|
|
|
|
|
ABDULHAMİD HAN |
ABDÜLHAMİD HAN
Osmanlı padişahlarının 34'üncüsü olan Sultan II. Abdülhamid Han aklı, zekası ve ilmi fevkalade üstün olan bir zattı. Batılıların ve iç düşmanların asırlar boyunca devleti yok etmek için hazırladığı yıkıcı, sinsi planlarını sezip, önlerine aşılmaz bir set olarak dikildi. Hazırlayanları ve maşa olarak kullandıkları yerli işbirlikçilerini, sahte kahramanları işbaşından uzaklaştırdı.
İşte bu büyük zatın 10 şubat, 96. yıldönümü idi. Yıldönümü vesilesi ile Yıldız Üniversitesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi işbirliği ile iki açık oturumdan oluşan etkinlik düzenlendi. İlk panel Abdülhamid'in sağlık politikasıyla ilgiliydi. Oturum başkanlığını yaptığım bu panelde konuşmacılar özet olarak şunları anlattılar:
Prof. Dr. Hüsrev Hatemi; Abdülhamid'in çok iyi niyetli, sağlam karakterli ve vefalı bir insan olduğunu söyledi. Kendisinden çok devleti düşünürdü. 33 sene zalimlik yapmadan devleti ustalıkla idare etmişti. Ona atılan iftiralardan biri de pinti olduğuna dairdi. Bu çok çirkin bir suçlama olduğunu ifade etti. Aristokrat havada, halktan uzak yaşamamıştı. Atatürk'ün Abdülhamid'i küçümseyici veya kötüleyici bir sözünün olmadığını da ekledi.
Prof. Dr. Nil Sarı ise Abdülhamid'in sağlık alanındaki eserlerinden söz etti ve bazılarının fotoğraflarını gösterdi. Abdülhamid 90 adet gureba hastanesi, 19 adet belediye hastanesi, 89 adet askeri hastane ayrıca eğitim hastaneleri, kadın hastaneleri, akıl hastaneleri açmıştı. Bu hastaneler ülkemizden Lübnan'a, Yemen'den İsrail'e, Makedonya'dan Suriye'ye, Yunanistan'dan Libya'ya, Suudi Arabistan'dan Irak'a pek çok yerleşim bölgesine yayılmıştı. Ayrıca eczaneler, hapishane, sağlık merkezleri, fakirler, acizler ve hacılar için misafirhane de pek çoktur. Müthiş bir sağlık hizmetidir bu. Maalesef tahttan düştükten sonra bu eserlerin isimleri değiştirilmiş, bazıları yıkılmış ve bir kısmı da başka alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Kısacası bu büyük insan unutturulmak istenmiştir. Kasımpaşa, Haydarpaşa, Gülhane ve Mektebi Tıbbiye-i Şahane adlı eğitim ve üniversite hastanelerini açan da Abdülhamid olmuştur.
Doç. Dr. Adem Ölmez ise Abdülhamid Han'ın özellikle eğitim, sağlık, ulaşım ve asayişe önem verdiğini anlattı. Zamanında yeni bulunan aşıları ülkeye getirmiş, aşı ve kuduz hastalığı üzerine merkezler kurmuş, Bimarhaneleri yani akıl hastanelerini ıslah etmiştir. Akıl hastalarına zincir kullanımını yasaklayarak bugün bile saldırgan hastalarda kullanılan gömleği yerine koymuştur.
Dr. Şerif Esendemir konuşmasına Necip Fazıl'ın, "Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır." sözleriyle başladı. Abdülhamid'in tren yolları, bakteriyolojihane, cami ve mektepler yaptırdığını, çağına uygun yaşlılık politikası izlediğini, habitat yani biyosferi merkezi alan ekolojik politikaya önem verdiğini anlattı.
Bunları dinlerken aklıma hep başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan çağrışım yaptı. O da ülkeye duble yollar, hızlı trenler, Marmaray, üçüncü boğaz köprüsü, çok sayıda havaalanı gibi sayılamayacak eserler hediye etti. Sağlık alanında yeni hastaneleri hizmete açtı. Sağlık hizmetlerini halka yaydı. Eğitim alanını pek çok üniversite, sayısız derslik ve binlerce yeni öğretmenle destekledi güçlendirdi. Kısacası Abdülhamid'in çağdaş bir takipçisiyle karşı karşıyayız.
Abdülhamid Han'ı nasıl ki bir takım vicdansız, merhametsiz ve acımasız kişiler, iç ve dış düşmanların oyununa gelerek, maşası olarak bir saray darbesi ile düşürdülerse aynı komplo şu an başbakanımıza karşı düzenlenmektedirler. Bu ülkeye hizmet etmek bazılarının gözüne batmakta ve ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Rabbim Başbakanımızı korusunu2026 |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Alacağı bağışlamak
|
Sual: Fakir birinde alacağım var. Ödeyemiyor. Almasam sadaka yerine geçer mi? Bağışlamanın dindeki yeri nedir?
CEVAP
Borçlu fakir ise hediyeniz sadaka olur. Alacağı bağışlamak çok sevaptır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Hiçbir himayenin bulunmadığı kıyamet gününde, Allahü teâlânın himayesine girmek isteyen, alacağını bağışlasın!) [Taberani]
(Alacağını bağışlayan, kıyamet günü Allahü teâlânın himayesindedir.) [Begavi]
(Kıyamette Allahü teâlânın himaye edeceği insanların ilki, eline geçinceye kadar fakirdeki alacağını erteleyen veya Allah rızası için alacağını bağışlayan ve senedini yırtıp atandır.) [Taberani]
(Veren el, alan elden üstündür.) [İbni Huzeyme]
.
Alışverişte yemin etmek
|
Sual: Bir malı beğendirmek gayesiyle yemin etmekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Doğru da olsa, alışveriş yaparken yemin etmemelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Malını, yemin ederek beğendirene kıyamette merhamet edilmeyecektir.) [Müslim]
(Alışverişte "Vallahi böyle, billahi öyle değildir" diye yemin edenlere ve sanatkârdan, "Yarın gel, öbür gün gel" diye sözünde durmayanlara yazıklar olsun!) [Deylemi]
(Yalan yemin ile mal çok satılsa da böyle kazancın bereketi olmaz.) [Buhari]
(Alıcı ile satıcı birbirine doğru söyleyip, nasihat edince, kazançları bereketli olur, malın kusurunu gizleyip, yalan söyledikleri zaman bu bereket kalkar.) [Buhari]
(Alışverişte çok yemin etmek, malın bereketini giderir.) [Müslim]
(Bir zaman gelecek ki, insanlar, yalnız malın, paranın gelmesini düşünüp, helalini, haramını düşünmeyeceklerdir.) [R. Nasıhin]
Malını müşteriye gösterirken tüccarın Allah demesi, Kelime-i tevhid okuması günahtır. Bunları para kazanmaya alet etmek olur. (El-İhtiyar)
(El-İhtiyar) kitabındaki bu ifadeden, müşteri çekmek gayesiyle dükkanına dini levhalar asmak da, dini ticarete alet etmek olacağı anlaşılmaktadır. Hele dinden imandan habersiz kimselerin bu hareketi, din istismarı olur.
Akıllı, ahiretin sonsuz kazancını dünyanın geçici kârı ile değiştirmez. Bütün iyiliklerin, dinin emirlerine uymakta ve yerine getirmekte olduğunu bilir.
Sual: Pazarcılıkta yemin edince, bir güven meydana geliyor. Satış daha çok oluyor. Doğru olarak yemin etmenin mahzuru var mıdır?
CEVAP
Doğru da olsa, çok yemin etmek, Allahü teâlânın ismine ve yemine kıymet vermemek olur. Bunlara kıymet vermeyerek yemin etmek, çok çirkindir. Mal satmak için Allah’ın ismini alet etmemelidir. İki hadis-i şerif:
(Satışlarda çok yemin etmekten sakının! Çok kazansanız da, perişan olursunuz.) [Müslim]
(Yemin, malı sattırırsa da, malın bereketini kaldırır.) [Buhârî, Müslim]
Demek ki çok kazanmak değil, malın bereketli olması önemlidir. Bereket, az malın çok faydası olması, çok işe yaraması demektir. Hele yalan yere yemin edilirse ve hile yapılırsa daha çok tehlikelidir. İki hadis-i şerif:
(Malını yalan yeminle satan kimseye, âhirette acı azap vardır.)[Müslim]
(Ticarete hıyanet karışınca, bereket gider.) [İhya]
Tartıda hile yapmak da büyük günahtır. Bir âyet-i kerime meali:
(Verirken noksan, alırken fazla ölçenlere acı azaplar yapacağım.)[Mutaffifin 1]
|
.
Darasını almak gerekir mi?
|
Sual: Tuz, hurma kiloyla alınmaz, ölçekle alınması gerekir diyorlar. Bir de, baklava alırken, bana bir kilo baklava ver diyoruz. O da kartonuyla tartıp veriyor. Diyelim baklavanın kilosu 10 liraysa, on lirayı veriyoruz. Yahut 20 lira veriyoruz o bize 10 lira veriyor. Poşetle, kese kâğıdıyla da tartılan gıdalar oluyor. Bazıları, (Böyle alışveriş fâsid olur, darasını ayrıca alması gerekir) diyor. Böyle bir şey var mı? Yaptığımız alışveriş sahih olmuyor mu?
CEVAP
Böyle alışverişler sahihtir, fâsid değildir. Hatta biz bir kilo ver dedik, o da 950 gram verse, yine sahih olur. Çünkü 900 gram veya 1100 gram gıdayla poşeti veya kartonu, 10 liraya almış oluyoruz. Bu, götürü alışverişe giriyor. Bunun hiçbir sakıncası yoktur. Bu iddialar, fıkıhkitaplarını yanlış anlamanın neticesidir.
Tuzu, hurmayı da aynı şekilde almanın hiç mahzuru olmaz. Yani bir kilo hurma ver deriz, bu ne kadar deriz, fiyatı neyse onu alır. Bunun hiç mahzuru olmaz. 1 kilo hurmayı götürü usulüyle almış oluyoruz. Bir kilo hurma ver desek de, tart desek de fark etmez. Satıcı bir kilodan az veya çok tartsa da, yine fark etmez. Çünkü biz o miktarı satın alıyoruz. Buna ne kadar vereceğiz demeye de, bunu sattın mı demeye de gerek yok. Satıcı şu kadar vereceksin derse veya verdiğimiz paradan belli bir miktar alsa, biz de razı olsak, hiç konuşmasak da alışveriş sahih olmuştur.
Götürü usulü
Sual: Tenekeyle beş kiloluk zeytinyağı satılıyor. Ama tenekesiyle 5 kilo geliyor, net 5 kilo değildir. Böylece satın almakta bir sakınca var mıdır?
CEVAP
Hayır. Kabıyla olunca, götürü usulüyle alınmış oluyor. Hiçbir sakıncası yoktur. Poşetle, kese kâğıdıyla alınanlar da böyle caizdir. Kabıyla birlikte alınmaktadır.
|
.
Bereketli olsun
|
Sual: Halk arasında, "Geliri az ama bereketlidir" ve "Bereketli olsun, bereketini bul" gibi sözler söyleniyor. Bereketin dinimizdeki yeri nedir?
CEVAP
Bereket, az malın çok faydası olmak, çok işe yaramak demektir. Az bir mal, bereketli olunca, çok kimsenin rahat etmesine, çok iyi işlerin yapılmasına yarar. Bereketli olmayan çok mal vardır ki, sahibinin dünyada ve ahirette felaketine sebep olur.
O halde malın çok olmasını değil, bereketli olmasını istemelidir! (K. Saadet)
Bereketin dinimizdeki önemi büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Alışverişte çok yemin etmek, malın bereketini giderir.) [Müslim]
(Ticarette bereket vardır, ticarete yalan, hıyanet karışınca bereket gider.) [Buhari]
(Evinden erken çıkanın işi bereketli olur.) [Bezzar]
(Namaz kılanın rızkı bereketli olur, kılmayanın bereketsiz olur.) [M. Cenne]
(Vadeli alışverişte, ödünç vermekte ve arpa karışmış ekmekte bereket vardır.) [İbni Mace]
(Şarkıcı ve faizcilerin kazancında bereket olmaz.) [Deylemi]
(Rızkına razı olanın bereketi artar, razı olmayanınki bereketsiz olur.) [Ahmed]
|
.
Borçluya mühlet vermek
|
Sual: Borcunu ödeyemeyene, mühlet vermek gerekir mi?
CEVAP
Borcunu gerçekten ödeyemeyenlere mühlet vermek farzdır, çok sevabdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kıyamet gününün dehşetinden kurtulmak ve Allahü teâlânın himayesine sığınmak isteyen, darda kalan borçluya mühlet versin!) [Taberani]
(Darda olanı feraha kavuşturan veya böyle bir kimsenin borcunu ödeyeni, Allahü teâlâ kıyamet gününün dehşet, korku ve sıkıntılarından kurtarır.) [Müslim]
(Fakir borçluya, borcunu ödemesi için kolaylık gösterene, her gün o borç miktarı kadar sadaka sevabı yazılır.) [İ.Ahmed]
(Bir kimse, borcunu ödeyebileceği vakte kadar fakire mühlet verse, günahlarından tevbe etmesi için Allahü teâlâ da ona mühlet verir.) [Taberani]
(Musibetten kurtulmak, istediğine kavuşmak ve Arşın gölgesine sığınmak isteyen, eli darda olanın borcunun vâdesini uzatsın veya o borcu bağışlasın!) [Abdürrezzak]
(Kıyamette günahı çok bir müslümanı hesaba çekerler. O kimse de (Benim hiç iyiliğim yoktur. Sadece çırağıma, "Fakir olan borçluları sıkıştırma, ne zaman ellerine geçerse, o zaman vermelerini söyle, bir şey isterlerse yine ver, boş çevirme!" diye söylerdim) der. Allahü teâlâ da, o kimseyi affederek buyurur ki: (Ey kulum, bugün sen fakir, muhtaçsın. Sen dünyada benim kullarıma acıdığın gibi, bugün biz de sana acırız.) [Buhari]
Sual: Bazı kimselerde alacağım var. Verecek güçleri yok. Vermeleri için sıkıştırsam günah olur mu?
CEVAP
Evet, borcunu veremeyen fakirleri sıkıştırmak haramdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kıyamet gününün sıkıntılarından kurtulmak isteyen, eli darda olana, alacağını tehir etsin veya bağışlasın!) [Müslim]
(Bir müslümana Allah rızası için ödünç verene, her gün için sadaka sevabı verilir. Fakirden alacağını çabuk istemeyene, her gün için malın hepsini sadaka vermiş gibi sevap verilir.) [Hakim]
(Kim, fakirdeki alacağını tehir eder veya bağışlarsa, Allahü teâlâ da, kıyamet günü onu kendi himayesine alır.) [Taberani]
.
Borcu geciktirme cezası
|
Sual: Borcu ödemeyip geciktirmek günah mıdır?
CEVAP
Borcunu vaktinde ödemeyen kimsenin, gelip mühlet istemesi gerekir. Ödeme imkanı olduğu halde, borcunu geciktirmek günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Herhangi bir kimse, imkanı olduğu halde, borcunu vermeyip geciktirirse, [borcunu verinceye kadar] her gün amel defterine zulmetme günahı yazılır.) [Taberani]
(Ödememek niyetiyle borçlanan, Kıyamete hırsız olarak gelir.) [İ. Mace]
(Aldığı borcu ödemek istemeyene Allahü teâlâ, kıyamette, “Bu kimsenin hakkını sende bırakacağımı mı zannettin?” buyurarak, o kimsenin iyi amellerini alıp diğerine verir. Eğer borcunu vermeyenin iyi ameli yoksa, borç verenin kötü amellerini, günahlarını borçluya yükler.) [Taberani]
(Zenginin [ödeme imkanı olanın] borcunu ödemeyip, oyalaması zulümdür.) [Buhari]
[Borcu vaktinde ödememeye zulüm, ödemeyene de zalim denmiştir.]
(Allahü teâlâ zalim zengini sevmez, ona buğzeder.) [Bezzar]
Borcu olan, borcunu ödemeden sadaka vermemelidir. Çünkü hadis-i şerifte, (Borcu var iken verilen sadaka kabul olmaz) buyuruldu. (Buhari)
Verilmeyen zekât da borçtur. Borcu ödemek, zekât vermek farzdır. Zekât borcu olanın verdiği sadaka kabul olmaz. Önce bu borçları ödemek gerekir. Bunun gibi farz borcu olanın nafile namazları da kabul olmaz. Sünnetler de nafile demektir. (N. Fıkhıyye)
Borçlanmamaya çok dikkat etmelidir! Hazret-i Lokman Hakim, (Borç yükü altında ezilmektense, taş taşımayı tercih ederim) buyuruyor. Çünkü borçlanmak, insanı küfre kadar sürükler. Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, küfre düşmekten ve borca girmekten sana sığınırım) buyurarak, borçlanmanın çok kötü olduğunu bildirmiştir. (Nesai)
Sual: Müteahhit yapacağı evi, anlaşma tarihinde teslim etmezse, geciken her gün için belli bir gecikme tazminatı vermesini şartnameye koymak ve geciktiği takdirde gecikme tazminatı almak caiz midir?
CEVAP
Evet caizdir. Ancak, vaktinde ödenmeyen alacak için caiz olmaz. Çünkü alacak, evi teslim etmeye benzemez. Alacağını tehir ederek fazla istemek faiz olur. Alacaklının zarar etmemesi için, paranın o günkü kıymeti altın olarak hesaplanır. Ödeneceği gün, altın olarak verilir. Dolara veya herhangi bir eşyaya göre hesaplanmaz. Kıymet denilince, altın anlaşılır, başka mal ve para anlaşılmaz. Çünkü eşyanın kıymeti altın ile anlaşılır. (Keşfi rümuz-i gurer)
Sual: (Elektrik, doğalgaz, su parasını geciktikten sonra ödenince alınan fazlalık faizdir, büyük günahtır. Kredi kartlarını zamanında ödemeyince de alınan fazlalık da böyledir) deniyor. Unutulduğu için veya elde para olmadığı için ödenemezse, verilecek fazlalık faiz olur mu?
CEVAP
Bunlar gecikme cezasıdır. Kırmızı ışıkta geçince ceza yazarlar, adına faiz dense de cezadır. Bir malı belli bir kârla satan kimse, (Şu kadar kâr alıyorum) yerine (Şu kadar faiz alıyorum) dese faiz olmaz. Zaruretsiz gecikme cezasına çarpılmak da günahtır. O ayrıdır. Gecikme cezalarına faiz denilse de, faiz olmaz.
Sual: Bir arkadaşa verdiğim ödünç parayı almak için çok sıkıntı çekiyorum. Verme imkânı olduğu hâlde, alışkanlığından mıdır nedir, kaç kere istedimse de vermiyor, her gün bir başka güne erteliyor. Hep oyalıyor. Borcu yokmuş gibi davranıyor. Oğlu da, babası gibi herkesten para almış, vermiyormuş. Acaba bu kötü huyun, irsiyetle [kalıtımla] ilgisi var mıdır?
CEVAP
Soya çekenler olabilir, ama (Babam borcuna sâdık değil, ben de onun gibi yapmalıyım) demek çok yanlış olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Borç, dindarlığın lekesidir.) [Kudaî]
(Borç, gece kaygı, gündüz zillettir.) [Deylemî]
(Borç, din ve şerefi eksiltir.) [Deylemî]
(Borçlu, kabrinde hapistedir.) [Taberanî]
(Borçlu, kabrinde zincirlerle bağlıdır.) [Deylemî]
(Müminin ruhu, borcu ödeninceye kadar bağlıdır.) [Tirmizî]
(Borçlanarak korku içine girmeyin!) [Beyhekî]
(Ölülerinizin borçlarını ödemede acele ediniz!) [İbni Mace]
Âcil verilmesi gereken borcu ödemeden, sadaka vermemeli.
Taksitli borçlar, bundan müstesnadır. Taksitlerin ödeme günü geldikten sonra mazeretsiz ödenmezse, o zaman bu hükme girer.
Gecikme zammı
Sual: Elektrik, su faturalarını zamanında ödemeyince, verilen gecikme zammı faiz mi oluyor?
CEVAP
Faiz değil, cezadır, ama mazeretsiz, zamanında ödemeyip ceza vermek haram olur. Bir mazeretle olursa haram olmaz. Mesela unutulmuşsa, para bulamamışsak günah olmaz.
.
Borç vermekle ilgili çeşitli sorular
|
Sual: Bir arkadaşa borcum var. Fakat ödeyecek param yok. Bazı eşyalarımı satıp ödemem gerekir mi?
CEVAP
Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye’de diyor ki:
Hadis-i şerifte, (En iyiniz, borcunu bir an önce ödeyeninizdir)buyuruldu. Bir kimse, malı olduğu halde, borcunu ödemeyi bir saat geciktirirse, zalim ve asi olur. Namaz kılarken de, oruç tutarken de, uykuda da, yani her an, lanet altında bulunur. Borç ödememek öyle bir günahtır ki, uykuda bile durmadan yazılır. Malı olmak, parası olmak demek değildir. Satılık bir şeyi olup da, satmazsa, günah işlemiş olur. Buhari’deki hadis-i şerifte, (Borcu var iken verilen sadaka kabul olmaz) buyuruldu. Âlimler de, (Borcu olan kimse, borcunu ödemedikçe yağlı ve sirkeli yemek yememelidir) buyuruyorlar.
Ödünç veren kimse, "İstediğin zaman öde, benim ihtiyacım yok" dese de, ödeme imkanı varsa ödememek mekruh olur.
Borcu başka maldan ödemek
Sual: Altın lira olarak alınan borç ödenirken, altının o andaki piyasa değeri para olarak veya yağ, pirinç veya başka şey verilse uygun olur mu?
CEVAP
Alacaklı kabul ederse uygun olur.
Ödünç verirken
Sual: Altının gramı 35 lira olduğu zaman, birine ödünç para verirken 350 lira verip, (Eline geçtiği zaman 10 gram altın verirsin) demek faiz olur mu?
CEVAP
İmam-ı Ebu Yusuf’a göre caiz ise de, şöyle yapmak daha uygun olur: Ödünç alacak olan kimse, borç verecek olana 10 gram altını 350 liraya satar. Parayı aldıktan sonra sattığı 10 gram altını borç verenden ödünç alır. Böylece 350 lirayı almış ve 10 gram altın borçlanmış olur.
Altına göre ödünç vermek
Sual: 24 ayar altının bir gramının fiyatı 40 lira iken, bir arkadaş 400 lira ödünç istese, 400 lirayla 24 ayar altından 10 gram alınabilse, arkadaşa 400 lirayı verip, ödediğin zaman 10 gram 24 ayar altın alabilecek para istiyorum dense, bir yıl sonra altının fiyatı iki misline çıksa, borç ödenirken 10 gram altın veya o kadar altın alabilecek kadar para verilse, faiz olur mu?
CEVAP
Faiz olmaz, caiz olur, çünkü 10 gram altın verildi, 10 gram altın isteniyor. Yahut o değerde para veya mal isteniyor. Altının değeri düşüp çıkabilir. Önemli olan, borç ödenirken, verilen miktardan fazla istememektir.
Borcu başkasına ödemek
Sual: Bir arkadaşa borcum vardı. Arkadaş iflas edip ortadan kayboldu. Başka bir arkadaşın da, bu iflas edende aynı miktar alacağı varmış. Ben borcumu arkadaşa versem, bir gün çıkıp gelirse, iflas eden şahsın, benden alacağını istemeye hakkı olur mu?
CEVAP
Evet, hakkı olur. Alacaklının emri olmadan başkasına ödeme yapılmaz.
Faizini vermemek
Sual: Faizin haram olduğunu bilmiyordum. Amerika’da çalışırken bir gayrimüslimden faizle para almıştım. Anaparayı ödedim. Alacaklı da zaten istemiyor. Haram olan faizini ödemesem günah olur mu?
CEVAP
Günah olmaz.
Borç yiğidin kamçısıdır
Sual: (Borç yiğidin kamçısıdır) atasözüyle, Hazret-i Ali'nin,(Dünyada en büyük sıkıntı borçlu olmaktır) sözü çelişmiyor mu?
CEVAP
Çelişmiyor, birbirini açıklıyor. İhtiyacı olunca borçlanmak günah değildir. Peygamber efendimiz de borçlanmıştır. Bir demir zırh ceketini, borcundan dolayı bir Yahudi'ye rehin bırakmıştı.
İnsan borçlu olunca, rahat olamaz, boş oturamaz, ödemek için çalışır, gayret eder, bir an önce borcumu ödeyeyim der. Borcu çalışmasına yardımcı olur. Yiğidin kamçısı da, bu demektir. Yiğit, kamçı sayesinde, Hazret-i Ali'nin dediği sıkıntıdan kurtulur.
Ödünç ve âriyetin farkı nedir?
Sual: S. Ebediyye’de, (Ev, dükkân, hayvan gibi kıyemî olan, yani misli [benzeri] bulunmayan şeyleri ödünç vermek fasiddir, kullanmak haram olur) deniyor. Bunları âriyet olarak vermek gerekiyormuş. Ödünçle âriyet arasında ne fark vardır?
CEVAP
Ödünç, çarşıda misli, yani benzeri bulunan her şeyi, belirsiz bir zaman sonra yani zaman tayin etmeden, misli geri verilmek üzere alınan para veya maldır. Buna (Karz-ı hasen) de denir. Bugün verip yarın istenebilir. Mesela ekmek, yağ, pirinç, tuz gibi şeyleri alan, yerine aynı miktarını verir.
Âriyet ise, bir malın menfaatini, kullanılmasını bedelsiz olarak vermek demektir. Mesela birinin evinde, bir ay ücretsiz oturulabilir, her şeyi kullanma yetkisi verilmişse, her şeyini kullanabilir. Atını, arabasını alır, bir hafta veya anlaşması ne kadarsa, o kadar gün kullanabilir. Birinin gelinliği âriyet olarak alınıp kullanılabilir. Fabrikasyon gelinlik ödünç de alınıp verilebilir. Eğer alınan gelinlik, kıyemî bir mal yani benzeri çarşıda bulunmayan özel bir şey ise, ödünç alanın bunun kıymetini ödemesi lazımdır.
(Şu yerlerde, şu zamana kadar, şu şekilde kullanabilirsin) diye âriyet vermek de caizdir.
Bir evi, dükkânı âriyet olarak alan, kiraya ve rehine veremez. Sahibi isteyince veya sözleşmedeki müddeti bitince, âriyet alınan şeyin geri verilmesi lâzım olur.
Âriyet olarak kullanılmak üzere alınan mal, işi bitince sahibine verilir. Ödünç alınan mal ise, harcanır, tüketilir. Yerine aynı cins maldan verilir.
Ödünç verirken
Sual: Ödünç veren kimse, borçlusunun yemeğini yese veya ondan hediye alsa (Menfaat getiren her borç faizdir) hadisine göre faiz olur mu?
CEVAP
Şâfiî’de, anlaşma yapıp menfaat sağlamak şartıyla borç verirse faiz olur, şartsız olursa faiz olmaz. Mesela borç verenin, alacağı olandan herhangi bir hediye kabul etmesi, yemeğini yemesi veya herhangi bir şekilde kendine borcu olanın malından, parasından faydalanması, âdet böyle ise, caizdir. Hanefî’de ve Mâlikî’de ise, ödünç verenin, borçlusunun malından faydalanması haramdır. (Mizan-ül kübra)
Borcu başkasının vermesi
Sual: Hanımıma vermem gereken mehr-i müecceli, anam, babam, komşum veya başka biri bana vekâleten verebilir mi? Mesela annem, hanımım olan gelinine, sözleşmedeki mehir kadar takacağı altını, (Bu altınlar, oğlumun mehr-i müecceli) diyerek verse, o da kabul etse, mehrim verilmiş olur mu? Yoksa paranın muhakkak benden mi çıkması lazımdır?
CEVAP
Hayır, paranın bizden çıkması gerekmez. Hanım, takılan altını mehr-i müeccel olarak kabul ederse, kim takarsa taksın, kimin parasıyla verilmiş olursa olsun, mehir borcu ödenmiş olur. Bunun gibi, başka biri vekâletimizi alarak kurbanımızı, adağımızı, yemin kefaretimizi veya zekâtımızı kendi parasıyla halletse, ibadetimiz yerine gelmiş olur.
.
Borcu inkâr
|
Sual: Bir bakkala borcum vardı. Ödedim. Bakkal bir müddet sonra borcumu ödememi söyledi. "Ödeseydin borcunu silerdim" dedi. Ben verdim diye yemin ettim, o da vermedin diye yemin etti. Hangimizin yeminine itibar edilir?
CEVAP
İki şahit yanında ödemeliydiniz. Yahut varsa senedi geri almalıydınız. Veyahut borcunuzu gözünüzün önünde sildirmeniz gerekirdi. Bunların hiçbirini yapmadığınıza göre, borcunuzu tekrar ödemeniz gerekir. Satıcının yemini muteber olur. (Hidaye)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Alıcı ile satıcı ihtilaf edince, şahit yoksa, satıcının sözüne itibar edilir.) [Ebu Davud]
(Şahit dava edene, yemin, inkâr edene düşer.) [Darekutni]
.
Borsa
|
Sual: Borsaya girmek, alım satım, yatırım yapmak caiz mi?
CEVAP
Caizdir. Hisse senedi almak, bir şirkete ortak olmak demektir; fakat kumar oynar gibi, sürekli bununla meşgul olmamalıdır. Borsa yüzünden evini barkını satan, hatta intihar edenler bile olmuştur.
Borsa ve at yarışları
Borsalar, hisse senetlerinin alım satımlarının yapıldığı yerlerdir. Bu yolla, şirketler hisselerinin bir kısmını satarak karşılıksız yeni finansman ihtiyacı sağlamakta, hisse senedi satın alanlar da atıl fonlarını bir şirkete ortak olarak değerlendirme imkanı bulmaktadırlar.
Teorik olarak borsanın, ülke ekonomisi için faydası mevcuttur. Bir şirketin hisse senedini satın almak, o şirkete ortak olmak anlamına gelmektedir. Şirketin kârlılık, verimlilik gibi mali yapısındaki müspet veya menfi değişiklikler, hisse senetlerinin itibari/cari (alım-satım) değerlerinde de artış veya azalış şeklinde değişikliklere sebep olduğu gibi, gelecekteki beklentiler de hisse senetlerinin itibari değerinin artmasına veya azalmasına sebep olmaktadır.
Pratikteki borsaya bakarsak; tamamen farklı bir durum ortaya çıkmaktadır. Mevcut borsa ile hisse senedi sahiplerinin ilişkisi, şirket ile şirket ortağı arasındaki ilişkiye değil, kumara, daha ziyade de at yarışı oynamaya benzemektedir. O kadar benzemektedir ki literatürleri de benzerdir. Oynamak, tiyo almak gibi tabirler ortaktır. Mevcut haliyle borsadaki amaç, hissedar olmak değil, kağıt almaktır. Alınan kağıdın bir an önce değerinin artması beklenmekte, gözlenmekte ve izlenmektedir.
Borsada yoğun şekilde spekülasyonlar mevcuttur. Hisse senetlerinin değerini ekonomik kriterlerden ziyade, spekülatif davranışlar belirlemektedir. At yarışlarında da durum aynı şekildedir. Her ne kadar çeşitli mali kriterler ile değerlendirmeler yapılsa da nihai olarak hisse senetlerinin ne zaman ne kadar yükseleceğini veya düşeceğini tahmin etmek mümkün olmamaktadır. At yarışlarında da birinci olacak at, çeşitli kriterlerle (jokeyi, atın geçmişi, hangi yarışlarda ne dereceler aldığı, hangi pistte iyi koştuğu gibi) değerlendirilerek tahmin edilmeye çalışılsa da, nihai olarak birinciyi tahmin etmek mümkün olmamaktadır. Borsada oynayanlar için de, at yarışı oynayanlar için de sonucu büyük ölçüde şans belirlemektedir. Hiç tahmin edilemeyen birat, yarışı kazanabildiği gibi, hiç tahmin edilemeyen bir kağıt, kısa sürede büyük kazandırabilmektedir. Her ikisinde de sonucu bilen ve belirleyen spekülatörler mevcuttur.
Borsada oynayanların hisse senetlerinin yükselişe veya düşüşe geçtiğindeki tavrı aynen kumardaki tavırdır. Yükselmeye başladığındadaha da yükselmesi, düşmeye başladığında da her an yükseleceği beklenmektedir. Kağıtların değerleri her an değişebileceği için yakın takip gerekmekte, bu sebeple asli işlerden feragat edilmekte ve borsaya büyük vakit ayrılmaktadır. Televizyonların teleteksleri, endekse ayarlanmakta, seans odalarında tedirgin gözlerle ekranlar takip edilmekte, gazetelerin borsa sayfaları derin incelemelere tabi tutulmaktadır. Tiyolar beklenmeye, hangi kağıda oynamanın doğru olacağı, hangi kağıdın kazandıracağı tahmin edilmeye çalışılmaktadır. Kağıtların her an ve büyük artış veya azalışı mümkün olduğu için her iki halde (aşırı sevinç veya aşırı üzüntü) borsada oynayanların ruh sağlıklarına zarar vermekte, çeşitli dengesizliklere sebep olmaktadır. Geçen gün gazeteler yazdı. Ankara’da bir borsacı, yatmış, kalb krizi geçirerek ölmüş. Ya borsa hayali kurarken krize girmiş veya rüyada borsa oynamış, kaybedince kalbi dayanamamış zavallının.
Borsada oynamak, aynen kumarda olduğu gibi büyük bir bağımlılık oluşturmuştur. Elinde kağıdı olmayan oyuncular da kağıtları yakından takip etmekte ve yükselen kağıtlardan alamadığına hayıflanmaktadır. Bu bağımlılık beşeri münasebetlere de aksetmekte, borsada oynayanlar ile yapılan sohbetlerde konu bir şekilde, mutlaka borsaya gelmekte, uzun uzun borsa tahlilleri yapılmaktadır.
Borsada oynayanlarda da, yine aynı kumar oynayanlarda olduğu gibi, kazanma hırsı aklı devreden çıkartmakta, kredi alanlar veya kredi kartı ile nakit çekerek kağıt alanlar çıkabiliyor. (Adnan İlhan)
Hisse senedi
Sual: Haram iş yapan şirketlerin hisse senedini almak caiz olur mu?
CEVAP
Sırf haram işle meşgul oluyorsa caiz olmaz. Mesela bir şirket, sadece içki satıyorsa, onun hissesi alınmaz. Yaptığı işler, helal ve haram karışıksa, bunların hisselerini almak caizdir. Mesela banka ve sigorta şirketlerinin, içki yanında başka helal ürünler de satan alışveriş mağazalarının hisse senetlerini almak caizdir. Ebülleys-i Semerkandî hazretleri buyuruyor ki:
Malının çoğunun helal olduğu sanılan kimsenin verdiği hediyeyi almak ve onunla her çeşit alışveriş yapmak caiz olur. (Hadika)
.
Bulunan şeyler
|
Sual: Yerde bulduğumuz bir şey bizim olur mu?
CEVAP
Bulunan şeylerle, selin, ırmağın getirdiği ve sokağa atılan şeylerin hükmü farklıdır.
Bulunan şeyler, genel olarak kıymetli şeylerdir. Sahibi onu atmamış, kaybetmiştir. Bulunup, sahibi bilinmeyen mala Lukata denir. Sahibine vereceğinden emin olanın, korumak için alması sünnettir. Orada kalınca zarar gelecekse, helak olacaksa alması farz olur. Varsa, iki şahit yanında "Arayan olursa bana gönderin" der. Kalabalık bir yerde tarif ederek sahibini arar.
Sahibi çıkıncaya veya durmakla bozuluncaya kadar saklarken helak olursa ödemez. Sahibi çıkmayacağını veya bozulacağını anlarsa, artık aramaz. Bulan zenginse, bir fakire sadaka olarak verir. Yahut fakir olan ana-babasına, evladına veya hanımına bu malları sadaka olarak verir. Şayet bunlar, aldığı şeyleri kendine hediye ederse, kendi de kullanabilir. Sahibi sonradan çıkarsa, bunları kendi öder veya alan fakire ödettirir.
Selin getirdiği meyve, ağaç ve dallar ise bundan farklıdır. Irmağın, selin getirdiği tahta parçalarını, ağaçları, dalları, meyveleri, zengin de olsa herkesin alması, toplaması caiz olur.
Sual: Bulunan bir parayı almak zengine haram oluyor da fakire niçin helal? Haram zengine de fakire de haram değil mi?
CEVAP
Dinimizin hükmü böyledir. Niçin böyle hüküm konulmuş denemez. Zekât fakirin hakkıdır. Zengin, zekâtını başka zengine verse kabul olmaz. Zenginin veya bir günlük yiyeceği olan fakirin dilenmesi haramdır. Zekât fakirin hakkı olduğu gibi, bulunan para da sahibi bilinmiyorsa fakirin hakkıdır. İçine haram karışmış helal parayı hediye olarak herhangi bir kimseye vermek caizdir. Hepsi haram olan parayı hiç kimsenin alması caiz değildir. Bir kimse, haram bir parayı fakire verse, fakir de haram olduğunu bilmese, günahı fakire olmaz.
Fakirse giyebilir
Sual: Çalınan ayakkabı yerine bazen eski ayakkabı bırakılıyor. Ayakkabısı çalınan kimse fakirse, orada bulduğu ayakkabıyı giyebilir mi?
CEVAP
Fakir ise giyebilir.
Atılan mal
Sual: Çöpe veya sokağa atılan, az çok değerli bir mal, bulunmuş mal hükmünde midir? Herkes kullanabilir mi?
CEVAP
Bunlar, bulunmuş mal hükmünde değildir. O, atılmış maldır. Atılan malı, zengin fakir, herkes alıp kullanabilir. Bulunan malı ise, fakire vermek gerekir.
Selin getirdiği mallar
Sual: Selin getirdiği malları herkesin alması caiz midir? Kimilerinin hangi firmaya ait olduğu, üstlerinde yazılı oluyor. Firma sahipleri gelip mallarını isteyince vermek gerekir mi?
CEVAP
Selin getirdiği tahta parçalarını, ağaçları, dalları, meyveleri, zengin de olsa herkesin alması caiz olur, fakat firma sahiplerinin isimleri yazılı mallar, kaybedilmiş mal hükmündedir. Sahipleri gelince, kendilerine vermek gerekir. Eğer almayıp bırakırlarsa sokağa atılmış mal gibi olur, herkes alabilir.
Başak toplamak
Sual: Tarladan veya ağaçlardan mahsulü topladıktan sonra, alınmayıp tek tük geriye kalan başak veya meyveleri, başkasının toplaması günah olur mu?
CEVAP
Bırakılmış, alınmamış veya atılmış şeyleri almak günah olmaz.
|
.
Cuma günü öğle vakti alışveriş
|
Sual: Cuma günü öğle ezanı ile imam selam verinceye kadar olan zamanda alışveriş yapmak mekruh mu?
CEVAP
Dünyanın her yerinde mekruhtur.
Sual: Cuma günü öğle vakti, kadınların da alışveriş yapması mekruh mudur?
CEVAP
Evet mekruhtur.
.
Çekiliş kuponu almak
|
Sual: Bazı mağazalar promosyon olsun diye, belli bir miktar alışverişi geçen müşterilerine çekiliş kuponu veriyorlar. Bu kuponu almakta ve çekilişe katılmakta mahzur var mıdır?
CEVAP
Hayır hiç mahzur yoktur. Çünkü kupon için ayrıca bir para verilmiyor. Ancak, bazı mağazalar da, (Falanca yere bir mesaj atarsan, çekilişe katılmayı hak edersin) diyorlar. Bu kumara girer. Çünkü çekiliş için mesaj atmak, piyango bileti almak gibidir.
Sual: Bir dondurma üreticisi ürettiği dondurma paketlerine araba hediyesi çekilişi için şifre vermiş. Sadece dondurma alarak çekilişe katılmak ve çıkarsa arabayı almak caiz midir?
CEVAP
Caizdir.
Çekilişle hediye
Sual: Bazı marketler, belli bir değerde ürün alan müşterilerine çekilişle hediye veriyor. Bu çekilişlere katılmakta mahzur var mıdır? Mesela 50 liralık alışveriş yapana bir çekiliş hakkı veriliyor. 47 liralık mal aldık. Çekilişe katılmak, yani 50 liraya tamamlamak için, 3 liralık mal daha alsak caiz olur mu?
CEVAP
Çekilişe katılanlar, çekilişe katılmak için, ayrıca para vermediklerinden dolayı caiz olur.
Çekiliş kuponu almak
|
Sual: Bazı mağazalar promosyon olsun diye, belli bir miktar alışverişi geçen müşterilerine çekiliş kuponu veriyorlar. Bu kuponu almakta ve çekilişe katılmakta mahzur var mıdır?
CEVAP
Hayır hiç mahzur yoktur. Çünkü kupon için ayrıca bir para verilmiyor. Ancak, bazı mağazalar da, (Falanca yere bir mesaj atarsan, çekilişe katılmayı hak edersin) diyorlar. Bu kumara girer. Çünkü çekiliş için mesaj atmak, piyango bileti almak gibidir.
Sual: Bir dondurma üreticisi ürettiği dondurma paketlerine araba hediyesi çekilişi için şifre vermiş. Sadece dondurma alarak çekilişe katılmak ve çıkarsa arabayı almak caiz midir?
CEVAP
Caizdir.
Çekilişle hediye
Sual: Bazı marketler, belli bir değerde ürün alan müşterilerine çekilişle hediye veriyor. Bu çekilişlere katılmakta mahzur var mıdır? Mesela 50 liralık alışveriş yapana bir çekiliş hakkı veriliyor. 47 liralık mal aldık. Çekilişe katılmak, yani 50 liraya tamamlamak için, 3 liralık mal daha alsak caiz olur mu?
CEVAP
Çekilişe katılanlar, çekilişe katılmak için, ayrıca para vermediklerinden dolayı caiz olur.
.
Alışverişle ilgili çeşitli sorular
|
Sual: Birine, (şu malı kaça satarsan sat, bana 3 lira ver) desem, o da dörde satsa, caiz olur mu?
CEVAP
Evet.
Sual: Zekât olarak, fakire altın lira veya bilezik veriyoruz. Sonra da, (Eğer bozduracaksan rayiç fiyattan satın alabilirim) diyoruz. Satarsa alıyoruz. Bunun mahzuru var mıdır?
CEVAP
Zekât olarak verilen altını rayiç fiyattan geri almakta mahzur yoktur. Rayiç fiyattan ucuza almak ise mekruh olur. Zekât olarak verilen ticaret eşyasının fiyatı her yerde aynı değildir. Geri alınırsa, fakir zarara uğratılabilir. Bu bakımdan ticaret eşyasını fakirden geri satın almak mekruh olur. Altını almak ise mekruh olmaz.
Sual: Bir arkadaşa "Evini on milyara satayım mı?" dedim. O da razı oldu. Ben de 12 milyara sattım. Arkadaşa 10 milyar verdim. Yaptığım iş günah oldu mu?
CEVAP
Arkadaşınıza, istediği fiyatı verdiğiniz için size günah olmaz.
Sual: Başkasının malını kazaen kıran yahut zarar veren tazmin eder mi? Mesela komşu, çıkış kapısının önüne su şişesi koymuş. Görmeden çarpıp kırdım. Ödemem gerekir mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Çöpe atılan kullanılmış eşyaları alıp kullanmak caiz mi, kul hakkı olur mu?
CEVAP
Çöpe atılan şey kıymetli bile olsa, zenginlerin de onu alıp kullanması caizdir, kul hakkı falan geçmez.
Sual: Ne alırsan beş lira diyerek satış yapılıyor. Caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Meydana konmuş simitleri, para bırakıp alıyorlar. Caiz mi?
CEVAP
Rızası olduğu biliniyorsa, âdet edinmişse caiz olur.
Sual: Esnaf olarak kısaca neye dikkat etmemi tavsiye edersiniz?
CEVAP
Esnaf, hile yapmazsa, dürüst çalışırsa kazandığı helal olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir satıcı, yalan söylemez, emanete riayet eder, verdiği sözden dönmez, borcunu geciktirmez, alacaklısını sıkıştırmaz, satarken malını fazla övmez ve alırken de kötülemez ise, kazancı ona mübarek olur.) [Deylemi]
Hileli malı sağlam diye satmak, müslümana ihanet etmek, hakaret etmek haramdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir müslüman, sattığı şeyin kusurunu bilip de söylemezse, bu helal olmaz.) [Müslim]
(Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona hıyanet ve yalan isnat etmez. Ona lakayd da kalmaz. Müslümanın müslümana ırzı, malı ve kanı haramdır. Bir kimseye müslüman kardeşini tahkir etmesi şer olarak yeter.) [Tirmizi]
Dürüst olarak ticaret yapmak çok iyidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Rızkın onda dokuzu ticarettedir.) [Said b.Mensur]
Ticaretten korkmamak gerekir. Çünkü atalarımız, (Korkak tüccar, ne kâr eder, ne zarar) demişlerdir. Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Korkak tüccar, mahrum kalır, cesur tüccar, rızka kavuşur.) [Kudai]
Sual: Ayakkabı tamirciliği yapıyorum. Bazı müşteriler, bıraktıkları ayakkabılarını ya çok geç alıyor veya almaya hiç gelmiyorlar. Ben de, (15 gün içinde alınmayan ayakkabılardan mesul değilim) diye levha hazırlattım. Ayrıca her müşteriye de, 15 gün geçerse, ayakkabılarını tamir ücretine satacağımı da söylüyorum. İki ay beklettikten sonra satıyorum. Böyle yapmam günah oluyor mu?
CEVAP
Müşterilerin, sizinle yapılan anlaşmaya uymaları gerekir. Uymazlarsa siz mesul olmazsınız. (Mecelle)
Sual: İnternetten alışveriş sitelerinden standart mal alınabilir mi?
CEVAP
Bir mahzuru yoktur.
Sual: Kendisi için para topladığım hasta öldü. Bu parayı ne yapayım?
CEVAP
Fakirlere vermek iyi olur.
Sual: Kıymeti farklı iki eşit arazi, kıymetine göre mi paylaşılır?
CEVAP
Evet. Yahut satılıp parası taksim edilir.
Sual: Banka teminat mektubu caiz mi?
CEVAP
Caizdir.
Sual: Kasaba 2 kg et verip 1kg da kıyma istedim. Getirdiğim ete, kendi etini karıştırıp kıyma yaptı. 3 kg kıyma verdi. 1 kg kıyma parası aldı. Caiz oldu mu?
CEVAP
Evet.
Sual: 100 kg buğday verip 70 kg un, 30 kg kepek almak caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Bir malı üç milyara sattım. Daha teslim etmeden başka biri, (ben beş milyar vereyim) dedi. İlk satıştan vazgeçmem caiz mi?
CEVAP
İlk alan, vazgeçmedikçe caiz olmaz.
Sual: Müşteri, (Üç gün içinde gelmezsem bu saat senin olsun) dedi. On gün sonra geldi. Saatini vermezsem günah olur mu?
CEVAP
Günah olmaz. Fakat ihsan edip vermek çok sevaptır.
Sual: On gram altın değerinde, borç para versem, alırken de yine o günkü rayice göre on gram altın değerinde para alsam caiz mi?
CEVAP
Caiz olur.
Sual: Pazarlıksız satış yapıyoruz demek caiz mi?
CEVAP
Evet. Pazarlık şart değildir. Pazarlık edilmesi iyi olur.
Sual: Radyo ve teyp satmak caiz mi?
CEVAP
Evet. Çünkü haram işlerde kullanılacağı kesin değildir. Bıçak satmak gibidir.
Sual: Fotoğraf yanarsa iade ederim diye peşin para almam caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: 10 ton kağıdı 2 milyara sattım. Borçlu ödemedi. Kağıda zam geldi. 10 ton kağıt 3 milyar oldu. 3 milyar istemem caiz mi?
CEVAP
Hayır. Altına göre kıymetini istemek caizdir.
Sual: Biri, parana karıştırabilirsin, bu parayı falancaya ver dedi. Parayı harcadım. Ay başında parasını ödedim. Mahzuru oldu mu?
CEVAP
Acele ver demediği, vakit bildirmediği için günah olmaz.
Sual: Eşit para toplayıp yiyecek alıyor, beraber yiyoruz. Caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Mehr-i muaccel borcu olanın hediye vermesi caiz mi?
CEVAP
Önce önemli olan borcunu ödemesi gerekir.
Sual: Diş tabibiyim. Bir teknisyen, adıma muayenehane açacak. Kazanç ortak olacak. Caiz midir?
CEVAP
Evet.
Sual: Vadeli borcu olan başkasına borç verebilir mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Alacakları icra yolu ile alırken masrafları da almak caiz mi?
CEVAP
Mecburi olan masrafları almak caizdir.
Sual: Bakkal, (Malı götür, parasını sonra verirsin) dedi. Ben de âdet olduğu için ay başında vermeyi düşündüm. Caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Saat tamircisi, gelip zamanında alınmayan saatleri ne yapar?
CEVAP
Akrabasına verir. O da yoksa lukata hükmüne girer.
Sual: Bir fabrikatör, ana-babasını ücretle çalıştırabilir mi?
CEVAP
Babasını çalıştırması caiz. Anasını çalıştıramaz.
Sual: İçki satmayan, ama fâsık olanla alışveriş mekruh mu?
CEVAP
Mekruh değildir.
Sual: Çalınan halımın yerine, verilen çalıntı halıyı almam caiz mi?
CEVAP
Evet. Sahibi çıkarsa vermek gerekir.
Sual: Büyük marketlerde ayrı kasası olan içkisiz reyondan alışveriş caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Bu malları götür, satamadığını getir demek caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Üç ay sonra teslim almak üzere taksitle mal almak caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Satın alınca, satıcı (Karpuzu keseyim) dedi. (Kes) dedim. Karpuz ham çıktı. Başka birini tartıp verdi. Caiz oldu mu?
CEVAP
Rıza ile olduğu için caizdir.
Sual: Avukat, müvekkil adına yaptığı günahlardan mesul mü?
CEVAP
Evet.
Sual: Bazen ayın üçünde, dördünde maaş alıyoruz. Bu bakımdan ay başında vermek üzere diye alışveriş yapmak caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: İki ortak, kıymetleri çok farklı olan iki arsayı, kur’a çekerek paylaşmaları caiz olur mu?
CEVAP
İki tarafın rızası ile caiz olur.
Sual: Yakın bakkalda aynı mal daha pahalı. Uzağa gitmemek için, yakın bakkaldan pahalı almak caiz mi?
CEVAP
Evet caizdir.
Sual: (Bu malı şu kadara sat. Daha fazlasına satarsan, fazlası senin olsun) demek caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: (Malı satamazsam, 3-4 ay sonra getiririm) demek caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Doktor, genelev kadınını muayene edip ücret alsa caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Taksitli borçlarım var. Bir arkadaş evine et alıp yemen sana haramdır dedi. Öyle mi?
CEVAP
Et yemek haram diye bir şey yok. Öyle söylemek günah olur. İbrahim bin Edhem hazretleri (Borcu olan kimse, ödemedikçe yağlı ve sirkeli taam yememelidir) buyuruyor. Bu demek yağlı ve sirkeli yemek haram demek değil. Bu da taksitli borçlar için değil, ödünç alınan ve günü geldiği halde ödenemeyen borcu olanlar içindir.
Borçlu adam lezzet veren şeyler yememeli ki borcunu hatırlamalı ve bir an önce ödemeye çalışmalı demektir. Borçlu adam baklava da yer kebap da yer. Din hakkında öyle rastgele konuşulmaz, helale haram, harama helal denilmez.
Sual: Bir ekonomist, "Taksi tutabilecek kimsenin dolmuşla eve gitmesi hırsızlıktır. Bu ekonomi yasasının ana maddesidir. Bunun için, herkesin bende alacağı olduğu düşüncesiyle yaşıyor, hırsız olmamaya çalışıyorum" diyor. Evime taksi ile gidecek param varken, dolmuşla veya yaya gitsem, taksiye vereceğim parayı muhtaç birine vermesem hırsızlık mı etmiş olurum?
CEVAP
Dinimizde, taksi ile evine gidebilecek kimsenin, acelesi yoksa, yaya gitmesi, günah ve hırsızlık değildir. Aksine iyi olur. O parayı başkasına da vermesi gerekmez.
Sual: Biri aracıma çarptı. %100 hatalı olduğu tespit edildi. Kendisi de hatasını kabul etti. Aracınızın tamir ücretini hemen vereyim dedi. Servise gittik 300 liraya yaparım dedi. Adam da çıkarıp 300 lira verdi. Şimdi ben aracımı tamir ettirmesem, çarpık, ezik vaziyette kullansam, aldığım para haram olur mu?
CEVAP
Haram olmaz.
Sual: Ucuz diye kalitesiz şeyler alıyoruz, birkaç sefer yıkanınca veya kullanılınca bozuluyor. Pahalı olandan mı almalı?
CEVAP
Pahalı olması ölçü değildir. Ucuz olup kaliteli olan da olabilir. İyi araştırmalı, her şeyin iyisini, kalitelisini almaya çalışmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ayakkabı veya elbise satın aldığında iyisini al.) [Taberani]
Sual: Dine daha çok hizmet etmek niyetiyle, maaşı yüksek, fakat günah işlenen bir yerde çalışmak uygun mudur?
CEVAP
Uygun değildir. Günah işlenen yerde zaruretsiz çalışılmaz. Allah rızası için çalışan, dünya nimetlerine de kavuşur. Ama dünya için çalışan, ahiret nimetlerinden mahrum kalabilir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, ahiret için çalışana dünyayı verir, fakat dünya için çalışana, ahireti vermez) [Deylemi]
Sual: Şüpheli paradan kurtulmak için para değiştirsek olur mu?
CEVAP
Olur. Para değiştirmek de satıştır. Sahih olması için mal farklı olmalı. Mesela iki 5 binlik, bir on binlikle değişmeli. Hediye suretiyle de değiştirilirse aynı cins mal da olur.
Sual: Namaz kılan yoksa, evi kılmayana kiraya vermem caiz mi?
CEVAP
Evet.
Uygun olmayan elbiseler satmak
Sual: Dışarıda giyilen açık saçık elbiseler satıyoruz. Mağazamıza Müslüman olmayanlar da geliyor. Uygun mudur?
CEVAP
Sadece gayrimüslim olanlar gelseydi mahzuru olmazdı. Müslümanlar da geldiği için, yani onlara da satılacağı için uygun değildir.
Alacakla borç ödenmez
Sual: Bir söz var, (Alacakla borç ödenmez) diye. Borçlu olduğumuz kimselere, elimizdeki vadesi gelmemiş çeklerden vermekte veya diğer alacaklarımızı onlara devrederek borçlarımızı kapatmamızda bir mahzur var mı? Yani alacak ile borç ödenir mi?
CEVAP
Hiç mahzuru yoktur. Alacaklı razı oluyorsa, nakit yerine elimizdeki çeklerden verilebilir veya diğer alacaklarımız onlara devredilebilir.Alacakla borç ödenmez demek, birinde alacağımız var diye, buna güvenip de, başkasına borçlanmamalı demektir. Yoksa birinde alacağımız varsa, ondan aldığımız malı paramıza mahsup edebiliriz.
Sual: Bazı ürünler, poşet veya paket içinde 1 lira diye satılıyor. Bir lira verip almakta mahzur var mıdır? Yoksa ambalajlı olduğu için bu alışveriş fâsid mi oluyor?
CEVAP
Hayır, fâsid olmuyor. Poşetiyle, ambalajıyla bir liraya alınıyor. Bunun mahzuru olmaz.
Sual: Bir arkadaş, bana şu saati sat dedi. Ben bunu kendime alabilir miyim?
CEVAP
Satmak için vekil olan, kendisi için satın alamaz. Çünkü, bir kimse hem alıcı, hem satıcı olamaz.
Sual: Müşteri aldığı malı geri getirince bunu almak gerekir mi?
CEVAP
Almak gerekmez. İhsan ederek geri almak iyi olur, çok sevab olur. Bir hadis-i şerif meali:
(Müşteri pişman olunca, satıcı da kabul edip sözleşmeyi bozarsa, Allahü teâlâ onun günahlarını affeder.) [K. Saadet]
Sual: Meyhaneye veya içki içilen lokanta gibi yerlere ekmek satmak caiz midir?
CEVAP
Evet, caizdir.
Sual: Doktora muayene olan kimselerin kazançları, tamamen haramsa, muayene ücretini bu haram paradan verdikleri de biliniyorsa, doktorun bu parayı alması haram olur mu?
CEVAP
Meslek gereği alınan ücret, haram olmaz.
Sual: Kilisenin ve içki fabrikasının elektrik tamir işlerini veya başka tamiratlarını yapmak günah mıdır?
CEVAP
Hayır. Bu işlerin kendisi günah olmadığı için tamiratlarında çalışmak caizdir. (Bezzaziyye)
Bozuk para
Sual: Bir müşteriye sattığım ürünlerin fiyatlarını toplayınca, toplamı küsuratlı çıkıyor. Bozuk paralarla uğraşmamak için, biraz az veya çok söylemenin, mesela toplamı, 5,95 veya 6,05 lira ederse, 6 lira demenin mahzuru olur mu?
CEVAP
Mahzuru olmaz. Herkes, malını istediği fiyattan satabilir.
Kredi kartı puanları
Sual: Bir tanıdığının kredi kartıyla, alışveriş edilse, kazanılan puanlar, kimin hakkıdır?
CEVAP
Özel bir anlaşma yapılmamışsa, puanlar kart sahibinin olur.
İçki satan yerden alışveriş
Sual: İçki satan yerden, alışveriş yapmak caiz midir?
CEVAP
İhtiyaç olunca ve içki parası para üstü olarak alınmazsa caiz olur. Büyük marketlerde, çok kasa olduğu için, içki parasının para üstü olarak alınma ihtimali daha azdır. Tam para verilirse yahut kredi kartı kullanılırsa, bu ihtimal hiç kalmaz. (İçki satan fâsıktır, fâsıkla alışveriş yapmamalı) diye de hatıra gelebilir. Bu ayrı bir husustur. Namaz kılmayan, içki içen fâsık birinin dükkânında, içki satılmıyorsa, ondan da alışveriş yapmak caiz olur. Salihleri tercih etmek, elbette daha iyidir.
İçki ve domuz satmak
Sual: İçki ve domuz eti satan kimseyle alışveriş yapmak, fâsık oldukları için mi uygun değildir?
CEVAP
Fâsıklık yönünden değildir. Açıktan günah işleyenlerin hepsi fâsıktır. Mesela açıkça kumar oynayan, namaz kılmayan kimse fâsıktır. Başı açık bayan tezgâhtar fâsıktır. Fâsıkla, hatta kâfirle alışveriş sahihtir. Salihlerle alışveriş yapmak daha iyidir, ama o ayrı bir konudur.
İçki ve domuz, dinen mal olmadığı için, bunların alınıp satılması sahih olmaz. Bunlar gibi kan ve leş satmak da bâtıldır. Eğer o marketten başka bir şey alınacaksa, paranın üstü de yoksa içki veya domuz parası karışmamış olacağı için caizdir. Kredi kartıyla alınca zaten karışmıyor. Dinimize, milletimize düşmanlık eden şirketler içki veya domuz satmasa da, onlarla da alışveriş caizse de, mecbur kalmadıkça kaçınmaya çalışmalıdır.
Sual: Pikniğe giderken, eşit para toplayıp, yiyecek içecek alıyoruz. Beraber yiyip içiyoruz. Ama kimimiz az, kimimiz çok yiyip içmiş oluyoruz. Caiz oluyor mu?
CEVAP
Evet.
Sual: İpekböceği kozasını satıyoruz. Sattığımız kimseler, kozaları fırınlayarak öldürüyorlar. Bu kozaları bu kimselere satmakta mahzur var mıdır?
CEVAP
İpek böceğini öldürmek için güneşe koymak caiz olduğu için, satılmasında mahzur olmaz. Günah fırınlayana olur.
Kumar aleti satmak
Sual: Kumar aletlerini satmak, caiz midir?
CEVAP
Hayır, caiz değildir.
Bal ve arılar
Sual: Bağımıza arılar konmuş ve bal yapmış. Bir arkadaş, kovan getirmiş. Balı bırakıp, arıları götürürken gördük. Arılar ve bal kimindir?
CEVAP
Arılar bulanındır. Bal ise bağ sahibinin olur.
Sual: Bir yardım sandığımız var. Üyelere yardım edilebilir mi?
CEVAP
Üye dışındaki fakirlere yardım edilir. Üyelere ancak faizsiz ödünç verilir.
Mektupla alışveriş
Sual: Bir kimse mektupta, malını şu kadar liraya sattığını birine bildirse, o da mektubu okuyunca kabul ettim dese, alışveriş sahih midir?
CEVAP
Evet, sahih olur. Şimdi, internet yoluyla yapılan alışverişler de, bunun gibi sahihtir.
Erkeklere altın yüzük satmak
Sual: Kuyumcunun, erkeklere haram olan ziynet eşyası, mesela altın yüzük satması caiz midir?
CEVAP
Evet, caizdir. Altın yüzüğü erkeklerin takması haramdır, satmak haram değildir; çünkü altın yüzüğü yatırım için almış olabilir. Yanımda dursun para ihtiyacı olursa bozdururum diyebilir. Altın yüzüğün kendisi haram değil, kullanılması haramdır. Bir erkek, bir Reşat altını alsa, boynuna kadınlar gibi takmasa; fakat cebinde bulundursa günah olmaz. Takması haramdır, bulundurması günah değildir.
Vekil asıl gibidir
Sual: Şirketin alacaklarını tahsil eden veya hayır için, makbuz karşılığı para toplayan kimse, topladığı paraları, daha sonra yerine koymak şartıyla harcayabilir mi?
CEVAP
O işin vekili sayıldığı için, yerine koymak şartıyla harcayabilir.
Markette yiyip içmek
Sual: Marketlerde iken çocuk su diye tutturuyor yahut oradaki bir şeyi alıp yiyor. Biz de, şişeyi veya kutusunu alıp kasada ödüyoruz. Bunun bir mahzuru oluyor mu?
CEVAP
Fiyatları belli olduğu için caiz olur. Lokantalarda, pastanelerde, kahvelerde de, parasını ödemeden yiyip içmekte mahzur yoktur. Çünkü yenilip içilenlerin fiyatları bellidir.
Terzide artan kumaş
Sual: Bir terzide, müşteriden büyük küçük kumaş artıkları kalıyor. Bunları terzinin kullanması caiz olur mu?
CEVAP
Evet, caizdir. Böyle şeyler âdete bağlıdır. Kumaş olarak işe yaramıyorsa kullanabilir. İşe yarıyorsa müşteriye verilir.
Reklâm kâğıtlarını basmak
Sual: Matbaamızda, içki ve kumar aletleri gibi, haram olan şeylerin reklâm kâğıtlarını basmak haram mıdır?
CEVAP
Haram değilse de, haramın reklâmını yapmamaya, dolaylı da olsa, haram işlere sebep olmamaya çalışmalıdır.
Sual: Karate ve tekvando gibi sporlardan para kazanmak caiz midir?
CEVAP
Namaza mani olmazsa, avret yeri de açık olmazsa, caizdir.
Selem satışı
Sual: Buğdayın kilosu 1 lira olsa, 3-5 ay sonra belki 2 lira olur. Şimdi bize para gerekiyor. Durumumuzu bilen bazı kişiler, 1 liradan üç ay sonra vereceğiniz buğdayı satın alırız diyorlar. Satmamız caiz olur mu?
CEVAP
Buğdayın vasfını, miktarını, vaktini ve yerini söyleyerek, selem vermek ve alıcının da kabul etmesiyle, selem usulü satış caiz olur. Mesela (1000 kilo makarnalık buğdayı 1 Ekimde, Meram’daki evimde bana teslim etmek üzere, 1000 liraya sana selem verdim) denir. Satıcı da (Kabul ettim) demekle, selem vaki olur. Yani peşin parayla, veresiye buğday satılmış olur. (S. Ebediyye)
Sual: Biri peşin, birkaç taksitle mal satıyoruz. Müşteri kullanmadan malı getiriyor. Biz de, (Peşin verdiğini almazsan, malı geri alırız) diyoruz. Bu para bize helal midir?
CEVAP
Hayır, helal olmaz. Malı az da olsa kullanmış olarak getirseydi, helal olurdu. Müşteri anlaşmayı tek taraflı olarak bozamaz. Yani satılan malı geri almayabilirsiniz; fakat geri almak ihsan olur, iyi olur.
Televizyon satmak
Sual: Televizyon satmak caiz midir?
CEVAP
Günah olan işlerde kullanılması kesin olmadığı için, mubah şeyler seyretme ihtimali de olacağı için caizdir.
Düşük fiyat
Sual: Bir malı, herhangi bir sebeple, alış fiyatından daha düşük bir fiyatla zararına satmakta mahzur var mıdır?
CEVAP
Bir ihtiyaç varsa, çok ucuza da satmakta mahzur olmaz. Mesela, müşteri çekmek için, fakire yardım için veya bu mal zamanla bozulacaksa ucuza satılabilir.
Sual: 5 kilo altını, 4 kilo altın ve 50 liraya veresiye satmak caiz midir?
CEVAP
Bir kısmı kâğıt para olsa da, altını altınla veresiye satmak caiz değildir. Hepsini kâğıt parayla veresiye satmak caizdir.
İnşaat şirketi
Sual: İnşaat şirketi olarak, plaj sitesi, içki fabrikası, turistik otel gibi yerler yapmak uygun mudur?
CEVAP
Günaha sebep olmayacak, fabrika, iş yeri, okul, ev gibi yerlerin inşaatı tercih edilmelidir.
Minimum alışveriş
Sual: Kaç kuruştan aşağı alışveriş caiz olmuyor?
CEVAP
Bir fels değerinden aşağı alışverişler caiz olmaz. Bir felsin itibarî kıymeti, şimdi bir altın liranın kıymetinin, on beşte biri kadar kuruş olmaktadır. (S. Ebediyye)
Bu ölçü bilinirse her zaman kendimiz hesaplarız. Mesela, Cumhuriyet, Hamit gibi bir altın liranın, en ucuzunun kıymeti 525 lira olsa, bunun on beşte biri kadar kuruş, 35 kuruş olur. Buna göre 35 kuruştan aşağı olan bir malın satılması caiz olmaz. Mesela, bir ciklet 20 kuruşsa, 2 ciklet alınıp 40 kuruş verilirse mesele kalmaz. Yahut 15 kuruşluk başka mal da alınırsa, mahzuru olmaz.
Faydalı sanatlar
Sual: Hangi sanat daha kıymetlidir?
CEVAP
Dinimizde her sanat kıymetliyse de, insanlara faydası çok olan sanatlar -manifaturacılık ve ayakkabıcılık gibi- daha çok övülmüştür. Avcılık da mubah bir sanatsa da, keyif için yapılması yasaklanmıştır. İhtiyaç veya geçim için yapmak caiz ise de, başka bir sanatı tercih etmeli, çünkü can yakmak makbul değildir.
Malın vasfının değişmesi
Sual: Fasit alışverişle satın alınan kıyma, köfte yapılınca bunun yenmesi caiz olur mu?
CEVAP
Satın alınmasında günah işlenmişse de, malın vasfı değiştiğinden, köfteyi yemek günah olmaz. Bunun gibi, bir kimse, bir tavuk çalıp, etiyle yemek yapsa, çalması haramsa da, malın sıfatı değişince mülkü olur. Böyle bir yemeği pişirdikten sonra, tazmin etmek [bedelini sahibine vermek] şartıyla, yenmesi, satması veya hediye etmesi, alanın da yemesi, caiz olur.
Defter tutmak
Sual: Haram iş yapan tüccarın defterini tutmak caiz midir?
CEVAP
Zaruretsiz caiz olmaz.
Veresiye döviz satmak
Sual: Euro, dolar ve TL gibi paraların birbirleriyle, veresiye satılmaları caiz midir?
CEVAP
Hayır.
Hakkından vazgeçmek
Sual: Bazı yerlere sınavla öğrenci veya memur alınırken, girenlerden bazıları, (Sen girmezsen sana para verelim) deseler, girme hakkını satmak caiz olur mu? Bunun gibi ihaleye girme hakkı da satılabilir mi?
CEVAP
Buna hak satmak denmez, ferağ yani hakkından vazgeçmek denir. Hak satılmaz; ama paralı veya parasız, haktan vazgeçmek caizdir.
Bulunan hayvan
Sual: Sahipsiz bir hayvanı kesip, etini yemek veya satmak caiz midir?
CEVAP
Sahipsiz hayvanı, ilan ettikten sonra, sahibi çıkmazsa kesmek veya satmak günah değildir. Sahibi çıkıp ispat ederse, kendisine bedelini ödemek gerekir.
Vekâletle ev satmak
Sual: Bir arkadaş, (Evimi 80 bin liraya sat) dedi. Ben de 90 bin liraya sattım. Arkadaşa 80 bin lira verdim. 10 bin lira daha vermem gerekir mi?
CEVAP
Gerekmez; ama 80 bin liraya sattım denirse, yalan söylenmiş olur. Günah olur.
Hileyle mal satmak
Sual: İtalya’da imal edilen malın aynısını Türkiye’de imal ediyorum. İtalya malı diye yazmak caiz midir?
CEVAP
Hayır, hileyle satmak caiz değildir.
Biblo yapmak
Sual: Biblo yani çeşitli insan ve hayvan heykelcikleri yapanın, bunlardan kazandığı para haram mıdır?
CEVAP
Evet, haramdır. Biblo yapmak da, satmak da ve evde bulundurmak da haramdır.
Hayvanları mumyalamak
Sual: Kartal, leylek gibi hayvanların içini temizleyip mumyalayarak, tavşan, kuzu gibi hayvanların da derilerinin içine ot doldurup, süs olarak kullanmak caiz midir? O odada namaz kılmak mekruh olur mu?
CEVAP
Süs için satılması caizdir. Böyle içi ot doldurulmuş hayvan şekillerinin bulunduğu odada namaz kılmak mekruh olur. Namaz kılarken bunları arka tarafa koymalı veya üstlerini örtmelidir.
Haksız rekabet olur mu?
Sual: Bir Yahudi, çömlekçi bir Müslümanın karşısına bir çömlekçi dükkânı açar. Müslüman çömlekçiden daha ucuz etiket yapıştırır. Müslümanlar Yahudi’den almaya başlayınca, Müslüman da daha aşağı indirir, fakat Yahudi alış fiyatından da aşağı fiyatla yani zararına satar. Müslüman, Yahudi’yle başa çıkamayınca dükkânı kapatmak zorunda kalır. Meydan Yahudi’ye kalınca tekrar fiyatları yükseltip zararını kapatır. Bizim de bu taktiği uygulayarak rakiplerimizi alaşağı etmemiz haksız rekabete girer mi?
CEVAP
Evet, bu haksız rekabete girer. Aşağıdaki menkıbedeki durum, buna benziyorsa da, haksız rekabet değildir, çünkü bunda maddi kâr düşünülmüyor:
Medine’de bir Yahudi’nin ağzı kapalı bir su kuyusu vardı. Suyu gayet tatlıydı. Suyunu satardı. Resulullah, (Rume Kuyusu'nu kim satın alır, Müslümanlara sebil olarak verirse Cenneti kazanmış olur)buyurdu. Hazret-i Osman, kuyunun yarısını aldı. Nöbet yoluyla bir gün Hazret-i Osman’ın olacak, bir gün Yahudi’nin olacaktı. Hazret-i Osman nöbetini sebil olarak dağıttı. Yahudi ücretle satardı. Müslümanlar da hazret-i Osman’ın nöbeti gelince, iki günlük su alırlardı. Yahudi’nin nöbetinde uğramazlardı. Yahudi’nin pazarı kesada uğrayınca, diğer yarısını da satmak istedi. Önceki yarısını Yahudi’den 12 bin dirheme almıştı. Bunu da 8 bin dirheme aldı. Tamamını sebil etti. (Menakıb-i Çihar Yar-i Güzin)
Arsa karşılığında kat
Sual: Arsa karşılığında daire yaptırmak caiz midir?
CEVAP
Kendi arsası üzerinde, istisna [ısmarlama yani sipariş] yoluyla ev yaptırmak caizdir. S. Ebediyye’de deniyor ki:
Arsanın belli bir kısmı, mesela üçte ikisi, hisse-i şayıa [ortak mülkiyet] olarak müteahhide veresiye olarak satılır. Müteahhitten alacağı olan paranın karşılığı olarak, istenilen kat, müteahhide ısmarlama yoluyla yaptırılır; çünkü kendi arsasına, istisna [ısmarlama] yoluyla apartman yaptırılması caizdir. Ismarlama yoluyla yaptırılacak apartmanın, planının, kullanılacak her malzemenin cinsinin ve fabrikasının önceden söz kesilirken bilinmesi, kararlaştırılması gerekir.
Ortak araba
Sual: Bir arkadaşla ortak araba alacağız. Arabaya birimiz az, birimiz çok binebilir. Bu şartla ortak araba almak caiz midir?
CEVAP
Yaptığınız sözleşmede bu durum bildirilmişse caiz olur.
Haram işleyerek kazanılan
Sual: Kadın kuaförlüğü yapmış olan bir erkek, sonradan tevbe ederse, haram işleyerek kazanmış olduğu paraları ve o paralarla aldığı eşyaları ne yapması gerekir?
CEVAP
Kazanılan paranın haram olması ayrı, parayı haram işleyerek kazanmak ayrıdır. Yani haram işleyerek kazanıldı diye, bu paralar haram olmaz. İşlenen haramlara tevbe edip, bir daha işlemeyince, günahları affolur.
Gazeteye abonelik
Sual: S. Ebediyye’de, (Bakkala borç para verip, o para bitinceye kadar ondan mal satın almak haramdır, çünkü istifade etmek şartıyla ödünç vermek faiz olur) deniyor. Buna göre, doğru din bilgilerini de öğrenmek için, gazeteye abone olanın, ayın başında gazeteciye bir aylık gazete parasını verip, her gün bir gazete alması da faiz olmaz mı?
CEVAP
Faiz olmaz. O parayı ödünç vermiyor, gazetenin ücretini peşin veriyor. Bir malın fiyatını peşin vermenin mahzuru olmaz.
Sepetin alışverişi
Sual: S. Ebediyye’de, (Küçük çocuğun yaptığı alışveriş bâtıldır) deniyor. Biz apartmanın son katında oturuyoruz. Apartmanın girişinde bir bakkal var. İçine liste koyarak sepeti sarkıtıyoruz. Listeye şu kadar pirinç, şu kadar zeytin, şu kadar ekmek ver diye yazıyoruz. Belli bir para da koyuyoruz. Bakkal belki eksik veya fazla tartarak bunları sepetin içine koyunca, biz sepeti çekiyoruz. Çocuğun alışverişi sahih olmazsa, sepetin yaptığı alışveriş sahih oluyor mu?
CEVAP
Sepeti çekip, verilenlere rıza gösterilince, alışveriş sahih oluyor. Listeyi çocukla da gönderip, çocuk gelince, yaptığı alışverişi kabul edersek, o da sahih olur.
Para üstünü almamak
Sual: Taksicilik yapıyorum. Ücreti 19 lira tuttu diyelim, müşteri 20 lira veriyor, (Üstü kalsın) diyor. Bu bize helâl oluyor mu? Helalleşmek gerekiyor mu?
CEVAP
O size hediyedir. Helalleşmek gerekmez.
Tersi de olabilir. Ücret 10,5 lira tuttu, 20 lira uzatmışsa, siz 10 lira yeter derseniz, hakkınız ona geçmiş olmaz. 50 kuruşu hediye etmiş olursunuz.
Verileni tatmak
Sual: Marketlerde tatmak için verilen tatlı, sucuk gibi şeyleri alıp yemekte sakınca var mıdır? Pazarda da tatmak için veriliyor. Bunları yiyince helalleşmek gerekiyor mu?
CEVAP
Verilen hediyedir, bir sakıncası olmaz. Helalleşmek gerekmez.
Haram para almak
Sual: Müşteri haram parayla bakkaldan bir şey alsa, o para bakkala günah olur mu?
CEVAP
Hayır, bakkala günah olmaz.
Veresiye almak
Sual: Parası olup, peşin alma imkânı varken, bir malı taksitle satın almak câiz midir?
CEVAP
Evet, caizdir.
İcra malını almak
Sual: Haczedilmiş malları satın almakta mahzur var mıdır?
CEVAP
Meşru haciz ise caizdir. Yani bir kimse, borcunu kasten ödemese ve bu yüzden mallarına haciz konsa, o zaman bu malları satın almanın mahzuru olmaz.
Bir de, bir kimse borcunu ödediği hâlde, senedini almamıştır veya başka şekilde iftiraya uğramıştır. Bilinirse böyle haciz malı da alınmamalı. Gümrüktekiler arasında da, buna benzer mallar olabilir.(Ağlayanın malı gülene yâr olmaz) atasözü böyle gayrimeşru işler için söylenmiştir. Fakat gayrimeşru olduğu kesin bilinmedikçe, haciz mallarını almak caizdir.
İcraya vermek
Sual: Parası varken, kasten borcunu ödemeyeni icraya verip, mallarını haczetmek caiz midir? Bir de haczederken avukatlık ücreti dâhil başka zaruri masraflar oluyor. Bunları da borçludan icra yoluyla almak caiz midir? Alacak gecikince, kanuni faizini de veriyorlar. Bunları da almak caiz midir?
CEVAP
Kasten borcunu vermeyeni icraya vermek, malını haczetmek, avukatlık ücreti ve diğer mecburi masrafları almak caizdir. Gecikme faizini almak caiz olmaz. Fakat borç verildiği zaman, o parayla hangi ayardan ne kadar altın alınıyorsa, o kadar altın veya o altının değeri kadar para istemek caizdir.
Para geçmez hâle gelirse
Sual: S. Ebediyye’de, (Kâğıt paralar geçmez hâle gelirse, İmam-ı Ebu Yusuf’a göre pazarlıktaki, İmam-ı Muhammed’e göre tedavülden kalktığı zamandaki kıymeti verilir) deniyor. Bu bir örnekle açıklanabilir mi?
CEVAP
Bir mal veresiye satıldığı zaman, mesela değeri 3 gram altın ise, para geçmez hâle gelince, İmam-ı Ebu Yusuf'a göre, müşteri satıcıya 3 gram altın vermek zorundadır. Yahut 3 gram altının değeri kadar geçer para ne ise, ondan da verebilir. Satıcı bundan fazlasını isteyemez. Şimdi o mal çok pahalansa mesela 5 gram altın olsa, ancak o zamanki değerini isteyebilir, satıcı o değerden ücretini almak zorundadır. (Malım pahalandı 5 gram ver) diyemez.
Tersi de olabilir. Malın değeri düşer, 2 gram altın edebilir. Müşteri,(Malın değeri düştü, ben buna 2 gram veririm) diyemez. Malın satışındaki değer geçerlidir. İmam-ı Muhammed’e göre ise, paranın geçmez olduğu zamandaki değerinden verilir. Bir zaman sonra para geçmez hâle gelince, o zaman malın değeri 3 gram altın iken, ya artarak 4 gram olmuştur veya eksilerek 2 grama inmiştir. Yahut yine 3 gram olarak kalmıştır. O zamanki değeri ne ise, satıcı onu ister. Satıcı,(Bakın, malım, paranın tedavülden kalktığı zamanda 4 gram altın oldu) diyerek 4 gram altın isteyemez. Müşteri de, (Bakın, bu mal 2 gram altın alabiliyor, 2 gram altın vereyim) diyemez. O malın, paranın tedavülden kalktığı zamandaki kıymeti ne ise, onu verir. Ama fetva İmam-ı Ebu Yusuf'a göredir.
Eğer alıcı ve satıcı anlaşırlarsa İmam-ı Muhammed'in kavline göre de hareket edebilirler.
Enflasyon sebebiyle paranın değeri düşünce de veya herhangi bir sebeple artınca da hüküm böyledir.
Şüpheli parası olan
Sual: Parasında haram şüphesi olan, bunu nasıl aklayabilir?
CEVAP
Parasının helâl olduğunda şüphe eden, birinden ödünç alıp borcunu şüpheli parasıyla ödemeli. Müttekiler, [paraları şüpheli olmasa da] her ihtiyaçlarını temin ederken böyle yapmışlardır. (S. Ebediyye)
Salyangoz ihracı
Sual: Salyangoz, kurbağa gibi hayvanları gayrimüslimlere ihraç etmek caiz midir?
CEVAP
Evet, caizdir. Domuz hariç, eti yenmeyen çeşitli hayvanları para karşılığı gayrimüslimlere ihraç etmek caizdir. (Şerh-i Nikâye)
Öldürülen birkaç yaban domuzunu gayrimüslimlere satmak da caizdir, ama domuz çiftliği yapıp, bu işi meslek hâline getirmek caiz olmaz.
Berberlik günah mı?
Sual: (Erkeklerin sakalını kesen berber haram kazanıyor) deniyor. Erkek berberlerinin kazandıkları para haram mıdır?
CEVAP
Haram değildir.
Plaka satmak
Sual: Araba plakasını satmak veya kiraya vermek caiz midir?
CEVAP
Belli bir para karşılığı, ferağ ile kullanma hakkını verebilir. Buna satmak değil, devretmek denir. Âmiri kabul ederse, bir memur, hava parası alarak, görevini başkasına devredebilir. (S. Ebediyye)
Çürük meyve
Sual: Sebze meyve satıcısına, (Çürüklerden koymazsan alırım) demekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Hayır, mahzuru olmaz. Hattâ muhayyer satın almak, (Çürükse getiririm) demek de caizdir.
Fazla para vermek
Sual: Fels değerinden daha aşağı olan bir malı satın alıp, fels miktarı veya daha fazla para verilirse, yapılan alışveriş caiz olur mu?
CEVAP
Evet, caiz olur.
Altın hesabı açtırmak
Sual: Bankada altın hesabı açtırınca, gerçek altın alınmıyor, altına endeksli olarak paramız değer kazandığı gibi kaybettiği de oluyor. Bu şartlarla, altın hesabı açtırmak caiz midir?
CEVAP
Evet, caizdir.
Fiyatı bilinen mal
Sual: Marketten çeşitli şeyler aldım. Kasiyer, elmanın barkodunu okutmayı unutmuş. Eve gelince gördük. Şimdi biz bu elmayı yesek, sonra barkodunu götürüp okutarak borcumuzu versek, elmayı yediğimiz için günah işlemiş olur muyuz?
CEVAP
Elmanın fiyatı belli olduğu için, parasını vermeden önce yemek günah olmaz. Lokanta, pastane gibi yerlerde de aynı şeyi yapıyoruz. Yani önce yiyip sonra ödüyoruz. Fiyatları belli olan yemekleri yiyor, meşrubatları içiyoruz, çıkarken ödüyoruz. Markette çocuğumuz susasa, meşrubat içse veya kendimiz içsek, çıkarken fiyatını vereceğimiz için günah olmaz. Fiyatları belli olmayıp, pazarlıkla daha ucuza alınabilen malları, fiyatını öğrenmeden alıp yemek veya kullanmak caiz olmaz.
Taksitli alışveriş
Sual: Veresiye alışverişte, ödeme tarihinin belli olması gerekiyor. Yıl sonuna kadar borcun tamamını ödeyip hesabı kapatmak şartıyla, taksitler bildirilmeden yapılan alışveriş caiz midir?
CEVAP
Son ödeme vakti belli olduğu için, aralarda verilecek taksitlerin önemi yoktur. Hiç vermese de, hepsini yıl sonunda verse de, yine sahih olur. Bir ay sonra hepsini verip vade sonunu beklemese de, yine alışveriş sahih olur.
Haşerat satmak
Sual: Yenmesi haram olan yılan, salyangoz ve kurbağa gibi haşerat, alınıp satılabilir mi?
CEVAP
Kara ve deniz haşeratını, yemek için satmak caiz değilse de, tıpta ve sanayide kullanmak için satmak caizdir. (S. Ebediyye)
Hayvan satmak
Sual: Hangi hayvanları satmak caizdir?
CEVAP
Faydası olan hayvanları, mesela kovandaki arıyı, ipek böceğini, sülüğü, av veya çoban köpeğini, avcı kediyi, kuşu, fili ve bunlar gibi faydası olan her hayvanı satmak caizdir. (S. Ebediyye)
Götürü alışveriş
Sual: Bir markete gidiyorum. Sepeti çeşitli mallarla dolduruyorum, çoğunun fiyatını da bilmiyorum. Kasiyer, her birinin barkodunu okutuyor. Mesela hepsi 70 lira etti diyor. Biz de 70 lirayı veriyoruz. Böyle alışveriş sahih midir?
CEVAP
Götürü usulüyle olduğu için sahihtir. Her birinin ayrı ayrı fiyatını bilmemiz gerekmez. Hattâ cinsleri ve fiyatları farklı olan mallardan birer ikişer bir poşete koysak, satıcı, (Hepsine 50 lira ver) dese, bu alışveriş de sahihtir.
Haram işte çalışanın kazancı
Sual: (Haram işlerde çalışanın, o işlerde çalışması haramsa da, kazancı haram olmaz. Mesela barda, pavyonda güvenlikçi olarak çalışanın çalışması haramsa da, kazancı haram olmaz) diyorlar. Doğru mudur?
CEVAP
Evet, doğrudur. Zaruretsiz haram işlerde çalışmak caiz değildir. Çalışması haram oluyorsa da, kazancı haram olmuyor. Çoluk çocuğuna getirdiği giyecekler ve yiyecekler de haram değildir. Hanımı ve çocukları, onun işlediği günahtan da sorumlu olmaz.
Gecikme cezası
Sual: Bir ev veya süreli bir iş yaptırırken, anlaşmaya gecikme cezası şartı konabilir mi? Mesela, ev iki yıl içinde teslim edilmezse, her ay için bin lira gecikme cezası verilecek diye bir anlaşma yapılabilir mi?
CEVAP
Evet, mahzuru olmaz.
Kâfirle alışveriş
Sual: Fâsıkla, bid’at ehliyle, kâfirle veya din düşmanıyla alışveriş yapmak günah mıdır?
CEVAP
Hepsiyle alışveriş yapmak caizdir, günah değildir. Ancak kötü insanların güçlenmesine yardım etmemeli, malları pahalı da olsa, salih Müslümanları tercih etmelidir.
Sual: S. Ebediyye’de, altınla gümüşün daima ağırlıkla, tuz, hurma, buğday ve arpanın ise daima hacimle ölçülmesi gerektiği bildirilip, (Bunların dışında her şeyin satılmaları âdete bağlıdır. Çarşıda, pazarda nasıl ölçülüyorsa, öyle olduğu kabul edilir) deniyor. Hacimle alınan bu dört maddeyi kilo ile almak, altını ve gümüşü adet olarak almak caiz olmuyor mu?
CEVAP
Evet, caiz olmuyor. Yani bunların alınıp satılmasında o memleketin âdeti geçerli olmuyor.
Bu dört madde ölçekle alınıp satılmazsa, götürü usulüyle alıp satmak caiz olur. Mesela bir paket tuz, bir paket hurma olarak alınıp satılabilir. Üç ton buğdayın hepsi şu kadar lira denerek alınıp satılabilir.
Hadîka sonunda diyor ki: Alış verişte, kiralamada, ödünç vermekte, nikâhta altın ve gümüş miktarını ağırlık olarak bildirmek lazımdır. Semen sözleşme zamanında hazır ise, göstermek yetişir. Miktarını bildirmeye lüzum kalmaz. Altının, gümüşün miktarları ağırlık olarak bildirilmezse, sözleşmeleri sahih olmaz. Lakin hükümetler tarafından basılmış olan altınların ve gümüşlerin ağırlıkları bellidir. Söz kesilirken sayıları söylenince, belli olan ağırlıkları kast olunmaktadır. Bunun için, bugün de, söz kesilirken gösterilmeyen altın ve gümüş paralar sayı ile söylenince, ağırlıkları düşünülmelidir. Böyle düşünülerek yapılan sözleşmeler sahih olur. (S. Ebediyye)
Tuz, hurma, arpa ve buğday, götürü usulüyle alındığı gibi, altın ve gümüş de götürü olarak alınabilir. Mesela gramı bilinmeyen bir altın yüzük veya altın ibrik, belli bir fiyata alınıp satılabilir.
Ticaretin dini olmaz mı?
Sual: Şarap satan bir arkadaşa, (Şarap satmak haramdır. Kendine başka iş bul!) dedim, O da bana, (Terörün dini, ırkı olmadığı gibi,ticaretin de, dini ırkı olmaz. Ticarette günah olmaz) dedi. Ticareti terörle mukayese etmek doğru mudur?
CEVAP
Elbette yanlıştır. Kazancın helâl olması lazım. Haram kazancın, dünya ve âhirette vebali büyüktür. Bir hadis-i şerif:
(Şu on kişi lanetlenmiştir: Şarap için üzüm sıkan, sıktıran, içen, taşıyan, kendisine taşınan, dağıtan, satan, parasını yiyen, satın alan, kendisi için satın alınan.) [Tirmizî]
Alışverişe haram karışma riski daha fazladır. Eksik tartılır, kul hakkı geçer. Kötü mal, iyi diye satılır günaha girilir. Alışveriş bilgisi bilinmezse haram işlenir.
Uyuşturucu satmak, domuz eti ve diğer haram olan şeylerin ticaretini yapmak da günahtır.
Her dinden olanlarla alış veriş yapılır. Belki de (Ticaretin dini olmaz) diyenler, bunu kast etmiş olabilirler. Yoksa haram olan işler yapılmaz.
.
Çocuğun malı ve alışverişi
|
Sual: Sünnet düğününde veya başka sebeplerle çocuklara verilen hediyeleri ana-babaları alıp kullanabilirler mi?
CEVAP
Çocuğun velisi, çocuğun malını kimseye hediye edemez. Ancak, parası çocuğun olmak üzere satabilir. Veli, kendi parası ile, çocuğun kullanması için aldığı şeyleri dilediğine hediye edebilir. Çocuk, malını ana-babasına hediye edemez. Hediye ederse, bu mal, ana-babanın mülkü olmaz. Çocuktan satın alırlarsa mülkleri olur.
Ana babasından veya velisinden izinsiz, akıl baliğ olmayan bir çocuğun verdiği hediyeyi almak, kullanmak caiz olmaz. Çünkü akıl baliğ olmayan çocuğun, ana-babası dahil, hiç kimseye hediye vermeye yetkisi yoktur. (Redd-ül Muhtar)
Çocuğa çok miktarda kağıt para hediye edilse, ana-babası veya velisi, bu paraları saklayıp, büyüyünce kendisine vermesi gerekir. Ancak kağıt paraların kıymeti gittikçe düştüğü için, bu kağıt paralarla altın alıp saklarlar.
Çocuğa gelenler
Sual: Küçük çocuğa getirilen yiyecekleri kimler yiyebilir?
CEVAP
Çocuğa gelen hediyeyi, çocuğa zaruri lazım değilse, fakir olan ana babası yiyebilir, ama başka fakire veremezler. Ana baba zenginse ve kendilerinde bulunmayan bir şeyse, kıymetini çocuğa ödemek şartıyla yiyebilirler. Ana babaya hediye etmek niyetiyle getirilen şey, kıymetsiz olduğunu bildirmek için, çocuğa hediye diyerek verilirse, anaya babaya getirilmiş olur. Bunu, zengin ana baba da yiyebilir ve herkese verebilirler. (Eşbah, Uyun-ül besair)
Çocuğun malını satmak
Sual: Baba çocuğun malını satabilir mi?
CEVAP
Âdil olan baba, mükellef olmayan çocuğunun her malını, piyasa fiyatına veya daha pahalı olarak, kendine ve başkalarına satabilir, parasını çocuğa ve fakirse kendine de nafaka yapar. (Dürer-ül-hükkam)
Sual: Zengin bir babanın, çocuğa gelen hediyeleri ve çocuğun kendi malını istediği gibi kullanma yetkisi var mıdır? Mesela ödünç verebilir mi, altınlarını annesi takabilir mi?
CEVAP
Baba fakir ise istediği gibi kullanır. Zengin ise, çocuğun menkul mallarını satıp altın olarak muhafaza edebilir. Onun parası ile kârı çocuğun olmak üzere ticaret yapabilir. Başkasına ödünç verebilir. Çocuk akıl-baliğ olduktan sonra, çocuğun kendi mallarını kendisine verir. (Dürer)
Sual: Çocuğa gelen hediyeyi, zengin olan babası nasıl kullanır?
CEVAP
Çocuktan satın alıp, başka bir çocuğuna verebilir.
Sual: Fakir iken, çocuğumun altınlarını alıp kullandım. Şimdi zengin oldum. Altınları geri vermem gerekir mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Âdet olduğu için yeni doğan çocuğa hediye geliyor. Çocuğa gelen hediyeleri kullanabilir miyiz?
CEVAP
Fakir iseniz kullanabilirsiniz. Zengin iseniz, ödünç alarak kullanabilirsiniz. Yahut bu parayı çocuğun lehine olabilecek yatırımlarda da kullanabilirsiniz. Çünkü siz onun velisisiniz.
Sual: Çocuğumun doğumundan sonra ona takılan para ve altınları harcadık. Çocuğumuza borçlandık mı? Bu borcumuzu ne zaman ödemeliyiz?
CEVAP
Paraları altına çevirip borcunuzu altın olarak hesaplayın. Mesela 70 gram 22 ayar altın diye bir yere yazın. Hemen vermeniz gerekmez. Akıl baliğ olunca isterse size hediye edebilir. Yahut o zaman da verebilirsiniz. Yani kendi paranız gibi saklamanız veya değerlendirmeniz gerekir. Mesela Euro olarak saklayalım veya Dolar olarak saklayalım diyebilirsiniz. Yani çocuğun menfaati hangisinde ise ona göre hareket edersiniz.
Sual: Altını bebeğe hediye etmek caiz mi?
CEVAP
Evet. Ama bir daha geri alınmaz. Çünkü çocuğun hediye etme yetkisi yoktur. Verilen onun olur.
Sual: Çocuğun getirdiği mubah suyu içmek niye caiz değildir? Evin çeşmesindeki suyu getirse yine mi içilmez? Mubah su ne demektir?
CEVAP
Herkesin kullanabildiği göl, pınar, ırmak gibi sulardır. Çocuk bu suyu alınca onun mülkü olur. Çocuk, mülkünü başkasına hediye edemez. Ama evin içindeki su onun değildir. Onu getirirse, ana babası içebilir. Marketten aldığı şişe suyu onun mülkü olur. Onu kimseye hediye edemez.
Ana, baba veya veli, çocuğun malını kimseye hediye edemez. Birine hediye etmek isterse, önce bunun kıymeti kadar parayı ona hediye eder. O da, bu para ile çocuğun malını velisinden satın alır. Bu para çocuğun olur. Veli, kendi parasıyla çocuğun kullanması için aldığı şeyleri dilediğine hediye edebilir. Çocuk malını ana veya babasına verse, bunların mülkü olmaz. (S. Ebediyye)
Sual: Zengin dul kadınım. Çocuğuma bağlanan maaşı, kendi ihtiyacıma harcamam caiz mi?
CEVAP
Hayır.
Sual: Çocuğumun parası ile ona bisiklet, ayakkabı almam caiz mi?
CEVAP
Hayır.
Sual: Biri 5, diğeri 8 yaşında iki çocuğum var. Bazen bunlar gidip fırından ekmek alıyorlar. Bunların alışverişi sahih midir?
CEVAP
Baliğ olmayan akıllı çocuğun alışverişi, velisinin izin vermesi ile ancak sahih olur. Eğer çocuk akıllı olmamış ise, velisinin izni olsa da, alışveriş etmesi sahih olmaz. (S. Ebediyye)
Yedi yaşından büyük çocuğa akıllı çocuk denir. Demek ki 8 yaşındaki çocuğunuz sizin izin vermenizle alışveriş yapabilir. 5 yaşındaki yapamaz. Ancak, diyelim 5 yaşındaki çocuğunuz fırından ekmek alıp getirmişse, siz de razı olmuşsanız o zaman sahih olur. Bu, 5 yaşındaki küçük çocuğun ticaret yapması, alışveriş etmesi demek değildir. Babasıyla bakkala gidip, şeker çikolata isteyip alınca, babasının rıza gösterip parasını ödemesi gibidir.
Sual: Bir hayvanın besmeleli kesip kesilmediğini bir çocuğa veya içki içen birisine sorsak, o da besmele ile kesildi dense, o hayvan yenir mi?
CEVAP
Evet yenir. Alışverişte bir fâsıkın hatta kâfirin sözü de kabul edilir. Akıllı olan çocuk da erkek gibidir. Bunlardan biri, bu eti kitaplı kâfir kesti derse, yenmesi helal olur. (Dürr-ül muhtar)
Sual: Yirmi yaşın üzerinde, akıl-baliğ olmayan, kadın-erkek münasebetlerini bilmeyen, konuşamayan zararsız deli olan biri erkek, diğeri kız olmak üzere iki çocuğum var. Alışverişleri, hediye vermeleri, birine zarar vermeleri gibi hukuki durumları nedir?
CEVAP
Mecellenin 979. maddesinde, delinin, mümeyyiz olmayan küçük çocuk hükmünde olduğu bildirilmiştir. Bir çocuk, satın alınan malın, mülk olacağını ve satınca mülkten çıkacağını anlarsa, buna mümeyyiz, yani akıllı denir. Mümeyyiz çocuk, alım satıma aklı eren, alışverişte aldanmayan çocuktur. Mümeyyiz olmayan çocukların bütün sözleşmeleri bâtıldır. Delinin durumu da böyledir.
Mümeyyiz olan çocuğun zararlı olan işlerdeki sözleşmeleri, velisi izin verse de, sahih değildir. Ödünç, hediye vermesi böyledir. Faydalı olan işler için sözleşmeleri velisi izin vermese de sahih olur. Hediye kabul etmesi, ücret ile yaptığı işin ücretini alması böyledir.
Zararlı da, faydalı da olabilen sözleşmelerinin sahih olması için, velisinin izin vermesi gerekir. Kendi malı ile alışveriş yapması böyledir. Bunamış olan ihtiyar da, mümeyyiz çocuk gibidir. Alışverişini, velisi isterse kabul, isterse red eder. Bir malı veya canı telef ederse, öder. Sözleşmeler yönünden delinin durumu da böyledir.
Sual: İlköğretim okulundaki bir öğretmen, öğrencisine ait kalem, silgi gibi eşyalarını isteyip kullanabilir mi?
CEVAP
Kullanmamalıdır.
Çocuğa verilen hediye
Sual: On yaşındaki büyük çocuğuma hediye edilen kazak, ona olmadı. Yedi yaşındaki küçük çocuğuma oluyor. Küçük çocuğuma vermek istedim, büyük çocuğum razı olmadı. Ne yapmalıyım?
CEVAP
Büyükten kazağı satın alıp, küçüğe giydirmeli. Büyüğe de bir kazak satın alınırsa, ikisi de sevindirilmiş olur.
Çocuğun malını ona harcamak
Sual: Çocuğun malını, onun için harcamaya kim veli olabilir?
CEVAP
Babası veya dedesi olur. Annesi veli olamaz. Annesi sadece, kendi yanında kalan çocuğun ihtiyacını onun parasıyla satın alabilir.(Eşbah)
.
Çok kazanmak için çok çalışmak
|
Sual: (Çok kazanmak için çok çalışmak gerekir) ne demektir?
CEVAP
Aynen yazıldığı gibidir. Kendinin ve çoluk çocuğunun nafakasını kazanacak ve borçlarını ödeyecek kadar çalışıp kazanmak farzdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Çalışıp kazanmak farzdır.) [Taberani]
Çoluk çocuğunun bir yıllık nafakasını toplayacak kadar çalışmak mubahtır. Müslümanlara yardım için, dine hizmet etmek için fazla çalışıp kazanmak müstehaptır, iyidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İnsanların en iyisi, insanlara faydalı olandır.) [Kudai]
Gösteriş için, övünmek için kazanmak tahrimen mekruhtur. Çalışmak rızkı artırmaz. Çalışmak takdir edilen rızka kavuşturmaya vesiledir. Rızkı veren Allahü teâlâdır. Çalışmak sebebe yapışmaktır. Sebeplere yapışmak sünnettir. (El-İhtiyar)
Çok sevap kazanmak için, çok mala ihtiyaç vardır. Çok mal kazanmak için de çok çalışmak gerekir. İslamiyet’e uygun yapılan her kazanç dünyaya sarılmak olmaz, ahiret için olur.
Sual: Dua ederken dünyalık istemek caiz midir?
CEVAP
Evet dünyalık istemekte bir mahzur yoktur. Mümin, dünyalığı da ahiret için kullanır. Dinimizde malın kıymeti, önemi büyüktür. İnsan, canını, malını, sağlığını, dinini ve şerefini mal ile korur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ahir zamandaki ümmetim için mal sahibi olmak saadettir.)[İ.Rafii]
(Bir zaman gelir ki, parası olmayan rahat edemez.) [Taberani]
(Şerefinizi, mallarınızla koruyun!) [İbni Asakir]
Sual: Tembellikten, boş şeylerden nasıl kurtulabiliriz?
CEVAP
Tembelliğin ilacı, çalışkanlarla konuşmak, tembel, uyuşuk kimselerden kaçınmak, Allahü teâlâdan haya etmek lazım geldiğini ve azabının şiddetli olduğunu düşünmek ve namazları vaktinde kılmaktır. Namaza önem veren tembellikten kurtulur. Erkekler mutlaka namazı cemaatle kılmalı ve sabah namazı için camiye gitmelidir.
Fazla çalışmak
Sual: Dinimizde fazla çalışmak caiz midir?
CEVAP
Kendinin ve çoluk çocuğunun nafakasını kazanacak ve borçlarını ödeyecek kadar çalışıp kazanmak farzdır. Bu niyetle çalışan kimse, borcunu ödeyemeden ölürse, azap çekmez. Hadis-i şerifte, (Her erkeğin, çalışıp nafakasını kazanması farzdır) buyuruldu. Bundan fazlası için çalışmak da caizdir. Çoluk çocuğunun bir yıllık nafakasını toplayacak kadar çalışmak mubahtır. Müslümanlara yardım için, dine hizmet etmek için, fazla çalışıp kazanmak müstehabdır, iyidir. Hadis-i şerifte, (İnsanların en iyisi, insanlara faydalı olandır) buyuruldu.(Dare Kutni, Kudai)
Çoluk çocuğunun nafakasını karşılayacak kadar mal kazanmak için çalışmak farzdır. İhtiyaçlarını karşılamak için, fazla çalışmak sünnettir. Gösteriş için, övünmek için, ihtiyaçtan fazla kazanmak, tahrimen mekruh veya haramdır. Dünyalık kazanmak için çalışmak, günah değildir. Dünyalık sevgisi, dünyaya gönül bağlamak günahtır. Ziynet olan şeyleri kazanmak, mubahtır. İhtiyaç ve ziynet eşyasını İslamiyet’e uygun olarak kazanmak ibadet olur.
İnzivaya çekilip hep ibadet ederek; evlenmek, gezmek gibi mubah işleri ve helal kazanmayı terk etmek, tahrimen mekruhtur.(Tatarhaniyye)
Hele kendisini muhtaç duruma düşürmek, asla caiz olmaz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Çalışmayıp, kendini sadaka isteyecek hale düşüren, 70 şeye muhtaç olur.) [Tirmizi]
O halde, dinimizin emrettiği gibi helal yoldan çalışıp kazanmak gerekir. Çalışmak rızkı artırmaz; ama sebebe yapışmak olur. Sebeplere yapışmak ise sünnettir.
Dünyayı mamur etmek için dua
Sual: Âhiretimizi kazanmak maksadıyla, dünyamızın mamur olması için, dua etmekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Hayır, çok iyi olur. Seyyid Abdullah-i Dehlevî hazretleri, Mevlana Halid-i Bağdadî hazretlerine, (Benden bir şey iste, ama tek şey olsun) deyince, o da, (Dinim için dünyalık istiyorum) demiştir, çünkü dünyalık olmazsa, istenildiği gibi dine hizmet edilemez.
Mal, Allahü teâlânın verdiği bir nimettir. Âhireti kazanmak, malla olur. Dünya ve âhiret, malla intizam bulur, rahat olur. Hac, cihad sevabı malla kazanılır. Bedenin sıhhat, kuvvet bulması, malla olur. Başkasına muhtaç olmaktan insanı koruyan, maldır. Sadaka vermek, akrabayı görüp gözetmek, fakirlerin imdadına yetişmek malla olur. Mescidler, okullar, hastaneler, yollar, çeşmeler, köprüler yaparak insanlara hizmet etmek de malla olur.
Mal sahibi olmak başka, mal sevgisi başkadır. Dünya ve âhiret saadetine kavuşmak ve insanlara hizmet edebilmek için mal ve makam sahibi olmak çok iyidir. Bütün dünya bir kimsenin olsa, mala mağrur olmadan dine uygun harcasa, çok büyük sevab kazanır. Süleyman aleyhisselam, büyük bir zenginlik ve saltanat içindeyken, Kur'an-ı kerimde (O ne iyi kuldur) diye övülmektedir. (Sad 30)
Dünya malının çok olması kötü değildir. Çünkü Hazret-i İbrahim, Hazret-i Süleyman, Cennetle müjdelenen Abdurrahman bin Avf hazretleri ve evliyanın büyüklerinden Ubeydullah-i Ahrar hazretleri gibi birçok büyük zatlar, çok zengindi.
Peygamber efendimiz, (İnsanların en iyisi, onlara faydası çok olandır) buyuruyor. (Kudaî)
İnsanlara yardım etmek için çalışıp para kazanmak, nâfile ibadet etmekten daha çok sevabdır. Cennetin yüksek derecelerine malla kavuşulur. Üç hadis-i şerif:
(Âhir zamandaki ümmetim için mal sahibi olmak saadettir.) [İ. Rafiî]
(Bir zaman gelir ki, parası olmayan rahat edemez.) [Taberânî]
(Şerefinizi, mallarınızla koruyun!) [İbni Asakir]
Mal kıymetli olduğu için, Kur'an-ı kerimde malla ve canla cihad övülmektedir. (Nisa 95)
.
Depozit, Kapora ve Komisyon
|
Sual: Kiracıdan depozit almak ve bu depoziti kullanmak, depoziti Türk lirası olarak verip Türk lirası olarak almak caiz midir?
CEVAP
Kiracıdan depozit almak caizdir. Alınan bu depoziti daha sonra kiracının izni ile kullanmakta mahzur yoktur. İzinsiz kullanılması tahrimen mekruhtur, haramdır. Kiracı razı olursa, Türk parası olarak alıp Türk parası olarak iade etmek caizdir. Fakat birkaç sene sonra Türk lirasının değeri düşer. Değeri düşmüş parayı kiracıya verirken biraz düşünmek gerekir. Bunun için depozitleri altın olarak vermek çok iyi olur. Fazla bir kayıp söz konusu olmaz.
Depozito, emanet demektir. Emaneti de izinsiz kullanmak caiz olmaz. Bunun gibi, filancaya götürmek üzere emanet bir kilo elma alan kimsenin, verenin rızası olmadıkça, onları yiyip de, daha kalitelisinden alarak başka elmaları götürmesi caiz olmaz. Emanete hıyanet etmiş olur.
Sual: Evimi sattım. Satın alan şahıs, kapora da verdi. "Birkaç gün sonra gelir paranın tamamını veririm" dedi. Bir ay geçtiği halde gelmedi. Evi başkasına satmam caiz midir?
CEVAP
Alıcı sözünde durmadığı için evinizi satarsınız. Gelince kaporasını da verirsiniz.
Sual: Bazı simsarlar, alnı terlemeden komisyon alıyor. Sadece aracılık yapıyor. Bunların aldıkları para haram olmuyor mu?
CEVAP
Tellal [Komisyoncu], mal sahibinin izni ile, malı kendi sattığı zaman, komisyon ücretini satıcıdan alır. Müşteriden bir şey istemez. Çünkü hakikatte malı satan kendisidir. Burada tüccarlar arasındaki âdete bakılmaz. Eğer komisyoncu, satıcı ile müşteri arasında aracılık yapıp, malı, satıcı bizzat kendisi satarsa, komisyon ücretini, âdete göre, satıcı veya müşteri veya her ikisi ortaklaşa verir. (Redd-ül Muhtar)
Komisyonculuk kötü bir meslek değildir. Beden işçileri terleyebilir. Fikir işçilerinin alnı terlemiyor diye kazandıkları haram olmaz. Kimi çalışmadan da terler. Ter akıtmak ölçü değildir.
Sual: Emlakçı vasıtası ile gayri menkulü satılığa çıkarıp, alıcı çıkınca, komisyon vermemek için, satıştan vazgeçildiği söylense caiz mi?
CEVAP
Hayır, hak geçer.
Komisyon almak
Sual: Özel ders veren bir arkadaşın, kendisine bulduğumuz her öğrenci için, bize vereceği komisyonu almamız caiz olur mu?
CEVAP
Evet, caizdir.
İşe almak için komisyon
Sual: Özel bir iş yerine girebilmem için, bir tanıdık, (Ben patronu tanıyorum, eğer bana üç aylık maaşını verirsen, seni işe aldırırım) dedi. Bu, caiz olan komisyona girer mi? İşsiz ve zor durumda olduğum için, bu teklifi kabul etmem caiz midir?
CEVAP
Evet, caizdir. Din kitaplarında, (Dinini, malını ve canını korumak ve hakkını kurtarmak için, bir şey vermek caiz olur) deniyor.
Hava parası almak
Sual: Kiralanan dükkân için hava parası istendiği oluyor. Dinimize göre de hava parası vermek caiz olmadığına göre, istenen parayı verip dükkânı tutabilmek için ne yapmak gerekir?
CEVAP
Dükkânı tutmak gerekiyorsa, para vermek zorundaysa, mesela dükkân sahibinin eski bir sandalyesini, vereceği hava parası kadar fiyata satın alabilir. Buna da imkân yoksa, parayı verip dükkanı tutar. Hava parası verene değil, alana günah olur.
Kapora vermek
Sual: Kapora verme işi, daha çok ev veya araba satarken oluyor. Satıcı, (Bize kapora ver ki, evi veya arabayı başkasına satmayalım) diyor. Alıcı daha ucuz ev veya araba bulunca satıştan vazgeçiyor. Aldığı kapora satıcıya helâl olur mu?
CEVAP
Yapılan satış sözleşmesini, tek taraflı olarak alıcı da, satıcı da bozamaz. Bozarsa bozması geçerli olmaz. Tek taraflı bozulmuşsa sözünde durmamış olur. Günaha girer. Kapora geri verilir. Her iki tarafın rızasıyla sözleşme bozulmuşsa, yine kapora iade edilir. Sözleşmeden vazgeçtiği hâlde, kaporayı vermemek haram olur.
|
.
Din istismarı
|
Sual: Kur’an okumayı öğrenmek ve başka dinî bilgiler için, CD’ler ve bilgisayar programları hazırlayanlar, (Kopyalayana hakkımızı helâl etmiyoruz, herkes parayla satın alsın!) diyorlar. Bunları kopyalamak kul hakkı olur mu? Mushaf’tan ve dini öğreten yayınlardan para kazanmak, kopyalayana (Hakkımı helâl etmem) demek caiz midir?
CEVAP
Dini ticarete alet etmek, en büyük günahlardan biridir. Bu CD’leri, kitapları ve Mushafları satmak, Kur’an-ı kerim öğretilmesine, okunmasına sebep olmak niyetiyle olursa, caiz ve sevab olur, fakat böyle niyetin alameti, bunları maliyetine yakın, çok az bir kârla satmaktır. Başka geliri de varsa, Mushaf’ı kârsız satmalı. Sadece kâğıt, işçilik ücreti ve masraflarını almak caizdir. (S. Ebediyye)
Kur’an-ı kerimden veya dinî yayınlardan para kazanmak çok kötüdür. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ahir zamanda din adamları, halkın istediği yönde fetva verip, helale haram, harama helal diyecekler, Kur’anı ticarete, menfaate alet edecekler.) [Deylemi]
(Ahir zamanda dünya menfaati için dini alet eden riyakârlar çıkar. Sözleri baldan tatlıdır. Bunlar kuzu postuna bürünmüş birer kurttur.) [Tirmizi]
(En kötü insan, dini dünya malına alet edendir.) [İbni Asakir]
(Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselama bin çeşit sanat öğretip buyurdu ki: Çocukların ve neslin, bu sanatlardan biri ile rızkını talep etsin, sakın ola ki dini geçim aracı yapmasın, dini kullanarak dünya malı toplayanlara yazıklar olsun!) [Hâkim]
(Yazıklar olsun ilmini ticarete alet eden ilim sahibi kötü kimselere ki, devlet adamlarına yaklaşır ve kazanç temin ederler. Allah onların ticaretine kesatlık versin!) [Hâkim]
(Bir zaman gelir ki, insanlar, yalnız malın, paranın gelmesini düşünüp, helal-haram olduğuna bakmazlar.) [R.Nasıhin]
(Din bilgilerini dünya menfaati için öğrenenlere, ilmini paraya değişenlere kıyamette ateşten gömlek giydirilir.) [Deylemi]
(İlim, dünya menfaati için öğrenildiği ve ibadetler, dünya menfaatlerine alet edildiği zaman fitneler zuhur eder.)[Abdurrezzak]
(İnsanların en şerlisi, kimseye ikram etmeyen, yalnız yiyen ve hizmetçisini dövendir. Bundan da kötüsü, insanlara kızan, buğzeden ve insanların kendisine buğzettiği kimsedir. Bundan da kötüsü, şerrinden korkulan ve kendisinden hayır beklenmeyen kimsedir. Bundan da kötüsü, dünya karşılığında ahiretini satan kimsedir. Bundan da kötüsü, din ile dünyayı yiyen yani dini dünya menfaatine alet eden kimsedir.) [İbni Asakir]
Tüccarın, malını müşteriye gösterirken, zikir, tesbih, Kelime-i tevhid, salevat okuması günahtır. Bunları, para kazanmaya âlet etmek olur.(El-İhtiyar)
Demek ki, müşteri çekmek gayesiyle dükkânına dini levhalar asmak da, dini ticarete alet etmek olur. Hele dinden imandan habersiz kimselerin bu hareketi, din istismarı olur. Müşteriyi düşünmeden, sırf bereket için, faydasına inanarak asmak, din istismarı olmaz.
Bir gayrimüslim, dükkânına dini bir levha asıyor, bir fâsık, dindar gibi görünüyor veya bir Müslüman herhangi bir çıkarı için dini kullanıyorsa, dini istismar ediyor demektir. Piyasada Allah, Muhammed yazılı tesbihler, âyet yazılı yiyecek içecek kapları, bardaklar satılıyor. Başkalarının günaha girmesine vesile olacak şekilde dini böyle ticarete alet etmek daha çok günah olur.
Akıllı insan, ahiretin sonsuz kazancını, dünyanın geçici kârıyla değiştirmez. Bütün iyiliklerin, dinin emirlerine uymakta olduğunu bilir. Bir hadis-i şerif meali:
(Dünya kârını, ahiret kârına tercih eden, Kelime-i tevhidi söyleyince, Allahü teâlâ, “Yalan söylüyorsun, sözünde sadık değilsin” buyurur.) [Beyheki]
Netice: Dinden para kazanmak ve (Hakkımı helâl etmem) diyerek, Kur’an-ı kerimin öğrenilmesine mani olmak caiz değildir. Kanuni yönü ayrıdır, fakat dini ve Kur’an-ı kerimi öğrenmek için, kopyalardan faydalanmak caizdir. Sitelerimizdeki her türlü yazılı ve sesli yayınlardan, herkes dilediği gibi faydalanabilmekte, aslına sadık kalmak şartıyla, herkes istediği gibi çoğaltabilmektedir.
Dini alet etmek
Sual: Dini, politikaya veya herhangi bir çıkara alet etmek, günah değil midir?
CEVAP
Evet, çok büyük günahtır; fakat dindar olan her politikacıyı ve her tüccarı da böyle sanmak yanlıştır. Müslümanlara suizan etmemelidir.
Dinimiz; temiz ahlak sahibi olmayı, merhameti, muhabbeti, büyüklere itaati, küçüklere şefkati emreden ve insanları doğru yola götüren, Allahü teâlânın razı olduğu yoldur. Dini, siyasete [politikaya] alet etmek yahut başka şahsi menfaatler için kullanmak, çok büyük bir günahtır. (H.L.O.İman)
Para kazanmak için din kitabı satmak
Sual: Kâr amacıyla dînî kitap satmak caiz midir?
CEVAP
Büyük günah olur. Dînî eser, dine hizmet niyetiyle neşredilirse, ücret de geçinilecek kadar alınırsa günah olmaz. Geçinmek için, dînî kitap yazıp satmak, dilenmekten daha büyük günahtır.
Malını müşteriye gösterirken tüccarın Allah demesi, Kelime-i tevhid okuması günahtır. Bunları para kazanmaya alet etmek olur. (El-İhtiyar)
Müşteri çekmek için dükkânına dini levhalar asmak da, dini ticarete alet etmek olur.
Din kitaplarını ve Mushafları satmak, Kur’an-ı kerim öğretilmesine, okunmasına sebep olmak niyetiyle olursa, caiz ve sevab olur, fakat böyle niyetin alameti, bunları maliyetine yakın, çok az bir kârla satmaktır. Başka geliri de varsa Mushaf’ı kârsız satmalı. Sadece kâğıt, işçilik ücreti ve masraflarını almak caizdir. (S. Ebediyye)
Dükkânı açıp kapatırken
Sual: Dükkânı besmeleyle açıp kapamak, dini ticarete alet etmek olur mu?
CEVAP
Hayır, besmeleyle açıp kapatmak iyi olur. Başkalarına duyurmak gayesiyle olursa, riya olur, caiz olmaz.
.
Dini kitapların ticareti
|
Sual: Sadece mushaf, dini kitap, dini levha ve ilahi kasetlerinin ticaretinin mahzuru var mıdır?
CEVAP
Mushafı, Kur'an-ı kerim öğretilmesine sebep olmak niyetiyle satmak caiz ve sevap olur. Aldığı para helal olur. Fakat böyle niyetin alameti mal oluş fiyatına yakın az bir kârla satmaktır. Geçimi başka kitaplardan sağlanıyorsa, mushafları kârsız satmalıdır! (Şir’a)
Mushaf, dini levha, ilmihal kitapları ticaret malı değildir. Emr-i maruf için satılır. Çarşıda pazarda satılmaz. Dükkanlarda rafa konur. Okumak, bereketlenmek için odaya asılır. Ziynet eşyası değildir. Dini levhaları ve diğer dini eserleri yere sermek onlara hakaret olur.
Sual: Kendisine şeyh baba denilen biri, komşumuzun hanımına, (Kocandan çaldığın parayı bana getir. Ben haram parayı helale çeviririm) demiş. Şeyhin kara parayı aklama yetkisi var mıdır?
CEVAP
Şeyhin haram parayı helale çevirmek gibi bir yetkisi yoktur. Böyle kimseler sahte şeyhtir. Kimi (Namazı senden kaldırdım) diyor, kimi (Sizi kardeş yaptım) diyerek kadınla erkeğin halvetine zemin hazırlıyor. Zamane şeyhlerinden uzak durmalıdır.
Bozuk kitap satmak
Sual: Kitapçılık yapıyorum. Din kitaplarını kâr gayesiyle satmak caiz olmadığını bildiğim için, dinî eser satmıyorum. Bazıları, (Sen esnafsın rızkın için her kitabı satabilirsin, günah olmaz) diyorlar. Bid’at ehlinin bozuk kitaplarını da satmak günah olmaz mı?
CEVAP
Elbette günah olur. O söz, kasaba, (Rızkın için domuz eti satabilirsin) demeye benziyor. Hayra vesile olan hayır işlemiş olduğu gibi, şerre vesile olan da günah işlemiş olur. Mesela içki içen günaha girdiği gibi, içkiyi satan da, günaha girer. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Şu on kişi lanetlenmiştir: Şarap için üzüm sıkan, sıktıran, içen, taşıyan, kendisine taşınan, dağıtan, satan, parasını yiyen, satın alan, kendisi için satın alınan.) [Tirmizi]
Bid’at işleyen, bid’ati yayan, onları himaye eden yani koruyan, kitaplarını satan da aynı günaha girer. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bid’at çıkarana da, onu himaye edene de lanet olsun!) [Buhari]
Kimya-i Saadet kitabında deniyor ki: Dinle alay edenlere, yalan yanlış kitaplar yazarak dini yıkmaya uğraşanlara kâğıt satmak günahtır. (S. Ebediyye)
Bozuk kitap yazanlara kâğıt satmak günah olduğuna göre, bozuk kitapları satmak daha büyük günah olur. Doğru din kitaplarını ise, dine hizmet için kârsız satmak iyi olur.
.
Dinimizde avcılığın yeri
|
Sual: Dinimizde avcılığın yeri nedir?
CEVAP
Allahü teâlâ, insanlar için çeşitli hayvanlar yaratmıştır. Bıldırcın, tavşan, balık gibi hayvanların etinden; sansar, porsuk, tilki gibi hayvanların postundan; geyiklerin derisinden; tıpta ve ıtriyatta kullanılmak üzere misk ceylanlarının miskinden; deniz hayvanlarının incisinden, mercanından; filin dişinden istifade etmek için avlamak; kurt, domuz, yılan, fare gibi hayvanları da zararlarını önlemek için, işkence etmeden, mesela yakmadan, suda boğmadan öldürmek caizdir.
Avcılık yaparken başkalarının mahsullerine zarar vermemelidir. Maalesef, (Zevk için balık tutmayı ve avcılık yapmayı, ince ruhlu müslümanlara hiç yakıştırmam. Kendilerine daha normal ve meşru eğlenceler bulsunlar) diyen yazarlar türemiştir. Ticaret için olmasa da, sırf balık yiyebilmek için balık tutmak haram veya mekruh değildir. Caizdir. Hatta balık yemeye hiç ihtiyacı olmasa bile, sırf üzerindeki stresi atmak için balık avlayıp, tuttuğu balıkları muhtaçlara vermek de caizdir.
Cenab-ı Hak, Kur’an-ı kerimde balık avlamayı helal kılmış, (Deniz avı yapmak ve onu yemek helal kılındı) buyurmuştur. (Maide 96)
Allahü teâlânın helal kıldığı avcılığı gayrimeşru iş gibi göstermek yanlıştır.
Vahşi hayvanları avlamak, mubah bir kazanç yoluysa da, ticaret, ziraat, sanat gibi diğer kazanç yolları bundan daha efdaldir. Sırf eğlence için avcılık hoş değildir. Kalbe sıkıntı verir, hayvanlara karşı şefkat duygularını köreltir, merhamet duygusunu azaltır.
Fakat avcılığa, hayvan kesmeye haram veya gayrimeşru iş demek caiz değildir. Kasap da hayvanları kesmektedir. Kasabın yaptığı işe vicdansızlık denir mi? Avlanırken, hayvan öldürürken, hayvanlara işkence edilmiyorsa, dinimizin bildirdiği hudutlara riayet ediliyorsa mesele yok demektir.
Avcılık; tüfekle, tuzak kurmakla yapıldığı gibi, talim görmüş köpek, tazı, şahin, atmaca, doğan gibi hayvanlarla da yapılır. Talim görmemiş hayvanlarla avcılık yapılmaz.
Yani hayvanın, avı kendisi için değil, sahibi için avlaması lazımdır. Bir hayvanın talim görmüş olduğu, peş peşe üç defa tuttuğu avı yemeden sahibine getirmesinden anlaşılır. Atmaca, şahin gibi tırnaklı kuşlarınsa, bırakıldıktan sonra, çağrıldığı vakit uçup gelmelerinden anlaşılır. Bir köpek avladığı hayvanı yese veya bir atmaca çağırıldığı halde gelmese, böyle hayvanların avladığı hayvan yenmez.
Avın yenebilmesi için şunlara riayet lazımdır:
1- Av; keklik, tavşan gibi eti yenen hayvan olmalıdır.
2- Avcı, Müslüman veya ehl-i kitap olmalı, ava silah atarken veya talim görmüş hayvanı ava gönderirken Besmele çekmelidir! Besmele unutulursa mahzuru olmaz. Kasten terk edilirse avın eti yenmez. Kitapsız kâfirlerin, mürtetlerin kestiği, avladığı hayvanı yemekse haramdır.
3- Av, aldığı yaradan ölmelidir. Ölmeden ele geçirilirse besmeleyle kesilmesi lazım olur.
4- Avcı, hemen koşup gitmeli, yara alan av hayvanını hemen boğazlamalıdır! Gidene kadar ölürse mahzuru olmaz, yani eti yenir. Av, gözden kaybolduktan sonra başka uzak bir yerde ölü olarak bulunursa eti yenmez. Çünkü başka bir sebeple ölmüş olabilir. Mesela yüksekten düşerek veya bir ağaca çarpıp ölebilir. İlk aldığı yara derinse, kan akmışsa yenir.
5- Yara alan bir avı, başka birine ait talim görmüş bir hayvan tutup öldürürse yenmez. Kendi hayvanı öldürmüş olmalıdır.
6- Talim görmüş bir köpek, tuttuğu avın etinden yerse, o avı yemek caiz olmaz. Fakat şahin gibi bir kuş yakaladığı avın etinden yerse mahzuru olmaz. Çağırılınca gelen avcı kuşun tuttuğu av yenir. Avını köpek dişiyle veya pençesiyle yakalayan hayvanın eti yenmez.
7- Av tutanın olur. Bir kimse, bir avı vurup düşürdükten sonra, av kalkıp kaçarken, başkası yakalarsa, av yakalayanın olur.
8- Kara ve su kaplumbağasıyla istiridye ve midye gibi deniz haşaratı yenmez.
9- Balık suretinde olmayan deniz hayvanları yenmez. Su içinde kendiliğinden ölüp, karnı üst tarafta bulunan balık yenmez. Ağla, saçmayla, ilaçla, sarsıntıyla, buz arasında sıkışarak ölen balık yenir.
10- Besmelesiz tutulan veya kâfirlerin, avladığı balıkları yemek helaldir. Fakat avladıkları diğer hayvanları yemekse haramdır.
Sual: Av hayvanını, mesela tavşanı uyurken değil de, uyandırıp kaçarken vurmalı deniyor. Uyurken vurmak caiz midir?
CEVAP
Evet, caizdir.
Oltaya solucan takmak
Sual: Oltaya solucan takmak caiz midir?
CEVAP
Evet, caizdir.
Avcılık mubahtır
Sual: Maide sûresinin 94, 95 ve 96. âyetlerinden, avcılığın yasak olduğu gibi bir şey anladım. Avcılık mubah değil mi?
CEVAP
Evet, mubahtır. Âyet-i kerimeden dinî hükümler öğrenilemez, hattâ hadis-i şeriflerden de âlimlerin açıklaması olmadan din öğrenilemez. Din, fıkıh kitaplarından öğrenilir. O âyet-i kerimeler, hacda ihramlı iken avcılığı, kara hayvanlarını avlamayı yasaklamaktadır.
.
Dinimizde kâr haddi
|
Sual: Dinimizde kâr haddi var mıdır?
CEVAP
Dinimizde kâr haddi yoktur. Fakat ihtikâr ve fahiş fiyat yasaklanmıştır.
Medine’de pahalılık oldu. Fiyatlar yükseldiği için kâr haddi koyması istenildiğinde, Peygamber efendimiz, (Fiyatları koyan Allahü teâlâdır. Rızkı genişleten, daraltan, gönderen yalnız Odur. Ben Allahü teâlâdan bereket isterim) buyurdu. Başka bir hadis-i şerifte ise, (Kâr haddi koymayın, fiyat koyan Allahü teâlâdır) buyuruldu.
Karaborsacılar, fırsatçılar tarafından [mallar saklanarak] fiyatlar yükseltilip millete zarar ve zulüm haline geldiği zaman, Belediyenin ilgililerle istişare ederek uygun bir narh, kâr haddi koyması caiz olur.(Redd-ül Muhtar)
Peygamber efendimiz, (Müslümanların, şehre mal getiren köylüleri karşılayıp piyasaya fiyatını gizleyerek, ucuz satın almalarını)yasakladı. Köylü böyle bir satıştan vazgeçebilir. Piyasayı bilmeyenlere yüksek fiyatla mal satmak da haramdır. Hatta, acemi olup, ucuz satan veya pahalı alan ile alışveriş etmemelidir. Bunlarla alışveriş yaparken piyasadaki fiyatı gizlemek günahtır.
Satılan şeyin ayıbını, kusurunu gizleyerek aldatmak haram olduğu gibi, alınan malın kıymetini gizleyerek aldatmak da faiz olur. Mesela, bir kimse, sattığı malın kıymetini bilmiyor. On milyonluk malı, beş milyona satıyor. Ona (Bu mal, her yerde 4 milyon eder) diyerek kandırmak haramdır. İnsanlar, Müslüman ahlakına uyarsa, ne kandıran, ne kandırılan olur. Mallara narh koymaya lüzum kalmaz. Arz ve talebe göre, mallar kıymetlenir veya ucuzlar.
Basra’da büyük bir tüccar vardı. İran’da bulunan adamlarından biri, buna mektup yazarak, bu sene şeker kamışının verimli olmadığını, kimse duymadan, çok şeker almasını bildirdi. Tüccar da, çok şeker satın alıp, şeker piyasadan çekilince, pahalı satarak, otuz bin dirhem kâr etti. Sonra, düşünüp (Şeker kamışlarına afet geldiğini Müslümanlardan saklamakla, onlara hıyanet ettim, bu nasıl Müslümanlıktır?) diye, otuz bin dirhemi, şekerlerini almış olduğu kimselere götürdü. Yaptığı yanlış işi anlattı. Hatasına pişman olup dürüstlük göstermesinden dolayı, hiçbiri verdiği parayı almayıp, Sana helal olsun dediler. Akşam evinde düşündü ki, belki utanarak almamışlardır. Din kardeşlerime hıyanet ettim diyerek, ertesi gün tekrar götürdü. Her birine yalvararak otuz bin dirhem gümüşü taksim etti.
Müşteriye doğru söylemeli, hile etmemelidir. Malda bir arıza oldu ise, haber vermelidir. Ucuz aldığı bir malın fiyatı yükselip pahalı satıyor ise, aldığı fiyatı söylemelidir. Aldatarak satmak, hıyanet ve dolandırıcılık olur. Böyle hıyaneti bilmeyerek yapanlar olur. Hıyanet yapmaktan kurtulmak için, herkes, kendine yapılmasını istemediği şeyleri, başkalarına yapmamalıdır.
Bir malı peşin ucuz, veresiye veya taksitle pahalı satmak caizdir. Vade farkı istemek ise caiz değildir. Vadeli satışla, vade farkı ayrı şeylerdir.(Redd-ül Muhtar)
Sual: Zekât vermek için bir arkadaşa gittim. 100 lira zekât verecektim. O arkadaşa, Elindeki bir altını bana 100 liraya satarsan, bu altını zekât olarak vereceğim dedim. O da, Tam İlmihal’de okudum, ucuza satmak gaben-i fahişe girer, 120 liraya aşağı satılması caiz olmaz dedi. 100 liraya satsa idi bir mahzuru olur muydu?
CEVAP
Hiç mahzuru olmazdı. İnsan malını istediği fiyata satabilir. 50 liraya, hatta 1 liraya da satabilir. Hatta bedava bile verir. Bunun dinen bir mahzuru yoktur. Eğer siz altınlar 100 liraya düştü bu altını bana 100 liraya sat deseydiniz, o da bilmediği için satsaydı, çok aldanma olduğu için alışverişi bozma hakkına sahip olurdu. Ama bozmasa da bir şey gerekmezdi. Zekât için gelen parayı geri çevirmesi yanlış olmuştur.
Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye’de diyor ki:
Sarraflıkta piyasadaki fiyatların en yükseğinden, % 2,5 ve daha fazlası kadar yüksek fiyatla satın alarak aldanmaya Gaben-i fahiş = çok aldanmak denir. Bu miktar, hayvandan başka menkul mallar için % 5, hayvan için % 10, bina için % 20 dir. Bu miktarlardan az olan aldanmaya, Gaben-i yesir = az aldanmak denir. Satıcı, bu mala, şu kadar lira veren oldu diyerek satsa, piyasadaki en yüksek değerinden çok aldanma kadar fazla olduğu ve başkası, o kadar lira vermediği anlaşılsa, müşteri alışverişi bozabilir.
[Dikkat edilirse bozabilir deniyor, bozması gerekir demiyor. Üstelik kendi rızası ile çok ucuza satmanın hiçbir mahzuru yoktur.]
Satıcı yalan söylemeden, fahiş fiyatla satsa, aldanan müşteri alışverişi bozamaz. Çünkü herkes malını, dilediği fiyatla satabilir. İslamiyet’te kâr haddi diye bir şey yoktur. Yalan söylenerek, az aldatılan kimse, alışverişi bozamaz.
Bir kimse, 20 liraya aldığı bir mal için, (4 liraya aldım, 1 lira kâr ile sana 5 liraya satarım) dese caizdir; çünkü adamı aldatma maksadı yoktur. Belki o fakirdir, onu sevindirmek için böyle yapmıştır. Herkes malını çok ucuza satabilir.
Sıkışık durumda olanlara, yiyecek içecek, giyecek ve barınacak şeyler için fahiş fiyatla mal satmak haramdır. Nafakasını temin etmek için herhangi bir şeyini satmak zorunda kalan fakirin sattığını, gaben-i fahişle ucuz almak da haramdır. (Bey ve şir’a risalesi)
Sual: Tam İlmihal’de (Veresiye pahalı, peşin ucuz demek, yani, mesela peşin on liraya, veresiye on beş liraya vermek şeklinde iki şartlı satışın fâsid olduğu, Mevkufat, Cevhere ve Tuhfet-ül-fukaha’da yazılıdır. Çünkü, semen meçhuldür) deniyor. Buna göre, peşin 10 liraya satılan malı, veresiye 15 liraya satmak fâsid midir?
CEVAP
Hayır hiçbir mahzuru yoktur. Satıcı yalan söylemeden, fahiş fiyatla da satabilir. Çünkü herkes malını, dilediği fiyatla satabilir. İslamiyet’te kâr haddi [kâr limiti] diye bir şey yoktur. Bu inceliği bilmeyenler, veresiye pahalı satılamaz zannediyorlar. İfadenin son cümlesinde, (Çünkü, semen meçhuldür) deniyor. Semen, satışta belirlenen fiyatı demektir. Satıcı, peşin olursa 10 lira, taksitle 15 lira derse, müşteri de, bu iki fiyattan birini, yani ya peşin 10 liraya veya veresiye 15 liraya olan satış fiyatını kabul ederse, alışveriş sahih olarak gerçekleşmiş olur. Peşin veya veresiye belirtilmeden, müşteri, zamanı ve fiyatı belirlemeden, kabul ettim derse, bu satış fâsid olur. Çünkü, semen ve zaman belli değil. 10 liraya mı aldı, yoksa 15 liraya mı? Müşteri hangisini kabul ettiğini söylememiştir. Zaman ve fiyat belirlenmediği için satış fâsiddir. Müşteri, peşin on liraya aldım derse yahut, veresiye 15 liraya aldım derse, satış sahihtir.
Dinimizde kâr koymada, sınır yoktur. İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:
Enes bin Malik bildirdi ki: Medine’de, pahalılık oldu. (Ya Resulallah, fiyatlar yükseliyor. Bir kâr haddi koyun) denildiğinde, (Fiyatları koyan Allahü teâlâdır. Rızkı genişleten, daraltan, gönderen yalnız Odur. Ben, Allahü teâlâdan bereket isterim) buyurdu. (Tirmizi, İbni Hibban)
Fiyatlar, fahiş olarak [mal oluş fiyatının iki misline] artıp, millete zarar ve zulüm haline gelince, hükümetin, tüccarlara danışarak, uygun bir narh, kâr haddi koyması caiz olur. (Redd-ül-muhtar)
Pahalı satmak ve aldatmak
Sual: 300 liraya veresiye aldığım bir ürünün 200 lirasını verdim, 100 lirası daha duruyor. Sonra bu ürünün başka bir yerde 200 liraya satıldığını öğrendim. Müslümanlıkta aldatmak da, aldanmak da olmadığı için ve adamdan senetsiz aldığıma göre, kalan 100 lirayı vermesem günah olur mu?
CEVAP
Normal rayiçten satıyorsa, başka yerlerde de 300 liraya satan varsa kalan 100 lirasını vermemek günah olur. Herkes malını, istediği fiyata satabilir. Bir kuruş eksik verilse kul hakkı olur. Eğer o mal her yerde 200 liraya satılıyorsa, bir tek o kişi 300 liraya satıyorsa, bu da rayicin üstündeyse o zaman alışverişi fesh etme yetkimiz olur. 300 liraya satan başka yerler de varsa, başka birileri de 200 liraya satıyorsa, bu ölçü olmaz.
Bir şey satarken, bu, benzerlerinden farklı diyerek yalan söylemek veya malın kusurunu gizlemek, aldatmak olur. Bir de, piyasadaki rayiç fiyatların en yükseğinden, sarraflıkta % 2.5, hayvandan başka menkul mallar için % 5, hayvan için % 10, bina için % 20 ve daha fazlası kadar yüksek fiyatla satın almak da aldanmak olur. Böyle bir aldanma olursa, müşteri alışverişi feshedebilir.
Pahalı satmak
Sual: Esnaflık yapıyoruz. Elimizde mevcut bazı malların fiyatları yükseliyor. Mesela 10 liraya aldığımız malın fiyatı 20 lira olabiliyor. Aynı malı 20 liraya alıyoruz. Elimizde 10 liraya aldıklarımız da var. Biz, 10 liraya aldığımız malları, daha önce 15 liraya satarken, şimdi 25 liraya satabilir miyiz?
CEVAP
Dinimizde kâr haddi yoktur. 10 liraya alınan bir malı, müşteriye yalan söylemeden, onu kandırmadan, 100 liraya bile satmak caiz olur. Mesela 10 liraya aldığı bir mal için, müşteri sorunca, (Biz bunu 20 liraya aldık, 5 lira da kâr koyarak satıyoruz) derse caiz olmaz, fakat (Bu malı, biz 10 liraya aldık, ama şimdi toptancısında 20 liradır. 5 lira kârla 25 liraya satıyoruz) denirse mahzuru olmaz. Din kitaplarında deniyor ki:
Ucuz aldığı bir malın fiyatı, yükselip pahalı satıyorsa, aldığı fiyatı söylemelidir. (S. Ebediyye)
.
Emanet mal
|
Sual: Emanetçilik yapıyorum. Bir yolcunun valizini yanlışlıkla başka birine vermişim. Yolcunun valizini ödemem gerekir mi?
CEVAP
Ödemeniz gerekir. Çünkü siz, onu ücretsiz, Allah rızası için saklamıyorsunuz. Sırf ücret almak için saklıyorsunuz. Yani onu saklamak sizin vazifenizdir. Mesleğiniz emanetçiliktir. İhmaliniz olmasa da ödemeniz gerekir.
Güvenilen kimseye saklamak için verilen mala emanet denir. Parasız bırakılan emanet, kaybolursa ödenmez, ücretli olan ödenir. (Mecelle)
Sual: Biri, bana bir miktar para bıraktı. Masamın çekmecesine koydum. Çekmeceyi kilitlemeden tuvalete gittim. Gelene kadar parayı biri almış. Bu parayı ödemem gerekir mi?
CEVAP
İhmaliniz yoksa ödemeniz gerekmez. Fakat çekmeceyi açık bırakmak bir ihmaldir. İhmali olan öder. Eğer çekmeceniz kırılıp para alınsaydı, o zaman ihmaliniz olmadığı için ödemeniz gerekmezdi.
Kendi paranızı ceketin iç cebine, emanet parayı ceketin dış cebine koymak da, ihmaldir. Emaneti en az kendi paramız kadar iyi yere saklamamız gerekir.
Emanete riayetin dindeki yeri büyüktür. Müminun suresinin başında, kurtuluşa eren müminlerin vasıfları bildiriliyor. 8. âyette de bunların emanete ve ahitlerine riayet ettikleri açıklanıyor. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Şu altı şeyi yapacağınıza söz verin, ben de size Cennete gireceğinize söz vereyim. Bunlar, namaz kılmak, zekat vermek, emanete riayet, zinadan sakınmak, helal yemek ve dili [elfaz-ı küfr, yalan, gıybet, lanet, malayani gibi] kötü sözlerden korumaktır.)[Taberani]
(Allah yolunda savaş, bütün günahların affına sebeptir. Fakat emanete hıyanetin affına sebep olmaz. Böyle biri [Allah yolunda öldürülen] kıyamette, emaneti ödemeyince Cehenneme atılır.)[Beyheki]
(Emanete riayet etmeyenin imanı yoktur.) [Taberani]
[Burada imanı yok demek kâmil imanı yok, imanı zayıf demektir.]
(En kötü şey, emanete riayet etmemektir. Çünkü emanete riayet etmeyenin dini yoktur. Onun namazı da, zekatı da kabul olmaz.)[Bezzar]
[Kabul olmaz demek, sahih olmaz demek değildir. Namazı ve diğer ibadeti sahih olur, borçtan kurtulur.
Fakat namaz ve zekattan hasıl olacak büyük sevaplara kavuşamaz demektir.]
(Kıyamete yakın, insanlar, alışverişlerinde, birbiriyle olan münasebetlerinde emaneti gözetmezler. Güvenilir insan çok azalır. "Falanca yerde güvenilir bir insan varmış" denir. O insanın kalbinde de hardal tanesi kadar iman yoktur.) [Müslim]
(Emanete riayet edilmezse, zekat zorla verilirse, ilim, dine hizmet için değil de, para ve makam için öğrenilirse, kişi, hanımının meşru olmayan arzusuna itaat eder, ana-babasına isyan ederse, fâsık ve ehil olmayanlar işbaşına getirilirse, kötülüğünden korkup zalime hürmet edilirse, gayrı meşru ilişkiler, çalgılı-içkili yerler çoğalırsa, yeni nesil öncekileri [Eshab-ı kiramı ve diğer âlimleri]kötülerse, o zaman çeşitli belaya maruz kalırlar.) [Bezzar]
Sual: Arkadaşa (Makinene iyi denirse 50 ye aldım, kötü denirse, getiririm) dedim. Birine 60 a sattım. Arkadaşa 50 versem caiz mi?
CEVAP
Caiz olmaz. Çünkü malı henüz kesin olarak satın almamıştın. Emanet duruyordu. Emaneti satmak caiz olmaz.
Sual: Emanet bırakılan parayı kullanarak, para kazanmak haram olur mu?
CEVAP
Evet, haram olur. Kazanılanı fakire vermek gerekir. Eğer ödünç olarak veya kullanmak için izin alınsaydı, o zaman mahzuru olmazdı.
Emanete riayet
Sual: Emanet alınan bir şeyin yerine bir başkasını vermekte veya değerini ödemekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Emanet verenin rızasıyla caiz olur. Ancak emanete riayet etmek, zarar vermeden aynısını iade etmek gerekir. Emanete zarar gelmişse ödemek lazımdır. Emanete riayet konusunda Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Lokman aleyhisselama, bu dereceye nasıl eriştiği sorulunca, şu üç şeyle eriştiğini söyledi:
1- Emaneti yerine vermekle,
2- Doğru söylemekle,
3- Malayaniyi [faydasız söz ve işi] terk etmekle.) [İ. Ahlakı]
Allahü teâlâ, Cennete girecek Müslümanları överken mealen buyuruyor ki:
(Onlar, emanete riayet ederler [güzelce kullanıp, yerli yerine verirler], sözlerini yerine getirirler. [Kendi aralarındaki sözleşmelere uyarlar ve Allahü teâlâya karşı vazifelerini yerine getirirler.]) [Müminun 8](Celaleyn tefsiri)
Emanet çalınırsa
Sual: Güvendiğimiz bir arkadaşa emanet olarak verdiğimiz para veya bir mal çalınırsa, arkadaş bunu ödemeye mecbur mudur?
CEVAP
Güvenilen kimseye, saklamak ve korumak için verilen mala emanet denir. Böyle bir emanet, kaybolur veya çalınırsa, ödemek gerekmez.(Mecelle)
Emanete kendi malı gibi bakarken, kaybolur veya çalınırsa ödemez, ama ihmali varsa öder. Mesela emanet parayı dış cebine, kendi paralarını iç cebine koyarsa veya kendi parasını çelik kasaya, emanet parayı açığa koyarsa, dış cepteki veya açıktaki para çalınırsa, emanet alanın ihmali olduğu için, paraları ödemesi gerekir.
|
.
Emekli maaşı ve Nema
|
Sual: Bazı kimseler, gerek Emekli Sandığı, gerek SSK ve gerekse Bağ-Kur’dan emekli olmanın caiz olmadığını söylüyorlar. Bu hususta açıklama yapar mısınız?
CEVAP
Bu kimseler delil olarak, Necm suresinin, (İnsana ancak çalışarak[ihlas ile] yaptığı işler [ahirette] fayda verir) mealindeki âyet-i kerimeyi gösteriyorlar. Hatta emekli maaşı almayacağım diye gazetelerde ilan edenler de vardır.
Köşeli parantez içindeki ifadeler, âyet-i kerimenin açıklaması mahiyetindedir. Bu âyetin devamı olan âyetlerde, çalışmasının karşılığının eksiksiz verileceği bildiriliyor. Herkes ektiğini biçer demektir. Bu âyet, emekliliğe mani değildir.
Emekli olmak caiz değil diyenlere göre, az şeye çok karşılık vermek veya karşılıksız bir mal vermek caiz değildir. Halbuki miras, hediye, bir çalışmanın, alın terinin karşılığı değildir. Hediye de miras da caizdir. Devlet, ihtiyarlara bir ihsan olarak yaşlılık maaşı bağlamıştır. Aynı şekilde bazı belediyeler, ihsan olarak ihtiyarlara ücretsiz seyahat hakkı tanımıştır. Bayramlarda da herkesten seyahat ücretini almıyor, köprüden geçiş ücreti kaldırılıyor. Bunlar birer ihsandır, hiç mahzuru yoktur.
Devlet, gazilere, asker ailelerine maaş bağlıyor. On çocuğu olana ikramiye de verebilir. Depremden zarar görenlere karşılıksız yardım edebilir. Yahut sırf vatandaş olduğu için herhangi bir yardım yapabilir. Devlet bir kimseye böyle çeşitli yardımlar yaptığı gibi, bir fert de dilediği kimseye, milyonlarca, milyarlarca yardım yapabilir. Hediye verebilir. Bu paranın muhakkak alın teri ile alınması gerekmez.
Devlet, bir memuruna, bir işçisine anlaşma gereği, haftada bir gün veya iki gün izin verebilir. Yılda bir ay, iki ay izin verebilir. Birkaç ay hastalık izni verebilir. Bu izinli olduğu zamanlarda da maaşından kesmeyebilir. Devlet, 25 yılda emekli ettiği gibi, bunu 50 yıla da çıkarabilir veya on yıla indirebilir. Çalışamayan hastaları malulen emekli edip, ömür boyu maaş verebilir.
Devlet, emekli memura ölünceye kadar maaş verdiği gibi, Allahü teâlâ da, iman edenlere sonsuz mükafat vermektedir. İman ettiği için, kuluna sonsuz mükafat veren Allahü teâlâya, “Niçin sadece iman karşılığı bu kadar nimet veriyorsun” diye sual edilemeyeceği gibi, belli bir hizmet veya prim karşılığı ölünceye kadar maaş almaya haram demek çok yanlıştır.
İhsan yani iyilik etmeyi dinimiz tavsiye etmektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah, adaleti, ihsanı ve akrabaya vermeyi emreder.) [Nahl 90]
(Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun!) [Kasas 77]
(İhsanın karşılığı ancak ihsan olur.) [Rahman 60]
(Ana babaya ihsan edin!) [Nisa 36]
(Allah ihsan edenleri sever.) [Maide 13]
(Allahü teâlâ, ihsan edenlerle beraberdir.) [Ankebut 69]
(İhsan edenleri müjdele!) [Hac 37]
(İhsan edenlere Allahü teâlânın rahmeti elbette çok yakındır.)[Araf 56]
(Allah ihsan edenlerin ecrini zayi etmez.) [Tevbe 120]
Hazret-i Yusuf ve Hazret-i Musa’ya verilen nimetler bildirilip buyuruluyor ki:
(İhsan edenleri işte biz böyle mükafatlandırırız.) [Yusuf 22]
İhsan etmekle ve hediye vermekle ilgili hadis-i şeriflerden bazıları da şöyledir:
(Allahü teâlâ ihsan sahibidir. Öyle ise siz de ihsanda bulunun!) [İ. Adiy]
(İdarecilerin ihsanını, ihsan olarak kaldığı sürece alın!) [Ebu Davud]
(İhsan ehlinden olun!) [Ebu Davud]
(Ömrü ihsandan gayrısı artırmaz.) [Nesai]
(Ana-babaya ihsan, ömrü uzatır ve kötü ölümden korur.) [Ebu Nuaym]
(Vermeyene ihsanda bulunanı, Allahü teâlâ Cennete koyar.)[Hakim]
(Ana-babanıza ihsan ederseniz, çocuklarınız da size ihsan eder!)[Taberani]
(Ömrünün uzun ve rızkının bol olmasını isteyen, ana-babasına ihsanda bulunsun ve sıla-i rahim yapsın!) [İ. Ahmed]
(İhsan kapısını açana, Allahü teâlâ dünya ve ahiret hayrını verir.)[İbni Cerir]
(Komşuna ihsanda bulun ki, mümin olasın!) [Tirmizi]
(Hediye Allahü teâlâ tarafından gönderilen güzel bir rızıktır.)[Hakim]
(Hediyeyi kabul eden, Allahü teâlânın gönderdiğini kabul etmiş, reddeden de Onun gönderdiğini reddetmiş olur.) [Ramuz]
(Allahü teâlâ, “Biz malı insana ibadet etmesi için ihsan ettik” buyurdu.) [İ. Ahmed]
Bir müminin duası ile
Sual: Bir vaiz, “Necm suresindeki âyetten anlaşılıyor ki, emekli maaşı ve alın teri karışmayan her kazanç haramdır. Yaşlı kimselerin ücretsiz belediye araçlarında seyahat etmesi de böyledir. Yine aynı âyet gösteriyor ki, ölü için yapılan dua, sadaka ve diğer iyiliklerin hiç faydası olmaz” dedi.
Faydası yoksa, niçin cenaze namazı kılıyoruz?
CEVAP
Emekli maaşı almak caizdir, bunu yukarıda izah ettik. Alın teri karışmayan her kazanç haram değildir. Mesela miras ve hediye, bir çalışmanın, alın terinin karşılığı değildir. Hediye de miras da caizdir.
Ölü için de dua edilir, her türlü hayrat yapılır.
Bir kimse, başkasının yaptığı amelden fayda görmez. Herkesin yaptığı kendinedir. Mesela bir kimse, sadaka verse, sevabı yalnız sadakayı verene ait olur. Başkasının bu sevapta hissesi olmaz. Ancak amel işleyen, mesela sadaka veren kimse, sevabını başkalarına da bağışlayabilir. Onlar da bu sevaptan faydalanır. Ölülere dua ve istigfar etmek faydalıdır. İbrahim aleyhisselam, (Ey Rabbimiz, [kıyamette]hesap için ayağa kalkıldığı gün, beni, ana-babamı ve bütün müminleri affeyle) diye dua etmiştir. (İbrahim 41)
Bir müminin duası ile diğer müminlerin günahları affediliyor ki, böyle dua edilmesi emredilmiştir. Yine her gün namazda,(İbâdillâhissâlihin) diyerek müslümanlara dua ediyoruz. Faydası olmasaydı, her tehiyyatta bunun okunması emredilmezdi.
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Ölünün mezardaki hâli, imdat diye bağıran, denize düşmüş kimseye benzer. Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, ölü de, babasından, anasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Ona bir dua gelince, dünyaya ve dünyada olanların hepsine kavuşmaktan daha çok sevinir. Allahü teâlâ, yaşayanların duaları sebebi ile, ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin, ölülere hediyesi, onlar için dua ve istiğfâr etmektir.) [Deylemi]
Günahkâr bir müslümanın cenaze namazını müslümanlar kılarsa, ölünün günahları affolur. Yani dirilerin duaları sebebiyle ölülere çeşitli hediyeler gider. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Müslümanlardan üç saf, bir müslümanın cenaze namazını kılarsa, ölü Cennete girmeye hak kazanır.) [Ebu Davud, Tirmizi]
Ölü için dua ve Kur’an-ı kerim fayda verdiği gibi, ölüler için sadaka vermek de onların günahlarının affına sebep olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah için nafile sadaka vermek isteyen, bunu müslüman ana-babasının niyetine verse, ana-babası için birer ecir, onların ecirlerinden eksilmemek üzere, bir misli de kendisine verilir.)[Taberani, İbni Asakir]
(Ölmüş ana-babası namına hac eden, bu hac hem kendisi, hem de ana-babası için kabul edilir ve ana-babasının ruhuna müjde verilir.) [Dâre Kutni]
(Ölen müminin her ameli kesilir. Yalnız üç amelinin sevabı devam eder. Bunlar, sadaka-i câriye, faydalı ilim ve kitap ile salih evladın ettiği dua ve istigfarlar.) [Ebuşşeyh] [Sadaka-i câriye, cami, çeşme, yol gibi, faydası devam eden işlerdir.]
Tatarhâniyye’de, (Sadaka veren, sevabının bütün müminlere verilmesi için niyet ederse, kendi sevabından hiç azalmadan, bütün müminlere de sevabı erişir) buyurulmaktadır. (Redd-ül Muhtar)
Ödünç ve Nema
Sual: Bir kimse, 10 lira ödünç borcunu öderken 30 lira verip, "fazlası hediyedir" dese, bu fazlalığı almak caiz olur mu? Devlet de paralarımızdan kesinti yaparak nema adı altında bir fazlalık veriyor. Bu fazlalığı almak caiz olur mu?
CEVAP
Kâr getiren ödünç, haram olur. Ancak, bir anlaşma yapmadan verilecek 20 lira hediye olur. Almak caiz olur. Devletin verdiği de böyledir. Devlet, ömür boyu emekli maaşı bağlasa, bu maaşı da almakta mahzur yoktur. Karşılıksız verilen şeyi de almak caizdir. Az bir şeye karşılık çok şey de verilir. Bunları da almakta hiç mahzur olmaz.(Redd-ül Muhtar)
|
.
Eşlerin mal varlığı
|
Sual: Bizimle aynı varlıkta komşu bir hanım var. Evimizde un, şeker, yağ gibi gıda maddesi, veya herhangi bir kitap, bir âlet görse, ödünç olarak, ariyet olarak ister. Getirme huyu da yoktur. Hani maddi durumları kötü olsa, varsın getirmesin diyeyim. Bizden aşağı tarafları yok. Beyim, "Ne isterse istesin hiçbir şey vermemeli!" diyor. Komşu hakkından korkuyorum. Vermesem günah olur mu? Komşumun her gördüğünü istemesi ve aldığını getirmemesi günah değil midir? Bu komşu, sadece bizden değil, başkalarından da böyle şeyler istiyormuş.
CEVAP
Beyiniz, sizin malınızı, siz de beyinizin malını izinsiz harcayamazsınız. İzinsiz harcamak, başkasına vermek günah olur. Komşu gelince, "Beyim razı olmuyor. Ondan izinsiz bir şey vermem günahmış" derseniz, o da bir daha bir şey isteyemez. Ondan bundan bir şey istemek doğru değildir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İnsanlardan bir şey istemeyin, velev ki bir misvakı bir defa kullanmak için de olsa.) [Bezzar]
Ödünç alıp da imkanı varken vermemek veya borçlarını ödememek günahtır.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Borcunu ödemeyenlere Allahü teâlâ, kıyamette "Bunun hakkını sizde bırakacağımı mı zannettiniz?" buyurarak o kimsenin iyi amellerini alıp diğerine verir. Eğer borcunu vermeyenin iyi ameli yoksa, borç verenin kötü amellerini, günahlarını borçluya yükler.)[Taberani]
Bir kimseye zarar vermek, kalbini kırmak kötüdür. Fakat komşuya zarar vermek, onu incitmek daha kötüdür. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Komşusu, zararından emin olmayan kimse, Allah’a iman etmiş sayılmaz.) [Bezzar] [Yani bu kimse kâmil mümin değildir.]
Komşu kötü de olsa, ona elden gelen iyiliği yapmaya çalışmalıdır!
Sual: Beyim kendi paramı harcamama, zekâtımı bile vermeme razı değil. Ne yapayım?
CEVAP
Kendi paranızı meşru yerlere, dilediğiniz gibi harcayabilirsiniz. Onun parasını onun istemediği yerlere harcamanız uygun değildir. Eğer izin almışsanız, dilediğiniz yerlere verebilir, dilediğiniz gibi de harcarsınız. İzinsiz harcamanız doğru olmaz. Bileziklerinizin zekâtını siz vereceksiniz. Kendi paranızdan vermeniz gerekir. Beyinizin hediye ettiği para varsa ondan da verebilirsiniz. Hediye olarak aldığınız para da sizindir. Zekât vermeye beyiniz razı olmasa da, muhakkak vermeniz gerekir. Ondan habersiz verirsiniz. Kocanın rızası meşru işlerde olur. Siz zekât verdiğiniz için sizden razı olmasa, bunun hiç kıymeti olmaz.
Sual: Kız kardeşime zekât olur mu? Bey ve hanımın hesapları ayrı mıdır?
CEVAP
Zekât ve fitrenizi, zengin değilse kız kardeşinize veya çocuklarına vermenizde mahzur yoktur. Dinimize göre, erkekle hanımının mal varlığı ayrıdır. Birbirine eklenmez. Siz zengin, beyiniz fakir olabilir, siz fakir beyiniz zengin olabilir.
Beyinize ait değil, kendinize ait borcunuz varsa, mevcut paranızdan çıkarırsınız. Altınlarınızı tartıp alacaklarınızla birlikte hesap edersiniz. Hepsinin kırkta birini altın olarak, yeğenlerinize verirsiniz.
Ev, dükkan, araba gibi şeyler zekât nisabına katılmaz. Yani zekâtları verilmez.
|
.
Fâsid ve bâtıl satışlar
|
Sual: Fâsid ve bâtıl satışlar arasındaki fark nedir?
CEVAP
Fâsid, aslı dine uygun, fakat sıfatı dine uygun olmayan alışveriştir. Fâsid satışlar, caiz değildir ve haramdır. Büyük günahtır. Bâtıl, aslı da sıfatı da dine uygun olmayan, yani geçersiz olan alışveriştir.
Fâsid alışverişe birkaç örnek:
1- Alacaklısına evini verip, (Ücretsiz otur!) demek fâsiddir.
2- Sütü için hayvanı, meyvesi için ağacı, üzümü için asmayı, koyun otlatmak için tarlayı, yünü için hayvanı kiraya vermek caiz değildir, fâsiddir.
3- İpliğin bir kısmını, dokumacıya kira olarak bırakmak üzere dokutmak, eşyadan bir kısmını, kira olarak vermek üzere taşıtmak için hayvan kiralamak, unun bir kısmını, kira vermek üzere, buğday öğütmek fâsiddir.
4- Bir kimsenin, birinden bir miktar alacağı varken, bu kimsenin, alacağıyla takas edilmemek şartıyla ondan o kadar liralık mal satın alması fâsiddir. Yani kömürcüden 100 lira alacağı olan kimse, 100 liralık kömür alıp, (Alacağıma say!) diyebilir, fakat (Alacağıma sayma, ben sana 100 lira borçlanayım) diyemez.
5- Evini, ölünceye kadar içinde oturmak veya ölünceye kadar müşterinin kendisine bakması şartıyla satmak fâsid olur. Bu şartla evini hediye etmek caizdir ve evi teslim ettikten ve alan, ona bakmaya razı olduktan sonra, geri alamaz.
6- Satıştaki taksit müddetini, satıcının ve müşterinin bilmesi şarttır. Ödeme müddeti, mal teslim tarihinden başlar. (Hacılar geldiği zaman, yağmur yağdığı vakit öderim) demek caiz değildir, fâsiddir. Hangi ayın hangi günü olduğu bilinmelidir.
7- (Şu sürüden bir koyunu sana sattım) demek fâsiddir, çünkü hangi koyun olduğu belli değildir.
8- Veresiye vermek için, fiyatı arttırmak şart edilirse, alışveriş fâsid olur. Mesela, 100 lira olan bir malı, taksitle alırsan veya üç ay vade ile alırsan 110 lira demek gibi. Fakat 100 liralık bir malı, veresiye isteyen kimseye 110 lira veya 200 lira dense fâsid olmaz. Herkes malını dilediği fiyata satabilir. Öncekinde, (Malım 100 lira, ama veresiye alırsan daha fazlaya satarım) demesi zamanı parayla satmak oluyor.
9- Bir kimseye verdiği ödüncü yalnız ona ve peşin satmak caiz olup, başkasına satmak fâsiddir. Mesela komşuya on tane yumurta ödünç verdik. Bunu başkasına satamayız. Komşu parasını vereyim derse ona peşin satmak caizdir.
10- Fakirin, zekâtı teslim almadan satması fâsiddir. Mesela, (Ali Bey, bana zekât olarak bir ayakkabıyla bir palto verecek. Onu sana sattım) demek caiz olmaz. Zekât mallarını almış olması lazımdır.
11- Alışverişin gereği olmadan, satıcıya veya müşteriye faydası olan bir şartla yapılan satış fâsid olur. Birkaç örnek verelim:
Satıcının buğdayı un yaptıktan veya meyveyi topladıktan sonra teslim etmesini şart etmek fâsiddir.
Peşin olarak pazarlık edince, parasını vermeden önce, malı teslim etmesini istemek fâsiddir. Parasını sonra vermek üzere veresiye satmanın mahzuru olmaz.
Parasını başka şehirde vermeyi şart koşmak fâsiddir. Mesela peşin pazarlık yapıp malı İstanbul’da teslim alıp, (Gel parasını sana Ankara’da vereyim) demek fâsiddir.
Bâtıl olan satışlar:
Bazı fâsid satışlar, gayrimüslim ülkelerde caizdir, fakat bâtıl olan satışlar, gayrimüslim ülkelerde de caiz değildir, haramdır. Harama düşmemek için bâtıl satışları her Müslümanın bilmesi lazımdır. Bâtıl satışlardan bazıları şunlardır:
1- Mal sayılmayan şeylerin satılması bâtıldır. Mesela kan ve leş mal değildir.
2- Mülkü olmayan şeyi satmak bâtıldır. Mesela denizdeki balığı yakalamadan önce satmak bâtıldır. Satış yaptıktan sonra balıkları tutup müşteriye verse yine sahih olmaz. Balıkları tuttuktan sonra satmalıdır.
3- İneğin memesindeki sütü sağmadan önce satmak bâtıldır. Sahih olması için, ineğin sahibine, sütün değerine yakın bir para ödünç verilir. İneğin sahibi de hayvanından çıkan sütü her gün ödünç verir. Sonra takas yoluyla ödeşirler.
4- Ağaçta belirmemiş olan meyveyi satmak bâtıldır. Çünkü ortada mal yok. Meyvenin büyüyeceği kesin değildir.
5- Yedi yaşından küçük çocuğun alışverişi bâtıldır. [Ancak çocuğun eve getirdiği şeyleri ana veya babası görüp razı olursa alışverişi sahih olur. Razı olmakla ana baba alışveriş yapmış oluyor.]
6- Canlı hayvanın etini tartıyla satmak bâtıldır. [Fakat satıcı tartıp hesap eder, şu kadar lira der. Alıcı da, bu koyuna o kadar lira veriyorum derse mahzuru olmaz.]
7- Kaybolan eşyayı satmak bâtıldır. Çünkü malı hemen teslim etme imkânı yoktur.
8- Leşin derisini tabaklamadan satmak bâtıldır. Leşin kemikleri, boynuzu, tüyü, kılı satılır. Domuzdan başka eti yenmeyen hayvanları ve haşeratı ve balıktan başka deniz hayvanlarını, ancak kullanmaları faydalı olduğu zaman satmak caiz olur. Domuzdan başka eti yenmeyen hayvanlar Besmele ile kesilince veya avlayınca derisi temiz olur.
9- Bir binanın üst katı yıkıldıktan sonra, yalnız bu üst katını satmak bâtıldır. Çünkü mal kalmamıştır. Mevcut olan mal satılır. Hak, yalnız olarak satılmaz. Bunun için, alınacak maaşı almadan önce satmak, bunların çeklerini bankaya kırdırmak bâtıldır.
10- Bir kimse, cinsini söyleyerek bir şey satsa, bu şey başka cinsten çıksa, satış bâtıl olur. Mesela nohut diye alıp, pirinç çıksa, bâtıl olur.
11- (Falan şey olursa veya olmazsa, bu malı sana sattım) diye satış yapmak bâtıl olur. [Mesela Polatlı il olursa, bu malı sana bin dolara sattım veya deprem olmazsa, bu evi sana 90 bin liraya sattım demek gibi]
12- Satıcıya ve müşteriye faydası olmayan şartla alışveriş sahih olup, şart edilen şey yapılmaz. Mesela, binmemek şartıyla bir hayvanı satmak, müşterinin kendi giymemesi şartıyla elbise satmak, başkasına satmamak veya hediye etmemek şartıyla satın almak sahih olup, bu şartların hepsi boştur, yapılmaz. Mesela kesmek şartıyla koç satın almak sahihtir, fakat şart geçersizdir. Bir malı, bu şehirde satmamak şartıyla satın almak sahih olup, şart bâtıldır. Bir evi yıkmak şartıyla satın almak sahih, fakat şart bâtıldır, yani yıkmak gerekmez.
13- Bir satışta, malın ve paranın ikisi de deyn olursa, alışveriş sahih olmaz, bâtıl olur. Deyni, deyn karşılığı satmak bâtıldır. Bunun için, her çeşit alacak, teslim alınmadan önce, hiç kimseye veresiye satılamaz. [Kendinde bulunan mala (Ayn), kendinde bulunmayana (Deyn) denir.]
14- Ayakkabıyı, henüz yapmadan satmak bâtıldır. Ismarlama sûreti ile yapmak caizdir.
15- Ücret ile ibadet yaptırmak veya ibadetin sevabını başkasına satmak bâtıldır.
Sual: Almanya’dan yazıyorum. Burada piyango tertiplemek, sigorta acentası veya banka reklamı yapmak caiz midir?
CEVAP
Caizdir.
Dar-ül-harbde, yani Almanya, İngiltere gibi İslamiyet ile idare edilmeyen yerlerde, bir müslüman, kazanmak şartı ile, kumar, piyango, faiz ve sigorta yolu ile, oradaki herkesin parasını, malını alabilir. (Kuduri, Cevhere, Vikaye, Redd-ül Muhtar, Hindiyye, Mebsut)
Mecmaul-enhür ve Dürer’deki hadis-i şerifte, (La riba beynel müslimi vel harbiyyi fi daril harbi = Dar-ül-harbde, müslüman ile kâfir arasında faiz yoktur) buyuruldu.
Diyanet Ansiklopedisi’nde ise şöyle diyor:
Ebu Hanife ve imam-ı Muhammed’e göre dar-ül-harbde müslümanla harbi arasında faiz muamelesi caizdir. Aynı şekilde Hanefi mezhebine göre, fâsid kabul edilen alışveriş ve ticari muameleler, bahse girmek ve kumar oynamak da caizdir. Ancak müslümanın bu işlemlerden kazançlı çıkması şarttır. (Faiz maddesi s.121)
Not: Geniş bilgi için Faiz ve Sigorta maddelerine bakınız.
Fâsid akit
Sual: Avrupa’da, çok cirolu bir bonoyu, gayrimüslime vermek günah mıdır?
CEVAP
Günah değildir; çünkü gayrimüslim ülkelerde, gayrimüslimlerle ve dinsizlerle fâsid akit caizdir.
Ağaçtaki meyveyi satmak
Sual: Ağaçtaki olmuş meyveyi tarladaki olmuş kavun karpuz gibi ürünleri, ölçmeden, götürü usulüyle satmak caiz midir?
CEVAP
Elbette, caizdir. Tartmak gerekmez. Götürü usulü uygundur. Henüz belirmemiş olan ürünü satmak batıldır; fakat ürün yenecek halde olmasa bile, müşteri hemen toplayacaksa, satmak caiz olur. Toplamayıp, ağaçta kalmasını istemek caiz olmaz. Olmuş ürünü ise satmak caizdir.
Sürpriz paket
Sual: Sürpriz paket diyerek bazı satışlar yapılıyor. Satıcı firma, pakete bazı ürünler koyuyor, ama içinde neler olduğunu söylemiyor. Böyle bir paketi satın almak caiz olur mu?
CEVAP
Hayır, ne olduğu bilinmeyen mal satılamaz. Gözümüzle görmesek de, içinde ne olduğunu bilmemiz lazımdır. Müşterinin görmediği malın yerini, sıfatını, arsasının hududunu, cinsini, miktarını satıcı bildirmezse, alışveriş fâsid olur.
Bir kimse, cinsini söyleyerek bir şey satsa, bu şey başka cinsten çıksa, satış batıl olur. Mesela fındık olarak alıp, fıstık çıksa, bâtıl olur. Müşteri, çıkan mal mevcutsa, geri verir. Mevcut değilse, parasını geri alır.
Parayı önce vermek
Sual: Ekmek alacağımız zaman önce parasını verip, ekmeği sonra alsak uygun olur mu?
CEVAP
Evet, en uygunu budur. Pazara gidip 5 liralık şu meyveden ver diyerek, önce 5 lirayı vermek de aynı şekilde uygun olur. O zaman eksik veya fazla tartılsa da, götürü usulüyle, tartılmış olan miktar 5 liraya alınmış olur.
Buğday öğütme ücreti
Sual: Köyümüzde, değirmene, 100 kilo buğdayı öğütmeye götürmüşsek, değirmenci, öğütme ücreti olarak 5 kilo un alıyor. Dinen bu caiz midir?
CEVAP
Caiz değil, fâsiddir. Bu ücrete îcâr veya kira deniyor. Îcâr, bir malın, kendini değil de, menfaatini yani kullanılmasını satmak, kiraya vermek demektir. Îcâr, kira anlamına da gelir. Kiraya ücret de denir.
İpliğin bir kısmını, dokumacıya kira olarak bırakmak üzere dokutmak, eşyadan bir kısmını, kira olarak vermek üzere taşıtmak için hayvan kiralamak, unun bir kısmını kira vermek üzere, buğday öğütmek fâsiddir. (S. Ebediyye)
Buğdayı taşıma ücreti olarak bu buğdaydan veya buğdayı öğüten değirmenciye undan ücretini vermek caiz değildir.(Redd-ül muhtar)
Demek ki, değirmencinin buğdayın öğütme ücretini öğüttüğü undan alması caiz olmuyor. Caiz olması için buğdayı ücretle öğütmelidir. Değirmenci, buğdayı öğütüp ücretini isteyince ücreti verilir. Eğer, elimizde para yoksa, borcumuza karşılık buğday da, un da verebiliriz. Borç karşılığı verildiği için mahzuru olmaz.
Şimdi un fabrikalarına buğday götürülüyor. Mesela 100 kilo buğday götürülüyor. Un öğüten fabrika görevlisi, (Bu buğdaydan 30 kilo kepek çıkar. Size 70 kilo un vereyim. Siz bu 100 kilo buğdayı verin!) diyor. Bu işin fâsid olmaması için, eldeki 100 kilo buğdayı ona, mesela 70 liraya satar. Fabrikadan 70 liralık un alırsa, takas sûretiyle caiz olu
.
Gayrimüslim ülkelerde
|
Sual: Bir ülkenin dar-ül-harb olması için aranan şartlar nelerdir?
CEVAP
İmam-ı a’zama göre bir ülke üç şartla dar-ül-harb olur:
1- Dar-ül-harbe bitişik olması.
2- Müslüman inancıyla güvence içinde olmaması.
3- O ülkede gayri islami hükümlerin tatbik edilmesi. İmameyne [imam-ı Ebu Yusuf ile imam-ı Muhammed'e] göre ise gayri islami hükümlerin uygulandığı andan itibaren o ülke dar-ül-harb olur. Bir bid’at ehli, “Bin yıl öncesinin dar-ül harb ahkamını bugüne taşımak bence yanlıştır” diyor. Bin yıl önceki namaz, oruç gibi ibadetler de sence yanlış olabilir. Teknikte değişiklik ve mükemmel gelişmeler olur ama dindeki değişiklik geçersizdir. Çünkü din kâmildir. (Maide 3)
Dar-ül-harbde caiz olanlar
Sual: Fıkhi tabirle, dar-ül-harb denilen, Japonya, Çin, Amerika gibi ülkelerde, Müslümana neler caiz neler haramdır?
CEVAP
Bazılarını bildirelim:
1- Ehl-i kitabın kestikleri hayvan, temiz kabul edilir. Bir hayvanı kitapsız kâfirlerin kestiği kesin olarak bilinmezse, o hayvanın etini yemek tenzihen mekruh olur.
2- Dar-ül-harpte, İslam’ın vakarını, şerefini korumak ve şöhretten, fitneden sakınmak vaciptir. [Mesela sarık sarmak, sakal bırakmak ve entari giymek fitneye sebep olacaksa, bunlar yapılmaz. Bunlar sünnet-i zevaiddir. Fitneye sebep olmak ise haramdır. Haram ile sünnet, hatta farz çakışınca, haram işlememek için farz tehir edilir, sünnet ise terk edilir. Sünnet ile mekruh çakışınca da sünneti terk etmek gerekir.]
3- Zâlimler, saçını, kollarını açması için zorlarlarsa, (açmazsan, işten çıkaracağız) derlerse, örtülü olarak çalışacak başka yer bulamayınca, kadının kolları açık çalışması, İmam-ı Ebu Yusuf’a göre caiz olur. Kadının kulaklarından sarkan saçlarını örtmesi farz değil diyen müctehid âlimler de vardır. Böyle durumlarda, bu zayıf kavil ile amel etmek caiz olur.
4- Fıkhın dört kısmını, [İbâdet, nikah, alışveriş ve cezalar] Dar-ül-harpte de ahkam-ı İslamiyeye uygun yapmak, uşur vermek lazımdır. Gayrimüslim kadınların saç, kol ve bacaklarına bakmak, Dar-ül-harpte de haramdır. Sadece fâsid alışverişler caizdir. Dar-ül-harpte imana gelen, farz olduğunu işitene kadar, kılmadığı namazları kaza etmez.
5- Dar-ül-harpte bulunan Müslüman esir, serbest bırakılsa, rahat dolaşsa, çalışıp kazansa da, kâfirlere gadr etmesi caiz olur. Çünkü, onlara söz vermiş, müstemin olmuş değildir. Fakat, esirin de, onların kadınlarına, kızlarına tecavüz etmesi caiz değildir. Çünkü, nikahlı aileden başka bir kadınla beraber olmak zina olur.
6- Dar-ül-harpte harbi ile yapılan sözleşmenin kıymeti yoktur. Kâfir olan sigortacılar ile sözleşme yapmak ve onlardan para almak helal olur.
7- Dar-ül-İslam’da, Teminat mektubu vermek için alınan ücret caiz olmaz, kefalet de sahih değildir. Kâfiri böyle kefil yapmak, ihtiyaç halinde caizdir.
8- Gayrimüslimlerin kanunlarına karşı gelerek, fitne çıkarmak da caiz olmaz. Kâfir ülkelerdeki kanunlara karşı gelmemek, onları ülül-emir olarak tanımak demek değildir. Allah’a isyana sebep olacak emirlere karşı gelinmez. Kanunlara karşı gelmek, nerde olursa olsun, fitne çıkmasına sebep olur. Fitneye sebep olmak haramdır. Bu haramları işleyen Müslüman, İslamiyet'i ve Müslümanları bütün dünyaya karşı barbar olarak tanıtmış olur. İslamiyet'e büyük zarar vermiş olur.
9- Bankadan, zaruret olmadan para çekip faiz ödemek de haramdır.
10- Küfür alametlerini dar-ül-harpte de kullanmak küfürdür. Bunları mizah için, başkalarını güldürmek için, şaka için kullanmak da küfre sebep olur. İtikadının doğru olması fayda vermez. Dinimizin küfür alameti dediği şeyleri mesela haç takmak, zünnar denilen papaz kuşağını takmak zaruretsiz caiz olmaz.
11- Orada yeni Müslüman olana eziyet edilmiyorsa, mukim olur.
12- Orada Müslüman olan kadın, kocası Müslüman olmaz ise iddetten sonra ayrılmış olur.
13- Bankaya para yatırıp faizini almak caizdir. Ceride-i ilmiyye’deki fetvada (Dar-ül-harbde onların bankasına para yatırıp, bankadan faiz almak, helal olur) buyuruluyor.
14- Orada zaruretsiz ehl-i kitap kadın ile nikah yapılmamalıdır. Çünkü haram diyen âlimler vardır.
15- Orada had cezaları tatbik edilmez.
Gadr etmek nedir?
Sual: (Gayrimüslim ülkelerde fâsid alışverişler caizdir, ancak gadr etmek caiz değildir) deniyor. Gadr etmek ne demek? Birkaç örnek verilebilir mi?
CEVAP
Gadr etmek, verdiği sözde, yaptığı anlaşmasında durmamak, hainlik etmek demektir. Tam İlmihal’de diyor ki:
Dar-ül-harbde bulunan bir müstemin Müslüman, mesela, Türkiye’den Fransa’ya, ticaret için gitmiş olan bir Müslüman, kâfirlerin malını, fâsid akit ile alabilir. Çünkü, Dâr-ül-harbde bulunan müsteminin, gayrimüslimlerin mallarını, onların rızası ile alması caizdir. Fakat, gadr ile almak caiz olmaz. Yani sözünde durmamak, hıyanet etmek, her yerde haramdır. Gönül rızası ile malını almak, gadr değildir. Malına, canına, kadınına, kızına saldırmak gadr olur. Haram olur. Fakat, Müslüman ülkesinde bulunan müstemin kâfirin malını, gönül rızası ile olsa da, caiz olmayacak yol ile almak, gadr olur. Çünkü, İslam ülkesinde, İslamiyet’in emirlerine uygun hareket edilir. Mesela Meryem anayı ziyaret için Kudüs’e gelenlerden ve turistlerden ayakbastı parası veya başka isimlerle bir şey almak caiz olmaz. Müslüman hacıdan ayakbastı parası almak da haramdır.
Dar-ül-harbde, gayrimüslimlerin mallarını gönül rızası ile, gadr yapmadan almak Hanefi’de caizdir. Diğer üç mezhepte caiz değildir.(Mecmâ’ul-enhür)
Müstemin: Başka bir ülkeye, onların izni ile giren kimse demektir.
Almanya’daki bilet
Sual: Almanya’da biri, bana piyango bileti hediye etmişti. Biletime bir miktar para çıktı. S. Ebediyye’de, gayrimüslim ülkelerde piyangolu satış yaparak kâfirlerin mallarını almanın caiz olduğu bildiriliyor. Bu hükme istinaden, bana verilen bilete çıkan parayı almam caiz olur mu?
CEVAP
Evet, caiz olur.
Kâfir ülkesinde
Sual: Yıllarca Rusya’nın zulmü altında kalıp da, namazın ve orucun farz olduğunu duymayan kimse, daha sonra bunların farz olduğunu öğrenince, bunları kaza etmesi gerekir mi?
CEVAP
Müslümanların çoğunun bildiği şeyleri bilmemek ve öğrenmemek günah olur. Hangi ülkede olursa olsun İslam bilgilerinin yaygın olduğu yerde, bilmemek özür olmaz, günah olur. (S. Ebediyye)
Bunun için o namazları ve oruçları kaza etmesi gerekir. Kâfir ülkesinde de olsa, içkinin, zinanın haram olduğunu çok Müslüman biliyorsa bilmeyenlerinki özür olmaz.
Eğer bulunduğu yerdeki Müslümanların çoğu namazın, orucun farz olduğunu duymamışsa, o zaman mazur olur. Çünkü İslam Ahlakıkitabında, (Kâfir ülkesinde, farz olduğunu bilmediği için kılmadığı namazları, tutmadığı oruçları ve vermediği zekâtları kaza etmez) deniyor.
Kâfir bankasında çalışmak
Sual: Meşihat-i islamiyyenin yani eskiden İstanbul'da din işlerini idare eden Osmanlı Devleti’nin Diyanet İşleri dairesinin (Ceride-i ilmiyye) kitabının 29 Şubat 1336 ve 9 Cemazil-uhra 1338 tarih ve 55. sayısının 1744. sayfasında yazılı fetvada, (Gayrimüslim bir ülkede kâfir bankasına para yatırıp, bankadan faiz almak, şer’an helâl olur)buyuruluyor. Peki, böyle bir bankada çalışıp alınan maaş da helâl olur mu?
CEVAP
Evet, böyle bir bankada çalışıp maaş almak da, helâldir. (S. Ebediyye)
Gayrimüslim ülkelerde faiz
Sual: Fransa gibi dar-ül harb olan gayrimüslim bir ülkede, bankaya para yatırıp faizini almak veya kazanılması kesinse, kumar veya başka şans oyunlarıyla onların paralarını almak caiz midir?
CEVAP
Bu konuda, din kitaplarımızda deniyor ki:
Dar-ül-harbde, kâfirlerin mallarını faizle, kumarla, fasid beyle almak helâldir. Bu yollarla Müslümanın zarar etmesi helâl değildir. (İbni Âbidin) [Demek ki faiz vermek caiz olmadığı gibi, kaybetme ihtimali varsa, kumar ve diğer şans oyunlarını oynamak da haram oluyor.]
(Dar-ül-harbde, Müslümanla kâfir arasında faiz yoktur) hadis-i şerifi gösteriyor ki, onların mallarını gönül rızalarıyla, gadr yapmadan almak caizdir. (Mecmaul-enhür)
Dar-ül-harbde, Müslümanların, kâfirlerden ve orada Müslüman olanlardan, faizle ve fâsid beyle mallarını almaları caizdir. Çünkü onların mallarını rızalarıyla almak mubahtır. (Dürer ve Gurer)
.
Hayvanların ticareti
|
Sual: Salyangoz tutmak, alıp satmak caiz midir?
CEVAP
İki türlü salyangoz vardır. Karada ve denizde yaşayanı vardır. Karada yaşayanları hiç bir mezhepte yenmez. Deniz salyangozu; midye, istiridye, kerevit gibi deniz haşaratı sınıfındandır, Hanefi mezhebinde yenmez. Diğer üç mezhepteyse, denizde yaşayan her hayvan yenir. Kazancı bu haşarat üzerine olanlar, ihtiyaç halinde diğer üç mezhepten birini taklit ederek alıp satabilirler.
Sual: Bıldırcın, keklik yetiştirip satmak caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Vahşi kürk hayvanlarını besleyip ihraç etmek caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Muhabbet kuşu ve kanarya gibi kuşları alıp satmak ve beslemek caiz midir?
CEVAP
Kafese alışmış serbest bırakılınca hayvanlar tarafından öldürülebilen kuşları alıp satmak ve kafeste beslemek caiz olur.
Sual: Kendiliğinden ölen veya besmeleyle vurulan tilkinin derisini dabağlamadan satmak caiz midir?
CEVAP
Koyun, sığır gibi, eti yenen hayvan kendiliğinden ölürse leş olur. Leş derisini dabağlamadan satmak caiz değildir. Tilki, sansar besmeleyle öldürülürse derileri temiz olur. Dabağlamadan satmak caizdir. Kendiliğinden ölürse dabağlamadan satmak caiz olmaz. Domuz ve yılan derisi dabağlansa da temiz olmaz. (Halebî)
Sual: Kartal, leylek, tavşan, kuzu gibi hayvanların içini temizleyip ot doldurarak satmak caiz mi?
CEVAP
Süs için satmak caiz.
Sual: İpek böceğini kaynar su da öldürmek caiz mi?
CEVAP
Caiz değildir. Fakat ipek böceğini öldürmek için kozayı güneşe koymak caizdir. Güneşte öldürmeyip de, ateşte ısıtarak, kaynar suya koyarak öldürmek caiz değildir. (Berika)
Sual: Kürkü bozulmasın diye sansarı, elektrikle öldürmek caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Ormana bırakılan danalar, zamanla vahşileşip zarar veriyor. Sahipleri de bilinmiyor. Bunlar lukata hükmüne girer mi?
CEVAP
Hayır.
Köpek alıp satmak
Sual: Köpek alınıp satılabilir mi?
CEVAP
Hanefi mezhebinde köpek satılır, kiraya verilir, öldürülürse ödenir, derisinden seccade bile yapılabilir. (Redd-ül Muhtar)
Şafii’de köpek, necaset gibi aynî necis olduğu için, satmak caiz değildir. Şafii olan, çoban köpeği, bekçi köpeği gibi bir köpeğe ihtiyaç duyarsa, Hanefi’yi taklit ederek köpek satın alabilir.
Veresiye hayvan satışı
Sual: Şu tavuğu bana ver, üç gün sonra sana bir horoz vereyim veya şu koçu ver, sana bir hafta sonra iyi bir koyun vereyim demek, böyle bir alışveriş yapmak caiz midir?
CEVAP
Caiz değil, fâsiddir; çünkü hayvanı hayvana veresiye satmak fâsiddir. Biri veresiye olmaz, ikisi de peşin olursa caizdir.
.
Hediye ve hükümleri
|
Sual: Hediyeleşmenin önemi nedir? Hediye edilen bir şeyi, hediye edilenin haberi olmadan geri almak veya izinsiz kullanmak caiz midir?
CEVAP
Hediye, verilen kimsenin olur, izinsiz kullanılmaz.
Birine hediye vermek, ona olan sevgiyi bildirmek olur. İki hadis-i şerif meali:
(Bir din kardeşinizi seviyorsanız, sevdiğinizi kendisine bildirin!)[Buhârî]
(Allah yolunda, biri din kardeşini sevdiği zaman kendisine bildirsin, çünkü bu, ülfette daha kalıcı, sevgide sebat vericidir.)[İbni Ebi-d-Dünya]
Bunun için hediyeleşmek sünnettir. Külfete girmeden hediye vermeyi âdet edinmelidir! Birkaç hadis-i şerif:
(Hediyeleşin ki, muhabbetiniz [sevginiz] artsın!) [Taberanî]
(Hediye dostluğu artırır, kırgınlığı giderir.) [Ebu Nuaym]
(Hediye, Allahü teâlânın gönderdiği güzel bir rızıktır. Kabul eden, Allahü teâlânın gönderdiğini kabul etmiş olur. Reddeden de Onun gönderdiğini reddetmiş olur.) [Ramuz]
(İstemeden verileni alın! O, Allahü teâlânın gönderdiği rızıktır.)[Beyhekî]
(Hediye verene, siz de hediye verin! Eğer verecek bir şey bulamazsanız, onun için dua edin ki, hediye karşılıksız kalmasın!)[Nesaî]
Sual: Hediye hangi hallerde, caiz ve hangi hallerde caiz değildir?
CEVAP
Muteber kitaplarda diyor ki:
1- Hediye veya hibe [bağış], mevcut ve bilinen bir malı, birine karşılıksız temlik etmektir. Belli bir karşılık isteyerek vermek de caizdir. Mesela, borcunu ödemesini şart etmek caizdir.
2- Karşılık vermek şartı ile yapılan hediye, karşılığı verilmedikçe sahih olmaz. Hediyenin ve karşılığının, ayrılmadan önce verilmeleri gerekir.
3- (Sen ölürsen benim, ben ölürsem senin olsun) diyerek evini birine vermek bâtıldır.
4- Ali, Veliye, (Yaşadığın müddetçe evim senin olsun) dese, Veli ölünce, ev, sahibine verilir.
5- (Al, sarf et) diye verilip, hediye olduğu söylenmeyen para, teslim edilince, ödünç verilmiş olur. (Al, giy) diyerek verilen elbise, hediye olur.
6- Hediye verilmeden önce, veren vazgeçebilir. Hediye verildikten sonra, ancak ikisinin rızası ile vazgeçilebilir.
7- Hâfız, pazarlık etmeden, Allah rızası için hatim veya mevlid okursa, kendisine verilen hediyeyi alması caiz olur. Az diye itiraz ederse, aldığı haram olur.
8- Çocuğun hediye vermesi sahih değildir. Çocuğa verilen hediyenin sahih olması için, çocuğun, hediye edilen şeyi eline geçirmesi gerekir.
9- Fakir, zenginin verdiği sadakayı zengine hediye etse, zenginin alması caiz olur.
10- Biri, “Bu malı sana hediye ettim” dese, öteki de alsa, hediye tamam olur.
11- Müşteri, malı teslim almadan başkasına hediye edebilir.
12- Henüz ele geçirmeden önce, ikisinden biri ölse, hediye bâtıl olur.
13- İki kimse, ortak oldukları bir evi birine hediye etseler, caiz olur. Bir kimse, evini iki kişiye hediye etse, caiz olmaz. Çünkü, taksimi mümkün olan şeyi, hisse-i şayıalı olarak vermek caiz değildir.
14- Gelecek ay başında, şu malı sana hediye ettim demek sahih olmaz.
15- Ölünceye kadar nafakasını vermek ve kendine hizmet etmek şartı ile evini birine hediye ve teslim edince, hizmete başlarsa, evi geri alamaz.
Evini, ölünceye kadar içinde oturmak şartı ile satmak fâsid ise de, hediye etmek caizdir ve evi teslim ettikten sonra, geri alamaz.[Mecelle 855.]
16- Hediye verirken malın mevcut olması şart, hazır olması şart değildir.
17- Zorla alınan hediye sahih değildir. Mesela bir kimse, hanımına, (Sana borcum olan mehrini bana hediye etmezsen, babanın evine hiç gidemezsin) dese, hanımı da, hediye etse, sahih olmaz. Çünkü kerhen, zor ile hediye vermek sahih olmaz.
18- Hediye, ancak ele geçince mülk olur. Satın alınan mal ise, ele geçmeden önce mülk olur.
19- Ölüm hastası, malının üçte birini, vârislerinden başkasına bağışlayabilir.
20- Alacağını borçlusuna bağışlayan, vazgeçemez. (Alacağım yok) deyince de, borç kalmaz.
21- Kazançları şüpheli olan, hediyeleşmeli ve ödünç alıp kullanmalıdır! Haramdan geldiği kesin olarak bilinmedikçe, hediye gelen şeyler helaldir.
22- Doğacak yavrusu benim olmak şartı ile bu hayvanı sana hediye ettim demek caizdir. Yavrusu da hediye olur.
23- Mehir vermemek şartı ile nikah sahih olur. Fakat sonradan mehrini verir.
24- Müşterinin başkasına satmaması şartı ile bir mal satmak veya başkasına satmamak şartı ile satın almak sahih olup, bu şartların hepsi boştur, yapılmaz.
Hediyeyi geri istemek
Sual: Verilen hediyeyi geri istemek caiz midir?
CEVAP
Hediye, mevcut ve bilinen bir malı birine karşılıksız vermektir. Belli bir karşılık isteyerek vermek de caizdir. Mecbur kalmadıkça hediyeyi geri istememelidir.
Fakire verilen hediyeyi geri almak caiz değildir; çünkü fakire verilen hediye sadaka olur. Sadakayı ise geri almak caiz değildir. Zengine verilen hediyeyi zaruret varsa geri istemek caizdir; ama çirkindir; çünkü hadis-i şerifte, (Verdiği hediyesini geri isteyen, kustuğunu yalayan köpeğe benzer) buyuruldu. (Buhari)
Hediyeyi geri istemek kustuğunu yalamak gibiyse de, bir kimse, sebepli veya sebepsiz verdiği hediyeyi geri isteyebilir. Ancak şu yedi şeyden biri varsa, hediyesini geri alamaz:
1- Verilen hediyede kıymetini artıran fazlalık meydana gelmiş olması:
Hediye edilen bir kitabı alan kimse ciltletmişse, hediye edilen hayvan yavru yapmışsa, hediye edilen eve parke döşemek gibi kıymetini artırıcı bir şey ilave edilmişse, hediye edilen araziye bir şey ekilip dikilmişse, hediye edilen cekete astar gibi bir şey dikilmişse, yani verilen hediyenin kıymeti artmışsa, hediyeyi veren artık bunu isteyemez. Hediye edilen bıçak keskinleştirilse, hediye eden artık onu geri isteyemez. Hediye edilen elbise boyanmışsa, boya da elbisenin değerini yükseltmişse, artık bağıştan geri dönülemez. Şayet boyanan elbise kıymeti artırmamış veya eksilmemişse, o zaman bağış yapan şahıs, bunu geri isteyebilir. Hediye edilen koyun, bayramda kurban edilse, sonra hediyeyi veren hediyesinden vazgeçerse, kesilmiş hayvanı alabilir; fakat öteki kurban borcundan kurtulmuş olur, yani onun kurbanı sahih olur.
2- İkisinden birinin ölmesi:
Hediyeyi veren veya alan ölmüşse, artık hediye geri istenemez. Veren ölmüşse, verenin varisleri isteyemez. Hediyeyi alan ölmüşse, varislerinden bu hediye istenemez.
3- Hediyenin karşılığı [ivaz] olduğu bildirilerek bir hediye vermek:
Senin hediye ettiğin şu kıymetli bisiklete karşılık olarak şu kurşun kalemi verdim denirse, bisikleti hediye veren artık hediyesini isteyemez. Kalemi veren de geri isteyemez. Eğer hediyene karşılık demeden verirse, kalemi veren de bisikleti veren de geri isteyebilir. Şayet, verilen hediyede, büyük bir kusur bulursa, onu geri vererek, ona karşılık verdiği bedeli geri alamaz. Mesela bisikletin freni bozuksa, tekerlekleri yırtıksa bisikletini al, kalemimi ver diyemez.
4- Hediye edilen malın, alanın mülkünden çıkması:
Hediye edilen şey, satılmışsa, kaybolmuşsa veya başkasına hediye edilmişse, artık geri istenemez.
5- İkisi arasında nikâh bulunması:
Karı koca, birbirine verdiği hediyeyi geri isteyemez. Erkek müslüman, kadın kitap ehli bir kâfir olsa, hatta boşansalar da, bağışından dönemez, verdiğini geri isteyemez. Bir erkek, yabancı bir kadına bir şey bağışladıktan sonra onunla evlense, bu durumda bağış yapan, bağışından dönebilir; çünkü nikâh bağıştan sonra yapılmıştır. Bu durum, günümüzde çok görülüyor. Nişanlanıp, oğlan geline hediyeler takıyor. Nikâhtan önce veya sonra ayrılıyorlar. Kustuğunu yalamak gibi olsa da, oğlan, geline nikâhtan önce verdiği hediyeleri geri isteyebilir. Nikâhtan sonra verilenleri ise istemeye hakları yoktur.
6- Aralarında nikâhı ebedi haram eden akrabalık bulunmak:
Usûl ve fürular yani baba, babanın babası ve daha yukarısı, ana, ananın anası ve daha yukarısı, evlatlar, torunlar ve daha aşağısı ile kardeşler, kardeş çocukları, amcalar, dayılar, halalar, teyzeler, verilen hediyeleri geri isteyemezler. Bu şekilde akraba olan, ister Müslüman, isterse kâfir olsun eşittir.
7- Hediyenin değişip başkalaşması:
Hediye edilen buğdayın öğütülüp un haline gelmesi veya bulgur yapılması yahut ekmek yapılması, verilen sütün peynir yapılması, yağının çıkarılması halinde, artık verilen hediye geri istenemez.
Birine bin lira hediye edilse, sonra o kişiden bin lira ödünç istense, o kimse de bin lira hediye edene ödünç verse, ödünç alan kimse, zaten ben bu bin lirayı sana hediye etmiştim, vermiyorum diyemez.
Bir kimse, diğerinde bulunan alacağını bağışlarsa, ona bağışladığı şeyi geri isteyemez.
Bağışlanan şey satılsa, müşteri, onu bir kusurundan dolayı iade etse; önce bağış yapan şahıs, bu durumda bağışından dönemez.
Bağış yapan bedeli teslim aldığı zaman, her ikisi de verdikleri şeye geri dönemezler. Kendine bağış yapılan şahıs, ister akraba olsun, ister yabancı olsun fark etmez.
Birine üç gün muhayyer [vazgeçebilme hakkına sahip] olmak şartıyla bir şey bağışlansa, bu bağış sahih olur; muhayyerlik ise batıl olur; çünkü hediye bağıştır ve bağışlayan için muhayyerlik olmaz.
[Yukarıdaki bilgilerin tamamı, İhtiyar, Redd-ül muhtar veHindiye’den alınmıştır.]
Bir kimse hanımına, (Sana borcum olan mehrini bana hediye etmezsen, babanın evine hiç gidemezsin) dese, hanımı da hediye etse, sahih olmaz; çünkü kerhen, zor ile hediye vermek sahih olmaz. Mehri kocasına hediye etmeyi şarta bağlamak, mesela (Şu işi yaparsan mehrim sana helal olsun) demek sahih değildir. (Fetava-yı Bezzâziyye)
Alacağını borçlusuna veya başkasına bağışlayan, bundan vazgeçemez. Müşteri, malı teslim almadan başkasına hibe edebilir. Gelecek ay başında, şu malı sana hibe ettim demek sahih olmaz. Bir kimse, kendi borcunu eda etmek şartıyla birine bir şey hibe edince, borç ödenince, hibe lazım olur. Ödemezse, hibeden vazgeçebilir. Hibe ederken malın mevcut olması şart, hazır olması şart değildir.Düğünlerde getirilen hediyenin, kime getirildiği belli değilse, memleketin âdetine bakılır. (Mecelle)
Erkek, nişan için gönderdiğim şeyler mehir idi dese, kadın ise, hediyeydi dese, yenilen şeyler hediye olur. Başka şeyler, mehir olur.(S. Ebediyye)
Hediye kime verilmişse onun olur. Eve bırakılmışsa, müşterek eşya erkeğin, kadına ait olanlar kadınındır. Düğünde gelen hediyeler de böyledir. Kadına mahsus olan eşya kadınındır. Müşterek eşya erkeğindir. Mesela eşarp, bilezik, kolye gibi eşyalar kadının sayılır, kravat, tencere, tabak da erkeğin olur. Sünnet çocuğuna gelen hediyeler de böyledir. Sünnet düğününde bir eşarp gelmişse annesine ait olur, kravat gelmişse babasına ait olur. Oyuncak, küçük bisiklet gibi bir şey gelmişse çocuğun olur. Tencere, tava getirilmişse babasının olur.
Sual: Salih olan erkek ve kız çocuğa hediyeyi, eşit vermek gerekir mi?
CEVAP
Evet gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hediye verirken çocuklarınız arasında eşitliğe riayet edin!)[Taberani]
Fâsık çocuğa nafakadan fazla yardım yapmamalıdır!
Sual: Kâfirden hediye almak veya ona hediye vermek caiz midir?
CEVAP
İhtiyaç olunca caizdir. (Hadika)
Sual: Bankadaki paramı veya hisse senetlerimin miktarını söyleyip, "Baba, sana hediye ettim" demekle, ona hediye etmiş sayılır mıyım, onun mülkü olur mu?
CEVAP
F. Bezzâziyyede (Falancadaki alacağımı sana hediye ettim, ondan al demek caiz olur) buyuruluyor. Demek ki, hediye etmek caiz, fakat hediye ettim demekle, hemen onun mülkü olmaz. Kabzetmesi yani eline geçirmesi veya bankadaki hesabın, babanızın üzerine geçmesi gerekir. İbni Âbidin’de (Alacak, ancak borçluya hediye edilir. Başkasına hediye edebilmek için, kabz etmeye onu vekil etmesi gerekir) buyuruluyor. Vekil ettikten sonra, o da gidip bankadaki parayı kendi üzerine geçirirse, ancak o zaman onun mülkü olur.
Sual: Başkalarının yanında bana bir hediye verilse onlar da ortak olur mu yani yanımdakilere bu hediyeden verme mecburiyetim var mı?
CEVAP
Başkalarının yanında size bir hediye gelince, o hediyeyi oradakilere verme mecburiyeti yoktur. (Bir hediye gelince, orada olanlar hediyeye ortaktır) hadis-i şerifi, her hediye için olmadığı gibi, verme mecburiyetini de bildirmemektedir. Türkçede göz hakkı var derler. Yiyecek, içecek bir şey gelince, oradakilere vermek mürüvvet icabıdır. Bir kalem gelmişse, kalem kırılıp oradakilere taksim edilmez.
Sual: Uygun bir din kitabını bir arkadaşa hediye etmekle bir kilo baklava hediye etmek arasında fark var mıdır?
CEVAP
İkisi de çok sevaptır. Ancak kitap hediye etmek, sadaka-i cariye olduğu için, öldükten sonra da bunun sevabı devam eder. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümine, öğrenip yaydığı ilmin sevabı, ölümünden sonra da devam eder.) [İbni Mace]
Sual: Halamın oğlu bize geliyor ve her türlü eşyalarımdan giyip gidiyor, kendininkileri bırakıyor. Benim bir şey demeyeceğimi biliyor fakat bazen bazı eşyalar için kalbimden aman onun olsun geri istemem diye geçiriyorum. Sonradan onlara gidince hangisi için böyle düşünmüştüm şaşırıyorum. Lisanen o eşya için al senin olsun demedikçe onun mülkü olur mu?
CEVAP
Para hariç, al kullan diye verilen şey hediye olur. Giyip gitmekle, kendi eşyasını bırakmakla giydikleri ona hediye edilmiş olmaz. Kalbinden geçirmekle de olmaz. Sendeki eşyalarımı sana hediye ettim dersen hepsi hediye olur.
Zorla hediye alınmaz
Sual: Beyime şuraya gidelim desem veya şunu yapalım desem, mehrini bana hediye edersen, razı olurum diyor. Dil ile hediye etsem, kalben hediye etmesem, bir mahzuru olur mu?
CEVAP
Hediyede söz geçerlidir. Şakadan bile hediye etseniz, hediye etmiş olursunuz. Ancak, tehditle, zorla hediye ettirmek geçerli olmaz. Yani kerhen [istemeyerek, zorla] hediye etmeniz sahih olmaz. İleride mehrinizi isteyebilirsiniz. Çünkü fetva kitaplarında buyuruluyor ki:
(Kocası; hanımına, (Sana borcum olan mehrini bana hediye etmezsen, babanın evine hiç göndermem) dese, hanımı da, hediye etse, sahih olmaz. Çünkü kerhen, zor ile hediye vermek sahih olmaz. Mehri kocasına hediye etmeyi şarta bağlamak, mesela şu işi yaparsan mehrim sana helal olsun demek de sahih değildir.) [Fetava-yı Bezzaziyye]
Hediye, alanın mülkü olur
Sual: Bir arkadaş bana bir miktar İslam Ahlakı kitabı hediye etti. Bunları tanıdıklarına verebilirsin, dağıtabilirsin dedi. Ben bunları dağıtınca sanki sevabın hepsi hediye eden arkadaşa olacak, bize sevab olmayacak sanıyorum, bu düşüncem yanlış mı?
CEVAP
Çok yanlış. Bir şey bir kimseye hediye edilince, artık o şey, o kimsenin kendi malı olur. Kendi malını istediği gibi kullanır, satabilir, hediye edebilir. Hatta yaksa bile, hediye verenin sevabı eksilmez. O da birilerine hediye ederse, o da sevab alır. Hediye alan da başkalarına hediye ederse, ona da sevab olur. Ötekilerin sevabından bir şey eksilmez.
Sözün geçerli olduğu yerler
Sual: Mecellenin ikinci maddesindeki, (Bir işten maksat neyse, hüküm de ona göredir) ifadesine göre, dinimizde söz değil de, her zaman niyet mi geçerlidir?
CEVAP
Mecelledeki o madde, (Ameller, niyetlere göredir) hadis-i şerifinin hüküm halindeki ifadesidir. Dinimizde, niyetin geçerli olup sözün geçerli olmadığı yerler olduğu gibi, sadece sözün geçerli olup niyetin geçerli olmadığı yerler de vardır. Mesela, nikâhta, talakta, adakta, köle azadında, yeminde, alışverişte, hediyede ve günah işlemekte, niyet değil söylenilen söz geçerlidir. Birkaç örnek verelim:
1- Şakadan veya rol gereği, iki şahit yanında evlenen, gerçekten evlenmiş olur. Niyeti geçersizdir. Yahut bir erkek, şakayla veya eşini korkutmak niyetiyle, (Seni boşadım) dese, hanımı boş olur. İki hadis-i şerif meali:
(Şakadan da olsa nikâhlananın veya boşayanın, nikâhı da, boşaması da geçerli olur.) [Taberani]
(Üç şeyin şakası da, ciddisi gibi sahihtir. Nikâh, talak, talaktan vazgeçmek.) [Tirmizi]
2- Adak yaparken hiç niyet etmese de, söz arasında dilinden çıksa da, adağı geçerlidir; çünkü adakta şakadan veya rastgele söylemek, ciddi söylemek gibidir. Hatta (Bir gün oruç tutmak nezrim olsun) diyeceği yerde, (Bir ay) diye ağzından çıksa bir ay oruç tutması gerekir. Söz geçerli, niyet geçersizdir.
3- Kâfir kız, (Benimle günah işlersen Müslüman olurum) dese, (Ameller niyete göredir) diye, iyi niyetle günah işlemek caiz olmaz. O işteki iyi niyeti geçersiz, günahı geçerlidir.
4- Alışverişten sonra alıcı veya satıcı, (Ben şaka yapmıştım, bu alışverişten vazgeçtim) dese, söze itibar edilmez.
5- Alacağını borçlusuna hediye eden, (Şakadan söylemiştim) dese de hediyesinden vazgeçemez. Niyeti geçersiz, sözü geçerlidir.
Görüldüğü gibi, bazı durumlarda ağızdan çıkana bakılır, niyet geçersizdir. Mecellenin ikinci maddesi, burada bildirilen maddelere uygulanamaz.
Hediyede niyet
Sual: Bir kimse şaka niyetiyle, bu evi sana verdim derse, karşıdaki de kabul ettim derse, icab ve kabul gerçekleşip, ev onun olur mu?
CEVAP
Evet, onun olur. Hediyede niyete değil, söze bakılır. (Evi sana verdim) ifadesi icabdır. Misafirin de, (Kabul ettim) demesi kabuldür.S. Ebediyye kitabında deniyor ki:
İcab, karşısındakinin anlayacağı bir lisanla, sattım, verdim, hediye ettim gibi, kabul de, aldım, aynen kabul ettim, razı oldum gibi mâzi, yani geçmiş zamanı bildirecek şekilde söylenmelidir. İcab ve kabulün ikisi de, o yerde âdet olan kelimelerle ve mâzi şeklinde olunca, niyet etmeleri lazım değildir. (Bey ve Şira bahsi)
Görüldüğü gibi niyeti geçerli değildir.
Göz hakkı
Sual: Bir şey yiyip içerken, yanımızda olanlara da, vermek gerekir mi?
CEVAP
Biri bir şey yiyip içerken, yanındakilere de vermesi iyi olur. Buna, göz hakkı denir. Vermesi şart değildir, ancak yanımızda insanlar varken,(Siz de buyurun) dememek mürüvvete aykırıdır. Bunun için atalarımız, (Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar) demişlerdir. Ya onların yanında yememeli veya yeniyorsa, onlara da ikram etmelidir.
Sual: Bir arkadaş, (Namazda giymek üzere bu çorabı sana hediye ettim) dedi. Ben o çorabı namazda giymesem, başka zamanlarda giysem haram olur mu?
CEVAP
Hayır, haram olmaz. Hediyesi sahihtir, şartı bâtıldır. O çorabı namazda hiç giymeseniz de, hatta başkasına hediye etseniz de mahzuru olmaz. Yani o mal artık sizindir, istediğiniz gibi kullanabilirsiniz.
Sual: Kimisi, (hediye, hediye edilmez) derken; kimisi de, (hediyeyi hediye etmek sünnet) diyor. Hangisi doğrudur?
CEVAP
Hediyeyi hediye etmek caizdir.
Sual: Birine ücretsiz iş yaptırmak veya ondan hediye istemek uygun mudur?
CEVAP
Uygun değildir. Bir hadis-i şerifte, (İhtiyacını insanlara açan, ihtiyaçtan kurtulamaz. Allah'a arz ederse, ihtiyaçtan kurtulur)buyuruluyor. (Hâkim)
Hediyeyi almak
Sual: Sürmek için ikram edilen esansı ve gülü almak gerekir mi?
CEVAP
Her hediyeyi almak gerekir. Hediye geri çevrilmez. Verilen koku ve gül, alınıp koklanmalı. Gülü koklayınca, salevat-ı şerife getirmeli, çünkü Resulullah efendimizin mübarek teri, gül gibi kokardı. Hadis-i şerifte, (Üç şey, bedeni besler: Güzel koku, yumuşak kumaştan dikilmiş elbise ve bal yemek) buyuruldu. (Şir’a)
Ortak meyve ağacı
Sual: Ortak bir ağacın meyvesinin veya ortak bir tarlanın mahsulünün bir kısmını birine hediye etmek caiz midir?
CEVAP
Ağaçtaki meyve ve tarladaki ekin gibi, taksimi mümkün olan malın parçası, ancak taksimden sonra hediye edilir.
Evi hediye etmek
Sual: Ben ölene kadar kendim oturmak şartıyla, evimi hanımıma veya çocuğuma hediye etmem caiz midir?
CEVAP
Evet, caiz olur.
Hediyeyi haram etmek
Sual: Bir kimseye yiyecek hediye edilse, o da o hediyeyi yese, bir süre sonra, hediyeyi veren, ona herhangi bir sebeple darılıp, (Verdiğim şey sana haram olsun) dese, o yiyecek, hediye edilen kimseye haram olur mu?
CEVAP
Hayır, haram olmaz. Hediyeyi veren geri isterse, hediyesi yenmiş veya hediyede değişiklik meydana gelmişse, geri vermesi gerekmez. Hediye mevcut olsa ve bir değişiklik de olmasa bile, verilen hediyeyi geri istemek çirkindir. Bir hadis-i şerif:
(Verdiği hediyeyi geri isteyen, kustuğunu yalayan köpek gibidir.)[Buhârî]
Tarladaki ağacı hediye etmek
Sual: Bir kimse, tarlasındaki ağacı hediye edebilir mi?
CEVAP
Hediye edemez. Ağaçtaki meyveyi hediye edebilir. İçinde yemek olan tabağı hediye edip de, (Sadece tabağı hediye ediyorum, içindeki yemeğini hediye etmiyorum) demek caiz olmaz. Bunun aksini, yani tabakla yemeği verip, (Sadece yemeği hediye ediyorum, tabağımı isterim) demek caizdir; çünkü yemek, tabaktan ayrılmayan bir parça değildir. Bunun gibi bu koyunu sana hediye ettim; ama yünü benimdir denmez. Yünüyle hediye edilir. Tarladaki ağacı hediye etmek, bu kuralın dışındadır. Yani tarladaki ağaç hediye edilemez; çünkü ağaç tarlaya bağlıdır. Tarlasız yaşayamaz. Ancak ağaç sökülüp verilebilir. Tarlaya bağlı olduğu sürece hediye edilemez.
Hediye edilen palto
Sual: Bir arkadaş bana, (İmam ol, cemaatle namaz kılalım) diyerek paltosunu verdi. Palto da tam bana uygun geldi. (Paltoyu bana verdin mi, benim mi oldu?) diye sordum, (Evet, sana verdim) dedi. Namazdan sonra giderken, (Paltoyu çıkar!) dedi. Ben de, (Bana vermiştin) dedim. (Kriz dönemindeyiz, veremem) diyerek, zorla paltoyu aldı. Bu, gasp yerine geçmiyor mu?
CEVAP
İcap ve kabulün ikisi de, o yerde âdet olan kelimelerle ve mazi [geçmiş zaman] şeklinde olunca, niyet etmek gerekmez. (S. Ebediyye)
İcap ve kabul gerçekleştiğine göre, verdim derken, hediye etmeye niyet etmemiş olsa da, palto sizindir. Vermemesi uygun olmaz. Dinen fakir değilseniz ve hediyeyi geri istemeye mani olan diğer şartlar da yoksa, geri istemesi caiz ise de, hediyeyi geri istemek insanlığa yakışmadığı için, yiğitliği sizin yapmanız ve geri hediye ederek, onu zor durumdan kurtarmanız, en uygun olanıdır.
İyiliği haram etmek
Sual: Erkek hanımına, (Sana verdiklerim, yedirip içirdiklerim haram olsun) derse, ihsanen yaptıkları haram olur deniyor. İhsanen yapılanlar niye haram oluyor ki? O zaman kimse, kimseye iyilik etmez. Erkeğin hanımına veya oğluna, kızına yahut bir fakire verdiklerini, sonradan haram etme yetkisi var mıdır?
CEVAP
Hayır. Bir erkek, hanımına ve mahremi olanlara iyilik etse, para verse, hediye verse, sonra bir şeye kızıp, (Bunları sana haram ettim) dese, haram olmaz. Bunları geri istemeye de hakkı olmaz. Fakire verilen hediyeyi geri almak da caiz değildir, çünkü fakire verilen hediye sadaka olur.
Karı koca, birbirine verdiği hediyeyi geri isteyemez. Erkek Müslüman, kadın kitap ehli bir kâfir olsa, hatta boşansalar da bağışından dönemez, verdiğini geri isteyemez.
Usûl ve fürular yani baba, babanın babası ve daha yukarısı, ana, ananın anası ve daha yukarısı, evlat, torun ve daha aşağısı ile kardeş, kardeş çocuğu, amca, dayı, hala, teyze, verilen hediyeleri geri isteyemez. Bu şekilde akraba olan, ister Müslüman, isterse kâfir olsun eşittir. (S. Ebediyye)
Sadakanın hediyeden farkı nedir?
Sual: İslam Ahlakı kitabında, (İki kişi, ortak oldukları, bölünebilen bir malı bir kişiye hediye edebilirse de, bir malı iki veya daha fazla kişiye hediye etmek caiz olmaz. Ama bir malı iki fakire sadaka vermek caizdir) deniyor. Sadakayla hediye arasındaki fark nedir?
CEVAP
Taksimi mümkünse, ayırıp parçalarını her birine ayrı ayrı vermeli. Mesela kurban eti böyledir. Tartıp taksim edilir. Ama bir koltuk, bir telefon, bir saat bölünemez, bunları hediye etmek caiz olur.
Hediye ile sadaka arasında fark vardır. Hediye edilen şeyi geri istemek, kustuğunu yalamak gibi çirkinse de, yine caizdir, yani istenebilir, ama verilen sadaka geri istenemez. Fakire hediye edilen mal sadaka olur.
Yardım kurumlarına hediye vermek sahih olmaz. Onlar hükmi şahıstır. O kurumun başkanına veya oradaki bir yetkiliye verilirse sahih olur.
Hediye istemek sünnet mi?
Sual: İşten çıkan bir işçi, patrona, (Hediye vermek sünnettir, bana 20-30 bin lira hediye verin!) dedi. Hediye istemek sünnet midir?
CEVAP
Sünnet olan hediyeleşmek, yani istemeden alıp vermektir. Hediye istemek ise dilenmek olur, haramdır. Çünkü bir günlük yiyeceği olanın, başkasından bir şey istemesi, yani dilenmesi haramdır.
Hediye sahih, şart bâtıldır
Sual: Beyim, harçlık olarak para hediye ederken, (Bunu yalnız kendin harcayacaksın, başkalarına zırnık vermeyeceksin) diyor. Sadaka versem veya torunlarıma şeker alsam günah mı olur?
CEVAP
Günah olmaz. İstediğiniz yere harcayabilirsiniz. Verilen hediye sahihtir, ileri sürülen şart bâtıldır, yani geçersizdir. (Fetava-i Hindiyye)
Ancak, kadın kocasının isteğini yerine getirmemiş olur. Bu da, uygun olmaz. Kendi paramız da olsa, evde geçimsizlik olmaması için, evin reisi olan erkeğe sorarak harcamalıyız. Evdeki düzeni bozmamalıyız
.
Helal rızık aramak
|
Sual: Rızık hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP
Allahü teâlâ, her insanın ve her hayvanın rızkını ezelde takdir etmiş, ayırmıştır. İnsanların ve hayvanların ecelleri ve nefeslerinin sayısı belli olduğu gibi, her insanın rızkı da bellidir. Rızık hiç değişmez. Azalmaz ve çoğalmaz. Kimse kimsenin rızkını yiyemez. Kimse kendi rızkını yiyip bitirmeden ölmez. Bu konudaki âyet-i kerimelerden birkaçının meali şöyle:
(Birçok canlı, rızkını kendi elde edemez. Sizin de, onların da rızkını Allah verir.) [Ankebut 60]
(Rabbin, rızkı dilediğine bol verir, dilediğine daraltır.) [İsra 30]
Allah’ın kimine çok, kimine az rızık verdiğini çok kimse bilmez. (Sebe’36)
Allah’tan korkana ummadığı yerden rızık gelir. (Talak 2,3)
Bir kimse, Allahü teâlâ emrettiği için çalışır, rızkını helal yoldan ararsa, ezelde belli olan rızkına kavuşur. Bu rızık, ona bereketli olur. Bu çalışmaları için de sevap kazanır. Eğer, rızkını Allahü teâlânın yasak ettiği yerlerde ararsa, yine ezelde ayrılmış olan o belli rızka kavuşur. Fakat, bu rızık ona hayırsız, bereketsiz olur. Rızkına kavuşmak için kazandığı günahlar da, onu felaketlere sürükler.
İnsan, rızkını aradığı gibi, rızık da, sahibini arar. Çok fakirler vardır ki, zenginlerden daha iyi, daha mutlu yaşar. Allahü teâlâ kendisinden korkanlara, dinine sarılanlara, ummadıkları yerden rızık gönderir. Allahü teâlâ, insanları yaratırken, ömürleri gibi, rızıklarını da takdir etmiştir. Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyle:
(Allahü teâlâ, müminin rızkını ummadığı yerden verir.) [İ. Hibban]
(Allah’tan korkun, istediğiniz şeylere kavuşmak için, iyi sebeplere yapışın. Kötü sebeplere yanaşmayın! Hiç kimse, takdir edilen rızkına kavuşmadıkça ölmez.) [Hakim]
(Eceliniz sizi nasıl takip ederse, rızkınız da öylece takip eder. Rızık için sıkıntı çekerseniz, Allahü teâlânın emrine uygun hareket edin.) [Taberani]
(Allah korkusunu sermaye edinen, rızkına ticaretsiz ve sermayesiz kavuşur.) [Taberani]
(Allahü teâlâya tam tevekkül etseydiniz, sabah aç gidip, akşam tok dönen kuşlar gibi rızka kavuşurdunuz.) [Tirmizi]
(Rızka kavuşan çok hamd etsin!) [Hatib]
Helal rızka kavuşmak isteyen sebeplerine yapışmalıdır! Para kazanmak, malı arttırır. Fakat, rızkı arttırmaz. Rızık, mukadderdir. Yani ezelde ayrılmıştır. Rızık, maaşa, mala, çalışmaya bağlı değildir. Fakat Allah emrettiği için çalışmak lazımdır. Çünkü, Allahü teâlânın işleri, sebepler altında tecelli eder. Âdet-i İlâhiye böyledir. Fakat, bazen, sebebe yapışıldığı halde, iş hasıl olmayabilir. Yahut, sebepsiz de, hasıl olabilir.
Hamd etmek, Allahü teâlâya şükretmek demektir. Her nimetin Allahü teâlâdan geldiğine inanmak lazımdır. Allahü teâlâ, Hazret-i Musa’ya buyurdu ki:
(Kendine verdiğim nimeti, benden bilip kendinden bilmeyen, nimetlerin şükrünü eda etmiş olur. Rızkını kendi çalışması ile bilip, benden bilmeyen ise, nimetin şükrünü eda etmemiş olur.)[İ.Gazali]
Çalışmak ibadettir
Kimseye muhtaç olmamak için çalışmak çok kıymetlidir. Peygamber efendimiz, Hazret-i Muaz ile müsafeha edince buyurdu ki:
- Ya Muaz, ellerin nasırlaşmış.
- Evet ya Resulallah, kazma elimde toprakla meşgul oluyor ve bu sayede çoluk çocuğumun nafakasını kazanıyorum.
Fahr-i kâinat efendimiz, Hazret-i Muaz’ı öpüp buyurdu ki:
- Bu eli Cehennem yakmaz. (Tibyan)
Yine bir gün bir genç, sabah erkenden işine gidiyordu. Eshab-ı kiramdan bazıları, bunu uygun görmediler. Orada bulunan Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Öyle söylemeyiniz! Eğer kimseye muhtaç olmamak, ana babasını ve aile efradını muhtaç etmemek için işine gidiyorsa, her adımı ibadettir. Eğer kazanacağı para ile öğünmek, keyf sürmek niyetinde ise, şeytanla beraberdir.) [Taberani]
Görüldüğü gibi bir Müslümanın iyi niyetle çalışması ibadettir. Fakat kâfirin ve her haramı işleyen kimsenin çalışması ibadet olmaz.(Namaza ne lüzum var, çalışmak da ibadettir) demek çok yanlıştır. Böyle söyleyen kâfir olur. Namaz kılan, haramlardan kaçan kimsenin iyi niyetle çalışması ibadettir. (K. Saadet)
Zarardan dönmek gerekir
Zararın neresinden dönülürse kârdır. Rızk endişesiyle, harama el uzatmamalı ve şu hadis-i şeriflerin muhatabı olmamalıdır:
(Bir zaman gelir ki, insanlar, yalnız malın, paranın gelmesini düşünür, helalini ve haramını düşünmezler.) [Buhari]
(Bir zaman gelir, insanın bütün kaygısı midesi olur, şerefi mal, kıblesi kadın, dini para olur. Böyle kimseler, halkın kötüleridir.)[Sülemi]
Allahü teâlâ, herkesin rızkını ezelde takdir etmiş, ayırmıştır. Rızk değişmez, azalıp çoğalmaz. Kimse kimsenin rızkını yiyemez. Allahü teâlânın 99 isminden biri Rezzak'tır, her varlığın rızkını vericidir. Allahü teâlâ, (Herkesin rızkı bana aittir) buyuruyor. Rızk için Allahü teâlânın verdiği söze güvenmelidir! Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Yeryüzündeki her canlının rızkı, Allah’a aittir.) [Hud 6]
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Rızkı genişleten, daraltan, gönderen yalnız Allahü teâlâdır.)[Redd-ül-muhtar]
(Allah’tan kork, rızkını güzel yoldan ara, helali al, haramı terk et!)[İbni Mace]
(Rızkını gecikmiş sayma! Hiç kimse, rızkına kavuşmadıkça ölmez.) [Hakim]
(Hiç kimse, nasibinden fazla rızka kavuşamaz. Rızkına kavuşup yemedikçe de ölmez. İstemese de rızkı kendisine verilir.) [Hakim]
(Hak teâlâ, Hazret-i Adem'e bin çeşit sanat öğretip buyurdu ki: Neslin, bu sanatlardan biri ile rızkını arasın! Sakın dini geçim vasıtası yapmasın!) [Hakim]
(Allah’ın verdiği rızka kanaat eden mümin kurtulmuştur.) [Müslim]
(En güzel rızk, helale, harama dikkat edilerek kazanılandır.)[Nesai]
Peygamber efendimiz, (Eğer Allah korkusunu kendinize sermaye edinirseniz, rızkınız, ticaretsiz ve sermayesiz gelir) buyurup şu mealdeki âyeti okudu:
(Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve rızkını ummadığı yerden gönderir.) [Taberani-Talak 2,3]
Allahü teâlâ emrettiği için çalışan, rızkını helal yoldan arayan, ezeldeki rızkına kavuşur. Rızkı da bereketli olur. Bu çalışmaları için de sevap kazanır. Eğer, rızkını haram yoldan ararsa, yine ezelde ayrılmış olan rızka kavuşur. Fakat, bu rızk ona hayırsız, bereketsiz olur, kazandığı günahlar da, onu felaketlere sürükler.
Hazret-i Hızır'ın tamir ettiği binanın altındaki altın levhada şunlar yazılı idi:
(Ölüm hak iken gülüp eğlenen, kadere inandığı halde üzülen, rızka Allahü teâlâ kefil iken zahmetlere giren, Kıyamette sorgu-sual varken gaflete dalan, fâniliğini bildiği dünyaya bel bağlayan kimseye nasıl hayret edilmez?)
Rızık endişesi
Dünya sıkıntıları, ahiret rahatlığına sebep olur. Rızık için endişe etmek doğru değildir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Çoluk çocuğu çok ve rızkı az olup, namazlarını, şartlarına uygun olarak kılan ve Müslümanları gıybet etmeyen, Kıyamette benimle birlikte haşr olur.) [M. Masumiyye]
(Hac yolunda ölenlere ve Allah yolunda gaza edenlere müjdeler olsun! Çoluk çocuğu çok ve kazancı az olup, halinden şikayet etmeyerek, evine neşe ile girip, gülerek çıkan kimse de, hacılardan ve gazilerdendir.) [Deylemi]
(Bir Müslüman, helal kazanıp kimseye muhtaç olmaz, komşu ve akrabalarına yardım ederse, kıyamette ayın ondördü gibi parlak olur.) [Beyheki]
(Çalışıp kazanmak her Müslümana farzdır.) [Taberani]
(İbadet on kısımdır, dokuzu çalışıp helal kazanmaktır.) [Deylemi]
(Kimseye muhtaç olmamak ve ana-baba, çoluk-çocuğunu da muhtaç etmemek için işe gidenin her adımı ibadettir.) [Taberani]
(Allahü teâlâ sanat sahibi mümini sever.) [Taberani]
(Çalışmayıp kendini sadaka isteyecek hâle düşüren 70 şeye muhtaç olur.) [Tirmizi]
(Geçimini helalinden kazanmak, Allah yolundaki cihad gibidir.)[Deylemi]
(Cihad, sadece kılıç sallamak değildir. Ana-babaya, evlada bakmak, kimseye muhtaç olmamak için çalışmak da cihaddır. Çalışıp kimseye yük olmayan mücahiddir.) [İ. Asakir]
(Helal kazanmak için sıkıntı çekene Cennet vacip olur.) [İ. Gazali]
(Allahü teâlâ sevdiğine, rızkını yetecek kadar verir.) [Ebuşşeyh]
(Zikrin hayırlısı hafi [gizli] olanı, rızkın hayırlısı ise kâfi olanıdır.)[Beyheki]
İbrahim Edhem hazretleri sırtı ile odun taşıyarak rızkını kazanıyordu. (Kardeşlerin seni hiçbir şeye muhtaç bırakmazken niçin odun çekiyorsun) diye sordukları zaman, "Hadis-i şerifte, (Helal kazanmak için sıkıntı çekenlere, zillete katlananlara Cennet vacip olur)buyurulduğu için bu işi yapıyorum" dedi. (K. Saadet)
Helâl rızık aramak
Sual: Rızkımızın artması için, neler yapmalıdır?
CEVAP
Her işin sebeplerine yapışmalı. Helâl rızık için dua ve istigfar etmelidir. Dua kabul olursa, hiç beklenmedik bir yerden rızka kavuşulabilir. Dört hadis-i şerif şöyledir:
(Cebrail aleyhisselam her geldiğinde, “Allah’ım, bana helâl rızık ve iyi bir iş nasip et” diye dua etmemi söylerdi.) [Hâkim]
(İstigfara devam eden, ummadığı yerden rızıklanır.) [İbni Mace]
(Allahü teâlâ, müminin rızkını ummadığı yerden verir.) [Deylemî]
(Çok sadaka verenin rızkı bollaşır ve duası kabul olur.) [İbni Mace]
Rızkın gelmesine sebep olan işleri yapmalıdır: Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Sadaka vermek rızkı artırır!) [Deylemî]
(Sıla-i rahim edenin rızkı bollaşır.) [Buhârî]
(Namaz kılmak, rızkın bereketine sebep olur.) [Miftah-ül-Cennet]
(Sadaka vermeye devam edenin rızkı artar!) [İbni Mace]
(Cömerdin evine rızık, devenin göğsüne vurulan bıçaktan daha tez gelir.) [İbni Mace]
(Birbirinize yemek ikram edin ki, rızıklarınızda genişlik olsun.) [İ.Adiy]
(Namaz kılmak, rızkın bereketine sebep olur.) [Miftah-ül-Cennet]
(Hanımıyla [iyi geçinip] şakalaşanın, rızkı artar.) [İ. Lâl]
(Ana babasına iyilik edenin ömrü uzun, rızkı bereketli olur.) [İ. Ahmed]
Bazı şeyler fakirliğe yol açar, rızkın güçlükle gelmesine sebep olur. Mesela tırnağı uzun olanın rızkı meşakkatle, sıkıntıyla hâsıl olur. Üç hadis-i şerif:
(Günah işlemek, rızıktan mahrum kalmaya sebep olur.) [İbni Mace]
(Yalan söylemek rızkı azaltır.) [İsfehanî]
(Zina, fakirliğe yol açar.) [Beyhekî]
Rızkın artması, bereketli olması için her mubah işi Besmele ile yapmalıdır.
Atalarımız, (Erken kalkanın nasibi gür olur) der. Sabit ücretli de olsa, bir kimse erken kalksa, nasibi gür olur. Ücretin kendisi değil, bereketi artar. Bereket, az bir şeyden çok faydalanmaktır. Az bir yemek çok kişiye yetmişse, bereketli olmuş demektir. Çok kazandığı hâlde, maaşını yetiremeyen, parasının bereketsizliği sebebiyle borçlanır. Sabah erken kalkmak, hayra, berekete sebep olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Sabah uykusu rızka manidir.) [Beyheki]
(Hak teâlâ rızıkları, fecir ile güneşin doğacağı vakitler arasında verir.) [Beyheki]
(Ya Rabbi, işine erken gidenin çalışmasını bereketli kıl!) [Tirmizi]
(Sabah namazını kıldıktan sonra uyumayın, rızkınızı aramaya çalışın!) [Taberani]
(Rızık için çalışmaya erken gidenin işi bereketli olur ve başarı kazanır.) [Bezzar]
Maddî rızıkların dağılması sabah namazından sonra olur. Manevî rızıkların dağılması ise ikindi namazından sonradır. Bu iki vakitte uyumamaya dikkat etmelidir. (El-Envâr)
Rızkı başka maksatla değil, Allah rızası için aramalı. İki hadis-i şerif meali:
(Çocuklar, rızık temin için çalışmaya çıkarsa, Allah yolundadır. Yaşlı ana babasının bakımı için çıkarsa, Allah yolundadır. Kendini haramdan korumak için çıkarsa, Allah yolundadır. Eğer gösteriş ve başkalarına karşı övünmek için çalışmaya çıkarsa, şeytan yolundadır.) [Taberani]
(Öyle bir zaman gelecek ki, Kur’an okuyan nice kimseler, ibadet etmeye çalışırlar, bid’atle de iştigal ederler. Bilmedikleri için müşrik olurlar. Okumalarına ve ilimlerine karşılık rızık alırlar ve dünyayı din karşılığında yerler. İşte bunlar, kör Deccal’ın avenesidir.) [Deylemi]
Rızkınızı güzel yoldan arayın
Sual: Rızkımızı kazanıyoruz diye helale harama dikkat edilmiyor. Rızkı helal yoldan aramak lazım değil mi?
CEVAP
Cenab-ı Hak, her canlının rızkını göndereceğini "Allahü teâlânın rızk vermediği, yeryüzünde bir mahlûk yoktur" buyurarak bildiriyor.
Allahü teâlâ, her insanın ve her hayvanın rızkını ezelde takdir etmiş, ayırmıştır. İnsanların ve hayvanların ecelleri ve nefeslerinin sayısı belli olduğu gibi, her insanın bedeninin ve ruhunun rızkları da bellidir.
Rızk hiç değişmez, azalmaz ve çoğalmaz. Kimse kimsenin rızkını yiyemez. Kimse kendi rızkını yiyip bitirmeden ölmez.
Bir kimse, Allahü teâlâ emrettiği için çalışır, rızkını helal yoldan ararsa, ezelde belli olan rızkına kavuşur. Bu rızk, ona bereketli olur. Bu çalışmaları için de sevap kazanır.
Eğer, rızkını Allahü teâlânın yasak ettiği yerlerde ararsa, yine ezelde ayrılmış olan o belli rızka kavuşur. Fakat, bu rızk ona hayırsız, bereketsiz olur. Rızkına kavuşmak için kazandığı günahlar da, onu felaketlere sürükler.
Her canlının rızkını Allahü teâlâ verir. Çocuk, ana karnında çalışmaktan aciz olduğu için, göbeğinden ona rızk gönderir. Çocuk dünyaya gelince, rızk olarak, anasının göğsünden süt gönderir. Bir şey yiyebileceği yaşa gelince de, dişlerini yaratır.
Çocuğun ana-babası ölüp, yetim kalırsa, önceden yalnız şefkatle annesi bakarken, sonradan, herkesin kalbini, ona karşı merhametle doldurur. Daha büyüyünce de, çalışmak için kuvvet ve para kazanma arzusu ihsan eder. O kimse, bu arzudan vazgeçip, takva yolunu tutar, kendini yetim haline korsa, ona karşı kalbleri, yine şefkatle doldurur. Herkes, (Bu kimse Allah yolundadır. Her şeyin iyisi buna layık) der. Para kazanırken, kendine, yalnız kendi acırdı. Şimdi herkes acır. Fakat, takva yolundan ayrılır, nefsine uyar ve çalışmazsa, kalblerde ona karşı şefkat hasıl etmez. Böyle kimselerin, tevekkül ediyorum diye çalışmaması, tembel oturması, hiç caiz değildir. Kendini düşünen kimsenin, çalışıp, ihtiyaçlarını elde etmeyi de düşünmesi gerekir. Demek ki, Allah yolunda olup, yetim gibi olana karşı, herkesin kalbinde şefkat, merhamet yaratır.
Cüneyd-i Bağdadi hazretleri, “Allahü teâlâ emrettiği için çalışmalı, rızk için üzülmemeli” buyurdu. Rızk için Allahü teâlânın verdiği söze güvenmelidir. Müslüman, Allahü teâlâ, çalışmayı emrettiği için çalışıp kazanır. Nefsinin kötü arzularına, zevklerine kavuşmak için çalışıp para kazanmak ve çalışırken, helali haramdan ayırmamak, başkalarının haklarına saldırmak, onlara olan borçlarını ödememek, suç işlemek, dünyaya düşkün olmayı gösterir. Dünyaya düşkün olmak, büyük günahtır. Allahü teâlâ emrettiği için çok çalışıp, çok kazanmak ve Onun emrettiği gibi çalışıp, kazandığını, Onun emrettiği yerlere sarf etmek, ibadet yapmak olur. Çok sevap olur.
Bir kimsenin, (Haram işlere elim yatkın, mubah işleri beceremiyorum)demesi çok yanlıştır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Herkese dünyalıktan nasibi neyse, o şeyler ona kolaylaştırılır)buyuruldu. (Hakim)
Bir kimse kazancını kumardan elde etmeye çalışsa, zamanla kumar işinde mahareti artar. Marangoz, terzi gibi helal bir meslek edinmek isteyene de işleri kolaylaştırılır. Onun için daima helal kazanç yollarını aramalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ey insanlar, Allah’tan korkun ve rızkınızı aramada güzel yol tutun! Çünkü hiç bir kimse, rızkını ele geçirmeden ölmez. O halde Allah’tan korkun ve rızkınızı güzel yollarla elde edin, helali alın, haramı terk edin!) [İbni Mace]
(Rızkınızı gecikmiş saymayın! Hiç kimse, takdir edilen rızkına kavuşmadıkça ölmez. O halde rızkınızı güzel yoldan arayın, helali alın, haramdan kaçın!) [Hakim]
|
.
Hırsızlık ihtimali olan mal
|
Sual: Ucuz mal satılıyor. Hırsızlık ihtimali var. Almak caiz mi?
CEVAP
İhtimal ile hareket edilmez. Almak caizdir.
Sual: Bir mal piyasadaki değerinin altında satılıyorsa ve satan kişi malı benden aldığınızı söylemeyin diyorsa, bu malı almak caiz olur mu?
CEVAP
Hırsızlık olduğu kesin olarak bilinmediği için alışveriş caiz olur.
.
İşçilerin durumu
|
Sual: Patron, (Hile yapmazsan işine son) diyor. Hile yapmam caiz mi?
CEVAP
Hile yapmak caiz olmaz.
Sual: Ücretli çaycıyım. Misafirime ücretsiz çay verebilir miyim?
CEVAP
Patron izin vermişse caizdir.
Sual: Kuru yemişçide çalışıyorum. Mal sahibi "İstediğin kadar ye" diyor. İstediğim kadar yesem hak geçer mi? Yahut yemeyip eve giderken yiyeceğim kadar alsam mahzuru olur mu?
CEVAP
Dükkanda iken istediğiniz kadar yemenizde mahzur yoktur. Fakat eve gelirken az da olsa getirmeniz caiz olmaz.
Sual: İşçiyi gece sabaha kadar çalıştırıyoruz. Gündüz belki de namaz kılmıyor. Biz günaha giriyor muyuz?
CEVAP
Hayır.
Sual: Tezgahtarım. Mal yoksa, patrondan habersiz, komşudan toptan fiyatına alarak, perakende satıp kârını almam haram mı?
CEVAP
Evet.
Sual: Çoban, ihmali olmadan, koyunları kurda kaptırsa, öder mi?
CEVAP
Ödemez.
Ücretsiz iş
Sual: Bir kimsenin, bir işi alabilmek için işverene bedava iş yapması caiz midir?
CEVAP
Kendi rızasıyla çalışırsa caizdir. İşveren zorla çalıştırırsa zulüm olur, caiz olmaz.
.
Kâfire ücretle iş yapmak
|
Sual: Almanya’da çalışıyorum. Kilise’nin elektrik ve başka tamir işlerini yapmamız gerekiyor. Bir mahzuru var mıdır? Bir arkadaşım da, arabası ile meşrubat taşıyor, bazen de içki taşıttırıyorlar. İçki taşıması günah olur mu?
CEVAP
Kilise tamirinde çalışmak mekruh değildir. Çünkü, bu işin kendisi günah değildir. (Bezzaziyye)
İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Ücret ile kâfirin şarabını taşımak, kilise tamir etmek ve hristiyana zünnar [papaz kuşağı] gibi küfür alametlerini satmak imam-ı a’zama göre caizdir. (Redd-ül muhtar 5/251)
Sual: Turistik bölgede dükkanım var. Hristiyan turistler haç var mı diye sual ediyorlar. Onlara haç satmak caiz olur mu? Bir de, Hristiyanlar, çok para veriyorlar, haç imal etmemi istiyorlar. Bize yaptırmasınlar diye çok para istedim, verelim dediler. Onlar için haç imal etmem caiz midir?
CEVAP
Haç, zünnar gibi küfür alametidir. Ancak bazı âlimlere göre satmak caizdir.
Caiz demek yapılması lazım demek değildir. İhtiyaç olmadan yapmamak daha iyi olur.
Sual: Avrupa’da yaşıyoruz. Domuz çobanlığı yapmak caiz mi?
CEVAP
Gayrimüslime ücretle domuz çobanlığı yapmak İmam-ı a’zam Ebu Hanife'ye göre caizdir, aldığı ücret helal olur. (Redd-ül Muhtar)
Sual: Kâfirlerin yaptığı malları, ürettiği gıdaları, giysileri kullanmakta veya onlarla ticaret yapmakta bir sakınca var mı?
CEVAP
Hayır.
Gayrimüslime hizmet
Sual: Şimdi bir Müslümanın, Avrupa’ya gidip gayrimüslimlere hizmet etmesi caiz midir?
CEVAP
Gayrimüslimlerin ülkesinde kâfire ücretle hizmet etmek caizdir. İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:
Ücretle kâfirin şarabını taşımak, kilise tamir etmek ve Hristiyana zünnar gibi küfür alametlerini satmak İmam-ı a’zama göre caizdir. Müslüman müşteriye, Mecusi mesti yapmak veya fâsık elbisesi dikmek mekruhtur; çünkü Mesusilere ve fâsıklara benzemeye sebep olmaktır. (Redd-ül-muhtar)
Hiçbir dinde, kâfir ülkesinde çalışmak ve kâfire hizmet yasak değildi. Dinimizde de böyle bir yasak yoktur. Şimdiki Müslümanların, Avrupa’ya çalışmaya gitmesi gibi, Mekke Müslümanları da, Habeşistan’a hicret etmişler, orada gayrimüslimlerin işlerinde çalışmışlardı.
Hazret-i Yusuf, peygamber olduğu halde, kulların sıkıntıda olduğunu görüp, kâfir reisten vazife istedi. Böylece insanlara hizmet etti. O halde, kullara hizmet edeceğini bilen ve bunu kendinden başka yapacak kimsenin bulunmadığını gören kimsenin, bu vazifeye bir zalimin geçmesini önlemek ve Müslümanlara hizmet etmek için, gayrimüslim olan âmirden bile vazife istemesinde, imamlık, müftülük, vaizlik, öğretmenlik gibi devlet memurluğunu talep etmesinde mahzur yoktur. Bir iyilik yapamasa da, hiç olmazsa Müslümanların zararına çalışmayı önlemek de, ibadet olur. Geçerli bir mazereti olmadıkça, vazifeden istifa etmek de, bunun için caiz değildir. (S. Ebediyye)
(Yusuf aleyhisselamın dininde gayrimüslime hizmet caizdi, Müslümanlıkta yoktur) demenin de ilmî kıymeti yoktur. Gayrimüslime hizmet ederek çalışmak, her dinde vardır.
Müslümanın amiri, emiri kâfir olabilir. Mesela hadis-i şerifte, (Emir sana "Ya Müslümanlığı bırak veya öldürürüm" dese, Müslümanlığı bırakma, boynunu uzat) buyuruldu. (Hakim) [Müslüman olan emir, Müslümanlığı bırak demez.]
Kâfirler arasında kalıp, malından, canından korkanın, onlara kalben değil de, dilden sevgi göstermesi caizdir. Peygamberim diyen yalancı Müseyleme, doğru söyleyen bir sahabiyi şehit etmişti. O sahabinin inancını gizlemesi de caizdi. Nitekim müşrikler, Hazret-i Ammar’a, babası Hazret-i Yasir ve annesi Sümeyye hatuna işkence edip, (Lat ve Uzza putu, Muhammed’in dininden iyidir de) derler, demeyince de işkenceyi artırırlardı. Nihayet ana babası işkenceyle şehit edildiler. Hazret-i Ammar, kâfirlerin zorlamaları üzerine dediklerini diliyle söyledi. Ammar kâfir oldu dedikleri zaman, Resulullah efendimiz,(Ammar kâfir olmadı, o baştan ayağa imanla doludur) buyurdu. Demek ki küfür olan bir sözü, böyle durumlarda yalnız dille söylemek caizdir. Resulullah efendimiz, Hazret-i Ammar’a, (Müşrikler eziyet ederse, yine böyle söyle) buyurdu. (İbni Asakir, İ. Mace)
Kâfirlerin galip olduğu yerde gerçeği söylememek caizdir. Şafii’de, zalim Müslümanlar arasında da caiz olur. Müslümanlar garip ve zayıf olduğu müddetçe kıyamete kadar her yerde caizdir. Çünkü, müminin kendinden zararı, mümkün olduğu kadar uzaklaştırması gerekir.
İmam Kurtubi hazretleri, (Allahü teâlânın indirdiğiyle hükmetmeyenler kâfirler, zalimler ve fâsıklardır) mealindeki âyet-i kerimelerin ehli kitap olan gayrimüslimler için olduğunu bildiriyor. Diğer tefsir kitaplarında da böyle bildiriyor.
.
Kâr zarar ortaklığı
|
Sual: Finans kurumlarına kâr ve zarara ortak olmak üzere para yatırılıyor. Yatırılan paranın nereye sarf edildiğini bilmek ve demirbaş malzemeye de ortak olmak gerekir mi?
CEVAP
Gerekmez. Şirketin yalnız kâr ve zararına ortak olmak için para yatırmak caizdir. Yatırılan paranın nereye sarf edildiğini bilmek gerekmez. Böyle iştirak etmek mudarebe şirketi olur.
Mudarebe şirketinde, ortakların bir kısmı sermaye verir, bir kısmı da iş yapar. Kâr, önceden sözleşilen oranda paylaşılır. Mesela, (Sermaye verenlere kârın % 45'i, iş yapanlara % 55'i verilir) denmişse ve şirket de o yıl 100 bin lira kâr etmişse, 45 bini sermaye verenler, 55 bini de iş yapanlar alır. Sermaye, iş yapanlara emanettir. (Mecelle şerhi)
Sual: Finans kurumları yaklaşık bankalar kadar kâr veriyor. Bu kurumlar hiç zarar etmiyor mu? Niye hep yüksek kâr veriyorlar? Bir finans kurumu zarar etse, müşterisine kâr etmiş gibi, fazla para verse günah olmaz mı?
CEVAP
Finans kurumu, % 60 kâr etse, müşterisine % 70 verse günah olmaz. Herkes dilediği kimseye, dilediği kadar hediye verebilir. Bir finans kurumu, % 60 kâr etse, müşteriye % 59 verse günah olur, kul hakkı geçer. Yani aşağı veremez; fakat daha yüksek kâr verebilir.
Bir kimse, parasını onda bir hisse olarak kâr ve zarara ortak olmak üzere bir bakkala veya bir eczacıya verse, kârın onda birini almak, zararın onda birini vermek gerekir. Finans kurumları da böyledir. Banka zarar etse de verir. Fakat finans kurumları zarar edince, (Zarar ettik. Kâr vermiyoruz) diyebilir. Zarar etmedikleri için demiyorlardır. Zarar ettikleri halde, bankaların verdiği kadar, bir kâr verse, yine caiz olur. Herkes, istediğine istediği kadar hediye verebilir.
Sual: Bir de şöyle bir sorun var: Paralarını bu şekilde yatıranlar şirket kâr edince güzel güzel paralarını alıyorlar fakat şirket zarar edince kıyameti koparıyorlar. Böyle yapanlar sadece kâra ortak olduklarını mı düşünüyorlar ve bu niyetle para yatırıyorlar?
CEVAP
Dinimizde bazı şeyler niyete bağlı bazıları da söze bağlıdır. Alışverişte ise söze bakılır. Şirket zarar edince feryat edilmez. Çünkü kâr ve zarar ortaklığı bu, bunu baştan kabul ediyorlar.
Sual: Paramı kâr ve zarara ortak olmak üzere eczacıya verdim. 1/5 hissesi benim. Kârın 1/5 ni almak, zararın 1/5 ni vermek caiz mi?
CEVAP
Evet.
|
.
Kiraya vermek
|
Sual: Müslümanlar kiralık ev sıkıntısı çekerken, evini boş tutmak günah değil midir? Bazıları iyi kimselerin, salihlerin gücü yetmediği için, yüksek fiyat veren fâsıklara, kötü kimselere, evini kiraya veriyorlar. Salihleri düşünmemek vebal değil midir?
CEVAP
Müslümanlar kiralık ev sıkıntısı çekerken evi boş tutmak israf ve günah olduğu gibi, yüksek fiyatla kiraya vermek de asla uygun değildir.
Allahü teâlâ, (Bana şükredin, nankörlük etmeyin) buyuruyor. (Bekara 152)
Şükür nedir? İslam âlimleri şükrü çeşitli şekilde tarif etmişlerdir: Şükür, İslamiyet’e uymak, Allahü teâlânın verdiği nimetleri Onun sevdiği yerlerde kullanmaktır. Her uzvun şükrü vardır. Mesela gözün şükrü, arkadaşların kusurunu görmemek, kulağın şükrü, söylenilen ayıpları duymamış olmak, ayağın şükrü, kötü yerlere gitmemek, bedenin şükrü, oruç tutmaktır. Malın şükrü ise zekât, sadaka vermektir.
Allahü teâlâ insanları sabır ve şükürle imtihan etmektedir. Daha çok fakiri sabırla, zengini ise şükürle imtihan etmektedir. Allahü teâlânın,(şükredin nankörlük etmeyin) buyurduğunu bildirmiştik. Nankörlük nedir? Nankörlük şükretmemektir.
İmam-ı Mücahid, Nahl süresinin, (Nimetin Allah’tan geldiğini itiraf eder, daha sonra da, onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfirdir)mealindeki 83. âyet-i kerimesini (Nimetlerin Allah’tan olduğunu bilirler. Fakat "Bunları biz kazandık veya bize miras kaldı" diyerek nankörlük ederler) diye tefsir etmiştir.
Allahü teâlâ, bir müslümana iki ev ihsan etmiştir. O da, birini boş tutuyor veya yüksek fiyatla veriyor. Sebep olarak da, (Sen benim ortağım mısın? Ben bu evi ne sıkıntılarla yaptırdım. Ben evimi istediğim fiyatla istediğim kimseye fâsık, salih ayırmadan veririm) demek, imam-ı Mücahidin tefsirinde bildirdiği nankörlüğe benzemiyor mu? O civarda kiralar 100-150 lirayken, iyi insanlar arasında oturmayı arzu eden kimselere evini, 250-300 liraya kiraya vermek bu iyi niyetli insanları, dışlamak kötüler arasına atmak olmaz mı? Çoluk çocuğunun bozulmasına, sebep olmak değil midir? Kendi akrabasına veya mesai arkadaşına fazla para veremiyor diye, fâsıklara, kötü insanlara yüksek fiyatla vermek şükür müdür? Kimi de, yüksek fiyatla kiraya verenleri örnek gösterip, (Herkes yüksek fiyatla veriyor, beni mi görüyorsun) diyor, herkese uymak iyi değildir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İnsanların çoğuna uyarsan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar.)[Enam 116]
Dinimiz, iyi zenginleri över, kötü zenginleri yerer. Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Kullarımdan şükreden azdır.) [Sebe 13]
(İnsan, zengin olunca azar.) [Alak 6-7]
(Malı pek çok seviyorsunuz.) [Fecr 20]
(Altın ve gümüşü [parayı] biriktirip Allah yolunda sarf etmeyene çok acı bir azap vardır.) |Tevbe 34]
(Mallarınız ve çocuklarınız, Allah’ı anmaktan [iyilik ve ibadet yapmaktan] alıkoyarsa, hüsrana uğrarsınız.) [Münafikun 9]
Peygamber efendimiz de buyuruyor ki:
(İyilik çok, yapan ise azdır.) [Hatib]
(Cehennemdeki insanların çoğu, zenginlerdir.) [İ. Ahmed]
(Zenginler helak olur. Ancak malını hayra harcayan kurtulur. Böyle zenginler ise azdır.) [İbni Mace]
Evin şükrü nasıl olur? Tecrübelerle sabittir ki, birden fazla evini kiraya verip bunu geçim vasıtası yapan, bu paranın hayrını görmez. Çünkü dinimiz, fazla olan evin, satılıp parasının değerlendirilmesini veya salihlere Allah rızası için, ücretsiz veya ucuz kiraya verilmesini tavsiye etmektedir. Fazla evin şükrü ancak böyle olur. İyilik etmenin, ahiretten başka, dünyaya da faydası vardır. Malı bereketli olur. Harcadığı para, fazlası ile geri döner. Hadis-i şerifte, (Bir kimsenin namazı, orucu sizi yanıltmasın. Onu iyi anlamak için, para ile arasının nasıl olduğuna bakın) buyuruldu.
Bir kimsenin para ile arasının nasıl olduğu da böyle hallerde belli olur. O kimsenin namazı doğru olsaydı, onu kötülükten alıkoyar, iyileri sıkıntıya sokmazdı. Peygamber efendimiz, giden birinin kim olduğunu sordu. Oradakiler dedi ki: Bu, öyle bir zengindir ki, hangi kadınla evlenmek istese, hemen verilir, biri için aracı olsa, hemen kabul edilir, ortaya bir fikir atsa, sözü dinlenir. Peygamber efendimiz sustu. Oradan biri daha geçince, Resulullah onun da kim olduğunu sordu. Oradakiler dedi ki: Bu öyle bir fakirdir ki, bir kadınla evlenmek istese, verilmez, birine aracı olsa, aracılığı kabul edilmez, bir şey söylese, sözü dinlenmez. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Şu salih fakir, öteki fâsık zengin gibi dünya dolusu kişiden daha hayırlıdır.) [Buhari]
Ne mutlu malını hayra harcayan zengine.
Acıyana acınır
Yukarıdaki insaflı olmakla ilgili yazıdan dolayı dört sual soruldu.
Birinci sual:
Bir evim olduğu halde, borçlanarak bir ev daha yaptırdım. Borcumu ödeyene kadar evimi normal rayice göre kiraya vermem günah mıdır?
CEVAP
Günah değildir.
İkinci sual:
Evim, işyerime uzak olduğu için, işyerime yakın küçük bir evde kirada oturuyorum. Boş duran kendi evimde, bazen çocuklarım kalıyor. Rahat iş yapabilmek ve dinlenmek için ve daha başka sebeplerle kendim de gidip kalıyorum. Misafirim gelince, rahat etsin diye, boş duran eve alıyorum. Bazı komşular da piknik yeri gibi kullanıyor. Evimi böyle kullanmam günah mı?
CEVAP
Günah değildir. Evi sırf misafir için ayırmak da caizdir.
Peygamber efendimiz, (Her şeyin bir zekâtı vardır. Evin zekâtı ise, misafir odasıdır) buyurdu.
Evin bir odası yerine tamamını misafire ayırmak elbette daha iyi olur.
Üçüncü sual:
Evimizi kiraya vermek üzere istişarede bulunduk. Bir büyüğümüz, (Evi sat, parasını değerlendir. Yahut birine ucuz ver, duasını al) dedi. Durumu hanıma anlattım. (Büyüklerin sözüne her zaman uymadığına göre, bu sefer de uyma) dedi. Bu söz, benim de aklıma yattı. Yine hanımın sözünü dinleyip evi yüksek fiyatla kiraya verdim. Allahü teâlâya üç türlü şükrediyorum:
1- Bir ev sahibi olduğum için.
2- Ev boş kalmadığı için.
3- Yüksek kiraya verebildiğim için.
Bir ev için üç defa şükreden nankör olamaz. Nahl suresinin,(Nimetlerin Allah’tan olduğunu bilirler; fakat “Bunları biz kazandık veya bize miras kaldı” diyerek nankörlük ederler)mealindeki 83. âyet-i kerime ile benim ilgim yok. Biz kazandık demiyor, Allah verdi diyoruz.
Gelecek yıl, daha yüksek fiyata kiraya verir, daha çok şükrederim. Şükreden bir kimse ile, nankör bir olur mu, aynı kefeye konur mu?
CEVAP
Şükür nedir? Şükür, her uzvu, her malı Allah rızasına uygun kullanmaktır. Mesela gözü Allahü teâlâ verdiği için, o göz ile Allahü teâlânın haram ettiği şeylere bakmamalı. Evi Allahü teâlâ verdiği için, o evde haram işlememeli, kiraya verilecekse, iyi kimselere ucuz vermelidir! Böylece, o kulun şükrettiği anlaşılır. Evi yüksek fiyata verip, (Ya Rabbi, evimi daha yüksek fiyata verirsem, daha çok şükrederim) demek, şükür müdür?
İnsanlara acıyana ahirette acırlar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Merhamet etmeyene, merhamet edilmez, acımayana acınmaz.)[Müslim]
Dördüncü sual:
Evi veya başka bir malı yüksek fiyatla kiraya vermek günah mıdır?
CEVAP
Ev, diğer ticaret malları gibi değildir. Her malı, alıcısı varsa, kandırmamak şartı ile, yüzde yüz, hatta yüzde bin kârla satmak günah değildir. Çünkü Peygamber efendimiz, dinimizde kâr haddinin bulunmadığını bildirmektedir. Fakat ev, dinimizde nafakaya dahildir.
Nafakadan olan gıda maddelerini, (Mal benim) diye pahalanınca satmak üzere saklamak günahtır.
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Gıda maddelerini piyasadan toplayıp, pahalandığı zaman satmak üzere stok etmek, ihtikâr [karaborsa] olur, günah olur. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Aldığı gıda maddelerini, pahalanınca satmak için, kırk gün saklayan, hepsini fakirlere parasız dağıtsa, günahını ödeyemez.)[Deylemi]
(Gıda maddelerini kırk gün saklayan, Allah’tan uzaklaşmış olur.)[Hakim]
(Başka yerden gıda maddesi satın alıp, şehre getirip piyasaya göre satan, onu sadaka vermiş veya köle azat etmiş gibi sevap kazanır.) [İ.Gazali]
Gıda maddesi gibi nafakadan olan evde de karaborsacılık yapmak doğru değildir.
İhtikâr yapmak, ev arayanların çok olmasını ganimet bilmek, eğer parayı sevmekten ileri geliyorsa çok kötüdür. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Parayı seven helak olur.) [Tirmizi]
(Paraya tapana lanet olsun!) [Tirmizi]
(Para sevgisi mahvedebilir.) [Taberani]
Vezir, padişaha der ki:
- Öyle bir iş yap ki, herkes seni sevsin.
- Ne yapayım?
- Parayı düşman bilene, herkes dost olur. Para kılıç gibidir; kullanmasını bileni güldürür, bilmeyeni öldürür.
Kira anlaşması
Sual: Bir kimse ile (Sen benim evimde kirasız otur. Ben de senin tarlanı ücretsiz ekeyim) diyerek bir anlaşma yapılsa, uygun olur mu?
CEVAP
Uygun değildir. Evin kirası karşılığı olarak tarlayı kiralamak caizdir. Evimin kirasına karşılık tarlanı kiralıyorum denir. Böyle bir anlaşma yapmak caizdir. Bazıları da, yüklü bir ödünç para veriyor, (evinde ücretsiz oturayım) diyor. Yani, (Para faizsiz, ev kirasız) deniyor. Hâlbuki paranın faizine karşılık evde oturuluyor. Bu caiz olmaz.
Sual: Hırsız kapıyı kırıp eve girse, kapıdaki zararı kiracı mı öder? Depremden ev yıkılsa kim öder?
CEVAP
Depremin ve hırsızın verdiği zararı kiracı ödemez. Kiracı, kendi ihmali olan işlerdeki zararı öder.
Sual: Ev sahibi, anlaşmamız sona erdikten sonra, rayicin üstünde kira istiyor. Rayiçten fazla vermesem günah olur mu?
CEVAP
Evet günah olur.
Sual: Açık kalan musluk, komşuya zarar vermiş. Zararı ödemek lazım mı?
CEVAP
Evet. (Mecelle)
Sual: Apartman çatısının ve bahçenin tamir masrafını kim verir?
CEVAP
Anlaşmaya göredir.
Sual: Biri, (Oturduğun evden çık, sana başka bir ev buldum) dedi. (Evin boyasını da yap) dedim. Bu şartla evi vermek caiz mi?
CEVAP
Akit tamirden sonra olur. Akitte şart söylenmez.
Sual: Sözleşme müddeti bitmeden kiracıyı çıkarmak caiz mi?
CEVAP
Hayır.
Sual: Evi bir seneliğine kiraladım. Bir müddet sonra sahibi öldü. Oğlu sene dolmadan evden çıkarabilir mi, kirayı artırabilir mi?
CEVAP
Sözleşme süresi dolana kadar çıkaramaz, artıramaz.
Sual: 5 ortaklı dükkanda kiracıyım. Ortağın biri, dükkanda durmama razı olmazsa, çıkmam gerekir mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Kiraladığım tarla mahsul vermedi. Ücret vermem lazım mı?
CEVAP
Evet.
Sual: Köyde az bir arazim vardır. Bir arkadaş, "Tarlanı ben ekip süreyim" dedi. Ücret falan söylemedi. Ben de samimi olduğumuz için bir şey demedim. Hiç ücret istemesem, ne verirse alsam, vermezse almasam mahzuru olur mu?
CEVAP
Ücret alacaksanız pazarlık edin! Durumu iyi olanın evinden kira, tarlasından ücret almamasının çok daha iyi olduğunu (Din kardeşine tarlasını kiraya vermek yerine ücret almadan ektirmek çok sevaptır) hadis-i şerifi açıkça bildirmektedir. (Nesai)
Sual: Kiracı, eskiyen banyo kazanını, satıp yerine yenisini alsa, ev sahibine haber vermesi gerekir mi?
CEVAP
Haber vermek iyi olur.
Sual: Evimi kiraya verirken bir yıllığını peşin istememde mahzur var mıdır?
CEVAP
Mahzur yoktur. Fakat fakirleri gözetip kollamak çok sevaptır. Genel olarak kiracı fakir kimsedir. İnsanlara merhamet etmeli, ödeme kolaylığı göstermelidir. Müslümanın hacetini yerine getirmeli, sıkıntısını gidermelidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kim, din kardeşinin hacetini yerine getirirse, Allahü teâlâ da onun hacetini yerine getirir. Kim bir müslümanın sıkıntısını giderirse, Allahü teâlâ da kıyamet günü, onun bir sıkıntısını kaldırır.) [Buhari]
(Allahü teâlânın, kullarına faydalı olmaları için, kendilerine özel nimetler ihsan ettiği bazı insanlar vardır. Bu nimetleri diğer insanlara dağıttıkları müddetçe, Allahü teâlâ onları, bu nimetler içinde bulundurur. Eğer dağıtmaktan imtina eder, kaçarlarsa, bu nimetleri onlardan alır, başkalarına verir.) [Taberani]
(Bir kul, din kardeşine yardım ettiği müddetçe, Allahü teâlâ da onun yardımcısı olur.) [Müslim]
Müslüman zengin, insaflı olmalı, evine yüksek kira istememelidir.
Bankaya veya içki satana kiraya vermek
Sual: İş yerini, bir bankaya veya içki de satan birine kiraya vermek caiz midir?
CEVAP
Bankaya kiraya vermek caiz ise de, içki satana vermek caiz olmaz.
Kitap kiralamak
Sual: Okumak için, ücretle kitap kiralamak caiz midir?
CEVAP
Okumak için kitabı kiralamak caiz değildir. (Hulâsa)
İhtiyaç hâlinde, kütüphanelere, derneklere, aidatı verilerek üye olunur, kitap alırken ayrıca ücret verilmezse, okumak için kitap almak caiz olur.
Rayiç bedel
Sual: Dükkânı 5 yıllığına kiraya verdim, fakat şimdi paranın değeri düştü. Aynı emsaldeki dükkân, 2-3 katı fiyata kiraya veriliyor. Rayiç bedelini istemek caiz midir?
CEVAP
İstemek caiz olur, fakat cebretmek, vermeye mecbursunuz demek caiz olmaz. Çünkü anlaşmayı tek taraflı olarak bozma hakkı yoktur. Razı olursa, piyasaya uygun olarak kira artırılır.
.
Kiraya vermek
|
Sual: Müslümanlar kiralık ev sıkıntısı çekerken, evini boş tutmak günah değil midir? Bazıları iyi kimselerin, salihlerin gücü yetmediği için, yüksek fiyat veren fâsıklara, kötü kimselere, evini kiraya veriyorlar. Salihleri düşünmemek vebal değil midir?
CEVAP
Müslümanlar kiralık ev sıkıntısı çekerken evi boş tutmak israf ve günah olduğu gibi, yüksek fiyatla kiraya vermek de asla uygun değildir.
Allahü teâlâ, (Bana şükredin, nankörlük etmeyin) buyuruyor. (Bekara 152)
Şükür nedir? İslam âlimleri şükrü çeşitli şekilde tarif etmişlerdir: Şükür, İslamiyet’e uymak, Allahü teâlânın verdiği nimetleri Onun sevdiği yerlerde kullanmaktır. Her uzvun şükrü vardır. Mesela gözün şükrü, arkadaşların kusurunu görmemek, kulağın şükrü, söylenilen ayıpları duymamış olmak, ayağın şükrü, kötü yerlere gitmemek, bedenin şükrü, oruç tutmaktır. Malın şükrü ise zekât, sadaka vermektir.
Allahü teâlâ insanları sabır ve şükürle imtihan etmektedir. Daha çok fakiri sabırla, zengini ise şükürle imtihan etmektedir. Allahü teâlânın, (şükredin nankörlük etmeyin) buyurduğunu bildirmiştik. Nankörlük nedir? Nankörlük şükretmemektir.
İmam-ı Mücahid, Nahl süresinin, (Nimetin Allah’tan geldiğini itiraf eder, daha sonra da, onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfirdir)mealindeki 83. âyet-i kerimesini (Nimetlerin Allah’tan olduğunu bilirler. Fakat "Bunları biz kazandık veya bize miras kaldı" diyerek nankörlük ederler) diye tefsir etmiştir.
Allahü teâlâ, bir müslümana iki ev ihsan etmiştir. O da, birini boş tutuyor veya yüksek fiyatla veriyor. Sebep olarak da, (Sen benim ortağım mısın? Ben bu evi ne sıkıntılarla yaptırdım. Ben evimi istediğim fiyatla istediğim kimseye fâsık, salih ayırmadan veririm) demek, imam-ı Mücahidin tefsirinde bildirdiği nankörlüğe benzemiyor mu? O civarda kiralar 100-150 lirayken, iyi insanlar arasında oturmayı arzu eden kimselere evini, 250-300 liraya kiraya vermek bu iyi niyetli insanları, dışlamak kötüler arasına atmak olmaz mı? Çoluk çocuğunun bozulmasına, sebep olmak değil midir? Kendi akrabasına veya mesai arkadaşına fazla para veremiyor diye, fâsıklara, kötü insanlara yüksek fiyatla vermek şükür müdür? Kimi de, yüksek fiyatla kiraya verenleri örnek gösterip, (Herkes yüksek fiyatla veriyor, beni mi görüyorsun) diyor, herkese uymak iyi değildir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İnsanların çoğuna uyarsan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar.)[Enam 116]
Dinimiz, iyi zenginleri över, kötü zenginleri yerer. Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Kullarımdan şükreden azdır.) [Sebe 13]
(İnsan, zengin olunca azar.) [Alak 6-7]
(Malı pek çok seviyorsunuz.) [Fecr 20]
(Altın ve gümüşü [parayı] biriktirip Allah yolunda sarf etmeyene çok acı bir azap vardır.) |Tevbe 34]
(Mallarınız ve çocuklarınız, Allah’ı anmaktan [iyilik ve ibadet yapmaktan] alıkoyarsa, hüsrana uğrarsınız.) [Münafikun 9]
Peygamber efendimiz de buyuruyor ki:
(İyilik çok, yapan ise azdır.) [Hatib]
(Cehennemdeki insanların çoğu, zenginlerdir.) [İ. Ahmed]
(Zenginler helak olur. Ancak malını hayra harcayan kurtulur. Böyle zenginler ise azdır.) [İbni Mace]
Evin şükrü nasıl olur? Tecrübelerle sabittir ki, birden fazla evini kiraya verip bunu geçim vasıtası yapan, bu paranın hayrını görmez. Çünkü dinimiz, fazla olan evin, satılıp parasının değerlendirilmesini veya salihlere Allah rızası için, ücretsiz veya ucuz kiraya verilmesini tavsiye etmektedir. Fazla evin şükrü ancak böyle olur. İyilik etmenin, ahiretten başka, dünyaya da faydası vardır. Malı bereketli olur. Harcadığı para, fazlası ile geri döner. Hadis-i şerifte, (Bir kimsenin namazı, orucu sizi yanıltmasın. Onu iyi anlamak için, para ile arasının nasıl olduğuna bakın) buyuruldu.
Bir kimsenin para ile arasının nasıl olduğu da böyle hallerde belli olur. O kimsenin namazı doğru olsaydı, onu kötülükten alıkoyar, iyileri sıkıntıya sokmazdı. Peygamber efendimiz, giden birinin kim olduğunu sordu. Oradakiler dedi ki: Bu, öyle bir zengindir ki, hangi kadınla evlenmek istese, hemen verilir, biri için aracı olsa, hemen kabul edilir, ortaya bir fikir atsa, sözü dinlenir. Peygamber efendimiz sustu. Oradan biri daha geçince, Resulullah onun da kim olduğunu sordu. Oradakiler dedi ki: Bu öyle bir fakirdir ki, bir kadınla evlenmek istese, verilmez, birine aracı olsa, aracılığı kabul edilmez, bir şey söylese, sözü dinlenmez. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Şu salih fakir, öteki fâsık zengin gibi dünya dolusu kişiden daha hayırlıdır.) [Buhari]
Ne mutlu malını hayra harcayan zengine.
Acıyana acınır
Yukarıdaki insaflı olmakla ilgili yazıdan dolayı dört sual soruldu.
Birinci sual:
Bir evim olduğu halde, borçlanarak bir ev daha yaptırdım. Borcumu ödeyene kadar evimi normal rayice göre kiraya vermem günah mıdır?
CEVAP
Günah değildir.
İkinci sual:
Evim, işyerime uzak olduğu için, işyerime yakın küçük bir evde kirada oturuyorum. Boş duran kendi evimde, bazen çocuklarım kalıyor. Rahat iş yapabilmek ve dinlenmek için ve daha başka sebeplerle kendim de gidip kalıyorum. Misafirim gelince, rahat etsin diye, boş duran eve alıyorum. Bazı komşular da piknik yeri gibi kullanıyor. Evimi böyle kullanmam günah mı?
CEVAP
Günah değildir. Evi sırf misafir için ayırmak da caizdir.
Peygamber efendimiz, (Her şeyin bir zekâtı vardır. Evin zekâtı ise, misafir odasıdır) buyurdu.
Evin bir odası yerine tamamını misafire ayırmak elbette daha iyi olur.
Üçüncü sual:
Evimizi kiraya vermek üzere istişarede bulunduk. Bir büyüğümüz, (Evi sat, parasını değerlendir. Yahut birine ucuz ver, duasını al) dedi. Durumu hanıma anlattım. (Büyüklerin sözüne her zaman uymadığına göre, bu sefer de uyma) dedi. Bu söz, benim de aklıma yattı. Yine hanımın sözünü dinleyip evi yüksek fiyatla kiraya verdim. Allahü teâlâya üç türlü şükrediyorum:
1- Bir ev sahibi olduğum için.
2- Ev boş kalmadığı için.
3- Yüksek kiraya verebildiğim için.
Bir ev için üç defa şükreden nankör olamaz. Nahl suresinin, (Nimetlerin Allah’tan olduğunu bilirler; fakat “Bunları biz kazandık veya bize miras kaldı” diyerek nankörlük ederler)mealindeki 83. âyet-i kerime ile benim ilgim yok. Biz kazandık demiyor, Allah verdi diyoruz.
Gelecek yıl, daha yüksek fiyata kiraya verir, daha çok şükrederim. Şükreden bir kimse ile, nankör bir olur mu, aynı kefeye konur mu?
CEVAP
Şükür nedir? Şükür, her uzvu, her malı Allah rızasına uygun kullanmaktır. Mesela gözü Allahü teâlâ verdiği için, o göz ile Allahü teâlânın haram ettiği şeylere bakmamalı. Evi Allahü teâlâ verdiği için, o evde haram işlememeli, kiraya verilecekse, iyi kimselere ucuz vermelidir! Böylece, o kulun şükrettiği anlaşılır. Evi yüksek fiyata verip, (Ya Rabbi, evimi daha yüksek fiyata verirsem, daha çok şükrederim) demek, şükür müdür?
İnsanlara acıyana ahirette acırlar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Merhamet etmeyene, merhamet edilmez, acımayana acınmaz.)[Müslim]
Dördüncü sual:
Evi veya başka bir malı yüksek fiyatla kiraya vermek günah mıdır?
CEVAP
Ev, diğer ticaret malları gibi değildir. Her malı, alıcısı varsa, kandırmamak şartı ile, yüzde yüz, hatta yüzde bin kârla satmak günah değildir. Çünkü Peygamber efendimiz, dinimizde kâr haddinin bulunmadığını bildirmektedir. Fakat ev, dinimizde nafakaya dahildir.
Nafakadan olan gıda maddelerini, (Mal benim) diye pahalanınca satmak üzere saklamak günahtır.
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Gıda maddelerini piyasadan toplayıp, pahalandığı zaman satmak üzere stok etmek, ihtikâr [karaborsa] olur, günah olur. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Aldığı gıda maddelerini, pahalanınca satmak için, kırk gün saklayan, hepsini fakirlere parasız dağıtsa, günahını ödeyemez.)[Deylemi]
(Gıda maddelerini kırk gün saklayan, Allah’tan uzaklaşmış olur.)[Hakim]
(Başka yerden gıda maddesi satın alıp, şehre getirip piyasaya göre satan, onu sadaka vermiş veya köle azat etmiş gibi sevap kazanır.) [İ.Gazali]
Gıda maddesi gibi nafakadan olan evde de karaborsacılık yapmak doğru değildir.
İhtikâr yapmak, ev arayanların çok olmasını ganimet bilmek, eğer parayı sevmekten ileri geliyorsa çok kötüdür. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Parayı seven helak olur.) [Tirmizi]
(Paraya tapana lanet olsun!) [Tirmizi]
(Para sevgisi mahvedebilir.) [Taberani]
Vezir, padişaha der ki:
- Öyle bir iş yap ki, herkes seni sevsin.
- Ne yapayım?
- Parayı düşman bilene, herkes dost olur. Para kılıç gibidir; kullanmasını bileni güldürür, bilmeyeni öldürür.
Kira anlaşması
Sual: Bir kimse ile (Sen benim evimde kirasız otur. Ben de senin tarlanı ücretsiz ekeyim) diyerek bir anlaşma yapılsa, uygun olur mu?
CEVAP
Uygun değildir. Evin kirası karşılığı olarak tarlayı kiralamak caizdir. Evimin kirasına karşılık tarlanı kiralıyorum denir. Böyle bir anlaşma yapmak caizdir. Bazıları da, yüklü bir ödünç para veriyor, (evinde ücretsiz oturayım) diyor. Yani, (Para faizsiz, ev kirasız) deniyor. Hâlbuki paranın faizine karşılık evde oturuluyor. Bu caiz olmaz.
Sual: Hırsız kapıyı kırıp eve girse, kapıdaki zararı kiracı mı öder? Depremden ev yıkılsa kim öder?
CEVAP
Depremin ve hırsızın verdiği zararı kiracı ödemez. Kiracı, kendi ihmali olan işlerdeki zararı öder.
Sual: Ev sahibi, anlaşmamız sona erdikten sonra, rayicin üstünde kira istiyor. Rayiçten fazla vermesem günah olur mu?
CEVAP
Evet günah olur.
Sual: Açık kalan musluk, komşuya zarar vermiş. Zararı ödemek lazım mı?
CEVAP
Evet. (Mecelle)
Sual: Apartman çatısının ve bahçenin tamir masrafını kim verir?
CEVAP
Anlaşmaya göredir.
Sual: Biri, (Oturduğun evden çık, sana başka bir ev buldum) dedi. (Evin boyasını da yap) dedim. Bu şartla evi vermek caiz mi?
CEVAP
Akit tamirden sonra olur. Akitte şart söylenmez.
Sual: Sözleşme müddeti bitmeden kiracıyı çıkarmak caiz mi?
CEVAP
Hayır.
Sual: Evi bir seneliğine kiraladım. Bir müddet sonra sahibi öldü. Oğlu sene dolmadan evden çıkarabilir mi, kirayı artırabilir mi?
CEVAP
Sözleşme süresi dolana kadar çıkaramaz, artıramaz.
Sual: 5 ortaklı dükkanda kiracıyım. Ortağın biri, dükkanda durmama razı olmazsa, çıkmam gerekir mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Kiraladığım tarla mahsul vermedi. Ücret vermem lazım mı?
CEVAP
Evet.
Sual: Köyde az bir arazim vardır. Bir arkadaş, "Tarlanı ben ekip süreyim" dedi. Ücret falan söylemedi. Ben de samimi olduğumuz için bir şey demedim. Hiç ücret istemesem, ne verirse alsam, vermezse almasam mahzuru olur mu?
CEVAP
Ücret alacaksanız pazarlık edin! Durumu iyi olanın evinden kira, tarlasından ücret almamasının çok daha iyi olduğunu (Din kardeşine tarlasını kiraya vermek yerine ücret almadan ektirmek çok sevaptır) hadis-i şerifi açıkça bildirmektedir. (Nesai)
Sual: Kiracı, eskiyen banyo kazanını, satıp yerine yenisini alsa, ev sahibine haber vermesi gerekir mi?
CEVAP
Haber vermek iyi olur.
Sual: Evimi kiraya verirken bir yıllığını peşin istememde mahzur var mıdır?
CEVAP
Mahzur yoktur. Fakat fakirleri gözetip kollamak çok sevaptır. Genel olarak kiracı fakir kimsedir. İnsanlara merhamet etmeli, ödeme kolaylığı göstermelidir. Müslümanın hacetini yerine getirmeli, sıkıntısını gidermelidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kim, din kardeşinin hacetini yerine getirirse, Allahü teâlâ da onun hacetini yerine getirir. Kim bir müslümanın sıkıntısını giderirse, Allahü teâlâ da kıyamet günü, onun bir sıkıntısını kaldırır.) [Buhari]
(Allahü teâlânın, kullarına faydalı olmaları için, kendilerine özel nimetler ihsan ettiği bazı insanlar vardır. Bu nimetleri diğer insanlara dağıttıkları müddetçe, Allahü teâlâ onları, bu nimetler içinde bulundurur. Eğer dağıtmaktan imtina eder, kaçarlarsa, bu nimetleri onlardan alır, başkalarına verir.) [Taberani]
(Bir kul, din kardeşine yardım ettiği müddetçe, Allahü teâlâ da onun yardımcısı olur.) [Müslim]
Müslüman zengin, insaflı olmalı, evine yüksek kira istememelidir.
Bankaya veya içki satana kiraya vermek
Sual: İş yerini, bir bankaya veya içki de satan birine kiraya vermek caiz midir?
CEVAP
Bankaya kiraya vermek caiz ise de, içki satana vermek caiz olmaz.
Kitap kiralamak
Sual: Okumak için, ücretle kitap kiralamak caiz midir?
CEVAP
Okumak için kitabı kiralamak caiz değildir. (Hulâsa)
İhtiyaç hâlinde, kütüphanelere, derneklere, aidatı verilerek üye olunur, kitap alırken ayrıca ücret verilmezse, okumak için kitap almak caiz olur.
Rayiç bedel
Sual: Dükkânı 5 yıllığına kiraya verdim, fakat şimdi paranın değeri düştü. Aynı emsaldeki dükkân, 2-3 katı fiyata kiraya veriliyor. Rayiç bedelini istemek caiz midir?
CEVAP
İstemek caiz olur, fakat cebretmek, vermeye mecbursunuz demek caiz olmaz. Çünkü anlaşmayı tek taraflı olarak bozma hakkı yoktur. Razı olursa, piyasaya uygun olarak kira artırılır.
Ödünç vermek
|
Sual: Hangi durumlarda ödünç istemek caiz olur?
CEVAP
Şu üç durumda ödünç istemek caiz olur:
1- Nafaka almak için. Lüzumlu gıda gibi, lüzumlu çamaşır da nafakaya dâhildir.
2- Ev almak, kirada oturmak, soğuktan korunmak maksadıyla elbise almak veya tedavi ücreti gibi ihtiyaçlar için.
3- Mevkii, görevi sebebiyle, âdete uygun giyinmek için.
Yalnız bunlara ödünç verilir. Zalimlere, fâsıklara, ihtiyacı olmayana, malını lüzumsuz yere, harama harcayana ödünç verilmez. Başkasına ödünç vererek, kendini sıkıntıya düşürmek doğru değildir. (S. Ebediyye)
Bu üç maddede bildirilen hususlar dışında ödünç istemek caiz olmaz. Mesela, parası olmayan kimsenin baklava yemek, meşrubat içmek ve pahalı kumaşlardan elbise almak, komşunun var diye ihtiyaç olmayan bir şeyi almak için ödünç istemesi doğru değildir. Kısacası makam ve vazifesi gereği değilse, lüks sayılan yiyecek, içecek ve giyecek için ödünç alınmaz.
İhtiyacı olana ödünç verilir. İhtiyacı olmayana, malını lüzumsuz yerlere, harama harc edene verilmez. Başkasına ödünç vererek, kendini sıkıntıya düşürmek doğru değildir. Nisaba malik olmayan kimsenin, kurban kesmek için ödünç istemesi caiz değildir.
Ödemek niyetiyle ödünç alana Allahü teâlâ yardım eder, ödünç verene de çok sevap verir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Sadaka için on sevap, ödünç için ise on sekiz sevap vardır.)[Taberani]
(Allah rızası için ödünç verene, her gün için sadaka sevabı verilir. Fakirden alacağını çabuk istemeyene, her gün için malın hepsini sadaka vermiş gibi sevap verilir.) [Hakim]
Borçlanmamaya çok dikkat etmelidir! Hazret-i Lokman Hakim, (Borç yükü altında ezilmektense, taş taşımayı tercih ederim) buyuruyor. Çünkü borçlanmak, insanı küfre kadar sürükler. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Ya Rabbi, küfre düşmekten ve borca girmekten sana sığınırım.)[Nesai]
(Borçsuz olan hür yaşar.) [Beyheki]
(Huzur içinde iken, borçlanarak korku içinde yaşamayın!) [Hakim]
(Borçtan sakının! Borç, gece gama, gündüz zillete sebep olur.)[Beyheki]
Ödünç alınan borçları ilk fırsatta ödemeye çalışmalıdır! Alışveriş neticesinde meydana gelen taksitli, borçları da zamanında ödemelidir! Ödemeyi geciktirmek günahtır. İbrahim Edhem hazretleri, (Borcu olan kimse, yağlı ve sirkeli yemek yememeli) buyuruyor. Borcu olan, borcunu ödemeden sadaka bile vermemelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kendi veya çoluk çocuğu muhtaç veya borçlu olanın verdiği sadaka kabul olmaz.) [Buhari]
İhtiyacı olmayana, malını lüzumsuz yerlere, harama harcayana ödünç para vermemelidir! Borcunu vaktinde ödemeyen kimsenin, gelip mühlet istemesi gerekir. Ödeme imkanı olduğu halde, borcunu geciktirmek zulümdür, günahtır. Bir kimse, malı olduğu halde, borcunu ödemeyi bir saat geciktirirse, zalim ve asi olur. Namaz kılarken de, oruç tutarken de, uykuda da, yani her an, lanet altında bulunur. Malı olmak, parası çok olmak demek değildir. Satılık bir şeyi olup da, satmazsa, günah işlemiş olur.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ödememek niyetiyle borçlanan, Kıyamete hırsız olarak gelir.) [İ Mace]
(İmkanı varken, borcunu ödemeyene her gün zulmetme günahı yazılır.) [Taberani]
(Aldığı borcu ödemeyene Allahü teâlâ, Kıyamette "Bu kimsenin hakkını sizde bırakacağımı mı zannettiniz?" buyurarak onun iyi amellerini alıp diğerine verir. Eğer borçlunun, iyi ameli yoksa, alacaklının günahları borçluya yüklenir.) [Taberani]
Borcunu ödeyemeyene mühlet vermek sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kıyametin dehşetinden kurtulmak isteyen, darda kalan borçluya mühlet versin!) [Taberani]
(Darda olanı feraha kavuşturanı veya onun borcunu ödeyeni, Allahü teâlâ Kıyametin dehşet, korku ve sıkıntılarından kurtarır.)[Müslim]
(Beladan kurtulmak, istediğine kavuşmak ve Arşa sığınmak isteyen, darda kalan borçluya mühlet versin veya ona alacağını bağışlasın!) [Abdürrezzak]
(Kıyamette günahı çok bir müslümanı hesaba çekerler. O kimse de (Benim hiç iyiliğim yoktur. Sadece çırağıma, "Fakir olan borçluları sıkıştırma, ne zaman ellerine geçerse, o zaman vermelerini söyle, bir şey isterlerse yine ver, boş çevirme!" diye söylerdim) der. Allahü teâlâ da, onu affederek buyurur ki: (Bugün sen muhtaçsın. Sen dünyada kullarıma acıdın, bugün biz de sana acırız.) [Buhari]
Sual: Ödünç verirken, haram işlemeden gün tayin edebilmenin bir yolu yok mudur?
CEVAP
Bey ve Şir’a Risalesi’nin İsmail bin Osman tarafından yapılan şerhinin 59. sayfasında, (Ödünç verirken, zaman tayin etmek, malı, misli ile veresiye satmak olur. Bu ise faizdir, büyük günahtır) buyuruluyor.
Miktarı az olan paralar için gün tayini mühim değilse de, miktarı fazla olan paralar için gün tayini lazım olabilir. Senede, ödeme tarihi konabilmesi için, Seadet-i Ebediyye’de bildirilen birkaç usul:
1- Ödünç vereceği kimseden kefil ister. Kefilden ödeme tarihi belli bono alır. Borçlu da kefilin ödemesi lazım gelen tarihte öder.
2- Yahut borçlu, borcunu kendine borcu olan birine havale eder. Havale olunanın borcunun ödeme zamanı, belli ise, alacaklıya da o zamanda öder. Belli zamanı yoksa, alacaklı havaleyi kabul eden ile, belli bir zamanda, ödemesi için uyuşur.
3- Yahut ödünç isteyene, ödünç vereceği kadar fiyatla, ucuz bir şeyi veresiye satar. Ondan bu satış için belli tarihli ödeme senedi alır. Sonra bu şeyi aynı fiyatla, peşin olarak geri alır. (Hadika)da, (Ödünç vereceği kimseye, bir kağıt parçasını bile bin liraya satmak caizdir) deniyor.
4- Eşbah’da, (Ödünç verirken, senede ödeme tarihi koyabilmek yollarından biri de, Maliki mezhebini taklit etmektir) deniyor.
Mizan’da (Maliki mezhebinde, ödünç verilen malı, parayı, ödeme zamanından önce veya sonra isteyemez. Zamanında istemesi lazımdır) buyuruldu. Fakat başka mezhebi taklit, ancak sıkışık durumlarda caiz olur. Taklit edilen mezhebin taklit ettiği husustaki bütün şartlarını öğrenip bunlara uymak lazım olur.
5- İbni Âbidin’de ("Falana olan borcuma kefil ol" dese, o da kabul edip ödese, kefil borçluya, "Belli zamanda bana ödersin" diyebilir. Fakat "Falana olan borcumu öde" dese, o da kabul edip ödese, borçlunun bunu ona belli bir zamanda [yani gün tayin ederek] ödemesi caiz olmaz. Çünkü borçlu için ödemiş, borçlu şimdi buna borçlu olmuştur. Borcun belli bir zamanda ödenmesi ise caiz değildir) buyuruldu.
[Samimi tanıdıklar arasında, daha kolay bir usul vardır. Ödünç isteyene, (Falanca gün bana aynı miktar para hediye edersen, şu parayı sana hediye ederim) denir. O da kabul ederse, para alınmış olur.]
Sual: Yardım yaparken, ödünç verirken akrabayı tercih etmek mi lazım?
CEVAP
Herkese iyilik etmek, ödünç veya sadaka vermek çok sevaptır. Akrabaya yapılan iyilik daha sevaptır. Bir kadın, Resulullaha, (Fakir kocama infakta bulunsam, sadaka yerine geçer mi?) diye sual ettirdiğinde Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(İki sevap vardır. Biri sadaka, diğeri de sıla-i rahim sevabı.)[Buhari]
Bu husustaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Senden yüz çeviren akrabana verilen sadaka daha faziletlidir.)[Taberani]
(Yakın akraba ve komşuya verilen sadakanın sevabı iki misli fazladır.) [Taberani]
(Paranızı önce kendi ihtiyaçlarınıza, artarsa çoluk çocuğunuzun ihtiyaçlarına sarf edin! Bundan da artarsa akrabalarınıza yardım edin!) [Müslim]
(Bir kimseden amcasının oğlu yardım ister de, o da gücü yettiği halde, vermezse, kıyamet günü Allahü teâlânın fazlından mahrum kalır.) [Taberani]
(Bir müslümana ödünç veren iki misli sadaka sevabı kazanır.)[İbni Mace]
Sual: Ödünç altın, ödenirken, değerine göre kağıt lira, döviz veya başka mal verilse caiz mi?
CEVAP
Ödünç veren razı olursa her mal verilebilir.
Sual: Ödünç alınan parayı, başkasına ödünç vermek caiz mi?
CEVAP
Bir mahzuru olmaz.
Sual: Benden ödünç isteyen arkadaştan, rehin olarak bir şey istemem caiz midir?
CEVAP
Evet caizdir.
Sual: Hadid suresinde, Allah’a karz-ı hasen [güzel ödünç] vermektabiri geçiyor. Güzel ödünç nedir?
CEVAP
Karz-ı hasen, dine uygun verilen ödünçtür. Gönül hoşluğu ile, ihlas ile, en değerli maldan, Allah yolunda verilen ödünç demektir. Dine uygun olması için, ödünç yalnız Allah rızası için verilmeli! Herhangi dünyevi bir çıkar, bir fayda beklememeli! Ödünç alandan hediye kabul etmek de bir fayda demektir, caiz değildir. Hadis-i şerifte, (Fayda getiren her ödünç faizdir) buyuruluyor. (İ.Süyuti)
Her zaman verilen hediyelerden ise caiz olur. Her zaman yanına gidince çay, kahve ısmarlıyorsa borç para verdikten sonra yine gidince çay vermişse caiz olur. Fakat çay ile kalmayıp yanına pasta falan almış, gel bir de yemek yiyelim demişse bu caiz olmaz.
Sual: Kazancı haram olandan ödünç para istenir mi?
CEVAP
Kazancının yarısından fazlası helal ise istemek caizdir.
Sual: Dolar olarak ödünç vermişsek devalüasyon veya enflasyondan sonra da dolar olarak alsak caiz olur mu?
CEVAP
Evet caiz olur.
Sual: On arkadaş, elimize para geçtikçe, bir arkadaşa emanet olarak veriyoruz. O arkadaş da, herkesin hesabına ne kadar para vermişse yazıyor. Bu paraları bir kasada saklıyor. Arkadaşa parayı verirken de her türlü kullanmaya yetki verdik. Bir cins yardımlaşma sandığı oldu. Bu sandıktan ödünç para almamız caiz midir?
CEVAP
Evet.
Sual: Ödünç verince, zamanla, paranın değeri düşüyor. Ödünç veren zarar ediyor. Diyelim ki, verdiğim para 100 Euro etse, ödünç verdiğim şahsa, 100 Euro üzerinden senet yapsam, "Eline ne zaman geçerse bana 100 Euro getir" desem uygun mudur?
CEVAP
Uygun olur. Hatta alacaklı razı olursa, borçlu borcunu ödediği andaki 100 Euro’nun değeri kadar altın, kağıt para, zeytin yağı veya başka mal da verebilir. Mühim olan alacaklının razı olmasıdır. Alacaklı, "Altın verdim, altın isterim" derse, başka şey verilmez. (Bahr-ür-raık)
Sual: Bir arkadaşa, zarfa koyduğum bir milyarı ödünç verdim. Saymadan aldı. Evde saymış, noksan gelmiş. Ne yapalım?
CEVAP
Parayı alıp verirken, saymak sünnettir. İkiniz (Yalan söylüyorsam, Allah lanet etsin) dedikten sonra, para birlikte sayılır. Ne çıkarsa kabul edilir.
Sual: Altının gramının değerinde kağıt para ödünç verip, "Bir gram altın isterim" demek caiz mi?
CEVAP
İmam Ebu Yusuf’a göre caizdir.
Sual: Ödünç verdiğim parayı, içimden arkadaşa hediye ettim. Arkadaş, borcunu getirince aldım. Caiz oldu mu?
CEVAP
Evet. Niyet etmekle hediye edilmiş olmaz. Hediye teslim etmekle alanın mülkü olur.
Sual: Güvendiğimiz kimseye veya tanığımız bir arkadaşa veresiye mal satınca veya ona borç para verince, senet yazmak gerekir mi?
CEVAP
Evet senet yapmak veya iki şahit bulundurmak sünnettir. Vacip diyen âlimler de vardır. Çünkü Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ey inananlar, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazın. İki şahit bulundurun. Borç büyük veya küçük olsun, vadesiyle beraber yazmaya üşenmeyin; bu, Allah katında en doğru, şahitlik için en sağlam ve şüphelenmenizden en uzak olandır.) [Bekara 282]
Senet yapmak itimatsızlık değildir. Arkadaş unutabilir, biz unutabiliriz. Dinimizin emrine uyup senet veya şahit olursa tedbir alınmış olur.
Az miktarda ödünç alındığında bir kağıda, (falancadan şu kadar para aldım) diye yazıp, ödünç alınana verilmesi veya şahit bulundurulması iyi olur. (Redd-ül Muhtar)
Sual: Bekara suresinin 282. âyetinde (Borç verirken vadesini yazın)buyuruluyor. Her ne kadar ödünç denmiyorsa da, halk arasında ödünce de borç deniyor. Ödünç verirken, senede tarih koymak caiz midir?
CEVAP
Alışveriş yapıp borçlanınca senede tarih konur, ödünç alıp verirken ödeme tarihi bildirilmez ve senede tarih konmaz. Koymak gerekirse, Maliki’yi taklit ettim demek yeterlidir. Diğer üç mezhepte ödünç verirken vade tarihini belirtmenin mahzuru yoktur.
Ödüncü taksitle ödemek
Sual: Alınan ödüncü, taksitle ödenmesini istemek caiz midir?
CEVAP
Hayır, caiz değildir. Ödünç almak, alışveriş gibi değildir. Alışverişte, hem ödeme tarihini, hem de varsa, taksit miktarını ve tarihlerini belirlemek gerekir. Ödünç alanın ise, borcunu mümkün olan ilk fırsatta ödemesi gerekir. Hepsini birden ödemeye gücü yetmezse, eline geçtikçe öder.
Ödünç verirken veya verdikten sonra, alacağını taksitlere bağlamak Hanefî’de caiz değildir. İhtiyaç olunca, Mâlikî’yi taklit ederek takside bağlanabilir.
Ödünç verirken
Sual: Ödünç alan kimsenin borcunu öderken, ayrıca mal veya para gibi bir şey hediye etmesi caiz olur mu?
CEVAP
Evet, hediye olarak bir şey verebilir. 10 bin lira ödünç almışsa, 15 bin lira verip, (5 bini hediyedir) diyebilir. Bunun mahzuru olmaz.
Ödünç verirken bir menfaat şart koymak faiz olur, haram olur. Şart konmadan, öderken fazladan bir şey vermek caizdir. (S. Ebediyye)
Ödüncü vermek
Sual: Ödünç alınan para veya hediye edilen bir şey, başkasına verilebilir mi?
CEVAP
Evet, verilebilir. Hediye olarak verilebildiği gibi, sadaka olarak vermekte veya satmakta da mahzur yoktur.
Ödünç verirken mezhep taklidi
Sual: Gusül, abdest ve namaz dışında da başka mezhep taklit edilebilir mi?
CEVAP: Hanefi mezhebinde, bir kimseye ödünç para verildiği zaman, ödemesi için zaman tayin etmek faiz olur. Maliki mezhebinde ise caizdir. Eşbâhda diyor ki:
“Ödünç verirken, senede ödeme tarihi koyabilmek yollarından biri de, Maliki mezhebini taklit etmektir. Maliki mezhebinde, ödünç verirken, ödeme zamanının bildirilmesi lâzımdır.” Mîzân-ül-kübrâ da;
“Maliki mezhebinde, ödünç verilen malı ve satış semenini, ödeme zamanından önce veya sonra isteyemez. Zamanında istemesi lâzımdır” denmektedir. Fakat, başka mezhebi taklit etmek, ancak, sıkışık durumlarda câiz olur. Taklit edilen mezhebin, o konudaki bütün şartlarını da öğrenip bunlara uymak lâzımdır.
.
Şarapçıya üzüm satmak
|
Sual: Gayrimüslimlerin şarap fabrikasına üzüm satmak, üzüm taşımak veya kiliselerini tamir etmek caiz midir?
CEVAP
Üzüm şırasını şarap yaptığı bilinen bir kimseye satmak caizdir; çünkü günah, şıranın kendisinde değildir. [Şıradan pekmez de, sirke de yapılabilir.], Şıra [şarap yapılarak] değişikliğe uğratıldıktan sonra alınıp satılması günah olur. (Dürr-ül-muhtar)
İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Fitne yapanlara, asilere silah satmak, tahrimen mekruhtur; fakat silah yapmaya yarayan eşyayı, mesela demir satmak mekruh değildir. Yani günah yapmakta kullanılan şeyin kendini satmak, tahrimen mekruh olur. Bu şeyi hazırlamaya yarayan maddeleri satmak ise, tenzihen mekruh olur. Çalgıları satmak da tahrimen mekruh olup, çalgı yapılan tahtayı, çalgıcıya satmak, tenzihen mekruh olur. [Sadece mehter marşında çalınan müzik aletlerini satmak ise, caizdir.] Dövüş horozunu da, fâsıklara satmak tenzihen mekruhtur. Şarap yapana üzüm satmak da tenzihen mekruhtur; çünkü kendileri haram işlemekte kullanılmaz. Haram olan şeyin hazırlanmasında kullanılır. Bunları, helal olan yere satamayan kimsenin, tenzihen mekruh olan yere satması caizdir. (Redd-ül-muhtar)
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Şarap yapan Müslümana üzüm satmak caizdir. (K. Saadet)
Müslüman ülkesinde caiz olunca, gayrimüslim ülkesinde caiz olduğunda hiç şüphe kalmaz. Şarap fabrikasına üzüm, bira fabrikasına arpa taşımak da bunun gibi caizdir.
Kilise tamirinde çalışmak mekruh değildir; çünkü bu işin kendisi günah değildir. (Bezzaziyye)
Yine İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Ücretle kâfirin şarabını taşımak, kilise tamir etmek ve Hristiyan’a zünnar gibi küfür alametlerini satmak, İmam-ı a’zama göre caizdir.(Redd-ül-muhtar 5/251)
.
Şartlı satış ve hediye
|
Sual: Bir kimse, birine para hediye edip, (Bu parayı, elma alman şartıyla sana hediye ettim. Bu parayla gazoz alırsan, haram olsun!) dese, o da bu parayla gazoz alsa, gazoz ona haram olur mu?
CEVAP
Hayır, haram olmaz. Hediye sahihtir, hediye verilirken söylenen şartlar ise bâtıl olur. Yani, elma alması gerekmez. O parayla muz da, gazoz da alabilir.
Geçersiz şartlar
Sual: Alışveriş yaparken, ödünç veya hediye verirken, bir şey şart edilince, yapılması caiz olan ve şarta uyulmaması gereken şeyler nelerdir?
CEVAP
Bazıları şöyledir:
Hizmet etmek şartıyla verilen ödünç sahihtir, şartı geçersizdir. Yani ödünç parayı alan kimsenin, hizmet etmesi gerekmez.
Hizmet etmek şartıyla, verilen sadaka geçerlidir, sadakayı alanın hizmet etmesi gerekmez.
Yavrusunu vermemek şartıyla, bir hayvanı hediye etmek sahihtir, yavrusu da hediye edilmiş olur.
Mehir vermemek şartıyla yapılan nikâh sahih olur, daha sonra erkek mehrini hanımına vermek zorundadır.
Hiç kimseyle evlenmemesi şartıyla karısını boşamak sahih olur, şarta uymak gerekmez, yani kadın boşanınca, iddet müddetinden sonra, artık istediğiyle evlenebilir.
Alıcı veya satıcıya faydası olmayan şartla alışveriş sahih olur, şart edilen şey yapılmaz. Mesela bu meyveyi hanımınla yemek şartıyla satıyorum dese, satın alan istediği kimseyle yiyebilir. Şart geçersiz olur.
Müşterinin, başkasına satmaması veya hediye etmemesi yahut binmemesi şartıyla bir hayvanı satmak; müşterinin kendi giymemesi şartıyla elbise satmak; müşterinin kendi yememesi veya başkasına satmaması şartıyla yiyecek satmak; başkasına satmamak şartıyla bir şey satın almak gibi yapılan alışverişlerin hepsi sahih olup, şartların hepsi geçersizdir, şartlara uyulmaz.
Kesmek şartıyla hayvan satın almak sahihtir ve şart geçersizdir.
Bir malı, o şehirde satmamak şartıyla satın almak sahih olup, şart geçersizdir. O şehirde de satabilir.
Bir kimseye faydası olmayan veya zararı olan şartla satış da sahih olup şart geçersizdir. Mesela, bir evi yıkmak şartıyla satın almak gibi.
Alıcı ve satıcıdan başkasına faydası olan şart geçersiz olup, satış sahih olur. Mesela, müşterinin başka birine borç vermesi şartıyla satmak gibi ki, satış sahih olup, borç vermek gerekmez.
Müşteriden başkasının, satıcıya borç veya hediye vermesi şartıyla satış sahih olup, bunları vermesi gerekmez. (Bu bilgilerin hepsi S. Ebediyye’den alınmıştır)
|
.
Tazminat almak
|
Sual: İki yaşındaki oğlum kaldırımda oynar iken, bir arabanın çarpması sonucu öldü. Kan parası veya tazminat denilen parayı almam caiz mi? Bir de kan parası haricinde kaza yapan aracın sigortası, otomatik olarak kaza mağduruna yani bize para ödüyor. Bu sonuca göre sigorta bize belli bir miktar para ödeyecek. Sigortanın verdiği bu parayı da almak caiz mi?
CEVAP
Sadece ölen değil, araba çarparak sakat kalan da tazminat alır. S. Ebediyye’de diyor ki: Yanlışlıkla adam öldürmek, mesela, yüksekten üstüne düşerek veya uyuyan kimsenin yuvarlanarak bir kimseyi öldürmesi böyledir. Bunun cezası da kefaret ve diyettir. Bindiği atın insanı çiğneyerek öldürmesi, [motorlu vasıtaların çiğnemesi] de böyledir.
Bugün diyet yerine tazminat gibi isimler altında para veriyorlar. Bunu almakta hiç mahzur yoktur. Sigortanın verdiğini de almakta mahzur yoktur.
Sual: Arabama çarpandan tamir masrafını aldım. İşimden kaldığım günlerin ücretini de tazmin ettirmem caiz mi?
CEVAP
Hayır.
Doktora tazminat davası açmak
Sual: Ameliyat esnasında, hastanın bir uzvuna zarar veren, mesela gözünü kör, kulağını sağır eden veya fazla narkozla yahut başka yolla ölümüne sebep olan doktora tazminat davası açmak caiz midir?
CEVAP
Tıbbî bir hata veya bir ihmal yoksa, tazminat davası açılmaz.
Eğer normalden fazla narkoz vermişse, ameliyatta ihmali varsa, yanlış bir iş yapmışsa, sâlih bilirkişilerin verdiği raporla bunlar tespit edilmişse, tazminat davası açmak caiz olur.
.
Ticarette dinini kayırmak
|
Sual: Ticarette dinini kayırmak nasıl olur?
CEVAP
Ticareti, ahiret kazancına mani olan kimse bedbahttır. İnsanın sermayesi, dini ve ahiretidir. Bu sermayeyi kaptırmamak için şunlara dikkat etmelidir:
1- Niyetin önemi büyüktür.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ameller niyete göre, iyi veya kötü olur.) [Buhari]
Taat ve mubahlara niyete göre sevap verilir. Her mubah, iyi niyetle yapılınca sevap, kötü niyetle yapılınca günah olur. Bir kimse, İslam’ın vakarını korumak niyetiyle şık giyinirse sevap kazanır. Gösteriş için şık giyinirse günah olur. Çünkü Allahü teâlâ, bir kimsenin yeni elbisesine bakarak sevap vermez.
Her sabah şöyle niyet etmelidir:
(Kendimin ve çoluk çocuğumun rızkını kazanmak, onları kimseye muhtaç bırakmamak, Allahü teâlâya rahat ibadet edebilmek, ahiret yolunda yürüyebilmek için, vazifeme gidiyorum.)
O gün müslümanlara iyilik etmeyi düşünmelidir! Böyle niyet eden kimse, vazifesini yaptığı kadar, hep sevap kazanır. Onun her işi, ibadet olur.
2- Her müslüman iyi bilsin ki, İslamiyet’in faydalı olarak bildirdiği her sanat, farz-ı kifayedir. Bunu düşünerek, bir sanata yapışmak, ibadet etmek olur. Bilhassa harp vasıtalarını en modern, en ileri şekilde yapmaya çalışmak farzdır. Bu vasıtaları yapabilmek için, gerekli ilimleri, bu niyet ile okumak ibadet olur. Namaz kılan insanın bu niyet ile, her işi ibadet olur. Namaz kılmayanın her hareketi de günah olur. O halde, her müslüman, namazını kılmalı, sonra farz olduğunu düşünerek, vazifesini yapmalı! İş görürken niyetin doğru olmasına alamet, insanlara faydalı olan bir meslek seçmektir. Yani, öyle bir iş görmeli ki, eğer o iş olmasa, müslümanlar sıkıntı çekerdi. O halde, keyf, oyun ve benzerlerine, sanat dense de ve haram işleyenlere sanatçı ismi verilse de, bunları yapmak ibadet olmaz.
3- Dünya işleri, ahiret için çalışmaya mani olmamalı! Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Mallarınız ve çocuklarınız, Allah’ı hatırlamanıza mani olmasın!)[Münâfikun 9]
İnsanların amellerini yazan ikişer melek, her sabah-akşam değişir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Melekler insanların amel defterlerini götürdükleri zaman, başında ve sonunda iyi iş yazılı ise, gün ortasında yapılanları ona bağışlarlar.) [Ebu Ya’la]
Bunun için sabah kalkınca ve gece yatarken iyi işler yapmalıdır.
4- Çarşıda, işte Allahü teâlâyı zikretmeli, her an Onu hatırlamalıdır! Dili ve kalbi boş kalmamalıdır! İyi bilmelidir ki, o anda kaçırdığını, bütün dünyayı verse, bir daha eline geçiremez. Gafiller arasındaki hatırlamanın sevabı çok olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Gafiller arasında Allahü teâlâyı zikreden, kuru ağaçlar arasında bulunan yeşil fidana, ölüler arasındaki canlı olana ve harbde kaçanlar arasında, aslan gibi savaşana benzer.) [İ.Gazali]
Dinine, ibadetine yardım niyeti ile dünyaya çalışanlara, çok sevap verilir. Yalnız para kazanıp, dünya malı toplamak için çalışanlar, sevaptan mahrum kalır. Hatta bunlar, camide, namazda iken de, kalbleri dükkanın hesabındadır. Fikirleri dağınıktır.
5- Dünya işlerine çok düşkün olmamalıdır! Mesela, çarşıya herkesten önce gidip, herkesten sonra çıkmamalıdır! Şeytan, böyle erken gidip, geç dönen müslümanı daha çok günaha sokmaya çalışır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Tüccarın en kötüsü, işine erken gidip, geç dönendir.) [Ebu Nuaym]
Sabah namazı kılmadan ve kitap okuyup birkaç şey öğrenmeden işe gitmemeyi âdet edinmelidir! İhtiyacı kadar dünyalık kazanınca, ahireti kazanmakla meşgul olmalıdır! Çünkü, ahiret hayatı sonsuzdur.
6- Şüpheli şeylerden kaçınmalıdır! Zalimlerle, hile, hıyanet edenlerle, yemin ile satanlarla, dükkanında haram şey satanlarla alışveriş etmemelidir! Zalimlere, fâsıklara veresiye satmamalıdır! Çünkü, öldükleri zaman onlar için üzülür. Halbuki, zalimler [yani İslamiyet’e eli ile, dili ile, kalemi ile zarar yapanlar] ölünce üzülmek günahtır. Onlara yardım etmek caiz değildir.
7- Alışveriş yaptığı kimse ile olan sözlerini, hareketlerini, aldığını, verdiğini iyi ve doğru hesap etmelidir! Kıyamette, bunların hepsinden hesap vereceğini bilmelidir! Büyüklerden biri, bir bakkalı rüyada görüp, (Ne haldesin?) dedi. Bakkal, (Önüme ellibin sayfa kondu. Ellibin kişi ile alışveriş yapmışım. Baktım, her sayfada bir kimse ile olan muamelemin inceden inceye yazılmış olduğunu gördüm) dedi. Hile yapan, hak yiyen, ahirette cezasını çekecektir.
Bu zamanda, yukarıda yazılanların hepsini kim yapabilir diyerek yese düşmek doğru değildir. Ne kadar yapılabilirse çok kâr olur. Ahiretin dünyadan daha iyi olduğuna inanan kimse, bunların hepsini de yapabilir. Bunların hepsini gözetmek, yapsa yapsa, insanı fakir yapar. Sonsuz saadete, ebedi rahatlığa sebep olacak, birkaç senelik fakirliğe elbette katlanılır. Nitekim birçok kimse, birkaç şey kazanmak için, fırtınalı, karlı havalarda, sıkıntılı yolculuklara, bir rütbeye, dereceye yükselmek için de nice mahrumiyetlere katlanıyor. Halbuki, ölüm gelince, bütün kazançları elden çıkmakta, boşuna didinmiş olmaktadırlar. (K.Saadet)
.
Ticarette günahtan kaçmak
|
Sual: Ticaretle iştigal ediyoruz. Harama düşmemek için nelere dikkat etmemiz gerekir?
CEVAP
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Her sanat ve her ticarette hile yapmamak farzdır. Müşteriye herhangi bir şekilde zarar vermemelidir! Zarar veren her iş, zulüm olur. Zulüm ise haramdır. Her müslüman, kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi, kâfirlere de yapmamalıdır!
Başlıca dört şey yapmamak lazımdır:
1- Satılan malı, aşırı övmemelidir!
Çünkü, hem yalan söylemiş, hem aldatmış, hem de zulmetmiş olur. Hatta, doğru olarak da, müşterinin bildiği şeyi söylememelidir! Çünkü, bu da faydasız söz olur. Kıyamette her sözden sual olunacaktır. Yemin ile satmaya gelince, yalan yere yemin etmek haramdır. Yani büyük günahtır. Doğru yemin ederse, az bir şey için Allahü teâlânın ismini söylemek saygısızlık olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Alışveriş yaparken, vallahi böyledir, billahi öyle değildir diye yemin eden kimseye ve “bugün git, yarın gel” diyerek sözünde durmayan sanatkâra yazıklar olsun!) [Deylemi]
(Malını yemin ederek beğendirmeye çalışan kimseye kıyamette merhamet edilmez.) [İ.Gazali]
(Esnafın, pazarcının çoğu facirdir! Çünkü, çok yemin ederek, yalan söyleyerek günaha girerler. Alışverişleri de helal olmaz.)[Hakim]
(Bir esnaf, verdiği sözde durur, alacaklısını sıkıştırmaz, malını fazla övmez ve yalan söylemez ise, kazancı ona mübarek olur.)[Deylemi]
2- Malın kusurunu gizlememelidir!
Malın aybını, kusurunu müşteriden gizlememeli, hepsini, olduğu gibi göstermelidir! Kusuru gizlemek, hıyanettir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Satılan bir şeyin kusurunu gizlemek helal değildir. O kusuru bilip söylememek de, kimseye helal olmaz.) [Hakim]
Malın iyi tarafını göstermek, kötü tarafını gizlemek zulüm, hile olur. Resulullah efendimiz, buğday satan bir köylünün buğdayına, mübarek parmaklarını sokup, yaş olduğunu görünce, sebebini sordu. Köylü, yağmurun ıslattığını söyleyince, buyurdu ki:
(Niçin ıslak yerini saklayıp göstermiyorsun? Hile eden bizden değildir.) [Müslim]
Şunu bilmeli ki, hile ile rızk artmaz, aksine malın bereketi gider. Hile ile azar azar biriktirilen şeyler, ansızın gelen bir felaketle, birdenbire giderek geride yalnız günahları kalır. Bir sütçü, süte su katardı. Bir gün, ansızın sel gelip, ineği boğdu. Adam şaşkın bir halde iken, çocuğu, “Süte kattığımız sular birikerek, gelip ineği götürdü” dedi. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ticarete hıyanet karışınca, bereket gider.) [Müslim]
Bereket demek, az malın çok faydası olmak, çok işe yaramak demektir. Az bir mal, bereketli olunca, çok kimsenin rahat etmesine, çok iyi işlerin yapılmasına yarar. Bereketli olmayan, çok mal vardır ki, sahibinin dünyada ve ahirette felaketine sebep olur. O halde, malın çok olmasını değil, bereketli olmasını istemelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(La ilahe illallah diyen, dünyayı dinden üstün tutmadıkça, Allahü teâlânın gadabından, azabından kurtulur. Dini bırakıp, dünyaya sarılırsa, kelime-i tevhidi söyleyince, Allahü teâlâ, yalan söylüyorsun buyurur.) [Beyheki]
3- Ölçüde, tartıda hile yapmamalıdır!
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Verirken noksan, alırken fazla ölçene acı azaplar yapacağım.)[Mutaffifin 1]
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Alışveriş ettiğin zaman de ki: "Dinimizde aldatma yoktur.")[Buhari]
(Muamelesinde hilekârlık eden bizden değildir.) [Buhari]
(Malının kusurunu gizleyene Allahü teâlâ gazap eder, melekler de lanet eder.) [İ Mace]
(Ölçü ve tartıda hile yapılınca, mahsullerde noksanlık baş gösterir.) [Taberânî]
Büyüklerimiz, her aldıklarını biraz noksan, verdiklerini de, biraz fazla ölçüp, (Bu az fark, Cehennem ile aramızda perdedir. Cenneti, birkaç liraya satanlar ve birkaç lira için, Cehennem azabını hak edenler, ne kadar ahmaktır) derlerdi. Malın iyisi ile kötüsünü karıştırıp, hepsini iyi diye satmak haramdır.
4- Satış fiyatında hile yapmamalıdır!
Peygamber efendimiz, (Müslümanların, şehre mal getiren köylüleri karşılayıp piyasa fiyatını gizleyerek, ucuz satın almalarını)yasakladı. (Müslim)
Piyasayı bilmeyenlere yüksek fiyatla mal satmak da haramdır. Hatta, acemi olup, ucuz satan veya pahalı alanlar ile alışveriş etmemelidir! Piyasadaki fiyatı bunlardan gizlemek günahtır. Müşteriye doğru söylemeli, hile yapmamalıdır! Malda bir arıza oldu ise, haber vermelidir! Malı, akraba veya ahbabından, ona yardım olsun diye yüksek fiyatla aldı ise, müşterisine bunu söyleyerek, doğru değerini bildirmelidir! Mesela, on lira etmeyen malı, on liraya aldı ise, o malı satarken, on liraya aldığını söylememelidir! Ucuz aldığı bir malın fiyatı yükselip pahalı satıyor ise, aldığı fiyatı söylemelidir! Hıyanet yapmaktan kurtulmak için, herkes, kendine yapılmasını istemediği şeyleri, başkalarına yapmamalıdır! Çünkü, herkes, dikkat ile, pazarlıkla uğraşarak, tam değerini verip aldığını sanır. O halde, aldatarak satmak, hıyanet ve dolandırıcılık olur.
Sual: Hacizli ve birkaç yıllık vergi borcu olan bir arabam vardı. Bir arkadaşa sattım. Satarken, (Benim arabamın hacizi macizi var. Bütün borçları ile al) dedim. (Aldım) dedi. Sonra vergi borçlarının olduğunu öğrenince, (Bana, vergi borcu da olduğunu söylemedin. Söylemediğin borçları ödemem) dedi. Halbuki ben ona bütün borçları ile satmıştım. Hacizi macizi var demiştim. Vergi borçları macizin içinde idi. Vergi borçlarını da ödemesi gerekmez mi?
CEVAP
Hayır ödemesi gerekmez. Çünkü, Müslümanlıkta aldanmak ve aldatmak yoktur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Satılan malın kusurunu gizlemek ve söylememek helal değildir.)[Hakim]
(Alıcı ile satıcı birbirine doğru söyleyip, nasihat edince, kazançları bereketli olur, malın kusurunu gizleyip, yalan söyledikleri zaman bu bereket kalkar.) [Buhari]
Hacizi macizi ile arabayı almak ve satmak caizdir. Ancak hacizi ne kadar, macizi ne kadar belli olması lazım. Peşin mi, taksitli mi, ne kadar para verilecek bunlar bilinmeden alışveriş sahih olmaz.
Sual: (Saniye şaşmaz) diye saat satıyorum. Kimi beş saniye geri kalıyor veya ileri gidiyor. Alıcı, geri getirince satışı bozmak caiz mi?
CEVAP
Saniye şaşmaz demek, muhayyer demektir. Gelen saatleri geri almak lazım. Doğru olmayan sözü de söylememek gerekir.
Çürük iş yapmak
Sual: İmal ettiğimiz malların bazılarında iyi, bazılarında kötü malzeme kullanıyoruz. Hepsini aynı fiyattan satıyoruz. Günah oluyor mu?
CEVAP
Kasten çürük iş yapmak ve yapılan bu hileyi gizlemek haramdır.
Helâl rızık ve helâl iş
Sual: İşinin uygunsuzluğu sebebiyle, rızkının helâl olup olmadığından şüphe eden biri ne yapmalıdır?
CEVAP
Helâl rızık ve helâl bir iş için dua etmeli. Peygamber efendimiz,(Cebrail aleyhisselam şu iki duayı bildirdi: Allah’ım, bana helâl rızık ve salih iş nasip eyle!) diye dua ederdi: [Hâkim]
Kötü meslek
Sual: (Avukat, haksızı da savunmak, yalan söylemek zorundadır, onun için avukat olmak günahtır) deniyor. Avukat olmak günah mıdır?
CEVAP
Avukat olmak günah değildir. Her meslekte gayrimeşru iş yapılırsa günah olur.
Haksızlığı savunmakla, suçluyu savunmak farklıdır. Diyelim biri trafik kazası yaptı. Suçu, mesela üç ay hapis olsa, ama savunmasını yapamasa, yanlış anlatsa bir yıl hapis cezası alabilir. Avukat, bu suçun cezası üç aydır diyerek gerekli savunmasını yapar. Üç ay ceza alırsa hak etmiş olduğu cezayı alır, mağdur duruma düşmez. Avukat burada suçluyu değil hakkı ortaya koymaya çalışır. Avukatlığın sınırını aşıp yalanı savunan da olur, suçluyu suçsuz çıkarmaya çalışan da olabilir. Bu her meslekte olur. Doktor, hasta olmayan adama rapor veremez mi? Bundan dolayı doktorluğu suçlamak yanlış olur. Memur rüşvet alıp, rüşvet verenin işini kolayca yapabilir. Kabahat memurlukta mı, yoksa rüşvette mi?
Neticede avukat iyi iş de yapar, kötü iş de. Hâkim de öyle, öğretmen de öyle. Suçu mesleğe bulmamalı, suçu o işi yapan yamuk adama bulmak gerekir.
Hile yapan pazarcı
Sual: Pazarcılar, genelde, sebze ve meyvelerin iyilerini öne, eziklerini, kötülerini arkaya koyuyorlar. Müşteriye meyve sebze verirken, biraz da onlardan karıştırıyorlar. Yemin ediyorlar, eksik tartıyorlar. Bunlara çok defa şahit oldum. Böyle yapmaları günah değil midir?
CEVAP
Elbette günahtır. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Müslümanı aldatan, ona zarar veren ve ona hile yapan bizden değildir.) [İ. Rafiî]
(Pazarcının çoğu fâcirdir! Çünkü çok yemin ederek, yalan söyleyerek günaha girerler. Alışverişleri de helâl olmaz.)[Hâkim]
Pazarcının, esnafın iyisi de övülüyor. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Yalan söylemeyen, sözünden dönmeyen, sattığı malı övmeyen esnafın kazancı makbuldür.) [Deylemî]
(Doğru tüccar, peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir.)[Tirmizî]
Hile yapmayıp doğru tüccarlardan olmaya çalışmak ve böylece iyilerle beraber olmak ne büyük nimettir.
.
Ticarette ihsan
|
Sual: Ticarette ihsan ne demektir, nasıl olur?
CEVAP
Ticarette adaletle hareket eden, kendi sermayesini kurtarmış olur. Fakat kâr, ihsan edenedir. Aklı olan, ahiret kârını kaçırmaz. İhsan, emredilmeyen iyiliği yapmaktır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İhsan edenlere Allahü teâlânın rahmeti elbette çok yakındır.)[Araf 56]
Ticarette ihsan altı türlü elde edilir:
1- Müşteri, piyasayı bilmediği için veya malı beğendiği için yahut bu mala fazla ihtiyacı olduğu için, çok kâr vermeye razı olsa bile çok kâr istememelidir! Yüksek fiyatla satıp, bir kimseyi aldatmamalıdır!
Sırri-yi Sekâti hazretleri, % 5’ten ziyade kâr istemezdi. Bir kere, 60 altınlık badem içi almıştı. Badem fiyatı ansızın yükseldi. Sırri-yi Sekâti hazretleri, badem satmak için gelen dellâla dedi ki:
- Bademi 63 altına sat!
- Bugün bu kadar badem 90 altın ediyor.
- Ben yüzde beşten fazla kâr almam. Âdetimi ve kararımı değiştirmem.
- Ben de bir dellâl olarak, senin malını, rayiçten aşağı fiyatla satmam.
- Ben de salih bir satıcı olarak yüksek fiyatla satılmasına asla razı olmam.
İşte ihsan böyle olur.
Din büyüklerinden Muhammed bin Münkedir hazretleri, çeşitli kumaş satardı. Kimisinin metresi beş altın, kimisinin, on altın idi. Bir gün, kendisi yok iken, çırağı, bir köylüye, beş altınlık kumaşı, on altına satmış. Kendi gelip, haber alınca, akşama kadar köylüyü aradı. Köylüyü bulunca, (Bu kumaş beş altından fazla etmez) dedi. Köylü, (Ben bunu, seve seve aldım) deyince, (Ben kendime uygun görmediğimi din kardeşime de uygun görmem. Ya satıştan vazgeç, ya beş altını geri al, yahut gel, on altınlık kumaştan vereyim) buyurdu. Köylü beş altını geri aldı. Köylü, (Bu mert zat kim?) diye sorunca, (Muhammed bin Münkedir) dediler. Bu ismi duyunca, (Sübhânallah! Bu, öyle kimsedir ki, çölde susuz kalınca yağmur duasına çıkıp, onun adını söylediğimiz zaman rahmet yağar) dedi.
Büyüklerimiz az kârla, çok iş yapar, bunu daha bereketli bulurlardı.
Hazret-i Ali, Kufe şehri çarşısında dolaşarak, (Az kârı red etmeyiniz! Çok kârdan mahrum kalırsınız!) buyururdu. Eshab-ı kiramın büyüklerinden Abdurrahman bin Avf’a, o büyük serveti nasıl kazandın? dediler. Çok az kâra da razı oldum. Hiçbir müşteriyi boş çevirmedim. Hatta bir gün, bin deveyi sermayesine satmıştım. Yalnız dizlerindeki ipleri kâr kalmıştı. Her ip, bir dirhem gümüş değerinde idi. O gün develerin yem parasını ben vermiştim. Kazancım ise, bin dirhem olmuştu, buyurdu.
Alışverişte malın kusurunu gizlemek zulümdür. İtimat edene hile yapmak daha çirkindir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Satıcıya itimat eden müşteriden fazla para almak haramdır.)[Taberani]
2- Fakirin malını fazla para ile almalıdır! Mesela dul kadınların eğirdiği ipliğine, çocukların sattığı meyvelere çok para vermelidir! Bu suretle çalışanlara yardım etmek, sadaka vermekten daha sevaptır. Böyle yapan Peygamber efendimizin duasına mazhar olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Alışverişte kolaylık gösterene Allahü teâlâ merhamet eylesin!) [İ. Gazali]
Zenginden mal alırken aldanmak sevap değildir. Malı zâyi etmektir. Pazarlık edip ucuza almalıdır!
Hazret-i Hasan ve hazret-i Hüseyin, her aldıklarında pazarlık eder, ucuz almaya uğraşırlardı. Kendilerine, (Bir günde binlerle dirhem sadaka veriyorsunuz da, bir şey satın alırken niçin uzun pazarlık ederek yoruluyorsunuz?) dediklerinde, (Verdiklerimizi Allah rızası için veriyoruz. Ne kadar çok versek yine azdır. Fakat, alışverişte aldanmak, aklın ve malın noksan olmasıdır) buyururlardı.
3- Biraz ucuza satmalıdır. İhsanın en kıymetlisi fakirlere, peşin sattığı fiyatla veresiye vermektir. Parası, malı olmayanın borcunu uzatmak, zaten vaciptir. İhsan değil, adalet ve vazifedir. Fakat, malı olup da, ziyan ile satmadıkça veya muhtaç olduğu bir şeyi satmadıkça, ödeyemiyecek bir halde olanların ödemesine zaman vermek ihsandır ve büyük sadakadır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kıyamette günahı çok bir kimseyi hesaba çekip derler ki:
- Sen dünyada hiç iyilik yapmadın mı?
- Hayır, yalnız çırağıma, (Fakir olan borçluları sıkıştırma! Ne zaman ellerine geçerse, o zaman vermelerini söyle! İstediklerini yine ver, boş çevirme) derdim.
Allahü teâlâ, (Ey kulum, bugün sen fakir, muhtaçsın. Sen dünyada benim kullarıma acıdığın gibi, bugün ben de sana acırım) buyurup o kulu affeder.) [Müslim]
Yine hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir Müslümana, Allah rızası için ödünç veren kimseye, her gün için sadaka sevabı verilir. Fakirden, alacağını çabuk istemeyene, her gün için malın hepsini sadaka vermiş gibi sevap verilir.)[Hakim]
Büyüklerimizden öyle kimseler vardı ki, borcun getirilmesini arzu etmezdi. Her gün, o malı sadaka vermiş gibi sevap kazanmayı tercih ederlerdi. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki,
(Sadaka için on sevap, ödünç için ise onsekiz sevap vardır. Çünkü, borç, ihtiyacı olana verilir. Sadaka belki, ihtiyacı olmayanın eline düşebilir.) [Taberani]
4- Borç ödemekte ihsan, istemeye vakit bırakmadan, önce vermektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ödünç alan, iyice ödemeyi niyet ederse, borcunu ödemesi için, melekler dua eder.) [İ.Ahmed]
Malı olduğu halde, borcunu ödemeyi bir saat geciktiren zalim olur. Namaz kılarken de, oruç tutarken de, her an, lanet altında bulunur. Borç ödememek öyle bir günahtır ki, uykuda bile durmadan yazılır.
5- Alışveriş ettiği kimse pişman olursa, yapılan satıştan vazgeçmelidir! Çünkü çok sevaptır ve ihsan etmektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir kimse, [karşısındaki pişman olunca] alışverişi fesheder, malı geri alırsa, Hak teâlâ onun günahlarını affeder.) [Hakim]
6- Fakirlere veresiye verip, parası olmayandan, istememelidir! Fakirler için defter tutmayan, getirenden alıp getirmeyenden istemeyen eski salih esnaflar gibi olmaya çalışmalıdır!
.
Ticari terimler
|
Sual: Aşağıdaki ticari terimlerin manalarını karşılarına yazarsanız memnun olurum.
CEVAP
Bey = Satmak
Şira = Satın almak
Bey ve Şira = Alışveriş
İcab-Kabul = Alıcı ve satıcıdan, razı olduğunu hangi önce söylerse buna icab, ikincisinin sözüne kabul denir.
Bayı = Satıcı
Semen = Bedel, meblağ, satılan malın karşılığı, fiyatı.
Mebi = Satılan mal
Selem satışı = Fiyatı peşin olup, mal veresiye olan satıştır.
Ayn = Kendinde bulunan mal (veya hazır, mevcut olan mal)
Deyn = Kendinde bulunmayan mal (veya hazır olmayan mal)
Mütekavvim mal = Kıymetli mal.
Mütekavvim mal, kullanması mubah ve mümkün olan maldır. Müslümanlar için, şarap, domuz ve Besmelesiz kesilen hayvan veya leş, denizdeki balık (Kıymetli mal) değildir. Bir buğday dânesi kıymetli ise de, mal değildir.
Alışverişin sahih olması için, semenin de mebinin de mütekavvim olması lazımdır.
Bâtıl alışveriş = Aslı da sıfatı da İslamiyet’e uygun olmayan satıştır.
Fâsid alışveriş = Aslı İslamiyet’e uygun, fakat sıfatı uygun değildir.
Sahih alışveriş = Aslı ve sıfatı İslamiyet’e uygun olan satış.
Mekruh alışveriş = Aslı ve sıfatı İslamiyet’i uygun ise de, kendisine, İslamiyet’in yasak etmiş olduğu bir şey karışmış olan satış.
Mevkuf alışveriş = Aslı ve sıfatı sahih ise de, başkasının hakkı karışan satış.
Vefa ile satış = Alıcı ve satıcının, satıştan vazgeçmek hakkı bulunan satış.
Karz-ı hasen = Ödünç vermek
Alışverişte muhayyerlik = Satıcı veya Müşterinin alışverişten vazgeçebilmek hakkı
Misli mal = Çarşıda aynı evsafta benzeri bulunan, fiyatları aynı olan mal.
Kıyemi mal = Çarşıda benzeri bulunmayan, bulunsa da fiyatları farklı olan mal.
Gaben-i fahiş = Çok aldanmak
Gaben-i yesir = Az aldanmak
Lukata = Yerde bulunup, sahibi belli olmayan mal.
|
|
|
|
.
Vade farkı istemek
|
Sual: Alışverişte vade farkı istemek caiz mi?
CEVAP
Bir malı peşin ucuz, veresiye veya taksitle pahalı satmak caizdir. Vade farkı istemek ise caiz değildir. Vadeli satışla, vade farkı ayrı şeylerdir. Mesela 10 liralık malı, ihsan ederek, 5 liraya satmak caiz olduğu gibi, vadeli veya vadesiz olarak 15 liraya satmak da caizdir. Fakat vadesi dolduktan sonra, ödenemeyen aylar için vade farkı almak caiz olmaz. Ancak müşteri borcunu verinceye kadar, paranın değeri düşse, malın satıcı tarafından satıldığı gündeki değeri istenebilir. Diyelim ki, satılan mal karşılığı olan 40 lira ile o zaman bir altın lira alınabildiği halde, şimdi paranın değeri düştüğü için aynı kıymette altın alınamıyorsa, mesela bir altın 80 lira olmuşsa, müşteriden bir altın veya o değerde para istemek caiz olur. Böyle yapmakla vade farkı alınmamış, satılan malın değeri istenmiş olur. Satıcı zarara uğramadığı gibi, müşteri de fazla para ödememiş olur. Bu, imam-ı Ebu Yusuf’un kavlidir. (Redd-ül Muhtar)
Sual: Birinin çok acil paraya ihtiyacı var, etrafındakilerden de borç para da bulamıyor. Bu kişi arabasını 10 milyara satarak aynı anda 12 milyara vade ile geri alıyor. Bu caiz midir?
CEVAP
Caiz değildir. Eğer arabayı peşin 10 milyara satar, birkaç gün sonra, 12 milyara taksitle geri alırsanız bu faiz olmaz. Ama anlaşmalı değil bu.
Tam İlmihal’de şöyle bir bilgi var:
Faiz günahından kurtulmak için (Iyne) yolu ile de ödünç vermek caiz olur. İbni Âbidin (Sarf) ve (Kefalet) sonunda buyuruyor ki:
Iyne satışında zengin on lira değerindeki malı fakire mesela 12 liraya veresiye satar. Fakir, malı alıp, başkasına, peşin on liraya satarak, on lira almış olur. Zengine 12 lira borçlu olur. İmam-ı Ebu Yusuf’a göre caizdir.
Iyne, bir malı veresiye satıp, bunu aynı mecliste, bu müşteriden peşin ve ucuz satın almaktır. İkinci fiyat peşin olduğu için, böyle satışa, (Iyne satışı) denildi. İki fiyat, önceden kararlaştırılıp şart edilirse, sözbirliği ile haramdır. Önceden şart edilmezse, Şâfi’ide caiz olur. Müşteri, bu malı aynı mecliste, başkasına satarsa, caizdir. (Hadika, Berika)
Sual: Ben her zaman 800 liraya peşin satılan bir malı veresiye bin liraya alıyorum. Bir arkadaş, sana 800 lira vereyim git peşin al, oraya vereceğin bin liralık çeki, bana ver dedi. Bu caiz olur mu?
CEVAP
Kitaplarda diyor ki:
Zengin on bin lira değerindeki malı fakire mesela 12 bin liraya veresiye satar. Fakir, malı alıp, başkasına, peşin on bin liraya satarak, on bin lira almış olur. Zengine 12 bin lira borçlu olur. Bu şekildeki satış caizdir.
Yine kitaplarda diyor ki:
Zengin, bin lira ödünç isteyen fakire, bir malı 2 bin liraya veresiye satar. Sonra arkadaşı Ali'yi gönderir, Ali de kendi için o malı fakirden bin liraya peşin alır, ama parasını henüz vermeden, o malı, zengine bin liraya satar, parasını fakire vermesini söyler. Zengin de, bin lirayı fakire öder. Günü gelince fakirden iki bin lirasını ister. Böyle satışa, Resulullah efendimiz izin vermiştir. (Kadihan)
Bu ifadelere göre, o arkadaştan 800 lirayı almak için, bir tükenmez kalemi veya başka bir malı ona 800 liraya peşin satarsınız. 800 lirayı fabrikaya götürüp malınızı alırsınız. O arkadaş da, bir tükenmez kalemi veya başka bir malı size bir milyara veresiye satar. Fabrikaya vereceğiniz bin liralık çeki o arkadaşa verirsiniz. Günü gelince arkadaşa bin lira ödersiniz. Böylece faizden kurtulmuş olursunuz.
Sual: Bir malın peşin fiyatı 7 lira, on ay taksitle alırsak 10 liradır. Bir tüccar diyor ki, ben sana 7 lira vereyim git malı al. 12 ay taksitle bana 10 lira ödersin diyor. Bu uygun mu? Uygun değilse nasıl yapmalı?
CEVAP
Bu faiz olur. 7 liralık malı peşin 10 veya 12 liraya alsan caiz olur. Zaruretsiz faize bulaşmamalı. Şöyle olursa faize bulaşmaz. Tüccar gidip o malı peşin alır. Veresiye size 10 liraya veya daha fazlasına satabilir. Bunun hiç mahzuru olmaz. Ayını uzatabilir, kısaltabilir. İstediği şekilde yapabilir. Parayı faizle veremez. Her işimizi dine uydurmalıyız. Dini kendimize uydurmamalıyız.
Sual: Bir malı vadeli satarken, gecikme cezası da koymak caiz olur mu?
CEVAP
Caiz olmaz, faiz olur. Fakat, borcun satış zamanındaki altın üzerinden değeri belirlenip de, (Vadesinde ödenmezse, alacağımızı altın üzerinden isteriz) denirse, o miktarı istemek caiz olur.
Belirsiz taksitle satış
Sual: Taksitleri belirlemeden, bir yılda ara sıra ödemek şartıyla mal satmak caiz midir?
CEVAP
Caizdir, çünkü zaman bellidir. Bir yıl sonra ödenmesi gerekiyor.
.
Zengin olmak ve iflas etmek
|
Sual: Bir öğretmenin, bir avukatın, bir doktorun beş on yıl kadar bir zamanda holding sahibi olacak kadar zenginleşmeleri, daha sonra borsada bile işlem gören bu şirketlerin zarar edip iflas etmesi nasıl mümkün olur? Demek istediğim şu: Hırsızlık yapmadan zengin olunmaz ve zengin bir şirket de, bir dalavere olmadan batmaz. Bu görüşlerim gerçek değil midir?
CEVAP
Zengin olmak için illa diploma veya herhangi bir meslek sahibi olma şartı yoktur. Yani zengin olmak için illa ilkokul mezunu olmak veya üniversite mezunu olmak diye bir şart yoktur. Meslek olarak da öyle. Keresteci olan muhakkak zengin olur da, mermerci olan zengin olamaz diye bir kural yoktur. Türkiye’nin iki büyük zengini Koç ve Sabancılara bakın, ne tahsil yönünden, ne de meslek yönünden, emsali olup da zengin olmayanlardan farkı yoktur.
Zengin olan herkesin gayrimeşru yoldan zengin olduğunu söylemek çok yanlıştır. Adam hisse senetleri ile zengin olur, işleri rast gider zengin olur. Zengin olmanın yolları çoktur. Miras kalır zengin olur, piyango çıkar zengin olur, define bulur zengin olur. Bir buluş yapar zengin olur. Olur da olur. Microsoft ve Google sahiplerinin kısa zamanda dünya çapındaki zenginliği ise herkesin malumudur. Zengin olmanın dinle de alakası yoktur.
Kazanmasını ve harcamasını yani hesabını kitabını bilerek çalışan herkes zengin olabilir, olmayabilir de. Çalmakla insan muhakkak zengin olmaz. Piyasada hırsız dolu, hemen hepsi de fakirdir. Zengin olmayı hırsızlığa bağlamak servet düşmanlığı veya başka bir art niyetin ürünüdür.
Bir diğer husus da, her şirket her zaman kâr edecek diye de bir kaide yoktur. Kâr ettiği zaman da olur, zarar ettiği zaman da. Osmanlı devleti bile dünyaya hakim iken yıkıldı. Kemal de zeval de insanlar içindir. Her şirketin iyi kötü durumları olabilir. Kâr etmesini veya zarar etmesini gayrimeşruluk ile suçlamak normal bir durum değildir.
Herhangi bir Holding ve buna bağlı şirketler borsada işlem görürse, bu şu demektir:
(Bu şirketlerin A' dan Z' ye kadar her şeyleri devletin bilgisi ve kontrolü dahilindedir. Gelirleri, giderleri bellidir, yani her şeyi belgelerle sabittir. Haksız kazanç sağlayan hemen belli olur, devlet ensesine yapışır.)
Bunların istisnaları olmaz mı? Elbette olur. Ama istisna kaideleri bozmaz.
.
Kredi çekmek ve kredi kartı kullanmak
|
Sual: Banka kredisi ile ev ve araba almak caiz midir?
CEVAP
Zaruret olmasa da, ev nafakadan olduğu için, evi olmayanın kredi ile ev alması caiz olur, fakat zaruretsiz, araba veya ticaret için, kredi çekmemelidir. Dosya masrafı diye bir miktar para alınarak, faizsiz kredi veriliyorsa, böyle verilen krediyi de almak caiz olur.
Sual: Her türlü alışverişte, kredi kartı kullanmak caiz midir?
CEVAP
Kredi kartı kullanmak caizdir. Kredi kartı ile bir malı taksitle daha pahalı almak da caizdir. Zaruretsiz kredi kartından nakit çekip faiz ödemek caiz değildir. Bir de, zaruret olmadıkça, kredi kartı borcunu vaktinde ödemeyip, kalanı için ceza ödemek caiz olmaz. Bunun gibi elektrik, su faturalarını da ödemeyip ceza vermek caiz değildir. Para bulamamışsa veya unutarak geciktirmişse günah olmaz.
Faizle kredi çekmek
Sual: Ev ve yiyecek gibi nafakaya dâhil olan şeyler için hariç, zaruretsiz kredi çekip faiz ödemek caiz olmuyor. Nafakaya dâhil olmayanların caiz olması için bir yol, bir çare yok mudur?
CEVAP
Zaruret olunca faizle de kredi çekmek caiz olur, çünkü (Zaruret, haramları mubah kılar) buyuruluyor. Öyle bir iş var ki, zarurete girer mi girmez mi bilinmiyorsa, böyle durumlarda, faizsiz para almanın birkaç yolu şöyledir:
1- Günümüzde kredi kartıyla alışveriş yapılıyor. Bir mal, taksitli olarak kredi kartıyla 500 liraya alınmışsa, bu malı başkasına 450 liraya satabiliriz.
2- Kredi kartıyla bir altını taksitli olarak 500 liraya almışsak, başka kuyumcuya peşin olarak 450 liraya satabiliriz.
3- Tahakkuk edecek faiz için, muamele masrafı, işlem ücreti, komisyon gibi bir şey denirse yine faizsiz alınmış olur, çünkü alışverişte, hediyede, yeminde, nikâhta, adakta niyete, maksada değil söze bakılır.
4- Araba, iş yeri, makine gibi bir şey alırken, katılım bankası veya herhangi bir banka, almak istenilen şeyi kendisi alıp vadeli olarak daha pahalı satarsa, mesela 3 bin liralık malı, 4 bin liraya satarsa faiz olmaz, caiz olur.
Yani dinimize uymak isteyene, bir çare bulunur.
Nafaka ve faiz
Sual: Din kitaplarında, (Nafaka, yiyecek, giyecek ve meskendir) diye bildiriliyor. Bunların birini temin edemeyen bir kimse, zaruret karşısında, faizsiz ödünç bulamazsa, nafakasını temin edecek miktarda faizle borç para alması caiz olur mu?
CEVAP
Evet, zaruret olunca nafaka için caiz olur. (Eşbah şerhi, Uyun-ül-besair)
Araba almak
Sual: Günümüzün şartlarında, banka kredisiyle araba almak caiz midir?
CEVAP
Günümüzün şartlarında, İstanbul gibi büyük şehirlerde, Müslümanın kendisini ve ailesini günahtan korumak için, araba almak şart olur; çünkü haramdan kurtulmaya çalışmak farzdır. Haram işleme tehlikesi yoksa araba alması gerekmez. Zaruret olunca bankadan kredi çekmek de caiz olur. Önemli olan arabanın zaruret olup olmadığını tespit etmektir.
Kredi kartı puanı
Sual: İki veya daha fazla ortaklı şirketlerde, aktif olarak çalışan veya arka planda olan ortaklar, şirketin belirlediği oranda maaş alıyorlar. Şirketin kâr ve zararına ortak oluyorlar. Ortaklardan biri kendi adına veya şirket adına düzenlenmiş olan banka veya şirket kredi kartını, şirkete mal tedariki için kullanıyor. Bu kartlarla harcamalarından dolayı puan adı altında, nakit para veya belli alışveriş karşılığında yine puana endeksli uçak bileti veya şu kadar şu mekânda tatil gibi değişik menfaatler veriyor. Bu alınan menfaatler, şirkete mi aittir, yoksa kredi kartı sahibine mi? Bir de, şirketin ortaklarından birine veya çalışanlarından birine, firmalardan çeşitli hediyeler geliyor. Bu hediyeler şirkete mi aittir, yoksa hediye gönderilen kimseye mi aittir?
CEVAP
Kredi kartıyla şirkete alınan mallardan elde edilen menfaatlerin ve şirketi temsilen aldığı hediyelerin hepsi şirketin hakkıdır. Çalışan veya ortaklarından biri, ben kendi kredi kartımla aldım veya hediye benim adıma geldi diyerek bu hediyeleri kendi alırsa, şirkete hıyanet etmiş olur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Allahü teâlâ, buyuruyor ki: Ortaklardan biri, diğerine hıyanet etmediği müddetçe, ben iki ortaktan üçüncüsüyüm. Hıyanet ederse aralarından çekilirim.) [Ebu Davud]
Bir ortaklıktan Allahü teâlâ çıkarsa, oraya şeytan girer ve o şirkette huzursuzluklar başlar. Bu hediyeler benim gayretimle geldi, bu puanlar benim kredi kartıma aittir diyerek sahiplenmeye çalışmaktan çok sakınmalıdır.
Kredi kartının hediyeleri
Sual: Kredi kartı kullanınca verilen hediye puanları, telefon kontörlerini kullanmak caiz midir?
CEVAP
Evet, bir mahzuru yoktur.
Krediyle ev yaptırmak
Sual: S. Ebediyye’de, (Hiçbir ülkede, hiçbir kimseden, bankadan ve kooperatiften, zaruret olmadıkça, hiçbir sebeple ödünç para alıp, faiz ödemek caiz değildir) deniyor. Hiçbir ülke dendiğine göre, Fransa, Almanya gibi gayrimüslim ülkelerde de mi krediyle ev almak caiz olmuyor?
CEVAP
Yiyecek, giyecek ve barınacak yer [ev] nafakaya dâhildir. Bunun için evi olmayan kimsenin, Fransa, Almanya gibi gayrimüslim ülkelerde krediyle [faizle] ev alması caizdir. Çünkü yine S. Ebediyye’de deniyor ki:
Fransa, Almanya dar-ül-harbdir. Mülteka’da bildiriliyor ki, (Dar-ül-harbde, Müslümanla kâfir arasında faiz olmaz.) Mecmaul-enhür’de deniyor ki, (Hadis-i şerifte, (Dar-ül-harbde, Müslümanla kâfir arasında faiz yoktur) buyuruldu.)
Görüldüğü gibi, evi olmayanın, kiralık ev tutabilse de, ev nafakaya dâhil olduğu için, Müslümanların çoğunlukta bulunduğu bir mahalleden krediyle ev alması caiz oluyor. (Caiz olmaz) demek, bu muteber kitapları kabul etmemek olur.
Öğrenci kredisi
Sual: İhtiyacı olan bir öğrenci, verilen öğrenci kredisini alabilir mi?
CEVAP
İhtiyaç olunca caiz oluyor.
Ev nafakaya dâhildir
Sual: S. Ebediyye’de, (Kira ile ev tutmak varken, ev satın almak zaruret değildir) deniyor. Bu ifade, (Kira ile ev tutmaya gücü yetenin faizli krediyle ev alması caiz değildir) anlamına gelmez mi?
CEVAP
Evet, o anlamdadır, ama burasını S. Ebediyye kitabını hazırlayan merhum Hocamıza sormuştuk. Bu hükmün, gayrimüslim ülkeler için geçerli olmadığını, mesela Avrupa’daki bir Müslümanın, ev nafakaya dâhil olduğu için krediyle ev alabileceğini bildirmişlerdi. Yani kira ile ev tutabilen de, krediyle ev alabilir.
.
Habersiz şeker almak
|
Sual: Tam İlmihal’de deniyor ki:
Dürret-ül-beyda kitabında diyor ki, (Yemeğe çağrılan kimseye, malımdan istediğin kadar ye ve al ve dilediğine ver, hepsi helal olsun denilse, yedikleri helal olur. Aldıkları ve başkasına verdikleri helal olmaz. Çünkü, miktarı bilinmeyen yemeğin yemesini helal etmek caizdir. Fakat miktarı bilinmeyen malı almak için vekil etmek ve meçhul ve ayrı olarak teslimi mümkün olan malı ayırmadan hediye etmek sahih değildir.) Bir arkadaş, odasına lokum, şeker koymuş, yanına da, teklifsiz yiyebilirsiniz diye bir yazı da yazmış. Oruçlu falan oluyoruz veya evdeki çocuklara da götürmek istiyoruz, kendi yiyeceğimiz bir lokumu veya bir şekeri habersiz alsak günah olur mu?
CEVAP
Orada yemeğe izin verilmiş, kendisi yokken götürmeye izin verdiğini yazsa bile buna yetkisi olmuyor. Ancak gözü önünde alırsa veya şu kadar şeker alıyorum diye sayısını bildirirse, o zaman almasında mahzuru olmaz.
|
.
Rızkın mahiyeti
|
Sual: Rızk nedir? İnsanın yediği şeyler mi, yemedikleri de dahil midir? İnsanın rızkı zamanla artıp çoğalır mı? Çalışmadan da rızk gelir mi?
CEVAP
Rızkın birkaç anlamı var:
1- Rızk denince yiyecek içecek şey anlaşılır. Çoğulu da erzaktır, rızıklar demektir. İnsanlar rızk denince bunu anlarlar.
2- Rızk, sadece yiyip içilen ve kullanılanlardır. Yiyip içilmeyen ve kullanmayan rızk sayılmaz. Fazla kazanç, malı arttırır; ama, rızkı arttırmaz. Rızk, mukadderdir. İki hadis-i şerif meali:
(Hiç kimse rızkını bitirmeden ölmez.) [Hâkim]
(Hiç kimse, nasibinden fazla rızka kavuşamaz. Rızkına kavuşup yemedikçe de ölmez. İstemese de rızkı kendisine verilir.) [Hakim]
3- İnsana faydası olan maddi ve manevi her şey rızktır. Bir âyet-i kerime meali:
(Dünya hayatında onların geçimliklerini [maddi, manevi bütün rızklarını] aralarında biz taksim ettik.) [Zuhruf 32]
İnsanlar, İslamiyet'i terk ettikleri için, yani Allahü teâlânın emirlerine ve yasaklarına uymadıkları için ve İslam dininin gösterdiği rahat ve huzur yolundan ayrıldıkları için, dünyada bereket kalmadığı gibi maddi ve manevi rızklar da azaldı. Bir âyet-i kerime meali:
(Beni unutursanız [maddi ve manevi] rızklarınızı kısarım.) [Taha 124]
Bunun için, iman rızkı, ilim rızkı, kalbin rızkı, mal rızkı, rütbe rızkı, evlat rızkı, sıhhat rızkı, gıda rızkı, insanlık ve merhamet rızkı ve daha nice rızklar azaldı. Bu rızkların hepsi dünya yaratılmadan önce, ezelde taksim edilmiştir. Kalbin rızkı dini ilimdir. Namaz manevi bir rızktır.
İnsanların ve hayvanların ecelleri ve nefeslerinin sayısı belli olduğu gibi, her insanın bedeninin ve ruhunun rızkları da bellidir. Rızk hiç değişmez, azalıp çoğalmaz. Kimse kimsenin rızkını yiyemez. Kimse kendi rızkını yemeden, bitirmeden ölmez. Rızk, maaşa, mala, çalışmaya bağlı değildir. Ama yine rızk için çalışmak dinimizin emridir.
İnsanlar beşe ayrılır
İnsanlar rızkı kazanmada inanç yönünden beşe ayrılır:
1- Rızkın yalnız çalışmaktan geldiğine inanır. (Kâfirler)
2- Rızkın hem Allah’tan, hem de çalışmaktan geldiğini sanır.(Müşrikler)
3- Rızkın Allah’tan geldiğini bilir; ama rızkı verir mi vermez mi endişe içindedir. (Münafıklar)
4- Rızkın Allahü teâlâdan geldiğine inanır ama, çalışırken Allah’a asi olur. (Fâsıklar)
5- Rızkın Allah’tan geldiğine ve çalışmanın, sebebe yapışmak olduğuna inanır. Çalışırken, Allahü teâlâya asi olmaz, haram işlemez.(Salih müminler)
Hak teâlâ buyurdu ki:
(Ya Musa, bir kimse kendine verdiğim nimeti benden bilip kendinden bilmezse, nimetlerimin şükrünü eda etmiş olur. Eğer rızkını kendi çalışması ile bilip, benden bilmez ise, nimetin şükrünü eda etmemiş olur.)
Allah rızka kefildir
Sual: Allah rızka kefil midir? Kefilse niye rızık için çalışılıyor?
CEVAP
Allahü teâlâ, herkesin rızkına kefildir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allahü teâlânın rızık vermediği, bir canlı yoktur.) [Hud 6]
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Rızık için üzülme! Takdir edilen [ezelde ayrılmış olan] rızık seni bulur.) [İsfehani]
Bir hadis-i kudsi de şöyledir:
Halaktüke li-nefsi, fela tel’ab,
Ve tekeffeltü, bi rızkıke fela tet’ab.
Manası: Seni kendim için yarattım, başka şeyle oyalanma! Kefil olduğum rızık için endişelenme!
Allahü teâlâ rızka kefil; ama çalışmayı da emretmiştir. Çalışmak rızkın gelmesine sebeptir. Çalışmadan rızık beklemek Allahü teâlânın emrine aykırıdır.
Yer altı zenginlikleri
Sual: İmam-ı Beyhekî'nin naklettiği (Rızkı, yerin derinliklerinde arayın!) hadisi, acaba maden aramayı mı bildiriyor?
CEVAP
Bilmiyoruz, maden olabilir, petrol veya doğalgaz olabilir. Ziraatta toprağın iyi işlenmesi olabilir. Hepsi birden de olabilir. Bilmediğimiz başka bir şey de olabilir. Kesin olarak şudur demek yanlış olur.
Helal ve haram rızık
Sual: Rızık nedir? Haram olan şeyler de rızka dâhil midir?
CEVAP
Yiyip içilen, kullanılan ve faydası görülen şeylerin hepsi rızıktır. Yiyip içilmezse, kullanılmazsa ve faydası görülmezse, bizim malımız ve mülkümüz olsa da rızka dâhil değildir. Diyelim ki, iki ekmek aldık, birini yedik, birini yemeden öldük. Sadece yediğimiz rızıktır. Bir ev satın aldık, içinde oturmadık veya kiraya verip parasını almadık, hatta parasını alsak bile, o parayı harcayıp faydalanmadıysak, o bizim rızkımız değildir.
Rızık denince genelde yiyecek şeyler anlaşılır. Ev, giyim eşyası, kullandığımız ve faydalandığımız her mal rızıktır. Hatta haramdan kazanılsa bile rızıktır.
Aklı esas alan Mutezile sapık fırkası, (Haram şey rızık değildir) demişse de, Ehl-i sünnet âlimleri, (Helal da, haram da rızıktır)buyuruyor. Bir hadis-i şerif şöyledir:
(Elbette, hiçbir kul, takdir edilen rızkına kavuşmadıkça ölmez. O halde rızkınızı ararken güzel bir yol tutun, helali alın, haramdan kaçın!) [Hâkim]
Rızkı düşünmek
Sual: Allah rızka kefil olduğuna göre, çalışmadan rızık beklemek caiz midir?
CEVAP
Allahü teâlâ rızka kefildir, ama çalışmayı da emretmiştir. Çalışmak rızkın gelmesine sebeptir. Çalışmadan rızık beklemek Allahü teâlânın emrine aykırıdır. Rızık için çalışmayı sebep kılmıştır. Çalışmadan rızık bekleyen, açlıktan ölebilir. Bu durum karşısında belki, (Hani Allah rızka kefildi, rızıklar ezelde takdir edilmişti) diyen çıkabilir. Bu durumu Allahü teâlâ ezelde biliyordu. Bu kul çalışmayacak ve açlıktan ölecek diye kaderine yazılmıştır. Çalışmak rızkı artırmaz, ama rızkın gelmesine çalışmayı sebep kıldığı için bu emre uymak şarttır.
İmam-ı Ahmed hazretleri nasihat isteyen birine buyurdu ki:
Hak teâlâ, senin ve bütün âlemin rızkına kefildir. Rızık için [emre uyarak çalışıp tedbir aldıktan sonra] düşünmeye hiç lüzum yoktur, çünkü Cenab-ı Hak tarafından bütün rızıklar taksim edilmiştir. Çalışarak, hissene düşen rızka kavuşursun. Bir sadakaya on misli sevab verildiğine göre, çalışana karşılığı verileceğine hiç şüphe yoktur. Cehennemde azap yapıldığını bilen, günah işlemeye nasıl cesaret eder? Bütün işler, Hak teâlânın takdiri iledir. Fakirim diye zenginlere haset etmenin, canını sıkmanın hiçbir faydası olmaz. Bir hadis-i şerif meali:
(Hak teâlâ, çalışan bir kuluna az rızık verse, o kul da, isyan etmeyip fakir hâline sabretse, Hak teâlâ, bu kulla iftihar edip, meleklerine “Şahit olun, bu kulumun her lokmasına Cennet-i a’lada bir köşk ve bir derece ihsan ederim” buyurur.) [İslâm Ahlâkı]
.
Tarla ve içindekiler
|
Sual: Bir tarla satın aldım. Tarlanın içinde ekin ve diğer ürünler var. Bunları ben kullanabilir miyim?
CEVAP
Tarla satılınca, içindeki ekini de satılmış olmaz. İçindeki ürünleri hemen toplaması gerekir. Eğer (ekini ile birlikte) diye satış yapılmış ise, ekini de satılmış olur.
.
Maç tahmini mekruh mudur?
|
Sual: TV’de bazı sporcular maç tahmini yapıyorlar. Bazı kimseler bunların tahminine göre kumar oynuyorlar. Bunların tahmini kumara sebep oluyor. (Harama sebep olan haram işlemiş olur) kaidesine göre bu tahminler haram olmaz mı? Bir tarihçi, mekruh olur demiş. Doğrusu haram mı, mekruh mu?
CEVAP
Bizim kıyas yapmaya yetkimiz yoktur. Din kitaplarında ne diyorsa o nakledilir. Şeyhlik yapan bir hoca, (Üzümlerden şarap yapıldığı için üzüm yetiştirmek haramdır) diyerek üzüm bağlarını söktürmüştü. Din kitaplarında üzümden şarap yapılsa da üzüm yetiştirmenin hiç mahzuru olmadığı bildiriliyor.
Başka bir hoca da, aynı mantıkla, bıçakla kaynanasını kesenler var diye, bıçak imal etmek haramdır demişti. Halbuki din kitaplarında bıçak imal etmenin mahzurunun olmadığı bildiriliyor.
TV’lerde çeşitli tahminler yapılabilir. Şu parti kazanacak şu parti kaybedecek diye. Yahut dernek seçimlerinde şu aday kazanır öteki kazanamaz diye tahminler yapılabilir. Bu tahminlere göre kumar oynayanların çıkması, ötekilerinin tahminlerini etkilemez, onlara günah olmaz.
Bir zamanlar Amerika’da kumar yasak edilmişti. Bütün tedbirlere rağmen bunun önüne geçilemedi. Kahvede veya sokakta, iki kişi birbirine para verip alıyor. Sivil polis bunları gözetledi, kumar oynadıklarını anladı ama, ne ile oynadıklarını tespit edemedi. Sonra öğrenildi ki, yoldan geçen arabaların numarası tek ise, biri diğerine para veriyor; çift ise, ötekinden alıyor. Arabada plaka bulundurmak kumara sebep oluyor diye plakayı sökmek gerekmez. Bunun için din kitaplarında haram veya mekruh diye bildirilmeyen şey için kendi aklına göre kıyas yaparak bu haramdır, bu mekruhtur demek yanlış olur.
.
| | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | |