|
|
|
|
|
ABDULHAMİD HAN |
ABDÜLHAMİD HAN
Osmanlı padişahlarının 34'üncüsü olan Sultan II. Abdülhamid Han aklı, zekası ve ilmi fevkalade üstün olan bir zattı. Batılıların ve iç düşmanların asırlar boyunca devleti yok etmek için hazırladığı yıkıcı, sinsi planlarını sezip, önlerine aşılmaz bir set olarak dikildi. Hazırlayanları ve maşa olarak kullandıkları yerli işbirlikçilerini, sahte kahramanları işbaşından uzaklaştırdı.
İşte bu büyük zatın 10 şubat, 96. yıldönümü idi. Yıldönümü vesilesi ile Yıldız Üniversitesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi işbirliği ile iki açık oturumdan oluşan etkinlik düzenlendi. İlk panel Abdülhamid'in sağlık politikasıyla ilgiliydi. Oturum başkanlığını yaptığım bu panelde konuşmacılar özet olarak şunları anlattılar:
Prof. Dr. Hüsrev Hatemi; Abdülhamid'in çok iyi niyetli, sağlam karakterli ve vefalı bir insan olduğunu söyledi. Kendisinden çok devleti düşünürdü. 33 sene zalimlik yapmadan devleti ustalıkla idare etmişti. Ona atılan iftiralardan biri de pinti olduğuna dairdi. Bu çok çirkin bir suçlama olduğunu ifade etti. Aristokrat havada, halktan uzak yaşamamıştı. Atatürk'ün Abdülhamid'i küçümseyici veya kötüleyici bir sözünün olmadığını da ekledi.
Prof. Dr. Nil Sarı ise Abdülhamid'in sağlık alanındaki eserlerinden söz etti ve bazılarının fotoğraflarını gösterdi. Abdülhamid 90 adet gureba hastanesi, 19 adet belediye hastanesi, 89 adet askeri hastane ayrıca eğitim hastaneleri, kadın hastaneleri, akıl hastaneleri açmıştı. Bu hastaneler ülkemizden Lübnan'a, Yemen'den İsrail'e, Makedonya'dan Suriye'ye, Yunanistan'dan Libya'ya, Suudi Arabistan'dan Irak'a pek çok yerleşim bölgesine yayılmıştı. Ayrıca eczaneler, hapishane, sağlık merkezleri, fakirler, acizler ve hacılar için misafirhane de pek çoktur. Müthiş bir sağlık hizmetidir bu. Maalesef tahttan düştükten sonra bu eserlerin isimleri değiştirilmiş, bazıları yıkılmış ve bir kısmı da başka alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Kısacası bu büyük insan unutturulmak istenmiştir. Kasımpaşa, Haydarpaşa, Gülhane ve Mektebi Tıbbiye-i Şahane adlı eğitim ve üniversite hastanelerini açan da Abdülhamid olmuştur.
Doç. Dr. Adem Ölmez ise Abdülhamid Han'ın özellikle eğitim, sağlık, ulaşım ve asayişe önem verdiğini anlattı. Zamanında yeni bulunan aşıları ülkeye getirmiş, aşı ve kuduz hastalığı üzerine merkezler kurmuş, Bimarhaneleri yani akıl hastanelerini ıslah etmiştir. Akıl hastalarına zincir kullanımını yasaklayarak bugün bile saldırgan hastalarda kullanılan gömleği yerine koymuştur.
Dr. Şerif Esendemir konuşmasına Necip Fazıl'ın, "Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır." sözleriyle başladı. Abdülhamid'in tren yolları, bakteriyolojihane, cami ve mektepler yaptırdığını, çağına uygun yaşlılık politikası izlediğini, habitat yani biyosferi merkezi alan ekolojik politikaya önem verdiğini anlattı.
Bunları dinlerken aklıma hep başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan çağrışım yaptı. O da ülkeye duble yollar, hızlı trenler, Marmaray, üçüncü boğaz köprüsü, çok sayıda havaalanı gibi sayılamayacak eserler hediye etti. Sağlık alanında yeni hastaneleri hizmete açtı. Sağlık hizmetlerini halka yaydı. Eğitim alanını pek çok üniversite, sayısız derslik ve binlerce yeni öğretmenle destekledi güçlendirdi. Kısacası Abdülhamid'in çağdaş bir takipçisiyle karşı karşıyayız.
Abdülhamid Han'ı nasıl ki bir takım vicdansız, merhametsiz ve acımasız kişiler, iç ve dış düşmanların oyununa gelerek, maşası olarak bir saray darbesi ile düşürdülerse aynı komplo şu an başbakanımıza karşı düzenlenmektedirler. Bu ülkeye hizmet etmek bazılarının gözüne batmakta ve ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Rabbim Başbakanımızı korusunu2026 |
|
|
|
|
|
Tarih Yazıları Sayfa 3
52 sonuç bulundu.
Kontes Markiewicz, Constance Gore-Booth olarak 1868 yılında Londra'da doğdu. Babasının İrlanda'da, Sligo eyaletinin kuzeyinde, Lissadell'de bir yalısı vardı; çocuklar burada yetiştiler ve Constance ve kızkardeşi Eva, artistik ve politik fikirleri onl...
George Thomas, Tipperary İrlanda'da doğdu, daha küçük bir oğlanken Britanya Donanması'na katıldı. 25 yaşında geldiğinde levazım subaylığına yükselmişti. 1782'de görev yaptığı gemi Madras Hindistan'da demir attı, gemiden atlayıp onu ter...
'Yunan Miğferi' terimi aslında MÖ 8. ve 7. yüzyıllarda geliştirilmiş ve yüzyıllarda Akdeniz boyunca askerler tarafından giyilmiş birkaç stil miğfer için kullanılır.TasarımYunan miğferleri tam olarak yedi farklı miğfer stiline denk gel...
Tıpkı bugünkü gibi, orta çağda bir insanın giydiği kıyafet, onun sosyal statüsünü simgelerdi.Köylülerin kıyafetleri kaba, evde yapılmış kıyafetlerdi ve genellikle kaşındırıcı ve rahatsız olurlardı. Ve, bu sınıftakilerin çok azının birden fazl...
Orta Çağ zamanında, askerler ve paralı askerler savaş sırasında kendilerin ekstra koruma sağlamak için zırh ve kalkan kullanırlardı. Ve bu kalkanlar savaş sırasında yaralanmalardan korumanın yanında, yakın savaşta düşmanları dostlardan ayırmak için d...
Dünyanın büyük kısmı henüz varlığından bile bihaberken İskoçlar'ın Kanada'nın gelişimine dahil olduklarını biliyor muydunuz'Yaklaşık bin yıl önce (MS 1010) Thorfinn Karlsevni, mürettebatı arasında bulunan iki İskoçla birlikte K...
Kral VIII. Henry'nin hükümdarlık dönemi, İngiliz Krallığı'nın İrlanda tutumu ve politikası açısından yeni bir dönem açmıştır. Onun hükümdarlığından önce İngiliz Krallığı'nın İrlanda'nın birçok bölümünde hiçbir etkisi yoktu; ne var ki, ...
Aztek terimi birleşmiş bir grup insana karşılık gelmiyordu. Üç ana gruptan oluşuyorlardı, Mexicalar, Acolhualar ve Tepanecalar. Bütün bu kabileler Nahua dilini konuşuyorlardı. Aztek İmparatorluğu esas olarak Meksika Vadisinde, merkez M...
İpek endüstrisi, eski çağlardan beri birçok milletin hayatında epey kritik 1 mekan tutmuş; ırak Doğudan gelen ipek ve baharat, Bat dünyası sebebiyle, uluslararası ilişkilerde kritik 1 rol oynamıştır. İpek, buna ilave olarak, Doğu kültü...
Mondros Ateşkes Anlaşması1. Çanakkale ve İstanbul Boğazları açılacak, Karadenize serbestçe girişin sağlanması yanında, buralardaki istihkamlar müttefikler tarafından işgal edilecektir.Osmanlı Devletinin siyasi varlığı ve...
Memlük Devleti,Eyyubiler Devletinden sonraları Mısırda kurulan 1 Türk Devletidir.Eyyubi ordusu,Oğuz ve Kıpçak Türklerinden kurulmuştu.ufak yaşta devşirilen Türk çocukları, eğitildikten sonraları orduya alınırlardı.Bu askerlere Memluk(K...
Türkler tarihleri boyunca pek epey din ve inanış biçimini benimsemiştir.yalnız bu dinler içerisinde en epey Göktanrı ve İslamiyet yayılmıştır.1 toplumun sahip olduğu dini;sanatını,geleceğini,giyim kuşamını,ahlak yapısını,zevklerini,dilini ve ortak am...
İrlandalı Vatansever Kontes Markiewicz?in Hayatı ve Yaşadığı Dönem
Kontes Markiewicz, Constance Gore-Booth olarak 1868 yılında Londra'da doğdu. Babasının İrlanda'da, Sligo eyaletinin kuzeyinde, Lissadell'de bir yalısı vardı; çocuklar burada yetiştiler ve Constance ve kızkardeşi Eva, artistik ve politik fikirleri onlar üzerinde güçlü bir etki bırakan WB Yeats ile çocukluk arkadaşıydılar. Constance Londra'da Slade Sanat Okulu'nda sanat okudu, politik olarak aktif hale geldi ve Ulusal Kadınlara Seçme Hakkı Derneği'ne katıldı.
Paris'e taşındı, Ukraynalı bir aristokrat olan Kont Kazimierz Dunin-Markiewicz ile evlendi. Çift, Constance'nin kendini manzara ressamı olarak tanıttığı ve Birleşik Sanatçılar Klübü'nün kurulmasına yardım ettiği Dublin'e yerleşti. Artistik ve edebi çevrelerde sosyalleşerek devrimci vatanseverlerle tanıştı ve onlardan etkilendi. 1908'de Sinn Fein'e ve Inghinidhe ne hEireann devrimci kadınlar hareketine katıldı; ayrıca Abbey Tiyatrosu'nda oyunlar sahnelemeye başladı.
1909'da erkekleri askeri taktiklerde ve ateşli silah kullanımında eğiten bir organizasyon olan Fianna-Eireann'ı kurdu.
James Connolly'nin İrlanda Vatandaşları Ordusu'na katıldı, onların üniformalarını tasarlayıp yeminlerini yazdı. 1916 başlarında, St. Stephen'ın Yeşili'nde Michael Mallin'e komuta eden ikinci kişiydi. Shelbourne Oteli dahil etraftaki binalardan gelen keskin nişancı ateşleri altında kalınca, Kraliyet Cerrah Akademisi'ne çekildiler. İsyancılar teslim olunca, o da tutuklandı, Kilmainham Gaol'da hapsedildi, ölüme mahkum edildi fakat cezası sonradan müebbete çevrildi.
Genel af kapsamında 1917'de salıverildi ve 1918'de genel seçimlere katılarak Britanya Avam Kamarası'na seçilen ilk kadın oldu, fakat Sinn Fein politikasına paralel olarak koltuğuna oturmayı reddetti. Sonraları, Avrupa'da kabinesinde ilk kadın bakanı barındıran İrlanda kabinesinde İşçi Bakanı olarak görev yaptı. 1922'de hükümetten ayrıldı, Anglo-İrlanda Paktı'na karşı çıktı, İç Savaş sırasında aktif olarak Cumhuriyetçiler için savaştı. 1923 ve 1927 genel seçimlerinde tekrar hükümete seçildi. 1927'de öldü ve Dublin'deki Glasnevin mezarlığına defnedildi.
.
Hindistandaki En Meşhur İrlandalı, George Thomas
George Thomas, Tipperary İrlanda'da doğdu, daha küçük bir oğlanken Britanya Donanması'na katıldı. 25 yaşında geldiğinde levazım subaylığına yükselmişti. 1782'de görev yaptığı gemi Madras Hindistan'da demir attı, gemiden atlayıp onu terk etti. Carnatic kıyılarındaki poligarlardan birinin özel ordusuna katıldı.
1787'de Sardhanalı begümün küçük ordusunda savaşıyordu, begümle yakınlaştılar ve begüm kendisini ordularının başına geçirdi, büyük bir saygınlıkla orduya önderlik edince de sadrazamlığa yükseldi. Ne var ki, begümün evlatlığıyla evlenmek isteyince begümle araları bozuldu ama sonra ikisi de fark etti ki begümün yapabileceği fazla bir şey yoktu çünkü orduların kumandası Thomas'ın elindeydi.
Begüm, Levassoo adından Neapolitan bir maceracıyla ittifak kurdu ve Thomas beraberinde kendi kişisel süvarilerini ve korumlarını alıp eyaleti terk etti. Hizmetini birçok kraliyet ailesine ve yüksek sınıflara satmaya çalıştı, ve sonunda Appu Khandi Rao tarafından kiralandı.
Hariana eyaletinin başkenti Hansi'yi aldı ve kendisini raca ilan etti. Oradan devam etti ve Punjab'ın büyük Sikh ordularını bozguna uğrattı, bütün Punjab'ın sanal bir diktatörü olup Sikhleri 2 milyon rupi ödemeye zorladı. Fakat Sikhler toplandı ve Thomas yenilip kalesine çekilmek zorunda kaldı ve burada kuşatma altında tutuldu. Thomas barış yapmak istedi, aldığı 2 milyonu iade etmesi halinde Britanya Doğu Hindistan Şirketi'nin tarafsız bölgesine güvenli geçişinin teminatını aldı.
.
Antik Yunan Miğferlerinin Çeşitli Türleri
'Yunan Miğferi' terimi aslında MÖ 8. ve 7. yüzyıllarda geliştirilmiş ve yüzyıllarda Akdeniz boyunca askerler tarafından giyilmiş birkaç stil miğfer için kullanılır.
Tasarım
Yunan miğferleri tam olarak yedi farklı miğfer stiline denk gelir. Bunlar: Corinthian, Illyrian, Chalcidian, Pilos, Petasus, Beotian ve Thracian'dır. Bu miğferler genel olarak başın ön kısmını, burnu ve elmacık kemiklerini savaş sırasında korumak için tasarlanmıştır ve yekpare bronzdan imal edilmiştir. Corinthian, Chalcidian, Pilos, Petasus, Beotian ve Thracian miğferleri iki parça metalden yapılırken, Illyrian stili Yunan miğferi gibi stiller tek parça düz metalden yapılırdı.
Nasıl Giyildikleri
Savaş sırasında, bu miğferler askerler tarafından aşağı çekilerek giyilirdi ve yakın savaşta ok ve kılıçlardan koruma sağlardı. Savaş olmayan durumlardaysa asker Yunan miğferini yukarı kaydırarak başından çıkarırdı.
Yunan Miğferi'nin Evrimi
Corinthian miğferi genelde, tasarlanan ilk Yunan miğferi olarak kabul edilir ' arkeolojik buluntulara dayanılarak.
Ne var ki, yüzü kaplayan büyük metal parçadan dolayı, genellikle giyenlerin görüşünü engellerdi. Zamanla en popüler olan tasarım ' özellikle savaşlarda ' görüşü en az engelleyen Thracianor'du ve sonra Pilus Yunan miğferiydi. Ve, bu Yunan miğferleri daha az yüz koruması sağladığı için daha az detayları vardı ve daha az bronz gerektiriyorlardı ' bu da onları daha ucuz ve büyük sayıda üretimlerini daha kolay yapıyordu.
.
Orta Çağda Kıyafetler İnsanların Sosyal Statülerini Nasıl Belirtirdi
Tıpkı bugünkü gibi, orta çağda bir insanın giydiği kıyafet, onun sosyal statüsünü simgelerdi.
Köylülerin kıyafetleri kaba, evde yapılmış kıyafetlerdi ve genellikle kaşındırıcı ve rahatsız olurlardı. Ve, bu sınıftakilerin çok azının birden fazla kıyafeti olduğu için ve banyo da yaygın bir şey olmadığı için, kıyafetleri genellikle kirli, pis kokulu ve böcekli olurdu.
Diğer yandan tüccarların ve toprak sahiplerinin kıyafetleri, pahalı ve bulması zor olan düzgün ve lüks kumaşlardan yapılırdı ' önemli bir uzaklıktan getirilmesi gereken Mısır kumaşı gibi. Aslında, çok sıklıkla bu insanlar servetlerini sırtlarında taşırlardı diyebiliriz, o kıyafetlerin getireceği gelirin ederi yüksek olurdu çünkü. (Ve, ekonomik zorluk dönemlerinde bu kıyafetler başkalarına da satılabilirdi.)
Erkekler ve kadınlar orta çağ dönemi boyunca belli tarzda kıyafetler giydiler. Erkekler çoraplarının üstüne akan tunikler giyerdi ve bir kemerle bağlarlardı. Bu tarz kıyafet, bazen bir tüyle süslenen bir şapkayla tamamlanırdı.
Kadınların orta çağ kıyafetiyse iç kıyafetleri kapatan ve bacakları da saklayan uzun bir tuniği andıran fistanı kapsardı. Bu dönem boyunca, genelde saçlarını sırtlarında bırakılan gevşek, uzun örgüler halinde tutarlardı veya ağ şeklinde tokalarla tepede toplarlardı. Çok sonraları kadınlar saçlarını başlarının üstünde dolamaya başladılar (saç iğnesinin icadıyla).
Orta çağ kıyafetlerinin bu parçaları bütün sınıflar için benzer olsa da, kıyafeti çağının yüksek sınıfından yapan, kumaşın rengi ve zenginliği, bunun yanında süsleriydi (altın veya gümüş liflerle yapılan nakışlar, inciler ve diğer küçük mücevherler). Ve kıyafetler sonradan çok daha fazla önem kazanacak olsa da, o zamanlar da büyük ihtimalle inanılmaz olgundu.
.
Orta Çağ?da Kalkanlar Savaş Alanında Farklı Orduları Nasıl Belirtirdi
Orta Çağ zamanında, askerler ve paralı askerler savaş sırasında kendilerin ekstra koruma sağlamak için zırh ve kalkan kullanırlardı. Ve bu kalkanlar savaş sırasında yaralanmalardan korumanın yanında, yakın savaşta düşmanları dostlardan ayırmak için de çok uygun bir yoldu. Bu kalkanlar belli sayıda güçlü maddelerden yapılırdı, deri, tahta ve metal gibi, ve şövalyelerin onlara asılmaları için arkalarında bir de şerit olurdu. Bu dönemde çok sayıda orta çağ kalkan tarzı geliştirildi ve kullanıldı:
Uçurtma kalkanlar Orta Çağ'ın başlarında birçok asker zırh yerine zincirli zırh giyerken, koruma amaçlı kullanılırdı.
Isıtıcı kalkanlar genellikle at sırtındaki askerler tarafından kullanılırdı.
Kopçalı kalkanlar o kadar küçüktü ki bir asker bunu kemerine asabilirdi ve yakın savaşta en etkili kalkanlardı.
Büyük kalkanlar büyüktü ve okçular için, ok ve yayla atış yapmıyorken korunmaları için tasarlanmıştı.
Küçük kalkanlar, İskoçya'daki Galler kabilelerinden gelir, yukarıda bahsedilen kalkanlardan ayrı olarak tam yuvarlaktı.
Savaşan orduların yakınlığı göz önüne alınırsa, orta çağ zırhları Roma lejyonlarının geleneğinden gelir. Romalılar lejyonların sembollerini birliklerin kalkanlarının üstüne boyarlardı ve böylece askerleri uzaktan veya çok yakın mesafeden teşhis edebilirlerdi. Bu da dost ateşinin neden olduğu yaralanmaları azaltır, askerlerin savaş esnasında hızlı bir şekilde kendi bölükleriyle yeniden grup olmalarını sağlardı.
Bu anlamda orta çağ zırhlarının dekorları genellikle bitki veya hayvan desenleri olurdu, ve sarı, beyaz, kırmızı, mavi, siyah ve yeşil renkler en çok kullanılanlardı. Diğer yandan, bir ücret karşılığı bir lordun hizmetine giren paralı askerlerse bir onur göstergesi olarak kalkanlarını silahlarının bir katmanıyla kaplarlardı.
Yorumlar
.
İskoçlar Kanada'yı Bir Millet Haline Nasıl Getirdiler?
Dünyanın büyük kısmı henüz varlığından bile bihaberken İskoçlar'ın Kanada'nın gelişimine dahil olduklarını biliyor muydunuz'
Yaklaşık bin yıl önce (MS 1010) Thorfinn Karlsevni, mürettebatı arasında bulunan iki İskoçla birlikte Kanada'nın doğu kıyılarını keşfe çıkmıştı. Ne yazık ki isimleri tarihçiler için kaydedilmiş ve sadece İskoç oldukları bilinmektedir. Beşyüz küsür yıl sonra Jean Rotz (İskoç David Ross'un oğlu) devasa St Lawrence Nehri'nin haritaya dökülmesinde rol almıştı.
Kanada'daki Yeni İskoçya, isminin orada yerleşmiş olan ve hala İskoçya dışındaki en büyük ve Kanada'daki tek Galler kolejiyle övünen büyük sayıdaki İskoç yörüklerinden almaktadır.
Kanada'nın en önemli ayaklanmalarından birinin adı 'Kralın İlk Amerikan Ayaklanması'ydı ve gaydalar çalarak, İskoç etekleri giymiş bir biçimde 1776 yılında savaş verdiler. Brandywine Savaşı'nda George Washington'ı yenen bu asilerdi ve grubun büyük kısmı New Brunswick'te yerleşti. (1843 yılında New Brunswick'te yaşayan 30 binden fazla kayıtlı İskoç vardı)
Birçok insan bugün Quebec'in Fransız Kanadası olduğunu düşünse de, bir zamanlar parti yönetiminde o kadar çok İskoç vardı ki 'İskoç Partisi' olarak bilinirdi.
Ama aynı zamanda Fransa ve İskoçya arasında çok uzak geçmişe kadar uzanan uzun ve güçlü bir bağlantı vardır. 'Auld Alliance' adını verdikleri bir ittifakla, ortak düşmanları İngiltere'ye karşı beraber savaşmak için pakt imzalamışlardı.
Ne var ki, General James Murray'in, Quebec'in ilk Britanyalı başkanı, bir İskoçtu ve şehrin anahtarlarını teslim olan Komutan Major de Ramzey'den teslim almıştı. Şehri ele geçirmek için savaş veren ilk asiler İskoçtu yani iki ülke arasındaki ilişkiler her zaman o kadar pürüzsü değildi.
Hudson Bay Şirketi
Hudson Bay Şirketi, 3 milyon milkare toprağı elinde bulundurarak, şimdi Kanada diye bilinen yer ve ABD'nin sınır bölgeleri, tarihteki en büyük toprak sahibi şirket haline geldi. Bu şirket ilk olarak ticaret postası görevi gören ve ülke boyunca uzanan 110 kaleden oluşan bir kürk ticareti şirketi olarak başladı. Bölgelerde ihtiyaç duyulan malzemeler karşılığında kürk alıyorlardı ' kürk ticareti düşmeye başldıktan sonra bunu başka perakande sektörlerine kaydırdılar (reyon dükkanları dahil).
Ne var ki İskoç yörükler şirketin hızlı gelişiminde büyük rol oynadı. 1779'da şirketin her beş işçisinden biri İskoçtu ve beraberlerinde zorluk ve ağır görev karşısında dayanıklılık kültürlerini de getiriyorlardı. Sınıf bilincinden tamamen yoksun olmalarına ek olarak Amerika'nın yerlileriyle ve diğer milletler çok çabuk kaynaşıyor ve sıkı ilişkiler kuruyorlardı ve bu da ticareti kolaylaştırıyordu.
Bir hikayede Kanadalı Yönetici-Generalin (Bir İskoç) vahşi yaşam ortasındaki bir nöbet kulesini ziyaretinde başbelası olan bir yerli grupla tanışmak istediğini söyler. Yerel posta müdürü (o da bir İskoç) gruba doğru seslenerek 'Bir dakika buraya gelir misin, MacDonald'' dediği anlatılır.
Kanada Bir Millet Oluyor
Sonraları Kanada kolonisi kendi hakkı olarak bir millet olma yolunda ilerlerken, Başbakan seçilen ilk iki insan İskoçya doğumluydu.
İskoçlar ve Kanada'nın gelişimi arasındaki bağlantıların hikayesi elbette devam ediyor ama yeni başlayanlar için şu noktaları ele alın.
Kanada Pasifik Demiryolu İskoçlar tarafından tasarlandı, finanse edildi ve inşa edildi.
Kanada'daki ilk altı üniversiteden beşini İskoçlar kurdu, bunlara Kanada'ya İskoçya'daki Glasgow'dan irtica etmiş olan bir tüccar ve politikacı olan James McGill'in kurduğu Mcgill Üniversitesi de dahil. Kingston'daki Queens the Presbyterian Üniversitesi büyük oranda İskoç Akademisyen George Munroe Grant'in hayalleri ve uğraşları doğrultusunda kuruldu.
Eğlence tarafındaysa Kanada Ulusal Film İdaresi bir grup İskoç tarafından kurulmuştu ve dünyaca ünlü Kanada kuru zencefil birası da ilk olarak 1800'lerde İskoç bir kimyager tarafından imal edilmişti.
Ne var ki, Profesör T.W. Acheson'a göre bu hiç de şaşırtıcı değil çünkü 1880-1885 yılları arasında Kanada'daki sanayi elitinin %20'si İskoçya doğumluydu ve ek olarak %28'inin babası İskoç'tu. Yani o zamanlar Kanada sanayi elitinin neredeyse yarısı (%48) İskoç'tu.
.
Kral VIII. Henry ve İrlanda`nın Tudor Fethi
Kral VIII. Henry'nin hükümdarlık dönemi, İngiliz Krallığı'nın İrlanda tutumu ve politikası açısından yeni bir dönem açmıştır. Onun hükümdarlığından önce İngiliz Krallığı'nın İrlanda'nın birçok bölümünde hiçbir etkisi yoktu; ne var ki, Henry'nin kızı Elizabeth halefi olan Kral I. James'e tahtı bıraktığında, bütün İrlanda adasının tartışılmaz hükümdarıydı. Tudor'un dört hükümdarı arasında ' VIII. Henry, VI. Edward, Mary ve Elizabeth; İrlanda'nın fethi tamamlandı. 1500'e gelindiğinde İngiltere İrlanda'nın yönetimini Hiberno-Norman ailelerin en güçlüsüne, Kildare'nin Fitzgeraldlarına bıraktı.
Fakat onlar İngiliz tahtında hak iddia eden sayısız Yoirkistleri desteklediler ve sonunda Silken Thomas öncülüğünde bir isyana ön ayak oldular. Henry isyanı bastırdı ve Pale ve İngiltere'nin savunmasız batı yakasını yabancı işgallerden korumak için pahalı bir metot geliştirdi. Bir tür 'pes et ve geri al' sistemi kurdu ve Galler lordlarını teslim olup sadakat yemini ederek topraklarını geri almaları için cesaretlendirdi.
Teslim olanların İngilizce konuşması, İngiliz tarzı giyinmesi, vergi vermesi, krala sadık kalması gerekiyordu ve karşılığında da korunma ve İrlanda parlamentosunda temsil hakkı kazanıyorlardı.
Henry'nin niyeti İrlanda nüfusunu kopuk parçalarından, tamamı Anglolaşmış tek bir sınıfa dönüştürmekti. Kral VIII. Henry ayrıca ülkenin Anglolaşması politikasının bir parçası olarak İrlanda'ya reformasyon yapmaya yeltendi. Sadece Henry'nin hükümdarlık süresi bittiğinde bütün dini binaların feshedildiği Pale bölgesinde başarılı oldu. Yine de bu sonuç olarak küçük bir başarıydı, Henry'nin halefi VI. Edward dirençle karşılaştı, onun halefi Mary de bir Katolikti ve resmi olarak Katolikliği yeniden inşa etti. Kraliçe I. Elizabeth bütün egemenliğinde Protestanlığı etkin kılmaya çalıştı. İrlanda Katoliklerinden çok katı bir muhalefet gördü, ve çok geçmeden bu da İrlanda birliğinin ve İngiliz krallığına direnmenin bir simgesi haline geldi.
.
Aztekler, Orta Amerika?nın Lordları ? Aztek Tarihine Doğru Bir Yürüyüş
Aztek terimi birleşmiş bir grup insana karşılık gelmiyordu. Üç ana gruptan oluşuyorlardı, Mexicalar, Acolhualar ve Tepanecalar. Bütün bu kabileler Nahua dilini konuşuyorlardı. Aztek İmparatorluğu esas olarak Meksika Vadisinde, merkez Meksika'da, 500.000 km karelik bir alana hükmetmiştir.
İlk Aztekler 6. yüzyılda Meksika'dan göç etmiş olan Nahua insanlarıydı. Güneye doğru ilerledikçe, göçebe kabilelerle karşılaştılar. Karşılıklı evlilikler ve kültürel asimilasyon olayı takip etti. Dinler ve kültürler, Aztek yaşamının temeli olan melez bir yapı oluşturdular. 12. yüzyıl civarında Tepanecalar'ın baskın kabile olduğu Azcapotzalco şehrini kurdular ve başkent yaptılar.
1248 civarında, Aztlan denen, efsanevi bir bölgeden, daha iyi bir vatan arayışıyla Meksicalar geldi. O sırada, Meksika vadisinde birçok şehir-devleti vardı, bunlardan bazıları Culhuacon ve Azcapotzalco'dur. Culhuacon'un lideri çorak Tizapan'da yerleşmeleri için Mexicalara izin verdi. Mexicalar ve yerliler arasında bir başka asimilasyon ve entegrasyon meydana geldi.
Mexicların yeni vatanının yeri bir rüya tarafından belirlendi, o çağda yaygın bir yöntemdi. Bir kaktüs üzerine tünemiş ve pençeleri arasında bir sineği sımsıkı tutan bir kartal insanlara gösterilmişti. Bu, Mexicaların Tizapan'dan, büyük Tenochtitlan şehrini kurdukları Texcoco Gölü'ne doğru göçünü başlattı.
Takip eden birkaç sene içinde 1427'de Tenochtitlan, Texcoco ve Tlacopan şehirleri arasında üçlü Aztek İttifakı kurulana kadar bu şehirler uyum içinde büyüdüler. Bu ittifak kelimenin tam anlamıyla kanla ve ihanetle yapılmıştı. Mexicaların lideri ittifak öncesi suikaste uğramış ve onun ölümü de bu ittifakın gerçekleşmesini sağlamıştır.
İmparatorluk birçok değişiklik yaşadı, özellikle yarı birader olan ve tahtın arkasındaki güçler olan Tlacaelel ve Moctezuma tarafından. Yeni Aztek dini ve tarihinin ana mimarlarıydılar. Aztekler için yeni bir başlangıç elde etmek için kitaplar yakılmıştı. Böylece, Aztek İmparatorluğu gelecek 100 yıl daha hüküm sürdü.
Aztek İmparatorluğu'nun çöküşü Hernan Cortes'in 1519'da körfez kıyılarına ayak basmasıyla başladı. Birkaç çatışmadan sonra, Azteklerin uzun dönem bir düşmanı olan Tlatcala ile ittifak yaptı. Birlikte Tenochtitlan kapılarına kadar ilerlediler ve 8 Kasım 1519'da oraya ulaştılar. Başta İmparator II. Moctezuma fatihe vergi vermeyi kabul etti, hatta verdi de. Bunun nedeni, bir mite göre Cortes'in vardığı yıl Azteklerin bir tanrının dönmesini beklediği yıla denk geliyordu ve Cortes'i o tanrı sandılar. Bu tarihçiler tarafından reddedilir ve bunun bir İspanyol propagandası olduğunu söylerler.
II. Moctezuma İspanyolları altın yağmuruna tutmuş olsa da, Cortes imparatoru kaçırdı ve fidye olarak altın istedi. Miktar tam olarak ödendi ve Cortes imparator aracılığıyla Azteklere hükmetmeye devam etti. Aztekler ilk olarak ana tapınaktaki katliamdan sonra ayaklandılar. Bu hikayenin birçok farklı versiyonu vardır. Bazıları İspanyolların, zenginlerin giydiği altından etkilendiği ve onları öldürdüğünü söyler. Diğerleri İspanyolların, Azteklerin yıllardır uyguladığı bir gelenek olan insan kurban etmeye bir son vermeye çalıştıklarını söyler.
Bu, La Noche Triste (Kederli Gece) olayı tarafından takip edildi. Emniyeti için endişelenen Cortes, Tlatcala'ya kaçmayı denedi ama savaşıp 150 İspanyol ve 2000 yerliyle birlikte neredeyse kaçmayı başaran Cortes'i öldüren Aztek korumalar tarafından engellendi. İspanyolların o kadar fazla altın yağmaladığı söylenir ki, şehrin etrafındaki birçok kanalda boğulmuşlardır. İspanyollar Tenochtitlan kuşatmasıyla misilleme yaptılar ve 13 Ağustos 1521'de sona erdi.
Aztek tarihi hakkında keşfedilecek daha pek çok şey var kalıntıların ve dökümanların birçoğu kayboldu ya da İspanyol fatihler tarafından yağmalandı. Heykeller ve putlar altın için yağmalandı ve yerlerine Meryem Ana heykelleri dikildi. Tapınaklar ve evler yağmalandı ve soyuldu. Aztek İmparatorluğu'nun böylesine trajik bir şekilde son bulduğunu bilmek gerçekten de ürkütücü.
.
İpek Yolu
İpek endüstrisi, eski çağlardan beri birçok milletin hayatında epey kritik 1 mekan tutmuş; ırak Doğudan gelen ipek ve baharat, Bat dünyası sebebiyle, uluslararası ilişkilerde kritik 1 rol oynamıştır. İpek, buna ilave olarak, Doğu kültürünün Batı tarafından tanınmasını da sağlamıştır.
Doğunun ipeği birlikte baharatının kervanlarla batıya taşınması, Çinden Avrupaya ulaşan ticaret yolların oluşturmuştur. Orta Çağda, ticaret kervanları, şimdiki Çinin Xian kentinden devinim ederek Özbekistanın Kaşgar kentine gelirler; burada ikiye ayrılan yollardan ilkini izleyerek Afganistan ovalarından Hazar Denizine; öteki birlikte de Karakurum Dağlarını aşarak İran üzerinden Anadoluya ulaşırlardı. Anadoludan deniz yolu birlikte ya da Trakya üzerinden karayolu birlikte Avrupaya giderlerdi.
Doğudan batıya doğru gelişen bu ticari harekette, daha önceki çağlardan beri kullanılmakta olan 1 yol şebekesinden yararlanılmıştır. Yoğun 1 biçimde ipek, porselen, kağıt, baharat ve değerli taşların taşınmasının yanında kıtalar arasındaki kültür alışverişine de imkan sağlayan bu binlerce kilometre uzunluğundaki kervan yolları, vakit içinde İpek Yolu bi şekilde adlandırılmıştır.
İpek Yolu, Asyayı Avrupaya bağlayan 1 ticaret yolu olmasının ötesinde, 2000 yıldan beri bölgede yaşayan kültürlerin, dinlerin, ırkların da izlerini taşımakta ve olağanüstü 1 tarihi ve kültürel zenginlik sunmaktadır. Orta Asya Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanmalarından sonraları, İpek Yolunun hem 1 ticaret yolu, hem de tarihi ve kültürel kıymet bi şekilde tekrardan canlandırılması gündeme gelmiş, bu yol boyunca inşa edilmiş ve bundan sonra kullanılmayan yapıların, yepyeni işlevler kazandırılarak korunmaları ve yaşatılmaları için çalışmalar başlatılmıştır.
İPEĞİN TARİHÇESİ
Milattan asırlar önce Mısırlılar, arkasından da Romalıların Çinlilerden ipek satın alırlardı. Ulaşım ise, arkasından İpek Yolu adı verilen güzergahları izleyen kervanlarla sağlanırdı. M.S. 555 yılında, keşişler ilk ipek kozalarını Çinden Bizansa, Anadoluya getirdiler. İpek böcekçiliği İstanbuldan Yunanistana, 7. yüzyıldan itibaren de İtalya, İspanya ve Fransaya geçmiştir.
ANADOLUDAKİ İPEK YOLLARI
Coğrafi konumu nedeniyle Anadolu, eski çağlardan beri doğu birlikte batı arasında 1 köprü işlevi görmüştür. Anadoluda Hitit Dönemine kadar dayanan, doğal geçitlerin kullanıldığı 1 yol şebekesinin var olduğu bilinmektedir. Bu yollar, daha sonraki dönemlerde de kullanılmıştır. Herodot Tarihinde, Sarttan geçen Susa-Efes kervan yolu üzerinde 30-40 km aralıklarla mekan alan ve posta teşkilatı kuryelerinin konaklama yerleri olan Flaktralardan söz edilmektedir. Roma ve Bizans dönemlerinde, yaklaşık 75 km.lik menzillerde konaklama ve askeri amaçlı yapıların varlığı, Anadoluda ister ticari ister dini ya da askeri olsun, 1 yol şebekesinin bulunduğunu göstermektedir.
Anadolu, İpek Yolunun da en kritik kavşak noktalarından biri olmuştur. Orta Çağda, İpek Yolları Çinden başlayıp Orta Asyada birden çok güzergahı izleyerek ve Anadoluyu geçerek Trakya üzerinden Avrupaya uzanmıştır. buna ilave olarak, Ege kıyılarında Efes ve Milet, Karadenizde Trabzon ve Sinop, Akdenizde Alanya ve Antalya gibi kritik limanları kullanarak deniz yolu birlikte de Avrupaya ulaşmıştır.
Anadoluda İpek Yolu;
Kuzeyde : Trabzon, Gümüşhane, Erzurum, Sivas, Tokat, Amasya, Kastamonu, Adapazarı, İzmit, İstanbul, Edirne,
Güneyde : Mardin, Diyarbakır, Adıyaman, Malatya, Kahramanmaraş, Kayseri, Nevşehir, Aksaray, Konya, Isparta, Denizli, Antalya
merkezlerini izlemektedir.
Ayrıca, Erzurum, Malatya, Kayseri, Ankara, Bilecik, Bursa, İznik, İzmit, İstanbul güzergahının da kullanıldığı bilinmektedir.
Selçuklular, Anadoludaki ticari faaliyetleri canlı tutmak amacıyla, yabancılarla anlaşmalar yapmışlar, ticaret yapan kimselere, yolculuklarında karşılaşabilecekleri soygunlara ve bütün türlü zarara karşı devlet güvencesi vererek, ilk Devlet Sigorta Sistemini başlatmışlar ve gümrük vergilerinde uyguladıkları indirimlerle ticari hayatı özendirmeye çalışmışlardır.
Kervansaraylar, bu canlı ticari ortamda kritik vazifeler yüklenmiş kuruluşlardı. Issız yollar üzerinde kaleyi andıran görünümleri, zengin taş süslemeleri, gelişmiş yer tasarımları birlikte mimari açıdan da epey etkileyici olan kervansaraylar, gezi ve ticareti emniyet altına alan, sosyal dayanışmayı sağlayan, gelenlerin mallarını pazarladıkları durak yerleri, ordunun sefer zamanında ikmalini kolaylaştıran üslerdi. çoğunlukla, yürüyüşle 8-10 saati geçmeyen, 30-40 km aralıklarla inşa edilmişlerdir. bütün türlü hizmetin vakıf bi şekilde karşılandığı bu yapıların içinde nalbant, otomobil ve koşum takımı onarıcıları, hekim, baytar birlikte hamam, çeşme, mescit gibi kısımlar bulunmaktaydı.
İPEK YOLU PROJESİ
Bakanlığımızın, turizmin ülke sathına ve bütün yıla yaygınlaştırılması politikası çerçevesinde yürüttüğü çalışmalardan birisi olan İpek Yolu Projesi birlikte, kültürel mirasımızın en kritik unsurlarından olan ve bazıları doğaya ve çevresel etkenlere mağlup düşmüş bulunan bu hanların (kervansarayların) korunması, 1 koruma -kullanma dengesi içinde yaşatılarak Tarihi İpek Yolunun canlandırılması planlanmıştır.
Bu kapsamda yapılan ön çalışmalarda, ana tur güzergahları birlikte çakışan İpek Yolları üzerinde mekan alan 11 kervansaray belirlenmiştir. Bunlar;
1- Sultan Hanı (Aksaray)
2- Sarı Han (Nevşehir)
3- Şarapsa Han (Antalya)
4- beyaz Han (Denizli)
5- Ağzıkara Han (Aksaray)
6- Alara Han (Antalya)
7- Silahtar Mustafa Paşa
Kervansarayı (Malatya)
8- Çardak Han (Denizli)
9- Susuz Han (Burdur)
10-İncir Han (Burdur)
11-Alay Han (Aksaray) dır.
Adı geçen kervansarayların turizm amaçlı kullanılabilmelerine imkân sağlayacak 1 işbirliği protokolü Vakıflar kapsamlı Müdürlüğü ve Bakanlığımız arasında 22 Şubat 1993 tarihinde imzalanmıştır. Bu protokol birlikte, Vakıflar kapsamlı Müdürlüğü tarafından idare edilen eski yapıt kaliteli hanların (kervansaraylar), adı geçen kapsamlı Müdürlük tarafından 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa göre ve Bakanlığımız işbirliği birlikte ihale edilerek, restore et-işlet-devret modeli çerçevesinde turizme kazandırılmaları hedeflenmiştir.
Protokol esasları gereği, yatırım projeleri Kültür Varlıkları Koruma Kurulunca onaylandıktan sonraları mülga Turizm Bakanlığından Turizm Yatırım Belgesi ve arkasından Turizm İşletme Belgesi alacaklardır.
Protokolün imzalanmasını takiben Eylül 1994te 1 ihale yapılarak, Nevşehirdeki Sarı Han turizm amaçlı kullanılmak üzere kiraya verilmiştir. Haziran 1998de 7 kervansaray (Denizli-Ak Han ve Çardak Han, Burdur-Susuz Han ve İncir Han, Antalya-Alara Han, Aksaray-Alay Han, Malatya-Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı) için açılan ihalede de Antalyadaki Alara Han, günübirlik tesis bi şekilde restore edilmek ve kullanılmak üzere, 1 yatırımcıya tahsis edilmiştir. İki han 2001 yılında Turizm İşletme Belgesi alarak hizmete açılmışlardır.
Protokolde mekan alan diğer kervansarayların turizm amaçlı değerlendirilmelerini sağlamak üzere vakit içerisinde tekrardan ihaleleri planlanmıştır.
İpek Yolu Tanıtım Etkinlikleri
1994 yılında İzmir-Kayseri arasında Bakanlığımızca düzenlenen İpek Yolu tanıtım etkinliği, 1998de de yerli-yabancı basın mensupları ve acayip gezi ticareti temsilcilerinin katılımıyla İstanbul-Kayseri-Nevşehir-Ürgüp-Aksaray-Konya-Antalya güzergâhında yapılmıştır.
.
Mondros
Mondros Ateşkes Anlaşması
1. Çanakkale ve İstanbul Boğazları açılacak, Karadenize serbestçe girişin sağlanması yanında, buralardaki istihkamlar müttefikler tarafından işgal edilecektir.Osmanlı Devletinin siyasi varlığı ve İstanbul tehdit aldına girmiştir.Anadolu ve Rumeli topraklarının bağlantısı kesilerek Osmanlı Devletinin toprak bütünlüğü bozulmuştur.
2. Sınırların korunması ve iç güvenliğin sağlanması için gerekli görülecek askerlerin fazlası terhis edilecektir. Askeri kuvvetin sayısı Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında yapılacak görüşmelerden sonra kararlaştırılacaktır.Osmanlı Devleti, askeri yönden savunmasız bir duruma getirilmiştir. Bu durum İtilaf Devletlerinin işgallerini kolaylaştırmış ve Türk halkının silahlanarak direnişe geçmesine neden olmuştur.
3. İtilaf Devletleri güvenliklerini tehdit edecek bir durum ortaya çıktığında herhangi stratejik bir noktayı işgal edebilecektir.Ateşkesin en tehlikeli maddesidir.İtilaf Devletlerinin istedikleri takdirde bütün Anadolu topraklarını ve stratejik noktaları işgal edebileceklerini göstermektedir.
İtilaf Devletleri işgalleri bu maddeye dayanarak yapmışlar ve Wilson İlkelerine de ters düşmekten kurtulmuşlardır.
4. Hükümet haberleşmeleri dışındaki bütün haberleşme istasyonları (telsiz, telgraf ve kablo) İtilaf Devletlerinin denetimine verilecektir.
Bu maddeyle;
İtilaf Devletleri bütün haberleşme hatlarını ele geçirerek kendilerine karşı yapılabilecek organize hareketleri zamanında öğrenmeyi ve direnişleri bastırmayı amaçlamışlardır. Ayrıca, bütün istasyonların İtilaf Devletlerine bırakılması Anadolu topraklarının bütünüyle işgal edilebileceğinin belirtisidir.
İtilaf Devletleri haberleşme araçlarını ellerinde bulundurarak işgaller karşısında tepkilerin genişlemesini önlemek istemişlerdir.
5. İtilaf Devletleri bütün liman ve tersanelerden faydalanabileceklerdir.
6. Toros tünelleri, demiryolları ve deniz işletmeleri İtilaf Devletlerine bırakılacaktır.
7. Denizciliğe, askerliğe ve ticarete ait maddelerin ve malzemelerin tahribi önlenecektir.
5. 6. ve 7. maddelerle İtilaf Devletleri, ağır ekonomik yükümlülükler koyarak Osmanlı Devletinin ekonomik bağımsızlığını elinden almıştır. Böylece, ayakta duramayacak olan Osmanlı Devletini kendilerine bağımlı hale getirmeye çalışmışlardır.
Vilâyat-ı Sittede (Erzurum, Van, Diyarbakır, Elazığ, Sivas, Bitlis) herhangi bir karışıklık çıktığında İtilaf Devletleri bu illeri işgal edebileceklerdir (Ateşkesin 24. maddesi).
24. maddenin İngilizce metninde altı vilayet Six Armenian Vilayets altı Ermeni vilayeti olarak geçmektedir. Bundan hareketle bu şehirlerin Ermenilere verileceği ve bölgede Ermeni Devletinin kurdurulacağı sezilmektedir. Ermeniler korunarak ileride kurulması planlanan Ermeni Devletine ortam hazırlanmaya çalışılmıştır.
Osmanlı devleti,Mondros Ateşkesini imzalayarak kayıtsız şartsız İtilaf Devletlerine teslim olmuş ve fiilen sonra ermiştir.Bu durumda Osmanlı Devleti çökmüş ,galip devletlerin hakkında vereceği klarara razı olmuş ve Anadolunun isgalini kapulenmiştir. İngiltere ise,tek başına ateşkesi imzalayarak Fransa ve İtalyaya üstünlük sağlamıştır.
İşgallerin Başlaması
İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkesinin hemen ardından Birinci Dünya Savaşı sırasında imzalanan gizli antlaşmaları yürürlüğe koymak için işgallere başladılar:
13 Kasım 1918de 60 parçadan oluşan İtilaf Devletlerinin donanması İstanbula geldi. Böylece Osmanlı Devletinin başkenti fiilen işgal edildi ve Osmanlı Hükümeti, İtilaf Devletlerinin denetimine girdi. İtilaf Devletleri bir yandan da Boğazları işgal ederek bu bölgeye yerleştiler.
Osmanlı Devletini Paylaşma Tasarıları
Birinci Dünya Savaşının devam ettiği yıllarda, Osmanlı Devletinin yıkılmak üzere olduğunu gören İtilaf Devletleri, aralarında yaptıkları gizli antlaşmalarla Osmanlı topraklarını paylaştılar.
Birinci Dünya Savaşında İtilaf Devletleri arasında yapılan gizli anlaşmaları Rusyadaki Bolşevikleri dünya kamuoyuna duyurdular.Bu nedenler gizli anlaşmaların uygulanması zorlaştı. Rusya nın savaştan çekilmesinden sonra paylaşım planları değişikliğe uğramamış,İtilaf Devletleri,Rusyaya bırakınlan yerlerden Boğaları ortak yönetmeyi ,Doğu Anadolu^yu parçalayıp buralarda yeni devletler kurmayı ve Ermenilere toprak vermeyi kararlaştırmışlardır. Gizli anlaşmalarla en büyük tepki Wilson İlkelerinin yayınlanmasıdır.Mondrostan sonraki işgaller gizli anlaşmaların sonucudur.
İzmirin İşgali ve Sonuçları
Yunanlılar İtilaf Devletlerinin koruyuculuğu altında 15 Mayıs 1919dan itibaren İzmiri işgale başlamıştır.
Rumların çılgın tezahüratları arasında İzmire giren Yunan kuvvetlerine ilk kurşunu atan gazeteci Hasan Tahsin, Batı cephesinde ilk Türk direnişini başlatmıştır. Yunanlılar İzmire girdikten sonra birçok insanı öldürmüşler, subay ve sivil memurları tutuklamışlar ve halka kötü muamele yapmışlardır.
İzmirin İşgalinin Sonuçları
1. Yunanlılara karşı silahlı direniş başlamış, Redd-i İlhak Cemiyetinin çalışmalarıyla Kuvay-ı Milliye teşkilatları kurulmuştur.
2. İzmire asker çıkaran Yunanlılar bölgede işgallere ve katliamlara başlamışlardır.
3. Yerli Rumların taşkınlıkları artmış ve şehir Rumlar tarafından yağmalanmıştır.
4. Anadolunun değişik yerlerinde İzmirin işgalini protesto için mitingler yapılmıştır.
5. İzmirin işgal edilmesi tehlikenin ne kadar büyük ve yakın olduğunu ortaya koymuş ve Kurtuluş Savaşının başlamasını hızlandırmıştır.
Milli Cemiyetler
Trakya Paşaeli Cemiyeti
2 Aralık 1918de Edirnede kurulmuştur. Amacı mütarekeden sonra azınlıkların taşkınlıkları ve işgaller karşısında Trakyada yaşayan Türklerin haklarını koruyup, direnişi sağlamak ve gerekirse silahla karşı koymaktı.
İzmir Müdafaai Hukuku Osmaniye Cemiyeti
2 Aralık 1918de kurulmuştur. Cemiyet İzmirin Yunanlılara verilmesini engellemeye, İzmirin Türklüğü hakkında propaganda yoluyla dünya kamuoyunu inandırmaya ve haklarını korumaya çalışmıştır.
İzmir Redd-i İlhak Cemiyeti
İzmirde kurulan bu cemiyetin ilk adı Müdafaa-i Vatan Heyeti dir. İzmirin işgalinden bir gün önce Redd-i İlhak Cemiyeti adını almıştır. Cemiyetin amacı; İzmirin haksız olarak Yunanistan tarafından işgalini önlemek, İzmir ve çevresinin Türklere ait olduğunu dünyaya duyurmaktı. İzmirin işgalinden sonra silahlı direnişe geçen Redd-i İlhak Cemiyetinin çalışmalarıyla Kuvay-ı Milliye birlikleri kuruldu. Ayrıca cemiyet Balıkesir ve Alaşehir Kongrelerinin toplanmasında etkili olmuştur.
Şark Vilayetleri (Doğu Anadolu) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Cemiyet ilk önce Doğu illerindeki Müslüman halkın haklarını korumak amacıyla İstanbulda kuruldu. 10 Mart 1919da Erzurum Müdafaa-i Hukuk şubesi açıldı. Erzurum Müdafaa-i Hukuk şubesi, Doğu Anadolunun Ermenistana verilmesini engellemek amacıyla hızla örgütlenmeye ve çevre illerle ilişki kurmaya başladı.
Ayrıca cemiyet Ermenilerle mücadele etmek, Doğu illerinde Türklerin Ermenilere sayıca üstün olduğu kadar tarih, kültür ve uygarlık yönüyle de üstün olduğunu kanıtlamak için Fransızca Le Pays, Türkçe Hâdisât ve Albayrak gazetelerini çıkarmış, bu bölgeden göç edilmemesi, bilim, iktisat ve din alanlarında teşkilatların kurulması, bölgenin saldırılara karşı korunması, bölgenin haklarının savunulması gibi kararlar almıştır.
Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti
Trabzon ve yöresine yönelik Rum Pontus Devletinin kurulmasını engellemek ve Ermeni iddialarına karşı bölge halkının haklarını savunmak amacıyla Trabzonda kuruldu.
Kilikyalılar Cemiyeti
Fransız ve Ermenilerin Adana ve çevresindeki emellerine ve işgallerine karşı 21 Aralık 1918de Ali Fuat Paşanın girişimleriyle İstanbulda kuruldu. Cemiyet, Adananın Fransız işgaline karşı savunulmasında etkili olmuştur.
Milli Kongre Cemiyeti
II. Meşrutiyet döneminde Türkçülük fikrini ve Türk milliyetçiliği hareketini Milli Eğitim vasıtalarıyla yaymak amacıyla kurulan Milli Talim ve Terbiye Cemiyeti üyeleri tarafından 29 Kasım 1918de İstanbulda kuruldu. Partiler üstü bir cemiyet olarak kurulan Milli Kongre Cemiyetinin amacı; Türkler hakkında dünyada yapılmış ve yapılmakta olan propagandalara yayın yoluyla karşı koymak ve Türk milletinin haklarını, tarihi vazifelerini, medeni vasıflarını belirtmekti. 1919 yılında Milli Kongre Türkler hakkında tanınmış yazarların sözlerini, dünya kamuoyunda Türklerin durumu ve Ermenilerin Müslümanlara yaptıkları zulümler hakkında vesikalar ve Fransızca eserler yayımlayarak etkili olmuştur.
Sivas Kongresine kadar birbirlerindn kopuk ve bağımsız hareket eden Milli Cemiyetker, Sivans Kongresinde Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri adıyla tek çatı altında birleştirilmişlerdir.
.
Memlüklüler
Memlük Devleti,Eyyubiler Devletinden sonraları Mısırda kurulan 1 Türk Devletidir.Eyyubi ordusu,Oğuz ve Kıpçak Türklerinden kurulmuştu.ufak yaşta devşirilen Türk çocukları, eğitildikten sonraları orduya alınırlardı.Bu askerlere Memluk(Kölemen)denirdi.
Son Eyyubi Sultanının ölümünden sonraları,bu devletin yönetimi ordu komutanı olan Aybekin eline geçti.Türk asıllı olan Aybek,1 süre sonraları hükümdar duyuru edildi.böylelikle Mısırda Memlük Devleti kuruldu (1250).
Memlük Sultanı Aybek,Haçlılarla ve Moğollarla mücadele etti.Öldükten sonraları yerine oğlu Baybars geçti.Baybars da Moğollarla mücadeleyi sürdürdü.Moğolları Ayn-Calut savaşında yenilgiye uğrattı.Moğolların son verdiği Abbasi halifeliğini Mısırda tekrardan kurdu.
Sultan Baybars Anadolu beylerinin Moğollara karşı yardım istemesi üzerine Anadoluya sefere çıktı.Moğolları Elbistan Savaşında yenilgiye uğrattı.Anadolu Beylerinden lazım desteği alamayınca ülkesine geri döndü.
Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı-Memlük ilişkileri bozuldu.II.Beyazıt döneminde cenkler başladı.Yvuz Sultan Selim döneminde Mercidabık ve Ridaniye savaşlarıyla Memlüklüler Devletine son verildi(1517).böylelikle Memlük toprakları Osmanlı Devletinin eline geçti.
.
Türklerin İslamiyeti Kabulü
Türkler tarihleri boyunca pek epey din ve inanış biçimini benimsemiştir.yalnız bu dinler içerisinde en epey Göktanrı ve İslamiyet yayılmıştır.1 toplumun sahip olduğu dini;sanatını,geleceğini,giyim kuşamını,ahlak yapısını,zevklerini,dilini ve ortak amaçlarını etkilemektedir.Bu nedenle din değiştirmek hayli zordur.8 yy. birlikte 12.yy arasında Türk toplumu tarihinin en köklü değişimini yaşamış,bu nedenle tarihçiler Türk tarihinin İslamiyet öncesi ve sonrası bi şekilde iki bölümde incelemişlerdir.
Türk-Arap mücadeleleri Abbasiler döneminde şiddetini kaybetti.Çin ve Abbasi orduları arasında 751 yılında Talas savaşı Karluk Türklerinin Müslümanların yanında mekan almasından dolayı Abbasilerin üstünlüğü birlikte sonuçlandı.Bu savaştan sonraları Türk-Arap ilişkileri müspet yönde gelişti.Bu hadise Orta Asyanın kaderini değiştirirken,Türklerin İslamiyeti kabul etmelerinde de etken oldu.Talas savaşında Çinlilere karşı Arapların yanında mekan alan Karluklar on.yydan itibaren kalabalık gruplar halinde İslamiyeti kabul ettiler.
TÜRKLERİN İSLAMİYETİ KABUL ETME NEDENLERİ
Türkler on.yy başlarından itibaren büyük kitleler halinde Müslüman olmaya başladılar.Bunda Türklerin İslam öncesi inanışları birlikte İslamiyet arasında büyük benzerliklerin bulunması etken olmuştur.
TÜRKLERİ İSLAMİYETE GİRMEYE TEŞVİK EDEN FAKTÖRLER
1-Türkler diğer dinlere karşı engin 1 hoşgörüye sahipti.İslamiyet de 1 hoşgörü diniydi.
2-Eski Türk dini birlikte İslamiyet arasındaki benzerlik:
a-Tek tanrı inancı b-Ahiret inancı c-Hac ve kurban ibadetlerine eşdeğer ibadetlerin varlığı
3-Sosyolojik etmenler,aile kavramına verilen ehemmiyet,namus,temizliğe verilen ehemmiyet İslamiyetteki cihat ve gaza anlayışı birlikte Türk-Cihan hakimiyeti düşüncesinin benzerlik göstermesi.
4-Ekonomik ve sebepler,eski Türk toplumunda sosyal sınıflar yoktu.İslam dininde de böyle 1 ayrımın yapılmaması,dolayısıyla bütün 2 düşüncede de halkın refah ve mutluluğunun gözetilmesi bulunur.
5-Siyasi ve askeri tercih;8yyda Türk-Çin rekabeti hızla sürek etmekte,üstelik egemenlik yavaş yavaş Çinlilerin Türklerin elindeki Maverünnehiri de alarak egemenliği ele geçirmek istiyordu.Güneyde Arap yarımadasında ortaya çıkan İslam dinide büyük 1 hızla yayılarak Çinlilerle rakip olabilecek konuma gelmiştir.751de Çinlilerle Araplar arasında meydana gelen Talas savaşında Türkler İslam ordusu yanında Çinlilere karşı savaşmış ve büyük 1 zafer elde edilmiştir.Bu olaydan sonraları Türklerle Araplar arasındaki yakınlaşma hızlanıştır.
TALAS SAVAŞININ ÖNEMİ VE SONUÇLARI
1-Türk-Arap ilişkileri gelişti.Türklerin İslamiyete girişinde dönüm noktası oldu.
2-Çinin Orta Asya üzerindeki emelleri sona erdi.hücum konumundan savunma konumuna geçtiler.
3-Orta Asyanın Çinlileşmesi beklenirken Müslümanlılaşmasına sebep oldu.
4-Yeni buluşlar ve teknik gelişmeler Çinlilerden Türklere,Türklerden Araplara mazi ve batıdaki gelişmelere zemin hazırlamıştır.
5-Doğu ticaret yollarının denetimi Müslümanlara geçti.
6-Karluklar 766da bağımsız devlet kurdular.
TÜRKLERİN İSLAMİYETE HİZMETLERİ
Türklerin İslamiyeti kabul etmeleri dünya tarihinin kritik olaylarından birisidir.Çünkü Türkler İslamiyetin korunup,geniş alanlara yayılmasında İslam kültür ve medeniyetinin gelişmesinde kritik rol üstlendiler.Türkler özellikle Abbasilerden itibaren halifelik orduları içinde mekan aldılar.Bizans sınıfındaki Antep,Urfa,Tarsus gibi şehirlere yerleştirilmeleri birlikte İslam devletini Bizans tehlikesine karşı korudular.Türklerin yerleştirildiği bu hudut şehirlerine avasım adı verilirdi.Türkler için Bağdat yakınlarında askeri 1 kent olan Samarra kenti kurulmuştur.Türkler vakit vakit Abbasilere karşı başkaldırı ederek yönetimde bulundukları topraklarda kendi devletlerini kurdular.(Tolunoğuları,İhşitler)Oğuzların İslamiyeti kabul etmelerinden sonraları Büyük selçuklu devleti kuruldu.Bu devletin kuvvetli 1 İslam devleti haline gelmesi birlikte Türkler İslam dünyasının politik liderliğini ele geçirdiler.Müslüman Türk hükümdarlar,Abbasi halifelerini korudular.Tuğrul bey,Abbasi halifesini Şii Büveyhoğulları baskısından kurtardı.Abbasi halifesi bu yardımlarından dolayı Tuğrul beye doğunun ve batının sultanı ünvanını verdi.Bu durum,Türklerin İslam Dünyasında ulaştığı gücü en güzel biçimde açıklamaktadır.
İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ
1-TOLUNOĞULLARI(868-903)
Aslen dokuz oğuz Türklerinden olan Tolunoğlu Ahmet mısırda valiyken Abbasilere karşı bağımsızlığını duyuru ederek Tolunoğlulları devletini kurdu(868)Kendisine iyi 1 etraf edinen Tolunoğlu Ahmet düzenli 1 ordu oluşturmuş ve Mısır ekonomisini geliştirmek için çalışmıştır.Kuzeye doğru seferler yapmış,Suriye,Hatay ve Tarsusa kadar hakimiyetini genişletmiştir.Mısırda Türk İslam kültürünün yayılmasını sağlayan Tolunoğulları Abbasiler tarafından yıkılmıştır.O dönemden kalma en kritik yapıt Tol.Ahmet Camiidir.
2-İHŞİTLER(935-969)
Tolunoğlu devleri yıkıldıktan sonraları Mısırda kurulan ikinci Türk devletidir.Bu devletin kurucusu olan Muhammed,Abbasilerin Suriye valisi iken 935de Mısır valiline atandı.Aslen Fengane Türklerinden olan Muhammede halife tarafından başarılı hizmetlerinden dolayı İhşid ünvanı verilmiştir.Bundan dolayı kurduğu devlete de ihşidler devleti denildi.Güneye doğru seferler yaparak Suriyenin tamamını ve hicaz bölgesini ele geçirdi.Şii Fatmileri tarafından 969da yıkıldılar.Mısırın ekonomik bakımdan yükselmesine ve Türk-İslam kültürünün yayılmasına sebep olmuşlardır.buna ilave olarak bölgede Hristiyanlarla savaşarak İslam devletinin savunuculuğunu da yapmışlardır.
3-KARAHANLILAR(840-1212)
-Karluk,yağma,çiğil Türkleri tarafından kurulmuştur.İlk Müslüman Türk devletidir.
-Kurucusu Bilge Kül Kadir Handır.
-Başkent Balasagundur.
-Korucular Karahan ünvanını kullandığı için devlete Karahanlılar adı verilmiştir.
-945te Satuk Buğra Han İslamiyeti resmi din bi şekilde kabul etmiştir.Kendisi de Abdül kerim ünvanını almıştır.
-Halkın tümü Türk,resmi dili Türkçedir.
Karahanlılar,Samanoğullarına karşı Gaznelilerle birleşerek mücadele ettiler.999 yılında Samanoğullarına son verdiler.Maveraünnehri Karahanlılara,Horasan Gaznelilede kaldı.Ceyhun nehri 2 ülke arasında hudut oldu.İki ülke arasında Horasan yüzünden genellikle cenkler oldu.yalnız bu savaşlarda Karahanlılar başarısız olmuştur.Yusuf Kadir Hanın ölümünden sonraları ülkede başlayan taht mücadeleleri devletin 1042 yılında Doğu Karahanlılar ve batı Karahanlılar diye ikiye ayrılmasına sebep oldu.
Doğu Karahanlılara 1211de Karahitaylılar son verdiler.Batı Karahanlılar ise Karahitay saldırıları birlikte zayıflamış,1212de Harzemşahlar Devleti tarafından yıkılmıştır.
4.GAZNELİLER(963-1187)
-Kaloç Türkleri tarafından kuruldu,kurucusu Alp Tigindir.
-Alp Tigin Samanoğulları Devletinde yetişmiş 1 Türk komutanıdırç
Garlulardan Gazneyi alarak 963te devletini kurdu.Alp Tiginden sonraları Sebuk Tigin hükümdar oldu.Onun dönemindede hudutlar genişletildi.
Gaznelilerin en ünlü hükümdarı Sultan Mahmuttur.En parlak dönemi onun zamanında yaşandı.
Gazneli Mahmutun Hindistana sefer düzenlemesinin başlıca sebebleri;
-Hindistanın mekan altı ve mekan üstü kaynaklarının zengin olması
-Ganimet elde etme
-Hindistanda İslamiyeti yaymak istemesi.
Hindistana 17 sefer düzenlemiştir.Bu seferler sonunda hudutlar genişletildi.Hindistanın Pencap,Peşover,Multan,Gücarat,Sistan,Delhi ve Ganjın batısı ele geçirildi.Bu seferlerde elde edilen başarılar,Sultan Mahmutun İslam dünyasının kahramanı olmasını sağladı.Hindistandaki zengin altın ve mücevherler Gazneye taşınarak,ülke değerli yapılarla süslendi.Hindistandan getirilen filler ise Gazne ordusuna değişik ve üstün 1 unsur kazandırdı.
Gazneli Mahmut döneminin kritik olaylarından biri de Gazne-Selçuklular ilişkileri oldu.Bu sırada kuzeyde büyük 1 tehlike bi şekilde beliren Selçuklular giderek büyümekte ve Horasana girmeye çalışıyordu.Sultan Mahmut ilk önce Selçukluları yenik etti.yalnız bu mağlubiyet birlikte onların büyümesi ve genişlemesini önlemeyince Selçuklu Yabgusu Arslanı hile birlikte yakalatarak Hindistandaki Kolincar kalesine hapsetti.
Daha sonraları Iraka yöneldi.Büveyhoğulları yndi ve bağdatta oturan Abbasi halifesini baskısından kuratardı.Kendisine halife tarafından sultan ünvanı verildi.Türk tarihinde ilk kez Sultan ünvanını kullanan Gazneli Mahmut oldu.Sultan Mahmutun ölümünden sonraları yerine geçen oğlu Mesut babasının yerini dolduramadı.Sultan Mesut,Maveraünnehir ve Horasana doğru ilerleyen Tuğrul ve Çağrı Beyleri emrindeki Selçuklular üzerine ordu gönderdi.1035te Nesa yakınarında yapılan savaşı Gazneliler kaybetti.1038de Serahs yakınlarında yapılan savaşı da kaybeden Gazneliler,kuvvetli 1 ordu hazırlayarak tekrar harekete geçti.Hassa(kapıkulu-Gulam)ordusu oluşturan ilk Türk devleti Gaznelilerdi.
|
Bugün 567 ziyaretçi (771 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|