ABDÜLHAMİD HAN
Osmanlı padişahlarının 34'üncüsü olan Sultan II. Abdülhamid Han aklı, zekası ve ilmi fevkalade üstün olan bir zattı. Batılıların ve iç düşmanların asırlar boyunca devleti yok etmek için hazırladığı yıkıcı, sinsi planlarını sezip, önlerine aşılmaz bir set olarak dikildi. Hazırlayanları ve maşa olarak kullandıkları yerli işbirlikçilerini, sahte kahramanları işbaşından uzaklaştırdı.
İşte bu büyük zatın 10 şubat, 96. yıldönümü idi. Yıldönümü vesilesi ile Yıldız Üniversitesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi işbirliği ile iki açık oturumdan oluşan etkinlik düzenlendi. İlk panel Abdülhamid'in sağlık politikasıyla ilgiliydi. Oturum başkanlığını yaptığım bu panelde konuşmacılar özet olarak şunları anlattılar:
Prof. Dr. Hüsrev Hatemi; Abdülhamid'in çok iyi niyetli, sağlam karakterli ve vefalı bir insan olduğunu söyledi. Kendisinden çok devleti düşünürdü. 33 sene zalimlik yapmadan devleti ustalıkla idare etmişti. Ona atılan iftiralardan biri de pinti olduğuna dairdi. Bu çok çirkin bir suçlama olduğunu ifade etti. Aristokrat havada, halktan uzak yaşamamıştı. Atatürk'ün Abdülhamid'i küçümseyici veya kötüleyici bir sözünün olmadığını da ekledi.
Prof. Dr. Nil Sarı ise Abdülhamid'in sağlık alanındaki eserlerinden söz etti ve bazılarının fotoğraflarını gösterdi. Abdülhamid 90 adet gureba hastanesi, 19 adet belediye hastanesi, 89 adet askeri hastane ayrıca eğitim hastaneleri, kadın hastaneleri, akıl hastaneleri açmıştı. Bu hastaneler ülkemizden Lübnan'a, Yemen'den İsrail'e, Makedonya'dan Suriye'ye, Yunanistan'dan Libya'ya, Suudi Arabistan'dan Irak'a pek çok yerleşim bölgesine yayılmıştı. Ayrıca eczaneler, hapishane, sağlık merkezleri, fakirler, acizler ve hacılar için misafirhane de pek çoktur. Müthiş bir sağlık hizmetidir bu. Maalesef tahttan düştükten sonra bu eserlerin isimleri değiştirilmiş, bazıları yıkılmış ve bir kısmı da başka alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Kısacası bu büyük insan unutturulmak istenmiştir. Kasımpaşa, Haydarpaşa, Gülhane ve Mektebi Tıbbiye-i Şahane adlı eğitim ve üniversite hastanelerini açan da Abdülhamid olmuştur.
Doç. Dr. Adem Ölmez ise Abdülhamid Han'ın özellikle eğitim, sağlık, ulaşım ve asayişe önem verdiğini anlattı. Zamanında yeni bulunan aşıları ülkeye getirmiş, aşı ve kuduz hastalığı üzerine merkezler kurmuş, Bimarhaneleri yani akıl hastanelerini ıslah etmiştir. Akıl hastalarına zincir kullanımını yasaklayarak bugün bile saldırgan hastalarda kullanılan gömleği yerine koymuştur.
Dr. Şerif Esendemir konuşmasına Necip Fazıl'ın, "Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır." sözleriyle başladı. Abdülhamid'in tren yolları, bakteriyolojihane, cami ve mektepler yaptırdığını, çağına uygun yaşlılık politikası izlediğini, habitat yani biyosferi merkezi alan ekolojik politikaya önem verdiğini anlattı.
Bunları dinlerken aklıma hep başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan çağrışım yaptı. O da ülkeye duble yollar, hızlı trenler, Marmaray, üçüncü boğaz köprüsü, çok sayıda havaalanı gibi sayılamayacak eserler hediye etti. Sağlık alanında yeni hastaneleri hizmete açtı. Sağlık hizmetlerini halka yaydı. Eğitim alanını pek çok üniversite, sayısız derslik ve binlerce yeni öğretmenle destekledi güçlendirdi. Kısacası Abdülhamid'in çağdaş bir takipçisiyle karşı karşıyayız.
Abdülhamid Han'ı nasıl ki bir takım vicdansız, merhametsiz ve acımasız kişiler, iç ve dış düşmanların oyununa gelerek, maşası olarak bir saray darbesi ile düşürdülerse aynı komplo şu an başbakanımıza karşı düzenlenmektedirler. Bu ülkeye hizmet etmek bazılarının gözüne batmakta ve ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Rabbim Başbakanımızı korusunu2026
Sual: Bir tek sigara vücuda zarar vermese de haramdır. Çünkü çoğu zararlı olan şeyin azı mubah olamaz. Çoğu haram olanın azı da haramdır. Azı mubah olan şeyin çoğu haram olamaz. CEVAP
(Çoğu sarhoş eden içkilerin azı da haramdır) kaidesi sıvı içkiler içindir, diğer maddeler için değildir. (Redd-ül muhtar)
Azı mubah olduğu halde çoğu haram olan çok şey vardır. Birkaçını yazalım: 1- Ekmek: Doyana kadar yemek mubahtır. Doyduktan sonra yemek haramdır.
2- Su: Kanana kadar su içmek mubahtır. Kandıktan sonra su zararlıdır. Hatta çok suyun zehirlenme yaptığı tıbbi bir gerçektir.
3- Eter: Azı ayıltır, çoğu bayıltır. Çoğu zararlıdır, azı ise mubahtır. Amber: Çoğu sarhoş eder. Ama azına hiçbir âlim haram dememiştir. Haşhaş:Sarhoş eden bütün otların azı mubahtır, sarhoş edecek miktarı haramdır. Kafein: Azı zihni açar, yorgunluğu giderir, sindirimi kolaylaştırır. Fazlası zararlıdır, sinir zafiyetine sebep olur. Aslında hemen her şeyin çoğu zararlıdır.
4-Yürümek, koşmak: Bunlar mubah harekettir. Ama çatlayana kadar koşmak günahtır.
5- Uyumak: 24 saatte 23 saat uyumak haramdır. Ama ihtiyaç kadar uyumak mubahtır.
6- Deniz iklimi: Rutubet ve deniz iklimi kendilerine zarar veren kimselerin, zaruretsiz deniz ikliminde yaşamaları günahtır.
7- Güneşlenmek: Mubahtır ama soyunup yazın güneş altında 5-10 saat kalmak zararlıdır.
8- Alerjik gıda:Bazı kimselere bazı şeyler alerji yapar. Diyelim on çilek bir adama alerji yapıyorsa bir tanesi de bir şey yapmıyorsa bir çilek yemesi haram olmaz, mubah olur. Yumurta, balık bazılarına alerji yapar. Alerji yapana haram, yapmayana mubahtır. Et, yumurta çok yenirse ihtiyarlara zarar verir. Felç yapabilir. Onların çok yemesi haram olur. Halbuki et ve yumurta mubah bir gıdadır.
9- Şeker: Diyabet hastası için çok zararlıdır. Diğer insanlara zararlı değildir. Tuzlu gıda:Tansiyon hastaları için zararlıdır. Diğer insanlar için zararlı değildir.
10- Işık: Bir odaya 100 wattlık ampul yeterken, on tane 100 wattlık ampul takmak israftır haramdır. Halbuki bir tanesi mubahtır. Az su ile abdest almak mubah, suyu çok fazla kullanmak israftır, caiz değildir. İsrafa giren her şeyin azı caiz, çoğu haramdır. Demek ki çoğu haram olan şeyin azı da haram değildir. Şu halde tütünün, zarar vermeyecek az miktarı mubah, zarar veren miktarı haramdır.
Bu kadar örnekten sonra, (Çoğu zararlı olan şeyin azı mubah olamaz) demek gülünç olur.
.Ceffel kalem konuşanlar
Sual: Ehl-i sünnet olarak bildiğimiz bir hoca, “Eski zamanlarda sigaranın zararı o günkü teknoloji ile tamamen anlaşılmadığı için, âlimler sigaraya ittifakla mubah demişlerdir. Ancak fıkıhta, (Zararı kesin olan şey haramdır) kaidesi vardır. Bugünkü bilim adamları da ittifakla, sigaranın zararlı olduğunu söylüyor. Bu bakımdan sigara kesinlikle haramdır” dedi. Bir ateist de, “Eskiden domuzda trişin ve başka zararlı maddeler olduğu için İslamiyet yasaklamıştı. Bugünkü teknoloji ile domuz etindeki bütün zararlı maddeler yok ediliyor, fazla yağı da alınarak taze kuzu eti gibi yapılıyor. Bu bakımdan yenmesinde mahzur kalmıyor” demişti. Aynı mantıkla, bir bardak biranın zararı olmaz. Halbuki haram olması için illa zararlı olması gerekmiyor. Besmelesiz kesilen kuzu eti de haramdır. Dinde bildirilen bir harama, az miktarının zararı yok diye haram değil demek yanlış değil mi? CEVAP
Bazı şeyler bazı kişilere zararlıdır, bazılarına zararlı değildir. Bazılarına zararlıdır diye herkese haramdır denilemez. Bir de bir şeyin az miktarı zararsız olur da çok miktarı zararlı olur. Mesela eterin azı ayıltır, çoğu bayıltır. Eter zararlıdır, azı da haramdır denemez. Afyon gibi uyuşturuculardan yapılan ilaçlar vardır. Az miktarları faydalıdır, çok miktarları zararlıdır. Çoğu zararlı diye azına da haram demek yanlıştır. (Çoğu sarhoş eden şeyin azı da haramdır) kaidesi sıvı içkiler içindir. Katı maddelerin az miktarlarını ilaç olarak kullanmakta mahzur yoktur.
Tanıdığımız salih Müslüman ve branşında uzman bir doktor diyor ki:
“Bazı astım hastalarına bir tek sigara bile zararlıdır. Hastalıksız insanlara, birkaç tane sigaranın zararı olmaz. Bazı kimselere 5-10 tanesi, hatta 20 tanesi bile zararlı değildir. Çilek, patlıcan gibi bazı besinler alerji yapar, yani zararlıdır. Kendisine zararı dokunan şeyleri elbette yememek gerekir.”
Bir tek sigaranın tütününü içmek yerine, ekmeğin arasına koyup yense vücuda bir zararı olmaz. Eskiden ceffel kalem diye bir tabir kullanılırdı. Düşünülmeden, hemen söylenen sözlere denirdi. Sigaraya da, az çok kaydı koymadan, ceffel kalem haram demek büyük veballi iştir.
İkincisi asrımıza kadar gelen İslam âlimleri, sigaraya mubah dediğine göre, o günkü teknolojiyle zararı bilinmediği için denmiş demek de, İslam âlimlerini ceffel kalem suçlamak olur. İslam âlimleri, bilmediği bir şeye haram veya helal diyecek kadar sorumsuz kimseler midir? Resulullahın vârisi olan İslam âlimlerini suçlamak vâris sahibi Resulullahı üzmez mi?
Dinde bildirilen bir harama, az miktarının zararı yok diye haram değil demek çok yanlıştır. Tersi de böyledir. Mubah olan bir şeyin çoğu zarar veriyorsa, azına da haram demek çok yanlış olur. Mesela yemek yemek mubahtır, çok yenince haram olur. Azına da haram demek çok yanlıştır. Aynı mantıkla, faydası tam tespit edilemeyen farzların da terki mümkündür demek doğru mu?
Harama mubah demek nasıl küfrü gerektiriyorsa, mubaha da haram demek aynı hükme girer. Din hakkında hüküm verirken, Allah’tan korkmalıdır.
Sigara ve saygısızlık
Sual: Felsefeci bir hoca, (Sigaranın haram olduğuna dair en büyük delil şudur. Sen Resulullahın huzurunda sigara içebilir misin?) diyor. Sonra kendisi cevap veriyor, (İçemezsin, içersen saygısızlık olacağı için küfür bile olur. O halde, Resulullahın huzurunda içilmeyen bu mereti Allah’ın huzurunda nasıl içersin?) diyor. Hocanın sözü doğru değil mi? CEVAP Çok yanlış bir kıyas. Peygamber efendimizin huzurunda yapılamayan ve Allah’ın huzurunda yapılmasında mahzur olmayan çok şey vardır. Mesela bir kimse, Resulullahın huzurunda hela ihtiyacını yapamaz, eşi ile beraber olamaz. Ama bunları Allah’ın huzurunda yapmak günah olmaz. Çünkü Allahü teâlânın görmediği yer yoktur. Bunun için sigaraya bir delile dayanmadan haram demek çok veballi bir iştir. Çünkü meşhur olan helale haram, harama helal demek küfür olur.
Sigara ve iman
Sual: Bir yazar, web sitesindeki yazısında mesajlar kısmında diyor ki:
(Sigara içen biri, sigaranın beynine ve dolayısıyla ahiretine zarar vermekte ve kendine zulmetmekte olduğuna imanlı mıdır? İmandan amaç, imanın gereği olan amel midir? İmanın gereği olan amel yoksa, iman mevcut olabilir mi? Sigara içen biri, “ben sigaranın zararlarına iman ediyorum” dese dahi, böyle bir imanı var mıdır? O zarara iman etmiş biri sigaraya devam edebilir mi? Ediyorsa, o konuda imanı hâlâ var olabilir mi? “İman ehlinden, mümine bilerek zarar gelmez” diyor Hazret-i Rasul.Eğer çevremize veya kendimize bilerek zarar veriyorsak, bu durumda ne kadar imanlı olabiliriz? Buhari 2144 no.lu hadise göre zina en hafif günahlardandır; iki kişi arasında kalması ve beyne direkt zararı olmaması yönünden! Ama sigara kişinin hem kendisine hem de çevresine bilerek zulmetmesidir ki, bu zinadan çok daha büyük günahtır. Öyleyse, ister sigara yollu, ister başka fiillerle kendisine veya çevresine bilerek zarar veren kişinin imanından ne kadar söz edilebilir?)
Bu kişi, iman amelden parça demek istemiyor mu? Nasıl oluyor da (sigara, zinadan daha büyük günah) diyebiliyor? CEVAP O kişi, felsefecidir. Kitaplarının hiç birisinde İslam âlimlerinden nakli esas almaz. Yukarıda görüldüğü gibi hadis-i şeriflere de, kendi anlayışına göre mana verir. Bu mutezilenin, felsefecilerin yoludur. Sigara hakkında İslam âlimlerinin ciltler dolusu kitapları vardır. Hiç birisinden nakil yapmadan kendi görüşünü din gibi ortaya koymaktadır. Sigara içmenin, yani amelin iman ile irtibatı olduğunu bildirmektedir.
Halbuki Ehl-i sünnet itikadına göre, hangi günah olursa olsun, günah işleyene kâfir denmez. Günah işleyene kâfir demek, İngilizlerin kurduğu Vehhabilik dininde de vardır. Hâşâ, günah işleyen kâfir denirse, dünyada Müslüman kalmaz.
.İslam âlimlerini cahillikle suçlamak
Sual: (Eski âlimler, sigaranın zararlarını bilmedikleri için sigaraya helal demişler. Bugün sigaranın öldürücü bir zehir olduğu kesin olarak ispat edilmiştir. Sigara içmek intihardır. Sigara elbette haramdır) diyenler çıkıyor. Eski âlimleri bilgisizlikle suçlamak doğru mudur? CEVAP Çok yanlıştır. Günümüzdeki cahillerin, önceki âlimleri sigaranın zararlarını bilmiyorlardı diyerek cahillikle suçlamaları, kıyamet alametidir. İslam âlimlerine olan düşmanlığın açık bir örneğidir. Resulullahın vârisleri olan İslam âlimlerini cahillikle suçlamak çirkin bir bid’attir.
Üç hadis-i şerif meali: (Kıyamete yakın, türediler, önceki âlimleri cahillikle suçlayacaktır.) [İbni Asakir]
(Bu ümmetin sonunda gelenler, önceki âlimleri kötülediği, cahillikle suçladığı zaman, ilmini gizleyen, Allah’ın indirdiği Kur’anı gizlemiş olur.) [İbni Mace]
(Bid'atler çıkınca âlim ilmini açıklasın! İlmini açıklamayana lanet olsun!) [Deylemi]
Kur’an-ı kerimi gizleyerek lanete müstahak olmamak için, İslam âlimlerine saldıranlara, yine o büyük âlimlerin kitaplarından alarak cevap vermek zorunda kaldık.
Birçok şeyin fazlası zararlıdır. Bunların fazlası zararlı diye, azını kullanmaya haram denemez. Aklımıza değil, din kitaplarında ne yazıyorsa ona uymamız gerekir.
Tıpta kullanılan ilaçların çoğunda zehir vardır. Çok miktarları ölüme sebep olurken, az miktarları ise dertlere deva olmaktadır. Mesela eter için azı ayıltır, çoğu bayıltır denmektedir. Allahü teâlâ zehirleri de boşuna yaratmadı. Kanserlilere de zehir verilmektedir. Sigarada da öldürücü zehirler vardır. Çoğu elbette zararlıdır, ama azı zevkle içilmektedir. Oruçlu kimse, akşam iftar vakti, yemekten önce sigaraya sarılmaktadır. Kafam çalışmıyordu, sigara içtim rahatladım diyenler oluyor.
Tütünün zararları bilinmese bile, zehirli otların zararları bilinmekteydi. Afyon ve türevleri olan eroin, kodein, morfin ile baldıran, zakkum, esrar, kafein, kokain gibi zehirli otlar ve diğer zehirler eskiden de biliniyordu. Bilinen bu zehirli otların sarhoş etmeyecek, zarar vermeyecek miktarlarının haram olmadığı, az miktarlarını ilaç olarak kullanmanın caiz olduğu, (Feth-ur-rahim, Dürr-ül Muhtar, Redd-ül Muhtar) gibi fıkıh kitaplarında yazılıdır.
İmam-ı Nevevi hazretleri buyuruyor ki:
Sıvı içkilerin azı, zarar vermese de haramdır. Zehirli otların sarhoş etmeyen, zarar vermeyen miktarını ilaç olarak kullanmak caizdir. (Mühezzeb)
İbni Hacer-i Mekki hazretleri de buyuruyor ki:
Afyon ve diğer zehirli otlar haramdır, fakat az miktarlarını ilaç olarak kullanmak caizdir. (Zevacir)
Zehir yeni çıkmadı. İnsanlık tarihinden beri biliniyor. İslam âlimleri, buna rağmen ilaç olarak kullanılmasına cevaz vermişlerdir. Şu halde, (Eskiden âlimler sigaranın zararlarını bilmedikleri için mubah demişler) demenin ne kadar yanlış, ne kadar cahilce bir söz olduğu meydandadır.
Din bilgilerinde, açıklanmamış bir şey kalmamıştır. Kemale gelmiş olan bu dine eklenecek bir şey de yoktur. Dinimiz, kıyamete kadar olacak her şeyin hükmünü bildirmiştir. Âlimler bunları açıklamıştır. İctihad için konu kalmamıştır. Helal ve haram bellidir. Her çeşit uyuşturucunun ve zehrin hükmü bellidir. Dinde eksiklik olmaz. Bir âyet-i kerime meali: (Dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım.) [Maide 3]
Tamamlanmış bir dinde, sonradan eksik bir şey çıkmış olamaz
.SORULARLA İSLAMİYET / SESLİ
Tütünün etkili maddesi olan nikotinin, bir damladan az miktarı insanı öldürür. Bir sigara içinde bulunan nikotin, deri altına şırınga edilirse, iki insanı öldürür. Tütün dumanında nikotinden başka birçok şiddetli zehirler vardır. Mesela bir sigara dumanında, bir miligram siyan asidi, % 5 karbon monoksit, amonyak, % 1,5 kükürtlü hidrojen mevcuttur.
Sigara yanarken nikotinin % 25i harap olur. % 30u dumanla havaya gider. % 45i de sigara içinden ağza doğru çekiliyor ise de, bunun üçte ikisi sigaranın soğuk kısmında sıvı halde kalıp, ağza, sigaradaki nikotinin, ancak % 15i dahil olur. Ağza giren nikotinin mühim bir kısmı, tükürük ile mideye gidip mide ifrazını azaltarak iştahı keser. Nikotin, ağız ve mide zarlarında kana karışır. Kanla dolaşan nikotin, böbrek üstü bezlerini tahriş ederek adrenalin ifrazı artıp tansiyon yükselir ve derideki damarlar sıkışarak, renk solar, ishal yapar. Safra yollarını daralttığından safrası ve karaciğeri zayıf olan, fazla tütüne dayanamaz.
45 yaşın altındaki genç erkeklerden, kroner kalb hastalıklarından ölenlerin % 80i sigara tiryakisidir. Sigara içenlerde akciğer kanseri, içmeyenlere nispetle 15 kat fazladır. Akciğer kanserine yakalanan hastaların % 94’ünün sigara tiryakisi olduğu ortaya çıkmıştır. Sigara içmeyen kadınlarda kısırlık % 3,8 iken, sigara içenlerde bu oran % 41’dir. Günde bir paket sigara içilen evlerdeki çocukların da, günde 5er adet sigara içmiş gibi olduğu tespit edilmiştir. Sigaradan bir nefes çekip üfleyen kimse, dumanla beraber çevreye 70 mg yanmış madde ve 25 mg karbonmonoksit vererek etrafındakileri zehirlemektedir.
Bacaklarında damar tıkanıklığı olan kişilerin % 90ının sigara içenlerden olduğu ilmi bir gerçektir. Sigara içenle, sigara ile kirlenmiş havayı teneffüs eden arasında, gördüğü zarar bakımından fark azdır. Sigara içilen yerde duran, % 70 sigaranın zararından etkilenir. Gerek hamilelik öncesinde, gerekse hamile ve emzikli iken sigara ve alkole devam eden ana babalar, çocukların hayatlarına kastetmiş sayılırlar. O halde ilk fırsatta sigarayı bırakmaya çalışmalıdır.
Sigarayı bırakmak için
1- Sigarayı bırakmaya kesin karar verip bu işte iradeyi sonuna kadar kullanmak gerekir.
2- Sigarayı birden bırakınız! Zira birden bırakmanın daha başarılı olduğunu tecrübeler göstermiştir. Birden bırakamayan da yavaş yavaş bırakmalıdır.
3- İlk iş olarak sigara içen ve sizi sigaraya iten arkadaşlardan ve onlarla işbirliği yaptığınız çevreden uzaklaşınız! (Kahvehane, oyun yerleri vs.)
4- Sigara içen ve sigarayı hatırlatan her şeyden uzak durun! (Sigara paketi, kibrit gibi)
5- Sizde sigara arzusu uyandıran yiyecek ve içeceklerden uzak durunuz. Genellikle sebze, meyve ve sulu yiyecekleri tercih edin.
6- Bilhassa sigara arzusu arttığı hallerde bir bardak su içiniz!
7- Planlı, disiplinli ve faal bir yaşama şeklini benimseyiniz!
8- Sizi strese sokacak konulardan ve tartışmalardan uzak durunuz!
9- Boş zamanlarınızı faydalı çalışmalarla ve açık havada yürüyüşlerle değerlendiriniz.
10- Mümkünse birkaç arkadaşla, grup halinde bırakın!
11- Sigarayı bıraktıktan sonra, her geçen günün sağlığınıza getirdiklerini hatırlayarak kendinize olan güveni pekiştirmelisiniz!
12- Bu arada kilo almaktan korkulursa, şekerli, tuzlu, unlu, nişastalı ve fazla yağlı yiyeceklerden uzak durmalıdır.
13- Sinirlerin güçlenmesi ve fizik mukavemetin artması bakımından B vitaminince zengin gıdalar tercih edilmelidir!
14- Gece hayatından uzak durmalıdır!
15- "Bir tane sigaradan ne çıkar" gibi aldatıcı tekliflere kanmayınız! Zira, bu tek sigaranın bu yoldaki bütün emeklerinizi boşa çıkarabileceğini unutmayın!
16- Şimdi bazı ilaçlar çıkmıştır. Sigarayı bırakmakta büyük rolleri vardır.
.Sigara üzerine bir gençle yapılan diyalog
Genç: Hocamız, sigaraya haram dediği için, hiçbir delil olmasa da biz sigaraya haram deriz. Üstelik sigaranın haram olduğuna dair delilimiz de çoktur. CEVAP Kendiniz haram deseniz de, bunu bütün Müslümanlara şamil edemezsiniz. Delilsiz konuşmanın vebali büyüktür. Çok delil nedir?
Genç: Sigara israf ve zararlı olduğu için haramdır. (İsraf haramdır) ve (Kendinizi tehlikeye atmayın) âyetleri bunun delildir. Akıl ve mantık ilmi de, bunun haram olduğunu gösteriyor. Mesela İsaguci mantığından örnek vereyim:
Zarar yönünden bakalım:
Dava: Sigara haramdır. Süğra: Her vücuda zarar veren haramdır. Kübra: Sigara zararlıdır Netice: O halde sigara haramdır.
İsraf yönünden bakalım:
Dava: Sigara haramdır. Süğra: İsraf haramdır. Kübra: Sigara içmek israftır. Netice: O halde sigara içmek haramdır.
CEVAP Bu kıyası hangi İslam âlimi yaptı ki? Âyetlere böyle mana vermek, mantıkla açıklamak, hangi mezhepte vardır? Herkes haddini bilmelidir. Yanlış kıyas yaparak, mubaha haram diyerek küfre düşmekten çok korkmalıdır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Kur'an-ı kerimin tefsiri, Resulullahtan işitildiği gibi yapılabilir. (Kur'an-ı kerimi, kendi görüşüne, anlayışına göre tefsir eden kâfir olur) hadis-i şerifi, bunu bildirmektedir. (1/234)
Başka bir hadis-i şerifte de, (Kur'an-ı kerimi, kendi görüşüyle açıklayan, doğru olsa dahi, mutlaka hata etmiştir) buyuruluyor. (Nesai)
Kur’an-ı kerimi kendi kafasına göre tefsir edip sigaraya israf ve haram diyen kimse, iki hadis-i şerife göre hata etmiştir. Her iki kıyasta, dava da, kübra da yanlıştır. Aynı bozuk mantıkla şu kıyaslar yapılabilir: Dava: Sigara mubahtır. Süğra: Mubah haram değildir. Kübra: Sigara mubahtır. Netice: O halde sigara haram değil, mubahtır.
Burada dava yanlıştır. Sigara mubah diye dava olmaz. Dava, sigara haram mı, değil mi diye olur. İsraf yönünden bakalım:
Dava: Çikolata haramdır. Süğra: İsraf haramdır. Kübra: Çikolata israftır. Netice: O halde çikolata haramdır.
Yukarıda davalar yanlış olduğu gibi; (Kübra) denilen önermeler de yanlış olduğu için, (Netice) yanlış oldu. Şimdi sigara yerine çikolata koyalım, neticeye bakalım: Dava: Sigara haramdır = Çikolata haramdır Süğra: İsraf haramdır = İsraf haramdır. Kübra: Sigara israftır = Çikolata israftır. Netice: Sigara haramdır = Çikolata haramdır.
Kübra yanlış olduğu için, netice yanlış çıktı. Sigara veya çikolatanın israf ve haram olduğunu kim söyledi? Burada mantık ilminin suçu yok. Suç mantık ilmini kullanamayandadır. Bir kıyas daha:
Dava: Memeli hayvanlar uçar mı?
Süğra: Yarasa memeli hayvandır. Kübra: Memeli hayvanlar uçmaz. Netice: O halde yarasa uçmaz.
Burada Kübra yanlış olduğu için, netice yanlış çıktı. O halde Kübraların doğru olması şarttır. Kübra denilen önermeye, sigara israftır diye yanlış koyunca netice yanlış olur.
Genç: Sigara israf olduğu gibi, zararlı olduğu için de haramdır. CEVAP Bu kendi kıyasınızdır. Hiçbir âlimin böyle kıyası yoktur. İslamiyet, böyle indî kıyasları reddeder. Kıyası ancak müctehid yapar. Bu iş size, bize düşmez. Bir insan, çok iyi otomobil kullansa; fakat ehliyeti yoksa kaza yapmasa bile cezalanır. Sizin kıyasınız, tamamen indîdir. Buna rağmen doğru olsa bile, müctehid olmadığınız için, İslam âlimlerinden nakil yapmanız gerekir. İslamiyet mücerret [yalnız] akıl dini değil, selim akla uygun nakil dinidir. Akıl Şiilikte hüccettir. Kıyasınız tamamen akla, mantığa dayanıyor. İlmi hiçbir kıymeti yoktur. İlmi kıymetinin olması için, naklen bildirmek gerekir. Mesela (İbni Abidin, Mevlana Halid-i Bağdadi sigaraya haram dedi) demek gerekir. Böyle diyen hiçbir âlim olmadığına göre sözünüzün hiç değeri olmaz. S. Ebediyye’de deniyor ki:
(Şeyhul İslam Ebülbeka, Ahmed bin Ali Hariri, İsmail Meraşi, kadı Abdürrahim, Ganim bin Muhammed Bağdadi, Şeyhul İslam Behai, Muhammed Tarsusi, Muhammed Kehvaki, Mısır âlimlerinden Yusuf Decvi ve Muhammed bin Abdülbaki Zerkani, allâme Abdülgani Nablusi, Abdurrahman bin Muhammed İmadi, âllame Ali Echüri, Mahmud-i Samini, Osman Bedreddin, seyyid Abdülhakim efendi ve büyük âlim, veliyyi kâmil Mevlana Halidi Bağdadi’nin buyurdukları gibi, zarar ve alışkanlık yapmayacak kadar az içilen tütüne, haram ve mekruh demekten sakınmalı, kesesine ve sıhhatine zarar vermeyecek kadar az içenleri günahkâr bilmemelidir.)
Bu âlimlerin hocanız kadar ilimleri yok mu idi? Hocanız kadar takva ehli değil miydi?
Genç: Bugün bütün dünyanın çoğu, sigaranın zararlı ve israf olduğunu söylüyor. Çoğunluğun yanılması mümkün müdür? CEVAP Çoğunluğun içinde İslam âlimi yoksa kıymeti olmaz. İnsanların çoğuna uyan zarardadır; çünkü Kur’an-ı kerimde mealen, (Yeryüzündeki insanların çoğuna uyarsan, seni Allah yolundan saptırırlar) buyuruluyor. (Enam 116)
Genç: Sigara israfın tarifine uyduğu için, sigaraya haram diyoruz. CEVAP Sigaranın israfın tarifine uyduğunu nasıl biliyorsunuz ki? Sigara israf olduğu için haram diyen bir tek İslam âlimi var mı? İslam âlimi israfı bilemezse başka kim bilir ki? Dini bize onlar bildirdi.
Siz diyorsunuz ki: İsraf haramdır. Sigara israftır. Öyleyse sigara haramdır. Bu âyetle sabittir.
Bu mantığı hiçbir İslam âlimi bilemedi de, onun için mi sigaraya haram değil dediler? Siz israf âyetinden, sigaranın israf olduğunu söylediniz. O âyet yeni mi indi? İslam âlimleri niye bilmiyordu?
Genç: Haramın azına helal denmez. Mesela şarabın azı helal olamaz. Sigara da böyledir. CEVAP Maazallah. Sigara şarapla mukayese edilemez. Şarabın damlası haramdır; ama ömründe bir tek sigara içene haram işledin demek koyu cehaletin veya taassubun bir alametidir.
Genç: Sigara tedrici olarak ölüme götürdüğünden açıkça intihardır. CEVAP Hangi İslam âlimi böyle benzetmeler yaptı ki? Şarapla mukayese etmek, intihar demek hangi din kitabında yazıyor ki? İndî görüşlerin dinde yeri olur mu hiç?
Genç: Sigaranın zararlarını inkâr mı ediyorsunuz? CEVAP Sigaranın zararı inkâr edilir mi hiç? Bunu sormak bile gereksiz. S. Ebediyye’de sigaranın zararları yeteri kadar bildiriliyor. Kahvedeki kafein, çaydaki tein çok alınırsa insanı öldürür; ama az kahve veya çay içmeye, şaraptan kötü denmez.
Genç: Her zehrin faydası da olur; ama faydasız olarak yaratılan tek bitki tütündür. CEVAP Nikotinin öldürücü zararları yanında, güldürücü faydaları da vardır. Bugün fen, nikotinin hafızayı kuvvetlendirdiğini keşfetmiştir. Hafızanın yeniden kazanılmasını için başarılı araştırmalardan biri de Harvard Üniversitesi’nde yapıldı. Nikotinin beyni nasıl etkilediğini araştıran bilim adamları, nikotinin hafıza merkezindeki beyin hücrelerini uyardığını keşfetti. Bu beyin hücreleri aynı zamanda hafıza kaybını da engelleyen proteini üreten beyin hücreleriydi. Nikotinin uyardığı hücreleri ayıran bilim adamları, aynı uyarılmayla hafıza kaybını önlediğini keşfetti. (Newsweek)
Yaprağından hazırlanan infüzyonlar, vücut parazitlerine karşı kullanılır. Nikotinin sülfat tuzları tarımda böcek öldürücü olarak kullanılır. Ayrıca tütün yaprağı fermente edilerek kokulandırılıp, enfiye adı verilen keyif verici ve aksırtıcı bir ürün elde edilir. Tütün tohumları yağ bakımından da zengindir. Tütün yağı boya ve sabun sanayiinde kullanılır. (Wikipedia)
Allahü teâlâ faydasız hiçbir şey yaratmamıştır.Ayrıca, sigaranın zararları eski âlimlerce bilinmiyordu da, hocanız, nereden bildi de haram dedi?
Genç: Hocamız, sadece fetvaya değil, takvaya uyar, ince eler sık dokurdu. Tasavvuf ehli, şüpheli şeylere, haram muamelesi yapar. Onun için hocamız, sigaraya haram demiştir. CEVAP Eğer sigaraya bu sebepten haram denirse cahillik olur. Şüphelilerden kaçmak ayrı, şüpheliye haram demek ayrıdır. Hazret-i Ömer, (Harama ve şüpheliye düşerim korkusuyla yetmiş helalden el çektim) buyuruyor. Helalden el çekmek ayrı, helale haram demek ayrıdır. El çekmede takva olur; helale haram demek ise küfür olur. Her tasavvuf ehli, el çektiği şeylere, mekruh veya haram derse, ortada din mi kalır?
Sigaraya mubah diyen tasavvuf ehli âlimler, hocanız kadar takva ehli değil miydi? Onlar şüpheli şeylerden mekruhlardan israftan kaçmazlar mıydı? Niye sigaraya haram demediler? Demek ki, hocanızın sigaraya haram demesi, tarikatçı ve takva ehli olduğu için değil, (Sigara israftır, israf haramdır, o halde sigara haramdır) fasit mantığıyla hareket ettiği içindir.
Genç: Sigaranın zararı 20 yıldır biliniyor. Onun için eski âlimler sigaraya haram dememiştir. CEVAP Peki, Bursalı İsmail Hakkı efendi, 300 yıl önce tütünün zararını nasıl bildi de haram dedi?
Genç: O, tasavvuf ehli büyük bir evliya olduğu için haram demiştir. CEVAP Sigaranın zararı, diğer âlimlerce ve diğer mutasavvıflarca bilinmediği halde, bu âlim nasıl olmuş da bilmiş ki? Bütün ulema ve evliya zatlar zararını niye bilememiş de haram değil demişler? İşin doğrusu S. Ebediyye kitabında şöyle bildiriliyor:
(İsmail Hakkı hazretleri, önce tütünün haram olduğunu yazmıştı; çünkü sultan Murad, tütünü yasak etmişti. İçenler cezalanıyordu. Bu âlim, tütünü değil, tütün içmek suç olduğu için, suç işlemeye haram demişti. Hükümet, tütün yasağını kaldırdıktan sonra, yazdığı kitabında, tütünün haram olmadığını bildirmiştir. Mütercim fakir, Bursa’da Orhan kütüphanesinde tütüne mubah dediğini bildiren bu kitabını gördüm.)
Genç: Namaz kılmasa da, sigara içmeyen, kıymetlidir, içen ise, namaz kılsa da kıymetsizdir. CEVAP Böyle söylemek Allah saklasın namazı önemsememek anlamına gelir. Taassup, sizi böyle tehlikeli sözlere sürüklüyor. Sarı Lütfi denilen Tokatlı Molla Lütfi, (Namazı doğru kılmıyoruz. Kıldığımız namazlar, yatıp kalkmaktan ibarettir) demiş ve bu sözü namazı önemsiz görmek kabul edilerek, 1495’te idam edilmişti. Sizin sözünüz ise Molla Lütfi’ninkinden çok daha kötüdür. Bu kör taassubu bırakmak gerekir.
Genç: Sigaraya mubah diyen âlimlerden hangisi kimyager, hangisi tabip, hangisi eczacı veya araştırmacıdır? İçlerinde bir tek fen adamı var mıdır? CEVAP Elbette vardır. S. Ebediyye’nin yazarı, icazetli, yetkili bir din adamı olduğu gibi aynı zamanda, Arapça, Farsça yanında, Fransızca ve Almanca da bilen, yüksek kimya mühendisi, eczacı, araştırmacı ve öğretmen olan bir fen adamıydı. Çeşitli araştırmalar yaparak, (Fenil-siyan-nitrometan) cisminin sentezini yapmış ve formülünü bulmuştur. Binlerce kitaptan araştırarak hazırladığı S. Ebediyye’deki bilgiler ve kaynakları da, yetkili bir din ve fen adamı olduğunun canlı ispatıdır.
.SORULARLA İSLAMİYET / SESLİ
Sual: Bütün dünya sigaraya savaş ilan ederken, sigara nasıl savunulabilir? CEVAP
Sigarayı kimse savunmaz. Normal insan, sigaranın zararlarını inkâr edemez. Biz, sigara zararsızdır demiyoruz. Bizim endişemiz, mubaha haram denme korkusudur. Harama helal demek gibi, bu da tehlikelidir.
Bütün fıkıh kitaplarında,(Zarar vermeyen miktarı mubahtır) deniyor. Salih bir doktor bir kimseye, bir tanesi de sana zarar verir derse, ona haram olur; ama bu umuma şamil edilemez. Demek ki ölçü, zarar verip vermemesidir. Bir tek sigara içen bir kimseye, haram işledin demek, çok veballi bir iştir.
Şahsen, sigaradan nefret ederim. Ömrümde hiç sigara içmedim; fakat kendimiz sevmiyoruz diye, mubaha haram demekten Allahü teâlâya sığınırız!
.Tütün içmek haram mı?
Sual: Tütün, sigara içmek haram mıdır? İslam âlimleri bu konuda ne bildirmişlerdir? CEVAP Dürr-ül-muhtar kitabının beşinci cildinde buyuruluyor ki:
Hanefi âlim İbni Nüceymi Mısri, Eşbah kitabında diyor ki:
Âyet-i kerimede ve hadis-i şeriflerde haram olduğu bildirilmeyen şeyler, aslı üzere helal olur. Veya helal ve haram diye hüküm verilemez. Hanefi ve Şafii âlimlerinin çoğu, böyle şeyler helal olur dedi. İbni Hümam, Tahrir kitabında da böyle söylüyor. Bunun için, Besmele ile kesildiği bilinmeyen hayvana ve zararı görülmeyen ota helal denir. Tütün de böyledir. Âlimlerin çoğuna göre, helaldir. Birkaçına göre ise, hüküm verilemez. [Uyun-ül-besair’de, Hamevi Eşbahı şerh ederken, (Buradan tütün içmenin helal olduğu anlaşılıyor) buyuruyor.]
Hanefi âlimlerinden, Şam müftüsü, Abdürrahman İmadi, Hediye adındaki kitabında, (Tütün; soğan, sarmısak gibi mekruhtur) buyurdu. İbni Abidin, bu satırları açıklarken buyuruyor ki: Vehbaniyye şerhinde, (Tütün içmek ve satmak yasak edilmelidir) diyor. [Tütünü yasak eden dördüncü Murad han zamanında bulunan Şernblali de, (Halife mubahları yasak edince haram olur) diyerek, tütün yasak edilmeli demiş, fakat yine de haram veya mekruh dememiştir.]
Mısır’da, Maliki âlimlerinin büyüklerinden Ali Echüri hazretleri tütünün helal olduğunu bildiren kitap yazıp, dört mezhep âlimlerinin, tütünün helal olduğunu bildiren fetvalarını nakletmiştir.
Abdülgani Nablüsi hazretleri de tütünün mubah olduğunu bildiren, Essulhu beynelihvan kitabında diyor ki:
Tütün bazılarına zarar verirse, yalnız bunlara haram olur, başkalarına haram olmaz. Bal, safra hastasına zarar verir. Fakat, başkalarına haram değildir. Her şey aslında helaldir. Haram veya mekruh diyebilmek için, delil lazımdır. Şarap habislerin en kötüsü iken ve Resulullah İslamiyet’in bildiricisi olduğu halde, şaraba haram demedi. Âyet-i kerime ile yasak edilmesini bekledi. O halde, tütün içmek mubahtır, helaldir. Kokusu ise tab’an mekruhtur. Şer’an mekruh değildir.
İbni Abidin hazretleri devam ederek buyuruyor ki:
Tütün içmek Şafii’de haram değil, tenzihen mekruhtur. Hatta, zevce tütünü bırakınca, zarar görmezse, meyve gibi olur. Kocasının tütün parası vermesi lazım olur. Tütünü bırakınca, kadın zarar görürse, ilaç gibi olur.
Tütünü haram sananların vesika olarak ileri sürdükleri, Berika kitabının sahibi Muhammed Hadimi hazretleri diyor ki: Bazıları, (Tütün ve kahve kullanmak da, âdette bid’attir. İkisi de haram değildir ve mekruh da değildir. Doğrusu da budur. Bunlara haram diyen, âdette bid’ati haram etmiş olur) dedi. Bize göre, kahve belki böyledir. Fakat, bunu da, kullanmamak daha iyidir. Çünkü, hakkında söz birliği yoktur. Tütüne gelince, haram olmadığı doğru ise de, mekruh olduğunda şüphe yoktur. Çünkü, helal olmasında söz birliği yoktur. Hadis-i şerifte, (Soğan, sarmısak yiyen, mescidimize gelmesin) buyuruldu. Çünkü, melekler pis kokudan incinir. Cüzzam, baras hastaları, yarası kokanlar, üzeri balık kokanlar da böyledir. tütünü içmek de bunun için mekruh olur dedi. Salih olan kimse, bu hadis-i şeriften korkarak tütün içmez. (Berika)
Abdülgani Nablusi hazretleri diyor ki:
Tütün ve kahve için çeşitli şeyler söyleniyor ise de, sözün doğrusu, ikisine de haram ve mekruh dedirtecek bir sebep yoktur. Her ikisi de, (Âdette bid’at)dir. Herhangi bir sebep göstererek bunlara haram diyen kimse, âdette bid’at olan şeye haram demiş olur. Âdette bid’ate haram denilemeyeceğini, cumhuri ulema bildirmiştir. (Hadika s.143)
İsmail Hakkı hazretleri, ilk zamanlarında tütünün haram olduğunu yazmıştı. Çünkü, sultan Murad, tütün içmeyi yasak etmişti. İçen öldürülüyordu. Bu âlim, tütünü değil, tütün içmeyi, idama sebep olduğu için haram demişti. Hükümet, tütün yasağını kaldırdıktan sonra, yazdığı kitabında, tütünün haram olmadığını bildirmiştir. [Bursa’da Orhan kütüphanesinde bu kitap vardır.]
Maliki âlimlerinden Ali Echüri hazretleri buyuruyor ki:
Tütün, aklı gidermiyor. Necis de değildir. Böyle olunca, tütün içmek haram değildir. Başka türlü zararlara sebep olursa haram olur. Zarar vermeyen kimseye haram değildir. Afyonu, aklı gidermeyecek az miktarda yemek caiz olduğu gibi, tütünü de aklı gidermeyecek miktarda içmek caiz olur. Bu ise, insanlara göre ve içilen miktara göre değişir. Bir kimsenin aklını gideren miktar, başkasının aklını gidermez. Tütün haramdır, diye kesin söylenemez. Bunu ancak din cahili olan söyler. Aklı gidermeyince, helal olduğu anlaşılmaktadır. Tütün, israf olduğu için haramdır da denilemez. Çünkü, mubah olan şeyi almak için verilen mal israf olmaz. Zararlı olduğundan haramdır demek de ilmi bir söz değildir. Çünkü, zarar verene haram olur. Zarar vermeyene haram olmaz. Hanefi âlimlerinden şeyh Muhammed Nihriri, uzman doktorun sözü ile veya tecrübe ile zarar verdiğini anlayan kimseye tütün içmek haram olur. Böyle kesin anlaşılmadıkça, helal olduğuna fetva vermiştir. Tütün hakkında bir hadis yoktur. Hanbeli âlimlerinden Meri bin Yusüf Mukaddisi, Tahkikul-burhan fi-şanid-duhan kitabında, başka zarar vermedikçe tütünün haram olmadığını, ateş dumanını ağza çekmek gibi olduğunu, bunun haram olacağını ise kimsenin bildirmemiş olduğunu yazmaktadır. Yeni meydana çıkan bir şey, mubaha benzerse mubah olur. Harama benzerse haram olur. Aklı olan bir din adamı, tütünü elbet mubahlara benzetir. Zarara sebep olmadıkça haram diyemez. Aklı gidermeyecek kadar tütün içmenin haram olmadığını dört mezhep âlimleri sözbirliği ile bildirmişlerdir. (Gayet-ül-beyan)
Tütün, aklı giderir veya zarar verirse yahut nafakası vacip olanın nafakasını terke veya namazın vaktini kaçırmaya sebep olursa, haram olur. Başkalarının içmesi haram olmaz. Uyuşturucu maddenin aklı gidermeyen kadar az miktarını satmak da caizdir. (Celal-ül-hak fi keşfi ahvali şiraril-halk)
Tütün içmek, alkollü içkiler ve afyon, morfin, esrar ve benzerleri uyuşturucu maddeler gibi, haram edilmemiştir. İbni Abidin, (Zebaih) kısmında, (Allahü teâlânın, helal ve haram diye açıklamadığı şey, Allahü teâlânın af ettiği şeylerdendir) hadis-i şerifini yazarak, haram olduğu bildirilmeyen ve haram edilmiş olanlara benzemeyen her şeyin mubah olduğunu göstermektedir.
Kötü alışkanlık, haram işlemeye alışmak demektir. Haram olmayan şeyi kullanmaya kötü alışkanlık denmez. Boğazına düşkün olanlar, yiyeceğe benzetilemez diyerek de tütünü kötülüyorlar. Tütün bitkisini yakıp, dumanını çekmek, ihtiyaç değil, caiz olmaz diyorlar. Günnük, ud ağacı, tütsü otunu yakıp koklamak mubahtır. Bunlar, yenmez, içilmez, caiz olmaz denemez. Ölülerde ve dirilerde kullanılması sünnet olan şeyi de, yakılıp dumanı savruluyor diye, kötülenemez. Bunlar ve pis kokulu otlar, Araf suresindeki, (Yerden çıkardığı ziynet) kelimesine dahil olunmuştur. İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:
(Çok yiyince sarhoş eden katı madde ve otların aslı temizdir, mubahtır.) (Redd-ül-muhtar 5/ 295)
Bir kimseye zarar veren mubah şey, ona haram olur. Zarar vermediği kimselere haram olmaz. Aşırı içen bazı kimselere zarar verirse, bunların çok içmesi haram olur. Fakat, bunların az içmelerine ve zarar görmeyenlere de haram olur denilemez. Çoğu zarar veren şeyin azı da haram olur demek pek yanlıştır. Her şeyin çoğu zarar verir. Ekmeğin, suyun da çoğu, zarar verir. Bunun içindir ki, doyduktan sonra yemek haramdır. Fakat, çoğu zarar veriyor diye, az yemek, içmek, haram olur mu?
Abdülgani Nablusi hazretleri buyuruyor ki:
Yemesi, içmesi zararlı olanlar üçe ayrılır: 1- Öldürücü olanlar. Her zehir, cam tozu ve benzerleri böyledir. Bunları yemek, içmek haramdır.
2- Öldürücü olmayanlar. Toprak, çamur, kil ve benzerleri böyledir. Bunları çok yemek, içmek mekruh olup, zararsız miktarları mubahtır.
3- Organlarında zafiyet olanlara zarar verenler. Sağlam olanlara zarar vermezler. Bazı kimselere balık eti, süt, yumurta, biber gibi şeyler zarar verir. Bunlar, yalnız zarar verenlere haram, mekruh olur. Zarar vermeyenlere ise mubahtır. (Hadika)
Tütüne zararlıdır diyenler üçüncü maddeye dahil ediyorlar. Her içeni öldürücü bir zehir olduğunu bildiren bir ilim adamı yoktur. Tütündeki nikotinden dolayı, günde bir iki sigara içen zehirlenir diyen de yoktur. Çünkü bu söz, havada, boğucu olan karbondioksit gazı bulunduğu için, nefes alan zehirlenir demeye benzer. Nikotinden çok daha zehirli olan siyanür asidi, acı bademde de vardır. Bu zehirden dolayı acı badem yemek haramdır, mekruhtur diyen yoktur. Her şeyi fazla yemek, içmek zararlı olur. Aşırı tütün içmek elbette zararlıdır. Bunun için sigara herkese zararlıdır, kansere sebep olur diyerek, günde 1-2 sigaranın da zararlı olacağını sanmak, bu yüzden haram veya mekruh demek ilme aykırıdır.
Hanefi âlimi seyyid Ahmed Tahtavi diyor ki: Şafii âlimlerinin çoğu, tütüne tenzihen mekruh dedi. Hanefi mezhebinde, soğan, sarmısak gibi tenzihen mekruhtur.(Dürr-ül-muhtar haşiyesi)
İbni Abidin, abdestin sünnetlerini anlatırken diyor ki:
Pezdevi üsulünde denildiği gibi, haram olduğu açıkça bildirilmeyen her şey, sözbirliği ile mubahtır. Çünkü, Allahü teâlâ Bekara suresinde, (Yerlerde olan her şeyi sizin için yarattım) mealindeki âyet-i kerimede, hepsinin mubah olduğunu bildirmektedir. Tahrir kitabında bildirildiği gibi, Hanefi ve Şafii âlimlerinin çoğunluğuna göre, her şey yaratılışında helaldir. Ekmel-üd-din, (Pezdevi) şerhinde de böyle bildiriyor ve bir şeyin haram olduğunu işitmeyen kimselerin, o şeyi yemesi mubahtır diyor.
İmam-ı Muhammed, (Leş ve şarap, yasak edildikten sonra haram oldu) diyerek, her şeyin aslında mubah olduğunu, yasak edilince haram olduklarını bildiriyor.
Milyonlarla salih Müslümanın ve halife-i müsliminin, şeyh-ül İslamların kullandığı şeye, kendi aklı ile kötü alışkanlık demek, bunu haramlara benzetmeye kalkışmak, ancak cahillerin yapacağı iştir. İkinci Abdülhamid han tütün içerdi. Kendisine Şemdinan ve İskeçe şehrinden tütün gelirdi. İskeçe, Şemdinan ve Samsun tütünleri, kıyılmış halinde, latif kokmaktadır. Çubuğa koyup içerlerken, etrafa hoş kokusu yayılmaktadır. Bozuk, karışık tütün içerken iyi kokmazsa, halis ve hoş kokulusu kötülenemez. Acı biberi sevmeyen kimse, tatlı biberi, hatta acısını da kötüleyemez. Bunlara mekruh diyemez. Eğer derse, sözünün kıymeti olmaz. Herkes, sevmediği şeye haram, mekruh derse, din-i İslam, Hıristiyanlığa döner. Onun gibi karmakarışık olur.
Tütünü bırakmak nefs ile mücadele sevabı kazandırmaz. Bedene ihtiyacını vermemek, zulüm olur. Günah olur. Nefs, ihtiyaca kavuşmakla doymaz. İhtiyaçtan fazlasını ve haramları ister. O halde, nefsle mücadele, haramlardan ve mubahların fazlasından sakınmaktır. Günde bir kere tütün içmemek, nefsle mücadele değildir. Tütünü, sıhhate ve keseye zararlı olacak miktarda fazla içmemek mücadeledir. Yalnız tütün ile değil, bütün mubahlarla da nefs mücadelesinin böyle olması gerekir.
Tütünü, afyona benzetmek de, onun herkese haram olacağını göstermez. Tersine olarak, zarar yapmayacak kadar az içenlere mekruh bile olmadığını, gösterir. Çünkü müctehidler, afyon gibi uyuşturucu maddeleri, haram olan içkilerden ayırmaktadır.
Dürr-ül-muhtar 3. cilt, 166.sayfada, (Benc veya Ban otu denilen uyuşturucu otu yemek mubahtır. Çünkü ottur. Bununla sarhoş olmak haramdır) diyor. İbni Abidin hazretleri bunu açıklarken buyuruyor ki:
(İmam-ı Muhammede göre, çoğu sarhoş edenin azı da haram olması, sıvı olan içkiler içindir. Böyle olmasaydı, safran, anber gibi, fazlası sarhoş eden birçok katı maddelerin az miktarını yemek de haram olurdu. Bunlara haram diyen hiçbir âlim yoktur. Ban otu ve benzeri zehirli otların necis olduğunu hiçbir âlim bildirmedi. Ban otunun ilaç olarak kullanılması caizdir. Aklı giderip keyif verici olarak kullanılması caiz değildir. İmam-ı Muhammedin sözü sıvı haldeki içkiler içindir. Ban otu ve benzerleri, katı oldukları için, ancak sarhoş olmak için kullanılmaları haram olur. Bu da, çok miktarda kullanılmaları haram olur demektir. Az miktarda kullanılmaları haram olmaz. Mesela, Amber ve benzerlerini koku için ve Skamonya denilen zehirli mahmude otunu müshil olarak kullanmak ve diğer katı zehirli ilaçları az miktarda kullanmak haram olmaz. Caiz olur. Zarar veren çok miktarlarını kullanmak haramdır.) [Redd-ül muhtar]
Tütün abes de değildir. Abes, faydasız iş yapmaya, boş yere vakit geçirmeye denir. Çalgı ile, oyun ile vakit geçirmek böyledir. Tütün, vakit öldüren bir iş değildir ki, abes denilsin. Tütün içmek, faydalı iş yapmaya mani olmuyor. Tütün içerken kitap okunur. Misafir ile sohbet edilir.
Büyüklerin yanında, camilerde, vaazlarda, muhterem yerlerde içilmemesi de, haram veya mekruh olacağını göstermez. Büyüklerin yanında yatılmaz. Bunlara ve Kâbe’ye karşı ayak uzatılmaz. Vaazda, derste ekmek bile yenmez. Böyle, birçok yerlerde ve sıkıntı duyanların yanında yapılmayan çok şey vardır ki, başka yerlerde ve yalnız iken hiçbiri haram veya mekruh değildir. Camide alış veriş etmek, yüksek sesle konuşmak, kan aldırmak mekruhtur. Fakat bunlar, cami dışında mekruh değildir.
İhtiyaç deyince yalnız yiyip içecekleri anlamak, pek basit bir görüştür. Bedenin, ruhun çeşitli ihtiyaçları olduğu, din kitaplarında yer almaktadır. Bütün duyu organlarımızın farklı ihtiyaçları olduğu gibi, sinir sisteminin, hatta her organın ayrı ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçların, ekmek, su gibi önemli olduğu, herkesçe bilinmektedir. Fıkıh kitaplarında, akla gelmeyen, çeşitli ihtiyaçlar görüyoruz. Mesela, Dürr-ül-muhtar’da, (Burnu ve teri silmek için mendil satın almak, ihtiyaç için olursa caizdir. Gösteriş için olursa, tahrimen mekruhtur) diyor.
Görülüyor ki, bir şeyi kullanmak bile, niyete göre ihtiyaç olmaktadır. Doyduktan sonra yemek haramdır. Fakat, oruç tutmak veya misafiri utandırmamak için olunca, helal, hatta sevap oluyor. Misafire ikram için, haram, helal oluyor da, haram olmayan tütünü ikram etmek neden suç olsun? Tütünü kötüleyenler, bu hücumlarını, keşke, İslamiyet’in haram ettiği şeylere karşı yapsalardı, çok sevap kazanırlardı. İslam’a büyük hizmet etmiş olurlardı. Fakat, şeytan herkesi bir taraftan yakalıyor. Hem İslamiyet’e saldırtıyor, hem de, ibadet yaptığını sanarak, kibre, ucba sürüklüyor. Bunları anlamadan konuşmak, dine de, söz sahibine de kusur getirir. Hissi, yani kendi görüşlerini, dinin emirleri ve yasakları durumunda göstermeye kalkışmak ve yapılan işlerin, helal mi, haram mı olacağını ayırırken taassuba kapılıp, nasslara dayanmamak felakettir.
Birkaç âlim ise, nafakadan kesilmesi, dumanı ile başkasını rahatsız etmesi, çok içerek bedene zarar vermesi... gibi şartlarda tütüne haram veya mekruh demişlerdir. Yoksa, mücerret [soyut olarak] tütünün içilmesini kötüleyen hiçbir âlim yoktur. El-Ukud-üd-dürriyye’nin ve Hadika ikinci cildinin sonunda, tütünün haram olmadığı vesikalarla ispat edilmiş ve Tahtavi’nin Merakıl-felah haşiyesi, orucu bozanlarda da uzun yazılıdır.
Şam âlimlerinden Mustafa Rüştünün Tuhfet-ülihvan ma kile fiddühan kitabında, insanın sıhhatini bozan, zarar veren şeyleri ve israfı uzun anlattıktan sonra, tütünün böyle olmadığını bildiriyor. Tütüne haram demek, vera ve takva da olmaz. Vera sahipleri, Allahü teâlânın haram etmediği şeye, haram diyemez diyor. Hanefi âlimlerinden allame Abdüllah bin Muhammed Nihriri ve Şafii âlimlerinden Ali bin Yahya Nevreddin Ziyadi ve Abdürraufi Münavi ve şeyh Ali Şevberi ve şeyh İsmaili Sencidi ve Maliki âlimlerinden allame Külli ve Hanbeli âlimlerinden şeyh Meri, tütünün haram olmadığına fetva vermişlerdir diyor. Zararı ve lüzumu olmayan şey için mubah, zihin durgunluğunu giderip, hafızasını kuvvetlendirene mendub, terk edince zarar verene vacib, kullanınca zarar verene haram, içmek istemeyene, tütün içmesi mekruh olur, diyor. Şarap böyle değildir. Şaraba alışan, tevbe etse, şarabı terk ettiği için hasta olup, ölse, sevap olur.
Âlimlerin çoğu tütüne mubah demiştir. Mesela Şeyh-ul İslam Ebülbeka, Ahmed bin Ali Hariri, İsmail Meraşi, kadi Abdürrahim, Ganim bin Muhammed Bağdadi, Şeyhul İslam Behai, Muhammed Tarsusi, Muhammed Kehvaki, Mısır âlimlerinden Yusüf Decvi ve Muhammed bin Abdülbaki Zerkani, allame Abdülgani Nablusi, Abdürrahman bin Muhammed İmadi, allame Ali Echüri, Mahmud-i Samini, Osman Bedreddin, seyyid Abdülhakim efendi, büyük âlim, veliyyi kâmil mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyorlar ki:
(Zarar ve alışkanlık yapmayacak kadar az içilen tütüne haram ve mekruh demekten sakınmalı, kesesine ve sıhhatine zarar vermeyecek kadar az içenleri fasık, günahkâr bilmemelidir.)
Tütün içmek israf mıdır? İsraf, malı haram olan yere vermektir. Azı da, çoğu da israf olur. Büyük günah olur. İçki ve kumar için vermek böyledir. Sigara haram olsaydı, buna az veya çok verilen para israf olurdu. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(İnsanın bazı arzuları, tabiatından ileri gelmektedir. Hiç kimse bu isteklerden kurtulamaz. Mesela, sıcakta, insanın tabiatı serin bir şey içmek ister. Soğukta, sıcak bir şey ister. Böyle istekleri yapmak nefse uymak değildir. Çünkü, tabiatımızın zaruri istekleri mubahtır. Bu ihtiyaç maddelerini lazım olduğu kadar kullanmak sünnettir. Çünkü, bu tabii istekler nefsi emmarenin arzularının dışındadır. Nefs, mubahların lüzumundan fazlasını ve haramları ister.) [Mektubat 3/27]
Malı, ihtiyaç olan mubahlara harcamak israf değildir. Günah olmaz. Sigaraya alışmış kimsenin tabiatı ekmek ister gibi, tütünü istiyor. Böyle kimsenin, ihtiyacı kadar kullanması israf olmaz.
Tab’an mekruh Sual: Tab’an mekruh ne demektir? CEVAP Tab’an mekruh, insanın tabiatına çirkin gelen, tiksindiren şey demektir. Çiğ soğan ve sarımsak yemek gibi. Bunları yemek mubah, yani dinen mekruh değildir. Kokusu rahatsız ettiği için, tab’an mekruhtur. Dinen mekruh değildir.
Muz, kivi ve sigara
Sual: Kur’anda ve hadiste, sigaranın mubah olduğuna dair bir delil var mıdır? CEVAP
Dinimizde mubah olan şey için delil aranmaz. Haram olan şey için delil sorulur. Mesela muzun, kivinin mubah olduğu Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde olmaz.
Âlimlere itiraz
Sual: Tam İlmihal’de sigaraya mubah deniyormuş. Öyle midir? CEVAP Tam İlmihal nakle dayanır. Tütün bahsinde de âlimlerden nakil yapılmıştır. Tam İlmihale itiraz eden oradaki âlimlere itiraz ediyor demektir.
Tam İlmihal’de diyor ki:
Tütüne haram diyen birkaç âlim ve mekruh diyenler oldu. Dikkat edilirse, bütün bu kitaplarda, tütünün haram olmasında bazı şartlar bildirilmekte, haram olmasını (Nafakadan kesilmesi, dumanı ile başkasını rahatsız etmesi, çok içerek bedene zarar vermesi... gibi şeylere) bağlanmakta, bu şartlar için kötülenmektedir. Yoksa, mücerret tütünün içilmesini kötüleyen hiçbir âlim yoktur. O halde, sigara içmenin kötülenmesine sebep olan şartları taşımayan bir kimsenin az miktarda tütün içmesine, haram ve mekruh denmemiştir.
.Zehir ticareti haram mı?
Sual: Zehir alıp satmak haram olduğu gibi, bir zehir olan tütünü ekmenin ve ticaretini yapmanın haram olduğunu dünyaya ilan ediyorum. Devlet bile sigara öldürür dediğine göre, artık bunun ticareti nasıl mubah olur? CEVAP Bu, hiçbir muteber kitaba dayanmadan söylenen indi bir görüştür, dinde yeri yoktur.
Devletin yazmasını dinde ölçü gibi göstermiş. Madem devletin sözü dinde geçerli ise, niye devlet, görevi gereği sigarayı yasaklamıyor? Aksine, sigara öldürse de onu yasaklamıyor, uyuşturucu öldürmese de onu yasaklıyor?
Tütünün zarar verdiğini kimse inkâr edemez. Ancak çoğu zarar veren bir şeyin yetiştirilmesinin ve satılmasının haram olduğunu söylemek, dinimize aykırıdır.
Bazı cahillerin, (Eski âlimler tütünün zararını bilmediği için haram olmadığını söylemişlerdir) demeleri, ilmî değildir, çünkü tütünün zararları bilinmese bile, zehirli otların zararları bilinmekteydi. Afyon ve türevleri olan eroin, kodein, morfin ile baldıran, zakkum,esrar, kafein, kokain gibi zehirli otlar ve diğer zehirler, eskiden de biliniyordu. Bilinen bu zehirli otların, sarhoş etmeyecek, zarar vermeyecek miktarlarının haram olmadığı, az miktarlarını ilaç olarak kullanmanın caiz olduğu, Feth-ur-rahim, Dürr-ü-muhtar, Redd-ül-muhtar gibi fıkıh kitaplarında yazılıdır.
Hangi İslam âlimi, afyon ve esrar gibi zehirli otları ekmeye ve satmaya haram demiştir?
Nikotin, organik kimyada piridin tipindeki alkoloitlerin en önemli üyesidir. Nikotin, ham nikotin veya nikotin sülfat hâlinde, tütünden buhar destilasyonuyla veya trikloretilen gibi bir çözücüyle ekstrakte edilerek elde edilir. Çeşitli alanlarda bu zehirden faydalanıldığı gibi, bitki hastalıklarıyla mücadelede bitkileri saran dış asalakları öldürmek için de kullanılır.
Tütününün zararları olduğu gibi, faydalı yerlerde de kullanıldığı bir gerçektir.
Üzümden şarap yapılıyor diye üzüm ticaretini yasaklamak nasıl ilme aykırı ise, tütün ekimine de haram demek böyle ilme ve dine aykırıdır. Tütün ticaretine haram demek, demirden bıçak yapılıp insanlar öldürülür diye, demir ticaretini yasaklamak veya tıka basa çok ekmek yemek haramdır diye fırıncılığa günah demek gibi çok yanlış bir iştir.
Skamonya denilen zehirli mahmude otunu müshil olarak kullanmak ve diğer katı zehirli ilaçları az miktarda kullanmak haram olmaz. Bunların az miktarını kullanmak caizdir. Zarar veren çok miktarlarını kullanmak haramdır. (Redd-ül-muhtar)
Bazı kimselere balık eti, süt, yumurta, biber gibi şeyler zarar verir. Bunlar, yalnız zarar verenlere haram, mekruh olur. Zarar vermeyenlere ise mubahtır. (Hadika)
İmam-ı Nevevi hazretleri buyuruyor ki:
Kenevir bitkisinden elde edilen esrarın, sarhoş etmeyen miktarını ilaç olarak kullanmak caizdir. (Mühezzeb)
Afyonun da sarhoş etmeyen az miktarı haram değildir. (Feth-ur-rahim s.30)
Afyon ve diğer zehirli otların alınan çok miktarları haramdır, fakat az miktarlarını ilaç olarak kullanmak caizdir. (Zevacir)
Uyuşturucu benc otu mubahtır. Bununla sarhoş olmak haramdır. (Dürr-ül-muhtar 3/166)
(Çoğu sarhoş edenin azı da haram olur) hadis-i şerifi sıvı içkilere mahsustur. Zehirli bitkileri ve sarhoş edici katı ilaçları az miktarda, ilaç olarak kullanmak haram olmaz. (Redd-ül-muhtar 5/295)
Bu vesikalar karşısında, afyon, kenevir ve tütün ekimine, ticaretine haram diyen yazarın tevbe etmesi lazımdır. Bu bitkiler zehirli ise de, tıpta, sanayide de kullanıldığı için, ticaretine haram demek çok veballi bir iştir. Allahü teâlâ lüzumsuz bir şey yaratmamıştır. Yarattı demek küfre düşürür.