Kırk hadis ezberlemek |
|
Sual: (Kırk hadis ezberleyen Cennete girer) diye bir hadis var mıdır? CEVAP: Sadece kırk hadisi, hatta Kur’an-ı kerimi ezberleyen Cennete girmez. Hadisleri bizim anlamamız zordur. Bir kâfir de 40 hadis ezberleyebilir, bid’at ehli de ezberleyebilir. Başka bir hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın şu 99 esma-i hüsnasını ihsâ eden, Cennete girer, sonsuz saadete ulaşır.)
[Buhari] (İhsa etmek, bu 99 ismi manaları ile birlikte ezberleyip amel etmek demektir. Böyle yapan Cennete girer.)
Kırk hadis ile ilgili hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
([Yazılı halde] Kırk hadis bırakarak vefat eden Cennette arkadaşımdır.)[Deylemi]
(Allah’ın rızası için, helâli ve haramı açıklayan, kırk hadisi ümmetime bildiren, âlim olarak haşr olur.)[Ebu Nuaym]
(Ümmetimin din işlerinde faydalı kırk hadis ezberleyen, âlimlerle haşr olur.)
[Taberani]
(Allah’ın kendisine mağfiret etmesi ümidi ile, benden kırk hadis yazana, Allahü teâlâ rahmet edip şehid mertebesi verir.) [İbni Cevzi]
(Ümmetime iletmek üzere kırk hadis ezberleyene şefaat ederim.) [İbni Adiy]
Cennete girmek için birinci şart, doğru iman sahibi olmaktır. İmanın altı esasına inanmak şarttır. Birine bile inanmayan Müslüman olamaz ve Cennete giremez. Bundan sonra haramlardan kaçıp farzları yapmak gerekir. Farz ve haramları hadis-i şeriflerden değil, ehl-i sünnet âlimlerinin açıklamasından öğrenmek lazımdır. Ondan sonra, kendisinin de amel ettiği, haram ve helali bildiren kırk hadisi, Ehl-i sünnet âlimlerinin açıklaması ile birlikte yazarak cd’ye, kasete falan alarak veya başka yollarla başkalarına ulaştıran kimse Cennete girer. Aşağıdaki hadis-i şeriflerde bildirilen Müslümanlar da yukarıda bildirilen şartlar dahilinde ancak Cennete girer. Sadece aşağıdakileri yapmakla girmez:
(Allah’ın verdiği rızka kanaat eden Cennete girer.)[Dare Kutni]
(Allah’ın verdiğine razı olan Cennete girer.)[Deylemi]
(Kadın, eşine eziyet etmezse, sırf namazları yüzünden Cennete girer.) [Hâkim]
(Kul doğru ise, ihsan sahibi olur. İhsan sahibi olunca da imanı kemale erer. İmanı kemale erince de Cennete girer.) [İ.Ahmed]
“Hepsi Cennete girer”
(İstemeyen hariç, ümmetimin hepsi Cennete girer. Bana itaat eden Cennete girmeyi istiyor demektir, isyan eden ise istemiyor demektir.) [Buhari]
(İlim öğrenen, kocasına itaat eden kadın, ana babasına iyilik eden evlat, peygamberlerle beraber hesap görmeden Cennete girerler.) [İ. Rafii]
(Kibri, hıyaneti ve kul borcu olmayan Cennete girer.) [Nesai, İbni Hibban]
(Farz olduğunu bilerek, beş vakit farz namaza rükû, secde, abdest ve vakitlerine riayet ederek devam eden kimse Cennete girer.)[Taberani]
(Ramazan orucunu tutan Cennete girer.) [Deylemi]
(Oruçlu iken ölen Cennete girer.) [Bezzar]
(Bir Müslüman kardeşinin hacetini gördükten sonra ölen Cennete girer.) [Ebu Ya’la]
(Yemek yediren ve selâmı yayan Cennete girer.) [Tirmizi, Taberani] (Devamı var)
|
Kırk hadis ezberlemek (2) |
|
Aşağıdaki hadis-i şeriflerde bildirilen Müslümanlar da dün bildirdiğimiz şartlar dahilinde ancak Cennete girer. Sadece bu bildirilenleri yapmakla girmez:
(Kocası kendisinden hoşnut olarak ölen kadın, Cennete girer.) [İbni Mace]
(Kadın, kocasına eziyet etmeyip namazlarını kılsa Cennete girer.) [İbni Mace]
(Cana kıymayan, haram yemeyen, zina etmeyen ve içki içmeyen Cennete girer.)[Bezzar]
(Helal yiyen, sünnete uyan ve şerrinden emin olunan kimse Cennete girer.)[Tirmizi]
(Sünnete sarılan Cennete girer.)[Dare Kutni]
(Cennete ancak Müslüman olan girer.) [Buhari, Müslim]
(Aşkını gizleyip, namusunu koruyarak sabreden, Cennete girer.) [İbni Asakir]
(Cenaze namazında, üç saf cemaat bulunan kimse Cennete girer.) [Tirmizi]
(Günahlarını hatırlayıp ağlayan, hesap görmeden Cennete girer.) [İ.Gazali]
(Cennete ancak temiz olanlar girer.) [Deylemi]
(İki kız evladına güzel muamele eden Cennete girer.)[İbni Mace]
(İnsanları affedenler, hesaba çekilmeden Cennete girer.) [İ. Ebiddünya]
(Yiyip içtikten sonra “Elhamdülillah” diyen kimse Cennete girer.)[İbni Asakir]
(Zinadan korunan Cennete girer.) [Beyheki]
(Üç, hatta bir çocuğu ölen Cennete girer.)[Taberani]
(Her hâl-ü kârda Allah’a şükredenler Cennete girer.) [İ.Gazali]
(Sabırlı ve ihlaslı olanlar, hesaba çekilmeden Cennete girer.)[Taberani]
(Tartışmayan, kimseyi incitmeyen Cennete girer.)[Tirmizi]
(Bir insanın hidayetine sebep olan Cennete girer.)[Buhari]
(Allahü teâlâ, iki gözü olmayanı Cehenneme koymaz, Cennete koyar.) [Taberani]
(İpten kopup, sahibinden kaçan deve gibi Allah’tan kaçan hariç, herkes Cennete girer.)[Taberani] (Allah’ın bildirdiği dine, Müslümanlığa veya imanın altı şartından birine inanmayan, ibadet etmeyen veya haram işleyen kimse, Allah’tan kaçıyor demektir.)
(İhlasla, Rabbim Allah, dinim İslam ve peygamberim Muhammed aleyhisselamdır diyen Cennete girer.)[İ. Ahmed]
(İhlas ile Eşhedü en lâilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resulühü diyen Cennete girer.)[Taberani]
(Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed aleyhisselamın, Onun kulu ve resulü olduğuna şehadet eden, Cennete girer.) [Deylemi]
(Sabah ve akşam, “Allahümme ente rabbi lailahe illa ente halakteni ve ene abdüke ve ene ala ahdike ve vadike mestetatü euzü bike min şerri ma sanatü ebuü leke bi-nimetike aleyye ve ebuü bi zenbi fağfirli zünubi feinnehü la yağfirüzzünübe illa ente. La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez-zâlimin) diyen, o günü veya gecesi ölürse Cennete girer.) [Tirmizi]
|
Kırk tane hadis-i şerif |
|
Sual: Yoruma ihtiyaç duyulmayan kırk hadis ezberleyip ve onunla amel ettikten sonra, mail ile falan arkadaşlara göndermenin iyi olduğunu söylediniz. Kolayca anlaşılabilen ve ihtiyaç duyulan kırk hadis yazar mısınız?
CEVAP: Hemen her hadis-i şerif açıklamayı gerektirir. Onun için hadis-i şerifleri şerh kitaplarından almak gerekir. Yine de biraz açıklama gerektiren hadis-i şeriflerden kırk tanesinin meali şöyledir:
(Acele eden hata eder.) [Beyheki]
(Gülerek günah işleyen, ağlayarak Cehenneme gider.) [Ebu Nuaym]
(Affedin ki affa kavuşasınız!) [İ.Ahmed]
(Cennete cömertler girer.) [Ebuşşeyh]
(Âlimim diyen cahildir.) [Taberani]
(Bilmeden fetva verene, melekler lanet eder.) [İ.Lal]
(İstiğfara devam eden, ummadığı yerden rızıklanır.) [İbni Mace]
(Sabah uykusu rızka manidir.) [Beyheki]
(Helal kazanmak için sıkıntı çekene, Cennet vacip olur.) [İ.Gazali]
(Dünya, ahiretin tarlasıdır.) [Deylemi]
(Din, güzel ahlaktır.)[Deylemi]
(En iyiniz, ahlakı en güzel olanınızdır.) [Buhari]
(İyi geçinmek aklın başıdır.)[Beyheki]
(Namus gayreti imandandır.)[Deylemi]
(Onun bunun karısını kızını ayartan bizden değildir.) [İ.Ahmed]
(Namuslu olun ki, kadınlarınız da iffetli olsun!) [Taberani]
(Allah korkusu, her hikmetin başıdır.) [Taberani]
(Her iyilik sadakadır.)[Tirmizi]
(Yumuşak davranmayan hayır yapmamış olur.) [Müslim]
(İmanı olmayan Cennete girmez.) [Tirmizi]
(Cennete sadece Müslüman olan girer.) [Buhari]
(Mümini sevindireni Allahü teâlâ sevindirir.) [İbni Mübarek]
(Hediye, dostluğu artırır, düşmanlığı giderir.) [Taberani]
(İktisat eden zenginleşir, israf eden fakirleşir.)[Bezzar]
(İstişare, pişmanlığa karşı kaledir.) [İ.Maverdi]
(Kendi düşüncenize göre hareket etmeyin!)[Taberani]
(Din kardeşine itiraz etme.)[Tirmizi]
(Kendini beğenen helak olur.)[Buhari]
(Veren el, alan elden üstündür.) [Buhari]
(Hayra vesilen olan onu yapan gibidir.) [Tirmizi]
(Ancak ihlaslı amel makbuldür.) [Nesai]
(En üstün cihad, nefisle yapılandır.) [İbni Neccar]
(En üstün sadaka, ilim öğrenip öğretmektir.) [İbni Mace]
(En üstün ibadet, fıkıhtır.) [Taberani]
(Namaz dinin direğidir.) [Beyheki]
(Oruç tutun, sıhhat bulun.) [Taberani]
(Tebessüm etmek sadakadır.) [C.Sagir]
(Kişinin dini, arkadaşının dini gibidir, kiminle arkadaşlık ettiğinize bakın.) [Hakim]
(Dilini tutan kurtuldu.) [Tirmizi]
(Dua müminin silahıdır.) [İ. Ebiddünya]
|
40 HADIS – I SERIF
Bismillahirrahmanirrahim
1. [(Marifetnâme)de yazılı hadîs-i şerîflerde buyuruyor ki, (Mes’ûd o kimsedir ki, dünyâ onu terk etmezden önce, o dünyâyı terk etmişdir), (Arzûsu âhıret olup, âhıret için çalışana, Allahü teâlâ dünyâyı hizmetci yapar), (Yalnız dünyâ için çalışana, yalnız kaderinde olan kadar gelir. İşleri karışık, üzüntüsü çok olur), (Âhıretin sonsuz olduğuna inanan kimsenin, bu dünyâya sarılması, çok şaşılacak şeydir), (Dünyâ sizin için yaratıldı. Siz de âhıret için yaratıldınız! Âhıretde ise, Cennetden ve Cehennem ateşinden başka yer yokdur), (Paraya, yiyeceğe tapınan kimse helâk olsun!), (Sizlerin fakîr olacağınızı düşünmiyor, bunun için üzülmiyorum. Sizden önce gelmiş olanlara olduğu gibi, dünyânın elinize bol bol geçerek, Allahü teâlâya âsî ve birbirinize düşman olmanızdan korkuyorum), (Mal ve şöhret hırsının insana zararı, koyun sürüsüne giren iki aç kurdun zararından dahâ çokdur), (Dünyâyı terk eyle ki, Allahü teâlâ seni sevsin. İnsanların malına göz dikme ki, herkes seni sevsin!), (Dünyâ, geçilecek bir köprü gibidir. Bu köprüyü tamîr etmekle uğraşmayın. Hemen geçip gidin!), (Dünyâya, burada kalacağınız kadar, âhırete de, orada kalacağınız kadar çalışınız!).
2. Ubeydullah-i Ahrar hazretleri kuddise sirruh buyurdularki, (Peygamberimizin sallallahü aleyhi ve sellem, (Hesâba çekilmeden evvel, hesâbınızı görünüz) emrleri ile, bazı meşâyıh, hergün ve her gece yapdıkları işlerden kendilerini hesâba çekiyor. Ben, hesâbda onları geçdim ve işlediklerimle berâber, düşündüklerimde de, hesâbımı görüyorum).
3. Abdüllah ibni Mesûd radıyallahü anhümâ, buyuruyor ki, birgün Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem bize bir doğru çizgi çizdi ve(Bu, insanı Allahü teâlânın rızâsına kavuşduran doğru yoldur) buyurdu. Sonra, bu hattın iki tarafına, balık kılçığı gibi, eğik çizgiler çizip, (Bunlar da, şeytânların sapdırdığı yollardır) buyurdu. O hâlde, bir kimse, Peygamberlere tâbi olmadan, doğru yolda yürümek isterse, muhakkak iğri yola sapar. Eğer eline bir şeyler geçerse, istidrâcdır. Yanî, sonu zarar ve ziyândır. Ubeydüllah-i Ahrâr kuddise sirruh buyurdu ki, (Kalbe gelen bütün keşfleri, hâlleri bize verseler, fekat kalbimizi Ehl-i sünnet itikâdı ile süslemeseler, kendimi mahv olmuş ve hâlimi harâb bilirim. Bütün harâblıkları, felâketleri üzerime yığsalar, lâkin kalbimi Ehl-i sünnet vel-cemâat itikâdı ile şereflendirseler, hiç üzülmem). Evliyâya hâsıl olan hâller, keşfler, eğer Peygamberimize sallallahü aleyhi ve sellem tâbi olmakla berâber ise, nûr üstüne nûr olur ve islâmiyyetin incelikleri, esrârı hâsıl olmağa başlar. Sahâbe-i kirâmın hepsi radıyallahü teâlâ anhüm ecmaîn ve Selef-i sâlihîn ve Meşâyıh-ı müstakîm-ül ahvâl, böyle idi.
4. [(Tergîb-üs-salât)da diyor ki, Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Bir nemâzı özrsüz, vaktinden sonra kılan, seksen hukbe Cehennemde yanacakdır. Bir hukbe seksen senedir. Her senesi üçyüzaltmış gündür. Her günü, seksen dünyâ senesidir). Kazâya kalan nemâzı kılacak kadar vaktlerin herbiri geçdikçe, bu bir nemâzın günâhı katkat artar. Yâ birkaç nemâz olursa, çok çetin olur. Her ne behâsına olursa olsun, bir ân önce, kazâ etmek ve afvı için tevbe etmek, çok yalvarmak lâzımdır. Nemâz kılmıyanın, Allahü teâlânın büyüklüğü karşısında titremesi, erimesi lâzımdır.
5. Hiç kimse tevbeden kurtulamaz. Nasıl kurtulur ki, Peygamberlerin aleyhimüssalevâtü vetteslîmât hepsi tevbe ederdi. Peygamberlerin sonuncusu ve en yükseği olan Muhammed aleyhi ve aleyhimüssalevât buyuruyor ki, (Kalbimde [envâr-ı ilâhiyyenin gelmesine engel olan] perde hâsıl oluyor. Bunun için hergün, yetmiş kerre istigfâr ediyorum). Yapılan günâhda, kul hakkı bulunmayıp, zinâ yapmak, alkollü içki içmek, çalgı dinlemek, yabancı kadınlara bakmak, Kur’ân-ı kerîmi abdestsiz tutmak ve [şîî, nusayrî, vehhâbî ve başka] yanlış inanışlara saplanmak gibi, yalnız Allahü teâlâ ile kendi arasında olursa, böyle günâhlara tevbe etmek, pişmân olmakla, istigfâr okumakla, Allahü teâlâdan utanıp, sıkılıp, Ondan afv dilemekle olur. Farzlardan birini özrsüz terk etdi ise, tevbe için, bunlarla birlikde, o farzı da yapmak lâzımdır.
6. Hazreti Alî radıyallahü anh buyuruyor ki, Ebû Bekr radıyallahü anh doğru sözlüdür. Ondan işitdim ki, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem (Günâh işliyen biri, pişmân olur, abdest alıp nemâz kılar ve günâhı için istigfâr ederse, Allahü teâlâ, o günâhı elbette afv eder. Çünki, Allahü teâlâ, Nisâ sûresi yüzdokuzuncu âyetinde: Biri günâh işler veyâ kendine zulm eder, sonra pişmân olup, Allahü teâlâya istigfâr ederse, Allahü teâlâyı çok merhametli ve afv ve magfiret edici bulur, buyurmakdadır) dedi. Bir hadîs-i şerîfde, (Bir kimse, bir günâh işler, sonra pişmân olursa, bu pişmânlığı, günâhına keffâret olur. Yanî, afvına sebeb olur) buyurdu. Bir hadîs-i şerîfde, (Günâhı olan kimse, istigfâr eder ve tevbe eder, sonra bu günâhı tekrâr yapar, sonra yine istigfâr söyler, tevbe eder. Üçüncüye yine yapar ve yine tevbe ederse, dördüncü olarak yapınca, büyük günâh yazılır) buyurdu. Bir hadîs-i şerîfde, (Helekel Müsevvifun - Müsevvifler helâk oldu) buyurdu. Yanî, ileride tevbe ederim diyenler, tevbeyi gecikdirenler ziyân etdi.
7. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem vefâtına yakın, buyurdu ki, (Bana malını, cânını, Ebû Bekr kadar çok fedâ eden, başkası yokdur. Eğer, dost edinseydim, elbette Ebû Bekri dost edinirdim). Bir hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Allahü teâlâ, beni size Peygamber gönderdi. İnanmadınız. Ebû Bekr inandı. Bana malı ile, cânı ile yardım etdi. Onu hiç incitmeyin ve Ona hurmet ve tazîm edin!). Bir hadîs-i şerîfde buyurdu ki: (Benden sonra Peygamber gelmiyecekdir. Eğer gelseydi, elbette Ömer Peygamber olurdu). Emîr [Alî] radıyallahü anh buyurdu ki, (Ebû Bekr ile Ömerden, her biri, bu ümmetin en yükseğidir. Beni onlardan üstün tutan, iftirâcıdır. İftirâ edenler dövüldüğü gibi, onu döverim).
8. Bir hadîs-i şerîfde, (Onları – eshabımı- seven, beni sevdiği için sever) buyurmuşdur. Onları sevmemekden, herhangi birine düşmanlık etmekden çok sakınmalıdır. Çünki, onlara düşmanlık, Peygamberimize sallallahü aleyhi ve sellem düşmanlık olur. Hadîs-i şerîfde, (Onlara düşmanlık eden, bana düşman olduğu için eder)buyurmuşdur. O büyükleri tazîm etmek, hurmet etmek, insanların en iyisini tazîm etmek, hurmet etmekdir. Onlara hurmetsizlik, tahkîr etmek, Onu tahkîr olur. İnsanların en iyisinin aleyhissalâtü vesselâm sohbetini, sözlerini tazîm etmek, kıymet vermek için Eshâb-ı kirâmın hepsine tazîm etmek, kıymet vermek lâzımdır. Evliyânın büyüklerinden Ebû Bekr-i Şiblî kuddise sirruh buyuruyor ki,(Eshâb-ı kirâma radıyallahü teâlâ anhüm ecmaîn tazîm etmiyen, kıymet vermiyen bir kimse, Resûlullaha sallallahü aleyhi ve sellem îmân etmemiş olur).
9. Resûl-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki, (İslâmın binâsı beş direk üzerine kurulmuşdur. Birincisi Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resûlüh, demek ve bunun manâsına inanmakdır). Bu şehâdet kelimesinin manâsı, (Görmüş gibi bilir ve inanırım ki, Allahü teâlâdan başka, varlığı lâzım olan, ibâdet ve itâat olunmağa hakkı olan, hiç ilâh, hiçbir kimse yokdur. Görmüş gibi bilir, inanırım ki, Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem Allahü teâlânın hem kulu, hem Peygamberidir. Onun gönderilmesi ile, Ondan önceki Peygamberlerin dinleri temâm olmuş, hükmleri kalmamışdır. Seâdet-i ebediyyeye kavuşmak için, ancak Ona uymak lâzımdır. Onun her sözü, Allahü teâlâ tarafından kendisine bildirilmişdir. Hepsi doğrudur. Yanlışlık ihtimâli yokdur) demekdir. [Müslimân olmak istiyen bir kimse, önce bu kelime-i şehâdeti ve manâsını söyler. Sonra guslü, nemâzı ve lâzım oldukca, farzları, harâmları öğrenir.]
10. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Kıyâmetde, sahîfesinde çok istigfâr bulunanlara, müjdeler olsun!).
11. Her farz nemâzı kılınca, Âyet-el Kürsî okumağa çalışmalıdır. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki, (Farz nemâzlarından sonra Âyet-el kürsî okuyan kimse ile Cennet arasında, ölümden başka mâni yokdur).
11. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki, (Oruc, mümini Cehennemden koruyan bir kalkandır).
12. Hadîs-i şerîfde, (Kabûl olan bir hac, geçmiş günâhları yok eder) buyuruldu.
13. [Muhammed Masûm Serhendî rahmetullahi aleyh, ikinci cildin yüzkırkıncı mektûbunda diyor ki, (Hadîs-i kudsîde (Bir Velî kuluma düşmanlık eden, benimle harb etmiş olur. Kulumu bana yaklaşdıran şeyler arasında, en sevdiğim, ona farz etdiğim şeydir. Nâfile ibâdet [de] yaparak, bana yaklaşan kulumu çok severim. Çok sevdiğim kulumun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. İstediğini elbette veririm. Bana sığındığı zemân, elbette korurum) buyuruldu. Bu hadîs-i kudsî, Seadet-i Ebediye kitabının ikinci kısmın onyedinci maddesinin üçüncü sahîfesinde ve Nevevînin (Hadîs-i erbaîn) i, 38. ci hadîsinde ve(Hadîka)nın yüzseksenikinci ve (Kıyâmet ve âhıret) in yüzaltmışdördüncü ve (Fâideli Bilgiler)in altmışbirinci sahîfesinde îzâh edilmekdedir. Farzlarla hâsıl olan kurb, yanî Allahü teâlâya yaklaşmak, nâfilelerle hâsıl olandan, elbette dahâ çokdur. Fekat, ihlâs ile yapılan farzlar kurb hâsıl eder. İhlâs, ibâdetleri, Allahü teâlâ emr etdiği için yapmakdır. Ehl-i sünnet olan her müminde biraz ihlâs vardır. Takvâ ile ve ibâdet yapmakla, kendisine (Feyz) denilen kalb nûrları gelir. Bir Velînin kalbinden saçılan bu feyzlerden alırsa, ihlâsı çabuk ve çok artar. (Takvâ), harâmlardan nefret etmek, harâm işlemeği hâtıra bile getirmemekdir.
14. (Künûz-üd-dekâık)deki hadîs-i şerîfde, (Herşeyin menbaı vardır. İhlâsın, takvânın menbaı, kaynağı, Âriflerin kalbleridir) buyuruldu. Velî olmak için, yanî Allahü teâlâya yakın olmak, yanî Onun sevgisine kavuşmak için, ihlâs ile ahkâm-ı islâmiyyeye uymak lâzımdır. Ahkâm-ı islâmiyyeye uymak, önce Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi îmân etmek, sonra harâmlardan sakınmak ve farz olan ibâdetleri, ihlâs ile yapmakdır.]
(Ehl-i sünnet) itikâdı, nazm üzre ey civân,
oldu aşağıda sana, açık dil ile beyân:
Doğru olan itikâdı, ister isen kardeşim,
gece gündüz, bu kitâbı oku hem de, pek candan!
Rûhuna rahmet eylesin, Hak, Ebû Hanîfenin,
Kur’ân yolunu gösterdi, bize o yüce Nu’mân.
Dünyâya gönül bağlama, akar ömür su gibi,
İslâmiyyete uyan kimse, her dem olur şâdümân.
Önce ilmihâli öğren, çocuğuna da öğret.
din bilgisi öğrenmezsen, olursun sonra pişmân!
Düşmanlarımız sinsice, nasıl saldırıyor bak,
sen de dîni yaymak için, çalış gayb etme zemân!
Dinsizler hep yalanla, gençleri aldatıyor,
İslâmı yok edecekler, artık gafletden uyan!
Müslimânlar da şaşırmış, tuzağa düşmüş çoğu,
(Ehl-i kıble) sözde hepsi, ayrılmışlar hak yoldan,
İlm-i hâli öğrenmiyen, kendini koruyamaz.
Kâfir veyâ sapık olur, (Ehl-i sünnet) olmıyan!
Doğru olan bilgileri, yayanlara yardım et!
cihâd sevâbını kazan, olsun bunda mal revân.
Resûlullah hiç durdu mu. Eshâbı uyudu mu?
dîni yaymak için hepsi, olmuşdu bir kahramân!
Çalış boş durma sen dahî, din düşmanı pek kavî,
içden dışdan ezecekler, gidecek, dinle îmân.
Eshâba çirkin söyleme, hepsinin kadrini bil,
birbirini severlerdi, buna şâhiddir Kur’ân!
En üstün Ebû Bekrdir, Ömer, Osmân, Alî hem,
Mu’âviyeyi de çok sev, Odur Kur’ânı yazan!
Rabbimiz cism değildir, zemânı, mekânı yok,
maddeye hulûl eylemez, böyle olmalı îmân!
Mahlûka muhtâc değildir, ortağı, benzeri yok,
herşeyi Odur yaratan, hem de varlıkda tutan.
İyi, kötü, îmân, küfr, madde, kuvvet, enerji,
hepsini O var ediyor, yaratamaz hiç insan!
herkese akl, irâde verdi, hem yol gösterdi,
kim iyilik diler ise, yaratır hemen Rahmân.
Önce, itikâdı düzelt, emri, yasa
ğı gözet,
seâdete kavuşamaz, islâmiyyetden ayrılan!
Tâ önceden âdet oldu, kim ekerse o biçer,
pek aldandı, ziyân etdi, ekmeden buğday uman!
Yetmişüç fırkadan ancak (Ehl-i sünnet) kurtulan,
Resûlullahın yolunu onlardır bize sunan!
15. [Hele dinsizlerin, müslimânlarla alay edenlerin çoğaldığı, müslimân evlâdlarını dinden çıkaran propagandaların yayıldığı zemânda yapılan az bir ibâdete, doğru olmak şartı ile, katkat çok sevâb verilecekdir. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki, (Ey Eshâbım! Siz öyle bir zemânda geldiniz ki, Allahü teâlânın emrlerinden onda dokuzunu yapıp, birini yapmazsanız, helâk olursunuz, Cehenneme gidersiniz! Bir zemân gelecek ki, o zemânın müminleri, emrlerin birini yapabilip, dokuzunu bıraksalar, Cehennemden kurtulurlar. O zemânda îmânı olanlara müjdeler olsun!)].
16. Allahü teâlânın Peygamberi sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: (Bir mümin nemâz kılmağa başlayınca, Cennet kapıları onun için açılır. Rabbi ile onun arasında bulunan perdeler kalkar. Cennetde olan hûru’în onu karşılar. Bu hâl, nemâz bitinceye kadar devâm eder).
17. Hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, iyilik edenlere, karşılığını elbette verecekdir)buyuruldu. Haşr sûresi, dokuzuncu âyet-i kerîmede, (Zekâtını veren, elbette kurtulacakdır) müjdelendi. Âl-i İmrân sûresinde, yüzsekseninci âyet-i kerîmede meâlen, (Allahü teâlânın ihsân etdiği malın zekâtını vermeyenler, iyi etdiklerini, zengin kalacaklarını sanıyor. Hâlbuki, kendilerine kötülük yapmış oluyorlar. O malları, Cehennemde azâb âleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına sarılıp, başdan ayağa kadar onları sokacakdır) buyurulmuşdur. (Elbasît) ve (Vasît) tefsîrlerinde böyle yazılıdır. Kıyâmete ve Cehennem azâbına inanan zenginlerin, mallarının zekâtını, tarla mahsûllerinin, meyvelerin uşrunu vererek, bu azâblardan kurtulmaları lâzımdır. Hadîs-i şerîfde, (Zekât vererek, malınızı zarardan koruyunuz!) buyuruyor.
18. (Sahîh-i Müslim)deki bir hadîs-i şerîfde, (Ey Âdem oğlu! Benim malım, benim malım dersin. O maldan senin olan, yiyerek yok etdiğin, giyerek eskitdiğin ve Allah için vererek, sonsuz yaşatdığındır) buyuruldu. Eğer malını seviyorsan, niçin düşmanlarına bırakıp da gidiyorsun. Sevdiğinden ayrılma, berâber götür! Hepsini veremezsen, bâri kendini de, bir vâris yerine koyup, hisseni âhıret yolunda gönder. Bunu da yapamazsan, bâri, zekâtını ver de, azâbdan kurtul! Nükte [güzel manâlı söz]: Hiratlı üstâd, Hâce Abdüllah-i Ensârî diyor ki: (Malı seviyorsan, yerine sarf et de, sana sonsuz arkadaş olsun! Eğer sevmiyorsan, yi de, yok olsun!).
19. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki, (Ramezân ayı gelince, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır ve şeytânlar bağlanır). İmâm-ül-eimme, Muhammed bin İshak bin Huzeyme yazıyor ki, Selmân-ı Fârisî radıyallahü anh bildirdi ki,Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem Şabân ayının son günü hutbede buyurdu ki:(Ey Müslimânlar! Üzerinize öyle büyük bir ay gölge vermek üzeredir ki, bu aydaki bir gece [Kadr gecesi], bin aydan dahâ fâidelidir. Allahü teâlâ, bu ayda, hergün oruc tutulmasını emr etdi. Bu ayda, geceleri terâvîh nemâzı kılmak da sünnetdir. Bu ayda, Allah için ufak bir iyilik yapmak, başka aylarda, farz yapmış gibidir. Bu ayda, bir farz yapmak, başka ayda yetmiş farz yapmak gibidir. Bu ay, sabr ayıdır. Sabr edenin gideceği yer Cennetdir. Bu ay, iyi geçinmek ayıdır. Bu ayda müminlerin rızkı artar. Bir kimse, bu ayda, bir orucluya iftâr verirse, günâhları afv olur. Hak teâlâ, onu Cehennem ateşinden âzâd eder. O oruclunun sevâbı kadar, ona sevâb verilir). Eshâb-ı kirâm, dediler ki: Yâ Resûlallah! Her birimiz, bir orucluya iftâr verecek, onu doyuracak kadar zengin değiliz. Resûl aleyhisselâm buyurdu ki: (Bir hurma ile iftâr verene de, yalnız su ile oruc açdırana da, biraz süt ikrâm edene de, bu sevâb verilecekdir. Bu ay, öyle bir aydır ki, ilk günleri rahmet, ortası afv ve mağfiret ve sonu Cehennemden âzâd olmakdır.)
20. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki, (Tüccârın, pazarcıların çoğu fâcirdir!) Sebebini sorduklarında, (Alış verişleri halâl olmaz. Çünki, çok yemîn ederek günâha girerler ve yalan söylerler) buyurdu. Bir hadîs-i şerîfde, (Yalan yere yemîn ederek, birinin malını alan kimse, kıyâmet günü, Allahü teâlâyı gadablı görecekdir). Bir hadîs-i şerîfde, (Îmân sâhibi, her kabâhati yapabilir. Fekat, hiyânet yapamaz ve yalan söyliyemez) ve bir hadîs-i şerîfde de, (Yalan üç yerde câiz olur: Harbde [ve her zemân, din düşmanlarının zararından korunmak veyâ müslimânları korumak için]. İkincisi, iki müslimânı barışdırmak için, birinden diğerine iyi lâf getirmek. Üçüncüsü, zevcelerini idâre etmek için) buyuruldu.
21. (Tarîkat-ı Muhammediyye)de diyor ki: (Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, (Yalan yere yemîn, büyük günâhdır) buyurdu. Bir hadîs-i şerîfde de, (Yalan yemîn ederek bir müslimânın hakkını alan kimsenin gideceği yer, Cehennemdir) buyurdu. Doğru olarak çok yemîn etmek, Allahü teâlânın ismine ve yemîne kıymet vermemek olur. Bunlara kıymet vermiyerek yemîn etmek çok çirkindir. Şarkılarda, temsîllerde, eğlencelerde yemîn etmek böyledir.
22. (İbdâ) kitâbı, dörtyüzyedinci sahîfede diyor ki, (Hadîs-i şerîfde, (Babam hakkı için diyerek yemîn etmeyiniz! Yemîn, Allah ismi ile olur) buyuruldu. Ebû Dâvüddeki hadîs-i şerîfde, (Emânet, yanî nâmus için yemîn eden, bizden değildir) buyuruldu. (Allahdan başka bir ism ile yemîn eden kâfir olur) hadîs-i şerîfini Tirmizî rahmetullahi teâlâ aleyh bildiriyor. Babanın başı için, canın, başın için, Kâbe için, nâmus için, falan Velînin toprağı için gibi yemîn etmeler yaygın hâl almışdır).
23. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Nemâzı özrsüz kılmıyan kimseye, Allahü teâlâ onbeş sıkıntı verir. Bunlardan altısı dünyâda, üçü ölüm zemânında, üçü kabrde, üçü kabrden kalkarkendir.
Dünyâda olan altı azâb:
1 Nemâz kılmıyanın ömründe bereket olmaz.
2 Allahü teâlânın sevdiği kimselerin güzelliği, sevimliliği kendinde kalmaz.
3 Hiçbir iyiliğine sevâb verilmez. [Bu hadîs-i şerîf gösteriyor ki, farzları vaktinde kılmıyanların sünnetleri kabûl olmaz. Yanî sünnetlerine sevâb verilmez.]
4 Düâları kabûl olmaz.
5 Onu kimse sevmez.
6 Müslimânların iyi düâlarının buna fâidesi olmaz.
Ölürken çekeceği azâblar:
1 Zelîl, kötü, çirkin can verir.
2 Aç olarak ölür.
3 Çok su içse de, susuzluk acısı ile ölür.
Kabrde çekeceği acılar:
1 Kabr onu sıkar. Kemikleri birbirine geçer.
2 Kabri ateşle doldurulur. Gece, gündüz onu yakar.
3 Allahü teâlâ, kabrine çok büyük yılan gönderir. Dünyâ yılanlarına benzemez. Hergün, her nemâz vaktinde onu sokar. Bir ân bırakmaz.
Kıyâmetde çekeceği azâblar:
1 Cehenneme sürükliyen azâb melekleri yanından ayrılmaz.
2 Allahü teâlâ, onu kızgın olarak karşılar.
3 Hesâbı çok çetin olup, Cehenneme atılır).
24. Sahîhayn ismi verilen, dîn-i islâmın iki temel kitâbında [(Buhârî) ve (Müslim)de], Câbir bin Abdüllahın radıyallahü anh bildirdiği bir hadîs-i şerîfde, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem: (Birinin evi önünde nehr olsa, hergün beş kerre bu nehrde yıkansa, üzerinde kir kalır mı?) diye sordu. Hayır, yâ Resûlallah! dedik. (İşte, beş vakt nemâzı kılanların da, böyle küçük günâhları afv olunur) buyurdu.
25. Peygamberimiz sallallahüaleyhivesellem, (Kabrimi ziyâret edene şefâatim vâcib olur) buyurdu. Kabr-i şerîfini ziyâret etmek, tâatların büyüğü ve ibâdetlerin en kıymetlisidir. (Selâmün aleyküm) demek, (Ben müslimânım. Benden sana zarar gelmez. Selâmetdesin) demekdir. Hadîs-i şerîfde, (Tanıdığınız ve tanımadığınız müslimânlara selâm veriniz!) buyuruldu. Kâfirlere selâm verilmez. Onlar selâm verince, yalnız (Ve aleyküm) denir
26. Abdüllah bin Selâm radıyallahü anh buyuruyor ki, Resûl-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem Medîneye hicret buyurduğu zemân, mubârek ağzından ilk işitdiğim hadîs-i şerîf şu idi: (Birbirinize selâm veriniz! Birbirinize yiyecek ikrâm ediniz! Akrabânızın haklarını gözetiniz! Gece, herkes uyurken nemâz kılınız! Bunları yaparak, selâmetle Cennete giriniz!).
27. (Berîka) kitâbı, binüçyüzotuzdördüncü sahîfesinde diyor ki, (Selâm verirken ve selâm alırken eğilmek günâhdır. Hadîs-i şerîfde,(Karşılaşdığınız zemân, birbirinize eğilmeyiniz, kucaklaşmayınız!)buyuruldu. Allahü teâlâdan başkası için rükü ve secde yapmak harâmdır. İbni Nüceym Zeyneddîn Mısrî rahmetullahi teâlâ aleyh (Segâir ve Kebâir) kitâbında, el ile selâm vermek günâhdır diyor. İsmâîl Sivâsî, bunu açıklarken, (Çünki, el ile selâm vermek, kâfirlerin âdetidir) diyor.
28. Hadîs-i şerîfde, (Müslimânın müslimân üzerinde beş hakkı vardır: Selâmına cevâb vermek, hastasını yoklamak, cenâzesinde bulunmak, davetine gitmek ve aksırıp elhamdülillah diyene, yerhamükellah diyerek cevâb vermek) buyuruldu. Fekat, çağırılan yere gitmek için, şartlar vardır. (İhyâ) kitâbında diyor ki, (Yemek şübheli ise, sofrada ipek kumaş, altın, gümüş varsa, tavanda ve dıvarlarda canlı resmleri varsa, çalgı çalınıyorsa, oyun oynanıyorsa, böyle olan yere gidilmez. Zâlimin, bidat sâhibinin, fâsıkın ve kötü kimselerin ve öğünmek için çok para harcamış olanın davetine de gidilmez). (Şirat-ül-islâm) kitâbında diyor ki, (Riyâ, gösteriş için yapılan davete gidilmez).
29. Birgün, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, her üçü ve başkaları yanında iken, (Yâ Ömer! Seni üzüntülü görüyorum, sebebi nedir?)diye sordu. Bir şişedeki mürekkebin rengi kolay görüldüğü gibi, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem de, herkesin düşüncesini, bir bakışda anlardı. Lüzûm görürse sorardı. Ona, hattâ herkese doğru söylememiz farz olduğundan, Ömer de, (Yâ Resûlallah sallallahü aleyhi ve sellem! Kızımı Ebû Bekre ve Osmâna radıyallahü anhüm teklîf etdim, almadılar) gibi cevâb verdi. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, en çok sevdiği üç Eshâbının üzülmesini hiç istemediğinden, onları sevindirmek için, hemen buyurdu ki, (Yâ Ömer! Kızını, Ebû Bekrden ve Osmândan radıyallahü anhüm dahâ iyi birisine versem ister misin?). Ömer şaşırdı. Çünki, Ebû Bekrden ve Osmândan radıyallahü anhüm dahâ yüksek ve dahâ iyi kimse olmadığını biliyordu. (Evet, yâ Resûlallah!) dedi. (Yâ Ömer, kızını bana ver!)buyurdu. Bu sûretle, Hafsa radıyallahü anhâ, Ebû Bekrin ve Osmânın ve bütün müminlerin anneleri oldu ve bunlar, ona hizmetçi oldu ve Ebû Bekr ve Ömer ve Osmân radıyallahü teâlâ anhüm, birbirlerine dahâ yakın ve dahâ sevgili oldular radıyallahü teâlâ anhüm.
30. Ebû Hüreyre radıyallahü anh diyor ki, (Bir gazâda, kâfirlerin yok olması için düâ buyurmasını söyledik. (Ben, lanet etmek için, insanların azâb çekmesi için gönderilmedim. Ben, herkese iyilik etmek için, insanların huzûra kavuşması için gönderildim) buyurdu). Enbiyâ sûresinin yüzyedinci âyetinde meâlen, (Seni, âlemlere rahmet, iyilik için gönderdik) buyuruldu.
31. Kur’ân-ı kerîmden sonra en kıymetli, en doğru kitâb olan (Buhârî-yi şerîf)deki bir hadîs-i şerîfde, Peygamberimiz buyurdu ki: (Her asrda, her zemânda yaşıyan insanların en iyilerinden, seçilmişlerinden dünyâya getirildim).
32. (Mevâhib-i ledünniyye)de ve Zerkânînin rahmetullahi teâlâ aleyh şerhinde diyor ki, (Abdüllah bin Abbâsın radıyallahü anhümâ bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Benim dedelerimin hiçbiri zinâ yapmadı. Allahü teâlâ, beni, tayyîb, iyi babalardan, temiz analardan getirdi. Dedelerimden birinin iki oğlu olsaydı, ben bunların en hayrlısında, en iyisinde bulunurdum) buyuruldu. İslâmiyyetden önce Arabistânda zinâ çok olurdu. Bir kadın, bir kimse ile nice zemân metres olarak yaşar, sonra evlenirdi. [Kâfirler, şimdi de böyle yapıyorlar.] Âdem aleyhisselâm, öleceği zemân, oğlu Şît aleyhisselâma dedi ki: (Yavrum! Bu alnında parlıyan nûr, son Peygamber olan Muhammed aleyhisselâmın nûrudur. Bu nûru, mümin, temiz ve afîf hanımlara teslîm et ve oğluna da böyle vasıyyet et!). Muhammed aleyhisselâma gelinceye kadar, bütün babalar, oğullarına böyle vasıyyet etdi. Hepsi, bu vasıyyeti yerine getirip, en asîl, en kibâr kız ile evlendi. Nûr, temiz alınlardan, temiz kadınlardan geçerek, sâhibine yetişdi). Allahü teâlâ, Tevbe sûresinde, kâfirlerin necs, pis olduğunu bildiriyor. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz, bütün dedelerinin temiz olduğunu bildirdiğine göre, kâfir olan, pis olan Âzerin, bu nûra kavuşmaması, bunun için de İbrâhîm aleyhisselâmın babası olmaması lâzım gelir. Âzer, İbrâhîm aleyhisselâmın babasıdır demek, yukarıdaki hadîs-i şerîflere inanmamak olur. Molla Câmî rahmetullahi teâlâ aleyh fârisî (Şevâhid-ün-Nübüvve) kitâbında buyuruyor ki, (Muhammed aleyhisselâmın zerresini taşıdığı için, Âdem aleyhisselâmın alnında nûr parlıyordu. Bu zerre, hazret-i Havvâya ve ondan da, Şît aleyhisselâma ve böylece, temiz erkeklerden, temiz kadınlara ve temiz kadınlardan temiz erkeklere geçdi. O nûr da, zerre ile birlikde alınlardan, alınlara geçdi).
33. Kıymetli hadîs âlimlerinden Taberânînin kitâbındaki bir hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, herşeyi yokdan var etdi. Herşey içinden insanları sevdi, kıymetlendirdi. İnsanlar içinden de seçdiklerini Arabistânda yerleşdirdi. Arabistândaki seçilmişler arasından da, beni seçdi. Beni, her zemândaki insanların seçilmişlerinde, en iyilerinde bulundurdu. O hâlde, Arabistânda bana bağlı olanları sevenler, benim için severler. Onlara düşmanlık edenler, bana düşmanlık etmiş olurlar) buyurulmuşdur. Bu hadîs-i şerîf, (Mevâhib-i ledünniyye)nin başında da yazılıdır.
34. Hadîs-i şerîfde, (Ölüleri kötüliyerek, dirileri incitmeyiniz) buyuruldu. Bunu konuşmamak, öğrenmemek insana zarar vermez ve kabrde ve kıyâmetde sorulmıyacakdır). Yine buyuruyorlar ki, (Allahü teâlâ, Peygamberimize ikrâm ederek, vedâ haccında ana babasını diriltdi. Resûlüne îmân etdiler. Bunu, Kurtubînin ve Muhammed bin Ebû Bekr ibni Nâsır-üd-dînin bildirdikleri sahîh hadîs beyân buyurmakdadır. Benî-İsrâîlin öldürdüğü kimseyi diriltip kâtilini haber vermesi ve Îsâ aleyhisselâmın ve Muhammed aleyhisselâmın düâları ile nice mevtâları diriltmesi de böyle ikrâm idi. (Cehennemlik olanlar için benden magfiret isteme!) meâlindeki âyetin Resûlullahın mubârek ana ve babası için olduğu sözü doğru değildir. (Müslim)in bildirdiği(Babam ve baban ateşdedirler) hadîs-i şerîfi ictihâd ile söylenmiş idi. Îmânlı oldukları sonradan bildirildi). (Ahvâl-i etfâl-il-müslimîn) kitâbında, Hadîce radıyallahü anhânın iki çocuğu için de böyle buyurmuşdu. Cehennemde olmadıkları sonradan bildirildi demekdedir. (El müstened)in, otuzüçüncü sahîfesinde, (Âzerin, İbrâhîm aleyhisselâmın babası olmadığını, amcası olduğunu, imâm-ı Süyûtî isbât etmekdedir.(Babam ve baban Cehennemdedirler) hadîs-i şerîfi, Ebû Lehebin Cehennemde olduğunu bildirmekdedir) demekde, yüzyetmişbeşinci sahîfesinde, Süyûtîye dil uzatan Alî-yülkârîye vesîkalarla cevâb vermekdedir.
35.Envâr-ül-Muhammediyye)de diyor ki, hazret-i Alînin radıyallahü teâlâ anh bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Âdem aleyhisselâmdan babam Abdüllaha gelinceye kadar, hep nikâhlı ana babalardan geldim. Hiçbir babamın nikâhsız, yanî zinâ ile çocuğu olmadı) buyuruldu.Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, Adnâna kadar olan yirmibir babasının ismini bildirdi ki, şunlardır: Sitemizin anasayfasında butun dedeleri ve muhterem nesl-i pak-i yazılıdır.
36. Hadîs-i şerîfde, (Ben sizin en iyiniz olduğum gibi, babam da, babalarınızdan dahâ iyidir) buyuruldu.
37. İbni Hibbân, Ebû Şabîden alarak diyor ki, (Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki, (Kıyâmet günü büyük ölçeklerle, bol sevâb kazanmak istiyen kimse, bir meclisden kalkınca Sübhâne rabbike âyet-i kerîmesini okusun!).
38. Hadîs-i şerîfde, (Yeryüzünü küfr kaplamadıkca ve heryerde küfr ve kâfirlik yapılmadıkca, hazret-i Mehdî gelmez) buyuruldu. Bundan anlaşılıyor ki, hazret-i Mehdî çıkmadan evvel, küfr ve kâfirlik her tarafa yayılacak, islâm ve müslimânlar garîb olacakdır. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, âhır zemânda, müslimânların garîb olacaklarını haber vermiş ve (Herc, fitne zemânında yapılan ibâdet, [Mekkeden Medîneye] benim yanıma hicret etmek gibidir)buyurmuşdur.
39. Fitnelerin yayıldığı, fesâdların çoğaldığı zemânlar, tevbe ve istiğfâr zemânıdır. Kenâra çekilmeli, fitnelere karışmamalıdır. Fitneler çoğalıyor. Gün geçdikce yayılıyor. Peygamberimiz aleyhi ve alâ âlihis-salâtü vesselâm buyurdu ki, (Kıyâmet yaklaşdıkca, fitneler çoğalır. Gece başlarken karanlığın artması gibi olur. Sabâh evinden mümin olarak çıkan çok kimse akşam kâfir olarak döner. Akşam mümin iken, gece safâlarında îmânları gider. Böyle zemânlarda, evinde kapanmak fitneye karışmakdan hayrlıdır. Kenârda kalan, ileri atılandan hayrlıdır. O gün oklarınızı kırınız! Silâhlarınızı, kılınclarınızı bırakınız! Herkesi tatlı dil ile, güler yüzle karşılayınız! Evinizden çıkmayınız!). Müslimânlar bu nasîhatlara uymalı, Mevdûdî ve Seyyid Kutb gibi mezhebsizlerin, sapıkların, din câhillerinin ısyâna teşvîk eden, fitneyi körükliyen zararlı, uydurma tefsîrlerine, kitâblarına aldanmamalıdır. Cihâd,devletin, ordunun, düşmanlarla, kâfirlerle, sapıklarla harb etmesi demekdir. Müslimân devlet olsun, kâfir devlet olsun, âdil olsun, zâlim olsun, kendi devletine ısyân etmeğe, vatandaş kanı dökmeğe, birbirine saldırmağa cihâd denmez. Fitne, fesâd çıkarmak denir.Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, (Fitne çıkarana Allah lanet etsin!) buyurdu. Müslimânlar devlete karşı ısyân etmez. Fitneye, ısyâna karışmaz. Kanûnlara karşı gelmez.
40. Hep doğru söyleyici aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm, (Kazâ, ancak ve yalnız düâ ile durdurulur) buyurdu. Kılınç, cihâd [ve her çeşid harb vâsıtaları] kazâyı durduramaz. Görülüyorki, düâ ordusunun askerleri, kuvvetsiz ve kırık oldukları hâlde, gazâ ordusunun askerinden dahâ ehemmiyyetlidir. Düâ ordusunun askerleri, gazâ ordusu askerlerinin rûhu gibidir. Gazâ ordusunun askerleri, onların kalıpları, bedenleridir. O hâlde, gazâ ordusunun askeri, düâ ordusu olmadıkca, iş başaramaz. Çünki, rûhsuz bedene hiçbir yardımın ve kuvvetin fâidesi olmaz. Bunun içindir ki, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, gazâlarında ve sıkıntılı zemânlarında, muhâcirlerin fakîrleri hürmetine Allahü teâlâdan yardım dilerdi. Askeri, ordusu olduğu hâlde, muhâcirlerin fakîrlerini vesîle ederek düâ ederdi. Düâ ordusunun askeri olan biz fakîrler, boynumuz bükük, herkesin gözünde aşağı ve kalbimiz kırıkdır. Çünki, (Fakîrlik dünyâda ve âhıretde yüz karasıdır) denilmişdir. Böyle aşağı olmakla birlikde, kıymetlenmekde ve iş adamlarından ileri olmakdadır. Hep doğru söyleyici, (Muhbir-i sâdık) aleyhi minessalevâti etemmühâ buyurdu ki,(Kıyâmet günü, şehîdlerin kanını, âlimlerin mürekkebi ile dartarlar. Mürekkeb ağır gelir). Sübhânallâhi ve bi-hamdihi sübhanallah-ül azim ve bi-hamdihi.
Bu hadis-i şerifler Tam ilmihal Se’adet-i Ebediye kitabından alınmıştır.
40 HADIS – I SERIF
Bismillahirrahmanirrahim
1. [(Marifetnâme)de yazılı hadîs-i şerîflerde buyuruyor ki, (Mes’ûd o kimsedir ki, dünyâ onu terk etmezden önce, o dünyâyı terk etmişdir), (Arzûsu âhıret olup, âhıret için çalışana, Allahü teâlâ dünyâyı hizmetci yapar), (Yalnız dünyâ için çalışana, yalnız kaderinde olan kadar gelir. İşleri karışık, üzüntüsü çok olur), (Âhıretin sonsuz olduğuna inanan kimsenin, bu dünyâya sarılması, çok şaşılacak şeydir), (Dünyâ sizin için yaratıldı. Siz de âhıret için yaratıldınız! Âhıretde ise, Cennetden ve Cehennem ateşinden başka yer yokdur), (Paraya, yiyeceğe tapınan kimse helâk olsun!), (Sizlerin fakîr olacağınızı düşünmiyor, bunun için üzülmiyorum. Sizden önce gelmiş olanlara olduğu gibi, dünyânın elinize bol bol geçerek, Allahü teâlâya âsî ve birbirinize düşman olmanızdan korkuyorum), (Mal ve şöhret hırsının insana zararı, koyun sürüsüne giren iki aç kurdun zararından dahâ çokdur), (Dünyâyı terk eyle ki, Allahü teâlâ seni sevsin. İnsanların malına göz dikme ki, herkes seni sevsin!), (Dünyâ, geçilecek bir köprü gibidir. Bu köprüyü tamîr etmekle uğraşmayın. Hemen geçip gidin!), (Dünyâya, burada kalacağınız kadar, âhırete de, orada kalacağınız kadar çalışınız!).
2. Ubeydullah-i Ahrar hazretleri kuddise sirruh buyurdularki, (Peygamberimizin sallallahü aleyhi ve sellem, (Hesâba çekilmeden evvel, hesâbınızı görünüz) emrleri ile, bazı meşâyıh, hergün ve her gece yapdıkları işlerden kendilerini hesâba çekiyor. Ben, hesâbda onları geçdim ve işlediklerimle berâber, düşündüklerimde de, hesâbımı görüyorum).
3. Abdüllah ibni Mesûd radıyallahü anhümâ, buyuruyor ki, birgün Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem bize bir doğru çizgi çizdi ve(Bu, insanı Allahü teâlânın rızâsına kavuşduran doğru yoldur) buyurdu. Sonra, bu hattın iki tarafına, balık kılçığı gibi, eğik çizgiler çizip, (Bunlar da, şeytânların sapdırdığı yollardır) buyurdu. O hâlde, bir kimse, Peygamberlere tâbi olmadan, doğru yolda yürümek isterse, muhakkak iğri yola sapar. Eğer eline bir şeyler geçerse, istidrâcdır. Yanî, sonu zarar ve ziyândır. Ubeydüllah-i Ahrâr kuddise sirruh buyurdu ki, (Kalbe gelen bütün keşfleri, hâlleri bize verseler, fekat kalbimizi Ehl-i sünnet itikâdı ile süslemeseler, kendimi mahv olmuş ve hâlimi harâb bilirim. Bütün harâblıkları, felâketleri üzerime yığsalar, lâkin kalbimi Ehl-i sünnet vel-cemâat itikâdı ile şereflendirseler, hiç üzülmem). Evliyâya hâsıl olan hâller, keşfler, eğer Peygamberimize sallallahü aleyhi ve sellem tâbi olmakla berâber ise, nûr üstüne nûr olur ve islâmiyyetin incelikleri, esrârı hâsıl olmağa başlar. Sahâbe-i kirâmın hepsi radıyallahü teâlâ anhüm ecmaîn ve Selef-i sâlihîn ve Meşâyıh-ı müstakîm-ül ahvâl, böyle idi.
4. [(Tergîb-üs-salât)da diyor ki, Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Bir nemâzı özrsüz, vaktinden sonra kılan, seksen hukbe Cehennemde yanacakdır. Bir hukbe seksen senedir. Her senesi üçyüzaltmış gündür. Her günü, seksen dünyâ senesidir). Kazâya kalan nemâzı kılacak kadar vaktlerin herbiri geçdikçe, bu bir nemâzın günâhı katkat artar. Yâ birkaç nemâz olursa, çok çetin olur. Her ne behâsına olursa olsun, bir ân önce, kazâ etmek ve afvı için tevbe etmek, çok yalvarmak lâzımdır. Nemâz kılmıyanın, Allahü teâlânın büyüklüğü karşısında titremesi, erimesi lâzımdır.
5. Hiç kimse tevbeden kurtulamaz. Nasıl kurtulur ki, Peygamberlerin aleyhimüssalevâtü vetteslîmât hepsi tevbe ederdi. Peygamberlerin sonuncusu ve en yükseği olan Muhammed aleyhi ve aleyhimüssalevât buyuruyor ki, (Kalbimde [envâr-ı ilâhiyyenin gelmesine engel olan] perde hâsıl oluyor. Bunun için hergün, yetmiş kerre istigfâr ediyorum). Yapılan günâhda, kul hakkı bulunmayıp, zinâ yapmak, alkollü içki içmek, çalgı dinlemek, yabancı kadınlara bakmak, Kur’ân-ı kerîmi abdestsiz tutmak ve [şîî, nusayrî, vehhâbî ve başka] yanlış inanışlara saplanmak gibi, yalnız Allahü teâlâ ile kendi arasında olursa, böyle günâhlara tevbe etmek, pişmân olmakla, istigfâr okumakla, Allahü teâlâdan utanıp, sıkılıp, Ondan afv dilemekle olur. Farzlardan birini özrsüz terk etdi ise, tevbe için, bunlarla birlikde, o farzı da yapmak lâzımdır.
6. Hazreti Alî radıyallahü anh buyuruyor ki, Ebû Bekr radıyallahü anh doğru sözlüdür. Ondan işitdim ki, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem (Günâh işliyen biri, pişmân olur, abdest alıp nemâz kılar ve günâhı için istigfâr ederse, Allahü teâlâ, o günâhı elbette afv eder. Çünki, Allahü teâlâ, Nisâ sûresi yüzdokuzuncu âyetinde: Biri günâh işler veyâ kendine zulm eder, sonra pişmân olup, Allahü teâlâya istigfâr ederse, Allahü teâlâyı çok merhametli ve afv ve magfiret edici bulur, buyurmakdadır) dedi. Bir hadîs-i şerîfde, (Bir kimse, bir günâh işler, sonra pişmân olursa, bu pişmânlığı, günâhına keffâret olur. Yanî, afvına sebeb olur) buyurdu. Bir hadîs-i şerîfde, (Günâhı olan kimse, istigfâr eder ve tevbe eder, sonra bu günâhı tekrâr yapar, sonra yine istigfâr söyler, tevbe eder. Üçüncüye yine yapar ve yine tevbe ederse, dördüncü olarak yapınca, büyük günâh yazılır) buyurdu. Bir hadîs-i şerîfde, (Helekel Müsevvifun - Müsevvifler helâk oldu) buyurdu. Yanî, ileride tevbe ederim diyenler, tevbeyi gecikdirenler ziyân etdi.
7. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem vefâtına yakın, buyurdu ki, (Bana malını, cânını, Ebû Bekr kadar çok fedâ eden, başkası yokdur. Eğer, dost edinseydim, elbette Ebû Bekri dost edinirdim). Bir hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Allahü teâlâ, beni size Peygamber gönderdi. İnanmadınız. Ebû Bekr inandı. Bana malı ile, cânı ile yardım etdi. Onu hiç incitmeyin ve Ona hurmet ve tazîm edin!). Bir hadîs-i şerîfde buyurdu ki: (Benden sonra Peygamber gelmiyecekdir. Eğer gelseydi, elbette Ömer Peygamber olurdu). Emîr [Alî] radıyallahü anh buyurdu ki, (Ebû Bekr ile Ömerden, her biri, bu ümmetin en yükseğidir. Beni onlardan üstün tutan, iftirâcıdır. İftirâ edenler dövüldüğü gibi, onu döverim).
8. Bir hadîs-i şerîfde, (Onları – eshabımı- seven, beni sevdiği için sever) buyurmuşdur. Onları sevmemekden, herhangi birine düşmanlık etmekden çok sakınmalıdır. Çünki, onlara düşmanlık, Peygamberimize sallallahü aleyhi ve sellem düşmanlık olur. Hadîs-i şerîfde, (Onlara düşmanlık eden, bana düşman olduğu için eder)buyurmuşdur. O büyükleri tazîm etmek, hurmet etmek, insanların en iyisini tazîm etmek, hurmet etmekdir. Onlara hurmetsizlik, tahkîr etmek, Onu tahkîr olur. İnsanların en iyisinin aleyhissalâtü vesselâm sohbetini, sözlerini tazîm etmek, kıymet vermek için Eshâb-ı kirâmın hepsine tazîm etmek, kıymet vermek lâzımdır. Evliyânın büyüklerinden Ebû Bekr-i Şiblî kuddise sirruh buyuruyor ki,(Eshâb-ı kirâma radıyallahü teâlâ anhüm ecmaîn tazîm etmiyen, kıymet vermiyen bir kimse, Resûlullaha sallallahü aleyhi ve sellem îmân etmemiş olur).
9. Resûl-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki, (İslâmın binâsı beş direk üzerine kurulmuşdur. Birincisi Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resûlüh, demek ve bunun manâsına inanmakdır). Bu şehâdet kelimesinin manâsı, (Görmüş gibi bilir ve inanırım ki, Allahü teâlâdan başka, varlığı lâzım olan, ibâdet ve itâat olunmağa hakkı olan, hiç ilâh, hiçbir kimse yokdur. Görmüş gibi bilir, inanırım ki, Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem Allahü teâlânın hem kulu, hem Peygamberidir. Onun gönderilmesi ile, Ondan önceki Peygamberlerin dinleri temâm olmuş, hükmleri kalmamışdır. Seâdet-i ebediyyeye kavuşmak için, ancak Ona uymak lâzımdır. Onun her sözü, Allahü teâlâ tarafından kendisine bildirilmişdir. Hepsi doğrudur. Yanlışlık ihtimâli yokdur) demekdir. [Müslimân olmak istiyen bir kimse, önce bu kelime-i şehâdeti ve manâsını söyler. Sonra guslü, nemâzı ve lâzım oldukca, farzları, harâmları öğrenir.]
10. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Kıyâmetde, sahîfesinde çok istigfâr bulunanlara, müjdeler olsun!).
11. Her farz nemâzı kılınca, Âyet-el Kürsî okumağa çalışmalıdır. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki, (Farz nemâzlarından sonra Âyet-el kürsî okuyan kimse ile Cennet arasında, ölümden başka mâni yokdur).
11. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki, (Oruc, mümini Cehennemden koruyan bir kalkandır).
12. Hadîs-i şerîfde, (Kabûl olan bir hac, geçmiş günâhları yok eder) buyuruldu.
13. [Muhammed Masûm Serhendî rahmetullahi aleyh, ikinci cildin yüzkırkıncı mektûbunda diyor ki, (Hadîs-i kudsîde (Bir Velî kuluma düşmanlık eden, benimle harb etmiş olur. Kulumu bana yaklaşdıran şeyler arasında, en sevdiğim, ona farz etdiğim şeydir. Nâfile ibâdet [de] yaparak, bana yaklaşan kulumu çok severim. Çok sevdiğim kulumun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. İstediğini elbette veririm. Bana sığındığı zemân, elbette korurum) buyuruldu. Bu hadîs-i kudsî, Seadet-i Ebediye kitabının ikinci kısmın onyedinci maddesinin üçüncü sahîfesinde ve Nevevînin (Hadîs-i erbaîn) i, 38. ci hadîsinde ve(Hadîka)nın yüzseksenikinci ve (Kıyâmet ve âhıret) in yüzaltmışdördüncü ve (Fâideli Bilgiler)in altmışbirinci sahîfesinde îzâh edilmekdedir. Farzlarla hâsıl olan kurb, yanî Allahü teâlâya yaklaşmak, nâfilelerle hâsıl olandan, elbette dahâ çokdur. Fekat, ihlâs ile yapılan farzlar kurb hâsıl eder. İhlâs, ibâdetleri, Allahü teâlâ emr etdiği için yapmakdır. Ehl-i sünnet olan her müminde biraz ihlâs vardır. Takvâ ile ve ibâdet yapmakla, kendisine (Feyz) denilen kalb nûrları gelir. Bir Velînin kalbinden saçılan bu feyzlerden alırsa, ihlâsı çabuk ve çok artar. (Takvâ), harâmlardan nefret etmek, harâm işlemeği hâtıra bile getirmemekdir.
14. (Künûz-üd-dekâık)deki hadîs-i şerîfde, (Herşeyin menbaı vardır. İhlâsın, takvânın menbaı, kaynağı, Âriflerin kalbleridir) buyuruldu. Velî olmak için, yanî Allahü teâlâya yakın olmak, yanî Onun sevgisine kavuşmak için, ihlâs ile ahkâm-ı islâmiyyeye uymak lâzımdır. Ahkâm-ı islâmiyyeye uymak, önce Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi îmân etmek, sonra harâmlardan sakınmak ve farz olan ibâdetleri, ihlâs ile yapmakdır.]
(Ehl-i sünnet) itikâdı, nazm üzre ey civân,
oldu aşağıda sana, açık dil ile beyân:
Doğru olan itikâdı, ister isen kardeşim,
gece gündüz, bu kitâbı oku hem de, pek candan!
Rûhuna rahmet eylesin, Hak, Ebû Hanîfenin,
Kur’ân yolunu gösterdi, bize o yüce Nu’mân.
Dünyâya gönül bağlama, akar ömür su gibi,
İslâmiyyete uyan kimse, her dem olur şâdümân.
Önce ilmihâli öğren, çocuğuna da öğret.
din bilgisi öğrenmezsen, olursun sonra pişmân!
Düşmanlarımız sinsice, nasıl saldırıyor bak,
sen de dîni yaymak için, çalış gayb etme zemân!
Dinsizler hep yalanla, gençleri aldatıyor,
İslâmı yok edecekler, artık gafletden uyan!
Müslimânlar da şaşırmış, tuzağa düşmüş çoğu,
(Ehl-i kıble) sözde hepsi, ayrılmışlar hak yoldan,
İlm-i hâli öğrenmiyen, kendini koruyamaz.
Kâfir veyâ sapık olur, (Ehl-i sünnet) olmıyan!
Doğru olan bilgileri, yayanlara yardım et!
cihâd sevâbını kazan, olsun bunda mal revân.
Resûlullah hiç durdu mu. Eshâbı uyudu mu?
dîni yaymak için hepsi, olmuşdu bir kahramân!
Çalış boş durma sen dahî, din düşmanı pek kavî,
içden dışdan ezecekler, gidecek, dinle îmân.
Eshâba çirkin söyleme, hepsinin kadrini bil,
birbirini severlerdi, buna şâhiddir Kur’ân!
En üstün Ebû Bekrdir, Ömer, Osmân, Alî hem,
Mu’âviyeyi de çok sev, Odur Kur’ânı yazan!
Rabbimiz cism değildir, zemânı, mekânı yok,
maddeye hulûl eylemez, böyle olmalı îmân!
Mahlûka muhtâc değildir, ortağı, benzeri yok,
herşeyi Odur yaratan, hem de varlıkda tutan.
İyi, kötü, îmân, küfr, madde, kuvvet, enerji,
hepsini O var ediyor, yaratamaz hiç insan!
herkese akl, irâde verdi, hem yol gösterdi,
kim iyilik diler ise, yaratır hemen Rahmân.
Önce, itikâdı düzelt, emri, yasa
ğı gözet,
seâdete kavuşamaz, islâmiyyetden ayrılan!
Tâ önceden âdet oldu, kim ekerse o biçer,
pek aldandı, ziyân etdi, ekmeden buğday uman!
Yetmişüç fırkadan ancak (Ehl-i sünnet) kurtulan,
Resûlullahın yolunu onlardır bize sunan!
15. [Hele dinsizlerin, müslimânlarla alay edenlerin çoğaldığı, müslimân evlâdlarını dinden çıkaran propagandaların yayıldığı zemânda yapılan az bir ibâdete, doğru olmak şartı ile, katkat çok sevâb verilecekdir. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki, (Ey Eshâbım! Siz öyle bir zemânda geldiniz ki, Allahü teâlânın emrlerinden onda dokuzunu yapıp, birini yapmazsanız, helâk olursunuz, Cehenneme gidersiniz! Bir zemân gelecek ki, o zemânın müminleri, emrlerin birini yapabilip, dokuzunu bıraksalar, Cehennemden kurtulurlar. O zemânda îmânı olanlara müjdeler olsun!)].
16. Allahü teâlânın Peygamberi sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: (Bir mümin nemâz kılmağa başlayınca, Cennet kapıları onun için açılır. Rabbi ile onun arasında bulunan perdeler kalkar. Cennetde olan hûru’în onu karşılar. Bu hâl, nemâz bitinceye kadar devâm eder).
17. Hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, iyilik edenlere, karşılığını elbette verecekdir)buyuruldu. Haşr sûresi, dokuzuncu âyet-i kerîmede, (Zekâtını veren, elbette kurtulacakdır) müjdelendi. Âl-i İmrân sûresinde, yüzsekseninci âyet-i kerîmede meâlen, (Allahü teâlânın ihsân etdiği malın zekâtını vermeyenler, iyi etdiklerini, zengin kalacaklarını sanıyor. Hâlbuki, kendilerine kötülük yapmış oluyorlar. O malları, Cehennemde azâb âleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına sarılıp, başdan ayağa kadar onları sokacakdır) buyurulmuşdur. (Elbasît) ve (Vasît) tefsîrlerinde böyle yazılıdır. Kıyâmete ve Cehennem azâbına inanan zenginlerin, mallarının zekâtını, tarla mahsûllerinin, meyvelerin uşrunu vererek, bu azâblardan kurtulmaları lâzımdır. Hadîs-i şerîfde, (Zekât vererek, malınızı zarardan koruyunuz!) buyuruyor.
18. (Sahîh-i Müslim)deki bir hadîs-i şerîfde, (Ey Âdem oğlu! Benim malım, benim malım dersin. O maldan senin olan, yiyerek yok etdiğin, giyerek eskitdiğin ve Allah için vererek, sonsuz yaşatdığındır) buyuruldu. Eğer malını seviyorsan, niçin düşmanlarına bırakıp da gidiyorsun. Sevdiğinden ayrılma, berâber götür! Hepsini veremezsen, bâri kendini de, bir vâris yerine koyup, hisseni âhıret yolunda gönder. Bunu da yapamazsan, bâri, zekâtını ver de, azâbdan kurtul! Nükte [güzel manâlı söz]: Hiratlı üstâd, Hâce Abdüllah-i Ensârî diyor ki: (Malı seviyorsan, yerine sarf et de, sana sonsuz arkadaş olsun! Eğer sevmiyorsan, yi de, yok olsun!).
19. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki, (Ramezân ayı gelince, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır ve şeytânlar bağlanır). İmâm-ül-eimme, Muhammed bin İshak bin Huzeyme yazıyor ki, Selmân-ı Fârisî radıyallahü anh bildirdi ki,Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem Şabân ayının son günü hutbede buyurdu ki:(Ey Müslimânlar! Üzerinize öyle büyük bir ay gölge vermek üzeredir ki, bu aydaki bir gece [Kadr gecesi], bin aydan dahâ fâidelidir. Allahü teâlâ, bu ayda, hergün oruc tutulmasını emr etdi. Bu ayda, geceleri terâvîh nemâzı kılmak da sünnetdir. Bu ayda, Allah için ufak bir iyilik yapmak, başka aylarda, farz yapmış gibidir. Bu ayda, bir farz yapmak, başka ayda yetmiş farz yapmak gibidir. Bu ay, sabr ayıdır. Sabr edenin gideceği yer Cennetdir. Bu ay, iyi geçinmek ayıdır. Bu ayda müminlerin rızkı artar. Bir kimse, bu ayda, bir orucluya iftâr verirse, günâhları afv olur. Hak teâlâ, onu Cehennem ateşinden âzâd eder. O oruclunun sevâbı kadar, ona sevâb verilir). Eshâb-ı kirâm, dediler ki: Yâ Resûlallah! Her birimiz, bir orucluya iftâr verecek, onu doyuracak kadar zengin değiliz. Resûl aleyhisselâm buyurdu ki: (Bir hurma ile iftâr verene de, yalnız su ile oruc açdırana da, biraz süt ikrâm edene de, bu sevâb verilecekdir. Bu ay, öyle bir aydır ki, ilk günleri rahmet, ortası afv ve mağfiret ve sonu Cehennemden âzâd olmakdır.)
20. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki, (Tüccârın, pazarcıların çoğu fâcirdir!) Sebebini sorduklarında, (Alış verişleri halâl olmaz. Çünki, çok yemîn ederek günâha girerler ve yalan söylerler) buyurdu. Bir hadîs-i şerîfde, (Yalan yere yemîn ederek, birinin malını alan kimse, kıyâmet günü, Allahü teâlâyı gadablı görecekdir). Bir hadîs-i şerîfde, (Îmân sâhibi, her kabâhati yapabilir. Fekat, hiyânet yapamaz ve yalan söyliyemez) ve bir hadîs-i şerîfde de, (Yalan üç yerde câiz olur: Harbde [ve her zemân, din düşmanlarının zararından korunmak veyâ müslimânları korumak için]. İkincisi, iki müslimânı barışdırmak için, birinden diğerine iyi lâf getirmek. Üçüncüsü, zevcelerini idâre etmek için) buyuruldu.
21. (Tarîkat-ı Muhammediyye)de diyor ki: (Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, (Yalan yere yemîn, büyük günâhdır) buyurdu. Bir hadîs-i şerîfde de, (Yalan yemîn ederek bir müslimânın hakkını alan kimsenin gideceği yer, Cehennemdir) buyurdu. Doğru olarak çok yemîn etmek, Allahü teâlânın ismine ve yemîne kıymet vermemek olur. Bunlara kıymet vermiyerek yemîn etmek çok çirkindir. Şarkılarda, temsîllerde, eğlencelerde yemîn etmek böyledir.
22. (İbdâ) kitâbı, dörtyüzyedinci sahîfede diyor ki, (Hadîs-i şerîfde, (Babam hakkı için diyerek yemîn etmeyiniz! Yemîn, Allah ismi ile olur) buyuruldu. Ebû Dâvüddeki hadîs-i şerîfde, (Emânet, yanî nâmus için yemîn eden, bizden değildir) buyuruldu. (Allahdan başka bir ism ile yemîn eden kâfir olur) hadîs-i şerîfini Tirmizî rahmetullahi teâlâ aleyh bildiriyor. Babanın başı için, canın, başın için, Kâbe için, nâmus için, falan Velînin toprağı için gibi yemîn etmeler yaygın hâl almışdır).
23. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Nemâzı özrsüz kılmıyan kimseye, Allahü teâlâ onbeş sıkıntı verir. Bunlardan altısı dünyâda, üçü ölüm zemânında, üçü kabrde, üçü kabrden kalkarkendir.
Dünyâda olan altı azâb:
1 Nemâz kılmıyanın ömründe bereket olmaz.
2 Allahü teâlânın sevdiği kimselerin güzelliği, sevimliliği kendinde kalmaz.
3 Hiçbir iyiliğine sevâb verilmez. [Bu hadîs-i şerîf gösteriyor ki, farzları vaktinde kılmıyanların sünnetleri kabûl olmaz. Yanî sünnetlerine sevâb verilmez.]
4 Düâları kabûl olmaz.
5 Onu kimse sevmez.
6 Müslimânların iyi düâlarının buna fâidesi olmaz.
Ölürken çekeceği azâblar:
1 Zelîl, kötü, çirkin can verir.
2 Aç olarak ölür.
3 Çok su içse de, susuzluk acısı ile ölür.
Kabrde çekeceği acılar:
1 Kabr onu sıkar. Kemikleri birbirine geçer.
2 Kabri ateşle doldurulur. Gece, gündüz onu yakar.
3 Allahü teâlâ, kabrine çok büyük yılan gönderir. Dünyâ yılanlarına benzemez. Hergün, her nemâz vaktinde onu sokar. Bir ân bırakmaz.
Kıyâmetde çekeceği azâblar:
1 Cehenneme sürükliyen azâb melekleri yanından ayrılmaz.
2 Allahü teâlâ, onu kızgın olarak karşılar.
3 Hesâbı çok çetin olup, Cehenneme atılır).
24. Sahîhayn ismi verilen, dîn-i islâmın iki temel kitâbında [(Buhârî) ve (Müslim)de], Câbir bin Abdüllahın radıyallahü anh bildirdiği bir hadîs-i şerîfde, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem: (Birinin evi önünde nehr olsa, hergün beş kerre bu nehrde yıkansa, üzerinde kir kalır mı?) diye sordu. Hayır, yâ Resûlallah! dedik. (İşte, beş vakt nemâzı kılanların da, böyle küçük günâhları afv olunur) buyurdu.
25. Peygamberimiz sallallahüaleyhivesellem, (Kabrimi ziyâret edene şefâatim vâcib olur) buyurdu. Kabr-i şerîfini ziyâret etmek, tâatların büyüğü ve ibâdetlerin en kıymetlisidir. (Selâmün aleyküm) demek, (Ben müslimânım. Benden sana zarar gelmez. Selâmetdesin) demekdir. Hadîs-i şerîfde, (Tanıdığınız ve tanımadığınız müslimânlara selâm veriniz!) buyuruldu. Kâfirlere selâm verilmez. Onlar selâm verince, yalnız (Ve aleyküm) denir
26. Abdüllah bin Selâm radıyallahü anh buyuruyor ki, Resûl-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem Medîneye hicret buyurduğu zemân, mubârek ağzından ilk işitdiğim hadîs-i şerîf şu idi: (Birbirinize selâm veriniz! Birbirinize yiyecek ikrâm ediniz! Akrabânızın haklarını gözetiniz! Gece, herkes uyurken nemâz kılınız! Bunları yaparak, selâmetle Cennete giriniz!).
27. (Berîka) kitâbı, binüçyüzotuzdördüncü sahîfesinde diyor ki, (Selâm verirken ve selâm alırken eğilmek günâhdır. Hadîs-i şerîfde,(Karşılaşdığınız zemân, birbirinize eğilmeyiniz, kucaklaşmayınız!)buyuruldu. Allahü teâlâdan başkası için rükü ve secde yapmak harâmdır. İbni Nüceym Zeyneddîn Mısrî rahmetullahi teâlâ aleyh (Segâir ve Kebâir) kitâbında, el ile selâm vermek günâhdır diyor. İsmâîl Sivâsî, bunu açıklarken, (Çünki, el ile selâm vermek, kâfirlerin âdetidir) diyor.
28. Hadîs-i şerîfde, (Müslimânın müslimân üzerinde beş hakkı vardır: Selâmına cevâb vermek, hastasını yoklamak, cenâzesinde bulunmak, davetine gitmek ve aksırıp elhamdülillah diyene, yerhamükellah diyerek cevâb vermek) buyuruldu. Fekat, çağırılan yere gitmek için, şartlar vardır. (İhyâ) kitâbında diyor ki, (Yemek şübheli ise, sofrada ipek kumaş, altın, gümüş varsa, tavanda ve dıvarlarda canlı resmleri varsa, çalgı çalınıyorsa, oyun oynanıyorsa, böyle olan yere gidilmez. Zâlimin, bidat sâhibinin, fâsıkın ve kötü kimselerin ve öğünmek için çok para harcamış olanın davetine de gidilmez). (Şirat-ül-islâm) kitâbında diyor ki, (Riyâ, gösteriş için yapılan davete gidilmez).
29. Birgün, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, her üçü ve başkaları yanında iken, (Yâ Ömer! Seni üzüntülü görüyorum, sebebi nedir?)diye sordu. Bir şişedeki mürekkebin rengi kolay görüldüğü gibi, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem de, herkesin düşüncesini, bir bakışda anlardı. Lüzûm görürse sorardı. Ona, hattâ herkese doğru söylememiz farz olduğundan, Ömer de, (Yâ Resûlallah sallallahü aleyhi ve sellem! Kızımı Ebû Bekre ve Osmâna radıyallahü anhüm teklîf etdim, almadılar) gibi cevâb verdi. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, en çok sevdiği üç Eshâbının üzülmesini hiç istemediğinden, onları sevindirmek için, hemen buyurdu ki, (Yâ Ömer! Kızını, Ebû Bekrden ve Osmândan radıyallahü anhüm dahâ iyi birisine versem ister misin?). Ömer şaşırdı. Çünki, Ebû Bekrden ve Osmândan radıyallahü anhüm dahâ yüksek ve dahâ iyi kimse olmadığını biliyordu. (Evet, yâ Resûlallah!) dedi. (Yâ Ömer, kızını bana ver!)buyurdu. Bu sûretle, Hafsa radıyallahü anhâ, Ebû Bekrin ve Osmânın ve bütün müminlerin anneleri oldu ve bunlar, ona hizmetçi oldu ve Ebû Bekr ve Ömer ve Osmân radıyallahü teâlâ anhüm, birbirlerine dahâ yakın ve dahâ sevgili oldular radıyallahü teâlâ anhüm.
30. Ebû Hüreyre radıyallahü anh diyor ki, (Bir gazâda, kâfirlerin yok olması için düâ buyurmasını söyledik. (Ben, lanet etmek için, insanların azâb çekmesi için gönderilmedim. Ben, herkese iyilik etmek için, insanların huzûra kavuşması için gönderildim) buyurdu). Enbiyâ sûresinin yüzyedinci âyetinde meâlen, (Seni, âlemlere rahmet, iyilik için gönderdik) buyuruldu.
31. Kur’ân-ı kerîmden sonra en kıymetli, en doğru kitâb olan (Buhârî-yi şerîf)deki bir hadîs-i şerîfde, Peygamberimiz buyurdu ki: (Her asrda, her zemânda yaşıyan insanların en iyilerinden, seçilmişlerinden dünyâya getirildim).
32. (Mevâhib-i ledünniyye)de ve Zerkânînin rahmetullahi teâlâ aleyh şerhinde diyor ki, (Abdüllah bin Abbâsın radıyallahü anhümâ bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Benim dedelerimin hiçbiri zinâ yapmadı. Allahü teâlâ, beni, tayyîb, iyi babalardan, temiz analardan getirdi. Dedelerimden birinin iki oğlu olsaydı, ben bunların en hayrlısında, en iyisinde bulunurdum) buyuruldu. İslâmiyyetden önce Arabistânda zinâ çok olurdu. Bir kadın, bir kimse ile nice zemân metres olarak yaşar, sonra evlenirdi. [Kâfirler, şimdi de böyle yapıyorlar.] Âdem aleyhisselâm, öleceği zemân, oğlu Şît aleyhisselâma dedi ki: (Yavrum! Bu alnında parlıyan nûr, son Peygamber olan Muhammed aleyhisselâmın nûrudur. Bu nûru, mümin, temiz ve afîf hanımlara teslîm et ve oğluna da böyle vasıyyet et!). Muhammed aleyhisselâma gelinceye kadar, bütün babalar, oğullarına böyle vasıyyet etdi. Hepsi, bu vasıyyeti yerine getirip, en asîl, en kibâr kız ile evlendi. Nûr, temiz alınlardan, temiz kadınlardan geçerek, sâhibine yetişdi). Allahü teâlâ, Tevbe sûresinde, kâfirlerin necs, pis olduğunu bildiriyor. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz, bütün dedelerinin temiz olduğunu bildirdiğine göre, kâfir olan, pis olan Âzerin, bu nûra kavuşmaması, bunun için de İbrâhîm aleyhisselâmın babası olmaması lâzım gelir. Âzer, İbrâhîm aleyhisselâmın babasıdır demek, yukarıdaki hadîs-i şerîflere inanmamak olur. Molla Câmî rahmetullahi teâlâ aleyh fârisî (Şevâhid-ün-Nübüvve) kitâbında buyuruyor ki, (Muhammed aleyhisselâmın zerresini taşıdığı için, Âdem aleyhisselâmın alnında nûr parlıyordu. Bu zerre, hazret-i Havvâya ve ondan da, Şît aleyhisselâma ve böylece, temiz erkeklerden, temiz kadınlara ve temiz kadınlardan temiz erkeklere geçdi. O nûr da, zerre ile birlikde alınlardan, alınlara geçdi).
33. Kıymetli hadîs âlimlerinden Taberânînin kitâbındaki bir hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, herşeyi yokdan var etdi. Herşey içinden insanları sevdi, kıymetlendirdi. İnsanlar içinden de seçdiklerini Arabistânda yerleşdirdi. Arabistândaki seçilmişler arasından da, beni seçdi. Beni, her zemândaki insanların seçilmişlerinde, en iyilerinde bulundurdu. O hâlde, Arabistânda bana bağlı olanları sevenler, benim için severler. Onlara düşmanlık edenler, bana düşmanlık etmiş olurlar) buyurulmuşdur. Bu hadîs-i şerîf, (Mevâhib-i ledünniyye)nin başında da yazılıdır.
34. Hadîs-i şerîfde, (Ölüleri kötüliyerek, dirileri incitmeyiniz) buyuruldu. Bunu konuşmamak, öğrenmemek insana zarar vermez ve kabrde ve kıyâmetde sorulmıyacakdır). Yine buyuruyorlar ki, (Allahü teâlâ, Peygamberimize ikrâm ederek, vedâ haccında ana babasını diriltdi. Resûlüne îmân etdiler. Bunu, Kurtubînin ve Muhammed bin Ebû Bekr ibni Nâsır-üd-dînin bildirdikleri sahîh hadîs beyân buyurmakdadır. Benî-İsrâîlin öldürdüğü kimseyi diriltip kâtilini haber vermesi ve Îsâ aleyhisselâmın ve Muhammed aleyhisselâmın düâları ile nice mevtâları diriltmesi de böyle ikrâm idi. (Cehennemlik olanlar için benden magfiret isteme!) meâlindeki âyetin Resûlullahın mubârek ana ve babası için olduğu sözü doğru değildir. (Müslim)in bildirdiği(Babam ve baban ateşdedirler) hadîs-i şerîfi ictihâd ile söylenmiş idi. Îmânlı oldukları sonradan bildirildi). (Ahvâl-i etfâl-il-müslimîn) kitâbında, Hadîce radıyallahü anhânın iki çocuğu için de böyle buyurmuşdu. Cehennemde olmadıkları sonradan bildirildi demekdedir. (El müstened)in, otuzüçüncü sahîfesinde, (Âzerin, İbrâhîm aleyhisselâmın babası olmadığını, amcası olduğunu, imâm-ı Süyûtî isbât etmekdedir.(Babam ve baban Cehennemdedirler) hadîs-i şerîfi, Ebû Lehebin Cehennemde olduğunu bildirmekdedir) demekde, yüzyetmişbeşinci sahîfesinde, Süyûtîye dil uzatan Alî-yülkârîye vesîkalarla cevâb vermekdedir.
35.Envâr-ül-Muhammediyye)de diyor ki, hazret-i Alînin radıyallahü teâlâ anh bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Âdem aleyhisselâmdan babam Abdüllaha gelinceye kadar, hep nikâhlı ana babalardan geldim. Hiçbir babamın nikâhsız, yanî zinâ ile çocuğu olmadı) buyuruldu.Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, Adnâna kadar olan yirmibir babasının ismini bildirdi ki, şunlardır: Sitemizin anasayfasında butun dedeleri ve muhterem nesl-i pak-i yazılıdır.
36. Hadîs-i şerîfde, (Ben sizin en iyiniz olduğum gibi, babam da, babalarınızdan dahâ iyidir) buyuruldu.
37. İbni Hibbân, Ebû Şabîden alarak diyor ki, (Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki, (Kıyâmet günü büyük ölçeklerle, bol sevâb kazanmak istiyen kimse, bir meclisden kalkınca Sübhâne rabbike âyet-i kerîmesini okusun!).
38. Hadîs-i şerîfde, (Yeryüzünü küfr kaplamadıkca ve heryerde küfr ve kâfirlik yapılmadıkca, hazret-i Mehdî gelmez) buyuruldu. Bundan anlaşılıyor ki, hazret-i Mehdî çıkmadan evvel, küfr ve kâfirlik her tarafa yayılacak, islâm ve müslimânlar garîb olacakdır. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, âhır zemânda, müslimânların garîb olacaklarını haber vermiş ve (Herc, fitne zemânında yapılan ibâdet, [Mekkeden Medîneye] benim yanıma hicret etmek gibidir)buyurmuşdur.
39. Fitnelerin yayıldığı, fesâdların çoğaldığı zemânlar, tevbe ve istiğfâr zemânıdır. Kenâra çekilmeli, fitnelere karışmamalıdır. Fitneler çoğalıyor. Gün geçdikce yayılıyor. Peygamberimiz aleyhi ve alâ âlihis-salâtü vesselâm buyurdu ki, (Kıyâmet yaklaşdıkca, fitneler çoğalır. Gece başlarken karanlığın artması gibi olur. Sabâh evinden mümin olarak çıkan çok kimse akşam kâfir olarak döner. Akşam mümin iken, gece safâlarında îmânları gider. Böyle zemânlarda, evinde kapanmak fitneye karışmakdan hayrlıdır. Kenârda kalan, ileri atılandan hayrlıdır. O gün oklarınızı kırınız! Silâhlarınızı, kılınclarınızı bırakınız! Herkesi tatlı dil ile, güler yüzle karşılayınız! Evinizden çıkmayınız!). Müslimânlar bu nasîhatlara uymalı, Mevdûdî ve Seyyid Kutb gibi mezhebsizlerin, sapıkların, din câhillerinin ısyâna teşvîk eden, fitneyi körükliyen zararlı, uydurma tefsîrlerine, kitâblarına aldanmamalıdır. Cihâd,devletin, ordunun, düşmanlarla, kâfirlerle, sapıklarla harb etmesi demekdir. Müslimân devlet olsun, kâfir devlet olsun, âdil olsun, zâlim olsun, kendi devletine ısyân etmeğe, vatandaş kanı dökmeğe, birbirine saldırmağa cihâd denmez. Fitne, fesâd çıkarmak denir.Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, (Fitne çıkarana Allah lanet etsin!) buyurdu. Müslimânlar devlete karşı ısyân etmez. Fitneye, ısyâna karışmaz. Kanûnlara karşı gelmez.
40. Hep doğru söyleyici aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm, (Kazâ, ancak ve yalnız düâ ile durdurulur) buyurdu. Kılınç, cihâd [ve her çeşid harb vâsıtaları] kazâyı durduramaz. Görülüyorki, düâ ordusunun askerleri, kuvvetsiz ve kırık oldukları hâlde, gazâ ordusunun askerinden dahâ ehemmiyyetlidir. Düâ ordusunun askerleri, gazâ ordusu askerlerinin rûhu gibidir. Gazâ ordusunun askerleri, onların kalıpları, bedenleridir. O hâlde, gazâ ordusunun askeri, düâ ordusu olmadıkca, iş başaramaz. Çünki, rûhsuz bedene hiçbir yardımın ve kuvvetin fâidesi olmaz. Bunun içindir ki, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, gazâlarında ve sıkıntılı zemânlarında, muhâcirlerin fakîrleri hürmetine Allahü teâlâdan yardım dilerdi. Askeri, ordusu olduğu hâlde, muhâcirlerin fakîrlerini vesîle ederek düâ ederdi. Düâ ordusunun askeri olan biz fakîrler, boynumuz bükük, herkesin gözünde aşağı ve kalbimiz kırıkdır. Çünki, (Fakîrlik dünyâda ve âhıretde yüz karasıdır) denilmişdir. Böyle aşağı olmakla birlikde, kıymetlenmekde ve iş adamlarından ileri olmakdadır. Hep doğru söyleyici, (Muhbir-i sâdık) aleyhi minessalevâti etemmühâ buyurdu ki,(Kıyâmet günü, şehîdlerin kanını, âlimlerin mürekkebi ile dartarlar. Mürekkeb ağır gelir). Sübhânallâhi ve bi-hamdihi sübhanallah-ül azim ve bi-hamdihi.
Bu hadis-i şerifler Tam ilmihal Se’adet-i Ebediye kitabından alınmıştır.
Hadis-i şeriflerin çeşitleri |
Sual: Hadis-i şeriflerin çeşitleri nelerdir?
CEVAP
Hepsini maddeler halinde bildirelim:
1- Hadis-i mürsel: Sahabe-i kiramın ismi söylenmeyip, Tabiinden birinin doğruca, (Resulullah aleyhisselam buyurdu ki) dediği hadis-i şerif.
2- Hadis-i müsned: Resulullaha isnat eden Sahabînin ismi bildirilen hadis-i şeriflerdir.
3- Hadis-i müsned-i muttasıl: Resulullaha kadar, aradaki ravilerden hiçbiri noksan olmayan hadis-i şerif.
4- Hadis-i müsned-i münkatı: Sahabîden başka, bir veya birkaç ravisi bildirilmeyen.
5- Hadis-i mevsul: Sahabînin, (Resulullahtan işittim, böyle buyurdu) diyerek haber verdiği, hadis-i müsned-i muttasıl demektir. Bunlara, hadis-i merfu da denir.
6- Hadis-i mütevatir: Birçok Sahabînin, Resulullahtan ve başka birçok kimsenin de, bunlardan işittiği ve çok kimselerin haber verdiği hadis-i şeriflerdir. Bunların, bir yalan üzerinde sözbirliği yapmalarına imkân olmaz. Bu hadis-i şeriflere inanmayan kâfir olur.
7- Hadis-i meşhur: İlk zamanda bir kişi bildirmişken, ikinci asırda şöhret bulan hadis-i şeriflerdir. Yani bir kimsenin Resulullahtan, o kimseden de, çok kimselerin ve bunlardan da, başka kimselerin işittiği hadis-i şerif olup, son duyulan kimseye kadar, artık hep mütevatir olarak bildirilmiştir. Meşhur hadislere inanmayan da kâfir olur. (Redd-ül-muhtar s.176)
8- Hadis-i mevkuf: Sahabîye kadar söyleyen hep bildirilip, Sahabînin, (Resulullahtan işittim) demeyip, (Resulullah böyle buyurmuş) dediği hadis-i şerif.
9- Hadis-i sahih: Âdil ve hadis ilmini bilenden işitilen, müsned-i muttasıl, mütevatir ve meşhur hadis-i şerif.
10- Haber-i âhâd: Bir kimse tarafından söylenilen, müsned-i muttasıl hadis-i şerif.
11- Hadis-i muallâk: Baştan bir veya birkaç ravisi veya hiçbir ravisi belli olmayan.
12- Hadis-i kudsi: Manası Allahü teâlâdan, kelimeleri Resulullah tarafından olan.
13- Hadis-i kavi: Söyledikten sonra, bir âyet-i kerime okuduğu hadis-i şerif.
14- Hadis-i nâsih: Son zamanlarında söyledikleri hadis-i şerif.
15- Hadis-i mensuh: İlk zamanda söyleyip, sonra değiştirilen hadis-i şerif.
16- Hadis-i âmm: Bütün insanlar için söylenmiş olan hadis-i şerif.
17- Hadis-i has: Bir kimse için söylenmiş hadis-i hadis-i şerif.
18- Hadis-i hasen: Bildirenler, sadık ve emin olup, fakat hafızası, anlayışı, sahih hadisleri bildirenler kadar kuvvetli olmayan kişilerin bildirdiği hadis-i şerif.
19- Hadis-i maktu: Söyleyenler, Tabiin-i kirama kadar bilinip, Tabiinden rivayet olunan hadis-i şerif.
20- Hadis-i şaz: Birinin, bir hadis âliminden işittim dediği hadis-i şerif.
21- Hadis-i garip: Yalnız bir kimsenin bildirdiği hadis-i sahihtir. Yahut aradakilerden birine, bir hadis âliminin muhalefet ettiği hadis-i şerif.
22- Hadis-i zayıf: Sahih ve hasen olmayandır. Ravilerden birinin hafızası, adaleti gevşek veya itikadında şüphe vardır. Bu hadise göre fazla ibadet yapılır; fakat ictihadda bunlara dayanılmaz.
23- Hadis-i muhkem: Tevile muhtaç olmayan hadis-i şerif.
24- Hadis-i müteşabih: Tevile muhtaç olan hadis-i şerif.
25- Hadis-i munfasıl: Aradaki ravilerden, birden fazlası unutulmuş olan hadis-i şerif.
26- Hadis-i müstefid: Söyleyenleri üçten çok olan hadis.
27- Hadis-i muddarib: Muhtelif yollardan, birbirine uymayan şekilde bildirilen.
28- Hadis-i merdud: Manası olmayan ve rivayet şartlarını taşımayan söz.
29- Hadis-i müfteri: Müslüman görünen dinsizlerin uydurdukları söz.
30- Eser: Mevkuf ve maktu hadis veya dua bildiren merfu hadis.
31- Hadis-i mevdu: Bir hadis âlimine göre, hadis olma şartlarını taşımayan hadis, sadece o âlime göre mevdu, yani uydurma olur. Hadis usulü ilminde müctehid olan bir âlim, bir hadisin sahih olması için, lüzum gördüğü şartları taşımayan bir hadis için, benim mezhebimin usulünün kaidelerine göre mevdudur der. Yoksa, (Peygamber efendimizin sözü değildir) demek istemez. Yani, hadis-i şerif denilen bu sözün hadis olması, bence anlaşılmamıştır demektir. Hadis usulü ilminin başka bir müctehidi de, hadisin doğru olması için aradığı şartları bu sözde bulunca, hadistir, mevdu değildir diyebilir. Dört mezhep arasında ayrılık bulunması, sözlerinin yanlış olacağını göstermediği gibi, hadisler için de, böyledir. Böyle şeyler, ictihad işi olduğundan, bir müctehidin mevdu demesiyle, hakikatte mevdu olması lazım gelmez.
|
|
|
Şartsız söylenenler |
|
Sual: Bazı hadislerde, (Şunu yapan cennete veya cehenneme gider) deniyor. Mesela, (Cömert cennete gider) veya (Savaşta ölen şehiddir) denince, bunun bazı şartları yok mudur? Her cömert, cennete gider mi, savaşta ölen herkes şehid mi olur?
CEVAP: İmam-ı Rabbani hazretleri, (Şartsız bildirilen bir hüküm, şartlı olarak anlaşılır) buyuruyor. Şartsız söylenen şeylerin mutlaka bazı şartı bulunur.
Birkaç örnek verelim:
1- Cömertlikle ilgili:
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cömertler cennete girer.) [Ebu-ş-şeyh]
Bu hadis-i şerif, şartsız bildirilmiştir. Her cömert cennete girmez. (Şunu yapan cennete girer) denince bunun da bazı şartları olduğu anlaşılır. Birkaçı şöyledir:
a) Birinci şart, o kimsenin imanlı yani Müslüman olmasıdır. İmansızsa, o kimse cömert de olsa, savaşta da ölse, insanlığa, bütün dünyaya büyük hizmetleri dokunsa da cennete giremez.
b) İmanı var; fakat sevapları günahlarından çoksa, ancak o zaman cennete girer demektir.
c) İmanlı cömerdin cömertliği, birçok günahları affettirir, şefaate sebep olur. Bu bakımdan imanlı cömerdin günahları çeşitli sebeplerle affedilir, cennete layık olur demektir.
ç) Cömerdin ve her Müslümanın cennete girebilmesi için, Ehl-i sünnet itikadında olması yani bid’at ehli olmaması, farzları yapıp haramlardan sakınması gerekir.
Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bid’at ehlinin hiçbir ibadeti kabul olmaz, yağdan kıl çıkar gibi, dinden çıkar.) [İbni Mace, Deylemi]
(Bid’at ehli, bid’atini Allah rızası için terk etmedikçe, hiçbir ameli kabul olmaz.) [Deylemi, İbni Neccar, Ebu Nasr, İbni Ebi Asım]
(Elbisesi haram olanın ibadetleri kabul olmaz.) [İ. Ahmed, Bezzar]
(Haram gömlekle kılınan namaz kabul olmaz.) [Bezzar]
(Bir lokma haram yiyenin, kırk günlük ibadeti kabul olmaz.) [Taberani, Deylemi]
Demek ki, bir kimse çok cömert olsa da, ibadetleri yapmıyor ve haramlardan kaçmıyorsa yahut bid’at ehliyse cennete girmesi kolay olmaz. Bu günahlar, zamanla insanı küfre sürükleyerek cehenneme sokar.
(Devamı var)
|
Şartsız söylenen şeylerin bazı şartları bulunduğunu gösteren örneklere bugün de devam ediyoruz:
2- Cimrilikle ilgili:
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cimri, cennete girmez.) [Taberani]
Bu da şartsız bildirildiği için, bazı şartları vardır:
a) İmanı yoksa cennete girmez demektir.
b) İmanı var; fakat günahları sevablarından çoksa, günahlarının cezasını çekmeden cennete girmez demektir. Sevabları günahlarından çoksa, cennete girer.
c) İmanı var, günahı sevabından çoktur; fakat affa veya şefaate kavuşmazsa cehennemde cezasını çekecek demektir. Affa veya şefaate kavuşursa, hiç cehenneme girmeden cennete gider.
3- Şehidlikle ilgili:
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Deniz savaşında şehid olanların, bütün günahları, hatta [gıybet, hakaret, gibi bütün] kul hakları da affolur.) [İbni Mace]
Ama her deniz savaşında ölen kimse şehid olmaz ve günahları da affolmaz. Affolmanın da şartları vardır. Birinci şart, o kimsenin imanlı yani Müslüman olmasıdır. İmansızsa, o kimse denizde boğulsa da, savaşta da ölse, insanlığa, bütün dünyaya büyük hizmetleri dokunsa da cennete giremez.
Hadis-i şeriflerin bir kısmı, diğerini açıklar. Bunu açıklayan bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Nice kendisine silah isabet edip ölen kimse vardır ki, şehid değildir. Nice döşeğinde yatarken ölen kimse de vardır ki, Allah katında sıddık ve şehiddir.) [Ebu Nuaym, Ebu-ş-şeyh]
4- Ziynet takmakla ilgili
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kadınlara altın takı helaldir.) [Taberani]
Bunun da bazı şartları vardır:
a) Yabancı erkeklere göstermeden takabilir demektir. Mesela burna hızma olarak takamaz.
b) Altın, gasp edilmiş veya çalınmış olmazsa takabilir demektir.
c) Âcil vermesi gereken borç varsa, önce borcunu ödemesi gerekir.
c) Altın yüzük çok sıkı olup altına su geçirmezse, guslederken yüzüğü çıkarmak veya oynatmak gerekir. Böyle yapmazsa guslü sahih olmaz.
(Devamı var)
Şartsız söylenen şeylerin bazı şartları bulunduğunu gösteren örneklere bugün de devam ediyoruz:
5- Tavşan eti yemekle ilgili:
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Tavşan eti yenir.) [Buhari]
Tavşan eti yenir; fakat bunun da bazı şartları vardır:
a) Ada tavşanı besleyen kimse, bunu kesmeden, bir bacağını koparıp yiyemez.
b) Kesenin Müslüman veya Ehl-i kitap olması şarttır. Bunlardan başkası keserse yenmez. Mesela Budistin ve ateistin kestiği yenmez.
c) Kesenin Müslüman olması da yetmez. Besmeleyle kesmesi gerekir. Kasten Besmele terk edilirse, o et leş olur.
ç) Tavşan hastalıklıysa veya zehirliyse yine yenmez.
d) Çalınmış veya gasp edilmişse yenmez.
6- Gümüş yüzük takmakla ilgili
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Gümüş yüzük erkeklere de caizdir.) [Mevahib]
Şartsız söylendiğine göre, bunun da bazı şartları vardır:
a) Ağırlığı bir miskali [4,8 gramı] geçmemelidir. Demek ki, 10 gram ağırlığında bir şövalye yüzük takmak caiz olmaz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Gümüş yüzük takabilirsin; fakat ağırlığı bir miskali geçmesin!) [Tirmizî]
b) Yüzük darsa, abdestte, gusülde çıkarmak veya oynatarak suyun altına girmesini sağlamak gerekir. Böyle yapılmazsa, dar yüzüğü takmak caiz olmaz.
Şartsız söylenen haberlerin şartlarının da olabileceğini bilmeyen cahiller, (Altından, gümüşten diş yaptırmak caiz dendiğine göre, kaplama diş gusle mani olmaz) diyerek, milleti cünüp gezdiriyorlar. Yüzüğün de, takma dişin de altını ıslatma şartı vardır.
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Abdest alırken, [altının ıslanması için] yüzüğü hareket ettirin!) [İbni Mace]
Altın kaplama protez dişin altına su geçmezse ve çıkarma imkânı varsa, çıkarıp altını ıslatmak gerekir. Buna imkân yoksa, (Gusülde ağzın içini yıkamak farz değildir) diyen Maliki veya Şafii mezhebini taklit etmek gerekir.
Taklit ederken, o mezhebin farzlarına uymak ve müfsidlerinden [o ibadeti bozacak şeylerden] sakınmak gerekir. (Devamı var)
Şartsız söylenen şeylerin bazı şartları bulunduğunu gösteren örneklere bugün de devam ediyoruz:
7- Allah var demekle ilgili:
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Lâ ilâhe illallah diyen cennete girer.) [Bezzar]
Cennete girmenin birçok şartları vardır:
a) Birincisi, Amentü’de bildirilen, imanın altı şartına inanmaktır. Bunların birine bile inanmayan cennete giremez. Mesela bütün peygamberlere inansa, sadece âhir zaman peygamberi Muhammed aleyhisselama inanmasa, iman etmiş olmaz. İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Allah’tan başka ilah olmadığına Allah’ın bir olduğuna ve ortağı olmadığına, Muhammed’in Onun kulu ve Resulü olduğuna, keza cennet ve cehennemin hak olduğuna şehadet ederse, Allahü teâlâ onu cennetine koyar.) [Buhari, Müslim, Tirmizi]
(İman; Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, [yani kıyamete, cennete, cehenneme, hesaba, mizana], kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, ölüme, öldükten sonra dirilmeye, inanmaktır. Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim Onun kulu ve resulü olduğuma şehadet etmektir.) [Buhari, Müslim, Nesai]
b) İmanın altı şartını dille söylemek yetmez; kalble de tasdik etmek ve ihlâsla söylemek gerekir. Birkaç hadis-i şerif meali:
(İhlâs, haramlardan sizi men etmesidir.) [Bezzar]
(Kalble tasdik edip, ihlâsla kelime-i şehadeti söyleyen cennete girer.) [Taberani]
(İhlâsla, “Rabbimin Allah, dinimin İslam ve Peygamberimin Muhammed aleyhisselam olduğuna razıyım” diyen cennete girer.) [İ. Ahmed]
c) Bid’at ehli olmaması gerekir. Yukarıdaki bütün şartlar olsa da, Ehl-i sünnet olmayan cennete giremez. İtikadında küfür yoksa, ancak o zaman cehennemde cezasını çektikten sonra cennete girer.
ç) Hubb-i fillah, buğd-i fillah üzere olmak gerekir. Allahın sevdiklerini sevmek, düşmanlarını sevmemek şarttır. Mesela Hazret-i Ömer’e düşmanlık etse, onun dayısı olan kâfir Ebu Cehili sevse, lâ ilahe illallah demesi onu cehennemden kurtaramaz.
d) Lâ ilahe illallah diyen kimse, namaz, oruç, zekât, hac gibi ibadetleri yapmıyor ve içki, faiz, kumar, hırsızlık, zina, katillik gibi günahlar içindeyse, böyle kimsenin de imanını muhafaza etmesi, dolayısıyla cennete girmesi çok zordur.
İki maddeli hadis-i şerifler |
|
İki şeyin korkusu
Ümmetim için, şu iki şeyden korkuyorum: 1- Bolluk ve rahat içinde iken, şehvetlerine uymalarından, 2- Namazı ve Kur’anı terk etmelerinden. (Taberani)
Beladan kurtulanlar
Ahir zamanda, şiddetli belaya maruz kalınır. Ancak şu iki sınıf kurtulur: 1- Allah’ın dini için, dili ile ve kalbi ile mücadele eden, 2- Dinini anlayıp tasdik eden. (Ebu Nuaym)
İki şeyi koruyan
Şu iki şeyini koruyan mümin, Cennete girer: 1- İki çene arasını, 2- İki bacak arasını. (İ. Ahmed)
Şefaat etmem!
Şu iki sınıfa şefaat etmem: 1- Zalim sultana, 2- Dinde ifrata kaçanlara, aşırı gidenlere. (Taberani)
İki sınıf salih olursa
Şu iki sınıf sâlih olursa, ümmetim sâlih olur: 1- İdareciler, 2- Âlimler. (Ebu Nuaym)
İslamiyet’ten nasipsiz
Şu iki sınıfın, İslamiyet’ten nasibi yoktur: 1- Mürciye [Cebriye de denilir. Günahı da Allah işletir diyenler], 2- Kaderiye [kaderi inkâr edenler]. (Beyheki)
İki şeye uyun
Bıraktığım iki şeye uyan, hidayete erer, uymayan sapıtır: 1- Kitabullah, 2- Ehl-i beytim. (İ. Hibban)
İhtiyar
Yaşlının gönlü şu iki şeye gençtir: 1- Uzun yaşama isteği, 2- Mal sevgisi. (A. bin Sa’d)
Gıpta edilir
Şu iki kişiye gıpta edilir: 1- İlmi ile amel edene, 2- Malını, Allah yolunda harcayana. (Buhari)
En iyi iki şey
Şu iki şeyden daha iyisi yoktur: 1- Allah’a iman, 2- Onun kullarına iyilik etmek. (İ. Askalani)
En kötü iki şey
Şu iki şeyden de, daha kötüsü yoktur: 1- Şirk, 2- İnsanlara kötülük etmek. (İ. Askalani)
Reddedilmeyen iki dua
Şu iki vakitte edilen dua, reddedilmez: 1- Ezan okunurken, 2- Savaş kızışınca. (Ebu Davud)
Dünyada korkmayan
Hak teâlâ, buyurur: İki korku ile iki güvenmek bir araya gelmez: 1- Dünyada benden korkmayan, kıyamette korkar, 2- Dünyada benden korkan, kıyamette, korkulardan emin olur. (İ. Ahmed)
Oruçlunun iki sevinci
Oruçlu için iki sevinç vardır: 1- İftar edince, 2- Ahirette, Allah mükâfatını verince. (Buhari)
İki damla ile iki adım
Şu iki damladan ve iki adımdan daha sevimli hiçbir şey yoktur: 1- İki damla, Allah korkusundan akıtılan gözyaşı ile Allah yolunda akıtılan kan, 2- İki adım, cihad [dini yaymak] için atılan adım ile bir farzı yerine getirmek için atılan adım. (Tirmizi)
|
İki maddeli hadis-i şerifler -2- |
|
Sevilen iki haslet
Allah’ın sevdiği iki haslet: 1- Cömertlik, 2- Maddi ve manevi fedakârlık. (Beyheki)
Nefret edilen haslet
Allah’ın nefret ettiği iki haslet: 1- Cimrilik, 2- Kötü ahlak. (Beyheki)
Allah yardım eder
Hak teâlâ, iki kişiye yardım eder: 1- Cihad edene, 2- Namusunu korumak için evlenene. (Nesai)
Duanın kabulü için
Duanın kabul olması için iki şey gerekir: 1- İhlâs, 2- Helal lokma. (Tergib-üs-salât)
Cennetlik ve cehennemlik kimse
Şu iki şeyin biri cennete, öteki cehenneme girmeyi gerektirir: 1- Şirk üzere ölmeyen [Müslüman olarak ölen] Cennete girer, 2- Şirk üzere [kâfir olarak] ölen Cehenneme girer. (Müslim)
Allah’tan uzak olan
Şu iki kimse, Allah’tan çok uzakta olur: 1- İdarecilerle düşüp kalkar, onların zulme ait sözlerini tasdik eder, 2- Çocuklarını eşit tutmaz, yetimin hakkı konusunda, Allah’tan korkmaz. (İ. Asakir)
İki zayıf
Şu iki zayıf hakkında Allah’tan korkun: 1- Dul kadın, 2- Yetim. (Beyheki)
Dininizi süsleyin
Dininizi şu iki hasletle süsleyin: 1- Cömertlik, 2- Güzel ahlak. (Taberani)
Akrabaya sadaka
Akrabaya sadaka vermenin iki sevabı vardır: 1- Sadaka sevabı, 2- Sıla-i rahim sevabı. (Tirmizi)
Âlimler
Âlim iki türlüdür: 1- İlmi ile Allah’ın rızasını arayan, ilmi paraya değişmeyen, 2- İlmi ile dünyalık arayan. Böyle âlime, kıyamette ateşten gömlek giydirilir. (Deylemi)
İki berat
Kırk gün yatsı ve sabah namazını, cemaatle kılana, iki berat verilir: 1- Cehennemden kurtuluş beratı, 2- Münafıklıktan kurtuluş beratı. (Hatib)
Yükselmenin yolu
Allah katında yükselmek için, şu iki şeyi yap: 1- Sana karşı cahillik yapana, hilm [yumuşaklık] ile karşılık ver, 2- Sana vermeyene, ihsanda bulun. (İ. Adiy)
İki meyte
İki meyte ile iki kan helâldir: 1- İki meyte, balık ve çekirgedir. 2- İki kan, ciğer ve dalaktır. (Hâkim)
[Meyte, boğazlanmadan leş olarak ölen hayvandır. Böyle ölen hayvan yenmez. Balıkla çekirge bundan müstesnadır. Dinimizde kan da yenmez. Ancak dalak ve ciğer hariçtir.]
Borçlanmak
Borç iki kısımdır: 1- Ödemek niyeti ile borçlanıp da, ödeyemeden ölenin kefiliyim, 2- Ödememek niyeti ile borçlanıp da, borcunu ödemeden ölenin, sevabları alınıp, alacaklısına verilir. (Taberani)
|
Üç maddeli hadis-i şerifler |
|
Üç sınıf ümmet
Ümmetim üç sınıftır: 1- Sorgusuz sualsiz Cennete girenler, 2- Hafif hesaba çekilerek girenler, 3- Günahlardan temizlenerek girenler. (Taberani)
Dost ve düşman
Allahü teâlâ buyurur ki: Şu üç şeye devam eden, gerçek dostumdur; bunları terk eden de, gerçek düşmanımdır: 1- Namaz, 2- Oruç, 3- Cünüplükten gusül. (Beyheki, Taberani)
Üç türlü komşu
Üç türlü komşu vardır: 1- Bir hakkı olan komşu. Akraba olmayan gayrimüslim komşudur. 2- İki hakkı olan komşu. Müslüman komşu ki, hem Müslümanlık, hem de komşuluk hakkı vardır. 3- Üç hakkı olan komşu. Akraba olan Müslüman komşudur. Bunun hem Müslümanlık, hem akrabalık, hem de komşuluk hakkı vardır. (Ebu Nuaym)
Günah yazılmaz
Şu üç kişiye günah yazılmaz: 1- Uyanana kadar uyuyana, 2- İyi olana kadar deliye, 3- Büluğa erene kadar çocuğa. (Buhari)
Âlimler
Âlimler üç türlüdür: 1- İlmi, hem kendisine, hem de insanlara faydalı olan, 2- İlmi kendisine faydası olan, insanlara, faydası olmayan, 3- İlmi herkese faydası olan, fakat kendine faydası olmayıp helak olan. (Deylemi)
Sorguya çekilmeyenler
Şu yemeklerden sorguya çekilmeyen üç kimse: 1- İftar yemeğinden, 2- Sahur yemeğinden, 3- Misafirle yediğinden. (Deylemi)
Doğru olanlar
İslam’dan nasibi olmak, şu üç şey ile olur: 1- Namaz, 2- Oruç, 3- Zekât. (İ. Ahmed)
Üç kimse kınanmaz
Şu üç kimsenin uygun görülmeyen işleri, durumları göz önüne alınarak hoş görülmelidir: 1- İyileşene kadar hasta, 2- İftar edene kadar oruçlu, 3- Âdil hükümdar. (Deylemi)
Üç zümre
Kendilerine yemin teklif edilmeyen üç kimse: 1- Evladın babasına yemini, 2- Kadının kocasına yemini, 3- Kölenin efendisine yemini. (İ. Asakir)
Lanetlenenler
Lanetlenen üç zümre şunlardır: 1- Ana babaya lanet eden, 2- Allah’tan başkası için kurban kesen, 3- Arazinin sınırını geçen, (İ. Asakir)
Ziyaret edilmeyen hasta
Şu üç hastayı ziyaret gerekmez: 1- Gözü ağrıyan, 2- Dişi ağrıyan, 3- Çıbanı olan. (Taberani)
Dünya ve ahiret
Dünyayı ahirete tercih eden, şu üç şeye maruz kalır: 1- Sıkıntısı hiç eksilmez, 2- Yokluktan kurtulmaz, 3- Öyle bir hırsa kapılır ki, hiçbir zaman boş vakit bulamaz. (Taberani)
|
Üç maddeli hadis-i şerifler -2- |
|
Emredilenler
Size şu üç şeyi emrediyorum: 1- Allahü teâlâya kulluk edip, Ona hiçbir şeyi ortak koşmamayı, 2- Toplu olarak Allah’ın ipine [dinine] tutunup birbirinizden ayrılmamayı, 3- Allah’ın size veli kıldığı kimselere itaat edip, onları dinlemeyi. (İbni Mace)
Hoşlanılmayan üç şey
Hak teâlâ üç şeyi sevmez: 1- Çok konuşmak, 2- Çok sual sormak, 3- Malı telef etmek. (Müslim)
Orucu bozmayan üç şey
Şu üç şey, orucu bozmaz: 1- Hacamat, 2- İstemeden kusmak, 3- İhtilam. (Tirmizi)
Şakası da sahihtir
Üç şeyin şakası da, ciddisi de sahihtir: 1- Nikâh, 2- Talak, 3- Talaktan dönmek. (Hâkim)
Helak edenler
Helak edici üç şey: 1- Aşırı cimrilik, 2- Nefse uymak, 3- Kendini beğenmek. (Hatib)
Kurtarıcı işler
Kurtarıcı üç şey: 1- Gizli ve açık Allah’tan korkmak, 2- Fakirlik ve zenginlikte itidal üzere bulunmak, 3- Gazapta ve rızada, adalet üzere olmak. (Hatib)
Derecesini yükselten şeyler
Derece yükselten üç şey: 1- Yemek yedirmek, 2- Selamlaşmayı yaymak, 3- Herkes uyurken, gece namazı kılmak. (Hatib)
Günahlara kefaret
Günahlara kefaret olan üç şey: 1- Mescide gitmek, 2- Namazı kılıp, diğer namazı beklemek, 3- Çok soğukta uygun abdest almak. (Hatib)
İmanı fayda vermez
Şu üç şey ortaya çıktıktan sonra, iman etmek fayda vermez: 1- Güneş, batıdan doğunca, 2- Deccal çıkınca, 3- Dabbet-ül-arz çıkınca. (Müslim, Tirmizi)
Üç ikram
Şu üç ikram geri çevrilmez: 1- Yer vermek, 2- Güzel koku, 3- Süt. (Tirmizi)
Farz olan ibadetler
Şu üç şey bana farzdır: 1- Vitir namazı, 2- Kurban kesmek, 3- Kuşluk namazı. (İ. Ahmed)
[Hanefi’de, ilk ikisi vacib, üçüncüsü sünnettir. Diğer üç mezhepte, üçü de, sünnettir.]
Fitneye düşürenler
Şu üç şey fitneye düşürür: 1- Güzel saç, 2- Güzel ses, 3- Güzel yüz. (Deylemi)
Oruçlu iken
Oruçlu iken, şu üç şeyden sakınmalı: 1- Hamama girmemeli, 2- Hacamat olmamalı, 3- Kadınlara bakmamalı. (Deylemi)
Şefaat edenler
Şu üç sınıf şefaat eder: 1- Enbiya [nebiler], 2- Ulema [âlimler], 3- Şüheda [şehitler]. (İbni Mace)
|
Üç maddeli hadis-i şerifler -3- |
|
Üç felaketten korudu
Allahü teâlâ, şu üç felaketten korudu: 1- Peygamberiniz, size beddua edip, topyekûn helak olmaktan, 2- Ehl-i bâtılın, ehl-i hakka galip gelmesinden, 3- Sapıklık üzere ittifaktan. (Ebu Davud)
İmandan olan şeyler
Üç şey imandandır: 1- Hayâ, 2- Haramdan sakınmak, 3- Haklı olsa da ısrar etmemek. (C. sagir)
Münafıklık alameti
Üç şey münafıklık alametidir: 1- Müstehcen konuşmak, 2- Hayâsızlık, 3- Cimrilik. (C. sagir)
Geciktirilmeyenler
Üç şey geciktirilmez: 1- Vakti girince namazı kılmak, 2- Hazır olunca cenazeyi defnetmek, 3- Dengini bulunca, kız veya dulu evlendirmek. (Tirmizi)
Ortak olan ve olmayan
Hak teâlâ buyurdu ki: Ey insanoğlu, şu üç şeyin, biri senin, biri benim, biri aramızda ortaktır: 1- Kulluk edip, bana hiçbir şeyi ortak koşmamak sana mahsustur. 2- İşlediğin amelin karşılığını vermek bana mahsustur. 3- Aramızda ortak olan, senin dua etmen, benim de, kabul etmemdir. (Taberani)
Yola çıkılan üç mescit
Yalnız üç mescit için yola çıkılır: 1- Mescid-i Nebi, 2- Mescid-i Haram, 3- Mescid-i Aksa. (Buhari)
Bu ümmetin üstünlüğü
Allahü teâlâ başka ümmetlere vermediği üç şeyle bizi üstün kıldı: 1- Saflarımızı meleklerin safları gibi kıldı. 2- Yeryüzünün her tarafı bize mescit kılındı. 3- Su bulunmayınca, toprağı [teyemmüm için] bize temizleyici kıldı. (Nesai)
Uygunsuz hareketler
Şu üç şey, uygun değildir: 1- İmamın, sadece kendisine dua etmesi, 2- İzinsiz başkasının evinin içine bakmak, 3- Abdesti sıkışık iken namaz kılmak. (Tirmizi)
Zararı sahibine döner
Üç şeyin zararı sahibine döner: 1- Zalimin zulmü, 2- Düzenbazın hilesi, 3- Sözünde durmayanın vefasızlığı. (Hatib)
Büyük bela
Şu üç kişi başa beladır: 1- İyilikten anlamayan, kötülüğü affetmeyen âmir, 2- Hayrı görmeyip, kusuru yayan zâlim, 3- Yanındayken, eziyet eden, yokluğunda hıyanet eden kadın. (Taberani)
Üç büyük günah
Şu üç şeyi yapan, büyük günah işlemiş olur: 1- Haksız yere açılmış bir bayrak etrafında toplanan, 2- Ana babaya isyan eden, 3- Zalime yardım eden. (Taberani)
Üç şeyden korkarım
Şu üç şeyden korkarım: 1- Hakkı tanıdıktan sonra dalalete düşmek, 2- Dalalete sürükleyen fitneler, 3- Boğazına ve cinsi şehvete düşkün olmak. (Deylemi)
Kalbe sıkıntı verir
Üç şey kalbe sıkıntı verir: 1- Yemeği sevmek, 2- Uykuyu sevmek, 3- Rahatı sevmek. (Deylemi)
|
Üç maddeli hadis-i şerifler -4- |
|
Acıklı azap
Şu üç kişiye acıklı azap vardır: 1- Eteklerini yerde sürüyerek yürüyen kibirli, 2- Verdiğini başa kakan, 3- Malını yalan yere yeminle satan. (Müslim)
Elim azap
Şu üç kişiye kıyamette elim bir azap vardır: 1- Yetimi okuturken ezen hoca, 2- İhtiyacı yok iken dilencilik yapan, 3- Sultana dalkavukluk yapan. (İ. Rafii)
Helak olan üç kişi
Şu üç kişi helak oldu:
1- Çok kibirli, 2- Allah’tan şüphe eden,
3- Onun rahmetinden ümit kesen. (Buhari)
Cennet haramdır
Cennet haram olan üç kişi:
1- İçki müptelası, 2- Ana babaya âsi,
3-Deyyus. (İ. Ahmed)
Cennete girer
Şu üç şeyden uzak olan, sorgusuz Cennete girer:
1- Kibir, 2- Kul borcu, 3- Hıyanet. (Nesai)
İmanın tadını bulur
Şu üç kişi, imanın tadını alır: 1- Allah ve Resulünü her şeyden çok seven, 2- Sevdiğini, yalnız Allah için seven, 3- İmana kavuştuktan sonra, küfre düşmeyi, ateşe düşmekten tehlikeli bilen. (Buhari)
Ayıp olarak yeter
Şu üç huy, kişiye ayıp olarak yeter: 1- Kendi kusurunu görmeyip, başkalarındaki aynı kusuru görmesi, 2- Kendi utanç verici halini görmeyip, başkalarının aynı durumundan utanç duyması, 3- Oturup kalktığı kimselere sıkıntı vermesi. (Taberani)
Helak olan üç kişi
Şu üç kişide ihlâs yoksa helak olur:
1- Cömert, 2- Cesur, 3- Âlim. (Hâkim)
İnsanların kötüsü
İnsanların en kötüsü şu üç kimsedir:
1- Ana babaya karşı kibirli olup, onlara hakaret eden, 2- Fitne, fesat çıkaran, 3- Karı kocanın arasını açıp sonra, o kimsenin karısına sahip olan. (Ebu Nuaym)
Rahmetle nazar etmez
Allahü teâlâ, Kıyamette şu üç kişiye rahmetle nazar etmez:
1- Alışverişinde yalan söyleyerek fahiş fiyatla mal satana, 2- Gelişigüzel her şeye yemin edene, 3- Kendisinde su olduğu halde, başkasına vermeyene. (Ey Oğul İlmihali)
Şiddetli azap
Şu üç kişinin azabı şiddetlidir: 1- Zina eden ihtiyar, 2- Yalancı idareci, 3- Kibirli fakir. (Müslim)
Ahir zamanda
Ahir zamanda eşcinseller üç sınıf olur: 1- Konuşarak, yüzüne bakarak yetinenler, 2- Tokalaşıp, kucaklaşarak yetinenler, 3- Bu işi bizzat yapanlar. (Deylemi)
Allah’ın düşmanları
Allahü teâlâ buyuruyor ki: Kıyamet günü şu üç kişinin hasmıyım: 1- Benim adımı anarak söz verip, sözünden dönen, 2- Hür insanı köle diye satan, 3- İşçinin ücretini vermeyen. (Buhari)
|
Üç maddeli hadis-i şerifler -5- |
|
Gıybeti haram olmayanlar
Şu üç kişinin gıybeti caizdir: 1- Fasık, 2- Zâlim idareci, 3- Bid’at ehli. (İ. Ebiddünya)
Bakmak ibadettir
Şu üç şeye bakmak ibadettir: 1- Ana babanın yüzüne, 2- Mushaf’a, 3- Denize. (Ebu Nuaym)
Dua eden
Dua eden, şu üç şeyden birine kavuşur: 1- Günahı affedilir, 2- İyilikleri artar, 3- Kabul edilmiş ibadet sevabı alır. (Deylemi)
Reddedilmeyen dua
Üç dua ret olmaz: 1- Ana babanın evladına duası, 2- Oruçlunun duası, 3- Yolcunun duası. (Beyheki)
Nimetlere kavuşur
Şu üç şeyi yapan, dünya ve ahirette bol nimetlere kavuşur: 1- Belaya karşı sabreden, 2- Kadere razı olan, 3- Refah ve bollukta dua eden. (Deylemi)
Üç hürmeti gözeten
Şu üç hürmeti gözetenin, dini ve dünyası muhafaza edilir: 1- İslamiyet’e hürmet, 2- Resulullaha hürmet, 3- Resulullahın nesline [seyyidlere ve şeriflere] hürmet. (Taberani)
İyilik hazinesi
Şu üç şeyi gizlemek, iyilik hazinesidir: 1- Hastalığı, 2- Musibeti, 3- Sadakayı. (Taberani)
Sevilmek için
Şu üç şey, seni arkadaşına sevdirir: 1- Karşılaştığında selam vermek, 2- Bir toplulukta otururken, gelince ona yer vermek, 3- Onu sevdiği ismiyle çağırmak. (Taberani)
İmandandır
Şu üç şey imandandır: 1- Az olandan da vermek, 2- Tanıdığı, tanımadığı, her Müslümana selam vermek, 3- Kendi aleyhine de olsa, âdil davranmak. (Bezzar)
İmanın tadını duyar
Şu üç şeyi yapan, imanın tadını alır: 1- İhlâsla (La ilahe illallah) diyen, 2- Severek zekâtını veren, 3- Nefsini tezkiye eden, yani nerede olursa olsun, Allah’ın kendisi ile beraber olduğunu bilen. (Hâkim)
Güzel huylar
Üç şey Allah katında güzel huylardandır: 1- Zulmedeni affetmek, 2- Vermeyene vermek, 3- İrtibatını kesenle, iyi ilişkiler kurmak. (Taberani)
Allah’ın himayesinde
Şu üç haslete sahip olan, Allahü teâlânın himayesinde olur: 1- Bir şey verene teşekkür eden, 2- Güçlü iken affeden, 3- Öfkesine hâkim olan. (Beyheki)
Cennete girer
Şu üç haslet sahibi Cennete girer: 1- Zayıflara, güçsüzlere merhamet eden, 2- Ana babaya şefkat gösteren, 3- Emri altındakilere iyilik eden. (Tirmizi)
Dünya nimetleri
Şu üç şey dünya nimetidir: 1- Uygun binek [vasıta], 2- Saliha eş, 3- Rahat ev. (İ. Ebi Şeybe)
|
Üç maddeli hadis-i şerifler -6- |
|
Üç nimet
Şu üç nimet sahibi, Davud aleyhisselamın ailesine verilen nimetlere kavuşmuş sayılır: 1- Kızdığına da, sevdiğine de adaletli davranan, 2- Fakirken de, zenginken de iktisatlı davranan, 3- Gizlide de, açıkta da Allah’tan korkan. (Hâkim)
Sabır
Sabır üç çeşittir: 1- Musibette, 2- İbadetlerde, 3- Haramlardan sakınmakta. (Ebu-ş-şeyh)
Ebdalden sayılır
Şu üç haslet sahibi ebdal denilen evliyadan sayılır: 1- Kazaya rıza gösteren, 2- Haram işlememekte sabreden, 3- Allah rızası için öfkelenen. (Deylemi)
Allah’a tazim
Şu üç şeye ikram eden, Allahü teâlâya tazim etmiş olur: 1- Müslüman olarak ihtiyarlayana, 2- Kur’an-ı kerimi ezberleyene, 3- İlim sahibine. (Ramuz)
Devam eden üç amel
Şu üç şey hariç, ölenin ameli kesilir:
1- Sadaka-i cariye, 2- Faydalı ilim, 3- Salih evlat. (Buhari)
Cennet ehli
Şu üç şeyi Cennet ehli yapar:
1- İlim öğrenir, 2- Ölülere acır, 3- Fakirleri sever. (Deylemi)
Üç hak
Müslümanın Müslüman üzerindeki üç hakkı şudur: 1- Hasta ise, ziyaret etmek, 2- Cenazesine katılmak, 3- Aksırıp Elhamdülillah derse, Yerhamükellah demek. (Buhari)
Cimri sayılmaz
Şu üç şeyi yapan cimri sayılmaz: 1- Zekâtını veren, 2- Misafire ikram eden, 3- Darda kalana yardım eden. (Taberani)
Himayeye girenler
Şu üç kişi kıyamette Allah’ın himayesine girer: 1- Allah yolunda kınanmaktan korkmayan, 2- Helal olmayana el uzatmayan, 3- Harama bakmayan. (İsfehani)
Kâmil iman
Şu üç haslet sahibinin imanı kâmildir:
1- Allah yolunda kınanmaktan korkmayan, 2- İbadetine riya karıştırmayan,
3- İki işten, ahiret için olanı, dünya için olana tercih eden. (Deylemi)
Cennete girer
Şu üç sözü, ihlâsla söyleyen Cennete girer: 1- Rabbimin Allahü teâlâ olduğuna razıyım. 2- Dinimin Müslümanlık olduğuna razıyım. 3- Peygamberimin Muhammed aleyhisselam olduğuna razıyım. (İ. Ahmed)
Ateş görmeyen gözler
Şu üç göz, Kıyamette Cehennem ateşini görmez: 1- Allah korkusundan ağlayan göz, 2- Allah yolunda nöbette gözcülük eden göz, 3- Haramlara bakmaktan sakınan göz. (Taberani)
Sevabı en çok olan amel
Sevabı en çok olan üç amel şunlardır:
1- Her durumda Allah’ı zikretmek, 2- Herkese karşı insaflı davranmak, 3- Din kardeşinin maddi sıkıntısını gidermek. (İ. Mübarek)
|
Dört maddeli hadis-i şerifler |
|
Saadet olan dört şey: Şu dört şey saadettir: 1- Saliha kadın, 2- Rahat ev, 3- İyi komşu, 4- İyi binek. (Hâkim)
Cennete girer: Şu dört şeyden sakınan Müslüman Cennete girer: 1- Cana kıymak, 2- Haram yemek, 3- Zina etmek, 4- İçki içmek. (Bezzar)
İmanı giderir: Dört şey imanın gitmesine sebep olur: 1- Bildiği ile amel etmemek, 2- Bilmediği ile amel etmek, 3- Bilmediğini öğrenmekten çekinmek, 4- Öğreneni de, bundan yasaklamak. (İslam Ahlakı)
Dünyaya insen: Allahü teâlâ, (Dünyaya insen, ne iş yapardın?) diye sorduğunda, Cebrail aleyhisselam, şu dört şeyi yapacağını bildirdi: 1- Susamış kimselere su verirdim, 2- Çoluk çocuğu fazla olana yardım ederdim, 3- İki dargının arasını bulurdum, 4- Müslümanların ayıplarını kapatırdım. (İslam Ahlakı)
Allah yardım eder: Şu dört kimseye Allahü teâlâ, yardım eder: 1- Gaziye, 2- Evlenene, 3- Kölelikten kurtulmak isteyene, 4- Hacıya. (İ. Ahmed)
Cuma namazı: Şu dört kişi hariç, Cuma, her Müslüman’a farzdır: 1- Köle, 2- Kadın, 3- Çocuk, 4- Hasta. (Hâkim)
Cennette köşk: Şu dört haslet sahibi, Cennette köşklere kavuşur: 1- Tevhid ehli olmak, 2- Günahını müteakip istiğfar etmek, 3- İyilik edince, elhamdülillah demek, 4- Musibet gelince, (İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn) demek. (Deylemi)
Seni üzmesin: Şu dört haslet bulunan, başka şeye üzülmesin: 1- Doğru konuşmak, 2- Emanete riayet, 3- Güzel ahlaklı olmak, 4- Yiyip içmekte iffetli olmak [Haramdan sakınmak]. (Taberani)
Münafıklık alameti: Şu dört şey, münafıklık alametidir: 1- Yalan söyler, 2- Verdiği sözde durmaz, 3- Ahdine bağlı kalmaz, ihanet eder, 4- Tartışmada haktan ayrılır. (Tirmizi)
Dünya ve ahiret hayrı: Şu dört nimete sahip olan, dünya ve ahiret hayrına kavuşur: 1- Zikreden dile, 2- Şükreden kalbe, 3- Belaya sabırlı bedene, 4- Hıyanet etmeyen kadına. (Taberani)
Cennete giremeyenler: Şu dört kişi, [affa veya şefaate uğramadan yahut cezasını çekmeden] Cennete girmez: 1- Devamlı içki içen, 2- Faizcilik yapan, 3- Haksız yere yetim malı yiyen, 4- Ana babasına âsi olan. (Hâkim)
Duası kabul olanlar: Şu dört dua, kabule şayandır: 1- Âdil hükümdarın duası, 2- Din kardeşine gıyaben edilen dua, 3- Mazlumun zâlime ettiği beddua, 4- Ana baba duası. (Ebu Nuaym)
Peygamberlerin sünneti: Şu dört haslet, enbiyanın sünnetidir: 1- Hayâ, 2- Güzel koku, 3- Evlenmek, 4- Misvak. (Tirmizi)
Rahmetten uzak olanlar: Allahü teâlâ, kıyamette şu dört kişiye rahmetle nazar etmez: 1- Ana babasına âsi olan, 2- Yaptığı iyiliği başa kakan, 3- Devamlı içki içen, 4- Kaderi inkâr eden. (İ. Adiy)
Allah buğz eder: Şu dört kişiye, Allah buğz eder: 1- Çok yemin eden satıcı, 2- Kibirli fakir, 3- Zina eden ihtiyar, 4- Zâlim hükümdar. (Nesai)
Cennet hazinesi: Şu dört şey Cennet hazinesidir: 1- Sadakayı gizli vermek, 2- Musibetini gizlemek, 3- Salih akrabayı ziyaret, 4- Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh demek. (Hatib)
|
Üç maddeli hadis-i şerifler -7- |
|
En değerli üç şey
Öyle bir zaman gelecek ki, şu üç şeyden değerli bir şey olmayacak: 1- Helal para, 2- İhlâslı bir din kardeşi, 3- Sünnete uymak. (Taberani)
İlim
İlim üç türlüdür: 1- Açıklayıcı kitap, 2- Dine uygun âdet, 3- Bilmiyorum demek. (Deylemi)
Göze cila verenler
Şu üç şeye bakmak göze cila verir: 1- Yeşilliğe, 2- Akarsuya, 3- Güzel yüze. (Berika)
[Buradaki güzel yüz, bakması helal olan kimselerin yüzüdür. Yabancı kadınlara, kızlara bakmak, gözü zayıflatır ve kalbi karartır.]
Bedeni besler
Şu üç şey, bedeni besler: 1- Güzel koku, 2- Yumuşak güzel elbise, 3- Bal yemek. (S. Ebediyye)
Kıymetli müminler
Kıymetli müminler üç sınıftır: 1- Allah’a ve Resulullaha inanıp, malı ve canı ile Allah yolunda mücahede edenler, 2- Kendisinden insanların, malı ve canı hususunda emin olduğu kimseler, 3- Nefsinin tamah ettiği şeyi, Allah için terk edenler. (İ. Ahmed)
Allah’ın himayesinde
Şu üç kişi, Allah’ın himayesindedir: 1- Camiye gitmek için yola çıkan, 2- Allah yolunda savaşa çıkan, 3- Hac için yola çıkan. (Ebu Nuaym)
Yüz çevir!
Şu üç kimseden yüz çevirmek gerekir: 1- Açıktan günah işleyenden, 2- Zâlim idareciden, 3- Bid’at ehlinden. (İ. Ebiddünya)
Cehennem yakmaz
Şu üç kişiyi Cehennem ateşi yakmaz:
1- Kocasına itaat eden kadın, 2- Ana babasına itaat eden evlat, 3- Kocasını kıskanıp sabreden kadın. (Ebu-ş-şeyh)
Ancak münafık küçümser
Şu üç kimsenin hakkını, ancak münafık olan küçümser: 1- Saçını Müslüman olarak ağartanı, 2- İlim sahibi olanı, 3- Adil idareciyi. (Taberani)
Üç kişiye yer verilir
Şu üç kişiye yer verilir: 1- Yaşından dolayı ihtiyara, 2- İlminden dolayı âlime, 3- Sultanlığından dolayı âdil hükümdara. (Deylemi)
Rahmete kavuşanlar
Allahın rahmeti, şu üç kişiye yağar da yağar: 1- Namaz için saf tutana, 2- Gece yarısı namaz kılana, 3- Yalın kılıç, Allah yolunda savaşana. (İbni Mace)
Arş’ın gölgesinde
Şu üç kimse, Kıyamette Arş’ın gölgesinde gölgelenir 1- Emin tüccar, 2- Adil idareci, 3- Hep namaz vakitlerini gözleyen. (Hâkim, Deylemi)
Melekler istiğfar eder
Üç kişi için melekler istiğfar eder: 1- İlmi öğreten, 2- İlim öğrenen, 3- Cömert olan. (Ebu-ş-şeyh)
|
Dört maddeli hadis-i şerifler -2- |
|
Hesaptan kurtulamaz: Kıyamette herkes, şu dört suale cevap vermedikçe hesaptan kurtulamaz: 1- Ömrünü nerede, nasıl geçirdi? 2- İlmi ile nasıl amel etti? 3- Malı nerede nasıl kazandı, nerelere, nasıl harcadı? 4- Bedenini nerede yordu, hırpaladı? (Taberani)
Sual sorulunca: İlim hazinedir, anahtarı sual sormaktır. Bir sual sorulunca, şu dört kişi sevaba kavuşur: 1- Suali soran, 2- Suale cevap veren, 3- Bunları dinleyenler, 4- Ne güzel sual soruluyor ve cevap veriliyor diye bunları sevenler. (Ebu Nuaym)
Vakti değerlendirmek: Akıllı kimse, vaktini dört kısma ayırır: 1- İbadet için, 2- Kendini muhasebe için, 3- Emr-i maruf için, 4- Helâl kazanç için. (Deylemi)
Mutlu olmak için: Kadınla dört hasleti için evlenilir: 1- Malı, 2- Asaleti, 3- Güzelliği, 4- Dini. Sen dindar olanını tercih et ki, mutlu olasın. (Buhari)
Faziletli dört gece: Şu dört gece, gündüzü gibi faziletlidir: 1- Kadir gecesi, 2- Arefe gecesi, 3- Berat gecesi, 4- Cuma gecesi. (Deylemi)
Dört haslet: Allahü teâlâ buyurdu ki: Kullarıma dört haslet verdim: 1- Zahireye güve musallat ettim, yoksa zenginler bunu altın gümüş gibi saklarlardı. 2- Cesede kokmayı musallat ettim, yoksa dost dostu hiç gömmezdi. 3- Üzüntü için teselli verdim, yoksa nesil kesilirdi. 4- Ecel verip, emeli uzattım. Yoksa [ölüm var diye] kimse geçim derdine düşmez, dünya bakımsızlıktan harap olurdu. (Hatib)
Dört grup: İnsanlar, mal ve ilim yönünden dört gruba ayrılır: 1- Allahü teâlânın mal ve ilim verdiği kimse. O kimse, Rabbinden korkar Allah’ın bunda bir hakkı olduğunu bilerek, akrabalarına iyilik yapar. Bu kimse, en üstün derecededir. 2- Allahü teâlânın mal vermediği; fakat ilim verdiği iyi niyetli kimse. (Eğer malım olsaydı, malımı Allah yolunda harcardım) diye düşünür. Bu kimse iyi niyetinden dolayı, birinci gruptaki insan gibi mükâfat alır. 3- Allahü teâlânın mal verdiği; fakat ilim vermediği kimse. Bu kimse malını bilgisizce harcar, Allah’tan korkmaz. Allah’ın onda bir hakkı olduğunu bilmediği için, akrabalık haklarını yerine getirmez. İşte bu kişi, en kötü derecededir. 4- Allahü teâlânın, ne mal, ne de ilim verdiği kimse. Bu da, (Eğer malım olsaydı, üçüncü gruptaki kişi gibi davranırdım) diye düşünür. Bu da niyetine göre, üçüncü gruptaki gibi günaha girer. (Tirmizi)
Şehitlerin dereceleri: Şehitler dört derecedir: 1- İmanı sağlam olan mümin. Düşmanla karşılaşır, Allah’a verdiği söze sadık kalarak, ölünceye kadar savaşır. İşte bu kimse, Kıyamette herkesin imrenerek baktığı şehittir. 2- İmanı sağlam, korkak mümin. Düşmanla karşılaşır, çok korkar. Nerden geldiği belli olmayan bir şey ölümüne sebep olur. Bu, ikinci derecededir. 3- İyi ve kötü ameli olan mümin. Düşmanla karşılaşır, Allah’a verdiği söze sadık kalarak öldürülünceye kadar çarpışır. Bu üçüncü derecedir. 4- Günahkâr mümin. Düşmanla karşılaşır. Allah’a verdiği sözde sadık kalarak öldürülünceye kadar savaşır. Bu da, dördüncü derecedir. (Buhari)
|
Beş maddeli hadis-i şerifler |
|
İslam’ın beş şartı:
Müslümanlık beş şey üzerine kurulmuştur: 1- Allahü teâlâya ve Muhammed aleyhisselamın, Onun Peygamberi olduğuna inanmak, 2- Her gün beş vakit namaz kılmak, 3- Zekât vermek, 4- Ramazan ayında bir ay oruç tutmak, 5- Mekke’ye giderek, ömründe bir kere hac etmek. (Buhari)
Müslüman’ın beş hakkı:
Bir Müslümanın Müslüman üzerinde beş hakkı vardır: 1- Karşılaşınca, selam vermek, 2- Davet edince, davetine gitmek, 3- Nasihat isterse, yardımcı olmak, 4- Aksırıp Elhamdülillah derse, Yerhamükellah demek, 5- Hastalanırsa ziyaretine, ölürse cenazesine gitmek. (Buhari)
Helak eden beş şey:
Ümmetim şu beş şeyi helal saydığı zaman helak olur: 1- Birbirini lanetlemeyi, 2- İpekli giymeyi, 3- Çalgı çalmayı, 4- İçki içmeyi, 5- Erkeğin erkekle, kadının kadınla iktifa etmesini. (Hâkim, Beyheki)
Cuma günü:
Cuma gününde beş haslet vardır: 1- Allah, o günde Âdem’i yarattı. 2- O, Cennetten yeryüzüne o gün indirildi. 3- Cuma günü vefat etti. 4- Kıyamet, Cuma günü kopacaktır. 5- Cuma günü, duaların kabul olduğu bir saat vardır. (Buhari)
Resulullahın üstünlüğü:
Diğer peygamberlere beş şeyle üstün kılındım: 1- Bütün insanlara peygamber oldum. 2- Şefaatimi, ümmetime ahirette imdat olarak sakladım. 3- Bir aylık mesafeden, düşmanlarıma korku saldım. 4- Yeryüzü bana mescit ve temizleyici kılındı. 5- Ganimetler bana helal kılındı. (Buhari)
Cennetten men olunmaz:
Şu beş şey için nasihat edeni Cennetten çevirmezler: 1- Allah için, 2- Dini için, 3- Kitabı için, 4- Resulü için, 5- Bütün Müslümanlar için. (İ. Neccar)
Beş şeyin karşılığı:
Beş şey, beş şeyin karşılığıdır: 1- Bir topluluk verdiği sözden dönerse, düşmanları başlarına musallat olur. 2- Dinin emrine uyulmazsa, fakirlik yaygınlaşır. 3- Fuhuş yaygınlaşırsa, ölümler çoğalır. 4- Ölçü ve tartıda hile yapılırsa, bereketsizlik olur. 5- Zekât verilmezse, yağmurlar kesilir. (Taberani)
Kâmil iman:
Şu beş şey imandandır: 1- Allah’ın emrine teslim olmak, 2- Allah’ın takdirine rıza göstermek, 3- İşinin sonunu Allah’a havale etmek, 4- Allah’a güvenmek, 5- Musibete sabır göstermek. (Bezzar)
Peygamberlerin sünneti:
Şu beş şey peygamberlerin sünnetlerindendir: 1- Hayâ, 2- Hilm [yumuşaklık, vakar], 3- Hacamat, 4- Misvak kullanma, 5- Güzel koku sürünme. (Taberani)
Fakire yemek yedirmek:
Fakire verilen lokma, beş müjde verir: 1- Bir tane idim, beni çoğalttın, 2- Ben küçük iken, beni büyüttün, 3- Düşman iken, beni dost eyledin, 4- Fani, yok olmak üzere iken, beni baki, sonsuz kalıcı eyledin, 5- Şimdiye kadar sen beni muhafaza ederdin. Artık ben seni muhafaza ederim. (İslam Ahlakı)
|
Beş maddeli hadis-i şerifler -2- |
|
Ramazanda ihsan edilenler:
Allahü teâlâ, diğer ümmetlere vermediği beş şeyi, ramazanda ümmetime verir: 1- Ramazanın ilk gecesi, müminlere rahmet eder. Rahmet ettiği kula hiç azap etmez. 2- Oruçlunun ağız kokusu, Allahü teâlâya, her kokudan daha güzel gelir.
3- Melekler, ramazanda her gece ve gündüz, oruç tutanların affolması için dua eder. 4- Allahü teâlâ, ramazan-ı şerifte oruç tutanlara, Cennette yer tayin eder. 5- Ramazan-ı şerifin son günü de, oruç tutan müminlerin hepsini affeder. (Beyheki)
Acele etmek:
Beş şey hariç, acele etmek, şeytandandır: 1- Kızını evlendirmek, 2- Borcunu ödemek, 3- Cenaze hizmetlerini tez yapmak, 4- Misafiri doyurmak, 5- Günah işleyince hemen tevbe etmek. (İslam Ahlakı)
Gönlü öldürür:
Beş şey gönlü öldürür: 1- Çok yiyip içmek, 2- Çok uyumak, 3- Çok konuşmak, 4- Çok gülmek, 5- Rızk için çok endişe etmek. (M. Ç. Yar-i Güzin)
Kalbi parlatır:
Beş şey kalbi parlatır: 1- İhlâs suresini çok okumak, 2- Az yemek, 3- İlim meclisinde bulunmak, 4- Az pişmiş ekmek yemek, 5- Gece namazı kılmak. (M. Ç.
Yâr-i Güzin)
Gönlü aydınlatır:
Beş şey gönlü aydınlatır: 1- İlim meclisinde oturmak, 2- Yetimin başını okşamak, 3- Seherde çok istiğfar etmek, 4- Çok yiyip içmemek, 5- Çok oruç tutmak. (M. Ç. Yâr-i Güzin)
Gözün nurunu artırır:
Beş şeye bakmak göze cila verir:
1- Kâbe’ye bakmak, 2- Mushaf’a bakmak, 3- Ana babanın yüzüne bakmak, 4- Âlimin yüzüne bakmak, 5- Akarsuya bakmak. (M. Ç. Yâr-i Güzin)
Kişiyi ihtiyarlatır:
Beş şey, kişiyi ihtiyarlatıp çöktürür:
1- Borcu çok olmak, 2- Gamı, kederi çok olmak, 3- Kadının nefesi erkeğe erişmek, 4- Çok koku sürünmek, 5- Çok balgam gelmek. (M. Ç. Yâr-i Güzin)
Beş şeyin kıymeti:
Beş şeyden önce beş şeyin kıymetini bil! 1- İhtiyarlıktan önce gençliğin, 2- Hastalıktan önce sağlığın, 3- Meşguliyetten önce boş vaktin, 4- Fakirlikten önce zenginliğin, 5- Ölmeden önce hayatın kıymetini bil! (Ebu Nuaym)
İbadette hayır bırakmaz:
Şu beş şey, oruç ve abdestte hayır bırakmaz: 1- Yalan, 2- Gıybet, 3- Söz taşımak, 4- Harama bakmak, 5- Yalan yere yemin. (Deylemi)
İbadet olan beş şey:
Beş şey ibadettendir: 1- Az yemek,
2- Camide oturmak, 3- Kâbe’ye bakmak, 4- Mushaf’a bakmak, 5- Âlimin yüzüne bakmak. (Deylemi)
Cezası dünyada verilir:
Şu beş şeyin cezası, hemen dünyada verilir: 1- Zulmün, 2- Hainliğin, 3- Anne babaya eziyetin, 4- Salih akrabalarla ilişkiyi kesmenin, 5- Yapılan iyiliğe nankörlüğün. (İ. Lal)
|
|
Altı maddeli hadis-i şerifler |
|
Garip olanlar
Altı şey, altı halde gariptir:
1- İçinde namaz kılınmayan mescit, 2- Okunmayan Kur’an-ı kerim, 3- Fâsıklar yanında Kur’an-ı kerim, 4- Kötü huylu, zalim kocanın yanında saliha kadın, 5- Kötü huylu kadının elindeki salih koca, 6- Sözünü dinlemeyen kavmin arasındaki âlim. (M. Ç. Yar-i Güzin)
Cenneti söz vereyim
Şu altı şeyi koruyacağınıza söz verin; ben de Cennete girmenize kefil olayım:
1- Namazı, 2- Zekâtı, 3- Emaneti, 4- Namusu, 5- Mideyi, 6- Dili. (Taberani)
Amelleri yok edenler
Şu altı şey amelleri mahveder:
1- Halkın ayıbı ile meşgul olmak, 2- Kalb katılığı, 3- Dünya sevgisi, 4- Hayâ azlığı, 5- Uzun emel, 6- Zulme devam etmek. (Deylemi)
Allah kefildir
Şu altı yerin birinde bulunan mümine, Allahü teâlâ kefildir:
1- Mescitte, 2- Cemaatte, 3- Hasta ziyaretinde, 4- Cenazede, 5- Kendi evinde, 6- Âdil hükümdarın yanında. (Taberani)
Cehenneme girenler
Şu altı kişi, [affa veya şefaate uğramazsa] sorgusuz sualsiz Cehenneme girer:
1- Zulmü yüzünden âmir,
2- Irkçılık yüzünden Arap,
3- Kibri yüzünden köy muhtarı,
4- Yalanı yüzünden tüccar,
5- Hasedi yüzünden âlim,
6- Hasisliği yüzünden zengin. (Ebu Ya’la)
Altı şey güzeldir
Altı şey güzeldir, ama şu altı sınıf insanda olursa, daha güzeldir:
1- Adalet güzeldir, âmirde olursa, daha güzeldir.
2- Cömertlik güzeldir, zenginde olursa, daha güzeldir.
3- Vera güzeldir, âlimde olursa, daha güzeldir.
4- Sabır güzeldir, fakirde olursa, daha güzeldir.
5- Tevbe güzeldir, gençte olursa, daha güzeldir.
6- Hayâ güzeldir, kadında olursa, daha güzeldir. (Deylemi)
Altı haslet
Şu altı haslet hayırdandır:
1- Allah’ın düşmanlarıyla cihat etmek,
2- Yaz günü oruç tutmak,
3- Musibete sabr-ı cemil göstermek,
4- Haklı olduğu halde, tartışmayı bırakmak,
5- Bulutlu günde namazı erken kılmak,
6- Kış günleri, abdesti güzel almak. (Beyheki)
|
Yedi maddeli hadis-i şerifler |
|
Emredilenler
Size şu yedi şeyi emrediyorum:
1- Cenazeye iştiraki,
2- Hastayı ziyareti,
3- Davete icabeti,
4- Zulme uğrayana yardımı,
5- Yemini yerine getirmeyi,
6- Selamlaşmayı,
7- Aksırıp elhamdülillah diyene, yerhamükellah demeyi. (Buhari)
Yedi yerde
Şu yedi yerde namaz kılmamalıdır:
1- Beytullahın üstünde,
2- Kabristanda,
3- Mezbelede,
4- Mezbahada,
5- Hamamda,
6- Deve yatan yerde,
7- Cadde ortasında. (İbni Mace)
Himaye edilenler
Kıyamette, Allahü teâlâ, şu yedi kişiyi himaye eder:
1- Âdil idareciyi,
2- Allah’a ibadetle yetişen genci,
3- Namaz için gönlü camiye bağlı olanı,
4- Allah için birbirini seven, Allah için buluşup, Allah için ayrılanları,
5- Güzel, zengin ve mevki sahibi bir kadın, günaha davet edince, Allah’tan korkup onu reddedeni,
6- Sadakayı gizli vereni,
7- Yalnızken Allah’ı anıp ağlayanı. (Buhari)
Yedi kişiye lanet eder
Bütün peygamberler, şu yedi kişiye lanet eder:
1- Allah’ın kitabına ilave yapmaya çalışana,
2- Kaderi inkâr edene,
3- Haramı helal görene,
4- Evlenmesi haram olan ile evlenmeyi helal görene,
5- Sünnetimi [dinimi] terk edene,
6- Ganimet mallarını dağıtmayana,
7- Allah’ın zelil kıldığını yükseltmek, aziz kıldığını alçaltmak için güç kullanan zalime. (Taberani)
Kullanması caiz olmayanlar
Şu yedi şeyi kullanmak caiz değildir:
1- Gümüş kap, 2- Altın yüzük, 3- İpek, 4- Atlas, 5- İbrişimli elbise, 6- Kalın atlas, 7- Eyer üzerine konulan ipekli şilte. (Buhari)
[Kadın için altın yüzük ve ipekli elbise caizdir.]
Cehenneme gidecekler
Şu yedi kimse, tevbe etmezse, Cehenneme girer:
1- İstimna eden, 2- Livata yapan, 3- Livata yaptıran, 4- İçki içen, 5- Ana babasını döven, 6- Komşusuna sıkıntı veren, 7- Komşusu ile zina eden. (Beyheki)
|
Sekiz maddeli hadis-i şerifler |
|
Allah’ın buğz ettiği kimseler: Allahü teâlâ, Kıyamette şu sekiz insana, çok buğzeder:
1- Yalancıya, 2- Kibirliye, 3- Müslümanın yüzüne gülüp, içinden kin besleyene, 4- Allah ve Resulünün emrine yavaş, şeytanın isteklerine hızla koşana, 5- Hakkı olmadığı halde, en ufak bir dünyalığa, yeminle sahip çıkana, 6- Söz götürüp getirene, 7- Dostların arasını açana, 8- Suçsuzun ayağını kaydırmak isteyene. (Ebu-ş-şeyh)
Doymayan sekiz şey: Sekiz şey, sekiz şeye doymaz:
1- Göz bakmaya, 2- Yer yağmura, 3- Kadın kocasına, 4- Âlim ilme, 5- Talip sual sormaya, 6- Haris mal yığmaya, 7- Deniz suya, 8- Ateş oduna. (M. Ç. Yâr-i Güzin)
Aşağıdaki sözler kelâm-ı kibardır
Sekiz süs: Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddık buyurdu ki: Sekiz şey, sekiz şeyin ziyneti, süsüdür:
1- İffet, fakirin süsüdür, 2- Şükür, zenginliğin süsüdür, 3- Sabır, belanın süsüdür, 4- Tevazu, asaletin süsüdür, 5- Hilm, ilmin süsüdür, 6- Çok ağlamak, Allah korkusunun süsüdür, 7- Başa kakmamak, ihsanın süsüdür, 8- Huşu, namazın süsüdür. (M. Ç. Yâr-i Güzin)
Sekiz bağış: Hazret-i Ömer buyurdu ki: Sekiz şeyi yapan, sekiz şeye kavuşur:
1- Lüzumsuz konuşmayı terk eden, hikmete kavuşur. 2- Lüzumsuz bakmayı terk eden, huşua kavuşur. 3- Lüzumsuz yiyip içmeyi bırakan, ibadetin lezzetini duyar. 4- Gülmeyi terk eden, heybet kazanır. 5- Mizahı terk eden, güzellik ve tatlılık kazanır. 6- Dünya sevgisini terk eden, ahiret sevgisini kazanır. 7- Başkalarının ayıbı ile meşgul olmayı terk eden, nefsinin ayıplarını düzeltir. 8- Allahü teâlânın zatını düşünmeyi bırakan, nifaktan korunur. (M. Ç. Yâr-i Güzin)
Dokuz maddeli hadis-i şerifler
Dokuz büyük günah: Şu dokuz şey, büyük günahtır:
1- Şirk koşmak, 2- Katillik, 3- Hırsızlık, 4- Ana-babaya isyan, 5- Yetim malı yemek, 6- Zina, 7- Faiz, 8- İffetli kadına zina isnat etmek, 9- Savaştan kaçmak. (Nesai)
Emredilen dokuz şey: Rabbim dokuz şey emretti:
1- Gizli ve açık Allah’tan korkmayı, 2- Öfkeli iken de, adaletli söz söylemeyi, 3- Fakirlik ve zenginlikte de, iktisada riayet etmeyi, 4- İrtibatını kesene, sıla-ı rahm yapmayı, 5- Vermeyip mahrum edene de, vermeyi, 6- Zulmedeni affetmeyi, 7- Susmanın tefekkür olmasını, 8- Konuşmanın zikir ve bakışın ibret olmasını, 9- Marufu emretmeyi. (Rezin)
Hataların başı: Hataların başı üçtür. Üçünden altı hata daha doğdu. Hepsi birlikte dokuz oluyor: 1- Kibir, 2- Hırs [tamah, açgözlülük], 3- Haset, 4- Tokluk, 5- Uyku, 6- Rahatlık, 7- Mala muhabbet, 8- Övünmek, 9- Baş olma sevdası. (M.Ç. Yâr-i Güzin)
Kabir suali olmayanlar: Şu dokuz mümine kabir suali olmaz:
1- Şehit, 2- Düşman karşısında nöbette iken ölen, 3- Veba, kolera gibi bulaşıcı hastalıktan ölen, 4- Bulaşıcı hastalıklar yayılınca, kaçmayıp, sabrederek başka sebeple ölen, 5- Sıddıklar, 6- Baliğ olmayan çocuklar, 7- Cuma günü veya gecesi ölenler, 8- Her gece Tebareke suresini okuyanlar, 9- Ölüm hastalığında İhlâs suresi okuyanlar. (Cami-üs-sagir şerhi)
|
On maddeli hadis-i şerifler |
|
İslamiyet on kısımdır: İslamiyet on kısımdır, biri noksan olan, zarardadır: 1- Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resulullah demek, 2- Namaz kılmak, 3- Zekât vermek, 4- Oruç tutmak, 5- Haccetmek, 6- Cihad etmek, 7- Emr-i maruf, 8- Nehy-i anil münker, 9- Cemaatten ayrılmamak, 10- Taat. (Taberani)
On şey sünnettir:
Şu on şey sünnettir:
1- Bıyığı kısaltmak, 2- Sakalı uzatmak,
3- Misvak kullanmak, 4- Abdestte mazmaza [Ağza su vermek], 5- Abdestte istinşak [Burna su vermek], 6- Tırnak kesmek, 7- Ayak parmaklarını yıkamak, 8- Koltuk altını temizlemek, 9- Kasıkları temizlemek, 10- Su ile istinca. (Müslim)
Misvak kullanmak:
Misvakta on haslet vardır:
1- Ağız kokusunu giderir, 2- Diş etlerini kuvvetlendirir, çürümeyi önler, 3- Balgamı keser, safrayı temizler, 4- Mideye sıhhat verir, 5- Göze cila verir, 6- Allahü teâlâyı razı eder, 7- Şeytanı gazaba getirir, 8- Hafaza meleklerini sevindirir, 9- Sevabı artırır,
10- Sünnete uymuş olur. (E. Nuaym)
Cennetlik on kişi:
On kişi cennettedir:
1- Ebu Bekir, 2- Ömer, 3- Osman, 4- Ali, 5- Talha, 6- Zübeyr, 7- Abdurrahman bin Avf, 8- Sad bin Ebi Vakkas, 9- Ebu Ubeyde bin Cerrah, 10- Said bin Zeyd. (Tirmizi, İbni Mace)
Yasin-i şerifteki on bereket:
Yasin-i şerif okuyun. Onda, on bereket vardır:
1- Aç okursa, doyar. 2- Çıplak okursa, giyinir. 3- Bekâr okursa, evlenir. 4- Korkan okursa, emin olur. 5- Mahzun okursa, ferahlar. 6- Misafir okursa, seferde yardım görür. 7- Kayıp olan bulunur. 8- Hasta okursa, şifa bulur. 9- Ölü için okunursa, azabı hafifler, 10- Susayan okursa, suya kavuşur. (Deylemi)
Âyetlerin tasnifi:
Kur’an-ı kerimdeki âyetler on kısımdır:
1- İkaz edici, 2- Müjdeleyici, 3- Nâsih [Hükümsüz bırakan âyetler], 4- Mensuh [Hükmü kalkan âyetler], 5- Nasihat [Öğüt verenler],
6- Temsil [Örnekli olanlar], 7- Muhkem [Hükmü kesin olanlar], 8- Müteşabih [Tevili gerektirenler], 9- Helâli bildirenler, 10- Haramı bildirenler. (Ebu Nasr)
Kâfirlere benzemek:
Şu on şeyi yapan, kâfirlere benzemiş olur:
1- Müslümanların ortak malını zimmetine geçiren, 2- Büyücü, 3- Deyyus, 4- Hanımına arkadan yaklaşan, 5- İçki içen, 6- Zekâtını vermeyen, 7- Hacca gitmeden ölen, 8- Fitne çıkaran, 9- Müslümanlarla savaşan düşmana, silah satan, 10- Mahrem akrabası ile evlenen. (İ.Asakir)
Kavun ve karpuzdaki özellikler:
Kavun ve karpuzda şu on özellik vardır:
1- Yemek, 2- İçmek, 3- Koku, 4- Meyve, 5- Çöven [kir temizleyen bir bitki], 6- Mesaneyi temizler, 7- Mideyi temizler, 8- İç hastalıklarına iyi gelir, 9- Cinsi kudreti artırır,
10- Cildi temizler. (Deylemi)
On büyük alamet:
On alâmet çıkmadan kıyamet kopmaz:
1- Deccal, 2- Hazreti İsa’nın inmesi 3- Güneşin batıdan doğması, 4- Dabbet-ül-arz, 5- Yecüc ve Mecüc, 6- Duman, 7- Doğuda, batıda ve Arabistan’da yere batışlar, 8- Yemenden bir ateşin çıkması, (Müslim) 9- Kâbe’nin yıkılması, (Buhari) 10- Hazreti Mehdi’nin gelmesi, (Tirmizi, İbni Mace, İ. Ahmed)
Lanetlenen on kişi:
Şarap ile ilgili şu on kişi lanetlenmiştir:
1- Şarap için üzüm sıkan, 2- Sıktıran,
3- İçen, 4- Taşıyan, 5- Kendisine taşınan,
6- Dağıtan, 7- Satan, 8- Parasını yiyen, 9- Satın alan, 10- Kendisi için satın alınan. (Tirmizi)
|
Hadis-i şeriflerin çeşitleri |
Sual: Hadis-i şeriflerin çeşitleri nelerdir?
CEVAP
Hepsini maddeler halinde bildirelim:
1- Hadis-i mürsel: Sahabe-i kiramın ismi söylenmeyip, Tabiinden birinin doğruca, (Resulullah aleyhisselam buyurdu ki) dediği hadis-i şerif.
2- Hadis-i müsned: Resulullaha isnat eden Sahabînin ismi bildirilen hadis-i şeriflerdir.
3- Hadis-i müsned-i muttasıl: Resulullaha kadar, aradaki ravilerden hiçbiri noksan olmayan hadis-i şerif.
4- Hadis-i müsned-i münkatı: Sahabîden başka, bir veya birkaç ravisi bildirilmeyen.
5- Hadis-i mevsul: Sahabînin, (Resulullahtan işittim, böyle buyurdu) diyerek haber verdiği, hadis-i müsned-i muttasıl demektir. Bunlara, hadis-i merfu da denir.
6- Hadis-i mütevatir: Birçok Sahabînin, Resulullahtan ve başka birçok kimsenin de, bunlardan işittiği ve çok kimselerin haber verdiği hadis-i şeriflerdir. Bunların, bir yalan üzerinde sözbirliği yapmalarına imkân olmaz. Bu hadis-i şeriflere inanmayan kâfir olur.
7- Hadis-i meşhur: İlk zamanda bir kişi bildirmişken, ikinci asırda şöhret bulan hadis-i şeriflerdir. Yani bir kimsenin Resulullahtan, o kimseden de, çok kimselerin ve bunlardan da, başka kimselerin işittiği hadis-i şerif olup, son duyulan kimseye kadar, artık hep mütevatir olarak bildirilmiştir. Meşhur hadislere inanmayan da kâfir olur. (Redd-ül-muhtar s.176)
8- Hadis-i mevkuf: Sahabîye kadar söyleyen hep bildirilip, Sahabînin, (Resulullahtan işittim) demeyip, (Resulullah böyle buyurmuş) dediği hadis-i şerif.
9- Hadis-i sahih: Âdil ve hadis ilmini bilenden işitilen, müsned-i muttasıl, mütevatir ve meşhur hadis-i şerif.
10- Haber-i âhâd: Bir kimse tarafından söylenilen, müsned-i muttasıl hadis-i şerif.
11- Hadis-i muallâk: Baştan bir veya birkaç ravisi veya hiçbir ravisi belli olmayan.
12- Hadis-i kudsi: Manası Allahü teâlâdan, kelimeleri Resulullah tarafından olan.
13- Hadis-i kavi: Söyledikten sonra, bir âyet-i kerime okuduğu hadis-i şerif.
14- Hadis-i nâsih: Son zamanlarında söyledikleri hadis-i şerif.
15- Hadis-i mensuh: İlk zamanda söyleyip, sonra değiştirilen hadis-i şerif.
16- Hadis-i âmm: Bütün insanlar için söylenmiş olan hadis-i şerif.
17- Hadis-i has: Bir kimse için söylenmiş hadis-i hadis-i şerif.
18- Hadis-i hasen: Bildirenler, sadık ve emin olup, fakat hafızası, anlayışı, sahih hadisleri bildirenler kadar kuvvetli olmayan kişilerin bildirdiği hadis-i şerif.
19- Hadis-i maktu: Söyleyenler, Tabiin-i kirama kadar bilinip, Tabiinden rivayet olunan hadis-i şerif.
20- Hadis-i şaz: Birinin, bir hadis âliminden işittim dediği hadis-i şerif.
21- Hadis-i garip: Yalnız bir kimsenin bildirdiği hadis-i sahihtir. Yahut aradakilerden birine, bir hadis âliminin muhalefet ettiği hadis-i şerif.
22- Hadis-i zayıf: Sahih ve hasen olmayandır. Ravilerden birinin hafızası, adaleti gevşek veya itikadında şüphe vardır. Bu hadise göre fazla ibadet yapılır; fakat ictihadda bunlara dayanılmaz.
23- Hadis-i muhkem: Tevile muhtaç olmayan hadis-i şerif.
24- Hadis-i müteşabih: Tevile muhtaç olan hadis-i şerif.
25- Hadis-i munfasıl: Aradaki ravilerden, birden fazlası unutulmuş olan hadis-i şerif.
26- Hadis-i müstefid: Söyleyenleri üçten çok olan hadis.
27- Hadis-i muddarib: Muhtelif yollardan, birbirine uymayan şekilde bildirilen.
28- Hadis-i merdud: Manası olmayan ve rivayet şartlarını taşımayan söz.
29- Hadis-i müfteri: Müslüman görünen dinsizlerin uydurdukları söz.
30- Eser: Mevkuf ve maktu hadis veya dua bildiren merfu hadis.
31- Hadis-i mevdu: Bir hadis âlimine göre, hadis olma şartlarını taşımayan hadis, sadece o âlime göre mevdu, yani uydurma olur. Hadis usulü ilminde müctehid olan bir âlim, bir hadisin sahih olması için, lüzum gördüğü şartları taşımayan bir hadis için, benim mezhebimin usulünün kaidelerine göre mevdudur der. Yoksa, (Peygamber efendimizin sözü değildir) demek istemez. Yani, hadis-i şerif denilen bu sözün hadis olması, bence anlaşılmamıştır demektir. Hadis usulü ilminin başka bir müctehidi de, hadisin doğru olması için aradığı şartları bu sözde bulunca, hadistir, mevdu değildir diyebilir. Dört mezhep arasında ayrılık bulunması, sözlerinin yanlış olacağını göstermediği gibi, hadisler için de, böyledir. Böyle şeyler, ictihad işi olduğundan, bir müctehidin mevdu demesiyle, hakikatte mevdu olması lazım gelmez.
|
40 HADİS
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu; "Merhametli olanlar... Bunlara Rahman olan Allah merhamet eyler. Yerde olanlara merhamet ediniz ki, göktekiler de size merhamet ederler. "
AÇIKLAMASI: " Her kim, şefkat ve merhamet vasıflarına bürünürse, Yüce Rabbın Rahmetini kazanmış sayılır. Yavaş yavaş ondan gelen Rahmet nesimi (latif rüzgar) önce ruhunu sarar; sonra derece derece bütün dış yapısını kaplar. Ama dış temiz olunca!... Ama Şer'i hükümler onda kusursuz tatbik edilince. Aksi halde, gelmiş olsa dahi, kaçar gider.Allahulâlem"
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu; " Allahu Teala Hazretleri her yüzyılın başında bu dini ikame edecek birini baas eder."
AÇIKLAMASI: "Her yüz sen başında bir müceddid gelir. Esasta değil teferuatta önemsiz değil, önemli değişikliker yapar. Asrın icabına göre bazı ahkâm çıkarır. Muannidlere (inatçılara) cevap verir. Açıklaması kendi zamanına kalan bazı meseleleri açıklar. Bu vazifeyi yapan aynı zamanda Kutup'tur (Kubt'a Gavs da denir). Allahulâlem."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu; " Salacağınız bir ip, sizi mutlaka Allah'a ulaştırır."
AÇIKLAMASI: "Düşün O'ndan gayri tek varlık yoktur... Abadan'dan öte bir karye (şehir) yoktur. Allahulâlem"
Resullullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu; " Her kim Allah için olursa... Allah onun için olur."
AÇIKLAMASI: "Bir kul benliğiden fena bulur (geçer), anını zamanını bir yana atar; varlığını mevhum (kuruntu ürünü) nefsine izafe etmekten vazgeçerse, Hak Tealâ ona kayısız şartsız tecelli eder... Bir başka mana daha: Her kim fiiler, sıfat ve zat yönüyle fenafillah (dünyayı kalbden tekedip tamamen Allah'a C.C. yönelmek) mertebesine ererse, onun mazharında (ortaya çıkma ve görünme yeri) İsm-i Azanm zuhur eder -zat, sıfat ve esma , efal (fiiler) olarak-.Allahulâlem."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu; " Yüceliğine yüce, mübarekliğine mübarek Allah dünya semasına nüzul tecellisi eyler ve buyurur: Yok mu tebe eden?... Ki, onun tevbesini kabul edeyim. Hani duacı?... Ki ,onun duasına icabet edeyim."
AÇIKLAMASI: "Bu Hadis'e şu Ayeti kerime ile işaret edildi; "ŞU DA MUHAKKAK Kİ BEN, TEVBE EDEN, İNANAN VE YARARLI İŞ YAPAN, SONRA (BÖYLECE) DOĞRU YOLDA GİDEN KİMSEYİ BAĞIŞLARIM." (TA-HA Suresi, Ayet 82) Bu manalardan Allah'u Teala'ya kavuşmayı ANLA... ve bereket bul. Allahulâlem."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu; " O mü'min ki insanların arasına girer ve onların eziyetlerine sabreder; bu, o müminden hayırlıdır ki, insanlar arasına giremez ve eziyetlerine sabredemez..."
AÇIKLAMASI: "Belirtilen manalardan biride şudur; Tam ve Kâmil insanın manaya talib olan müslümanların arasına girmesi, yalnız kalıp onlara karışmamasından hayırlıdır. (Halk arasına karışmamak, daha ziyade, meczup vasfını haiz saliklere has bir haldir. Ama bu meczup salik de, kendisinden hiç bir şey hasıl olmayan salikten hayırlıdır. Yine, kendisinde hiç bir zuhurat olmayan, meczubdan, fazilet itibari ile daha değerlidir). Allahulâlem. "
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu; " Şayet Hakkı tam manası ile bilseydiniz; su üzerinde yürürdünüz, dağlar sizinle kayardı..."
AÇIKLAMASI: "Eğer Hak'kın varlığında fani olup, O'nunla beka bulsaydınız, elbette herşeye karşı bir tasarruf sahibi olurdunuz... Özellikle icat ve yok etme babında. Ama her ülkede; Âfakta ve enfüste. (Yani hem batını alemde hem de zahiri alemde). Allahulâlem. "
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu; "Hemen herkes dünyadan susuz çıkar, Ancak 'Rahman, Rahim Allah adı ile' diyenler hariç."
AÇIKLAMASI: "Her noksan olan, kemal derecesine yönelmek zorundadır. Ta ki O'nu bile. Şayet O'nu bilmiyorsa hakiki kemali bulamaz. Meğer ki bütün esma ve sıfatlara tahakkuk etmiş ola. Ama hem celal tarafındaki sıfatları ile hemde cemal tarafındaki sıfatları ile. Allahulâlem."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu; " Eğer Ademoğlunun iki dere dolusu altını olsa üçüncüsünü arzular. Ademoğlunun boşluğunu ancak toprak doldurur."
AÇIKLAMASI: "Bir kalp için iki vadi olsa... İş bu iki vadi, ruhun ve nefsin vadileridir. Ve bunlar leduni ilmlerin altını ile dolsa mutlaka üçüncü bir vadininde dolmasını ister. Çünki onun istidadı vardır: Özellikle İlahi feyz kabul etme babında;bir de... evet bir de feyz veren zatta hakikatı bulması babında; bir de... evet bir de verilen feyzle hakikate kavuşmak üzerine. (burada bilhassa , Ademoğlunun gözünü dolduran şeyin toprak olarak anlatılmasından murad, zül haline varn bir fena halini bulmaktır. Özellikle burada fani bir varlığın izzet bucundan zillet enginine düşmesineişaret vardır. Buraya kadar anlatılan manaları şu Ayeti Kerimenin özlü manasına bağlamak icab eder; "HARAM HELÂL DEMEDEN MİRASI YİYORSUNUZ, MALI AŞIRI BİÇİMDE SEVİYORSUNUZ" (Fecr Suresi, Ayet 19-20). Allahulâlem."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu; " Allahu Teala bir kulu severse, onu çeşitli denemelere tabi tutar."
AÇIKLAMASI: " Yani iptilaya uğratır. Kul o iptilalara sabrettiği takdirde ona üstünlük vererek sever. Şayet şükür yoluna girerse bu sefer onu Zatına seçer. Bu Hadis-i Şerifle anlatılması istenen mana şudur; Allahu Teala bir kulu severse onu fena hali denemelerine sokar. Bundan sonra fenadan da fena haline geçirir. Daha sonra fena halinide kaldırır beka makamına vardırır. İş bu manaya şu Ayeti Kerime ile işaret edilmektedir: " ALLAH MÜMİNLERDEN, MALLARINI VE CANLARINI, KENDİLERİNE (VERİLECEK) CENNET KARŞILIĞINDA SATIN ALMIŞTIR." (Tevbe Suresi, Ayet111). Allahulâlem."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu; " Su hacmi iki kulleyi (büyük küpü) aşınca artık pislik taşımaz..."
AÇIKLAMASI: "Bir irfan sahibi, zata has olan şehadet makamına yerleşirse, gerek esma gerekse sıfatların müşahadesi ona perde olmaz. İş bu manaya şu Ayeti Kerime ile işaret edilmektedir: "YİNE ONLAR.... KÖTÜLÜĞÜ İYİLİKLE SAVAN KİMSELERDİR" (Ra'd Suresi, Ayet 22). Yani, yapılan iyilikle kir darlığını def ederler. Allahulâlem."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu; " Allahu Teala Ademi kendi sureti üzerine yarattı."
AÇIKLAMASI: "Allhu Teala Adem'i , yani insan suretinizatına bir ayna kılsı. Sıfatlarına da mazhar, fiillerinede tecelligah... Ta ki onda zuhura gele. İş bu manaya şu Ayeti Kerime ile işaret edilmektedir: "HATIRLA Kİ RABBİN MELEKLERE; BEN YERYÜZÜNDE BİR HALİFE YARATACAĞIM, DEDİ...." (Bakara Suresi, Ayet 30). Azim olan Allah daima doğruyu anlatır, söyler. Allahulâlem."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Rabbından naklen şöyle anlatıyor; " İhlas, sırrımdan bir sırdır. Onu kullarımdan sevdiğimin kalbine bir vedia olarak bıraktım..."
AÇIKLAMASI: "
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu;" Allahu Teala şöyle buyurdu; 'o kimse ki kazama rıza göstermez, nimetlerşmede şükretmez, artık varsın benden başka bir Rabb arasın..."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Allahu Teala'dan naklen anlatıyor; " Allahu Teala şöyle buyurdu; ' Ey ademoğlu hasta oldum, ziyaretime gelmedin.' Ademoğlu sordu; 'Ya Rabbi sen alemlerin Rabbisin... Seni nasıl ziyaret edeyim?' Allahu Teala buyurdu; 'Bilmiyor musun? Falan kulum hasta oldu... Ama sen onu ziyaret etmedin. Eğer onu ziyaret etseydin Beni yanında bulacaktın'... Allahu Teala devamla buyurdu; ' Ey Ademoğlu, senden yemekle doyurulmamı istedim, ama sen Beni doyurmadın'. Ademoğlu sordu; 'Yarabbi seni yemekle nasıl doyurayım? Sen alemlerin Rabbisin'. Allahu Teala anlattı; 'Falan kulum senden yemek istedi. Ama ona yedirmedin. Bilemedin mi? Ona yedirseydin Beni yanında bulacaktın'. Allahu Teala devamla buyurdu; ' Ey Ademoğlu, senden su istedim, ama vermedin'. Ademoğlu sordu; 'Ya Rabbi sana nasıl su vereyim? Sen Alemlerin Rabbisin'. Allahu Teala anlattı; 'Falan kulum senden su istedi, vermedin. Ona su verseydin Beni yanında bulacaktın... Bunu da mı anlayamadın?"
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Rabbından naklen anlatıyor; "İsmi aziz ve celil olanYüce Allah şöyle buyurdu; 'Kulum bana kavuşmayı severse, Ben de ona kavuşmayı severim... Ama Bana kavuşmayı sevmeyince Ben de ona kavuşmayı sevmem."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Rabbından naklen anlatıyor; "Allahu Teala şöyle buyurdu; 'Ben, uğrumda kalbleri kırık olanların yanındayım..."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Rabbından naklen anlatıyor; "Allahu Teala şöyle buyurdu; ' Kıyamet günü şu üç zümrenin hasmıyım; 'Bir kimse ki; Kendisine ihsan ettim, ama o zulmetti... Bir kimse ki; Bir hürü sattı parasını da yedi... Bir kimse ki; İşçi tuttu. Ondan istifade etti. Ama ücretini ödemedi."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Rabbından naklen anlatıyor; "Allahu Teala şöyle buyurdu; 'Herkim benim veli kuluma düşman olursa Bana harp açmış olur."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Rabbından naklen anlatıyor; "Allahu Teala şöyle buyurdu; 'Ben kulumun zannına göreyim... O halde, Benim için hayır zannında bulunsun ve Ben Beni andığı zaman kulumun yanındayım."
Resullullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Rabbından naklen anlatıyor; "Allahu Teala şöyle buyurdu; 'Tam ihlasla; Allah'tan başka ilah yoktur, şehadetini yapanlar olmasaydı Cehennemi dünya ehline musallat ederdim. Eğer Bana ibadet edenler olmasaydı Bana asi gelenlere bir anlık dahi mühlet vermezdim."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Rabbından naklen anlatıyor; "Allahu Teala şöyle buyurdu; 'Ey Ademoğlu, seni kendim için yarattım. Eşyayı da senin için yarattım. O halde kendim için yarattığımmı senin için yarattığımın ayarına düşürme."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Rabbından naklen anlatıyor; "Allahu Teala şöyle buyurdu; 'Bir kimse Beni kendi kendine anarsa, Ben de onu zatımda anarım... Yine bir kimse beni bir cemaat içinde anarsa, Ben de onu o cemaatten daha hayırlı bir cemaat içinde anarım..."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Rabbından naklen anlatıyor; "Allahu Teala şöyle buyurdu; 'Ey Adem oğlu senin için yaptığım taksime razı olursan kalbini ve bedenini rahata kavuştururum... Sevimli bir kul olmakla kısmetin sana gelir. Şayet senin için yaptığım taksime razı olmazsan dünyayı sana musallat ederim... Ve sen bir vahşet içinde, yabanda tepinip durursun. Sonra izzetim ve Celalin hakkı için o dünyalıktan ancak kısmet ettiğime nail olursun... Sen de kötü bir kul olarak."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Rabbından naklen anlatıyor; "Allahu Teala şöyle buyurdu; 'Ben bir gizli hazine idim, bilinmemi istedim. Halkı yarattım, nimetlerimi onlara sevdirdim. Böylece beni bildiler."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Rabbından naklen anlatıyor; "Allahu Teala şöyle buyurdu; 'Beni ne yerim aldı, ne de semam... lakin Beni Mümin, Taki, Vera hali sahibi kulumun kalbi aldı..."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Rabbından naklen anlatıyor; "Allahu Teala şöyle buyurdu; 'Beni bilen talep eder... Beni talep eden bulur... Beni bulan sever... Beni seveni öldürürüm... Bir kimseyi öldürürsem diyeti bana düşer... Bir kimsenin diyeti bana düşünce onun diyeti bizat ben olurum."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Allahu Teala'dan naklen anlatıyor; " Allahu Teala şöyle buyurdu; 'Yaklaşanlar, kendilerine farz kıldığım ibadetlerin edasında olduğu kadar hiç bir şeyde yaklaşamazlar...Gerçekten bir kul Bana nafilelerle de yaklaşır. Böylece Bana yaklaşanı severim. Sevince de kulağı olurum, eli olurum. Böyle ki oldum, Benimle işitir... Benimle görür... Benimle konuşur... Benimle tutar... Benimle yürür."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Rabbından naklen anlatıyor; "Allahu Teala şöyle buyurdu; 'Bir kimse Bana bir karış yaklaşırsa Ben ona bir arşın yaklaşırım. Bir kimse Bana bir arşın yaklaşırsa Ben ona bir kulaç yaklaşırım. Bir kimse Bana yürüyerek gelirse Ben ona koşarak giderim."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurur; "Misafire ikram ediniz isterse. İsterse Kafir olsun."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurur;"Şam Yüce Allah'ın yer hazinelerinden bir hazinesidir. Kullarını orada saklar."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurur;"Allah'ın nehri geldiği zaman İsa'nın nehri batıl olur..."
Bir gün Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimize şöyle soruldu; "Allah'u Teala yeri ve semayı yaratmadan önce neredeydi? Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz bu soruyu şöyle cevaplandırdı: 'Rabbımız bir Amâ'da idi'..."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu; "Mümin, Allah-u Teala'nın nimetlerine bir konuktur."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu; "Dünya sevgisi her hatanın başıdır."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu; "Sefere çıkınız; sıhhate erer, ganimet bulursunuz..."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu; "Ziyaretin hayırlısı, ziyaret edilenin yok olmasıdır..."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu; "Kulun Rabbına en yakın olduğu anı secde anıdır."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu; "İşlerde şaşırırsanız kabirler ehlinden yardım isteyiniz."
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu; "Bir kimse Allahu Teala katındaki menzilesini bilmek istiyorsa Yüce Allah'ın kendi yanındaki menzilesini ögrensin. Çünkü Allah'u Teala kula vereceği dereceyi kulun kendi nefsinde onun için verdiği derece üzerinden tayin eder
Allah dostları tarafından sağlam kaynaklara dayanılarak 700.000 (yediyüz bin) civarında hadis -i şerif toplanmıstır. 700.000 hadis-i serif icerisinden de bu Hadis-i Erbain (40 Hadis) secilmistir. Secilen bu Kudsi Hadisler, Sadrettin-i Konevi Hazretleri tarafindan 1350 yılında aciklanarak yazilmis ve Selcukiler ve Osmanlilar zamaninda da cogaltilip dagitilmistir. Malatya beyi oglu Sadreddin-i Konevi , Muyiddini Arabi'nin uvey ogludur. Mehmet Akif Ersoy - Allah Rahmet eylesin- 1924-1936 yillari arasinda Misir'da bulundugu sirada, Cami'ul Ezher'de "Hadis-i Erbain'i" gormus. Arapca yazili olarak getirmistir. Turkiye'de de Diyanet isleri Baskanligi kanaliyla Turkce olarak bastirilip dagitilmasina vesile olmustur. 1996 yilinda da Ahmed Kayhan Hazretleri ve arkadaslari tarafindan yeniden kaleme alinmis olup , bastirilarak bedelsiz olarak dagitilmistir. 1999 yilinda ise Medineli Ahmed t. tarafindan internete aktarilmistir. Cenab-i Allah (C.C.) cumlemizi, zahir batin butun Ummet-i Muhammed'i (S.A.V.) , Kur'an-i Azimussan'nin Sefaat-i Muhammediye'sine nail eylesin. Amin.
KADR SURESİnin fazıletı
KADR SURESİ
KADİR DUASI
CEVŞEN’İ KEBİR DUASI’NIN SIRLARINDAN
KADİR GECESİNİ GÖZETMEK
KADİR GECESİ’NİN FAZİLETİ
KADİR GECESİ NAMAZI
KADİR SÛRESİ (Namaz Sûreleri ve Yorumu-Onk.Dr.Haluk Nurbaki)
Bu Sûre, Bedir harbi günü (17 Ramazan) sabah namazından sonra inzal oldu.
Bilindiği gibi inzâl:Âlem-i gaybdan şühuda çıkma demektir.
Bismillahirrahmanirrahim
Ayet1: Elhak, biz onu kadir gecesi indirdik.
Ayet2 : Ne bildirir ki sana Kadir gecesi?
Ayet3 : Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır.
Ayet4 : Melâike ve ruh peyderpey iner onda, Rablerinin izniyle her bir emirde (bir hikmetle).
Ayet5 : O (gece) tan ağarana kadar, bir selâmdır.
Ayet 1: Bu ayet, Kur’an’ın şanını ve yüceliğini anlatmaktadır.
Ayetin normal edebi üslûpda “innenâ” diye başlaması düşünülürken, “inna” diye başlaması, olayın şiddet ve keskinliğini beyan eder.
“Biz onu en kutsal gecede indirdik (Kadir Gecesi)” vurgulanırken: Kur’an indirilişinin, evren sırlarını açıklamak anlamına geldiğini ve o anda, evrenin gayb perdesinin aralandığını anlatmak için, Allah sûreye başlarken çok şiddetli ve kesin bir emirle başlıyor.
“Biz indirdik (inzal ettik) onu”. “Hu” emrinde bu mutlak hüküm, “Hu” kelimesinde Kur’an’ın benzersizliğini beyan etmektedir. “Hu” bir ilahi esmadır. Ve burada Kur’an’ı anlatır. İşte bu esma sırrı içinde vahdet ve benzersizliği ifade etmektedir.
“Kadir Gecesi” tanımına gelince “Kadir” kelimesi üç ayrı mâna ifade eder:
a) Kader ve Hüküm: Bu manaya göre, evrenin kader sırlarının açıldığı gecedir.
b) Azamet ve Kudret: Bu manaya göre azamet ve şeref gecesi demektir.
c) Tazyik : Bu manaya göre, kudret-i İlahinin evrene intikalindeki hikmetler gecesi demektir.
“Kadir gecesi” tanımında bu üç mana da bir aradadır. Zira sûrede “Kadir Gecesi” üç kez üst üste geçmektedir.
İnzâl: Âlem-i gaybın, şühuda intikal etmesi demek olduğuna göre; bu gece, gaybın aralandığı gecedir.
Ayet 2: “Ne bildirir ki sana kadir gecesi?”
Kur’an’da bu tarz bilinmez kavramları açıklayan bir çok âyetler vardır.
Allah ’ın bu tarz emirlerinde ortak bir tanımı vardır: “....Ne olduğunu kim bildirebilir?” Şeklinde gelen âyetlerde temel vasıf: Bu konu ilmen bilinemez, demektir.
Kadir gecesinin ilmen bilinmezliği yanında; bize, anlayabileceğimiz ölçüde tanımını 3,4,5. Ayetler yapacaktır.
Buna rağmen kadir gecesi gayb âleminin bilinmezlik sırrını taşıdığından, zâhirde
Kat’iyen kavranamaz, ancak kalben, enfüsde hissedilir.
Ayet:3 “Kadir Gecesi bin(1000) aydan hayırlıdır.” Kadir gecesinin bilinmezliğini anlatan ayet; yani üçüncü ayet, şühud âleminden bir örnekle tanıma başlıyor:
“O gece, bin aydan hayırlıdır.” Bu misalin yorumuna gelince.
a) Bir mü’minin gönülden hamd niyazı 1000 aylık zahiri ibadetten hayırlıdır.
b) Kesin olduğu bütün tefsircilerce kabul edilen bir hadise göre: Efendimiz, rüyalarında Emeviler’in minbere tırmandıklarını görmüş ve çok müteessir olmuştu. Bu rüyadan sonra Sûre-i Kevser ve Sûre-i Kadir nazil oldu.
Hz. Ali Kadir gecesi şehid edildi. Emeviler’in zahiri saltanatları ise 83 sene 4 ay; yani bin ay sürdü.
Kevser Sûresi’nde Emevi soyunun ebder olduğu; Kadir Sûresi’nde ise Emeviler’in 1000 ay sonra yıkılacakları dile geliyordu.
Hadislerin toplandığı yıllarda, siyasi otorite Emeviler’in elinde olmasına rağmen, bu hadisin yazılmasına karşı çıkmadılar. Kendilerinde az da olsa bir hayra nisbet kurdular. Bu konuda ayrıntılı bilgi isteyenler Tirmizi, Tebarani, Delâilde Beyheki gibi kaynaklara ve Elmalılı merhum Hamdi Efendinin tefsirinde 5972. Sayfaya başvurabilirler.
İşte Horasanlı Ebâ Muslim, Kur’an’ın bu mucizesine inanarak Emeviler’, 30-40 kişilk askeri ile yerle bir etmiştir.
c) Efendimiz bir emrinde : “Bin yıl zahiri feyz yağsa, Fâtiha ’nın sırrı ondan daha hayırlıdır.” Buyurmuştur.
d) Bin ay, normal melek zaman saatinde (4.ayete kıyasla) bir gecedir ve bu gece; kadir gecesi, gayb zaman saatinin dünyada işleyiverdiği bir mucize zaman genleşmesidir.
e) Kalbe, gayb dan bir hikmet gelince bin yıllık terakki olur.
f) Bin ay, yaklaşık olarak uzun bir ömrü temsil eder. Bu âyet buyurmaktadır ki: Bu gecede alacağınız gerçek bir kalb feyzi, ömrümüzün tümünden daha hayırlıdır.
Ayet4: “Melekler ve ruh kesiksiz ve devamlı inerler....”
Henüz Adem’in bedeni yaratılmadığı devirlerde: meleklerde, arza inmek, onu ziyaret etmek hevesi vardı. Sık sık arza inerlerdi. Bu duygu, meleklerin Efendimize karşı ezelde duydukları iştiyaktan doğmaktadır. İnsanların yeryüzüne gelmesinden sonra meleklere genelde bu ziyaretler yasaklandı. Kadir Gecesi Kur’an ’ın inzâli sebebiyle yılda bir gün ruhlarla birlikte melekler arza inerek, Hz. Muhammed (S.A.V) sofrasında bu ilâhi ziyafete katılırlar (Kadir Gecesi şenliği).
Ayetin son cümlesi melek ve ruhun kesiksiz arza intikalini bir forma bağlamıştır.
“Min külli emrin (her emirden) burada “min” atfı, bağlantı kabul edilirse, o zaman âyetteki mâna :
“O Kadir Gecesi Melek ve ruh aldıkları emrin uygulamasına (uygulaması için) Allah’ın emriyle inerler” demektir.
“Min” eki emre atıf ise, o zaman âyetin mânası:
“O gece melek ve ruh her emirden izinle inerler” demektir.
Adem’e secde emri gibi; İlahi emirle inerler demektir. Zira ilâhi tecelli, kalb-i Muhammedi (S.A.V) ‘ye inince, secde emri doğar ve böylece ruh ve melekler, bin gecelik bu intikali bir gecede yaparak büyük bir ilahi tecelli sergiler.
Burada önemli bir nokta ruhun intikalidir. Gerçi bazı yorumcular, “ruh” dan muradın Cebrâil olduğunu savunmuşlardır. Ancak Cebrâil de bir melektir. Ve melek kavramı içindedir. Bazı âyetlerde tek başına ruh geçince Cebrâil’in kasdedildiği olmuştur. Ancak “Melek ve Ruh” kavramında elbette Cebrâil olarak ayrı tanım söz konusu değildir.
Ruhların arza intikali ancak bir ilahi emirle mümkündür. Emr âleminden izin çıkmadan ruh arza intikal edemez.
Bu intikal de sırr-ı Muhammedi (.S.A.V) hikmeti içindedir. Velilerin ruhları, şehidlerin ruhları Efendimize hizmet için arza emr-i ilâhi ile intikal edebilir.
Bu genel kuralın dışında, ölenlerin ruhu emr âlemine intikal eder. Ve arza dönemezler. Ruh çağırma şaşkınlığında olanlar bu hikmeti bilmediklerinden şaşkın maceralar peşindedirler.
Ayet 5: “Ta fecrin tulûuna kadar (tan görülene dek)...”
Bu ayette birinci bölüm Kadir Gecesinin süresini simgeler ki: Arzın dönüşü göz önüne alınırsa; Kadir Gecesi 24 saat sürer. Ve Mekke boylamında başlayarak batıya doğru intikal ede ede sürer ve yine Mekke’de sonlanır.
Ayetin ikinci bölümü
“Fecrin tulûuna kadar bir selamdır” ibaresindeki “selam” kelimesidir.
Selâm-ı ilâhi: ilâhi bir ilgi, bir cereyandır:
a) Zahir, yani gündüz başlayınca çokluk yansır ki; gayb âleminin sırrı perde arakasına çekilir.
b) İslam Güneşi 27 Ramazanda doğmuştur. Bu, tüm insanlığa büyük rahmet ve selamdır. Bu gece yalnız arzda değil, ruhların ve meleklerin intikali dolayısıyla tüm evrenedir. Tüm evrende bir bayram, ilahi bir şenliktir.
c) Her ferdin ruhunun, kalbine tazyik ederek ilâhi hikmeti sezdiği gecedir. Gönülde imân ışığı yanana kadar sürer.
d) Kur’an, gönüllere ilâhi selâmın, Allah cereyanının sırrını yansıtan bir hikmettir. Onun ihtişarı, gaybın açılıp, gerçeklerin Allah emri ile dünyaya sergilenmesini temsil eder.
e) İşte böylece Allah, kadir gecesi dolayısıyla, Kur’an’ın intişarının ve Efendimizn sırrının ilmen bilinemeyeceğini bildirdikten sonra, o sırdan ehline perde perde gerçekleri açıklamıştır.
Şimdi bir noktaya dikkatinizi çekiyorum. Önce Allah, Alak Sûresinde Kur’an’ın ilk intişarını bildirmiş; sonra bu sûre ile Kadir Sûresi’nin ne denli bir evren sırrı taşıdığını Kadir Sûresi ile açıklamıştır.
Alak ve Kadir Sûreleri’ni birlikte sezmeye çalışırsak: Evrendeki büyük hikmetin Alak (ilgi ve câzibe) ile başladığını ve gayb âleminin billurlaştığını anlıyoruz.
Ve Kur’an bu temel hikmetin anahtarıdır.
Bir İslam Büyüğü der ki:
-kadir gecesini mutlaka bulmamız gerekmez. Kadir gecesi niyetiyle bir kısım gecelerde ibâdet ve tâatta bulunmamız gerekir. Böyle bir niyet ve alâkâ ile bu geceleri hakkınızda Kadir gecesi hükmüne dönüştürebilirsiniz.(Ahmed Şahin-Dualarımız)
Demek ki esas olan, niyettir, alâkadır, ihlâstır. gerisi Rabbimiz'in bitmez tükenmez rahmet hazinesinin mükâfatına kalmıştır. Rabbimizin mükâfat hazinesi kulların ki gibi değildir, verilmekte güçlük, zorluk ve cimrilik bahis mevzu olsun. Ne var ki, ihlâs, iman ve âlaka şartı vardır bunun. Bunu nefsimizde bulunduralım yeter.
KADİR DUASI
“Allahümme inneke afüvvün kerimün tühibbül-afve fa’fü anni”
Manası: Allah’ım, şüphesiz sen, affedicisin, kerimsin, kullarını affetmeyi seversin, beni de affet(Ya Rabbi)
CEVŞEN’İ KEBİR DUASI’NIN SIRLARINDAN(Pamuk Yayınları)
Bu dua dünya yaratılmadan (500) sene evvel arşın üzerine yazılmıştı. Hangi kul Ramazan’ın başında, sonunda veya her gece veya Cuma günü veya gecesi bu duayı okuyarak bana dua ederse, Kadir gecesi ona gösterilir. Kadir gecesi, Allah Teâlâ 70 bin melek yaratır. Her semada 70 bin melek bulunur. Meke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’de, Meşrık’da, Mağrib’de 70 bin melek vardır. Her meleğin çeşitli dilleri vardır. Cenab-ı Hakk’ı tesbih ederler. Hasıl olan sevabı bu mübarek duayı okuyana bağışlarlar. Böylece oradaki bütün perdeler ortadan kalkar. İşte bu esnada Allah’tan (C.C) ne istenirse dileği kabul edilir.
Kadir Gecesi’ni, ramazan ayının son on günün gecelerinde arayınız.
(Hadis- Şerif-buhari, Leyletü’l-Kadr,3, Tirmizi, Savm,72, no:792)
Kim Kadir Gecesi’nin faziletine inanarak ve mükafatını Allah’tan bekleyerek ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır.(Hadis-i Şerif-Buhari, Teravih 1, Müslim, Misafirun 176, no.760)
Resülallah (s.av)’e ümmetinin ömrü gösterilmiş. O da, önceki ümmetlerin ömrüne nisbetle kısa olduğu için, amelde onların uzun ömürde işlediklerine yetişemezler diye, bu ömrü az bulmuş. Bunun üzerine cenâb-ı hakk, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ne vermiştir.(İ.Malik, Muvatta, İtikaf, 15, 1/321)
Resülüllah (s.a.v) ramazan ayının son on gününde İ’tikafa girerlerdi. Fakat bir sene (seferde bulundukları) için İ’tikafa girmedi, mütakip yıl yirmi gün İ’tikaf yaptı.(İbn’i Mace, sıyam, 58, no, 1770)
Cennetin derecelerinin adedi, Kur’an ayetleri sayınsıncadır. Kur’an okuyan bir kimse, cennete girdiğinde, ondan üstün hiç kimse olmayacaktır.(Hadis-i Şerif-Feyz’ul-Kadir, 5/285)
KADİR GECESİNİ GÖZETMEK
Kadir Gecesi’nin Ramazân-ı Şerif’in 20’sinden sonraki tek gecelerinde aranmasına dair müteaddit hadîs-i şerifler vârid olmuştur. Birinden itibaren tek gecelerde aranmasını tavsiye eden büyükler de vardır. İmâm-ı Şâ’rânî hazretleri Kadir Gecesi’nin kaçıncı gece olduğunu, Ramazân-ı Şerif’in giriş günlerine göre şöyle tesbit etmiştir: v Pazar günü girerse, 28’i 29’a bağlayan gece. v Pazartesi günü girerse, 20’yi 21’e bağlayan gece. v Salı günü girerse, 26’yı 27’ye bağlayan gece. v Çarşamba günü girerse, 18’i 19’a bağlayan gece. v Perşembe günü girerse, 24’ü 25’e bağlayan gece. v Cuma günü girerse, 16’yı 17’ye bağlayan gece. v Cumartesi günü girerse, 22’yi 23’e bağlayan gece. İmâm-ı Şâ’rânî hazretleri 30 sene Kadir Gecesi’yle bu târife göre müşerref olmuşlardır. Birçok ehlüllah bu usûlle Kadir Gecesi’ni bulmuşlardır. Kadir Gecesi’nin bu ay içerisinde hangi gece olduğunun gizlenmesi, mü’minlerin her geceyi Kadir Gecesi bilip, her gece çokça ibâdet etmeleri içindir. Kadir Gecesi’nde hava berrâk ve güzel olur. O gece her şey Allah’a secde eder. Denizlerin suyu bir an için tatlılaşır. Mü’minler afv-ı ilâhi ve mağfiret-i sübhânîye mazhar olurlar. (Dua ve İbadetler, Fazilet Neşriyat) Netice olarak Ramazan-ı Şerif hangi gün girerse girsin, bu hesaba göre Kadir Gecesi, cumartesiyi pazara bağlayan geceye isabet etmektedir. Ramazan-ı Şerif’in ikinci yarısında ise, iki adet cumartesi vardır. Bunlardan gecesi tek sayıya isabet eden, Kadir Gecesi’dir.
KADİR GECESİ’NİNFAZİLETİ
Bin aydan daha hayırlı olan, meleklerin dünyaya indiği bu geceyi bereketlendirmek bizim elimizde. Bu gecede amel, ibâdet, zikir ve tefekkürle ulaşılacak olan hayır ve mükâfat, onsuz bin ay amel ile kazanılacak olan ecir ve sevaptan daha fazladır. Bir sınır ve miktar ile sınırlandırılamayacak kadar çok hayırlıdır. Bu da Cenab-ı Hakk'ın, sırf Hz. Muhammed (s.a.v.) ümmetine bir lûtuf ve ihsânıdır. Resûlüllah (s.a.v.), bu geceyle alâkalı olarak bizlere şunları hatırlatmaktadır: “Kim inanarak ve sırf Allah rızası için Kadir Gecesi'nde (Allâh‘a ibâdet için) kalkarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” Demek ki, bu geceyi değerlendirmenin birinci şartı kalkmak, yani gafletle geçirmemektir. Resûlüllah (s.a.v.) namaz kılmış, Kur'an okumuş, duâ ve tefekkürde bulunmuştur. Kadir Gecesi'nin ramazan ayında, bâhusus son on gününde saklı oluşunun hikmeti, insanların ona güvenip diğer zamanlarda isyana dalmamaları... Bir diğeri de yine buna bağlı olarak, Kadir Gecesi'ne tesadüf etme ümidiyle ramazân-ı şerifin tamamını ihya etmelerini istemek olabilir. Bir hadis-i şerifte de Resûlüllah Efendimiz, “Kadir Gecesi yatsı namazında cemaatte hazır bulunan, ondan nasibini almıştır” buyurur.
Kadir gecesinin kadrini, Kur’an-ı Kerim’in “Kadr Suresi” gayet açık bir üslup ile anlatmaktadır. Bu surenin bir ayet-i celilesinde Allah (c.c) şöyle buyuruyor.
“Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.”
Efendimiz (s.a.v)’in mübarek sözlerinden pek çoğunda, Kadir gecesinin çok hayırlı bir gece olduğu ve Ramazan ayının 27. Gecesine tesadüf ettiği bildirilmiştir.
Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu.
“Eğer cennetten bir adam çıksa, ve bütün dünya ehli de ona misafir olmak isterse o hepsini yedirir içirir, giydirir. İşte Kadir Gecesi de Hakk’ın misafirlerinden birirdir. Onun ziyafeti bütün dünya halkına yeter. Mahlukatın tümü Allah’ın misafiri ve kullarıdır. Onun keremi onlara yetmez mi, cömertliği onlara kafi gelmez mi?
Efendimiz (s.a.v) Kadir gecesinde neler yapılacağını, zaman zaman ümmetine ve özellikle mü’minlerin anneleri olan hanımlarına söylemiştir. Hz. Aişe validemiz şöyle anlatıyor:
“Allah resülu (s.a.v) bir akşam odama girdi. Ben ise yatağımı serdim, uyumaya hazırlanıyordum. Şöyle buyurdular:
-Ey Aişe! Bu gece şu dört ameli işlemeden uyuma:
a. Kur’an-ı Kerim’i bir defa olsun hatmet.
b. Peygamberleri, kıyamet gününde kendine şefaatı kıl.
c. Bütün müslümanların rızasını kazan.
d. Hac ve umre yapmadan uyuma.
Allah Resulü (s.a.v) bunları söyledi ve hemen namaza durdu. Bende kalkıp yatağın içine oturdum. Resülulllah (s.av) namazını bitirinceye kadar bekledim. Nihayet Allah Resülu namazını bitirip selam verince sordum.:
-Ya Resüllallah! Anam babam sana feda olsun, bana dört şeyi yapmadan uyumamamı emrettiniz. Ama ben, bu kadar işi bu kısa zamanda nasıl yapabilirim? Bir çare göstermediniz.
Bunun üzerine Allah’ın Resülu tebessüm ederek şöyle buyurdular:
-Ey Aişe! Dediklerimi yapman o kadar güç bir iş değildir. Çaresi şudur:
a. üç kez İhlas Suresini okursan, Kur’an-ı bir defa hatmetmiş sevabı alırsın.
b. Bana ve diğer peygamber kardeşlerime salat ve selam okursan, bizler kıyamet gününde sana şefaatçı oluruz.
c. Mü’min kardeşlerinin Allah’ın affına mazhar olmaları için istiğfar okursan, onların hepsinin rızasını kazanırsın.
d. “Sübhânellâhi vel hamdülillahi ve lâ ilâhe illellâhü vallahü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azıym” tesbihini okumaya devam edersen, bir hac ve umre yapmış kadar ecir kazanırsın.”
Kadir gecesinin zamanı hususunda alimler arasında ihtilaflar doğmuştur. Kimi son on gününde kadir gecesinin aranması gerektiğini savunurken, bazıları daha değişik zamanlar ileri sürmüşlerdir. Aslında Ramazan ayı boyunca bütün gecelerde Kadir gecesinin araştırılması gerekir.
Kadir gecesinin sessiz ve sakin, fırtınasız, ne fazla sıcak, ne fazla soğuk, uyanık bulunan kimselere huzur ve huşu bahşettiği, sabahleyin doğan güneşin saçtığı ışınların gözleri tırmalamadığı çeşitli alimlerce ileri sürülmüştür.
Ramazan gecelerinde çok ibadette bulunulmasını temin için, o gecenin hangi gecede olduğu gizlenmiştir.
KADİR GECESİ NAMAZI
Bu namazın en azı iki, en çoğu bin, orta haddi yüz rekattır. Ondaki kıraat aynı berat namazındaki kıraattır.
Ancak orta haddinde kişi fatihadan sonra bir kere “inna enzelnahu” üç kere “ihlas Suresini okur. Her iki rekatta bir selam verir. Selamdan sonra hemen Hz.Peygamber'’ salat- selam getirilir ve kalkılır. Böylece dünya kelamı yapılmadan yüz rekatlık namaz tamamlanmış olur.
KADİR GECESİ
Kadir gecesinin gizliliği
Genel bir kabul olarak her yıl ramazan ayının 27’nci gecesi kadir gecesi olarak düşünülse de, bin aydan hayırlı bu kutlu gecenin ne zaman olduğu kesin belli değildir. Bu konuda bazı alimlerimiz 45’e ulaşan farklı görüşten söz ederler.
Kadir gecesinin ne zaman olduğuna dair görüşlerden bir kısmı şöyledir:
Kadir Gecesi bütün sene içinde bir gecedir, yıldan yıla zamanı değişebilir.
- Ramazan ayı içinde bir gecedir, fakat her yıl ramazan içinde farklı gecelere gelebilir.
- Ramazanın son yarısındadır.
- Ramazanın son onundadır.
- Ramazanın son yedisindedir.
- Ramazanın 17’nci gecesidir.
- Ramazanın 19’uncu gecesidir.
- Ramazanın 21’inci gecesidir.
- Ramazanın 23’üncü gecesidir.
- Ramazanın 27’inci gecesidir.
Bütün bu ihtimaller içinde en muteber olanı ise, kadir gecesinin ramazanın son onunda, tek gecelerde ve büyük ihtimalle 27’nci gece olmasıdır.
Kur’an-ı Kerim’in Peygamber A.S.’a indirilişinin başlangıcı, ramazanın 17’nci gecesinde olmuştur. Demek ki o yıl kadir gecesi, 17 ramazana rastlamıştı.
Aslında kadir gecesinin, Rasul-i Ekrem A.S. Efendimiz’e tamamen gizli kaldığı da düşünülemez. Ancak fazla açıklanmasına izinli olmadığından, kesinlik ifade etmeyen, teşvik ve ümit veren açıklamalarla yetinmiştir.
İmam-ı Azam Rh.A. Hazretleri’nin kanaatine göre de, kadir gecesi yıl içinde farklı aylar ve gecelerde dönmektedir. Çoğunlukla ramazanın son onunda ve muhtemelen 27’inci gecesinde olsa da böyledir. Hadis-i şeriflerde ümit ve tavsiye olarak işaret edilen kadir geceleri, Rasulullah A.S.’ın yaşadığı farklı yıllara mahsus olmalıdır.
Kadir gecesinin belirtileri
Kadir gecesinin bazı alâmetlerinden söz edilmiştir. O gecenin sabahında güneşin parıltısız olarak, yani çevresinde ışık hüzmeleri görünmeden ve gözü rahatsız etmeden dolunay gibi doğup yükselmesi, o gece havanın nisbeten ılıman olması gibi. Ayrıca, karanlık yerlerden dahi nurlar parladığını farketmek, o gece yapılan duaların kabul olduğuna şahit olmak gibi haller de bu belirtilere dahil edilmiştir.
Bu gecenin özel alâmetlerini farketmek, elbette herkes için mümkün değildir. Ancak ilâhi lütuf ve manevi keşifle birşeyler görülüp sezilebilir. Bununla beraber, o gece olağanüstü şeyler görüp ibadetten uzak kalmaktansa, hiçbir şey görmediği halde dua ve ibadet halinde olmak elbette daha iyidir.
Kadir gecesini iyilik ve ibadetle ihya ederek araştırmak müstehap olduğu gibi, o geceyi zamanında farkeden kimsenin bu müşahedesini fazla açığa vurmadan gizlemesi, Allah’a şükür ve duada bulunması da müstehaptır.
Kadir gecesini takib eden gündüz de, cuma gecesi ve gününde olduğu gibi hayır ve ihya bakımından o geceye dahil sayılır.
Kadir gecesinin ihyası
Bu geceyi ihya etmekten maksat, bir saat dahi olsa gecenin bir kısmının ibadetle, canlı ve uyanık geçirilmesidir. Kur’an ve hadis okuma, dua ve tevbe, tesbihat ve salâvat, dini sohbetler, gece namazı ve kaza namazları başta olmak üzere, Allah rızası için daha başka iyilik ve güzelliklerle, bu mübarek geceden mümkün mertebe faydalanmaya çalışmalıdır. Bu gece, duaların pek makbul oduğu bir gecedir.
Kadir gecesi ümidi ve niyetiyle geceyi ihya eden, o geceye denk gelmese bile elbette bol sevaba kavuşur.
Bu geceye mahsus, özel bir namaz ve ibadet şekli yoktur. Kadir gecesi namazı olarak, yatsıdan sonra bir nafile namaz kılınması öteden beri hoş görülmüş bir adet ise de, güvenilir kaynaklarada bu konuda bilgi mevcut değildir. Öyleyse herkes istediği gibi nafile namaz kılabilir. Kaza namazı borcu olanın ise, bolca kaza namazı kılması daha uygundur. Ramazanın son on gecesi, kadir gecesine rastlama ümidiyle ayrı bir öneme sahiptir ve ibadetlerle ihyası müstehaptır.
Kadir gecesi, akşam ve yatsı namazlarını cemaatle kılmakla veya yatsı ve teravihin kılınmasıyla kısmen ihya edilmiş olur. Yatsı ve sabah namazının cemaatle kılınması da böyledir. Tabii ki gecenin çoğunu veya tamamını ibadetle ihya etmek çok daha güzeldir.
Hanımların namazları vaktinde kılıp, gecenin diğer amel ve adabını kollamakla; namaz kılma imkanı olmayan mazeretli kimselerin de ibadet niyetiyle dini eserler okuma, dinleme, tefekkür, dua, zikir ve tevbe gibi hallerle gecenin hakkını verip, hissedar olmaları mümkündür.
Kadir gecesindeki sevaplar, bu gece açıktan bilinmese de bin aylık sevaba denktir. Ancak açıkça bilinseydi, bu gecenin günahları da bin aylık olurdu. Şu halde bundaki gizlilik büyük bir nimettir.
Günlük Hayatta Sünneti Seniyye
1. Hayırlı işlerde sağı, adi işlerde solu kullanmak.
2. Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak.
3. Yemeğe besmele ile başlamak, Allah’ın sonsuz ikram ve nimetlerini tefekkür ederek yemek, sonunda da hamd etmek.
4. Yemekte tabağın kendi önümüze gelen tarafından yemek.
5. Yerde bir sofra bezinin üstünde yemek. İhtiyaç olduğu takdirde masada da yenilebilir.
6. Yemeğe sofradakiler ile beraber başlamak.
7. Acıkmadıkça yememek, tam doymadan yemeği bırakmak.
8. Tabağa az yemek koydurtup artık bırakmamak.
9. Sofrada sağ dizi dikip, sol dizi yere yatırmak.
10. Saf ipek ve saf altın ümmet-i Muhammed’in erkeklerine haram kılınmıştır.
11. Selamı yaymak. Selam, kelamdan önce gelir.
12. Eve girince ilk söz ev halkına selam vermek olmalıdır.
13. Selamla birlikte samimiyetle, tebessüm ederek musafahada bulunmak.
14. Musafaha ile birlikte, hürmet, samimiyet ve şefkate vesile olan kucaklaşmalar yapılabilir. Süfli hisleri uyandıracak sarılmalar caiz değildir.
15. Musafahada önce eli uzatan çekmelidir. Biz çekersek buluşmadan memnuniyetsizlik manası çıkabilir.
16. İlmiyle amil din adamları ile adil devlet başkanlarının eli öpülür, beşeri hisleri yok olmuş yaşlı hanımlara selam verilebilir, gerekirse eli de öpülebilir. Yeter ki fitneye sebep olmasın.
17. Hediyeleşmek ve gelen hediyeye aynıyla veya daha güzeliyle karşılık vermek.
18. Az gülmek, gülünce kahkaha ile değil, tebessüm ederek gülmek. Mütebessim olmak.
19. Çoğu zaman susmak, tefekkür etmek, ihtiyaç olunca konuşmak.
20. Tane tane, orta bir ses tonuyla konuşmak. Çok mühim şeyleri üç defa tekrar etmek.
21. Konuşmaya Allah’ın adıyla başlamak ve Allah’ın adıyla bitirmek.
22. Nefsi ve dünyalık bir şey için öfkelenmemek. Bir hak zayi olduğunda ve uhrevi meselelerde, Allah ve din hakkı için öfkelenmek.
23. Doğru sözle şaka ve mizah yapmak.
24. Boş işler (malayani) ile iştigal etmemek.
25. Uyku için yatınca önce sağ tarafına yatmak, sağ yanağını sağ avucunun içine koymak ve o günün muhasebesini yapmak.
26. Yüzükoyun yatmamak.
27. Yatağa girdiğinde avuçları açık olarak birleştirerek İhlas, Felak ve Nas surelerini okuyup avucunun içine üfleyip sonra bütün vücudunu sıvazlamak, bunu üç defa tekrarlamak.
28. Beyaz giymek.
29. Mest giymek.
30. Ayakkabı giyerken önce sağdan başlamak, çıkarırken de önce soldan çıkarmak.
31. Takke ve sarıkla başı kapatıp namazı öyle kılmak.
32. Soğan ve sarımsak kokusuyla mescid ve meclislere yaklaşmamak.
33. Üzerinde kudsi kelimeler ve ayetler yazılı eşya ile tuvalet ve pis yerlere girmemek.
34. Misafire elinde bulunandan ikramda bulunmak. Misafir ve ziyaretçileri temiz bir kılık kıyafetle karşılamalı.
35. Aksırınca sesi az yükseltip, “Elhamdülillah” demek. Böyle diyene de “Yerhamükellah” demek. Bize dediklerinde “Yehdina ve yehdikümüllah” diye cevap vermek. Bu üçe kadar böyle mukabele şeklinde devam edebilir. Üç defadan fazla aksıran olursa, nezleden aksırmıştır ve mukabele gerekmez.
36. Esnemeyi mümkün olduğu kadar gizlemek. Ağzı elle kapayarak gidermeye gayret etmek. Namazda iken esneme gelirse, ayakta ise sağ elin, diğer hallerde ise sol elin tersi ile ağzı kapatmak münasip olur.
37. Davete icabet ve hediyeyi kabul etmek.
38. Kapıyı üç defa vurmak, cevap verilmezse geri dönüp gitmek. “Kim o?” diye sorulduğunda, “Benim.” dememek, kendimizi açık bir şekilde tanıtmak, maksadımızı belirtmek. Kapının tam karşısında durup içeriyi gözleme durumunda bulunmamak. Biraz kenarda durarak, ailedeki mahremiyeti görmekten içtinap etmek.
39. Ayakta bevletmemek. Tuvalette idrar saçıntısından, korunmak. Hadiste kabir azabının çoğunun idrar saçıntısından ileri geldiği bildirilmiştir. Tuvalete ihtiyaç için oturduğu vakit ön ve arkanın kıbleye karşı dönük olmaması gerekir.40. Banyo yapılan yere bevletmemek. Çünkü vesvesenin çoğu bundandır.
41. İnsanların istifade ettiği gölgeliklere, yol ve yol kenarlarına, çeşme ve pınarlara bevletmemek, pisletmemek ve de tükürmemek. Hadiste, bunu yapanların lanetlenmesinden korkulacağı bildirilmiştir.
42. Kasık ve koltuk altı temizliğine titizlik göstermek. Buralardan ayrılan parçalar temizken ayrılmasına da dikkat etmeli ve cünüp iken buraları tıraş etmemelidir. Bu tür temizlik caiz olsa da sünnete uygun değildir.
43. Büyük ve umumi banyolarda tesettürle yıkanmalı, peştamal kullanılmalı.
44. Mümkünse her abdest alışta misvak (fırça) kullanmak.
Diyanet İşleri Başkanlığının neşrettiği misvak hadisi tercümesinde şöyle bir hüküm mevcuttur: “Misvaktan kasıt dişlerin temizlenmesi, ağız içindeki kötü kokunun giderilmesi ve mikropların yok edilmesidir. Bunu temin eden Erek ağacından başka fırçalar da varsa, o da misvak yerini tutar.”
45. Emin ve muttaki insanlarla istişare etmek, neticedeki karara tevekkülle uymak.
46. Cömertlik. “Cömert Allah’a yakın, cimri ise Allah’a uzaktır. Cömertlik kökü cennette olan bir ağacın dünyaya sarkmış dalıdır. Kim o dala tutunursa o dal onu cennete çeker.”
47. Çok tefekkür etmek. “Tefekkür gafleti izale eder. Ölümü tefekkür etmek fani lezzetleri acılaştırır. Eşyanın üzerindeki fena damgasını gösterir.”
48. Borçlanmalarda durumu yazıyla veya bir şahitle tevsik etmek. Böyle bir tedbir asla itimatsızlık sayılmaz. Anlaşmalarda değişik tevil ve tefsirlere yol açacak boşluklar bırakılmamalıdır. Durumu net olarak tespit etmek lazımdır.
49. Bir yakını vefat eden Müslüman kardeşini teselli ederek taziyede bulunmak. “Allah merhuma rahmet etsin.” şeklinde dua yapılır. Taziye ziyareti vasati üç gün içinde yapılır. Üç günden sonraki ziyaretlerde vefatı hatırlatıp hüznü deşmek uygun olmaz. Evinden cenaze çıkan kimseler üzüntüden dolayı yemek hazırlayıp sofra kuramazlar. Bunun için vefalı komşular bir müddet bu eve yemek getirirler. Böylece hüzünlerine ortak olduklarını fiilen göstermiş olurlar. Cenaze sahibi üç gün kendisine kolayca erişilebilecek bir ortam hazırlar ve böylece kardeşlerinin taziyede bulunabilmelerine imkan tanınmış olur
50. Ölmüş kimseleri hayırla yad etmek.
51. Mevtanın ardından yüksek sesle ve çırpınarak, saç baş yolarak ağlamamak. Böyle yapmak kadere itiraz ve Cenabı Hakkın takdirini itham etmek olur. Ayrıca bu mevtaya iyilik değil azaba vesile olur.
52. Sekerat halindeki hastalara “La ilahe illallah, Muhammedün rasulullah.” şeklinde telkinde bulunmak. Hastanın dudaklarını temiz ve ıslak bir bezle sulandırıp kurumamasını sağlamak. Ölüm vaki olup son nefes verilince, okumalar durdurulur ve cenazenin uzağında devam edilebilir. Çenesinin açık kalmaması için mendil ve benzeri şeylerle başa bağlanır. Gözleri açık ise kapatılır.
53. Kabirleri ziyaret etmek. Gafleti dağıtır ve uhrevi tefekküre vesile olur. Kabristanın kapısına yaklaşınca, kabir halkına gizlice selam verilir. “Ey kabir sakinleri, esselamu aleyküm. Sizler bizden önce geldiniz, bizler de sizleri takip edeceğiz. Size Allah’tan af ve mağfiret dileriz.” Şeklinde selam ifade edilebilir. Sonra ziyaret edilecek merhumun ayakucu tarafından yaklaşılır. Yüzüne müteveccihen veya kıbleye karşı durulur. Kur’an ve dualar okunabilir. Ziyaret esnasında mezarları çiğnemek mekruhtur. Şayet geçip gitmek için başka müsait yol yoksa, merhuma sevap hediye edilerek, geçilebilir. Mezar üzerindeki yeşillikler yolunmaz, bilakis çiçekler ekilir. Kurumuş otlar ayıklanır.
54. Hasta akraba, dost ve arkadaşları ziyaret etmek. Onlara teselli ve ümit vermek. Ziyareti uzun tutmamak. Hastanın hoşa gitmeyecek hallerini başka yerde anlatmamak.
55. Sıla-i rahimde bulunmak. “Akrabayla alakayı kesen bir kimsenin bulunduğu meclise Allah’ın rahmeti inmez.”
56. Zemzem suyunu hürmeten ayakta ve kıbleye karşı dönerek içmek.
57. Anne-babaya itaat etmek, onlara ihsanda bulunmak, kalplerini kırmamak ve hayır dualarını almak.
|
|
Kırk hadis ezberlemek
|
Sual: (Kırk hadis ezberleyen Cennete girer) diye bir hadis var mıdır?
CEVAP
Sadece kırk hadisi hatta Kur’an-ı kerimi ezberleyen Cennete girmez. Hadisleri bizim anlamamız zordur. Bir kâfir de 40 hadis ezberleyebilir, bid’at ehli de ezberleyebilir. Başka bir hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın şu 99 esma-i hüsnasını ihsâ eden, Cennete girer, sonsuz saadete ulaşır) [Buhari] [İhsa etmek, bu 99 ismi manaları ile birlikte ezberleyip amel etmek demektir. Böyle yapan Cennete girer.)
Kırk hadis ile ilgili hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
([Yazılı halde] Kırk hadis bırakarak vefat eden Cennette arkadaşımdır.) [Deylemi]
(Allahü teâlânın rızası için, helâli ve haramı açıklayan, kırk hadisi ümmetime bildiren, âlim olarak haşr olur.) [Ebu Nuaym]
(Ümmetimin din işlerinde faydalı kırk hadis ezberleyen, âlimlerle haşr olur.) [Taberani]
(Allahü teâlânın kendisine mağfiret etmesi ümidi ile, benden kırk hadis yazana, Allahü teâlâ rahmet edip şehid mertebesi verir.) [İbni Cevzi]
(Ümmetime iletmek üzere kırk hadis ezberleyene şefaat ederim.) [İbni Adiy]
Cennete girmek için birinci şart, doğru iman sahibi olmaktır. İmanın altı esasına inanmak şarttır. Birine bile inanmayan Müslüman olamaz ve Cennete giremez. Bundan sonra haramlardan kaçıp farzları yapmak gerekir. Farz ve haramları hadis-i şeriflerden değil, ehl-i sünnet âlimlerinin açıklamasından öğrenmek lazımdır. Ondan sonra, kendisinin de amel ettiği, haram ve helali bildiren kırk hadisi Ehl-i sünnet âlimlerinin açıklaması ile birlikte yazarak CD’ye kasete falan alarak veya başka yollarla başkalarına ulaştıran kimse Cennete girer. Aşağıdaki hadis-i şeriflerde bildirilen Müslümanlar da yukarıda bildirilen şartlar dahilinde ancak Cennete girer. Sadece aşağıdakileri yapmakla girmez:
(İki çene arası ile iki bacak arasını koruyan Cennete girer.)[Haraiti]
(Allahü teâlânın verdiği rızka kanaat eden Cennete girer.) [Dare Kutni]
(Allahü teâlânın verdiğine razı olan Cennete girer.) [Deylemi]
(Kadın, eşine eziyet etmezse, sırf namazları yüzünden Cennete girer.) [Hâkim]
(Kul doğru ise, ihsan sahibi olur. İhsan sahibi olunca da imanı kemale erer. İmanı kemale erince de Cennete girer.) [İ.Ahmed]
(İstemeyen hariç, ümmetimin hepsi Cennete girer. Bana itaat eden Cennete girmeyi istiyor demektir, isyan eden ise istemiyor demektir.) [Buhari]
(İlim öğrenen, kocasına itaat eden kadın, ana babasına iyilik eden evlat, peygamberlerle beraber hesap görmeden Cennete girerler.) [İ. Rafii]
(Kibri, hıyaneti ve kul borcu olmayan Cennete girecektir.) [Nesai, İbni Hibban]
(Farz olduğunu bilerek, beş vakit farz namaza rükû, secde, abdest ve vakitlerine riayet ederek devam eden kimse Cennete girer.) [Taberani]
(Ramazan orucunu tutan Cennete girer.) [Deylemi]
(Oruçlu iken ölen Cennete girer.) [Bezzar]
(Bir Müslüman kardeşinin hacetini gördükten sonra ölen Cennete girer.) [Ebu Ya’la]
(Yemek yediren ve selamı yayan Cennete girer.) [Tirmizi, Taberani]
(Kocası kendisinden hoşnut olarak ölen kadın, Cennete girer.)[İbni Mace]
(Kadın, kocasına eziyet etmeyip namazlarını kılsa Cennete girer.) [İbni Mace]
(Cana kıymayan, haram yemeyen, zina etmeyen ve içki içmeyen Cennete girer.) [Bezzar]
(Helal yiyen, sünnete uyan ve şerrinden emin olunan kimse Cennete girer.) [Tirmizi]
(Sünnete sarılan Cennete girer.) [Dare Kutni]
(Allahü teâlâdan başka bir ilah olmadığını bilerek vefat eden Cennete girer.) [Müslim] (İmanın altı esasından birine inanmayan, tek ilaha inansa da Cennete giremez.)
(İpten kopup kaçan deve gibi Allah’tan kaçan hariç, herkes Cennete girer.) [Taberani] (Allah’ın bildirdiği dine, Müslümanlığa veya imanın altı şartından birine inanmayan, beğenmeyen, ibadet etmeyen veya haram işleyen kimse, Allah’tan kaçıyor demektir.)
(İhlasla, Rabbim Allah, dinim İslam ve peygamberim Muhammed aleyhisselamdır diyen Cennete girer.) [İ. Ahmed] (Muhammed aleyhisselama inanmak demek, onun bildirdiklerinin tamamını kabul etmek, inanmak ve hepsini beğenmek demektir.)
(İhlas ile Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resulühü diyen Cennete girer.)[Taberani]
(Sabah ve akşam, ”Allahümme ente rabbi lailahe illa ente halakteni ve ene abdüke ve ene ala ahdike ve vadike mestetatü euzü bike min şerri ma sanatü ebuü leke bi-nimetike aleyye ve ebuü bi zenbi fağfirli zünubi feinnehü la yağfirüzzünübe illa ente. La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez-zâlimin) diyen, o günü veya gecesi ölürse Cennete girer.) [Tirmizi]
(Cennete ancak Müslüman olan girer.) [Buhari, Müslim]
(Cenaze namazında, üç saf cemaat bulunan kimse Cennete girer.) [Tirmizi]
(Cennete ancak temiz olanlar girer.) [Deylemi]
(İki kız evladına güzel muamele eden Cennete girer.) [İbni Mace]
(İnsanları affedenler, hesaba çekilmeden Cennete girer.) [İ. Ebiddünya]
(Yiyip içtikten sonra "Elhamdülillah" diyen kimse Cennete girer.) [İbni Asakir]
(Zinadan korunan Cennete girer.) [Beyheki]
(Üç, hatta bir çocuğu ölen Cennete girer.) [Taberani]
(Her hâl-ü kârda Allah’a şükredenler Cennete girer.) [İ.Gazali]
(Tartışmayan, kimseyi incitmeyen Cennete girer.) [Tirmizi]
(Bir insanın hidayetine sebep olan Cennete girer.) [Buhari]
Kırk tane hadis-i şerif
Sual: Yoruma ihtiyaç duyulmayan kırk hadis ezberleyip ve onunla amel ettikten sonra, mail ile falan arkadaşlara göndermenin iyi olduğunu söylediniz. Kolayca anlaşılabilen ve ihtiyaç duyulan kırk hadis yazar mısınız?
CEVAP
Hemen her hadis-i şerif açıklamayı gerektirir. Onun için hadis-i şerifleri şerh kitaplarından almak gerekir. Yine de biraz açıklama gerektiren hadis-i şeriflerden kırk tanesinin meali şöyledir:
(Acele eden hata eder.) [Beyheki]
(Gülerek günah işleyen, ağlayarak Cehenneme gider.) [Ebu Nuaym]
(Affedin ki affa kavuşasınız!) [İ.Ahmed]
(Cennete cömertler girer.) [Ebuşşeyh]
(Âlimim diyen cahildir.) [Taberani]
(Bilmeden fetva verene, melekler lanet eder.) [İ. Lal]
(İstiğfara devam eden, ummadığı yerden rızıklanır.) [İbni Mace]
(Sabah uykusu rızka manidir.) [Beyheki]
(Helal kazanmak için sıkıntı çekene, Cennet vacip olur.) [İ.Gazali]
(Dünya, ahiretin tarlasıdır.) [Deylemi]
(Din, güzel ahlaktır.) [Deylemi]
(En iyiniz, ahlakı en güzel olanınızdır.) [Buhari]
(İyi geçinmek aklın başıdır.) [Beyheki]
(Namus gayreti imandandır.) [Deylemi]
(Onun bunun karısını kızını ayartan bizden değildir.) [İ.Ahmed]
(Namuslu olun ki, kadınlarınız da iffetli olsun!) [Taberani]
(Allah korkusu, her hikmetin başıdır.) [Taberani]
(Her iyilik sadakadır.) [Tirmizi]
(Yumuşak davranmayan hayır yapmamış olur.) [Müslim]
(İmanı olmayan Cennete girmez.) [Tirmizi]
(Cennete sadece Müslüman olan girer.) [Buhari]
(Mümini sevindireni Allahü teâlâ sevindirir.) [İbni Mübarek]
(Hediye, dostluğu artırır, düşmanlığı giderir.) [Taberani]
(İktisat eden zenginleşir, israf eden fakirleşir.) [Bezzar]
(İstişare, pişmanlığa karşı kaledir.) [İ.Maverdi]
(Kendi düşüncenize göre hareket etmeyin!) [Taberani]
(Din kardeşine itiraz etme.) [Tirmizi]
(Kendini beğenen helak olur.) [Buhari]
(Veren el, alan elden üstündür.) [Buhari]
(Hayra vesile olan onu yapan gibidir.) [Tirmizi]
(Ancak ihlaslı amel makbuldür.) [Nesai]
(En üstün cihad, nefsle yapılandır.) [İbni Neccar]
(En üstün sadaka, ilim öğrenip öğretmektir.) [İbni Mace]
(En üstün ibadet, fıkıhtır.) [Taberani]
(Namaz dinin direğidir.) [Beyheki]
(Oruç tutun, sıhhat bulun.) [Taberani]
(Tebessüm etmek sadakadır.) [C. Sagir]
(Kişinin dini, arkadaşının dini gibidir, kiminle arkadaşlık ettiğinize bakın.) [Hakim]
(Dilini tutan kurtuldu.) [Tirmizi]
(Dua müminin silahıdır.) [İ. Ebiddünya]
|
|