Fetva kitaplarından alınan bazı mühim meseleler (rida)
- Ayrıntılar
- Kategori: Nimet-i İslam
- Gösterim: 11874
Müellifin ismi (Mehmet) olup (Zihni) mahlası, hocası tarafından konmuştur. (Hacı Zihni Efendi) diye anılır ve tanınırdı.
1262 hicrî senesinde (1845) İstanbul'da doğmuştur.
Babası, Mülkiye kaymakamlarından Mehmet Reşit efendi, anası Güzide Gülsüm hanımdır.
Cami derslerine devam ile, ulûmu âliye şahadetnamesi demek olan (icazetnamei - esâtize) yi ihraz etmiştir. Arapça ve Türkçe, telif ve. tercüme suretiyle bir hayli eserleri vardır.
Hayatını tetebbü, telif ve tedrise hasretmiştir. Evinde veya vazifesi başında olmadığı zaman, umumî kütüphanelerde bulunurdu. Evinde, ailesine ayırdığı mahdut fakat şefkat dolu zaman haricinde vakti, ibadetle, tetebbû ile ve yazmakla geçerdi. Az uyurdu. (Şâbânî) tarikatına mensup idi İlmi ile âmildi. Ciddîlik, samimîlik, edep ve terbiye, çalışkanlık, şefkat, hamiyyet, kendisinde kemâliyle bulunan vasıflardandı.
Resmî Hayatı:
1280 hicrî senesinde (1864) Bâbıâlide Meclisi Vâlânın mazbata odasına devama başlamış, 1868 de Matbaai - Âmire Takvimi Vakayi kitabet ve musahhihliğine geçmiştir. 1878 senesinde Mektebi Sultanî (Galatasaray) ulûmu - arabiye ve diniye muallimliğine tâyin olunarak 1879 da Matbaai Âmiredeki vazifesinden istifa etmiştir. 1883 de, Mektebi Sultanîdeki muallimliği uhdesinde kalmak üzere, mülkîye mektebinin usulü-fıkıh muallimliğine tayin olunmuştur. 1891 de Maarif Nezareti Reisliğinde beş âzadan mürekkep olarak teşekkül eden «Tetkiki-Müellefat» komisyonu âzalığına tâyin olunmuş ve Mülkiye Mektebindeki vazifesine arabî muallimliği ilâve edilmiştir. 1895 senesinde Mülkiyedeki dersine «fıkıhı-şerîf» ilâve olunmuş, bunun üzerine arabî muallimliğini terketmiştir. Aynı sene, uhdesindeki vazifelere halel gelmemek üzere, «Meclisi - kebiri maârif» âzalığına tâyin edilmiştir. 1903 te Maârif Nezareti Encümeni-Teftiş ve Muayene Reisliğine tâyin edilmiştir. 1908 de Mülkiyedeki muallimliğini terketmiştir. Aynı sene «Meclisi - Kebiri - Maârif» âzalığına avdet etmiştir. Bu sırada sinni kanunen muayyen olan haddi geçmiş olmasına rağmen, «erbabı - fazlü - kemâl'den bulunmasına mebni, mezkûr mecliste ilmî hususlarda rey ve malûmatından istifade edilmekte olmasından dolayı, tahdidi sinden istisnası» Meclisi Vükelâca tezekkür edilmiştir.
1884 Eylülünde Stockholm'de toplanmış olan Müsteşrikin Cemiyeti ilmiyesine gönderdiği eserlerinden dolayı kendisine altın madalya verilmiştir.
Vefatı :
Son eseri olan Muhtasarat'ın tab'ına başlanıldığının on yedinci günü, 1332 hicrî senesinde (1914) irtihali vukubulmuştur. Beylerbeyinde, Küplüce camii - şerifi yanındaki kabristanda medfundur.
Matbaai - Âmire'de tab edilen (Sahihi - Buhârî) nin tashihi ile iki sene kadar meşgul olmuş, sekiz ciltten müteşekkil bu kitabın tab'ını 1315 hicrî senesinde (1898) sona erdirmeğe muvaffak olmuştur. Son zamanlarını, yine tab'ına nezarete memur edildiği Hadîs kitaplarından (Müslim) in tashihine hasretmiştir; bu kitabın hâşiyeleri kendi tetebbuları mahsulüdür. Mutadı üzere geceleri pek az uyur ve sabaha kadar evinin bir köşesinde bu kitaba hâşiye tedariki ile meşgul olurdu. Sekiz cilt üzerinden mürettep olan bu kitabın beşinci cildinin hitamına iki forma kadar kaldığı bir sırada, Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Cenâbı «Tahirül - mevlevî» nin, merhumun vefatı hakkında söylediği tarih:
Yine hayfâ ki sîne-i vatanı bir ziya-i müessir incitti
Yine bir fâzılı yegânesini ilm-ü irfân cihanı kaybetti
Son zamanlarında âlem-i islâm, ne mühim zâyiat ile bitti
Düşdü bir nev hasâr marifete Hacı Zihni Efendi de gitti (1332)
Adne pervâz eden o ruh-i güzîn, bulsun â'Iel-meratibi âmîn.
Eserleri :
İlk eseri, on sekiz yaşında iken arapça olarak kaleme aldığı (Sarfı Arabî) dir. Basılmamıştır.
Birer sene fasıla ile, gene Arapça olarak kaleme aldığı (Teshilittahsil şerhi) ve (Şerhi ebyatı İsfehendi) de basılmış değillerdir.
(Elmunkız mineddalâl) tercümesi, basılmıştır.
(Etvakuzzehep) tercümesi, basılmıştır.
(Tuhfetülerip) tercümesi, basılmıştır.
(Feyzi yezdan): (İbnverdi) nin (Nasihatül-İhvan) kasidesinin tercümesi olup basılmıştır.
(Meşâhirinnisa) meşhur kadınlar hakkındadır; iki cilt olarak basılmıştır.
(Düstûrülmuvahhidin) itikada ve ahlâka dair olup basılmamıştır.
(Usulünnuka) usulü fıkıhtan; basılmamıştır.
(Tercümei - Tuhfetülmülûk) fıkıhtan; basılmamıştır.
(Sihamül isabe fi kenzi daavatül müstecabe) basılmıştır.
(El müntahap fi Ta'limi lûgatilarap) arapça için sarf kitabıdır. Basılmıştır.
(Kitabütteracüm) Arap âlim ve ediplerinin hâl tercümelerine dairdir; basılmıştır.
(Elmüktadap) Arapça için sarf ve nahiv olmak üzere iki cilt; basılıdır
(Elgazı fıkhiye) fıkıh kitabıdır; basılmıştır.
(Elkavlülceyyid) meşhur Arap beyitlerinin şerhi ve izahı. Basılmıştır.
(Elhakâyik) ilmi hadisdendir. İki cildi hayatında basılmıştır. Kalanı, el yazısı ile, vefatından sonra Diyanet İşleri Reisliğine tevdi edilmiştir.
(Elmüşezzep) yahut Elmürteep Arapça için sarf ve nahiv kitabıdır; basılmıştır.
Nimet-i islâm adı altında telif edilmiş ve basılmış eserleri:
Akaid-i İslâmiyye
Kitab-ut-tahare,
Kitab-us-salât
Kitab-us-savm
Kitab-uz-zekât
Kitab-ul-hac
Kitab-un-nikah
(Elkavlüssedid fi ilmi-tecvid) yahut (Tecvidi cedid). Tecvid kitabıdır; basılmıştır.
(Elmuhtasarat): Kitab-ut-tahare, Kitab-us-salât, Kitab-us-savm, Kitab-uz-zekât, ve Kitab-ul-hac adındaki beş eserinden ihtisar yolu ile telif edilmiştir. Basılmıştır.
$
«İslâm nimetinden dolayı Allaha hamd olsun. İnsanlığın göz bebeği ve efendisi olan Resûlüne, Resûlünün değerli âline ve büyük ashabına salât ve selâm olsun.»
Ehl-i İslâmın, kabul ve doğruluğuna kat'î olarak inandıkları umûrdan ibarettir ki, aşağıda beyan olunan tarif ve izahlarda görülecektir.
.
- Ayrıntılar
- Kategori: Nimet-i İslam
- Gösterim: 9406
- Ayrıntılar
- Kategori: Nimet-i İslam
- Gösterim: 8270
Peygamber efendimiz beyan buyurmuşlardır ki: (İmân; Allaha, Meleklere, kitaplara, peygamberlere, âhirete ve kadere inanmaktır.) Peygamberimiz böyle tarîf buyurmuş olduğundan bunlar (Erkân-ı îmân) dır. İmân ve İslâm bunlarsız olmaz.
.
- Ayrıntılar
- Kategori: Nimet-i İslam
- Gösterim: 6432
Cenabı Halik-ı kâinat (kâinatın yaratıcısı) nın varlığına, birliğine ve kemâl sıfatları ile mevsuf olduğuna, âcizlikten ve eksiklikten münezzeh bulunduğuna inanmaktır.
Hak teâlâ hakkında itikat edeceğimiz kemâl sıfatları şunlardır: Mevcûttur (vardır), Vâhittir (birdir), kadîm ve ezelîdir (geçmişte başlangıcı yoktur.), Bâkî ve ebedîdir (gelecekte sonu yoktur), varlıkta başkasına muhtaç değildir ve hiç bir şeye müşabih (benzer) değildir.
Hayy ve dâimdir. Âlemler onun emriyle kâimdir. Alimdir. İlim sıfatı olmuş ve olacak her şeyi muhittir. Semidir (işitir), Basîrdir (görür, yani Allah semi ve basar sıfatları ile dahi muttasıftır, işitme konusuna giren her şeyi işitir ve görme konusu olan her şeyi görür. Mürîddir (irade sahibidir, diler ve ne dilerse onu dilediği gibi işler.) Kâdirdir, Mükellimdir (Peygamberler ve semavî kitaplar kelâm sıfatının muktezasıdır), Mükevvindir. (Yâni tekvin sahibi olup bütün âlemlerin yaratıcısıdır.), Bunlara sıfat-ı zatiyye ve sübûtiyye denir.
İhyâ (hayat vermek), imate (öldürmek) gibi, kendi mülkü ve mahlûku bulunan âlemlerde görülen fiillerine (sıfat-ı fiiliyye) denir.
.
- Ayrıntılar
- Kategori: Nimet-i İslam
- Gösterim: 5602
Hak Teâlânın, ulvî ve nûrânî (Ecsâmı lâtife) üzere mahlûk ve bunun için (göze görünmez) ve fakat istedikleri şekil ve hey'ette görünmeğe kaabiliyetli bir takım (Mahlûk-u Mükerremi) olduğuna inanmaktır ki, onlar, erkek ve dişi olmak, yorulmak ve usanmak gibi hâllerden âri ve kendilerinin vazifeleri daimâ tâat-ı Bârî ile iştigal olup, beşer tâkatinin üstünde işler görürler.
Beşeriyet mertebelerinde olduğu gibi, onların dahi efdâlleri vardır. Efdâllerinden biri Hazreti Cibrîldir ki, peygamber efendimize vahiy aracılığı yapmıştır.
- Ayrıntılar
- Kategori: Nimet-i İslam
- Gösterim: 5287
Kulların saadet ve selâmetleri için, Hak Celle ve âlânın bâzı Enbiyâsına, Kitaplar göndermiş, yâni kullara (tâlîmat-ı ilâhiye) olmak üzere Enbiyâ-i Kirâma emirler, nehiyler, ibret âmiz kıssalar ve müessir duâlar ve mev'izalar vahy ve irsâl eylemiş olduğuna inanmaktır.
Bu ilâhî Kitapların en mükemmeli ve en efdali, Kur'anı Azîmüşşândır ki, (nev'i beşerin) kıyâmete kadar, gerek Hâlika ve gerek Mahlûka karşı olacak, (Ubûdiyet) ve (İnsâniyet) vazifelerine dair olan evâmir ve ahkâmı, mekârimi ahlâkı ve esbâbı saâdet ve felahı, tamâmiyle câmi ve herkes için, her vakit faydalı ve nâfi'dir.
O ulu kitap, Hazreti İbrahim'in (suhufu) olduğunu ve Hazreti Mûsâ'ya (Tevrât) ve Hazreti Dâvud'a (Zebûr) ve Hazreti İsâ'ya (İncil) verildiğini haber vermektedir. Binaenaleyh, bu kitapların dahi o büyük Resûllere vahy ve nüzulünü tasdik ederiz. Ancak, Kur'ânı Kerîm, bizi o kitaplardan müstağni kıldığı cihetle onlarda bulunanı arayıp sormağa lüzum görmeyiz. Kur'ânı Azîmüşşânın hükümleri bize kâfi olduğu cihetle, onunla amel ederiz.
.
- Ayrıntılar
- Kategori: Nimet-i İslam
- Gösterim: 5082
Cenâb-ı Hakkın sırf kendi fazl-ü kereminden bâzı kullarını Nübüvvet ve Risâlet yâni vahy ve bais ile mümtaz kılıp, kullarına olan emir ve nehylerini onlar vâsıtasiyle icrâ ettiğine ve bâzılarına kitap ve müstakil şeriat ve mucize dahi verdiğine inanmaktır.
Onların evveli, beşeriyetin babası olan Hazreti Âdem ve sonuncusu Peygamberimiz efendimiz Hazreti Muhammed Mustafâ (sallallahu teâlâ aleyhi ve alâ sâirü-l-Enbiyâi ve sellem) dir. Arada bir çok Enbiyâ gelip geçmiştir. Onların bir kısmının Kur'ânı Kerîmde zikredilmiş olup hepsinin zikredilmediği de bildirilmiştir.
Hazreti İsâ aleyhisselâm dahi Kur'ânı Kerimde zikredilen Enbiyâ-i izâm cümlesinden ve (Âyât-ı İlâhiyeden) dir. Cenab-ı Hak Hazreti Âdem'i, anasız ve babasız olarak yaratmış olduğu gibi, Hazreti İsâ'yı dahi, babasız olarak yaratmıştır.
Cümle Peygamberanın efdali ve sonuncusu Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafâ (sallâllâhü teâlâ aleyhi ve sellem) efendimizdir ki, Sultânül-nenbiyâ olduğu için, Mevkibi Mürselînin sonunda gelmiş ve, meselâ Hazreti İsâ, ancak, Benî İsraile meb'us ve şeriatı, Hazreti Mûsâ'nın şeriatında haram olan bâzı şeyleri helâl kılmaktan ibaret olduğu halde, Peygamberimiz efendimizin bîseti ise, bütün İnsü Cinne şâmil ve umumî, şeriatı da hepsinden tam ve kâmil bulunmuştur. Ve başka Peygambere hâcet de kalmamıştır.
Mûcize sahibi her Peygamberin mûcizesi, kendi zamaniyle geçmiş olduğu halde, bizim Peygamberimiz efendimizin, Siyer ve Hadis kitaplarında zikredilmiş bulunan birçok mûcizat-ı seniyyelerinden mâdâ, bir de her asırda devam eden mucizeleri vardır ki; o da kelâm-ı ilâhî olan Kur'ânı Azîmüşşândır. Tilâvet ve istimâiyle dâimâ telezzüz ve teşerrüf olunmakta ve her asırda, binlerce hafız o kitâb-ı azizi hıfz ve ezber etmektedir. Kendileri, Hâtemün-nebiyyîn ve rahmetel-lil'âlemîndir.
Mahşer gününde şefaati uzmâlariyle, bilcümle enbiyânın ümmetine ve ehl-i imânına in'am ve ihsanda bulunacak ve onları minnettar kılarak (Makam-ı mahmûd) u kazanacaktır.
(Allahümmen-fâ'nâ bişefâatihi ve ekrimnâ bikerâmetihi)
.
- Ayrıntılar
- Kategori: Nimet-i İslam
- Gösterim: 5083
Hak Teâlânın, bu âlemi yoktan var ettiği gibi, dilediği kadar yaşattıktan sonra, buna son verip, başka bir oluş daha peyda edeceğine, ve (mahv'u imâte) buyurduğu bilcümle rûh sahiplerini, yeniden ihyâ ederek, bir yere getirdikten sonra, iyiler, iyiliğini ve kötüler kemliğini görerek muhasebe ve muhakeme ile beraber, (adlü fazlîle) muamele buyurup, (ehil ve müstahakkını), (Dârül-azâb vel-ukûbe) olan Cehennemine ve (Ehli îmânı) kendi fazlü keremiyle (Dârül-fevz ves-sürûr) olan Cennetine göndereceğine inanmaktır.
(Cehennem) ehli küfür hakkında ebedî bir azap yeridir. Âsî olan müminler hakkında, amelinin cezasını görecekler için, muvakkat bir azap yeri olacaktır.
(Cennet) ise, sâkinleri için, ebedî ve sermedi bir surür ve safâ yurdudur.
Suâl meleklerinin soruları, kıyâmet sıkıntısı, haşir, hisab, mîzan ve sırat gibi, (âlemi berzaha) ve (yevmi âhirete) müteâllik, her ne haber verilmiş ise, hepsi (hak) tır.
.
- Ayrıntılar
- Kategori: Nimet-i İslam
- Gösterim: 5096
Hayır ve şer, her ne vâki olursa, hep Hak Teâlâdan olduğuna ve Allahtan mâdâ Hâlik olmayıp, hayir ve şerrin hâliki ve herkesin (keyfe mâ yeşâ) Râziki O olduğuna inanmaktır.
İnsanın erkek veya kız doğması ve dünyaya gelmesi ve Ahirete gitmesi, kendi elinde olmadığı gibi, hâdisatı âlem, ef'âl ve evzâı benî âdem dahi Cenab-ı Hakkın hükmü takdiri, hâlk ve icadı altındadır.
Ancak, acımak, doymak, uyumak, uyanmak ve nefes almak gibi, insanda bir takım ızdırarî haller olduğu gibi, oturup kalkmak, bir yere gitmek, kırmak ve kesmek gibi ihtiyârî fiiller dahi vardır. Cenab-ı Hak insana, irâde sıfatı vermiştir. Ve (âdetullah) böyle cârî olmuştur ki, insan irâdesini, makdûru-beşer olan, herhangi fiile, sarfederse, Hak Teâlâ o fiili-Hâlk ve icad eder. İnsan iradesini sarfetmez ise, Haliki celle ve Alâ dahi Hâlk eylemez, fiili-âbid, kisib ve ihtiyâr cihetiyle kendinin, ve hâlkûicâd cihetiyle hâlikindir. Bundan dolayı, herkes kendi fiili üzerine, sevap alır veyahut cezâ görür.
.
- Ayrıntılar
- Kategori: Nimet-i İslam
- Gösterim: 5705
Bir kimse, erkânı imânı böylece tasdik ve itikat etmiş olduğu halde, Hazreti Hâtemül-enbiyâyı dahi tasdik ederse Allah katında müslim olmuş olur. Zâhiren dahi müslim tanınmak ve nûr-i imânı ekmel ve etem olmak için, (İslâmın binâsı )tâbir olunan şeyler ile, amel etmek dahi lâzımdır. Peygamber efendimiz buyurmuşlardır ki; İslâm beş şey üzerine bina olunmuştur.
1) Hak Teâlânın birliğine ve Hazreti Muhammed Sallallahü Teâlâ aleyhi ve sellem efendimizin Resulûllah olduğuna şehadet getirmek,
2) Namaz kılmak,
3) Oruç tutmak,
4) Zekât vermek,
5) Hac etmektir.
.
- Ayrıntılar
- Kategori: Nimet-i İslam
- Gösterim: 8032
Kıyâm, kıraet, rükû, sücûd ve kuûd fiilleriyle Cenâb-ı Hakka ibâdet etmektir.
(Kıyâm) kıbleye karşı yâni, Mekke-i Mükerremedeki Beyt-i muazzamaya doğru el bağlayıp ayakta durmaktır.
(Kırâet) kıyamda Kur'andan bir şey okumaktır. Hassaten Fâtiha sûresi ve fazla olarak başka bir sûre veya birkaç âyet okunur.
(Rükû') ayakta iken eğilip üç kere «Sübhâne Rabbiye-l-azîm» demektir.
(Sücûd) oturup yere kapanmak ve üç kere «Sübhâne Rabbiye-l-âlâ» demektir. Namaz içinde secdeler ikişer olarak yapılır.
Bu dört hareketin toplamına Rek'at tâbir olunur. Bir rek'atta bir rükû' ve iki sücud vardır. Namazlar rek'atlardan teşekkül eder.
(Kuûd) oturup Etteyhiyat okumaktır. Bu, namazın sonunda ve bir de her iki rek'at akabinde olur.
Bunlar, yâni kıyâm, kıraet, rükû', sücûd, kuûdü-âhir namazın erkânıdır. Bunlarsız namaz olmaz. (Rükû'suz ve Sücûdsuz namaz, sadece cenâze namazındadır) ve namaz kılan kimse Hakkın huzurunda demek olduğu cihetle, edîbâne ve hâşiâne durur. Namaz kılan iki tarafına bakamaz ve kimseye söz söyleyemez ve cevap veremez. Kimse dahi ona bir şey soramaz ve önünden geçemez.
Namaza başlarken «Allahü ekber» diyerek durur, rükû'a ve sücuda vardıkça, kıyâm ve kuûda gittikçe «Allahü ekber» der. Nihayetinde «esselâmü aleyküm ve rahmetullâh» diyerek iki tarafına selâm ile namaza son verir.
Güneşin tulûu, gurup ve istivâ zamanları hâriç olmak üzere her vakit, Cenâb-ı Hakka ihlâsla bir çok rekât namaz kılınabilir. Nâfile namazlar için, daha müstesna vakitler vardır. Ve her iki veya her dört rek'atta bir selâm verilir.
İslâmın binası ve dînin direği olmak üzere, beş vakit namaz vardır ki, onlar hiç terk olunmaz: Sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı vakitleridir.
Sabah namazı (2+2=4) dört rek'attır. Öğle namazı (4+4+2=10) on rek'attır. İkindi namazı (4+4=8) sekiz rek'attır. Akşam namazı (3 + 2-5) beş rek'attır. Yatsı namazı (4+4+2+3=13) on üç rek'attır. En son kılınan üç rek'at, vitir namazıdır.
Bir de, Cumâ ve Bayram namazları vardır ki, onlar ancak şehirlerde ve minberli camii olan büyücek köylerde kılınır. Bu namazları kılmak ancak, erkeklere ve erkeklerin de hasta ve yolcu olmayanlarına lâzım gelir.
(Cuma namazı) Cuma günü öğle vakti, cemâat ile kılınan iki rekâttan ibarettir. Önce hutbe okunmak lâzımdır. Cumâ namazının dört rekât ilk sünneti ve dört rekât, son sünneti vardır ki, bunlar (cemaatle değil) ayrı ayrı kılınır.
(Bayram namazı) Ramazan ve Kurban bayramlarında ilk günü güneşin doğuşundan kırk dakika kadar sonra, cemaat ile kılınan ikişer rekâtdan ibarettir ki, bunlarda altı tekbir-i zevâid (fazla tekbir) vardır. Namazdan sonra hutbe de okunur.
.
- Ayrıntılar
- Kategori: Nimet-i İslam
- Gösterim: 9001
Dinimiz bize her vakit, bedenimizi, elbisemizi, mekânımızı ve kullanacağımız suyu temiz tutmamızı emretmekte olduğu gibi, namaz için dahi, başkaca bir hazırlık emrediyor ki, o da abdest alıp namaza giyimli ve temiz olarak durmaktır.
.
- Ayrıntılar
- Kategori: Nimet-i İslam
- Gösterim: 6807
Dört fiilden ibârettir:
1) yüzünü yıkamak,
2) Kollarını elleriyle beraber dirseklerine kadar yıkamak, (dirsekler, yıkanacak uzuvlara dahil dir.)
3) Başına su sürmek,
4) ayaklarım topuklariyle beraber yıkamaktır.
Başına su sürmeğe (mesih) denir. Mesih, bir kere olur ve başın dört bölüğünden bir bölüğüne ve mümkün olursa, her tarafa yapılır. Yüz yıkama, el ve kol ve ayak yıkamak, üçer kere olur.
Yüzünü yıkamadan önce ağız ve burnunu üçer kere yıkar. Başına mesih edildiği sırada da elinin yaşiyle kulağının içini ve arkasını temizler ve şah damarları üzerine de elinin arkası ile mesh eyler.
. |