|
|
|
|
|
ABDULHAMİD HAN |
ABDÜLHAMİD HAN
Osmanlı padişahlarının 34'üncüsü olan Sultan II. Abdülhamid Han aklı, zekası ve ilmi fevkalade üstün olan bir zattı. Batılıların ve iç düşmanların asırlar boyunca devleti yok etmek için hazırladığı yıkıcı, sinsi planlarını sezip, önlerine aşılmaz bir set olarak dikildi. Hazırlayanları ve maşa olarak kullandıkları yerli işbirlikçilerini, sahte kahramanları işbaşından uzaklaştırdı.
İşte bu büyük zatın 10 şubat, 96. yıldönümü idi. Yıldönümü vesilesi ile Yıldız Üniversitesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi işbirliği ile iki açık oturumdan oluşan etkinlik düzenlendi. İlk panel Abdülhamid'in sağlık politikasıyla ilgiliydi. Oturum başkanlığını yaptığım bu panelde konuşmacılar özet olarak şunları anlattılar:
Prof. Dr. Hüsrev Hatemi; Abdülhamid'in çok iyi niyetli, sağlam karakterli ve vefalı bir insan olduğunu söyledi. Kendisinden çok devleti düşünürdü. 33 sene zalimlik yapmadan devleti ustalıkla idare etmişti. Ona atılan iftiralardan biri de pinti olduğuna dairdi. Bu çok çirkin bir suçlama olduğunu ifade etti. Aristokrat havada, halktan uzak yaşamamıştı. Atatürk'ün Abdülhamid'i küçümseyici veya kötüleyici bir sözünün olmadığını da ekledi.
Prof. Dr. Nil Sarı ise Abdülhamid'in sağlık alanındaki eserlerinden söz etti ve bazılarının fotoğraflarını gösterdi. Abdülhamid 90 adet gureba hastanesi, 19 adet belediye hastanesi, 89 adet askeri hastane ayrıca eğitim hastaneleri, kadın hastaneleri, akıl hastaneleri açmıştı. Bu hastaneler ülkemizden Lübnan'a, Yemen'den İsrail'e, Makedonya'dan Suriye'ye, Yunanistan'dan Libya'ya, Suudi Arabistan'dan Irak'a pek çok yerleşim bölgesine yayılmıştı. Ayrıca eczaneler, hapishane, sağlık merkezleri, fakirler, acizler ve hacılar için misafirhane de pek çoktur. Müthiş bir sağlık hizmetidir bu. Maalesef tahttan düştükten sonra bu eserlerin isimleri değiştirilmiş, bazıları yıkılmış ve bir kısmı da başka alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Kısacası bu büyük insan unutturulmak istenmiştir. Kasımpaşa, Haydarpaşa, Gülhane ve Mektebi Tıbbiye-i Şahane adlı eğitim ve üniversite hastanelerini açan da Abdülhamid olmuştur.
Doç. Dr. Adem Ölmez ise Abdülhamid Han'ın özellikle eğitim, sağlık, ulaşım ve asayişe önem verdiğini anlattı. Zamanında yeni bulunan aşıları ülkeye getirmiş, aşı ve kuduz hastalığı üzerine merkezler kurmuş, Bimarhaneleri yani akıl hastanelerini ıslah etmiştir. Akıl hastalarına zincir kullanımını yasaklayarak bugün bile saldırgan hastalarda kullanılan gömleği yerine koymuştur.
Dr. Şerif Esendemir konuşmasına Necip Fazıl'ın, "Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır." sözleriyle başladı. Abdülhamid'in tren yolları, bakteriyolojihane, cami ve mektepler yaptırdığını, çağına uygun yaşlılık politikası izlediğini, habitat yani biyosferi merkezi alan ekolojik politikaya önem verdiğini anlattı.
Bunları dinlerken aklıma hep başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan çağrışım yaptı. O da ülkeye duble yollar, hızlı trenler, Marmaray, üçüncü boğaz köprüsü, çok sayıda havaalanı gibi sayılamayacak eserler hediye etti. Sağlık alanında yeni hastaneleri hizmete açtı. Sağlık hizmetlerini halka yaydı. Eğitim alanını pek çok üniversite, sayısız derslik ve binlerce yeni öğretmenle destekledi güçlendirdi. Kısacası Abdülhamid'in çağdaş bir takipçisiyle karşı karşıyayız.
Abdülhamid Han'ı nasıl ki bir takım vicdansız, merhametsiz ve acımasız kişiler, iç ve dış düşmanların oyununa gelerek, maşası olarak bir saray darbesi ile düşürdülerse aynı komplo şu an başbakanımıza karşı düzenlenmektedirler. Bu ülkeye hizmet etmek bazılarının gözüne batmakta ve ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Rabbim Başbakanımızı korusunu2026 |
|
|
|
|
|
|
Fasilda Toplam 63 Hadisi Şerif |
|
Konu |
Namaz Kılmak;tevhîde Dâvet;zekâtın Farziyeti |
Başlık |
Zekâtın Vücûbu Hakkında İbn-i Abbâs`ın Rivâyet Ettiği Muaz İbn-i Cebel Radiya`llâhu Anh Hadîsi |
Ravi |
Abdullâh B. Abbâs |
Hadis |
Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem Muâz (İbn-i Cebel) i Yemen`e (vâli ve kadı) gönderirken şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Ey Muâz! Yemenlileri (ibtidâ) Allah`tan başka ibâdete lâyık bir Tanrı olmadığını ve benim de Allâh`ın Peygamberi olduğumu bilmeğe ve tanımağa da`vet et! Eğer bu iki şehâdeti kabûl ederlerse bu defa onlara her gece ve gündüz üzerlerine beş vakıt namaz farz kılındığını öğret. Eğer namazın vücûbunu (namaz kılarak) i`tirâf ederlerse, bu defa da onlara bildir ki, Allah, kendilerine mallarında zekât farz kılmıştır. Bu zekât, zenginlerinden alınır ve onların fakirlerine verilir.
|
|
Hadis No |
686 |
|
Konu |
Allâh`a Şirk Koşmamak;bilmediğini Sormak;namaz Kılmak;sıla-i Rahm;zekât |
Başlık |
Zekâtın Vücûbuna Dâir Ebû Eyyûb-ı Ensârî Radiya`llâhu Anh Hadîsi |
Ravi |
Ebû Eyyûb-i Ensârî |
Hadis |
Şöyle rivâyet edilmiştir: Bir kimse Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`e: Yâ Resûla`llâh! (Kendisi ile amel edince) beni Cennet`e koyacak mûteber bir ibâdet haber verseniz, diye bir niyaz ve temennîde bulunmuştu. Mecliste bulunanlardan birisi: - Buna ne oluyor ki, ne dileği var ki? diye istifsâr etmesi üzerine Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem: - Bu bir gûnâ hâcet sâhibidir, nesi olacak, buyurup sâile karşı: - Allâh`ı tevhîd edersin ve Allâh`a ibâdette hiç bir şeyi şerik kılmazsın, namaz kılar, zekât verir, sıla-i rahm edersin, diye cevab verdi.
|
|
Hadis No |
687 |
|
Konu |
Allâh`a İbâdet;allâh`a Şirk Koşmamak;nâfile İbâdet;namaz Kılmak;oruç |
Başlık |
Bu Babta Ebû Hüreyre`den Rivâyet Olunan A`rabî Hadîsi |
Ravi |
Ebû Hüreyre |
Hadis |
(Bir gün) Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`e bir A`râbî geldi. Ve: - Yâ Resûla`llâh, beni bir ibâdete delâlet buyursanız ki, ben onu işleyince Cennet`e girebileyim, demişti. Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem: - Allâh`a ibâdet edersin, ve Allâh`a hiç bir şeyi şerik kılmazsın, farz olan namazı kılar, farz olan zekâtı verir ve Ramazan orucunu tutarsın! buyurdu. A`râbî (kemâl-i safvetle): - Hayâtım yed-i kudretinde olan Allâh`a yemîn ederim ki ben, sizden işittiğim bu ibâdetler üzerine hiç bir ibâdet ziyâde etmem, deyip de müteâkıben dönüp gidince, Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem: - Kim ki, ehl-i Cennet`ten bir nâsıye görüp mesrûr olmak isterse, şu temiz sîmâya baksın!, buyurdu.
|
|
Hadis No |
688 |
|
Konu |
Allah Düşmanları İle Savaş;dâvete Katılmak (icâbet);irtidat Edenler |
Başlık |
Ehl-i İrtidâdın Katli Hakkında Ebû Bekr Radiya`llâhu Anh`in Hükmü Ve Hazret-i Ömer`in İ`tirâzı |
Ravi |
Ebû Hüreyre |
Hadis |
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in vefâtı üzerine Ebû Bekr (-i Sıddîk halîfe) olup (kabâil-i) Arabdan irtidâd edenler küfr(-i sâbıklarına avdet) ettiklerinde (ordu sevkine teşebbüs etmişti.) Ömer: - Ey Halîfe-i müslimîn! Bunlara karşı nasıl harb açarsınız? Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem: "Biz müslümanlar, Lâ ilâhe illa`llâh diyene kadar ehl-i şirk ile mukâteleye me`mûruz, kim ki bu şehâdet kelimesini söylerse hakk-ı şer`îsine tevfîkan benden malını ve canını muhâfaza etmiş olur (gizli) küfür ve ma`sıyetin hesâbı Allâh`a âiddir" demişti. Hazret-i Halîfe cevâben: - Va`llâhi her kim namazla zekâtı tefrîk ederse, bu gürûh ile harb ederim. Çünkü zekât mâlî bir haktır (namaz bedenî bir vazîfe olduğu gibi). Allâh`a yemîn ederim ki, bunlar, Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`e verdikleri bir dişi oğlağı benden esirgerlerse bundan dolayı muhakkak onların boynunu vururum, buyurdu. Bunun üzerine Ömer: - Vallâhi bildim ki mürtecîlerin katli hakkındaki Halîfenin bu hükmü, Cenâb-ı Hakk`ın Ebû Bekr`in gönlünde yarattığı genişliğin eseridir. Bu sâyede mukâtelenin hak olduğunu öğrendim, diye Hazret-i Sıddîk`ı tasdîk eyledi.
|
|
Hadis No |
689 |
|
Konu |
Zekâtı Verilmeyen Mallar |
Başlık |
Hazret-i Sıddîk`ın Yüksek İrâdesi Ve Nüfûz-ı Nazarı;zekât`tan İmtinâ` Edenler Hakkında Tahzîrât-i Şedîde |
Ravi |
Ebû Hüreyre |
Hadis |
Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu dediği rivâyet edilmiştir: Sâhibi tarafından zekât hakkı verilmiyen deve, (Kıyâmet gününde) besili ve en güçlü kuvvetli hâli ile gelerek sâhibine musallat olup tabanlariyle onu çiğner. Zekâtı verilmiyen davar da gâyet semiz ve kuvvetli hâli ile gelerek sâhibine musallat olup tırnaklariyle onu çiğner, boynuzlariyle de vurur. Resûl-i Ekrem (devam edip) buyurdu ki: bu hayvanların haklarından birisi de su başında (sütlerinin) sağılması, (fakir ve ebnâ-i sebîle tasadduk edilmesi)dir. Resûli Ekrem (yine devam edip) buyurdu ki: Sakın sizden hiç biriniz kıyâmet gününde omuzuna zekâtını vermediği koyununu yüklenip avaz avaz bağırtarak ve: Yâ Muhammed! diye (istimdâd ede) rek (bana) gelmesin! Ben ona: Hükmü ilâhîden senin için bir zerresini tahfîfe mâlik ve muktedir değilim. Sana (dünyâda) hükm-i ilâhîyi tebliğ ettim, diye cevab veririm. Yine sizden hiç biriniz omuzunda zekâtını vermediği devesi yüklü bağıra, bağıra ve Yâ Muhammed! diye (istimdâd ede) rek (bana) gelmesin!. Ben buna da: Hükm-i ilâhîden bir zerresini senin için tahfîfe me`zun değilim. Sana (dünyâda) hükm-i ilâhîyi teblîğ ettim, diye cevab veririm.
|
|
Hadis No |
690 |
|
Konu |
Zekâtı Verilmeyen Mallar |
Başlık |
Zekâttan İmtinâ Edenlerin Zemmi Ve Sûret-i Ta`zîbi Hakkında Ebû Hüreyre Hadîsi Ve İzâhı |
Ravi |
Ebû Hüreyre |
Hadis |
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurdu dediği rivâyet edilmiştir: Kim ki, Allah kendisine mal verir de o malın zekâtını vermezse, kıyâmet gününde zekâtı verilmiyen mal, sâhibi için gâyetle semnâk erkek bir yılan sûretine konulur. Bunun iki gözü üstünde (nişâne-i vahşet olarak) iki nokta vardır. Bu azgın yılan kıyâmet gününde mal sâhibinin boynuna gerdanlık yapılır. Sonra yılan (ağzı ile) sâhibinin çenesini iki tarafından yakarlar. Sonra: ben senin (dünyâda çok sevdiğin) malınım, ben senin hazînenim! der. (yine Ebû Hüreyre demiştir ki:) Bundan sonra Resûl-i Ekrem, şu meâldeki âyet-i kerîmeyi okudu: (Sevgili habîbim! Allah hazîne-i kereminden kendilerine ihsan buyurulan servetle düşkünlere muâvenetten kaçan bahiller zannetmesinler ki, bu hareketleri kendileri için hayırdır. Belki en büyük bir şerdir, (bir vebaldır). Yarın mahşerde bunların bu servetleri boyunlarına lâle gibi takılarak teşhîr edilirler).
|
|
Hadis No |
691 |
|
Konu |
Nisab |
Başlık |
Nisâb-ı Zekât Hakkında Ebû Saîd-i Hudrî Radiya`llâhu Anh Hadîsi |
Ravi |
Ebû Saîd-i Hudrî |
Hadis |
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir: Beş okıyye (yâni iki yüz dirhem) den az miktar (daki gümüş) de zekât yoktur. En aşağı üçer yaşında beş deveden aşağısında da zekât yoktur. Beş vesak miktârının mâdûnunda (ki hurma, üzüm ve hubûbatta) dahi zekât vâcib değildir.
|
|
Hadis No |
692 |
|
Konu |
Sadaka Helâl Maldan Verilir;sadaka Vermek;tasadduk |
Başlık |
Halâl Kazançtan Verilen Sadakanın İnd-i İlâhîde Şâyân-ı Kabûl Olduğuna Dâir Ebû Hüreyre Hadîsi |
Ravi |
Ebû Hüreyre |
Hadis |
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir: Kim ki, halâl kazancından bir hurma değerinde bir şey tasadduk ederse -ki, Allah halâl maldan verilen sadakadan başka hiç bir sadakayı kabûl etmez- işte bu halâl sadakayı sağ eliyle kabûl eder. Sonra o tek hurma kadar sadakayı, dağ gibi oluncaya kadar, sizin biriniz erkek küheylân tayını büyüttüğü gibi sâhib-i sadaka için (ithimam ile) büyütür.
|
|
Hadis No |
693 |
|
Konu |
Sadaka Vermek;tasadduk |
Başlık |
Zekât Vermeğe Müsâreat Edilmesine Dâir Hârise İbn-i Vehb Radiya`llâhu Anh Hadîsi |
Ravi |
Hârise İbn-i Vehb |
Hadis |
Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işittim, dediği rivâyet edilmiştir: Ümmetim sadaka ver (meğe müsâraat edi)iniz!. Zîrâ size bir zaman gelir ki, kişi o sırada sadakasiyle (sokak sokak) dolaşır da onu kabûl edecek bir kimse bulamaz. (Sadaka verilmek istenilen) herkes: "Dün bu sadaka ile gelseydin (ihtiyâcım vardı) muhakkak ben onu kabûl ederdim. Fakat bu gün benim için bu sadakaya ihtiyaç yoktur" der.
|
|
Hadis No |
694 |
|
Konu |
Kıyâmet Alâmetleri;malın Çoğalması |
Başlık |
Zekâta Müsâreat Hakkında Ebû Hüreyre Hadîsi |
Ravi |
Ebû Hüreyre |
Hadis |
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir: İçinizde mal çoğalarak (köşe bucak) dolup taşmadıkça kıyâmet kopmaz. Hattâ o sırada mal sâhibi, sadakasını kim kabûl eder ki, diye tasalanır. Hattâ arzettiği kimse, mala benim ihtiyâcım yoktur, der.
|
|
Hadis No |
695 |
|
Konu |
Allah Huzûruna Çıkış;güzel Söz Sadakadır;kıyâmet Alâmetleri;malın Çoğalması;sadaka Vermek;tasadduk;yol Kesmek |
Başlık |
Zekâta Müsâreat Hakkında Adiy İbn-i Hâtim Hadisi |
Ravi |
Adiyy İbn-i Hâtim |
Hadis |
Şu haber rivâyet edilmiştir: (Bir kere) ben, Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in yanında iken Huzûru Saâdet`e iki kişi geldi. Bunun birisi (ortalığın) fakr-ü ihtiyâcından yana, yakıla bahsediyordu. Öbürüsü de yol kesildiğinden (emniyet ve âsâyiş bulunmadığından) şikâyet etmişti. Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem (bunlara cevâb verip) buyurdu ki: Amma kat`-ı tarîk mes`elesi: (çok sürmez), az sonra sana bir zaman gelir ki, o vakit ticâret kervanı kimsenin himâye ve kefâletine muhtâc olmıyarak tâ Mekke`ye kadar çıkar, (gider). Ortalığın müzâyakasına gelince: sizin biriniz (elinde) sadakasiyle (kapı kapı) dolaşıp da kendisinden bu sadakayı kabûl edecek bir kimse bulamayacak bir halde müreffeh günler gelmedikçe kıyâmet kopmaz. Sonra sizden biriniz (Âhirette) Allâhu Teâlâ`nın Dîvân-ı Sübhânîsinden muhakkak durur. Hem de Allah ile kendi arasında ne bir hicab, ne de Allah kelâmını terceme edecek bir terceman bulunmıyarak duracaktır. Sonra Cenâb-ı Mevlâ o kula: - Sana ben mal vermedim mi? diye her halde sorar. O kul da: - Evet, (verirdin Allâh`ım) diye muhakkak cevab verir. Sonra Hak Teâlâ: - Sana ben Peygamber göndermedim mi? diye elbette sorar. O kul da: - Evet, (gönderdin Rabbim) diye şüphesiz cevâb verir. Bu halde o kimse sağına bakar, Cehennem ateşinden başka bir şey göremez. Sonra soluna bakar, Cehennem ateşinden başka bir şey göremez. Ashâbım! Şimdi sizin her biriniz tek bir hurmanın yarısı ile, bunu da bulamazsa güzel sözle olsun kendisini Cehennem ateşinden korusun!
|
|
Hadis No |
696 |
|
Konu |
Kadınların Çoğalıp Erkeklerin Azalması;malın Çoğalması |
Başlık |
Âhir Zamanda Harb Çokluğundan Erkek Azalıp Kadın Çoğalacağına Hattâ Bir Erkeğin Kırk Kadının Vekîl-i Umûru Olacağına Dâir Ebû Mûse`l-eş`ârî Hadîsi |
Ravi |
Ebû Mûsâ El-eş`arî |
Hadis |
Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`den nakl ederek şöyle rivâyet edilmiştir: Resûl-i Ekrem buyurmuştur ki: halk için elbette bir zaman gelecektir ki, o sırada bir adam altın sadakasiyle (taraf taraf) dolaşacak da sonra elinden sadakasını alacak bir fakîr bulamıyacak. Yine o sırada (masâib-i harbiye ile) erkeklerin azlığından ve kadınların çokluğundan nâşî (hâmîsiz) kırk kadının (düşmandan korkarak) bir erkeğin himâyesine sığındıkları görülecektir.
|
|
Hadis No |
697 |
|
Konu |
Sadaka Vermek;tasadduk |
Başlık |
Asr-ı Saâdet`teki Maîşet Darlığını Ve Fütûhât-i İslâmiyye Üzerine Refah Ve Saâdet Devri Açıldığını Bildiren Ebû Mes`ûd Hadîsi |
Ravi |
Ebû Mes`ûd Ukbe İbn-i Amr |
Hadis |
Şöyle rivâyet edilmiştir: Ebû Mes`ûd demiştir ki. (sadaka âyeti nâzil olup da) Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem bize sadaka ile emrettiği sıralarda (sadaka vermeğe kudreti olmıyan) her hangi birimiz, çarşıya gider; ve arkasında (ücretle) yük çekerek iki avuç (hurma) kazanırdı. (Ve bu kazancından sadaka verirdi) bu gün ise bunlardan bâzılarının yüz binler (le servet)i vardır.
|
|
Hadis No |
698 |
|
Konu |
Kız Çocukları;sadaka Vermek;tasadduk |
Başlık |
Hazret-i Âişe`nin Bir Hurma Sadaka Buyurmaları. Âişe Hazretleri Bir Kerede Kendisine Hazreti Muâviye Tarafından Hediye Edilen İki Kese Altını Bir Günde Fukâraya Dağıtmış, Akşam Vakti Zeytin Ekmekle İftar Etmiştir |
Ravi |
Ümmü`l-mü`minîn Âişe |
Hadis |
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: (Bir kere) kendisinin iki kız çocuğu ile yanıma tese`ül ederek bir kadın girmişti. O sırada yanımda bir hurmadan başka bir şey bulunmuyordu. O bir hurmayı ona verdim. Kadın hurmayı iki çocuğu arasında taksîm etti. Ve kendisi ondan bir şey yemedi. Sonra kalkıp çıktı, (gitti). Müteâkıben yanıma Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem girdi. Bu vâkıayı kendilerine bildirdim. Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki. Kadın, erkek her hangi bir mü`min şu kız çocukları yüzünden bir sûretle sıkıntı çekerse (hayır bilsin! Çünkü) kız çocukları, kendisi için Cehennem ateşinden koruyan birer perde olurlar.
|
|
Hadis No |
699 |
|
Konu |
Sadaka Vermek;tasadduk |
Başlık |
Sahih Ve Son Derece Bahil Olup Da Sadaka Verir De Fakir Olurum Korkusu Gönlünde Hâkim Olduğu Halde Verilen Sadaka, Sadakaların Efdali Olduğuna Dair Ebû Hüreyre Hadîsi |
Ravi |
Ebû Hüreyre |
Hadis |
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: (Bir kere) Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`in huzûruna bir kimse, (Ebû Zer radiya`llâhu anh) geldi. Ve: - Yâ Resûla`llâh! Ecir ve sevâb cihetiyle hangi sadaka daha büyüktür? (ki, ben onu vereyim) diye sormuştu. Resûl-i Ekrem: - (Sevâbı büyük sadaka,) senin sahîh, son derece bahîl olduğun, fukarâlıktan korkar, zenginlikten hoşlanır bulunduğun halde verdiğin sadakadır. Can boğaza gelip, bu malım filân içindir, şu malım da falan içindir, diyene; ve bu (sülüsten fazlası) da veresenin olana kadar (sadakanı) te`hîr etme!
|
|
Hadis No |
700 |
|
Konu |
Cömertlik;sadaka Vermek;tasadduk |
Başlık |
Sadaka Vermek |
Ravi |
Ümmü`l-mü`minîn Âişe |
Hadis |
Şöyle rivâyet edilmiştir: (Bir kere) Nebî aleyhi`s-selâm`ın bâzı kadınları: - Hangimiz (evvel ölüp de) en çabuk sana kavuşacaktır? diye Resûl-i Ekrem`e sormuşlardı. O da cevâben: - Eli uzun olanınız, buyurmuştu. Bu def`a Peygamber`in kadınları bir kamıp endâze alıp kollarını ölçmeğe başladılar. İçlerinden en uzun kollu kadın Sevde (Bint-i Zem`a) idi. Fakat Resûlullâh`ın vefâtından sonra öğrendik ki, kolu uzun alan kadın, sadakası bol, (eli açık) kadın demek imiş. Ve hakîkaten içimizde Sevde, aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm`a ilk iltihak eden kadın oldu. Ve Sevde sadaka vermeği çok severdi.
|
|
Hadis No |
701 |
|
Konu |
Benî İsrâîl`in İbretli Kıssaları |
Başlık |
Hayır Kasdiyle Verilen Sadakadan Mûsab Olunur, Bu Babta Rivâyet Olunan Ebû Hüreyre Hadîsi |
Ravi |
Ebû Hüreyre |
Hadis |
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir. (Benî İsrâil`den) bir kimse her halde (bu gece) bir sadaka vereceğim, diye nezr ederek sadakasiyle (evinden) çıkmış ve sadakasını (tesâdüfî) bir hırsızın eline sunmuştu. Sabah olunca halk: - (Tuhaf şey?) Hırsıza sadaka veriliyor. (Bu câiz mi?) diye söylenirler. Sadakayı veren (bu yanlış işten müteessir olmıyarak): - Yâ Rab! Yalnız Sana hamd edilir. (Sadaka verdiğim için hamd ederim,) dedi. Ve elbette sadaka veririm, diye yemîm etti, ve (gece evinden) sadakasiyle çıktığında (bu def`a da) bilmiyerek sadakayı bir zâniyenin eline sıkıştırdı. Sabahleyin halk: - (Bu ne hal?) Bu gece de rosbuya sadaka verilmiş, diye söylenirler. Sadaka veren kimse hiç aldırmayarak: - Yâ Rab! Fâhişeye (Sen`in irâdenle) sadaka verdiğim için Sana hamd ederim, dedi. Ve her halde sadaka vereceğim, diye azmetti. Ve sadakasiyle çıktığında bu def`a da bir zenginin eline koymuştu. Sabahleyin halk: - Zengine sadaka verilmiş, (olur şey değil?) diye dedikodu ederler. Sadaka veren zât: - Allâh`ım! Hırsıza, rosbuya, zengine sadaka verdiğim için Sana hamd ederim. (Bunlara sadakamı Sen`in irâdenle verdim.) diyordu. Sonra bu kimse, rü`yasında şöyle müjdelendi: - Hani o hırsıza verdiğin sadaka yok mu? (Kabûl olunmuştur) umulur ki, o sadaka sebebiyle hırsız, sirkatten vaz geçerek temiz bir hayâta kavuşur. Fâhişeye verdiğin sadakaya gelince, (bu da kabûl edilmiştir.) Me`muldür ki, bu kadın da çirkef hayattan kurtulup da kesb-i iffet eder. Hani o zengin! (Buna verilen sadaka da kabûl edilmiştir). Umulur ki, bu zengin de aldığı sadakadan mütenebbih olarak Allâh`ın kendisine verdiği servetten fukarâya vermeğe başlar.
|
|
Hadis No |
702 |
|
Konu |
Sadaka Vermek;tasadduk |
Başlık |
Zekâtın Fazîlet-i Ahlâka Hizmeti Hakkında Man`n İbn-i Yezîd İbn-i Ahnes Hadîsi |
Ravi |
Ma`n İbn-i Yezîd |
Hadis |
(Resûl-i Ekrem`e husûsiyetini ifâde ederek) şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Ben, babam, büyük babam Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`e bîat ettik. Resûl-i Ekrem beni nişanladı ve evlendirdi. Ve Resûl-i Ekrem`e da`vâ arz ettim. (Bana hak verdi. Bir kere) babam Yezîd, tasadduk etmek için bir mikdar altın ayırıp mescidde kendi nâmına tasadduk edivermesi için birisine bırakmıştı. Sonra ben geldim, o adamdan bu altınları alıp babamın yanına altınlarla geldim. Babam: - Va`llâhi bu parayı sana verilsin diye bırakmadım, diye altınları almak istedi. Ben de Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`e keyfiyeti arz ettim. Resûl-i Ekrem (babama hitâb ederek): - Ey Yezîd! Niyet ettiğin sadaka savâbı sana âidtir. (Bana karşı da:) Ey Ma`n! Aldığın sadaka parası da senindir, buyurdu.
|
|
Hadis No |
703 |
|
Konu |
Ev Kadının Ecri |
Başlık |
Zevcin Malından Kadının Tasdduku |
Ravi |
Ümmü`l-mü`minîn Âişe |
Hadis |
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir: Ev kadını, evinin taâmından isrâf etmiyerek (örf ü âdete göre âilesine, müsâfirlerine) infâk ve ikrâm ettiğnde, bu infâk ile me`cûr ve müsâb olur. Bu malı kazandığı cihetle de zevci, muhâfaza ettiği için hizmetçisi bir o kadar sevab kazanır. Bunlardan bâzısının ecr-ü sevâbı, öbirlerinin sevâbından hiç bir şey eksiltmez.
|
|
Hadis No |
704 |
|
Konu |
Dilencilik;sadaka Vermek;tasadduk;veren El - Alan El |
Başlık |
Yed-i Ulyâ, Yed-i Süflâdan Hayırlı Olduğuna Dâir Hakîm İbn-i Hizâm Hadîsi |
Ravi |
Hakîm İbn-i Hizâm |
Hadis |
Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`den naklen şöyle rivâyet edilmiştir: Resûl-i Ekrem buyurmuştur ki: (Veren) yed-i ulyâ, (alan) yed-i süflâdan hayırlıdır. Tasadduka, nafakası üzerine vâcib olanlara ihsân ile başla!. Sadaka-i kâmile, bol maldan verilendir. Tese`ülden sakınmak istiyenleri Allah afîf kılar. (Halkdan) müstağnî olmak isteyenleri de Allah ganî kılar.
|
|
Hadis No |
705 |
|
Konu |
Dilencilik;veren El - Alan El |
Başlık |
Yed-i Ulyâ, Yed-i Süflâdan Hayırlı Olduğuna Dâir Hakîm İbn-i Hizâm Hadîsi |
Ravi |
Abdullâh B. Ömer |
Hadis |
Şöyle rivâyet edilmiştir: Bir def`a Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem minber üzerinde sadakaya, fakirleri de tese`ülden tahzîr ile afîf olmağa teşvîk ederek) demişti ki: Yed-i ulyâ, yed-i süflâdan hayırlıdır. Çünki yed-i ulyâ münfikadır, (verir, yükselir). Yed-i süflâ ise sâiledir, (alır, alçalır).
|
|
Hadis No |
706 |
|
Konu |
Hayra Delâlet |
Başlık |
Hayra Delâlet Husûsunda Ebû Mûse`l-eş`arî Hadîsi |
Ravi |
Ebû Mûsâ El-eş`arî |
Hadis |
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`e bir sâil geldiğinde, yâhud kendilerinden bir hâcet istenildiğinde o Hazret bize: "Siz de (bu işin husûli için bana) dalâlet ediniz, me`cûr olursunuz. Gerçi Cenâb-ı Hak Peygamberinin niyâz ve şefâati üzerine ne dilerse onu infâz edecektir" buyururdu.
|
|
Hadis No |
707 |
|
Konu |
Cömertlik;sadaka Vermek;tasadduk |
Başlık |
Esmâ` Bint-i Ebî Bekr`e Resûl-i Ekrem: Kesenin Ağzını Boğma, İnfâk Et!. Sonra Allah Da Sana Nasîbini İmsâk Eder, Buyurmuştur |
Ravi |
Esmâ` B. Ebî Bekr |
Hadis |
Bana Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir: (Ey Esmâ`!) Kesenin ağzını boğma!, Allah da sana nasîbini imsâk eder. Bir rivâyette: Malını sayıp zaptetme!, Allah da sana nîmetlerini sayıp esirger. Bir rivâyette de: Sakın çömlekte para saklama! Sonra Allah da senden imsâk eder. (Ey Esmâ`!) Gücün yettiği kadar az olsa da sadaka ver!.
|
|
Hadis No |
708 |
|
Konu |
Câhilyede İşlenen Hayırlar;köle Âzad Etmek;sadaka Vermek;sıla-i Rahm;tasadduk |
Başlık |
Esmâ` Bint-i Ebî Bekr`e Resûl-i Ekrem: Kesenin Ağzını Boğma, İnfâk Et!. Sonra Allah Da Sana Nasîbini İmsâk Eder, Buyurmuştur |
Ravi |
Hakîm İbn-i Hizâm |
Hadis |
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Ben bir kere: - Yâ Resûla`llâh! Bana bâzı şeylerin hükmünden haber verir misin? Ben câhiliyyet devrinde sadaka, ıtk-ı rakabe, sıla-i rahm nev`inden birtakım ibâdetler işlerdim. Bu ibâdetlerde benim için ecir ve sevâb var mıdır, demiştim. Resûl-i Ekrem: - Ey Hakîm! Sen, mâzîdeki hayrâtının hasenâtını iktisâb ederek müslüman oldun,buyurdu.
|
|
Hadis No |
709 |
|
Konu |
Vekilharç |
Başlık |
Esmâ` Bint-i Ebî Bekr`e Resûl-i Ekrem: Kesenin Ağzını Boğma, İnfâk Et!. Sonra Allah Da Sana Nasîbini İmsâk Eder, Buyurmuştur |
Ravi |
Ebû Mûsâ El-eş`arî |
Hadis |
Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Efendisinin emrini tamâmen, derhal gönül hoşluğiyle infâz eden ve me`mûrünbih sadakayı, emr olunan kimseye veren müslim, hür bir kesedar, sadaka veren iki hayır sâhibinin birisidir.
|
|
Hadis No |
710 |
|
Konu |
Cimrilik;cömertlik;infak-imsak |
Başlık |
Münfika Halef Ve Bedelinin, Mümsike De Malının Telefi Sûretinde Meleklerin Duası Hakkında Ebû Hüreyre Hadîsi |
Ravi |
Ebû Hüreyre |
Hadis |
Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: İbâd (u`llâh)ın, kendisinde sabaha erdiği hiç bir gün yoktur ki, o günde iki Melek nâzil olmasın. Bunların birisi: Yâ Rab! Malını infâk edene bedelini ver! diye duâ eder. Öbirisi de: Yâ Rab! İmsâk edene (malının) telefini ver, diye bed-duâ eyler.
|
|
Hadis No |
711 |
|
Konu |
Cimrilik;cömertlik |
Başlık |
Bahîl İle Sahînin Hâlini Musavvir Ebû Hüreyre Rivâyeti |
Ravi |
Ebû Hüreyre |
Hadis |
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işittiği rivâyet edildilmiştir: Bahîl ile infâk eden cömerdin örneği, (şu) iki kimsenin meseli gibidir ki, bunların eynlerinde, iki göğüslerinden köprücük kemiklerine kadar (vücudlarını kaplayan) demirden cübbeleri vardır. (Bunlardan) münfik ve cömerd olan, sadaka verir vermez o demir zırh, onun bedeni üzerinde genişler, aşağı doğru uzar veya vücûdunu tamâmiyle kaplar. Hattâ (ayağının) parmaklarını örter. Zırh (ın zeyli) de (yerde sürünüp) sadaka veren kimsenin ayak izlerini siler, giderir. Bahîle gelince: o, hiç sadaka vermek istemez, derhal o zırhın bütün halkaları, vücûdun kendilerine muhâzî olan noktalarını (şiddetle) sıkar. Bahîl de bu sıkan zırhı genişletmeğe çalışır. Fakat muktedir olamaz.
|
|
Hadis No |
712 |
|
Konu |
Mazlûma Yardım;sadaka Vermek;tasadduk |
Başlık |
Her Ferd-i Müslimin Kendi Haline Ve Derece-i Maişetine Göre Bir Sadakası Vardır |
Ravi |
Ebû Mûsâ El-eş`arî |
Hadis |
Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Resûl-i Ekrem (bir kere): - Her müslüman üzerine sadaka vermek vâcibdir, buyurmuştu. Ashâb-ı Kirâm: - Yâ Resûla`llâh! Ya sadaka edecek bir şey bulamayan (ne yapsın?) diye sordular. Resûl-i Ekrem: - Eliyle kazanır. Hem kendi nefsine faydalı olur, hem de tasadduk eder, buyurdu. Ashâb-ı Kirâm: - Ya bir kazanç yolu bulamazsa? diye sordular. Resûl-i Ekrem: - İhtiyac sâhibine, mazlûma yardım eder, buyurdu. Ashâb-ı Kirâm: - Böyle bir yardım yolu da bulamazsa, (gücü yetmezse) dediler: Resûl-i Ekrem: - Hayır işlesin, şerden de nefsini esirgesin. Bu da o kimse için sadakadır, buyurdu.
|
|
Hadis No |
713 |
|
Konu |
Zekâtı Lâyık Olana Vermek |
Başlık |
Bir Zekâtlık Koyunun Taksimi Caiz Midir? |
Ravi |
Ümmü Atıyye |
Hadis |
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Ensârî Nüseybe`ye, (yâni bana sadaka malından) bir koyun gönderilmişti. Nüseybe de bu koyunun etinden (bir parça) Âişe`ye göndermişti. Bu sırada Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem (gelip): - Yanınızda (yiyecek) bir şey var mı? diye sordu. (Hazret-i Âişe diyor ki,) bende bir şey yoktur. Yalnız Nüseybe`nin şu sadaka koyunundan (bana) gönderdiği bir parça et vardır, dedim. Aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm da: - Haydi getir! Zekât yerine ulaşmıştır, buyurdu.
|
|
Hadis No |
714 |
|
Konu |
Zekât Miktarı |
Başlık |
Zekâtın Aynen Veyâhud Bedelen Verilmesinin Cevazı |
Ravi |
Enes B. Mâlik |
Hadis |
Ebû Bekr-i Sıddîk radiya`llâhu anh: Enes İbn-i Mâlik`e (zekât âmili ta`yîn ettiğinde) Allâh`ın, Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`e (alınmasını) emrettiği (mikdârı mübeyyin) bir mektub vermişti (ki, ahkâm-ı âtiye bu muharrerat cümlesindendir): Kimin zekâtı ki, bir yaşını doldurmuş bir dişi deveye bâliğ olursa ve sâhib-i malın yanında bu sıfatta deve bulunmaz da yanında iki yaşında bir dişi deve bulunursa, mal sâhibinden zekât olarak bu hayvan kabûl edilir de sâî, (yaş farkını telâfî için) mal sâhibine ya yirmi dirhem, yâhud iki koyun verir. Sâhib-i mal indinde bir yaşında bir dişi deve bulunmaz da iki yaşında erkek deve bulunursa, bu da o kimseden zekât olarak kabûl edilir. Fakat fark olarak bir şey verilmez.
|
|
Hadis No |
715 |
|
Konu |
Zekât Miktarı |
Başlık |
Zekâtta Müteferrik Mal Cem` Edilmez, Müctemi`de Tefrik Olunmaz, Hakkında Enes İbn-i Mâlik Hadisi |
Ravi |
Enes B. Mâlik |
Hadis |
Şöyle rivâyet edilmiştir: Ebû Bekr radiya`llâhu anh Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in takdir buyurduğu zekât mikdârına dâir Enes İbn-i Mâlik`e yazdığı bir mektûbunda: zekât (artar veya eksilir) korkusiyle müteferrik (zekât malı) bir araya toplanmaz, müctemi` bulunanların arası da tefrik edilmez.
|
|
Hadis No |
716 |
|
Konu |
Zekât Miktarı |
Başlık |
İki Şerikten Birisi Müşterek Malın Zekâtını Verirse Ahar Şerîke Hakk-ı Mürâcaatı Hakkında Enes İbn-i Mâlik Hadîsi |
Ravi |
Enes B. Mâlik |
Hadis |
Şöyle rivâyet edilmiştir: Ebû Bekr radiya`llâhu anh, Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in takdir buyurduğu zekât mikdârına dâir Enes`e (şunu da) yazmıştır: her hangi iki halîtadan müteşekkil müşterek bir sürünün zekâtı husûsunda bu halîta, (şirket) sâhibleri aralarında ber-mûcib-i adâlet yekdiğerine mürâcaat ederler.
|
|
Hadis No |
717 |
|
Konu |
Çalışmak;medîne`ye Hicret |
Başlık |
Deve Zekatı Hakkında Ebû Sâid-i Hudrî Rivayeti |
Ravi |
Ebû Saîd-i Hudrî |
Hadis |
(Bedevî) bir A`râbî Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`e hicretten sordu, - (Medîne`ye hicret edeyim mi? dedi). Resûl-i Ekrem cevâben: - Sakın hâ! Hicrete kalkışma! Hicret çok çetin iştir, buyurdu. Ve: - Senin deve nev`inden zekâtı verilmiş malın var mıdır? diye sordu. Bedevî: - Evet vardır, diye cevab verdi. Resûl-i Ekrem: - Öyle ise (beis yok) sen, Medîne`ye uzak olan köyünde çalış!. Allah senin (hayırlı) işi (nin sevâbı) ndan bir şey eksik bırakmaz, (köyünde de sana verir) buyurdu.
|
|
Hadis No |
718 |
|
Konu |
Zekât Miktarı |
Başlık |
Hazret-i Ebû Bekr`in Enes İbn-i Mâlik`i Bahreyn`e Zekât Âmili Gönderirken Ahkâm-ı Zekâta Dâir Verdiği Meşhur Mektûbunun Deve Ve Koyun Zekâtına Dâir Ahkâmı |
Ravi |
Enes B. Mâlik |
Hadis |
Allâhu Teâlâ`nın Resûline salla`llâhu aleyhi ve sellem, emrettiği farîza-i sadaka (mikdârı) hakkında Ebû Bekr radiya`llâhu anh`in Enes İbn-i Mâlik`e yazdığı mektûba (muhteviyâtından âtîdeki hükümler), şöyle rivâyet edilmiştir: Kim ki, mâlik olduğu deve adedi, bir "cezâ" zekât (nisâbına) bâliğ olur da develeri arasında "cezea" bulunmayıp "hıkka" bulunuyorsa (zekât âmili tarafından) o kimseden "hikka" kabûl edilir. Sâhib-i mal bu hikka ile birlikte (zekât me`mûruna noksanı telâfî için) ya iki koyun verir. Eğer iki koyun vermek mal sâhibi için kolay olursa. Yâhud da on dirhem (gümüş) verir. Bir kimsenin mâlik olduğu devesi bir "hikka" zekât (nisâbına) bâliğ olur da, develeri arasında "hikka" bulunmaz da "cezea" bulunursa (zekât me`mûru tarafından) o kimseden "cezea" kabûl edilir. Ve zekât me`mûru bu cezea ile birlikte (mal sâhibine) yirmi dirhem, yâhud iki koyun verir. Kim ki, mâlik olduğu devesi bir "hikka" zekât (nisâbına) bâliğ olur da onun yanında yalnız "bint-i lebûn" bulunursa, (zekât âmili tarafından) o kimseden "bint-i lebûn" kabûl edilir. Ve sâhib-i mal ya iki koyun, yâhud yirmi dirhem verir. Yine bir kimsenin devesi, bir "bint-i lebün" zekât (nisâbına) bâliğ olur da, develeri içinde "hikka" bulunursa, zekât me`mûru tarafından sâhib-i mal hisâbına bu hikka kabûl edilir. Ve memur tarafından ya yirmi dirhem, yâhud da iki koyun verilir. Bir kimsenin de devesi, bir "bint-i lebûn" zekât (nisâbına) bâliğ olur da develeri arasında "bint-i lebûn" bulunmayıp "bint-i mahad" bulunursa, o kimseden zekât olarak "bint-i mahad" kabûl edilir. Ve sâhib-i mal bint-i mahad ile berâber ya yirmi dirhem, yâhud iki koyun verir.
|
|
Hadis No |
719 |
|
Konu |
Zekât Miktarı |
Başlık |
Hazret-i Ebû Bekr`in Enes İbn-i Mâlik`i Bahreyn`e Zekât Âmili Gönderirken Ahkâm-ı Zekâta Dâir Verdiği Meşhur Mektûbunun Deve Ve Koyun Zekâtına Dâir Ahkâmı |
Ravi |
Enes B. Mâlik |
Hadis |
Ebû Bekr radiya`llâhu anh`in, kendisini Bahreyn`e (zekât âmili olarak) gönderirken şu mektûbu verdiği rivâyet edilmiştir: Sana verilen şu mektub, Allâh`ın, Resûlüne emrettiği ve Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in müslümanlar üzerine takdîr ve ta`yîn buyurduğu farîza-i zekât (ahkâmını muhtevî bir nüsha) dır. Her hangi bir müslümandan bu kitabda bildirilen mikdârı vechile zekât taleb edilirse, o müslüman bu zekâtını taleb edilirse, o müslüman bu zekâtını versin! Bundan fazla istenilirse (ziyâdeyi) vermesin! Deveden yirmi dört (tânesi) nde ve bundan aşağısında koyun olarak (vâcib olan zekât,) her beş devede bir koyundur. Deve sayısı 25 şe irişince 35 şe kadar dişi bir bint-i mahad, 36 ya irişince 45 şe kadar dişi bir bint-i lebun, 46 ya irişince 60 şa kadar dişi boğur basacak bir hıkka, 61 re irişince 75 şe kadar dişi bir cezea, 76 ya irişince 90 na kadar dişi iki bint-i lebun, 91 re irişince 120 ye kadar dişi bogur basacak iki hıkka zekât vermek vâcib olur. Deve sayısı yüz yirmiden fazla olunca, her kırk devede bir "bint-i lebûn", ve her elli devede bir hikka zekât vardır. Kim ki, dört deveden fazla hayvana mâlik değildir, bu mikdarda sadaka yoktur. Meğer ki, deve sâhibi (tetevvuan) vere. Deve sayısı beşe bâliğ olunca da bir koyun zekât vâcib olur. Senin bir çok günleri yaylakta güdülen koyunun zekâtı, kırk olunca, yüz yirmiye kadar bir koyundur. Yüz yirmiden ziyâde de iki yüze kadar iki koyundur. Koyun iki yüzü geçerse üç yüze kadar, üç koyundur, üç yüzü geçince her yüz koyunda bir koyun vâcib olur. Bir kimsenin de yayılır koyunu, kırktan bir koyun noksan olursa, bu noksan koyunda zekât yoktur. Meğer ki, koyun sâhibi (nâfile olarak) vermek dileye. (İki yüz dirhem) gümüşte de rub`u öşür (mikdârı) zekât vâcibtir. Gümüş mikdârı yüz doksan dirhem olursa, bundan da zekât yoktur. Meğer ki, gümüş sâhibi (tetavvuan) vermek isteye.
|
|
Hadis No |
720 |
|
Konu |
Zekât Miktarı |
Başlık |
Zekâtta Ne Malın Yaşlısı Ve Ayıblısı, Ne De Koç Gibi Döl Hayvanı Alınmaması |
Ravi |
Enes B. Mâlik |
Hadis |
Ebû Bekr radiya`llâhu anh`in, Allâh`ın, Peygamberi salla`llâhu aleyhi ve sellem`e (takdîrini) emrettiği zekât mikdârına dâir mektub yazdığı (ve şu hükümleri ihtivâ ettiği) rivâyet edilmiştir: Zekâtta (ne) malın yaşlısı ve ayıblısı, (ne de koç veya teke gibi) döl hayvanı alınmaz. Meğer ki, zekât me`mûru bunlardan almak dileye.
|
|
Hadis No |
721 |
|
Konu |
Ehl-i Kitap;kiymetli Malları Zekât Almamak |
Başlık |
Resûl-i Ekrem Muâz İbn-i Cebel`i Yemen`e Gönderirken Evâmiri Cümlesinden Birisi De: Halkın, Sâhibi Nazarında En Kıymetli Malını Zekât Olarak Almaması İdi. Bu Hususta İbn-i Abbâs`ın Bir Rivâyeti |
Ravi |
Abdullâh B. Abbâs |
Hadis |
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in Muâz (İbn-i Cebel)i Yemen`e vâli gönderdiğine dâir hadîs. Buradaki rivâyette de İbn-i Abbâs, Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in: Ey Muâz! Sen ehl-i kitâb olan bir kavmin üzerine vâli gidiyorsun, buyurduğunu rivâyet ve hadîsin mâba`dini zikr ettikten sonra âhirinde Resûl-i Ekrem`in: "Ey Muâz! Halkın, sâhibi nazarında en kıymetli mallarını almaktan da hazer et!" buyurduğu rivâyet edilmiştir.
|
|
Hadis No |
722 |
|
Konu |
Malın Kıymetlisini İnfak (birr) |
Başlık |
Sevilen Maldan Sadaka Vermek |
Ravi |
Enes B. Mâlik |
Hadis |
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Ebû Talha, Medîne`de hurmalık mal cihetiyle Ensâr`ın en zengini idi. Kendisince emvâlinin en sevimlisi de "Beyruhâ" (denilen bostanı) idi. Beyruhâ, Mescid-i Nebevî karşısında idi. Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem de Beyruhâ`ya girer, ve onun içindeki güzel sudan içerdi. Enes radiya`llâhu anh demiştir ki: (Ey mü`minler! Malınızın sevdiğiniz kısmından tasadduk etmedikçe hayr-ı mahza, rızâ-yi Bârî`ye nâil olamazsınız!) meâlindeki âyet-i kerîme nâzil olunca, Ebû Talha doğrudan Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`e gelip demiştir ki: - Yâ Resûla`llâh! Allah Tebâreke ve Teâlâ: (Ey mü`minler! Malınızın size sevimli kısmından tasadduk etmedikçe rızâ-yi Bârî`ye nâil olamazsınız!) buyuruyor. Malımın bana en sevimli olanı "Beyruhâ"dır. Beyruhâ` Allah için sadakadır. Bu sadakanın hayrını ve Allâhu Teâlâ indinde onun zuhr-i âhiret olmasını umarım. Yâ Resûla`llâh! Bu bostan mı Allâhu Teâlâ`nın sana gösterdiği münâsib cihete (lütfen) sarf eyle!. (Enes İbn-i Mâlik demiştir ki): Bunun üzerine Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem: - Tuhaf şey Beyruhâ` (âhirette) sâhibine kazanç veren bir maldır. Beyruhâ` (dünyâda) verimli bir îradtır. Senin ve ne demek istediğini de işittim, (biliyorum). Ben, bu bostanı akrabâna tasadduk ve tahsîs etmeni muvâfık bulunuyorum, buyurdu. Bunun üzerine Ebû Talha: - Yâ Resûla`llâh! Ben de arzunuz vechile yaparım, dedi. Ve Ebû Talha Beyruhâ`yı akâribi ve am-zâdeleri arasında taksîm eyledi.
|
|
Hadis No |
723 |
|
Konu |
Malın Kıymetlisini İnfak (birr);sadakayı Yakınlarına Vermek |
Başlık |
Akrabâya Verilen Sadaka Hakkında Ebû Saîd-i Hudrî Radiya`llâhu Anh Hadîsi |
Ravi |
Ebû Saîd-i Hudrî |
Hadis |
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in (bir bayram günü) musallâya çıktığı hakkındaki Ebû Saîd-i Hudrî radiya`llâhu anh hadîsinin rivâyeti yukarıda geçmişti. Bu rivâyette de Ebû Saîd-i Hudrî demiştir ki: Resûlullâh mescidden dönüp menziline geldiğinde, İbn-i Mes`ûd`un zevcesi Zeyneb gelmiş, Huzûru Saâdet`e girmek için izin istemişti. (Bilâl tarafından): - Yâ Resûla`llâh! Şu izin isteyen kadın Zeyneb`dir, diye arz edildi. Resûl-i Ekrem: - Zeyneb`lerin hangisidir? diye sordu. - İbn-i Mes`ûd`un kadınıdır, diye cevâb verildi. Resûl-i Ekrem: - Evet, ona izin veriniz! buyurdu. Ve Zeyneb`e izin verildi. Zeyneb: - Yâ Nebiyya`llâh! Siz bu gün (Mescid`de) sadaka ile emrettiniz. Benim yanımda kendime âid ziynetlerim vardı. Bunları tasadduk etmek istedim. Fakat İbn-i Mes`ûd, kendisinin ve oğlunun, sadaka vereceğim kimselerden daha ziyâde sadakaya müstehak olduklarını iddiâ etti. (Ne buyurursunuz?) dedi. Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem cevâben: - İbn-i Mes`ûd doğru söylemiştir. Zevcin ve oğlun, tasadduk edeceğin kimselerden daha ziyâde sadakaya lâyıktır, buyurdu.
|
|
Hadis No |
724 |
|
Konu |
Zekât Nisabına Girmeyen Mallar |
Başlık |
Müslim`in Atında Ve Kölesinde Zekât Olmadığına Dâir Ebû Hüreyre Hadîsi |
Ravi |
Ebû Hüreyre |
Hadis |
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in: Müslüman üzerine atı için ve kölesi için zekât vermek vâcib değildir, buyurduğu rivâyet edilmiştir.
|
|
Hadis No |
725 |
|
Konu |
Dünya Hâyatının Câzibesi |
Başlık |
Resûl-i Ekrem Salla`llâhu Aleyhi Ve Sellem`in Bir Hutbesinde Dünyâ Mal Ve İhtirâsının Ümmetini Dalâlete Sevk Etmesinden Endîşelendiğine Dâir Ebû Saîd-i Hudrî Hadîsi, Bu Endîşelerini İki Vechile Belîğ Bir Sûrette Temsil Buyurmaları |
Ravi |
Ebû Saîd-i Hudrî |
Hadis |
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Günün birisinde Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem minber üzerinde oturmuştu. Biz de kendisinin etrâfında oturmuştuk. Bu halde aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm buyurdu ki: Ben (ebediyyete gittik) den sonra dünyâ çiçeğinden, dünyâ hüsn ü behcetinden önünüze nice açılacak ni`met sofraları, hayat sahneleri (yok mu? Bu), sizin için korktuğum muhakkak olan şeylerdendir. Bunun üzerine (Ashab`tan) bir zât: - Yâ Resûla`llâh! Hiç hayr ü ni`met, şerr ü mefsedet celb eder mi? (ki, korkuyorsunuz!) diye sordu. Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem (vahye intizâr ederek bir müddet) sükût etti. O sâile Ashâb tarafından: - Sen kim oluyorsun ki, Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`e sual soruyorsun? (Bak) sana cevab bile vermiyor, denildi. O sırada biz, Resûl-i Ekrem`e vahy geliyor olduğunu anladık. Râvî Ebû Saîd diyor ki: Resûl-i Ekrem dökmekte bulunduğu bol bir teri nâsıyesinden sildi. Ve sual soran kimseyi över bir edâ ile: - Sâil nerededir? diye sordu. Ve sonra buyurdu ki: - Hakîkaten hayr ü ni`met, şerr ü mefsedet getirmez, (fakat sebeb olur. Bakınız!) Baharın bitirdiği otlardan (zehirli) bir kısmı vardır ki, o, (yiyeni) öldürür, yâhud ölüme yaklaştırır. Lâkin yeşil ot böyle değildir. Onu otlayan hayvan, ölüm tehlikesinden masundur. Bu hayvan, o yeşil otu yer, iki böğrünü şişirince bahar güneşini karşılar. Kolayca tersler, işer, genişler. (Yine) bol bol yer. İşte bu dünyâ malı da yeşil ot gibi câzibtir, tatlıdır. Bu ni`metten miskîne, yetîme, vatancüdâ yolculara tasadduk eden zengin müslüman, ne hayırlı kişidir. (Râvî şek ederek diyor ki:) "yâhud Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in: haksız haram mal toplayan, harîs de dâimâ yiyen, bir türlü doymayan obur gibidir. Kıyâmet gününde bu mal, kendi sâhibinin buhlüne şahâdet edecektir" buyurduğu gibi.
|
|
Hadis No |
726 |
|
Konu |
Sadakayı Yakınlarına Vermek |
Başlık |
Zevcenin Zevcine Ve Kardeş Yetimlerine Tasaddukunun İki Ecri Vardır: Ecr-i Sıla, Ecr-i Sadaka |
Ravi |
Abdullâh B. Mes`ûd |
Hadis |
Zeyneb demiştir ki: (Bayram günü) Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`e gittim. Kapıda Ensar`dan bir kadını (bekler) buldum. Onun hâceti de, benim hâcetim gibi idi. Bilâl yanımıza geldi. Biz Bilâl`e: Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`e sor!: Bizim, zevcimize ve himâyemizde bulunan yetimlerimize sadaka vermemiz kifâyet eder mi? (Sadaka vermiş olur muyuz?) dedik. Bilâl Resûlullâh`a arz etti. Resûlullâh da: - Evet bunlardan her birinin sadakası için iki ecir vardır: biri karâbet ve sıla-i rahm ecri, öbürü de sadaka ecr ü sevâbı, buyurmuş.
|
|
Hadis No |
727 |
|
Konu |
Sadakayı Yakınlarına Vermek |
Başlık |
Zevcenin Zevcine Ve Kardeş Yetimlerine Tasaddukunun İki Ecri Vardır: Ecr-i Sıla, Ecr-i Sadaka |
Ravi |
Ümmü`l-mü`minîn Ümmü Seleme |
Hadis |
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: (Bir kerre) ben: - Yâ Resûla`llâh! (Ölen zevcim) Ebû Seleme`nin çocuklarını infâk ettiğimden dolayı bana ecr ü sevab var mıdır? Onlar, benim de çocuklarımdır, diye sordum. Aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm cevâben: - Bu çocukları infâk et!. Bunlara verdiğin sadakanın ecr ü sevâbı vardır, buyurdu.
|
|
Hadis No |
728 |
|
Konu |
Zekât |
Başlık |
İbn-i Cemîl`in Zekâttan İmtinâı Ve Resûl-i Ekrem`in Itâbı;hâlid İbn-i Velîd`in Harb Levâzımının Zekâttan İstisnâsı |
Ravi |
Ebû Hüreyre |
Hadis |
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem zekât ile emr ettiğinde İbn-i Cemîl`in, Hâlid İbn-i Velîd`in, Abbâs İbn-i Abdi`l-Muttalib`in zekât vermedikleri (Hazret-i Ömer tarafından) Resûl-i Ekrem`e haber verilmişti. Bunun üzerine Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: - İbn-i Cemîl zekâttan nasıl imtinâ edebilir ki, o fakîr iken Allah ile Peygamber`i onu iğnâ etmiştir. Hâlid`e gelince, siz Hâlid`den (zekât istemekle) ona zulm ediyorsunuz. Hâlid zırhlarını vakfetmiştir. Ve bu harb levâzımını Allah yolunda (cihad için) hazırlanmıştır. Abbâs İbn-i Abdi`l-Muttalib ise Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in amucasıdır, (babasının soyundandır). Zekât, ona vâcibtir. Abbâs`ın zekâtı (mîâdından evvel keremen) bir misli ile berâber (verilmiş) tir.
|
|
Hadis No |
729 |
|
Konu |
Dilencilik;sabretmek |
Başlık |
Ebû Saîd-i Hudrî Hazretlerinden Rivâyet Olunan İsti`fâf Ve İstiğnâ Hadîsi |
Ravi |
Ebû Saîd-i Hudrî |
Hadis |
Şöyle rivâyet edilmiştir. Ensâr`dan bâzı kimseler, Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`den (sadaka) istemişlerdi. Resûlallâh da bunlara vermişti. Sonra bunlar yine istediler. Resûlullâh yine verdi. Sonra (üçüncü) bir daha istediler. Resûlullâh (bu def`a) da verdi. Hattâ yanındaki mal tükendi. Sonra Resûlullâh buyurdu ki: Sadaka malından yanımda bulunanı (verdim. Başkalarına vermek için) sizden kat`iyyen bir şey saklamadım. Kim ki, tese`ülden sakınmak isterse, Allah, o kimseyi afîf kılar. Kim ki, haktan istiğnâ ederse, onu da Allah ganî kılar. Kim ki, sabretmek isterse, Cenâb-ı Hak ona da sabr ihsân eder. Sabırdan daha hayırlı, sabırdan daha vâsi` bir nîmet kimseye verilmemiştir.
|
|
Hadis No |
730 |
|
Konu |
Dilencilik |
Başlık |
Tese`ülden Tenfîr Ve Alın Teriyle Kazanmağa Terğîbe Dair Ebû Hüreyre`nin Rivâyet Ettiği İttihab Hadîsi |
Ravi |
Ebû Hüreyre |
Hadis |
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Hayâtım yed-i kudretinde olan Cenâb-ı Hakk`a yemîn ederim ki, sizden birinizin urganını alarak arkasına (dağdan) odun topla(yıp yükleyerek satıp geçin)mesi, bir kimseye gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. (Kim bilir) o da ya verir, (minneti altına girersin!) yâhud da vermez. (Zilletini çekersin!).
|
|
Hadis No |
731 |
|
Konu |
Dilencilik |
Başlık |
Bu Babta Abdullâh İbn-i Ömer`in Ve Zübeyr İbn-i Avvâm Radiya`llâhu Anhüm`ün Rivâyetleri |
Ravi |
Zübeyr B. Avvâm |
Hadis |
Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`den şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: (Sizden birinizin urganını alıp) arkasına odun demeti yükleyip getirerek odunu satması, ve (alın teriyle) bu kazancından dolayı Allâh`ın, onun yüzü (suyu) nu (nâmerd önüne dökülmekten) esirgemesi, elbette bu (afîf) kimse için halktan istemekten çok şereflidir. (Kim bilir?) Onlar (da) ya verirler, (minnet altına girer), yâhud vermezler, (zilletini çeker).
|
|
Hadis No |
732 |
|
Konu |
Hırs;veren El - Alan El |
Başlık |
Ferâğat-i Nefs İle Kazanç Mübârektir. Hırs İle Kazançta Meymenet Yoktur. Bu Babta Hakîm İbn-i Hizâm`ın Ulüvv Ü Tab`ını Bildiren Bir Rivâyeti |
Ravi |
Hakîm İbn-i Hizâm |
Hadis |
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`den (bir kere dünyâlık) istedim. Bana verdi. Sonra kendisinden (bir daha) istedim. (Yine) bana verdi. Sonra (üçüncü bir daha) istedim. (Bu defa da) bana verdi. Bundan sonra buyurdu ki: - Ey Hakîm, şu mal (yok mu? Sanki o, manzarası) yeşil, (zevkı) tatlı gûnâ-gûn mevvadır. Her kim bu malı, ferâgat-i nefs ile (hırssız) alırsa, o mal, kendisi için bereketli ve meymenetli olur. Bir kimse de bunu hırs ile alırsa, bu mal, alan için şerefli ve bereketli olmaz. O muhteris kimse (dâü`l-kelebe tutulmuş) bir obur gibidir. Dâimâ yer, bir türlü doymaz. (Veren) yed-i ulyâ, (alan) yed-i süflâdan hayırlıdır. Hakîm, (İbn-i Hizâm) demiştir ki, ben: - Yâ Resûla`llâh! Seni Hak Peygamber gönderen Allâhu Teâlâ`ya yemîn ederim ki: ben şu dünyâdan ayrılana kadar senden başka hiç bir kimseye, hiç bir şey için elimi uzatmam (benim elim, senden sonra Arab neslinin elleri altında bulunamaz) dedim. (Hakîkaten) Ebû Bekr radiya`llâhu anh (hilâfet-i zamânında), beytü`l-mâldeki hakkını vermek için Hakîm`i da`vet etmiş, fakat Ebû Bekr`in bu ihsânını kabûl etmekten imtinâ eylemiştir. Sonra Ömer radiya`llâhu anh de hakkını vermek için da`vet etmiş, ondan da almaktan imtinâ eylemiştir. Bundan sonra Hazret-i Ömer (Mahzar-i Sahâbe`de): - Ey cemâat-i müslimîn: Hakîm hakkında sizi işhâd ederim ki: ben, harac ve ganîmet malından muayyen olan hakkını kendisine arz ediyorum. O, almaktan imtinâ ediyor, dedi. Ve (hakîkaten) Hakîm, Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`den sonra tâ vefât edene kadar, kimseden bir şey almamıştır.
|
|
Hadis No |
733 |
|
Konu |
- |
Başlık |
Talebsiz, Hırssız Gelen Hediyyenin Kabûlünü Âmir Ömer İbn-i Hattâb`ın Bir Rivâyeti |
Ravi |
Ömer B. El-hattâb |
Hadis |
Şöyle dediğ rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem bana arada sırada Beytü`l-mâlden gâzîlik bahşışı verirdi. Ben de: - Yâ Resûla`llâh! Bunu benden daha ziyâde muhtac olan bir fakîre veriniz!derdim. Resûlullâh da cevâben: - Sen bunu al!. Sana bu sûretle bir mal geldiğinde -sen harîs bir kimse olmadığın, tâlib de bulunmadığın için- sen o malı al!. Böyle kendi gelmiyen ve nefsin kendisine temâyül eden bir malın peşinde de nefsini koşturma! buyurdu.
|
|
Hadis No |
734 |
|
Konu |
Dilencilik;yüzsüzlük |
Başlık |
Tese`ülü San`at İttihâz Etmekten Men`a Dâir Abdullâh İbn-i Ömer Hadîsi |
Ravi |
Abdullâh B. Ömer |
Hadis |
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir: Bâzı harîs, yüzsüz kimse, hiç durup dinlenmeden dâima halktan ister. En sonu kıyâmet gününde bu yüzsüz adam, yüzünde bir et parçası olmaksızın (Arasat meydanına) gelir. Yine Resûlullâh buyurmuştur ki: Kıyâmet gününde güneş (insanlara) o kadar yaklaşır ki, hattâ (harâretin te`sîriyle) dökülen ter, insanın (boyunca) kulak ortasına erişir. İşte insanlar bu elîm vaziyette bulundukları sırada (evvelâ) Âdem, sonra Mûsâ, sonra Muhammed salla`llâhu aleyhi ve sellem`den şefâat dilerler.
|
|
Hadis No |
735 |
|
Konu |
Dilencilik;gerçek Fakir |
Başlık |
Miskin, Kapılarda Dolaşan, Halktan, Bir İki Lokma Ekmek, Bir İki Hurma Alan Kimse Değil, Hakîkî Miskin Hiç Bir Şey`e Mâlik Olmayıp Halka İzhâr-ı Hâl Etmiyen Ashâb-ı İffettir |
Ravi |
Ebû Hüreyre |
Hadis |
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Hani o (sadaka için) halkı, (kapı kapı) dolaşıp halkın kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi (yok mu? Bunlar) miskîn değildir. Belki (hakîkî) miskîn, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmıyan ve kendisine sadaka vermek için (halkca) zarûreti bilinemiyen, kendisi de kalkıp halktan (sadaka) istemiyen afîf, nezîh kimsedir.
|
|
Hadis No |
736 |
|
Konu |
Ensârın Fazîleti |
Başlık |
Tebük Seferine Dâir Ebû Hümeyd-i Sâidi Hadîsi |
Ravi |
Ebû Humeyd Ensârî-i Sâidî |
Hadis |
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Tebük gazvesinde biz de Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte gazâ etmiştik. Resûl-i Ekrem Vâdi`l-Kurâ`ya vardığında kendi bahçesinde çalışan bir kadına tesâdüf edildi. Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem Ashâbına: - Şu (bahçedeki) hurmayı tahmîn ediniz! buyurdu. (Biz tahmîn ettik). Resûlullâh da on vesk tahmin buyurdu. Ve bahçe sâhibi kadına: - (Hurma toplarken) buradan ne kadar (kile) çıktığını say! buyurdu. Tebük`e geldiğimizde Resûlullâh (bize): - Bu gece muhakkak şiddetli bir rüzgâr esecektir. Sakın kimse bulunduğu yerden ayağa kalkmasın!. Devesi olanlar da devesini (sıkı) bağlasın! buyurdu. Biz de develerimizi (sıkıca) bağladık. Ve (hakîkaten o gece) şiddetli bir rüzgâr esti. O sırada birisi ayağa kalkmıştı. Rüzgâr onu "Tay" dağına sürükleyip attı. (Bu sefer de) Eyle Melîki Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`e (Düldül adlı) beyaz bir katır hediye etmiş ve bir bürd(-i yemânî) giydirmişti. Resûlullâh da Melîke sâhil-i bahirdeki beldeleri halkı için bir emannâme yazdırmıştı. (Avdetde) Resûlullâh Vâdi`l-Kurâ`ya gelince, hurmalık sâhibi kadına: - Bahçenden ne kadar hurma geldi? diye sordu. O da: - Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in tahmîni vechile on vesk geldi, diye cevâb verdi. (Hey`et-i seferiyye Medîne`ye yaklaşınca) Resûlullâh: - Ben Medîne`ye (yetişmek için) acele ediyorum. Sizden kim bir an evvel benimle Medîne`ye varmak isterse, acele etsin! buyurdu. Medîne`ye yaklaşıp uzaktan görününce de (eliyle işâret ederek): - İşte Tâbe, (Medîne) buyurdu. "Uhud"ü görünce: - İşte dağcağız! Uhud bizi sever, biz de onu, buyurdu. (Sonra mahiyetindekilere): - Dikkat eder misiniz? Size Ensar mahallelerinin en hayırlısını haber vereyim!, buyrud. Ashâb-ı Kirâm: - Evet, haber ver! dediler. Resûlullâh: - (Evvelâ) Benî Neccar mahallesi, sonra Benî Abdi`l-Eşhel mahallesi, sonra Benî Sâide mahallesi, yâhud Benî Hâris İbn-i Hazrec mahallesi, buyurdu. Hulâsa: bütün Ensâr mahaller(i halkı)nda hayır, necâbet vardır, demek istemişti.
|
|
Hadis No |
737 |
|
Konu |
Öşür |
Başlık |
Yağmurla, Nehir Suyu İle Sulanan Yerin Mahsûlü Öşre; Dolapla, Âlât-i Sınâıye İle Sulanan Yerin Mahsûlü Nısıf Öşre Tâbi`dir |
Ravi |
Abdullâh B. Ömer |
Hadis |
Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`den şöyle buyurulduğunu rivâyet eden Abdullâh İbn-i Ömer radiya`llâhu anhümâ`dan nakledilmiştir: Yağmurun ve pınar (ırmak gibi akar sular) ın ya kökünü; yâhud urûkunu suladığı eşçâr ve mezrûatta (vâcib olan) öşürdür. Dolapla sulananlarda da nısıf öşürdür.
|
|
Hadis No |
738 |
|
Konu |
Peygamber Soyu Sadaka Mal Yemez |
Başlık |
Resûl-i Ekrem`in, Hafîdini Sadaka Hurmayı Yemekten Men`ine Dâir Ebû Hüreyre Hadîsi |
Ravi |
Ebû Hüreyre |
Hadis |
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Hurma devşirildiği sırada Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`e (sadaka) hurma getirilirdi: şu (biri bizzat) hurmasiyle gelirdi. O (biri) de hurmasından (gönderirdi). Bu hurmalar Resûlullâh`ın yanında bir harman, bir tınas olurdu. (Bir kere) Hasen, Hüseyn radiya`llâhu anhümâ bu hurmalarla oynarken çocuklardan biri, (Hasen İbn-i Alî) ansızın (bu sadaka hurmasından) bir hurma alıp ağzına koydu. Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem çocuğa (şöyle bir) baktı. (Zekî) çocuk hemen hurmayı ağzından çıkardı. Sonra Resûlullâh: Sen Muhammed`in ehl-i beytinin sadaka malı yemediklerini bilmez misin? buyurdu.
|
|
Hadis No |
739 |
|
Konu |
Hîbeden Dönmek (rücû`) |
Başlık |
Sadaka Eden Kimsenin Sadakasına Rücûu Sahih Değildir |
Ravi |
Ömer B. El-hattâb |
Hadis |
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: (Bir kere yaya bir mücâhide) Allah rızâsı için bir at vermiştim. At tasarrufunda bulunan bir adam, (bakmıyarak) hayva (nın değeri) ni kaybetti. Bu cihetle hayvanı bundan almak istedim. Ucuzca da satar sanıyordum. Bu düşüncemi Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`den sordum. Resûlullâh: (Sakın) bu atı satın alma, sana bir dirheme verse de sadakana rücû` etme! Çünkü sadakasına rücû` eden kişi, kustuğu nesneyi yemeğe dönen kimseye benzer, buyurdu.
|
|
Hadis No |
740 |
|
Konu |
Ölü Hayvanın Derisi |
Başlık |
Ölü Hayvan Derisinin Debâğatle Tahâreti Hakkında İbn-i Abbâs Hadîsi |
Ravi |
Abdullâh B. Abbâs |
Hadis |
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: (Ümmü`l-mü`minîn) Meymûne radiya`llâhu anh`in mu`takası, kendisine sadaka malından verilen bir koyunu ölmüş buldu. Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem: - Bunun derisinden istifâde eder misiniz? diye sordu. Orada bulunanlar: - Yâ Resûla`llâh! Bu koyun ölüdür, diye cevâb vermişlerdi. Resûlullâh: - Ölü hayvanın ancak etini yemek haram oldu, buyurdu.
|
|
Hadis No |
741 |
|
Konu |
Hediye |
Başlık |
Başkasına Sadaka Olarak Verilen Etin Peygamber Efendimize (s.a.v) İkram Edilmesi |
Ravi |
Enes B. Mâlik |
Hadis |
Şöyle rivâyet edilmiştir: (Bir kere) Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`in huzûruna Berîre`ye sadaka edilmiş bir (parça) et getirildi. (Ve Hazret-i Âişe tarafından) bu et, (âzadlım) Berîre`ye sadaka verilmiştir, (yer misiniz?) denilmesi üzerine aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm: - Bu, Berîre`ye sadakadır, bize de hediye, diye cevâb verdi.
|
|
Hadis No |
742 |
|
Konu |
Mazlûmun Bedduâsı |
Başlık |
Mazlûmun Bed-duâsından Tahzîre Dâir Muâz İbn-i Cebel Hadîsi |
Ravi |
Muâz |
Hadis |
Muâz hadîsi ve Resûlullâh`ın Muâz`ı Yemen`e vâli göndermesi keyfiyeti yukarıda (İbn-i Abbâs rivâyetiyle) geçmişti. Buradaki rivâyette de (Resûlullâh`ın): "Ey Muâz, mazlûmun (fenâ) duâsından hazer et!. Zîrâ mazlûm ile Allah arasında (duânın kabûlüne) hiç bir hâil yoktur" (buyurduğu bildirilmiştir).
|
|
Hadis No |
743 |
|
Konu |
Zekât Verene Duâ Etmek |
Başlık |
Resûl-i Ekrem`in Sadaka Sâhiblerine Duâ Buyurması |
Ravi |
Abdullâh İbn-i Ebî Evfâ |
Hadis |
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`in âdet-i seniyyeleri, huzûruna bir cemâat zekâtlariyle geldiğinde: Resûlullâh (her zekâtını aldığı kimse hakkında): Yâ Rab! Filân âilesine rahmet ve mağfiret ihsân eyle! diye duâ ederdi. Babam Ebû Evfâ da sadakasiyle geldiğinde onun için de: Yâ Rab! Ebû Evfâ âilesine rahmet eyle! diye duâ buyurdu.
|
|
Hadis No |
744 |
|
Konu |
Benî İsrâîl`in İbretli Kıssaları;borç Ödemek |
Başlık |
Denizden Çıkarılan Eşya Vergiye Tabi`midir? Bu Babta Rivayet Olunan Hadis-i Haşebe |
Ravi |
Ebû Hüreyre |
Hadis |
Şöyle rivâyet edilmiştir: Benî İsrâilden birisi bâzı vatandaşlarından karz-ı hasen olarak bin dînar ister. Bu parayı (muayyen vâde ile) bir dostu verir. Parayı alınca deniz (seferin)e çıkar. (Parayı mîâdında göndermek ister,) vapur bulamaz. Bunun üzerine bir odun parçası alır. Odun kütüğünü oyarak içine bin dînar (ile bir mektub) koyup: (Allâhım! Sâhibine ulaştır, diye) denize atar. Ödünç veren kimse de (medyûn mîâdında gelir ümidiyle deniz kenarına) çıkmış bulunur. Sâhilde bir odun parçasiyle karşılaşır. Odunu, âilesinin evde yakması için alır. -râvî hadîsin bakiyesini zikrettikten sonra- müstakriz evinde odun parçasını kesip kırınca bin dînârı bulur, (fıkrasını da rivâyet eder).
|
|
Hadis No |
745 |
|
Konu |
Definenin Beytulmâl Hissesi;tazmin (ödeme) |
Başlık |
Denizden Çıkarılan Eşya Vergiye Tabi`midir? Bu Babta Rivayet Olunan Hadis-i Haşebe |
Ravi |
Ebû Hüreyre |
Hadis |
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: (Bağlanmış) behîme (nin cinâyet ve zararı) hederdir. Kuyu (zararı) da hederdir. Mâden (zararı) de hederdir. (Tazminleri lâzım gelmez).. Mâl-i medfunda da humüs (nisbetinde harc) vâcibtir.
|
|
Hadis No |
746 |
|
Konu |
- |
Başlık |
Resûl-i Ekrem`in Zekât Âmillerinden İbn-i Lûtbiyye`yi Muhâsebe Ve Müâhaze Buyurması |
Ravi |
Ebû Humeyd Ensârî-i Sâidî |
Hadis |
Şöyle rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem Esed kabîlesinden İbn-i Lûtbiyye denilen birisini Benî Süleym`in sadakaları (nın tahsîli) ne âmil tâyin buyurmuştu. İbn-i Lûtbiyye (vazîfeden) geldiğinde Resûlullâh`a hisab verdi.
|
|
Hadis No |
747 |
|
Konu |
Hayvanları Damgalamak |
Başlık |
Resûl-i Ekrem`in Sadaka Develerini Damgalaması |
Ravi |
Enes B. Mâlik |
Hadis |
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Bir kuşluk vakti (kardeşim) Abdullâh İbn-i Ebî Talha`ya (teberrüken) bir çiğnem istemek için onunla Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`e gelmiştim. Resûlullâh`a (bir davar ağılında) mülâkî oldum. Elinde hayvan dağladıkları demir vardı. Sadaka develerini damgalıyordu.
|
|
Hadis No |
748 |
|
Bugün 114 ziyaretçi (133 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|