Bağlantılar
İstişare nedir? İslamda istişarenin önemi nedir?
İstişare başkasına sormak,danışmak,akıl almak,ehline sormak demektir.Bir iş yaparken ehline sormaya "meşveret" veya "istişare" denir. İstişare sünnettir. Kur'an-ı kerimde mealen, (Yapacağın işi önce meşveret et!) buyuruluyor. (Al-i İmran 159)
İyi kimseler övülürken de (İstişare ederek iş yaparlar) buyuruluyor. (Şura 38)
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(İstişare, pişmanlığa karşı kaledir.) [İ. Maverdi]
(İstihare eden, mahrum kalmaz, istişare eden pişman olmaz.) [Taberani]
(İnsanı pişman eden, kendi görüşündeki ısrardır.) [İ. Maverdi]
(Kendi düşüncenize göre hareket etmeyin!) [Taberani]
(Yapacağı işi ehli ile istişare edene, o işin en güzeli nasip olur.) [Taberani]
Hazret-i Âdem, “İşlerinizi istişare ile yapın. Eğer ben, yasak meyve konusunda meleklerle istişare etseydim, musibete maruz kalmazdım” buyuruyor. İstişare edilecek kimsede şu vasıflar bulunmalıdır:
1- Akıllı olmalı! Akıllı ile istişare galibiyet, ahmakla istişare mağlubiyet denilmiştir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Akıllıya danışıp onu dinleyen, doğruyu bulur, dinlemeyen pişman olur.) [İ. Maverdi]
2- Tecrübeli, işinin ehli olmalı! Çünkü, her şey akla, akıl da tecrübeye muhtaçtır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Tedbirli kimse, işinin ehli olana danışıp, ona göre hareket eder.) [Ebu Davud]
Hazret-i Lokman Hakim de buyurdu ki:
(Yapacağın işi, daha önce bunu denemiş, tecrübeli kimseye danış! Çünkü o, kendisine pahalıya mal olmuş doğru görüşleri sana bedava verir.) [İ. Maverdi]
3- İlim sahibi ve salih olmalı! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Salih olan âlimlerle istişare edin!) [Taberani]
Hazret-i Ömer, (Allah’tan korkanlarla istişare edin) buyurmuştur.
4- Dost olmalı! Dost olmayan kimseler, yanlış bilgi verebilir.
5- Fikri kuvvetli, sıhhatli olmalı! Düşüncesi dağınık, kaygılı kimselerin görüşü isabetli olmaz.
Danışılacak kimsenin, insanların hâlini, zamanın ve ülkenin şartlarını bilmesi gerekir. Bundan başka, aklı, fikri kuvvetli, ileriyi gören ve hatta sıhhati yerinde olan kimselerle istişare edilir. Böyle vasıflara haiz olmayan kimselerle istişare etmek günah olur. Peygamber efendimiz eshabı ile istişare eder, bazen bir iş için, akıl, takva, hikmet ve tecrübe sahibi on kişiye danışırdı.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İstişare edilen, güvenilen kişidir, kendisine layık gördüğünü başkasına tavsiye eder.) [Taberani]
(Danışana, bilerek yalan söyleyen ona hıyanet etmiş olur.) [İbni Cerir]
(Danışan yardıma kavuşur. İstişare edilen emindir.) [Askeri]
(Danışılan, güvenilir kimsedir. Biliyorsa söyler, bilmiyorsa sükut eder.) [Kudai]
İstişare ile yapılan iş, hatalı görünse de, sormadan yapılandan üstündür.
.
Haram ayi nedir? Bu günlerde oruc tutulurmu? Eğer tutulursa kac gün ve hangi günler oruç tutulur?
Haram aylarda oruç tutulur ve tutulmalıdır.Haram aylar Recebi şerif ,Zilkade,zilhicce ve Muharrem ayları olup çokça ibadet edilmek ve oruç tutmak suretiyle ziyade tazim edilmesi gereken muhterem aylardır.Bu aylarda yapılan ibadete Hz. Allah ne kadar fazla sevap veriyorsa işlenen günaha da bir o kadar ceza veriri onu içn harama aylar denilmiştir.Bu aylarda oruç tutmak hem sünnet hemde çok faziletlidir.
Peygamber (s.a.v.) Efendimizin en çok oruç tuttuğu ve özellikle ilk on günlerinde tutmayı tavsiye buyurduğu çok kıymetli aylardır.Şu kadar gün oruç tutulur diye bir şart yoktur.kişi imkan nisbetinde dilediği kadar oruç tutabilir.Ancak her ayın başından ortasından ve sonundan üç gün oruç tutmak sünnettir.
.
ADAK KURBANI KESECEĞİM AMA ŞARTLARINDAN EMİN DEĞİLİM. KURBANI KESMEK YERİNE KURBAN AĞIRLIĞINCA ET ALIP BİR KURSA BAĞIŞLASAM ADAK YERİNE GEÇER Mİ? İLLA KAN AKITMAK ŞART İSE KELLE VE İŞKEMBE GİBİ KISIMLARINI PARASINI BAŞKASINA VEREREK KENDİM ALABİLİR MİYİM?
Adak yapılırken eğer kurban keseceğim denmiş ise ancak o kurbanı kesmekle adak yerine gelir.Kurban cins olarak belirtilmemiş ise,koyun,keçi,koç ,teke gibi küçük baş olarak kesilir.Kurban denilince maksad kan akıtmak olup,yerine bir kurbanlık kadar et alıp tasadduk (bağış)edilse veya parası verilse adak yerine gelmez.İllaki kanını akıtmak suretiyle bir hayvan kesilmelidir.Kurbanı kesmekle adak yerine gelmiş olur.etini kesen kişin kendisi ve ailesi yiyemeyeceğinden ancak fakir fukaraya tasaduk edilmelidir.Bu durumda kesilen kurbanın bütünüyle kuran kursuna bağışlanabilir ve şart yerine gelmiş olur.Eğer kesen kişi veya ailesi bu kurbanın etinden yemiş olsa yediği miktardaki etin parasını tasadduk etmesi yani fakire veya kursa vermesi gerekir. Adak kurbanını kişi kendi kesebileceği gibi vekalet verip bir başkasınada kestirebilir.
Adanan şey ismen belirtilmiş ise, adak ister mutlak, ister mukayyet olsun, yerine getirilmesi vaciptir.
Adağın hükümleri ve Şartları:
Adayan kimse "adağım olsun" veya "eğer şu işi yaparsam adağım olsun" demiş ve neyi adadığını ismen belirtmemiş ise, niyet ettiği şeyin yerine getirilmesi vacip olur.
Şayet adayanın herhangi bir niyeti yoksa (ki buna belirsiz adak denir) yemin keffareti ödemesi gerekir. Nitekim Peygamberimiz: "Adağın keffareti, yemin keffaretidir."Müslim,Nüzür,5;Ebu Davut,Eyman Ve'n-Nüzür buyurmuşlardır.
Adak belirsiz olur ve adayan da oruca niyet eder fakat sayı belirtmezse üç gün oruç tutması gerekir.
Şayet “ Adağım olsun" der de yemek yedirmeye niyet eder fakat sayı belirtmezse on fakiri akşamlı-sabahlı doyurması icap eder.
Adağın Şartları
Bir adağın dinen geçerli olabilmesi için adayanda ve adanan şeyde bir takım şartların bulunması gerekir.
a) Adayan Kimsede Bulunması Gerekli Şartlar
1- Müslüman Olmak.
2- Akıllı ve ergenlik çağına gelmiş olmak.
Çocuğun ve delinin adakları muteber olmaz. Çünkü bunlar hiç bir dini hükümle yükümlü değillerdir.
b) Adanan Şeyde Bulunması Gerekli Şartlar
1- Adanan şeyin gerçekte mümkün olması ve dinen de makbul bulunması. Mesela: "Gece oruç tutmak adağım olsun." veya Kadının, "Adet günlerimde oruç tutmak adağım olsun." demesi gibi. Gece, oruç tutma zamanı olmadığı gibi, adet gören kadının oruç tutması da dinen makbul ve caiz değildir.
2- Adanan şeyin kurbet yani bir ibadet çeşidi olması gerekir. İbadet olmayan şeyi adamak muteber değildir. Meselâ: "içki içmek adağım olsun" veya "Falancıyı dövmek adağım olsun" gibi.
Peygamberimiz: "Allah'a isyan etmek için adak olmayacağı gibi, Ademoğlunun elinde olmayan bir şeye yapılan adak da adak olmaz."Müslim,Nüzür ,3;Ebu Davut,Eyman Ve'n-Nüzür buyurmuşlar, Allah'a isyan konusunda adak adanamayacağını bildirmişlerdir.
3- Adanan şey farz veya vacip cinsinden bir ibadet olmalıdır. Namaz, oruç, hac, sadaka, itikâf, kurban gibi ibadetler adak olabilir. Ama sevap olan ve fakat bizzat maksut birer ibadet olmayan; hasta ziyareti, cenazeyi uğurlama, abdest alma, gusletme, mescide girme, mevlit okutma ve benzeri şeyleri adamak sahih değildir.
4- Adanan malın adama esnasında, adayanın mülkiyetinde bulunması veya adağın mülke yahut mülk sebebine izafe edilmiş olması. Buna göre sahip olunmayan bir malı sadaka olarak adamak muteber değildir.
5- Adanan şey adayana önceden farz veya vacip olmamalıdır. Vakit namazları, Ramazan ayı orucu, farz olan hac ve vacip olan kurban gibi bir ibadet adanacak olursa bu da geçersizdir. Çünkü adayan, adaktan önce bunlarla yükümlü-
dür.
Türbelere mum yakmak, bez bağlamak, horoz kesmek, şeker ve helva dağıtmak gibi adak âdetlerinin de dinde yeri yoktur.
Adak Çeşitleri
Adaklar genel olarak mutlak ve mukayyet olmak üzere iki kısma ayrılır.
a) Mutlak adaklar
Her hangi bir şarta bağlı olmayan adaklardır; "Allah rızası için şu kadar gün oruç tutacağım" veya: "Allah rızası için kurban keseceğim" gibi.
b) Mukayyet Adaklar
Her hangi bir şarta bağlanmış olan adaklardır. "Allah hastama şifa verirse, falan kimse gelirse" veya "çocuğum okulu bitirirse, bir kurban keseceğim" gibi.
Bu adak da iki kısma ayrılır: Birincisi, gerçekleşmesi istenen bir şarta bağlanan adak. Yukarıdaki örneklerde olduğu gibi. Adayan kimse şartın gerçekleşmesini ve Allah rızası için adadığı ibadeti yapmayı istemektedir.
İkincisi, gerçekleşmesi istenmeyen bir şarta bağlanan adak, "Falanla konuşursam, yalan söylersem on gün oruç tutayım" gibi. Bu tür adaktan maksat adak ve ibadet olmayıp bir işi yapıp yapmama konusunda kişinin kendisini kontrol etmesidir. Bu kısma giren adaklar bir nevi yemin sayılmaktadır,
Adak Kurbanı
Adak kurbanı ikiye ayrılır:
1. Hiçbir şeye bağlı olmayarak yapılan adaklar:
Bir kimse, "Allah rızası için bir kurban keseceğim" diye adak yaparsa kurban kesmek kendisine vacip olur ve bu adağını dilediği zaman yerine getirir.
2. Bir şeyin olmasına veya olmamasına bağlı olarak yapılan adaklar:
Mesela: "Hastam iyileşirse Allah rızası için bir kurban keseceğim" diye adakta bulunan kimsenin hastası iyileştiği takdirde kurban kesmesi vacip olur. Dediği iş henüz gerçekleşmeden kurban kesmesi sahih değildir.
Adaklar, ancak kurban edilecek hayvanlardan olur; Tavuk, horoz gibi hayvanlardan adak kurbanı olmaz.
Adak kurbanının etinden adağı yapanın kendisi, eşi, babası, anası, dedeleri, nineleri, çocukları ve torunları yiyemeyeceği gibi nisab miktarı mal veya parası olup dinen zengin sayılanlar de yiyemezler. Adak kurbanının tamamının fakirlere dağıtılması gerekir.
.
Hüsnü zan ne demektir?
Güzel sanma,bir kimsenin veya bir hadisenin iyiliği hakkındaki vicdani kanaat demektir.Karşılığı,sui zandır.İnsan,sui zanda itidal dairesini geçmemeli,hiçbir kimse hakkında da yok yere sui zanda bulunulmamalıdır.Filhakika her hangi bir kimse hakkında körü körüne "pek iyi zattır" diye hükmetmek hüsni zannı süistimal etmek olacağından men edilmiştir.
.
Katü zan,sü-i zan,kötü düşünce ile ilgili ayeti kerimeler
1. Hucurat / 12. ayet; Ey iman edenler ! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı ? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.
2. Yunus / 36. ayet; Onların çoğu zandan başka bir şeye uymaz. Şüphesiz zan, haktan (ilimden) hiçbir şeyin yerini tutmaz. Allah onların yapmakta olduklarını pek iyi bilendir.
3. Necm / 28. ayet; Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.
4. En’am / 148. ayet; Putperestler diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de aynı şekilde (peygamberleri) yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. De ki: Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı ? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz
.
Zemzem suyu mayalanır mı?zemzemin mayalanma özelliği var mı?
Dr. Knut Pfeiffer Zemzemin mayalama özelliği bulunduğunu, bir bardağının bir kova şebeke suyunu temizlediğini, bu özelliğiyle bile enerji ve şifa kaynağı olduğunu tespit etmiştir. Dr. Pfeiffer, "Su her şart altında değişmiyor ama değiştiriyor. Çok acayip bir deney yaptım. Bir damla zemzem suyuna yüz damla normal su karıştırdım. Sonuçta gördüm ki suyun hepsi zemzeme dönüşmüş. Sonra bir damla zemzeme bin damla normal su karıştırdım. Hepsi zemzeme dönüşmüş. Zemzem'de büyük bir enerji var. Başkasını değiştirir ama kendi değişmez" dedi.
Ren Nehri'nin suyundan içen kişinin enerjisinin azaldığını belirleyen Alman bilim adamı Dr. Knut Pfeiffer, bir miktar zemzem bulup içti. 35 dakika sonra da rahatladığını hisseden Dr. Pfeiffer, şaşırtıcı bir gerçekle karşılaştı.
"ZEMZEM KRİSTALLERİ EZAN SESİYLE PARLIYOR, ÇAN SESİYLE KARARIYOR"
Japon bilim adamı Dr. Masura Emot ise, zemzem kristallerini mikroskop ortamında inceledi. Suyun kristal düzeninin değişen frekanslara göre farklılaştığını gören Emot, zemzem kristallerinin çan sesinde karardığını, Kur'an-ı Kerim ve ezan sesinde ise parlaklaştığını fark etti. İncelemede her bir kristalin K'be-i Muazzama'ya benzeyen bir doku oluşturduğu, zemzemin kristallerinin çan sesinde karardığı, Kur'an-ı Kerim ve ezan sesinde ise parlaklaştığı ve netleştiği anlaşıldı.
Dr. Emoto, zemzemin fiziksel ve kimyasal özellikleri bakımından yeryüzündeki bütün sulardan farklı olduğunu belirterek, "Zemzem, çevresinde cereyan eden bütün değişimleri hafızasına alıyor. Yapısı çok farklı. Bu, onu dünyadaki diğer elementlerin efendisi yapıyor" şeklinde konuştu
Su Vakfı Başkanı Prof. Dr. Zekai Şen’in zemzem hakkında anlattıkları:
Zemzem suyu mucizesine birkaç yönden bakmak lazım. Birincisi o kuyunun konumu açısından bakacak olursak; hem coğrafi konumu bakımından, hem de iklim açısından, yağışlar ve topografya bakımından zemzem suyunun çok özel bir konumu vardır. İkincisi zemzem kuyusunun yer altındaki o çatlaklarla olan ilişkileri var. O bambaşka bir mucize. Çünkü bir noktada bir kuyu var ve o nokta öyle bir nokta ki kilometrelerce değişik yönlerden gelen 3 tane çatlak oraya su getiriyor. Bugünkü hangi teknik bunu bulabilirdi? Üç çatlak bir noktada buluşuyor ve her bir çatlaktan gelen suyun tadı, kalitesi farklı orada karışıyor ve zemzem kuyusunun suyunu oluşturuyor. Manevi mucizesine Anadolu insanı çok daha fazla inanıyor. Arap ülkelerinde bizdeki kadar rağbet gösterilmiyor zemzem suyuna.
10 YIL DA BEKLESE BOZULMAZ
Zemzem suyu mayalanır mı? Uzun süre şişe içerisinde beklediğinde bozulur mu?
Bir suya birkaç damla zemzem suyu katarsan o su zemzem oluyor. Bu kesinlikle olamaz, bilimsel karşılığı yok. Zemzemin içinde bir takım anyon ve katyonlar var, zemzemin kendine has bir karakteristiği var. 10 yıl da dursa yosunlaşmaz, bozulmaz. Çünkü tamamen jeolojik kayaçlardan geçip de gelen bir su zemzem. Kimyasal açıdan mümkün değil. Fakat manevi olarak mümkün. Arabistan’dan getirmenin bir sınırı var, eş dosta ikram etmek için yeterli olmuyor getirilen birkaç bidon zemzem, bizim halkımız da normal suya zemzem katarak gelen giden misafirine ikram ediyor. Mayalama manevi olarak mümkün, kimyasal olarak mümkün değil. Zemzem katılan su bilimsel olarak kesinlikle zemzem olmaz.
NEYE NİYET EDERSEN OLUR
Kalitesi düşünce şifası da azalıyor mu?
Şifasına iki yönden bakmak lazım. Bilimsel yönden bakılacak olursa içindeki kimyasallar değişiyor. Manevi açıdan ise azalma söz konusu olamaz. Herkes manevi bir inançla içiyor. Neye niyet ederek içerlerse ona faydalı olduğuna inanılır.
Zemzem suyunun kalitesi anlaşılabilir
Zemzemin kalitesi yağışların durumuna göre değişir. Sık sık Arap Yarımadası'na gitme fırsatı bulanlar tat değişikliğinden bunu anlayabilir.
ZEMZEMİN kalitesi anlaşılır, kutsal topraklara sık sık gidenler kalitesini yakından takip etme fırsatı bulur. Suyun kalitesi hiçbir zaman sabit değildir. Yağışlara göre değişir, zemzem suyu yer altı suyudur ve yağışlardan beslenir. “Arap Yarımadası gibi kurak bir yerde, böyle zengin bir kuyunun suyu hangi yağışlardan besleniyor?” diye soracak olursanız; Mekke’nin doğu tarafında 2000 metreden daha yüksekte Tayf vardır, burası çok yağış alır. Oradaki yağışlardan beslenir. Kuyudan su ne kadar güçlü pompalanırsa pompalansın seviyesi hiç düşmez çünkü çatlaklardan besleniyor. Sık sık Arap Yarımadası’na gitme fırsatı bulanlar her seferinde değişik bir tat ile karşılaştıkları için “Bu Araplar da zemzeme su karıştırıyor, hile yapıyor” diyorlar. Oysa ki öyle bir durum söz konusu değil, kalitesi zamanla değişiyor. Tuzluluk oranı 1500 seviyelerine çıkıyor, bir bakıyorsunuz 600’lere düşüyor. Tadı değişiyor sadece. 1953 yılından beri günlük kimyasal tahliller var, zemzem suyunun kalitesi bazen artar, kurak zamanlarda ise kalite düşer.
.
Recep ayında Perşembe-Cuma ve Cumartesi oruç tutmanın fazilet nedir?
Recebi şerif ayı Peygamber (s.a.v.) efendimizin nerdeyse tamamını oruçla geçirdiği aylardan birisidir.Bu ayın başından üç gün ,ortasından üç gün ve sonundan üç gün oruç tutmak çok faziletlidir.Ancak Haram aylardan olan Recep ayı içerisinde Perşembe-Cuma ve Cumartesi ara vermeden peşpeşe oruç tutan kimseye 900 senelik oruç sevabı verileceği bildirilmiştir.
Enes İbn-i Malik (Radıyallâhu Anh) dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ...ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Her kim haram aydan,(yani bu aydan) üç gün, Perşembe, Cuma ve Cumartesini tutarsa, Allah ona dokuz yüz sene ibadet (sevabı) yazar." (İbn-i Şahin. İbn-i Asâkir, Ezdi, Gazali, İhya. Zebîdî, İthaf, 4/256,Gunye, 2/124)
Recebi Şerifin diğer günlerinde oruç tutmanın fazileti:
Ebû Said-i Hudri (r.a)’den naklen, Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“…Recep Allah’ın ayıdır. Şaban benim ayımdır. Ramazan ümmetimin ayıdır.
Bir kimse recep ayı içinde imanla ve sevabını Allah’tan bekleyerek bir gün oruç tutarsa Allah’ın en büyük rızasına hak kazanır. Firdevs cennetinin en üst katına yerleşir.
Recep ayında iki gün oruç tutana iki kat ecir verilir. Her katın ağırlığı dünya dağlarına benzer.
Bir kimse Recep ayında üç gün oruç tutarsa Allahu Teâlâ cehennemle onun arasına bir hendek açar. Bu hendeğin uzunluğu bir senelik yoldur.
Bir kimse recep ayında dört gün oruç tutarsa şu hastalıklardan afiyet bulur: Delirmek, cüzzam, abraş. Mesih deccalin fitnesinden de kurtulur.
Bir kimse recep ayında beş gün oruç tutarsa kabir azabından kurtulur.
Bir kimse recep ayında altı gün oruç tutarsa kabrinden çıktığı zaman Bedir halindeki ay aydınlığından daha nurludur.
Bir kimse recep ayında yedi gün oruç tutarsa hepsi cehennemin kapısı için olur ki, her gün cehennemin kapılarından birini kapatır.
Bir kimse recep ayında sekiz gün oruç tutarsa, cennetin sekiz kapısı vardır, Allahu Teâlâ her gün için cennetin bir kapısını ona açar.
Bir kimse recep ayında dokuz gün oruç tutarsa kabrinden kalkarken şöyle diyerek kalkar: “Eşhedü en lâ ilâhe illallah.” Ve o kimsenin yüzü cennetten başka yana döndürülemez.
Bir kimse recep ayında on gün oruç tutarsa Allahu Teâlâ onun için sırat köprüsünde her gece için bir yatak serer. Orada istirahat eder.
Bir kimse recep ayında onbir gün oruç tutarsa kıyamet günü ondan daha faziletli biri görülmez. Meğer ki, onun kadar oruç tutmuş ola..
Bir kimse recep ayında oniki gün oruç tutarsa Allahu Teâlâ kıyamet günü kendisine iki hulle (cennet elbisesi) giydirir. O hullelerden biri dünya ve içindekilerden hayırlıdır.
Bir kimse recep ayında onüç gün oruç tutarsa kıyamet günü onun için Arş’ın altında bir sofra kurulur. O sofradan yer. Halbuki insanlar şiddet içi şiddettedirler.
Bir kimse recep ayında ondört gün oruç tutarsa Allahu Teâlâ ona hiçbir gözün görmediği, kulakların duymadığı, bir beşerin kalbine dahi gelmeyen ihsanlar yapar.
Bir kimse recep ayında onbeş gün oruç tutarsa Allahu Teâlâ onu emin kimselerin durduğu yerde durdurur. Onun yanından geçen her mukarrep melek ve her mürsel peygamber ona şöyle der:
“Ne mutlu sana, sen emin kimselerdensin.”
(Bir başka rivayette üstteki kimse için şöyle buyurulmuştur: “Onbeş günden fazla oruç tutar ise..)
Bir kimse recep ayında onaltı gün oruç tutar ise, Rahman Allah’ı ilk ziyaret edenlerden olur ve O’na bakar, kelamını da duyar.
Bir kimse recep ayında onyedi gün oruç tutarsa Allahu Teâlâ onun için her milde bir dinlenme yeri yaratır, orada dinlenir.
Bir kimse recep ayında onsekiz gün oruç tutarsa İbrahim aleyhisselâmın kubbesine yakın olur.
Bir kimse recep ayında ondokuz gün oruç tutarsa Allahu Teâlâ onun için cennette bir saray yapar ki, bu saray İbrahim aleyhisselâmın ve Adem aleyhisselamın sarayının karşısına düşer. Bu arada kendisi onlara selam verir, onlar da kendisine selam verirler.
Bir kimse recep ayında yirmi gün oruç tutarsa semadan bir nidacı kendisine şöyle seslenir:
“Ey Allah’ın kulu, Allahu Teâlâ senin geçmişteki günahlarını bağışladı. Bundan sonrası için yeni ameller işlemeye bak..”
Kaynak: Günyet’üt-Tâlibin / Abdülkadir Geylani (k.s)
.
Recep Ayında Oruca Niyet Ne Zamana Kadar Yapılır?
Normalde oruc tutmaya niyetliydim ama sahura kalkamadim ama saat 10 gibi kalktigimda aman dedim ve Allahim niyet ettim Allah rizasi icin oruc tutmaya dedim recep ayinda boyle kabul edilirmi yani ben simdi oruclumuyum?
Recep ayında tutulan oruç nafile oruçtu.Ancak Ramazan ayının kazası ,keffaret ve vacip oruçlar tutulabilir.Oruç tutmayı isteyip gece kalkamayan kimse, Nafile tutacaksa sabahleyinde niyet edebilir ve bu oruç geçerli olur.Ancak kaza ve zamanı belli olmayan vacip oruçlarda geceleyin niyet etme şartı vardır.Sabah niyet ederek tutulmaz.Bu durumda Recep ayına hürmet ile nafile oruç tutacak idiyseniz niyetiniz ve orucunuz geçerli olmuştur.
Sabah niyet etmenin vakti ise:kaba kuşluk vaktine kadar yani takribi öğlen ezanından bir saat öncesine kadardır.Bu vakitten sonra tutulacak oruç nafile de olsa yapılan niyet ve oruç geçerli olmaz.
.
lt konular:
.
|