Bismillâhirrahmânirrahîm
79/NÂZİÂT-1: Ven nâziâti garkâ(garkan).
Dalarak kuvvetle (söke söke) çekip alanlara andolsun.
79/NÂZİÂT-2: Ven nâşitâti neştâ(neştan).
Yumuşaklıkla (incitmeden) çekip çıkaranlara andolsun.
79/NÂZİÂT-3: Ves sâbihâti sebhâ(sebhan).
Yüzdükçe yüzenlere (akarak gidenlere) andolsun.
79/NÂZİÂT-4: Fes sâbikâti sebkâ(sebkan).
Ve de yarışarak öne geçenlere (andolsun).
79/NÂZİÂT-5: Fel mudebbirâti emrâ(emren).
Ve de emirle (işleri) tedbir edenlere (emri yerine getirip idare edenlere) (andolsun).
79/NÂZİÂT-6: Yevme tercufur râcifeh(râcifetu).
O gün, sarsan sarsacak.
79/NÂZİÂT-7: Tetbeuher râdifeh(râdifetu).
Arkasından gelen (ikinci sarsıntı), onu (1. sarsıntıyı) takip edecek.
79/NÂZİÂT-8: Kulûbun yevmeizin vâcifeh(vâcifetun).
İzin günü kalpler (dehşetten) şiddetle çarpacaktır.
79/NÂZİÂT-9: Ebsâruhâ hâşiah(hâşiatun).
Onların bakışları korkudan zillet içindedir.
79/NÂZİÂT-10: Yekûlûne e innâ le merdûdûne fîl hâfireh(hâfireti).
Derler ki: “Gerçekten biz mutlaka (mezardaki cesetlerimiz dirilerek) ilk halimize geri döndürülen kimseler mi olacağız?”
79/NÂZİÂT-11: E izâ kunnâ izâmen nahıreh(nahıreten).
Biz çürümüş, dağılmış kemikler olduğumuz zaman mı?
79/NÂZİÂT-12: Kâlû tilke izen kerretun hâsireh(hâsiretun).
Dediler ki: “O zaman bu (dönüş, diriliş), hüsranlı bir dönüştür.”
79/NÂZİÂT-13: Fe innemâ hiye zecretun vâhıdeh(vâhıdetun).
Halbuki o (diriliş) sadece tek bir sayhadır.
79/NÂZİÂT-14: Fe izâ hum bis sâhireh(sâhireti).
İşte o zaman onlar yerin (toprağın) üstündedirler.
79/NÂZİÂT-15: Hel etâke hadîsu mûsâ.
Sana Musa (A.S)'ın kıssası geldi mi?
79/NÂZİÂT-16: İz nâdâhu rabbuhu bil vâdil mukaddesi tuvâ(tuven).
Rabbi ona kutsal vadi Tuva'da nida etmişti (seslenmişti).
79/NÂZİÂT-17: İzheb ilâ fir’avne innehu tagâ.
Firavuna git, muhakkak ki o azdı.
79/NÂZİÂT-18: Fe kul hel leke ilâ en tezekkâ.
Ve de ona de ki: “Sen tezkiye olmak (nefsini temizlemek) ister misin?”
79/NÂZİÂT-19: Ve ehdiyeke ilâ rabbike fe tahşâ.
Ve: “Seni Rabbine ulaştırayım (hidayete erdireyim).” de. Böylece huşû sahibi ol.
79/NÂZİÂT-20: Fe erâhul âyetel kubrâ.
Bundan sonra ona büyük mucize gösterdi.
79/NÂZİÂT-21: Fe kezzebe ve asâ.
Fakat o (firavun) yalanladı ve isyan etti (asi oldu).
79/NÂZİÂT-22: Summe edbere yes’â.
Sonra koşarak arkasını döndü.
79/NÂZİÂT-23: Fehaşere fe nâdâ.
Hemen (kavmini) topladı, sonra da (onlara) nida etti (seslendi).
79/NÂZİÂT-24: Fe kâle ene rabbukumul a’lâ.
Sonra da (firavun) dedi ki: “Ben sizin çok yüce Rabbinizim.”
79/NÂZİÂT-25: Fe ehazehullâhu nekâlel âhıreti vel ûlâ.
Bunun üzerine Allah, onu dünya ve ahiret azabıyla ahzetti (yakalayıp helâk etti).
79/NÂZİÂT-26: İnne fî zâlike le ıbreten li men yahşâ.
Muhakkak ki bunda, korkan kimse için elbette ibret vardır.
79/NÂZİÂT-27: E entum eşeddu halkan emis semâ’(semâu), benâhâ.
Yaratma bakımından siz mi yoksa bina ettiği sema mı daha kuvvetli? (Sizi yaratmak mı yoksa bina ettiği semayı mı yaratmak daha zor?)
79/NÂZİÂT-28: Refea semkehâ fe sevvâhâ.
Onun (semanın) tavanını yükseltti (yüksekliğini artırdı). Sonra da onu sevva etti (dizayn edip düzenledi).
79/NÂZİÂT-29: Ve agtaşe leylehâ ve ahrece duhâhâ.
Ve onun gecesini kararttı ve onun duhasını (aydınlığını ortaya) çıkardı.
79/NÂZİÂT-30: Vel arda ba’de zâlike dehâhâ.
Ve arz, bundan sonra da onu yayıp döşedi.
79/NÂZİÂT-31: Ahrece minhâ mâehâ ve mer’âhâ.
Ondan (yerden), onun suyunu ve merasını (yeşilliğini, otlağını) çıkardı.
79/NÂZİÂT-32: Vel cibâle ersâhâ.
Ve dağlar, ona (yeryüzüne), onları muhkem (sağlam) olarak yerleştirdi.
79/NÂZİÂT-33: Metâan lekum ve li en âmikum.
Sizin ve hayvanlarınız için meta olarak (faydalanmanız için).
79/NÂZİÂT-34: Fe izâ câetit tammetul kubrâ.
Fakat o büyük (dayanılmaz) musîbet (kıyâmet vakti) geldiği zaman.
79/NÂZİÂT-35: Yevme yetezekkerul insânu mâ seâ.
O gün insan ne için çalıştığını (ne yaptığını) tezekkür eder (düşünür).
79/NÂZİÂT-36: Ve burrizetil cahîmu li men yerâ.
Ve alevli ateş (cehennem), onu görecek olan kimseye açıkça gösterilmiştir.
79/NÂZİÂT-37: Fe emmâ men tagâ.
Fakat, artık kim taşkınlık etmiş (haddi aşmış) ise.
79/NÂZİÂT-38: Ve âserel hayâted dunyâ.
Ve dünya hayatını tercih etmiş ise.
79/NÂZİÂT-39: Fe innel cahîme hiyel me’vâ.
O taktirde, muhakkak ki alevli ateş (cehennem), o, barınacak yerdir.
79/NÂZİÂT-40: Ve emmâ men hâfe makâme rabbihî ve nehennefse anil hevâ.
Ve fakat, kim Rabbinin makamından korkmuş ve nefsini heveslerinden nehyetmiş ise (heveslerine uymamışsa).
79/NÂZİÂT-41: Fe innel cennete hiyel me’vâ.
O taktirde, muhakkak ki cennet, o, barınacak yerdir.
79/NÂZİÂT-42: Yes’elûneke anis sâati eyyâne mursâhâ.
Sana o saatten (kıyâmetten) soruyorlar: “Onun vukuu ne zaman?”
79/NÂZİÂT-43: Fîme ente min zikrâhâ.
Sende onun zikrinden (başka) ne var (onun beyanından başka bir bilgin yoktur).
79/NÂZİÂT-44: İlâ rabbike muntehâhâ.
Onun sonu, Rabbinedir.
79/NÂZİÂT-45: İnnemâ ente munziru men yahşâhâ.
Sen sadece, O'na huşû duyan, O'ndan korkanlar için bir uyarıcısın.
79/NÂZİÂT-46: Ke ennehum yevme yerevnehâ lem yelbesû illâ aşiyyeten ev duhâhâ.
Sanki onlar, onu (kıyâmeti) görecekleri gün, sanki bir akşam veya kuşluk vaktinden başka (zamanları) kalmamış gibi olurlar.
.
.
79/NÂZİÂT-1: Ven nâziâti garkâ(garkan).
Dalarak kuvvetle (söke söke) çekip alanlara andolsun.
79/NÂZİÂT-2: Ven nâşitâti neştâ(neştan).
Yumuşaklıkla (incitmeden) çekip çıkaranlara andolsun.
79/NÂZİÂT-3: Ves sâbihâti sebhâ(sebhan).
Yüzdükçe yüzenlere (akarak gidenlere) andolsun.
79/NÂZİÂT-4: Fes sâbikâti sebkâ(sebkan).
Ve de yarışarak öne geçenlere (andolsun).
79/NÂZİÂT-5: Fel mudebbirâti emrâ(emren).
Ve de emirle (işleri) tedbir edenlere (emri yerine getirip idare edenlere) (andolsun).
79/NÂZİÂT-6: Yevme tercufur râcifeh(râcifetu).
O gün, sarsan sarsacak.
79/NÂZİÂT-7: Tetbeuher râdifeh(râdifetu).
Arkasından gelen (ikinci sarsıntı), onu (1. sarsıntıyı) takip edecek.
79/NÂZİÂT-8: Kulûbun yevmeizin vâcifeh(vâcifetun).
İzin günü kalpler (dehşetten) şiddetle çarpacaktır.
79/NÂZİÂT-9: Ebsâruhâ hâşiah(hâşiatun).
Onların bakışları korkudan zillet içindedir.
79/NÂZİÂT-10: Yekûlûne e innâ le merdûdûne fîl hâfireh(hâfireti).
Derler ki: “Gerçekten biz mutlaka (mezardaki cesetlerimiz dirilerek) ilk halimize geri döndürülen kimseler mi olacağız?”
79/NÂZİÂT-11: E izâ kunnâ izâmen nahıreh(nahıreten).
Biz çürümüş, dağılmış kemikler olduğumuz zaman mı?
79/NÂZİÂT-12: Kâlû tilke izen kerretun hâsireh(hâsiretun).
Dediler ki: “O zaman bu (dönüş, diriliş), hüsranlı bir dönüştür.”
79/NÂZİÂT-13: Fe innemâ hiye zecretun vâhıdeh(vâhıdetun).
Halbuki o (diriliş) sadece tek bir sayhadır.
79/NÂZİÂT-14: Fe izâ hum bis sâhireh(sâhireti).
İşte o zaman onlar yerin (toprağın) üstündedirler.
79/NÂZİÂT-15: Hel etâke hadîsu mûsâ.
Sana Musa (A.S)'ın kıssası geldi mi?
79/NÂZİÂT-16: İz nâdâhu rabbuhu bil vâdil mukaddesi tuvâ(tuven).
Rabbi ona kutsal vadi Tuva'da nida etmişti (seslenmişti).
79/NÂZİÂT-17: İzheb ilâ fir’avne innehu tagâ.
Firavuna git, muhakkak ki o azdı.
79/NÂZİÂT-18: Fe kul hel leke ilâ en tezekkâ.
Ve de ona de ki: “Sen tezkiye olmak (nefsini temizlemek) ister misin?”
79/NÂZİÂT-19: Ve ehdiyeke ilâ rabbike fe tahşâ.
Ve: “Seni Rabbine ulaştırayım (hidayete erdireyim).” de. Böylece huşû sahibi ol.
79/NÂZİÂT-20: Fe erâhul âyetel kubrâ.
Bundan sonra ona büyük mucize gösterdi.
79/NÂZİÂT-21: Fe kezzebe ve asâ.
Fakat o (firavun) yalanladı ve isyan etti (asi oldu).
79/NÂZİÂT-22: Summe edbere yes’â.
Sonra koşarak arkasını döndü.
79/NÂZİÂT-23: Fehaşere fe nâdâ.
Hemen (kavmini) topladı, sonra da (onlara) nida etti (seslendi).
79/NÂZİÂT-24: Fe kâle ene rabbukumul a’lâ.
Sonra da (firavun) dedi ki: “Ben sizin çok yüce Rabbinizim.”
79/NÂZİÂT-25: Fe ehazehullâhu nekâlel âhıreti vel ûlâ.
Bunun üzerine Allah, onu dünya ve ahiret azabıyla ahzetti (yakalayıp helâk etti).
79/NÂZİÂT-26: İnne fî zâlike le ıbreten li men yahşâ.
Muhakkak ki bunda, korkan kimse için elbette ibret vardır.
79/NÂZİÂT-27: E entum eşeddu halkan emis semâ’(semâu), benâhâ.
Yaratma bakımından siz mi yoksa bina ettiği sema mı daha kuvvetli? (Sizi yaratmak mı yoksa bina ettiği semayı mı yaratmak daha zor?)
79/NÂZİÂT-28: Refea semkehâ fe sevvâhâ.
Onun (semanın) tavanını yükseltti (yüksekliğini artırdı). Sonra da onu sevva etti (dizayn edip düzenledi).
79/NÂZİÂT-29: Ve agtaşe leylehâ ve ahrece duhâhâ.
Ve onun gecesini kararttı ve onun duhasını (aydınlığını ortaya) çıkardı.
79/NÂZİÂT-30: Vel arda ba’de zâlike dehâhâ.
Ve arz, bundan sonra da onu yayıp döşedi.
79/NÂZİÂT-31: Ahrece minhâ mâehâ ve mer’âhâ.
Ondan (yerden), onun suyunu ve merasını (yeşilliğini, otlağını) çıkardı.
79/NÂZİÂT-32: Vel cibâle ersâhâ.
Ve dağlar, ona (yeryüzüne), onları muhkem (sağlam) olarak yerleştirdi.
79/NÂZİÂT-33: Metâan lekum ve li en âmikum.
Sizin ve hayvanlarınız için meta olarak (faydalanmanız için).
79/NÂZİÂT-34: Fe izâ câetit tammetul kubrâ.
Fakat o büyük (dayanılmaz) musîbet (kıyâmet vakti) geldiği zaman.
79/NÂZİÂT-35: Yevme yetezekkerul insânu mâ seâ.
O gün insan ne için çalıştığını (ne yaptığını) tezekkür eder (düşünür).
79/NÂZİÂT-36: Ve burrizetil cahîmu li men yerâ.
Ve alevli ateş (cehennem), onu görecek olan kimseye açıkça gösterilmiştir.
79/NÂZİÂT-37: Fe emmâ men tagâ.
Fakat, artık kim taşkınlık etmiş (haddi aşmış) ise.
79/NÂZİÂT-38: Ve âserel hayâted dunyâ.
Ve dünya hayatını tercih etmiş ise.
79/NÂZİÂT-39: Fe innel cahîme hiyel me’vâ.
O taktirde, muhakkak ki alevli ateş (cehennem), o, barınacak yerdir.
79/NÂZİÂT-40: Ve emmâ men hâfe makâme rabbihî ve nehennefse anil hevâ.
Ve fakat, kim Rabbinin makamından korkmuş ve nefsini heveslerinden nehyetmiş ise (heveslerine uymamışsa).
79/NÂZİÂT-41: Fe innel cennete hiyel me’vâ.
O taktirde, muhakkak ki cennet, o, barınacak yerdir.
79/NÂZİÂT-42: Yes’elûneke anis sâati eyyâne mursâhâ.
Sana o saatten (kıyâmetten) soruyorlar: “Onun vukuu ne zaman?”
79/NÂZİÂT-43: Fîme ente min zikrâhâ.
Sende onun zikrinden (başka) ne var (onun beyanından başka bir bilgin yoktur).
79/NÂZİÂT-44: İlâ rabbike muntehâhâ.
Onun sonu, Rabbinedir.
79/NÂZİÂT-45: İnnemâ ente munziru men yahşâhâ.
Sen sadece, O'na huşû duyan, O'ndan korkanlar için bir uyarıcısın.
79/NÂZİÂT-46: Ke ennehum yevme yerevnehâ lem yelbesû illâ aşiyyeten ev duhâhâ.
Sanki onlar, onu (kıyâmeti) görecekleri gün, sanki bir akşam veya kuşluk vaktinden başka (zamanları) kalmamış gibi olurlar.
.
.
ABESE Suresi Latin Harfli Okunuşu ve Türkçe Meali
Bismillâhirrahmânirrahîm
80/ABESE-1: Abese ve tevellâ.
Huzursuz oldu (yüzünü buruşturdu). Ve başını çevirdi (ilgilenmedi).
80/ABESE-2: En câehul a'mâ.
Âmâ olan bir kişinin ona gelmesi (sebebiyle).
80/ABESE-3: Ve mâ yudrîke leallehu yezzekkâ.
Ve sen bilemezsin, umulur ki böylece o tezkiye olur.
80/ABESE-4: Ev yezzekkeru fe tenfeahuz zikrâ.
Veya öğüt alır, böylece bu öğüt ona fayda verir.
80/ABESE-5: Emmâ menistagnâ.
Fakat kendini müstağni gören (bir şeye muhtaç olmadığını sanan) kimse.
80/ABESE-6: Fe ente lehu tesaddâ.
Oysa sen, ona yöneliyorsun.
80/ABESE-7: Ve mâ aleyke ellâ yezzekkâ.
Ve onun tezkiye olmamasında, senin üzerinde bir sorumluluk yoktur.
80/ABESE-8: Ve emmâ men câeke yes'â.
Halbuki sana koşarak gelen kimse.
80/ABESE-9: Ve huve yahşâ.
Ve o huşû duyuyor.
80/ABESE-10: Fe ente anhu telehhâ.
Oysa sen, onunla ilgilenmiyorsun.
80/ABESE-11: Kellâ innehâ tezkirah(tezkiratun).
Hayır, muhakkak ki O (Kur'ân), bir Zikir'dir (Öğüt'tür).
80/ABESE-12: Fe men şâe zekerah(zekerahu).
Artık dileyen kimse, O'nu zikreder (O'ndan öğüt alır).
80/ABESE-13: Fî suhufin mukerrameh(mukerrametin).
O (Kur'ân), mükerrem (şerefli) sayfalardadır.
80/ABESE-14: Merfûatin mutahherah(mutahheratin).
Yüceltilmiş, mutahhar kılınmış (sayfalardadır).
80/ABESE-15: Bi eydî seferah(seferatin).
Sefirlerin (kâtiplerin) elleri ile.
80/ABESE-16: Kirâmin berarah(beraratin).
Kerim olan sadıkların (elleri ile yazılmıştır).
80/ABESE-17: Kutilel insânu mâ ekferah(ekferahu).
İnsan kahroldu (Allah'ın Rahmeti'nden kovularak kendini mahvetti), o ne kadar çok nankör.
80/ABESE-18: Min eyyi şey’in halakah(halakahu).
(Allah) onu hangi şeyden yarattı?
80/ABESE-19: Min nutfeh(nutfetin), halakahu fe kadderah(kadderahu).
Nutfeden (bir damladan onu yarattı), sonra da ona kader tayin etti (gelişimini (DNA'larını) programladı ve ömür tayin etti).
80/ABESE-20: Summes sebîle yesserah(yesserahu).
Sonra yolu ona kolaylaştırdı.
80/ABESE-21: Summe emâtehu fe akberah(akberahu).
Sonra onu öldürdü, böylece onu kabire koydurdu.
80/ABESE-22: Summe izâ şâe enşerah(enşerahu).
Sonra onu dilediği zaman neşredecek (diriltecek).
80/ABESE-23: Kellâ lemmâ yakdı mâ emerah(emerahu).
Hayır, (insan Allah'ın) ona emrettiği şeyi kada etmedi (yerine getirmedi).
80/ABESE-24: Felyanzuril insânu ilâ taâmih(taâmihî).
İşte insan yemeğine baksın.
80/ABESE-25: Ennâ sabebnel mâe sabbâ(sabben).
Biz, suyu nasıl akıttıkça akıttık.
80/ABESE-26: Summe şekaknel arda şakkâ(şakkan).
Sonra yeri öyle bir yarışla yardık ki.
80/ABESE-27: Fe enbetnâ fîhâ habbâ(habben).
Böylece orada taneler yetiştirdik.
80/ABESE-28: Ve ineben ve kadbâ(kadben).
Ve üzümler ve yoncalar.
80/ABESE-29: Ve zeytûnen ve nahlâ(nahlen).
Ve zeytinler ve hurmalar.
80/ABESE-30: Ve hadâika gulbâ(gulben).
Ve ağaçları iç içe olmuş (dalları birbirine girmiş) bahçeler.
80/ABESE-31: Ve fâkiheten ve ebbâ(ebben).
Ve meyveler ve mer'alar (otlaklar).
80/ABESE-32: Metâan lekum ve li en'âmikum.
Sizin ve hayvanlarınız için meta olarak (faydalanmanız için).
80/ABESE-33: Fe izâ câetis sahhâh(sahhâtu).
Fakat o sahha (sağır edici büyük gürleme) geldiği zaman.
80/ABESE-34: Yevme yefirrul mer'u min ehîh(ehîhi).
O gün kişi kardeşinden kaçar.
80/ABESE-35: Ve ummihî ve ebîh(ebîhi).
Ve annesinden ve babasından.
80/ABESE-36: Ve sâhıbetihî ve benîh(benîhi).
Ve eşinden ve oğlundan (kaçar).
80/ABESE-37: Li kullimriin minhum yevmeizin şe'nun yugnîh(yugnîhi).
Onların hepsinin, o gün (izin günü), kendilerini meşgul eden bir şe'ni (işi başından aşan bir hali) vardır.
80/ABESE-38: Vucûhun yevmeizin musfirah(musfiratun).
O gün (izin günü) parlayan yüzler vardır.
80/ABESE-39: Dâhıketun mustebşirah(mustebşiratun).
Müjdelenmiş gülen yüzler (vardır).
80/ABESE-40: Ve vucûhun yevmeizin aleyhâ gaberah(gaberatun).
Ve o gün (izin günü), üzeri tozlu (toza toprağa bulanmış) yüzler vardır.
80/ABESE-41: Terhekuhâ katerah(kateratun).
Onu bir karanlık kaplar.
80/ABESE-42: Ulâike humul keferetul fecerah(feceratu).
İşte onlar, onlar kâfirdir, facirdir.
.
80/ABESE-1: Abese ve tevellâ.
Huzursuz oldu (yüzünü buruşturdu). Ve başını çevirdi (ilgilenmedi).
80/ABESE-2: En câehul a'mâ.
Âmâ olan bir kişinin ona gelmesi (sebebiyle).
80/ABESE-3: Ve mâ yudrîke leallehu yezzekkâ.
Ve sen bilemezsin, umulur ki böylece o tezkiye olur.
80/ABESE-4: Ev yezzekkeru fe tenfeahuz zikrâ.
Veya öğüt alır, böylece bu öğüt ona fayda verir.
80/ABESE-5: Emmâ menistagnâ.
Fakat kendini müstağni gören (bir şeye muhtaç olmadığını sanan) kimse.
80/ABESE-6: Fe ente lehu tesaddâ.
Oysa sen, ona yöneliyorsun.
80/ABESE-7: Ve mâ aleyke ellâ yezzekkâ.
Ve onun tezkiye olmamasında, senin üzerinde bir sorumluluk yoktur.
80/ABESE-8: Ve emmâ men câeke yes'â.
Halbuki sana koşarak gelen kimse.
80/ABESE-9: Ve huve yahşâ.
Ve o huşû duyuyor.
80/ABESE-10: Fe ente anhu telehhâ.
Oysa sen, onunla ilgilenmiyorsun.
80/ABESE-11: Kellâ innehâ tezkirah(tezkiratun).
Hayır, muhakkak ki O (Kur'ân), bir Zikir'dir (Öğüt'tür).
80/ABESE-12: Fe men şâe zekerah(zekerahu).
Artık dileyen kimse, O'nu zikreder (O'ndan öğüt alır).
80/ABESE-13: Fî suhufin mukerrameh(mukerrametin).
O (Kur'ân), mükerrem (şerefli) sayfalardadır.
80/ABESE-14: Merfûatin mutahherah(mutahheratin).
Yüceltilmiş, mutahhar kılınmış (sayfalardadır).
80/ABESE-15: Bi eydî seferah(seferatin).
Sefirlerin (kâtiplerin) elleri ile.
80/ABESE-16: Kirâmin berarah(beraratin).
Kerim olan sadıkların (elleri ile yazılmıştır).
80/ABESE-17: Kutilel insânu mâ ekferah(ekferahu).
İnsan kahroldu (Allah'ın Rahmeti'nden kovularak kendini mahvetti), o ne kadar çok nankör.
80/ABESE-18: Min eyyi şey’in halakah(halakahu).
(Allah) onu hangi şeyden yarattı?
80/ABESE-19: Min nutfeh(nutfetin), halakahu fe kadderah(kadderahu).
Nutfeden (bir damladan onu yarattı), sonra da ona kader tayin etti (gelişimini (DNA'larını) programladı ve ömür tayin etti).
80/ABESE-20: Summes sebîle yesserah(yesserahu).
Sonra yolu ona kolaylaştırdı.
80/ABESE-21: Summe emâtehu fe akberah(akberahu).
Sonra onu öldürdü, böylece onu kabire koydurdu.
80/ABESE-22: Summe izâ şâe enşerah(enşerahu).
Sonra onu dilediği zaman neşredecek (diriltecek).
80/ABESE-23: Kellâ lemmâ yakdı mâ emerah(emerahu).
Hayır, (insan Allah'ın) ona emrettiği şeyi kada etmedi (yerine getirmedi).
80/ABESE-24: Felyanzuril insânu ilâ taâmih(taâmihî).
İşte insan yemeğine baksın.
80/ABESE-25: Ennâ sabebnel mâe sabbâ(sabben).
Biz, suyu nasıl akıttıkça akıttık.
80/ABESE-26: Summe şekaknel arda şakkâ(şakkan).
Sonra yeri öyle bir yarışla yardık ki.
80/ABESE-27: Fe enbetnâ fîhâ habbâ(habben).
Böylece orada taneler yetiştirdik.
80/ABESE-28: Ve ineben ve kadbâ(kadben).
Ve üzümler ve yoncalar.
80/ABESE-29: Ve zeytûnen ve nahlâ(nahlen).
Ve zeytinler ve hurmalar.
80/ABESE-30: Ve hadâika gulbâ(gulben).
Ve ağaçları iç içe olmuş (dalları birbirine girmiş) bahçeler.
80/ABESE-31: Ve fâkiheten ve ebbâ(ebben).
Ve meyveler ve mer'alar (otlaklar).
80/ABESE-32: Metâan lekum ve li en'âmikum.
Sizin ve hayvanlarınız için meta olarak (faydalanmanız için).
80/ABESE-33: Fe izâ câetis sahhâh(sahhâtu).
Fakat o sahha (sağır edici büyük gürleme) geldiği zaman.
80/ABESE-34: Yevme yefirrul mer'u min ehîh(ehîhi).
O gün kişi kardeşinden kaçar.
80/ABESE-35: Ve ummihî ve ebîh(ebîhi).
Ve annesinden ve babasından.
80/ABESE-36: Ve sâhıbetihî ve benîh(benîhi).
Ve eşinden ve oğlundan (kaçar).
80/ABESE-37: Li kullimriin minhum yevmeizin şe'nun yugnîh(yugnîhi).
Onların hepsinin, o gün (izin günü), kendilerini meşgul eden bir şe'ni (işi başından aşan bir hali) vardır.
80/ABESE-38: Vucûhun yevmeizin musfirah(musfiratun).
O gün (izin günü) parlayan yüzler vardır.
80/ABESE-39: Dâhıketun mustebşirah(mustebşiratun).
Müjdelenmiş gülen yüzler (vardır).
80/ABESE-40: Ve vucûhun yevmeizin aleyhâ gaberah(gaberatun).
Ve o gün (izin günü), üzeri tozlu (toza toprağa bulanmış) yüzler vardır.
80/ABESE-41: Terhekuhâ katerah(kateratun).
Onu bir karanlık kaplar.
80/ABESE-42: Ulâike humul keferetul fecerah(feceratu).
İşte onlar, onlar kâfirdir, facirdir.
.
TEKVÎR Suresi Latin Harfli Okunuşu ve Türkçe Meali
Bismillâhirrahmânirrahîm
81/TEKVÎR-1: İzeş şemsu kuvviret.
Güneş bürülüp dürüldüğü zaman.
81/TEKVÎR-2: Ve izen nucûmun kederet.
Ve yıldızlar solduğu (enerjilerini tükettiği) zaman.
81/TEKVÎR-3: Ve izelcibâlu suyyiret.
Ve dağlar yürütüldüğü zaman.
81/TEKVÎR-4: Ve izel ışâru uttılet.
Ve yüklü develer salındığı (başıboş bırakıldığı), kıymetli dünya malları terkedildiği zaman.
81/TEKVÎR-5: Ve izel vuhûşu huşiret.
Ve vahşi hayvanlar toplandığı zaman.
81/TEKVÎR-6: Ve izel bihâru succiret.
Ve denizler ateşlendiği zaman.
81/TEKVÎR-7: Ve izen nufûsu zuvvicet.
Ve nefsler eşleştirildiği (fizik vücutla birleştiği) zaman.
81/TEKVÎR-8: Ve izel mev’udetu suilet.
Ve diri olarak toprağa gömülen kız çocuğuna sorulduğu zaman.
81/TEKVÎR-9: Bi eyyi zenbin kutilet.
Hangi günah sebebi ile öldürüldü?
81/TEKVÎR-10: Ve izes suhufu nuşiret.
Ve sayfalar (amel defteri) açıldığı (hayat filmi oynatıldığı) zaman.
81/TEKVÎR-11: Ve izes semâu kuşitat.
Ve sema (mekânlarından) sıyrılıp kaldırıldığı (perdeler açıldığı) zaman.
81/TEKVÎR-12: Ve izel cahîmu su’ıret.
Ve cehennem kızıştırıldığı (şiddetle alevlendirildiği) zaman.
81/TEKVÎR-13: Ve izel cennetu uzlifet.
Ve cennet yaklaştırıldığı zaman.
81/TEKVÎR-14: Alimet nefsün mâ ahdaret.
Her nefs, hazırlamış olduğunu bilmiş olacak (hayat filminde yaptıklarının hepsini görecek).
81/TEKVÎR-15: Fe lâ uksimu bil hunnes(hunnesi).
Bundan sonra hayır, hünnese (merkezî çekim kuvvetine) yemin ederim.
81/TEKVÎR-16: El cevâril kunnes(kunnesi).
Cevalan edene (merkezî çekim kuvvetinin etrafında, yörüngede dönene).
81/TEKVÎR-17: Vel leyli izâ as’as(as’ase).
Ve kararmaya başladığı an geceye.
81/TEKVÎR-18: Ves subhı izâ teneffes(teneffese).
Ve ağarmaya başladığı zaman sabaha (yemin ederim ki).
81/TEKVÎR-19: İnnehu le kavlu resûlin kerîm(kerîmin).
Muhakkak ki O (Kur'ân), gerçekten Kerim Resûl'ün sözüdür.
81/TEKVÎR-20: Zî kuvvetin ınde zil arşi mekîn(mekînin).
Yüce arşın sahibinin yanında büyük şeref (makam ve itibar) sahibidir.
81/TEKVÎR-21: Mutâın semme emîn(emînin).
O, kendisine itaat edilen, orada emin olandır.
81/TEKVÎR-22: Ve mâ sâhıbukum bi mecnûn(mecnûnin).
Ve sizin arkadaşınız mecnun (deli) değildir.
81/TEKVÎR-23: Ve lekad reâhu bil ufukıl mubîn(mubîni).
Ve andolsun (resûl), O'nu (Cebrail A.S'ı) ufukta apaçık gördü.
81/TEKVÎR-24: Ve mâ huve alel gaybi bi danîn(danînin).
Ve o, gaybta vahyolunanı saklayıcı değildir (aynen tebliğ eder).
81/TEKVÎR-25: Ve mâ huve bi kavli şeytânin recîm(recîmin).
Ve O (Kur'ân), taşlanmış şeytanın sözü değildir.
81/TEKVÎR-26: Fe eyne tezhebûn(tezhebûne).
Öyleyse siz nereye gidiyorsunuz?
81/TEKVÎR-27: İn huve illâ zikrun lil âlemîn(âlemîne).
O sadece âlemler için bir zikirdir.
81/TEKVÎR-28: Li men şâe minkum en yestekîm(yestekîme).
O, içinizden, istikamet üzere olmak (Allah'a yönelmek) isteyen kimse içindir.
81/TEKVÎR-29: Ve mâ teşâûne illâ en yeşâallâhu rabbul âlemîn(âlemîne).
Ve âlemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
.
81/TEKVÎR-1: İzeş şemsu kuvviret.
Güneş bürülüp dürüldüğü zaman.
81/TEKVÎR-2: Ve izen nucûmun kederet.
Ve yıldızlar solduğu (enerjilerini tükettiği) zaman.
81/TEKVÎR-3: Ve izelcibâlu suyyiret.
Ve dağlar yürütüldüğü zaman.
81/TEKVÎR-4: Ve izel ışâru uttılet.
Ve yüklü develer salındığı (başıboş bırakıldığı), kıymetli dünya malları terkedildiği zaman.
81/TEKVÎR-5: Ve izel vuhûşu huşiret.
Ve vahşi hayvanlar toplandığı zaman.
81/TEKVÎR-6: Ve izel bihâru succiret.
Ve denizler ateşlendiği zaman.
81/TEKVÎR-7: Ve izen nufûsu zuvvicet.
Ve nefsler eşleştirildiği (fizik vücutla birleştiği) zaman.
81/TEKVÎR-8: Ve izel mev’udetu suilet.
Ve diri olarak toprağa gömülen kız çocuğuna sorulduğu zaman.
81/TEKVÎR-9: Bi eyyi zenbin kutilet.
Hangi günah sebebi ile öldürüldü?
81/TEKVÎR-10: Ve izes suhufu nuşiret.
Ve sayfalar (amel defteri) açıldığı (hayat filmi oynatıldığı) zaman.
81/TEKVÎR-11: Ve izes semâu kuşitat.
Ve sema (mekânlarından) sıyrılıp kaldırıldığı (perdeler açıldığı) zaman.
81/TEKVÎR-12: Ve izel cahîmu su’ıret.
Ve cehennem kızıştırıldığı (şiddetle alevlendirildiği) zaman.
81/TEKVÎR-13: Ve izel cennetu uzlifet.
Ve cennet yaklaştırıldığı zaman.
81/TEKVÎR-14: Alimet nefsün mâ ahdaret.
Her nefs, hazırlamış olduğunu bilmiş olacak (hayat filminde yaptıklarının hepsini görecek).
81/TEKVÎR-15: Fe lâ uksimu bil hunnes(hunnesi).
Bundan sonra hayır, hünnese (merkezî çekim kuvvetine) yemin ederim.
81/TEKVÎR-16: El cevâril kunnes(kunnesi).
Cevalan edene (merkezî çekim kuvvetinin etrafında, yörüngede dönene).
81/TEKVÎR-17: Vel leyli izâ as’as(as’ase).
Ve kararmaya başladığı an geceye.
81/TEKVÎR-18: Ves subhı izâ teneffes(teneffese).
Ve ağarmaya başladığı zaman sabaha (yemin ederim ki).
81/TEKVÎR-19: İnnehu le kavlu resûlin kerîm(kerîmin).
Muhakkak ki O (Kur'ân), gerçekten Kerim Resûl'ün sözüdür.
81/TEKVÎR-20: Zî kuvvetin ınde zil arşi mekîn(mekînin).
Yüce arşın sahibinin yanında büyük şeref (makam ve itibar) sahibidir.
81/TEKVÎR-21: Mutâın semme emîn(emînin).
O, kendisine itaat edilen, orada emin olandır.
81/TEKVÎR-22: Ve mâ sâhıbukum bi mecnûn(mecnûnin).
Ve sizin arkadaşınız mecnun (deli) değildir.
81/TEKVÎR-23: Ve lekad reâhu bil ufukıl mubîn(mubîni).
Ve andolsun (resûl), O'nu (Cebrail A.S'ı) ufukta apaçık gördü.
81/TEKVÎR-24: Ve mâ huve alel gaybi bi danîn(danînin).
Ve o, gaybta vahyolunanı saklayıcı değildir (aynen tebliğ eder).
81/TEKVÎR-25: Ve mâ huve bi kavli şeytânin recîm(recîmin).
Ve O (Kur'ân), taşlanmış şeytanın sözü değildir.
81/TEKVÎR-26: Fe eyne tezhebûn(tezhebûne).
Öyleyse siz nereye gidiyorsunuz?
81/TEKVÎR-27: İn huve illâ zikrun lil âlemîn(âlemîne).
O sadece âlemler için bir zikirdir.
81/TEKVÎR-28: Li men şâe minkum en yestekîm(yestekîme).
O, içinizden, istikamet üzere olmak (Allah'a yönelmek) isteyen kimse içindir.
81/TEKVÎR-29: Ve mâ teşâûne illâ en yeşâallâhu rabbul âlemîn(âlemîne).
Ve âlemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
.