2000’e Doğru Dergisi ve Gerçekler – Kemal Paşa’nın (islam dinini reddettiği) el yazıları
Medeni bilgiler kitabı ve 1931 tarih kitabı ve türk tarih kurumu kaynaklı sözlerin (islam dinini reddettiği) bu ifadelerin el yazısı ile kaleme alınmış olması ve ‘Bir ihtimal Atatürk’ün olmayabilir!’kuşkusu ile laboratuar…larda defaten bilimsel analizlere tabi tutulması ve sahibinin Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran insan olduğunun şüpheye yer vermeyecek açıklıkta ortaya çıkması :Orjinal belge anıtkabir kütüphane’sinde fotokopisi türk tarih kurumunda genel kurmay başkanlığına bağlı askeri tarih ve stratejik ettüdler başkanlığında ve aydınlık gazetesi arşivlerinde.
http://yakintarihimiz.org/kazim-karabekirin-aktardigi-gibi-m-kemal-dini-kullandi.html
Tarihçi Mehmet Ö. Alkan: Atatürk dini kullandı
http://yakintarihimiz.org/tarihci-mehmet-o-alkan-ataturk-dini-kullandi.html
GAZETECİ YAZAR TAHA AKYOL MUSTAFA KEMAL DİNİ (MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA ÖVDÜ BAŞIMIZA İDARECİ OLUNCA İSLAM’A SÖVDÜ) KULLANDI;
Yavuz Bülent Bâkiler;Kemâlizmin millet anlayışında (islam) dininin yeri yoktur; MUSTAFA KEMAL DİNİ KULLANDI;
Özgür-Der’Mustafa Karayel; MUSTFA KEMAL DİNİ KULLANDI. MUSTAFA KEMAL’İN PRAGMATİST, TAKİYYECİ ve TASFİYECİ KİŞİLİĞİ.
Prof. Dr. Fikret Başkaya,Mustafa Kamal Milli Mücadele boyunca, (gücü -iktidarı ele geçirene kadar) gerek halkı, pek çok şeyh ,tarikat lideri, din adamını kullanmıştır ;
SALİH TUNA MUSTFA KEMAL DİNİ KULLANDI;
http://yakintarihimiz.org/salih-tuna-mustfa-kemal-dini-kullandi.html
MUSTAFA KEMAL MASONLARIN YÖRÜNGESİNE NASIL GİRDİ!
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-masonlarin-yorungesine-nasil-girdi.html
DAVID BEN GURION İSRAİL’IN KURUCUSU İSRAİL’IN ATATÜRK’Ü İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİNDE ÖGRENİM GÖRMÜŞTÜR DAVID BEN GURION MUSTAFA KEMAL AYNI AMACA KOŞUYOR ?
http://yakintarihimiz.org/david-ben-gurion-mustafa-kemal-ayni-amaca-kosuyor.html
Mustafa Kamal mason localarını kapattı “yalanı”
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kamal-mason-localarini-kapatti-yalani.html
-MUSTAFA KEMAL’IN MASONLUK BELGESI;Ataturk Anadolu’dan sorumlu (yahudi) mason (merkezli)bir askerdi
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemalin-masonluk-belgesi.html
M.Kemal´e neden minnettardir ki Israil Halki
yakintarihimiz.org/m-kemale-neden-minnettardir-ki-israil-halki.html
Yahudi-Masonluk Nedir
http://yakintarihimiz.org/yahudi-masonluk-nedir.html
Mustafa kemal Babadan olma, anadan doğma.Yahudidir? (BELGELER)
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-babadan-olma-anadan-dogma-yahudidir.html
Metin Köse ; Mustafa kemal dini kullandı.
http://yakintarihimiz.org/metin-kose-mustafa-kemal-dini-kullandi.html
Aziz nesin M.kemal dini kullandı .
http://yakintarihimiz.org/aziz-nesin-m-kemal-dini-kullandi.html
Can Dündar, M.kemal’in müslüman olduğunu” anlatan nutuklar türedi.
http://yakintarihimiz.org/m-kemalin-musluman-oldugunu-anlatan-nutuklar-turedi.html
Can Dündar, Atatürk’ün İslam Dinini reddettiği el yazıları’nda ispatlanmıştır. Kendi yazmış olduğu Medeni Bilgiler adlı kitabı’nda din hakkındaki düşüncelerini apaçık beyan ediyor.
M.Kemal Paşa’nın müslüman olmadığı bilimsel olarak ispatlanmıştır.
http://yakintarihimiz.org/m-kemal-pasanin-musluman-olmadigi-bilimsel-olarak-ispatlanmistir.html
Mustafa Kamâl Paşa ”Müslüman Mı ” Sorusuna Mantıklı Analizler;
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kamal-pasa-musluman-mi-sorusuna-mantikli-analizler.html
Mustafa Kemal’in ; İslam’ı rededen Söylemleri (KAYNAKLI)BU SÖZLER TARTIŞMAYA MAHAL BIRAKMAYACAK KADAR NET KÜFÜR SÖZLERİDİR. Ve maalesef bu sözler M.kemal’e aittir.
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemalin-islami-rededen-soylemleri-kaynakli.html
1931- Tarih kitabı Mustafa Kemal İmzalı Yapımı;Tarih 1931 YILI GENÇLERE OKUTULAN TARİH KİTABINDA ;http://yakintarihimiz.org/1931-tarih-kitabi-mustafa-kemal-imzali-yapimi.html
Kemalistlerin Mustafa Kemal’in müslüman olduğunu kanıtlamaları için Kullandıkları Kaynaklar Analiz;
“Hak Dini Kur’an Dili” adlı tefsir, Bu tefsir Birinci TBMM’nin güzide vekillerinin talebiyle kaleme alınmıştır. M. Kemal Paşa’nın bu tefsiri yazdırttığı düşüncesinin hiçbir temeli, dayanağı yoktur.
Mustafa Kemal Kuran’ı Tercüme Ettirdi, Müslüman Olmasaydı Tercüme Ettirmezdi Diyenlere Kesin Net Cevap:
Hani şu Atatürk’ün “yeni kurulan Suudi devletinin kralına” çektiği söylenen telgraf var ya… Olay 1926 yılında geçiyor…
Atatürk’ün Tokyo’da yaptırdığı Camii YALANI
http://yakintarihimiz.org/ataturkun-tokyoda-yaptirdigi-camii-yalani.html
Bir Ateistin Makalesi – Atatürk Dinsiz Miydi? ;
http://yakintarihimiz.org/ataturk-dinsiz-miydi.html
Necip Fazıl Kısakürek: Mustafa Kamal Allah ve Resulünün Düşmanıydı.
http://yakintarihimiz.org/necip-fazil-kisakurek-mustafa-kamal-allah-ve-resulunun-dusmaniydi.html
M.Kemal, “Türk halkının uzun zamandan beri ezberden okuduğu bazı Arapça kuran kerim meallerinin manasını (günümüz türkçesi mealleri-latin alfabesi )okuduğu zaman (haşa) tiksineceğini” söylüyor.http://yakintarihimiz.org/m-kemal-turk-halkinin-uzun-zamandan-beri-ezberden-okudugu-bazi-arapca-kuran-kerim-meallerinin-manasini-gunumuz-turkcesi-mealleri-latin-alfabesi-okudugu-zaman-hasa-tiksinecegini-soyluyor.html
M.Kemal Kuran’a ”Safsata” Diyor (Kendi El Yazısıyla)
http://yakintarihimiz.org/m-kemal-kurana-safsata-diyor-kendi-el-yazisiyla.html
Araştırmacı Yazar Fatih Tezcan; MUSTAFA KEMAL VE TERÖRİST BAŞI ÖCALAN’IN İSLAM’A BAKIŞI AYNI
Turkey, Emil Lengyel, Mustafa Kemal İslam’ı yıkan İnsan; M.kemal diyor ki; Ahlaksız bir Arap’ın dini görüşlerinden oluşan İslam artık ölmüştür.
http://yakintarihimiz.org/turkey-emil-lengyel-mustafa-kemal-islami-yikan-insan.html.
.
Kemâlizmin millet anlayışında (islam) dininin yeri yoktur; MUSTAFA KEMAL DİNİ KULLANDI;
MUSTAFA KEMAL DİNİ KULLANDI;
Mustafa kemal şartlar olgunlaşmadan, iktidarın bütün güçlerini eline geçirmeden Türkiye gibi Müslüman bir ülkede, kalkıp da dinin aleyhinde (inkar edemezdi) konuşamazdı-konuşmadı. Konuşursa kendi bindiği dalı kesmiş olurdu. Nitekim Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadelenin hiçbir devresinde Sultan Vahdettin’in ve Halifenin aleyhinde de tek cümle söylemedi. millet yaşayışımızda ve anlayışımızda İslâmiyeti yavaş yavaş silebilmek veya onu hafife almak için önce amentüden (dinden) işe başladılar.
Kemâlizmin millet anlayışında (islam) dininin yeri yoktur
Atatürk üzerine yazılan kitaplardan sadece doksan tanesini okuyabildim. Elimin altında on kitap daha var. Onları da okuduktan sonra, yeni bir kitaba uzanmayacağım. Artık yeter diyeceğim. Şimdi okuduklarıma dayanarak söylüyorum:
Kimse bana Atatürk’ün Ku’ranı Türkçeye çevirtmek için emir verdiğini, Balıkesir camiinde minbere çıkarak hutbe okuduğunu, TBMM’yi bir cuma günü, Hacı Bayram Camii’nden başlayarak, tekbirlerle, salatlarla açtığını, sevgili peygamberimizi öven beyanlarda bulunduğunu söylemesin. Bunların hepsi doğru bunları biliyorum. Atatürk derecesinde çok akıllı bir insan, şartlar olgunlaşmadan, iktidarın bütün güçlerini eline geçirmeden Türkiye gibi Müslüman bir ülkede, kalkıp da dinin aleyhinde konuşamazdı-konuşmadı. Konuşursa kendi bindiği dalı kesmiş olurdu. Nitekim Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadelenin hiçbir devresinde Sultan Vahdettin’in ve Halifenin aleyhinde de tek cümle söylemedi. Aksine gittiği her yerde “Padişah efendimizi ve Halifemizi düşman esaretinden kurtarmak için çalıştığını” söyledi. Duruma hakim olunca, Padişahı da Halifeyi de tanımadığını bütün dünyaya ilân etti.
Türkiye’mizin en değerli sosyologlarından Prof. Dr. Orhan Türkdoğan diyor ki: “Kemalist düşünce sisteminde, millet yapısında dinin yeri yoktur!” Türkdoğan bu kanaate, Atatürk’ün bizzat yazdırdığı, 40 bin adet bastırarak okullarımızda okuttuğu MEDENİ BİLGİLER kitabına dayanarak, 4 ciltlik tarih ders kitaplarını okuyarak söylüyor. Ben de aynı kanaatteyim. Kemalist zihniyetin millet anlayışında din yoktur. Vardır diye öfkelenenler çok satıhta (yüzeyde-geride) kalanlardır.
Kemalistler veya KAMALİSTLER, millet yaşayışımızda ve anlayışımızda İslâmiyeti yavaş yavaş silebilmek veya onu hafife almak için önce amentüden (dinden) işe başladılar.
Kur’ana ve Hz. Muhammed’e geldi. 1931 yılında, İstanbul’da Devlet Matbaasında 4 ciltlik yeni bir tarih kitabı basıldı ve bu tarih kitabı, 1931 yılından 1950 yılına kadar bütün liselerimizde okutuldu. Bu 4 ciltlik tarih kitabını hazırlayanların %90’ı CHP milletvekilleriydi. Yalnızca biri Cumhurbaşkanı Genel Sekreteriydi, ikincisi, Atatürk Lâtife Hanımdan boşandıktan sonra Çankaya Köşkü’nün yeni sakini, bir taşbebek kadar güzel Afet Hanım, diğer ikisi de albay idi. CHP milletvekilleri şunlardı: (Bu kişiler, aynı zamanda Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti üyeleriydiler) Çanakkale Mebusu: Samih Rıfat Bey, İstanbul Mebusu Prof. Dr. Akçuraoğlu Yusuf Bey, Aydın Mebusu Dr. Reşit Galib Bey, Balıkesir Mebusu Hasan Cemil Bey, Balıkesir Mebusu İsmail Hakkı Bey, Kocaeli Mebusu Reşit Saffet Bey, Şarkikarahisar Mebusu Prof. Dr. Sadri Maksudi Bey, Sivas Mebusu Prof. Dr. Şemsettin Günaltay Bey, Eskişehir Mebusu Prof. Dr. Yusuf Ziya Bey… 4 ciltlik tarih kitabının 2. cildi İSLÂMİYET üzerineydi. Peki bu CHP milletvekilleri, Hazreti Muhammed ve Kur’an için ne diyorlar dı? Diyorlardı ki: “Muhammet, 40 yaşına geldiği zaman, vatandaşlarını, kendinin bulduğu ve doğru olduğuna inandığı yeni bir dine dâvete başladı. Bu dine İslâm denilmiştir.” (Syf. 89) “Muhammet’in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba KUR’AN denir. O, Arapların, ahlâk ve âdetlerinin pek fena ve pek iptidai ve ıslaha muhtaç olduğuna inanmış, bunları ıslah için tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş ve yıllarca tefekkürden sonra kendisine vahiy ve ilhâm fikri doğmuştur.” (Syf.90)
SORU: Siz de Kamalizmi veya Kemalizmi yeni bir din olarak mı kabul ediyorsunuz. Cevabınız evet ise alın ve hayrını görün. “Sizin dininiz size, bizimki bize. Bu millet sizin taptıklarınıza tapmaz. Siz de bu milletin taptığına tapmazsınız.
1-) Bir Müslüman, “Müslmanlıktan vazgeçip, yerine başka din ister mi?2-) Neden Yahudilik yok?
3-) “Birleşik Dünya Devleti” masonların amacı “New World Order EVRENSEL BİR DÜNYA DİNİ (YAHUDİ MASON MERKEZLİ YENİ DÜNYA DÜZENİ ..)
Nutuk,134. Sayfa 13. Paragraf atatrkün MASONİK illuminatinin ”tek din” ve ”tek devlet” ideolojisini benimsedğnin ispatıdır.
Türk yazar,gazeteci,avukat; Yavuz Bülent Bâkiler (türkiye gazetesi)
yavuzbulent.bakiler@tg.com.tr
16 Şubat 2013 Cumartesi
.
Atatürk’ün İslam Dinini reddettiği el yazıları’nda ispatlanmıştır.
Atatürk’ün İslam Dinini reddettiği el yazıları’nda ispatlanmıştır. Kendi yazmış olduğu Medeni Bilgiler
adlı kitabı’nda din hakkındaki düşüncelerini apaçık beyan ediyor.
Atatürk’e ilişkin olarak 2 önemli çarpıtma yapılıyor.
Biri Batılılaşma konusunda…
Diğeri din konusunda…
İlki, Atatürk’ün hedef olarak Avrupa’yı göstermediği iddiasına dayanıyor.
İkincisi, -dünkü Vakit gazetesinde bir örneğini gördüğümüz gibi- ısrarla Atatürk’ü dua ederken, sarıklı mebuslarla ya da peçe içindeki Latife Hanım’la gösterip cumhuriyetin temelinde bir din motifi arıyor.
Bu 2 konuda 2 belge hatırlatacağım.
İlk belge, 29 Ekim günü Mustafa Kemal Paşa’nın Fransız yazarı Maurice Pernot’ya verdiği demeç… Paşa, o gün Revue Des Deux Mondes için Meclis Başkanı sıfatıyla verdiği son demecinde şöyle diyor:
“Osmanlı İmparatorluğu, Batı’ya karşı elde ettiğimiz başarılardan çok gururlanarak kendisini Avrupa uluslarına bağlayan bağları kestiği gün düşüşe başlamıştır. Bu bir hataydı. Bunu tekrar etmeyeceğiz. Bizim vücutlarımız Doğu’da ise de düşüncelerimiz Batı’ya dönüktür. Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz. Bütün çalışmalarımız Türkiye’de çağdaş, bu sebeple Batılı bir hükümet oluşturmaktır. Uygarlığa girmek arzu edip de Batı’ya yönelmemiş millet hangisidir?”
Din meselesine gelince…
İlk Meclis’in dualarla açıldığı ve cumhuriyete oy veren milletvekilleri arasında 100 kadar din adamı olduğu doğru… Ancak böyledir diye cumhuriyetin kökeninde ve Atatürk’ün düşünce evreninde din motifleri aramak nafile uğraş.
Afet İnan cumhuriyetin ilanından 6 yıl sonra Yurt Bilgisi dersleri vermeye başlamıştı. Okutacağı kitabı Kemal Paşa’ya gösterdi. Gazi beğenmedi. Yeni bir Medeni Bilgiler kitabı yazdırdı.
Kitap, 1931’de Afet İnan imzasıyla çıktı; ortaokul ve liselerde okutuldu. İşte Kemal Paşa’nın el yazısıyla kaleme aldığı o notların “Millet” bölümünden satırlar:
“Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra bu din Arapların (..) Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. (..)
“Türk milleti birçok asırlar, (..) bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur’an’ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndü. (..)
“Türk milletini Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, Allah’la mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. (..)
“… din hissi, dünyanın acısı duyulan tokadıyla derhal Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. (..) Artık Türk, cenneti değil, (..) son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. İşte dinin, din hissinin Türk milletinde bıraktığı hatıra…”
Atatürk’ün Dini ve hatta Allah’ı
reddettiği el yazıları’nda ispatlanmıştır.
Kendi yazmış olduğu Medeni Bilgiler
adlı kitabı’nda din hakkındaki düşüncelerini
apaçık beyan ediyor.
“Dini ve namusu olanlar kazanamazlar,
fakir kalmaya mahkumdurlar!
Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek
mümkün değildir.
Bunun için önce din ve namus anlayışını değiştirmeliyiz.
Partiyi bunu kabul edenlerle
kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz!”»
( Uğur Mumcu “Kazım Karabekir Anlatıyor “ syf 84 – alternatif : Bkz.
Kazım Karabekir – Paşaların Kavgası : Atatürk-Karabekir Yayına hazırlayan
İsmet Bozdağ Emre Yayınları aralık 1991 s 143 )
Evet Karabekir Arapoğlunun yavelerni Türk oğullarına öğretmek için Kuranı
Türkçeye tercüme ettireceğim ve böylece okutturacağım ta ki budalalık edip
de aldanmakta devam etmesinler..
( Atatürk- Kazım Karabekir- Paşaların Kavgası syf 159)
”İnsanlar sularda kaynaşıp çırpınan bir varlıktan
bugünkü şekline geldi.
İnsanın bugünkü yüksek zekâ, idrak ve kudreti, milyonlarca ve milyonlarca
kuşaktan geçerek hazırlandı.
Artık insan bugün, doğanın sonsuz büyüklüğüne
ve doğa içinde kendi türünün yazgısına,
gittikçe büyüyen bir irade ve bilinç ile bakıyor.”1930
(Afetinan, Atatürk Hakkında H.B., s. 267)
Medeni Bilgiler s 451:
“Allah korkusu, insanların kafalarında ve
hareketlerine hesapsız memnunlar yaratmıştır”
Mustafa Kemal Paşa’nın,
Din karşıtı daha birçok sözleri vardır.
Bu sözler sadece birkaçı…
Mustafa Kemal Paşa nasıl öldü?
Ölürken cenaze namazı kılındı mı?
Mustafa Kemal Paşa’nın cenazesi’nde
İslami hiçbir sembole yer verilmedi.
Naaşı’nın başında altı adet meşale yakılmıştı.
Ve işin en can alıcı noktası ise
Anıtkabir’in bir mason tapınağını andırmasıydı
Yeterince açık değil mi?
Nasıl oluyor da din konusundaki görüşleri bu kadar net olan bir lider hâlâ yanlış yorumlanıyor?
Yukarıdaki satırların çoğu, Türk Tarih Kurumu tarafından 1969 ve 1988’de basılan “Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları” kitabında yer almıyor da ondan…
İnanması zor; ama kendi kurduğu kurum, Atatürk’ün notlarını sansür ederek yayımladı.
“Medeni Bilgiler”i geçenlerde yeniden basan Örgün Yayınevi, Türk Tarih Kurumu’ndan bir özürle yeni baskı beklediklerini yazmış.
Atatürk’ün okullarda okutulsun diye kaleme aldığı kitabının bile sansür edildiği bir ülkede yaşıyoruz.
Düşünce özgürlüğü mü dediniz?
(Milliyet – Can DÜNDAR
.
M.kemal’in müslüman olduğunu” anlatan nutuklar türedi.
Atatürk dinin özüne değil, eskimiş kurumlara karşıydı derseniz Bu yaklaşımın devletle din arasında bir gerilim doğurabileceğini” savunup tartışabilirsiniz. Ancak bir “aydınlanma deklarasyonu” sayılabilecek bu (chp manifestosu ,medeni bilgiler kitabı, 1931 tarih kitabı ) konuşma ortadayken, “Atatürk dinin özüne değil, eskimiş kurumlara karşıydı” derseniz, tarih bunu yalanlar. Can Dündar, 07.01.1995
.
Yazar Fatih Tezcan Diyor ki ; M. kemal ve (terörist başı) Abdullah Öcalan’ın İslâm’a Bakışları aynı;
‘Türk Modernleşmesi’ olarak da ifade edilen sürecin mimarı Mustafa Kemal Atatürk’ün“Hissiyatımın babası Namık Kemal, fikriyatımın babası Ziya Gökalp’tir” sözü bilinir.
Bu sözde yok ama pek çok sözünden biliyoruz ki, Mustafa Kemal Atatürk’ün Pozitivizm’in kurucusu Auguste Comte’den etkilenişi en üst seviyededir.
Biz buna Atatürk’ün Fransız İhtilali’ne duyduğu özeniş dolu hisleri de eklediğimizde ortaya bir de Napolyon Bonaparte figürü çıkmaktadır ki konuyla alakalı olarak, Fikret Başkaya’nın ‘Paradigma’nın İflası’ adlı eserindeki ‘Bonapartist Rejim’ tanımlamasını buraya almayı kâfi buluyoruz.
Başta kendine veya ‘nev’i şahsına münhasır/kendine özgü pozitivist fikriyatına’ duyduğu güven olmak üzere birçok sebepten dolayı, Eski Osmanlı/Yeni Türkiye’de din’in etkisini minimalize etmeye çalışan Mustafa Kemal Atatürk, sosyal hayattan kovulmuş ve tamamen kişiselcileştirilmiş bir din projesini tatbik etmeyi bir sözünde ‘Vatanı kurtarmaktan daha mühim bir vazife’ olarak belirlemiştir.
Yaşadığı dönemde olduğu gibi günümüzde de bazı akademisyenlerin, yüksek mevkilerdeki askeri görevlilerin ve devlet erkânının zaman zaman ‘tanrı’ zaman zaman ‘peygamber’ güzellemeleriyle andıkları Mustafa Kemal Atatürk’ün, İslam peygamberi Hazreti Muhammed Mustafa hakkındaki görüşleri,
her ne kadar Kemalist ideologlar tarafından bazen ‘Komunizm korkusu’ bazen ‘halk desteğini kaybetmekten çekinen populist bir refleks’ ve fakat genelde, Kemalizm’in temel prensibi olan ‘pragmatizm/yararcılık’ icabı toplumdan saklansa da,
bu ifadelerin el yazısı ile kaleme alınmış olması ve ‘Bir ihtimal Atatürk’ün olmayabilir!’kuşkusu ile laboratuarlarda defaten bilimsel analizlere tabi tutulması ve sahibinin Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran insan olduğunun şüpheye yer vermeyecek açıklıkta ortaya çıkması,
Kemalist ideolog Munis Tekinalp’in (Mois Cohen) ‘Türk’ün yeni dini olarak belirlediği Kemalizm’in Mustafa nam bu mimarının -biz demiyoruz ama doğal olarak ortaya çıkan tabirle- ‘rakip peygamberi’ Hazreti Muhammed ve Elçiliği hakkında ne düşündüğüne açıklık getirmektedir.
PEYGAMBERİMİZE HAKARET BELGELERİYLE PEYGAMBER KAÇMIŞ ? KURANI PEYGAMBER YAZMIŞ? KURANI YAZMADAN ÖNCE BAYA BİR DÜŞÜNMÜŞ?… …
DİNİ PEYGAMBER YAZMIŞ KERVANLARA TECAVÜZ ETMİŞ:
– Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Tarih kitabı
₪ “Arabistan’ın muhtelif yerlerinde insan heykellerinden ve nebat resim ve suretlerinden ibaret ağaçtan ve taştan putların muhafazasına mahsup yerler vardı. Muhammed’in neş’et etmiş olduğu Mekke’de ki Kabe denilen mabet bu yerlerin en büyüklerinden idi. İbrahim oğlu İsmail ile birlikte Kabe’yi bina etmişlerdi. Cebrail kendilerine o zaman beyaz ve mücella olan Haceriesvedi getirmişti, bu taş sonradan günahkarların ellerini sürmelerinden dolayı kararmıştı. Bunların hepsi, bittabi sonradan uydurulmuş masallardır.”
– Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Tarih kitabı
Kuran’da Kabe’nin kuruluşu ve yapılışı ile ilgili bilgilere Atatürk yorumu: Uydurulmuş masallar.
₪ “Muhammet uzun bir devirdeki tefekkürlerin mahsulü olan ayetleri luzum ve ihtiyaçlara göre takrir ediyordu.”
– Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Tarih kitabı
İslâm’a göre Kuran ayetleri Allah tarafından insanlığa gönderilir, Atatürk’e göre ise Muhammed tarafından tefekkür edilerek(üzerinde düşünülerek) toplumun ihtiyaçlarına göre takrir edilir(yerleştirilir).
1932 senesi Lise Tarih derslerinin 2. sınıflara hitab eden kitaplarında Atatürk’ün Hazreti Muhammed hakkındaki görüş ve yorumlarına şu haliyle tanık olabiliyoruz:
“MUHAMMED`İN PEYGAMBERLİĞİ
HZ ..İSA BİR PEYGAMBER DEĞİL DİN KILIĞINDA ORTAYA ÇIKMIŞ BİRİSİDİR..
ZABİT KUMANDANLA HASBİAL .s.17 r.eşref ünaydın
bütün dinler milletlerin cehaletleri yardımıyla utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiği söyleyen adamlar (peygamber) tarafından tesis olunmuştur . ( Atatürk ün el yazmaları ( Medeni Bilgiler )
MUHAMMED’IN SÖYLEDİĞİ SURELER UZUN DEVRİLERDE DİNİ DÜŞÜNCELERİNİN ÜRÜNÜ OLMUŞTUR …
Muhammed (s.a.s) bu surelerin (kuran ayetlerinin) bir çok çalışmlar yaptıktan sonra edebi şeklini vermiştir
( Atatürk ün el yazmaları ( Medeni Bilgiler Afet İnan )
• Türkler , Arapların dinini kabul etmeden evvel büyük bir milletti.Arap dinini kabul ettikten sonra Türk milletinin milli rabıtaları gevşedi ; milli hisleri ve heyecanı uyuştu . Bu pek tabii idi . Çünkü Muhammedin kurduğu dinin gayesi bütün milliyetlerin fevkinde bir Arap milleti siyasetine müncer oluyordu. ( Medeni Bilgiler ve Atatürkün el yazıları Prof Dr Afet İnan –Türk Tarih kurumu basımevi –Ankara 1969 sayfa 364-365) •
Evet (kazım) Karabekir Arapoğlunun (Muhammedin -s.a.s) yaveleri türk oğullarına öğretmek için Kuranı Türkçeye tercüme ettireceğim ve böylece okutturacağım ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler.. ( Atatürk- Kazım Karabekir- Paşaların Kavgası syf 159)
Dini ve namusu olanlar kazanamaz fakir kalmaya mahkumdur.Önce din ve namus anlayışını değiştirmeliyiz.Partiyi bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz( Uğur Mumcu “Kazım Karabekir Anlatıyor “ syf 84 – alternatif : Bkz. Kazım Karabekir – Paşaların Kavgası : Atatürk-Karabekir Yayına hazırlayan İsmet Bozdağ Emre Yayınları aralık 1991 s 143 )
Muhammed`in peygamberlik vazifesine nasıl başladığını izah etmek en nazik ve en müşkül meseledir. Muhammed’in bir melek ile ve Allah ile hakikaten konuşmuş olduğu kanaatinde bulunanlar olduğu gibi, Muhammed`in, isteyerek böyle söylediğini de ileri sürenler olmuştur.
Bu faraziyeleri bir tarafa bırakmak ve meseleyi ilim ve mantık çerçevesi içinde müteala etmek daha doğru olur. Kuran`da öğrendiğimize göre, Muhammed hiç değişmeden yaşamış bir insan değildi; oda hayat ve hadiselerin zaruri icapları karşısında adeta her gün değişmiştir. Muhammed, iptida allahın resulüyüm diye ortaya çıkmamıştır; bunu düşünmemiştir. Bu düşünce, senelerce mücadele ettikten ve fikirlerini neşreyledikten sonra kendisinde hasıl olmuştur.
Asıl meselenin hal noktası şuradadır: Bütün iptidai kavimlerde olduğu gibi Araplarda da, şairlerin akıl erdirmedikleri kuvvetlerden ilham aldıklarına inanılırdı. Bu kuvvetler Araplar için Cinler idi. Cinler, güya kahinlere de gaipten haber vermek kudretini ilham ederdi. Bu nevi itikatlar Arabistan`da her zaman o kadar canlı ve derin olmuştur ki Muhammed dahi cinlerin vücuduna samimi olarak inanmıştır.
Hakikaten cinlerin şairlere şiir ilham ittiğine kani idi. Muhammed`in İsa ve Musa dinlerine dair öğrendikleri de bu itikadını kuvvetlendirmiştir. İsa`ya atfolunan mucizelerin çoğu cinleri tardetmekten ibarettir. Muhammed dahi bütün cinleri habis ruhlar gibi telakki etti. Ve onları şeytanlarla bir tuttu.
Fakat Muhammed diğer taraftan tabiat fevkinde bir kuvvetin ilhamlarına maruz kaldığına inandı. Muhammed ilhamlarını cinlerden almadığı ve fakat cinlerden yüksek olan allahtan aldığını söyler. Bu sebeple Kuran ayetlerinin manzum değil mensur olduğunu delil gösterir.
Muhammed başlangıçta her halde şedit bir heyecana maruz oldu. Bir takım dini endişeler ve vicdani mülahazalarla samimi surette üzüldü. Muhammed namuskar, samimi ve menfaat fikrinden ari olarak ortaya atıldı. Onun gayesi ırkdaşlarının ahlak ve dinini ıslah etmekti.
İLK VAHİY
Muhammed`in peygamberliğinin başlangıcına dair bir çok eski rivayet vardır. Bunlar artık efsanelere karışmıştır. Hakikatte peygamberin ilk söylediği Kuran ayetinin ne olduğu malum ve belki de mazbut değildir.Kuran sureleri Muhammed`e açık semada peyda olmuş bir şimşek gibi günün birinde, birdenbire bir taraftan inmiş değillerdir. Muhammed`in beyan ettiği sureler uzun bir devirde dini tefekkürlerinin mahsulü olmuştur. Muhammed bu surelere birçok çalıştıktan ve tetkikler yaptık tan sonra edebi bir şekil vermiştir. Mama fi kendisini tahrik eden batıni amilin yukarda söylediğimiz gibi tabiatın üstünde bir vücut olduğuna kani idi.
Muhammed`İ harekete geçiren bir amil samimi heyecanlar olmuştur. Muhammed daha sonra irticalen dini hitabede bulunan bir vaiz oldu. Vaizlikten nebiliğe, nebilikten de nihayet allahın resulü haline geçti.
İçinde yaşadığı insanların manevi menfaati için ve büyük bir hakikat namına mücadeleye atılmış olan Muhammed, sonunda dini bir imparatorluğun mutlak reisi ve bütün dünyaya hakim olmak iddiasını besleyen muharip bir dinin müessisi sıfatı ile ömrünü bitirdi. Bu iki netice münhasıran Muhammed in kendi manevi ve fikri kuvvetinin mahsulü idi.
Muhammed`in neşrettiği din, insanların kalplerinde derin bir ihtizaz uyandırdı. O ölüp gittiği halde on üç asır sonra hala islamiyetin kalplerde ihtizaz husule getirmekte olduğu his olunuyor. Bu harikanın sebebini araştırırken yalnız Muhammed`in şahsı üzerinde durmak kafi değildir. Başka unsurları da nazarı dikkate almak lazımdır. O unsurlar, mevzuu bahs olan adamın faaliyet sahasını teşkil eden kavmin halleridir. Her halde içtimai heyet Muhammed`in ilk telkinlerini bati bir tekâmül ile tadil ve tevsi etmiştir
Bu iddiaların gayesi Arabistan`da Muhammed`den evvel dini bir hareket mevcut olduğunu ispata çalışmaktır. Yani Muhammed kendinden evvel bir dini hareket sahiplerinden istifade etmişti ve o hareketi benimsenmiştir denmek isteniyor. Bu fikir tarihi bir esastan mahrumdur. Hakikatte cenubi Arabistan`ın bazı mahdut havalisi hariç olmak üzere orta ve şimali Arabistan kabileleri arasında dini bir tekâmül hareketinin ufak izleri bile yoktur. Peygamberden evvel putperestliğin haricinde bir allah tanıyan din ve mezhep saliklerini Hanif namı altında yâd ederler. Bunları Muhammed`in selefleri ve İslamiyet fikirlerinin ilk naşirleri gibi gösterirler.
Bu Hanif kelimesi enasıl Arapça değildir. Bu kelime İbrani, Arami ve Süryani lisanlarında hemen hemen aynı manada olmak üzere mevcuttur. İbrani ve Arami lisanlarında Hanif kelimesinin manası “Allahsız, dinsiz”, Süryani`deki mana ise “murdar”dır. Bu manalar daha sonraları “yalancı, mürai” ve nihayet “müşrik” manasına tahavvül etmiştir.
Muhammed tarafından bu tabire verilen esaslı mana ” bir ve hakiki allaha tapan kimse” gibi görünüyor. Muhammed Kuranda Hanif kelimesini oniki defa, yani altı defa Mekki surelerde ve altı defa da Medeni surelerde kullanmıştır. Bunların sekizinde Hanif tabirini İbrahim milletini yahut İbrahim dinini tasvir ve tarif için kullanmıştır.
Hakikatte Muhammed`in ilham aldığı ihtimali olan, bu uydurma selefler değildir. Bu ilham vericiler Arabistan`ın Hıristiyanlığı kabul eden sekenesi arasında da değildi. Bunları Yahudiliğe meyleden kimseler arasında aramak lazımdır.”
Harfiyen alıntılanan bu satırların arasından bir pasajı önemine istinaden ayrıca buraya almayı uygun buluyoruz:
“Kuran sureleri Muhammed`e açık semada peyda olmuş bir şimşek gibi günün birinde, birdenbire bir taraftan inmiş değillerdir. Muhammed`in beyan ettiği sureler uzun bir devirde dini tefekkürlerinin mahsulü olmuştur. Muhammed bu surelere birçok çalıştıktan ve tetkikler yaptık tan sonra edebi bir şekil vermiştir. Mama fi kendisini tahrik eden batıni amilin yukarda söylediğimiz gibi tabiatın üstünde bir vücut olduğuna kani idi.”
Bu bilgilere ulaşmak herhangi bir kütüphaneye gitmekle mümkün olabildiği gibi, halen Ergenekon tutuklusu olarak Silivri Cezaevi’nde bulunan Doğu Perinçek’e yakınlığıyla bilinen Kaynak Yayınları, bu ifadeleri içermesiyle önem arz eden kitabı ‘tıpkı-basım’ tekniğiyle yakın zamanda yeniden piyasaya sürdü.
Tekraren ifade etmek gerekirse, biz, Atatürk Cumhuriyeti’nin bilimsel üniversitelerinin laboratuarlarında tetkik ve tahlil edilmelerine rağmen, üzerinde, Atatürk’ün olmadığına dair en ufak bir kuşku bulunmayan ve Kemalizm’in ideologlarından sayabileceğimiz Atatürk’ün manevi evladı pek tabiî ki Kemalist olan Afet İnan’ın da aktardığı el yazılarını, şimdilik, Atatürk’ün Kur’an ve İslam’a bakışı konusunu aydınlatmaya yeterli buluyoruz.
Esasen, birçok konuşmasında Mustafa Kemal, Kur’an’ın Allah’tan değil, -haşa- ‘Arab’ın biri’nin elinden olduğunu iddia etmiş ve çok sert sözler de söylemiştir ama bu yazıdaki kıyasın hassasiyeti gereği sadece bilimsel analize uğramış el yazılarını kale almayı uygun buldum.
ABDULLAH ÖCALAN VE İSLAM’A BAKIŞI
Karşılaştığı engelleri aşmada, çözüme giden yolu açmada pragmatizmi kullanmayı olmazsa olmaz gören Kemalizm’in son otuz senede ‘Güneydoğu Halkı’nın Sekülerizasyonu/Din’den Uzaklaştırılma Projesi’ni uygulamaya soktuğunu görmek şaşırtıcı değildir, belki egemen sistem adına gecikmiş ve mecbur kalınmış bir faaliyet olabilir…
Bu projenin baş sorumlusu olarak atanan isim Abdullah Öcalan, Kemalist üniversitede eğitim almış, Kemalist devletin memuru olarak vazife yapmış, eşinin babası Mit’de albaylık yapmış bir isim…
Biz bu noktada aynı noktaya dikkatleri çekecek ve ‘Kürt direniş örgütü’ profili çizen Pkk adlı yapının liderliğine getirilen Abdullah Öcalan’ın, İslam peygamberi Hazreti Muhammed hakkındaki görüşlerini, “Din Sorununa Devrimci Yaklaşım” adlı kendi kitabından alıntılarla paylaşacağız:
“…Muhammed İlk Çıktığında Ticaret Yaptığında Bunlarla Temas Kurar. Yahudi Tüccarlarını Tanır Ve Yahudi Tüccarların Ne Kadar İnsafsız Olduğunu Gözlemler… Demek Ki Muhammed İki Dini De Kabul Edemez. Çünkü Ticari Çıkarlarına Karşıdır…”
“…Muhammed “Ben Yalnız Arapların Peygamberiyim“ Demez; Çünkü Bu O Zamanki Koşullara Denk Gelmez. Yine, İsa“Ben Tanrıyım“ Diyor. Bu Nedenle Muhammed Kendi Kendisini Tanrı Da İlan Edemez. Yapması Gereken En Uygun Şey Nedir. Geleneklere De Dayanarak, Kendisini Tanrının Elçisi; Bütün İnsanlığın Peygamberi İlan Eder. Hem De En Son Peygamber! Bu Tez Günün Koşulları Açısından Son Derece Gerçekçi Ve Devrimcidir.”
“…Kılıca Gerçekten Çok Sıkı Sarılır. O Zaman Kılıcın Rolüne Bakalım; Kılıç Çekildi Mi El-Aman Dilenir, Herkes Kılıcın Korkusuyla İmanı Tanır… Kılıcın Rolü Vardır. İdeolojinin Rolü Vardır…”
“…Ölümü Bir Türlü Kabul Etmeyen İnsanın Cennet Ve Öbür Dünya Tasarımı Da Mutluluk İçgüdüsünün Hayal Âleminde Tatmin Olmasıdır…”
“….Onların Temel Görevi İslamiyetin Yüceliğini, Allahın Yolu Olduğunu Hergün Tekrarlasalar Da-Sosyal Gerçekliğe Ve Milli Gerçekliğe Muazzam Bir Şovenist Dayatmadır. Tarih Bunun Engin Çabalarıyla Doludur. Kürtlerdeki Din Adamlarının Da Görevi Bundan Öteye Değildir…”
Her iki liderin, Hazreti Muhammed ve İlk Vahiy ile ilgili görüşleri ardı ardına okunduğunda karşılaşılan tablo çok ilginçtir.
‘Özendiği öğretmenin veya kitabından bir şeyler aşıracağı yazarın engellenemez etkileyiciliğinin psikolojik baskısı altında kaldığı izlenimi veren ifadelerinde Abdullah Öcalan’ın, yarım asır önce kaleme aldığı satırlarda görüşlerini serdeden Mustafa Kemal Atatürk ile ideoloji ortaklığını saklayamadığı açıkça görülmektedir.
SONUÇ: ABDULLAH ÖCALAN VE PKK’NIN, ‘DOĞU’NUN DİN’DEN UZAKLAŞTIRILMASI’ PROJESİNDEKİ ROLÜ
Her iki liderin yakın çevresinin de birbiriyle nasıl uyum içinde olduğunu anladığımızda,
Baştan beri altını çizdiğimiz yönüyle pragmatist Kemalizm’in, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne isyan bayrağı açtığını iddia eden Pkk’yı, ‘Şafi Güneydoğu Halkı’nı, direniş gibi görünen bir duygu yoğunluğu içerisinde tedricen dinden uzaklaştırma projesi’nde kullandığı bütün netliğiyle önümüze çıkar.
Abdullah Öcalan’ın emriyle, seksenli yılların ortalarında, ‘cahil ve dinci halka’ esasen Kürtler’in binlerce senelik renkleri olan sarı-kırmızı-yeşil’in ‘yeşil’inin ‘İslam’ın yeşili’ olduğunu empoze etmeye çalışan üst düzey Pkk militanlarının şimdilerde adı konulmamış bir ‘gönüllü Zerdüşt misyoner birliği’ profili içerisinde bölgede pan-Zerdüştist propagandalar yapmaları, ücretsiz Zend-Avesta’lar dağıtmaları verilebilecek yüzlerce örnekten sadece birkaçıdır.
Bütün bunlarla beraber, her şeyden habersiz Kürt Halkı’nın Pkk’ya verdiği desteğin ‘denize düşenin yılana sarılması’ deyimiyle açıklanmasından başka bir yolunun olduğunu da değerlendiremiyoruz.
Bir eliyle kirli bir deniz üreten ve insanları bu denize atan diğer eliyle ise bu denizde kendi yol haritasına sadık kalacak bir yılanı besleyen Kemalist Paradigma, deşifre olma ve çözülme sürecine girse de, fotoğrafa en geniş açıdan bakıldığında ortaya çıkan manzara korkunçtur.
Her iki tarafın ağzına doladığı ‘şehadet’ propagandaları eşliğinde toprağa düştüğü görülen on binlerce ‘iflah olmaz Sünni vatandaş’,
Birbirine -görece- uzaklaşan kardeş iki Müslüman kavim,
Kürt Halkı’nın demokratik sözcüleri olduğu iddiasında olan ama toplumunun öz değerleriyle hiçbir alakası olmayan Kemalist Kürt kimlikler,
Söz gelimi, “TSK neden bu kadar sert davranıyor, anlamak zor, zira biz olmasak Güneydoğu’ya şeriat gelirdi” diyebilen Abdullah Öcalan’ın avukatı ve DTP Milletvekili Hasip Kaplan’lar, Zana’lar,
Kürt Meselesi’nde PKK’dan farklı yol ve çareler üreten kimlikleri öldüren fakat TSK bünyesinde muvazzaf olduklarını öğrendiğimiz silahlı eller her ne kadar tüyleri diken diken etse de, sonuçta duyduğumuz, gördüğümüz, bildiğimiz tüm gizemli işbirliklerinin altında, işte bu yazıda ifade ettiğimiz ‘Kemalist ve Öcalanist fikriyat birlikteliği’ vardır.
Evet, bu oyun Kemalizm adına tam adıyla bir kazan-kazan oyunudur.
Zira, PKK ‘yenilse’ ve Güneydoğu bir şekilde ve tam anlamıyla Kemalizm’e ‘boyun eğdirilse’ elitist çizgisinden ötürü halkın refah ve mutluluğunu değil jakobenizm tatminini önemseyen‘Kemalizm kazanmış olacak;
Diğer ihtimalde ise PKK öngörülemez bir sapmayla kontrolden çıksa veya PKK’nın yönetim kademelerindekilerin seküler perspektifleri bölgede kabul edilse dahi, bölge ‘en azından’ irtica tehlikesinden arındırılmış ve böylelikle ülkenin diğer bölgelerindeki anti-Kemalist İslami yapılarla girilecek olası işbirlikleri temelinden dinamitlenmiştir.
Kısacası, ben kendi el yazılarından yola çıkarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan’ın, İslam’a, Kur’an’a ve İslam Peygamberi’ne olan gerçek bakışlarını paylaştım.
Daha önce katıldığım bir televizyon programında Laik Sistemli Türkiye’nin kurulmasındaki Batı ve İsrail elini ve esasen genç Türkiye’nin kurulmasına ‘Batılılar’ın Güvenlik Kaygıları’ nedeniyle dinden uzak bir konseptte izin verildiğini anlatmıştım, dilerseniz izleyebilirsiniz.
Hepsini birlikte düşündüğünüzde Diyarbakır Cezaevi’nde Kürtler’e yapılan sistematik Kemalist işkencelerden Güneydoğu’daki köy boşaltma ve yakmalara, Ergenekon’dan, Genelkurmay’ın Heronları’na, CHP’li yöneticilerden gelen bazı sözlere BDP’nin kırptığı gözlere kadar pek çok şeyi daha iyi idrak edebilirsiniz…
Analiz Merkezi Yayın Yönetmeni, Yazar Fatih Tezcan
Mustafa Kemal Müslüman miydi?
Daha fazla bilgi için şu (aşağıdaki) linklere bakabilirsiniz;
M.Kemal Paşa’nın müslüman olmadığı bilimsel olarak ispatlanmıştır.
http://yakintarihimiz.org/m-kemal-pasanin-musluman-olmadigi-bilimsel-olarak-ispatlanmistir.html
Kazım Karabekir’in aktardığı gibi, M.kemal dini kullandı.
http://yakintarihimiz.org/kazim-karabekirin-aktardigi-gibi-m-kemal-dini-kullandi.html
Tarihçi Mehmet Ö. Alkan: Atatürk dini kullandı
http://yakintarihimiz.org/tarihci-mehmet-o-alkan-ataturk-dini-kullandi.html
GAZETECİ YAZAR TAHA AKYOL MUSTAFA KEMAL DİNİ (MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA ÖVDÜ BAŞIMIZA İDARECİ OLUNCA İSLAM’A SÖVDÜ) KULLANDI;
Yavuz Bülent Bâkiler;Kemâlizmin millet anlayışında (islam) dininin yeri yoktur; MUSTAFA KEMAL DİNİ KULLANDI;
Özgür-Der’Mustafa Karayel; MUSTFA KEMAL DİNİ KULLANDI. MUSTAFA KEMAL’İN PRAGMATİST, TAKİYYECİ ve TASFİYECİ KİŞİLİĞİ.
Prof. Dr. Fikret Başkaya,Mustafa Kamal Milli Mücadele boyunca, (gücü -iktidarı ele geçirene kadar) gerek halkı, pek çok şeyh ,tarikat lideri, din adamını kullanmıştır ;
SALİH TUNA MUSTFA KEMAL DİNİ KULLANDI;
http://yakintarihimiz.org/salih-tuna-mustfa-kemal-dini-kullandi.html
MUSTAFA KEMAL MASONLARIN YÖRÜNGESİNE NASIL GİRDİ!
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-masonlarin-yorungesine-nasil-girdi.html
DAVID BEN GURION İSRAİL’IN KURUCUSU İSRAİL’IN ATATÜRK’Ü İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİNDE ÖGRENİM GÖRMÜŞTÜR DAVID BEN GURION MUSTAFA KEMAL AYNI AMACA KOŞUYOR ?
http://yakintarihimiz.org/david-ben-gurion-mustafa-kemal-ayni-amaca-kosuyor.html
Mustafa Kamal mason localarını kapattı “yalanı”
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kamal-mason-localarini-kapatti-yalani.html
-MUSTAFA KEMAL’IN MASONLUK BELGESI;Ataturk Anadolu’dan sorumlu (yahudi) mason (merkezli)bir askerdi
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemalin-masonluk-belgesi.html
M.Kemal´e neden minnettardir ki Israil Halki
yakintarihimiz.org/m-kemale-neden-minnettardir-ki-israil-halki.html
Yahudi-Masonluk Nedir
http://yakintarihimiz.org/yahudi-masonluk-nedir.html
Mustafa kemal Babadan olma, anadan doğma.Yahudidir? (BELGELER)
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-babadan-olma-anadan-dogma-yahudidir.html
Metin Köse ; Mustafa kemal dini kullandı.
http://yakintarihimiz.org/metin-kose-mustafa-kemal-dini-kullandi.html
Aziz nesin M.kemal dini kullandı .
http://yakintarihimiz.org/aziz-nesin-m-kemal-dini-kullandi.html
Can Dündar, M.kemal’in müslüman olduğunu” anlatan nutuklar türedi.
http://yakintarihimiz.org/m-kemalin-musluman-oldugunu-anlatan-nutuklar-turedi.html
Can Dündar, Atatürk’ün İslam Dinini reddettiği el yazıları’nda ispatlanmıştır. Kendi yazmış olduğu Medeni Bilgiler adlı kitabı’nda din hakkındaki düşüncelerini apaçık beyan ediyor.
M.Kemal Paşa’nın müslüman olmadığı bilimsel olarak ispatlanmıştır.
http://yakintarihimiz.org/m-kemal-pasanin-musluman-olmadigi-bilimsel-olarak-ispatlanmistir.html
Mustafa Kamâl Paşa ”Müslüman Mı ” Sorusuna Mantıklı Analizler;
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kamal-pasa-musluman-mi-sorusuna-mantikli-analizler.html
Mustafa Kemal’in ; İslam’ı rededen Söylemleri (KAYNAKLI)BU SÖZLER TARTIŞMAYA MAHAL BIRAKMAYACAK KADAR NET KÜFÜR SÖZLERİDİR. Ve maalesef bu sözler M.kemal’e aittir.
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemalin-islami-rededen-soylemleri-kaynakli.html
1931- Tarih kitabı Mustafa Kemal İmzalı Yapımı;Tarih 1931 YILI GENÇLERE OKUTULAN TARİH KİTABINDA ;http://yakintarihimiz.org/1931-tarih-kitabi-mustafa-kemal-imzali-yapimi.html
Kemalistlerin Mustafa Kemal’in müslüman olduğunu kanıtlamaları için ellerinde 3-4 şey vardır. Fakat ellerindeki bu kanıtlar “nedense” hep 1925 yılından öncedir. Mustafa Kemal, 1925 yılına kadar iktidarı tam olarak eline alamamıştır.
“Hak Dini Kur’an Dili” adlı tefsir, Bu tefsir Birinci TBMM’nin güzide vekillerinin talebiyle kaleme alınmıştır. M. Kemal Paşa’nın bu tefsiri yazdırttığı düşüncesinin hiçbir temeli, dayanağı yoktur.
Mustafa Kemal Kuran’ı Tercüme Ettirdi, Müslüman Olmasaydı Tercüme Ettirmezdi Diyenlere Kesin Net Cevap:
Hani şu Atatürk’ün “yeni kurulan Suudi devletinin kralına” çektiği söylenen telgraf var ya… Olay 1926 yılında geçiyor…
Atatürk’ün Tokyo’da yaptırdığı Camii YALANI
http://yakintarihimiz.org/ataturkun-tokyoda-yaptirdigi-camii-yalani.html
Bir Ateistin Makalesi – Atatürk Dinsiz Miydi? ;
http://yakintarihimiz.org/ataturk-dinsiz-miydi.html
Necip Fazıl Kısakürek: Mustafa Kamal Allah ve Resulünün Düşmanıydı.
http://yakintarihimiz.org/necip-fazil-kisakurek-mustafa-kamal-allah-ve-resulunun-dusmaniydi.html
M.Kemal, “Türk halkının uzun zamandan beri ezberden okuduğu bazı Arapça kuran kerim meallerinin manasını (günümüz türkçesi mealleri-latin alfabesi )okuduğu zaman (haşa) tiksineceğini” söylüyor.http://yakintarihimiz.org/m-kemal-turk-halkinin-uzun-zamandan-beri-ezberden-okudugu-bazi-arapca-kuran-kerim-meallerinin-manasini-gunumuz-turkcesi-mealleri-latin-alfabesi-okudugu-zaman-hasa-tiksinecegini-soyluyor.html
M.Kemal Kuran’a ”Safsata” Diyor (Kendi El Yazısıyla)
http://yakintarihimiz.org/m-kemal-kurana-safsata-diyor-kendi-el-yazisiyla.html
Yazar Fatih Tezcan Diyor ki ; M. kemal ve (terörist başı) Abdullah Öcalan’ın İslâm’a Bakışları aynı;
Turkey, Emil Lengyel, Mustafa Kemal İslam’ı yıkan İnsan; M.kemal diyor ki; Ahlaksız bir Arap’ın dini görüşlerinden oluşan İslam artık ölmüştür.
http://yakintarihimiz.org/turkey-emil-lengyel-mustafa-kemal-islami-yikan-insan.html
.
M.Kemal Kuran’a ”Safsata” Diyor (Kendi El Yazısıyla)
M.Kemal Kuran’a ”Safsata” Diyor (Kendi El Yazısıyla)
M.Kemal Kuran’a ”Safsata” Diyor (Kendi El Yazısıyla)
Mustafa Kemal sansürlenen Mektubu Atilla Oral, Atatürk’ün Sansürlenen Mektubu
M.Kemal, ”İKRA BİSMİ RABBİKE” (Türkçe meali:”Rabbinin adıyla oku”.) ayetine safsata diyor.
youtube üzerinden izlemek için : http://www.youtube.com/watch?v=JsMFnbIPFZo&feature=youtu.be
Kitabın Online Ortamda İndirip İncelemek İçin:
http://yayin5.canliyayin.org:98/vesikalar/mkemalinelyazisiylaayethakkindakifikri.pdf
Ayrıca bakınız: http://www.haberturk.com/kultur-sanat/haber/641005-80-yil-once-sansurlenen-mektup-bulundu
Mustafa Kemal’in ”gökten indiği sanılan kitaplar” sözünü aklamak için, çocukları bile güldürecek abuk-subuk yalanlar uyduran kemalistler, Bu el yazısı için ne uyduracaklar merak ediyorum ))
.
Mustafa kemal diyorki; Ahlaksız bir Arap’ın dini görüşlerinden oluşan İslam artık ölmüştür.
Mustafa kemal diyorki; Ahlaksız bir Arap’ın dini görüşlerinden oluşan İslam artık ölmüştür. Belki çöldeki göçebe kabilelerine uygun olmuş olabilir, ama gelişmekte olan modern bir ülke için değil..
Grey Wolf, Mustafa Kemal, An Intimate Study of a Dictator, H.C. Armstrong, sayfa 241, 1934
.
GAZETECİ YAZAR TAHA AKYOL MUSTAFA KEMAL DİNİ (MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA ÖVDÜ BAŞIMIZA İDARECİ OLUNCA İSLAM’A SÖVDÜ) KULLANDI;
“Atatürk dini, Milli Mücadele yıllarında siyaseten kullandı. “Kanun-i Esasi’miz Kur’an’dır. Allah’ın emirlerine uymadığımız için geri kaldık” dedi.”
“Meclis’i öyle bir İslâmi gösterişle açtı ki, Atatürk’e göre çok muhafazakâr olan Karabekir “bu kadarı fazla” dedi. Bunu, ahaliyi kazanmak için yaptı.”
“Milli Mücadele’den sonra ise laiklik yolunda ilerledi. “Biz gökten indiği zannedilen kitaplara göre değil, hayatın gerçeğine göre politika yapıyoruz” dedi.”
Yazar Neşe Düzel’in Taha Akyol ile yaptığı bir söyleşi:
Atatürk hilafete de son verdi. Hilafetin kaldırılması nasıl tepkilere yol açtı?
Hilafetin 1924’te kaldırılmasına en önemli tepki Şeyh Sait İsyanı’dır. Sünnilikte devlete, sultana isyan etme geleneği yoktur. Bu yüzden Mustafa Kemal gibi ülkeyi kurtaran bir başkomutana, laik otoriteye Anadolu’da isyan olmadı. Ama hilafet kalkınca Şeyh Sait İsyanı oldu.
Atatürk’ün dinle ilişkisi nasıldı?
Başta beri emsallerine göre din anlayışı daha mesafelidir ama dinin toplumsal ve siyasi açıdan öneminin de farkındadır. Atatürk dini siyaseten kullanmayı çok iyi başardı. Atatürk’ün şeriatı öven sözleri vardır. Mesela “Bizim kanun-i esasimiz (anayasamız) Kur’an-ı Kerim’dir” dedi. “Allahın emirlerine uymadığımız için geri kaldık” da dedi. Ayrıca, “Hz. Muhammed’in yüce şeriatı” diye yaptığı konuşmalar var. “Cenab-ı Hak insanları yaratırken” diye bir konuşması var. Bu konuşmalar hep Milli Mücadele sırasında oldu. MİLLİ MÜCADELE SONRASI İNKAR ETTİ Atatürk, “antiemperyalizm” sözlerini de hep Milli Mücadele sırasında söyledi.
Milli Mücadele’den sonra nasıl değişti?
Milli Mücadele’den sonra ise laiklik yolunda ilerledi. Zaten “anayasamız Kur’an’dır” diyerek laiklik olur mu? Olmaz. O zaman da, “Biz gökten indiği zannedilen kitaplara göre değil, hayatın gerçeklerine göre politika yapıyoruz” dedi. 1937’de Meclis’i açış konuşmasında, “tabiat insanı yarattı” dedi. Ama şu var! Atatürk’ün orada öyle, burada böyle söyleyen biri gibi görünmesi beni rahatsız eder. Çünkü onu böyle ele almak, bizi bilimsel tarih analizinden uzaklaştırır. Biz, dönemlerin nasıl değiştiğini ve bu değişimleri Mustafa Kemal’in nasıl etkilediğini ve kendisinin de yaşanan değişimlerden nasıl etkilendiğini incelemeliyiz. Mesela Atatürk Libya’da savaşırken imparatorluk için savaşıyordu. O dönemde Padişah Vahdettin’e “ayağınızın tozuna yüz sürmeye hasretim” gibi Anadolu’dan gönderdiği telgraflar vardır.
Padişaha mı yazıyor?
Tarihçi Sina Akşin, “Bunu yazan M. Kemal olmasa, neredeyse ‘bende’ üslubuyla yazılmış diyeceğim” diyor. Ama M. Kemal o dönemde de saltanata karşıdır. Benim, onun ‘kurmay’ tarafı dediğim de budur zaten. O günün şartlarının taktiğini uyguluyor o. Mesela arkasından da Lozan’da İngilizlere karşı İslâm’ı kullanıyor. Ayrıca İngilizleri yumuşatmak için “Avrupalı Türkiye” tanımına da başvuruyor. “Avrupa’nın hududu Türkiye’nin doğusunda biter” diye konuşmalar yapıyor. Avrupa’da faşizm güçlenmeye başlayınca da İngilizlerle müthiş bir ittifak çalışması yapıyor. sol Kemalistler, Atatürk’ün 1930’larda İngiltere ile ittifak yapmak için nasıl canla başla uğraştığından hiç bahsetmiyorlar, İsmet Paşa’yı suçluyorlar.
Niye?
Bu, ideolojik davranmaktır. Sol Kemalistler, “Atatürk hiçbir emperyalist devletle ittifak yapmadı. Saat dokuzu beş geçe emperyalizm Türkiye’ye girdi. Çünkü, İnönü geldi” diyorlar. Oysa Atatürk İngiltere’yle ittifak yapıyordu, ömrü yetmedi. 1939’da İnönü ittifakı imzaladı. Zaten biz hep 1920’lerden bahsediyoruz. 1930’lardan hiç bahsetmiyoruz. Bu tarihçilik değildir.
Ama şundan da pek söz etmeyiz. 23 Nisan 1920’de Meclis’i dualarla açtığı anlatılır. Atatürk niye yaptı bunu?
Meclis’i öyle bir İslâmi gösterişle açtı ki. Atatürk’e göre çok muhafazakâr olan Karabekir bile “bu kadarı fazla” dedi. Mesela Meclis’in 22 nisan perşembe günkü açılışını 23 nisan cumaya aldı. On beş gün önceden telgraflarla Anadolu’ya genelgeler gönderdi. “Meclis’i cuma günü açacağız, bunun için şu kadar dua okunacak. Şu kadar nafile namazı kılınacak ve bunlar camilerde cemaate ve meydanlarda halka ilan edilecek” dedi.
Meclis’i niye İslâmi gösterilerle açıyor?
Bu politik bir davranış. İstanbul’da halife var ve Milli Mücadele’nin aleyhine fetva yayınlamış. Mustafa Kemal’in o dönemde bütün ahalinden destek toplayabilmesi için, kendisinin o fetvada anlatıldığı gibi “şeriata ve halifeye karşı çıkan biri” olmadığını, aksine şeriatı ve halifeyi kurtarmaya çalışan biri olduğunu ispat etmesi lazım. Çünkü İstanbul’da yayınlanan fetvalardan ötürü Anadolu’da bazı iç isyanlar çıkıyor. Mustafa Kemal de, “hayır, ben İstanbul’un söylediği gibi laislâmi bir hareket değilim. Aksine ben daha İslâmi bir hareketim” mesajını vermek istiyor. Aradan iki yıl geçiyor ve Sakarya zaferi kazanılıyor. Meclis’te bir müezzin Mustafa Kemal’in gelişi şerefine ezan okumak istiyor. Onu haşlıyor. “Ezanın yeri burası değil, camidir. Oraya git” diyor. Gücü eline geçirince laikliğe doğru yürümeye başlıyor. Çünkü onun kafasındaki esas model Batılılaşmak!
Atatürk’ün din adamlarıyla ilişkisi nasıldı?
“Din adamlarını, hocaları sevmem” diyor ama özellikle Milli Mücadele sırasında İstanbul fetvasına karşı, o da 90 küsur imzayla din adamlarının fetvasını aldı. Böylece Milli Mücadele’yi İslâmi bakımdan meşrulaştırarak halkın desteğini almayı başardı. Din adamlarıyla ittifak zaferden sonra bozulmaya başladı. Zaten Atatürk için laiklik, demokrasiden önce gelir. Milli Mücadele sırasında İstanbul’dan yardım almak ve halkı etrafında toplamak için Abdülhamit’ten daha İslâmi bir politika uyguladı ama. O her zaman Batılı hayat tarzını benimsedi.
Peki, demokrasiyi gözardı etmek Batılı hayat tarzıyla çelişmedi mi?
Hayır. Çünkü Batılı hayat tarzının içinde mutlaka demokrasi vardır düşüncesi bizim bugünkü düşüncemizdir. O zamanki Batılı hayat tarzı “gardırop devrimi” denen türde bir Batılılaşmaydı. Şapka devrimi, balolar vb. Batılılaşalım derken, alt yapı devrimleri ve ekonomi fazla öncelikli değil. “Fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirelim ama o nesiller Atatürk’ün sözlerine iman etsinler” inancı var. Unutmayın ki o dönemin Batısı aynı zamanda faşizmin yükseldiği bir Batı’ydı. Dünyada Büyük Buhran’dan sonra liberalizm gözden düşmüştü. CHP’nin altı oku müzakere edilirken, Atatürk, Şükrü Kaya’ya “Şükrü Beyefendi siz iktisadi doktrinler uzmanısınız. Liberalizm ne demek” diye soruyor. Şükrü Kaya, “Liberalizm sömürge ekonomisidir” diye cevap veriyor. Atatürk, “O zaman biz liberal olmayacağız” diyor.
Atatürk liberalizmi Şükrü Kaya’dan mı öğreniyor?
Liberalizmin ayrıntılarını bilmediği kanaatindeyim. Atatürk’ün okuduğu kitaplar daha çok dil ve tarih meseleleriyle ve ulus oluşturmakla ilgilidir. O’nun aydınlanma kaynağı Fransız jakobenizmidir, Voltaire’dir, Rousseau’dur. İngiliz liberalizmini okuyan ise İsmet Paşa’dır. Size Gagavuz Türklerinin olayını anlatayım. Hamdullah Suphi, “Türkçe konuşan Hıristiyan Gagavuz Türklerini Türkiye’ye alalım” diye rica ediyor. Atatürk kabul etmiyor. Ama Türkçe bilmeyen Boşnakları alıyor. Çünkü, din farkı sosyal entegrasyona engel olabilir diye düşünüyor. Bakın. Laik cumhuriyet, vatandaşını dine göre tanımlamıştır. Azınlık ne demektir? Gayrımüslim demektir. Kürt yok ne demektir? Türk ve Kürt, ikimiz de Müslümanız demektir.
Vatandaşlık tanımını dine göre yapmak laiklik tanımıyla bağdaşır mı?
Bu, dinin referans olarak alınması değildir. Bu, Müslüman ahalinin ulus-devlet için daha sağlam bir zemin oluşturduğunu düşünmekten kaynaklanan siyasi bir tavırdır. Müslüman ahaliye dayanan bir ulus-devletin daha sağlam olacağını düşündü Atatürk. Gayrımüslim Türkleri yani Gagavuzları almadı, ama Türkçe bilmeyen Boşnakları aldı. Anadolu o sırada boştu.
Atatürk, dinin ve din adamlarının laiklik için bir tehlike olacağını mı düşünüyordu?
Evet. Hem Atatürk’ün hem de onu takip eden Kemalistlerin “Laiklik elden gidiyor” endişeleri vardır. Kemalist yazar Yakup Kadri, Panorama romanını “Türkiye demokrasiye geçiyor, yobazlar iktidara geliyorlar ve ilericileri kıtır kıtır kesiyorlar” diye bitiyor. Bu bir psikolojiyi gösteriyor.
Bu psikolojiyi kim yarattı?
Resmî ideoloji yarattı. Kemalist yönetim halk yerine devlet güçlerine dayandı. Böyle olunca da halka şüpheyle bakıldı. Şevket Süreyya, “Kemalist bürokrasi, 1920’lerin ortasından itibaren halktan kopuk bir bürokratik hizip haline geldi” der.
Atatürk döneminde mi bu hale geldi?
Atatürk döneminde tabii. Muhalefet olmadığı için yönetimde sorumsuzluk ve yolsuzluk almış başını gitmiş. 1926’da Ahmet Ağaoğlu Atatürk’e bir rapor veriyor. “Paşam, partiniz yolsuzluğa battı” diyor. Atatürk halktan ne kadar kopulduğunu görüyor ve muhalif bir fırka kurmaya karar veriyor. “Bunlar yanlış giden işleri söylesinler ve iktidar kendini düzeltsin” diyor. Ama bu muhalefet partisi halkta öyle bir ilgi patlaması yapıyor ki, “rejim elden gidecek” kaygısıyla hemen partiyi kapattırıyor.
Demokrat Parti örneği aslında Atatürk döneminde Serbest Fırka’yla mı yaşanıyor?
Bu, tarihsel olarak da, kadro olarak da böyledir. Serbest Fırka’nın İzmir il başkanı Adnan Menderes’tir.
Atatürk döneminde komünistler de baskıyla karşılaştı. Atatürk komünizm hakkında ne düşünüyordu?
Komünizme karşıydı. Atatürk partisinin ideolojisini Kemalizm olarak benimsedi. Atatürk Kemalizm sözünü benimsedi ve kullandı. CHP’nin 1932 programında “partimizin fikriyatı Kamalizmdir” diye yazılıdır. Ses uyumu açısından o dönemde Kamalizm deniyor. Atatürk Kemalistti ve Kemalizm sözü onun döneminde geliştirildi.
Daha sonra komünistleri yakalatacak olan Atatürk, Sovyetler Birliği ile Kurtuluş Savaşı sırasında çok dostane bir ilişki sürdürdü. O dostluğu sürdürürken de mi komünizme karşıydı?
Kesinlikle karşıydı. Atatürk Sovyetlerle dostluk ilişkilerine her zaman önem verdi ama bu dostluğu Kurtuluş Savaşı sırasında bir ideolojik ittifak gibi pazarladı ve Sovyetlerden yardım aldı. Hatta Moskova’dan para ve silah yardımı almak için 1921‘de komünist Bolşevik eğilimli halk zümresinin programını kendi halkçılık beyannamesi olarak yayınladı. Moskova’dan yardım alınmasaydı, Milli Mücadele belki başarılamazdı. Sakarya Savaşı bittikten sonra Moskova’nın yardımına ve Meclis’teki solculara ihtiyacı kalmadı ve solcular tutuklanmaya başladı. Mustafa Kemal pragmatiktir. Atatürk’ün bir politikacı olduğunu dikkate almak lazım.
Politikacılığı dikkate alındığında ne değişiyor, ortaya ne çıkıyor?
Mesela Atatürk’ün gazeteciler tarafından çok kullanılan bir sözü daha vardır. “Basın hürriyetinden ortaya çıkacak olan sakıncaların çaresi yine basın hürriyetidir” diye. Oysa Takrir-i Sükûn döneminde basının nasıl yasaklandığını gazeteci Ahmet Emin Yalman anlatır. Atatürk’ün politik şartlara göre söylediği sözler vardır. Bir de içinde bulunduğu şartlara göre yaptığı uygulamalar vardır. Mesela Atatürk ömrü boyunca milliyetçi oldu. Ama şartlara ve dönemlere göre, milliyetçiliğinin içeriği değişti. Bu içerik, zaman içinde Osmanlı milliyetçiliği, daha sonra İslâmi bir milliyetçilik, arkasından daha Anadolucu bir milliyetçilik, onun arkasından da daha Türkçü bir milliyetçilik oldu.
Atatürk döneminde Kürtlerle, dindarlarla, solcularla, demokratlarla liberallerle devletin sorunlar yaşadığı görülüyor. Peki, Atatürk’ün destekçileri kimlerdi? Destekçileri ordu, bürokrasi ve o zamanın okumuşlarının ve hatta liberallerinin çok büyük bir bölümüydü. Bir de Cumhuriyet Halk Fırkası’nın tabanındaki esnaf, tüccar ve esnaftı.
Atatürk’ün 1915’teki Ermeni tehciriyle ilgili görüşleri nelerdi?
Atatürk 1915’teki Ermeni tehcirini savunmadı ama açıkça suçlamadı da. 24 Nisan 1920’de Meclis’te yaptığı konuşmada tehcir için eleştiri anlamında, “fezahat” yani “çok çirkin hadise” dedi. Ama 1921’de İstanbul Hükümeti, “Ermeni hadiselerini suçlayan bir bildiri yayınla” dediğinde, Mustafa Kemal İttihatçıları suçlamayı reddetti. Zira hem ileride başına geçeceği devlet suçlanmış olacaktı. Hem de Milli Mücadele’nin alt yapısını İttihatçılar oluşturuyordu.
Sizce Atatürk’ün yönetimde yaptığı en büyük hata neydi?
En büyük hatası Şeyh Sait İsyanı üzerine çıkarılan bir tür sıkıyönetim kanunu olan Takrir-i Sükûn’dur. Bu kanun sadece isyanın güç kullanılarak bastırılmasını sağlamadı. Muhalefeti ve basını da susturdu. Hükümete yargı yetkilerini tanıyan bu kanun çok sert uygulandı.
Nasıl uygulandı?
Sonunda tek partili cumhuriyet, eleştirisiz bir cumhuriyet oldu. Çünkü Takrir-i Sükûn dönemi, sorunların ekonomik ve sosyal olarak diyalogla çözülmesini dışlayıp, tek çözüm yöntemi olarak kuvvet kullanma alışkanlığını bu ülkede güçlendirdi. Sonuçta Takrir-i Sükûn Kanunu ve onun İstiklal Mahkemeleri bir gün son buldu ama bu dönemin yarattığı kuvvet kullanarak çözme alışkanlığı bu ülkede hep devam etti. Kazım Karabekir o sırada Meclis’te muhalif milletvekiliydi. Takrir-i Sükûn müzakereleri sırasındaki konuşmasında, “Eğer siz İstiklal Mahkemeleri’ni bir reform vasıtası sanıyorsanız, çok büyük bir hata içindesiniz” dedi.
Takrir-i Sükûn ve İstiklal Mahkemeleri uygulaması bu ülkenin yaşadığı darbelerin, sıkıyönetimlerin, baskıların anası mıdır aslında?
Elbette.
İstiklal Mahkemeleri çok mu adam idam etti?
Asker kaçakları hariç bin civarında idam oldu. İstiklal Mahkemeleri’ni en iyi tanımlayan Kemalist yazar Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’dur. Katibi olarak o, İstiklal Mahkemeleri için “tedhiş mahkemeleri” diyor. Yani “şiddet mahkemeleri, devlet terörü mahkemeleri” diyor.
Neden bugün Atatürk’ü bir lider, bir insan gibi göremiyoruz? Neden Atatürk’ü hiçbir şekilde hata yapmayan biri gibi kabul ediyoruz?
Atatürk doğal bir lider olarak algılanırsa, ya laiklik elden gider, ya ülke bölünür gibi korkular var. Aksine Atatürk doğal bir lider olarak algılanırsa ülke daha normalleşir. O yüzden Atatürk’ü tabu haline getirmek de yanlış, onun gibi milli bir lidere düşmanlık etmek de yanış. Atatürk’ün farklı dönemlerinde farklı politikalar uyguladığını bir görebilsek. Bu, bize, farklı politikalar uygulamanın Atatürk esprisine aykırı düşmediğini anlatacak ama. Onu tabu haline getirince, “ezelde de böyle, ebediyette de böyle, onu taklit etmekten başka bir yol yok” noktasına geliniyor. O da nedir? Sıkıyönetimdir, yasak-lamadır. Bakın. Eğer Cumhuriyeti Atatürk’ün sözleriyle tanımlarsanız ve cumhuriyetin Atatürk döneminde var olan cumhuriyet olduğuna inanırsanız, cumhuriyetin zamanla liberalleşmesini “yozlaşma, bozulma” gibi görürsünüz. Ama bazıları, tarihin bir evrim, bir değişim çizgisi olduğunu göremiyor. Oysa 1920’lerdeki Atatürk’ün cumhuriyetiyle 1930’lardaki Atatürk’ün cumhuriyeti bile birbirinden farklıdır. 1920’lerde devletçilik yoktu. 1930’larda devletçilik oldu.
Neden özellikle darbeciler ve darbe yanlıları Atatürk’ün adını kullanıyor?
Siyaset bilimci Metin Heper, “Atatürkçülük, Türkiye’de bir meşruiyet karizmasıdır” diyor. Çünkü Atatürk’e refere edilen her şey meşrulaşıyor. Darbecilerin meşruiyete ihtiyacı var. Atatürk deyince meşrulaşıyorlar.
Neden en Atatürkçü kurum olarak ordu gösteriliyor?
Birçok sebebi var. Bir, Mustafa Kemal, başkumandan olarak her askerin kendisini silah arkadaşı gibi göreceği bir tarihî figürdür. İki, bütün ordular eğitimlerinde devletlerinin zaferlerini incelerler. Bu, Mustafa Kemal’siz yapılamaz. Üç, Atatürk’ün döneminde ordunun Atatürk’e sadık olmasına bilhassa çok önem verildi. Atatürk’ün üniformalı resimleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yayımladığı beyannameler, Atatürk’ün subayların maaşlarıyla özel olarak ilgilenmesi, orduyla Atatürk arasında hem ideoloji hem meslektaşlık anlamında çok kuvvetli bir bağ meydana getirdi.
Atatürkçülük tam olarak ne demek?
Atatürkçülüğün temelinde, Kemalizm’in bütün tariflerinde şu üç unsur mutlaka vardır. Bunlar, pozitivizm, milliyetçilik ve otoriterliktir. Bilim dediğiniz zaman, Atatürkçülük pozitivisttir. Yurtseverlik dediğiniz zaman, Atatürkçülük milliyetçidir. Bu, geleneklere, dinî duygulara önem veren bir milliyetçilik yerine laik bir milliyetçiliktir. Küreselleşmeye, liboşlara yer vermemek dediğiniz zaman da, Atatürkçülük otoriter bir rejimdir.
(Neşe Düzel, Taraf, )
.
M.Kemal, “Türk halkının uzun zamandan beri ezberden okuduğu bazı Arapça kuran kerim meallerinin manasını (günümüz türkçesi mealleri-latin alfabesi )okuduğu zaman (haşa) tiksineceğini” söylüyor.
M.Kemal, “Türk halkının uzun zamandan beri ezberden okuduğu bazı Arapça kuran kerim meallerinin manasını (günümüz türkçesi mealleri-latin alfabesi )okuduğu zaman (haşa) tiksineceğini” söylüyor.
M.Kemal, “Türk halkının uzun zamandan beri ezberden okuduğu bazı Arapça kuran kerim meallerinin manasını (günümüz türkçesi mealleri-latin alfabesi )okuduğu zaman (haşa) tiksineceğini” söylüyor.
“Toplumsal Tarih “Radikal” ve “Milliyet” Gazetesi’nde de yayınlandı… Ben Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan haberin resmini çektim ve buraya yükledim.
M.Kemal’İn din hakkındaki görüşlerine ışık tutacak yeni bir belge ortaya çıktı. 1932-1933 yıllarında Ankara’da görev yapan ABD Büyükelçisi Charles H. Sherrill’in hazırladığı ve M.Kemal’İn kendi ağzından dinle ilgili görüşlerini içeren rapor ilk kez Toplumsal Tarih dergisinde araştırmacı yazar Rıfat N. Bali’nin hazırladığı yazıda yayımlandı. Büyükelçi, Ankara’da görev süresi boyunca M.Kemal ile yaptığı görüşmelere ve gözlemlere dayanarak “A Year’s Embassy to Mustafa Kemal” adlı bir kitap hazırlamıştı. Eser ilki, **1934 yılında M.Kemal yaşarken**, üçkez Türkçeye çevrildi. Kitabın en ilginç bölümü M.Kemal’İn dine bakışını içeren kısımdı. Bu bölümde yazar, M.Kemal’le yaptığı uzun bir mülakata yer vermiş ancak M.Kemal’İn sözlerinin bir kısmını kitaba almamış bunu da “Din konusundaki şahsi görüşleri hususunda söylediklerinin tamamını burada vermek hiç doğru olmaz” satırlarıyla dile getirmişti. Ancak Sherill, kitaba sadece bir bölümünü aldığı görüşmeyi özetleyerek bir rapora döktü ve ABD Dışişleri Bakanlığı’na gönderdi. ABD Dışişleri Arşivi’ndeki bu raporu, Rıfat N. Bali Türkçeye çevirip Toplumsal Tarih’e
yazdı. Aşağıda, raporun tam metni yer alıyor.
ABD BÜYÜKELÇİLİĞİ
Sayı:423
Ankara, 17 Mart 1933
Konu: Türkiye’de din
MÜNHASIRAN MAHREM
Saygıdeğer Hariciye Vekili
Washington
“Arapça neden yasaklandı?” Diyor, devamla:
“M.Kemal Türk halkının uzun zamandan beri ezberden okuduğu bazı Arapça duaların gerçek manasını anladığı zaman tiksineceğini söylüyor. Kuran’dan alınan Arapça bir bölüm okudu. Bu surede Hz.Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) amcası ile amca kızının yaptıkları bir şeyden ötürü cehenneme gidecekleri yazıyor. (Tebbet Suresi) ‘Düşünen bir Türkün böylesi bir duayı okumaktan elde edeceği dini ilhamı veya dine ilgi göstermesini tahayyül edebilir misin (düşünebilirsin)?’ dedi.
Bu fikrini geliştirdikçe ben de gitgide Kuran’ın Türkçe (LATİN ALFABESİ) okunmasını teşvik etmesinin sebebinin Kuran’ın Türkler arasında gözden düşmesi olduğu neticesine varıyorum. Daha sonra umumi ve şaşırtıcı bir beyanda bulunarak Türk halkının gerçekte hiçbir şekilde dindar olmadığını, aralarından camilere giden az sayıda kişinin alışkanlıktan veya yüksek sesle söylenen duaların cezbine kapılarak camiye gittiğini ileri sürdü.”
KAYNAK
ABD BÜYÜKELÇİLİĞİ, Sayı: 423, Ankara, 17 Mart 1933, Konu: Türkiye’de din, MÜNHASIRAN MAHREM, Saygıdeğer Hariciye Vekili, Washington. ABD Dışişleri Arşivi’ndeki bu raporu, Rıfat N. Bali Türkçe’ye çevirip “Toplumsal Tarih”e yazdı. Ayrıca Milliyet
Gazetesi’nde haber olarak yayınlandı, bakınız: Milliyet, 7 Eylül 2006.
DİPNOT; ( İslâm’ı iyice araştıran bir papaz, Tebbet sûresi sebebiyle müslüman olur. “Bu sûre’de muhteşem bir incelik ve mucize gördüm” der. Ne olduğunu soranlara şöyle açıklar papaz; “Tebbet sûresi yaşayan bir insan hakkında nazîl oldu. Yani Ebû Lehep hakkında nazîl oldu. Ebû Lehep bu sûre indikten sonra tam 8 sene daha yaşadı. Bu sûre onun ve karısının cehennemlik olduğunu bildiriyordu. Yani Ebû Lehep yalandan bile iman etse bu sûre geçersiz kalacaktı. Çünkü Ebû Lehep iman etmiş olacaktı. Ama Ebû Lehep bu sûre inmesine rağmen ve tam 8 sene yaşamasına rağmen inkârında direndi ve zulmüne devam etti, karısıyla birlikte. İncelik ve mucize burada. Yani iman ederek bu sûreyi geçersiz kılabilirdi. Ama Allah onun iman etmeyeceğini biliyordu. İşte bu sûrede muhteşem bir mucize vardır. Bu da demektir ki Allah(c.c.) geçmiş ve gelecek ile ilgili herşeyi eksiksiz bilmektedir. Ben bu yüzden Müslüman oluyorum…” TİMURTAŞ UÇAR DİYANET İŞLERİ DİN GÖREVLİSİ)
GENERAL KAZI KARABEKİR ANLATIYOR;
(Mustafa kemal Kur’an-ı Kerim‘i bazı İslâmlık aleyhtarı züppelere tercüme ettirmek arzusundadır. Sonra da Kur’an‘ın Arapça okunmasını namazda dahi men ederek bu tercümeyi okutacak .O züppelerle de işi alaya boğarak aklınca Kur’ân‘ı da İslâmlığı da kaldıracaktır. Etrafında böyle bir muhit kendisini bu tehlikeli yola sürüklüyor.) (Uğur Mumcu, Kâzım Karabekir Anlatıyor, 5. b, İstanbul: Tekin Y., 1993, s. 92-94.)
SON SÖZ :
Neden Harf Devrimi Yapıldı?
Kur’ân-ı kerîmin başka dillere yapılan çevirmelerine Kur’ân denmez. Bunlara, Kur’ân-ı kerîmin meâli, ya’nî açıklaması denir. Bunlar, mütehassıs olan ve iyi niyyetli, hâlis müslimânlar tarafından hâzırlanmış ise, Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsını anlamak için okunabilir. Buna birşey denmez. Bunlar, Kur’ân diye okunamaz. Bunları, Kur’ân diye okumak, sevâp olmaz.(EHLİ SÜNNET ALİMLERİ)
Kur’ân-ı kerîmin, latin harfleri ile yazılmasına imkân olmuyor. Çünki bu harflerde, Kur’ân-ı kerîm harflerinin hepsinin karşılığı yokdur. Bunun için, mana (idrak-zerafet ve işlevi) bozuluyor., konu dil bilimci ve din alimlerince bilinmektedir.
Derme çatma tercümeleri okuyan gençler, Kur’ân-ı kerîmi, mitolojik hikâyeler, lüzûmsuz, fâydasız düşünceler, bayağı sözler sanır.sanıyor Kur’ândan, islâmdan soğuyup, kâfir /ateist olur, gençlerin önüne Kur’ân tercümelerini sürerek, türkçe (latin alfabesi ile) Kur’ân okuyunuz, yabancı dil olan (islam harfleri) arabca Kur’ânı okumayınız demek, müslimân yavrularının, şehît torunlarını dinsiz yetişmesini istiyen islâm düşmanlarının yeni bir taktiği, hîlesi olsa gerekdir.
KAYNAK;
H. Hilmi Işık Kimyadaki Buluşu ve Yazdığı Kitaplarla Tanınan ,kıdemli Albay, Eczacı, Matematik, ve Kimya,Ögretmeni ve Türkiyenin İlk Yüksek (profesyonel ) Kimya Mühendisi H. Hilmi Işık
.
Necip Fazıl Kısakürek: Mustafa Kamal Allah ve Resulünün Düşmanıydı.
Necip Fazıl Kısakürek: Mustafa Kamal Allah ve Resulünün Düşmanıydı.
Bilindiği Üzere TC nin ilk Cumhur Başkanı M: Kamal Atatürk
Necip F. Kısakürek’ten Atatürk’e: “ALLAHSIZ”
Üstadın Necip fazıl kısakürek’ın Dedektif X Bir mahlasıyla Büyük (orta) Doğu Dergisinde kaleme aldığı bir yazı:
1 – Güya münevver geçinen, fakat ayağını nereye bastığı ve yüzünü ne tarafa çevirdiği belli olmıyan, kokmaz, bulaşmaz bir zümre vardır ki, Birinci Cumhur Reisi (M. Kemal Atatürk) hakkında şöyle düşünür: «Onun İslâmiyete hiçbir zararı olmamıştır! Belki de, kaba taassubu yok etmek bakımından dine faydası dokunmuştur! Ne imana, ne ibadete, ne de herhangi bir dini esasa el sürmüş değildir!» Böyleleri, benzerleri ve benzerlerinin benzerleri arasında, Birinci Cumhur Reisini rahmetle ananlar, ona Mevlit okutturanlar bile vardır.
2 – Halbuki Birinci Cumhur Reisi, herhangi bir temenniye «İnşaallah…» duasını katan insan için «Bak, Allahtan bekliyor, Allaha inanıyor!» diye mukabele edecek ve Kâinatın Mefhari hakkında «Donsuz Bedevi!» hakaretini savuracak kadar Allah ve Resulünün düşmanıydı.
3 – Bize her şeyden evvel düşen borç, kıymet hükmümüzü izhara lüzum bile görmeden, ukdelerin ukdesi ve bütün tarihi görüş inkılâbının düğüm noktası olan Birinci Cumhur Reisi (M. Kemal Atatürk) mevzuunda, sadece ilmî ve (Akademik) hüccetlerle onun din, İslâmiyet ve Peygambere karşı vaziyetini tesbit etmek ve hiç olmazsa «Dine ne yaptı?» sözüne sarf imkânı bırakmamaktır. Renkler, siyahla beyaz halinde belli olsun da, mücadele ona göre dürüst ve namuskârane cereyan etsin; fakat, mevzuları bir türlü çerçeveliyememekte en feci idrak belâsı olan renkleri birbirine karıştırma zaafının önüne geçilmiş olsun…
4 – Bütün icraatı, baştan başa en keskin din ve şeriat düşmanlığını billûrlaştıran Birinci Cumhur Reisinin bu mevzuda izhar edilmiş (net) ve (ideolojik) sözleri ve görüşleri büyük bir yekûn teşkil etmediği ve bilinmediği için, icraatı sözden daha büyük bir fikir tecellisi diye alacak herhangi bir irfan zümresinin de eksikliği yüzünden, Birinci Cumhur Reisi hakkında «Canım, İslamiyete ne yaptı? Allaha ve Peygambere inanmadığı nereden malûm?» gibi bir demagocyaya muhatap bulunabilmektedir.
5 – Şimdi bizim yapacağımız, din ve imanı yok etmek için 15 yıllık icraatı dağ gibi yükselen ve bütün bir «lisan-ı hal» ile her şeyi söyliyen Birinci Cumhur Reisinin bu icraata esas teşkil edici kanaat ve sözlerini, üzerinde münakaşa edilmez şekilde vesikalara bağlamak ve onun bu cephesini artık inhiraf kabul etmez bir vuzuhla tesbit etmektir. Böylece, dine en küçük bir temayül ve sevgi içinde, Birinci Cumhur Reisini müdafaaya imkân kalmamalıdır. Müdafaacıları, cephelerini apaçık göstermeğe mahkûm şekilde, Birinci Cumhur Reisi dostluğiyle Allah ve Peygamber düşmanlığını bir arada temsile mecbur tutulmalıdır.
6 – Bu hususta tek, kafi ve riyazi hüccet, Birinci Cumhur Reisinin bizzat yazdığı, devlet işlerini bırakarak mevsimlerce meşgul olduğu ve 1931 yılında Maarif Vekâleti armasiyle devlete mal ve tabettirdiği (bastırdığı) meşhur tarihtir. Bu tarih onun bütün ruh (portre) sini ve dünya görüşünü hulâsa eder. İşte bu tarihin daha ilk sahifelerinde, Birinci Cumhur Reisinin zekâdan başka (idealist) hiçbir kıymete inanmadığı ve bütün ruh ve mavera âlemini insanlarca uydurulmuş birer masal saydığı hemen belli olur:
(M. Kemal’in yazdırdığı kitaptan): «Bundan, tabiatı anlamakta zekâmı en büyük cevher ve müessir olduğu anlaşılıyor ki, tabiatın fevkinde ve haricindeki bütün mefhumların, insan dimağı için kendi tarafından uydurma şeylerden başka bir şey olmadığı meydana çıkar.» (1931 yılının Lise Tarih kitabı, Cild 1, sayfa 2, satır 35 ilâ 39.)
7 – Birinci Cumhur Reisi (M. Kemal), sadece umumi mânada bir «Allahsız» değil, ruhunda en küçük (idealist) havaya pay bırakmıyan koyu ve sert bir (materyalist)’tir. Bu bakımdan, belki de (Karl Marks) ve (Lenin)’i aşacak bir istidatta, kaba maddeden başka bir hedef tanımaz:
«Her halde hayatın, herhangi bir tabiat harici âmilin müdahalesi olmaksızın, dünya üzerinde tabii, zaruri bir kimya ve fizik seyri neticesi olduğunu kabul etmek lazımdır.»
(1931 yılının Lise Tarih kitabı, Cilt 1. sahife 5, satır 10 ilâ 17.)
8 – Umumi mânadaki bu ruh seciyesinden sonra Birinci Cumhur Reisi, pek, ama pek hususî mânada tam bir İslâmiyet düşmanıdır:
«Mekkeliler Arapları kendi mabetlerine çekebilmek için Arap yarımadasının muhtelif yerlerinde mabut tanılan 360 putu Kabede yerleştirmişlerdi. Kabenin kutsiyetini Yahudi ananelerine de raptetmişlerdi. Bu uydurmalara göre İbrahim, karısı Hacer ile oğlu İsmail’i buraya getirmişti.
Bunların hepsi, bittabi, sonradan uydurulmuş masallardır.»
(1931 yılının Lise Tarih kitabı, Cilt 2, sahife 85, satır 19 ilâ 27.)
9 – Birinci Cumhur Reisinin bütün hayat, fikir ve hamlelerine hâkim olan en büyük nefret kutbu, bizzat Allahın Sevgilisidir. Bu tarih kitabında, en küçük bir hürmet edası gösterilmeksizin sadece hâs ve mukaddes ismiyle, polis zabıtlarındaki sanıklara ait üslûpla anılan Gaye-İnsan ve Ufuk-Peygamber (Salât ve Selâm O’na olsun) hattâ kasden methediliyormuş gibi durulduğu noktalarda bile sistemle düşürülmek istenmiştir. Mukaddes ismi nokta nokta göstererek metinleri takdim ediyoruz:
(M. Kemal’in yazdırdığı kitaptan):
«…….. 40 yaşına geldiği zaman, vatandaşlarını, kendisinin bulduğu ve doğru olduğuna inandığı yeni bir dine davet etmeğe başladı.»
(1931 yılının Lise Tarih kitabı, Cilt 2, sahife 89, satır 15 ilâ 18.)
10 – Birinci Cumhur Reisince (M. Kemal) her şey Allah Resulü tarafından (hâşâ) uydurulmuştur. Bu uydurmaların (namütenahi defa hâşâ) mecmuası da Kur’andır; yoksa o. sanıldığı gibi, Allahın kelâmı değildir:
(M. Kemal’in yazdırdığı kitaptan):
«……..’in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur’an denir.»
(1931 yılının Lise Tarih kitabı, Cilt 2. sahife 90. satır 25 ila 26.)
Bakınız, uydurma diye iddia ettiği mukaddes oluşların izahını nasıl yapıyor ve Peygambere nasıl bir hile isnat ediyor:
«O, Arapların ahlâk ve âdetlerinin pek fena ve pek iptidai ve ıslaha muhtaç olduğunu anlamış, bunların ıslahı için tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş ve yıllarca tefekkürden sonra kendisinde vahiy ve ilham fikri doğmuştur.»
(1931 yılının Lise Tarih kitabı, Cilt 2, sahife 40, satır 33 ilâ 36.)
Aynı hile isnadının devamı:
«…….. uzun bir devredeki tefekkürlerin mahsulü olan âyetleri, lüzum ve ihtiyaçlara göre takdir ediyordu.»
(1931 yılının Lise Tarih kitabı, Cilt 2, sahife 41, satır 26 ilâ 27.)
11 – O kadar İslâmiyet düşmanıdır ki, bu dinde samimî olanları bile yabancılar kabul eder ve onun kaynak teşkil etliği ırk ve kavmi, İslâmiyetle beraber düşürmek ister:
«Arap olmıyan, kavimler İslamiyeti hırsla benimsediler, halbuki asıl Araplardan olan sınıflar İslamiyeti, tahakküm etmek için bir siyaset vasıtası olarak kullandılar. Nihayet nüfuz ve iktidar Arap olmıyan Müslüman kavimlerin ellerine geçti. Araplar adeta çöllerine döndüler.»
(1931 yılının Lise Tarih kitabı, Cilt 2. sahife 93, satır 25 ila 29.)
12 – Ve nihayet mahut tarihte ki gayet sinsi (taktik), Âlemlerin Efendisini bir kumandan ve devlet reisi olarak medheder gibi görünüp O’nun aslî, ulvi ve münezzeh mâna ve hakikatine ağız dolusu sövmek, böylece güya yeni bir rütbe ve paye adına nihaî ve mefkûrevî rütbeyi, en haşin bir küfür asabiyetiyle ayaklar altında çiğnemektir:
«Aksi takdirde……..’i her şeyi bir melekten alan ve aynen muhitine tebliğ eden ümmi, cahil, hissiz, hareketsiz bir put derekesine indirmek hatasından kurtulmak mümkün olmaz.»
(1931 yılının Lise Tarih kitabı, Cilt 2, sahife 93, satır 32 ilâ 35.)
KAYNAK:
Necip Fazıl Kısakürek, Büyük (orta) Doğu Dergisi, 22 Aralık 1950, Sayı: 40, sayfa 3.
.
Tarihçi Mehmet Ö. Alkan: Atatürk dini kullandı
Tarihçi Mehmet Ö. Alkan: Atatürk dini kullandı ; Milli Mücadele’nin en baştan beri dinî bir savaş olduğudur. İlk baştan itibaren, “Biz Hilafet’i, Saltanat’ı ve Başkent’i kurtaracağız” denmiştir.
Taraf gazetesinden Neşe Düzel’in İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Tarih Ana Bilim Dalı Başkanı olan tarihçi Mehmet Ö. Alkan ile yaptığı röportajdan:
NEŞE DÜZEL: Birinci Meclis dualarla açılıyor. Atatürk neden Birinci Meclis’i camide dualar ederek açtı?
– MEHMET Ö. ALKAN: Cuma namazından sonra, dualarla açıldı Meclis. Zaten 1925’e dek Mustafa Kemal’in konuşmalarında hep İslam yer alır. Çünkü din, aynı zamanda iktidarı meşrulaştırmanın çok iyi bir aracıdır. Şu unutulmamalı, Mustafa Kemal çok iyi bir siyasetçi. Toplumun Osmanlı’dan beri dinî söyleme çok alışık olduğunu biliyor. Oysa o, Mustafa isminden de hoşlanmıyor.
NEŞE DÜZEL: Neden hoşlanmıyor?– MEHMET Ö. ALKAN: Peygamber’in ismi de Mustafa aynı zamanda. Muhammed (s.a.s) ismi ..
Mustafa Kemal’in en erken aktardığı, hepimizin bildiği bir anısı vardır. Öğretmeni, “Senin adın Mustafa, benim adım Mustafa, bundan sonra senin adın Mustafa Kemal olsun” der. Sizce bir öğretmenin verdiği isim kayıtlara nasıl geçer? O, bu ismi, M. Kemal olarak Harbiye’den itibaren kullanmaya başlıyor. Çünkü Mustafa ailesinin verdiği isim. Gazi Paşa ise ikinci kez evlendiği için anneye tepkili. Askerî okulda yatılı okuyor. Ve Milli Mücadele’ye kadar ismini M. Kemal diye kullanıyor. Ama Milli Mücadele’yle birlikte ismini “Mustafa” Kemal olarak kullanmaya başlıyor.
NEŞE DÜZEL: Niye?
– MEHMET Ö. ALKAN: Milli Mücadele’ye İslami bir destek ve meşrulaştırma arandığı çok açık. Milli Mücadele’nin en baştan beri dinî bir savaş olduğudur. İlk baştan itibaren, “Biz Hilafet’i, Saltanat’ı ve Başkent’i kurtaracağız” denmiştir.(…) (sonra laik devlete cevirdi)
Gazi Paşa’nın, Milli Mücadele döneminde Mustafa Kemal ismini kullanmasına tekrar dönersek…
Bunu yaparak, toplumun din hassasiyetini dikkate alıyor. Daha sonra nüfus kâğıdında ise “Mustafa ismini atıyor” artık Kamal Atatürk oluyor.
NEŞE DÜZEL: Peki, Atatürk ismini ona kim veriyor?
– MEHMET Ö. ALKAN: Atatürk ismini de kendisi seçiyor. “Ona, Atatürk ismini Meclis verdi” denir. Bu teknik olarak doğrudur ama Çankaya’daki sofraya soyadı Türk atası mı olsun yoksa Atatürk mü olsun önerisini kendisi getiriyor. “Atatürk olsun” diyorlar ve durumdan vazife çıkartılıp bu bir kanun haline getiriliyor.
KAYNAK: Taraf Gazetesi, 16 Kasım 2011.
Mustafa Kemal Kuran’ı Tercüme Ettirdi, Müslüman Olmasaydı Tercüme Ettirmezdi Diyenlere Kesin Net Cevap:
Mustafa Kemal Kuran’ı Tercüme Ettirdi, Müslüman Olmasaydı Tercüme Ettirmezdi Diyenlere Kesin Net Cevap:
.Atatürk Kuran’ı Tercüme Ettirdi, Müslüman Olmasaydı Tercüme Ettirmezdi Diyenlere Kesin Net Cevap: Yukarıda resimde gördüğünüz resim Jean Meslier’in ”Tanrısızlığın ilmihali’ adlı kitaba aittir,bu kitabı,Mustafa Kemal Atatürk‘ün emriyle, 1928 yılında, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları arasında Aklı Selim adıyla yayımlandı ve basımı İstanbul’ da, Devlet Matbaası’nda eski harflerle gerçekleştirildi. Genç Cumhuriyet’in Aydınlanma savaşlarından Dr. Abdullah Cevdet‘in bu çevirisi, 1929‘ da Latin harfleriyle yeniden yayımlandı. Bir kimse Kuran’ı Türkçe’ye çevirttiriyor diye Müslüman oluyorsa bu kitabı çevirttirdi diye de ateist olması gerekir. Halbuki bir insan hem Müslüman hem de ateist olamaz.Bir Müslüman küfrün yayılma endişesiyle böyle bir şeye kalkışmaz.Demek ki Atatürk Müslüman değil… Şimdi de Kazım Karabekir’i dinleyelim : Evet Karabekir; Arapoğlunun yavelerini (saçmalıklarını) Türkoğullarına öğretmek için Kur’anı Türkçeye tercüme ettireceğim ve böylece de okutacağım. Ta ki budalalık edip aldanmakda devam etmesinler!… Kazım Karabekir, Paşaların Kavgası: Atatürk-Karabekir, Yayına hazırlayan: İsmet Bozdağ, Emre Yayınları, Aralık 1991, Syf:159
.
Atatürk Dinsiz Miydi? ;
Bir Ateistin Makalesi – Atatürk Dinsiz Miydi? ;
Arap harflerini kaldırması, tekke ve zaviyeleri yasaklaması, yaygın din eğitimini kaldırması, anayasaya devletin dini yoktur ibaresini eklemesi, haremlik selamlığı kaldırıp kadınlı-erkekli balolar tertiplemesi, kendi zamanında okutulan tarih derslerinde insanlık tarihini insanın yaradılışıyla değil de insanın ağaçtan yerleşik yaşama geçmesiyle başlatan tarih kitapları okutturması, halifeliği kaldırması, hiç bir sözünde kuranın kelamını, peygamberin sünnetini tutun dememesi, her daim akıl ve fenne sarılmak gerektiğini vurgulaması, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini dine değil de milli birliğe dayandırması, milli eğitimi bilimsel, karma ve laik (dinsiz) yapması, “yüz, iki yüz hatta bin sene evvelki hutbeleri okutmak insanları bilgisizlik ve gaflet içinde bırakmaktır” demesi, “Biz ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz demesi” ve üstelik tüm bunları etrafı Osmanlı geleneğiyle dinine sıkı sıkıya sarılmış, her inkılapta muhalefet eden sofularla doluyken, adım adım, aşama aşama gerçekleştirmesi, ve hatta yeterli güce ulaştığında halifeliğin kaldırılmasına karşı gelenleri ölümle tehdit ederek (ihtimal bazı kafalar kesilecektir) bastırması ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ün en azından bugün anlaşıldığı manasıyla bir Müslüman olmadığını göstermektedir.
Yine bunlara tezat, Atatürk’ün ne kadar Müslüman olduğuna dalalet anılar, sözler mevcuttur hatta onun dini bütünlüğünü anlatan kitaplar dahi yazılmıştır.
Ancak şunu da unutmamak gerekir ki dinsizliğin savunucularında olan ben bile bugün samimi arkadaşlarım dışında Allah inancı olan biri olarak biliniyorum.
Devrimciler amaçlarını ancak belirli bir güce ulaştıklarında ortaya koyarlar. Atatürk ün dinsiz olduğunu düşünmeniz için illa onun dinsizliği öven, İslamiyet’i kötüleyen nutuklar mı atmasını bekliyorsunuz?! Ne yapılsaydı yani, daha savaş günlerinden dinsizlik (yahudi olduğunumu) mi övülseydi? O vakit bu devrimlerin hiç biri gerçekleşemezdi. Eğer ki Ulu Önder dinsizliği devrimleri tamamladıktan sonra övseydi, o vakit de halk din elden gidiyor diye ayaklanıp yönetimi bir temiz devirecekti (bu konuda aksini düşünen var mı?).
Ayinesi iştir kişinin söze bakılmaz.
Bakın Can Dündar Yükselen Bir Deniz isimli kitabında ne yazmış:
“Meclisteki milletvekillerinin bir kısmı halifeye yürekten bağlı, muhafazakar kişilerdi. Cumhuriyetten çok, Cumhuriyetin dinsizlik getireceği ihtimalinden endişeliydiler. Cumhuriyeti gavurluk sayıyorlardı.
Onları rahatlatacak bir çözüm gerekiyordu.
O çözümde düşünülmüş ve (anayasanın) ikinci maddede yazılmıştı: “Türkiye Cumhuriyeti nin dini İslam’dır. Kemal Paşa bu ikinci maddeyle birincisini (Türkiye devletinin hükümet şekli Cumhuriyettir) garantilemiş oluyordu.Yeterince güçlendiği an “Devletin dini İslam’dır maddesini anayasadan söküp atacaktı.”
İzlediğim bir tv programında İran’da mühendislik okuyan bir genç üniversitede okutulan derslerinin önemli bir kısmını kaplayan, fıkıh, İslam tarihi gibi derslerden şikayetçiydi ve bunların hiç birinin mesleki yaşamına katkısı olmayacağını söylüyordu. Bugün biz üniversiteli gençler özgürsek, zorla dini eğitim almıyorsak, kantinlerde kız arkadaşlarımızla konuşabiliyor, onlarla sinemaya, konserlere gidebiliyorsak bu özgürlüğümüzü hep Cumhuriyet döneminde tüm muhaliflere rağmen Ulu Önder Atatürk’ün attığı özgürlük tohumlarına borçluyuz. Daha söylenecek çok söz var ama lafı fazla uzatmak istemiyorum.
Atatürk’ün nasıl bir maneviyata sahip olduğunu öğrenmek istiyorsanız birazda onun yetiştiği çevreyi tanımanız gerekir.
Bektaşilerin yoğunlukta olduğu, merkezi yönetimin baskısından bir nebze uzak, Frenk ve Rum mahallelerinin de bulunduğu Selanik’te büyüyen M. Kemal, modern eğitim veren, felsefe ve tarih derslerinin okutulduğu Askeri İdadisi’nde öğrenim görmüş, kiliseyi toplumsal hayattan kovan Fransız İhtilali’ne zemin hazırlayan yazarların kitaplarını okumuştu, hatta daha askeri lisedeyken arkadaşlarıyla, merkezi yönetime zıt, toplumsal birliğin çimentosunu din’de değil de milli birlikte olduğunu savunan gizli dergiler yayınlamıştı.
Bence çoğu kişinin Atatürk’ün dinsiz (yahudi)olduğunu kabul edememesinin tek nedeni, dinsizliği ulaşılması gereken bir mertebe değil de bir küfür olarak görmeleri. Bu nedenle çoğu arkadaşın buradaki suçlamalarını normal görüyorum.
Aslında şu da bir gerçek ki O’nun maneviyatını tam olarak hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz.
Bu yazıyı, Atatürk’ün Büyük Taarruzun zaferinin kesinleşmesiyle söylediği birkaç cümleyle bitirmek istiyorum:
Mustafa Kemal Paşa “İki muzaffer ordumuza karşı kimse yeni bir savaşı göze alamaz dedi& birkaç gün içinde mütareke isteyeceklerdir. Böylece Milli Mücadelemizin dört yıl süren ilk safhası kapanmış olacak. Şimdi bir yol ayrımındayız, ya ülkeyi ve milleti, İstanbul’un o teslimiyetçi, çağ dışı zihniyetine teslim edeceğiz; ya da akılcı, bilime öncelik veren, bağımsız, özgür, başı dik yeni bir toplum olacağız. Sizce hangi yolu seçmeli?”
Y. Kadri tarihin nereye aktığını Ankara’dayken görmüştü. Şimdi bu akış hızlanmış ve gürleşmişti. “Tabi aklın yolunu dedi”
“Evet asıl kurtuluşa akıl yoluyla varabiliriz. Bunun için de Milli Mücadele nin ikinci safhasını açmalıyız. Zor, çetin bir yol. Bağnazlıkla, dar görüşlülükle, önyargılarla, hurafelerle, iliklere işlenmiş cahillikle, din tüccarlarıyla, belki uyanmamızı istemeyen dış güçlerle de mücadele edeceğiz. Ama bunu göze almak, hepsiyle mücadele etmek, bu güzel toplumu bir daha hiçbir gücün sömüremeyeceği şekilde bilgi ve bilinçle donatmak zorundayız. Dünya hızla gelişirken biz yerimizde sayamayız. Yoksa geleceğin akıllı nesilleri bizleri affetmez.”
Kaynaklar:
“Atatürk” Lord Kindross,
“Şu Çılgın Türkler” Turgut Özakman,
“Yükselen Bir Deniz” Can Dündar,
“Atatürkçülüğün Esasları” Dursun Yaşa.
.
Atatürk’ün Tokyo’da yaptırdığı Camii YALANI
EVET ARKADAŞLAR ATATÜRKÜ MÜSLÜMAN GÖSTERME ÇABALARI BAYADIR DEVAM EDİYOR..BU VİDEODA GÜYA ATATÜRK TOKYO YA CAMİ YAPTIRMIŞ YALANININ YUTTURMAYA ÇALIŞIYORLAR DUYGUSAL BİR SUNUM TAKTİĞİ İLE..GÖZ GÖRE GÖRE YALAN SÖYLÜYORLAR..AŞAĞIDAKİ LİNKİ TIKLAYIN TOKYO YA CAMİİ Yİ KİMİN YAPTIRDIĞINI OKUYUN…
http://www.tokyocamii.org/publicViews/article/sayfacesit:10/language:4
ATATÜRK KENDİ ÇİFTLİĞİNE BİRA FABRİKASI AÇMIŞTIR AMA HİÇ BİR ZAMAN CAMİİ YAPTIRMAMIŞTIR
İlğili Video : http://www.youtube.com/watch?v=5PA0MeQOt-o
Prof. Dr. Selçuk Esenbel: Tokyo Camiinin Atatürk ile bir alakası yoktur.1938 yılında açılışı yapılan Tokyo Camii’nin inşası ise her ne kadar Kurban Ali ve Tatar Cemiyeti’nin topladığı bağışlarla başlatılmışsa da, en sonunda camiinin ilk yapılışı, dönemin Japon hükümetinin (…) Pan-Asyacılık dış siyasetinin bir parçası mahiyetindeki Pan-İslamcı politikayı geliştirmek için doğrudan destekleme kararı sayesinde mümkün olmuştur. (…) Konunun Atatürk ile bir alakası yoktur.
Prof. Dr. Selçuk Esenbel – Derin Tarih dergisi Kasım 2012
Tokyo Camii’ni Atatürk yaptırmadı – Tarihçi;Mustafa Armağan
1938’de hizmete açılan Tokyo Camii’nin Atatürk tarafından yaptırıldığını bir yana bırakın, en ufak bir maddi katkıda bulunulduğunu gösteren belgeye dahi sahip değiliz. Buyurun, Başbakanlık Arşivi, İş Bankası’ndaki hesabın girdi-çıktıları ortada. Belgeyi bulun, biz de susalım.
****
Caminin, Başkırtların başını çektiği Müslümanlar tarafından yaptırıldığını, Japon halkının da yardım ettiğini biliyoruz. Tokyo Camii 2. Dünya Savaşı’nda tahrip olmuş, arsası 1986’da Türkiye’ye devredilmiş ve mevcut camiyi Diyanet İşleri Başkanlığı yaptırmıştır
Ayrıntı için:http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1317921
.
Hani şu Atatürk’ün “yeni kurulan Suudi devletinin kralına” çektiği söylenen telgraf var ya… Olay 1926 yılında geçiyor…
“BELGEYİ GÖRELİM BELGEYİ”
Hani şu Atatürk’ün “yeni kurulan Suudi devletinin kralına” çektiği söylenen telgraf var ya… Olay 1926 yılında geçiyor…
Suudi devleti 1932 yılında kurulmuş ama zarar yok, “Hicaz kralına” çektiğini kabul edelim. Hani Suudiler peygamber efendimizin Mescidi Nebevi’sini yıkmaya kalkmışlardı da, Atatürk çok sinirlenmişti. O sinirle “beni aşağıya indirtmeyin” demişti. Tam olarak öyle dememiş ama biz öyle kabul edelim.
Şimdi Aydın Doğan’ın gazetesi, telgrafın metnini de yayınladı.
Bakın ne demiş Atatürk: “Hazret-i Muhammed’in mezarının yıkılacağını büyük bir üzüntü içinde öğrendim. Bu kutsal emanete asla dokunamazsınız. Bir tek taşının bile zarar gördüğünü duyarsam orduyu acilen aşağıya gönderirim.”
“Dil devrimi” henüz yapılmamış ama yüce önder 1926 yılında vallahi çok yeni bir dil kullanıyor. Bir yıl sonra Büyük Nutuk’unda orta karar bir Osmanlıca’ya dönecek olan Gazi Paşa, bir yıl önce “kutsal” falan gibi kelimelerden yararlanıyor.
Yok canım, sadeleştirmişlerdir arkadaşlar… Halk anlasın diye… Hani Hıfzı Veldet’in “Nutuk”u “Söylev”, “efendiler”i “baylar” yapması gibi.
Ordu “aşağıya” inecek, Fransız “mandası” altına bulunan Suriye’yi, Lübnan’ı, İngiliz “mandası” altında bulunan Filistin’i, Ürdün’ü çiğneyip geçecek, Hicaz’a dayanacak. İngiltere buna hiç sesini çıkarmayacak.
Musul ve Kerkük için savaşmayan Gazi, Medine için savaşacak.
Hadi bunu da kabul edelim. Belge nerede, belge?
Efendim bu meseleyi ilk kez Demirel’in eski televizyon müdürü Nevzat Yalçıntaş ortaya atmış… TRT’ye program yapıyorlarmış, Atatürk’ün yüzüncü doğum yıldönümü dolayısıyla. 1981 gibi, Kemalizm’in şaha kalktığı bir dönemde.Münir Bey adında bir adamı Atatürk’ün bilinmeyen yönlerini araştırmakla görevlendirmiş, o da bir gün heyecanla bu belgeyi getirmiş.
Bütün bunları da, Yalçın Mıhçı adında bir adam, yazmış olduğu “Atatürk’üm” adlı kitapta anlatıyormuş. (Kılıçdaroğlu’yla çekilmiş resmini gördüm Internet’te.) Peki nerede o belge?
Aydın Doğan’ın adamları bu konuya da açıklık getiriyorlar: Bu belge daha sonra maalesef yakılarak imha edilmiş!
Bu telgraf, “emekli Mustafa’nın Çankaya postanesinden Arap Abdülaziz’e çektiği” bir telgraf değil ki, devletin resmi yazışması… Kim, hangi yetkiyle nasıl yakar?
Altında büyük Atatürkçü Turgut Özakman’ın da imzası bulunan bir raporla Kemal Tahir’in “Yorgun Savaşçı” romanından yapılan diziyi yakmak kadar kolay mı yahu, Atatürk’ün telgrafını yakmak?
Ayrıca, niçin? Atatürk’ün peygamberin mezarına sahip çıkmış olması mı rahatsız etmiş cunta yönetimini? Kenan Evren mi gocunmuş, din dersini zorunlu tutan adam?
Hani, Atatürkçü arslan parçalarının, Yorgun Savaşçı’da “kurtuluş savaşının başlarında halkın savaşmaya pek de gönüllü olmadığının” anlatılmasından gocunmaları gibi?
Yoksa o telgraf pek de serinkanlı bir kafayla çekilmemiş miydi?
Bu Münir Bey kimdir, çıksın ortaya konuşsun.
Efendiler, belgeyi çıkarıp gösteremediğiniz sürece bizim söyleyeceğimiz bir tek şey olabilir: Yürrüüü…
TÜRK ARAŞTIRMACI /YAZAR /ENGİN ARDIÇ ..
HABERİN GERÇEK SEBEBİ:
Yılllarca laik rejim sahte bir tarihi sahte bir mustafa kamal’ı çeşitli beyin yıkama yöntemleriyle halka empoze etmektedir. bu sahte tarihte hep mustafa kamal en dogru en iyi hiç hata yapmayan bir kişi hatta ve hatta bir kahraman şeklinde anlatılmaktadır..
Sözde haber Hürriyet, Can Ataklı, Oda TV, Aydınlık gibi Ergenekon medyası tarafından piyasaya atıldı…
Oysa ortada “yıkma” değil, Hz. Muhammed’in mezarına da ev sahipliği yapan Mescid-i Nebevî’nin genişletilmesi projesi vardı.
Tüm bu gelişmelerin gösterdiği net mesaj nedir?
Türkiye’deki medya “operasyon tetikçisi” ve “tasmalı” olduğu için asla haberin arkasındakini göstermemektedir.
“yalan haber”in üzerine “Atatürk palavrası” sosu katılmış operasyona imza atılmıştır…
.
Hak Dini Kur’an Dili” adlı tefsir, Bu tefsir Birinci TBMM’nin güzide vekillerinin talebiyle kaleme alınmıştır. M. Kemal Paşa’nın bu tefsiri yazdırttığı düşüncesinin hiçbir temeli, dayanağı yoktur.
“Hak Dini Kur’an Dili” adlı tefsir, Bu tefsir Birinci TBMM’nin güzide vekillerinin talebiyle kaleme alınmıştır. M. Kemal Paşa’nın bu tefsiri yazdırttığı düşüncesinin hiçbir temeli, dayanağı yoktur.
Yaşadığı dönemde “Küçük Hamdi” ismiyle maruf olan Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın kaleme almış olduğu “Hak Dini Kur’an Dili” adlı tefsir, Cumhuriyetin ilk döneminde kaleme alınmış bir tefsirdir. Aradan neredeyse 70 küsur yıl geçmesine rağmen hâlâ işlerliğini ve önemini korumaktadır. Bu tefsir Birinci TBMM’nin güzide vekillerinin talebiyle kaleme alınmıştır. M. Kemal Paşa’nın bu tefsiri yazdırttığı düşüncesinin hiçbir temeli, dayanağı yoktur.
Hâsılı, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yayınlanan Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın “Hak Dini Kur’an Dili” adlı tefsirinin M. Kemal Paşa’nın emriyle hazırlandığına dair iddianın hiçbir aslı astarı yoktur. Bir kaç arkaik muharririn bu meyanda yazdığı yazılarında hiç bir mesnedi yoktur.
İsterseniz biraz geriye gidelim:
Malum olduğu üzere “Rahmetli Hamdi Akseki, Büyük Millet Meclisi’nin ikinci devresindeki kararına istinaden Kur’ân-ı Kerim’in tercümesi işini Mehmed Âkif merhûma tevdî etmeye uğraşıyor, o da:
“- Hayır! Kur’ân tercüme edilemez!” diye buna muvafakat etmiyordu. Bir ara dostlarından biri:
“- Canım, iki gözüm, mümkün olabildiği kadar da tercüme edilemez mi ya?” deyince, Âkif merhûm kükreyerek şu cevabı verir:
“- Mümkün olabildiği kadar ne demek? Ben “Mümkün değildir” diyorum. Bana şu ilk sure’nin, Fatihâ’nın “Elhamdülillâhi” cümlesini, tam karşılığıyla dilimize çevirebilir misiniz?”
Dostları derin düşüncelere dalar, gerçekte onun tam bir tercümesini başaramazlar.Tefsir kısmını da rahmetli Üstad, Muhammed Hamdi Yazır’a yüklemek istiyorlardı. O da:
“- Hay hay, tercümesini Âkif’ten sonra hangi babayiğit deruhte edebilecek?” dedi ve nihayet uzun müzakerelerden sonra ittifakla şu karara varıldı:
“- Terceme demeyelim, Meâl diyelim!”
Böylelikle Kur’ân-ı Âzîm için bir tefsîr yazılması efâdıl-ı ulemâdan M. Hamdi Yazır Efendi’ye, tercemesi de eâzım-ı üdebâdan Mehmed Âkif Bey’e havale edilmiş idi.
Bu tevcihler pek yerinde idi. Çünkü büyük üstad M. Hamdi Efendi’nin Şark ve Garp ilimlerine olan vukûfu, hele İslâm ilimleriyle bihakkın mücehhez bulunduğu herkesçe müsellem idi. Âkif Bey de Garp ve İslâm ilimlerine vâkıf, Türk ve Arab lisanlarının mezâyasına muttali idi. Bahusûs yazılarındaki vuzûh, âhenk, câzibe pek mükemmeldi.
Üstad Âkif, Türkiye’deki Din-Siyaset bağlamındaki köklü kırılmalardan mütevvellid olarak yedi yıl boyunca mesaisini harcadığı Kur’an meâlini anlaşmayı tek taraflı feshederek Diyanet İşleri Başkanlığı’na vermekten vazgeçti. Bunun üzerine Kur’an meâli de, tefsiri kaleme alan Küçük Hamdi tarafından telif edildi.
Son dönemde Elmalı’nın bahsi geçen meâl ve tefsiri bir kaç ayrı nüsha olarak uzmanlar tarafından sadeleştirildi. Bu da kayda değer bir çabaydı. Tabii sadeleştirilen nüshalara Küçük Hamdi’nin tefsiri demek zor. Ayrı bir tefsir olarak addedilmesi pek yanlış bir değerlendirme olmaz.
Elmalılı Küçük Hamdi deyip geçmemek gerekir. Osmanlı ülkesinin en ehil âlimlerinden biri. Aynı zaman da Cennetmekân Sultan Abdülhamid’e karşı bir cürüm işleyip hal fetvasını yazan da biri… Cumhuriyet döneminde 17 yıl evinden hiç dışarıya çıkmayarak acaba yazdığı fetvanın bedelini ödemiş midir?
Bahsi geçen tefsirin tek açmazı son ciltlerinin Hamdi Efendi’nin vefat ederim de yetiştiremem, diyerek aceleye getirmiş olması…
Fahri Güven – 06.07.2009
Ayrıca bakınız: http://www.milligazete.com.tr/makale/kucuk-hamdinin-tefsirine-m-kemal-pasanin-dahli-131587.htm
.
Kemalistlerin Mustafa Kemal’in müslüman olduğunu kanıtlamaları için ellerinde 3-4 şey vardır. Fakat ellerindeki bu kanıtlar “nedense” hep 1925 yılından öncedir.
Kemalistlerin Mustafa Kemal’in müslüman olduğunu kanıtlamaları için ellerinde 3-4 şey vardır. Fakat ellerindeki bu kanıtlar “nedense” hep 1925 yılından öncedir. Mustafa Kemal, 1925 yılına kadar iktidarı tam olarak eline alamamıştır. 1925’te hilafet kaldırılmış, laiklik getirilmiş, tekkeler kapatılmış, “Cumhuriyet” adı altında tek partili Hitlervari yönetim başlamıştır. “Atamız cumhuriyeti getirdi demokrasiyi getirdi” diyenler atalarıyla ters düşmektedir. Mustafa Kemal’de kendi yönetiminin demokratik olmadığını itiraf etmiştir.
Efendiler, bizim hükûmetimiz demokratik bir hükûmet değildir.(1)
Ben Cumhuriyeti tesis ettim. Fakat bugün idare şekli Cumhuriyet midir, diktatörlük müdür, şahsi hükümet midir belli değil.(2)
Bu yazının konusu bunlar değil. Biz asıl konuya dönelim.
Öncelikle Mustafa Kemal’in Müslüman olduğuna delil olarak gösterilen yazılara bakalım.
Türk Ulusu daha dindar olmalıdır. Yani tüm sadeliği ile dindar olmalıdır. Dinime, bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum…(3) Tarih: 29 Ekim 1923
Hangi şey ki akla, mantığa, milletin çıkarlarına uygundur, biliniz ki o bizim dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin menfaatine, İslam’ın menfaatine uygunsa, kimseye sormayın, o şey dinîdir. Eğer bizim dinimiz aklın, mantığın birleştiği bir din olmasaydı, ekmel olmazdı, ahir din olmazdı.(4) Tarih: 1923
Bizim dinimiz en makul, en tabii dindir ve ancak bundan dolayı son din olmuştur.(5) Tarih: 2 Şubat 1923
Allah birdir, şanı büyüktür. Allah’ın selameti, sevgisi üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası, hepimizce bilinmektedir ki, Yüce Kuran’daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor.(6) Tarih: 7 Şubat 1923, Meşhur Balıkesir hutbesi
Şimdi asıl olarak paşanın dinle ilgili sözlerine bakalım.
Muhammed’in dinini kabul edenler, kendilerini unutmaya, hayatlarını Allah kelimesinin, her yerde yükseltilmesine hasretmeye mecburdurlar. Bununla beraber, Allah’a kendi milli lisanlarında değil, Allah’ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı.Arapça öğrenmedikçe, Allah’a ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyet karşısında Türk milleti birçok asırlar, ne yaptığını bilmeksizin, adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kuran’ı ezberlemekten beyni sulanmış, hafızlara döndüler.(7)
İnsanlar, “kurtçuklar” gibi sulardan çıktılar en önce… İlk atamız balıktır. İşler daha daha ilerledikçe, o insanlar, primat zümresinden geldiler. Biz maymunlarız; düşüncelerimiz insandır!(8)
Baylar, bütün insanlığın görgü, bilgi ve düşünüşte olgunlaşması,Hıristiyanlıktan, Müslümanlıktan, Budizmden vazgeçerek yalınlaştırılmış ve herkes için anlaşılacak bir duruma getirilmiş katkısız ve lekesiz bir dünya dininin kurulması ve insanların, şimdiye değin, kavgalar pislikler, kaba istek ve eğilimler arasında bir bataklıkta yaşadıklarını kabul ederek, bütün gövdeleri ve usları ağulayan kötülük etmenlerini ortadan kaldırmaya karar vermesi gibi koşulların gerçekleştirilmesini gerektiren Birleşik Dünya Devleti kurma düşünün, tatlı bir düş olduğunu yadsıyacak değiliz. (9)
Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum.(10)
İnsanlar sürfeler gibi sulardan çıktıkları için önce ilk cedlerimiz balıktır.(11)
10 Temmuz 1923 Ankara istasyonundaki kalem-i mahsus binasında Fırka nizamnamesini müzakereden sonra, Gazi ile yalnız kalarak hasbihallere başlamıştık.”Dini ve namusu olanlar aç kalmaya mahkumdurlar” dediler. Kendisini hilafet ve saltanat makamına layık gören ve bu hususlarda teşebbüslerde de bulunan, din ve namus lehinde türlü sözler söyleyen ve hatta hutbe okuyan, benim kapalı yerlerde baş açıklığımla latife eden, fes ve kalpak yerine kumaş başlık teklifimi hoş görmeyen Mustafa Kemal Paşa, benim hayretle baktığımı görünce, şu izahatı verdi: “Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkumdurlar! Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Bunun için önce din ve namus anlayışını değiştirmeliyiz. Partiyi bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz!”(12)
M. Kemal paşa beyanatıma karşı hiddetle bütün içini ortaya döktü:
Evet Karabekir; Arapoğlunun yavelerini Türkoğullarına öğretmek için Kur’anı Türkçeye tercüme ettireceğim ve böylece de okutacağım. Ta ki budalalık edip aldanmakta devam etmesinler!(13)
Burada -haşa- Arapoğlu dediği Peygamberimiz(s.a.v), yaveleri(uydurmaları) dediğide -haşa- Kur’an-ı Kerim’dir.
Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz.(14)
İsmet Paşa’da inkılapların neden yapıldığını anlatıyor:
Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir. Okur-yazar oranının düşük oluşunun yegâne sebebi alfabenin öğrenilmesinin zor olduğu değildi. Uzun yıllar devlet eğitim sorununa eğilmemiş, kitlesel eğitime önem vermemişti.(uzun süren harblerden dolayı ) ; vermiş olsaydı şüphesiz ki daha yüksek olurdu. Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-İslam dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı. (…) Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik. (…) Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı.(15)
Tabiat insanları üretti, onları kendisine taptırdı da…>(16)
İnsanlar sularda kaynaşıp çırpınan bir varlıktan bugünkü şekline geldi. İnsanın bugünkü yüksek zeka, kavrayış ve kudreti milyonlarca kuşaktan geçerek hazırlandı.(17)Sonuç; Neymiş M. Kemal dini övmüş, Peygamberi övmüş vs. Övmüş ama hangi zaman diliminde ve hangi gaye için övmüş? Biraz da bunu düşünün… Muhafazakarlara ihtiyacı olduğu dönemde övmüş… Ipleri eline alınca da sizin gibi ağız dolusu sövmüş. Ihtiyaç halinde söylenen sözler zaruretten dolayıdır ve gerçek düşünceleri yansıtmaz. Ne zaman ipleri ele alır ve kimseye muhtaç olmaz, işte o zamanki söyledikleri “gerçek” düşünceleridir.Hadi bunu geçtik… Madem dini övüyordu, şeriatı övüyordu, hilafeti övüyordu, o halde neden bunların tamamını kaldırdı ..?Adam resmen Nutuk’ta “müslümanlığı bir yana bırakalım” diye yazmış… Son meclis konuşmasında “…gökten indiği sanılan kitapların dogmaları…” diye haykırmış, fakat siz hala adamı müslüman göstermeye çalışıyorsunuz. Bu kadar da olmazki.Neymiş M. Kemal olmasaymış biz olmazmışız! Atanız mı mücadele etti sanıyorsunuz?? Çerkez Ethem yunanlıları doğrarken, Kazım Karabekir paşa Ermenileri keserken, sizin Atanız Ankara’da kadın oynatıyordu. Söyletmeyin adamı… Sonra Çerkez Ethem’i ve Karabekir paşayı hainlikle suçlayanda Atanızdı. Meclis açılırken Hilafet, şeriat ve Saltanatı koruyacağız diye namusu üzerine yemin eden ancak verdiği “namus” sözünde durmayan da Atanızdı. Dolayısıyla şehitlerimizin kanını sattı, ihanet etti. Ne kadar namuslu olduğunu da dünya aleme bir kez daha göstermiş oldu. Avusturya’lılar da birinci dünya harbinde bizimle birlikte yenik düştüler… Onları kim kurtardı cahiller? Onlar yazılarını, başlıklarını, kanunlarını, din anlayışlarını değiştirdiler mi? Neymiş, o olmasaymış namusumuza tecavüz edilirmiş. Bizzat M. Kemal, işgalci Ingilizler hakkında “Ingilizlerden daha iyiliksever bir dost yoktur” diyordu. Hem en büyük namusumuz “DINIMIZDIR”. Atanız dinimizin kanunlarını kaldırmakla en büyük namusumuzu satmış oldu zaten. Sizi yaratanın dininden başka ne namusu arıyorsunuz siz? Biz soğukkanlılığımızı muhafaza ediyoruz ama bununda bir hududu var. Biz “Putkıran” bir Peygamberin ümmetiyiz, kafamızı bozmayın putlarınızı başınızda parçalarız… Adam olun.
Kaynak:
1) Atatürk’ün söylev ve demeçleri, C.1, s.211
(2) Ahmet Cemil Ertunç, Cumhuriyetin Tarihi, s.261
(3) Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.3, s.69-70, Ayrıca Bkz: Atatürk ve Din Eğitimi, Ahmet Gürbaş, s.32
(4) Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.2, s.127
(5) Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.6, s.192
(6) Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.2, s.93
(7) Medeni Bilgiler ve Atatürk’ün El Yazıları, Prof.Dr.Afet İnan, 1969 s.364-365
(8) Atatürk, Tarih ve Dil Kurumları, 1954, s.53
(9) Söylev, T. Dil Kurumu Yay, 1987, s.521
(10) Atatürk, Andrew Mango, s.447
(11) Atatürk’ten Düşünceler, Ord.Prof.Dr.Enver Ziya Karal, s.207
(12) Kazım Karabekir, Paşaların kavgası, s.143
(13) Kazım Karabekir, Paşaların kavgası, s.159
(14) http://www.tbmm.gov.tr/tarihce/ataturk_konusma/5d3yy.htm
(15) İsmet İnönü, Hatıralar, C.2, s.223
(16) Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.11, s.279
(17) Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, s.277-278
Hani günümüzde hep diyorlarya dini siyasete ve ticarete alet ediyorlar diye..işte bunu ilk yapan m.kemal’dır.M.kemal Milli micadele yıllarında dini övdü ? Daha sonra başimiza idareci olunca nihayet yapması gereken ihaneti yaptı ve dine sövdü? M. kamal ın görevi islamı yıkmatı . Bunu gerceklestirebilmek icin , bir müslüman gibi göründü , kendini belli etmedi. Ordular komutani oldu ve kendine verilen görevini tatbik etti.M. kemal milli mücadele yıllarında, dini övdü, düsmani kovmus gözüktü, ki bu oyundu, daha sonra basimiza idareci olunca nihayet yapmasi gereken ihaneti yapti ve müslümanlari fiilen degil, fikren isgal etti.,Hatta Anayasamiz Kur’an’dir da demistir ancak daha sonra kendisi kaldirmistir. Evvelce hilafet makamini ve saltanati da övmüstür, lakin daha sonra sövmüstür. Müslüman kesimi dini hislerle baglandiklari (kendi rakibi) Padisaha karsi, yanina cekmek icin söylemistir bunlari. Daha sonra ipleri eline alinca dine harp acmistir
M.Kemal Paşa’nın müslüman olmadığı bilimsel olarak ispatlanmıştır.
http://yakintarihimiz.org/m-kemal-pasanin-musluman-olmadigi-bilimsel-olarak-ispatlanmistir.html
Kazım Karabekir’in aktardığı gibi, M.kemal dini kullandı.
http://yakintarihimiz.org/kazim-karabekirin-aktardigi-gibi-m-kemal-dini-kullandi.html
Tarihçi Mehmet Ö. Alkan: Atatürk dini kullandı
http://yakintarihimiz.org/tarihci-mehmet-o-alkan-ataturk-dini-kullandi.html
GAZETECİ YAZAR TAHA AKYOL MUSTAFA KEMAL DİNİ (MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA ÖVDÜ BAŞIMIZA İDARECİ OLUNCA İSLAM’A SÖVDÜ) KULLANDI;
Yavuz Bülent Bâkiler;Kemâlizmin millet anlayışında (islam) dininin yeri yoktur; MUSTAFA KEMAL DİNİ KULLANDI;
Özgür-Der’Mustafa Karayel; MUSTFA KEMAL DİNİ KULLANDI. MUSTAFA KEMAL’İN PRAGMATİST, TAKİYYECİ ve TASFİYECİ KİŞİLİĞİ.
Prof. Dr. Fikret Başkaya,Mustafa Kamal Milli Mücadele boyunca, (gücü -iktidarı ele geçirene kadar) gerek halkı, pek çok şeyh ,tarikat lideri, din adamını kullanmıştır ;
SALİH TUNA MUSTFA KEMAL DİNİ KULLANDI;
http://yakintarihimiz.org/salih-tuna-mustfa-kemal-dini-kullandi.html
Mustafa kemal Babadan olma, anadan doğma.Yahudidir? (BELGELER)
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-babadan-olma-anadan-dogma-yahudidir.html
Metin Köse ; Mustafa kemal dini kullandı.
http://yakintarihimiz.org/metin-kose-mustafa-kemal-dini-kullandi.html
Aziz nesin M.kemal dini kullandı .
http://yakintarihimiz.org/aziz-nesin-m-kemal-dini-kullandi.html
Can Dündar, M.kemal’in müslüman olduğunu” anlatan nutuklar türedi.
http://yakintarihimiz.org/m-kemalin-musluman-oldugunu-anlatan-nutuklar-turedi.html
Atatürk’ün din hakkındaki sözleri Bu sözler tartışmaya mahal bırakmaycak kadar net küfür sözlerdir. Ve maalesef bu sözler M.kemal’e aittir.
Atatürk’ün din hakkındaki sözleri Bu sözler tartışmaya mahal bırakmaycak kadar net küfür sözlerdir. Ve maalesef bu sözler M.kemal’e aittir.İnat edip ayak sürtenler, ezberini bozamayanlar, hatadan dönemeyenler Yalancıların (üçkağıtcı vs) ta kendileridir.İşte o MK.sözleri;
Mustafa kemal’in ‘Tarih Tezleri’ne veya Sözlerine (aşağıdaki) Cevap veriyoruz.Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz; http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemalin-tarih-tezlerine-veya-sozlerine-cevap-veriyoruz.html
• Muhammed’in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur’an denir ( Atatürk’ün emriyle liselerde okutulan Tarih Kitabı (1931) 2. cilt ) •
Gerçekte dinleri konusunda halkın hiçbir beklentisi yoktur din dediği şey bilinmeyen inanç dizgelerine ve gizle karışık emellere kör bağlılıktan başka bir şey değildir ( Atatürk ün el yazmaları Medeni Bilgiler Afet İnan )
• Tarih bize öğretir ki bütün dinler milletlerin cehaletleri yardımıyla utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiği söyleyen adamlar (peygamber) tarafından tesis olunmuştur . ( Atatürk ün el yazmaları ( Medeni Bilgiler Afet İnan )
₪ “Hırkasıdır diye bir palaspareyi hilafet alameti ve imtiyazı olarak altın sandıklara koydular halife oldular. Gah şarka, cenuba, gah garba veya her tarafa saldıra saldıra Türk Milletini Allah için, peygamber için, topraklarını, menfaatlerini benliğini unutturacak, Allah’a mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular.”
– Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Medeni Bilgiler kitabı
İslâm dinince kutsal kabul edilen ve halen Topkapı müzesindeki kutsal emanetler bölümünde sergilenen Muhammed’in hırkasına Atatürk yorumu: Palaspare. (tdk tanımı: pasaklı, yırtık giysi)
İslâm dininde kutsal kabul edilen ve Allah’ın emri olan “cihad” hakkında: Millete benliğini unutturan gaflet uykusu.
₪ “Arabistan’ın muhtelif yerlerinde insan heykellerinden ve nebat resim ve suretlerinden ibaret ağaçtan ve taştan putların muhafazasına mahsup yerler vardı. Muhammed’in neş’et etmiş olduğu Mekke’de ki Kabe denilen mabet bu yerlerin en büyüklerinden idi. İbrahim oğlu İsmail ile birlikte Kabe’yi bina etmişlerdi. Cebrail kendilerine o zaman beyaz ve mücella olan Haceriesvedi getirmişti, bu taş sonradan günahkarların ellerini sürmelerinden dolayı kararmıştı. Bunların hepsi, bittabi sonradan uydurulmuş masallardır.”
– Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Tarih kitabı
Kuran’da Kabe’nin kuruluşu ve yapılışı ile ilgili bilgilere Atatürk yorumu: Uydurulmuş masallar.
₪ “Medineniler ile Mekkeliler arasında derin bir düşmanlık ta vardı. Muhammet te Mekke’den kalkıp Medine’ye kaçtı. Buna Hicret denildi.”
– Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Tarih kitabı
İslâm’a inanan hiçbir müslüman, Hicret hakkında “Mekke’den kalkıp Medine’ye kaçtı” demez.
• Natür (Tabiat ) insanları türetti , onları kendisine taptırdı da …( Atatürk ten düşünceler, derleyen : Prof . Enver Ziya Karal) (tesadüf ateist mantıgı)
• Muhammed in ölümünden Ebu Bekir in ölümüne kadar geçen kısa bir müddet zarfında bunlardan hiçbiri mevcudiyetini ihsas edemedi : Bunlar tamamen alıklaşmışlardır. ( M. Kemal a.g.e.)
• Kaza ve kader talih ve tesadüf tabirleri Arapçadır. Türkleri alakadar etmez ( Prof.İlhan Arsel Teokratik Devlet Anlayışından Laik Devlet Anlayışına)
• Türkler , Arapların dinini kabul etmeden evvel büyük bir milletti.Arap dinini kabul ettikten sonra Türk milletinin milli rabıtaları gevşedi ; milli hisleri ve heyecanı uyuştu . Bu pek tabii idi . ÇünküMuhammedin kurduğu dinin gayesi bütün milliyetlerin fevkinde bir Arap milleti siyasetine müncer oluyordu. ( Medeni Bilgiler ve Atatürkün el yazıları Prof Dr Afet İnan –Türk Tarih kurumu basımevi –Ankara 1969 sayfa 364-365)
Kuran’ı ezberlemek anlamına gelen hafızlık statüsüne Atatürk’ün bakışı: Beynin sulanması.
• Türk milleti , bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kuranı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler . ( Medeni Bilgiler ve Atatürkün el yazıları Prof Dr Afet İnan –Türk Tarih kurumu basımevi –Ankara 1969 sayfa 364-365)
Kuran’a göre islâm “bütün insanlara” gönderilmiş bir dindir. Atatürk’ün islâm’ı “Araplar’ın dini” olarak tanımlaması, İslâm hakkındaki fikrini özetlemektedir.
Aynı şekilde, Kuran’a göre “ümmet” ifadesi de İslâm dinine inanan bütün insanları karşılayan bir kavramdır. Fakat Atatürk, “ümmet” ifadesinin Muhammed’in kabileleri birleştirerek yaratmak istediği “Arap milliyeti” fikrinin sonucu olarak değerlendirmiştir.
İslâm dinine göre Kuran bütün insanlığa gönderilmiştir. Atatürk’e göre ise Kuran: “Allah’ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitap”
• Evet Karabekir Arapoğlunun (Muhammedin) yaveleri türk oğullarına öğretmek için Kuranı Türkçeye tercüme ettireceğim ve böylece okutturacağım ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler.. ( Atatürk- Kazım Karabekir- Paşaların Kavgası syf 159)
• Dini ve namusu olanlar kazanamaz fakir kalmaya mahkumdur.Önce din ve namus anlayışını değiştirmeliyiz.Partiyi bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz( Uğur Mumcu “Kazım Karabekir Anlatıyor “ syf 84 – alternatif : Bkz. Kazım Karabekir – Paşaların Kavgası : Atatürk-Karabekir Yayına hazırlayan İsmet Bozdağ Emre Yayınları aralık 1991 s 143 )
Kralların ve Padişahların istibdadına Dinler mesnet olmuştur.( Atatürk ün El yazmaları Medeni Bilgiler Syf. 30
₪ “Muhammet uzun bir devirdeki tefekkürlerin mahsulü olan ayetleri luzum ve ihtiyaçlara göre takrir ediyordu.”
– Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Tarih kitabı
İslâm’a göre Kuran ayetleri Allah tarafından insanlığa gönderilir, Atatürk’e göre ise Muhammed tarafından tefekkür edilerek(üzerinde düşünülerek) toplumun ihtiyaçlarına göre takrir edilir(yerleştirilir).
• Muhammed’in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur’an denir ( Atatürk’ün emriyle liselerde okutulan Tarih Kitabı (1931) 2. cilt )
₪ “Muhammed’in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur’an denir. İslam ananesinde bu ayetlerin Muhammed’e Cebrail adında bir melek vasıtasıyla Allah tarafından vahiy, yani ilham edildiği kabul olunur. Muhammed birdenbire Allah’ın Resulüyüm diyerek ortaya çıkmamıştır. O, Arapların ahlak ve adetlerinin pek fena ve iptidai ve islaha muhtaç olduğunu anlamış, bunları islah için tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş ve yıllarca tefekkürden sonra kendisinde vahiy ve ilham fikri doğmuştur.”
– Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Tarih kitabı
İslâm’a inanan bir insan İslâm peygamberine saygı gereği “Hz.Muhammed” olarak hitap eder. Yalnızca “Muhammed” hitabında bulunabilecek bir kimse ancak İslâm’a inanmayan biri olabilir.
Ayetlerin Allah tarafından Cebrail aracılığıyla vahyedildiği kesin bir dille Kuran’da belirtilirken, “İslam ananesinde böyle kabul olunur” diyerek, bunun bir done değil bir varsayım olduğunu vurgulamıştır.
Muhammed’in, çevresindeki olaylardan etkilenerek vahiy ve ilham fikri ile harekete geçip peygamberlik iddiasında bulunduğunu söylemiştir. Burada vahiyin Allah kelamı değil, Muhammed’in kendi tasarladığı bir fikir olduğunu belirtmektedir. Böyle bir yorumu ancak dinsiz birisi yapabilir.
• Gerçekte dinleri konusunda halkın hiçbir beklentisi yoktur din dediği şey bilinmeyen inanç dizgelerine ve gizle karışık emellere kör bağlılıktan başka bir şey değildir ( Atatürk ün el yazmaları Medeni Bilgiler Afet İnan ) •
Tarih bize öğretir ki bütün dinler milletlerin cehaletleri yardımıyla utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiği söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur . ( Atatürk ün el yazmaları ( Medeni Bilgiler Afet İnan )
• Natür (Tabiat ) insanları türetti , onları kendisine taptırdı da …( Atatürk ten düşünceler, derleyen : Prof . Enver Ziya Karal) • Çünkü malumdur ki insan “ tabiatın mahlukudur” ( Prof Afet İnan , Medeni Bilgiler ve M.Kemal Atatürk ün el yazıları)
• Tabiatın her şeyden büyük ve her şey olduğu anlaşıldıkça tabiatın çocuğu olan insan kendinin de büyüklüğünü ve haysiyetini anlamaya başladı ( m kemal a.g.e)
• Muhammed in ölümünden Ebu Bekir in ölümüne kadar geçen kısa bir müddet zarfında bunlardan hiçbiri mevcudiyetini ihsas edemedi : Bunlar tamamen alıklaşmışlardır. ( m. Kemal a.g.e.)
• Kaza ve kader talih ve tesadüf tabirleri Arapçadır. Türkleri alakadar etmez ( Prof.İlhan Arsel Teokratik
Devlet Anlayışından Laik Devlet Anlayışına) • Ali kılıç anlatıyor ( İstiklal Mahkemeleri Savcısıdır) : “Meclise geldik bir müezzin geldi müezzin ezan okudu meclis kapısından içeri girdiğimiz zaman Atatürk ün önüne sırmalı elbiseler giyinmiş bir imam dikildi Atatürk ne istediğini sordu.İmam ellerini kaldırarak “Dua etmeden girilmez” dedi.Atatürk “Bu yurt askerin süngüsü ile kurtarıldı ve bu meclis onun gayretiyle kuruldu.Yoksa senin duanla değil.Çekil oradan “ dedi. Ve imamı eliyle iterek meclise girdi. (Kemal Arıburnu, Atatürk ten Anekdotlar-Anılar)• Türkler , Arapların dinini kabul etmeden evvel büyük bir milletti.Arap dinini kabul ettikten sonra Türk milletinin milli rabıtaları gevşedi ; milli hisleri ve heyecanı uyuştu . Bu pek tabii idi . Çünkü Muhammedin kurduğu dinin gayesi bütün milliyetlerin fevkinde bir Arap milleti siyasetine müncer oluyordu. ( Medeni Bilgiler ve Atatürkün el yazıları Prof Dr Afet İnan –Türk Tarih kurumu basımevi –Ankara 1969 sayfa 364-365) •
Türk milleti , bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kuranı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler . ( Medeni Bilgiler ve Atatürkün el yazıları Prof Dr Afet İnan –Türk Tarih kurumu basımevi –Ankara 1969 sayfa 364-365)
• Evet Karabekir Arapoğlunun (Muhammedin) yaveleri türk oğullarına öğretmek için Kuranı Türkçeye tercüme ettireceğim ve böylece okutturacağım ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler.. ( Atatürk- Kazım Karabekir- Paşaların Kavgası syf 159)
• Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir adeta halkı bir kapana kıstırırlar. ( Kaynak : Andrew Mango , Atatürk Syf 447)
• Dini ve namusu olanlar kazanamaz fakir kalmaya mahkumdur.Önce din ve namus anlayışını değiştirmeliyiz.Partiyi bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz( Uğur Mumcu “Kazım Karabekir Anlatıyor “ syf 84 – alternatif : Bkz. Kazım Karabekir – Paşaların Kavgası : Atatürk-Karabekir Yayına hazırlayan İsmet Bozdağ Emre Yayınları aralık 1991 s 143 )
• Kazım Karabekir den dinliyoruz: … müthiş bir inkılap hamlesi teklif etti : “Hocaları toptan kaldırmadıkça hiçbir iş yapamayız.Bugünkü kudret ve prestijimizle bugün bu inkılabı yapmazsak , başka hiçbir zaman yapamayız “ ilk fethi bey grubundan sonra da Mustafa Kemal Paşadan işittiğim bu yeni inkılap zihniyetini İsmet Paşa bir çırpıda tamamlıyordu…Aradaki zaman fasılaları kendiliğinden ortadan kalkarak bu üç şahsiyetin üç maddelik programları kulaklarımda tekrarlandı…
1 ) İslamlık terakkiye manidir
2 ) Arapoğlunun yavelerini Türklere öğretmeli
3 ) Hocaları toptan kaldırmalı
( Bkz. Kazım Karabekir ,Paşaların kavgası : Atatürk Karabekir , Yayına hazırlayan : İsmet bozbağ , Emre yayınları aralık 1991 syf 165 )
HZ ..İSA BİR PEYGAMBER DEĞİL DİN KILIĞINDA ORTAYA ÇIKMIŞ BİRİSİDİR..
ZABİT KUMANDANLA HASBİAL .s.17 r.eşref ünaydın
KAVRAMLAR GÖKTEN İNDİĞİ SANILAN KİTAPLAR :
KASIT EDİLEN KURAN VE İNCİL;
Aziz milletvekilleri,
Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada (devlet) bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan (KURAN VE İNCİL) kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz.(Alkışlar) (MUSTAFA KEMALCHP MANİFESTOSU)
– Kaynak: ATATÜRK, Cumhuriyet Halk Partisi programı, Söylev ve Demeçleri / Cilt 1 / Syf. 389
DEVLETİN RESMİ SİTESİ:
http://www.tbmm.gov.tr/tarihce/atatu…usma/5d3yy.htm
Kuran ayetlerini “gökten ve gaipten indiği sanılan” “dogmalar” olarak nitelemiştir. Bu yorumu ancak inançsız biri yapabilir.
Mustafa Kemal “Devlet yönetimindeki prensiplerimizi gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla bir tutmayın.” diyor. Laiklik yani devleti yönetirken Kur’an’a bakmam diyor. Bu İslamiyete göre kafirliktir
Gayb demek: akıl ve 5 duyu ile algılanamaz . Görülmeyen bilinmeyen anlamına gelir.duygu organları ile veya hesap ile tecrübe ile anlaşılmayan demektir gaybı ancak ALLAH ve onun bildirdikleri bilir İslamiyet amel kalp ile dil ile yani söz yazı ile ve beden (yaşam) ile yapılacak emir ve yasaklardır …(dini terimler sözlüğü )
Dogma : Şühe edilen İnanılmayan Doğruluğu sınanmadan benimsenen, bir öğretinin veya ideolojinin temeli yapılan sav, nas (ayet ve hadis) (türk dil kurumu) Ateizme Göre : yalan uydurma palavra.
SANILAN; Varsayıma dayanan, zannedilen,şüphe duyulan. NND Sözlük
Peki, “Gökten indirildiğine inanılan kitaplar” ne demektir?
Kuran’ı kerim cebrail (as) vasıtastı ile peygamberimize, kısım kısım ve zaman zaman nazil olmuş, yani indirilmiştir. BU YÜZDEN KURAN’ A VE DİĞER HAK OLAN EVVELKİ ZEBUR,VE İNCİLE SEMAVİ KİTAPLAR, YANİ GÖKTEN İNDİRİLEN KİTAPLAR DENİLMİŞTİR.
GÖKTEN İNDİĞİ SANILAN ; Semavi ; Gökle alâkalı, semaya (gök) dair ve müteallik. * İnsan eseri olmayan, vahiyle gelmiş bulunan (OSMANLI-TÜRKCE SÖZLÜK) |
SONUÇ;
Yahudilerin büyük din âlimlerinden Maimonides (1135-1204) yüreğinde Yahudilik inancını ve kimliğini taşımak şartıyla Musevîlerin (YAHUDİLERİN) Hıristiyan ülkelerinde Hıristiyan, Müslüman ülkelerinde Müslüman gibi görünmelerine fetva vermiştir. Haham Moses Maimonides (musa ibn meymun 1135-1204) (YAHUDİ-MUTEBER FIKIH KİTAPLARI )
“SABETAY SEVİ’nin soyundan geliyorum. Kendisine hayranım. Keşke bu dünyadaki bütün yahudiler onun mesihliği altında birleşse..” (yani hem burda bir yahudi olduğunu hemde yahudi inancına bağlı olduğunu söylüyor..)(MUSTAFA KEMAL)
“Evimde Venedik’te basılmış eski bir TEVRAT var. Babam onu okumam için bana Karaim Yahudisi bir muallim tutmuştu. Öğrendiğim ayetlerden bazılarını hala hatırlayabiliyorum.”“SHEMA YISRA’EL, ADONAI ELOHENU, ADONAI EHAD!” (yani “Dinle ey İsrail, Rabbin olan Tanrı tektir”) Bu dua yahudilerin ünlü Shema duasıdır. (Mustafa Kemal demek ki, gizliden gizliye yahudi ibadetini ediyormuş, yani dinine bağlı bir yahudi hemde.. ) Daha sonra yahudi Itamar Ben Avi’nin “Efendim, bu Yahudilerin en mühim duasıdır!” demesi üzerine Mustafa Kemal: “Benim de gizli duamdır bayım, benim de..” diyerek etnik kökeninin ve dininin yahudi olduğunu beyan etmiştir..
(Kaynak: Uluğ İğdemir: Atatürk’ün Yaşamı, I. Cilt, sahife 23, TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI , 1980
NUTUK’TA MUSTAFA KEMAL DİYORKİ : MÜSLÜMLIĞI BİR YANA BIRAKIP EVRENSEL BİR DÜNYA DİNİ KURALIM (YAHUDİ MASON MERKEZLİ YENİ DÜNYA DÜZENİ İSTİYOR)
Efendiler, bütün insanlığın görgü, bilgi ve düşüncede yükselip olgunlaşması, Hristiyanlığı, Müslümanlığı, Budizmi bir yana bırakarak basitleştirilmiş ve herkes için anlaşılacak duruma getirilmiş saf ve lekesiz bir dünya dininin kurulması ve insanların, şimdiy…e kadar kavgalar, çirkeflikler, kaba istek ve iştahlar arasında bir sefalethanede yaşamakta olduklarını kabul ederek, bütün vücutları ve zekâları zehirleyen zararlı tohumları yok etmeye karar vermesi gibi şartların gerçekleşmesini gerektiren «birleşik bir dünya devleti» kurma hayalinin tatlı olduğunu inkâr edecek değiliz.***
Atatürk [Nutuk:Syf:350] AYRICA BAKINIZ :Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı : Resmi Site:http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=Nutuk&IcerikNo=334
(13. Paragraf)
(…..)
1-) Bir Müslüman, “Müslmanlıktan vazgeçip, yerine başka din ister mi?
2-) Neden Yahudilik yok?
3-) “Birleşik Dünya Devleti” masonların amacı “New World Order EVRENSEL BİR DÜNYA DİNİ (YAHUDİ MASON MERKEZLİ YENİ DÜNYA DÜZENİ ..
Nutuk,134. Sayfa 13. Paragraf atatrkün MASONİK illuminatinin ”tek din” ve ”tek devlet” ideolojisini benimsedğnin ispatıdır.
Sonsöz; Kemâlizmin millet anlayışında (islam) dininin yeri yoktur;
M.KEMAL şartlar olgunlaşmadan, iktidarın bütün güçlerini eline geçirmeden Türkiye gibi Müslüman bir ülkede, kalkıp da dinin aleyhinde (inkar) konuşamazdı-konuşmadı. Konuşursa kendi bindiği dalı kesmiş olurdu. Nitekim Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadelenin hiçbir devresinde Sultan Vahdettin’in ve Halifenin aleyhinde de tek cümle söylemedi. millet yaşayışımızda ve anlayışımızda İslâmiyeti yavaş yavaş silebilmek veya onu hafife almak için önce amentüden (dinden) işe başladılar.
Türk yazar,gazeteci,avukat; Yavuz Bülent Bâkiler (türkiye gazetesi)
yavuzbulent.bakiler@tg.com.tr 16 Şubat 2013 Cumartesi
Kendi orjinal el yazısını bile reddeder oldular. Oysa Okulda kaynak belirtmeksizin Yalan Yazılan tarihe Nasılda inanmışlardı?Atatürk’ün din hakkındaki sözleri Bu sözler tartışmaya mahal bırakmaycak kadar net küfür sözlerdir. Ve maalesef bu sözler M.kemal’e aittir.İnat edip ayak sürtenler, ezberini bozamayanlar, hatadan dönemeyenler YALANCILARIN (üçkağıtcı vs) ta kendileridir. . İşte o MK. sözleri;
Mustafa Kemal Türk (ve müslüman) Degil ki Atatürk Olsun-Tüm Linkler ;
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-turk-ve-musluman-degil-ki-ataturk-olsun-tum-linkler.html
Atatürk’ün psiko-biyografisi;Psikiyatrist Volkan Vamık ” Atatürk’ün ne kadar sıradan bir ruh hastası ” olduğunu ispatlıyor! Bu kavramlar Volkan Vamık’ın “Ölümsüz Atatürk: Yaşamı ve İç Dünyası” adlı kitabında Atatürk’ün kişiliği olarak takdim ediliyor.http://yakintarihimiz.org/ataturkun-psiko-biyografisipsikiyatrist-volkan-vamik-ataturkun-ne-kadar-siradan-bir-ruh-hastasi-oldugunu-ispatliyor-bu-kavramlar-volkan-vamikin-olumsuz-ataturk-yasami-ve-ic-dunyasi.html
.
Mustafa Kamâl Paşa ”Müslüman Mı ” Sorusuna Mantıklı Analizler
Mustafa Kamâl Paşa ”Müslüman Mı ” Sorusuna Mantıklı Analizler
.Mustafa Kamâl Paşa’ya nasıl ” dinsiz” yakıştırması yapıyorsunuz.Kendisinin İslamiyet lehine birçok beyanatı bulunmaktadır. Cevap : Evet Kamâl Paşa din lehine birçok açıklama yapmıştır hatta ”Anayasa Kur’an-ı Kerimdir” bile demiştir (1).Lakin gözden kaçılmaması gereken bir şey vardı ki o da Paşa’nın bu tarz sözlerinin hep ”Cumhuriyet Dönemi ” öncesinden olduğudur.Nitekim bunu yapma sebebi ona destek veren birçok kişinin dindar olması ve İstiklal Harbine adeta bir ” Cihad” niyeti ile katılmalarıdır Eğer Paşa din aleyhine bu yıllarda itibaren konuşmaya başlasa tahmin edildiği üzere ya öldülürecek ya da çevresinde ona destek için kimseyi bulmayacaktı.Nitekim böyle konuşmasını özetini Lord Kinross çok kısa bir cümle ile özetlemiştir ”M.Kemal en güçlü taraftarlarını din adamları arasında buldu..” (2) Paşa’nın din adamlarına ihtiyacı olmasını biraz daha sağlam kaynaklara dayandırmak lüzmu duyarsak : ”Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi: Her ne pahasına olursa olsun, Yunanlılara karşı koymak gerekir. Yunanlıların işgal eylediği memleketler halkı için kavgaya girişmek farz-ı ayn’dır. İşgale uğramayan memleketler halkı için de farz-ı kifaye’dir. Ben fetva veriyorum. Silah ve cephane azlığı ve yokluğu hiçbir zaman kavgaya mani olmayacaktır. Hiçbir müdafaa vasıtası olmayan bir Müslüman dahi yerden üç taş alarak düşmana atmaya mecburdur.” (3) Edirne Saray Müftüsü: “Düşmanın istila tehlikesi olan bir yerde cihad farz-ı ayn’dır.”(4) ”İzmirin işgali üzerine 16 Mayıs 1919 günü düzenlenen mitingte Denizli Sarayköy İlçe Müftüsü Ahmet Şükrü Efendi: “İzmir’in kafir Yunanlılar tarafından işgal edildiğini, (ve Cuma namazını kastederek) kafirlerin bulunduğu yerde namaz kılınmasının caiz olmadığını bildirerek düşmana karşı konulması”nı istemiştir.”(5) Görüldüğü üzerine Kamâl Paşa’nın din lehine konuşması gayet tabi (doğal) dir.Nitekim ikinci meclisten itibaren Kamal bambaşka bir profil ile karşımıza çıkar ve din lehine tek bir beyanet ve hareketini bulamazsınız.Buyrun 1923 sonrası Kamal Paşa’ya bakalım. ”Tarih bize öğretir ki bütün dinler milletlerin cehaletleri yardımıyla utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiği söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur”(6) ”Natür (Tabiat ) insanları türetti , onları kendisine taptırdı da”(7) ”Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz.”(8) ”Gerçekte dinleri konusunda halkın hiçbir beklentisi yoktur din dediği şey bilinmeyen inanç dizgelerine ve gizle karışık emellere kör bağlılıktan başka bir şey değildir.” (9) Bu kadar örneği kendimce yeterli bulmaktayım.Yukarda verdiğim beyanat hatıraların hepsi 1923 sonrasıdır.Eğer dikkatli bir araştırma yaparsanız Kamal Paşa’nn din aleyhine hiçbir açıklaması yoktur.Güç ve yetki ne zaman Kamal Paşa’nın eline geçti o zaman din aleyhinde beyanat vermeye yazı yazmaya başladı Yukardaki örneklerde görüldüğü gibi bu sözleri sarfeden bir insanın Din-i Mübin-i İslam’a bağlı olması mensup olmasının hem fıkıhi açıdan hem de mantık açısından mümkünatı yoktur.Eğer Allah izin verirse öbür sual cevap bölümümüzde Kamal Paşa’nın İslam aleyhine daha bir çok sözlerini takipçilerimizin gözleri önüne sereceğiz. Vaziyete bir de başka bir kaynakça ile özet geçelim : ”Kemal’in kariyerinin erken dönemlerinde o’nun takipçilerinin çoğu O’nun İslam’ın bir şampiyonu olduğu ve de Hristiyanlarla savaştığını sanıyorlardı. Şayet O’nun asıl niyetlerini bilselerdi ismini İslam’ı yıkan Gazi olarak söylerlerdi.” (10) (1) Atatürk’ün Balıkesir Hutbesi 1922 (2)Lord Kinross, Atatürk, Sander Kitabevi, İstanbul 1966, s.270 (3)Muzaffer Taşyürek, Kemalist Laikliğin Temelleri, s.193 Sebahattin Selek, Anadolu İhtilali, Cem Yayınevi, s.81 Cemal Kutay, İstiklal Savaşının Maneviyat Ordusu, İstanbul 1977, C.1 s.58 (4)Muzaffer Taşyürek, Kemalist Laikliğin Temelleri, s.193 Sebahattin Selek, Anadolu İhtilali, Cem Yayınevi, s.81 Cemal Kutay, İstiklal Savaşının Maneviyat Ordusu, İstanbul 1977, C.1 s.53 (5)Ali Sarıkoyuncu, Milli Mücadelede Din Adamları 1, Ankara 1997, s.19 (6)( Atatürk ün el yazmaları Medeni Bilgiler Afet İnan ) (7)( Atatürk ten düşünceler, derleyen : Prof . Enver Ziya Karal) 9)( Atatürk ün el yazmaları Medeni Bilgiler Afet İnan ) (10) Emil Lengyel, Turkey, 1941, s.140-141
.
Kazım Karabekir’in aktardığı gibi, M.kemal dini kullandı.
Mustafa Kemal, İstiklal Harbi’nin ilk yıllarında benimsediği Peygamber Efendimiz’li konuşmalarına (gücü -iktidarı ele geçirdikten)son vermiş, Kazım Karabekir’in aktardığı gibi, “Arap oğlu uydurmaları” moduna geçmişti.
MUSTAFA KEMAL DİNİ KULLANDI!
Kazım Karabekir ‘n meclis konuşması; Dini alet ederek milli mevcudiyeti tehlikeye sokanlar lanete şayandır. Bu hareket, vatana ihanettir. Bunların en şiddetli şekilde tedibi için hükümetin yapacağı her hareketi partimiz bütün kuvvetiyle destekleyecektir Kaynak; Yasakçılar, Toker Matbaası, Istanbul 1965, sayfa 18.
Birgün minberlere kadar çıkıp Hilafet makamının kutsallığından ve Halifenin gerekli olduğundan bahset,herkes boyun eğip dinlesin.Ertesü gün de ani bir karar ver,”Hilafet kaldırılmıştır,Halife sınırdışı edilecektir”de,yine herkez boyun eğsin,dinlesin!
Aynı şekilde birgün İslam Dinini ve Kuran-ı Kerim’i göklere çıkar,ertesi gün de onları kaldırmaya kalk!
Bütün dünyaya ve tarihe,hele hele kendi halkımıza karşı çok çirkin ve çok saygısızca yapılan bu hareketlerin bizim gibi Ordu Müfettişliği ve aynı zamanda milletvekili olanlara bile haber verilmemesi,bu makamları da hiçe saycak kadar artan küçümseme tavrının korkunç bir görünüşüydü.Saygıyı,samimiyeti kaldırıyor,dalkavukluğu,hafiyeliği genişletiyordu.
Hanedanın birdenbire sınır dışı edilmesinin yanında,onun tasarrufunda bulunan tarihi ve değerli birçok eşyanın yok pahasına toptan Yahudilerin eline geçmesi,herkesin haklı olarak umutsuzluk ve tasasını artırıyordu.
Kaynak: :Kazım Karabekir -Kızıl Pençe
Mustafa kemal aklınca Kur’ân’ı da İslâmlığı da kaldıracaktır.
M. Kemal Paşa’ya şöyle cevap verdim:“Devlet reisi sıfatıyla din işlerini kurcalamaklığınız içerde ve dışarıdaki tesirleri çok zararımıza olur. İşi alâkadar (din alimlerine) makamlara bırakmalı.Devlet otoritesini bu yolda yıpratmaktansa millî kalkınmaya hasr (can vermek) etmek daha hayırlı olur. Kazım Karabekir
Uğur Mumcu, Kâzım Karabekir Anlatıyor, 5. b, İstanbul: Tekin Y., 1993, s. 92-94.
Mustafa Kemal, İstiklal Harbi’nin ilk yıllarında benimsediği Peygamber Efendimiz’li (islam) konuşmalarına (gücü -iktidarı ele geçirdikten sonra )son vermiş, Kazım Karabekir’in aktardığı gibi, “Arap oğlu uydurmaları” moduna geçmişti. Mustafa kemal Kur’an-ı Kerim‘i bazı İslâmlık aleyhtarı züppelere tercüme ettirmek arzusundadır.
Mustafa kemal (1923 öncesi) din lehinde (öven) türlü sözler söyleyen ve hatta hutbe okuyan,Sayfa 83, 84
1923 sonrası; Mustafa kemal aklınca (inkilapları) Kur’ân‘ı da İslâmlığı da kaldıracaktır.(Uğur Mumcu, Kâzım Karabekir Anlatıyor, 5. b, İstanbul: Tekin Y., 1993, s. 92-94.)
Şüphe yok ki, yakın günlere (1924 öncesi)kadar Kur’anı ve Peygamberi her yerde medh ve sena eden ve hatta hutbe okuyan bir insandan bu sözleri beklemek herkese eza (acı) veriyordu.
1 ) İslamlık (kuran ve sünnet) terakkiye (ilermeye) manidir
2 ) Arapoğlunun (hz.muhammed) yavelerini (saçmalıklarını) Türklere öğretmeli
3 ) Hocaları toptan kaldırmalı (istiklal mahkemlerinden asılan binlerce alim vs)
( Bkz. Kazım Karabekir ,Paşaların kavgası : Atatürk Karabekir , Yayına hazırlayan : İsmet bozbağ , Emre yayınları aralık 1991 syf 165 )
“Evet Karabekir, Arapoğlunun yavelerini (uydurmalarını) Türk oğullarına öğretmek için Kuranı Türkçeye tercüme ettireceğim ve böylece de okutturacağım, ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler.”
Kaynak; Kazım Karabekir, Paşaların Kavgası;
(Uğur Mumcu, Kâzım Karabekir Anlatıyor, 5. b, İstanbul: Tekin Y., 1993, s. 92-94.)
Evet, Mustafa Kemal, “Arap oğlu” diye adlandırdığı Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem.
Mustafa kemal paşa Dini ve an’anevi (kültürel) varlıkları kanla yıktı.
Atatürk’ün büyük bir taassubla (yobazlıkla) Hilafet ve saltanatı şahsına almak istediği görülür.
Mustafa kemal paşa bir zaman (1924 öncesi) hocalardan mutaassıp bir halde hutbe ve nutuklarla hilafet ve saltanatı almaya uğraştı. Muvaffak(başarılı) olamayınca müthiş sola kaydı. Dini ve an’anevi (kültürel) varlıkları kanla yıktı. Terakki (ilerici) ve tekamül (gelişimci,çağdaş) taraftarı olan arkadaşları bu sağa sola hareketlerde artık birlikte yürümediler. Hatta muhalefete geçtiler. Bunları kaybetmekle sukut ta (sessizlik) başladı ve devam ediyor.Uğur Mumcu, Kâzım Karabekir Anlatıyor, 5. b, İstanbul: Tekin Y., 1993, s. 92-94.
Mustafa Kemal Türk (ve müslüman) Degil ki Atatürk Olsun-Tüm Linkler ;Atatürk’ün din hakkındaki sözleri Bu sözler tartışmaya mahal bırakmaycak kadar net küfür sözlerdir. Ve maalesef bu sözler M.kemal’e aittir.İnat edip ayak sürtenler, ezberini bozamayanlar, hatadan dönemeyenler Yalancıların (üçkağıtcı vs) ta kendileridir.İşte o MK.sözleri;
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-turk-ve-musluman-degil-ki-ataturk-olsun-tum-linkler.html
.
Prof. Dr. Fikret Başkaya,Mustafa Kamal Milli Mücadele boyunca, (gücü -iktidarı ele geçirene kadar) gerek halkı, pek çok şeyh ,tarikat lideri, din adamını kullanmıştır ; Millî Mücadelede ŞEYH VE DİN GÖREVLİLERİNİN ROLÜ.
Prof. Dr. Fikret Başkaya,Mustafa Kamal Milli Mücadele boyunca, (gücü -iktidarı ele geçirene kadar) gerek halkı, pek çok şeyh ,tarikat lideri, din adamını kullanmıştır ; Millî Mücadelede ŞEYH VE DİN GÖREVLİLERİNİN ROLÜ.
Milli Mücadele’de Kitle Katılımı Sınırlıydı Her seferinde İslam dini ve Padişah için savaşa yollanan halk, bu sefer “vatan kurtarmak” için savaşa katılmaya niyetli görünmüyordu.Kitlelerin gönüllü katılımı olmadığı için, mahalli âyan, eşraf, şeyh, ağa ve tarikat reisi ve din adamlarının prestijinden yararlanılarak, kısıtlı bir katılım sağlanabilmiştir.
1912 yılından beri ard arda gelen savaşlarda bir cepheden diğerine koşan emekçi halk, I. Emperyalist Savaşın sonuna gelindiğinde her bakımdan bitkin durumdaydı. Köylerde erkek nüfus büyük ölçüde erimişti. Bu bakımdan Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı 1914′ten 1923′e kadar geçen sekiz yılda, Müslüman nüfus %18 azalmıştı.
Fakat halk kırımına neden, sadece savaşlar da değildi. Ağır vergiler, ağa, eşraf, mütegallibe ve eşkiyanın baskısı ve zulmü, salgın hastalıklar ve açlık savaşlardaki kayıpları daha da büyütüyordu. Mustafa Kemal Nutuk’ta İzmir’in işgali karşısında halkın tavrıyla ilgili olarak; “Milletin bu haksız darbe karşısında
sessiz ve hareketsiz kalması elbette kendi lehine yorumlanamazdı” der.
Aslında halkın içinde bulunduğu durum onun yeni bir savaşa daha gönüllü katılmasına pek olanak vermiyordu. Her seferinde İslam dini ve Padişah için savaşa yollanan halk, bu sefer “vatan kurtarmak” için savaşa katılmaya niyetli görünmüyordu.
Osmanlı döneminin sonlarında savaşların yaptığı tahribatın boyutlarını hatırlamak için aşağıdaki alıntı uygun düşüyor: “Çeşme İlçesinin gençleri askerliklerini Yemen’de yapıyorlardı. 1908′de Çeşme’de 20-30 yaşlar arasında bir tek Türk erkeği kalmıştı. O da cüce idi. Bu yüzden Çeşmeliler haklı olarak, Yemen’e Çeşme
Mezarlığı adını takmışlardı…”
Kitlelerin gönüllü katılımı olmadığı için, mahalli âyan, eşraf, şeyh, ağa ve tarikat reisi ve din adamlarının prestijinden yararlanılarak, kısıtlı bir katılım sağlanabilmiştir. Milli Mücadele’ye kitle katılımının sınırlı oluşu, gerek Milli Mücadele, gerekse daha sonraki dönemde, özellikle de Cumhuriyetin kurulduğu dönemde, olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Kitle tabanının etkin olmayışı hareketin lider kadrosuna geniş bir manevra alanı bırakmıştır.
Bu, tüm düzenlemelerin kitleler dışıda ve onun etkinliğinden bağımsız gerçekleşmesine olanak vermiştir. Oysa, “bir ihtilalin en kuşku götürmeyen yanı, yığınların tarihsel olaylara doğrudan doğruya müdahale etmeleridir.” Milli Mücadele’den sonra mahalli eşrafın iktidar bloku içindeki konumu köylü kitlesi aleyhine olarak daha da pekişmişti.Sabahattin Selek; “Daha kısa bir deyimle Milli Mücadele, hele bazı tehlikeli dönemlerde, halka rağmen yapılmıştı… Durum böyle olduğu halde bu harekete ‘Milli Mücadele’ denilmesi yanlış değildi. Çünkü mücadelenin insan kaynağım, ne şekilde olursa olsun halk teşkil etmiş ve maddi mali imkânlar halktan sağlanmıştır” diye yazar.
“Halka rağmen”, “halk yararına mücadele” yazarın bir buluşu değildir. Türkiye’de “Batı’ya rağmen Batılılaşmak”, “halka rağmen halk yararına devrim yapmak” garip ama yaygın bir saplantıdır.
Osmanlı yönetici elitinin bakış açışını yansıtır. Elbette böyle bir zihniyetin temelinde de halka güvensizlik yatar. Bu zihniyete göre, kitle hiçbir şeyi bilemez ve yapamaz; neyin onun yararına olup olmadığına bürokratik aydın karar verir. Böyle bir yaklaşımın gerici elitist bir dünya görüşünün ürünü olduğu açıktır.
Elbette yüzyıllarca halkı sömürerek yaşayan parazit “yenilikçi” Osmanlı bürokrasisi için, halkı değil, kendi sömürü olanaklarını kurtarmak esastır. Sömürüyü güvence altına alan düzenlemeler ilerici inkılaplar sayılamaz.
Fakat bir hareketin halk hareketi olup olmadığını belirleyen, savaşta insan kaynağını halkın teşkil etmesi değildir. Faşist hareketin tabanını da halk kitleleri oluşturur. Aynı şekilde emperyalist bir saldırı sonucunda da ölmeye ve öldürülmeye götürülen halktır; işçi ve köylülerdir…
Bir harekete halk harekeli olma niteliğini kazandıran, halkın (emekçi kitlenin), kendi kaderini tayin etmedeki bilinç ve kararlılığıdır, tarihin öznesi olmada ulaştığı seviyedir. Eğer siyasi harekete yön veren temel güç halk kitlelerinin siyasi tercihleriyse ve hareket kitlelerin yaşam koşullarını iyileştirici bir öz ve mesaj taşıyorsa, o zaman gerçekten bir halk hareketinden söz edilebilir…
Kaynak:Paradigmanın İflası – Fikret Başkaya
(…) Meclise sürekli tayini çıkanlar sadece toprak ağaları değildir. Sürekli olarak “mebusluğa” tayin edilen şeyhler de var. 1920-50 döneminde Vanlı İbrahim Arvas, tayin listelerinde sürekli yer alan bir şeyhtir. Aynı şekilde Hakkı Ungan, 1923’ten öldüğü 1943 yılına kadar mebus tayin edilmiş bir şeyhtir. Diyarbakır Mebusu Zülfü Tigrel, Siirt Mebusu Şeyh Halil Hulki, Mahmut Soydan, Süreyya Özgeevren sürekli “mebus”‘ tayin edilen şeyhler arasındadır. (İsmail Beşikçi, CHF tüzüğü ve Kürt Sorunu)
( Mustafa Kemal Milli Mücadele boyunca, (gücü -iktidarı ele geçirene kadar) gerek halkı pek çok şeyh ,tarikatı lideri, din adamını kullanmıştır.)
Bunlar ortadayken, Mustafa Kemal’in, “Efendiler ve Ey Millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar ülkesi olamaz” sözlerini her halde biraz nüanse (farkı) etmek gerekecektir…( yani m.kemal gücü -iktidarı ele geçirdikten sonra bu sözlerine son vermiş, ) Mustafa Kemal Milli Mücadele boyunca, (gücü -iktidarı ele geçirene kadar) gerek halkı, pek çok şeyh ,tarikat lideri, din adamını kullanmıştır
Kaynak: Prof. Dr. Fikret Başkaya, Paradigmanın İflası, Özgür Üniversite Yay, 19. Baskı, 2012, Sayfa: 19
.
Özgür-Der’Mustafa Karayel; MUSTFA KEMAL DİNİ KULLANDI. MUSTAFA KEMAL’İN PRAGMATİST, TAKİYYECİ ve TASFİYECİ KİŞİLİĞİ.
Özgür-Der’Mustafa Karayel; MUSTFA KEMAL DİNİ KULLANDI. MUSTAFA KEMAL’İN PRAGMATİST, TAKİYYECİ ve TASFİYECİ KİŞİLİĞİ.
Özgür-Der’de “Yakın Tarih Yanılgıları” konulu bir seminer veren Mustafa Karayel, yalanlarla dolu resmi tarih yanılgılarını bir bir ortaya koydu.
.
Aziz nesin M.kemal dini kullandı .
Aziz nesin M.kemal dini kullandı .
Bakın Ateist (kemalist,atatürkçü) Aziz Nesin (1993-94) de ne demiş… Yarın, öbür gün bu dinciler.(muhafazakarlar-şeriatçılar) iktidara gelip imam hatip’ten yetiştirdiği talebeleri yargıç, avukat, hekim, mühendis, belediye reisi gibi devletin her koluna atayıp, en son bu talebeleri harbiye’ye sokarak orduyu ele geçirip devleti her koldan kuşatacaklar. Ama şu an kimse farkında değil..! (Aziz Nesin -1993) Gün gelecek demokratikleşme adına Andımız’ı kaldıracaklar. tesettürlüler kamuda çirit atacak. (Aziz Nesin -1994)
Kemalist Aziz Nesin diyor ki; Hiçbir Müslüman Atatürk’ü sevmez niye sevsin ki yaptığı hiç bir şey İslam’ın lehine değildir. Eğer bir Müslüman hem Atatürk’ü seviyor hemde Müslümansa ya ahmaktır ya sahtekar (yada cahil) bunu Aziz Nesin diyor.
Dağılan Sovyetler birliği’ndeki cumhuriyetlerde yaşayan insanların yıllarca komünist (ateist-dinsiz) gibi gördüklerini ancak gerçek yapılarının (fikirlerini) son gelişmelerde (gücü-iktidarı ele geçirdikten sonra) ortaya çıktı. bunu Aziz Nesin diyor.
Ateist (Allah’a ve dinlere inanmaz) Aziz nesin bu ülkede gelmiş geçmiş en demokrat, inançlara en saygılı ateisttir.
1; Hürriyet gazetesi (Hiç bir müslüman atatürk’ü sevmez manşeti -arşiv)
2;OGUZ UÇAR -ABANT -HHA HABER AJANSI
.
Metin Köse ; Mustafa kemal dini kullandı.
Metin Köse ; Mustafa kemal dini kullandı. Kısa Bir Karakter Tahlili ;M. kemal (1923 öncesi) Çünkü zayıftı. (gücü iktidarı ele geçirince) Kuvvetlenince de!…?
M. Kemal Erzurum’dan Padişah Vahdettin’e uzun bir telgraf çeker, Padişahı aşırı derecede över, altına da “Kulları Mustafa Kemal” imzasını atar.
Çektiği başka bir telgrafta, “sizin ayağınızın tozuna yüzümü sürmeye hasretim” der. (Taraf, 12 Kasım 2009, Neşe Düzel ’in
M. Kemal, Erzurum’dan Padişah Vahdettin’e uzun bir telgraf çekti, Padişahı aşırı derecede övdü ve altına da “Kulları Mustafa Kemal” imzasını attı. Başka bir telgrafta, daha önce bahsettiğimiz gibi, “sizin ayağınızın tozuna yüzümü sürmeye hasretim” dedi. Kongrelerde ve Millet Meclisinin açıldığı gün: Vatanı, Milleti, Hilafet ve Saltanatı koruyacağına dair yemin etti. Çünkü zayıftı. (gücü iktidarı ele geçirince) Kuvvetlenince de Vahideddin’e hain dedi, alçak dedi.[Metin Köse – Aynadaki Kemalizm]
.
Mustafa kemal Babadan olma, anadan doğma.Yahudidir?
Nutuk’ta Mustfa kemal Diyor ki; Müslümanlığı bir yana bırakıp evrensel bir dünya dini kuralım(yahudi mason merkezli yeni dünya düzeni istiyor) diyor.
Efendiler, bütün insanlığın görgü, bilgi ve düşüncede yükselip olgunlaşması, Hristiyanlığı, Müslümanlığı, Budizmi bir yana bırakarak basitleştirilmiş ve herkes için anlaşılacak duruma getirilmiş saf ve lekesiz bir dünya dininin kurulması ve insanların, şimdiy…e kadar kavgalar, çirkeflikler, kaba istek ve iştahlar arasında bir sefalethanede yaşamakta olduklarını kabul ederek, bütün vücutları ve zekâları zehirleyen zararlı tohumları yok etmeye karar vermesi gibi şartların gerçekleşmesini gerektiren «birleşik bir dünya devleti» kurma hayalinin tatlı olduğunu inkâr edecek değiliz.
Atatürk [Nutuk:Syf:350] AYRICA BAKINIZ :Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı : Resmi Site:http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=Nutuk&IcerikNo=334
(13. Paragraf)
(…..)
1-) Bir Müslüman, “Müslmanlıktan vazgeçip, yerine başka din ister mi?
2-) Neden Yahudilik yok?
3-) “Birleşik Dünya Devleti” masonların amacı “New World Order EVRENSEL BİR DÜNYA DİNİ (YAHUDİ MASON MERKEZLİ YENİ DÜNYA DÜZENİ ..)
Nutuk,134. Sayfa 13. Paragraf atatrkün MASONİK illuminatinin ”tek din” ve ”tek devlet” ideolojisini benimsedğnin ispatıdır.
MUSTAFA KEMAL DİYORKİ; BEN YAHUDİYİM “SABETAY SEVİ’nin soyundan geliyorum. Kendisine hayranım. Keşke bu dünyadaki bütün yahudiler onun mesihliği altında birleşse..” (Kaynak: Uluğ İğdemir: Atatürk’ün Yaşamı, I. Cilt, sahife 23, TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI , 1980
MUSTAFA KEMAL NEDEN DİNİ KULLANDI; (İSLAM SÖYLEMLERİ KULLANDI)
Yahudilerin büyük din âlimlerinden Maimonides (1135-1204) yüreğinde Yahudilik inancını ve kimliğini taşımak şartıyla Musevîlerin (YAHUDİLERİN) Hıristiyan ülkelerinde Hıristiyan, Müslüman ülkelerinde Müslüman gibi görünmelerine fetva vermiştir.Haham Moses Maimonides (musa ibn meymun 1135-1204)
2 dönem bakanlık yapmış, koyu bir Türkçü olan Dr. Rıza Nur‘a göre yani SELANİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ İlam karar numarası: Adet/451 verilerine göre M.kemal Sırptır.
(Dr. Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım.)
M.kemal’in Uşağı olan Cemal Granda‘nın ‘sansürlenmemiş’ anılarına bakacak olursak M.kemal Yahudidir.
(Atatürk’ün uşağı Cemal Granda’nın Hatıraları)
Yahudilerin büyük din âlimlerinden Maimonides (1135-1204) yüreğinde Yahudilik inancını ve kimliğini taşımak şartıyla Musevîlerin (YAHUDİLERİN) Hıristiyan ülkelerinde Hıristiyan, Müslüman ülkelerinde Müslüman gibi görünmelerine fetva vermiştir.Haham Moses Maimonides (musa ibn meymun 1135-1204)
Atatürk’ün İslam Dinini reddettiği el yazıları’nda ispatlanmıştır. Kendi yazmış olduğu Medeni Bilgiler (1931 tarih kitabı ve chp manifestosu isimli videosu) adlı kitabı’nda din hakkındaki düşüncelerini apaçık beyan ediyor.(CAN DÜNDAR MİLLİYET)
KANAL D : Atatürkü Korumak Adına (yahudi mason merkezli) kitapları sansürlenmiş ..(CAN DÜNDAR)
Atatürk Dini Kullandı; Atatürk, Şeyhülislam’ın (diyanet işleri başkanı) kendisini Dinsizlikle suçlamasının ardından TBMM’nin açılışını öne çekmiş; kurban kestirerek ve Kur’an okutarak açtırmasıyla da bu suçlamayı bastırmaya çalışmıştı..Kaynak; Can Dündar / Mustafa adlı belgeselden..
M.KEMAL şartlar olgunlaşmadan, iktidarın bütün güçlerini eline geçirmeden Türkiye gibi Müslüman bir ülkede, kalkıp da dinin aleyhinde (inkar) konuşamazdı-konuşmadı. Konuşursa kendi bindiği dalı kesmiş olurdu. Nitekim Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadelenin hiçbir devresinde Sultan Vahdettin’in ve Halifenin aleyhinde de tek cümle söylemedi. millet yaşayışımızda ve anlayışımızda İslâmiyeti yavaş yavaş silebilmek veya onu hafife almak için önce amentüden (dinden) işe başladılar.
Türk yazar,gazeteci,avukat; Yavuz Bülent Bâkiler (türkiye gazetesi)
yavuzbulent.bakiler@tg.com.tr 16 Şubat 2013 Cumartesi
Güya aydın geçinen, (çağdaş yobaz yada kültürlü mağanda) fakat ayağını nereye bastığı ve yüzünü ne tarafa çevirdiği belli olmıyan, kokmaz, bulaşmaz bir zümre vardır ki, Birinci Cumhur Reisi (M. Kemal Atatürk) hakkında şöyle düşünür: «Onun İslâmiyete hiçbir zararı olmamıştır! Belki de, kaba taassubu yok etmek bakımından dine faydası dokunmuştur! Ne imana, ne ibadete, ne de herhangi bir dini esasa el sürmüş değildir!» Böyleleri, benzerleri ve benzerlerinin benzerleri arasında, Birinci Cumhur Reisini rahmetle ananlar, ona Mevlit okutturanlar bile vardır.Halbuki Birinci Cumhur Reisi, herhangi bir temenniye «İnşaallah…» duasını katan insan için «Bak, Allahtan bekliyor, Allaha inanıyor!» diye mukabele edecek ve Kâinatın Mefhari hakkında «Donsuz Bedevi!» hakaretini savuracak kadar Allah ve Resulünün düşmanıydı.
KAYNAK:
Necip Fazıl Kısakürek, Büyük (orta) Doğu Dergisi, 22 Aralık 1950, Sayı: 40, sayfa 3.
Mustafa Kemal diyorki: ‘Elimde Osmanlı sultanlarının sınırsız otoritesi olsaydı, ıslam’ı da Türkiye’den silerdim.’ Radikal, 4.2.2007
Maide 82 Ayetinde : İslamiyetin en büyük düşmanı, yahudiler ve müşriklerdir) buyurdu.
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
Mustafa Kemal’in Din Aleyhinde Yaptığı İnkılablar Listesi ;http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemalin-din-aleyhinde-yaptigi-inkilablar.html
İslam düşmanları bu çalışmalarında başarılı olamadı. Çünki, Allahü teâlâ, Kur’an-ı Kur’ân-ı kerîmi değişdirilmekden kıyamete kadar koruyacağına (yusuf 12 -hicr 9) söz vermişdir. Yâni, kâfirler,islam düşmanları islamiyete tecâvüz edemiyecek, Onu tebdîl, tahrîf edemiyecek, O nûru aslâ söndüremiyeceklerdir buyurdu. 1400 senedir dimdik ayakta,Bunun gibi , (geçmişte) tevrat,zebur ,İncîl.din düşmları tarafından tahrif edildi,zamânla değişdirildi. bu geçmiş kitapları koruyacağına söz vermemişdir.
Siyaset ve kazanc gayesi ile konuşan her zamân görülmüşdür. Bunlar, islâm âlimlerinin kitâblarını okumamış, mezhebsizlerin, sapık kimselerin bozuk kitâblarına aldanmış din câhili (Yobaz)lardır. İslâmiyyetin îcâblarını öğretmek ve yapdırmak şöyle dursun, kendileri bile öğrenememiş zavallı kimselerdir. Bunlar, doğru dürüst abdest ve gusül almasını, şartlarına uygun ve ihlâs ile namâz kılmasını bilmiyen câhil ve sapık kimseler olup, her asrda müslümânları şaşırtmışlar, islâmiyete ve millete zararlı olmuşlardır. yaldızlı sözlerle, heyecânlı hikâyelerle konuşarak, dinleyicileri köksüz ve geçici bir te’sîr altına alabilen birer , konferanscı olmuşlardır. Siyâsî partilerin, diktatörlerin, faşist idâreciler geçici heyecân vererek dindârları aldatmışlardır. İslâmiyyete karşı olan câhiller, müslimânları aldatmak, bu ma’sûmların îmânını çalmak için, (İngiliz üsûlü) ile, yanî yalan ile, iftirâ ile, alçakca hücûm ediyorlar. Çok def’a, müslimân şekline girip abdestsiz, gusulsüz namâz kılarak, câmi’ yapılırken para vererek, müslimân görünüyorlar. Yalanlarına, hîle ve uydurmalarına inandırmaya çalışıyorlar.
Kaynak; Hüseyin Hilmi Işık Kimyadaki Buluşu ve Yazdığı Kitaplarla Tanınan Yirminci Yüzyıla damgasını Vurmuş Olan Bir Bilim Adamı ve İslam Alimidir. Eczacı, Matematik, ve Kimya,Ögretmeni ve Türkiyenin İlk Yüksek (profesyonel ) Kimya Mühendisi. Hakikat Kitapevi
Sayfamızda Türk Tarih Kurumunda yayınlanmış ve Mustafa kemal’in kendi ağzı ile yahudi (mason) ırkı ve dininden olduğunu beyan ettiği bilimsel ,resmi belgeler-deliller de mevcuttur. (ÜSTAD-I TARİH)
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
Mustafa Kemal Türk (ve müslüman) Degil ki Atatürk Olsun-Tüm Linkler ;
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-turk-ve-musluman-degil-ki-ataturk-olsun-tum-linkler.html
Kazım Karabekir’in aktardığı gibi, M.kemal dini kullandı.
Tarihçi Mehmet Ö. Alkan: Atatürk dini kullandı
http://yakintarihimiz.org/tarihci-mehmet-o-alkan-ataturk-dini-kullandi.html
GAZETECİ YAZAR TAHA AKYOL MUSTAFA KEMAL DİNİ (MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA ÖVDÜ BAŞIMIZA İDARECİ OLUNCA İSLAM’A SÖVDÜ) KULLANDI;
Yavuz Bülent Bâkiler;Kemâlizmin millet anlayışında (islam) dininin yeri yoktur; MUSTAFA KEMAL DİNİ KULLANDI;
Özgür-Der’Mustafa Karayel; MUSTFA KEMAL DİNİ KULLANDI. MUSTAFA KEMAL’İN PRAGMATİST, TAKİYYECİ ve TASFİYECİ KİŞİLİĞİ.
Prof. Dr. Fikret Başkaya,Mustafa Kamal Milli Mücadele boyunca, (gücü -iktidarı ele geçirene kadar) gerek halkı, pek çok şeyh ,tarikat lideri, din adamını kullanmıştır ;
SALİH TUNA MUSTFA KEMAL DİNİ KULLANDI;
http://yakintarihimiz.org/salih-tuna-mustfa-kemal-dini-kullandi.html
MUSTAFA KEMAL MASONLARIN YÖRÜNGESİNE NASIL GİRDİ!
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-masonlarin-yorungesine-nasil-girdi.html
DAVID BEN GURION İSRAİL’IN KURUCUSU İSRAİL’IN ATATÜRK’Ü İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİNDE ÖGRENİM GÖRMÜŞTÜR DAVID BEN GURION MUSTAFA KEMAL AYNI AMACA KOŞUYOR ?
http://yakintarihimiz.org/david-ben-gurion-mustafa-kemal-ayni-amaca-kosuyor.html
Mustafa Kamal mason localarını kapattı “yalanı”
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kamal-mason-localarini-kapatti-yalani.html
-MUSTAFA KEMAL’IN MASONLUK BELGESI;Ataturk Anadolu’dan sorumlu (yahudi) mason (merkezli)bir askerdi
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemalin-masonluk-belgesi.html
M.Kemal´e neden minnettardir ki Israil Halki
yakintarihimiz.org/m-kemale-neden-minnettardir-ki-israil-halki.html
Yahudi-Masonluk Nedir
http://yakintarihimiz.org/yahudi-masonluk-nedir.html
Mustafa kemal Babadan olma, anadan doğma.Yahudidir? (BELGELER)
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-babadan-olma-anadan-dogma-yahudidir.html
Metin Köse ; Mustafa kemal dini kullandı.
http://yakintarihimiz.org/metin-kose-mustafa-kemal-dini-kullandi.html
Aziz nesin M.kemal dini kullandı .
http://yakintarihimiz.org/aziz-nesin-m-kemal-dini-kullandi.html
Can Dündar, M.kemal’in müslüman olduğunu” anlatan nutuklar türedi.
http://yakintarihimiz.org/m-kemalin-musluman-oldugunu-anlatan-nutuklar-turedi.html
Can Dündar, Atatürk’ün İslam Dinini reddettiği el yazıları’nda ispatlanmıştır. Kendi yazmış olduğu Medeni Bilgiler adlı kitabı’nda din hakkındaki düşüncelerini apaçık beyan ediyor.
M.Kemal Paşa’nın müslüman olmadığı bilimsel olarak ispatlanmıştır.
http://yakintarihimiz.org/m-kemal-pasanin-musluman-olmadigi-bilimsel-olarak-ispatlanmistir.html
Mustafa Kamâl Paşa ”Müslüman Mı ” Sorusuna Mantıklı Analizler;
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kamal-pasa-musluman-mi-sorusuna-mantikli-analizler.html
Mustafa Kemal’in ; İslam’ı rededen Söylemleri (KAYNAKLI)BU SÖZLER TARTIŞMAYA MAHAL BIRAKMAYACAK KADAR NET KÜFÜR SÖZLERİDİR. Ve maalesef bu sözler M.kemal’e aittir.
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemalin-islami-rededen-soylemleri-kaynakli.html
1931- Tarih kitabı Mustafa Kemal İmzalı Yapımı;Tarih 1931 YILI GENÇLERE OKUTULAN TARİH KİTABINDA ;http://yakintarihimiz.org/1931-tarih-kitabi-mustafa-kemal-imzali-yapimi.html
Kemalistlerin Mustafa Kemal’in müslüman olduğunu kanıtlamaları için Kullandıkları Kaynaklar Analiz;
“Hak Dini Kur’an Dili” adlı tefsir, Bu tefsir Birinci TBMM’nin güzide vekillerinin talebiyle kaleme alınmıştır. M. Kemal Paşa’nın bu tefsiri yazdırttığı düşüncesinin hiçbir temeli, dayanağı yoktur.
Mustafa Kemal Kuran’ı Tercüme Ettirdi, Müslüman Olmasaydı Tercüme Ettirmezdi Diyenlere Kesin Net Cevap:
Hani şu Atatürk’ün “yeni kurulan Suudi devletinin kralına” çektiği söylenen telgraf var ya… Olay 1926 yılında geçiyor…
Atatürk’ün Tokyo’da yaptırdığı Camii YALANI
http://yakintarihimiz.org/ataturkun-tokyoda-yaptirdigi-camii-yalani.html
Bir Ateistin Makalesi – Atatürk Dinsiz Miydi? ;
http://yakintarihimiz.org/ataturk-dinsiz-miydi.html
Necip Fazıl Kısakürek: Mustafa Kamal Allah ve Resulünün Düşmanıydı.
http://yakintarihimiz.org/necip-fazil-kisakurek-mustafa-kamal-allah-ve-resulunun-dusmaniydi.html
M.Kemal, “Türk halkının uzun zamandan beri ezberden okuduğu bazı Arapça kuran kerim meallerinin manasını (günümüz türkçesi mealleri-latin alfabesi )okuduğu zaman (haşa) tiksineceğini” söylüyor.http://yakintarihimiz.org/m-kemal-turk-halkinin-uzun-zamandan-beri-ezberden-okudugu-bazi-arapca-kuran-kerim-meallerinin-manasini-gunumuz-turkcesi-mealleri-latin-alfabesi-okudugu-zaman-hasa-tiksinecegini-soyluyor.html
M.Kemal Kuran’a ”Safsata” Diyor (Kendi El Yazısıyla)
http://yakintarihimiz.org/m-kemal-kurana-safsata-diyor-kendi-el-yazisiyla.html
Araştırmacı Yazar Fatih Tezcan; M.kemal ve Terörist başı öcalan’ın İslam’a bakışı aynı;
Turkey, Emil Lengyel, Mustafa Kemal İslam’ı yıkan İnsan; M.kemal diyor ki; Ahlaksız bir Arap’ın dini görüşlerinden oluşan İslam artık ölmüştür.
http://yakintarihimiz.org/turkey-emil-lengyel-mustafa-kemal-islami-yikan-insan.html
.
Turkey, Emil Lengyel, Mustafa Kemal İslam’ı yıkan İnsan
Kemal’in Allah ile ilgisi yoktu, o sadece kendisini ve de Türkiye’yi düşünüyordu. Allah’tan nefret ediyordu, ve de Türkiye’nin şanssızlığının sebebi olarak görüyordu.”
Turkey, Emil Lengyel, 1941, s. 134
Kemal’in kariyerinin erken dönemlerinde O’nun takipçilerinin çoğu O’nun İslam’ın bir şampiyonu olduğunu ve de Hıristiyanlarla savaştığını sanıyorlardı. Şayet O’nun asıl niyetlerini bilselerdi ismini İslam’ı yıkan Gazi olarak söylerlerdi.”
Turkey, Emil Lengyel, 1941, sayfa 140-141
Ahlaksız bir Arap’ın dini görüşlerinden oluşan İslam artık ölmüştür. Belki çöldeki göçebe kabilelerine uygun olmuş olabilir, ama gelişmekte olan modern bir ülke için değil.. Dine ihtiyaç duyan bir yönetici korkaktır. Hiçbir korkak, yönetici olmamalıdır.”
Grey Wolf, Mustafa Kemal, An Intimate Study of a Dictator, H.C. Armstrong, sayfa 241, 1934
.
MUSTAFA KEMAL’IN MASONLUK BELGESI;
Ataturk Anadolu’dan sorumlu (yahudi) mason (merkezli)bir askerdi
En az 5.000 yillik Masonlugun kurallarinda masonik davetiye yoktur. Bunun yerine su yol izlenir : ustad mason mason olmasini istedigi mason olmayan kisiye soyle bir teklifte bulunur : “Mason olmak istediginiz takdirde size yardimci olabilirim..” Yani mason olmayan biri mason olmayi istemedikce mason olarak kabul edilmez. Yani degil birisini kendisinden habersiz mason uye olarak tanitmak mason olmayan o kisiye davetiye bile gonderilmez. Kendisinin bizzat mason olmayi istemesi sarttir. Yukarida Italyan Mason dergisi Ataturk’u mason uye olarak gosteriyor. Buradan da anlasiliyor ki yukaridaki belgeler isiginda Ataturk masondur. O devirde Ittihat ve Terakki Firkasi toplantilarini mason localarinda yapiyorlardi. Yazar Cemal KUTAY ; Ataturk’un 169 matrikul numarasiyla tekris edildigini belirtmektedir.
M.kemal’in döneminde İçişleri Bakanı`ndan Meclis Başkanına, Ordu komutanından Dışişleri Bakanına,doktoruna kadar Mason kadroydu.
Çevresinde bu kadar Masonun bulunmasına izin veren Atatürk gerçekten de Mason düşmanı olabilir mi?
Atatürk sadece Mason derneklerini değil tek parti ideolojisi dışındaki tüm kurum ve kuruluşları kapatıyor.
Mesela Mason localarının kapatıldığı dönemde `Hamallar Derneği` bile kapatılıyor. Devrimlerin kısa sürede sonuç vermesi için tüm sivil toplum kuruluşların faaliyetlerine 1948 yılına kadar ara veriliyor. Mason localarının kapatılmasından `Atatürk Masonluğa Düşmandı` sonucunu çıkarmak (kulağa hoş gelse de) objektif değil
Zaten Mason locaları kapatılmış olsa da Halkeevleri binalarında ve Beyoğlu`ndaki çeşitli lokallerde faaliyetlerine devam ettiler.
Kaynak;Türkiyedeki üst düzey masonlar Tamer Ayan – Remzi Sanver gibi isimlerin yorumlarıdır.
Tamer Ayan – Atatürk Ve masonluk kitabı
Remzi Sanver Teke Tek Programı
Remzi Sanver Teke Tek Programı
Aytunç Altındal:Araştırmacı Tarihçi ve ULUSLARARASI İSTİHBARAT UZMANI ‘Mustafa kemal Masondu’ M. Kemâl neden askeri veya siyasi içerikli bir kitap yazmadı da geometri kitabı yazdı?
Masonların Anderson anayasasının (1717) birinci maddesi ve M. Kamâl’in yazdığı manidar kitap!.http://www.youtube.com/watch?v=yu1xYyHTfGM
GEOMETRİ;
Bunları (yunan felsefecileri) akıllı bilen, sözlerine inanan ise, bunlardan daha alçaktır. Onların akla dayanan, düzgün ilimlerinden biri geometri [Hendese]dir ki, ne dünya saadetine, ne de ebedî kurtuluşa Faydası yoktur. Bir üçgenin, üç iç açısının toplamı, iki dik açıya müsâvîdir demek ve bunu isbâtlamak, insanlığa ne kazandırır. Fen bilgileri, modern makinalar ve elektronik âletler ve yeni bulunan herşey, Allahın Peygamberine uyarak kalbleri temizlenmiş, ahlâkı güzelleşmiş îmanlı kimseler tarafından yapılmadıkca ve kullanılmadıkca faydalı olamazlar. İnsan haklarını, rahatı, huzuru sağlıyamazlar. Harbin ve sefâletin ortadan kalkmasına yaramazlar. Zulme, işkenceye vâsıta olurlar.] (İMAM RABBANİ -MEKTUBAT)
Fransa’nın en önemli tarihçisi Hedler Mustafa kemal dahil hükümetin yarısı Masondu!
Fransa’da Bir Televizyon Programı – Türkiye’de Masonluğun Nüfuz Sahası,Ortadoğuda masonluğu icat eden ülke türkiye’dir. Mustafa kemal ve hükümetin yarısı masondur!
YOUTUBE İZLE; http://www.youtube.com/watch?v=GrlfYaYZ5l4
Yahudi-Masonluk Nedir
Uluslararası bir menfaat kuruluşu. Bünyesine özel vasıflı ve seçkin insanları alarak geniş bir teşkilatlanma içerisine giren masonlar, dünyanın hemen her yerinde seslerini ve etkilerini duyurmuşlardır.
Masonluk, Yahudiliğin gizli faaliyet gösteren bir örgütüdür. Bütün rütbelerini, sembollerini muharref Tevrat’tan almıştır. Giriş törenleri Tevrat doktrinine uygun olarak yapılır.
Masonlar, Yahudilerle olan bağlarını sürekli inkâr etmekte ve onlarla hiçbir ilişkilerinin olmadığını iddia etmektedirler. Eğer Yahudilerle olan bağları anlaşılırsa, toplum tarafından hoş karşılanmayacaklardır. Bunun yerine kendilerini bir hayır kurumu, bir kardeşlik, yardımlaşma cemiyeti olarak topluma lanse etmeye çalışmaktadırlar.
Masonlar yalnızca üyelerine mahsus olarak çıkarttıkları Mimar Sinan, Türk Mason Dergisi, Akasya, Büyük Şark gibi dergilerde, Yahudilerle olan bağlarını açıkça ifade etmektedirler. “Ritüellerimizde Tevrat’tan sayısız alıntılar mevcuttur” (Mimar Sinan, Sayı 47, s. 39).
Tevrat’ın, Yahudi ırkının bir ideoloji ve doktrin kitabı olduğunu öncelikle belirtmekte fayda vardır. Bu ideolojinin siyaset sahnesindeki ismi Siyonizmdir. Siyonizm, Masonluk hep Tevrat’tan kaynaklanan felsefenin uygulamadaki örnekleridir.
Bozulmuş ve değiştirilmiş Tevrat’ta Yahudi ırkının dünya milletlerine yapması emredilen vahşet ve katliam şekilleri ayrıntılı bir biçimde belirtilirken, gizli, dikkat çekmeyecek yöntemler de detaylarıyla anlatılmış, çeşitli yollar gösterilmiştir. Bu yöntemler uygulandığında milletler içten çökertilecek ve ne hedef alınan milletler bunu farkedebilecek, ne de olayların arkasında bir Yahudinin ismi duyulacaktır.
Sadece kendi gizli kaynaklarında Yahudilikle ilişkileri anlaşılan Masonluk, işte Yahudiliğin Tevrat’ın telkinlerini aynen benimseyen ve gizli faaliyet gösteren kollarından biridir.
Masonlar, Yahudilikle olan alâkalarını gizli tutmayı lüzumlu görmektedirler. Çünkü Siyonizm ile aynı amacın güdüldüğünü anlatarak faaliyet göstermek yerine, yardım kuruluşlarını paravan yapıp hayırsever kişiler görünümü altında bu amaca hizmet etmek kendileri açısından daha verimli sonuçlar doğurmaktadır.
Masonluk, esas itibariyle Yahudi olmayan birtakım insanları bir gizli dernek çatısı altında toplayıp, eğiterek, onları herhangi bir sahada Yahudiliğe ve Yahudilik ideallerine hizmet eder hale getirmek için verilen bir tedris usulüdür.
Siyonistler, Yahudilik kavramıyla beraber, Siyonizm hedeflerinin insanları ilk planda ürkütebileceğini düşünerek kendi tanımlamalarıyla, toplum içerisinde başarılı olmuş, meslek sahibi, zengin, saygılı kişilerle, kardeşlik, dostluk, barış gibi insanlara sıcak gelen kavramlarla Masonluk bünyesinde ve Rotary, Lions, Liones gibi kulüpler aracılığıyla çalışmalarını sürdüregelmişlerdir. Böylece hem Siyonist hedefleri ilk planda öne çıkarmamış olmak ve hem de Yahudi olmayan insanlar vasıtasıyla Yahudilik ideallerine hizmet ettirmiş olmak amacını gerçekleştirmişlerdir (Ali Uğur, Masonluk, Soruşturma Dış Politika dergisi, s. 3).
Ütopist mahiyette insanlık, dünya vatandaşlığı, enternasyonalizm gibi kozmopolit ilkeleri benimsediğini iddia eden, ancak aynı teşkilat mensuplarını kardeş gören ve teşkilat içindekilere yardımcı olan; inanç ve vicdan hürriyeti mücadelesinde bulunmakla beraber, Masonluk imanını benimsetmek isteyen; umumiyetle liberal, kapitalist, kendi inancına uymak şartıyla imtiyazlı; oligarşik olmakla beraber sözde demokrat görünen; ehliyet, liyakat, fazilet esaslarına, Mason kardeşliğini tercih eden; malî imkânları ve elemanları geniş bir teşkilata sahip, disiplinli, otoriter, beynelmilel hüviyetteki bu kurum, gizli, esrarengiz birtakım gelenek ve sembollere sahip bulunuyor. Bu sembollerin köklerinin (üçgen, nur, altı köşeli yıldız, akasya, duvarcılık, hiram-mabet şekli vs.) eski Mısır ve Yahudi geleneklerine dayandığı Masonluk yayınlarında belirtilmiştir. Masonluk, insanlığı bir bütün olarak görmek istemesine rağmen yalnız birbirini kardeş tanıması, ehliyet, liyakat vb. vasıflar yerine locaya mensup olduğu için himaye görmesi, bir tehlike anında veya bir yardım isteğinde kendi milletine karşı da olsa, loca mensubunun yardımına yönelinmesi, kozmopolit mahiyeti, biricik hakikatin yalnız Masonluk ilkelerinde görülmesi, zaman zaman din ve milliyet aleyhindeki tutumu dolayısiyle, localarda Yahudilerin, dönmelerin bilhassa önemli mevkilerde bulunması gibi sebeplerle, itirazlara uğramış ve Yahudi emellerine, ülkülerine vasıta olduğu İsrail devletinin kurulması için bir araç olarak kullanıldığı ve Yahudiliğin beynelmilel himayesinin arka planda bulunduğu ileri sürülerek tenkid edilmiştir (Ömer Rıza Doğrul, Eski Mısır’da Masonluk İzleri, Selâmet Mahfilinde Dört Konferans, İstanbul 1930, s. 4).
1717’de kökleri çok eski olduğu halde İngilterede kurulup geliştirilen Masonluk, İngiltere Yahudileri yanında, İngiliz Emperyalizminin sömürgeciliğinin yanında, her tarafta ajanlar, sempatizanlar, aldatılanlar, yanıltılanlar elde ederek gelişmiş ve İngiliz uyduluğuna bilerek bilmeyerek hizmete sevkedilmişlerdir. Aynı şekilde Amerika’da da Mason localarına Yahudiler kesinlikle hâkimdir. Orada da ticarî, iktisadî, siyâsî mevki sahip olmak isteyenler onun desteğine muhtaç hale getirilmişlerdir.
1822-1884 yıllarında ilân edilen Anayasa ve arkasından yapılan seçimler sırasında meclis tutanakları gözden geçirilirse, Rumların, Ermenilerin ve diğer azınlıkların nasıl çıkar ve bölünme doğrultusunda gayret sarfettikleri anlaşılır. Bu konuda önemli rolü bulunan Mithat Paşa’nın kimliği bir hayli enteresandır. Macaristanlı bir hahamın oğlu olan Mithat Paşa, Türk devletinde yenilikler yapmağa başlamıştır. Yahudi prensiplerine dayanan mektepler açtırmış ve mekteplerde ihtilacı doktrinleri öğretmiştir. Mithat Paşa, Jön Türkler partisini kurmuştur. Bütün Avrupa’da kendi sırdaşı olan Simon Deutch’un talimatıyla yapılmıştır. Sultan Abdülaziz’in katli, Mithat Paşa’nın gözü önünde gerçekleştirilmiştir (Kemal Fedai Coşkuner, Yakın Tarihimiz ve Siyonizm, Orta Doğu, 10 Ocak 1976).
3 Kasım 1839 Sultan Abdülmecid’in tecrübesizliğinden istifade eden Mustafa Reşit Paşa’nın gayretiyle Tanzimat Fermanı ilân edildi. Bunun üzerine yabancı kuruluşlar, azınlıklar kuvvetlendi. Bu hareketi benimseyenlerce buna “Tanzimatı Hayriye” adı takıldı. Kozmopolitlik, yabancı etkisi ve aşağılık duygusu yayıldı. Bu sebeple buna “Tanzimatı Şerriyye” diyenler de vardır. Tanzimatı ilân eden Mustafa Reşit Paşa, İskoçya Mason locasına mensup bir kimseydi (Prof. Dr. Hikmet Tanyu, Siyonizm ve Türkler, İstanbul Bilge Yayınları, s. I, 281)
Masonluktaki Tanrı anlayışı Deist bir anlayıştır. Deizm ise İslâmlık, Hristiyanlık, Musevilik gibi semavî dinlerdeki Allah inancına bir reaksiyon olarak ortaya çıkmıştır. Bu anlayışa göre, kainatı aşan bir varlık vardır. Fakat insanoğlu bu varlığı tam manasıyla bilemez. Onun için bu varlığa yakarılmaz, ondan birşey istenmez ve onun insanları sevmesi, imtihan etmesi beklenemez. Böyle olunca ahiret düşüncesi ve öldükten sonra dirilmek fikri de iptal edilmiş oluyor. Deist anlayışı biraz daha ileri götürdüğümüzde Ateizm noktasına gelirsiniz. Zaten özellikle Fransız locasına kayıtlı masonlarda bu anlayış yaygındır (Yesevizade, Soruşturma, Masonluk, Dış Politika, sayı 3, s. 109).
Sion kelimesi “Allah’ın krallığı” manasına gelir. Tevrat’taki üstün ırkla alâkalı ayetler Siyonizm fikrinin temellerini teşkil etmektedir.
Yahudilerin Allah’ın seçmiş olduğu millet olduğu yolundaki söylentilerin kaynağı Tevrat’ta çeşitli bablar içerisinde yer almaktadır. Bunlardan iki tanesi aşağıdaki şekildedir:
“Ben dedim: Siz ilâhlarsınız ve hepiniz Yüce Allah’ın oğullarısınız. Kalk, ey Allah (ey oğullarım) yeryüzüne hükmet. Zira, milletlerin hepsine sen varis olacaksın” (Mezmur Bab. 82, Âyet. 6-8 s. 598).
“Çünkü sen Allah’ın Rabbe Mukaddes bir kavimsin. Allahın Rab, yeryüzünde olan bütün kavimlerden kendisine has kavim olmak üzere seni seçti” (Tesniye Bab. 7, Âyet 6 s. 184).
Yukarıdaki sapık ve ahlâk dışı sözde Tevrat ayetlerine daha yüzlercesini eklemek mümkündür. Bütün bunlar da göstermektedir ki, Masonluk; azmış ve gözü dönmüş Yahudinin Siyonist menfaatleri doğrultusunda ülkelerin yetişkin insanlarını kendine hizmet ettirerek ideallerini gerçekleştirmek yolundadır.
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
Mustafa Kamal mason localarını kapattı “yalanı”http://yakintarihimiz.org/mustafa-kamal-mason-localarini-kapatti-yalani.html
-MUSTAFA KEMAL’IN MASONLUK BELGESI;http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemalin-masonluk-belgesi.html
M.Kemal´e neden minnettardir ki Israil Halkı; yakintarihimiz.org/m-kemale-neden-minnettardir-ki-israil-halki.htmlYahudi-Masonluk Nedir ; http://yakintarihimiz.org/yahudi-masonluk-nedir.html
İngiliz Valisi M.kemal ;M.kemal Anadolu’dan sorumlu (yahudi) mason (merkezli)bir askerdi .
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
http://yakintarihimiz.org/ingiliz-valisi-m-kemal.html
Mustafa Kemal Türk (ve müslüman) Degil ki Atatürk Olsun-Tüm Linkler
Mustafa Kamal mason localarını kapattı “yalanı; http://yakintarihimiz.org/mustafa-kamal-mason-localarini-kapatti-yalani.html
.
DAVID BEN GURION MUSTAFA KEMAL AYNI AMACA KOŞUYOR!…?
DAVID BEN GURION İSRAİL’IN KURUCUSU İSRAİL’IN ATATÜRK’Ü İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİNDE ÖGRENİM GÖRMÜŞTÜR DAVID BEN GURION MUSTAFA KEMAL AYNI AMACA KOŞUYOR ?
Bunları söyleyen müslüman olsaydı epeyce başı ağırırdı…
“İkisi de yeni bir millet yaratma amacı ile hareket etti” diyen Aridan “Benzer amaç ve düşünceler ile yaşadılar. Bunu yapmak için benzer reformlar yaptılar. Özellikle dil reformu ve kıyafet reformu bir ulusun kendini tamamen değiştirmesi açısından çok önemli” dedi. Ben Goriuon’un yeni ve modern bir Yahudi ırkı oluşturmak istediğini ve bunun için çalıştığını kaydeden Aridan, “Atatürk de böyle bir amaç için çalıştı ve bunu başarmak için devlet dairelerindeki İslâmi selamlaşmaları bile yasakladı. Atatürk’le beraber halk Müslüman olmasına rağmen İslâmi ibadetlerin önemi ortadan kalkmaya başladı. Ben Gurion da Yahudi ırkının ibadetlerden çok bir kimlik olarak ön plana çıkmasını sağladı” şeklinde konuştu.
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Tankut Centel söz konusu sempozyumu yapmalarının nedeninin Ben Gurion’u anmak ve onu hatırlamak olduğunu söyledi. “Bu toplantıyı İsrail’in kurucusu David Ben Gurion anısına düzenlemiş bulunuyoruz” diyen Centel, Ben Gurion’un çok önemli bir insan olduğunu ve Atatürk’ten çok etkilendiğini ileri sürdü.
Galatasaray Üniversitesi’nden Yard. Doç. Dr. A. Emre Öktem de konuşmasında Gurion’un çok üstün bir insan olduğunu iddia ederek, siyonistleri öve öve göğe çıkardı.
İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası’nda gerçekleştirilen programı izlemek için giden Vakit gazetesi muhabiri, İsrail Başkonsolosluğu görevlilerinin engeliyle karşılaştı. İstanbul Üniversitesi ile İsrail Başkonsolosluğu işbirliğiyle gerçekleştirilen David Ben Gurion’u anma sempozyumuna gazete muhabiri Kemal Gümüş’ün alınmak istenmeyişi dikkat çekti.. Muhabirin programa katılmasını engellemeye çalışan İsrailli görevliler, Vakit gazetesinden olduğu gerekçesiyle muhabiri içeri almamakta direndi. İsrailli görevliler İbranice konuşarak muhabirin programı takip edemeyeceğini söylerken, muhabir, İÜ yetkililerinin devreye girmesiyle içeri girebildi.
HAKSÖZ-HABER
.
MUSTAFA KEMAL MASONLARIN YÖRÜNGESİNE NASIL GİRDİ!
MUSTAFA KEMAL MASONLARIN YÖRÜNGESİNE NASIL GİRDİ!
-Atatürk’e Mu kıtsı hakkında bilgi ve raporlar sunan Tahsin bey, Uygurların Mu kıtasından Ortaasya’ya gelen Türklerin ataları olduklarını
-Dünyaya medeniyetin Ortaasya’dan Uygurlardan dağıldığı görüşleri açıklandı.
-Bu görüşleri savunmak üzere Türk Tarih ve Dil Kurumu kuruldu.
– Churchwood bir mason idi. V çalışmalarının kaynağı masonik esoterizme (sırlara) ve sembollere dayanıyordu.
-Atatürk masonların yörüngesine girdi. yanıltıldı!
Atatürk” ömrü hayatının son yıllarında hayali bir düşüncenin peşinde idi.
Kendisine sunulan görüşler çerçevesinde bütün dünya dillerinin Türkçe’den doğduğu, ilk uygarlığın Ortaasya’da geliştiği ve yayıldığı..Medeniyet kuran beyaz ırkın temsilcisi “Ari” lerin ilk vatanının Ortaasya olduğu…. Mısır, Sümer, Roma, Yunan medeniyetlerinin temellerini Ortaasya’dan göç eden Türkler tarafından atıldığı… Amerikan yerlilerinin Türk asıllı olduğu görüşleri bunlardan bazılarıdır. Kısaca ismine Güneş dil ve tarih teorisi denilen bu görüşlerin kanıtlanması için Türk Tarih ve Dil kurumları kuruldu.
Ve bu yılarda (1930’lar) İngiliz asılı albay ve gezgin James Churchwood’un kayıp mu kıtası görüşleri Mustafa Kemal’e iletildi. Tahsin Bey, 1935 yılında Meksika Büyükelçisi ve araştırmacı olarak görevlendirildi. Ve aynı kişiye Atatürk “Mayatepek” soy adını verdi.
Tahsin Bey, Mu kutası hakkındaki bilgileri, Churcwood’un proje ürünü olan kitapları Türkiyeye gönderdi. Atatürk adı geçen projeleri Türkçeye çevirtti.
Churcwood, 70 bin sene önce Pasifik Okyanusu içinde “Ra-Mu” adında bir kıta ve uygarlığın geliştiğini ileri sürüyordu. Bahsi geçen kıta 14 bin sene önce battı. Ve Doğu Asya sahillerine gelen Ra-Mu kıtasının Uygur halkı Tibet dağlarının eteklerinde Uygur Medeniyetini kurdular. Ve Uygurlar (Türkler) dünyaya dağılarak medeniyetlerin gelişmesine öncülük ettiler.
Bu hayali düşünceler Atatürk’ü derinden etkiledi. Ve o dönem 1930’lu yıllarda basılan tarih kitaplarında Sümer, Mısır, Çinliler, Romalılar, Sümerler, Hintliler, Yunanlıların Türk asıllı oldukları görüşlerine yer verildi.
Aslında İngiliz asıllı Churchwood, görüşlerini Tevrat’a ve masonluk düşüncesinden kaynaklanan gizemli sembollere dayandırıyordu. Özetle o bir mason idi. O’nun düşüncelerini kabul ve uygulayan Atatürk de masonların yörüngesine girdi. “Yanıldı ve yanıltıldı”!…
TARİHÇİ -CEZMİ YURSEVER
.
Mustafa Kamal mason localarını kapattı “yalanı”
Masonik Halk Evleri ve Mason Localarını Yalanı;
MASON LOCALARINI KAPATTI DİYENLERE.. , MASONLAR PARALARINI ankara halkevlerinde SAKLAYABİLİYOR.
Anadolu Ajansı 10 Ekim 1935 tarihinde gazetelerin merkezlerine şu önemli haberi geçiyordu:
“Türkiye Mason cemiyeti, memleketimizin sosyal tekamülü ve günden güne artan muazzam terakkilerini nazarı itibare alarak faaliyetlerine nihayet vermeyi ve bütün mallarını memleketin sosyal ve kültürel kalkınmasına çalışan Halkevlerine teberrüü muvaffak görülmüştür.”
İddia edildiği gibi mason localarını Mustafa Kemal kapatmamıştır. Mason locaları, Kemalist inkılâpların zaten kendilerinin yapacaklarıyla örtüştüğü için yaptıgı için kendilerini feshetmeyi ve bütün mal varlığını da Kemalist rejimin ideoloji yuvası halk evlerine verdiğini görüyoruz. Bugün ise halk evleri, terör yandaşı aşırı sol örgütlerin karagâhı haline gelmiştir.
K.Atatürk Mason Localarını Kapattı mı?
M. Kemal hayattayken masonlar devleti
tamamen ele geçirmişti, dolayısıyla işlerini
devlet eliyle yürütüyorlardı. Zaten
Masonların amacı devleti ele geçirmektir, o
dönem devleti ele geçirdiklerine göre
mason localarının kapanmasında bir mahsur
yoktu. Kaldı ki, mason locaları kapatılmadı,
kendi kendilerini fesh ettiler.
KAYNAKLAR:
[1] Nesta H. Webster, Gizli Cemiyetler ve
Yıkıcı Faaliyetler, Londra, 1928, sayfa 284.
[2] Tamer Ayan, Atatürk ve Masonluk,
Istanbul, 2008, sayfa 127.
[3] Morning Post gazetesi, 1920. Aktaran:
Tamer Ayan, Atatürk ve Masonluk,
Istanbul, 2008, sayfa 127.
Mustafa Kamal mason localarını kapattı “yalanı”
Atatürk’ün “mason” olduğuna dair tartışmalarda ya da masonluk konusundaki konularda özellikle alttaki sözleri duyar ya da okursunuz; “…Mustafa Kemal Paşa, onlara hitaben ‘Haydi defolun buradan, cehennem olun gidin, Yahudi uşakları, benim milletim bana kahraman sıfatını verdi, ben sizin gibi bir çıfıt Yahudi’ye uşak mı olacağım? Bu gece sabaha kadar Türkiye’deki bütün localarınızı kapatmadığınız taktirde yarın teşkil edeceğim Divanı Harbi Örfiye hepinizi verir astırırım. Haydi defolun karşımdan, diyerek onları kovmuş. Onlar da yıldırım telgraf ve telefonlarla vaziyeti İstanbul, İzmir ve Adana’ya bildirdiler ve sabah olmadan hepsinin kapatma kararlarını getirip henüz sofrasından kalkmayan Reisicumhur’a verdiler, ve derin bir nefes aldılar. Reisicumhur Mustafa Kemal Paşa bu suretle bütün mason localarını kapattı…” Acaba bu olay doğru mu, yoksa koca bir yalan mı? Atatürk masonların faaliyetlerinin gerçekten yasaklanmasını emrettiyse, neden bu emri yok sayıldı ve sürekli faaliyette oldular? Atatürk masonların faaliyetlerinin gerçekten yasaklanmasını emrettiyse, -özel doktoru da dahil- en yakındaki mason olduğu belgeli kişileri neden tasfiye etmedi? Atatürk masonların faaliyetlerinin gerçekten yasaklanmasını emrettiyse, daha sonra Kemalist çizgideki kişiler tarafından onlarca mason locaları neden açıldı? Bugün en fanatik Kemalistlerin arasında neden masonların sayısı çoktur? Atatürk masonların faaliyetlerinin gerçekten yasaklanmasını emrettiyse, Atatürkçüler bugün neden hiç seslerini çıkartmıyorlar? Atatürkçülüğün yılmaz savunucuları Mason localarından bırakın rahatsız olmayı, bilakis Neden faaliyetlerin içindeler? Daha bunun gibi bir çok soru… Şimdi aşağıdaki yazıyı okuyun.. Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası Derneğinin sitesinde Atatürk’ün masonların faaliyetlerini yasakladığının yalan olduğu ortaya konuyor. 1935 yılında Ülkede oluşan siyasal ve sosyal ortam göz önüne alınarak, Türk Ocakları, Kadınları Himaye Cemiyeti, Muallimler Derneği, İzcilik Teşkilatı gibi kuruluşlar yasayla kapatılıp denetim altına alınmasından dolayı Atatürk’ün Mason olan dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya aracılığıyla yasaya gerek olmadan kendi kendilerini tatil etmeleri mesajını iletir. Ve tatil ediyorlar. Yani faaliyetleri tamamen yasaklanmıyor. Atatürk’ün bu konu üzerinde hiç yaptırımın olmadığı belirtiliyor. TÜRKİYE’DE MASONLUK (Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası Derneği) …1923 de Cumhuriyetin ilanı ile birlikte, ülkenin yabancıların işgali ve etkilerinden kurtulması sonucu, Masonlukta yeni bir ulusallık anlayışı ve bilinçlenme başlar ve bünyesini Atatürk devrimleri ve ilkelerine öz ve biçim olarak uyarlar. Türkiye Büyük Locasının o zamanki ismi olan ‘Maşrıkı Azamı Osmani’ adı ‘Türkiye Büyük Maşrıkı’ olarak değiştirilir. Atatürk’ün Cumhuriyetçi kadrosunda görev alanların büyük bölümü Masondur. Bir bakıma yönetim ve devrimlerin gerçekleştirilmesi Masonlara emanet edilmiştir. Fethi Okyar, Meclis Başkanı , Meclis Başkanı Abdülhalik Renda, Başbakan Hasan Saka, İçişleri Bakanları Şükrü Kaya ve Mehmet Cemil Ubaydın, Dışişleri Bakanları Bekir Sami Kunduh ve Tevfik Rüştü Aras, Sağlık Bakanları Rıza Nur, Adnan Adıvar, Refik Saydam, Behçet Uz, Milli Eğitim Bakanları Reşit Galip, Hasan Ali Yücel, Ekonomi Bakanı Sırrı Bellioğlu, Milletvekilleri Cevat Abbas, Atıf Bey, Edip Servet Tör, Yunus Nadi, Reşit Saffet Atabinen, Memduh Şevket Esendal, Hilmi Uran, Tevfik Fikret Sılay, Ahmet Ağaoğlu, Ankara Valisi Nevzat Tandoğan ve Belediye Başkanı Süleyman Asaf İlbay, İstanbul Valileri Muittin Üstündağ, Lütfü Kırdar, Danıştay Başkanı Mustafa Reşat Mimaroğlu, Jandarma Genel Komutanı Galip Paşa, İstiklal Mahkemesi Başkanı Necip Ali Küçüka, Amiral Mehmet Ali Paşa Atatürk’ün çevresinde ülkeye hizmet etmiş Masonlardır. Cumhuriyet döneminde Dernekler Kanunu gereği Masonluk kurumları birer dernek statüsüne sokulmuştur. 1927 yılında Türkiye Büyük Locasının resmi statüsünü içeren derneğe ‘Tekamülü Fikri Cemiyeti’ adı verilmiş ve bu ad 1929 yılında ‘Türk Yükseltme Cemiyeti’ şekline değiştirilmiştir. 1935 yılında Türk Yükseltme Cemiyeti adı altında dernek statüsünde çalışan Türkiye Büyük Locası kendi çalışmalarını bizzat kendisi tatil etmiştir. Ülkede oluşan siyasal ve sosyal ortam göz önüne alınarak, Türk Ocakları, Kadınları Himaye Cemiyeti, Muallimler Derneği, İzcilik Teşkilatı gibi kuruluşlar yasayla kapatılmış ve parti denetimi altına alınmıştır. Atatürk, aynı zamanda Mason olan dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ile görüşür ve ondan Masonların üst düzey yöneticilerine genel durumu açıklamasını ve yasaya gerek olmadan kendi kendilerini tatil etmeleri mesajını iletmesini ister. Sonunda 10 Ekim 1935 günü Mason yöneticileri tarafından imzalanmış bildirge Anadolu Ajansı tarafından yayınlanır: “Mes’ul ve maruf imzalar altında Ajansımıza verilmiştir. Türk Mason Cemiyeti memleketimizin sosyal tekamülünü ve günden güne artan muazzam terakkilerini dikkate alarak ve Türkiye Cumhuriyetinde hakim olan demokratik ve cidden laik prensiplerin tatbikatından doğan iyilikleri müşahede ederek faaliyetine, bu hususta hiç bir kanun olmaksızın nihayet vermeyi ve bütün mallarını memleketimizin sosyal ve kültürel kalkınmasına çalışan Halk Evlerine teberruu muvafık görmüştür.” Ayrıca Şükrü Kaya hükümet adına kamu oyuna yaptığı resmi açıklamada; “Türk Masonları kendi ideallerinin hükümetin esas programına dahil olduğunu görerek, kendi teşkilatlarını kendileri fesh etmişlerdir. Hükümetin bu iş üzerinde hiç bir teşebbüsü ve alakası yoktur” diyerek durumu belirtmiştir. 1946 yılında yeni Cemiyetler Kanununun yürürlüğe girmesiyle, masonlar da yeniden faaliyete geçerler ve 1948 yılında İstanbul Vilayetine verilen dilekçeyle Türk Mason Derneğini kurarlar. Aynı yıl İzmir ve Ankara şubeleri açılır. KAYNAK: http://www.mason.org.tr/index.php?option…&Itemid=27
.
M.Kemal´e neden minnettardir ki Israil Halki
Israil de bir Atatürk Büstü var ve yukarıda bu Büstün üzerinde hayretle okudugumuz israil halkı sana sonsuza dek minnettar kalacaktır söz yazili. israil´deki Atatürk Büstü
Düşündürücü ifadeler… Burası konsolosluk mu yoksa İsrail’de başka bir yer mi şu ân tam emin değiliz, ancak wikimedia’ya yüklenmiş olan bu dikili taşresminin altındaki ifâde gâyet dikkat çekici: “İsrail Halkı sana ebediyyen minnettardır” Atatürk´e neden minnettardir ki Israil Halki ? Arkadaş Derneği, İsrail Yehud‘da 2003 yılında Eyal Peretz tarafından kuruldu. Derneğin ana amacı Türk Yahudi Mirasını korumak ve geliştirmektir. Arkadaş Derneği’nin İsrailli ve Türk insanları arasında arkadaşlığı ve hoşgörüyü geliştirmesine ek olarak Türk Yahudi Kültür Merkezinde daha fazla bilgiyi toplamaktır. 2005 yılında Arkadaş Derneği’nde, Türk-Yahudi Kültür Merkezi kuruldu. Mustafa Kamal Atatürk Anıtı Arkadaş Derneğinin bahçesinde bulunan Atatürk Anıtı, 2 Kasım 2007′de Türkiye Tel Aviv Büyükelçisi Namık Tan’ın da katıldığı törenle açıldı. Bu anıt aynı zamanda İsrail’deki ilk Atatürk anıtıdır. http://en.wikipedia.org/wiki/File:Mustafa_Kemal_Ataturk_Memorial_in_Yehud,_Israel.jpg
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;Sayfamızda Türk Tarih Kurumunda yayınlanmış ve Mustafa kemal’in kendi ağzı ile yahudi (mason) ırkı ve dininden olduğunu beyan ettiği bilimsel ,resmi belgeler-deliller de mevcuttur.
Mustafa Kemal Türk (ve müslüman) Degil ki Atatürk Olsun-Tüm Linkler ;
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-turk-ve-musluman-degil-ki-ataturk-olsun-tum-linkler.html
Türkiye’deki Yahudiler ve Masonlar-Tüm Linkler;
http://yakintarihimiz.org/turkiyedeki-yahudiler-ve-masonlar-tum-linkler-2.html
İngiliz Valisi M.kemal ;M.kemal Anadolu’dan sorumlu (yahudi) mason (merkezli)bir askerdi .Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
http://yakintarihimiz.org/ingiliz-valisi-m-kemal.html
.
SALİH TUNA MUSTFA KEMAL DİNİ KULLANDI;
SALİH TUNA MUSTFA KEMAL DİNİ KULLANDI;
Siz (Kemalistler ) hangi Atatürk’ün izindesiniz: 1923 öncesimi 1924 sonrasımı?
Milli Mücadele yıllarında (1923 öncesi ) şeyhlerle müritlerle omuz omuza düşmanla vuruşan Atatürk’ün mü izindesiniz, “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz…” diyen Atatürk’ün mü?
Balıkesir’de, Zağanos Paşa Camii’nde 7 Şubat 23’te hutbe irat eden veya “Kanun-i Esasimiz (devletin anayasası) Kuran-ı Kerim’dir” diyen (1924 sonrası) Atatürk’ün mü izindesiniz, gökten inen “kanunlara” (kuran-ı kerime) inanmadığını söyleyen Atatürk’ün mü? Misalleri çoğaltmak elbette mümkün ama bu kadarı kafi. Sahi, hangi Atatürk’ün izindesiniz: 1919’un mu, 1920’nin mi, 23’ün mü, 25’in mi, 27’nin mi, 30’un mu? Yooo, hepsinin birden olmaz! Çünkü, 1925’de “Takrir-i Sükûn Kanunu”nu (din eğitimin okutulmasını,öğrenilmesini yasaklatan) çıkartan Atatürk, Cuma günü Meclis’i dualarla açan 1920’nin Mustafa Kemal Paşa’sına bir nev-i “darbe” yapmıştır.
Hem “Milli Mücadele”ye vurgu yapıyorsunuz, hem de Atatürk’ün “Milli Mücadele” yıllarında (1923 öncesi) dilinden düşürmediği dine, dinî olana, dinin kamu hayatındaki bütün tezahürlerine (İmam Hatiplerden Kuran Kurslarına kadar her şeye) düşman kesiliyorsunuz?Kafanız iyi mi?
(SALİH TUNA-YENİ ŞAFAK GAZETESİ)
.
Mustafa Kemal Türk Degil ki Atatürk Olsun! Acaba bu, bir şuur altı boşalması mıdır?!Örnekle anlatmak isteriz;
Mustafa Kemal Türk Degil ki Atatürk Olsun! Acaba bu, bir şuur altı boşalması mıdır?!Örnekle anlatmak isteriz;
28 Ocak 2012 Cumartesi kaynaklı manşette Oguzhan asiltürk İSLAM’I İÇ TEHDİT OLARAK GÖREN ERGENOKON CETESİNE SAHİP ÇIKTI Milli görüşün abisi sözcü (komünist) gazeteside oguzhan asiltürk’e sahip çıktı …!!!
İslamı iç tehdit olarak gören (yahudi mason merkezli) subayların kurduğu çeteye milli değerlerimizden -milli kimliklerimizden olan Ergenekon ismini takan zihniyet mustafa kemal atatürk’e bu ismi oguzhan asiltürk ismini vermiş ve bu şekilde milletimizi kandırmayı planlamıştır. necip fazıl kısakürek yıllar önce ”BU İŞTE BİR İŞ VAR” diyerek ; BİR İNSAN HEM OGUZ HEM HAN HEM ASİL OLMAZ ”ne kadar şuurlu ve bilinçli oldugunu göstermiştir. İnşaallah Tüm müslümanlar bu kadar şuurlu olur..
BİR İNSAN HEM KEMAL HEM MUSTAFA HEM ATATÜRK HEM TÜRK OLAMAZ!
”Ne Mutlu” sözü, hasret ifade ettiği cihetle Türk olan birinin ağzında garip değil midir?” Ne Mutlu Zengin Olana!..” sözü fakire, ”Ne Mutlu Sıhhatli Olana!.. sözü de hastaya yakışmaz mı? Misaller daha da çoğaltılabilir. Acaba bu, bir şuur altı boşalması mıdır?! [Türk,Tarihci, Şair, Hukukçu Kadir Mısıroğlu]
”Ne Mutlu” sözü, hasret ifade ettiği cihetle Türk olan birinin ağzında garip değil midir?”
Önemli olan Ne mutlu Türk’üm diyene demek değil önemli olan Türk doğmaktır. Ne mutlu Türk’üm deyip ülkemize zarara sokan insanlar Türk’üm deseler nolcak?
Ne demiş; İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Prof. Hirsch vardı Türk tebaasına geçen. Yabancı uzmanları getirebilmek için Türk hocaya iki bin lira veriliyorsa, bu Alman hocalara altı bin lira maaş veriliyordu. Tabii o zaman banka diye bir şey olmadığı için tüm hocalar maaş günü muhasebede kuyruğa giriyordu. Sıra Hirsch’e geliyor ve uzatılan parayı alınca bir bakıyor maaşının üçte biri verilmiş. “Maaşım neden eksik?” diye sorunca muhasebeci “Siz eskiden Almandınız, şimdi Türk oldunuz. Türk hocaların maaşı da bu” diyor. Prof. Hirsch, arkasındaki sıraya dönüp elindeki parayı kaldırarak “Ne mutlu Türküm diyene” diyor.
Kaynak; Semavi Eyce İstanbul’un Yaşayan Efsanesi
Ne demiş; Atatürk soyadının mucidi 2 mason!Mustafa Kemal’in kendisine aldığı soy ismi aslında “Öz”dü; Mustafa Kemal Öz. Hatta bir süre imzalarını dahi Mustafa Kemal Öz diye atmıştı. Atatürk soy ismini ise her ikisi de mason olan Agop Dilaçar ile Necmettin Arıkan bulmuştu. Arıkan ve Dilaçar şöyle diyordu: “Artık Türklerin İslam alemiyle ve Müslümanlarla ilgileri kalmadı, nasıl İslam Peygamberi Muhammed, Hiristiyanların İsa’sı varsa, Türklerin de bir atası olması lazım.”Buradan hareketle Dilaçar ve Arıkan Atatürk soy ismini bulmuşlardı, önerilerinin benimsenmesi üzerine, Meclis’ten çıkartılan bir kanunla Mustafa Kemal Atatürk soy ismini aldı.
Kaynak;Mustafa Yılmaz Masonlar- Dul Kadının Oğulları
Atatürk demek tür’kün atası demektir bu miletin atasımı M.Ke-mal’ mi hayır bunu niçin yaptılar atatürk yani bu miletin tarihi mustafa kemal ile başlaması … için yaptılar türk tarihi mustafa kemalle başlasın millet atasını unutsun tarıhını unutsun dini degerlerini unutsun diye tarıhı mustafa kemal ile başlattılar..biz osmanlı torunlarıyız bizim atalarımız bellidir ..ama onun atasının kim oldugunu biz bilmiyoruz bunu incelemeye ve bilmeye bizim hakkımız vardır ..
Osmanlı Padişahları Oğuzların kayı boyundandır.
Süleyman Şah’a kadar bütün atalrımız biliyoruz
M.Ke-mal’ın Babası kim? Soyunu sopunu biliyormuyuz?
Osmanlı Padişahlarının hepsinin atası,dedesi belli… Atam dediğiniz M.Kemal’in babasının kim olduğunu dahi kanıtlayamıyorsunuz. )) Adamın hiç bir akrabası yok.. sanki gökten zenbille inmiş gibi..
Türkiyede herkesin yüzlerce akrabası var değil mi? Pekiyi ”atam” dediğiniz adamın amca,hala,büyükbaba,büyükanne, kuzenleri,yiğenleri, niye yok? 1. ve 2. dereceden bir çok akrabasının olması gerekir…bunlar nerde?
Bizim M.kemal gibi ne mutlu Türküm demeye ihtiyacımız yok. 2. Abdülhamid ne demiş ”Bende bir Türküm” yani Türk olduğunun bilincinde ,kendisini Türk olarak görüyor. Mustafa Kemalin icraatinin bin netice hasıl ettiği kötülükten biri de bu pkk işidir. Ayrıca dindar olduğu için anadolunun doğusunu batısından fazla ezmiştir. Çünkü doğu daha dindar. Sebep budur. Onun kürtle türkle bir işi yoktur. İslamın yerine birşey koymak için ne mutlu türküm diyene dedi. Elhamdülillah müslümanım deme ne mutlu türküm de . Ama onu da becerip söyleyemedi şuur altı baskısıyla . Ne mutlu Türküm diyene de dedi. Yani diyebilene . Ben diyemiyorum demektir.[Türk,Tarihci, Şair, Hukukçu Kadir Mısıroğlu]
Atatürk’ün Kürt sorunu değil, din sorunu vardı.din karşıtı çizgi inönü zamanında değil, Atatürk zamanında başlamıştır.bunu tarih tezlerinden ders kitaplarına (icraatlarına)kadar her yerde gözlemek mümkün. [Prof. Dr. Zafer Toprak 09.04.2012-Radikal Gazetesi]
ANLADIYSAN DEVAM ET;
Mustafa Kemal Kimdir?Doğduğu evden babasının adına, doğum tarihinden etnik kökenine kadar birçok çelişki mevcut. Annesinin Zübeyde hanım olduğunda fikir birliği var. Ancak çokça tartışılan Falih Rıfkı Atay‘ın Çankaya kitabının ilk baskısında -sonrasında bu söz çıkartılmış- Atatürk’ün Ali Rıza Efendi‘nin resmine bakıp ‘bu bizim peder değildir‘ dediğini yazar. Kitapta anlatılan resmin arşivlerdeki bir Osmanlı subayının resmi olduğu ve gerçek babası olmadığı iddia edilir.,
Abduş konusuna ise aşağıda deginiyorum; bu baba konusunun ilerdeki öfkesinin temellerini oluşturduğunu düşünüyorum.
Bu o dönem düşünüldüğünde önemsiz bir ayrıntı gibi gözükebilir. Bu bilgi net değilse bile babasız büyüdüğü kesin. Ama Atatürk farklı olarak annesini de hayatı boyunca pek sevmedi. Öldüğünde cenazesine dahi gitmiyor. Savaş boyunca annesinin yanına uğramaktansa Pera Palas’ta kalmayı tercih ediyor.
Hakkında bilmediğimiz şeyler çok. Mesela doğum tarihini bile tam olarak bilmiyoruz. Hicri ve miladi takvim arasındaki farktan dolayı bu 1881 yada 1880 olabilir yani tam olarak bilinemez. Bu yüzden doğum tarihi ilk posta pullarında 1880 olarak yazar.
Etnik Kökeni;
Etnik kökeni hakkında da bildiğimiz bir şey yok. Osmanlı kayıtlarında etnik köken kısmının olmayışı işleri zorlaştırıyor. ‘İslam’ ya da ‘gayrimüslim’ olarak tutulmuş kayıtlar. 2 dönem bakanlık yapmış, koyu bir Türkçü olan Dr. Rıza Nur‘a göre (selanik nufüs kayıtlarına göre) Sırptır. sırp olması muhtemel. Uşağı olan Cemal Granda‘nın ‘sansürlenmemiş’ anılarına bakacak olursak M.kemal Yahudidir.
Atatürk’ün ‘Türkçü’ fikirlerinin temelini nelerin oluşturduğu ve bu fikirlerin ‘kimlerin’ isteklerine göre şekillendiği. 1923’e kadar Mustafa Kemal’in –Atatürk’ü bilerek kullanmıyorum- Türkçü söylemleri hiç yok. Aksine tüm coğrafyayı kapsayıcı bir söylem içinde. 1923’ten sonra Atatürk ise aksine tektipleştirici ve Türkçü bir görünüm izledi. Ancak ben gerçek anlamda Türkçü olduğunu sanmıyorum. Bir bilim adamı edasıyla inceleme ve zamanın şartları söz konusu. Mu kıtası, Güneş Dil Teorisi gibi aslında kendisinin inanmadığı ama etraftan destek görmek adına geliştirdiği söylemleri mevcut. Türkçü subayları yanına çekmek için başka yol düşünülemezdi.Türkçü söylemden uzak durdu.M.Kemal’in türk olduğunu hiç bir şekilde ispatlayamazsınız.Türk ve müslüman olarak görmek. istiyorsunuz diye uydurduğunuz hikayelerin hiç bir bilimsel kanıtı yoktur.Ermeni veya Rum değilim Türkoğlu Türküm. Elhamdülillah da müslümanım Anadolu’yu işgal ettiren, binlerce insanımızın ölmesine ve sakat kalmasına sebep olan Yunanistan başbakanı Venizeolos, M.kemal’i Osmanlı Devleti’ni yıktığı, saltanatı,hilafeti ve şeriati kaldırıp batılı değerleri getirdiği , Hristiyan milletlere ait topraklardan çekilmekte tereddüt göstermediği için M.kemal’i Nobel Barış Ödülüne Aday göstermişti, Nobel komitesine yazdığı mektup. (by kimyacı)
İşgalci Yunanistan Başbakanı Venizelos, Mustafa Kemal’i Nobel’e Aday Göstermişti.http://yakintarihimiz.org/isgalci-yunanistan-basbakani-venizelos-mustafa-kemali-nobele-aday-gostermisti.html
M.kemal Türk aleyhindedir. Milli Hareket zamanında benim Türkçülük icraatımdan pek sıkılıyordu. Bir şey de demiyordu. Bugün kendisi Türk’ün dinini, dilini, yazısını, adetini, milli müesseselerini, ananesini her şeyini yıkmakla meşguldür. Bunlar harstır,(kültürdür) bir milletin hayatıdır. Bu mu onun milliyetperverliği?!. Hani Türk’ün dinine, edebiyatına, folkloruna, mimari abideleri olan camilerinin ihya ve muhafazasına dair henüz ne yaptı? Soruyorum. Sade hüneri, gayreti, milleti baştan aşağı, fahişe, meful,(yapılmış) sarhoş ve mürtekip(kötü işler) soyguncu yapmaktır.
[Türkiye’nin İlk Milli Eğitim Bakanı Doktor Rıza Nur, Hayatım ve Hatıratım Cil.4] ‘Türkçülük Üç Evreye Ayrılır; Türkçüler , Türkçü geçinenler, Türkçülükten geçinenler.İslâm’a düşman Türkçülüğü ve milliyetçiliği Müslüman Türkler değil, Yahudiler çıkartmıştır.http://yakintarihimiz.org/islama-dusman-turkculugu-ve-milliyetciligi-musluman-turkler-degil-yahudiler-cikartmistir.html
Atatürk’ün Soy Seceresi; “Pek çok yerde ortaya atılan Zübeyde Hanım’ın Hacı Sofiler’den olduğu iddiası bu şecereyle çürüyor. Çünkü bu aile Mustafa Kemal’in değil, şecerede görüldüğü gibi Hacı Sofilere gelin giden Gülsüm Molla yoluyla Süleyman Sırrı’nın sülalesi. Bazı kaynaklar, Zübeyde Hanım’ın babasının tam üç kere evlendiğini kaydetmesine rağmen şecerede bunu göremiyoruz. Israrla Atatürk’ün teyzesinin oğlu iddia edilen eski TKP liderlerinden Reşat Fuad Baraner de şecerede gözükmüyor, zaten şecereye göre Atatürk’ün teyzesi yok, iki dayısı var.”1 Bana bu haber ve belgeler çok taraflı geldi. Gerçekliği pek yansıtmıyor. 1) Madem o kadar yalan çürütüldü bugüne kadar neredeydi bu şecere? İlk önce soy ağacının gerçek olması gerekir yalanları çürütmesi için. 2) M.Kemal’in üvey babası Abduş (mahkeme onaylı) tabloda göremiyoruz Tarih DELİL ister ama TARAFSIZ SAĞLAM DELİ! 3) M.Kemal’in üvey kızkardeşi Ruhiye hanım nerede? 4) M.Kemal yazdığı kağıtların üstüne mutlaka imza atardı veya asıl belgenin başka bir kağıdına imza atardı. Bu şecerenin üstünde veya yanında bir imza veya tarih göremiyoruz. Bu şecere tartışmalara son vermek için basbaya uydurulmuş. 1: Sefa Kaplan (Hürriyet, 02.11.2009)
Türkiye’nin Entelektüel ve en Bilge Kadını ; Ne biçim ırkçılarız (türkleriz) ki bizim ideolojimizi bir Yahudi yazıyor. Zira Yahudi Moiz Kohen (Munis Tekinalp) Kemalizmin ideologudur. Tıpkı Agop Dilaçar’ın Türk Dil Kurumunun başuzmanı ve Ermeni olması gibi.
Basım ist.1993]Mustafa kemal Sabetayist bir gizli yahudiydi.
Doğan çocuklarına TÜRK isim-soyisimleri verip KİMLİKLERİNE de DİNİ İSLAM yazdırarak KENDİLERİNİ GİZLEYEN YAHUDİ-ERMENİ kökenli Sabetayistler bu sayede TSK başta MEDYA,SİYASET,YARGI vs heryere SIZABİLMİŞLER VE Her Köşe Başını Tutmuşlardır.
Yahudilere neden güvenilmez?
Yahudilerin büyük din âlimlerinden Maimonides (1135-1204) yüreğinde Yahudilik inancını ve kimliğini taşımak şartıyla Musevîlerin (YAHUDİLERİN) Hıristiyan ülkelerinde Hıristiyan, Müslüman ülkelerinde Müslüman gibi görünmelerine fetva vermiştir.Haham Moses Maimonides (musa ibn meymun 1135-1204)
M. Kemal Yahudilerin en yogun yasadigi Selanik’te yetismistir… (Kemalist Soner Yalçın, Beyaz Türklerin Büyük Sırrı) Öyle yogun ki, Balkanlarin Kudüs’ü ismiyle meshurdur. Dolayisiyla M. Kemal de bundan payina düseni almis, yahudilerin ve dönmelerin laik – seküler idare anlayisini Türkiye Cumhuriyetine (kadrolaşma) egemen kilmistir.
Kaynaklara göre Mustafa Kemal Paşa’nın babası Sırp’tır! Türk değil yani! Ali Rıza Efendi Mustafa Kemal Paşa’nın üvey babasıdır!
2 dönem bakanlık yapmış, koyu bir Türkçü olan Dr. Rıza Nur‘a göre yani SELANİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ İlam karar numarası: Adet/451 verilerine göre M.kemal Sırptır.
(Dr. Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım.)
M.kemal’in Uşağı olan Cemal Granda‘nın ‘sansürlenmemiş’ anılarına bakacak olursak M.kemal Yahudidir.
(Atatürk’ün uşağı Cemal Granda’nın Hatıraları)
Refet(paşa) bele Milli mücadeleyi başlatan meşhur 5liden biridir Diyor ki;
Elbette hakikat (gerçek tarih) bir gün tarihe intikal edecektir.” M.Kemal Türk Değildir…’ (Refet Bele)
”Benim Kocam ( Refet Paşa) Türkoğlu Türktü Öyle Falan Cinsten Olan Adamın (M.Kemal)….”işine gelirmi kullandı harcıyacaktı. kocam ( idamdan kurtulmak için ) beyrut’a kaçarak hayatını kurtardı. yaşadıklarını yazdı. (Refet Bele’nin Eşi)
Kaynak:1; Refet (bele) Paşa Hatıratı 2; Türk,Tarihci, Şair, Hukukçu Kadir Mısıroğlu 3;Cumhuriyete Giden Yol, Beyan yay. Sf. 145
Mustafa Kemal Diyor Ki;
Türk milleti ”Fatih’lerin arkasında serserilik etmiştir.” Kaynak:Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-III (İzmir Yollarında; s.103-126)
Fethi müjdeleyen Peygamber;
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyururlar:Kostantiniye, (istanbul) bir gün fetholunacaktır. Onu fetheden emir (komutan) ne güzel emir, Onu fetheden asker ne güzel asker…” [Kütüb-i Sitte] O hevadan söylemiyor .O (rasullahın söylemesi) sadece vahiydir. sadece vahyolunur. [Necm 3-4] Nutuk’ta M.kemal diyor ki; Müslümanlığı bir yana bırakıp evrensel bir dünya dini kuralım (yahudi mason merkezli yeni dünya düzeni istiyor) ;
Efendiler, Hristiyanlığı, Müslümanlığı, Budizmi bir yana bırakarak basitleştirilmiş ve herkes için anlaşılacak «birleşik bir dünya devleti» kurma hayalinin tatlı olduğunu inkâr edecek değiliz.Atatürk [Nutuk:Syf:350]
1-) Bir Müslüman, “Müslmanlıktan vazgeçip, yerine başka din ister mi?
2-) Neden Yahudilik yok?
3-) “Birleşik Dünya Devleti” masonların amacı “New World Order Evrensel Bir Dünya Dini(yahudi mason merkezli dünya düzeni)
Nutuk,134. Sayfa 13. Paragraf atatrkün MASONİK illuminatinin ”tek din” ve ”tek devlet” ideolojisini benimsedğnin ispatıdır.
SELANİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ İlâm karar numarası: Adet/451 Bu Bozgeyik´in “Türkiye üzerine oynanan oyunlar” kitabında da bu belge tam metin Türkçe olarak basıldı.
(Burhan Bozgeyik´in “Türkiye üzerine oynanan oyunlar”)Bu belge, Türkiye´de çeşitli kitap ve gazetelerde yerini aldı:
“Deccaliyet ve Kemalizm” (Hüseyin Demirel, s.147) :”Mustafa kemal’in soyu” İlk defa Yakın Tarih Ansiklopedisinde Mustafa Kaplan imzasıyla neşredilen “Abdoş Ağa” (babası) ile ilgili yazılar mahkemelerde dava konusu oldu. Bu belgelerde kim olduğu açıkça ifade ediliyor. Hürriyet 21 Ocak 1990´da “Atatürk´ün gayrimeşru doğduğunu iddia eden.. belgeleri” başlığı altında bu meseleyi kamuoyuna duyurdu. Selanik´te bir mahkemenin verdiği kararın metni Osmanlıca olarak gazetenin haberinde basıldı.(Yakın Tarih Ansiklopedisi -Mustafa Kaplan)Uluğ İğdemir: Atatürk’ün Yaşamı, I. Cilt, sahife 23, türk tarih kurumu yayınlarına göre Mustafa kemal yahudidir. MUSTAFA KEMAL DİYORKİ; BEN YAHUDİYİM “SABETAY SEVİ’nin soyundan geliyorum. Kendisine hayranım. Keşke bu dünyadaki bütün yahudiler onun mesihliği altında birleşse..” (yani hem burda bir yahudi olduğunu hemde yahudi inancına bağlı olduğunu söylüyor.(Kaynak: Uluğ İğdemir: Atatürk’ün Yaşamı, I. Cilt, sahife 23, TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI , 1980)
Atatürk’ün İslam Dinini reddettiği el yazıları’nda ispatlanmıştır. Kendi yazmış olduğu Medeni Bilgiler (1931 tarih kitabı ve chp manifestosu isimli videosu) adlı kitabı’nda din hakkındaki düşüncelerini apaçık beyan ediyor.Can Dündar-Milliyet
Atatürkü Korumak Adına (yahudi mason merkezli )kitapları sansürlenmiş;
Gerçek (islam dinini reddettiği) atatürk’ü anlatmaya çekindiler!. Atatürkçüler atatürk’ü korumak adına (islam dinini reddettiği) kitabını sansürlediler. ve bu adamı adam dediğim için kusura bakmayın!
Can Dündar – Kanal D
Müslüman/Dindar bir Atatürk portresi çizmeye çalışan muhafazakârların kullandıkları olayların hepsi 1923 öncesinin M. Kemal’ine aittir. (…) Kurtuluş Savaşı’nda Bolşevik ve İslamcı kavramları bir arada kullanan M. Kemal ile 1930’larda İslamcı kavramları toplum hayatından tamamen çıkarmaya çalışan M. Kemal farklı Mustafa Kemallerdir. [Taha AKYOL – Şubat 2012]
“Atatürk Müslüman değildir.Vahdettin’e yalvarıyordu.
Çanakkale’deki başarısı yalan.”.
Kaynak; Akşam gazetesi yazarı Fikri Akyüz ( Twitter’)
M. Kemal, Millî Mücadele’de ve Cumhuriyetin başlarında siyaset icabı İslâm’ı övücü sözler kullansa da, temelde kendisi (islam) dine (ne) karşı olup Comte’un fikirlerine inanıyordu. Bu mânada 1930’larda yazdırdığı iki kitap (Liseler İçin Tarih Kitabı ve Medenî Bilgiler Kitabı) onun (islam) dine (ne) inanmadığını gösteriyor. Yüzlerce sözlerinden sadece biri bunun delilidir: M. Kemal bu (kendi) ifadeleriyle İslâm dinini “anlamsız, mantıksız safsata” olarak târif ediyor.“İslâm gelişmeye mânidir” diyor.
(Prof. Mete Tunçay, Tek Parti Dönemi)
M.kemal Sırptır.
Mustafa Kemal Paşa’nın babasının kim olduğu araştırdım. Bana “bir Sırplı çavuşun, bir çingene kızından yahut karısından doğan bir ailedendir.( Türk aske ve siyaset adamı ,Cafer Tayyar Eğilmez ,Kuva-yi Milliye yöneticisi ,İstiklal madalyası sahibi.)
Kaynak; Hıfzı Topuz – Bana Atatürkü Anlattılar.
M.kemal’in Uşağı olan Cemal Granda‘nın ‘sansürlenmemiş’ anılarına bakacak olursak M.kemal Yahudidir.
(Atatürk’ün uşağı Cemal Granda’nın Hatıraları)
“Mustafa kemal’in soyu” İlk defa Yakın Tarih Ansiklopedisinde Mustafa Kaplan imzasıyla neşredilen “Abdoş Ağa” (babası) ile ilgili yazılar mahkemelerde dava konusu oldu. Bu belgelerde kim olduğu açıkça ifade ediliyor. Hürriyet 21 Ocak 1990´da “Atatürk´ün gayrimeşru doğduğunu iddia eden.. belgeleri” başlığı altında bu meseleyi kamuoyuna duyurdu. Selanik´te bir mahkemenin verdiği kararın metni Osmanlıca olarak gazetenin haberinde basıldı.
(Yakın Tarih Ansiklopedisi -Mustafa Kaplan)
Uluğ İğdemir: Atatürk’ün Yaşamı, I. Cilt, sahife 23, türk tarih kurumu yayınlarına göre Mustafa kemal yahudidir. MUSTAFA KEMAL DİYORKİ;
BEN YAHUDİYİM “SABETAY SEVİ’nin soyundan geliyorum. Kendisine hayranım. Keşke bu dünyadaki bütün yahudiler onun mesihliği altında birleşse..” (yani hem burda bir yahudi olduğunu hemde yahudi inancına bağlı olduğunu söylüyor.(Kaynak: Uluğ İğdemir: Atatürk’ün Yaşamı, I. Cilt, sahife 23, TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI , 1980)
M.kemal şartlar olgunlaşmadan, iktidarın bütün güçlerini eline geçirmeden Türkiye gibi Müslüman bir ülkede, kalkıp da dinin aleyhinde (inkar) konuşamazdı-konuşmadı. Konuşursa kendi bindiği dalı kesmiş olurdu. Nitekim Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadelenin hiçbir devresinde Sultan Vahdettin’in ve Halifenin aleyhinde de tek cümle söylemedi. millet yaşayışımızda ve anlayışımızda İslâmiyeti yavaş yavaş silebilmek veya onu hafife almak için önce amentüden (dinden) işe başladılar.
Türk yazar,gazeteci,avukat; Yavuz Bülent Bâkiler (türkiye gazetesi) yavuzbulent.bakiler@tg.com.tr 16 Şubat 2013 Cumartesi
Güya aydın geçinen, (çağdaş yobaz yada kültürlü mağanda) fakat ayağını nereye bastığı ve yüzünü ne tarafa çevirdiği belli olmıyan, kokmaz, bulaşmaz bir zümre vardır ki, Birinci Cumhur Reisi (M. Kemal Atatürk) hakkında şöyle düşünür: «Onun İslâmiyete hiçbir zararı olmamıştır! Belki de, kaba taassubu yok etmek bakımından dine faydası dokunmuştur! Ne imana, ne ibadete, ne de herhangi bir dini esasa el sürmüş değildir!» Böyleleri, benzerleri ve benzerlerinin benzerleri arasında, Birinci Cumhur Reisini rahmetle ananlar, ona Mevlit okutturanlar bile vardır.Halbuki Birinci Cumhur Reisi, herhangi bir temenniye «İnşaallah…» duasını katan insan için «Bak, Allahtan bekliyor, Allaha inanıyor!» diye mukabele edecek ve Kâinatın Mefhari hakkında «Donsuz Bedevi!» hakaretini savuracak kadar Allah ve Resulünün düşmanıydı.
Kaynak; Necip Fazıl Kısakürek, Büyük (orta) Doğu Dergisi, 22 Aralık 1950, Sayı: 40, sayfa 3.
1 ) İslamlık (kuran ve sünnet) terakkiye (ilermeye) manidir
2 ) Arapoğlunun (hz.muhammed) yavelerini (uydurma,saçmalıklarını) Türklere öğretmeli
3 ) Hocaları toptan kaldırmalı (istiklal mahkemlerinden asılan binlerce alim vs)
( Bkz. Kazım Karabekir ,Paşaların kavgası : Atatürk Karabekir , Yayına hazırlayan : İsmet bozbağ , Emre yayınları aralık 1991 syf 165 ) Kuran hakkında Mkemal’in değerlendirmesi: Arapoğullarının uydurması.Kuran’a inanmak: Budalalık ve aldanmak.
M.kemal Diyorki; (islam) dinini kaldırmalıyız namussuz olmayız” diyor 1923’den 1938’e kadar icratlarına baktığınızda bu sözünü tuttuğunu görüyoruz…
Kazım Karabekir anlatıyor: “Mustafa Kemal Paşa, benim hayretle baktığımı görünce şöyle dedi: “Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkûmdurlar. Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Onun için önce din ve namus anlayışını kaldırmalıyız. Partiyi, bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz. Bu suretle kalkınma kolay ve çabuk olur.”
[Kazım Karabekir Anlatıyor, (yayına hazırlayan Uğur Mumcu), İstanbul: Tekin Yayınevi. 1990. sayfa, 83-84]Son zamanlarda “Atatürk’ün de iyi bir müslüman olduğunu” anlatan nutuklar türedi.
Atatürkçüler ille İslam tartışacaksa hadi gelin Mustafa Kemal’in yıllarca gizlenen konuşmalarını raflardan indirelim.Göze alabiliyorsanız, O’nun Kazım Karabekir’e “herşeyden önce din anlayışını kaldırmalıyız” dediğini ortaokul din kitaplarına koyalım. Bir İngiliz yazara söylediği “benim dinim yok. Bazen bütün dinler denizin dibine batsın istiyorum” sözlerini Diyanet İşleri Başkanlığı’nın girişine asalım.
Can Dündar, 07.01.1995
Kuran’a ‘uydurma’ kendi için ‘Dinsizim’ ”Yahudiyim”diyen Atatürk’e BAŞBUĞ çekerken, Kutlu Doğuma ‘zehir’ diyen dinsiz muhabiri tehdit eden aynı kişi [Araştırmacı -yazar Fatih Tezcan – 15.04.2013]
Bakın Ateist (kemalist,atatürkçü) Aziz Nesin (1993-94) de ne demiş… Yarın, öbür gün bu dinciler.(muhafazakarlar-şeriatçılar) iktidara gelip imam hatip’ten yetiştirdiği talebeleri yargıç, avukat, hekim, mühendis, belediye reisi gibi devletin her koluna atayıp, en son bu talebeleri harbiye’ye sokarak orduyu ele geçirip devleti her koldan kuşatacaklar. Ama şu an kimse farkında değil..! (Aziz Nesin -1993) Gün gelecek demokratikleşme adına Andımız’ı kaldıracaklar. tesettürlüler kamuda çirit atacak. (Aziz Nesin -1994)
Kemalist Aziz Nesin diyor ki; Hiçbir Müslüman Atatürk’ü sevmez niye sevsin ki yaptığı hiç bir şey İslam’ın lehine değildir. Eğer bir Müslüman hem Atatürk’ü seviyor hemde Müslümansa ya ahmaktır ya sahtekar (yada cahil) bunu Aziz Nesin diyor.
Dağılan Sovyetler birliği’ndeki cumhuriyetlerde yaşayan insanların yıllarca komünist (ateist-dinsiz) gibi gördüklerini ancak gerçek yapılarının (fikirlerini) son gelişmelerde (gücü-iktidarı ele geçirdikten sonra) ortaya çıktı. bunu Aziz Nesin diyor.
Kaynak; 1; Hürriyet gazetesi (Hiç bir müslüman atatürk’ü sevmez manşeti -arşiv) 2;Oguz Açar abant – haber ajansı
Sonsöz; Bizim paylaştıklarımıza muhalif olan,yalan tarihle beyni doldurulan insanlar gerçekleri öğrenmek için,kahraman diye beyinlerine kazınan,mustafa kemal atatürk’ün 54 yaşında kimliğinden mustafa ve kemal adını silip”kamal”(yahudi dilinde put) diye adını değiştirdiğinden başlasınlar.”atatürk”bir soy isimdir kanunla verilen..Bu durumda adam 54 yasında adını silmiş beğenmemiş değiştirmiş halen neden mustafa kemal diye ezberden konuşuyorsunuz?Yok efendim öğretmeni demişki senin adın kemal olsun demiş miş..Anıtkabir,de kapı gibi nufüs cüzdanı duruyor,adı “kamal” soyadı “atatürk”yazıyor.Müze,de sergileniyor.Adını değiştirdiğini bile anlatamayan bu resmi tarih kitapları başka gerçekleri nasıl anlatsın?Cahillere gerçekleri anlatmak kabul ettirmek kadar zor bir şey olmasa gerek.
Selanik mahkeme kararı yüzde yüz doğrudur.Ben M.kemal’e hakaret falan etmiyorum. ben gerçeğin peşindeyim.
Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda ki Türkiye cumhuiryeti bu gerçeğin karşısında ”Evet millet biz sizi yıllar boyunca avuttuk , atamız gayri meşru çocuğu idi. mi diyecekti ? Elbette inkar edecekler sahte diyecekler. ama tarihi osmanlı hukuk kitaplarımız örneğin Düstur,Tertip 1,Cilt 4:Düstur,Cüz-i Rabi’ ,İstanbul,1296 sayfa 261 ve başka nice eserler ”Selanik Mahkeme kararanın doğru olduğunu göstermektedir. Maalesef halkmız çok şartlanmıştır Atatürk konusunda .Ben M.kemal’e hakaret falan etmiyorum. ben gerçeğin peşindeyim. kemalistlerin hoşuna gitsede gitmesede M.kemal gayri meşru çocuğudur. bu bir tarihi gerçektir ve bu milletin bunu bilmeye hakkı vardır.
Mustafa Kemal Müslüman miydi? Halk (mustafa kamal) ondan nefret etmesin diye İslam’a kuranı kerime peygambere saygılı biri olarak göstermek istenilmektedir… oysa mustafa kamal sadece iktidarı ele geçirinceye kadar kendisini müslüman gibi gösteren iki yüzlü biriydi.bunun bizim iddiamız olmadığını görmeniz içinde?
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
Mustafa Kemal Türk (ve müslüman) Degil ki Atatürk Olsun-Tüm Linkler ;
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-turk-ve-musluman-degil-ki-ataturk-olsun-tum-linkler.html
Türkiye’deki Yahudiler ve Masonlar-Tüm Linkler;http://yakintarihimiz.org/turkiyedeki-yahudiler-ve-masonlar-tum-linkler-2.html
.
Mustafa Kemal Türk (ve müslüman) Degil ki Atatürk Olsun-Tüm Linkler ;
Mustafa Kemal Türk (ve müslüman) Degil ki Atatürk Olsun-Tüm Linkler ;
Sayfamızda Türk Tarih Kurumunda yayınlanmış ve Mustafa kemal’in kendi ağzı ile yahudi (mason) ırkı ve dininden olduğunu beyan ettiği bilimsel ,resmi belgeler-deliller de mevcuttur.
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
Mustafa Kemal Türk Degil ki Atatürk Olsun! Acaba bu, bir şuur altı boşalması mıdır?!Örnekle anlatmak isteriz;
Mustafa kemal’in ‘Tarih Tezleri’ne veya Sözlerine Cevap veriyoruz.http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemalin-tarih-tezlerine-veya-sozlerine-cevap-veriyoruz.html
‘Türkçülük Üç Evreye Ayrılır; Türkçüler , Türkçü geçinenler, Türkçülükten geçinenler.İslâm’a düşman Türkçülüğü ve milliyetçiliği Müslüman Türkler değil, Yahudiler çıkartmıştır.
Mustafa Kemal Türk Milletinin düşmanıdır.
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-turk-milletinin-dusmanidir.html
Atatürk köşelerinde gördüğümüz o fesli, bıyıklı adam kim?http://yakintarihimiz.org/ataturk-koselerinde-gordugumuz-o-fesli-biyikli-adam-kim.html
Nerede bu Atatürk’ün akrabaları? Anne tarafından, baba tarafından akrabaları ve soyları nerede?
http://sabetayistmustafakemalataturk.blogspot.com.tr/2012/01/nerede-bu-ataturkun-akrabalar.html
Atatürk 10 Kasım’da ve saat 09.05’te ölmedi.9’u 5 geçe ise yalan.Nasıl gözümüzün içine baka baka yalan söylerler ve yetmiş yıl kimse ağzını açmaz? Nasıl kandırılır kuşaklar boyunca bu ülkenin vatandaşları?
http://yakintarihimiz.org/ataturk-10-kasimda-ve-saat-09-05te-olmedi.html
Sabetayist Gizli Yahudi Hahamı Şemsi Efendi’nin Asıl adı Şimon Zivi idi. Atatürk’ün hocası gizli bir hahamdı. Tıpkı Atatürk gibi…
Atatürk’ün Dogumu Evi ve Resimlerdeki Babası Ali Rıza değildir!
http://yakintarihimiz.org/ataturkun-dogumu-evi-ve-resimlerdeki-babasi-ali-riza-degildir.html
Selanik’ ten Ne Çıkar çıksa çıksa Yahudi çıkar…’
http://yakintarihimiz.org/selanik-ten-ne-cikar-ciksa-ciksa-yahudi-cikar.html
M.Kemal Paşa’nın müslüman olmadığı bilimsel olarak ispatlanmıştır.
http://yakintarihimiz.org/m-kemal-pasanin-musluman-olmadigi-bilimsel-olarak-ispatlanmistir.html
M.Kemal´e neden minnettardir ki Israil Halki yakintarihimiz.org/m-kemale-neden-minnettardir-ki-israil-halki.html
Mustafa Kemal Müslüman miydi?
M.Kemal Paşa’nın müslüman olmadığı bilimsel olarak ispatlanmıştır.http://yakintarihimiz.org/m-kemal-pasanin-musluman-olmadigi-bilimsel-olarak-ispatlanmistir.html
Bir insan hem Müslüman, hemde Atatürkçü neden olamaz?Ayetler Eşliğinde Okumanız yeterli (okuduğunda ne demek istediğimi anlayacaksın).http://yakintarihimiz.org/bir-insan-hem-musluman-hemde-ataturkcu-neden-olamazayetler-esliginde-okumaniz-yeterli-okudugunda-ne-demek-istedigimi-anlayacaksin.html
Din düşmanı olmak ayrı dinsiz olmak yine ayrı; Mustafa Kemal islam Düşmanıydı. Müslümanım diyen atatürkçü gençlik, İslam’a ve peygambere hakaret eden bir adamı sevdiğiniz için peygamber sizinle gurur duyuyor!!http://yakintarihimiz.org/din-dusmani-olmak-ayri-dinsiz-olmak-yine-ayri-mustafa-kemal-islam-dusmaniydi-muslumanim-diyen-ataturkcu-genclik-islama-ve-peygambere-hakaret-eden-bir-adami-sevdiginiz-icin-peygamber-sizinle-gurur.html
Her biri gerçek (bilimsel) belgelere, tanıklıklara, konuşmalara dayandırılan bu politik kimliklerin hangisi gerçek Atatürk? Bir insan aynı anda hem komünist hem ülkücü, hem ‘Kürtler’in özerkliğinden yana’,hem dindar hem ateist, hem otoriter (diktatör) hem demokrat olamayacağına göre bu iddia sahiplerinden biri yalan söylüyor olmalı…Hangisi doğru bunların? http://yakintarihimiz.org/her-biri-gercek-bilimsel-belgelere-tanikliklara-konusmalara-dayandirilan-bu-politik-kimliklerin-hangisi-gercek-ataturk-bir-insan-ayni-anda-hem-komunist-hem-ulkucu-hem-kurtlerin-ozerkliginden.html
Kazım Karabekir’in aktardığı gibi, M.kemal dini kullandı.
http://yakintarihimiz.org/kazim-karabekirin-aktardigi-gibi-m-kemal-dini-kullandi.html
Tarihçi Mehmet Ö. Alkan: Atatürk dini kullandı
http://yakintarihimiz.org/tarihci-mehmet-o-alkan-ataturk-dini-kullandi.html
GAZETECİ YAZAR TAHA AKYOL MUSTAFA KEMAL DİNİ (MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA ÖVDÜ BAŞIMIZA İDARECİ OLUNCA İSLAM’A SÖVDÜ) KULLANDI;
Yavuz Bülent Bâkiler;Kemâlizmin millet anlayışında (islam) dininin yeri yoktur; MUSTAFA KEMAL DİNİ KULLANDI;
Özgür-Der’Mustafa Karayel; MUSTFA KEMAL DİNİ KULLANDI. MUSTAFA KEMAL’İN PRAGMATİST, TAKİYYECİ ve TASFİYECİ KİŞİLİĞİ.
Prof. Dr. Fikret Başkaya,Mustafa Kamal Milli Mücadele boyunca, (gücü -iktidarı ele geçirene kadar) gerek halkı, pek çok şeyh ,tarikat lideri, din adamını kullanmıştır ;
SALİH TUNA MUSTFA KEMAL DİNİ KULLANDI;
http://yakintarihimiz.org/salih-tuna-mustfa-kemal-dini-kullandi.html
MUSTAFA KEMAL MASONLARIN YÖRÜNGESİNE NASIL GİRDİ!
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-masonlarin-yorungesine-nasil-girdi.html
DAVID BEN GURION İSRAİL’IN KURUCUSU İSRAİL’IN ATATÜRK’Ü İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİNDE ÖGRENİM GÖRMÜŞTÜR DAVID BEN GURION MUSTAFA KEMAL AYNI AMACA KOŞUYOR ?
http://yakintarihimiz.org/david-ben-gurion-mustafa-kemal-ayni-amaca-kosuyor.html
Mustafa Kamal mason localarını kapattı “yalanı”
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kamal-mason-localarini-kapatti-yalani.html
-MUSTAFA KEMAL’IN MASONLUK BELGESI;Ataturk Anadolu’dan sorumlu (yahudi) mason (merkezli)bir askerdi
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemalin-masonluk-belgesi.html
M.Kemal´e neden minnettardir ki Israil Halki
yakintarihimiz.org/m-kemale-neden-minnettardir-ki-israil-halki.html
Yahudi-Masonluk Nedir
http://yakintarihimiz.org/yahudi-masonluk-nedir.html
Mustafa kemal Babadan olma, anadan doğma.Yahudidir? Nutukta M .kemal diyor ki ;Müslümanlığı bir yana bırakıp evrensel bir dünya dini kuralım (yahudi mason merkezli dünya düzeni) diyor.
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-babadan-olma-anadan-dogma-yahudidir.html
Metin Köse ; Mustafa kemal dini kullandı.
http://yakintarihimiz.org/metin-kose-mustafa-kemal-dini-kullandi.html
Aziz nesin M.kemal dini kullandı .
http://yakintarihimiz.org/aziz-nesin-m-kemal-dini-kullandi.html
Can Dündar, M.kemal’in müslüman olduğunu” anlatan nutuklar türedi.
http://yakintarihimiz.org/m-kemalin-musluman-oldugunu-anlatan-nutuklar-turedi.html
Can Dündar, Atatürk’ün İslam Dinini reddettiği el yazıları’nda ispatlanmıştır. Kendi yazmış olduğu Medeni Bilgiler adlı kitabı’nda din hakkındaki düşüncelerini apaçık beyan ediyor.
M.Kemal Paşa’nın müslüman olmadığı bilimsel olarak ispatlanmıştır.
http://yakintarihimiz.org/m-kemal-pasanin-musluman-olmadigi-bilimsel-olarak-ispatlanmistir.html
Mustafa Kamâl Paşa ”Müslüman Mı ” Sorusuna Mantıklı Analizler;
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kamal-pasa-musluman-mi-sorusuna-mantikli-analizler.html
Atatürk’ün din hakkındaki sözleri Bu sözler tartışmaya mahal bırakmaycak kadar net küfür sözlerdir. Ve maalesef bu sözler M.kemal’e aittir.
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemalin-islami-rededen-soylemleri-kaynakli.html
1931- Tarih kitabı Mustafa Kemal İmzalı Yapımı;Tarih 1931 YILI GENÇLERE OKUTULAN TARİH KİTABINDA ;http://yakintarihimiz.org/1931-tarih-kitabi-mustafa-kemal-imzali-yapimi.html
Kemalistlerin Mustafa Kemal’in müslüman olduğunu kanıtlamaları için ellerinde 3-4 şey vardır. Fakat ellerindeki bu kanıtlar “nedense” hep 1925 yılından öncedir. Mustafa Kemal, 1925 yılına kadar iktidarı tam olarak eline alamamıştır.
“Hak Dini Kur’an Dili” adlı tefsir, Bu tefsir Birinci TBMM’nin güzide vekillerinin talebiyle kaleme alınmıştır. M. Kemal Paşa’nın bu tefsiri yazdırttığı düşüncesinin hiçbir temeli, dayanağı yoktur.
Mustafa Kemal Kuran’ı Tercüme Ettirdi, Müslüman Olmasaydı Tercüme Ettirmezdi Diyenlere Kesin Net Cevap:
Hani şu Atatürk’ün “yeni kurulan Suudi devletinin kralına” çektiği söylenen telgraf var ya… Olay 1926 yılında geçiyor…
Atatürk’ün Tokyo’da yaptırdığı Camii YALANI
http://yakintarihimiz.org/ataturkun-tokyoda-yaptirdigi-camii-yalani.html
Bir Ateistin Makalesi – Atatürk Dinsiz Miydi? ;
http://yakintarihimiz.org/ataturk-dinsiz-miydi.html
Necip Fazıl Kısakürek: Mustafa Kamal Allah ve Resulünün Düşmanıydı.
http://yakintarihimiz.org/necip-fazil-kisakurek-mustafa-kamal-allah-ve-resulunun-dusmaniydi.html
M.Kemal, “Türk halkının uzun zamandan beri ezberden okuduğu bazı Arapça kuran kerim meallerinin manasını (günümüz türkçesi mealleri-latin alfabesi )okuduğu zaman (haşa) tiksineceğini” söylüyor.http://yakintarihimiz.org/m-kemal-turk-halkinin-uzun-zamandan-beri-ezberden-okudugu-bazi-arapca-kuran-kerim-meallerinin-manasini-gunumuz-turkcesi-mealleri-latin-alfabesi-okudugu-zaman-hasa-tiksinecegini-soyluyor.html
M.Kemal Kuran’a ”Safsata” Diyor (Kendi El Yazısıyla)
http://yakintarihimiz.org/m-kemal-kurana-safsata-diyor-kendi-el-yazisiyla.html
Yazar Fatih Tezcan Diyor ki ; M. kemal ve (terörist başı) Abdullah Öcalan’ın İslâm’a Bakışları aynı;
Turkey, Emil Lengyel, Mustafa Kemal İslam’ı yıkan İnsan; M.kemal diyor ki; Ahlaksız bir Arap’ın dini görüşlerinden oluşan İslam artık ölmüştür.
http://yakintarihimiz.org/turkey-emil-lengyel-mustafa-kemal-islami-yikan-insan.html
.
Mustafa kemal’in ‘Tarih Tezleri’ne veya Sözlerine Cevap veriyoruz.
Mustafa Kemal Diyor Ki ; Türkler , Arapların dinini kabul etmeden evvel büyük bir milletti.Arap dinini kabul ettikten sonra Türk milletinin milli rabıtaları gevşedi ; milli hisleri ve heyecanı uyuştu . Bu pek tabii idi . Çünkü Muhammedin kurduğu dinin gayesi bütün milliyetlerin fevkinde bir Arap milleti siyasetine müncer oluyordu.Mustafa Kemal Diyor Ki ; Vahiy yoktur, Kur’an Muhammed’in düşüncelerinin ürünüdür.” bütün dinlerin denizin dibine batsın istiyorum Kaynak; Medeni Bilgiler ve Atatürkün el yazıları Prof Dr Afet İnan –Türk Tarih kurumu basımevi –Ankara 1969 sayfa 364-365)
Mustafa Kemal Türk (ve müslüman) Degil ki Atatürk Olsun-Tüm Linkler ;
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-turk-ve-musluman-degil-ki-ataturk-olsun-tum-linkler.html
Cevap; Kur’an, Hazreti Muhammed’in mi eseridir? Siz (kemalistler veya atatürkçüler) de Allah’ı, Cebrail’i, vahyi (kuran’ı kerim-i) inkâr mı ediyorsunuz? Sözkonusu “Türkler İslam’dan once çok medeniydi” (M.kemal) argümanına “masal” demek bile belki hafif kaçıyor; doğrudan “uydurma” demek daha isabetli olabilir. Çünkü, apaçık tarihsel bir gerçektir ki, Türklerin İslam öncesinde kayda değer bir medeniyeti yoktur. İslam öncesi dönemde bir “Türk sanatı”, “Türk mimarisi”, “Türk bilimi”nden söz edilemez. Orhun Anıtları haricinde, kayda değer bir “Türk ebediyatı” da yoktur. Olamaz da zaten. Çünkü İslam öncesi Türkler göçebe bir kavimdir ve göçebelerin “medeni” (yani şehirli) bir kültürü olmaz. Türklerin medenileşmesi, büyük ölçüde Arap-İslam medeniyetinin sayesinde olmuştur. Liselerde okuduğumuz “Kitabu Dîvânü Lûgati’t-Türk”ün yazarı Kaşgarlı Mahmud, düşünür ve bilim adamı İbn-i Sina gibi önemli Türk alimler, hep İslam sonrası döneme aittir ve Arap-İslam etkisiyle yetişmiştir. İslam öncesi dönemde dünyanın bilimine, kültürüne, sanatına katkıda bulunmuş tek bir ünlü Türk yoktur. Bu da hiç şaşırtıcı değildir; Türkler’in İslam’la tanıştığı 8, 9 ve 10. yüzyıllarda zaten dünyadaki yükselen medeniyet İslam’dı. Avrupalılar “karanlık” içinde iken, İslam medeniyeti bilim, felsefe, tıp, sanat, mimari, şehir düzenlemesi gibi alanlarda göz kamaştırıcı başarılar elde etmişti. Tarihçi (hem de Siyonist tarihçi) Martin Kramer’in ifadesiyle “eğer 1000’li yıllarda Nobel ödülleri dağıtılıyor olsaydı, neredeyse tümünü Müslümanlar alırdı.” Avrupa’da bilim ve felsefeyle uğraşmak için önce Arapça öğrenmek gerekiyordu.Türkler, işte bu yüksek İslam medeniyeti ile tanışıp onunla aydınladıkları için ilerlediler. Daha sonra da Selçuklu ve özellikle de Osmanlı tecrübesiyle Araplar’ı geride bıraktılar. Bugün Türkiye Arap ülkelerinin tümünden daha gelişmiş durumda. Ama bu, “İslam’a rağmen” değil, büyük ölçüde “İslam sayesinde” varılmış bir nokta. Eğer İslam’la tanışmasalar, Türkler bugün büyük olasılıkla Moğollar’dan pek farklı olmayacaklardı. Moğollar’ın bugün ne durumda olduğunu görmek isteyenler, dünyanın en geri ülkelerinden biri olan Moğolistan’a gidip biraz fikir alabilirler. “Türk’ün unutulmuş medeni vasfı” işte ordadır. İyi ki de unutulmuştur…Mustafa akyol – Gayri Resmi Yakın Tarih Siz de böyle mi düşünüyorsunuz? Türk milletinin millî hisleri, millî heyecanları İslâmiyet yüzünden gevşediği ve uyuştuğu için mi soyumuz dünyanın en muhteşem devletlerinden birini kurdu. Onu 23 milyon 337 bin 600 km2 üzerine yaydı. 624 yıl yaşattı ve tam 322 yıl, dünyada lider devlet olarak hükümran oldu? Dünyanın neresinde, millî hisleri uyuşan bir millet böyle zaferler kazandı?1936 yılında, İstanbul’da KAMALİZM isimli bir kitap bastırdı. Bu kitabın daha ilk sayfasında KAMALİZM’in yeni bir din olduğunu ileri sürdü: ”Siz de Kamalizmi veya Kemalizmi yeni bir din olarak mı kabul ediyorsunuz. Cevabınız evet ise alın ve hayrını görün. “Sizin dininiz size, bizimki bize. Bu millet sizin taptıklarınıza tapmaz. Siz de bu milletin taptığına tapmazsınız.SORUYORUM: Siz de böyle mi düşünüyorsunuz? Kur’an, Hazreti Muhammed’in mi eseridir? Siz de Allah’ı, Cebrail’i, vahyi inkâr mı ediyorsunuz? Etmiyorsanız öfkeniz neden? Kaynak; Türk yazar,gazeteci,avukat; Yavuz Bülent Bâkiler (türkiye gazetesi) Bütün dinleri iyi incelemiş olan, İngiliz ilim adamlarından Lord Davenport, Londrada bastırdığı (Hz. Muhammed ve Kur’an-ı kerim) adındaki İngilizce kitabında diyor ki: Bugünkü fen (bilim) ve medeniyetin, eski ve yeni eserlerin ve edebiyatın koruyucuları, Emevîler, Abbasiler, Gaz neliler ve Osmanlılar zamanındaki müslümanlar olmuştur.Kaynak; Lord Davenport, Hz. Muhammed ve Kur’an-ı kerim
Mustafa Kemal Diyor Ki ;
Kaza ve kader talih ve tesadüf tabirleri Arapçadır. Türkleri alakadar etmez ( Prof.İlhan Arsel Teokratik Devlet Anlayışından Laik Devlet Anlayışına)
Cevap;
Kuran’a göre islâm “bütün insanlara” gönderilmiş bir dindir. Atatürk’ün islâm’ı “Araplar’ın dini” olarak tanımlaması, İslâm hakkındaki fikrini özetlemektedir. Mealen; Bu bilen toplum için ayetleri Arapça bir Kur’an olmak üzere ayrıntılı olarak açıklanmış bir kitaptır. (fussilet 41/3) Allah herşeyi kader ile yarattı. (Kamer 49) Eğer kendilerine sorarsan ”Biz sırf lafa dalmış şakalaşıyorduk”derler Deki; Allah ile ayetleri ile ve peygamberi ile mi alay ediyorsunuz. (Tevbe 65)
Ne demiş;Türkçenin bir İslâm dili olduğu şeklindeki iddiamızda gözüpeklik gösteriyoruz. Türkçe, bir kavmin dili değildir; Türkçe İslâm’ın bir dilidir. Ve Allah bize, biz Türklere, İslâm’ın kılıcı olmamızın mükâfatı olarak bu lisanı vermiştir. şu mânâda: diyorum ki: Allah her millete layık olduğu bir dil vermiştir. Her millet hangi lisana layıksa o lisanla tekellüm eder. Dolayısıyla Türkler tarih sahnesine İslam’ın kılıcı olarak çıktıkları için Allah da onlara bir itikad dili verdi. Buna verdiğimiz ilk örnek şudur: Biz Türkler “kaza”ya uğrarız. Yani otomobil kazası geçiririz ya da bir yerden düştüğümüzde, “Başımıza bir kaza geldi.” deriz, değil mi? Kaza Arapça bir kelime ve kaderle birlikte kullanılıyor çoğu zaman. Ama Araplar başlarına böyle bir şey geldiğinde böyle söylemiyorlar. Yani biz Türkler hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine inanan bir kahraman ırktan geldiğimiz için Allah bize kazaya uğramamızın kader olduğunu öğretmiştir. Biz Türkler “kaza oldu” deriz. Yani Almanlar bunun için “unfall” derler, istenmeyen vaka anlamında. İngilizler buna “accident” der. Yani aslî olmayan bir şey oldu, arızî bir şey oldu, arıza oldu der ama biz, “kaza oldu” deriz. Bu sadece burada olup biten bir şey değil; bizim Türkçe konuştuğumuz her şey itikadımızla alâkalıdır. Biz Arapça olmayan, Farsça olmayan şeyleri de dinimize uygun olarak telaffuz ederiz. Yani biz din düşüncesi olmadan hiçbir şey söylemeyiz. Biz, kötü söze “küfür” deriz, “O bana küfretti.” Yani bana sövmekle –kendisini imandan uzak bir duruma soktuğu gibi-beni de imandan uzak bir pozisyonla itham etmiş ve itikadıma zarar vermek suretiyle küfretmiştir.
Kaynak; İsmet Özel, Türk, şair, yazar ve düşünür- İstiklal Marşı Derneği’nin kurucusu ve hâlen genel başkanıdır.
Mustafa Kemal Diyor Ki ;
Medineniler ile Mekkeliler arasında derin bir düşmanlık ta vardı. Muhammet te Mekke’den kalkıp Medine’ye kaçtı. Buna Hicret denildi.”
Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Tarih kitabı
MUSTAFA KEMAL’E CEVAP VERİYORUZ;
İslam’a inanan hiçbir müslüman, Hicret hakkında “Mekke’den kalkıp Medine’ye kaçtı” demez.
Hâlbuki islâm âlimleri “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”,(ve tarih kitapları) hicretin korku, sıkıntı ve mecbûriyyetle değil, Allahü teâlânın takdîri ve izn vermesi ile yapıldığını bildiriyorlar. (Mevâhib-i ledünniyye) de diyor ki, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Eshâbına Mekkeden Medîneye gitmelerini emr buyurdu. Kendisi Mekkede kalıp Allahü teâlâdan izn gelmesini bekledi. Birgün Cebrâîl “aleyhisselâm” gelip, Kureyş kâfirleri seni öldürecek. Bu gece yatağında yatma dedi. Ertesi gün hicret etmesine izn verilen âyet-i kerîmeyi getirdi). İslâm âlimleri, Resûlullah için, böyle edebli söyler ve yazarlardı.(Malumati Nafia)
Mustafa Kemal Diyor Ki ;
“Ben size manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlık telakkileri bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur.
Kaynak: ATATÜRK, 1933, Milli Eğitim Bakanı Dr.Reşit Galip’e hitaben, İsmet Giritli, Kemalist Devrim ve İdeolojisi
Cevap; İlim ve akıl Atatürk’ün ilkesi olabilir mi? (tabiki) Olamaz Yaptıklarının birçoğunun ilim ve akılla izahı mümkün değil. Evrensel Osmanlı Devletini yıktı, bir ulus devlet, kavim (küçük) cumhuriyeti kurdu.Türkleri laikleştirip yozlaştırmanın, Kürtleri asimile etmenin, Hilafeti (islam birliği-islam hukukunu)kaldırmanın, Kuran alfabesini yasaklayıp Latin (ingilizyunan)alfabesini almanın, fötr şapka için (binlerce) insanları asmanın, milletimizin gönlünde yüz yıllarca kapanmayacak derin yaralar açtığını ve açacağını düşünmedi. Zorunlu kültür değişiminin doğuracağı psiko-sosyal sakınca, sorun ve sonuçları göremedi. Göremezdi çünkü sofrasında bir tek bilim adamı, sosyolog yoktu.Fabrika kurmak inanç ister, ilim ister. Bu insanlarda ne inanç vardı nede ilim. Bol bol heykel diktiler. Dikilen her heykel M.Kemal’i itibardan düşürdü.Müslüman bir toplumda bir liderin heykelini dikmek ona itibar kazandırmaz, kaybettirir. Dikilen her heykel Atatürk’e itibar kaybettirdi.[Metin Köse – Aynadaki Kemalizm]
Solcu batılaşmacıların (kemalistlerin) solculuğu,Ancak hain değilse kendini aldatıyor demektir. Halk Atatürk ilkelerini ciddiye almadı, bu ilkeler halka karşı oldu, bu ilkelerin arkasına saklanarak namussuz dolaplar çevrildi.Ağız dolusu İnkılâp dedikleri soytarılık daha taze olduğu için mi bu masalları okuyorlar bize dersin?”Kaynak; Kemal Tahir, Notlar – Batılaşma , Bağlam Yay., İstanbul 1992, s. 13., s. 221.Kemal Tahir -Çöküntü – Notlar s.36
Dine (islam dinine) inanan bir insan, ayetleri “dogma” olarak nitelendiremez. Kuran’daki “Allah’ın hükümlerinin ( haram -helal ) asla değiştirilemeyeceğini” “ (Ahzab, 33/62) belirten ayete atfen “asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur” diyerek Kuran’ın akla (kendi aklına) aykırı olduğunu söyleyebilen birinin Kuran’a inandığı düşünülemez. Ne demiş;İlim demek, fen demek, herşeyin doğrusunu anlamak demekdir. İslâmiyyeti bozan, islâm bilgilerinin değerlerini ölçemiyen sözlere ilim ve fen denilemez. Peygamberleri “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” inkâra yol açan şey, (b)ilim olamaz. Câhiller ve menfeatcılar ve şehvet, zevk budalaları, islâmiyyete saldırırken, (b)ilmi ve fenni (ve aklı) kendilerine maske yapıyorlar. Müslimânlar, ilmi, fenni iyi öğrenip, bu yalancılara, alçak fen yobazlarına aldanmamalıdır.
Kaynak; Malumati nafia İmam -Rabbani
Mustafa Kemal Diyor Ki ;
Türk milleti ”Fatih’lerin arkasında serserilik etmiştir.”Bulgarlar, Sırplar, Macarlar, Romenler sabanlarına yapışmışlar, varlıklarını korumuşlar, kuvvetlenmişler; Türk milleti de böyle ”Fatih’lerin arkasında serserilik etmiş”ve kendi ana yurdunda çalışmamış olmasından dolayı bir gün onlara yenilmiştir. Kaynak: 1;Türkiye İktisat Kongresi’ni Açış Söylevi İzmir 2; Kaynak:Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-III (İzmir Yollarında; s.103-126)
Cevap;Mustafa Kemal Türk (ve müslüman) Degil ki Atatürk Olsun-Tüm Linkler ;Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-turk-ve-musluman-degil-ki-ataturk-olsun-tum-linkler.html
Fethi müjdeleyen hadis-i şerif ;Kostantiniye, (istanbul) bir gün fetholunacaktır. Onu fetheden asker ne güzel asker…” Hz. Muyhammed (s.a.s) Kaynak; Kütüb-i Sitte
İzmir İktisat Kongresi’nde yaşanan olay.;Kongre Başkanı Kazım Karabekir’in… Açılış konuşmasını Mustafa Kemal’in yapmasına… “Yahu, 2 kere 2’yi toplayamayan adamın burada ne işi var” diye tepki göstermesi…Bu tepki niye, derseniz… Mustafa Kemal, bir poker oyuncusuydu. Ancak ekonomiden anlamazdı. Ticari girişimleri hep hüsranla sonuçlanmıştır. Kaynak; 1 ; Kemal tahir kurt kanunu- 2; Emre Aköz -Sabah Gazetesi Ne demiş; 1929 ekonomik bunalımında dış borç bulamayıp yabancı yatırımcıları ülkeye çekemeyince mecburen “devletçi” olmuştuk. 1927’de Türkiye’de çalışan yabancı şirket sayısı kaçtı biliyor musunuz? Tam 113. Bu sayı, bunalımdan sonra 71’e inmişti (biz kovmadık, kendileri gitti). Kaynak; Tarihçi,Türkolog ,Mustafa Armağan 02.09.2012 Ne demiş; Atatürk’ün gösterdiği yol bilim yolu değildir.Atatürkçü düşünce sistemi diye bir şey yoktur Atatürkçülük, “gevşek çizgili” bir dünya görüşüdür. Bu ülkede en hayvan faşist (ırkçı) de sorarsan Atatürkçü’dür, en kabız (yetersiz-cahil-fen yobazı) sosyalist de.Hatta, bağımsızlık isteyen (komünist) Kürt bile! Bilen bilmeyen, Atatürkçü “düşünce sistemi” diye ileri geri sallamasın. Bir ideoloji değildir. Bir felsefe, hiç değildir. Onu, otuzlu yılların faşistleri (ırkçıları) bir ideoloji haline getirmek istemişler (Kemalizm), beyinleri de bununla yıkamışlardır.Öte yandan Rus, Japon ve son olarak da Çin kalkınması, (harf inkılabının) alfabenin bu (bilim’le) işle uzaktan yakından hiçbir ilgisinin olmadığını gösterdi (hepten ahmak olmayana tabii.)Kemalizm’in hiçbir zaman bir “kalkınma programı” olmamıştır. Kemalistler yalnızca “kültür devrimi” peşinde koşmuşlar, bunun demokrasiyle yürümeyeceğini bildikleri için de memleketi hep “zart zurtla” yönetebilmişlerdir. “Aman ne çok kalkındırdık” diye pazarladıkları, yaptıkları iki üç şeker fabrikasıyla çimento fabrikasıdır. (Bunlar o kadar azdı ki, coğrafya kitabımızda yarım sayfada anlatılıp biterlerdi.)Kaynak; Araştırmacı, Tarihçi, Gazeteci ,Engin Ardıç Ne demiş; Cumhuriyet’in kurulmasından Atatürk’ün (1923-1950) ölümüne kadar geçen süre.Bu süreç içinde yeni Cumhuriyet neler yaptı?Cumhuriyet, Osmanlı döneminin eğitim seviyesine ancak 1950′lerde(‘n sonra) ulaşabilmiştir!1914′e gelindiğinde tek üniversitemiz, 7 fakültesi ve 4.600 öğrencisi ile İstanbul Üniversitesi idi. 1938′de de yine tek üniversitemiz vardır, fakülte sayısı 8 olup, öğrenci sayısı 5.700 civarındadır.Türkiye ekonomisi, 1927′de % 12,8 1932′de %10,6 1935′te %3 1940′ta %5 1941′de %10,31943′te %9,81944′te %5,11945′te %15,31949′da %5,5 küçülmüştür.1895 yılında Türkiye sınırları içinde yaklaşık rakamlarla 25.800 ilkokul, 2 milyon ilkokul yaşında çocuk ve 1 milyon 200 bin öğrenci vardır, okuma oranı, %60′tır.1938′de ise 6.700 ilkokul, 2.335.000 ilkokul çağında çocuk ve 765.000 öğrenci vardır, okuma oranı %33′tür. 1925-38 arasında Türkiye’de sadece 173 yeni ilkokul açılmıştır.1895′te Türkiye toprakları içinde ortaokul ve lise sayısı 830, ortaöğretim çağındaki nüfus 2 milyon 550 bin, öğrenci sayısı 98.000, okuma oranı %3,8′dir.1938′de ise 208 ortaokul ve lise, 3 milyon küsur ortaöğretim çağında nüfus, 95 bin küsur öğrenci vardır ve okuma oranı %3,2′dir.Cumhuriyet, Abdülhamid döneminin eğitim seviyesine ancak 1950′lerde ulaşabilmiştir!Tam da Necip Fazıl Kısakürek’in dediğine tekabül eden bir durum söz konusu:Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılâp.Her şey çok açık, demek bu millet CHP’yi (Atatürkçüleri)bu yüzden iktidara getirmiyor. Çünkü Türkiye ilerlemeye ve büyümeye ancak 1950′den sonra, CHP(Atatürkçü) iktidarı bittikten sonra geçiyor! Kaynak; Türk yazar ve gazeteci Nuh Gönültaş
Güneş dil teorisi, 1930’lu yıllarda Mustafa Kemal Atatürk tarafından desteklenen ve bizzat geliştirilen dil teorisidir. Atatürk ve kayıp kıta (güneş dil teroisi) Kaynak; Sinan Meydan, Truva Yayınları, 2005, 256 sayfa.
Cevap;
Bilim nedir? Bilim bir metottur ve sadece hayatın belirli sahalarında geçerlidir. Hayatın diğer alanlarında sanat, estetik, din, edebiyat vb. geçerlidir. Atatürk, “hayatta en hakiki mürşit bilimdir” diyen bir kişi. ama dil ve tarih görüşlerinin yanlış (hurafe) olduğu da bir gerçek. [Taha Akyol, Türk Gazeteci ve yazar. Taraf-2009 ]
M.kemal paşa tarih tezinde (güneş dil teorisi) öyle hatalar yapmışdır ki, onun emri olduğu için kitaplara geçen, üniversitelerde okutulmuş olan bu teori, bugün bir ilk ögretim talebesi söylerse, sınıfda bırakılır. M.kemal paşa hurafelere inanıyordu.
Atatürk’ün sahiplendiği Güneş-Dil Teorisi hakkında akıl dışı rivayetler uydurulduğu ve Atatürk’ün, “safsatalara inanan biri” olarak gösterilmek istendiği yazılmıştır.
Kaynak; Türk tarih tezi ve Mu kıtası, Kemal Şenoğlu, ISBN 975-343-473-1
Yıllar öncesinde savunulup, daha sonra terkedilen, “Güneş – dil teorisi” saçmalığı Bu uydurma teori, biliniyor. Bilmeyenler için yazıyorum:Türk Dil Kurumu, yıllar yıllar öncesinde, bu “uydurma teoriyle” Türkçe’nin bir yere varamayacağını fark etti. Terketti. Hatta son derece ve haklı olarak ta, “bu uydurma görüşlerle” Türkçe dilini geliştiremeyiz” diye açıklamada bulunmuştu.
Kaynak; Faiz Cebiroğlu: Pedagoji Yazıları(1), Eylemsel Yetke, Sayfa: 105, Eylül 2007, Alter Yayıncılık
1932′de resmen ilan edilen Dil ve Tarih Tezleri karşısında üniversitenin gösterdiği kuşkucu tutum, Darülfünun’un sonunu getiren başlıca etken olmuştur.
Prof. İlhan Başgöz’ün deyimiyle, “I. Türk Tarih Kongresi’nde İstanbul Darülfünunundan bazı öğretmenler resmi dil ve tarih görüşlerini eleştirmek cesaretini gösterirler. Mustafa Kemal’in öz ilgi ve desteği ile yürütülen ve hükümetin kültür politikası halini alan bu iki görüşün Üniversitede destek bulamaması bir yana, bir de eleştirilmesi Ankara’da şiddetli tepki yaratır.” Kongreden iki ay sonra, eski İstiklal Mahkemesi hakimi Dr. Reşit Galip maarif vekili tayin edilerek, üniversiteye çeki düzen vermekle görevlendirildi. Daha önce İsviçreli eğitimci Albert Malche ülkeye çağrılarak, Darülfünun’un aksayan yönlerini eleştiren bir rapor yazması sağlanmıştı. 1933 Temmuzunda çıkarılan bir kanunla Darülfünun lağvedildi ve yerine aynı gün İstanbul Üniversitesi kuruldu. Darülfünun’un toplam 114 müderris (ordinaryus profesör) ve muallimine (profesör) karşılık, yeni üniversite öğretim hayatına 78 profesör ve ordinaryus profesörle başladı.
İlhan Başgöz & Howard E. Wilson, Türkiye Cumhuriyetinde Eğitim ve Atatürk, Ankara 1968, sf. 179-180.
1932 Türk Tarih Kongresinde, Çoğulcu profesörlerin (Mehmet Ali Ayni ve Zeki Velidi Togan gibi) açıkça, bazılarının tevil ve yumuşatma yoluyla m.kemal atatürk’e karşı çıkmaları, (2ay sonra) Darülfünun’un üniversitesi ve rektörlerinin sonunu getirdi.
Tarık Zafer Tunaya, Devrim Hareketleri İçinde Atatürk ve Atatürkçülük, İstanbul 1994, sf. 163.
12.9.1933 tarihli Milliyet’te yer alan habere göre atamalarda “ilimden ziyade ideoloji ön planda tutulmuş”tu.
Mustafa kemal Atatürk’ün Darülfünun’un ismine son vereceği 31 Temmuz 1933 tarihinden 28 gün önce, 2 Temmuz 1933’te gerçekleştirmişti. Darülfün üniversitesi verilmiş olan Beyazıt’taki eski Harbiye Nezareti Binası’nın büyük giriş kapısı üzerine İstanbul Üniversitesi yazılarak darulfunun Üniversitesi Giriş Kapısı Üzerindeki Tabela Değiştirilmiştir.
Necdet Sakaoğlu, “İstanbul Üniversitesi,” Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. IV, Kültür Bakanlığı-Tarih Vakfı, İstanbul, 2003, s. 24
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
1944 yılında Alparslan Türkeş, Nihâl Atsız ve Remzi Oğuz Arik üçlü beyanname diye bir kitapçık yayınlamışlar. Bu beyannamede Türklerin anayurtlarının Anadolu olmayıp Orta Asya olduğunu, Sümerler’in (güneş dil teorisi) de Türk devleti değil, bir Yahudi devleti olduğunu beyan ettikleri için tutuklanıp tırnakları sökülmüştür. Kendilerini “Beyaz Türkler” olarak lanse eden Sabetayların(yahudilerin) Türklükle hiçbir alâkaları olmadığı hâlde Türkçülüklerinin aslı Yahudiliktir.
Atatürk’ün ‘Türkçü’ fikirlerinin temelini nelerin oluşturduğu ve bu fikirlerin ‘kimlerin’ isteklerine göre şekillendiği. 1923’e kadar Mustafa Kemal’in –Atatürk’ü bilerek kullanmıyorum- Türkçü söylemleri hiç yok. Aksine tüm coğrafyayı kapsayıcı bir söylem içinde. 1923’ten sonra Atatürk ise aksine tektipleştirici ve Türkçü bir görünüm izledi. Ancak ben gerçek anlamda Türkçü olduğunu sanmıyorum. Bir bilim adamı edasıyla inceleme ve zamanın şartları söz konusu. Mu kıtası, Güneş Dil Teorisi gibi aslında kendisinin inanmadığı ama etraftan destek görmek adına geliştirdiği söylemleri mevcut. Türkçü subayları yanına çekmek için başka yol düşünülemezdi.Türkçü söylemden uzak durdu.Mustafa Kemal Türk Degil ki Atatürk Olsun! Acaba bu, bir şuur altı boşalması mıdır?!Örnekle anlatmak isteriz;http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-turk-degil-ki-ataturk-olsun-acaba-bu-bir-suur-alti-bosalmasi-midirornekle-anlatmak-isteriz.html
Güneş dil ve tarih teorisi denilen görüşlerin kanıtlanması için Türk Tarih ve Dil kurumları kuruldu. Bu hayali düşünceler Atatürk’ü derinden etkiledi.http://yakintarihimiz.org/gunes-dil-ve-tarih-teorisi-denilen-goruslerin-kanitlanmasi-icin-turk-tarih-ve-dil-kurumlari-kuruldu-bu-hayali-dusunceler-ataturku-derinden-etkiledi.html
M.kemal paşa tarih tezinde (güneş dil teorisi) öyle hatalar yapmışdır ki, onun emri olduğu için kitaplara geçen, üniversitelerde okutulmuş olan bu teori, bugün bir ilk ögretim talebesi söylerse, sınıfda bırakılır. M.kemal paşa hurafelere inanıyordu.http://yakintarihimiz.org/m-kemal-pasa-tarih-tezinde-gunes-dil-teorisi-oyle-hatalar-yapmisdir-ki-onun-emri-oldugu-icin-kitaplara-gecen-universitelerde-okutulmus-olan-bu-teori-bugun-bir-ilk-ogretim-talebesi-soylerse-sinif.html
Mustafa Kemal Diyor Ki “Muhammet uzun bir devirdeki tefekkürlerin mahsulü olan ayetleri luzum ve ihtiyaçlara göre takrir ediyordu.”
– Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Tarih kitabı
Cevap;
İslâm’a göre Kuran ayetleri Allah tarafından insanlığa gönderilir, Atatürk’e göre ise Muhammed tarafından tefekkür edilerek(üzerinde düşünülerek) toplumun ihtiyaçlarına göre takrir edilir(yerleştirilir).Ayetlerin Allah tarafından Cebrail aracılığıyla vahyedildiği kesin bir dille Kuran’da belirtilirken, “İslam ananesinde böyle kabul olunur” diyerek, bunun bir done değil bir varsayım olduğunu vurgulamıştır.İslâm’a göre Kuran ayetleri Allah tarafından insanlığa gönderilir, Atatürk’e göre ise Muhammed tarafından tefekkür edilerek(üzerinde düşünülerek) toplumun ihtiyaçlarına göre takrir edilir(yerleştirilir).
“Elmalılı Hamdi Yazır’ Kuran tefsiri Mealen; O hevadan (arzu,duygu düşünce) söylemiyor .O (”kuran ve rasullahın söylemesi” )sadece vahiydir. sadece vahyolunur. (necm 3-4) Eğer Peygamber bize (Allah ve cebrail as. )atfen, Kur’ana bazı sözler katsaydı, biz onu kuvvetle yakalayıp şah damarını koparır, helak ederdik, hiçbiriniz de buna engel olamazdınız. [Hakka 44-47]O ümmî (okul okumadı ,yazmadı,) Peygamber, temiz şeyleri helal, pis, çirkin şeyleri haram kılar. [Araf 157]
Kur’ân-ı kerîmdeki arabî kelimeler, Allahü teâlâ tarafından dizilmiş âyetler hâlinde, harf ve kelime olarak gelmişdir. Bu harf ve kelimelerin ma’nâsı kelâm-ı ilâhîyi taşımakdadır..
Kur’ân-ı kerîm Allah kelâmıdır. Allahü teâlâ, Cebrâîl aleyhisselâm ismindeki melek ile, Kur’ân-ı kerîmi Muhammed aleyhisselâma göndermişdir. Kur’ân-ı kerîmin kelimeleri arabîdir. Fekat, bu kelimeleri yan yana dizen Allahü teâlâdır. Kur’ân-ı kerîmdeki arabî kelimeler, Allahü teâlâ tarafından dizilmiş âyetler hâlinde, harf ve kelime olarak gelmişdir. Bu harf ve kelimelerin ma’nâsı kelâm-ı ilâhîyi taşımakdadır. Bu harflere, kelimelere (Kur’ân) denir. Kelâm-ı ilâhîyi gösteren ma’nâlar da Kur’ândır. Bu kelâm-ı ilâhî olan Kur’ân mahlûk değildir. Allahü teâlânın başka sıfatları gibi ezelî ve ebedîdir. Cebrâîl aleyhisselâm her sene bir kerre gelip, o âna kadar inmiş olan Kur’ân-ı kerîmi, Levh-il mahfûzdaki sırasına göre okur, Peygamberimiz de tekrâr ederdi.Peygamberimiz ve Eshâbın çoğu, Kur’ân-ı kerîmin temâmını ezberlemişlerdi. Âhırete teşrîf etdikleri sene halîfe Ebû Bekr-i Sıddîk, ezber bilenleri toplayıp, yazılı olanları getirtip, bir hey’ete bütün Kur’ân-ı kerîmi yazdırdı. Böylece (Mushaf) denilen bir kitâb meydâna geldi. Otuzüçbin sahâbî, bu mushafın her harfinin tam yerinde olduğuna sözbirliği ile karar verdi.
Kur’ân-ı kerîm, Allah kelâmıdır. Muhammed aleyhisselâmın kendi düsünceleri (tefekkür) ve felsefecilerin, târîhcilerin sözleri degildir.
Hz.Muhammed (s.a.s),Allahın Peygamberidir. Allahü teâlâ, Cebrâîl ismindeki melek ile, kendisine (Kur’ân-ı kerîm)i göndermisdir. Bu Kur’ân-ı kerîm, Allah kelâmıdır. Muhammed aleyhisselâmın kendi düsünceleri ve felsefecilerin, târîhcilerin sözleri degildir. Muhammed aleyhisselâm, Kur’ân-ı kerîmi tefsîr etmisdir. Ya’nî açıklamısdır. Bu açıklamalara, (Hadîs-i serîf -sünnet-i seniyye) denir. Islâmiyyet, (Kur’ân-ı kerîm) ile (Hadîs- i serîf -sünnet-i seniyye)lerdir. Dünyânın her yerindeki, milyonlarca islâm kitâbı, (Kur’ân-ı kerîm) ile (Hadîs-i serîf – sünnet-i seniyye)lerin açıklamalarıdır. Muhammed aleyhisselâmdan gelmiyen bir söz, islâm kitâbı olamaz. Îmânve islâm demek, (Kur’ân-ı kerîm) ve (Hadîs-i serîf – sünnet-i seniyye)lere inanmak demekdir. Onun bildirdiklerine inanmıyan, Allah kelâmına inanmamıs olur. Muhammed aleyhisselâm Allahü teâlânın bildirdiklerini Eshâbına bildirdi. Onlar da, talebelerine bildirdi. Bunlar da, kitâblarına yazdılar. Bu kitâbları yazan âlimlere (Ehl-i sünnet âlimi) denir. Ehl-i sünnet kitâblarına inanan, Allah kelâmına inanmıs olur. Müslimân olur. Elhamdülillah, biz dînimizi Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarından ögreniyoruz. Dinde reformcuların, masonların uydurma kitâblarından ögrenmiyoruz.
Îman edilmesi lâzım olan altı şeyden üçüncüsü: (Allahü teâlânın indirdiği kitaplarına inanmaktır).Allahü teâlâ, bu kitapları, melek ile, bazı Peygamberlerin mübârek kulaklarına söyliyerek, bazılarına ise, levha üzerinde yazılı olarak, bazılarına da, meleksiz işittirerek indirdi. Bu kitapların hepsi Allahü teâlânın kelâmıdır. Ebedî ve ezelîdirler. Mahlûk değildirler. Bunlar, meleklerin veya Peygamberlerin kendi sözleri değildir. Allahü teâlânın kelâmı, bizim yazdığımız ve zihinlerimizde tuttuğumuz ve söylediğimiz kelâm gibi değildir. Yazıda, sözde ve zihinde bulunmak gibi değildir. Harfli ve sesli değildir. Allahü teâlânın ve sıfatlarının nasıl olduğunu, insan anlıyamaz. Fakat, o kelâmı, insanlar okur. Zihinlerde saklanır ve yazılır. Bizimle berâber olunca, hâdis olur. Allahü teâlânın kelâmı, insanlarla berâber olunca, mahlûk ve hâdistir. Allahü teâlânın kelâmı olduğu düşünülünce, kadîmdir.
Kaynak; İman ve islam- Mevlana Halit- Bağdadi
Mustafa Kemal Diyor Ki ;
Arabistan’ın muhtelif yerlerinde insan heykellerinden ve nebat resim ve suretlerinden ibaret ağaçtan ve taştan putların muhafazasına mahsup yerler vardı. Muhammed’in neş’et etmiş olduğu Mekke’de ki Kabe denilen mabet bu yerlerin en büyüklerinden idi. İbrahim oğlu İsmail ile birlikte Kabe’yi bina etmişlerdi. Cebrail kendilerine o zaman beyaz ve mücella olan Haceriesvedi getirmişti, bu taş sonradan günahkarların ellerini sürmelerinden dolayı kararmıştı. Bunların hepsi, bittabi sonradan uydurulmuş masallardır.”
Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Tarih kitabı
Kuran’da Kabe’nin kuruluşu ve yapılışı ile ilgili bilgilere M.kemal yorumu; Uydurulmuş masallar.
Kâbe insanlara toplantı ve güven yeri. (Bakara 125)Allah, Kâbe’yi, o Beyti haram’ı, haram ayı, kurbanı ve (kurbanlardaki) gerdanlıkları insanlar için bir nizam kıldı. Bu, Allah’ın göklerde ve yerde olan herşeyi bildiğini ve Allah’ın herşeyi hakkıyle bilici olduğunu sizin de bilmeniz içindir.(Maide 97) Kabe’nin yerini İbrahim’e şu şekilde hazırlamıştık: «Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, (kıyama) duranlar, rüku ve secdeye (namaz) varanlar için Evim’i tertemiz et! (Hac 26)
Mustafa Kemal Diyor Ki ;Hz. İsa Bir peygamber değil din kılığında ortaya çıkmış birisidir.
Kaynak; Zabit Kumandanla Hasbihal .s.17 r.eşref ünaydın
Cevap;
“Hatırla ki, Meryem oğlu (Hz.) İsa: ‘Ey İsrailoğulları!(yahudiler) Ben size Allah’ın peygamberiyim, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed [muhammed,mehmet aynı anlamda] adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim’, demişti. (Saff Suresi, 6)
Mustafa Kemal Diyor Ki;”Hayat her hangi bir doğa dışı (Biz ona Allah diyoruz) etkenin müdahalesi olmaksızın dünya üzerinde doğal ve zorunlu bir kimyasal ve fiziksel olaylar dizisi sonucudur. Hayat sıcak, güneşli ve sığ bir bataklıkta başladı. Oradan sahillere ve denizlere yayıldı. Denizlerden tekrar karalara geçti. İlk hayvan denizlerde balık ve karalarda muhtelif kemikli yaratıklar oldu. Bunlar devirlerde şekilden şekile tekamül ettiler. İnsanlar sularda kaynaşıp çırpınan bir varlıktan bu günkü şekline geldi…“İnsanlar, sürfeler gibi sulardan çıktılar ilk önce… İlk ceddimiz(atamız) balıktır. İşler daha ilerledikçe o insanlar, primat (goril,maymun) zümresinden türediler. Biz maymunlarız; düşüncelerimiz insandır.
Kaynak; Afet İnan, Atatürk hakkında Hatıralar va Belgeler, 1968
Cevap;
Osmanlı devletinin son şeyhülislamı (diyanet işleri başkanı) Mustafa Sabri’ efendi;
Bilimsel olarak insan hangi maddelerden oluşur.
Su ; H20
Toprak (karbon ); C,
Meni ;DNA
Allah sizi (ilk insanı-hz adem) bir topraktan, sonra nutfeden (bir zigottan -Hz. Adem’in/insan nesli-) yaratmış, sonra da sizi çiftler (insan) halinde var etmiştir” [Fatır/1]
Biyologlar, hayatın başlangıcını şöyle anlatıyorlar:
Kuran:a göre tüm canlılar sudan yaratılmıştır araçtırmacılar bugun canlılar 0/0 80 ile 60 oranıyla su oranıyla oluşur 0 sitoplazma (o hücreyi içren ) canlıların tüm biyoloji kitaplarında su olarak tanımlanır 0/0 80 ile 90 arası canlıların agırlıgı sudur.
İnkâr edenler, bütün canlıları sudan yarattığımızı bilmezler mi [Enbiya 30]
“Maddecilerin bilgiyi gözlem ve deneye münhasır(mahsus) kılıp akli istidlali (düşünce veya anlayışı) reddetmeleri doğrulanabilir temelden yoksundur; aksi takdirde mantık, felsefe ve matematik gibi rasyonel bilgiye dayanan disiplinleri de reddetmek gerekir. Maddecilerin, inkar düşüncesini Allah’ı duyularla algılamanın imkânsızlığına dayandırmaları da mantıkî bir temele oturmaz. Çünkü duyularla algılanmamak, var olmama sonucunu gerektirmez. Allah’ın varlığı(yokluğu) aleyhinde delil diye ileri sürülen evrim teorisi zan ve tahminlere dayanır.”
Kaynak; Mevkıfü’l-Akl ve’l-İlm ve’l-Âlem (İlim ve Akıl) s. 343–386.
On beş yıl evrim üzerinde çalışmış olan Amerikalı biyokimya profesörü T. D. Gish, evrimle ilgili görüşünü şöyle dile getiriyor:”Hiçbir kimse ne hayatın başlangıcını gözlemiş ve ne de bir balığın kurbağaya veya bir maymunun insana dönüştüğüne şahit olmuştur. Dolayısıyla evrim, bir hipotez olarak ileriye sürülmüş, fakat asla ispatlanamamış bir düşünce tarzıdır.”Kaynak; Gish, D. T.; Evolution: The Fossiles Say No! Fosiller ve evrim,Evrimci olan Macbeth şöyle der: “Evrim Teorisi pozitif bilimlerin dışındadır. Kaynak; Macbeth, N.; American Biology Teacher, s. 496, Prof. H. F. Osborn’un Evrimi değerlendirişi oldukça dikkat çekicidir. Şöyle der: “Evrimin sebeplerini anlamakta her zamankinden daha çok tereddüt içindeyiz. Buffon, Lamarck, Darwin, Weissman ve De Vries’ın teorileri birbiri ardınca çürümüştür. Bizim şu anda söyleyebileceğimiz tek şey, tabiatın, İhtimaller ve deneylerle vakit kaybetmeyip, hayat mekanizmasını yaratıcı gücü vasıtasıyla çalıştırmaya devam ettiğidir.” Kaynak; Field, A.N.; The Evolution Hoax exposed. 1 Ben kendim, evrim teorisinin, özellikle uygulandığı alanlarda, geleceğin tarih kitaplarındaki en büyük espri malzemelerinden biri olacağına ikna oldum. Gelecek kuşak, bu kadar çürük ve belirsiz bir hipotezin inanılmaz bir saflıkla kabul edilmesini hayretle karşılayacaktır. (Malcolm Muggeridge, The End of Christendom, Grand Rapids: Eerdmans, 1980, s. 43)
İslam düşmanları, müslümanların çocuklarını aldatmak için, İnsanlar maymundan yaratıldı diyorlar İnsan, maymundan oldu sözü, ilmî bir söz değildir. bilimsel bir söz de hiç değildir. İlimden, fenden haberi olmıyan cahil islam düşmanlarının yalanlarıdır. İlim adamı, fen adamı, böyle cahilce, saçma söz söyleyemez. Yalanlarını, iftiralarını, ilm ve fen olarak saçan fen taklidcilerine, (Fen yobazı) denir. Bu fen yobazlarına aldanmamalıdır.
(Bütün canlıların yapı taşı olan hücre, milyonlarca sene evvel, denizlerde, tesadüfen kendi kendine meydana gelip, zamanla küçük deniz bitkileri ve hayvanları ve sonra karadakiler meydana gelmiş, en son insan haline dönmüşdür) gibi şeyler söylüyorlar. Böylece, Adem aleyhisselâmın toprakdan yaratılmadığını, Kur’ân-ı kerîmin ve mukaddes kitâbların, haşa, hikâye olduklarını, ilk canlı maddeyi vucude getiren büyük bir kudretin (Allah’ın) varlığına inanmanın fenne uymıyacağını anlatıyorlar. Böyle kafirlere (ateist-mason) denir. Bunlardan müslüman görünenlere (Zındık) ve (Fen yobazı) denir.Günümüzde evrim teorisinin değişik kültür seviyesindeki insanlara anlatılmak istenmesinin sebebi ideolojiktir. İlmi ve bilimsel değildir. Bu teori materyalist felsefe için bir araç olarak kullanılmaktadır. fizyolojist Haldene, (Bundan milyonlarca sene önce, sıcak denizlerde, güneşden gelen ültra viole ışınlar etkisi ile, inorganik gazlardan, uzvi(organik) bileşikler meydana gelmiş ve ekviproduktif meydana gelmiş ilk molekülün, yani aldığı gıda maddelerini, kendi gibi canlı şekle çeviren hücre molekülünün de, bu arada, bir tesâdüf eseri teşekkül etmiş) olmak ihtimalini söylemişdir. Fakat, bu bir hipotez olup, bir tecrübe ve hatta bir teori bile değildir. Ekviproduktif özelliği olan bir molekülün nasıl meydana geldiğini gösteren bir bilgi, hatta bir teori bugün mevcut değildir. Fen bilgileri, inceleme ve tetkik bilimleridir. Fen olayları, önce his organları ile veya bunları takviye eden cihazlar ile gözlemlenir ve olayın sebebleri tahmin olunur. Sonra, bu olay, tecrübe ve tekrar edilerek, bu sebeblerin tesirleri, rolleri tespit edilir. Bir olayın sebebi ve oluş tarzı biliniyorsa, buna inanırız. Fakat tecrübe edildiği halde, sebebleri anlaşılamıyan konular da vardır. Bunlara sebeb olarak, birçok fikirler ileri sürülür. Bu fikirler mutlak değildir. Bir olayı, çeşitli bilim adamların başka başka anlatıkları olur.Aynı sebeblerle açıklanan çeşitli incelemelerin hepsini birden izah edebilecek genel bir fikre, hipotez diyoruz. Bir veya birkaç hipotez ile, birçok olayı izah (açıklamak) etmek ve bunlardan yeni olaylara varmak ve bu incelemeleri tecrübe ile araştırmak , hipotezlerin doğru görülenlerine teori denir. Bir teori, az hipoteze dayanır ve ne kadar çok izah ederse, o derece mükemmeldir.
İnsanlar, bugünkü derecede kalmayıp, ilk canlıların ne suretle yaratıldığı hakkında doğru bilgi edinilirse, İslamiyete zararlı değil, faydalı olur. Çünkü, canlı ve cansız, herşey yok idi. Hepsi, sonradan yaratıldı.
Evet, din düşmanları, ilk canlı, kendi kendine meydana gelmiş dedikleri gibi, güneş sisteminin, yıldızların, çeşitli fizik, kimya ve biyoloji hdiselerinin de, hep kendiliklerinden olduğunu söylüyor. Ehl-i sünnet âlimleri,veya islam alimleri binlerle kitaplarında, bunlara, gerekli cevapları verip, hepsini susdurmuşdur. Aldandıklarını vesikalarla ispat etmişlerdir. Dnimiz, Adem aleyhisselâmın balçıkdan (toprak maddeleri-karbon) yaratıldığını bildiriyor. Haldene (evrim teorisi,) dine zararı dokunsun. İster o söylesin, isterse Darwin veya başkası söylesin, herşeyi hareket etdiren, yapan, yaratan Allahü teâlâdır. Bütün enerji şekilleri, hep Allah’ın yaratılışı’dır. İmanı gideren; herhangi bir hadisenin kendi kendine olduğuna inanmak ve hayvanların, tek hücrelilerden, yüksek yapılılara doğru, birbirlerine ve nihayet insana döndüğünü söylemekdir ki, fen/bilim bunu göstermiyor ve fen/bilim adamları böyle söylemiyor.Herşeyin yokdan yaratılmış olduğu, adem aleyhisselamın çamurdan yapılan bedeninin, et ve kemiğe dönüp canlanması, Allahü teâlânın var olduğu ve sıfatları ve kıyâmetde olacak şeyler, tekrâr dirilmek, îmânın esâslarındandır. Bunlara uymayan, bunlara olan imanı bozacak sözlere inanılmaz. Fen/bilim adamı, bunlara uymıyan söz söylemez. Çünkü bunlar, fenne/bilime uymıyan şeyler değildir. Herkesi bunlara inandırmak ve aksini söyliyenleri red etmek lazımdır.
Âdem aleyhisselâmın nesli çoğalarak Arabistân, Mısır, Anadolu ve Hindistâna yayılmışdı. Nûh “aleyhisselâm” zemânında tûfanda, hepsi boğularak, yalnız gemidekiler kurtuldu. İnsanlar bunlardan türedi. Zemânla çoğalarak, Asya, Afrika, Avrupa, Amerika ve Okyanusyaya, ya’nî bütün yeryüzüne yayıldı. Bu yayılma, hem karadan, hem büyük gemilerle, denizden olmuşdu. O zemânlarda Asyadan Amerikaya ve Okyanus adalarına, kara yolları vardı.Meselâ, bugün Avrupa ve Amerikada, okullarda, şöyle okutuluyor: (Eski jeolojik devirlerde, güney kıtaları arasında kara yollarının bulunduğu kabûl edilmişdir. Meşhûr Meteoroloji âlimi Alfred Wegener, Kontinentverschiebung [karaların kayması] teorisini kurmuş ve altı kıtanın evvelce birbirine bağlı olup, sonra yavaş yavaş ayrıldıklarını söylemişdir. Başka bir profesör, kıtalar arasında köprü gibi kara parçaları olduğunu, Zoocoğrafik tecrübelere dayanarak, iddia etmişdir. Wegenere göre, Paleozoikum ve Mezozoikum devirlerinde, kıtalar birbirlerine yapışık idi. Paleozoikum sonuna kadar, hayvanlar, Cenubi Amerika ile Afrika, Asya [doğruca Hindistândan] ve Avustralya arasında kara yolculuğu yapmışlar, Eosenden i’tibâren Afrikada yaşayan hayvanlar, karadan, Cenûbî Amerikaya geçmişlerdir) teorileri öğretilmekdedir.Görülüyor ki, Âdem aleyhisselâmın toprakdan yaratıldığı ve insanların, yeryüzüne, Sûriye, Irâk ve orta Asyadan yayıldıkları, bilim/fen bilgileri ile de, anlaşılmaktadır.
Darwinin Evrim teorisine göre, ilk insan olarak kabul edilen Neandertaların, yavaş yavaş bugünkü insan haline geldiğini kabul etmek mümkün değildir. Hele bazılarının iddia ettiği gibi, insanın önce dört ayağı üzerinde yürüdüğünü ve birçok asırlar sonra ayağa kalktığını ileri sürmek, hiçbir zaman bilime ve mantığa uymaz. Çünkü, bu kadar ilkel olan bir varlığa bugünkü mükemmelliğe ulaşması mümkün değildir. O halde, dört ayak üzerinde yürüyen türün, insan olmadığını, başka bir yaratık olması gerektiğini ve diğer birçok eski canlılarla birlikte yok olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bütün din kitapları, ilk insanın (homo sapien), yâni iki ayak üzerinde yürüyen ve düşünebilen bir canlı olduğunu bildirmektedirler ve hakikaten yukarıda söylediğimiz gibi, dört ayak üzerinde yürüyen ve bir hayvandan farkı olmayan bir varlığın bugünkü insana dönüşebileceğini Darwin (ve evrimci yobazlar)bile ispat edememiştir.Bütün din kitapları, ilk insan olarak Adem aleyhisselamı bildirmişlerdir. Hz. Âdem için, (çiftçilik yaptığını, buğday ektiği, kendine ev yaptığı, kendisine on suhuf [forma, kitap] verildiği) ni bildirmektedirler. Hz.Âdem “aleyhisselâm” ve ona îmân edenler şehirlerde yaşardı. Okumak, yazmak bilirdi. Demircilik, iplik yapmak, kumaş dokumak, çiftçilik, ekmek yapmak gibi san’atları vardı. gusl abdesti (duş,banyo,temizlik) almak, oruç tutmak, leş, kan, domuz yememek, birçok san’atlar, tıp, ilaçlar, hesap,(matemetik) hendese [geometri] gibi şeyler bildirilmişdi. Altın üzerine para dahi basmış, ma’den ocakları işletilip aletler(teknik) yapılmışdır. Nûh aleyhisselâmın gemisinin, ateş yanarak, kazanı kaynayarak hareket etdiğini, Kur’ân-ı kerîm açıkça bildiriyor. ve (vahiy almak) meziyyeti olan ilk insanın, dünyanın oldukça gelişmiş bir zamanda yaratılmış olduğu, dört ayağı üzerinde yürüyenlerinde yaşıyan canlılarla hiç bir alakasının olmadığı anlaşılmaktadır.Îmanımıza saldıranlara aldanmamak için, lise ve üniversitedeki fen bilgilerini (ve dinbilgilerini) iyi öğrenmek ve anlamak lazımdır. Hakiki fen adamları, din düşmanlarının sözlerinin ne kadar çocukca ve cahilce olduğunu hep görmekdedir.
Kaynak; (1911 -2001) Hüseyin Hilmi Işık Kimyadaki Buluşu ve Yazdığı Kitaplarla Tanınan Yirminci Yüzyıla damgasını Vurmuş Olan Bir Bilim Adamı ve İslam Alimidir. Eczacı, Matematik, ve Kimya,Ögretmeni ve Türkiyenin İlk Yüksek (profesyonel ) Kimya Mühendisi. Hakikat Kitapevi
Mustafa Kemal Diyor Ki ;
– Vatandaşlarım… Buna rakı derler. Vaktiyle padişahlar gizli içerdi. Ben açık içiyorum.(M.kemal)”
Kaynak; Atatürk’ün uşağının gizli defteri, Turhan Gürkan, Istanbul 1971, Fer Yayınları, sayfa 186.
Cevap;
İslâm düşmanları, Osmanlı halîfelerine çirkin iftirâlar yaptıkları gibi, bu mübârek zatlara da, leke sürmeye çalışıyorlar. İçki içerdi diyorlar .Hiçbir vesikaya dayanmıyan bu sözlere sâf müslümanlar da inanıyor. Yeni tarih kitaplarına bile yazıyorlar. Hâlbuki Osmanlı pâdişahlarının hepsi, her işlerinde islâmiyete (kuran ve sünnet) uyar, yüksek âlimlerin fetvâları (kuran ve sünnet)) ile hareket ederlerdi. Hepsi sâlih,(iyi) dindâr, mübârek insanlardı. Herbiri islâmiyete çok hizmet etti.Din düşmanları, iyileri kötülemekte, kötüleri, dinsizleri övmektedir.Osmânlı halîfelerinin hepsi, îmânlı, ahlâklı, âdil, mubârek insanlardı. Evet, içlerinde tektük nefslerine mağlûb olanlar, günahkar olanlar çıkdı. fakat, bunların da, islâmiyete aslâ zararları olmadı. Nefslerine (kendilerine)zulm etdiler. Evet, bir kimse, Avrupa târîhlerindeki ve papasların, masonların kitâblarındaki yalanları, iftirâları okuyarak, bunlara aldanmış olabilir. Bunlara biraz da, islâm târîhlerini, Ehl-i sünnet (kuran ve sünnet) âlimlerinin kitâblarını okumalarını tavsiye ederiz. Böylece, işin doğrusu öğrenilmiş olur. Zâten, bir yazının, hiçbir hâdise ve hiçbir vesîka göstermeden, mücerred hükümler hâlinde olması, din ve islâm ve îmân bilgilerinde salâhiyyetli (yetkili) olmıyan kalemden çıkdığını gösterir.
Kaynak; Hüseyin Hilmi Işık kimyadaki buluşu ve yazdığı kitaplarla tanınan yirminci yüzyıla damgasını vurmuş olan bir Bilim adamı ve İslâm âlimidir..Eczacı, Matematik, ve Kimya,Ögretmeni ve Türkiyenin İlk Yüksek (profesyonel ) Kimya Mühendisi.
Osmanoğulları, zorla Türk milletinin egemenliğini ele geçirmişlerdi..[Mustafa Kemal, Nutuk, Sayfa 644-645]
M.Kemal Diyor Ki; Türk milleti ”Fatih’lerin arkasında serserilik etmiştir.” Kaynak:Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-III (İzmir Yollarında; s.103-126)
Cevap;
M.kemal zorla Türk milletinin egemenliğini ele geçirmişdi..
“Osmanlı Hükümetine, Osmanlı padişahına ve müslümanların halifesine isyan etmek ve bütün milleti ve orduyu isyan ettirmek lâzım geliyordu. Burada içtima edenler, meclis ve herkes meseleyi tabi görürse fikrimce muvafık olur.Aksi takdirde yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır fakat ihtimal bazı
KAFALAR KESİLECEKTİR!.[Mustafa Kemal, Nutuk,]
Kemalist Kaynaklı Bu konuda detaylı bilgi için Bakınız;
50 kat fazlası;
Bu millet Çanakkale’de 400bin, Yunan harbinde ise 10bin şehid vermiştir! Ama inkılâplar için tamı tamına 500.000! iNSAN! KATLEDİLDİ; (Kaynak; irfan orga, atatürk s,265) 2;Falih Rıfkı Atay Eski Saat, S. 330)
Padişahları itibarsızlaştırmak bir düşman stratejisidir…
Prof. Dr. Ahmed Şimşirgil
Rasullah s.a.s efendimizin meth ettiği Osmanliya söven dinsizdir. dinsizdir. dinsizdir.
İlim Adamı , Bayram Ali Öztürk
M.Kemal Diyor Ki;
Din dediği şey bilinmeyen inanç dizgelerine ve gizle karışık emellere kör bağlılıktan başka bir şey değildir.Kaynak; Medeni Bilgiler ve Atatürkün el yazıları Prof Dr Afet İnan –Türk Tarih kurumu basımevi –Ankara M.Kemal Diyor Ki;“Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkûmdurlar. 1923’den 1938’e kadar icratlarına baktığınızda bu sözünü tuttuğunu görüyoruz… Kaynak; Kazım Karabekir Anlatıyor, (yayına hazırlayan Uğur Mumcu), İstanbul: Tekin Yayınevi. 1990. sayfa, 83-84]
Cevap;
Din Nedir;
Carlyle’in (Kahramanlar ve Kahramanlara Tapınanlar) eserinden:
(Bir insanın dîni, onun kalbinin îman ettiği bir husûs, onun en bâriz bir sıfatıdır. Din öyle bir şeydir ki, insanın doğrudan doğruya kalbine gider. Onun dünyadaki faaliyetlerini ayarlar. Ona görevlerini bildirir. Gideceği yolu gösterir ve onun sonunu tâyîn eder).
Chesterton’un, (Düşünülecek Olursa) kitabından:
(Din, bir insanın, kendinin veya başkalarının varlığında neler bulunduğu hakkında elde ettiği en yüce gerçeği ifâde eder).
Ambroce Bierce’nin (Şeytanın Sözlüğü) eserinden:
(Din, insanlara, bilmedikleri birçok şeyleri öğreten, onlara hem korku, hem Ümit aşılayan bir kaynaktır).
Edmude Burke’un, (Fransa İhtilâli) ismindeki kitabından:
(Bütün hakîkî dinlerin emrettiği husûs, Allahü teâlânın emirlerine itaat, Onun şeriatine (anayasal düzeni) hurmet ve îtibar ve böylece mümkün olduğu kadar Onun rızasına yaklaşmaktır)
Swedenborg’un (Hayat Doktrini) eserinden:
(Din demek, iyilik yapmak demektir. Dînin varlığı iyiliktir. )
James Harrigton’un (Okyanus) kitabından:
(İster ondan korksun, isterse ondan tesellî bulsun, dünyada herkesin az veya çok, dinle irtibâtı vardır.)
Ünlü Rus yazarı Solzhenitsyn, Amerikaya yerleştiği zaman, üniversitede Amerikan gençlerini başına toplıyarak onlara; Artık (İnsanlık) maddenin esîri olmuşsunuz. Evet, (yeni dünya düzeni) hürriyet var, herkes istediğini yapıyor. Fakat, ancak maddeye önem veriyor. Ruhları bomboş. Hâlbuki, insanı hakîkî insan yapan, onun gelişmiş, temizlenmiş ruhudur. Size tavsiyem şudur:Ruhunuzu geliştirmeye, güzelleştirmeye bakın! Ancak o zaman, memleketinizde bulunan ve sizi de üzen çirkinlikler(hertürlü suç ) yok olmaya başlar. Dîne önem verin! Din, insan ruhunun gıdâsıdır. Dînine bağlı insanlar, her işte sizin en büyük yardımcınız olacaktır. Çünkü, onları Allah korkusu doğru yoldan ayırmaz. Sizin en büyük polis kuvvetiniz bile, herkesi gece gündüz gözetleyemez . İnsanları kötülükten alıkoyan polis değil, onların duyduğu Allah korkusudur. Rostov Üniversitesi Ünlü Rus yazarı Solzhenitsyn
Din Kavramlarının Sözlüklerdeki Anlamları Şöyle;
Din; Tanrı’ya doğa üstü güçlere ,çeşitli kutsal varlıklara ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum.Bu nitelikteki inançları kurallar, töreler,ve semboller biçiminde toplayan ,sağlayan, düzen. Kaynak; Türk dil kurumu , türkçe sözlük cilt 1 sayfa,592 9 baskı ankara
Din ; Allah tarafından konulan ve Allah’ın vazifelendirdiği peygamber vasıtasıyla akıl sahibi insanlara tebliğ edilen dünya ve ahiret sadet yollarını gösteren yol,şeriat. Kaynak; Büyük türkçe sözlük sayfa 283 D. mehmet Doğan
İlk mekteb (ögretim) yaşındaki çocuklar, bahçede, umûmî (halka açık) yerlerde oynarlar. Hoşlarına giden ve arkadaşlarından gördükleri şeylerle vakit geçirirler. Anneleri, babaları zararlı şeylerle oynamalarına mâni’ olur. Söz dinlemezlerse, döverek vaya öğüt vererek zararlı oyunlara mâni’ olurlar. Annenin, babanın eğitimi ile yetişen çocuklar, büyüyünce kendilerine ve topluma faydalı olurlar. Bunun gibi, insanlar, nefslerinin ve kötü kimselerin isteklerine uyarak zararlı işler yapıyor. Allahü teala faydalı ve zararlı şeyleri bildirmiş, faydalı olanları yapmayı, zararlı olanlardan sakınmağı emr etmişdir. Bu emr ve yasaklara (Din) denir. İslam ahlakı-Muhammed İznik Rahmetullahialeyh
Din …..inimiz….ırkçılığı şiddeti kesinlikle reddetmiştir. İslâm dini bir kafire bile gerektiğinde düştüğünde yardım etmeyi emretmiştir. İnsanlar başka bir dine inanıyor diye onlara zarar vermeyi kesinlikle yasaklamıştır. Çünkü islâmı iyi bilen bir müslüman bilirki; Kafirin hakkını ödemek müslüman birinin hakkını ödemekten daha güçtür, Yani hayvan hakkından sonra kafir hakkı gelir, kafirin bir kul hakkına girmek müslümanın ödemesi en zor olan borcudur. Bu yüzden din değil inanmayanlara zarar vermeyi, onların arkasından dedikodu yapmayı hatta yan gözle bakmayı bile yasaklamıştır. Üstte dedik ya; İslamı bilmeyen birinin islam hakkındaki yorumları bir körün fili tarif etmesine benzer. Körün biri filin karnına dokunur fil davul gibi der, biri hortumuna dokunur fil boru gibi der, biride dişlerine dokunur fil taş gibi der. İşte din düşmanlarının içinde bulunduğu durum bir teşbihle gerçekte budur. İslam dininin emirlerinde asla devlete topluma uymayan bir asi kural emir yoktur. Aksine tam tersidir, İslam toplumda uyumlu olmayı, kimseyi küçük görmemeyi, ihtiyaç halinde inançlı inançsız ayrımı yapmadan yardım etmeyi, insanlara insanlığa yararlı hizmetler yapmayı, devletin koyduğu emir ve çizgilere uymayı devlete karşı gelmemeyi emreder. İslamda anarşicilik bozgunculuk ayrımcılık ırkçılık kesinlikle yoktur şiddetle kınanmıştır ve yasaklanmştır, bunları yapan varsa eğer islam adına o onun suçudur islamı ve Allah’ın dinini kendi çıkarına kullanması demektir, Allah böylelerine lanet eder. Allah’ın adını dinini, kullanarak toplumda anarşi çıkaranı bozgunculuk çıkaranı islamı yanlış tanıtanaı Allah bizzat böylelerine “Allah diyerek cehenneme gideceklerdir” diye buyurmaktadır…
Eğer bir yerde Allah adına islam adına, islamı Allah’ın adını kullanarak terör ve anarşi yapılıyorsa Allah’ın dinine değil, dini kullanan sahte müslümanlara sitem edin! Ap Açık Ortadadır; ki! Bizim islam dinimizde böyle şeyler kesinlikle yasaklanmıştır. (Üstad-ı Tarih)
M.Kemal Diyor Ki;Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor.Laik hükümet kavramından dinsizlik manası çıkarmaya çalışanlara fırsat vermeyiniz.Kaynak; M.Kemal , Nutuk, 1927
Mustafa Kemal’in Şeriat’e Çağ dışı demesi; Allah’ın kanunlarına (şeriat’a) çağ dışı dediği ve laikliği getiriyoruz dediği sayfa;
M.Kemal Diyor Ki”Şeriat demek kanun demektir. Şeriat hükümleri demek kanun hükümleri demekten başka bir şey değildir ve olamaz. Başka türlüsü ÇAĞDAŞ HUKUK ANLAYIŞI İLE BAĞDAŞTIRILAMAZ. Bu böyle olunca, şeriat hükümleri deyimiyle anlam ve kavramın büsbütün başka bir şey olması gerekir.”ilk Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nu hazırlayanlara (islam hukuku’nun kaldırması için) bizzat başkanlık ediyorum.
Kaynak; M.Kemal , Nutuk, 1927-Teşkilat-ı Esasiye Kanunu
Cevap; Ateizmi (dinsizliği) Laiklik diye yutturmaya çalışıyorlar..Prof.Dr. Mehmet Çelik
Halide Edip Adıvar . Türkiye’de Şark ,Garp ve Amerika Tesisleri adlı eserinde; Laikliği bizdeki tatbikatını şikayetle der ki;
Sizdeki (Türkiye’deki) Laiklik nihayet islam dinini kaldıracak ve hepiniz hrıstiyan olacakasınız der.
Kaynak; Türkiye’de Şark ,Garp ve Amerika Tesisleri
Din ve Devletin ayrılması Müslümanlıkta imkansızdır. Çünkü din, insanların 24 saatini ayarlar. Sadece devletle olan ilişkilerini değil, özel hayatlarını, nasıl yiyip içeceklerini, karı koca arasındaki ilişkileri ve devletle (ceza hukukunu vs) olan ilişkiyi ayarlar. Devlet ile din iç içe geçmiştir. Devletin görevi insanların dini ibadetini hazırlayabilmektir. “Müslümanlıkta vahiy (kuran-ı kerim) kamusal ve özel hayatı düzenler; bu nedenle devletle dinin ayrılışının teorik reçeteleri yoktur.” Kaynak; Prof. Dr. İlber Ortaylı,- Tarihin İzinde
Elbette ingiliz, (yahud,hırıstyan vs,) şeriata karşı olacak,Elbette rum şeriata karşı olacak, elbette sırp şeriata,Kurana,islama karşı olacak, elbette rus şeriata karşı olacak bazıları gene aklı başında olanlar imana gelebiliyor.Peki sen müslüman oğlu müslüman kızımüslüman sana ne oluyor sen onlara ne uyuyorsun sen kafirmisin,Müşrikmisin, sırpmısın, rusmusun,ingilizmisin, amerikalımısın sen kurana nasıl düşman olursun , sen ALLAH’a nasıl düşman olursun. Kaynak; Prof. Dr. Mahmud Esad Cosan
Siyaset ile din ikiz kardeş gibidir. ne siyasetsiz din olur .ne dinsiz siyaset olur. “Bir kimse Din ile Devlet islerinin ayri olduguna inanirsa ve bu inanc icinde Allah icin Kabeye gidip Hac farizasini yerine getirirken Kabenin duvarinin dibinde ölse bile, o bu inancı sebebiyle KAFİR olarak ölür.( İslam hukukuna karşı,) Müslümanları aldatan böyle iki yüzlüler Müslüman olduğunu söyler, namaz kılar, hacca gitse (ve benzeri buna,) (Zındık) denir.
Kaynak; İmam gazali -İhyâ-ül’ ulûm Cilt 1
Şeria’tı kabul etmeyen müslüman değildir.;Bir kimse: “Gel beraber gidip Şeriat’a danışalım” derse öteki kişi de “Gitmem,” derse kâfir olur. Çünkü Şeriat’ı reddetmiş oluyor. Yine bir kimse: “Şeriat ve benzeri müesseselerin bana bir faydası yoktur, bana şeriatın hükmü geçmez,” derse kâfir olur.bir kimsenin yanında Şeriat’tan bahsedilse ve bilerek bu söze karşı gelirse, yahut bu Şeriat kötüdür, derse kâfir olur.” [İmam azam -Fıkh-ı Ekber Şerhi]
Biri diğerine, gel şeriat’a gidelim dese, o dahî, ben ne yapayım dese, kâfir olur. şeriat’ı beğenmeyen, kötüleyen kimse kâfir olur. [Cennet Yolu – Muhammed İznik Rahmetullahi aley]
Hz.muhammed (s.a.s) kanun koyma konusunda ilk kaynağın Allah’ın Kitabı Kuran daha sonra Allah’ın Peygamberinin sünneti olduğu bildirmiştir ….bu ikisine karşı veya bunlara ilgisiz bir karar kanun geçerli meşru değildir ….Kuran kerimde devlet nasıl kurulacağına dair ayet kerime var. hükümet hanği kanunları uygulacağına dair hükümler var. Allah tealanın hükümleri esas madddeleri ,ceza kanunları dururken başka (roma hukuku ) ülkelerden kanun alanlar ( örnek türkiye anayasası ) yani din ve devlet işleri ayrı diyenler kafirlerin ta kendileridir. ben söylemiyorum kuranı kerim söylüyor. Adam dünya işlerini bize bırak ALLAH ahiret işlerine baksın deyip şirk (kuranı kerime göre müşrik oluyor) koşuyor. Buna dinle devlet işlerinin birbirinden ayrılması diyoruz Ben Hem Elhamdülillah Müslümanım , Hem Laik’im Diyen İnsan Vallahi KAFİR Olur Billahi KAFİR OLur…|| Allah c.c. der ki: “Kim benim indirdiğim hükümler ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.” (maide ayeti kerimesi ) || Laiklik der ki: “Din ve devlet işleri ayrı tutulur” Bu yolda ölürsek bir görevi başarmak için öleceğiz. Ölsek de, Hakkı söyleyeceğiz ama mutlaka Hakkı söyleteceğiz.. .(“Timurtaş Uçar Diyanet -Din görevlisi)
Laik: Fr. Din işlerini devlet işlerine karıştırmayan. Devlet işlerini dinden ayrı tutan. (Kaynak: Türk dil kurumu Türkçe sözlük cilt 2. Sayfa 1449)Laik: (Lat. Fr.s.fel.) Dünya işlerini dinişlerinden ayıran, lâdinî. Seküler. 2.Dini olmayan, dinsiz. 3.Dine karşı olan, din karşıtı. 4.(i.) Lâik görüşe sahip kimse.
Laikleşmek: 1. Laik hâle gelmek. 2. Dinsizleşmek.
Laikleştirilmek: 1.Laik hâle getirilmek. 2. Dinsizleştirilmek. (Büyük Türkçe Sözlük Sayfa 709 D. Mehmet DOĞAN Bahar yayınları 11. Baskı Ekim 1996 (İz)
Türk dil kurumu sözlüğünde Şeriat’ın anlamı: Kur’an da ki ayetlerden, peygamberin sözlerinden çıkarılan, dini temellere dayanan Müslümanlık kanunları, İslâm hukuku’dur. TDK : http://tdkterim.gov.tr/bts/
Din hususunda apaçık bir Şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy, bilmeyenlerin hevâ ve heveslerine (duygu,düşünce) uyma. (Kur-an’ı Kerim Casiye suresi 18.ayet)
Şeriatçı: Dinin esaslarını sadece dini hayata değil, hukuki, iktisadi ve siyasi düzenlemede geçerli kılmak isteyen kimsedir. (kaynak: Türk dil kurumu Türkçe sözlük cilt 2. sayfa 2087 9. Baskı Ankara1998)
Büyük Türkçe sözlükte Şeriat: 1.Yol, geniş yol, doğru yol. 2. Kaynak. 3. Yüce Allah’ın, kulları için koyduğu din. 4. İlâhi kanun (yüce Allah’ın, kanunu ile ilgili, hükümlerinin bütünü (Büyük Türkçe sözlük, sayfa 1023 D. Mehmet DOGAN bahar yayınları 11. baskı)
İlköğretim Türkçe sözlükte Şeriat: 1.Allah’ın buyruklarının tümü. İslâm hukuku, bu buyrukları esas alan yönetim biçimi. (İlköğretim Türkçe sözlük sayfa 421 Şerif Benekçi- Damla yayınları)
Tc .Diyanet Kur’an meallerinde Şeriat’ın Anlamı:
http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/DiniBilgilerDetay.aspx?ID=1244
http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/DiniBilgilerDetay.aspx?ID=126
İnsanlara kitap ve terâzî gönderdik ki, bunlarla adaleti yerine getirsinler .(hadid 25) buyuruldu.
KAFİR KİMDİR; Kim Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar kafirlerin ta kendileridir (maide 44)Hâkim, vâlî, kumandan ve herhangi bir âmir Allah’ın indirdiği hükümler ile hareket etmeli,yaptırmalı ve yapmalıdır. Böyle olan kimse, bu dünyada, Allahü teâlânın halîfesi olmuştur. (İslam Ahlakı-Muhammed Hadimi Rahmetullahi aleyh)
Laiklik Yalanı; Cumhuriyet ilan ediyorsun ve diyorsun ki ;’Ben laik bir devlet kuruyorum’ deselerdi acaba kaç tanesi sağ kalırdı o gün?Gel ulan, derlerdi o zaman sana, gel sana göstereyim o devleti!…”
Türkiye Cumhuriyeti’ bir İslâm Cumhuriyeti (devleti) olarak teşekkül etti, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’na 1923’te “Devletin dini Din-i İslâm’dır” ibaresinin ilave edilmesinden de bunu görelebilirsiniz. “Yeni kurulan devlet neyin nesiydi? Bunu izah etmek lazımdı. ‘Ben laik bir devlet kuruyorum’ deselerdi acaba kaç tanesi sağ kalırdı o gün? (yani hepsi idam edilirdi) İstiklâl Harbi’nin ertesinde Cumhuriyet ilan ediyorsun ve diyorsun ki ‘Ben laik (dinsiz,dini referans almayan) demokratik insan haklarına saygılı bir devlet kurdum!’ ‘Gel ulan, derlerdi o zaman sana, gel sana göstereyim o devleti!…” Bu manada laiklik prensibinin resmiyet kazanmasının ancak 1937’de (kademe ,kademe aldatttılar bizi -buna ilmi siyaset derler) Altıok’un Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’na sokulmasıyla birlikte vuku buldu. 1918 -1923 yılında kâfirliği belli olan kâfirlerin bize yapmak istediği şeyi bugün Müslümanmış gibi görünen kâfirler yapmak istiyor.
– “Türkiye Cumhuriyeti’nin şu anda İslam cumhuriyeti olması gerekiyordu, 86 yılımızı feda ettik. 1928 yılında İslam harflerinin değiştiği sene ‘devletin dini İslamdır’ hükmü anayasadan çıkarıldı. ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin dini İslamdır’ yazacak olduğu halde ‘Neden İslam harflerini kaldırdınız?’ sorusuna cevap verilemezdi.
Müşrik inancının modern zamanlarda yaygınlaşmasında laiklik özel bir görev üstlenmiş durumdadır.Laik Değilim Çünkü Müşrik Değilim
[ İsmet Özel, Türk, şair, yazar ve düşünür- İstiklal Marşı Derneği’nin kurucusu ve hâlen genel başkanıdır.]İslam dinini bilmiyenlerin bazısı ise, milletin sağlam imanını, ilme ve akla dayanarak bozamayacaklarını, islama hucum ettikçe, kendi yüz karalarının meydana çıkdığını görerek, hile, yalan yoluna sapıyor. Müslüman görünüp ve müslümanlığı beğenici ve meth edici yaldızlı(demogojji) yazılar yazıp, fakat, bu yazıları ve sözleri arasında müslümanlığın esas ve temel meselelerini, sanki müslümânlık değilmiş gibi ele alıp kötülüyorlar. Okuyucuları ve dinleyicileri bunlardan soğutmaya ve ayırmaya çalışıyorlar. Allahü tealânın emr etdiği ibâdetlerin(şeriat) şekillerini uygunsuz görerek, böyle olacağına, şöyle olsaydı, dahâ iyi olurdu diyorlar. Birşeyi bilmemek, insanlar için kusûr ise de, anlamadığına karışmak, ayrıca pek gülünç ve acınacak bir hâl oluyor. Böyle câhilleri, akllı sanarak, sözlerini dinleyen ve inanan müslümânlar ise, bunlardan dahâ zavallı ve dahâ ahmakdır.Böyle kafirlere (ateist-mason-yahudi) denir. Bunlardan müslüman görünenlere (Zındık) ve (Fen yobazı) denir.Bu fen yobazlarına aldanmamalıdır.
Kaynak; (1911 -2001) Hüseyin Hilmi Işık Kimyadaki Buluşu ve Yazdığı Kitaplarla Tanınan Yirminci Yüzyıla damgasını Vurmuş Olan Bir Bilim Adamı ve İslam Alimidir. Eczacı, Matematik, ve Kimya,Ögretmeni ve Türkiyenin İlk Yüksek (profesyonel ) Kimya Mühendisi. Hakikat Kitapevi
.
Bu kadar farklı (ülkücü, dindar, komünist , ateist) eğilimden insan, aynı liderden “Bizim önderimiz” diye söz ediyorsa bu işte bir yanlışlık olmalı. O zaman da sormak gerekiyor:Kaç farklı Atatürk var?
Her biri gerçek (bilimsel) belgelere, tanıklıklara, konuşmalara dayandırılan bu politik kimliklerin hangisi gerçek Atatürk? Bir insan aynı anda hem komünist hem ülkücü, hem ‘Kürtler’in özerkliğinden yana’,hem dindar hem ateist, hem otoriter (diktatör) hem demokrat olamayacağına göre bu iddia sahiplerinden biri yalan söylüyor olmalı…Hangisi doğru bunların?
Bu kadar farklı (ülkücü, dindar, komünist , ateist) eğilimden insan, aynı liderden “Bizim önderimiz” diye söz ediyorsa bu işte bir yanlışlık olmalı. O zaman da sormak gerekiyor:Kaç farklı Atatürk var? Ve hangisi gerçek Atatürk? Atatürk, herkesin kullanımına açık “Binbir surat”lı bir lidere dönüşüyor ve ‘bunca yalancı’ içinde kimin doğruyu söylediğini bulmak, hepten güçleşiyor. Hangisi doğru bunların? Her biri gerçek belgelere, tanıklıklara, konuşmalara dayandırılan bu politik kimliklerin hangisi gerçek Atatürk? Bir insan aynı anda hem komünist hem ülkücü, hem ‘Kürtler’in özerkliğinden yana’,hem dindar hem ateist, hem otoriter (diktatör) hem demokrat olamayacağına göre bu iddia sahiplerinden biri yalan söylüyor olmalı…Hangisi doğru bunların?
Kemal Paşa’nın 1920’de bir komünist partisinin kurucusu olması, Lenin’e ‘ezilen milletleri emperyalizmin hegemonyasından kurtarmak için’ mektup yazması ‘Solcu Atatürk’çülerin dayanakları… Ülkücülerinki, “Komünizm gördüğü yerde ezilmelidir” dediği önesürülen, diyen bir ‘Atatürk’… Dindarların; “Bizim dinimiz en makul ve en tabii dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa tetabuk etmesi lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen mutabıktır.”diyen atatürk Ateistlerin buna bir başka Atatürk metniyle karşı çıkar.Onların elindeki metin, 1 Kasım 1937 tarihli Meclis açış konuşmasıdır: “Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet idaresindeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı siyasetler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. Fakat bu prensipler gökten indirildiği sanılan kitapların (kuran-kerim vb) dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.” diyen Atatürk Nutuk’ta, Islamdan vazgeçelim (veya Kuran’a ‘uydurma’safsata’ kendi için ‘Yahudiyim’) diyen Atatürk mü gerçek? Kurtuluş Savaşı başlarken Kemal Paşa, Kürtlere özerklik verilmesinden bile söz etmişti.Kürtlerin Atatürk’ü Baştaki soruya dönelim: Hangisi doğru bunların? Her biri gerçek belgelere, tanıklıklara, konuşmalara dayandırılan bu politik kimliklerin hangisi gerçek Atatürk? Bir insan aynı anda hem komünist hem ülkücü, hem ‘Kürtler’in özerkliğinden yana’,hem dindar hem ateist, hem otoriter (diktatör) hem demokrat olamayacağına göre bu iddia sahiplerinden biri yalan söylüyor olmalı…Can Dündar -Milliyet -2003
Devamla; Atatürk zamana ve zemine göre konuşurdu. Atatürkçülük içi doldurulmuş, tutarlı olan bir şey değil. Birisi çıkar Atatürk`ün dinle (veya dinsizlikle) ilgili sözlerini toplar, bunlar birbirinden çok farklıdır. Değişik zamanlarda değişik amaçlarla söylenmiştir. (19)20`lerde (dini öven)söylenenlerle (19)30`larda (dine söven) söylenenler birbirini hiç tutmaz. Hangisi doğrudur derseniz ikisi de doğrudur. Belirli politik amaçlarla söylenmiştir.Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Cemil Koçak
Yılllarca laik rejim sahte bir tarihi sahte bir mustafa kemal’ı çeşitli beyin yıkama yöntemleriyle halka empoze etmektedir. Halk ondan (mustafa kemal’den) nefret etmesin diye Allah’a kuran-ı kerim-e peygambere saygılı biri olarak göstermek istenilmektedir …oysa mustafa kemal sadece iktidarı ele geçirinceye kadar kendisini müslüman gibi gösteren iki yüzlü biriydi.bunu bizim iddiamız olmadığını anlamız için;
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
Mustafa Kemal Türk (ve müslüman) Degil ki Atatürk Olsun-Tüm Linkler ;
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-turk-ve-musluman-degil-ki-ataturk-olsun-tum-linkler.html
Kemalistlerin Mustafa Kemal’in müslüman olduğunu kanıtlamaları için ellerinde 3-4 şey vardır. Fakat ellerindeki bu kanıtlar “nedense” hep 1925 yılından öncedir. Mustafa Kemal, 1925 yılına kadar iktidarı tam olarak eline alamamıştır.http://yakintarihimiz.org/kemalistlerin-mustafa-kemalin-musluman-oldugunu-kanitlamalari-icin-kullandiklari-kaynaklar-analiz.html
.
Bir insan hem Müslüman, hemde Atatürkçü neden olamaz?Ayetler Eşliğinde Okumanız yeterli (okuduğunda ne demek istediğimi anlayacaksın).
Bir insan hem Müslüman, hemde Atatürkçü neden olamaz?Ayetler Eşliğinde Okumanız yeterli (okuduğunda ne demek istediğimi anlayacaksın).
– Çünkü Atatürk’ün getirdiği kanunlar ve inkılaplar İslam ile tamamen birbirine zıt iki kutup’dur. … Allah’ın emrine göre, devlet, İslam Hukuku olan Şeriat ile yönetilir.
Atatürk’e göre ise Din ve Devlet işleri aykırıdır..!
Bu duruma göre biz Kâinat’ın sahibi olan Allah’ın emrinimi kabul edeceğiz ? yoksa, Atatürk’ün getirdiği laik yönetim şeklini mi?Bu durum için Kuran’dan şu ayeti bilmeyenler için tekrar etmek gerekiyor:
“Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmez ise, o kafirin ta kendisidir” Maide suresi 44. ayet
Yazılacak daha bir çok şey var..
Ayrıca; ama bu yazıyı okuyan arkadaşım, eğer sen atatürkçüyüm diyorsan, bilki sende atatürk’ün getirdiklerini kabul etmiş oluyorsun ve İslam’ı (şeriat) red etmiş oluyorsun..
Güzel arkadaşım, sana tavsiyem odur ki, sen gel atatürk’ün iz’inden gitmekten vazgeç. Ve sana hem bu dünya da, hemde Ahirette sonsuz/ebedi huzuru verecek olan İslam’ı (şeriat’ı) Kabul Et .
Simge Özçelik İsimli Üyemiz diyorki ; İftira atmayın bari Atatürk’e tapıyorsunuz diye. Biz öyle bir şey iddia etmedik. Evrenin tek yaratıcısı Allah’tır ve ondan başka da tapınacak biri yoktur. Biz Atatürk’ü ilahlaştırmadık neden böyle bir ayet paylaştın ki? :
Kuranı Kerim Cevap Olarak Dediki :
Onlara Gökleri ve Yeri (Evreni ) Kim yarattı? Diye Sorsan, Elbette ALLAH,’ Diyecekler. De ki, Allah Başka Taptıklarınız İtaat Ettiklerinize ne Dersiniz? (zümer 39)
TAPMAK VE TAPINAMAK SÖZLÜK ANLAMALARI
1: TANRIYA VEYA İLAH OLARAK TANINAN (KİŞİ) VARLIĞA KARŞI İNANIŞ VE BAĞLILIK ANLATMAK İÇİN BELİRLİ KURALLARA BAĞLI DİNİ BULUNMAK .
KAYNAK : Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük 2.cild 2135 sayfa 9 baskı ankara 1998
TAPINMAK : 1: iBADET 2:AŞIRI DERECEDE BAĞLILIK GÖSTERMEK
TAPMAK : 1: iBADET 2:AŞIRI DERECEDE BAĞLILIK GÖSTERMEK KAYNAK : (Büyik Türkçe sözlük D. Mehmet Dogan Bahar Yayınları 1044 sayfa.11 baskı 1996)
Kuranı Kerim Cevap Olarak Dediki : Uydurma mazeret:
Onların, sadece “vallahi, biz müşrik değildik” sözlerinden başka fitneleri olmayacaktır. [Enam 23]
M.kemal Olmasaydın, olmazdık .Demekki Allah dilemiş diyorlar;
Müşrikler diyeceklerdir ki, eğer Allahü teâlâ dilese idi, biz ve ATALARIMIZ müşrik olmazdık, kendiliğimizden birşeyi harâm (yasak) etmezdik) buyuruldu. (enam 148) Yukarıdaki âyet-i kerîmenin sonunda meâlen : Onlara söyle ki, yanınızda kitâb ve sened gibi sağlam bilginiz varsa, onu bize gösteriniz. Fakat siz, uyduruyor, yalan söylüyorsunuz
Bizim ülkemizin kanunları (hakimleri) Allah’ın indirdiği ile mi hükmediliyor? Hayır!Allah’ın indirdiği ile hükmedilmemize engel olan şey nedir? Laiklik! Laikliği kim getirdi? Atatürk!Sonuç: Allah’ın indirdiği ile hüküm vermeyenler KAFİR’lerin ta kendileridir. (Maide 44)Müslümanım diyen kemalistler bu ayeti uygulayabiliyor muyuz? Bu ayetleri şu sebeple paylaşıyorum. Müslüman olduğunu söyleyen kişiler hoşuna gitmeyen uygulamaların Kuran’da olduğunu dahi bilmiyor. Belki şuan sayfamızda bile, bu ayetleri görünce hoşuna gitmeyecek olanlar vardır. Ama gerçekleri gizleyenler zalimdirler. Müslümanım diyorsanız bu ayetleri kabul ederek müslüman olalım…Hadi müslümansanız Allah’ın FARZ Kıldığı Bu Ayetin Uygulanmasını İsteyin…Karşınıza ata’nız İğrenç Sisteminin Çıktığı Göreceksiniz.Eğer Uygulanmasını İstemezseniz ZALİM’SİNİZ.. Müslümanım diyen atatürkçü gençlik, İslam’a ve peygambere hakaret eden bir adamı sevdiğiniz için peygamber sizinle gurur duyuyor!!(Üstad-ı Tarih)
Biz Cumhuriyete değil Kemalist (laik ) tasallut rejimine karşıyız.Belki de tane tane anlatmamız gerekecek… Cumhuriyete (seçme ve seçilme hakkına) karşı değiliz. Bilakis Cumhuriyeti çok seviyoruz.Kemalist değiliz…Laiklik Cumhuriyetin Bir Şartı Değildir. Şeriat (islam hukuku) Hükümlerini Uygulayan Bir Cumhuriyet Devleti Olabilir.Cumhuriyet’in şeriata (islam hukuku) aykırı olduğuna dair Kur’an-ı Kerîm’de ve hadis-i şeriflerde herhangi bir bilgi yoktur. Cumhuriyet halkın yönetime katıldığı (seçme ve seçilme hakı bulunan) bir yönetim şeklidir. Dört halife (halifeye cumhur başkanı-sadrazam’a başbakan) devrinde devleti yöneten halifeler seçim ile başa gelmişlerdir. İslam’da biat kavramı vardır. Dört halife halkın oylarıyla (biatlarıyla) seçilerek İslam devletini yönetmiştir.Hilafette, halkın oylarıyla yahut Hazret-i Ebu Bekir’in yaptığı gibi tayinle veya Hazret-i Ömer’in yaptığı gibi şura ile muayyen vasıfları bulunan kişi, devlet başkanı olarak seçilir.Şura anışma kurulu Şura-devlet : Danıştay’a karşılık gelen yüksek yargı kurumudur.(by kimyacı)
Ne demiş; Rablerine güvenen, büyük günahlardan ve fahiş (sınırı aşan) kötülüklerden çekinen Rablerinin çağrısına cevap verenler Onların işleri aralarında şura iledir.(Şura 38)
Mustafa Kemal Diyor ki; ”Şeriat demek kanun demektir. Şeriat hükümleri demek kanun hükümleri demekten başka bir şey değildir ve olamaz. Başka türlüsü Çağdaş hukuk anlayışı ile bağdaştırılamaz. u böyle olunca, şeriat hükümleri deyimiyle anlam ve kavramın büsbütün başka bir şey olması gerekir.”ilk Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nu hazırlayanlara (islam hukuku’nun kaldırması için) bizzat başkanlık ediyorum.
Kaynak;1; M.Kemal , Nutuk, 1927 2;Teşkilat-ı Esasiye Kanunu
Cevap; ‘Bazı entel dantel sanatçı ”kemalist veya laik” takımlarında maalesef şöyle bir algı var:’Şunu en cahil insana gidip sorsunlar; Cumhuriyet bir yönetim şekli ve rejimdir. Allah’ın sahibi olduğu islam (kuran ve sünnet) dini asla ve katiyen değişmez, insanların en önemli değeridir. Fakat bu sanatçı ”kemalist veya laik” takımının bazıları sanki Cumhuriyet ilan edildikten sonra Kur’an hükümleri değişmiş gibi algı yaratıyorlar. Mustafa kemal devrimlerini sanki Kur’an’ın hükmü, ayeti kelimeleri değişmiş gibi algılamış bir şekilde konuşuyorlar. cumhuriyet ilan edilmeden kuranın hükmü neyse cumhuriyet ilan edildikten sonra kuranın hükmü odur kıyamet gününe kadarda bunu hiç bir Allah’ın kulu değiştiremez. Kaynak; Sevda Türküsev ,gazeteci ,yazar ,psikoloğ Ne Demiş; İbadetlerde,ahlak üzerinde ve adalette(şeriat) hiç degisiklik, reform olamaz. Fakat, teknikde, bilimde dünya islerinde ilerlemek, yükselmek emr edilmisdir.Müslümanlar, fende, teknikte, hesapta, mi’mârîde, akla ve tecrübeye uyarlar.Din, (ibadet , ahlak, ve adalet/şeriat bilgilerinde, akla değil, yalnız Kur’an-ı kerime uyarlar. Mealen; Kitabda hiçbir şeyi eksik bırakmadık. [En’âm 38]Allahü teâlâ, bid’at (dinde reform,değişim yapanların) ehlinin ne duasını ne zekatını ne haccını, ne namazını, ne de sadakasını (okul,yol köprü vb iyilikler) kabul eder, yağdan kıl çıkar gibi dinden çıkar. [Deylemi] Yoksa siz Kitab’ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezâsı ancak dünya hayatında rezillik, rüsvaylıktır; Kıyâmet gününde ise en şiddetli azâba itilmektir. Allah, sizin yapmakta olduklarınızdan asla gâfil değildir.” [Bakara, 85] “Yoksa onların, dinden Allah’ın izin vermediği şeyleri şeriat (dinî kaide) kılan şirk koştukları ortakları mı var? [Şûrâ, 21]
Din hususunda apaçık bir Şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy, bilmeyenlerin hevâ ve heveslerine (duygu,düşünce) uyma. (Kur-an’ı Kerim Casiye suresi 18.ayet)
Şeriatçı: Dinin esaslarını sadece dini hayata değil, hukuki, iktisadi ve siyasi düzenlemede geçerli kılmak isteyen kimsedir. (kaynak: Türk dil kurumu Türkçe sözlük cilt 2. sayfa 2087 9. Baskı Ankara1998)
Şeriat ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir.
İnsanlara kitap ve terazî gönderdik ki, bunlarla adaleti yerine getirsinler .(Hadid 25) buyuruldu.
İslama’a uymayan kanunlarla , mahkeme olmayı istemek Allahın kitabına uymakla, iman etmekle bağdaşmıyor. Allah’ın hükmettikleri ,ayetleri ile hükmetmeyen bütün egemen kişi düşünce kurum ve ideolojiler.
Ne demiş; Sana İndirilen kurana ve senden önce indirilen kitaplara (iman) gerçekten iman ettik diye boş bir iddiada bulunanlara bakmaksızın Bunlar taguta mahkemeleş meyi istemektedirler oysa onlar tagutu red ve inkar etmekle emrolunmuşlardı. (Nisa 60)
Allahü teâlânın indirdiği hükümlere mukâbil olmak ve onların yerine geçmek üzere hükümler koyan her varlık tâğûttur.(dini terimler sözlüğü-kütüb-i sitte)
Onlara Gökleri ve Yeri (Evreni ) Kim yarattı? Diye Sorsan, Elbette ALLAH,’ Diyecekler. De ki, Allah Başka Taptıklarınız İtaat Ettiklerinize ne Dersiniz? (Ankebut 61)
İman etmiş olduğumuz dinimiz hakkında, annemizden babamızdan ve atalarımızdan duyduklarımız haricinde bir bilgi sahibi değil isek, iman etmiş olduğumuz din islam dini değil, atalarımızın geleneklerinin din hâline getirilmiş olduğu “mış” ve “muş” dinidir.
Akıllarını kullanmasını bilenler izinde gittikleri şeyin (atam izindeyiz)Allah’ın emir ve yasaklarına uygun olup olmadığını araştırabilen ve ayette de işaret edildiği gibi ya atalarımızda akıl edip Allah’ın indikleriyle amel etmemiş ve doğru yolu bulamamışlarsa bide onları taklit etmekle onların sapık, yanlış yoluna girmiş olmaz mıyız sorusunu sorabilenlerdir. İnsanlar akıllarını kullanarak doğruyu , yanlışı , ayırt edenlerdir. çünkü , taklid bazen insanı doğru yoldan saptırır. BİR YOLU , FİKRİ , TAKİP ETMEK İZİNDEN GİTMEK İÇİN ONUN ESKİ VEYA YENİ OLUŞUNU YADA ATALARIMIZIN yolu olup olmamasının önemi olmadığını bilmeliyiz. Atam izindeyiz mantığı izinde gidilen , takip edilen şey Allah’ın (islam) emrine uygun islamın özüne ters düşmeyen şey olsun yeter.
Allah Kur’an- ı Kerim’de birçok Ayet’te müşrik ve mürtedleri atalarının yolundan dönmeleri için uyarmaktadır.
Tassup; bir kimsenin “herhangi bir inanca ,bir görüşe, düşünceye veya herhangi bir partiye gereğinden fazla, yani aşırı bağlılığını ifade eder. Taassup bir kimsenin bire şeye körü körüne (belgesiz , kaynasız ,ilimsiz,mesnetsiz) bağlanması.Bağnazlık, doğru veya yanlışlığa bakmaksızın bir fikrin savunmasını yapmak.
[1; Dini terimler sözlüğü , 2; Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi3; İslam Ansiklopedisi]Hakikati inkâr edenler veya örtenler , cahiliye (cehalet) taassubunu yerleştirmişlerdir. [Fetih 26]
Onlar (cahiller, gerçeği örtenler, veya inkar edenler) atalarını sapıtmış kişiler halinde bulmalarına rağmen, atalarının izleri üzerine gidiyorlar. [Saff 69-70]
Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun.” dendiği zaman onlar : “Hayır Biz , atalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona uyarız.” dediler. Ya ataları bir şeye akıl edememiş ve doğruyu seçemez idiyseler de mi onlara uyacaklar? [Bakara 170]
Onlara: «Allah’ın indirdiğine tabi olun!» dendiği zaman: «Hayır, biz atalarımızı neyin üzerinde bulduksa, onun izinde gideriz.» diyorlar. Ya şeytan onları cehennnem azabına çağırıyor idiyse de mi onlara uyacaklar? [Lokman 21]
M.kemal Olmasaydın, olmazdık .Demekki Allah dilemiş diyorlar;
Onlar bir kötülük yaptıkları zaman: “atalarımızı bu yolda bulduk. Allah da bize bunu emretti” derler. De ki: Allah kötülüğü emretmez. Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?; [Araf 27]
Yoksa onlar (İslam öncesi) cahiliye idaresini mi arıyorlar? İyi anlayan bir topluma göre, hükümranlığı Allah’tan daha güzel kim vardır? [Maide 50 ]
Müslümanım diyen, Şeriat’ı kabul etmiş demektir. “Ben şeriatçı değilim“ Din Ve devlet (işleri)ayrıdır,” Şeriata hayır” kahrolsun şeriat” demek çok tehlikelidir, direkt dinden çıkarır. Bunun anlamı “Ben Allah’ın kanunlarına uyanlardan değilim“ demektir. Allah’ın kanunlarına uymayanlar ise, çok pişman olacakları bir yola sürüklenirler. Bilmeden yapan kimseler ise, kelime-i şahadet getirerek imanını tazelemeli, tövbe ve istiğfar etmeli, ayrıca birdaha böyle yapmamak için samimiyetle Allah’a bağlanmalıdır.İnsanların çoğu, cahilliklerinden dolayı ŞERİAT‘ın ne olduğunu bilmeden ileri geri konuşanlar büyük bir hata yapmaktadır. ŞERİAT‘ınne olduğunu öğrenmek, bilmek ve bilmeyenlere de öğretmek anlatmak gerekir. Kesin olarak inanılması gereken şeyleri bilmeden anlamadan kötülemek, o kişiyi kötü yola sokar ve pişman olacağı şeyler yaptırır. Bilmeden boşu boşuna amelleri yok olur.Arkadaşlar! Yakın tarih ve Kuran’ı kerim’i iyi okur ve araştırırsanız neyin ne olduğunu Allah c.c izni ile göreceksiniz.
Gallup’un yaptığı ankete (bilimsel istatislikler) göre; Türklerin yüzde 74’ü şeriat istiyor.
Vatan gazetesi (27,07,2008)
Eğer demokrasi çoğunluğun dediği ise; mesela bir ülkede halkın çoğunluğu ne istiyorsa o oluyorsa, halkın çoğu şeriat isterse şeriat gelir mi? Asla böyle bir şey telaffuz dahi edemezsin.Çünkü Emperyalizmin ikemalizmin,demokrasisi sadece kendi çıkarlarına hizmet eden demokrasidir. Dolayısıyla çağdaş sömürgeci güçler gerçekte birer demokrasi sahtekârıdırlar.
Tesadüflere inanır mısınız ?
(C)umhuriyetçilik
(A)tatürkçülük
(H)alkçılık
(İ)nkılapçılık
(L)aiklik
Sakın Cahillerden Olma.[Enam 35] Yoksa onlar cahiliye idaresini mi arıyorlar? İyi anlayan bir topluma göre, hükümranlığı Allah’tan daha güzel kim vardır? [Maide 50] Cahillerden Yüz Cevir [Araf 199] Duamız; cahillerden biri olmaktan Allah’a sığınırım.” [Bakara 67]
“Bizim devlet idaresindeki ana programımız, şeriat (islam) programıdır. bunun kapsadığı prensipler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. fakat bu prensipleri, atatürkçü yada kemalist sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır.BİZ , ilhamlarımızı LAİKLİK ve AVRUPAİ dogmalardan değil,doğrudan doğruya kuran’dan almış bulunuyoruz.Kuran yolundayız Vatan davamız iman kavgamızdır ![By Kimyacı]
Ne demiş; Biz Cumhuriyete değil Kemalist tasallut rejimine karşıyız.Cumhuriyete karşı değiliz. Bilakis Cumhuriyeti çok seviyoruz.Kemalist(atatürkçü) değiliz.CHP’ye oy vermiyoruz.Fakat, biz de Cumhuriyetçiyiz.
[Ahmet Kekeç Türk, Gazeteci ,Yazar ]Laiklik; Suç Üretme Nedeni İnsanlığa karşı suçlar, kasten adam öldürme, kasten yaralama, işkence, eziyet veya köleleştirme, kişi hürriyetinden yoksun kılma, cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı, tecavüz, zorla fuhşa (genel evleri) sevk etme, hırsızlık, rüşvet içki, kumar, faiz gibi İslam’ın zulüm/haksılzık (ve yasak) olarak adlandırdığı bu fiiller her geçen gün Türkiye’de ve diğer laik ülkelerde bir plan doğrultusunda sistemli olarak işleniyor. Bu zulümlerin en yoğun yaşandığı ülkelerin ortak yanı ise yönetim sisteminin insani yani laik sisteme dayanması ve bu tür suçların ticari bir gelir kaynağı haline dönüşmesi yatıyor. Yani bu ülkeler Allah’ın hükümleri ile hükmetmeyen, haksızlık/zulüm ve adaletsizlik üzerine bina edilen sistemlerdir. Suçlarla kuşatılmış şeytani sistemler göstermelik mahkeme salonlarında insanlara adaleti sağlayamamakta ve devamlı suçlu bir nesil yetiştirmektedirler. Temeli haksızılık/zulüm ve adaletsizliğe dayanan laik sistemlerin mahkemelerinin adalet yapması elbette mümkün değildir. Laik sistemler, eğitim sistemleri başta olmak üzere basını ve medyasıyla önce suça meyilli insanı yetiştirirler. Bu nedenle laik sistemlerde insanlar, inandıkları sistemden sürekli olarak şikayet ederler ve bu sistem içerisinde hiçbir şekilde huzur bulamazlar.
Türkiye’deki Alkolik Sayısı 4 Milyon ”İntihara teşebbüs yüzde 90, cinayet yüzde 85, boşanma yüzde 80, tutukluluk yüzde 78, mala yönelik suçlar yüzde 77, hırsızlık ve yankesicilik yüzde 71, eşler arası şiddet ve trafik kazaları yüzde 70, işe gitmeme ve akıl hastalıkları yüzde 60 ve ırza tecavüz yüzde 50.’ ”Türkiye’de 4 milyon alkolik, 13 milyon da alkole meyilli kişi bulunmaktadır.(istatistikler)
İslam suç işlenmemesi için bütün gücüyle çalışır, öğütler,durur sonucunu kötülüğü anlatır fakat öğüt ve nasih atların dinlenmeyip de suç işleyenlerin hiç müsamaha (hoşgörülü) yapmadan koyduğu cezalarla cezalandırır..Zina eden , cinayet işleyen . içki içenleri (ve benzeri yüzlerce kategorileri vardır.) cezalandırır. Kuran ısrarla!harama giden bütün yolları kapatmıştır, o yolları da haram kabul etmiştir.
Atatürk’ün Kurduğu Kurum ve Kuruluşlar ve Bunların Listesi;http://yakintarihimiz.org/ataturkun-kurdugu-kurum-ve-kuruluslar-ve-bunlarin-listesi.html
Din ve Devletin ayrılması Müslümanlıkta imkansızdır Çünkü ;(okuduğunda ne demek istediğimi anlayacaksın).
http://yakintarihimiz.org/din-ve-devletin-ayrilmasi-muslumanlikta-imkansizdir-cunku.html
Laikler Konferansta Şeriatı Eleştirirken:
http://yakintarihimiz.org/laikler-konferansta-seriati-elestirirken.html
Bazılarına Şeriat Denildiğinde Tavana Vururlar, Kesin Bir Ön Yargı İle Asla Derler. Gerçekten Nedir Bu Şeriat? Eklemek Gerekir ki; Bazıları Şeriatı Temsil Eden Ülke Olarak,Çoğunlukla İranı Gösterir?http://yakintarihimiz.org/bazilarina-seriat-denildiginde-tavana-vururlar-kesin-bir-on-yargi-ile-asla-derler-gercekten-nedir-bu-seriat-seriat-gelirse-bizi-kesicekmi-ozgurlugumuze-hakkimiza-kilitmi-vuracak.html
.
Atatürkcü bi adamın sözlerinden kesitler-Din ve Devletin ayrılması Müslümanlıkta imkansızdır Çünkü ;
M.Kemal Diyor Ki;Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor.Laik hükümet kavramından dinsizlik manası çıkarmaya çalışanlara fırsat vermeyiniz.
Kaynak; M.Kemal , Nutuk, 1927
Mustafa Kemal’in Şeriat’e Çağ dışı demesi; Allah’ın kanunlarına (şeriat’a) çağ dışı dediği ve laikliği getiriyoruz dediği sayfa;
”Şeriat demek kanun demektir. Şeriat hükümleri demek kanun hükümleri demekten başka bir şey değildir ve olamaz. Başka türlüsü çağdaş hukuk anlayışı ile bağdaştırılamaz.Bu böyle olunca, şeriat hükümleri deyimiyle anlam ve kavramın büsbütün başka bir şey olması gerekir.”ilk Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nu hazırlayanlara (islam hukuku’nun kaldırılması için) bizzat başkanlık ediyorum.
Kaynak; M.Kemal , Nutuk, 1927-Teşkilat-ı Esasiye Kanunu
Cevap; Ateizmi (dinsizliği) Laiklik diye yutturmaya çalışıyorlar..Prof.Dr. Mehmet Çelik
Din ve Devletin ayrılması Müslümanlıkta(kuranda) imkansızdır. Çünkü din, insanların 24 saatini ayarlar. Sadece devletle olan ilişkilerini değil, özel hayatlarını, nasıl yiyip içeceklerini, karı koca arasındaki ilişkileri ve devletle (ceza hukukunu vs) olan ilişkiyi ayarlar. Devlet ile din iç içe geçmiştir. Devletin görevi insanların dini ibadetini hazırlayabilmektir. “Müslümanlıkta vahiy (kuran-ı kerim) kamusal ve özel hayatı düzenler; bu nedenle devletle dinin ayrılışının teorik reçeteleri yoktur.”
Kaynak; Prof. Dr. İlber Ortaylı,- Tarihin İzinde
Laikliğı din düşmanlığı olarak kullanan ve bu kelimenin gölgesi altında islamiyeti yıkmaya çalışan bir kâfirin, cahilliğini, ahmaklığını anlatmaya lüzum yokdur.
İslamiyetde, (b)ilim, ahlak, doğruluk, adalet üzerine dayanan demokratik devletler kurulmuşdur. Devleti, siyaset canbazlarının elinde oyuncak olmaktan korumaktadır. Kapitalistler, diktatörler ve komünist uşakları, böyle bir serbest sistemi, kendi zulm, işkence ve ahlâksızlıkları için, bir zincir, bir köstek gibi görürler. Kâtiller, hırsızlar, namûssuzlar, adâleti, cezâ kanûnlarını, kendileri için bir zincir olarak görür. Laikliğı din düşmanlığı olarak kullanan ve bu kelimenin gölgesi altında islamiyeti yıkmaya çalışan bir kâfirin, cahilliğini, ahmaklığını anlatmaya lüzum yokdur. Bu adam, din ile devleti birbirinden ayırmayı değil, dini yok etmeyi istemektedir. Devletin, milletin, gelişmesini, ilimden, bilim/fenden, çalışmakdan, ahlakdan beklemeyip de, bütün bu erdemleri temsîl eden islâmiyeti yok etmekde arayan ve batının ahlaksızlığına, pisliğine ve egoistliğine imrenen bir kara kafada, akıl ve ilim bulunmadığı gibi, ahlak yoksunu olduğu da anlaşılmaktadır.
Evet, yaşamak şartları değişdi. Bilim/Fen ve sanat ilerledi. Fakat, yanlış, fena kanûnlar diye taş atdıkları (şeriat) onları hangi buluşlardan men’ etdi? Yol yapmayın, tren işletmeyin, gemi yapmayın, madenlerinizi yer altında bırakın, yahud bunların işletme hakkını komünistlere, kapitalistlere satın, kâfirlerle ticâret yapmayın, makine, teknik, uçak, elektrik ve radyo gavur îcadıdır. Bunları sakın öğrenmeyin. Para kazanmayın, futbol maçlarında birbirinizi öldürün mü dedi? Haşa, islâmiyet ahlâka, verdiği önem kadar, sanatda, teknikde de çalışmayı ve kâfirlerin bulduklarını da araşdırmayı, öğrenmeyi önemle emr etmekdedir.
Kaynak; Hüseyin Hilmi Işık Kimyadaki Buluşu ve Yazdığı Kitaplarla Tanınan Yirminci Yüzyıla damgasını Vurmuş Olan Bir Bilim Adamı ve İslam Alimidir. Eczacı, Matematik, ve Kimya,Ögretmeni ve Türkiyenin İlk Yüksek (profesyonel ) Kimya Mühendisi. Hakikat Kitapevi
Elbette ingiliz, (yahud,hırıstyan vs,) şeriata karşı olacak,Elbette rum şeriata karşı olacak, elbette sırp şeriata,Kurana,islama karşı olacak, elbette rus şeriata karşı olacak bazıları gene aklı başında olanlar imana gelebiliyor.Peki sen müslüman oğlu müslüman kızımüslüman sana ne oluyor sen onlara ne uyuyorsun sen kafirmisin,Müşrikmisin, sırpmısın, rusmusun,ingilizmisin, amerikalımısın sen kurana nasıl düşman olursun , sen ALLAH’a nasıl düşman olursun.
Kaynak; Prof. Dr. Mahmud Esad Cosan
Diktatörler, faşist idareciler geçici heyecan (demogojji sözlerle, konuşarak,) vererek dindarları aldatmışlardır.
Siyaset gayesi ile konuşan her zaman görülmüşdür. Bunlar,cahil ve sapık (hain) kimseler olup, her asırda müslümanları şaşırtmışlar, islamiyete ve millete zararlı olmuşlardır. demogojji sözlerle, heyecânlı hikâyelerle konuşarak, dinleyicileri köksüz ve geçici bir tesir altına alabilen birer , konferanscı olmuşlardır. Siyasî partilerin, diktatörlerin, faşist idareciler geçici heyecan vererek dindarları aldatmışlardır. İslâmiyete karşı olan câhiller, müslimânları aldatmak, masumların îmanını çalmak için, (İngiliz üsulü) ile, yanî yalan ile, iftira ile, alçakca hücüm ediyorlar. Çok def’a, müslüman şekline girip abdestsiz, gusulsüz namaz kılarak, câmi’ yapılırken para vererek, müslümân görünüyorlar. Yalanlarına, hîle ve uydurmalarına inandırmaya çalışıyorlar.
Kaynak; Hüseyin Hilmi Işık Kimyadaki Buluşu ve Yazdığı Kitaplarla Tanınan Yirminci Yüzyıla damgasını Vurmuş Olan Bir Bilim Adamı ve İslam Alimidir. Eczacı, Matematik, ve Kimya,Ögretmeni ve Türkiyenin İlk Yüksek (profesyonel ) Kimya Mühendisi. Hakikat Kitapevi
Laik olmasa demokrasi olmazmış. Kimse konuşamazmış. Sorarım bunu diyen gafillere: Osmanlının en müstebit olduğu iddia edilen Abdülhamid zamanında Padişaha galiz hakaret edenlere dokunulmuyordu. Bu hürriyeti de mi Laikler sağladı?
Ne demiş; Balkanlardaki bazı Hıristiyan gruplara, kiliselerde yaptıkları ayinlerde papazlar tarafından şöyle dua ettiriliyor: “Ya Rab! Bize de Osmanlı hâkimiyetinin altına girmeyi nasip et ki, dinimizi huzur içinde yaşayalım.”
Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, “Bilinmeyen Osmanlı”, s:144
Siyaset ile din ikiz kardeş gibidir. ne siyasetsiz din olur .ne dinsiz siyaset olur. “Bir kimse Din ile Devlet islerinin ayri olduguna inanirsa ve bu inanc icinde Allah icin Kabeye gidip Hac farizasini yerine getirirken Kabenin duvarinin dibinde ölse bile, o bu inancı sebebiyle KAFİR olarak ölür.( İslam hukukuna karşı,) Müslümanları aldatan böyle iki yüzlüler Müslüman olduğunu söyler, namaz kılar, hacca gitse (ve benzeri buna,) (Zındık) denir.
Kaynak; İmam gazali -İhyâ-ül’ ulûm Cilt 1
Şeria’tı kabul etmeyen müslüman değildir.;Bir kimse: “Gel beraber gidip Şeriat’a danışalım” derse öteki kişi de “Gitmem,” derse kâfir olur. Çünkü Şeriat’ı reddetmiş oluyor. Yine bir kimse: “Şeriat ve benzeri müesseselerin bana bir faydası yoktur, bana şeriatın hükmü geçmez,” derse kâfir olur.bir kimsenin yanında Şeriat’tan bahsedilse ve bilerek bu söze karşı gelirse, yahut bu Şeriat kötüdür, derse kâfir olur.” [İmam azam -Fıkh-ı Ekber Şerhi]
Biri diğerine, gel şeriat’a gidelim dese, o dahî, ben ne yapayım dese, kâfir olur. şeriat’ı beğenmeyen, kötüleyen kimse kâfir olur. [Cennet Yolu – Muhammed İznik Rahmetullahi aley]
Ne demiş; Biri, Allah’ın emirlerini/hükümlerini hiçe sayarak onları toplumun yaşamından kaldırmak, emirlerini yasaklamak, haram kıldıklarını da (zinayı, içkiyi, kumarı,fuhşu,dinsizliği) serbest bırakmak ve onlara imkanlar tanımakla;Allah’ın emir ve yasakları böyleyken bunların aksini yapan, Allah ve Resülüne savaş açan Allah ve resülüne karşı savaş açmış olup; Ayet-i kerimelerdeki hükümlere göre: Ya kafirdir, Ya Zalimdir, Ya da fasıktırlar. [Behcet-ül-fetâvâ ]
Hz.muhammed (s.a.s) kanun koyma konusunda ilk kaynağın Allah’ın Kitabı Kuran daha sonra Allah’ın Peygamberinin sünneti olduğu bildirmiştir ….bu ikisine karşı veya bunlara ilgisiz bir karar kanun geçerli meşru değildir ….Kuran kerimde devlet nasıl kurulacağına dair ayet kerime var. hükümet hanği kanunları uygulacağına dair hükümler var. Allah tealanın hükümleri esas madddeleri ,ceza kanunları dururken başka (roma hukuku ) ülkelerden kanun alanlar ( örnek türkiye anayasası ) yani din ve devlet işleri ayrı diyenler kafirlerin ta kendileridir. ben söylemiyorum kuranı kerim söylüyor. Adam dünya işlerini bize bırak ALLAH ahiret işlerine baksın deyip şirk (kuranı kerime göre müşrik oluyor) koşuyor. Buna dinle devlet işlerinin birbirinden ayrılması diyoruz Ben Hem Elhamdülillah Müslümanım , Hem Laik’im Diyen İnsan Vallahi KAFİR Olur Billahi KAFİR OLur…|| Allah c.c. der ki: “Kim benim indirdiğim hükümler ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.” (maide ayeti kerimesi ) || Laiklik der ki: “Din ve devlet işleri ayrı tutulur” Bu yolda ölürsek bir görevi başarmak için öleceğiz. Ölsek de, Hakkı söyleyeceğiz ama mutlaka Hakkı söyleteceğiz.. .
(“Timurtaş Uçar Diyanet -Din görevlisi)
Laik: Fr. Din işlerini devlet işlerine karıştırmayan. Devlet işlerini dinden ayrı tutan. (Kaynak: Türk dil kurumu Türkçe sözlük cilt 2. Sayfa 1449)Laik: (Lat. Fr.s.fel.) Dünya işlerini dinişlerinden ayıran, lâdinî. Seküler. 2.Dini olmayan, dinsiz. 3.Dine karşı olan, din karşıtı. 4.(i.) Lâik görüşe sahip kimse.
Laikleşmek: 1. Laik hâle gelmek. 2. Dinsizleşmek.
Laikleştirilmek: 1.Laik hâle getirilmek. 2. Dinsizleştirilmek. (Büyük Türkçe Sözlük Sayfa 709 D. Mehmet DOĞAN Bahar yayınları 11. Baskı Ekim 1996 (İz)
Türk dil kurumu sözlüğünde Şeriat’ın anlamı: Kur’an da ki ayetlerden, peygamberin sözlerinden çıkarılan, dini temellere dayanan Müslümanlık kanunları, İslâm hukuku’dur. TDK : http://tdkterim.gov.tr/bts
Din hususunda apaçık bir Şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy, bilmeyenlerin hevâ ve heveslerine (duygu,düşünce) uyma. (Kur-an’ı Kerim Casiye suresi 18.ayet)
Şeriatçı: Dinin esaslarını sadece dini hayata değil, hukuki, iktisadi ve siyasi düzenlemede geçerli kılmak isteyen kimsedir. (kaynak: Türk dil kurumu Türkçe sözlük cilt 2. sayfa 2087 9. Baskı Ankara1998)
Büyük Türkçe sözlükte Şeriat: 1.Yol, geniş yol, doğru yol. 2. Kaynak. 3. Yüce Allah’ın, kulları için koyduğu din. 4. İlâhi kanun (yüce Allah’ın, kanunu ile ilgili, hükümlerinin bütünü (Büyük Türkçe sözlük, sayfa 1023 D. Mehmet DOGAN bahar yayınları 11. baskı)
İlköğretim Türkçe sözlükte Şeriat: 1.Allah’ın buyruklarının tümü. İslâm hukuku, bu buyrukları esas alan yönetim biçimi. (İlköğretim Türkçe sözlük sayfa 421 Şerif Benekçi- Damla yayınları)
Tc .Diyanet Kur’an meallerinde Şeriat’ın Anlamı:
http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/DiniBilgilerDetay.aspx?ID=1244
http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/DiniBilgilerDetay.aspx?ID=126
İnsanlara kitap ve terâzî gönderdik ki, bunlarla adaleti yerine getirsinler .(hadid 25)
Kafir kimdir; Kim Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar kafirlerin ta kendileridir (maide 44)Hâkim, vâlî, kumandan ve herhangi bir âmir Allah’ın indirdiği hükümler ile hareket etmeli,yaptırmalı ve yapmalıdır. Böyle olan kimse, bu dünyada, Allahü teâlânın halîfesi olmuştur. (İslam Ahlakı-Muhammed Hadimi Rahmetullahi aleyh)
Laiklik Yalanı; Cumhuriyet ilan ediyorsun ve diyorsun ki ;’Ben laik bir devlet kuruyorum’ deselerdi acaba kaç tanesi sağ kalırdı o gün?Gel ulan, derlerdi o zaman sana, gel sana göstereyim o devleti!…”
Türkiye Cumhuriyeti’ bir İslâm Cumhuriyeti (devleti) olarak teşekkül etti, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’na 1923’te “Devletin dini Din-i İslâm’dır” ibaresinin ilave edilmesinden de bunu görelebilirsiniz. “Yeni kurulan devlet neyin nesiydi? Bunu izah etmek lazımdı. ‘Ben laik bir devlet kuruyorum’ deselerdi acaba kaç tanesi sağ kalırdı o gün? (yani hepsi idam edilirdi) İstiklâl Harbi’nin ertesinde Cumhuriyet ilan ediyorsun ve diyorsun ki ‘Ben laik (dinsiz,dini referans almayan) demokratik insan haklarına saygılı bir devlet kurdum!’ ‘Gel ulan, derlerdi o zaman sana, gel sana göstereyim o devleti!…” Bu manada laiklik prensibinin resmiyet kazanmasının ancak 1937’de (kademe ,kademe aldatttılar bizi -buna ilmi siyaset derler) Altıok’un Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’na sokulmasıyla birlikte vuku buldu. 1918 -1923 yılında kâfirliği belli olan kâfirlerin bize yapmak istediği şeyi bugün Müslümanmış gibi görünen kâfirler yapmak istiyor.”
– “Türkiye Cumhuriyeti’nin şu anda İslam cumhuriyeti olması gerekiyordu, 86 yılımızı feda ettik. 1928 yılında İslam harflerinin değiştiği sene ‘devletin dini İslamdır’ hükmü anayasadan çıkarıldı. ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin dini İslamdır’ yazacak olduğu halde ‘Neden İslam harflerini kaldırdınız?’ sorusuna cevap verilemezdi.”
Müşrik inancının modern zamanlarda yaygınlaşmasında laiklik özel bir görev üstlenmiş durumdadır.Laik Değilim Çünkü Müşrik Değilim
[ İsmet Özel, Türk, şair, yazar ve düşünür- İstiklal Marşı Derneği’nin kurucusu ve hâlen genel başkanıdır.]İslam dinini bilmiyenlerin bazısı ise, milletin sağlam imanını, ilme ve akla dayanarak bozamayacaklarını, islama hucum ettikçe, kendi yüz karalarının meydana çıkdığını görerek, hile, yalan yoluna sapıyor. Müslüman görünüp ve müslümanlığı beğenici ve meth edici yaldızlı(demogojji) yazılar yazıp, fakat, bu yazıları ve sözleri arasında müslümanlığın esas ve temel meselelerini, sanki müslümânlık değilmiş gibi ele alıp kötülüyorlar. Okuyucuları ve dinleyicileri bunlardan soğutmaya ve ayırmaya çalışıyorlar. Allahü tealânın emr etdiği ibâdetlerin(şeriat) şekillerini uygunsuz görerek, böyle olacağına, şöyle olsaydı, dahâ iyi olurdu diyorlar. Birşeyi bilmemek, insanlar için kusûr ise de, anlamadığına karışmak, ayrıca pek gülünç ve acınacak bir hâl oluyor. Böyle câhilleri, akllı sanarak, sözlerini dinleyen ve inanan müslümânlar ise, bunlardan dahâ zavallı ve dahâ ahmakdır.Böyle kafirlere (ateist-mason-yahudi) denir. Bunlardan müslüman görünenlere (Zındık) ve (Fen yobazı) denir.Bu fen yobazlarına aldanmamalıdır.
Kaynak; (1911 -2001) Hüseyin Hilmi Işık Kimyadaki Buluşu ve Yazdığı Kitaplarla Tanınan Yirminci Yüzyıla damgasını Vurmuş Olan Bir Bilim Adamı ve İslam Alimidir. Eczacı, Matematik, ve Kimya,Ögretmeni ve Türkiyenin İlk Yüksek (profesyonel ) Kimya Mühendisi. Hakikat Kitapevi
Halide Edip Adıvar . Türkiye’de Şark ,Garp ve Amerika Tesisleri adlı eserinde; Laikliği bizdeki tatbikatını şikayetle der ki;
Sizdeki (Türkiye’deki) Laiklik nihayet islam dinini kaldıracak ve hepiniz hrıstiyan olacaksınız der.
Kaynak; Halide Edip Adıvar -Türkiye’de Şark ,Garp ve Amerika Tesisleri
Ne demiş; İslamiyet baştanbaşa bir hukuk sistemidir. Her olayın cezası bildirilmiştir. Hırsızlık edenin, içki içenin, zina edenin, gaspın, adam öldürmenin insanları yaralamanın, yaralamanın, cezaları, akla ne geliyorsa hepsinin cezası bildirilmiştir. Ceza hukukunda olduğu gibi, diğer hukukta da, mesela miras hukukunda, evlilik hukukunda da her şey inceden inceye detayına kadar bildirilmiştir. Nikâh ve boşanma şekilleri, alışveriş bilgileri, ekonomi, kâr oranları, müşteriyi kandırmanın cezası, işçi ve işveren hakları, ana baba ve evlat hakkı, karı koca ve arkadaş hakkı, komşu hakkı, gayrimüslimlerin hatta hayvanların hakları hep bildirilmiştirOsmanlı Devletinin dini, (İslamiyet) idi. Anayasa mahkemesi, yargıtay, Kanunlar ve bütün sosyal işler ve fertlerin güzel ahlakları, hep İslam dini ile yönetiliyordu.. Halifeler Her işlerinde İslamiyet’e uydular.
Kaynak; Mehmet ali demirbaş Teolog- İlahiyatcı
Dini Siyaset- Hilafet: Allah’ın elçisinin haber verdiği şer’i (ayet ve sünnet) kanunlar dairesinde devletin idare edilmesidir. Dini kurallar insanın dünyevi ve dini davranışlarını düzenlediği kadar devlet hayatında tutulması gereken yolu da gösterir. İslam idarecileri devleti yönetirken, önce şeriat hüküm ve kaidelerine, sonra filozofların (içtihat;akli kaideleri) ortaya koydukları etik prensiplere uymaya çalışmaktadırlar. “şer’i (islam) aklın” gereğine göre bütün insanları sevk ve idare etmektir. Hilafet, dinin korunması ve dünyanın dini siyasetle idare edilmesi için şeriat sahibi Hz. Muhammed’e vekil ve vekalettir. [İbni Haldun -Mukaddime ]Filozofların(laik,seküler, dini referans almayan,akli kaideler) ileri sürdükleri siyaset biçimi gerçekle ilgisizdir. İdare eden bir otorite olmaksızın, insanların barış ve huzur içinde yaşaması şeklindeki bir sistemdir.(krş. Anarşizm,Suç) böyle bir sistemin gerçekleşebilmesi için her bir ferdin erdem ve bilgi sahibi olması gerekir ki, pratikte bu gerçekleşmesi uzak bir ihtimaldir. Nitekim filozoflar da bu gerçeği kabul ederler. (fakat uygulamazlar;) Kaynak; 1; Gürkan, Ülker “Hukuk Sosyolojisi Açısından İbni Haldun” 2; Stowasser, Barbara İbn Haldun’un Tarih Felsefesi: Devletlerin ve Uygarlıkların Yükselişi ve Çöküşü”
Laiklik Nedir? Kemalist -Avukat Faik Muzaffer Amaç Anlatıyor;
Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlettir. Bunun için Meclis’te Kur’an’a aykırı kanunlar yapılır, mahkemelerinde Allah’ın buyruğuna (ayet ve sünnet) aykırı yargılar verilir. Böyle bir devlette, din kurullarına bağlılıklarını ne savcılar ileri sürebilir, ne de yargıçlar. Öğretmen için de durum böyledir. Bilimsel görüşü aşılamak ve Atatürk devrimlerine bağlı yurttaşlar yetiştirmekle görevli bulunan öğretmenler, bu kutsal görevlerini yerine getirirlerken on dört asır önce konmuş olan din inançlarını hesaba katmazlar. Bunun tersini arzulayanlar, yirminci yüzyılda orta çağ kafası taşıyan fosillerdir. Muzaffer Faik Amaç’ın savunması:“Sayın yargıç; Öğrencilerin dini duygularına dokunur sözler söyleyerek görevini kötüye kullanmaktan sanık bulunuyorum.Sayın yargıç ; Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlettir. Bunun için Meclis’te Kur’an’a aykırı kanunlar yapılır, mahkemelerinde Allah’ın buyruğuna aykırı yargılar verilir. Böyle bir devlette, din kurullarına bağlılıklarını ne savcılar ileri sürebilir, ne de yargıçlar. Öğretmen için de durum böyledir. Bilimsel görüşü aşılamak ve Atatürk devrimlerine bağlı yurttaşlar yetiştirmekle görevli bulunan öğretmenler, bu kutsal görevlerini yerine getirirlerken ondört asır önce konmuş olan din inançlarını hesaba katmazlar. Bunun tersini arzulayanlar, yirminci yüzyılda ortaçağ kafası taşıyan fosillerdir.Söz gelişi, Kur’an’da Bakara suresinin 276. ayetinde Allah, faizi haram kılmıştır. Oysa, 2279 sayılı kanun faizden para kazanmak işini düzenlemektedir. Maide suresinin 38. ayetinde, Allah, hırsızlık edenin elini kesin diye buyurmuştur; oysa ceza kanunumuz, bu buyruğa aykırı olarak, hırsızın sadece hapsedilmesi yargısını koymuştur. Bakara suresinin kısas’ı emreden 179. ayeti, laik Türkiye Cumhuriyeti kanunlarıyla hükümsüz bırakılmıştır.İstenirse daha da çoğaltılabilecek olan bu türlü örneklerden açıkça anlaşılmaktadır ki, kanunlarımızın bir çoğunda, Kur’an’ın buyruklarına aykırı yargılar vardır.Çünkü milletin biricik ve gerçek temsilcisi olan Büyük Millet Meclisi, Kur’an’ın buyruklarıyla bağlı değildir. Bundan, zorunlu olarak çıkan sonuç şudur: Kanunları yürütmekle görevli olan hükümet de din karşısında tam bir bağımsızlığa sahip bulunmaktadır.Memurlar, kanunların kendilerine yükledikleri görevleri yapabilmek için dini inançların dışında kalmak zorundadırlar. Söz gelişi, Kur’an’daki buyruklara aykırı laik kanunların uygulanmasını isteyip de kısas ayetinin uygulanmamasını isteyen bir cumhuriyet savcısı, din inançlarının dışına çıkmış sayılmaz mı? Savcı, bir yandan Kur’an’ın buyruklarının bırakılıp ona aykırı olan laik kanunların uygulanmalarını isterken; öte yandan da Kur’an’ın hiç bir ayetinin hiç eskiyemeyeceğini, bu ayetlerin bugün için de yürürlükte olduğunu, yarın için de yürürlükte kalacağını söylerse, bu savcının içtenliğine inanılır mı? Kur’an buyruklarının hiç bir zaman eskimeyeceğine inanan bir kimse, o buyruklar yerine başkalarının konmasını isteyebilir mi? Duruşmalarda şer’i hükümler yerine, laik kanunların uygulanmasını isteyen bir cumhuriyet savcısı, bu isteğiyle kullar eliyle, yapılmış olan kanunların Allah kelamı olan ayetlere üstünlüğünü dolaylı bir şekilde ileri sürmüş ve din duygularını incitmiş sayılmaz mı? Suçluların, Kur’an’ın yargılarına göre değil, laik ceza kanununa göre cezalandırılmalarına karar veren laik Türk yargıcı da yargıçlık görevini yerine getirirken din inançlarına uygun hareket ettiğini ileri sürebilir mi? Din karşısındaki bu bağımsızlık, eğitim kurumları için de zorunludur. İlk, orta, lise ya da yüksek okullarda ders okutanlar, din inançlarının dışına çıkmadıkça görevlerini yerine getirmiş sayılamazlar.İlkokul beşinci sınıf tarih kitabının 203. sayfasında şu cümleler vardır:‘Eskiden din ile dünya işleri birbirinden ayrı tutulmazdı. Cumhuriyetin en büyük iyiliklerinden biri din ile dünya işlerini birbirinden ayırmış olmasıdır.’Laik Türk okullarında laiklik ilkesinin pek tabii bir sonucu olarak öğrencilere aşılanan bu fikir gerçek bir Müslümanın din duygularını incitecektir. Çünkü İslam dini, hem dünyaya, hem ahirete ilişkin buyrukları kapsamaktadır. Oysa ilk okul tarih kitabından aldığımız bu cümlede, dinin dünya hayatına karışmaması gerektiği anlatılmaktadır. Bu cümle ile, Kur’an’ın dünyaya ilişkin buyruklarının bugün artık eskimiş olduğu, uygulanmasının yararlı değil, zararlı olacağı fikri aşılanmış olmuyor mu? Bu fikir bir Müslümanın din duygularını incitmez mi? Tarih kitabının bu cümlesi Kur’an’daki şu ayetlere aykırı değil midir?‘Yoksa kitabın bir kısmına inanıp, bir kısmına inanmıyor musunuz? Artık bunları işleyenlerin dünya diriliğinde cezası rüsvaydık, kıyamet gününde de azapların en ağırına uğratılmaktır.’‘Her kim Allah’ın inzal ettiği ile hükmetmezse, onlar kafirlerdir.’Görülüyor ki, bir Müslüman, Kur’an’ı bir bütün olarak almak, onun her buyruğunu kabul etmek zorundadır. Hükümler zamanla değişir anlamına gelen, zaman ile ahkam tagay yur eder, kuralı, Kur’an’da açıkça yazılı olan buyruklar hiç bir zaman değiştirilemez. Kur’an buyruklarının değiştirilemeyeceğini, eskiler, mevridi nasta içtihada mesaj yoktur, kuralı ile anlatmışlardır. Kur’an’ın ahirete ilişkin buyruklarını alıp, dünyaya ilişkin buyruklarını hiçe saymak, yani din ile dünya işlerini ayrı tutmak, İslam dininin temel inançlarına aykırıdır. Oysa ilk okul tarih kitabı din ile dünya işlerini ayrı tutmamış olmasını bir gerilik, bunun ayrılmasını da ilerlemek olarak göstermekte ve öğrenciye bu fikri aşılamaktır. Bu fikir, öğrencilerin din duygularını kötülemez mi? Atatürk devrimini ve hele laiklik ilkesini değerlendirmek için bu türlü din inançlarının kötülenmesi zorunlu değil midir?Öğrenci, bir yandan Kur’an’ın buyruklarının kesin doğruluğuna inansın, bu buyrukların hiç bir zaman eskimeyeceğini kabul etsin, Allah kelamı olan Kur’an buyruklarının kullar eliyle değiştirilmeyeceği fikri onda egemen olsun; öte yandan da Kur’an’daki ayetler yerine, şer’i hukuk yerine laik hukuk kurallarının konmasını bir ilerleme olarak nitelendirsin, bu mümkün müdür?Çelişkisiz düşünen ve düşündüğünü söylemekten kaçınmayan herkes kabul etmek zorundadır ki, ya Kur’an’daki ceza ve hukuk kuralları bugünün ihtiyaçlarına da uygundur ve uygulanmasında yarar vardır; öyleyse şer’i hukuku bırakıp laik hukuku kabul etmekle yanlış bir yol tutulmuştur, ya da Kur’an’ın dünyaya ilişkin buyrukları artık eskimiştir, bugünün ihtiyaçlarına uymamaktadır.İşte bu ancak ikinci ihtimali kabul edersek, laiklik ilkesini benimsemek mümkün olacaktır.Her yurttaş bu iki şıktan birini seçmek ve benimsemek zorundadır. Ya Atatürk devrimini benimseyecektir, öyleyse Kur’an’daki dünya ile ilgili ayetlerin artık eskimiş olduğunu ve kullar eliyle yapılan kanunları Allah kelamı ile bu ayetlere üstünlüğünü kabul ve itiraf etmiş, böylece de dini inançlarını kötülemiş bulunacaktır. Ya da Kur’an’ın hiç bir ayetinin hiç bir zaman eskimeyeceğini, kullar eliyle yapılan kanunların hiç bir zaman Allah kelamı olan ayetlerin yerini tutmayacağını söyleyecek ve böyle olunca da Atatürk devriminin temeli olan laiklik ilkesini kötülemiş bulunacaktır.Hem onu, hem de ötekini kabul etmeye imkan yoktur.Hırsızlık edenin eli kesilir, ya da kesilmez. Bir üçüncü ihtimali düşünmek mantık bakımından imkansızdır. Hırsızlık edenin elini kesersek, Kur’an’ın buyruğunu yerine getirmiş; ama yüzyıllarca geriye gitmiş oluruz. Hırsızlık edenin elini kesmezsek, kullar eliyle yapılmış olan kanunların Allah kelamından daha yararlı olduğunu dolaylı bir şekilde ileri sürmüş sayılacağımızdan, din inançlarını kötülemiş oluruz.Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin laik okullarında ders okutan bir felsefe öğretmeninden ne beklenirdi? Eski Konya Millet Vekili ve Şeri’iyye Vekili Mehmet Vehbi efendinin, Hulasatül Beyan fi Tefsiril Kur’an adlı kitabındaki şu satırları öğrencilere okuyup bunların doğruluğunu ileri sürmeğe mi kalkışmalıydı:‘Kısas ayetinin hükmü bir zamandan beri ihmal olunup katil hakkındaki şer’i cezaya karşı Adliye Ceza Mahkemelerinin katil cinayetini irtikap eden kimseye vermiş oldukları hapis cezasıyla yetinildiğinden hapishaneler taburlar teşkil edeceğinden erbabı cinayetle dolmakta; ve millet de hapishanelerdeki bu insanları beslemeğe mecbur kaldıkları cihetle ayrıca zarara uğramaktadır… İşte bu beyan olunan fenalığın başlıca sebebi, bu ayetin hükmü olan kısasın esasını ihmale ve ecnebi kanunlarından alınan bir takım ahkamla amel edebilmekte bulunulmasıdır.”Evet, Mehmet Vehbi efendi ve onun gibiler böyle düşünüyor, böyle yazıyorlar. Atatürk rejimine bağlı yurttaşlar yetiştirmekle görevli bulunan laik felsefe öğretmeni de böyle mi düşünmeliydi? O da öğrencilerine böyle mi söylemeliydi?Beni, Bakanlığa şikayet eden altı tüccar ve onları kışkırtan Diyarbakır Müftüsü Halil’e sorarım:Kur’an’ın, Maide suresinin 44. ayeti şöyle demiyor mu: ‘Her kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse onlar kafirlerdir.’Bugün laik Türk mahkemelerinde Kur’an’ın dünya ile ilgili buyruklarına göre mi hüküm veriliyor? Kur’an’ın buyrukları yerine laik ceza kanunu ve Türk Medeni Kanunu’yla hükmolunmuyor mu? Her yurttaşın uymakla yükümlü olduğu kanunlar arasında Kur’an’ın buyruklarına aykırı kanunlar yok mu? Kanunları yapan Büyük Millet Meclisi’nde Müslüman olmayan milletvekilleri de yok mu? Oysa, Kur’an’ın Nisa suresinin 59. ayeti: ‘Ey iman edenler, Allah’a, Peygamber’e ve sizden olan ülül (idarecilere )emre itaat edin’ demiyor mü?Diyanet İşleri Başkanlığının çıkardığı Kur’an Dili adlı kitapta “müminlerden olmayan ulul emre itaat dince vacip kılınmamıştır” diye bir cümle yok mu?Bu durum karşısında, Türkiye Cumhuriyetinin laik kanunlarından Kur’an buyruklarına aykırı olanlara Müslüman yurttaşlar uymasınlar mı? Sayın Müftü Halil, Müslüman yurttaşlara böyle bir öğütte bulunabilir mi? Ve kendisi de bu kanunlara uymakla yükümlü değil mi?Sayın yargıç;Huzurunuzda da tekrar ediyorum:Dinin esasları, devletin sosyal düzenine aykırıdır. Dinin esasları, devletin iktisadi düzenine aykırıdır.Dinin esasları, devletin siyasal düzenine aykırıdır.Dinin esasları, devletin hukuk düzenine aykırıdır.Bu apaçık gerçekleri söylemenin suç olduğunu sananlar, beni değil, Büyük Millet Meclisini suçlamış olurlar. Çünkü, dinin esaslarının bugünkü devletin sosyal, siyasal, iktisadi ve hukuki temel düzenine aykırı olduğunu söyleyen, Büyük Millet Meclisi’nin ta kendisidir.Evet sayın yargıç; Ben, öğrencilerime, Kur’an’ın dünya hayatına ilişkin buyrukları eskimiştir, artık bununla iş görülemez, dedim. Çünkü Atatürk devrimine ve bu devrimin temeli olan laiklik ilkesine bağlı yurttaşlar yetiştirmekle görevli bulunan bir felsefe öğretmeninin bu fikrin tersini kabul etmesini ve söylemesini imkansız bulanlardanım.Sayın yargıç; Şimdiye kadar söylediklerimi özetliyorum:Ben, derslerimde öğrencilerime, Atatürk devriminin ilkelerini kavratmak ve onlarla bilim görüşünü aşılamak için bütün gücümle çalıştım. Bu çalışmam sonucunda öğrencilerin din duyguları incinmişse, bunun birinci nedenini dinsel inançlarla bilim arasındaki aykırılıklarda aramak gerekir. Bunun ikinci nedenini de 14 yüzyıl önce konmuş olan dinsel hukuk kuralları ile laik Türkiye Cumhuriyeti’nin laik hukuku arasındaki derin ve kesin aykırılıklarda aramak gerekir.Laik bir devlette, devlet işleri görülürken bu işlerin dinin esaslarına uygun olup olmadığı hiç araştırılmaz. Söz gelişi, Büyük Millet Meclisi Kur’an’a aykırı kanunlar koymuştur ve koyacaktır. Savcılar, laik kanunların uygulanmasını isterlerken, din kurallarına bağlılıklarını ileri sürmezler.Yargıçlara gelince: Maide suresinin 44. ayetinde ‘Her kim, Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, onlar kafirdirler’ deniyor. Oysa laik Türk yargıcı Allah’ın indirdiğiyle değil, aslı Italya’dan alınan ve bir çok bakımdan Kur’an’a aykırı olan Türk Ceza Kanunu’yla, gene aslı Isviçre’den alınmış olan Medeni Kanun’la hüküm veriyor.Sonuç çıkarmayı gerekli görmeden bilinenleri tekrarlıyorum:Laik Türk yargıcı, Allah’ın indirdiğiyle hükmetmiyor! Halbuki Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kafirlerdir. Öğretmenler için de durum böyledir.Meclisinde Allah’ın buyruklarına aykırı kanunlar yapılan, mahkemelerinde Kur’an’a aykırı hükümler verilen ve ders kitaplarında Kur’an: Muhammed’in koyduğu esasların toplu olduğu kitap, diye tanımlanan laik bir devlette öğretmenlerin öğrencilerine; Kur’an’ın dünya hayatına ilişkin buyrukları eskimiştir, artık onunla iş görülemez, demeleri suç sayılabilir mi?Sayın yargıç; Şimdiye kadarki savunmalarımdan anlaşılıyor ki, bu dava, suçlunun cezasız kalmaması gibi yüksek bir duygudan doğmuş değildir. Bu dava, laiklik ilkesini benimsemeyenlerin yarattığı bir davadır. Bu dava, okulların medreseleşmesini arzulayanların düzenledikleri bir davadır. Bu davada karşınızda yargılanan bir fert değildir. Bu davada cezalandırılması istenen Faik Muzaffer değildir. Bu davada laiklik ilkesinin ta kendisi sanık sandalyesindedir. 20. yüzyılın ortasında, altıncı yüzyılın hayali ve özlemiyle yaşayanlar yanlış kapı çalmışlardır. Laiklik ilkesinin cezalandırılacağı yer, laik Türk Mahkemesi değildir ve olamaz.Sayın Yargıç;Bu devrim davasında vereceğiniz kararın ne olacağından hiç kuşkum yoktur. Bunun için kararınızı büyük bir güven ve rahatlık içinde beklemekteyim.
(Dipnot; Faik Muzaffer Amaç hem felsefe ögretmeni hem hukukçudur)
KAYNAK; LAİKLİK İLKESİ SANIK SANDALYESİNDE FAİK MUZAFFER AMAÇ 30 SAYFA, BARIŞ YAY., 1966, 1. BASKI YAZARINDAN İTHAFLI , İMZALI;
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
Atatürk’ün Kurduğu Kurum ve Kuruluşlar ve Bunların Listesi;http://yakintarihimiz.org/ataturkun-kurdugu-kurum-ve-kuruluslar-ve-bunlarin-listesi.html
Bir insan hem Müslüman, hemde Atatürkçü neden olamaz?Ayetler Eşliğinde Okumanız yeterli (okuduğunda ne demek istediğimi anlayacaksın).Bizim ülkemizin kanunları (hakimleri) Allah’ın indirdiği ile mi hükmediliyor? Hayır!Allah’ın indirdiği ile hükmedilmemize engel olan şey nedir? Laiklik! Laikliği kim getirdi? Atatürk!Sonuç:http://yakintarihimiz.org/bir-insan-hem-musluman-hemde-ataturkcu-neden-olamazayetler-esliginde-okumaniz-yeterli-okudugunda-ne-demek-istedigimi-anlayacaksin.html
Din ve Devletin ayrılması Müslümanlıkta imkansızdır Çünkü ;(okuduğunda ne demek istediğimi anlayacaksın).
http://yakintarihimiz.org/din-ve-devletin-ayrilmasi-muslumanlikta-imkansizdir-cunku.html
Laikler Konferansta Şeriatı Eleştirirken:
http://yakintarihimiz.org/laikler-konferansta-seriati-elestirirken.html
Bizde laiklik; din-devlet ayrışması değil, devletin dini kontrol etmesidir.Peki, ’Türkiye laiktir, laik kalacak’ diyenler laikliğin anlamını biliyorlar mı?Bilgi diyorsanız… Bilmezler! Ne tarihi bilirler, ne toplumu tanırlar? din hakkında yorum yapmak isteyen laik ‘aydın’lara biraz Kuran.,Kelam, (teoloji) Hadis, Siyer, Fıkıh (islam hukuku) okumalarını salık vermek durumundayız.?http://yakintarihimiz.org/bizde-laiklik-din-devlet-ayrismasi-degil-devletin-dini-kontrol-etmesidir-peki-turkiye-laiktir-laik-kalacak-diyenler-laikligin-anlamini-biliyorlar-mibilgi-diyorsaniz-bil.html
Bazılarına Şeriat Denildiğinde Tavana Vururlar, Kesin Bir Ön Yargı İle Asla Derler. Gerçekten Nedir Bu Şeriat? Eklemek Gerekir ki; Bazıları Şeriatı Temsil Eden Ülke Olarak,Çoğunlukla İranı Gösterir?http://yakintarihimiz.org/bazilarina-seriat-denildiginde-tavana-vururlar-kesin-bir-on-yargi-ile-asla-derler-gercekten-nedir-bu-seriat-seriat-gelirse-bizi-kesicekmi-ozgurlugumuze-hakkimiza-kilitmi-vuracak.html
Halifeye itaat etmek farzdır. Allaha ve Peygambere itaat etmek farz olduğu gibi;
“Laiklik için kemalistler 600.000 (altı yüz bin) ilim (islam alimi) ehlini öldürdüler.”
Türkiye’de katı laiklik ve ateizmden kaynaklanan sözde “Atatürkcülük” söylemlerinin arkasında “Mason çevreleri”nin rolü vardır.Türkiye’de görünüşte Müslüman ama gerçekte gizli Yahudi olan Sabetaycılar’ın yönetimdeki etkinlikleridir. http://yakintarihimiz.org/turkiyedeki-yahudiler-ve-masonlar-tum-linkler-2.html
Atatürk İnkılaplarının Amaçları;
Atatürk İnkılapları Çağdaşlaşma Değil İslam Düşmanlığıdır.
http://yakintarihimiz.org/ataturk-inkilaplari-cagdaslasma-degil-islam-dusmanligidir.html
Atatürk devrimleri dine karşı yaptı ;
Mustafa Kemal Türk Milletinin düşmanıdır.
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-turk-milletinin-dusmanidir.html
Mustafa Kemal Türk (ve müslüman) Degil ki Atatürk Olsun-Tüm LinklerDaha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-turk-ve-musluman-degil-ki-ataturk-olsun-tum-linkler.html
Atatürk inkılâplarının ne derece millî olduğunu sorgulamak istiyoruz-Tüm Linkler ;
http://yakintarihimiz.org/ataturk-inkilaplari-ne-kadar-milli-idi-tum-linkler.html
.
Din düşmanı olmak ayrı dinsiz olmak yine ayrı; Mustafa Kemal islam Düşmanıydı.
Atatürkcü bi adamın sözlerinden kesitler;
Din düşmanı olmak ayrı dinsiz olmak yine ayrı;M.kemal İslam düşmanıydı.İslam kimsenin inanıp inanmamasına karışmıyor..Kimse kimsenin inancına zorlama yapamaz.Kuran-ı kerim; “Gayrimüslim veya kafirlerin (yahudi,hrıstiyan,ateist vb.)dinleri kendilerine, Müslümanlar’ın dinleri de kendilerinedir” [Kafirun 109] Kafiri (ateist ,yahud,hrısıtiyan vb) zorla dine sokmak yoktur.[Bakara 256.] İslam’a girerlerse doğru yolu bulurlar. Şayet yüz çevirirlerse artık sana düşen ancak tebliğdir.[Aliİmran 20] denilerek herkesin kendi dininde serbest (seçme özgürlüğü) olduğu kayda geçirilmiştir.
Ne demiş; Atatürkçüler ille İslam tartışacaksa hadi gelin Mustafa Kemal’in yıllarca gizlenen konuşmalarını raflardan indirelim.Göze alabiliyorsanız, O’nun Kazım Karabekir’e “herşeyden önce din (islam) anlayışını kaldırmalıyız” dediğini ortaokul din kitaplarına koyalım. Bir İngiliz yazara söylediği “benim dinim yok. Bazen bütün dinler denizin dibine batsın istiyorum” sözlerini Diyanet İşleri Başkanlığı’nın girişine asalım.Kaynak; Can Dündar-Milliyet 1995 Ne demiş; Atatürk eskimiş kurumlara değil islam dinine karşıydı.Atatürk dinin özüne değil, eskimiş kurumlara karşıydı derseniz Bu yaklaşımın devletle din arasında bir gerilim doğurabileceğini” savunup tartışabilirsiniz. Ancak bir “aydınlanma deklarasyonu” sayılabilecek bu (Atatürk’ün 1 Kasım 1937 tarihli Meclis açış konuşması –chp manifestosu, medeni bilgiler kitabı, 1931 tarih kitabı ve birçok kitap)konuşma ortadayken, “Atatürk dinin özüne değil, eskimiş kurumlara karşıydı” derseniz, tarih bunu yalanlar.Kaynak; Gazeteci, Can Dündar Milliyet-1995 Atatürk Dini Kullandı; Atatürk, Şeyhülislam’ın (diyanet işleri başkanı) kendisini Dinsizlikle suçlamasının ardından TBMM’nin açılışını öne çekmiş; kurban kestirerek ve Kur’an okutarak açtırmasıyla da bu suçlamayı bastırmaya çalışmıştı..Kaynak; Can Dündar / Mustafa adlı belgeselden..
Mustafa Kemal islam Düşmanıydı. Müslümanım diyen atatürkçü gençlik, İslam’a ve peygambere hakaret eden bir adamı sevdiğiniz için peygamber sizinle gurur duyuyor!!
Mustafa Kemal Diyor Ki; ”İkra Bismi Rabbike Safsatası. (Türkçe meali:”Rabbinin adıyla oku safsatası”Alak Sûresi) Kaynak; Atilla Oral, Atatürk’ün Sansürlenen Mektubu
CHP’nin 1934 yılı baskı Kitabı” Diyor Ki; Atatürk Kur’an’ı küçümseyerek yere attı” Kaynak; Ayın Tarihi, Ankara İkinci teşrin 1934 No: 11, sayfa 495-496
Mustafa Kemal Diyor Ki; ‘Elimde Osmanlı sultanlarının sınırsız otoritesi olsaydı, ıslam’ı da Türkiye’den silerdim. Kaynak; Radikal, 4.2.2007
Mustafa Kemal Diyor Ki ;Efendiler, bütün insanlığın görgü, bilgi ve düşüncede yükselip olgunlaşması, Hristiyanlığı, Müslümanlığı, Budizmi bir yana bırakarak basitleştirilmiş ve herkes için anlaşılacak duruma getirilmiş saf ve lekesiz bir dünya dininin kurulması ve «birleşik bir dünya devleti» kurma hayalinin tatlı olduğunu inkâr edecek değiliz.Kaynak; Nutuk:Syf:350 Ne demiş; Necip Fazıl Kısakürek Diyor Ki: M.kemal herhangi bir temenniye «İnşaallah…» duasını katan insan için «Bak, Allahtan bekliyor, Allaha inanıyor!» diye mukabele edecek ve Kâinatın Mefhari (H. Muhammed s.a.s) hakkında «Donsuz Bedevi!» hakaretini savuracak kadar Allah ve Resulünün (islam) düşmanıydı.Kaynak;Necip Fazıl Kısakürek, Büyük (orta) Doğu Dergisi, 22 Aralık 1950, Sayı: 40, sayfa 3.
Ne Demiş; Ben arkasında Allah’ın olduğu Devrime inanırım. “Kur’an Araplar’ın Saçmalığıdır”(veya safsata) diyen M.kemal’e Ulu Önder çekenlerin değil. –[Analiz Merkezi Yayın Yönetmeni, Türk, Araştırmacı Yazar, Fatih Tezcan,]
Mustafa Kemal Türk (ve müslüman) Degil ki Atatürk Olsun-Tüm Linkler ;
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-turk-ve-musluman-degil-ki-ataturk-olsun-tum-linkler.html
Her biri gerçek (bilimsel) belgelere, tanıklıklara, konuşmalara dayandırılan bu politik kimliklerin hangisi gerçek Atatürk? Bir insan aynı anda hem komünist hem ülkücü, hem ‘Kürtler’in özerkliğinden yana’,hem dindar hem ateist, hem otoriter (diktatör) hem demokrat olamayacağına göre bu iddia sahiplerinden biri yalan söylüyor olmalı…Hangisi doğru bunların?http://yakintarihimiz.org/her-biri-gercek-bilimsel-belgelere-tanikliklara-konusmalara-dayandirilan-bu-politik-kimliklerin-hangisi-gercek-ataturk-bir-insan-ayni-anda-hem-komunist-hem-ulkucu-hem-kurtlerin-ozerkliginden.html
M.kemal’i, neden sevmiyoruz diyenler? Hosgörü ve Sevgim kimleri seversin?http://yakintarihimiz.org/m-kemali-neden-sevmiyoruz-diyenler-hosgoru-ve-sevgim-kimleri-seversin.html
.
M.kemal’i, neden sevmiyoruz diyenler? Hosgörü ve Sevgim kimleri seversin?
Bu ülke Müslümanlarından M.Kemal’e saygı bekleyenin durumu,Gemide zincirlerini kıran Afrikalı’lara yalvaran Amerikalılar’ın ‘dumuru’dur. [Analiz Merkezi Yayın yönetmeni .Fatih Tezcan – 05.04.2013]
Ben M. Kemal’i sevmeye mecburmuyum!
Mustafa kemal’in kendisi yada Mustafa kemal’in ögretileri, yada Mustafa kemal’in siyasal öğretileri resmi ideoloji olarak bize dayatılmamalıdır. isteyen kemalist olabilir, isteyen anıtkabire gider ,isteyen heykel karşında saygı duruşunda bulunur. ama ben bir müslüman olarak Allah’a kulluktan başka herhangi bir kimseye tazimde bulunmak istemiyorum. ve hiç bir kimseyi de Allah’ın hür olarak yaratmış olduğu hiç kimseyi de zorlayamaz. biz mustafa kemal’e şükran duymak zorunda değiliz..Bunun için yapılması gereken şey anayasadan , yasalardan yada eğitim kanundan mustafa kemal’e yapılan bütün atıflar çıkarılmalıdır. şükran duymak isteyen duyar. am bu devlet tarafından bu topluma ,resmi ideoloji olarak ,telkinde olabilir,kanun zoruyla da olabilir .yada mahalle bakısıyla da olabilir. dayatmamalıdır.
Kaynak; Özgür-Der Başkan Yardımcısı Kenan Alpay
Mustafa Kemal’i sevmem. Bir çok inkılabı bu topraklara, tarihimize zarar verdi Mustafa Kemal’in icaraatlerini beğenmiyorum ( Kayanak;Cnn türk -Akit gazetesine Atatürk için ‘Olmasaydın da olurduk’ diye ilan veren Sancaktar Dergisi’nin kurucusu Eyüp Gökhan Özekin suçlamalara yanıt verdi.)
Ben Mustafa Kemal’den nefret ediyorum.
Kaynak; Sunucu,yazar, Esra Elönü-haber türk
“M.KEMAL’İ SEVMİYORUM” “… M.kemal yetkiyi padişahtan alırken,laik bir cumhuriyet kurmak için almadı. Halk o zaman İslâmî değerler (hilafet ,şeriat) için savaştı. milletimizi aldattı.
Kaynak; Nuray Bezirgan-fatih altaylı teke tek programı
Teni incinmesin tek. Bırak karışmayıp seyredeni. Candan geçen gelsin safımıza. Kavga kaçkını. Fistan giysin dolaşsın.. gizli inançsız için değil kılıçların gölgesindeki yer.
M. Kemal’in Bütün bu heykeller, devlet eliyle, kanun yoluyla sökülmeli, bir vadiye monte edilmeli, yirminci asrın simgesi olarak teşhir edilmeli. [Metin Köse – Aynadaki Kemalizm]
Chp’li ,Kemalist bir aile yapısı içinde yetişmiş. sosyalist ve milliyetçi Aydınların gözüyle ;
1;Gazeteci ve yazar Nagehan Alçı Diyor ki; .Atatürk bir diktatördü.
2;Yazar,pisikoloğ Sevda Türk’üsev Diyor ki; Atatürk bir diktatördü.
3;Gazeteci ve yazar Sevilay Yükselir Diyor ki; Atatürk’ün Yaptığını Hitler Yapmadı! Bu diktatörlük!
4; Gazeteci ve yazar; R.ozan kütahyalı ;Atatürk rejimi otoriter ve jakoben (diktatör) bir rejimdi.
5; Gazeteci ve yazar ;Ahmet Altan: Atatürk’ün Diktatör Olduğu Saklanıyor!
6;Doç. Dr.Fikret Başkaya (Özgür Üniversite)Mustafa Kemal’in Bonapartist diktatörlüğü!
7; Gazeteci ve yazar Engin ardıç;”Atatürk’ün ruhunda diktatörlük yoktu” diye yazılar yazanlara biz güleriz ama ağzımızla değil.
8; Foreign Policy dergisi,M.Kemal’i’ “diktatörler” konulu listesinde ilk sıraya koydu
9; Halide Edip Adıvar, Türkiye’de Diktatörlük ve Reformlar’
10;M.Kemal yaşadığı dönemde bütün dünya onu diktatörler arasında saymıştır 1930 yılına ait bir derği ”Dictatorship High-Horse”
11;İstiklal Savaşı komutanlarından Selahattin Adil Paşa ‘Atatürk’ü Koruma Kanunu’ çıkarılacağı zaman şunları söylemişti:“Atatürk meşhur diktatörlerdendir.
12;Atatürk diktatör mü? Atatürk diktatör mü? Buyrun, sesli düşünelim.Eğer yurtta tek siyasi otorite haline geldiyse, kendi partisi dışındaki tüm siyasi partileri kapattıysa, serbest seçimlere izin vermediyse, hele de bazı muhaliflerini idam ettirdiyse, kendisine “diktatör” denir.
Kaynak; 1; CNN Türk 2; beyaz tv -rota haber3; beyaztv-haber365.com/Haber4; beyaztv 5;Taraf gazetesi 20.09.2011 Salı 6; Paradigmanın İflası – Fikret Başkaya syf;76-77 (Özgür Üniversite)
7;Engin ardıç -…sabah Gazetesi 8;Foreign Policy dergisi 9;Halide Edip Adıvar, Türkiye’de Diktatörlük ve Reformlar 10;”Dictatorship High-Horse’11;Reel Atatürkçülük– Doç. Dr.Fikret Başkaya;
12;Mustafa Akyol -Star (7 Kas 2011 )
50 kat fazlası-Atatürkçülüğünden kimsenin şüphe edemeyeceği ;
Bu millet Çanakkale’de 400bin, Yunan harbinde ise 10bin şehid vermiştir! Ama inkılâplar için tamı tamına 500.000! iNSAN! KATLEDİLDİ;
Kaynak;1;irfan orga, atatürk s,2652; Falih Rıfkı Atay Eski Saat, S. 330
M.kemal’i, neden sevmiyoruz diyenler!
Bir insan hem Müslüman, hemde Atatürkçü neden olamaz?Ayetler Eşliğinde Okumanız yeterli (okuduğunda ne demek istediğimi anlayacaksın).http://yakintarihimiz.org/bir-insan-hem-musluman-hemde-ataturkcu-neden-olamazayetler-esliginde-okumaniz-yeterli-okudugunda-ne-demek-istedigimi-anlayacaksin.html
Şunu belirteyim K.Atatürk’ü sevmeyenler, özel yaşamından dolayı, rakı içtiği için sevmiyor değiller. Bizim insanımız özellikle Müslümanlar bu tür bireysel zaafların üzerinde durmazlar.(Günah ayrı, inkâr ayrıdır. İnkâr eden, beğenmeyen dinden çıkar. din düşmanı olmak ayrı dinsiz olmak yine ayrı; mustafa Kemal islam Düşmanıydı. bu inceliği iyi anlamak gerekir. günahlar şahsidir ve kul ile Allah arasındadır.) K.Atatürk kurucu liderdir. Her milletin kurucu lideri toplumun ortak paydasıdır. Herkes Onu sever, sayar. Ama Atatürk öleli 75 yıl oldu, hala manevi şahsiyeti korunmak zorunda kalıyor. Üstelik kalemle değil, kanunla korunmaktadır. Neden? Çünkü sofra arkadaşları milletimizin sevmediği, istemediği, hatta nefret ettiği ne varsa hepsini onun (emperyalistlerin) adına yaptı.[Metin Köse – Aynadaki Kemalizm]
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
Din düşmanı olmak ayrı dinsiz olmak yine ayrı; Mustafa Kemal islam Düşmanıydı. Müslümanım diyen atatürkçü gençlik, İslam’a ve peygambere hakaret eden bir adamı sevdiğiniz için peygamber sizinle gurur duyuyor!!http://yakintarihimiz.org/din-dusmani-olmak-ayri-dinsiz-olmak-yine-ayri-mustafa-kemal-islam-dusmaniydi-muslumanim-diyen-ataturkcu-genclik-islama-ve-peygambere-hakaret-eden-bir-adami-sevdiginiz-icin-peygamber-sizinle-gurur.html
Gelelim bugüne…M.Kemalin manevi şahsiyeti (kim olduğu-yapıp ettikleri) günümüzde bile kalemle değil kılıçla, yasalarla, yasaklarla korunmaktadır. Aslında bu bir ayıp, ama bu ayıp M.Kemalin değil Kemalistlerin, Atatürk’ün değil Atatürkçülerin ayıbı. Atatürkçü geçinirler, Atatürk’ten geçinirler ama içlerinden, onu fikren savunacak birtek mütefekkir, bir tek sosyolog, bir tek hukukçu, bilim adamı çıkmadı.
Bu böyle devam etmeli mi, etmemeli, edemez. Şu yasakçı, zorba zihniyet yasal yollardan tasfiye edilmeli. Ülkemiz bir özgürlükler ülkesi haline getirilmeli. Atatürk bir tabu olmaktan çıkarılmalı, eleştirilmeli, artıları-eksileri, günahı-sevabıyla gerçek Atatürk ortaya konmalı ve tarihe havale edilmeli.
Olanları günümüze taşıyalım, kavga konusu yapalım istemiyoruz. Ama bilelim, sorgulayalım, vicdanımızda yargılayalım ve de affedelim istiyoruz. …[Metin Köse – Aynadaki Kemalizm]
Şu konuyu aydınlatmam gerekir.Bağzı okurlarım diyor di bütün dünyanın sevdiği taktir ettiği Atatük’ü sen neden kötülüyorsun
Hayır,ben kimseyi kötülemiyorum.Bir liderin her söylediğini tasdik etmek,her yaptığını takdir etmek dalkavukluktur.Bugün bilim adamı,gazeteci kılıklı binlerce Atatürk dalkavuğu var.Kusura bakmayın ben onlardan biri olamam.
Kimse kendini kandırmasın Atatürk bütün dünyanın sevdiği taktir ettiği bir lider değil.
Milli mücadele yıllarında islam alemi severdi,daha sonra onları sukut-u hayale uğrattı.
Emperyalistlerin sevmesi önemli değil.Onlar kendilerine,kendi zihniyetlerine ve çıkarlarına hizmet eden herkesi sever ve taktir ederler.
Önemli olan ,lideri başkalarının değil kendi halkının sevmesi ve taktir etmesidir.
Bir kısmı sinkaflı küfrediyor. Onları adam hesabına katmıyorum.
Bir kısmı tehdit ediyor. Onlara, Rahmetli Erdem Beyazıt’ın diliyle cevabım:
Bize ne uzak, bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm.
[Metin Köse – Aynadaki Kemalizm]
Mustafa kemal filmi olmaz. Olursa ya bu bir başkasının filmidir ya da kahramanı sevecen değildir. Eğer bir kimse Mustafa Kemal’i sevecen gösterirse bir başkasının filmini yapmış olur. Mustafa Kemal, çok vesveseli, hep kıstırılmışlık kompleksi içinde yaşayan, sevgisiz bir insandır. Annesini sevmez; Mütarake’de İstanbul’da annesiyle değil Perapalas’ta kalmayı tercih ediyor. Annesinin cenazesine gitmiyor.”Sosyalist tarih;.”hapishanelerde (ceza vs,) coplarla atatürk sevgisi aşılanmak istendi. olmadı. şimdi herkes gibi bir atatürk düşünülüyor. ancak sevgiyi bilmeyen, acımayı bilmeyen, kimseye güvenmeyen, herkesi kendine karşı komplo hazırlayıcısı olarak gören, bir aydınlamanmacı despot olan mustafa kemali hiç bir romancı ya da yönetmenin sevimli yapabileceğine ihtimal vermiyorum. en gerçekçi film, müthiş ivanın başarısız bir kopyesi olabilir.’
Vallahi Billahi samimiyetimle
söylüyorum pek çok defa da
söylemişimdir. Mustafa Kemal’in yerine
Yunan kumandanı Gounaris gelseydi. Ne
Hilafet’i yıkabilirdi, ne yazıyı
değiştirebilirdi, ne kadınları böyle açabilirdi, ne müslaman Alimleri
asabilirdi, ne Mekteblerini ne
Medreselerini ne Tekkelerini
kapatabilirdi…
Yerli yabancıdan daha tehlikelidir.
Yabancı destek göremediği için aşırı bişey yapamaz.
Kaynak; Tarihçi, Hukukçu,Şair,Kadir Misiroğlu
Necip fazıl kısakürek Diyorki; İstiklal savaşın’da…Türk’ü yoktan var ettiğini iddia eden bir zümre (m.kemal ) ve (klik) zihniyeti, Türk vatanını, göklerdeki aslî ve hakikî vatanıyla beraber satmıştır.
Allah diyen bu millet mutlaka kalacak; ve kalacağına göre, öteki dünyadakinden önce, bu dünyada hesap gününü açacaktır.Gençler! Bugün mü, yarın mı, bilemem! Öylesine açılacak ki, bu millete iyilik etmiş sanılan kötülerle, kötülük etmiş sanılan iyilerin gizli dosyaları da onun mahzenlerinde ele geçecek… izlemek için tıkla; http://www.youtube.com/
Mustafa kemal’ı ve yaptıklarını, asla unutmak ve unuturmak mümkün değildir. O tarihimizde ve hatta islam tarihinde emsali görülmemiş bir icraat sahibidir. Hilafeti (islam birliği- avrupa birliği gibi) kaldıran odur . Türk milletine zorla şapka giydiren odur . anayasadan islam hukukunu kaldıran odur. anayasadan devletin resmi dini İslamdır maddesini kaldırıp.’laikliği’koyduran odur, islamiyet ile birlikte kullanmaya başladığımız harfleri kaldırıp yerine ‘Batı kaynaklı alfabeyi’ koyan odur. İslam kılık kıyafet emrini kaldırıp,giyimden kuşama,hafta tatilinden takvime kadar bütün hayatımızı hunharca değiştiren odur. ve daha nice icraatlar. Bütün bunları yapan Cumhuriyetin önderi mustafa kemal unutulabilirmi, yahut unutturalabilirmi? bu mümkünmü ? sizi temin ederimki, Türk milleti var oldukça , M.K gündemden gitmeyecektir. ve daima hatırlanacaktır.
Kaynak; Emperyalizmin oyunları -Ahmet arvasi
Mason Mustafa Kemal Paşa, Masonların Siyonist emellerine ulaşması için her şeyi yaptı!
M.kemal kimmiş?O İslam hukunu rafa kaldıran,Kuran-ı Kerimi Toplattıran O,Ezanın Aslını Bozarak Türkçeye Çevirttiren O,Allah Demeyi Yasaklatıp Tanrı Kelimesini Kullanmayana Hapis Cezası Veren O, Binlerce Alimi Astıran O,İstiklal Mahkemelerini Kurup Bu millet Çanakkale’de 400bin, Yunan harbinde ise 10bin şehid vermiştir! Ama inkılâplar için tamı tamına 500.000! iNSAN! KATLEDİLDİ; Müslüman Din Alimini Astıran da O din eğitimi ve islam harflerini yasaklayıp Bu Halka Zulmeden O,Peygambere”Ahlaksız Arap”Diyen O,Liseler İçin Yazdığı Medeni Bilgiler Kitabında Kuran-ı Kerimi”Muhammedin Dini Görüşlerinden Oluşan Kitaptır” (kendisi yazmıştır -peygamber değildir diyen) Şeklinde Hazırlayarak Topluma Fitne Sokan O, Mason Nizam Duruşuyla 34 ten Fazla Fotoğrafta Gerinerek Poz Veren O,Milli Mücadeleye Padişah Tarafından İkna Edilmesine Rağmen,Gücü Eline Aldıktan Sonra Padişaha Hain Diye İftirada Bulunan O,Birinci Meclis Lozanın Zulmünü Kabul Etmiyor Diye (1nci) Meclisi Kapattıran Bunun İçin de Ali Şükrüyü Öldürtüren O,İkinci Meclisi Adanadan Ahmet-Mersinden Mehmet Diyerek Kendi Yalakalarıyla Dolduran O,İstiklal Mahkemelerine Milletvekillerini Bile Sorgusuz Asabilecek Yetkiyi Veren Yine O(Bunu ,Kendi Çıkardığı Kanunları Ölüm Korkusuyla Hemen Kabul Etmesi İçin Yeni Milletvekillerine Yapan O)Hocaları Toptan Astırmalı Diyen O,Kuran-ı Kerime ”Arapoğlunun Yaveleri(Uydurmaları)”Diyen O, Hristiyanlığı, Müslümanlığı, Budizmi bir yana bırakarak bir dünya dininin kurulmasını Öne Sürerek Yahudliğini Tescilleyen O,Diyanet İşlerini Kurarak Dinin,Halka Devletin İstediği Gibi Anlatılmasını Sağlayan ve Böylece Halkı Uyutan O(Laikliğe Göre Din Devlete Karışamaz Ama Devlet Dine Karışır), Cumhuriyetin 1923 te Kurulmasına Rağmen 1927 de Laiklik Belasını Başımıza Saran O,Tarih Kurumunu Kurarak Ecdadımızın Tarihini Karalayan O,Nutuk Kitabında Açık Açık ”Osmanlı Hükümetine,Osmanlı Padişahına ve Müslümanların Halifesine Başkaldırmak Gerekiyordu”Yazan da O,İngiliz Bir Gazetecinin Sorusuna-BEN YAHUDİYİM “SABETAY SEVİ’nin soyundan geliyorum. Kendisine hayranım. Keşke bu dünyadaki bütün yahudiler onun mesihliği altında birleşse..”Diyen O,”Bir Milleti Yıkmak İstiyorsanız Dilini Bozun Diyerek Türk Dil Kurumunu Açıp Dilimizi Tahrif Eden O(İstiklal Marşını ve(Güya)Gençliğe Hitabeyi Bir Okuyun Derim,Kendi Milli Marşınızı Dahi Anlayabiliyormusunuz.)Takvimimizi Hicri Takvimden Gregoryan Takvimine Değiştiren O,Ölçü ve Tartılarımızı Hristiyanlarınkine Uyduran O,Hilafeti Kaldıran O,Cuma Günü Olan Hafta Tatilimizi Avrupaya Uyduran O,Konya Dahil Birçok Şehri Top Ateşine Tutturan O,300 den Fazla Köyü Bombalayarak Haritadan Sildiren O, Kurana ”Gökten İndirildiği Sanılan (şüphe edilen) Kitap”Diyen O,”Biz İlhamlarımızı Gökten (islam hukukundan) ve Gaibten Değil Doğrudan Doğruya Hayattan Almış Bulunuyoruz Diyen O,Hristiyanların Bayramı Christması Yılbaşı Kabul Eden ve Bizim Mübarek Yılbaşımızı Kaldıran O,Fatih Sultan Mehmede En Kötü İftirayı Atan O,Kadınlar Açılacak Deyip Allah merkezli kılık kıyafet devrimini Yasaklatan O,İngilizlerle İşbirliği Yapıp Vatanı Satan O,Sabataist Olduğu Halde”Ne Mutlu Türküm”Diyen O, İslam Düşmanı Olduğu Halde 1923 öncesi Vaaz Vererek Kimliğini Gizleyen O, Hindistanlı Müslüman Kardeşlerimizin Savaşta Kullanmamız İçin Yolladıkları 4 Milyon Altını Kendi Hesabına Geçiren ve Daha Sonra Bu Paranın Çeyreğiyle İş Bankasını Kuran da O(işbankasını da chpye bırakmıştır,Şu Anda İş Bankasında Hissesi Vardır Chp’nin)…Kimmiş Acaba Tahmin Edebildinizmi…?..
Mustafa Kemal Türk (ve müslüman) Degil ki Atatürk Olsun-Tüm Linkler ;
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-turk-ve-musluman-degil-ki-ataturk-olsun-tum-linkler.html
ATATÜRK’Ü (BİZE GÖRE ADI TÜRK-TÜRK DEĞİL) SEVMEMENİN SUÇ OLDUĞUNA İNANMIYORUZ ….HİÇ BİR GERÇEK KAHRAMANIN YASA İLE KORUNMASI GEREKTİĞİNE İNANMIYORUZ …. YAVUZ’UN FATİH’IN ELEŞTİREBİLDİĞİ ÜLKEMİZDE HAKARETE ,ŞİDDETE VE TERÖRE VARMADIKTAN SONRA HERKESİN ELEŞTİREBİLECEĞİNE İNANIYORUZ…
5816 sayili “Atatürk’ü Koruma Kanunu İle Korunan Kahraman!
MADEM GERÇEKTEN DÜRÜST, KURUCU BİR LİDER, KAHRAMAN İSE NEDEN KANUN İLE KORUNUYOR? DÜNYANIN HANGİ ÇAĞDAŞ MEDENİ LAİK ÜLKESİNDE BÖYLE BİR ŞEY VAR?
|Adam diyor ki; “beğenmiyorsan Mustafa Kemal’i çek git başka ülkeye.” Höst, höst. Kendine gel densiz. Zorla, ele geçirdiğin vatanımı bırakıp gider miyim ulan!
Biz vatanımızı ve bayrağımızı ÇOK SEVİYORUZ.
Ama m.kemal’i zerre kadar sevmiyoruz.
Ayrıca ona en ufak bir minnet borcumuzda yoktur.
Bu böyle biline
M.kemal’i Ne seviyorum,ne saygı duyuyorum ama;
En’am: 108 – Allah’tan başkasını (yardımına) çağırdıkları (ilahları)na sövmeyin; öyle ki onlar da bilmeden haddi aşarak Allah’a söverler.
demiş Allahu teala…kriterimiz budur !
Hoşgörü ve Sevgim kimleri seversin?
Mustafa Kemal sever misiniz? – Sevmem… kimleri seversin?
– Onu bir Müslüman olarak sevmem mümkün değildir. Çünkü imanı yoktu. (yahudi- mason-islam düşmanıydı) Saçma sapan inançları vardı. Ben Müslümanım ve İslâm böyle bir kişiyi sevmemi istemez.
Hoş Görüm : Hoşgörüm sevmek demek değildir sevmediğin kişilerle İyi geçinmek demektir. (sevmek kalpte olur sevmek ayrıdır ,iyi geçinmek kalbini kırmamak ayrıdır bu İnceliği İyi anlamak gerekir )
– kimleri seversin?
Milli Mücadele Komutanları
– Org. Kazım Kara bekir Severim,
Org. Cevat Çobanlı Severim,
Ali Fuat (Cebesoy) Severim
Or general Cevat (Çobanlı), Severim
Or general Fahrettin (Altay)
Tuğgeneral Kazım (İnanç), Severim
Tuğgeneral Ali Sait ( Akbaytogan),
Severim Tuğgeneral.Ali Hikmet (Ayerdem)
Severim Tuğgeneral. Kemalettin Sami (Gökçen) Severim
Tuğgeneral., Cafer Tayyar (Eğilmez) Severim
Tuğgeneral. İzzettin (Çalışlar) Severim
Tuğgeneral.Şükrü Naili (Gökberk);
Severim Tuğgeneral. Asım (Gündüz) Severim
Albay Alaaddin (Koval), Severim
Tuğgeneral. Mehmet Sabri (Erçetin), Severim
Albay Sabit (Noyan), Severim
Albay Ömer Halis (Bıyıktay) Severim
Milli Mücadele Harekatı
Demirci Mehmet Efe Severim,
Yörük Ali Efe Severim,
Sütçü İmam Severim,
Çerkez Ethem Severim,
İpsiz Recep Severim,
Hoca Karayılan Severim,
gibi yazmadığım diğerleri. Toprak Altında Yatan Vatanseverleri Severim .. Ben türküm müslümanım M.Kemal’i sevmek zorunda mıyım? Burada Türkçüyüm diye geçinen herkesten daha çok Türkçüyüm fakat ırkçı ve kafir değilim M.Kemal’i sevmiyorsam bir sebebi vardır. sitemizi incele
Son-söz; Kemalist Aziz Nesin diyor ki; Hiçbir Müslüman Atatürk’ü sevmez niye sevsin ki yaptığı hiç bir şey İslam’ın lehine değildir. Eğer bir Müslüman hem Atatürk’ü seviyor hemde Müslümansa ya ahmaktır ya sahtekar (yada cahil) bunu Aziz Nesin diyor.
Bazı Video’larımda Atatürk yazdığımızdan dolayı Müslüman (ve) Türkiye halkından özür diliyorum … Türk olmayan ve Türklere (…Müslümanlara!) her türlü zulmü yapmaktan geri durmayan birinin Atatürk diye lanse edilmesi bir hakaret ve hileden başka bir şey değildir. Aslında O bir Adı türk .
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
Resmi tarih ne kadar doğru? Tarihçiler Ne Diyor?
http://yakintarihimiz.org/resmi-tarih-ne-kadar-dogru-tarihciler-ne-diyor.html
Kitap Özetleri-Tüm Linkler ;http://yakintarihimiz.org/kitap-ozetleri-tum-linkler.html
Milli mücadele dönemi paşalarının son yılları ve onlara yapılan haksızlar;Tüm Linkler ;
Atatürk bir diktatördü-Tüm Linkler ;Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
http://yakintarihimiz.org/ataturk-bir-diktatordu-tum-linkler.htm
İngiliz Valisi M.kemal ;M.kemal Anadolu’dan sorumlu (yahudi) mason (merkezli)bir askerdi .
http://yakintarihimiz.org/ingiliz-valisi-m-kemal.html
Atatürk inkılâplarının ne derece millî olduğunu sorgulamak istiyoruz-Tüm Linkler ;
http://yakintarihimiz.org/ataturk-inkilaplari-ne-kadar-milli-idi-tum-linkler.html
Kemalizm ve Atatürkçülük İlerlemeye Manidir-Tüm Linkler;
http://yakintarihimiz.org/kemalizm-ve-ataturkculuk-ilerlemeye-manidir-tum-linkler.html
Osmanlı Devleti’nde Eğitim, Bilim ve Sanayi-Tüm Linkler;
http://yakintarihimiz.org/osmanli-devletinde-egitim-bilim-ve-sanayi-tum-linkler.html
M.kemal’e ait olmayan sözler-Tüm Linkler ;
http://yakintarihimiz.org/m-kemale-ait-olmayan-sozler-tum-linkler.html
.
Bugünün aydın avrupasının büyük bir kısmı, yahudilerin( lenin, stalin,marx ,darwin,freud,adam smith , m.kemal vb.) etkisinin daha doğrusu büyüsü altındadır.
Bugünün aydın avrupasının büyük bir kısmı, yahudilerin( lenin, stalin,marx ,darwin,freud,adam smith , m.kemal vb.) etkisinin daha doğrusu büyüsü altındadır.
Marx için:”insanlar politika, ahlak, din ve sanatın, yüksek fikirlerin dışavurumları olduğuna, kese (para) ve mideyle ilgili olmadığına daima inandılar. trevesli marx adında bir yahudi çıktı, bütün bu çok yüksek ideallerin aşağı ekonominin dışkı ve gübresi içinde yetiştiğini ispat etti..”
Freud için: ”hepimiz kendimizin ahlak sahibi, tabii bir insan olduğumuza inanmışızdır. freiburg’tan bir yahudi, sigmund freud, göründü, en ahlaklı ve kibar asilzadenin içinde bir katil, bir cinsi sapık gizlendiğini keşfetti..”(1)
Charles darwin : Bütün canlıların yapı taşı olan hücre, milyonlarca sene önce, denizlerde, tesadüfen kendi kendine meydana gelip, zamanla küçük deniz bitkileri ve hayvanları ve sonra karadakiler meydana gelmiş, en son insan haline dönmüşdür gibi (kendince) inancın yıkıldığını saptadı..”
Adam Smith; Kapitalizm’in kurucu babalarından Adam Smith 18. yüzyıl sonunda ortaya çıkmıştır. Adam Smith klasik politik ekonomistler kapitalist ekonomide üretim, dağılım ve malların değişimi gibi konuların analinizi yaparak yayımlamışdır. ve bu çalışmalar günümüzdeki çoğu (kapitalist) iktisadi çalışmanın da halen temelini oluşturmaktadır.sermaye sahiplerinin yonetime egemen oldugu (bkz: somuru) uzerine kurulu duzen. İslamiyetin gösterdiği iktisad yolu, özel teşebbüsü ortadan kaldıran Markscı sosyalizm olmadığı gibi, devletin iktisadi hayata hiç dokunmamasını isteyen Adam Smith liberalizmi de değildir.
Komunist kanlı tarihinin bilançosu 120 milyon insandır. Bilindiği gibi bunlar da yahudidi;
Obama -Stalin’in -Roosevelt ve -Churchil Aleister Crowley; Karl Marks,Vladimir İlyiç Lenin.,Abraham Lincoln’ , Adam Smith , Sigmund Freud ,Yahudi’dir. Irkçılığın Türkiyedeki kurucusu ve Moiz Kohen, Yahudi’dir.evrim teorisi-nin kurucusu Darwin, Yahudidir. Mustafa Kemal Atatürk Yahudi Dönmesi yani Sabetayistti
Josef Stalin ; [m. 1879] de Rusyada doğdu,[m. 1952] de Moskovada vefât etdi. Teflisde yetişmişdir. [m. 1920] de komünist partisinin genel sekreteri oldu. [m. 1924] de, Lenin ölünce, Rusyanın idâresini eline aldı. Ölünceye kadar Rus milletini ve hele Rusyadaki müslümânları işkence altında inletdi. Yirmisekiz sene içinde ellibeşmilyon vatandaşın cânına kıydı. Milleti kendine tapındırdı. Ölümünden sonra, heykelleri yıkıldı. Resimleri her yerden kaldırıldı. Stalingrad dediği büyük şehrin adı Volga-grad yapıldı. Rus târîhlerine kötü adam diye yazıldı.tarih kitapları yeniden yazıldı. Cugaşvilî, gürcü lisânında, yahudi oğlu demekdir.
Vladimir lenin; Karl Marx’ın ortaya koyduğu fikirlerin ilk tatbikcisidir. Ölünciye kadar kan dökdü. Lenine göre komünizmin başarılı olması için, kullanacağı birinci vâsıta (yalan) söylemek, aldatmakdır. Ne kadar büyük yalan söylerseniz, o kadar muvaffak olmuş sayılırsınız demişdir. Çok yalancı ve o kadar da çok zâlim ve kan kusdurucu idi. Yedi senelik iktidârı içinde, otuzikimilyon insanın cânına kıydı. 2 Aralık 1917 de, Stalinle birlikde, Rusyadaki müslimânlara (Çarlar ve zâlimler tarafından dinleri tahkîr edilen müslimânlar! Dîninizin ve kültür müesseselerinizin serbest olduğunu bildiriyoruz) dedi. Anayasaya da din ve vicdân hürriyyetini koydu. Hâlbuki, kitâblarında, (Din ile mücâdele edeceğiz. Dinleri yok etmek materyalizmin, marksizmin alfabesidir) diyordu. Ateistler birliğini kurdu. Leninizm denilen, din düşmanlığı, önce yalan ve yaldızlı sözlerle aldatmak, sonra zulm ve işkence ile yok etmek prensibine dayanmakdadır. (2)
Mustafa kemal’ı ve yaptıklarını, asla unutmak ve unutturmak mümkün değildir. O tarihimizde ve hatta islam tarihinde emsali görülmemiş bir icraat (ihanet) sahibidir. Hilafeti (islam birliği- avrupa birliği gibi)kaldıran odur . Türk milletine zorla şapka giydiren odur . anayasadan islam hukukunu kaldıran odur. anayasadan devletin resmi dini İslamdır maddesini kaldırıp. ‘laikliği’koyduran odur, islamiyet ile birlikte kullanmaya başladığımız harfleri kaldırıp yerine ‘Batı kaynaklı alfabeyi’ koyan odur. İslam kılık kıyafet emrini kaldırıp,giyimden kuşama,hafta tatilinden takvime kadar bütün hayatımızı hunharca değiştiren odur. ve daha nice icraatlar. Bütün bunları yapan mustafa kemal unutulabilirmi, yahut unutturalabilirmi? bu mümkünmü ? sizi temin ederimki, Türk milleti var oldukça , M.K gündemden gitmeyecektir. ve daima hatırlanacaktır.(3)
50 kat fazlası-Atatürkçülüğünden kimsenin şüphe edemeyeceği ;
Bu millet Çanakkale’de 400bin, Yunan harbinde ise 10bin şehid vermiştir! Ama (atatürk) inkılâplar için tamı tamına500.000! İnsan Katledildi.Kaynak;1;İrfan orga, atatürk s,2652; Falih Rıfkı Atay Eski Saat, S. 330 (4)
”Karl marx batı toplum yapısını, sigmund freud batı aile kurumunu, charles darwin ise iman ve ahlakla ilgili yaratılış anlayışı yıkmak istediler..” hakikaten, iyi dikkat ederseniz,yahudi zekası, bir asırdan beri, düşünce binanızın dayandığı sütunları, en aziz inançlarınızı baltalamak ve kirletmekten başka birşey yapmamıştır.
Kur’ân-ı kerîm ; İslamiyetin en büyük düşmanı, yahudiler ve müşriklerdir. buyurdu.(Maide 82)
Yahudilerin zulmetmeleri ve birçok kimseleri Allah yolundan alıkoymaları, sebebiyle can yakıcı bir azap hazırladık.(Nisa 16)
Bugünün aydın avrupasının büyük bir kısmı, yahudilerin etkisinin daha doğrusu büyüsü altındadır. muhtelif milletler arasında doğmuş, muhtelif araştırmalara girişmiş olan hepsi, alman veya fransız, italyan veya polonyalı, şair veya matematikçi, asker, veya komutan filozof veya antropolojist, ortak bir vasıf taşırlar, ortak bir gayeleri vardır, o da, kabul edilmiş hakikatlerden şüphe ettirmek, yüksekte olanı alçaltmak, temiz görüneni kirletmek, sağlam görünenleri sarsmak, hürmet edileni ayaklar altına almaktır.
gazetelere şu ilanı verdim:
“birkaç dil bilir, filozof, bekar, sabırlı ve gezgin katip arıyorum. 20 temmuz tarihine kadar akşamları saat onda, mon repos oteline müracaat.”
bir müddettir uykusuzluk çektiğimi için, taliplerin sınavı geceyi geçirmeme yardım eder diye düşünüyordum.
altmış üç kişi geldi. altmış üçten kırk yedisi yahudi idi. aralarından en zeki olanı seçtim.
doktor ben rubi’de, aradığım bütün meziyetlerden başka aklıma gelmemiş olanlar da vardı. kısa boylu, hafif kambur bir gençti. gözleri ve yanakları çukura kaçmıştı, yeşilimtrak bir çamur, bir bataklık çamuru renginde teni vardı ve saçlarına şimdiden ak düşmüştü. polonya’da doğmuş, ilk tahsilini riga’da yapıp, iena’da felsefe, paris’te modern filoloji doktorasını vermiş, barselona’da ve zürih’te hocalık etmişti. çok fakir bir hali, dövülmekten ürken, fakat kendisine gereksinim duyulduğunu bilen bir köpek ifadesi vardı.
kendisiyle görüşürken, laf arasında, yahudilerin, umumiyetle bu kadar zeki oldukları halde neden bu derece korkak olduklarım sordum:
– “korkak mı, dedi, herhalde vücut cesaretinden, maddi, hayvani cesaretten bahsediyorsunuz. fikir cesaretine gelince, yahudiler sadece cesur olmakla kalmazlar, pervasızdırlar. yahudiler hiçbir vakit, zannedersem davut zamanında bile barbarların anladığı manada kahraman olmuş değillerdir, fakat bütün milletler arasında ilk defa, insanın hakiki kıymetinin, benzerlerini öldürmekten ziyade zekasını kullanmakta olduğunu anlamışlardır. sonra, dünyaya dağılışlarından beri, yahudiler daima devletsiz, hükümetsiz, ordusuz olarak kendilerinden nefret eden bir kalabalık arasında yaşamışlardır. nasıl olur da onlarda haçlıların ve kondottileri’lerin kahramanlıklarının görünmesini istersiniz? en sonuncusuna kadar imha edilmemek için, onlar da, savunma araçları icada mecbur kaldılar. iki tane buldular: para ve zeka…
yahudiler parayı sevmezler. edebiyatlarının dörtte üçü, peygamberlerden beri, fakirlerin tebciline tahsis edilmiştir. fakat insanlara karşı korunmak için onları ya demirle imha etmek yahut para ile satın almak lazımdır. yahudiler, madde olan altın ile kendilerini müdafaa ediyorlar, florinler onların mızrakları, dukalar kılıçları, sterlinler tüfekleri, dolarlar mitralyözleri oldu. bu silahlar her zaman tam tesirli değillerdi. ama, asırdan asra, medeniyetin aldığı kıvrıma göre, gittikçe kudretlerini arttırdılar. nefsinin meşru müdafaası için kapitalist olan yahudi, avrupa’nın manevi ve mistik tükenişi neticesi, dehasına ve iradesine rağmen dünyanın hakimlerinden biri oldu. onu evvela zengin olmaya mecbur ettiler, sonra servetin her şeyden üstün olduğunu ilan ettiler, öyle ki, düşmanlannın isteği yüzünden, mukaddes kitabın fakiri, gettolar münzevisi, fakirler ve zenginler üzerinde hüküm sürer oldu, çıktı.
yahudilerin önceleri kendilerini korumak için kullandıkları vasıtalar, zamanla intikam silahları haline gelmişti, bilhassa zeka ile, ki, bence altından daha kuvvetlidir.
ayaklar altında çiğnenen, suratına tükürülen yahudi düşmanlarından intikam almak için ne yapabilirdi? goyimlerin ideallerini alçaltmak, kıymetten düşürmek, içyüzünü meydana vurmak ve hıristiyanlığın ayakta durabilmek iddiasiyle dayandığı kıymetleri mahvetmek! hakikaten, iyi dikkat ederseniz,yahudi zekası, bir asırdan beri, düşünce binanızın dayandığı sütunları, en aziz inançlarınızı baltalamak ve kirletmekten başka birşey yapmamıştır.
yahudiler serbestçe yazmak imkanım elde ettikleri andan itibaren sizin fikir yapınız yıkılmak tehlikesindedir.
alman romantizmi idealizmi yaratarak katolikliği ihya etmişti. heine adında düsseldorflu bir küçük yahudi çıktı, kurnaz ve neşeli cerbezesini romantikler, idealistler ve katoliklerle alay etmek yolunda kullandı.
insanlar politika, ahlak, din ve sanatın yüksek fikir ürünleri olduğuna, kese (para) ve mide ile bir ilgisi olmadığına daima inandılar: trevesli ve marx adında bir yahudi çıktı, bütün bu çok yüksek ideallerin aşağı ekonominin dışkı ve gübresi içinde yetiştiğini ispat etti.
herkes dahi bir insanı ilahi mahluk, caniyi de bir canavar zannederler: lombroso adında veronalı bir yahudi gelip, deha sahibinin saralı bir yarı deli, canilerin ise atalarmızdan intikal eden kalıntılar tesirinde mahluklar olduğunu gün gibi açık, meydana koydu.
ondokuzuncu asır sonunda, tolstoy, ibsen, nietsche, verlaine avrupası, insanlığın en büyük devrelerinden biri olmakla övünüyordu: budapeşteli bir yahudi olan max nordau ortaya çıktı, meşhur şairlerimizin birer soysuz ve uygarlığımızın yalan üstüne kurulmuş olduğunu, çocuk oyuncağı nevinden gösteriverdi.
hepimiz kendimizin ahlak sahibi, tabi bir insan olduğumuza inanmışızdır. freiberg’den, bir yahudi, sigmund freud göründü, en ahlaklı, en kibar asilzadenin içinde bir katil, bir cinsi sapık gizlendiğini keşfetti.
büyük hükümdarların saraylarındaki aşk maceralarından ve platonik saz şairlerinden beri kadını bir mabude ve mükemmelin örneği olarak saymayı adet edinmişiz; viyanalı bir yahudi, weiningh çıktı, ilim ve mantık bakımından kadının iğrenç ve tiksindirici bir mahluk, bir pislik ve alçaklık çukuru olduğunu kanıtladı.
aydınlar, filozoflar ve başkaları, zekanın, araştırılması insan için en büyük şeref olan hakikate erişmek için tek çare olduğunu daima ileri sürmüşlerdi. paris’ten bergson isimli bir yahudi ortaya atıldı; ince ve dahice tahlilleri ile zekanın her şeyden önce geldiği teorisini devirdi, binlerce yıllık platonizm kalesini yıktı ve konseptif düşüncenin realiyeti kavramak imkanına sahip olmadığı neticesine vardı.
bütün dünya, dinlerin Allah ile insanın sahip olduğu en yüksek meziyetler arasında yüksek bir işbirliği neticesi meydana geldiğini kabul eder; saintgermainenlaye’li bir yahudi salomon reinach dinlerin sadece vahşi tabulardan kalmış, muhtelif ideolojik maksatlarla kurulmuş bir yasaklar sisteminden meydana gelmiş olduğunu gösteriverdi.
birbirinden ayrı ve değişme kabul edilen zaman ve mekan esaslarına dayanan, muntazam, sağlam bir kainatta rahat rahat yaşıyoruz zannedilirken, ulm’de doğmuş bir yahudi, einstein, zaman ile mekanın aynı şey olduğunu, tam olarak ne zamanın ne de mekanın mevcut bulunmadığını, her şeyin daimi bir görelik üzerine kurulduğunu, modern ilmin iftihar ettiği eski fizik binasının yıkıldığım tespit etti.
ilmi rasyonalizm, düşünceyi ele aldığına ve realitenin anahtarını verdiğine emindi; lublin’li bir yahudi, meyerson, geldi, bu hayali de yok etti; rasyonel kaideler hiçbir vakit realiteye tamamen intibak etmezler, “muhakeme eden fikir “in zafer iddialarına meydan okuyan, asi ve azaltılması imkansız bir tortu vardır.
daha da devam edilebilir. politikadan bahsetmiyorum. diktatör bismark’ın rakibi yahudi lasalle’di, yahudi disraeli, gladeston’a galip gelmişti, kavur’un sağ kolu yahudi arton ve clemenceau’nunki yahudi mandel, lenin’in ise yahudi trotski idi.
dikkat ederseniz, ileriye ikinci derecede veya meçhul isimler sürmedim. bugünün aydın avrupasının büyük bir kısmı, bahsettiğim bu isimlerin etkisinin daha doğrusu büyüsü altındadır. muhtelif milletler arasında doğmuş, muhtelif araştırmalara girişmiş olan hepsi, alman veya fransız, italyan veya polonyalı, şair veya matematikçi, filozof veya antropolojist, ortak bir vasıf taşırlar, ortak bir gayeleri vardır, o da, kabul edilmiş hakikatlerden şüphe ettirmek, yüksekte olanı alçaltmak, temiz görüneni kirletmek, sağlam görünenleri sarsmak, hürmet edileni ayaklar altına almaktır,asırlardan beri inbikten süzdüğümüz bu zehirlerin yıprandırıcı, parçalayıcı tesirleri, grek, latin ve batı aleminden yahudilerin büyük intikamıdır.
grekler bizi gülünç bir hale soktular, romalılar parçalayıp dağıttılar, hıristiyanlar bize işkence edip yağma ettiler, fakat biz, kuvvetle intikam alabilmek için çok zayıf olduğumuzdan, eflatun’un atinası, imparatorların ve papazların romasından doğan medeniyetin dayandığı temelleri çürütecek bir saldırıya geçtik. şimdi intikamımız tam kıvamındadır. kapitalist olarak ekonomik hadisenin herşey veya hemen hemen herşey olduğu bir zamanda piyasalara hakimiz. düşünür olarak, düşünce piyasasına hakimiz, mukaddes veya değil, eski itikatları, peygamberlerin getirdikleri dinleri ve laik imanları kemiriyoruz. yahudi kendi nefsinde en korkunç iki ucu birleştiriyor: madde sahasında despot, fikir sahasında anarşisttir. ekonomik cihetten hizmetçimiz, fikir cihetinden kurbanımızsınız. bir tanrıyı kurban etmekle suçlandırılan millet, düşünce ve duygu putlarını da kurban etmek istemiş, en kudretli, yegane ayakta duran putun, para’nın önünde sizleri diz çökmeye mecbur etmiştir. babil esaretinden bi’rassebi mağlubiyetine ve oradan fransız büyük ihtilaline kadar gettolarda devam eden eziyetleri nihayet adamakıllı ödettik ve milletler arasındaki parya, çifte bir zafer sarkışı söyliyebilir!”
konuşurken, küçük ben rubi yavaş yavaş heyecanlanmıştı, çukurlarının içinden gözleri parlıyor, sıska elleri havalarda sallanıyor, önce hafif olan sesi tizleşmiş bulunuyordu. fazla ileri gittiğinin farkına vararak birden sustu. uzun bir sessizlik oldu. nihayet doktor ben rubi ürkek ve alçak bir sesle sordu:
– ücretime mahsuben bir frank avans verebilir misiniz? bir elbise yaptırıp, ufak tefek borçlarımı ödemek isterdim.
çeki aldıktan sonra, manalı yapmaya çalıştığı bir tebessümle:
-bu akşam, dedi, yaptığım paradokslara aldırış etmeyiniz. yahudiler böyledir, çok konuşmayı severiz, bir defa da lafa başladı mı, artık söyler, söyleriz ve nihayet birinin kalbini kırarız. şayet herhangi bir şekilde sizi incittimse, affınızı rica ederim.
[İtalyan filozof-giovanni papini – ”gog” adındaki iki ciltlik bu kitabı ]“Yahudiler insanlık âlemine beş tane kimyasal veya hidrojen bombası atsalar, beş tane küfür (kafirlik) ve dalâlet (sapkınlık) önderi Yahudi âlimin (prof, ajan,) icra ettiği tesiri yapamazlar. Bunlar Komünist Marx, Evrimci Darwin, Avusturya´lı Freud, Fransalı pozitivist Auguste Comte ve Sosyolog Durkheim´dir. Bunlar insanlık âleminin akıl, düşünce, anlayış ve ahlâkını perişan eden insanlardır. Yahudiler bu insanları büyüttüler, insanların gözünde yücelttiler ve neticede bunları küfre (kafirlik,inkar) öncülük edecek kişiler olarak karşımıza çıkardılar. Bu gün bize düşen onlarla mücadele etmektir. Zira dinimiz bize küfre öncülük edenlerle mücadeleyi emrediyor. Ben yakinen biliyorum ki bir gün gelip bunların maskeleri düşecek ve ilim adına işledikleri cinayetler ortaya çıkacak. Çünkü Hakk´ın dışında dogruluktan başka bir şey yoktur.”(5)
Yahudi her devrin haini, kendi peygamberlerini katledecek derecede hain, yılan gibi sokup sonra âniden çekilen, ikiyüzlü, inatçı ve bukalemun suretli bir topluluk… Sızdığı, yerleştiği veya ele geçirmek istediği yere her türlü tuzak, hile, kadın, rüşvetle yaklaşarak; en alçak ve sinsi yollarla iktisadî, siyasî, içtimaî ve kültürel baskı kurmak için çalışan çıkarcı bir kavim… Sayıları az ve dağınık olarak yaşamalarına rağmen, milletlerarası seviyede örgütlenmeleri ve birbirlerini koruyucu ve kollayıcı dayanışmaları sayesinde kendilerinden daha güçlü milletlere ve devletlere güç yetiren millet… Her bir Yahudi, aynı zamanda bu örgütlenmenin bir parçası ve ferdidir, her nerede ve ne şekilde olursa olsun hiç fark etmez. İçte oluş “sırlar âlemi” gibi bir durum arz ederken, dışta her türlü çirkefin, ifadenin, belirişin mümessili olan bu millet, yerinde fahişe, yerinde komünist, yerinde İslamcı, yerinde tüccar, yerinde liberal, yerinde Parti başkanı, yerinde asker, yerinde yazar kılığındadır. Bunda da Yahudi’nin hiçbir ölçüsü, hiçbir engeli yoktur. “Her şey İsrail için, Yahudilik için” anlayışı dışında inandıkları bir dâvâları ve ahlâkları da yoktur. Bu yüzden bir gün bir kadın olup menfaati için her çeşit fuhuş tezgâhında rol alır, bir gün erkek fahişelik rolünde gay-homo rolünde en pis işlere bulaşır, bir gün hırsız, bir gün en katı eylemci, bir gün müfteri ve yalancı, bir gün işçi yandaşı, bir gün patron olur… Her kılık meşrudur bunlarda, yılanlık dâhil…(6)
Dipnotlar; 1; İtalyan filozof-giovanni papini – ”gog” adındaki iki ciltlik bu kitabı 2;Hüseyin hilmi ışık -hakikat kitapevi 3;Emperyalizmin oyunları – Ahmet arvasi 4;İrfan orga, atatürk s,2652; Falih Rıfkı Atay Eski Saat, S. 3305; Mustafa Sabri, Efendi ,Mevkıfu’l-Akl ve’l-ilm (İlim ve akıl) 6; SezaiKırlangıç Aylık Dergisi, Nisan 2010
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
Yahudi-Masonluk Nedir ; http://yakintarihimiz.org/yahudi-masonluk-nedir.html
Mustafa Kamal mason localarını kapattı “yalanı”http://yakintarihimiz.org/mustafa-kamal-mason-localarini-kapatti-yalani.html
-MUSTAFA KEMAL’IN MASONLUK BELGESI;http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemalin-masonluk-belgesi.html
M.Kemal´e neden minnettardir ki Israil Halkı; yakintarihimiz.org/m-kemale-neden-minnettardir-ki-israil-halki.html
İngiliz Valisi M.kemal ;M.kemal Anadolu’dan sorumlu (yahudi) mason (merkezli)bir askerdi .
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
http://yakintarihimiz.org/ingiliz-valisi-m-kemal.html
Mustafa Kemal Türk (ve müslüman) Degil ki Atatürk Olsun-Tüm Linkler
Mustafa Kamal mason localarını kapattı “yalanı; http://yakintarihimiz.org/mustafa-kamal-mason-localarini-kapatti-yalani.html
Mustafa kemal’in ‘Tarih Tezleri’ne veya Sözlerine Cevap veriyoruz.http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemalin-tarih-tezlerine-veya-sozlerine-cevap-veriyoruz.html
‘Türkçülük Üç Evreye Ayrılır; Türkçüler , Türkçü geçinenler, Türkçülükten geçinenler.İslâm’a düşman Türkçülüğü ve milliyetçiliği Müslüman Türkler değil, Yahudiler çıkartmıştır.
Atatürk’ün Kişisel özellikleri;
Atatürk’ün Kişisel özellikleri;
Gerçekler bazen hayallerimizi yıkar. Yıkılsın diyorsanız devam edin okumaya.
Sevgisiz;
Atatürk annesinin cenaze törenine katılmadı. Bu sırada harp devam ediyor olsa yine anlarız. Saygı duyarız. Ama o günün programına baktığınızda, cenazeye katılmamaya neden olacak acil, hayati bir mesele yok. Düşünün bir insana annesinin ölüm haberini veriyorsunuz, verdiği tepki bu.tedfin(gömün). (1-2) “ Atatürk filmi olmaz. Olursa ya bu bir başkasının filmidir ya da kahramanı sevecen değildir. Eğer bir kimse Mustafa Kemal’i sevecen gösterirse bir başkasının filmini yapmış olur. Mustafa Kemal, çok vesveseli, hep kıstırılmışlık kompleksi içinde yaşayan, sevgisiz bir insandır. Annesini sevmez.(3)
Kaynak; 1; Atatürk’ün Özel Mektupları, Varlık Yayınları 2; Araştırmacı Yazar Said Alpsoy,2 Eylül 2014 3;Sosyalist tarih; Emperyalizmin Dar Ceketi
Alkolik,
Mustafa kemal kimdir; “Müthiş bir ayyaştır. Her gece sabaha kadar içer, körkütük olur. Bütün ömrü öyledir.”[Türkiye’nin ilk Milli Eğitim Bakanı Dr. Rıza Nur, Hayatım ve Hatıratım, ] Mustafa Kemal’e gelince, daha öğrencilik yaşlarında ve bilhassa askeri okulda başlayarak, yaşayan, eğlenen, dünya zevklerine değer veren bir gençtir. İçki içen, eğlentilerden, içkili toplantılardan hoşlanan bir insandır. Bu içki ve eğlence bahislerinde bazı aşırılıklara da kayabilir.[Kemalist yazar Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, cilt 1, sayfa 106//2008- Remzi Kitapevi]
Yalaka; M. Kemal Erzurum’dan Padişah Vahdettin’e uzun bir telgraf çeker, Padişahı aşırı derecede över, altına da “Kulları Mustafa Kemal” imzasını atar.
Çektiği başka bir telgrafta, “sizin ayağınızın tozuna yüzümü sürmeye hasretim” der. Tarihçi (kemalist) Sina Akşin, “Bunu yazan M. Kemal olmasa, neredeyse ‘bende’ (yalaka-köle) üslubuyla yazılmış diyeceğim” diyor. [Taha Akyol, Türk Gazeteci ve yazar.]
Atatürk bir diktatördü.
Atatürkçülüğünden kimsenin şüphe edemeyeceği ;
1;Gazeteci ve Yazar Nagehan Alçı Diyor ki; .Atatürk bir diktatördü.2; Gazeteci ve Yazar, Sevda Türk’üsev Diyor ki; Atatürk bir diktatördü.3;Gazeteci ve yazar Sevilay Yükselir Diyor ki; Atatürk’ün Yaptığını Hitler Yapmadı! Bu diktatörlük!4; Gazeteci ve yazar; R.ozan kütahyalı ;Atatürk rejimi otoriter ve jakoben (diktatör) bir rejimdi.5; Gazeteci ve yazar ;Ahmet Altan: Atatürk’ün Diktatör Olduğu Saklanıyor! 6;Doç. Dr.Fikret Başkaya (Özgür Üniversite)Mustafa Kemal’in Bonapartist diktatörlüğü!7; Gazeteci ve yazar Engin ardıç;”Atatürk’ün ruhunda diktatörlük yoktu” diye yazılar yazanlara biz güleriz ama ağzımızla değil.8; Foreign Policy dergisi,M.Kemal’i’ “diktatörler” konulu listesinde ilk sıraya koydu 9; Halide Edip Adıvar, Türkiye’de Diktatörlük ve Reformlar’ 10;M.Kemal yaşadığı dönemde bütün dünya onu diktatörler arasında saymıştır 1930 yılına ait bir derği ”Dictatorship High-Horse”11;İstiklal Savaşı komutanlarından Selahattin Adil Paşa ‘Atatürk’ü Koruma Kanunu’ çıkarılacağı zaman şunları söylemişti:“Atatürk meşhur diktatörlerdendir. 12;Atatürk diktatör mü? Atatürk diktatör mü? Buyrun, sesli düşünelim.Eğer yurtta tek siyasi otorite haline geldiyse, kendi partisi dışındaki tüm siyasi partileri kapattıysa, serbest seçimlere izin vermediyse, hele de bazı muhaliflerini idam ettirdiyse, kendisine “diktatör” denir.13; Metin Akpınar Diyor ki; Diktatör kemal ! 14; Doç. Ahmet Kuyaş Diyor ki; Atatürk de diktatördü. 15 ; Hürriyet yazarı Hadi Uluengin Diyor ki; Evet, Atatürk Diktatördü!
Kaynak; 1; Cnn Türk 2; Beyaz tv -rota haber 3; Beyaztv-haber365.Haber4; Beyaz Tv. 5;Taraf gazetesi 20.09.2011 Salı 6; Paradigmanın İflası – Fikret Başkaya syf;76-77 (Özgür Üniversite) 7; Engin Ardıç -Sabah Gazetesi 8;Foreign Policy dergisi 9;Halide Edip Adıvar, Türkiye’de Diktatörlük ve Reformlar 10;”Dictatorship High-Horse 11;Reel Atatürkçülük– Doç. Dr.Fikret Başkaya;12; Mustafa Akyol -Star (7 Kas 2011 ) 13 . Metin Akpınar -Cnn türk 14;Doç. Ahmet Kuyaş -Star. 15;Hürriyet yazarı Hadi Uluengin
50 kat fazlası-Atatürkçülüğünden kimsenin şüphe edemeyeceği ;Bu millet Çanakkale’de 400bin, Yunan harbinde ise 10bin şehid vermiştir! Ama inkılâplar için tamı tamına 500.000! (beşyüzbin) insan katledildi
Kaynak;1;irfan orga, atatürk s,265 2; Falih Rıfkı Atay Eski Saat, S. 330
Psikologların,Atatürk’e, koyduğu teşhisler:
Özetlemek gerekirse; Mustafa Kemal Atatürk; Sarhoş, içtikten sonra ağlayan, kalpsiz, herkese zarar veren, karşı gelen herkesi öldüren, dostlarını sırtından bıçaklayan, halkını aşağılayan, halkıyla dalga geçen, batıya aşık, zevk ve sefa düşkünü, karı kız düşkünü, dinsiz, intikam için bu işlere kalkışan, psikolojisi bozuk biri.
Dipnot; ”2005 Nobel Barış Ödülü”ne de aday gösterilen Prof Volkan Vamık.
[Prof; Volkan Vamık “Ölümsüz Atatürk: Yaşamı ve İç Dünyası]
M.kemal paşa’nın manevi evlatlığım dediği bir çok kızlarla ilişkisi olmuş; Gerçekler bazen hayallerimizi yıkar. Yıkılsın diyorsanız devam edin okumaya.
Atatürk’e “Paşam sizinle görüştükten sonra hamile kaldım” diye mektup yazan Bursalı ‘öğrenci kız’ kimdir?
Dipnot; Türk asker,general, kurtuluş savaşı komutanı ve mustafa kemal ile samsun’a çıkan 18 kişiden birisidir. [Hüsrev Gerede, Hatıralar]
Serhat TV’deki Işıldak programının yapımcısı Gümüşpala Kortağ, programında;
“Mustafa Kemal Dolmabahçe Sarayı’nda kız kovalarken, sizin atalarınız burada Cumhuriyeti kurdu.
[Chp’li Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan]
M. Kemal ’e yakınlığı ile bilinen General Fahrettin Altay, hatıralarında ;
M. Kemal Iran Şahı’na “milletimizin kadınlarını çırıl çıplak soyup takdim etti.ğini” yazdı.
Kaynak:General Fahrettin Altay’ın Anıları, sayfa 465, 466.
Mustafa kemal Nerede kız görüp beğenirse eşkıya gibi omuzlayıp götürüyor. Hem de(liselerden) okullardan. Ne feci! Evvelce bir gece Ankara Darülmuallimatı’nı da basıp bir kız kaçırmıştı. Adam hırsız eşkıya.Şimdi bu Afet (İnan) yanında, en gözdesi….Sonra; Mustafa Kemal Konya’ya gitmiş, orada mektebi ziyaret edip bir öğretmen kadını beğenmiş, almış getirmiş. Onunla bir müddet eğlendi. Sonra Avrupa’ya tahsile yolladı. İzmir’e gitmiş, orman memurunun mektebe giden küçük kızı Afet (İnan)’i beğenmiş, almış getirmiş. Hadi ona da … Sonra onu da İsviçre’ye tahsile yolladı. Vaktiyle metresi Fikriye’yi de göndermişti. Onun usûlü bu…
Bunların bir kısmına evlatlığım(!) diyor. Bir tanesi pek meşhur, Almanya’da dans tahsil etmiş bir kız.
Bu işler saymakla bitmez. Binbir gece masalları, Venüs mabedi hikayeleridir.
Dipnot; Doktor Rıza Nur, Türkiye’nin ilk Milli Eğitim bakanı ve Lozan’da Türkiye’yi temsil eden iki numaralı isimdir. Türk milliyetçisi siyasetçi, devlet adamı, yazar, Türkolog-tarihçi,doktor.,ve vatanseverdir.
[Türkiye’nin ilk Milli Eğitim Bakanı Dr. Rıza Nur, Hayatım ve Hatıratım, sayfa 1318-1321]Safiye ayla; O gece bana bol bol övgüler yağdırdı Atatürk . On yedi yaşında ve en güzel çağımdaydım. Vücudumun kadınsı çizgileri yeni yeni ortaya çıkmaktaydı. Ertesi gün Çankaya’ya çağrıldım o geceyi asla unutamıyordum. o büyük insanla baş başa iki gece geçirdik. Heyecan dolu , şiir yüklü toz pembe iki gece . O gecelerin unutulmaz anıları ruhumun derinliklerine sindi. Başkalarıyla asla paylaşmayacağım , kıskançlıkla koruduğum ve kalbimin en gizli köşelerinde sakladığım anılarımla sarhoş bir halde istanbul’a döndüm. o geceden sonra atatürk beni bir daha sofrasına çağırmadı. Ancak şunu iyi biliyorum ki; Ata o günlerde istanbul radyosu sanatçılarından Melek Tokgöz adlı bir hanımla çok yakından ilgileniyordu.
Kaynak; Safiye Ayla’nın Anıları hz. Necati Güngör , Heyamola Yayınları , İstanbul s. 19 ve 107-108
Atatürk’e 15 yaşında bekaretimi verdim; Atatürk 56 yaşında olgun bir erkekti.Atatürk Sübyancı mıydı?
Z. Gabor; Atatürk ile beraberliğimin bundan sonrasını ilk defa açıklıyorum.Henüz 15 yaşındaydım. Çocuk denecek kadar genç sayılırdım. Atatürk 56 yaşında olgun bir erkekti. Buna rağmen ürküntü duymuyordum.Rakının verdiği sarhoşlukla olsa gerek kendimi rüyada hissediyordum. Atatürk’e bekaretimi verdim. Atatürk benim ilk erkeğimdi. Şeytani bir çekicilikle, benimle deliler gibi sevişti..
[Rota Haber-Radikal -07.08.2014]Zehra aylin de (atatürk’ün sevgilisi) fikriye gibi kendini intihar etti.
M.kemal paşanın Birde intihar eden ‘üvey evladı’ vardı. Zehra Aylin. Amasya’da bir yetimhaneden alınan ve Çankaya’ya getirilen güzel bir kız. ‘Evlatlık’ olarak. İnsan niye intihar eder ki? Avrupa’dan ‘üvey babasının’ yanına dönerken üstelik, trenden atlayarak. Hadi etti mezarı niye olmaz? Atatürk’ün ‘üvey evladı’ olmak kötü bir şey midir? Kim bilir…(intihar sebebini söylemeye gerek yok sanırım;)
Fikriye’nin Çankaya’daki intiharı bugün bile bir sır. Atatürk’ün uşağı mezarın köşkün bahçesinde büyük çam ağacının altında olduğunu yazar. [Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri – Cemal grandai]
Fikriye Hanım bir gün çantasına tabancasını koyup Çankaya’yı basmaya gitti. Atatürk’ü de, Latife’yi de vuracaktı.Başaramadı, kendisi vuruldu ve öldürüldü. 23 Mayıs 1924′te vuruldu.Atatürk 3 yıllık sevgilisi ve muhtemelen gayrımeşru çocuğunun anası olan Fikriye’yi kafasının arkasından vurarak öldürdüler. Tetiği bizzat kendisinin çektiği rivayet edilir.[S.Nişanyan Tarihçi-Engin Ardıç-Sabah Gazetesi]
Latife Hanım M.Kemal’den Neden Boşandı? Sebeplerini Rıza Nur hatıratlarında anlatır. Muhtemelen Latife Hanım’ın saklanan (sansürlenen) günlüklerinde de olay ‘gerekçesiyle’ yazıyordur. (ipek çalışlar-latife hanımın günlükleri)Boşanma sebeplerinden biri olarak. Ben değinmek istemiyorum . Zavallı Latife ömrünün sonuna kadar bu konuda tek kelime edemedi. Üzücü. Kazım Karabekir’in İstiklal Harbimizin Esasları kitabında da benzer bir konu vardır.
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
Kemalist kadroların yaratmaya çalıştığı kadın profili; Kadın, herşeye rağmen bir köpekten daha iyi bir şey. Ev ve evle ilgilenecek bir kişi. Müzik ve havadan sudan konuşmalar. Bunlar için iyi şeylerdir.
M.kemal kadına çok önem verirdi.Hatta Kadınlara Özgürlük verdiği söylenir 24/ 04 / 1930 yılı 1593 sayılı kanunla (M.Kemal Cumhurbaşkanı) Genelevlerinin açılmasını yasalaştırılması kadına verilen özgürlüktür.
Atatürk’ün psiko-biyografisi; http://yakintarihimiz.org/ataturkun-psiko-biyografisipsikiyatrist-volkan-vamik-ataturkun-ne-kadar-siradan-bir-ruh-hastasi-oldugunu-ispatliyor-bu-kavramlar-volkan-vamikin-olumsuz-ataturk-yasami-ve-ic-dunyasi.html
Atatürk’ün psiko-biyografisi (facebook)
Atatürk’ün Kişisel özellikleri;http://yakintarihimiz.org/ataturkun-kisisel-ozellikleri.html
Facebok-Atatürk’ün psiko-biyografisi; https://www.facebook.com/163839117005994/photos/pb.163839117005994.-2207520000.1418155706./782884211768145/?type=3&theater
XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
Mustafa kemal bir kahraman mıydı-Tüm Linkler ;
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
Mustafa kemal bir kahraman mıydı?Resmi tarih masalları? Siyaset bilimci Serdar Kaya‘dan gene cok guzel bir yazi.http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-bir-kahraman-miydi-resmi-tarih-masallari-siyaset-bilimci-serdar-kayadan-gene-cok-guzel-bir-yazi.html
M. Kemal Milli Mücadele’ye neden katıldı?Yunan’ın İzmir’e çıkartılması ve bundan dolayı bir “Milli Mücadele” ihtiyacının doğması, M.Kemal’e bu vazife verildikten sonra Perapalas’ta (ingilizlerle)olan birtakım gizli pazarlıkların eseridir.http://yakintarihimiz.org/m-kemal-milli-mucadeleye-neden-katildi.html
Ey zavallı Kemalistler! ‘’O olmasaydı, bizi kurtarmasaydı’lardan ne zaman vazgeçeceksiniz?Şimdi gelelim ”o olmasaydı saçmalığına” o bu o olmasaydı…” saçma iddiasının gerçekçi ve kabul edilir bir yanı olması için başka örnekler gerekiyor. tam aksine tersini ispatlayan Almanya örneği var.
Oysa cephelerdeki komutanlardan bihaber olan insanlar her yerde Atatürk’ün at koşturduğunu sanır. Şimdi gelelim Kurtuluş savaşı macerasına İlk TBMM ciddi direnişi İnönü savaşlarıyla başlar.Kurtuluş Savaşı mı Yoksa, Kurtaranlarla (Generaller ) Savaş mı ?
http://yakintarihimiz.org/kurtulus-savasi-mi-yoksa-kurtaranlarla-generaller-savas-mi.html
M.Kemal öyle bilindiği gibi düzenli orduyu kuran değildir. Bu çeteci grupların birleşimini sağlayanlar şu isimlerdir; Kazım Karabekir, Sakallı Nurettin, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele …
http://yakintarihimiz.org/m-kemal-oyle-bilindigi-gibi-duzenli-orduyu-kuran-degildir.html
MUSTAFA KEMAL BİZİ KURTARDI” ÜZERİNE ANALİZ;Anadolu’yu Anadolu kurtaracak. Mustafa Kemal nerede o zaman dersiniz? Meclise girip mebus olmak için gün sayıyor. Oysa Çerkez Ethem Yunan kesiyor.Bizim Karabekir nerdeydi dersiniz? Ermeni kovalıyor. Yani M.Kemal ben mebus mu olsam düşüncesindeyken Şahin paşalar, Karabekirler, Çerkez Ethemler silah sallıyor. İsmet Paşa nerdeydi derseniz? Ankara’da tellalla aranıyor.
http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-bizi-kurtardi-uzerine-analiz.html
Ordunun başında İzmir’e ilk giren komutan kim? Şu ismi: “Nurettin Paşa (veya “Sakallı” Nurettin Paşa)” İzmirliler bir bilse herhalde altından heykellerini yaparlar.
http://yakintarihimiz.org/ordunun-basinda-izmire-ilk-giren-komutan-kim.html
Anafartalar zaferini Atatürk kazanmadı!
http://yakintarihimiz.org/anafartalar-zaferini-ataturk-kazanmadi.html
M. Kemal Gazilik Ünvanı Nasıl aldı ! Gazilik savaşta yaralananlara verilir, diye bilirdik. Fakat 1921′de M.Kemal attan (sarhoşken)düşüp kaburga kemiğini kırdı ve gazi ünvanı aldı
http://yakintarihimiz.org/m-kemal-gazilik-unvani-nasil-aldi.html
Bu Fotoğraf Halk’ı Kandırmak için savaşdan yıllar sonra çekildi.mustafa kemal’in istiklal harbinde cephede ( eline silah alıp ) savaştığını hiç okumadım tarih kitablarında hiçte görmedim.
http://yakintarihimiz.org/bu-fotograf-halki-kandirmak-icin-savasdan-yillar-sonra-cekildi.html
Mustafa kemal Hiç bir cephede hiç bir zaman ordunun başında olmamıştır? yönetmemiştir? Milli Mücadelede M.Kemal cephede savaşmadı, Ankara’da siyaset yaptı;
http://yakintarihimiz.org/milli-mucadelede-m-kemal-cephede-savasmadi-ankarada-siyaset-yapti.html
Çanakkale Zaferi’nde Yarbay Mustafa Kemal Bey’in hiçbir etkisi yoktu. 18 Mart Çanakkele Deniz Zaferi’nin şanlı kumandanı Cevat Paşa, Kurmay Başkanı Selahattin Paşadır.http://yakintarihimiz.org/canakkale-zaferinde-yarbay-mustafa-kemal-beyin-hicbir-etkisi-yoktu-18-mart-canakkele-deniz-zaferinin-sanli-kumandani-cevat-pasa-kurmay-baskani-selahattin-pasadir.htmlGünün fıkrası ;”Ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum” adlı kitabı nerde bulabilirim ? Maalesef masal kitabı satmıyoruz. Bu palavraya paranoyaklar (ve cahiller) inanir.Bu palavraya inanmak Canakkale sehitlerine hakarettir,iftiradir.Kemalistler (ve resmi tarih) yada Atatürk Böyle anlatiyor olayi ;http://yakintarihimiz.org/gunun-fikrasi-ben-size-savasmayi-degil-olmeyi-emrediyorum-adli-kitabi-nerde-bulabilirim-maalesef-masal-kitabi-satmiyoruz-bu-palavraya-paranoyaklar-ve-cahiller-inanir.html
T.C. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Yayınları Diyor ki; Savaşın ilk gününden tâ Çanakkale Zaferi’nin kazanıldığı 18 Mart 1915 tarihine kadar olan süre içerisinde, M. Kemal, Çanakkale’de olmadığı gibi, savaş bölgesinde dahi değildir.Kemalizmden sıyrılamamış olan insanlarımız Çanakkale savaşını Kurtuluş savaşının bir parçası sanıyorlar. Ne vahim bir durum!
Geldikleri Gibi Giderler. Çünkü Ben (m.kemal) Varken Kendilerine Gerek Olmadığını Anladılar. (K. Atatürk) gibi palavralarla Eğitim sisteminde ilkokul dan beri yeni yetişen genç nesillerin beyinleri yıkanır.Türk milletinin ve ülkesinin neyi kurtarıldı? İşgalci düşmanlar işgallerini devam ettirselerdi ne yaparlardı?http://yakintarihimiz.org/geldikleri-gibi-giderler-cunku-ben-m-kemal-varken-kendilerine-gerek-olmadigini-anladilar-k-ataturk-gibi-palavralarla-egitim-sisteminde-ilkokul-dan-beri-yeni-yetisen-genc-nesillerin-beyinleri-yi.html
Milli Mücadele hareketi her tarafta millet tarafından düşünülmüş ve yapılmıştır. Bir kişinin değil, binlerce kişinin. Mustafa Kemal‘in, İsmet‘in bunda zerre kadar hissesi yoktur. Bu esnada Mustafa Kemal hâlâ meydanda değil. O Anadolu‘ya kovuluncaya kadar (meclise girmek için ) başka işlerle meşgul olmuştur. Mustafa Kemal Anadolu‘ya Milli Mücadele için gelmemiştir. Kovulmuştur. Bunu da kendisi Nutkunda söylüyor.http://yakintarihimiz.org/milli-mucadele-hareketi-her-tarafta-millet-tarafindan-dusunulmus-ve-yapilmistir-bir-kisinin-degil-binlerce-kisinin-mustafa-kemalin-ismetin-bunda-zerre-kadar-hissesi-yoktur-bu-es.html
Prof. Dr. Cemil Koçak Diyor ki; ; MUSTAFA KEMAL YETENEKSİZ BİR ASKERDİ 5 KİŞİYİ BİLE YÖNETMEZDİ;http://yakintarihimiz.org/prof-dr-cemil-kocak-diyor-ki-mustafa-kemal-yeteneksiz-bir-askerdi-5-kisiyi-bile-yonetmezdi.html
Osmanlı Devleti Yıkıldı Osmanlı Devletini ingilizler fransızlar italyanlar yıkmadı.Mustafa Kemal ve cuntası yıktı.Peki Ne Oldu? Kurtardık Diyorlar?http://yakintarihimiz.org/osmanli-devleti-yikildi-osmanli-devletini-ingilizler-fransizlar-italyanlar-yikmadi-mustafa-kemal-ve-cuntasi-yikti.html
Turgut Özakman çok “ciddi” yazmıştı bu (“Şu Çılgın Türkler” “Diriliş”) zırvayı… Zekâsından hiçkimsenin şüphe etmediği ama bu gibi konulara hiç aklı ermeyen (Aklı az olan birisinin zekası çok olabilir..)Cem Yılmaz bile pek beğendi. Bu saçmalığı çok severler:
Sinan Meydan Okullardaki inkılap derslerinin tekrarını yapıyor. Bilinenleri hiçbir şey katmadan tekrarlıyor.
http://yakintarihimiz.org/kemalist-dogmalarin-tek-savunucusu-yobaz-sinan-meydan.html
Solculuğundan kimsenin şüphe edemeyeceği Can Yücel, ( şair.) kendisine sorulan “ Solcular Necip Fazıl’ı (kısakürek) niçin okumuyor?”http://yakintarihimiz.org/solculugundan-kimsenin-suphe-edemeyecegi-can-yucel-sair-kendisine-sorulan-solcular-necip-fazili-kisakurek-nicin-okumuyor.html
Türklerin atası M.Kemal değil, bu milleti ona düşman etmeyin.http://yakintarihimiz.org/turklerin-atasi-m-kemal-degil-bu-milleti-ona-dusman-etmeyin.html
.
Geldikleri Gibi Giderler. Çünkü Ben (m.kemal) Varken Kendilerine Gerek Olmadığını Anladılar. (K. Atatürk)
Geldikleri Gibi Giderler. Çünkü Ben (m.kemal) Varken Kendilerine Gerek Olmadığını Anladılar. (K. Atatürk)
Neden Bahsediyorsun Sen ?
Laik T.C. devletinde, Mustafa Kemal‘e büyük kurtarıcı, kahraman denilir. Denilir ki: “Türk milletini ve vatanını o kurtardı. O olmasaydı Türk milleti yok olacaktı…”
Peki, o düşman kimdi? Ülkeyi işgal edenler kimlerdi? : İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, Yunanlılar. Bu işgalci düşmanlara karşı istiklal harbi yapıldı, ülke ve Türk milleti düşmanlardan kurtarıldı…(???)”
gibi palavralarla Eğitim sisteminde ilkokul dan beri yeni yetişen genç nesillerin beyinleri yıkanır.
Türk milletinin ve ülkesinin neyi kurtarıldı? İşgalci düşmanlar işgallerini devam ettirselerdi ne yaparlardı? Bir işgalci güç bir ülkeyi niçin işgal etmek ister? Ne yapar? Şimdi Bilimsel Akılcıl (Analiz) Yapalım?
Bu soru üzerinde düşünüldüğünde, tarih boyunca ve halen vukuu bulan işgallere bakıldığında bir ülkenin şu maksatlar için işgal edildiği ortaya çıkar:
Analiz :
1 – O ülkenin yer altı ve üstü maddi zenginliklerini, servetlerini ele geçirmek;
2 – O ülkede yaşayan insanların iş güçlerini ve tüketim potansiyelini eline geçirmek yani insanların iş güçlerini, emeklerini bedavaya yada çok ucuza temin etmek. Ayrıca o toplumu bir tüketim pazarı haline getirip kendi ürettiği malları yüksek fiyatlarla satmak;
3 – O ülkede işgalci gücün kendi inanç ve kültürünü, ideolojisini hakim kılmaya çalışıp o ülkenin sürekli kendisine bağımlı kalmasını, ülke insanlarının kendisine düşman gözüyle değil de dost, efendi gözüyle bakmasını sağlamak;
4 – Bunun için de o ülke insanlarını kendi inançları, kültürleri, dünya görüşlerinden uzaklaştırmaya çalışmak. Geçmişlerini unutturmak. Zihinlerini tamamen bulandırmak, sağlıklı düşünemez ve çözüm bulamaz şaşkınlar topluluğu haline getirmek;
5 – O ülkedeki insanları tamamen üstün değerlerden soyutlamak için ahlaki çöküntü oluşturmak. Namus, haya, ahde vefa gibi değerleri ortadan kaldırmak. Ahlaksızlığı, namussuzluğu, yolsuzluğu yaygınlaştırmak;
6 – O ülkede yaşayan insanların, halkın işgalci gücü farkettirip direnç göstermesi ve ondan kurtulmasını düşünüp faaliyete geçmesini sağlayacak tüm düşünce dinamiklerini, değerlerini, inançlarını ve sistemlerini ortadan kaldırmak;
7 – O ülkede yaşayan insanlar arasındaki tüm iletişim fikir ve duygu aktarım vasıtalarını, mefhumlarını ve hatta lisanını tahrif etmeye çalışmak yada işgalci gücün lisanının o ülkede egemen lisan olması için çalışmak;
8 – O ülkede işgalci gücün menfa’atlerini, stratejilerini koruyacak, o ülke ve halkından çok işgalci gücün çıkarlarını gözeten idarecileri o ülkenin başına getirmek. Bu idarecilerin kendileri için çizilen çerçevenin dışına çıkması durumunda işinin bitirilmesi için yeterince askeri gücü, askeri üssü o ülke topraklarında bulundurmak;
“Bir işgalci devlet yada güç işgal ettiği ülkede ne yapmak ister?” sorusuna cevap olarak akla ilk gelen hususlar bunlardır. Şimdi bunlar ile, Türkiye’de I. Cihan Harbi (dünya savaşı) öncesi ve sonrası, İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, Yunanlılar….T.C. devletinin kuruluşu ve sonrasında yapılanları bir gözden geçirip değerlendirmesini yapalım:
– Birinci Dünya Savaşı evveli sömürgeci avrupa devletleri Balkanlarda Milliyetcilik (ırkçı-kafatascı) akımları oluşturup destekleyerek bir müddet sonra Osmanlı’dan bagımsız kopmuş devletcikler kurdular.
– Osmanlı tebaası arasında Türk, Arap vb. milliyetcilikler akımlarına çeşitli destekler verdiler.
– Birinci Dünya Savaşı Esnasında Osmanlı’nın toprakları sömürgeci devletler tarafından istila edildi, işgal edildi. Ortadoğu, Kuzey Afrika, Anadolu hep işgal altına girdi. Daha sonra bu bölgelerde onlarca “devlet” denilen varlıklar oluşturup başlarına kendilerine sadık yerli işbirlikçiler getirdikden sonra askeri olarak o bölgelerden çekildiler.
– Fakat bu bölgeler, günümüzde o sömürgeci (kapitalizm ,laiklik , sömürü) devletler tarafından halen sömürülmeye devam edilmektedir. Tüm yeraltı ve üstü zenginlikleri o ülkelerin şirketleri tarafından işletilmekte, o ülke halkları ise sömürü ezilmişlik ve geri kalmışlık kıskacında inim inim inlemektedir. O kadar bol zenginlik ve servetlere rağmen o ülkedeki hem halkın hem de başlarındaki güya o devlet denilen varlıkların dünyanın en geri, fakir halkı ve devleti olmaları, mesela: petrol zenginliğine rağmen Suudi Arabistan halkının fakir, geri olması ve devletin de 150 milyar dolar dış borcunun olması bu sömürüyü belgelendirmez mi? Fas, Libya, Tunus, Cezayir, Mısır, Moritanya, Çad, Sudan, Yemen, Arap Emirlikleri, Kuveyt, Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan, Umman, Bahreyn, Katar v.b. hepsinin de durumu aynı…..
Ve Anadolu (Türkiye)…
Kendisine batılılar yani sömürgeci (Kapitalist ) güçler tarafından “Türkiye” denilen, sonra da bu bölgelerdeki yerli işbirlikciler tarafından da resmen “Türkiye” diye adlandırılan Anadolu beldesinde olanlara gelince:
BirinciDünya Savaşından sonra bu belde de sömürgeci avrupalı devletler tarafından işgal edildi. İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan güçleri Anadolu’yu işgal ettiler. Fakat Ankara’da batılı emperyalistlerin ajanı ( yahudi mason merkezli ) Mustafa Kemal ve diğer kitleler tarafından İstanbul’dan kopuk bir başka ayrılıkçı hükümet bina edildikden sonra bu işgalci güçler bu hükümetin başarısı olarak lanse edilen bir senaryo ile teker teker işgal ettikleri yerlerden askerlerini geri çektiler. Neticede Ankara hükümeti ve başı ingiliz ajanı Mustafa Kemal ülkeyi düşmanlardan kurtaran kahraman olarak gösterildiler. Daha sonra da uluslararası platformda, mesela Mudanya Mütarekesi’nde, Lozan’da Ankara hükümeti işgalci güçler tarafından muhatap kabul edildi ve İstanbul hükümeti tamamen fonksiyonunu yitirir oldu, sonra da tamamen tasviye edildi.
Ankara hükümeti, Lozan-1924 andlaşması ile sömürgeci avrupa devletleri tarafından resmen tanınıp ilan edildikten ve andlaşma imzalandıktan sonra ingiliz ajanı (yahudi )Mustafa Kemal ve yahudi çetesi Ankara’da oluşturulan uyduruk meclis ve hükümet ile sömürgeci devletlerin Lozan’da kendilerine dikte ettirdikleri vazifeleri teker teker yapmaya koyuldular. Bunları da Türk Milleti adına bağımsızlık, istiklal, vatanseverlik, milliyetcilik, kalkınma, çağdaşlık, cumhuriyet maskeleri altında yaptılar. Neler yaptılar, şimdi bunlara bir göz atalım::::
1: Not: İstiklal Mahkemleri hukuk Adalet Kurallarına göre değil despot kurallara göre çalışan mahkemelerdi Şimdi sizlere, Kemalistliğinden zerre şüphe edilemeyecek bir kalem olan Falih Rıfkı Atay’dan ve diger resmi sahih kaynaklardan bir iktibas yapacağız!
İnkılâplar uğruna katedilen 500.000 insan!!
Türk millet Çanakkale’de 400bin, Yunan harbinde ise 10bin şehid vermiştir! Ama inkılâplar için tamı tamına 500.000! (kaynak: falih rıfkı atay eski saat, s. 330)
1 – İslâm idare sistemi olan Hilâfet ilga edildi. Tamamen tasviye edildi. Hilâfet makamına topyekün savaş açıldı. Onu tahrif etmeye ve hatta tamamen unutturmaya çalışıldı.
2 – Ülke insanlarının dini olan İslâm’a topyekün savaş açıldı. İslâm inancına, temel ögretılerine , sistemleri ve hükümleri olan İslâm hukukuna topyekün savaş açıldı. İslâmî bir çok kurum, hüküm yasaklandı., Haramlar emredildi. Hatta (binlerce) camiler kapatıldı, ahır yapıldı.
– Ezan yasaklandı. “Türkce ezan” diye uydurdukları bir şey mecbur edildi, emre uymayanlara eziyet çektirildi, zindana atıldılar.– Kur’an-ı Kerim okutulması, tahsil edilmesi yasaklandı.kuran dilini “Türkçe ibadet” diye saçma bir dayatma ile namazda dahi Kur’an okunması yasaklandı. Kur’an’a karşı bu tahammülsüzlükleri halen devam etmektedir. 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimin tek gerekcesi, 14 yaşından önce çocukların Kur’an okumalarını ve İslam eğitimi almalarını engellemekdir. Yani bu halkın gelecek neslinin Kur’an’dan tamamen kopması istenmektedir. kuran dilini da yasak edildiği için Kur’an okumasını bilenler de zaten ondan bir şey anlamıyorlar, piyasada var olan ve yanlışlarla dolu olan meallere mahkum kalıyorlar. Bu halkın hayat menşe’i olan Kur’an ve Sünnet’den, İslâm kültüründen kopuk kalması için her sey yapılıyor olması ve bunun en öncelikli iş olarak hatta güvenlik stratejisi olarak telakki edilmesi, sömürgeci kafir İngiltere hükümetinin başı Lord Curzon’un I. Cihan Harbi (dünya savaşı) öncesinde Lordlar Kamerasında söylediği şu kelamları hatıra getiriyor:
“Bu Türkleri etkisiz hale getirmek için onları kendisinden güç aldıkları şu kitapdan koparmaktan başka çare yoktur” deyip Kur’an’ı göstermesi.
Bütün bu yapılanlar, işgalci, sömürgeci İngiltere’nin bu hedeflerini gerçekleştirdiğini sergilediğine göre, ülke ve Anadolu halkı hangi işgalden ve kimden kurtarılmışdır acaba???
3 – Bu ülkede bu halk arasında sömürgeci kafirlerin isgalleri esnasında yapamadıkları namussuzluklar, zulümler (haksızlıklar) despot laik (!!!) yahudi T.C. devleti kurulduktan sonra daha hızlı, yaygın ve çokça yapıldı.
– Kadınların İslâmî (kurallara aykırı giyim tarzı kanunlaştı.) Fransız askerlerinin yapamadığını gaddar laik T.C. yahudi devleti idarecileri fazlasıyla yapdılar.
– İçki, kumar, fuhuş ,sekş işcileri, kadınları devlet garantisi ile satıldı yaygınlaştı. Gaddar,laik T.C. (yahudi) devleti’nin ilk açtığı fabrikalar içki fabrikaları oldu. genelevler devlet himayesinde yaygınlaştırıldı.
basın-yayın vasıtası ile ülkedeki tüm İslâmî değerlere saldırı kampanyaları yapıldı. Bu kötü gidişata, ihanete dur demek isteyerek tepki gösterenler 1. derecede düşman ilan edilip “irticacı”, “gerici”, “yobaz” gibi yaftalarla linç ekarte edilmek istendi, bu insanlar psikolojik baskı altına alınarak direniş sindirilmeye çalışıldı.
4 – İstanbul’un fetih sembolü olan Ayasofya ve Aya İrini gibi fetihle birlikte cami yapılan tüm kiliseler tekrar kiliseye ya da müzeye çevrildiler. İstanbul, İslambol olmakdan ziyade İsyanbol bir şehre tebdîl edildi (dönüştürüldü). Mafyanın, fuhuşun merkezi haline getirildi. Şu halde İstanbul’da işgalcilerin hedefi gerçekleşmiş olmadı mı?
5 – İslâm’ın Nizam ve hükümleri men’ edildikden sonra hayatın her alanında, sömürgeci laiklerin,kanun ve nizamları alındı. Laiklik , cumhuriyet (despotizm), milli egemenlik, özgürlükler, isviçre Roma hukuku vs..yargı düzenleri hepsi onlardan alındı.
6 – Eğitim müfredatı tamamen onlardan alındı, bütün bilgi kuralları onlardan alındı. Harf inkılabı ile Yunan harfleri ya da latin harfleri alındı. kuran dili harfleri tamamen men’ edildi. Böylece bu halkın bütün bilgi ve kültür ile alakası kesildi. Sömürgeci kapitalist-devletlerinin verdiği bilgi tek bilgi işin köküne inmek oldu.
7 – Firengli (avrupalı), garbli (batılı) olmak ilerlemenin, gelişmenin tek ölçüsü kılınıp yüksek ideal olarak gösterildi. Tüm tedrisat kurumlarında fireng (avrupa) kutup yıldızı, kıble olarak gösterildi. Firengliler yani sömürgeci kafirler Mr., Mösye, Efendi, centilmen, asil, kibar, aydın, olgun ideal insan tipi olarak gösterildi. En iyi düşünen aydın en iyi bilen, en iyi iş yapan olarak etki empoze edildi. Onun için Garb malı dendi mi tereddütsüz sorgulanmadan alınır satılır oldu. Garbli dendi mi övülerek hatta önünde saygı ile eğilmesi gerekilen tip olarak ibraz edildi.
8 – Bu kompleksle Garb ile bütünleşmek, onların arasına girmek, onların coğrafyasının bir parçası olmak, kurumlarının hakimiyetine teslim olmak aşk mertebesinde bir tutku olunca, sömürgeci kafirlerin ordularının bu ülkede askeri üsler bina etmeleri yadırganmaz oldu. Sömürgeci kapitalizm kafirlerin kurumlarının bu ülkedeki mal, hizmet fiyatlarını ve memur işçilerin ücretlerini takdir etmeleri yadırganmaz oldu. Nasıl olsa Firengler, Garbliler ne yaparlarsa en iyisini yaparlar, en iyisini bilirler!..
Bu ülkede NATO adı altında İngiliz, Fransız, İtalyan, ABD, Yunan askerlerinin fiilen mevcud olması, ayrıca (ABD askeri üs) bulunması, bu askerlerden bu halkın maslahatlarına aykırı da olsa askeri operasyonlar yapılıyor olması (Kuzey Irak’a yapılan operasyonlar gibi) fiili işgal değil midir? abd ve nato üsleri (işgal değilde nedir?)
Bu ülkede stand-by adı altında mali politikayı, bütçeyi IMF gibi kuruluşların belirliyor olması işgal değil de nedir…
9 – İstanbul ve Çanakkale Boğazları, Ege Adaları, Kıbrıs gibi hayati stratejik noktalar fiilen elden çıkmışsa, bu bölgelerde bu halkın maslahatları korunamıyorsa bu ülkenin neresi işgalden kurtulmuş oluyor?!?!..
10 – Türkiye dünyanın en zengin yer altı ve yer üstü servetlerine, imkanlarına sahip olduğu halde Türk halkı kapitalist sömürü fakr-u zaruret içinde geri kalmış bir toplum ise, devlet de 350 milyar dolarlık bir borç yükü altında ise ve toplum bir tüketim toplumu haline gelmişse sömürünün devam etmediğini kim söyleyebilir…
Aklı başında bir Müslüman Türk, bu vakıaya razı olup teslim olabilir mi.. Bu durum ve ahval ülkenin fiilen bir örtülü işgal altında olduğunu, sömürgeci kafirlerin işgal etmekle yapmak istediklerinin, hedeflerinin hepsini gerçekleştirdiğini ve halen devam ettiğini, idarecilerin ve reislerin de bu durumun koruyucusu olarak bir ihanetin, sömürgeci kafirlerle işbirlikciliğin içinde olduğunu açıkça ortaya koymuyor mu? Bu ihanet işbirlikcisi idareciler ve reislerin Müslüman Türk olması mümkün mü…
Aklı olana gerçekleri görmek az aklı olmayana ne anlatsan saz!
Daha fazla bilgi için bakabilirsiniz;
Ey zavallı Kemalistler! ‘’O olmasaydı, bizi kurtarmasaydı’lardan ne zaman vazgeçeceksiniz?Şimdi gelelim ”o olmasaydı saçmalığına” o bu o olmasaydı…” saçma iddiasının gerçekçi ve kabul edilir bir yanı olması için başka örnekler gerekiyor. tam aksine tersini ispatlayan Almanya örneği var.
İşgalciler … Geldiler… Böldüler . Parçaladılar. İstedikleri Gibi , Kanun Düzen kurdukları için gittiler.
Mustafa kemal bir kahraman mıydı-Tüm Linkler ;http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-bir-kahraman-miydi-tum-linkler.html
Milli mücadele dönemi paşalarının son yılları ve onlara yapılan haksızlar;Tüm Linkler ;
Oku – Okut – Beğen – Paylaş;Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
Atatürk bir diktatördü-Tüm Linkler ;
http://yakintarihimiz.org/ataturk-bir-diktatordu-tum-linkler.html
İngiliz Valisi M.kemal ;M.kemal Anadolu’dan sorumlu (yahudi) mason (merkezli)bir askerdi .
Oku – Okut – Beğen – Paylaş;Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
Mustafa Kemal Türk (ve müslüman) Degil ki Atatürk Olsun-Tüm Linkler ;
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-turk-ve-musluman-degil-ki-ataturk-olsun-tum-linkler.html
Mustafa kemal bir kahraman mıydı-Tüm Linkler ;http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-bir-kahraman-miydi-tum-linkler.html
Atatürk inkılâplarının ne derece millî olduğunu sorgulamak istiyoruz-Tüm Linkler ;
http://yakintarihimiz.org/ataturk-inkilaplari-ne-kadar-milli-idi-tum-linkler.html
.
Solculuğundan kimsenin şüphe edemeyeceği Can Yücel, ( şair.) kendisine sorulan “ Solcular Necip Fazıl’ı (kısakürek) niçin okumuyor?”
Solculuğundan kimsenin şüphe edemeyeceği Can Yücel, ( şair.) kendisine sorulan “
Solcular Necip Fazıl’ı (kısakürek) niçin okumuyor?”
şeklindeki soruya “Solda adam mı var, Necip Fazıl’ı anlayacak. Hepsi dangalak…”
dediğini yazdı. Türkiye’de Dergisi 2004 yılında Necip Fazıl’ın 100. doğum yıldönümü için çıkardığı özel sayıyı aşağıdan indirip okuyabilirsiniz.İndirmek (okumak) için Tıklayınız:http://invalid.invalid/
İstiklal Savaşın’da Türk’ü yoktan var ettiğini iddia eden bir zümre (m.kemal ) ve (klik) zihniyeti, Türk vatanını, göklerdeki aslî ve hakikî vatanıyla beraber satmıştır. Allah diyen bu millet mutlaka kalacak; ve kalacağına göre, öteki dünyadakinden önce, bu dünyada hesap gününü açacaktır.Gençler! Bugün mü, yarın mı, bilemem! Öylesine açılacak ki, bu millete iyilik etmiş sanılan kötülerle, kötülük etmiş sanılan iyilerin gizli dosyaları da onun mahzenlerinde ele geçecek…
[ Türk,şâir, yazar ve düşünür. Necip fazıl kısakürek -Ayasofya]Sen, düşünmeyi düşünmekten başlayarak düşün, yeter! Seni karartmak isteyen tesirler evvela sende fikir istidadını(anlayışını) körletmekle işe girişti. Bunu düşün!Hiç bir kaptan haritadan, hiç bir şoför kilometre işaretinden, hiç bir doktor röntgen camından şüphe edemez. Fakat sen, Tanzimattan(1908-1938-1950)bu yana, önüne sürülen bilgi ve hakikat unsurlarından şüphe edebilirsin!.. İlimde bile dolandırıldın? Bunu düşün! Düşün ki, genç adam, Masonluk, Yahudilik, Kozmopolitlik, daha bilmem ne ve ne, Türk bütünlüğünü çürütmeye memur, gizli ve maskeli tesirler eliyle, senin için yalancı tarih kitapları düzülmüş, zehirleyici telkin(empoze) iklimleri kurulmuş, kök kurutucu aşılar hazırlanmıştır; ve senin, gayet mazur olarak, bunlara inanman, kapılman, bağlanman sağlanmıştır. Düşün! Sen, düşünmeyi düşünmekten başlayarak düşün, yeter![ Türk,şâir, yazar ve düşünür. Necip fazıl kısakürek ]
Tarih öğrenmeye nerden başlamalıyım? Okuyucularımız için okuyup anlayabilecekleri, faydalanabilecekleri makale, kitap, tavsiye etmenizi istesek neler önerirsiniz?
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
Kitap Özetleri-Tüm Linkler ;http://yakintarihimiz.org/kitap-ozetleri-tum-linkler.html
Milli mücadele dönemi paşalarının son yılları ve onlara yapılan haksızlar;Tüm Linkler ;http://yakintarihimiz.org/milli-mucadele-donemi-pasalarinin-son-yillari-ve-onlara-yapilan-haksizlartum-linkler.html
Atatürk bir diktatördü-Tüm Linkler ;
http://yakintarihimiz.org/ataturk-bir-diktatordu-tum-linkler.html
İngiliz Valisi M.kemal ;M.kemal Anadolu’dan sorumlu (yahudi) mason (merkezli)bir askerdi .
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
http://yakintarihimiz.org/ingiliz-valisi-m-kemal.html
Mustafa Kemal Türk (ve müslüman) Degil ki Atatürk Olsun-Tüm Linkler ;
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-turk-ve-musluman-degil-ki-ataturk-olsun-tum-linkler.html
Mustafa kemal bir kahraman mıydı-Tüm Linkler ;http://yakintarihimiz.org/mustafa-kemal-bir-kahraman-miydi-tum-linkler.html
Atatürk inkılâplarının ne derece millî olduğunu sorgulamak istiyoruz-Tüm Linkler ;
Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
http://yakintarihimiz.org/ataturk-inkilaplari-ne-kadar-milli-idi-tum-linkler.html
Kemalizm ve Atatürkçülük İlerlemeye Manidir-Tüm Linkler;
http://yakintarihimiz.org/kemalizm-ve-ataturkculuk-ilerlemeye-manidir-tum-linkler.html
Osmanlı Devleti’nde Eğitim, Bilim ve Sanayi-Tüm Linkler;
http://yakintarihimiz.org/osmanli-devletinde-egitim-bilim-ve-sanayi-tum-linkler.html
M.kemal’e ait olmayan sözler-Tüm Linkler ;
http://yakintarihimiz.org/m-kemale-ait-olmayan-sozler-tum-linkler.html
.
Ey zavallı Kemalistler! ‘’O olmasaydı, bizi kurtarmasaydı’lardan ne zaman vazgeçeceksiniz?
2.Dünya savaşı sonrası Almanya’nın 4’e bölünmüş hali;
Şimdi gelelim ”o olmasaydı saçmalığına” o bu o olmasaydı…” saçma iddiasının gerçekçi ve kabul edilir bir yanı olması için başka örnekler gerekiyor. tam aksine tersini ispatlayan Almanya örneği var. Almanya 2nci dünya savaşı sonrası Almanya’nın 4’e bölünmüş hali… o almanya ki , Paris’i ele geçirmiş londra’yı bombalamış. .. etrafındaki bütün ülkelere saldırmış , 2. dünya savaşını başlatmış …ve 2 yenilgide bu (resimdeki) hale gelmiş…. ama ingilizi ABD lisi, fransızı 4-5 sene içinde çekilmiş bir başka anlamı ile ”geldikleri gibi gitmişlerdir”!!! ve asla ; evet ASLA bir kurtarıcı ATaalman çıkmamış! hemide 2nci dünya savaşı başlatan Almanya da!
Ey zavallı Kemalistler! ‘’O olmasaydı, bizi kurtarmasaydı’lardan ne zaman vazgeçeceksiniz?
Ya da artık farkında olmadan Siyonistlerle işbirlikçi olduğunuzu ne zaman anlayacaksınız? bu Türk,Müslüman hatta insan düşmanı yobaz zihniyetten artık vazgeçin..!
Merak ediyorum acaba osmanlı parçalandıktan sonra Suriyeyi kim kurtardı ? Millet savaşmı verdi siyonistlere karşı.? Osmanlıdan sonra Irakı kim kurtardı siyonistlerden ? Hicazı kim kurtardı ? Yemeni kim kurtardı ? Libyayı kim kurtardı ? Msırı kim kurtardı ? Fas’ı, Cezayiri, Tunusu kim kurtardı ? anlamıyormusunuz hala ? Bu ülkeler nasıl kurtulduysa tertemizce Türkiyede okadar kurtuldu !!!! Biz hiçbirşey yapmadık. Atatürk hiçbirşey yapmadı..Irakın sınırını kim çizdiyse T.C’ninde sınırını O çizdi. Suriyenin, Libyanın, Mısırın sınırını kim çizdiyse T.C’ ninde sınırını O çizdi.Düşünün bir, Irak, Suriye, Yemen, Hicaz, Mısır vb bunların hepsi Osmanlının vilayetleriydi. Tam 600 yıl bizim vilayetlerimizdi..Ve söylüyorum; Irakın Suriyenin Mısırın düzenini rejimini kim kurduysa Türkiyeninde rejimi O kurdu. Şimdi dersiniz ki;
‘’Avrupalılaşmasaydık bugün cahil,cuhal,köhne,ve hala yerimizde din ile sayıyor olurduk.’’ diye serzenişlerinizi duyar gibiyim.? Peki kimsenin haberi varmı Abdülhamit’in Japonya cumhurbaşkanına yürüyen ve ezan okuyan,konuşan bir kurmalı ROBOT hediye ettiğini? Bilmezsiniz,çünkü bilemezsiniz.işiniz gücünüz ancak araştırmayıp muhalefet yapmak.Ama biz biliyoruz işte.Çünkü biz araştırıyoruz güzel kardeşim. Bizim FARKımızda burda zaten..Pekii, ben size bir şey söyleyeyim. Bu ingilizler, Fransızlar,İtalyanlar, Yunanlar gitmeseydi de,ülkemize tamamen sahip olsalardı, kalsalardı ne yaparlardı Allah aşkına.? Bak güzel kardeşim, Bak kandırılmış bacım;
İngiliz bu millete Kuran’ı yasaklayamazdı, İngiliz bu ülkede idam edilen Menderes dönemine kadar ezanı türkçe okutamazdı, ingiliz bu ülkede dini köhneleştiremezdi, İngiliz kendi yumruğuyla hilafeti kaldıramazdı..Şeriatı kaldıramazdı..Erkeği kadın, Kadını erkek yapamazdı,Atesit yapamazdı vb bunların hiçbirisini bu millet, bir ingiliz şerefsizine ölümü pahasınada olsa asla yaptırmazdı tamam mı !
Ama M.kemal ve ismet İnönü ve onun gibi düşünen insanlar ordumuzuda kandırdılar, milletimizide kandırdılar,hilafetide kaldırdılar,1950’li yıllara kadar ezanı türkçede yaptırdılar, peygamberimizin ‘’sarık meleklerden gelmedir,takın’’ dediği sarığıda kaldırdılar, arapçayıda kaldırdılar,Ateistte yaptılar,travestide yaptılar,terörüstte yaptılar, yaptılar da yaptılar..
Ulan o kadar yaptılar ki; aynı dönemde komunist Rusya tam bir Komunist devrim yaptı ama kiril alfabesini değiştirdmedi, ANLAYABİLDİN Mİ şimdi amcaoğlu ?!!
İşte sizin uğruna Atasını savunduğunuz, T.C Projesi böyle kuruldu…Unutmadan bugün 10 Kasım.Allah Kemalistlerin Ata’sının Ruhunu Şad Etsin,Günahlarını da affetsin.Büyük BELA’lar açtı başımıza büyüükk…
bu iddiaları 3 ayrı tarih bilimci tarafından kaynak göstererek ispat etmeye çalışacagım zaten bilinen şeyler bunlar ama bu zamanda gençlik kitap okumak yerine böyle videolar izlemeyi tercih ettiğinden inşalllah faydalı olur;Daha fazla bilgi için şu linklere bakabilirsiniz;
1nci Bölüm;https://www.facebook.com/
2nci Bölüm;https://www.facebook.com/
TC’Bir İngiliz Siyonizm Mason Projesi’dir.
http://yakintarihimiz.org/tcbir-ingiliz-siyonizm-mason-projesidir.html
.XXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
|