değil ise, mahrecini (yâni pislik çıkan yeri) iyice açar; eğer bir parmakla temizlemek mümkün ise, parmağının içi ile mahrecini yıkar. Veya çok muh-tâc ise, iki parmakla veya eğer yine ziyâde muhtâc ise üç parmakla yıkar.
Erkek, istincânın başlangıcında(su ile yıkarken), orta parmağını diğer parmaklarından biraz yüksek tutar ve mahrecini yıkar. Ondan sonra, üç kere yıkadığı vakitte yüzük parmağını kaldırır. Ondan sonra serçe parmağım kaldırır. Ondan sonra şehâdet parmağını kaldırır, yâni yüksek tutar ve kalbine kanaat gelinceye kadar yıkar.
Kadın, yüzük parmağı ile orta parmağını beraberce kaldırır, ondan sonra erkeğin yaptığı gibi yapar. Çünkü kadın, erkek gibi bir parmağı ile başlasa, ihtimaldir ki, parmağı fercine gidip istemeden de olsa, işatahlanırsa üzerine gusl vâcib olur. Zahîriyye'de böyle zikredilmiştir.
Ellerini (istinca yapan), ikinci defa yıkar. Dirhemden fazla pislik mahreci etrafına taşarsa, mahrecini temizleyinceye kadar yıkaması vâ-cib olur. Su ile yıkarken üç kereden fazlada yıkayabilir.Önemli olan adet değil,necaseti temizlemektir.Bir kere yıkamakla temiz oluyorsa oda yeterlidir.
www.fetvameclisi.com/fetva-taharet-nasil-olmalidir-3345.html
23 Mar 2011 - Tuvalette abdest bozduktan sonra namazın geçerli olabilmesi için gerekli olan taharetlen
.Sayın hocam, ben tuvalette abdest bozduktan sonra namazın geçerli olabilmesi için gerekli olan taharetlenmenin nasıl olması gerektiği konusunda yardımınızı rica ediyorum. Çünkü tam manası ile idrarın bitmesini beklemek çok zaman alabiliyor ve tuvaletten çıktıktan sonra da damlamanın devam etmesi vaki olabiliyor. Bu konuda biraz araştırma yaptım ise de çok açık bir ifade ile karşılaşamadım. Bunun peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem zamanında nasıl değerlendirildiğini ve idrarın hükmünü somut bir biçimde açıklayabilir misiniz?
İdrar konusunu ciddi tutmamız şarttır. Kabir azabına bile neden olacak bir konunun hafife alınması doğru olmaz. Ancak ciddiye almakla vesvese konusu yapmak arasında da bir denge çizgisi tutturmalıyız. Hedefimiz, bilerek tek bir damlanın bile çamaşırımıza damlamamasını sağlamaktır. Bunun için, tuvalette iken elle sıvazlayarak son damlamanın da kesildiğine kani olup öyle çıkılmalıdır. (Eğer iki namaz arasında kesilmeyecek kadar damlama gözle izlenecek şekilde devam ediyorsa zaten özürlü durumuna düşüldüğü için yeni bir durum söz konusu olacaktır.) Namaz kılmadan önce veya namaz esnasında bir damlama görülürse abdestin yeniden alınması gerekmektedir. Bu konuda vesveseye düşecek durumda olanlar, pamuk ve benzeri bir şey tıkamayı deneyebilirler. Ama bunun tıbben sakıncalı olması da muhtemeldir. Tıp kadar vesveseye kapı açması bakımından da doğru olmayabilir. İleri yaşlarda olmayanlar için idrar sızması çok yaygın bir durum değildir. Mesele ciddi tutulduğu sürece biiznillah bir sakınca olmayacaktır. Özellikle bu tür konuları, dinin bütünü gibi telakki eden anlayış neticede vesveseye götürmektedir. Dikkatli olalım. Allah’a emanet olun.
.
.
konyevi.net/taharet/
18 Ağu 2011 - Taharet, maddi ve manevi kirlerden temizlenmek demektir. Taharet, bir kısım ibadetlerin
.
Taharet
BY KONYEVİ · 18 AĞUSTOS 2011
Taharet, maddi ve manevi kirlerden temizlenmek demektir. Taharet, bir kısım ibadetlerin şartı, başlangıcı ve anahtarıdır. İbadetlerin yapılabilmesi için temiz olmak şarttır. Temizlenmeden Allah-u Zülcelal’in manevi huzuruna girilemez.
Bunun için İslam dini temizliğe çok büyük bir önem vermiştir. Nitekim Allah-u Zülcelal ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur;
“Orada tertemiz olmayı seven kimseler vardır. Allah da çokça temizlenenleri sever.” (Tevbe; 108)
Bu ayet-i kerime, Kuba halkı hakkında nazil olmuştur. O zaman Hz. Peygamber (Sallallah-u Aleyhi Ve Sellem) Kuba halkına; “Allah, temizlik hususunda sizi övmektedir. Siz ne yaparsınız ki, böyle bir övgüye mazhar oldunuz?” diye sormuş, onlarda; “Biz (Tuvalette taharet alırken) su ile temizleniriz.” demişlerdir. (Tirmizi, Ebu Davud, İbn-i Mâce)
Buna bakarak biz de taharetimizi güzel almamız, vücudumuzu kirlerden temizlememiz ve abdestimizi en güzel şekilde almamız lazımdır. Eğer bunları layıkı ile yerine getirebilirsek, ayet-i kerime de medhedilen insanların içine gireceğimiz gibi, Allah-u Zülcelal’in medhine mazhar olabiliriz.
TUVALET ADABI:
Dediğimiz gibi, İslam dini temizliğe çok büyük bir önem vermiştir. Onun için Hz. Peygamber (Sallallah-u Aleyhi Ve Sellem) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
“Temizlenmek, imanın yarısıdır.” (Müslim)
Müşriklerden birisi, Selman-ı Farisi (r.a)’ye gelerek; “Peygamberiniz size her şeyi, hatta tuvalette oturup nasıl temizleneceğinizide mi öğretiyor?” deyince, Selman-ı Farisi (r.a) şöyle cevap vermiştir;
“Evet, büyük ve küçük abdest bozarken kıbleye karşı dönmekten, sağ el ile taharetlenmekten, üçten az taşla, tezek veya kemikle istinca yapmaktan bizi nehyetti.” (Ebu Davud, Tirmizi)
Hanefi ve Şafii mezhebine göre, tuvalet adabı şunlardır;
1-) Tuvalete girerken sol ayak ile girilmelidir.
2-) Kıbleye yönelik oturmamalıdır. Hanefi mezhebine göre, sahrada ve binaların içinde yüzü ve sırtı kıbleye dönmek Tahrimen mekruhtur. Şafii mezhebine göre, tuvaletin her tarafı kapalı olmak şartıyla yüzü ve sırtı kıbleye çevirmek caizdir.
3-) Rüzgara karşı hacet yapılmamalıdır.
4-) Her hangi bir özür yoksa ayakta bevl etmemelidir.
5-) Karınca ve benzeri böceklerin yuvalarına hacet yapılmamalıdır.
6-) Kırda bulunan kimse, hacetini yapmak için insanların göremeyeceği tenha bir yer seçmeli ve kendisini gizlemelidir.
7-) Yol üzerine, mescidlerin etrafına, durgun ve akarsulara, meyveli ağaç altlarına hacet yapılmamalıdır.
8 ) Elbisesini tam çömelirken açmalıdır.
9-) Otururken ağırlığını sol ayak üzerine vermelidir. (Bu şekilde boşaltım daha kolay olur.)
10-) Tuvalete başı açık olarak girmemelidir.
11-) Ön ve arkayı sol el ile temizlemelidir.
12-) Tezek gibi pis olan eşyalarla temizlik yapmamalıdır.
13-)Tuvalette iken konuşmamalı, din ve dünya işi düşünülmemelidir.
14-) Avret yerine ve çıkan pisliğe bakmamalıdır ve idrarın içine tükürmemelidir.
15-) Aksırması durumunda kalben Allahu Zülcelal’e hamd etmelidir.
16-) Oturmasını gereksiz yere uzatmamalıdır. Çünkü bu basur hastalığına sebeb olur.
İSTİNCA VE İSTİBRA
Erkeklerin adetlerine göre, yürüyerek, öksürerek, yaslanarak veya başka şekillerde, idrar sızıntıları kesilip, temizlendiğine dair kalben kanaat getirinceye kadar idrar sızıntılarını gidermeye çalışmaları gerekir ki, buna istibra denir.
Hanefi ve Şafii mezhebine göre, bu gibi durumlarda idrar sızıntılarının kesildiğine kalben kanaat getirilmedikçe abdeste başlamak caiz değildir.
Kadın, erkek gibi hareket ederek, yürüyerek, öksürerek ve ayaklarını yere vurarak istibra yapmaz. Kadının bu tür istibraya ihtiyacı yoktur. Kadının istibrası hacetini gördükten sonra sol elin parmak uçlarını avret yerinin üzerine koyması ile ile olur. Bundan sonra avret mahallini yıkayarak abdest alabilir.
Yellenmenin dışında, önden ve arkadan çıkan pisliği, kan, meni gibi şeyleri ve bunların eserlerini su veya taşla temizlemeye ise istinca denir.
İstinca şu şekilde yapılır;
Pisliğe değdirmeden önce sol eline su döker, sonra ön tarafı yıkadıktan sonra özellikle çıkış mahallini, mezi halinde de zekerin tamamını yıkar. Sonra da arka tarafı yıkar. Suyu ard arda döker, sol eliyle ovar biraz ara verir, iyice temizlenene kadar güzelce ovar, sağ eliyle istinca yapmaz, zekerini tutmaz. Oruçlu bir kimse, ıslak parmağını dübüdürne sokmaktan sakınır, çünkü bu hareket orucu bozar. (el-Kavaninu’l-Fıkhiyye; 36)
Taşla temizlenmeye isticmar denir. Hanefi mezhebine göre, taşla temizlik yapanlar için üç taşla yapmak müstehaptır. Temizlik hasıl olursa ondan azı da yeterlidir. Şafii mezhebine göre, vacip olan şekil üç adedin tamamlanmasıdır. Bu üç taş ya da taşın uçları ile de olsa üç defa silmekle olur. Üç taşla temizlenmezse dört ve daha fazlası ile temizlemek vacip olur.
Hanefi ve Şafii mezhebine göre, üzerinde hadis, fıkıh, akaid gibi ilimlerin yazılı olduğu kağıt ile bunlara alet olan yazı yazmaya elverişli beyaz kağıtla istinca caiz değildir. Fakat yazı yazmaya elverişli olmayan ve pisliği giderecek şekilde kaygan olmayan kağıtlarla istinca yapılabilir.
Buna göre, tuvalet kağıdı böyle ilimleri yazmaya elverişli olmadığı ve pisliği temizleyecek cinste olduğu için kullanılmasında bir beis yoktur. (İbn-i Abidin; 1/368)
İstincanın temiz, giderici ve hürmet duyulmayacak bir şeyle olabileceğine dair ittifak vardır. Tezek, kemik, kömür, cam, parlak kamış, tuğla, kiremit, gevşek çamur, pamuk, altın, gümüş ve cevher gibi şeylerle istinca yapmak Şafii mezhebine göre caiz değildir. Hanefi mezhebine göre, bunlarla istinca yapmak tahrimen mekruhtur. (Durrü’l-Muhtar; 1/311,Muğni’l-Muhtac; 1/43)
Abdullah bin Abbas (r.a) şöyle rivayet etmiştir.
Hz. Peygamber (Sallallah-u Aleyhi Ve Sellem) iki kabrin yanından geçerken şöyle buyurdu;
“Bunlar azap içindedirler. Fakat (onların) azapları büyük günahlardan dolayı değildir. Birisi, bevlettikten sonra tam olarak kendini istibra yapıp temizlememesinden, diğeri ise nemimeden dolayıdır.” (Buhari, Müslim)
İnsan istibra ve istinca yaparken kalbi huzurlu olmalı, gaflet içerisinde bulunmamalıdır. Kendi kendine, “Allah-u Zülcelal’in huzuruna çıkıyorum. Onunla münacaatta bulunacağım. Onun için çok iyi temizlenmeliyim” diye mülahaza etmelidir. Çünkü huzurlu bir şekilde yapılan taharet, abdestin huzurlu olarak alınmasına sebeb olur. Huzur içinde alınan bir abdest de, namazın huzurlu olarak kılınmasına vesile olur.
Hz. Peygamber (Sallallah-u Aleyhi Ve Sellem)’e bir kadın gelerek; “Ya Resulullah! Taharetimi ne zamana kadar yapayım?” diye sordu. Peygamber Efendimiz (Sallallah-u Aleyhi Ve Sellem)’de cevaben şöyle buyurdu:
“Yemek tabaklarınızı yıkamaya başladığınız zaman, nasıl yağlı olmasından dolayı eliniz kayar, ancak tam olarak temizlediğinizde elinizi sürünce bir gıcırtı çıkarır ve eliniz kaymaz ise taharetinizi de böyle alın.” (Nesai)
Hülasa olarak, taharet ibadetlerimiz için çok önemli bir konu olduğundan dolayı, taharetimizi tam olarak yapmaya elimizden geldiği kadarıyla özen göstermeliyiz.
Çünkü tam olarak temizlenmediğimiz zaman, kalan pislikler ıslanmadan dolayı elbisemize de bulaşacağı için, bu pis elbise ile kılacağımız namaz da sahih olmaz.
Güneş enerjisiyle ısıtılan suyla abdest almanın ve gusletmenin hükmü:
Fıkıh kitaplarında şöyle denilmektedir;
Demir, tunç ve bakır gibi madeni kaplarda ve sıcak memleketlerde güneş enerjisiyle ısıtılan suyla abdest almak ve gusletmek mekruhtur.
Nitekim Hz. Aişe (r.a) bir gün Hz. Peygamber (Sallallah-u Aleyhi Ve Sellem) için güneşte su ısıttı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallah-u Aleyhi Ve Sellem); “Ey Hümeyra! Öyle yapma. Çünkü o, alaca hastalığına sebebiyet verir.” buyurdu. (Ali el-Muttaki, Kenzu’l-Ummal; 9/327)
Güneş enerjisi ile ısıtılan suyun içinde bulunduğu kabın kapalı veya açık olması arasında fark yoktur. Yalnız kabın ağzı açık olursa keraheti daha şiddetlidir.
Fakat güneşte ısınan su ile abdest almanın mekruh olması bazı şartlara göredir. Önce suyun demir ve benzeri paslanıp okside olan bir kapta bulunması, sonra da hicaz gibi sıcak bir memlekette bulunması gerekir. O halde paslanmayan bir kapta olur ve mutedil bir iklimde bulunursa, bu kerahet kalkar.
Çünkü belirtilen okside olan kaplarda ve çok sıcak bir bölgede uzun süre güneşin önünde ısınan su, miskinlik adı verilen alaca hastalığına sebeb olur. Buna göre, altın, gümüş, ağaç, cam ve topraktan yapılmış çanak gibi kaplarda veya havuzda veyahut sıcak olmayan bir memlekette güneş enerjisiyle ısıtılırsa onu abdest ve gusülde değil, çamaşır yıkamak gibi şeylerde kullanılmasında bir kerahet yoktur.
Günümüzdeki güneş enerjileri açık bir biçimde değildir. Üzerinde güneş enerjisini içine yansıtan camlar da vardır. Çok kısa sürede okside kalacak kaplarda değildir. Aynı zamanda ülkemizdeki güneş ısısı, hicaz bölgesindeki ısıdan düşüktür.
Sonuç olarak; demir, bakır gibi oksitlenme yolu ile sağlığa zarar verme ihtimali bulunan kaplarda güneş ile ısıtılan ya da uzun süre güneş altında bulunmaktan görünümü değişmiş, üzerinde yağ gibi tabaka oluşmuş birikinti halindeki suların abdest ve gusülde kullanılması mekruhtur.
.
kitap.mollacami.com › EMANET VE EHLİYET › Temizlik Bahsi
278 Taharet kelimesi; "tahare" fiilinin masdarıdır. Fiil "Tahure" ve "Tahire" şeklinde de okunursa da "Ta
.
TAHARET BAHSİ
278 Taharet kelimesi; "tahare" fiilinin masdarıdır. Fiil "Tahure" ve "Tahire" şeklinde de okunursa da "Tahare" şeklinde okunması en fasih olanıdır. Lugatta taharet, "Temizlik" manasınadır. İslâmi ıstılâhta; hadesten ve pisliklerden temizlenmektir.(49) Yani temizlenmek isteyen bir kimsenin gerek hakiki pisliği (Necaseti), gerekse hades denilen manevi pisliği gidermek için meşru (Şer'i şerife uygun) bir sûrette suyu ve toprağı, yahud her ikisini birden kullanmasıdır. Şer'î ıstılâhta "Hikmet"; bir şeyin meşru olmasını gerektiren nesnedir. Taharetin meşhur olan hikmetlerinden bazıları günahlara keffâret olması, şeytanı defetmesi ve dünyada vücûdun uzuvlarını yıkamakta ahirette de tehcille güzelleştirilmesi gibi şeylerdir. Hz. Osman b. Affan (ra)'den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Her kim Allahû Teâla (cc)'nın emrettiği gibi abdest alırsa, farz namazlar arasındaki günahlara keffaret olur"(50) buyurduğu bilinmektedir. Ayrıca "Temizlik imanın yarısıdır"(51) hadis-i şerifi, bir çok muteber hadis mecmuasında kaydedilmiştir.
279 Kur'an-ı Kerim'de: "Orada ter-temiz olmak isteyen kimseler vardır. Allah da ter-temiz olanları sever"(52) hükmü beyan buyurulmuştur. İbn-i Kesir; su ile temizlenmek hususunda aşırı titizlik gösteren ensar'ın bu ayet-i kerime ile övüldüğünü kaydetmektedir.(53) Esasen Allahû Teâla (cc)'ya hakkı ile kulluk edebilmek ve O'nun rızasını kazanmak için temizlik şarttır. İslâm fıkhında; taharetsiz yapılması mümkün olmayan birçok ibadet vardır. Bunların başında, Resûl-i Ekrem (sav)'in "Dinin direği" olarak nitelendirdiği namaz gelir. Her mü'min bilir ki; gerek hakiki pisliği (necaseti), gerek hades denilen manevi pisliği temizlemeden namaz kılınmaz. İbn-i Hümam "Taharetin sebebi vücûbu, namazın farz olmasıdır" hükmünü zikrediyor.(54) Bilindiği gibi Kur'an-ı Kerim'i ele almak ve okumak için de abdest vacibtir.
280 Allahû Teâla (cc) mü'minlere; elbiselerini temiz tutmalarını, pislikten arınmalarını ve ter-temiz olmalarını teklif etmiş, Resûl-i Ekrem (sav) bu konuda mü'minlere örnek olmuştur. Ehl-i Sünnet'in müctehid imamları "Fıkıh'la" ilgili eserlerine hep "Taharet" bahsini öne alarak başlamışlardır. Bütün bunlar göstermektedir ki; mü'minler temizlik hususunda çok hassas olmak durumundadırlar.
281 Taharetin vücûbunun şartları:
1) Akıllı olmak; deliye taharet vacib değildir.
2) İslâm; kâfir'e taharet vacip değildir.
3) Su veya toprağı kullanmaya kudreti bulunmak.
4) Bülûğa ermiş olmak.
5) Hades, hayız ve nifaz halinde bulunmamak ve vaktin darlığıdır.
Taharetin sıhhatinin şartları:
1) Temiz su ile bütün bedeni yıkamak.
2) Kadının hayız ve nifastan temiz olması.
3) Vücûddan (suyun işlemesine mani olacak) pislikleri gidermek.
Vücûb şartları: Bir şahısta hepsi bulunduğu zaman temizlenmesini icap ettiren şartlardır.
Sıhhat şartları ise: Taharet ancak kendileriyle sahih olan şartlardır. (55)
282 Kur'an-ı Kerim'de: "Ey iman edenler, müşrikler ancak bir necestir"(56) hükmü beyan buyurulmuştur. Müfessirler bu ayet-i kerime'de zikredilen necasetin, küfürden kaynaklanan manevi pislik olduğu hususunda ittifak etmişlerdir.(57) Mehmet Vehbi efendi: "Fahri Razi, Nisabûri ve Beyzavi'nin beyanları vechile (bu ayet-i kerime'deki) müşrikle murad; putlara ibadet eden müşriklerdir yahut mutlaka kâfirlerdir. Necasetle murad; hükmen necasettir. Yahut müşrikler köpek ve domuz gibi ayn-ı necis demek olur"(58) hükmünü kaydediyor. İbn-i Abbas (ra)'a göre; müşrikler tıpkı domuz gibi necistirler. Hasan-ı Basrî Hazretleri, müşriklerin necis olması sebebiyle: "Bir müşrikle el sıkışan kimse abdest alsın" buyurmaktadır.(59) Sonuç olarak; bir müşrik ne kadar vücûdundaki pislikleri temizlerse temizlesin; kalbindeki necaset mevcut demektir.(60)
.
www.muhammed.gen.tr › İSLAM › İLMİHAL › 2 - Taharet (Temizlik)
20 Oca 2013 - 136- Abdest belli organları usulüne göre yıkamaktan ve meshetmekten ibaret bir temizlikt
.
Taharet (Temizlik) Kitabı (ABDEST, GUSL, TEYEMMUM) -2
136- Abdest belli organları usulüne göre yıkamaktan ve meshetmekten ibaret bir temizliktir, bir ibadet ve itaattir. Abdeste, güzel oluşundan ve temizliğe yardımcı olmasından dolayı “Vuzu” adı verilmiştir. Abdestin manevî birçok faydaları ve sevabları olduğu gibi, maddî olarak da pek çok yararları vardır. Vakit vakit abdest alan bir müslüman temizliğe riayet etmiş, temizliği alışkanlık haline getirerek kendisini, birçok hastalıklara sebebiyet verecek kirli hallerden korumuş olur.
“Abdest üzerine abdest, nur üzerine nurdur.” buyurulmuştur. Bir hadîs-i şerifde şu anlamdadır: “Her kim emrolunduğu gibi abdest alır ve emrolunduğu şekilde namaz kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”
137- Namaz gibi bir kısım din görevlerini yerine getirmek için abdest almaya gerek vardır. Bu görevlerden her birinin yapılması, abdestin bir sebebidir. Abdestsiz bir kimse namaz kılamaz, tavaf edemez, bir mahfaza içinde olmaksızın Kur’an’ı tutamaz, Kur’an’ın tam bir ayetinin veya bir kısmının yazılı bulunduğu bir levhaya el süremez. Bunları yapmak haramdır. Fakat Kur’an-ı Kerimi ezber olarak veya karşıdan mushaf’a bakarak abdestsiz okuyabilir. Aklı olan ve büluğ çağına eren ve suyu kullanmaya gücü yeten her müslüman, gerektiği zaman abdest almakla yükümlüdür.
138- Abdestin farzları dörttür: Yüzü bir kez su ile yıkamak, iki eli dirseklerle beraber bir kez yıkamak, her iki ayağı topuklarla beraber bir kez yıkamak ve başın dörtte birini ıslak bir elle ve kullanılmadık temiz bir su yaşlığı ile bir kez silmek (meshetmek) tir. Şöyle ki:
Yüz denilen organ, iki kulak memesi, arasındaki yer ile alnın saç biten yerinden çene altına kadar olan kısımdır. Kulaklarla sakal arasında bulunan kılsız kısımlar da yüzden sayılır. İşte yüz denilen bütün bu kısmı su ile bir kez yıkamak farzdır.
Sakal sık olunca, onun üstünü yıkamak yeterlidir, altındaki deriyi yıkamak gerekmez. Fakat sakal seyrek olunca, altındaki deri kısımları da yıkamak gerekir.
Dirseklere gelince, bunlara “Mirfak” denir. Elleri dirseklerle beraber yıkamak farz ise de, dirseklerden daha yukarısını yıkamak zorunluluğu yoktur. Ayakların iki taraflarında bulunan ve “Topuk” denilen şişkin kısımları da yıkamak gerekir. Fakat bunların yukarısını yıkamak gerekmez.
Başa meshe gelince: alınla arkaya doğru başın ön kısmına meshedilmesi daha faziletlidir. Meshedilen yer iki kulağın üstüdür. Bu kısımdaki saçların üzerine meshedilmesi yeterlidir. Fakat bu kısımdan aşağıya sarkan saçların üzerine meshedilmesi, başın üstünde topak olsalar dahi, yeterli olmaz.
(Malikî ve Hanbelîlere göre, başın tamamını meshetmek vacibtir. Şafiîlere göre en az bir parmak mesih yeterlidir.)
139- Abdestin başlıca sünnetleri şunlardır:
1) Abdeste başlarken önce temiz olan elleri bileklere kadar yıkamak. Temiz olmayan elleri önce yıkamak ise farzdır. Böylece diğer organlar kirlenmiş olmaz.
2) Abdeste “Eüzü Besmele” ile başlamak. Abdest arasında okunacak Besmele ile bu sünnet yerine getirilmiş olmaz.
(Hanbelîlere göre, abdestin başlangıcında Besmele okumak vacibdir; kasden terk edilirse, abdest batıl olur. Yanılarak veya bilmeyerek terk edilmesi abdesti geçersiz kılmaz.)
3) Niyet etmek: Abdesti, namaz kılmaya veya abdestsizliği gidermeye veya Yüce Allah‘ın emrini yerine getirmeye niyet ederek almak.
Niyet kalb ile olur, dil ile “Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya” denilmesi güzel görülmüştür. Niyetin vakti, elleri veya yüzü yıkamaya başlama zamanıdır.
(Malikîlerle Şafiîlere göre, abdestin başında niyet etmek farzdır. Hanbelîlere göre de, niyet abdestin sıhhatının şartıdır.)
4) Mazmaza (ağıza su vermek) ve istinşak (buruna su çekmek). Şöyle ki: Elleri yıkadıktan sonra önce üç kez ağıza dolusunca su alınır ki, buna “Mazmaza” denir. Sonra üç kez de burnun yumuşağına kadar gidecek şekilde buruna su verilir ve sümkürülür. Buna da “İstinşak” denir. Her su verişte su yenilenir. Bunları yapmakla hem ağzın, hem de burnun içi yıkanmış ve kullanılacak suyun tadı ve kokusu anlaşılmış olur.
5) Mazmaza ve istinşakı aşırı derecede yapmak. Şöyle ki: Mazmazada su, boğaza kadar iner. İstinşakta su, burnun katı yerine kadar çıkarılır. Fakat oruçlu olanlar mazmaza ve istinşakı böyle aşırı yapmazlar.
6) Misvak kullanmak. Şöyle ki: Misvak, arak denilen ağacın dalından yapılan ve dişleri temizlemek için kullanılan bir fırçadır. Böyle lifleri olan diğer ağaç dallarından da yapılabilir. Misvak, parmak kalınlığında ve bir karış boyunda olmalıdır. Sağ ele alınır ve serçe parmağının üstünden geçirilir, baş parmak ve işaret parmağı ile tutularak ıslak olan ağzın sağ tarafından enine olarak dişler fırçalanır. Bunun kullanılması oruca zarar vermez.
Misvakın pek çok yararları ve sevabı vardır. Dişleri temizler, ağız kokusunu giderir, sağlığa yararlı olur. Bir hadis-i şerifte: “Misvak, ağzı temizleyici ve Rabbin rızasını kazandırıcıdır,” buyurulmuştur. Diğer bir hadis-i şerifde de: “Eğer ümmetime güçlük vermeyecek olsaydım, her abdest için misvak kullanmalarını onlara emrederdim,” buyurulmuştur.
Misvak bulunmaz veya kullanıldığında dişleri kanatırsa, onun yerine parmak kullanılabilir. Şöyle ki: Baş parmak ağzın sağ tarafına, şehadet parmağı da sol tarafına salınarak üst ve alt dişler ovalanır. Misvak kullanmak yalnız namazlara özgü değildir, kullanılması her zaman iyidir; çünkü temizliğe yardımcıdır. Kıl fırçalarla yapılan diş temizlemelerine de üstünlüğü vardır.
Kadınlar oruçlu olmadıkları zaman çiğnedikleri sakız misvak yerine geçer.
7) Sıra gözetmek: Abdest alırken önce yüz, sonra kollar yıkanır. Bundan sonra başa meshedilir ve arkasından da ayaklar yıkanır. Ayaklarda mest varsa, mestlerin üzeri meshedilir. Bu şekilde sıra gözetilmezse, yine abdest sahih olur, ancak sünnete uyulmuş olmaz.
(Şafiî ve Hanbelîlere göre, abdest alırken bu sıraya uymak farzdır.)
8) Abdesle sağ tarafdan başlamak: Sağ kol, sol koldan önce ve sağ ayak, sol ayakdan önce yıkanır. Sağ taraf daha şerefli olduğu için böyle yapılır.
9) Abdest organlarını üçer kez yıkamak. Bunlardan biri farz, diğer ikisi sünnettir. Üçten fazla veya üçten az yıkamak sünnete aykırıdır. Şüphe sebebiyle veya su azlığı dolayısıyla bu sayılar azaltılıp çoğaltılabilir.
10) Elleri ve ayakları yıkamaya başlarken parmak uçlarından başlanır.
11) Eller ve ayaklar yıkanırken parmakların arasını yoklayıp yıkamak (hilallamak): El parmakları birbirine sokularak, ayak parmakları da el parmaklarından biri ile yapılır. Sol elin serçe parmağı ile sağ ayağın altından ve serçe parmağın arasından hilallamaya başlayarak sıra ile sol ayağın serçe parmağında sona erdirilmesi iyidir. Parmakları akar suya koymak da hilallama yerine geçer.
12) Abdest suyunu, bıyıkların ve kaşların altlarına ve yüzün çevresinden sarkmış bulunan fazla kıllara eriştirmek.
13) Sakalın çeneden aşağıya uzamış kısmını meshetmek ve sık olan sakalı bir avuç su ile alt tarafından el parmakları ile hilallamak. Bu, iki İmama göredir, İmamı Azam’a göre müstahabdır.
14) Başın tamamını bir su ile meshetmek. Buna “Kaplama Mesih” denir. Sünnet üzere kaplama mesih şöyle yapılır: Her iki el tamamen ıslatılır. Sonra bu iki elin baş parmakları ile işaret parmaklarından sonra gelen üç parmak birbirine bitiştirilir. Bu ellerin ayaları yukarı kaldırılıp o bitişik parmaklar uç uca gelmek üzere birbirine yaklaştırılır.
Böylece bitişik halde olan iki elin parmakları başın ön tarafından enseye kadar çekilir. Sonra ellerin ayaları başın iki tarafına yapıştırılarak ense tarafından başın önüne kadar çekilir. Böylece bütün başın meshi bitmiş olur. Sonra başa değdirilmeyen baş parmakların içi ile kulakların dışları ve şehadet parmakları ile de kulakların içleri meshedilir. Parmakların arkaları ile de boyun meshedilir. Bununla beraber başın her tarafı istenildiği bir şekilde meshedilebilir.
(Şafiîlere göre, meshi üç kez tekrarlamak sünnettir.)
15) Kulakları meshetmek. Bu mesih bir su ile yapılabileceği gibi yukarıda bildirildiği şekilde de yapılabilir. Serçe parmaklarını kulak deliklerine sokarak kımıldatmalıdır.
(Hanbelîlere göre, kulakları ve içlerini meshetmek farzdır; çünkü bunlar da baş kısmına dahildir.)
16) Boynu meshetmek: Başı ve kulakları meshettikten sonra, iki elin arkaları ile ve üçer parmakla, yeni bir suya gerek kalmaksızın boyun meshedilir. Boğazı meshetmek bid’attır.
17) Abdest organlarını, üzerlerine dökülen su ile iyice ovmak.
18) Abdest organlarını, arada kesinti yapmadan yıkamak. Bir organ henüz kurumadan diğerini yıkamaya geçmek. Buna “Vila” denir. Havanın sıcaklığı sebebiyle yıkanan organın hemen kuruması vilaya engel değildir.
Bazı alimlere göre vila: Abdest alırken araya başka bir iş sokmamaktır.
(Malikîlerle Hanbelîlere göre, abdest organları yıkanırken hemen birbiri ardından yıkanmaları ve araya başka bir iş sokulmaması farzdır.)
140- Abdestin birçok edebleri vardır. Başlıcaları şunlardır:
1) Henüz vakit girmemişken abdest alıp namaza hazır bulunmak. Ancak özür sahibleri abdestlerini vakit girdikten sonra alırlar.
2) Kıbleye yönelerek abdesti almak.
3) Abdest sularının elbiseye sıçramaması için, yüksek bir yerde durmak.
4) Abdest için başkasından yardım istememek. Ancak bir özür sebebi ile başkasından yardım istemelidir. Başkasının kendi arzusu ile abdest suyunu hazırlaması veya abdest alana su dökmesi edebe aykırı olmaz.
5) Abdest alma sırasında zaruret olmadıkça dünya lakırdısı yapmamak.
6) Abdestin başından sonuna kadar niyeti unutmayıp kalbde tutmak ve her organı abdest niyeti ile yıkarken Besmele çekmek ve dua etmek. Salat ve selam getirmek.
7) Elleri yıkarken dar olmayan yüzükleri oynatmak. Eğer yüzük dar ise, muhakkak suretle yüzükleri oynatıp altına su geçmesini sağlamak gerekir.
8) Abdest alırken ağıza ve buruna sağ el ile su vermek ve sol el ile sümkürmek.
9) Yüzü yıkarken göz pınarlarını yoklamak, abdest suyunu dirseklerin ve topukların yukarlarına eriştirmek.
10) Abdest için yeterinden fazla su harcamamak. Organlardan su damlamayacak kadar da kısıntı yapmamak. Deniz kenarında bulunulsa bile, gereksiz su harcamak kerahet olur.
11) Abdest suyu güneşte ısıtılmış olmamalıdır.
12) Abdest için toprak ibrik kullanmak ve bunu sol tarafta bulundurmak. Kullanırken de, ağzından değil, kulpundun tutmak ve ibriği kendine özel yapmamak. Destiyi boş bırakmayıp diğer bir abdest için dolu bulundurmak.
13) Abdest tamamlanınca kıbleye karşı şehadet kelimelerini okumak. Bir hadis-i şerifin anlamı şöyle: “Sizden biriniz abdest alırda, abdestini noksansız tamamlar ve sonra: “Şahidlik ederim ki, Yüce Allah’dan başka ibadet edilecek varlık yoktur; Hazret-i Muhammed de 0’nun kulu ve Resulüdür; derse ona cennetin sekiz kapısı açılır. Artık dilediği kapıdan cennete girer.”
14) Artan abdest suyundan ayakta kıbleye karşı biraz içip: “Ya Rabbî! Beni, her günah işledikçe tevbe eden ve günahdan kaçınıp tertemiz bulunan iyi kullarından et.”diye dua etmek.
Şöyle de dua edilebilir.
“Allah’ım! Senin şifanla beni şifalandır, senin ilacınla beni tedavi et. Beni korkudan, hastalıklardan ve ağrılardan koru.”
15) Abdestin sonunda bir veya birkaç defa “Kadir” suresini okumak.
16) Abdest aldıktan sonra, eğer kerahet vakti değilse, iki rekat namaz kılmak. Bu saydıklarımız, din ve sağlık yönünden çok yararlı oldukları için abdestin edebleri olmuşlardır. Abdestin sünnet ve edeblerine aykırı olan şeyler ya tahrimen, ya da tenzihen mekruhtur.
141- Abdeste ait önceki alimlerden zamanımıza kadar gelmiş dualar vardır. Her abdest uzvu yıkanırken onunla ilgili uygun bir dua okunur. Bunlar okunmasa da, yine abdest tamam olur; fakat okunmaları iyidir. Şöyle ki:
1) Abdest alacak kimse, abdeste başlarken “Eûzü ve Besmele” çektikten sonra:
اَلحَمْدُلِلَهِ الَّذِىجَعَلَ المَاءَ طَهُورًاوَجَعَلَ اْلاِسْلاَمَ نُورًا
“Yüce Allah’a hamd olsun ki, suyu temizleyici ve İslam’ı nur yapmıştır,” der.
2) Ağzına su alırken:
اَللَّهُمَّ اَسْقِنِىمِنْ حَوْضِ نَبِيِّكَ كَاْساً
“Allah’ım! Peygamberinin Kevser Havuzundan bana öyle bir kâse içir ki, ondan sonra asla susamayayım,” der.
3) Burnuna su verirken:
اَللَّهُمَّ لاَتَحْرِمْنِىرَايِحَةَ نَعِيمِكَ وَجِنَانِكَ
“Allah’ım! Beni nimetlerinin ve cennetlerinin güzel kokularından mahrum etme,” der.
4) Yüzünü yıkarken:
اَللَّهُمَّ بَيِّضْ وَجْهِىبِنُورِكَ يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌ
“Allah’ım! Bazı yüzlerin aklanacağı ve bazı yüzlerin kararacağı günde benim yüzümü ak yap,” der.
5) Sağ kolunu yıkarken:
اَللَّهُمَّ اَعْطِنِىكِتَابِىبِيَمِنِىوَحَاسِبْنِىحِسَاباًيَسِيراً
“Allah’ım! Kitabımı sağ elime ver ve benim hesabımı kolay yap,” der.
6) Sol kolunu yıkarken:
اَللَّهُمَّ لاَتُعْطِنِىكِتَابِىبِشِمَالِىوَلاَمِنْ وَراَءِ ظَهْرِىوَلاَتُحَاسِبْنِىحِسَابَاًشَدِيداً
“Allah’ım! Kitabımı soldan ve arka tarafımdan verme ve beni zor bir hesaba çekme,” der.
7) Başını meshederken:
اَللَّهُمَّ غَشِّنِىبِرَحْمَتِكَ وَاَنْزِلْ عَلَىَّمِنْ بَرَكَاتِكَ
“Allah’ım! Beni rahmetinin içine koy, üzerime de bereketlerinden indir,” der.
8) Kulaklarını meshederken:
اَللَّهُمَّ اجْعَلْنِىمِنَ الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ اَحْسَنَهُ
“Allah’ım! Beni, hak sözü işitip de onun en güzeline uyanlardan yap,” der.
9) Boynunu meshederken:
اَللَّهُمَّ اعْتِقْ رَقَبَتِىمِنْ الناَّرِ
“Allah’ım! Bedenimi cehennem ateşinden azad et,” der.
10) Ayaklarını yıkarken:
اَللَّهُمَّ ثَبِّتْ قَدَمَىَّعَلَىالصِّرَاطِ يَوْمَ تَزِلَّ فِيهِ اْلاَقْدَامُ
“Allah’ım! Bir takım ayakların kayacağı günde, ayaklarımı Sırat Köprüsü üzerinde sabit kıl,” der.
-
VASIF BAKIMINDAN ABDESTİN NEVİLERİ
142- Abdestler, vasıfları ve gerekli olmaları bakımından üç kısma ayrılır.
1) Farz olan abdestler: Bunlar, müslümanların namaz kılmak, tilavet secdesi yapmak veya Kur’an-ı Kerimi elleriyle tutmak için alacakları abdestlerdir.
2) Vacip olan abdestler: Kabe’yi sadece tavaf etmek için alınan abdestlerdir.
3) Mendub olan abdestler: Bunlar sırf temiz bir hal üzere bulunmak, ezbere Kur’an okumak, ezan okumak, kamet getirmek, din ilimlerini okuyup okutmak, din kitablarını tutmak, cenazeyi yıkamak ve ardından yürümek veya öfkeyi sindirip yok etmek için alınan abdestlerdir. Herhangi bir hata arkasından alınan abdestler de bu kısımdandır. Bu gibi maksadlarla alınan abdest ile namaz kılınabilir, Kur’an ele alınabilir.
-
ABDESTİN SIHHATİNE ENGEL OLMAYAN ŞEYLER
143- Dudaklar adet üzere yumulduğu zaman, görülmeyen kısımlarını yıkamak abdest için gerekli değildir. Bunların kuru kalması abdeste zarar vermez; çünkü bunlar ağız kısmındandır.
144- İyileşip de henüz kabuğundan ayrılmamış olan bir çıbanın içini yıkamak gerekmez.
145- Şehir ve köy halkının tımaklarmda olan kirler ve vücudlarındaki kirler, pire ve sinek tersleri, abdestin sıhhatına engel olmaz.
146- Boyacıların tımaklarında kalan boyalar, zaruret gereği tırnakların üzerinde ince bir tabaka teşkil eden ve altlarına su işlemesine engel olan boyalar, abdeste manidir. Abdest organlarına yapışan hamur, mum, çapak, balık pulu gibi şeyler de böyledir.
147- Abdest organlarından birinin bir zarurete dayanarak yıkanamaması veya meshedilememesi, abdestin sıhhatına engel olmaz. Örnek: Bir yarayı veya ayakta bulunan bir yanık yerini yıkamak eğer sahibine zarar verirse bunlar meshedilebilir, mesh de zarar verirse terk edilir.
Yine, bir yaranın üzerinde bulunan ilaç, yara yerini taşmış olursa, bu taşan kısım yıkanır; fakat yıkanması zarar verirse, mesh ile yetinilir.
148- Abdest alırken veya abdestten sonra, bir abdest organının yıkanıp yıkanmamış olmasında şübheye düşünürse bakılır:
Eğer şübheye düşen kimse, her zaman şübhelenmiyorsa, o organını (uzvunu) yıkar. Fakat vesveseli bir kimse ise yıkamaz, onun şübhesine bakılmaz.
149- Bir kimse abdest aldığını sağlam olarak bildiği halde, abdestini bozup bozmadığı üzerinde şübheye düşse, o kimse abdestli sayılır. Kesin olarak bilinen bir şey şübhe ile ortadan kalkmaz. Aksine abdestini bozmuş bulunduğunu kesinlikle bildiği halde, sonradan abdest alıp almadığından şübhe eden kimse de abdestsiz sayılır.
150- Abdest organlarından birini veya birkaçını yitirmiş olan kimse, mevcut bulunan organlarını yıkar. Ayakları kesilmiş olan kimseden bunları yıkamak farziyeti düşer ve bu durum abdestin sıhhatine engel olmaz.
-
MESTLER ÜZERİNE MESH VERİLMESİ
Mestler Üzerine Mesh Verilmesi
151- Ayağa giyilen ve “Mest” adı verilen mest hükmündeki şeyler üzerine, abdest alınırken meshedilmesi caizdir. Bu, İslam dininin gösterdiği bir kolaylıktır. Bu meshden maksad, mestlerin üzerine ayakların uclarından başlayıp aşık kemiklerini aşmak üzeri inciklere doğru ıslak olan el parmaklarını sürmektir.
152- Ayaklara meshetmenin farz mikdarı, giyilen her iki mestin ön ve üst tarafından el parmaklarının en küçüğü itibarı ile üç parmaklık yerin meshedilmesidir. Bu kadarlık bir yerin meshedilmesi ile farz yerine getirilmiş olur.
(Malikîlere göre, mestlerin bütünü üzerine mesh yapılması gerekir. Bu mikdarın azına mesh yeterli değildir. Hanbelîlere göre, mestlerin üstünün çoğuna meshedilmesi kafidir. Şafiîlerde ise, mestlerin üstüne bir parmak kadar mesh yapılması yeterlidir.)
153- Mestlerin altına mesh yapılmaz. Mestler üzerine mesh yapılırken ıslak olan el parmaklarının açık olması, meshin el parmakları ile yapılması, ayak parmaklarının ucundan başlayarak yukarıya doğru yapılması, sünnete uygun olan meshdir. Yoksa, mestin üzerine su dökmek, mesti sünger gibi bir şeyle ıslatmak, enine olarak mestin üzerine meshetmek veya meshe mestin goncundan başlamak yeter. Ancak böyle yapmak sünnete aykırıdır.
154- Ayakları topukları ile beraber örten çizmeler, potinler, kendileri ile üç mil kadar yürünebilecek kuvvetli ve kalın çoraplar, konçlu aba terlikler de mest hükmündedir. Bunların üzerine de mesh yapılabilir.
Meshin Cevazındaki Şartlar
155- Bir meshin caiz olabilmesi için yedi şart gereklidir:
1) Mestler, abdest için ayaklar yıkandıktan sonra giyilmelidir. Bir özürden dolayı ayağa veya ayağın sargısına meshedilmesi de yıkama hükmündedir. Onun için böyle bir meshden sonra giyilen mestler üzerine mesh yapılabilir.
2) Mestler, topuklar dahil, ayakların her tarafını örtmüş olmalıdır. Topuklardan kısa olan mestler ve benzeri ayakkabılar üzerine mesh yapılmaz.
3) Ayağa giyilen mestler üzerine en az üç mil yol yürüyebilmelidir. Bir mil dinimizde dört bin arşındır. Bir arşın da yirmi dört parmaktır.
4) Giyilen mestlerin topuklarından aşağı kısımlarında, ayağın küçük parmağı ölçüsü ile, üç parmak delik, sökük ve yırtık bulunmamalıdır. Şu kadar var ki, böyle bir noksan, ayak parmaklarının uclarına rastlarsa, mikdara değil, sayıya bakılır: Üç parmak görünmedikçe, yırtık zarar vermez. Yine mestlerde üç parmak kadar sökük bulunduğu halde, mestlerin sağlamlığından dolayı yürürken bu sökük açılıp parmaklar gözükmezse, yine meshe engel olmaz. Bir mestte bulunan ayrı ayrı yırtıklar toplanır; fakat iki mestteki yırtıklar toplanmaz. Bunun için bir mestte iki ve diğer mestte bir veya iki parmak mikdarı yırtık bulunursa mesh yapmaya engel olmaz.
(Malikîlere göre, bir ayağın en az üçte biri görülecek kadar bir mestte yırtık yoksa meshi bozmaz. Şafiî ve Hanbelî mezheblerine göre, ayakta yıkanması farz olan mikdar, mestlerdeki bir yırtıktan görülecek olsa, mesh bozulmuş olur. O yıkanması farz olan mikdar, çorap veya başka bir şeyle örtülmüş olsa bile hüküm değişmez.)
5) Mestler, bağsız olarak ayakta durabilecek kadar kalın olmalıdır.
6) Mestler, dışarıdan aldıkları suyu hemen içine çekerek ayağa ulaştıracak bir halde olmamalıdır.
7) Her ayağın ön tarafından en az küçük el parmağı kadar bir yer mevcut bulunmalıdır.
Bu itibarla, bir veya iki ayağının ön tarafı bulunmayan kimse mestlerine mesh yapamaz. Ökçe taraflarının bulunması yeterli değildir. Çünkü bir ayağı yıkamakla diğerine mesh bir arada toplanamaz. Fakat bir ayağı tamamen mevcut bulunmayan kimse, diğer ayağına giydiği mest üzerine mesh yapabilir. Çünkü mesh ile yıkama bir arada toplanmamıştır.
Mesh Müddeti
156- Meshin müddeti, ikamet halinde olan (yolcu hükmünde bulunmayan) kimse için birgün bir gece, yani yirmi dört saattir. En az on sekiz saat (üç günlük) bir mesafeye gitmek üzere yola çıkan bir misafir (yolcu) için ise, üç gün (yetmiş iki saat) geçerlidir. Bu müddetin başlangıcı, mestler giyildikten sonra ilk abdestin bozulma zamanından itibarendir. Örnek verilirse, bir kimse abdestini tamamladıktan sonra o taharet üzerine mestlerini giyse de, beş saat sonra ondan abdesti bozucu bir hal meydana gelse, bu beşinci saatten itibaren meshin müddeti mukim için yirmi dört saat ve misafir için yetmiş iki saat devam eder. Mestleri giyiş zamanına bakılmaz.
157- İkamet halinde iken yolculuğa çıkan kimse, misafirin müddeti üzere hareket eder, o zamanı doldurur. Aksine olarak misafir olan kimse, bir gün ve bir gece (yirmi dört saat) meshettikten sonra mukim olsa, mesh müddeti bitmiş olur. Artık ayaklarını yıkaması gerekir.
158- Mestlerine mesh yaparak abdestli bulunan kimse, mestlerini ayaklarından çıkannca, yalnız ayaklarını yıkaması gerekir, abdestini tamamen tazelemesi gerekmez. Ayaklarını yıkamak suretiyle abdest alıp mestlerini giymiş olan bir kimse, daha bu abdesti bozulmadan herhangi bir sebeble mestlerini ayaklarından çıkarsa, abdesti bozulmuş olmayacağı için ayaklarını tekrar yıkaması gerekmez.
(Malikîlere göre, mest için bir zaman yoktur. Guslü gerektiren bir durum olmadıkça, mestler üzerine daima mesh yapılabilir. Ancak cuma namazını kılacak kimseler için, her cuma günü mestlerini çıkarıp ayaklarını yıkamaları mendubdur. Şafiî ve Hanbelîlere göre, mubah (haram işleme niyeti bulunmayan) bir seferdeki yolcu için mesh müddeti üç gün, üç gece (yetmiş iki saat)’dir. Günah işlemek için yola çıkıldığı takdirde bu müddet yirmi dört saattir.
Sargı Üzerine Mesh
159- Kırılan veya yarası bulunan bir uzvu (organı) yıkamak zarar verince, kırık üzerindeki tahtaya veya yara üzerindeki sargıya, hem abdest ve hem de gusül için bir kez meshedilir. Bu mesh de zarar verirse, terk edilir.
160- Elde, tırnakta ve diğer uzuvlarda bulunan herhangi bir yara üzerine konulmuş sakız, pamuk gibi şeylerin veya ilaçların üzerine de zaruret halinde bir kere mesh yapılır. Bunlara sıcak su zarar vermiyorsa, mesh yeterli olmaz, yıkamak gerekir. Yapılacak meshin bütün sargıyı kaplaması gerekmez; çoğunluğunu meshetmek kafi gelir.
161- Sargıyı çözmek zarar veriyorsa, özürlü yerin etrafını sargı altından yıkamak gerekmez. Bunlardan açık bulunan yerleri meshetmek yeterlidir.
162- Böyle bir sargı üzerine yapılan mesh için belli bir müddet yoktur. Özür devam ettiği müddetçe sargı üzerine mesh yapılır. Bu sargının taharet hali üzere (abdestli olarak) sarılmış olması da şart değildir.
163- Bir sargı üzerine mesh yapıldıktan sonra sargı değiştirilirse, tekrar mesh gerekmez. Yine bir sargıya mesh yapıldıktan sonra, onun üzerine başka bir sargı daha sarılmış olsa, yeniden bir mesh daha yapılmaz. Henüz özür kalkmadan sargı açılsa, mesh bozulmuş olmaz.
164- Bir özürden dolayı iki ayaktan biri üzerine mesh yapılınca, diğerini yıkamak gerekir. Çünkü bu mesh de yıkamak hükmündedir.
165- Özür tamamen kalkınca, mesh bozulmuş olur, artık sargı üzerine mesh yapılmaz. Yerinin yıkanması gerekir.
Meshi Bozan Şeyler
166- Abdesti bozan her şey meshi de bozar. Onun için müddet henüz bitmemiş ise, yeniden alınacak abdestte mestlere veya sargılara da yeniden mesh verilir. Aşağıda yazılı hallerden dolayı da mesh bozulur:
1) Üzerine meshedilmiş olan mestin ayaktan çıkması veya çıkarılması. Bu durumda eğer abdest mevcut ise, yalnız ayakları yıkamak kafidir. Yeniden tam bir abdest almak gerekmez. Bir mestin goncuna kadar, ayağın çok kısmımın çıkmış olması da, tamamen çıkması hükmündedir.
2) Mesh müddetinin sona ermesi. Bu halde henüz abdest devam ediyorsa, yalnız ayakları yıkamak yeterlidir. Yeniden tam bir abdest almaya gerek yoktur. Bununla beraber mesh müddeti son bulsa bile ayakları çıkarıp yıkamanın soğuktan donmaya sebebiyet vereceğinden korkulursa, yine meshe devam edilir.
167- Aşağıdaki hallerin her biri abdesti bozar:
1) Önden ve arkadan kan, irin, meni, sidik, gaita (necaset) gibi bir pisliğin veya herhangi bir sıvının çıkması, abdest ve gusulde yıkanması farz olan yere kadar taşmasa bile, abdesti bozar.
2) Arka taraftan yel çıkması.
3) Ağızdan ve burundan, ön ile arkadan başka herhangi bir organdan sıvı halinde kan çıkması. Şöyle ki: Akıcı bir halde ağızdan çıkan kan, tükürükten fazla veya ona eşit ise, abdesti bozar, değilse, bozmaz. Bu renginden anlaşılır. Diğer yerlerden çıkan kan ise, çıkış yerinden yanlarına taşınca abdesti bozar. İğne ucu gibi çıkıp da yerinde kalan kan damlası abdeste engel olmaz. El veya parmak ile silinmesi de zarar vermez. Yaradan çıkan irin ve sarı sular da hüküm bakımından aynıdır.
Vücuttaki kabarcıklardan çıkan saf su da, sahih görüşe göre, kan hükmündedir. Diğer bir görüşe göre böyle bir suyun çıkması abdesti bozmaz. Bu görüşe uyuldugu takdirde, çiçek ve uyuz hastalıklarına tutulmuş olanlar için bir kolaylık vardır. Zaruret halinde bu görüşle amel etmekte bir sakınca olmadığı, İmam Hulüvanî’den nakledilmiştir.
(Şafiîlere göre, önden ve arkadan başka diğer herhangi bir yerden gelen kan, irin ve sarı su sebebiyle abdest bozulmaz.)
4) Ağız doluşu kusmak. Şöyle ki: Kolaylıkla yutulmayacak kadar ağızdan yemek, su ve safra gibi şeylerin gelmesi abdesti bozar. Bu maddeler bir mecliste azar azar gelip de bir ağız dolusu miktarına ulaşmış olsalar yine hüküm aynıdır. Abdest bozulur. Bu, İmam Ebû Yusuf’a göredir. İmam Muhammed’e göre, kusuntu başka başka meclislerde gelse bile, sebeb aynı olduğu takdirde yine abdest bozulmuş olur.
5) Az veya çok bir zaman bayılmak, çıldırmak, yürürken irade dışında sallanacak şekilde sarhoş olmak. Bu sarhoşluk bir zorlama sonucu olsa, yine hüküm değişmez.
6) Rükûlu ve secdeli bir namazda iken mükellef bir insanın kasden veya sehven (yanılarak) uyku halinde olmaksızın, yanındakiler işitecek kadar kahkaha ile gülmesi, hem abdestini, hem de namazını bozar. Çocuğun veya uyuyanın kahkaha ile gülmeleri, sadece namazı bozar, abdesti bozmaz.
7) Çocuk doğurmak. Çocuğun doğması ile kan görülmese bile abdest yine bozulur.
8) Erkeğin hanımı ile aşırı derecede oynaşması da abdesti bozar. Kendilerinden bir sıvı çıksın veya çıkmasın hüküm aynıdır. Fakat İmam Muhammed’e göre, bu durumda mezî gibi bir yaşlık çıkmadıkça abdest bozulmuş olmaz.
9) Erkeğin tenasül organına kaybolacak şekilde tıkanmış olan bir pamuğun, üzerinde ıslaklık olmasa bile, sonradan dışarıya çıkmış olması veya çıkarılması abdesti bozar. Yine bu organa tıkanmış olan ve bir kısmı dışarda kalan pamuğa sidiğin sirayet etmiş olması da abdesti bozar. İç kısımdaki yaşlık abdeste zarar vermez. Ancak pamuk dışarıya çıkıp düşerse, o zaman abdest bozulur. Çünkü az bir ıslaklık pamukla bulunmuş demektir.
10) Kadının tenasül organı içine veya dışına tıkanan bez veya pamuğun yaş olarak dışarıya çıkması veya çıkarılması abdesti bozar. Şöyle ki: Bu organın dış kısmına tıkanan pamuğun iç tarafı ıslanmış olunca, abdest bozulmuş olur. Pamuğun dışına ıslaklığın geçmesi şart değildir. Fakat bu organın iç kısmına tıkanan pamuğun dışarısına kadar yaşlık gelmedikçe, abdest bozulmaz.
11) Yan üstü yatarak, bağdaş kurarak, dirseklere dayanarak, ayakları yan taraftan çıkarıp oturarak, namaz dışında secde haline geçerek uyumak abdesti bozar. Yine oturur vaziyette uyurken yere düşmese bile, kıçı yerden kesilip yükselmiş olsa abdesti bozulur.
12) Çıplak hayvan üzerinde yokuş çıkarken uyumak. Ancak düz yolda veya yokuştan aşağıya doğru inerken hayvan üzerinde uyumak abdesti bozmaz. Palanlı ve eğerli hayvan üzerinde, hangi şekilde olursa olsun uyumak zarar vermez.
13) Teyemmüm etmiş olan bir kimsenin abdest alabileceği bir suyu görmesi ile abdesti bozulmuş olur.
14) Özür sahibi olanlar için namaz vaktinin çıkmış olması. (99. maddeye bakınız.)
168- Aşağıdaki haller abdesti bozmaz:
1) Bir hastalık olmaksızın gözden gelen yaş ve su veya ağlamak.
2) Yara ve benzeri yarıklar içinde görülen ve dışarıya çıkmayan kan, irin ve sarı sular.
3) Bir yaradan kopan deri parçası.
4) Mayasıl ıslaklığı ve parmaklar arasındaki pişinti.
5) Yarıdan az olmak şartı ile donmuş kanın tükrük veya sümüğe bulaşmış olması.
6) Kulaktan, burundan veya yaradan kurt çıkması. Bu kurt temizdir, üzerindeki yaşlık ise azdır, onda akıcılık kuvveti yoktur.
7) Ağız dolusu olmayan kusuntu.
8) Baştan inen veya içeriden yükselip çıkan balgam, ağız dolusu olsa bile, abdesti bozmaz. Çünkü balgam yapışkan ve kaypak olduğundan pisliği içine çekmez. Üstündeki yaşlığı ise azdır. Bu hüküm İmamı Azam ile İmam Muhammed’e göredir, İmam Ebû Yusuf’a göre, iç boşluğundan gelen ağız dolusu balgam abdesti bozar.
9) Kokusu olsun veya olmasın, erkek ve kadının tenasül organından çıkan yel.
10) Rutubetsiz ye kokusuz olarak arka taraftan çıkarılan şırınga. Bununla beraber uygun düşen, ihtiyat olarak abdesti yenilemektir.
11) Erkeğin tenasül organına damlatıldıktan sonra geri gelen yağ. Bu da İmamı Azam’ a göredir.
12) Pıhtılaşmış bir halde kusulan kan parçası.
13) Baştan buruna veya kulağa kadar akıp gelen, fakat gusülde yıkanması farz olan yere taşmayan kan.
14) Kullanılan misvak (ve fırça) üzerinde veya ısırılan sert meyvalar üzerinde görülen ve akıcılığı bilinmeyen kan izleri.
15) Pire, kene, sivri sinek, kara sinek gibi haşeratın karınları doluncaya kadar emdikleri kan.
Sülüğün karnı doluncaya kadar kan emdikten sonra düşmesi halinde kendisinden kan çıkarsa abdesti bozar.
16) Saçların tıraş edilmesi, bıyıkların kırpılması, tırnakların kesilmesi.
17) Kıçı tamamen yere yerleştirmek suretiyle oturarak uyumak.
18) Namazda iken ayakta, oturarak, rükûda ve secdede uyumak.
19) Namaz dışında, cenaze namazında ve tilavet secdesinde kahkaha ile gülmek.
(Şafiîlere göre, namaz içinde de kahkaha ile gülmek abdesti bozmaz.)
20) Ne kendisinin, ne de başkasının duyamayacağı bir sesle gülümseme (tebessüm). Bununla abdest bozulmayacağı gibi, namaz da bozulmaz. Fakat yalnız kendisinin işitebileceği bir sesle gülmek, abdesti bozmasa da namazı bozar.
21) Herhangi bir kimsenin bedenine veya tenasül organına el ile dokunmak.
(Malikîlere göre, mükellef olan bir kimse, buluğ çağına yakın bir kadının açık bulunan bir uzvuna veya ince hafif bir şeyle örtülü bir yerine lezzet maksadı ile dokunsa abdesti bozulur. Bir maksad olmaksızın duyulan bir lezzet de böyledir. Öyle ki, kadın mahrem olsa bile, lezzetlenme duygusu olan bir dokunma ve yapışma ile abdest bozulur.)
(Şafiîlere göre, herhangi bir yabancı kadının hiç bir engel bulunmaksızın bir uzvuna dokunmak abdesti bozar. Lezzet bulunmasa bile, hüküm yine böyledir. Bundan kadının saçları, dişleri ve tırnakları müstesnadır. Bunlara dokunmak, bir lezzet olsa bile, abdesti bozmaz. Yine Şafiîlere göre, bir erkek veya bir kadın, kendisinin veya başkasının oturağını veya ön tenasül organını bir engel olmaksızın elinin içi ile tutsa, abdesti bozulur. Maliki ve Hanbelîlere göre de böyledir. Ancak bunlara göre, bir kadının kendi tenasül organını tutması abdestini bozmaz.)
Not: Bu gibi ihtilaflı meselelerde ihtiyata riayet edilmesi daha iyidir. Hanefî mezhebinde olan bir kimse, kendi mezhebine göre abdesti bozmayıp başka mezhebe göre abdesti bozan bir hal ile karşılaştığı zaman, ihtilaftan kurtulmak için abdest almalıdır. Böyle hareket etmek, bilhassa imamlar için mendubdur.
-
GUSÜL VE GUSLÜ GEREKTİREN HALLER
169- Gasl, yıkamak demektir. Gusül ve iğtisal da, yıkanma anlamını taşır. Din deyiminde gusül: Bütün bedenin yıkanmasıdır, boy abdesti alınmasıdır. Buna taharet-i kübra (büyük temizlik) denir. Böyle bir temizliği gerektiren hal cünüblüktür. Ayrıca kadınların hayız ve nifas kanlarının sona ermesidir. Cünüblük hali ise, aşağıda açıklanacağı üzere, şehvetle meninin atılmasından ve cinsel ilişkiden meydana gelir.
170- Şehvetle yerinden ayrılan ve şehvetle dışarıya atılan bir meniden dolayı gusletmek gerekir. Şehvetle yerinden aynlıp, şehvet kesildikten sonra dışarıya atılan meniden dolayı da, İmamı Azam ile İmam Muhammed’e göre, gusletmek gerekir. Fakat İmam Ebu Yusuf’a göre gusül gerekmez.
Rüyada şehvetle ayrılan bir meninin, şehvet kesildikten sonra dışarıya akıtılmasını sağlamak için tenasül organını tutmak ve sonra dışanya akıtmakta, misafir ve soğukta bulunanlar için İmam Ebu Yusuf görüşünü seçmekte kolaylık vardır. Bu yönden bu görüşün tercih edilmesini uygun görenler vardır.
171- Bakmak ve dokunmak suretiyle şehvetle gelen meniden dolayı da gusletmek gerekir.
172- Cinsel ilişki halinde sünnet yerinin veya o kadar bir kısmın duhulü ile, buluğ çağına ermiş erkek ve kadının gusletmeleri gerekir. Meninin gelip gelmemesine bakılmaz. Bunlardan yalnız biri buluğ çağına ermiş ise sadece ona gusül gerekir, diğerine gerekmez. Ancak buluğ çağına yaklaşmış bir devrede ise, yıkanmadan namaz kılmasına izin verilmez. Namaza devam için taharette tedbirli olmak lazımdır. Bu ve buna benzer hangi haller olursa olsun ihtiyat olan yol gusletmek suretiyle şüpheli hallerden sakınmaktır.
173- Uykudan uyanan kimse, yatağında, çamaşırında veya bedeninde bir yaşlık görünce bakılır: Eğer rüyada cinsel ilişkide bulunduğunu hatırlıyorsa, gusletmesi gerekir. Yaşlığın meni olup olmamasında şüpheye düşmesi bir önem taşımaz. Ancak ihtilam olduğunu hatırlamadığı takdirde, yaşlığın mahiyetinin ne olduğu üzerinde durulmaz ve gusül gerekmez. Çünkü akıntının şehvetle geldiği bilinmemektedir. Bu mesele İmam Ebû Yusuf’a göredir, İmamı Azam ile İmam Muhammed’e göre, gelen akıntının mezi olduğunu anlıyorsa, gusl etmesi gerekmez. Fakat meni olduğunu biliyor veya şübheye kapılıyorsa, gusletmesi gerekir. İhtiyata uygun olan da budur. Onun için fetva buna göredir.
174- Yatağından uyanıp kalkan kimse, ihtilam olduğunu hatırladığı halde, tenasül organında bir yaşlık görse gusletmesi gerekir. Ayakta veya oturduğu yerde uyuyan kimse, uyanıp da bu organında bir yaşlık görse, bakılır: Eğer bu yaşlığın meni olduğuna kanaati varsa veya uyumadan önce bu organı hareketsiz bir halde idi ise, gusletmesi gerekir. Fakat böyle bir kanaati yoksa ve tenasül organı da önceden uyanık durumda idi ise, gusletmesi gerekmez. Bulunan yaşlığın mezi olduğuna hükmedilir. Çünkü organın uyanık olması, mezinin çıkmasına sebeb olur.
175- Sarhoş veya bayılmış olan bir kimse uykusundan uyanıp da, kendisinde meni bulacak olsa, gusletmesi gerekir. Mezi bulacak olsa yıkanması gerekmez.
176- İdrarını yaparken, tenasül organı uyanık olduğu halde meni gelse, yıkanması gerekir. Organ uyanık olmayınca; gusletmek gerekmez, çünkü uyanıklık şehvetin bulunmasına delildir.
177- Bir erkek veya bir kadın rüyada ihtilam olsa da, meni dışarıya çıkmış olmasa, yıkanmak gerekmez. İmam Muhammed’e göre, böyle bir kadının ihtiyat olarak yıkanması gerekir. Çünkü kadından çıkacak bir sıvının yine ona dönmesi ihtimali vardır.
178- İhtilam olan veya cinsel ilişkide bulunan bir kimse, idrarını yapmadan veya çokça yürümeden veya yatıp uyumadan yıkansa da, sonra kendisinden meninin arta kalan kısmı çıkacak olsa, ikinci kez yıkanması gerekir. Fakat idrarını yaptıktan veya epeyce yürüdükten veya uyuduktan sonra şehvetsiz olarak gelecek meni guslü gerektirmez. Çünkü bu durumda o meni, yerinden, şehvet olmaksızın ayrılmış bulunur. Yine bir kadından, yıkandıktan sonra, kocasının menisi çıkacak olsa, tekrar gusletmesi gerekmez.
179- Bir yatakta yatıp uyuyan iki kimse, uyandıkları zaman ihtilam olduklarını hatırlamayarak yatakta meni gibi bir yaşlık görseler veya kurumuş meni görüp de o yatakta kendilerinden önce başka bir kimse yatmış olsa bu durumda meninin kime ait olduğu bilinmese, her ikisinin de ihtiyaten yıkanması gerekir.
180- Şehvet olmayıp da döğülmeden, ağır bir yük kaldırmadan ve yüksek bir yerden düşmeden dolayı meni gelmesiyle gusül gerekmez.
(İmam Şafî’ye göre bu hallerde de gusül gerekir.)
181- Yerinden şehvetle ayrılan bir meni, bedenin dışına veya dış hükmünde olan yere çıkmadıkça gusül gerekmez.
182- Bakire bir kızın bekaretini yok etmemek sureti ile yapılan bir ilişkide meni gelmeyince gusül gerekmez; çünkü bekaret, sünnet yerine kadar duhule engel olmuş demektir.
183- Cünüblük, hayız veya nefselik (loğusalık) halinde iken, gayrimüslim bir kadın veya gayrimüslim bir erkek ihtida etse, gusletmesi farz olur. Hayız veya nefseliği son bulmuş olsa da, yıkanmamış bulunsa, yine gusül gerekir. Fakat yıkanmış bulunan veya henüz cünüplük, hayız ve nefselik haline düşmemiş olan erkek veya kadın gayrimüslim ihtida etse, yıkanması mendub olur.
184- Guslün farzları, ağzı, burnu ve bütün vücudu birer kez yıkamak üzere üçtür. Bu farzlar, aşağıda bildirileceği şekilde yapılır.
185- Ağıza ve buruna bolca su alınmalı. Bu işe abdestle yapılan ağız ve buruna su vermelerden daha çok özen gösterilmelidir.
186- Vücut yıkanırken iğne ucu kadar bir yerin kuru kalmamasına dikkat edilecek, kulaklar ve göbek oyuğu yıkanacak. Su saçların, sakalların, kaşlann ve bıyıkların, aralarına ve altlarındaki deriye kadar geçecektir. Bunlar sık olsa bile, suyun ulaşması sağlanacaktır. Bunların araları ve dipleri kuru kalırsa, gusül tamamlanmış olmaz. Ancak kadınların başlarından aşağıya sarkmış olan saçlarının yıkanması şart değildir. Önemli olan bunların diplerine suyun geçmesidir. Erkeklerde bir zorunluk bulunmadığı için, böyle sarkmış olan saçlarının her tarafını yıkamak gerekir.
187- Kapanmış olan küpe deliklerinin içini de yıkamalıdır. Öyle ki, bu deliklerin ıslanmış olduğuna kanaat getirmelidir. Böyle bir kanaat yoksa, onları el ile ovarak ıslamalıdır. İçlerine zorla su geçebilecek bir halde olan küpe deliklerini de, içlerine su geçecek bir şekilde el ile ıslatıp yıkamalıdır.
188- Tırnaklar arasında kalan kurumuş çamurların ve göz çapakları gibi şeylerin altlarını da yıkamalıdır; bunu yapmak gereklidir. Fakat tırnaklar üzerindeki kirler, topraklar, kınalar gusüle engel olmazlar. Çünkü bunlar suyun geçmesine engel değildirler. Bu konuda köylü ile şehirli eşittir. Sahih olan görüş budur.
189- Bir özür sebebiyle sünnet olamamış kimsenin, organında toplanmış olan derinin içini de yıkaması lazımdır. Ancak açılmasında bir zorluk olursa, o zaman içi yıkanmaz. Çünkü bu deri bedenin dışından sayılır. Buraya kadar gelen bir sidik ile abdest bozulur.
190- Suyun geçmesini engelleyecek şekilde dişlerin arasında nohut büyüklüğündc sert yemek parçası bulunmamalıdır. Vücudun hiç bir yerinde suyun geçmesini engelleyecek balık pulu veya çiğnenip kurumuş ekmek parçası gibi bir şey de bulunmamalıdır. Çünkü bunların altlarına su geçmeyince, gusül sahih olmaz.
191- Birbirine bitişik olup da aralarında su geçirmeyecek bir halde bulunan parmakları yıkarken, su ile aralarını ovmalıdır, içi boş olan göbeğin içini de yıkamalıdır. Üzerlerinde pislik bulunmasa da, avret yerlerini su ile yıkayıp temizlemelidir. Bunların da kuru kalması gusülün sıhhatine engel olur.
192- Ayaklarda bulunan çatlaklar üzerine merhem koyulunca, eğer altlarını yıkamak zarar vermeyecekse, altlarını yıkamak gerekir. Zarar verecekse üstleri yıkanır. Bu da zarar veriyorsa, üzerlerini meshetmekle yetinilir. Mesih de zararlı ise, meshedilmez.
193- Bir kimse guslettikten sonra ağzını veya burnunu yıkamadığını veya bedeninden bir yerin kuru kaldığını anlarsa, yeniden gusletmesi gerekmez; yalnız o yerleri yıkaması yeter. Bu arada farz bir namaz kılmışsa onu tekrar kılması gerekir.
194- Gözlerin içini soğuk veya sıcak su ilc yıkamak güç ve zararlı olduğu için, ne abdest alırken, ne de guslederken gözlerin içini yıkamak gerekmez. Körler için de böyledir. Temiz olmayan bir sürme ile gözler sürmelenmiş olsa bile, bunu yıkamak gerekmez. Gözlerin hafifçe kapatılması hem abdest için hem de gusül için bir engel teşkil etmez. Yeter ki su, kirpiklere ve pınarlara ulaştırılmış olsun.
(Malikîlere göre. gözlerin ve ağız ile burnun içleri, bir de meydanda olmayan kulak deliği bedenin dışından sayılmaz. Bu bakımdan bunları abdestte ve gusülde yıkamak farz değildir; sünnettir.
Hanbelîlere göre, ağız ile burnun içleri yüzden sayılır. Onun için hem abdestte, hem de gusülde yıkanmaları farzdır.)
Takma olan gözleri çıkarıp abdest ve gusülde altlarını yıkamaya gerek yoktur. Bu yıkama zararlı olunca, zaten çıkarılmaları caiz olmaz.
195- Guslün başlıca sünnetleri şunlardır:
1) Gusle niyet ederek, besmele çekerek ve misvak kullanarak başlamak. Bu niyet guslün sıhhati için şart değildir. Sevabı vardır. Temizliğin bir ibadet sayılması için bir sebebdir.
(Maliki ve Şafiî’lere göre, gusülde niyet farzdır. Hanbelîlere göre de, bu niyet guslün sıhhatinin şartıdır. Durum böyle olunca, ihtilafdan kurtulmak için guslederken abdestsizliği gidermeyi ve namaz gibi bir ibadetin yerine getirilmesini hatırlamalıdır.)
2) Gusülde önce elleri, sonra oyluk yerlerini yıkamak. Eğer bedende meni gibi bir pislik varsa onu gidermek.
3) Gusülden önce, sünnet üzere abdest almak. Bir kap içinde veya toprak üzerinde yıkanıldığı zaman ayakları yıkamayı sona bırakmalıdır.
4) Abdest aldıktan sonra önce üç kez başa, sonra üç kez sağ omuza, sonra üç kez sol omuza su dökmek. Her su döktükçe, beden iyice ıslansın diye, bedeni iyice oğuşturmak. Bir kap içinde veya toprak üzerinde yıkanılıyorsa, çıkarken önce sağ ayağını, sonra sol ayağını yıkamak.
(İmam Malik ve İmam Ebu Yusuf’dan bir rivayete göre, gusül yaparken bedeni ovalamak farzdır.)
5) Gusül yaparken fazla su harcamamak ve çok kısıntı da yapmamak.
6) Kimsenin görmeyeceği bir yerde yıkanmak. Eğer erkekler erkekler arasında, kadınlar da kadınlar arasında bulunurlar da yıkanmak için tenha bir yer bulamazlarsa, bir köşeye çekilip avret mahallerini bir peştemal ile örterek yıkanırlar. Avret yerlerini açmaları caiz olmaz. Erkeklerin veya kadınlarla erkeklerin arasında bulunan kadınların da bunlar arasında yıkanmaları caiz değildir. Bu durumda teyemmüm ederek namazlarını kılmaları uygundur. Çünkü hükmen su bulunmamış demektir.
Yine, gerek erkekler ve gerekse kadınlar kendi cinsleri arasında yıkanmak için bir peştemal veya benzeri bir örtü bulamazlarsa ve böylece avret yerlerini açmak mecburiyetinde kalırlarsa teyemmüm ile kılarlar. Sonra tenha bir yer veya bir peştemal bulunca gusledip teyemmüm ile kılmış oldukları namazları iade ederler. Hamamlarda bu örtünme işine çok dikkat etmelidir.
7) Tenha bir yerde yıkanıldığı zaman, yine avret yerini açık bulundurmamak. Açık bulundurulursa kıble yönüne dönmemek.
8) Guslederken konuşmamak.
9) Gusülden sonra elbeseyi giyerken çabukça örtünüvermek.
10) Gusülden sonra bedeni bir havlu veya bir mendil ile silmek.
11) Bir kimse bir akar suya veya bir havuza dalsa veya yağmur altında durup bütün vücudu ıslansa, ağzına ve burnuna su vermek halinde, gusül farziyetini yerine getirmiş olur. Bu durumda organlarını kımıldatır veya su içinde biraz beklerse, sünneti yerine getirmiş sayılır.
12) Yukarıda sıralanan sünnetlere uygun bulunmayan bir gusül, guslün edeblerine uygun düşmemiş ve kerahetten de kurtulmamış olur.
Abdestte sayılan edebler, gusülde de aynen uyulması gereken edeblerdir. Ancak guslederken kıbleye doğru durulmaz. Avret yerleri peştemal ile örtülü ise kıbleye dönülebilir.
Abdestte mekruh olan şeyler, gusülde de mekruhtur. Bir de gusülde dua okumak mekruhtur. Yine gusülde bir organdan su damlarken onu alıp diğer organı yere düşmeyen bu su ile yıkamak caizdir; çünkü gusülde bütün beden bir organ sayılır. Abdestte bunu yapmak caiz değildir.
196- Yukarıda geçen 169. maddede açıklandığı gibi, cünüblükten, hayız ve nifas kanlarından kesilişinden dolayı gusletmek farzdır. Bu farzın dışında bazı hallerde gusletmek sünnet veya müstahabdır. Bunların başlıcaları şunlardır:
1) Cuma ve iki bayram namazları için gusletmek.
2) Hac ve umrede ihrama girerken ve Arefe günü vakfe yapmak için yıkanmak (gusletmek).
3) Medine-i Münevvere ile Mekke-i Mükerreme’ye girmek için yıkanmak.
4) Müzdelife ve Mina’da bulunmak için yıkanmak.
5) Günahdan tevbe için yıkanmak.
6) Güneş ve ay tutulması halleri ile yağmur duasında bulunmak için yıkanmak.
7) Kan aldırmak ve ölü yıkamak için gusletmek müstahab olduğu gibi, baygınlıktan sonra ayılan kimsenin yıkanması da müstahabdır.
Yolculuktan dönenin ve yeni elbise giyecek kimsenin yıkanması.
9) Berat ve Kadir gecelerine kavuşmaktan dolayı yıkanmak.
10) İnsanların toplanacağı bir yerde bulunmak için yıkanmak.
11) İstihaze (illet kanından) kurtulan kadının yıkanması.
12) Cünüblüğünün hemen arkasından hayız (adet) görmeye başlayan bir kadın, isterse, cünüblüğü için yıkanır, isterse yıkanmasını adetin sona ermesine bırakır.
13) Her cinsel ilişki için yıkanmak. Zevcesi ile cinsel ilişkide bulunan kimse, henüz yıkanmadan tekrar ilişkide bulunabilir. Fakat bu arada yıkanması veya abdest alması mendubdur.
14) Henüz namaz vakti gelmeden yıkanmak. Çünkü namaz vaktine kadar cünüb bir kimsenin yıkanmayı geciktirmesi günah sayılmaz; fakat daha önce yıkanmanın fazileti vardır.
Sünnet ve müstahab olan gusüller, sadece hürmet ve temizlik için yapılır. Bu kısım müstahab ve sünnet olan yıkanmalarda ağıza ve buruna su çekmek mecburiyeti yoktur.
-
GUSÜL ETMESİ FARZ OLANLARA HARAM VEYA MEKRUH OLAN ŞEYLER
197- Üzerlerine gusül farz olanlara, gusletmeden önce haram olan şeyler şunlardır:
1) Namaz kılmak. Bir ayet olsa bile, Kur’an niyeti ile Kur’an okumak. Hamd ve dua ile ilgili ayetleri, dua ve zikir niyeti ile okumak caizdir. Cünüb veya adet halinde olan bir kadının dua niyeti ile Fatiha Suresini okuması caizdir.
Yine bu durumda olan kimsenin çocuklara Kur’an ayetlerini kelime kelime öğretmesi de caizdir. Şehadet kelimesini söylemek, tesbih ve tekbir getirmek yine caizdir.
2) Kur’an-ı Kerime, bir veya yarım ayet olsa bile, el sürmek ve Mushaf-ı Şerif’i tutmak haramdır. Ancak Kur’an’a yapıştırılmamış olan bir kılıf, bir mahfaza ve sandık içinde onu taşımak ve onu dış taraftan tutmak caizdir.
3) Kabe’yi tavaf etmek ve bir zorunluk olmadığı halde bir mescide girmek veya içinden geçmek. Fakat zaruret hali olursa, geçilebilir. Bir kimsenin evinin kapısı, mescidin içine doğru açılsa ve evine girip yıkanmak için mescit içinden geçmek zorunda kalsa, o kimse mescit içinden geçerek evine girer ve yıkanır. Bu bir mecburiyet halidir. Mescit içinde uyurken ihtilam olan kimse, dışarıya çıkmak için teyemmüm eder; fakat bu teyemmüm ile Kur’an okuyamaz, namaz da kılamaz.
4) Üzerinde ayeti kerime yazılı bulunan bir levhayı veya bir parayı el ile tutmak.
Üzerlerine gusül gerekli olanların yıkanmadan önce yapmaları Mekruh olan şeyler şunlardır:
1) Din kitablarından herhangi birini el ile tutup okumak.
2) El ve ağzı yıkamadan yiyip içmek.
El ile tutmayıp yer üzerinde bulunan bir sayfaya veya bir levhaya Kur’an’dan yazı yazmak. Bu da İmam Muhammed’e göre mekruhtur.
Cünüb ile hayız ve nifas halinde bulunanların Kur’an-ı Kerim’e bakmaları mekruh değildir. Bu, el ile tutmak hükmünde değildir.
(İmam Malik’e göre, Cünüb olan kimse, Kur’an okuyamazsa da hayız halinde olan kadın okuyabilir; çünkü cünüb olan kimse hemen yıkanabilir. Fakat adetli ise, adet müddeti dolmadan yıkanamadığı için özürlü sayılır.)
-
TEYEMMÜMÜN NİTELİĞİ VE FARZLARI
198-Lûgatta teyemmümün anlamı, bir şeyi kasdetmek’tir. Din deyiminde ise; Su bulunmadığı veya suyu kullanmaya güç yetmediği zaman, toprak cinsinden temiz bir şeyle abdestsizliği gidermek için yapılan bir işlemdir.
Şöyle yapılır: Abdestsiz olan yahut gusletmesi gereken bir kimse, iki elini toprak cinsinden temiz bir şeye bir kez vurup bununla yüzünü mesheder. Sonra yine iki elini ikinci kez vurup bununla da dirseklerine kadar iki kolunu mesheder. Bu işlem, abdestsizliği gidermek yahut namaz kılmak veya taharetsiz sahih olmayan bir ibadeti yerine getirmek niyeti ile yapılır. İşte teyemmümün esası bundan ibarettir. O halde teyemmümün farzları bir niyet ve iki mesihden ibarettir.
İmam Züfer’e göre, teyemmümde niyet farz değildir.
199- Teyemmüm, bu ümmetin özelliklerindendir, ahir zaman ümmeti için bir kolaylıktır. Yüce mabuduna ibadet edecek olan bir müslümanın alışmış olduğu temizlik halinden yoksun olarak ibadet etmemesini sağlar. Bu konuda müslümanın duyduğu ruhsal bir ihtiyacı giderir, insanı yaratılışının aslı olan toprağa döndürerek onda tevazu ve yaratıcıya saygı duygularını canlandırır.
200- Teyemmüm Hicretin beşinci yılanda meşru olmuştur. Peygamber efendimizin Medine’ye hicretlerinin beşinci senesi Şaban ayının ilk günlerinde Peygamberimiz Huzaa kabilesinin bir oymağı olan “Beni Mustalık” savaşında bin kişilik bir ordu ile susuz bir yerde gecelemişlerdi. Sabah namazını kılmak için abdest alacak su bulamadılar. Sabahın erken bir vaktinde şu anlamdaki ayet-i kerime nazil oldu: “Yolculuk halinde olur da su bulamazsanız, temiz toprak ile teyemmüm ediniz.” (Nisa: 43, Maide: 6) Böylece teyemmümle namaz kılmalarına Yüce Allah’ın emri çıktı. Ashab-ı Kiram sevindiler ve teyemmüm ederek sabah namazını kıldılar.
-
TEYEMMÜMÜN SÜNNET ÜZERE YAPILMASI
201- Sünnete uygun bir teyemmüm, aşağıdaki şekilde yapılır:
1) Teyemmüme başlarken Besmele getirip namaz için tahareti niyet etmelidir.
(Hanbelîlere göre, Besmeleyi okumak vacibdir, bunu yapmayınca teyemmüm olmaz.)
2) Parmaklar açık olduğu halde iki eli toprağa vurduktan sonra ileri sürüp geri çekmelidir.
3) Elleri kaldırınca, eğer fazla tozlanmışlarsa onları yan yana getirip birbirine hafifçe vurmalı. Bu şekilde ellerdeki tozlar silkildikten sonra, bu ellerle bütün yüzü meshetmelidir.
4) İlk vuruşta yapıldığı gibi elleri yine temiz toprağa tekrar vurduktan sonra silkmeli ve sol elin baş parmağını ayırarak diğer parmakların iç tarafları ile sağ elin parmak uclarından başlayarak kolun dış tarafını dirseklere kadar çekip meshetmeli. Sonra yine sağ elin iç tarafına dönerek sol elin baş parmağı ile serçe parmağını halka ederek baş parmakla beraber elin ayası ile dirsekten bileğe kadar elin iç tarafını meshetmeli. Baş parmağı daha ileriye yürüterek sağ elin baş parmağının üstünü de meshetmelidir.
5) Sol ele sağ elin meshedilişi gibi, aynen sağ elle de sol eli meshetmelidir.
6) Açıklandığı şekilde teyemmümde sıra gözetilerek önce yüzü, sonra kolları meshetmeli ve bu işlemde kesinti yapmamalıdır.
202- Teyemmümü mubah kılacak bir özür bulunmalıdır. Bu özür, gerçek olarak veya hükmen suyu kullanmaya güç bulunmamaktır. Şöyle ki: Abdest alacak veya gusledecek kimsenin bulunduğu yerden en az bir mil (dört bin adım) uzakta suyun bulunmasıdır. Bu durumda su, gerçekten bulunmamış sayılır. Yahut su bulunur da, onunla yıkandığı takdirde hastalanmaktan, hastalığının artmasından veya uzamasından tecrübesi neticesi olarak korkarsa veya yetkili müslüman bir doktor su kullanmasını zararlı sayarsa, yine teyemmüm edilir; çünkü hükmen su bulunmamış demektir.
(Malikîlere göre, yetkili müslüman bir doktor bulunmazsa, bu teyemmüm konusunda müslüman olmayan yetkili bir doktorun sözü yeterlidir.)
Şu durumlarda da hükmen su bulunmamış sayılır: Cana, mala, şeref ve emanete ait bir tehlikenin, yakında bulunan bir suyu kullanma halinde bulunması. Bulunan suyun abdest veya gusle yetişmemesi. Bulunan su, abdest veya gusle harcandığı takdirde, kendisinin veya arkadaşının veya beraberindeki hayvanın susuzluktan helak olacağını kuvvetli bir ihtimal ile bilmesi. Kuyudan su çekebilmek için ip ve kova gibi aletlerin bulunmaması. Bulunan su ancak pisliği gidermeye kafi gelip de bundan fazla su bulunmaması. Mevcut olan su ile abdest alındığı veya gusledildiği takdirde, bayram ve cenaze namazlarının tamamen kaçırılacağından korkulması. Ancak bu namazların bir kısmına yetişilebileceği anlaşılınca veya cenazenin velisi olur da, kendisini bekleyeceklerini bilince, teyemmüm etmek caiz olmaz.
Yine, sadece namazı kaçırmak korkusu ile, kazası mümkün olan (bedeli bulunan) namazlar için teyemmüm etmek caiz olmaz. Cuma ve diğer vakit namazları gibi… Çünkü bunlara yetişilemezse, cuma yerine öğle namazı kılınır. Vakit namazlarına yetişilemezse, bunlar kaza edilir.
203- Teyemmüm ederken niyet bulunmalıdır. Şöyle ki: Teyemmüm edecek kimse, elini teyemmüm edecek toprağa korken veya eline dokunan toprak ile yüzünü meshe başlarken, bu işi abdestsizlikten temizlenmek, namaz kılmak veya abdestsiz yapılması caiz olmayan bir ibadette bulunmak maksadı ile yapmalıdır. Böyle bir niyet olmaksızın alınan bir teyemmüm ile namaz kılınmaz. Sadece teyemmümü niyet etmek yeterli değildir. Bu duruma göre, su bulamayan abdestsiz bir kimse, Kur’an’ı eline almak veya bir mescide girmek niyeti ile teyemmüm etse, bu teyemmümle onun namaz kılması sahih olmaz. Çünkü Kur’an’ı tutmak abdestsiz caiz değilse de, bunu yapmak bir ibadet değildir; maksad ise Kur’an okumaktır. Abdestsiz olarak ezbere Kur’an okumak caizdir. Boy abdesti almak durumunda olan bir kimse için mescide girmekte taharet şarttır. Fakat bu da kasdolunan bir ibadet sayılmaz; onu için bu maksadla alınan teyemmüm ile namaz kılınmaz. Abdestsiz bir kimse için ezber olarak Kur’an okumak bir ibadet ise de, bunun yapılması taharete bağlı değildir. Taharetsiz (abdestsiz) yapılabilir.
Ezan okumak, ikamet yapmak, kabirleri ziyaret etmek, ölüyü gömmek, selama karşılık vermek veya hayırlı bir iş yapmak niyeti ile yapılan teyemmümlerle de namaz kılanamaz.
204- Teyemmüm, her yönden temiz olan toprak cinsinden bir şeyle yapılır. Şöyle ki: Üzerlerinde pislik dokunmamış olan toprak, kum, çakıl, horasan, alçı gibi toprak cinsinden olan şeylerle teyemmüm yapılır. Yine taş cinsinden olan mermer, kiremit, tuğla, yakut, zümrüt, zebercet, tutya ve mercanla veya nemli olsun, yanık olsun toprakla veya çoğu toprak karışımı olan maddelerle, kaya tuzu ile, çamurla sıvanmış duvarla da teyemmüm edilebilir. Bunların üzerinde toz bulunması şart değildir. Fakat kurumadıkça çamurla teyemmüm edilmez; bu imam Ebû Yusuf’a göredir, İmam Azam’a göre, vaktin çıkmasından korkulur ve çamurun toprağı sudan ziyade olursa, çamur ile teyemmüm edilir.
Odunların ve otların yanması ile meydana gelen küllerle, demir, altın, gümüş gibi eriyip şekil değiştiren ve yumuşayan madenlerle, inci, cam, kumaş ve elbiselerle, hayvan postekileri ile teyemmüm yapılmaz. Çünkü bunlar toprak cinsinden sayılmazlar. Ancak bunların üzerinde belli bir şekilde toz bulunursa, o zaman üzerlerinde teyemmüm edilebilir.
Bir de üzerlerindeki topraklardan dolayı, cevher halinde bulunan altın, gümüş, bakır benzeri madenlerle teyemmüm edilebilir.
(İmam Ebû Yusuf ile İmam Şafiî’ye göre, teyemmüm yalnız toprakla yapılır, İmam Malik’e göre, toprak ve kumla teyemmüm caiz olduğu gibi otlarla, ağaçlarla ve karla da caiz olur. İmam Ahmed İbni Hanbel’e göre, teyemmüm yalnız yanmamış olan ve başkasından gasbedilmemiş olan tozlu bir haldeki temiz bir toprakla yapılır. Kum ve diğer şeylerle yapılmaz.)
205- Tahareti engelleyen durum son bulmuş olmalıdır. Vücudun herhangi bir yerinden çıkan kan daha kesilmeden abdest alınamayacağı gibi teyemmüm de yapılamaz.
206- Meshe engel olan deri üzerindeki kurumuş hamur ve balık pulu gibi şeyler giderilmiş olmalıdır. Aksi halde, mesih yüz ve kollar üzerinde bulunan engeller üzerine yapılmış olur.
207- Teyemmüm, iki elin iç taraflarını iki kez toprak cinsinden temiz bir şey üzerine koymakla yapılmalıdır. Bununla beraber niyet eden kimseye başkası teyemmüm ettirebilir.
208- Teyemmüm iki elin veya bunların yerini tutacak olan bir şeyin tümü veya çoğunluk kısmı ile yapılır. Bunun için iki parmakla teyemmüm caiz olmaz. Fakat bir el ile yüz ve diğer bir elle de kol meshedilebilir. Bu halde, bir elle tekrar toprağa vurulup diğer kol da meshedilir.
Eli çolak olup su kullanamayan kimse, yardımcısı yoksa, yüzünü ve kollarını yere sürmek sureti ile teyemmüm eder. Elleri ve kolları kesilmiş olan kimse de, yalnız yüzünü yere sürerek teyemmüm eder. Bu kimsenin yüzünde yara bulunsa, teyemmüm etmeksizin namazı kılar.
209- Yüz ile kollar tamamen meshedilmelidir. Yüz kısmı sayılan yerin her tarafı meshedilir. Yüzük ve bilezik gibi şeyler de çıkartılır veya yerlerinden oynatılır. Diğer bir görüşe göre, organların çoğunluğunu meshetmek yeterlidir. Dörtte bir kısmın meshedilmemesi teyemmümün sıhhatine engel olmaz.
-
TEYEMMÜMÜ MUBAH KILAN VE KILMAYAN BAZI HALLER
210- Henüz namaz vakti girmeden de teyemmüm edilebilir. Fakat namaz için müstahab olan vakit geçmeden su bulabileceğini tahmin eden kimse için teyemmümü geciktirmek mendubdur.
(Üç imama göre, bir namaz için vakti girmedikçe teyemmüm yapılmaz; çünkü teyemmüm bir zaruret için taharet sayılmıştır. Özürlünün tahareti gibi, vakitten evvel abdesti sahih olmaz.)
211- Bir mil mesafeden daha yakında su bulunduğunu sanan kimse, suyun bulunduğunu sandığı yöne doğru üç-dört yüz adım gider veya birini göndererek suyu aratır. Ancak yolda düşman tehlikesi gibi bir korkusu olursa, bu aratma yapılmaz.
212- Suyun varlığından bilgi verecek uygun bir kimse bulunduğu halde ondan sormaksızın teyemmüm etmek caiz değildir. Bu durumda eğer teyemmüm ederek namaz kılar da, sonra bir milden daha yakın bir yerde su bulunduğu kendisine haber verilirse, kıldığı namazı iade eder.
213- Su bulunacağı kendisine söz verilen kimse, kazaya kalmak korkusu olsa bile, namazını geciktirir. Ancak suyu va’d edenin yanında veya bir mil mesafeden daha yakınında su bulunmuş olmalıdır.
214- Boy abdesti alması gereken bir kimse, yalnız organlarının bir kısmına veya sadece abdestine yetecek kadar su bulsa, yine teyemmüm eder; o suyu harcaması gerekmez.
215- Yalnız içilmek için kırlarda sarnıçlar içinde hazırlanmış olup herkesin yararlanmasına terk edilmiş bulunan sular teyemmüm etmeye engel olmaz. Ancak bu sular çok olur da abdest ve gusül almaya izin verilmiş olduğu bilinirse, bu sular kullanılır, teyemmüm edilmez.
216- Hacıların hediye için taşıdıkları zemzem suyu, teyemmüm yapmaya engeldir. Ancak zemzemin içine, en az bir misli kadar gül suyu karıştırılmış olursa, bu takdirde zemzem mukayyed su hükmüne girer ve onunla abdest almak caiz olmadığı için teyemmüm yapılır.
217- Cünüblükten dolayı teyemmüm etmiş olan bir kimsenin abdesti bozulsa, cünüb sayılmaz, abdestsiz olur. Bu kimse yalnız abdeste yetecek kadar su bulsa, bununla abdest alır. Bu kadar su bulamazsa, tekrar namaz için teyemmüm eder.
218- Abdest almak veya gusletmek için başkasının yanında bulunan suyu istemek gerekir. Ancak suyun çok kıt olduğu bir yerde istenmeyebilir.
219- Abdest alacak veya gusledecek bir kimsenin, ihtiyacından çok parası olduğu zaman, değer kıymeti ile veya biraz fazlasıyla satılmakta olan suyu ihtiyacı için satın alması gerekir. Fakat normal fiyatın iki misli ile satın almak gerekmez; çünkü bu aşırı bir fiyattır.
220- Suyu kullanmaktan aciz olup da parası bulunan kimse, normal bir ücretle abdest verdirecek kimse bulursa, teyemmüm edemez.
221- Başkasının yardımı ile abdest alabilecek olan bir kimsenin yardımcısı kendi kölesi, kendi çocuğu veya kendi ücretli hizmetçisi ise, teyemmüm etmesi ittifakla caiz olmaz. Böyle kendi başına abdest alamayacak derecede özürlü olan kimse, abdest için kendisine yardım edebilecek başka bir adamı varsa, yine teyemmüm edemez. Zevcesinin bulunması da, teyemmüm etmesine engeldir. Kabul edilen görüş budur. Fakat İmam Azam’dan bir rivayete göre, bu durumda olan kimse teyemmüm edebilir.
Deniliyor ki, zevc ile zevce abdest verme konusunda birbirine yardım etmek zorunda değillerdir. Bunun için, bunlardan biri diğerine yardımcı sayılmaz. Ancak birbirlerine yardım görevinde bulunmaları bir iyilik olduğundan, yardımın yapılması güzel kabul edilmiştir. Öyle ki, bunlardan biri diğerine yardım etmeyi üzerine alınca, makbul olan görüşe göre, artık teyemmüm yolunu seçemez.
222- Bir zindanda habsedilmiş olan kimse, temiz su veya toprak bulamayınca, İmam Azam ile İmam Muhammed’e göre, namazını sonraya bırakır. İmam Ebû Yusuf’a göre, bir şey okumaksızın namaz kılar gibi ayakta durur, rükû ve secde vaziyetlerini alır, kendisini namaz kılan gibi gösterir. Sonra kurtulunca, kılamadığı namazları kaza eder.
223- Abdest uzuvlarının (organlarının) yarısında veya çoğunda yara bulunan bir kimse teyemmüm eder; fakat yarısından azı yaralı ise, sağlam yerlerini yıkar ve yaraların üzerlerine mesheder, teyemmüm yapamaz.
Gusül için de, eğer vücudun yarısı veya daha çoğu yaralı ise teyemmüm edilir. Vücudun yarısından azı yaralı ise sağlam yerler yıkanır ve yaraların üzerleri meshedilir.
224- Bir abdest ile birçok farz ve nafile namaz kılınabildiği gibi, bir teyemmüm ile de kılınabilir.
(İmam Şafiî’ye göre, bir teyemmüm ile yalnız bir farz namaz ve birçok nafile namaz kılınır. Sahih olan bir görüşüne göre de, bir teyemmüm ile bir farz namaz ve bununla beraber ayrıca cenaze namazları da kılınabilir. Ancak bir teyemmüm ile bir farz namazdan başka bir farz namaz kılınamaz.)
Bu ihtilaftan kurtulmak için, her farz namazda yeniden teyemmüm etmek daha iyidir.
225- Temiz bir toprak cinsinden çok kimseler teyemmüm edebilirler. Çünkü yeryüzü el değdirilmesi ile kullanılmış sayılmaz.
226- Abdesti bozan ve guslü gerektiren haller teyemmümü de bozar, hükümsüz kılar. Teyemmümü mubah yapan özrün kalkması da, bu özürden dolayı yapılmış olan teyemmümü bozar. Bu bakımdan su bulunmadığı için veya bir hastalık için yapılmış olan bir teyemmüm, su bulununca veya hastalık kalkınca hemen bozulur. Su ile abdest alınmadıkça veya cünüblük hali varsa, yıkanmadıkça namaz kılınamaz.
227- Cünüblük sebebiyle yapılan teyemmüm, abdest yerine de geçer. Araya yeni bir cünüblük veya abdestsizlik hali girmedikçe, suyu kullanmaya güç yetinceye kadar bu teyemmüm ile birçok namaz kılınabilir. Aynı şekilde, su ile gusleden kimse, bu temizliği devam ettikçe abdest almaya gerek olmaksızın dilediği namazları kılabilir.
228- Bir özürden dolayı teyemmüm eden kimse, diğer bir özre tutulsa, birinci özrün son bulması üzerine teyemmüm de son bulur, diğer özür için tekrar teyemmüm etmesi gerekir. Örnek: Su bulunmadığı için teyemmüm eden kimse, henüz su bulamadan abdest almaya engel teşkil edecek bir hastalığa yakalansa ve bu arada su bulacak olsa, önceki teyemmümü bitmiş olur. Bu hastalıktan dolayı tekrar teyemmüm etmesi gerekir; çünkü teyemmümün sebebi değişmiştir.
229- Teyemmüm ile namaz kılmakta olan bir adam su görse, namazı bozulmuş olur. Abdest alıp yeniden namaz kılması gerekir. Fakat namaz tamamlandıktan sonra suyun bulunması, kılınan o namazın iade edilmesini gerektirmez.
www.haznevi.net › Şafii Fıkhı
14 Eki 2015 - Taharet´in Hükümleri Taharet Kelimesinin Mânâsı İslâm´ın Nezahet ve Taharete Verdiği Önem
BY ADMİN ON 14 EKİM 2015ŞAFİİ FIKHI
Taharet Kelimesinin Mânâsı
İslâm´ın Nezahet ve Taharete Verdiği Önem..
Kendileriyle Temizlik Yapılan Sular
Taharet Kelimesinin Mânâsı
Lugatta taharet, nezafet ve temizlik demektir. Istılahta taharet, necaset denilen maddî pisliklerden ve hades denilen hükmî ve manevî pisliklerden temizlenmeyi ifade eder. Arapçada tatahhara bi´l-ma (=kirlerden suyla temizlendi) ve tatahhara. min´eî-hased (^kıskançlıktan kurtuldu) denir.
Taharet, şer´an namazın kılınmasını helâl kılan veya onun hükmünde olan bir fiildir. Abdestsiz kimsenin abdest alması, cünüp olan kimsenin yıkanması, bedeninde ve mekanında necis bulunan bir kimsenin o necaseti izale etmesi gibi fiillerdir.
İslâm´ın Nezahet ve Taharete Verdiği Önem
İslâm, taharet ve nezafete çok önem vermiştir. Bu durum aşağıdaki örneklerden anlaşılabilir.
a. Namaz için hergün birkaç defa abdest almayı emretmiştir.
Ey inananlar, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı mesnedin ve ayaklarınızı da topuklara kadar (yıkayın). (Mâide/6)
b. Cinsî münasebetten sonra yıkanmayı emretmiştir. Eğer cünüp iseniz tam temizlenin. (Mâide/6)
Hz. Peygamber de şöyle demiştir:
Her müslümanın haftada bir kere yıkanması, o günde başını ve bedenini yıkaması Allah´ın onun üzerindeki hakkıdır.[1]
c. Tırnakların kesilmesini, dişlerin ve elbiselerin temizlenmesini emretmiştir. Hz. Peygamber şöyle buyurur:
Beş şey fıtrattandır: Sünnet olmak, etek traşı olmak, koltuk altlarındaki kılları temizlemek, tırnakları kesmek ve bıyığı kısaltmak.[2]
Eğer ümmetime zor gelecek olmasaydı, her namazda misvak kullanmayı emrederdim.[3]
İbare bir diğer rivayette şöyle gelmiştir:
Her abdest alışta (misvak kullanmayı emrederdim).[4]
Allah Teâlâ ´Elbiseni temizle´ (Müddessir/4) buyurmuş ve Hz. Peygamber de ashabına şöyle demiştir:
Siz kardeşlerinizin yanma gidiyorsunuz. Elbiselerinizi temizleyin, bineklerinizin eğerini düzeltin ki insanlar arasında örnek olasınız.
Allah çirkin sözü ve fiili sevmediği gibi mübalağalı ve zoraki bir şekilde konuşmayı da sevmez.[5]
Allah tevbe edenleri sever, temizlenenleri sever. (Bakara/222) .
İslâm dini tahareti imanın yansı saymıştır. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Temizlik imanın yarısıdır.[6] Taharet´in Hikmetleri
İslâm dini, tahareti birçok sebepten ötürü emretmiştir. Bunlardan bazılarını zikredelim.
1. Taharet fıtratın gereğidir. İnsan fıtraten nezafete meyleder, tabii olarak kirden ve necasetten kaçar. İslâm´ın fıtrat dîni olması hasebiyle tahareti ve nezafeti emretmesi çok tabiidir.
2. Müslümanın kerametini ve izzetini korumak için emretmiştir. İnsanlar tabiaten nezafete meyleder; temiz yerlerde oturmayı sever, pis yerlerden kaçarlar. İslâm da mü´minin izzetini korumakta hassas olduğu için, mü´minlere nezafeti emretmiştir ki insanların arasında temiz ve aziz olsunlar.
3- Sıhhati korumak için emretmiştir. Çünkü nezafet, insanı hastalıklardan koruyan en önemli etkenlerden biridir. Hastalıklar çoğu zaman pislik nedeniyle yayılır. İslâm dini bedenin, yüzün, ellerin, burunun ve ayakların daima temiz tutulmasını ister, çünkü en fazla kirlenen azalar bunlardır. Bu azaları hergün birkaç kere yıkamak, insanı hastalıklardan korur.
4. Kişinin Allah´ın huzurunda temiz ve nezih bir şekilde durması için emretmiştir. Çünkü müslüman namazda Allah´a hitap eder, O´nunla mü-nacaat eder. Bu nedenle hem zahirinin hem de bâtınının temiz olması gerekir. Çünkü Allah, çok tevbe edenleri ve çok temizlenenleri sever. (Bkz. Bakara/222)
Kendileriyle Temizlik Yapılan Sular
Bu sular yağmur, kar, deniz, nehir, kuyu ve çeşme suları gibi tabii sulardır. Kendisiyle temizlik yapılan suları şu sözle de ifade edebiliriz: Gökten inen ve yerden çıkan sular.
Gökten tertemiz bir su indirdik. (Furkan/48)
Sizi temizlemek, şeytanın pisliğini sizden gidermek, kalplerinizi (birbirine) bağlamak ve ayaklan(mzı) pekiştirmek için üzerinize gökten bir su indiriyordu. (Enfai/11)
Bir kişi Hz. Peygamber´e şöyle sordu: ´Ey Allah´ın Rasûlü! Biz deniz yolculuğuna çıkıyoruz ve beraberimizde de az bir su götürebiliyoruz. O su ile abdest alsak susuz kahnz. Acaba deniz suyu ile abdest alabilir miyiz ´ Hz. Peygamber şöyle cevap verdi:
Denizin suyu temiz, ölüsü helâldir[7]
——————————————————————————–
[1] Buharî/856; Müslim/849
[2] Buharî/5550; Müslim/257
[3] Buharî/847; Müslim/252
[7] Ebu Dâvud, Tirmizî, Neseî, İbn Mâce ve Ahmed b. Hanbel, (Ebu Hüreyre´den). Tirmİzî hasen-sahih olduğunu söylemiştir.
www.hadisler.com/yazdir.asp?id=2048
الْحَمْدُ ِللهِ وَحْدَهُ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى مَنْ لاَ نَبِيَّ بَعْدَهُ. Soru: Bir kardeşimiz: “Taharet nedir? Bir insan abdestli iken gaz çıkardığın
Taharet, temizlik demektir. Şerî şerifte taharet iki kısımdır. Birincisi manevi taharet ikincisi hissi taharettir.
1) Manevi Taharet: Allah’a ibadette kalbin şirk, nifak, bidat, hainlik, haset, kin, düşmanlık vb. Allah ve Rasulünün zemmedip kötü gördüğü şeylerden arınması, temizlenmesidir.
Allah’ın hukukuna taalluk eden bu kısım taharet, taharetin en önemlisidir. Çünkü bütün ibadetler bunun üzerine bina edilir. Kalbi şirkle kirlenmiş hiç kimsenin ibadeti makbul değildir. Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Onların verdikleri sadakaların kabul edilmesine mani olan, onların Allah’a ve Rasulüne iman etmemeleridir!..”
Allah’a şirk koşanlar, bazı ibadetleri yerine getirseler de o ibadetlerde gayrını Allah’a ortak yaptıkları için o ibadetleri makbul değildir. Öncelikle müşrikler kendilerini tevhitle arındırmamışlardır. Dolayısıyla onlar Kur’an tabiriyle:
“Allah’a ortak koşanlar necistir.”
Pisliğin elinden dilinden meydana gelecek amellerin tahir olup Allah indinde makbul olması düşünülemez. Muvahhid mü’mine gelince, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Mü’min necis olmaz!” buyurarak mü’minin necis olmadığını beyan etmiştir. Müslümanın esas önem vermesi gereken meselesi budur.
Bidat hangi neviden olursa olsun kişi onunla Allah’a yaklaşmak istese de Allah onu kabul etmeyecektir. Çünkü Allah onu kendine yaklaşmak için şeriat yapmamıştır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Herkim üzerinde emrimiz olmayan bir ameli işlerse o amel reddolunmuştur!” buyurmaktadır.
Aynı zamanda mü’min kalbini kin, haset, düşmanlık vb. hiç kimse tarafından beğenilmeyen mezmum kusurlardan da temizlemelidir. Mü’min mü’minin kardeşidir kendisi için sevip beğendiği şeyleri mü’min kardeşi için de sevip beğenir.
Kendisi için sevip beğenmediği hiçbir şeyi mü’min kardeşi için de sevip beğenmez. Buna delalet eden birçok ayet ve hadis vardır. Netice olarak her taharetin başı kalp temizliğidir ve birinci sırada kalbin küfür, şirk, nifak, hainlik, haset, kin, düşmanlık vb. mü’minde bulunması haram ve ayıp olan hasletlerden temizlenmesi gerekir.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in:
“...Dikkat edin! Bedende bir et parçası vardır, o salih olursa bütün beden salih olur. O fasit olursa bütün beden fasit olur!”Hadisi kalbin ve onun temizliğinin ehemmiyetini vurgulama yönünden çok mühimdir.
2) Bedeni Taharet: Bu kısım da kendi içinde iki neviye ayrılır:
a) Taharet şartı aranan namaz, tavaf vb. ibadetlere mani sıfatın izalesi şeklindeki temizliktir. Buna abdest uzuvlarının yıkanmasını gerekli kılan küçük hadesi ve vücudun tamamının yıkanmasını gerekli kılan büyük hadesi örnek verebiliriz. Bu tür hadeslerin izalesi su iledir, o olmadığında teyemmüm iledir. Buna Allah-u Teâlâ’ın şu ayeti delalet eder:
“Ey iman edenler! Namaza dur(mak iste)diğiniz zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve ayaklarınızı da topuklara kadar (yıkayın)! Eğer cünüp iseniz tam temizlenin! Hasta yahut yolcu iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmiş ise veya kadınlara dokunmuş ve su bulamamışsanız temiz toprağa teyemmüm edin! Allah üzerinize bir güçlük yapmak istemiyor, ancak sizi temizlemek ve size olan nimetini tamamlamak istiyor herhalde sizler şükredersiniz.”
b) Şerîatın kullara uzak durmalarını ve temizlemelerini emrettiği necasettin izalesi şeklindeki temizliktir. Bu tür necasetin temizliğine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den rivayet edilen:
“Bir ara Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ashabına namaz kıldırıyordu, bir de ayakkabılarını çıkardı ve sol tarafına koydu. Arkasında namaz kılan topluluk onu görünce onlar da ayakkabılarını çıkardılar.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namazını bitirince:
−“Sizleri ayakkabılarınızı çıkarmanıza hamleden nedir?” buyurdu.
−Senin ayakkabılarını çıkardığını görünce bizler de ayakkabılarımızı çıkardık dediler.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−“Cebrail bana geldi ve ayakkabılarda necaset veya pislik olduğunu bana haber verdi.”
Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti:
−“Biriniz mescide geldiği zaman ayakkabısına baksın onda bir necaset veya pislik görürse onu iyice silsin ve onlarla namaz kılsın!” buyurdu.
Ebu Davud 650, Ahmed 3/411
Dışkı, idrar, kan vb. necis nesneler bedene veya giysiye isabet ettiğinde, giysinin hükmü ve temizliği nasıldır aşağıdaki baplarda gelecektir..
.TEMİZLİK VE TUVALET ADABI
Taharet, maddi ve manevi kirlerden temizlenmek demektir. Taharet, bir kısım ibadetlerin şartı, başlangıcı ve anahtarıdır. İbadetlerin yapılabilmesi için temiz olmak şarttır. temizlenmeden Allahu Zülcelal’in manevi huzuruna girilemez.
Bunun için İslam dini temizliğe çok büyük bir önem vermiştir. Nitekim Allahu Zülcelal bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur: “Orada tertemiz olmayı seven kimseler vardır. Allah da çokça temizlenenleri sever.” (Tevbe; 108)
Bu ayet-i kerime, Kuba halkı hakkında nazil olmuştur. O zaman Hz. Peygamber (a.s.v) Kuba halkına; “Allah, temizlik hususunda sizi övmektedir. Siz ne yaparsınız ki, böyle bir övgüye mazhar oldunuz” diye sormuş, onlarda; “Biz (Tuvalette taharet alırken) su ile temizleniriz.” demişlerdir. (Tirmizi, Ebu Davud, İbn-i Mâce))
Buna bakarak biz de taharetimizi güzel almamız, vücudumuzu kirlerden temizlememiz ve abdestimizi en güzel şekilde almamız lazımdır. Eğer bunları layıkı ile yerine getirebilirsek, ayet-i kerime de medhedilen insanların içine gireceğimiz gibi, Allahu Zülcelal’in medhine mazhar olabiliriz.
Taharet başlıca iki kısma ayrılır;
1- Tahâret-İ Kübra (Büyük Taharet): Cünüplük ve kadınlara has olan hayız ve nifas hallerinin sonunda kanın kesilmesinden sonra gusül yapmaktır.
2- Taharet-İ Suğra (Küçük Taharet): Abdest almayı gerektiren bir halin olması durumunda abdest alarak temizlenmektir.
Dediğimiz gibi, İslam dini temizliğe çok büyük bir önem vermiştir. Onun için Hz. Peygamber (a.s.v) bir Hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Temizlenmek, imanın yarısıdır.” (Müslim)
Müşriklerden birisi, Selman-ı Farisi (r.a)’ye gelerek; “Peygamberiniz size her şeyi, hatta tuvalette oturup nasıl temizleneceğinizide mi öğretiyor?” deyince, Selman-ı Farisi (r.a) şöyle cevap vermiştir;
“Evet, büyük ve küçük abdest bozarken kıbleye karşı dönmekten, sağ el ile taharetlenmekten, üçten az taşla, tezek veya kemikle istinca yapmaktan bizi nehyetti.” (Ebu Davud, Tirmizi)
Tuvalete Girerken Okunacak Dua:
“Bismillahi Allahümme inni euzü bike min el-Hubsi vel habaisi”
(Allah’ın adıyla. Ey Allah’ım! (Kovulmuş birer pislik olan) dişi ve erkek şeytanların şerrinden sana sığınırım)
Hanefi ve Şafii mezhebine göre tuvalet adabı şunlardır:
1- Tuvalete girerken sol ayak ile girilmelidir.
2- Kıbleye yönelik oturmamalıdır. Hanefi mezhebine göre, sahrada ve binaların içinde yüzü ve sırtı kıbleye dönmek Tahrimen mekruhtur. Şafii mezhebine göre, tuvaletin her tarafı kapalı olmak şartıyla yüzü ve sırtı kıbleye çevirmek caizdir.
3- Rüzgara karşı hacet yapılmamalıdır.
4- Her hangi bir özür yoksa ayakta bevl etmemelidir.
5- Karınca ve benzeri böceklerin yuvalarına hacet yapılmamalıdır.
6- Kırda bulunan kimse, hacetini yapmak için insanların göremeyeceği tenha bir yer seçmeli ve kendisini gizlemelidir.
7- Yol üzerine, mescidlerin etrafına, durgun ve akarsulara, meyveli ağaç altlarına hacet yapılmamalıdır.
8- elbisesini tam çömelirken açmalıdır.
9- Otururken ağırlığını sol ayak üzerine vermelidir. (Bu şekilde boşaltın daha kolay olur.)
10- Tuvalete başı açık olarak girmemelidir.
11- Ön ve arkayı sol el ile temizlemelidir.
12- tezek gibi pis olan eşyalarla temizlik yapmamalıdır.
13-Tuvalette iken konuşmamalı, din ve dünya işi düşünülmemelidir. Avret yerine ve çıkan pisliğe bakmamalıdır.
Tuvaletten Çıkarken Okunacak Dua:
“Gufraneke, elhamdülillâhillezî ezhebe anni-l ezâ ve âfâni”
(Allah’ım! Affına sığınıyorum. Bana eziyet veren şeyi gideren ve bana afiyet veren Allah’a hamd olsun)
İstinca, ön ve arkadan çıkan bulaşıcı pislikleri su, taş ve benzeri şeylerle temizlemektir. İstinca da su esas ise de, taş ve benzeri şeyler ile istinca yapmakta caizdir.
Erkeklerin adetlerine göre, yürüyerek, öksürerek, yaslanarak veya başka şekillerde, idrar sızıntıları kesilip, temizlendiğine dair kalben kanaat getirinceye kadar idrar sızıntılarını gidermeye çalışmaları gerekir ki, buna istibra denir.
Hanefi ve Şafii mezhebine göre, Bu gibi durumlarda idrar sızıntılarının kesildiğine kalben kanaat getirilmedikçe abdeste başlamak caiz değildir.
Kadın, erkek gibi hareket ederek, yürüyerek, öksürerek ve ayaklarını yere vurarak istibra yapmaz. Kadının bu tür istibraya ihtiyacı yoktur. Kadının istibrası hacetini gördükten sonra bir müddet beklemektir. Bundan sonra avret mahallini yıkayarak abdest alabilir.
Abdullah bin Abbas (r.a)’dan rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (a.s.v) iki kabrin yanından geçerken şöyle buyurmuştur;
“Bunlar azab içindedirler. Fakat (onların) azabları büyük günahlardan dolayı değildir. Bunlardan birisi, bevlettikten sonra tam olarak kendisini temizlememesinden, diğeri ise, koğuculuktan dolayıdır.” (Nesai)
Bu Hadis-i şeriftende anlaşıldığı üzere, istibra yapılmadığı zaman, akan idrar damlaları kabir azabına sebeb olmaktadır. Onun için tam olarak istibra yapmalı, daha sonra abdestini almalıdır.
İstinca ve istibra yaparken, kalbin huzurlu olmasına dikkat etmeli, kendi kendine; “Ben Allahu Zülcelal’in huzuruna çıkıyorum. O’nunla münacaatta bulunacağım. Onun için çok iyi temizlenmeliyim” diye düşünmelidir.
Huzurlu bir şekilde yapılan taharet, abdestin huzurlu bir şekilde alınmasına sebeb olur. Huzurlu olarak alınan bir abdestte, namazın huzurlu olarak kılınmasına sebeb olur.
Netice olarak taharet, ibadetimiz için çok önemli bir konu olduğundan dolayı, taharetimizi elimizden geldiği kadar tam olarak yapmaya özen göstermeliyiz. Çünkü tam olarak temizlenmediğimiz zaman, kalan pislikler elbisemize bulaşacağı için bu elbise ile kılacağımız namaz da geçerli, sahih olmaz.
GÜLİSTAN ARAŞTIRMA SERVİSİ
halis ece
Ruhsat olmaması halinde namazın sıhhatine engel olan pisliktir. Necâset, temizliğin zıddı; necis de temiz olanın zıddıdır. Necis, şer'an / dinen pis olan şeyi ifade eder. Hakikî veya hükmî necis için kullanılır. Hakikî necise "habîs (hı-be-ye-se ile: pis)", hükmî olanına ise "hades" denir. Necis sıfat, neces şekli ise isim olarak kullanılır.
Necâset, hakikî ve hükmî olmak üzere ikiye ayrılır.
Hakikî necâset, sözlükte kan, sidik ve dışkı gibi gerçek pislik olarak var olan şeyleri; terim olarak ise, namazın sıhhatine engel olan pisliği ifade eder.
Hükmî necâset ise, insan bedeninde manevî olarak bulunan abdestsizlik veya cünüplük hâli için kullanılır.
Hakikî necâset üçe ayrılır:
a) Ağır ve hafif,
b) Katı ve sıvı,
c) Görülen ve görülmeyen pislik.
Ağır Pislik - Hafif Pislik
Buna galîza veya muğallaza pislik de denir. Giysilerde, bedende veya namaz kılınacak yerde bu pislikten, katı ise yaklaşık 3 gr. kadarı; sıvı ise avuç içinden fazla bir alanı kaplayacak miktarı namazın sıhhatine engel olur. Bunların necisliği kesin delille sabittir. Kan, sidik, dışkı gibi..."Elbiseni de temiz tut" (el-Müddessir, 74/4) ayeti uyarınca bunları temizlemek farzdır.
Hafif pislik ise kesin delille sabit olmayan pisliktir. Bunların bulaştığı elbise veya bedenin dörtte birinden az miktarı namaza engel olmaz. Eti yenenin sidiği ve yenmeyen kuşun pisliği gibi...
Ağır olan necâsetler şunlardır:
1. İnsandan çıkan veya ondan kopup ayrılan şeylerden kan, sidik, dışkı, menî; küçük su döktükten veya ağır bir şey kaldırdıktan sonra cinsel organdan gelebilen beyaz renkli "vediy" denilen sıvı; sevişme veya karşı cinsi düşünme sırasında yine cinsel organdan gelebilen beyaz renkti yapışkan "meziy" denilen sıvı; ağız dolusu kusuntu; bedenden kesilip ayrılan et, deri parçası ve kadınlardan gelen âdet veya lohusalık kanıağır pislik çeşidine girer.
2. Eti yenmeyen hayvanların sidikleri, ağızlarının salyaları, kuşların dışındakilerin dışkıları ve bütün hayvanların akan kanları.
3. Eti yenen hayvanlardan tavuk, kaz ve ördeklerin dışkıları.
4. Boğazlanmadan kendi kendine ölen hayvanın eti ve tabaklanmamış derisi pistir.
Mâlikîlere göre murdar ölmüş hayvanın eti gibi derisi, kemiği ve sinirleri de temiz değildir. Kıl, yün ve tüyleri ise temizdir. Şâfiîlere göre, ölü hayvanın kıl, tüy, yün ve tırnakları dahil bütün cüzleri temiz sayılmaz.
5. Domuz eti! Usûlüne göre kesilse de necistir. Eti, kılı, kemikleri, tabaklansa bile derisi necistir (en-Nahl, 16/15).
6. İçki: Cenab-ı Hakkın; "İçki, kumar, dikili taşlar, şans okları Şeytan işi birer pisliktir" (el-Mâide, 5/90) ayeti uyarınca çoğunluk fakihlere göre necistir. Bu yüzden elbise veya bedene şarap dökülürse yıkanmadıkça namaz kılınmaz. Tercih edilen görüşe göre, diğer sarhoşluk veren içkiler de şarap hükmündedir.
Şâfiîlere göre de bütün sarhoşluk veren içki çeşitleri az olsun çok olsun temiz değildir.
Hafif sayılan ve temiz olmayan şeyler şunlardır:
1. At, katır ve eşeklerin sidikleri ile, eti yenen koyun, keçi, geyik ve karaca gibi evcil ya da yabanî hayvanların sidikleri ve bunların tersleri,İmam Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e (rahımehumallah) göre hafif pisliktir. Fetvaya esas olan bu görüştür. İmam-ı Azam Ebû Hanîfe'ye (rh.) göre ise bunlar ağır pislik çeşidine girer.
2. Etleri yenmeyen hayvanlardan, doğan, atmaca, şahin, çaylak, kartal gibi havada terleyen hayvanların dışkıları.
3. Her hayvanın öd kesesi, bu hayvanın dışkısı hükmündedir.
Hafif pisliğin namazda bağışlanan miktarı; bulaştığı yer elbise ise, elbisenin tamamının dörtte biri; kol ve ayak gibi bedenin bir organı ise bulaştığı organın dörtte biridir. Bununla, kaçınılması güç olan, mesleği ve içinde bulunduğu kültür ortamı bakımından temizliğe tam dikkat edemeyen veya hayvancılıkla uğraşanların farkında olmadan karşılaştığı hafif pislikler için kolaylık getirilmiştir (İbnü'l-Hümâm, Fethul-Kadîr, I, 135 vd.; el-Meydânî, el-Lübâb, I, 55; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, I, 73; eş-Şîrâzi, el-Mühezzeb, I, 46; İbn Kudâme, el-Muğnî; I, .52; ez-Zühaylî, el-Fıkhul-İslâmî ve Edilletühü, Dimaşk 1405/1985, I, 115 vd.).
Katı ve Sıvı Pislikler:
Katı pislik ölü hayvan eti ve dışkı; sıvı ise akan kan, meziy ve vediy gibi pisliklerdir.
Görülen ve Görülmeyen Pislikler:
Görülen; dışkı ve kan gibi gözle görülen ve aynî varlığı olan pisliklerdir. Bir defa da olsa kendisinin yok edilmesi ile temizlenmiş olur.
Görülmeyen pislik ise sidik gibi kuruduktan sonra varlığı gözle görülemeyen pisliktir. Temizlenmesi yıkayanın temizlendiğine kanaat getirinceye kadar yıkaması ile olur. Vesveseli kimse için yıkama sayısı üçtür. Zahiru'r-rivayeye göre her defasında sıkmak da gerekir. Çünkü pisliği çıkaracak olan sıkmadır.
Temizleme Şekil ve Yolları: Temiz olmayan şeyler: temizlemek için özelliklerine göre çeşitli yollar vardır.
1. Su ile yıkamak: Su, hem pisliği temizleme ve hem de abdest ve gusülde kullanılma bakımından asıl temizleyicidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Sizi temizlemek için Allah gökten su indiriyor" (el-A'râf; 7/11); "Biz gökten temizleyici su indirdik" (el-Furkân, 25/48). Temizlik için kullanılacak su, yağmur, kar, nehir, göl, deniz, kuyu, pınar ve sel sularının toplandığı gölet suları olabilir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Su, temizdir. Onu tadı, rengi veya kokusu değişmedikçe dışarıdan bir şey kirletmez" (Buhârî, Sahih, Vüdû', 67). Yine Rasûlullah (s.a.v.), Esmâ binti Ebî Bekir'e elbisesini hayızdan nasıl temizleyeceği hususunda; "Ovalar sonra da su ile çitiler" buyurmuştur (Buhârî, Sahih, Vudû', 63; Müslim, Sahih, Tahâre, 110; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 134, 346).
Hanefilerde tercih edilen görüşe göre hakikî pislikler gül suyu, sirke, meyve ve bitki suyu gibi normal su dışındaki sıvılarla da temizlenebilir.Hanefîler su dışındaki temizleyici sayısını yirmibire kadar çıkarmışlardır. Diğer mezhepler bunların bazılarında Hanefilerden farklı görüşe sahiptirler. Ancak su dışındaki sıvılarla abdest alınmaz, gusül yapılmaz. Bu mevzuda görüş birliği vardır (el-Kâsânî, a.g.e., I, 83-87; İbnül-Hümâm, a.g.e., I, 133-138; İbn Âbidin, a.g.e., I, 284 vd.; ez-Zeylaî, Tebyînül-Hakâik, I, 60 vd.; el-Meydânî, el-Lübâb, I, 24 vd.).
Su ile temizlemenin şekli
1. Necâset, sidik, köpek salyasının eseri gibi görünmeyen nitelikte ise, temizlendiğine kanaat getirinceye kadar yıkanır. Bu da üç defadır.Delil şu hadislerdir: "Sizden birinizin kabına köpek ağzını soksa, onu üç defa yıkasın ". Başka bazı rivayetlerde yedi defa yıkasın" ifadesi vardır (Buhârî, Sahih, Vüdû', 33; Müslim, Sahih, Tahâre, 89, 91, 92, 93; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 314, 427). "Sizden biriniz uykusundan uyandığında, kaba sokmadan önce elini üç defa yıkasın" (Buhârî, Sahih, Vüdû', 26; Mâlik, Muvatta', Tahâre, 9; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 465). Köpeklerin ağzını sokmasından dolayı yedi defa yıkama emri İslâm'ın ilk dönemlerinde zorunlu olmadıkça evde köpek beslemeyi sınırlamak maksadına yönelik idi.
Necâset, kan ve dışkı gibi gözle görülen çeşitten ise, bunların temizliği bir defa da olsa pisliğin kendisini gidermekle olur. Ancak, yıkanmasına rağmen renk ve koku gibi giderilmesi güç bir eseri kalırsa, bu zarar vermez. Tercih edilen görüşe göre su saf bir hal alıncaya kadar yıkanır. Nitekim Havle binti Yesâr dedi ki: "Ey Allah'ın Rasûlü! Benim bir tek elbisem var ve onda hayız oluyorum". Rasûl-i ekrem (s.a.v.) buyurdu ki: "Temizlendiğin zaman kan bulunan yeri yıka ve onunla namaz kıl". Havle dedi ki: "Yâ Rasûlullah! izi kalırsa?". Buyurdu ki: "Su sana yeter, kanın eseri ise zarar vermez" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 364, 380; eş-Şevkânî, Neylül-Evtâr, I, 40).
İçine sabun, toprak, deterjan gibi maddeler karışmış olan sular, karışım az olduğu takdirde temizleyicidir. Abdest ve gusülde kullanılan sular temizdir, fakat temizleyici değildir. Bunlara "mâ-i müsta'mel (kullanılmış sular)" denir. Bunlarla pislik temizlenebilir, fakat abdest, ya da gusül abdesti alınamaz. Ancak içine pislik karışan veya kendisiyle pislik yıkanan kullanılmış sular temiz olmaktan çıkar.
2. Silmek yolu ile temizleme: Bıçak, cam, cilâlı tahta, mermer, fayans gibi pisliği içine emmeyen şeylere bir pislik bulaşınca, yaş bir bez, sünger veya toprak, ya da deterjanlı ıslak bezle pisliğin izi kalmadığına galip zan meydana gelecek şekilde silinirse temizlenmiş olur. Meselâ; kurban kesilen bıçak temiz bir bezle veya toprakla iyice silinince temiz olur ve böyle bir bıçak üzerinde iken kılınacak namaz sahih olur. Çünkü Ashab-ı kiram düşmanla savaşıyor, kılıçlarını silerek, bunlar üzerlerinde iken namaz kılıyorlardı.
3. Ateşe sokmak yolu ile temizleme: Ateşe dayanıklı maden parçası üzerindeki kan ve benzeri necis şeyler, madenin ateşe sokulması ile yanar ve yok olur. Nitekim yağlı, paslı, üzerinde necis kan ve et kalıntıları bulunan şiş veya ızgaralar ateşte yakılınca temiz hale gelir.
4. Kazımak, ovmak veya silmek yoluyla temizlemek: Mest ve ayakkabı gibi pisliği emmeyen şeylere hayvan dışkısı gibi görünür bir pislik bulaşsa, bunlar su ile temizleneceği gibi, bıçak gibi bir şeyle kazınarak veya toprak ya da kuma sürterek de temizlenebilir. Ancak mest veya ayakkabıya sidik gibi görünmeyen bir pislik dokunursa, bu yerin yıkanması gerekir. Nitekim elbiseye veya bedene dokunan pisliği kazımak veya toprağa sürtmek de yeterli değildir.
İnsana ait kurumuş meni ovalamakla temizlenebilir. Ancak yaş olan meninin su ile yıkanması gereklidir. Diğer yandan kuru bir meni ovalamakla temizlendikten sonra, bu elbise ile namaz kılınabilirse de, yeri yeniden ıslanırsa, sağlam görüşe göre pislik yeniden döner. Bu yüzden yeniden kurutup ovalamak veya yıkamak gerekli olur.
Hz. Âişe'den şöyle dediği nakledilmiştir: "Rasûlullah'ın (s.a.v.) elbisesindeki meniyi kuru ise ovalıyor, yaş ise yıkıyordum" (Ebû Dâvud, Sünen, Tahâre, 134; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI,125,132, 213, 239, 263).
Hanefi ve Mâlikîler meniyi necis kabul ederken, Şâfiî ve Hanbelîler insan menisini temiz sayarlar. Bu görüş ayrılığının dayandığı delil; yukarıdaki hadisin farklı yorumu yanında İbn Abbas (r.a)'dan rivayet edilen şu sözdür: "Üzerinden meniyi ot veya bir parçası ile sil. Çünkü o tükrük ve sümük gibidir" (Dârekutnî bu hadîsi merfû olarak nakletmiştir. ez-Zühaylî, el-Fıkhul-İslâmî, Dimaşk 1405/1985, I, 98). Soğuk ve yolculuk gibi hallerde bu ikinci görüş Müslümanlara kolaylık sağlar.
Meziy ve vediy de necistir. Meziy; cinsel istek veya bunu düşünme anında şehvetsiz olarak çıkan ince beyaz sudur. Meziy yıkanır ve yeniden abdest alınır. Hz. Ali (r.a.) şöyle der: "Mezîsi çok akan bir kimse idim. Rasûlullah'a (s.a.v.) sormaya da utandım. Mikdad b. Esved'e (r.a.)söyledim, o sordu 'Bundan dolayı abdest gerekir" buyurdu. Müslim'in rivayetinde; "Cinsel uzvunu yıkar ve abdest alır" ilâvesi vardır(Buhârî, Sahih, İlm, 51 ; Vüdû', 34, Gusl; 13; Müslim, Sahih, Haşz, 17; Ebû Dâvud, Sünen, Tahâre, 82; Nesâî, Sünen, Tahâre, 111, 129; Gusl, 28; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 80, 82, 87, 107-111). Vediy ise idrardan sonra veya ağır bir şey kaldırma hâlinde çıkan koyu süt gibi beyaz bir sıvıdır, pistir. Çünkü sidikle birlikte veya ondan sonra çıktığı için sidiğin hükmünü alır.
Donmuş yağ, pekmez ve benzeri şeylerin içine pis bir şey düşse, bu madde çevresiyle birlikte ovulup çıkarılınca temizlenmiş olur. Rasûl-i Ekrem'in (s.a.v.) zevcesi Meymûne (r.anhâ) şöyle demiştir: "Bir fare yağa düşmüştü, içinde öldü. Nebî sallallahu aleyhi vesellem'e soruldu: 'Onu ve çevresini atın, yağı da yiyin" buyurdu" (Buhârî, Sahih, Vüdû', 67; Zebâih, 34; İbn Hanbel ve Nesâî'nin rivâyetinde "donmuş yağa" ilâvesi vardır. es-San'ânî, Sübülü's-Selâm, III, 8; Nesâî, Sünen, Fer',10: İbn Hanbel, Müsned, VI, 329, 330, 335).
Eğer necâset sıvı haldeki yemek veya zeytinyağı içine düşmüşse, bunlar bir kap içinde üç defa üzerine su döküp çalkalandıktan sonra alınmakla temizlenmiş olur. Hanefiler dışındaki çoğunluk bu gibi sıvıların artık temizlenemeyeceği görüşündedir. Çok miktardaki yağı veya yemeği bu sebeple telef etmek yerine burada bir kolaylık gösterilmektedir. Ancak günümüzde bu işlemden sonra bir gıda laboratuarında tahlil yaptırarak zararlı unsurun kalıp kalmadığı kontrol ettirilmelidir. Bu, ihtiyat gereğidir.
Katı maddeler, necaseti içine sızdırmadığı sürece su ile temizlenir. Et, tavuk ve buğday gibi pişirilenlerden ise, çiğken yıkanarak temizlenir. Pislendikten sonra, pisliği ile birlikte ateşte kaynatılırsa, içine pislik nüfuz edeceği için artık temizlenemez.
Bu yüzden işkembe, bağırsak veya hayvan kellesi temizlenmeden kaynatılırsa artık temizlenme imkânı bulunmaz.
Yine içine temiz olmayan bir şey karışan süt, pekmez ve bal gibi sıvılar temiz su içinde üç defa asıl kendi miktarlarında kalıncaya kadar kaynatılmakla temiz olur. Çünkü bu durumda temiz olmayan şeyin niteliği değişmiş sayılır.
5. Yapı değişikliği yolu ile temizleme: Temiz olmayan bir şeyin niteliği değişirse temiz hale gelir. Meselâ; bir domuz veya eşek bir tuzlaya düşerek tuz kesilse temizlenmiş olur. Yine, geyik kanının misk olması, içkinin kendiliğinden veya bir katkı maddesi ile sirkeleşmesi, tezeğin yanarak kül olması lâğım suyu karışan toprağın kuruyup eserinin kaybolması bunları temiz hale getirir.
6. Boğazlama veya tabaklama yolu ile temizleme: Domuz dışında, başka bir hayvanın usûlüne göre kesilmesi hâlinde derisi temiz olur. Artık böyle bir derinin üstünde namaz kılınabilir. Bu hayvan eti yenen cinsten ise eti de temiz olur. Fakat eti yenmeyen hayvanlardan ise, fetvaya esas olan görüşe göre eti temiz sayılmaz. Bununla birlikte meşrû kesimle eti temiz sayılsa bile, yenilmesi caiz olmaz. Bu konuda görüş birliği vardır.
Yine domuz dışında, murdar ölmüş bir hayvanın derisi tabaklanmakla temiz olur. Rasûlullah (s.a.v.), "Bir deri tabaklanmakla temiz olur" buyurmuştur (Müslim, Sahih, Hayz,105; Ebû Dâvud, Sünen, Libâs, 38; Nesâî, Sünen, Fer', 20, 30, 31; Dârimî, Sünen, Edâhî, 20; İbn Hanbel, Müsned, I, 219, 227, 237, 270, VI, 73). Rasûl-i Ekrem (s.a.v.), Tebük yolculuğunda bazı evlerin yanından geçerken kadınlardan su istedi. Bir kadının; "ölmüş hayvan derisinden yapılmış bir kırbada su var" deyince, Rasûl-i Zîşân (s.s.a.), "Onu tabaklamamış mıydın?" diye sordu. "Evet tabaklamıştım" deyince de "Tabaklanması temizlenmesidir" buyurdu (Nesâî, Sünen, Fer', 4; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 254, V, 67, VI, 329, 336).
7. Necis olmuş kuyunun suyunu boşaltma veya gereken kadar su çıkararak kuyuyu temizleme: Küçük bir hayvanın kuyuya düşüp ölmesi hâlinde bütün suyu çıkarmak büyük zorluklara yol açacağı için düşen canlının durumuna göre bütün suyu veya suyun bir bölümünü çıkarma esası benimsenmiştir.
Kuyuya domuz gibi aynı ile necis bir hayvan düşmüşse suyun tümü çıkarılır. Eti yenen bir hayvan düşer, şişmiş ve dağılmış olursa yine tüm su çıkarılır. Ancak şişip dağılmamışsa, zahiru'r-rivâye'de bunlar üç sınıfta incelenir.
a. Fare, serçe veya bu büyüklükte bir hayvan düşüp ölmüşse, yirmi ilâ otuz kova;
b. Kedi, tavuk, güvercin veya bu büyüklükte bir hayvan düşmüş ölmüşse, kırk ilâ elli kova;
c. İnsan düşüp, üzerinde pislik olduğu biliniyorsa su necis hale gelir; tümünü çıkarmak gerekir.
Ancak günümüzde kuyuyu tam olarak boşaltmak mümkün olmayan durumlarda, kanaat verecek miktar çıkarıldıktan sonra laboratuar tahlili yaptırarak kuyu suyunda zararlı bir maddenin bulunup bulunmadığını belirlemek ihtiyata daha uygundur. [Hamdi DÖNDÜREN]
|
|
|
|
Bugün 241 ziyaretçi (296 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|