|
|
|
|
|
ABDULHAMİD HAN |
ABDÜLHAMİD HAN
Osmanlı padişahlarının 34'üncüsü olan Sultan II. Abdülhamid Han aklı, zekası ve ilmi fevkalade üstün olan bir zattı. Batılıların ve iç düşmanların asırlar boyunca devleti yok etmek için hazırladığı yıkıcı, sinsi planlarını sezip, önlerine aşılmaz bir set olarak dikildi. Hazırlayanları ve maşa olarak kullandıkları yerli işbirlikçilerini, sahte kahramanları işbaşından uzaklaştırdı.
İşte bu büyük zatın 10 şubat, 96. yıldönümü idi. Yıldönümü vesilesi ile Yıldız Üniversitesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi işbirliği ile iki açık oturumdan oluşan etkinlik düzenlendi. İlk panel Abdülhamid'in sağlık politikasıyla ilgiliydi. Oturum başkanlığını yaptığım bu panelde konuşmacılar özet olarak şunları anlattılar:
Prof. Dr. Hüsrev Hatemi; Abdülhamid'in çok iyi niyetli, sağlam karakterli ve vefalı bir insan olduğunu söyledi. Kendisinden çok devleti düşünürdü. 33 sene zalimlik yapmadan devleti ustalıkla idare etmişti. Ona atılan iftiralardan biri de pinti olduğuna dairdi. Bu çok çirkin bir suçlama olduğunu ifade etti. Aristokrat havada, halktan uzak yaşamamıştı. Atatürk'ün Abdülhamid'i küçümseyici veya kötüleyici bir sözünün olmadığını da ekledi.
Prof. Dr. Nil Sarı ise Abdülhamid'in sağlık alanındaki eserlerinden söz etti ve bazılarının fotoğraflarını gösterdi. Abdülhamid 90 adet gureba hastanesi, 19 adet belediye hastanesi, 89 adet askeri hastane ayrıca eğitim hastaneleri, kadın hastaneleri, akıl hastaneleri açmıştı. Bu hastaneler ülkemizden Lübnan'a, Yemen'den İsrail'e, Makedonya'dan Suriye'ye, Yunanistan'dan Libya'ya, Suudi Arabistan'dan Irak'a pek çok yerleşim bölgesine yayılmıştı. Ayrıca eczaneler, hapishane, sağlık merkezleri, fakirler, acizler ve hacılar için misafirhane de pek çoktur. Müthiş bir sağlık hizmetidir bu. Maalesef tahttan düştükten sonra bu eserlerin isimleri değiştirilmiş, bazıları yıkılmış ve bir kısmı da başka alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Kısacası bu büyük insan unutturulmak istenmiştir. Kasımpaşa, Haydarpaşa, Gülhane ve Mektebi Tıbbiye-i Şahane adlı eğitim ve üniversite hastanelerini açan da Abdülhamid olmuştur.
Doç. Dr. Adem Ölmez ise Abdülhamid Han'ın özellikle eğitim, sağlık, ulaşım ve asayişe önem verdiğini anlattı. Zamanında yeni bulunan aşıları ülkeye getirmiş, aşı ve kuduz hastalığı üzerine merkezler kurmuş, Bimarhaneleri yani akıl hastanelerini ıslah etmiştir. Akıl hastalarına zincir kullanımını yasaklayarak bugün bile saldırgan hastalarda kullanılan gömleği yerine koymuştur.
Dr. Şerif Esendemir konuşmasına Necip Fazıl'ın, "Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır." sözleriyle başladı. Abdülhamid'in tren yolları, bakteriyolojihane, cami ve mektepler yaptırdığını, çağına uygun yaşlılık politikası izlediğini, habitat yani biyosferi merkezi alan ekolojik politikaya önem verdiğini anlattı.
Bunları dinlerken aklıma hep başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan çağrışım yaptı. O da ülkeye duble yollar, hızlı trenler, Marmaray, üçüncü boğaz köprüsü, çok sayıda havaalanı gibi sayılamayacak eserler hediye etti. Sağlık alanında yeni hastaneleri hizmete açtı. Sağlık hizmetlerini halka yaydı. Eğitim alanını pek çok üniversite, sayısız derslik ve binlerce yeni öğretmenle destekledi güçlendirdi. Kısacası Abdülhamid'in çağdaş bir takipçisiyle karşı karşıyayız.
Abdülhamid Han'ı nasıl ki bir takım vicdansız, merhametsiz ve acımasız kişiler, iç ve dış düşmanların oyununa gelerek, maşası olarak bir saray darbesi ile düşürdülerse aynı komplo şu an başbakanımıza karşı düzenlenmektedirler. Bu ülkeye hizmet etmek bazılarının gözüne batmakta ve ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Rabbim Başbakanımızı korusunu2026 |
|
|
|
|
|
.
İdris aleyhisselam, Şit aleyhisselamın torunlarındandır. Hazret-i Şit, Hazret-i Âdem'in oğludur. Şit aleyhisselamın Peygamber olduğu hadis-i şerifle bildirilmiştir.
www.dinimizislam.com/detay.a
|
Yeryüzünde yaratılan ilk insan ve ilk peygamber, bütün insanların babası. ... Âdemaleyhisselam ve Havva validemiz, Cennet'te bin yıl kadar yaşayıp, İblisin ...
www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=3765
|
Âdem aleyhisselama Safiyullah denir. Nuh aleyhisselama Neciyullah denir. Bu altı Peygamber, diğer Peygamberlerden daha üstündür. Bunlara Ülülazm denir.
www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=3827
|
CEVAP Bu kimselere göre, sanki Peygamber efendimiz hiç dünyaya gelmedi, ... Hazret-iÂdem aleyhisselam ve Hazret-i Havva validemizin kan grupları saf A ve ...
www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=3850
|
İlk insan ve ilk Peygamber
|
Sual: (Âdem ve Havva ilk insan değildir. Biz, başka mahlûklardan türedik) diyenler çıkıyor. Bu sözün ilmi bir değeri var mıdır?
CEVAP
Bu söz; akılla, mantıkla, ilimle bağdaşmaz. Herkes Hazret-i Âdem’in neslinden gelmiştir. Kur’an-ı kerimde, Allahü teâlâ, insanlara hitap ederken, (Ya beni Âdem’e = Ey Âdemoğulları) buyuruyor. [Araf 26, 27, 31, 35, Yasin 60]
Bu husustaki âyet-i kerime mealleri şöyledir:
(Rabbin, "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" dediği zaman, melekler, “Yeryüzünde fesat çıkaracak, kan dökecek kimseler mi yaratacaksın?" dediler. “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim”buyurdu. Âdem’e bütün eşyaların isimlerini [neye yaradıklarını, ilmini, sanatını] öğretti, sonra meleklere, “Siz de biliyorsanız söyleyin”buyurdu. Melekler, “Senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur”dediler. Âdem’e, “Her şeyin ismini [ne işe yaradığını] söyle buyurdu. Âdem de, hepsini söyleyince, Rabbin, “Ben göklerde ve yerde, görülmeyen, gizli açık her şeyi bilirim demedim mi” buyurdu.) [Bekara 30-33]
(Sizi bir tek nefisten, candan [Âdem aleyhisselamdan], ondan da eşini [Havva validemizi] yaratan Allah’tır.) [Araf 189, Zümer 6]
İnsanlar bir kişiden, Hazret-i Âdem’den yaratılmıştır. (Nisa 1, Enam98)
İlk insan topraktan, nesli nutfeden yaratıldı. (Fatır 11, Hac 5, Kehf 37,Mümin 67)
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselamı yeryüzünün her tarafından alınan topraklardan yarattı. Bu sebeple neslinden, siyah, beyaz, esmer, kırmızı renkte olanlar olduğu gibi, bu renkler arasında bulunanlar da oldu. Kimi yumuşak, kimi sert, kimi de temiz oldu.)[Ebu Davud]
(Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselamı yarattıktan sonra, “Git şu meleklere selam ver. İşte senin ve neslinin selamlaşması böyle olacaktır” buyurdu.) [Buhari]
(Allahü teâlâ, Cehennemdeki azabı en hafif olana "Dünyadaki her şey senin olsaydı, Cehennemden kurtulmak için onları feda eder miydin?" buyurur. O da "Evet" der. "Sen Âdem’in sulbünde iken, çok az şey istedim, şirk etme dedim. Ama sen şirk ettin” buyurur.) [Hâkim]
(Hazret-i Âdem’e kadar olan soyumda, zina eden hiç kimse yoktur. Hepsi temizdir.) [İbni Sa’d]
(Hazret-i Âdem’den babama kadar hep nikâhlı ana-babadan geldim.) [Deylemi]
(Yecüc ve Mecüc de, Âdem aleyhisselamın neslindendir.)[Beyheki]
(Hepiniz Âdem aleyhisselamın çocuklarısınız.) [Bezzar]
Bu delillerden sonra, (Biz Âdem’den değil, maymundan, başka mahlûktan geldik) diyerek insanlığı hazmedemeyene, gözü hayvanlıkta olana, kim, ne anlatabilir ki?
Sual: Âdem, İdris ve Şit aleyhimüsselamın peygamberliklerinde şüphe var mı?
CEVAP
Hayır yoktur. İdris aleyhisselam, Şit aleyhisselamın torunlarındandır. Hazret-i Şit, Hazret-i Âdem’in oğludur. Şit aleyhisselamın Peygamber olduğu hadis-i şerifle bildirilmiştir. Diğer ikisinin Kur’an-ı kerimde Peygamber olarak isimleri geçmektedir. Bunları inkâr, Kur’an-ı kerimi inkâr olur. Kur’an-ı kerim tevili imkansız bir şekilde şöyle bildiriyor:
(İdris de sadık [özü sözü doğru] bir nebi idi.) [Meryem 56]
Her âyeti inkâr gibi, bu âyeti de inkâr küfürdür. Hazret-i İdris’in Peygamber olduğu hadis-i şerif ile de sabittir. Bu husustaki iki hadis-i şerif meali:
(Miracta, ikinci göğe vardık. Cibril, bekçisine “Kapıyı aç” dedi. Melek Ona dünya semasının bekçisininkine benzer sorular sordu. Hazret-i İdris’e uğradığımda bana şöyle dedi: “Merhaba ey salih Peygamber ve salih kardeş.” Ben “Bu kim?” diye sordum. Cebrail, “Bu İdris Peygamberdir” dedi.) [Buhari, Müslim, İ. Ahmed]
(Resullerin ilki Âdem, sonuncusu ise Muhammed’dir. İsrail oğullarının nebilerinin ilki Musa ve sonuncusu İsa’dır. Kalem ile yazan ilk Peygamber ise İdris’tir.) [Hakim-i Tirmizi]
Âdem aleyhisselamın ilk insan ve ilk Peygamber olduğu da bütün kitaplarda yazılıdır. Kur’an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki:
(İşte bunlar, Allah’ın kendilerine nimetler verdiği Peygamberlerden Âdem’in soyundan, Nuh ile birlikte [gemide]taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail’in soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir.) [Meryem 58]
Âdem aleyhisselamın ilk Peygamber olduğunu bildiren bir hadis-i şerif de şöyledir:
(Peygamberlerin ilki Âdem aleyhisselamdır.) [Taberani]
İmam-ı a’zam hazretleri de buyuruyor ki:
Peygamberlerin ilki Âdem aleyhisselam, sonuncusu Muhammed aleyhisselamdır. (Fıkh-ı ekber)
Hazret-i Âdem’in üstünlüğü
Sual: İki âyet meali şöyledir:
(Nebilerden [Yalnız Allah’a kulluk ve ümmetlerini buna davet edeceklerine dair] söz almıştık. Senden, Nuh, İbrahim, Musa ve Meryem oğlu İsa'dan misak [sözüne sâdık olan o resullerden, ahitlerinde duracaklarına dair sağlam söz] aldık.) [Ahzab 7]
(O, Dîni doğru tutun [Allah’ı bir tanıyın, ona itaat edin, peygamberlerine, kitaplarına, âhiret gününe inanın, mümin ve Müslüman olun], ayrılığa düşmeyin diye dinden [iman esaslarından]Nuh’a emrettiğini sana da [senin ümmetine de] din olarak emretti. İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya vahyedilenleri, sizin için de din kıldı.) [Şura 13]
Bu âyetler, bu beş peygambere gelen dinin aynı olduğunu ve ülülazm peygamberlerin beş olduğunu, Hazret-i Âdem’in ülülazm peygamber olmadığını göstermiyor mu?
CEVAP
Hayır. Sadece iki âyet alınmaz. Bir âyet, başka âyetlerle açıklanabilir. Bu âyetler, her peygamberin getirdiği dinin, iman esasları yönünden aynı olduğunu gösteriyor. Yani, diğer dinler kötü insanlar tarafından bozulmadan önce Âmentü’nün esasları bütün dinlerde aynı idi. Seçilmişlerden olan Hazret-i Âdem ile ilgili iki âyet-i kerime meali:
(Âdem’e bütün isimleri öğretti, sonra eşyayı meleklere gösterdi. “Eğer sözünüzde samimi iseniz bunların isimlerini bana söyleyin” dedi.) [Bekara 31]
(Sizi yarattık, sonra şekil verdik, sonra meleklere, “Âdem’e secde edin” dedik; İblis’ten başka hepsi secde etti, o secde edenlerden olmadı.) [Araf 11]
Bu âyetlerde, Hazret-i Âdem’in âlemlere tercih edilenler arasında, meleklerden daha üstün olduğu, Meleklerin kendisine secde ettiği ve eşyanın mahiyetini bildiği açıklanıyor. Kur’an-ı kerimde, Peygamber gönderilmeyen kavme azap yapılmayacağı ve Hazret-i Âdem’in oğlu Kabil’in cehennemlik olduğu bildiriliyor. Bu âyetler de Hazret-i Âdem’in peygamber olduğunu göstermektedir.
Hazret-i Âdem ile ilgili birkaç hadis-i şerif meali:
(Âdem, Allahü teâlâ ile konuşan bir nebidir.) [Hâkim, Beyheki]
(Allahü teâlâ, Âdem’i kudret eliyle Cuma günü yaratıp ruhundan nefhetti.) [Müslim]
(Allahü teâlânın indinde günlerin seyyidi Cumadır, kurban ve Ramazan bayramı gününden de kıymetlidir. Cuma gününün beş hasletinden biri; Allah, Âdem’i Cuma günü yarattı. Dünyaya o gün indirildi, o gün vefat etti.) [Buhari, İ. Ahmed]
(Musa, “Ya Rabbi, Âdem sana nasıl şükretti?” dedi. Allahü teâlâ buyurdu ki: “Başına gelenin benden olduğunu bildi. Bu onun şükrü oldu.”) [Hakîm-i Tirmizi]
(Allahü teâlâ Âdem’e her şeyin sanatını öğretti. Cennet meyvelerinden ona rızk verdi. Dünya meyveleri bozulur, Cennet meyveleri bozulmaz.) [Taberani]
(Her gün üç kere, “Selâvatullahi alâ Âdeme” diyenin bütün günahları affolur ve Cennette Âdem aleyhisselama arkadaş olur.)[Deylemi]
(Âdem ile Musa Rableri nezdinde münazara etti, Âdem Musa’ya galip geldi.) [Buhari, Müslim]
Hazret-i Âdem ülülazm bir peygamberdir. (İtikadname, Ahlak-i alai)
İlk peygamberi inkâr
Sual: Bazıları Hazret-i Âdem’in ilk peygamber olduğunu inkâr ediyorlar. Oğlu Kabil’in cehennemlik olması, Hazret-i Âdem’in ilk Resul olduğunun başka bir delili değil midir?
CEVAP
Elbette öyledir. Allah’ın emrini kabul etmeyen Kabil’in, cehennemlik olması, babasının peygamber olduğunu göstermektedir. Çünkü Allahü teâlâ bir peygamber gönderip, dinini bildirmeden insanları mesul tutup, yaptıklarından dolayı cehenneme atmaz. Bir âyet meali:
(Biz, [helal ve haramları bildiren] bir resul göndermeden önce azap etmeyiz.) [İsra 15]
Hazret-i Âdem gibi, İdris aleyhisselamın da peygamberliğini inkâr edenler var. Hazret-i İdris, Şit peygamberin torunlarından, kendisine 30 suhuf indirilen bir peygamberdir:
(İdris de sadık [özü sözü doğru] bir nebi idi.) [Meryem 56]
Üç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Miracda, ikinci gökte iken Cebrail, “Bu İdris Peygamberdir” dedi.) [Buhari, Müslim]
(Resullerin ilki Âdem, sonuncusu Muhammed’dir. Kalemle yazan ilk nebi İdris’tir.) [Hakîm]
(Nebilerin ilki Âdem aleyhisselamdır.) [Taberani]
Hazret-i Âdem, ilk peygamberdir. İki âyet meali:
(Allah birbirinden gelme bir nesil olarak Âdem’i, Nuh’u, İbrahim ailesi ile İmran ailesini [peygamber] seçip âlemlere üstün kıldı.)[Al-i İmran 33]
(İşte bunlar, Allah’ın kendilerine nimetler verdiği nebilerden Âdem’in soyundan, Nuh ile birlikte [gemide] taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail’in soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir.) [Meryem 58]
Resullerin ilki Âdem, sonuncusu Muhammed’dir [aleyhimesselam](İmam-ı a’zam - Fıkh-ı ekber)
Kabil’in katil olması
Sual: Hazret-i Âdem’in oğlu Kabil, niçin, kardeşi Habil’i öldürdü?
CEVAP
Hazret-i Havva bir kız, bir erkek doğururdu. Kabil ile doğan kız [Eklima] çok güzeldi. Kabil bu kardeşi ile evlenmek istedi. Hazret-i Âdem, (Allah’ın emri böyle. Sen kardeşin Eklima ile evlenemezsin. Eğer bana inanmazsan, Habil ile Allah’a birer kurban kesin, hanginizin kurbanı kabul olursa Eklima ile o evlenir.) dedi.
Sürü sahibi Habil, bir koç, çiftçi olan Kabil de, bir demet buğday başağı ortaya koydu. Kabul olan kurbanı gökten bir ateş inip yakardı. Gökten inen ateş, Habil’in kurbanını yaktı. Başak demetine bir şey olmadı. Kabil, buna kızıp, Habil’i öldürdü.
Bu olay Kur’an-ı kerimde mealen şöyle bildiriliyor:
(Onlara, Âdem’in iki oğlunun gerçek olan haberini anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de, birinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. [Kurbanı kabul edilmeyen Kabil, kıskançlık yüzünden, kardeşi Habil’e], “Andolsun seni öldüreceğim” dedi. Diğeri de dedi ki: “Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder. Andolsun ki sen, öldürmek için bana elini uzatsan da ben öldürmek için sana el uzatacak değilim. Ben, âlemlerin Rabbi olan Allah‘tan korkarım. Sen, hem benim günahımı hem de [beni öldürmek, Allahü teâlâya ve babamıza isyan ederek işlediğin] kendi günahını yüklenip ateşe atılacaklardan olursun, zalimlerin cezası işte budur.” Bunun üzerine, [Kabil, bir insan nasıl öldürülür bilmiyordu, ilk insan öldürülecekti. İblisin, bir kuşun başına taş vurarak öldürdüğünü görüp] nefsine uyup kardeşini [başına taş ile]öldürerek, hüsrana [cehenneme giderek büyük zarara]uğrayanlardan oldu. [Kabil, ölünün gömüleceğini bilmiyordu.] Allah, kardeşinin ölüsünü nasıl gömeceğini göstermek üzere, ona [ölü kargayı gömmek için] yeri eşeleyen bir karga gönderdi. [Kabil]“Bana yazıklar olsun! Kardeşimin ölüsünü gömmek için bu karga kadar olmaktan aciz kaldım” dedi.) [Maide 27-31]
Eski devirler
Sual: Eski devirdeki insanlara ne olmuş? Dinozorlar gibi güçlü ve dayanıklı hayvanların bile kurtulamadığı buzul çağından kurtulup nasıl nesillerini devam ettirmişler?
CEVAP
Herkes Âdem aleyhisselamdan geldiğine göre, demek ki kurtulup gelmiştir. Allah için bu zor değildir. Yoktan var eden, var olanı koruyamaz mı?
Korkunç kertenkele anlamına gelen dinozorlar hakkında kesin bilgiler yoktur. Neden nesillerinin tükendiği kesin bilinmemektedir. İnsanlar yaşayabilir de, hayvanların yaşayamayacağı bir ortam olabilir. Tahminler üzerine, yani hayali zemin üzerine bina kurulmaz.
NOT: İlk insanlar vahşi miydi, diller ve ırklar nasıl meydana çıktı? Bu konularda bilgi için buraya tıklayınız.
Rabbiniz değil miyim?
Sual: (Allah bütün insanlara, ben sizin Rabbiniz değil miyim diye sorduğu zaman, kâfir olanlar evet demedi) deniyor. O zaman, hepsi evet dememiş miydi?
CEVAP
Evet, hepsi evet demişti. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Kıyamette, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye, Rabbin Âdemoğullarının sulbünden soyunu çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” [Onlar da,] “Evet, [buna] şahit olduk” dediler.) [Araf 172]
İmam-ı Gazali hazretleri de buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, onlara, (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) buyurdu. Hepsi, (Rabbimizsin, biz buna şahidiz) dediler. Allahü teâlâ, melekleri ve Âdem aleyhisselamı da şahit tuttu ki, onlar Allahü teâlânın Rab olduğunu ikrar ettiler. (Kıyamet ve Ahiret)
Hazret-i Havva
Sual: Bazı Hristiyanlar, Hazret-i Âdem’in, Hazret-i Havva’dan önce başka bir eşi daha olduğunu söylüyorlar. Böyle bir şey olabilir mi?
CEVAP
Bu, evrimci Hristiyanların uydurmasıdır. Tahrif edilmiş olan İncillerde bile, böyle uydurma şey yazılı değildir. Bazı evrimciler de, hiçbir vesikaya dayanmadan, maymun veya ayıdan türediklerini söylüyorlar. Hâlbuki Allahü teâlâ, bütün insanları Hazret-i Âdem’le eşi Hazret-i Havva’dan meydana getirdi. Kur'an-ı kerimde, bu husus açıkça bildirildi. Üç âyet-i kerime meali:
(Sizi bir tek candan yaratan, ondan da eşini var eden, ikisinden de, birçok erkek ve kadın yaratan Rabbinizden korkun.) [Nisa 1]
(Sizi bir tek candan [Âdem’den], ondan da eşini [Havva’yı] yaratan Allah’tır.) [Araf 189]
(Ey insanlar, sizi, bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizle tanışmanız için milletlere ve kabilelere ayırdık.) [Hucurat 13]
.
Âdem Aleyhisselam
|
Yeryüzünde yaratılan ilk insan ve ilk peygamber, bütün insanların babası.
Allahü teâlânın emri ile melekler çeşitli memleketlerden topraklar getirdiler. Çeşitli memleketlerden getirilen toprakları melekler su ile çamur yapıp insan şekline koydular. Bu şekilde Mekke ile Taif arasında kırk yıl yatıp “salsal” oldu yani pişmiş gibi kurudu. Önce Muhammed aleyhisselamın nuru alnına kondu. Sonra Muharremin onuncu Cuma günü ruh verildi. Her şeyin ismi ve faydası kendisine bildirildi. Boyu ve yaşı kesin olarak bildirilmedi.
Allahü teâlânın emri ile bütün melekler Âdem aleyhisselama karşı secde ettiler. Uzun zaman meleklerin hocalığını yapmış olan İblis, kibirlenip bu emre karşı geldi ve Âdem aleyhisselama karşı secde etmedi. “O çamurdan yaratıldı, ben ise ateşten yaratıldım. Ondan üstünüm.” iddiasında bulundu. İblis (şeytan) kendini üstün görüp, kibirlenerek Allahü teâlânın emrine uymayınca gadab-ı ilahiyyeye uğradı ve Cennet’ten kovuldu.
Âdem aleyhisselam kırk yaşındayken Firdevs adındaki Cennet’e götürüldü. Cennet’te bulunduğu sırada veya daha önce Mekke dışında uyurken sol kaburga kemiğinden hazret-i Havva yaratıldı. Allahü teâlâ onları birbirine nikâh etti. Cennet’te yerleşmelerini ve Cennet’in meyvelerinden dilediklerini yemelerini bildirdi. Fakat Cennet’te bulunan bir ağaç için, “Bu ağaca yaklaşmayın, bu ağaçtan yemeyin.” buyurdu.
Âdem aleyhisselam ve Havva validemiz, Cennet’te bin yıl kadar yaşayıp, İblisin yalan yeminine inanarak yasak edilen ağacın meyvesinden unutarak önce hazret-i Havva, sonra Âdem aleyhisselam yedikleri için Cennet’ten çıkarıldılar. Âdem aleyhisselam Hindistan’da Seylan (Serendib) Adasına, Havva ise, Cidde’ye indirildi. Birbirlerinden iki yüz sene müddetle ayrı kalan Âdem aleyhisselam ve hazret-i Havva bu müddet içinde ağlayıp yalvardıktan sonra tövbe ve duaları kabul oldu. Hacca gelmeleri emrolundu.
Arafat Ovasında hazret-i Havva ile buluştu. Kâbe’yi inşa etti. Her sene hac yaptı. Arafat Meydanında veya başka meydanda kıyamete kadar gelecek çocukları belinden zerreler halinde çıkarıldı. “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye soruldu. Hepsi; “Bela = Evet!” dediler. Sonra hepsi zerreler haline gelip beline girdiler. Buna “Ahd-ü-Misak” ve “Kalu Bela” denildi. Âdem aleyhisselam ve hazret-i Havva daha sonra Şam’a geldiler. Burada yirmi defa ikiz evladı oldu. Bir defa da yalnız Şit aleyhisselam oldu. Neslinden kırk bin kişiyi gördü.
Oğullarına ve torunlarına peygamber olarak gönderildi. Cebrail aleyhisselam kendisine on iki defa geldi. Kendisine on suhuf (forma) kitap verildi. Bu kitapta; iman edilecek hususlar, çeşitli diller ve lügatler, her gün bir vakit namaz kılmak, gusül boy abdesti almak, oruç tutmak, leş, kan, domuz eti yememek, tıb, ilaçlar, hesab, geometri gibi şeyler bildirildi. Ayrıca fizik, kimya, tıb, eczacılık, matematik bilgileri öğretildi. İbrani, Süryani ve Arap dillerinde kerpiç üstüne çok yazı yazıldı.
İlk insanlar, bazı tarihçilerin zannettiği gibi ilimsiz, fensiz, görgüsüz, çıplak ve vahşi kimseler değildi. Bugün Asya, Afrika çöllerinde ve Amerika ormanlarında, tunç devri dedikleri zamandakilere benzeyen vahşiler yaşadığı gibi, ilk insanlarda da, bilgisiz basit yaşayanlar vardı. Bundan dolayı ne bugünkü, ne de ilk insanların hepsi için vahşidir denilemez. Hazret-i Âdem ve ona inananlar şehirlerde yaşarlardı. Okuma-yazma bilirlerdi. Demircilik, dokumacılık, çiftçilik, ekmek yapmak gibi san’atları vardı. Altın üzerine para dahi basılmış, maden ocakları işletilip, çeşitli aletler yapılmıştı.
Âdem aleyhisselamın hiç sakalı yoktu. İlk sakalı çıkan Şit aleyhisselamdır. Hazret-i Âdem çok güzeldi. Siyah saçlı ve buğday tenliydi. On bir gün hasta yatıp, bir Cuma günü vefat etti. Âdem aleyhisselam vefat edince, Cebrail aleyhisselam bir gömlek giydirdi. Şit aleyhisselama yıkamayı öğretti. Yıkayıp kefenlediler.
Hadis-i şerifte buyruldu ki:
“Âdem aleyhisselam vefat edince, melekler üç defa su ile yıkadılar. Onu defnettiler. Sonra çocuklarına dönerek, (Ey âdemoğulları! Ölülerinize böyle yapınız) dediler.”
Şit aleyhisselam imam olup cenaze namazını kıldırdı. Âdem aleyhisselamın kabri; Kudüs’te, Mina’da, Mescid-i Hif’te veya Arafat’tadır. Hayatını bildiren rivayetler birbirinden farklıdır.
Hazret-i Âdem, Allah’a ilk hamd ve ilk tövbe edendir. Seçilmişlerin ilki, yeryüzünde Allahü teâlânın ilk halifesidir.
Birçok mucizeleri vardır. Bunlardan bir kaçı şöyledir:
Yırtıcı, vahşi hayvanlarla konuşurdu. Susuz dağ ve taşlara elini vurunca, pınarlar fışkırır, temiz sular akardı. Eline aldığı ufak taşlar, yüksek sesle Allahü teâlâyı zikrederdi.
Âdem aleyhisselamın yaratılması, Cennet’te kalması, Cennet’ten çıkarılarak yeryüzüne indirilmesi, Kur’an-ı kerimde çeşitli âyet-i kerimelerde bildirilmiştir.
.
Ülülazm Peygamberler
|
Sual: Kelimullah ile kelimetullah aynı mıdır? Hazret-i İsa’ya niçin ruhullah denmiştir? Âdem safiyullah deniyor? Bunlar ne anlama geliyor?
CEVAP
Önce Ülülazm Peygamberlere verilen unvanları bildirelim:
Muhammed aleyhisselama Habibullah denir.
İbrahim aleyhisselama Halilullah denir.
Musa aleyhisselama Kelimullah denir.
İsa aleyhisselama Ruhullah denir. Kelimetullah da denir.
Âdem aleyhisselama Safiyullah denir.
Nuh aleyhisselama Neciyullah denir.
Bu altı Peygamber, diğer Peygamberlerden daha üstündür. BunlaraÜlülazm denir. Hepsinin üstünü Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselamdır.
Habibullah, Allahü teâlânın sevgilisi demektir. Çünkü en çok Onu seviyordu. Kâinatı Onun için yarattı.
Kelimullah, Allahü teâlânın kendisi ile konuştuğu kimse demektir. Kelim, kendisine söz söylenen, kendisiyle konuşulan demektir.
Kelimetullah, Allahü teâlânın kelimesi demektir. Kelime, burada ruhanlamındadır, bir de hikmetli söz anlamındadır. İsa aleyhisselam için kullanılan ruhullah veya kelimetullah, Allah’ın ruhundan üfleyerek babasız meydana getirdiği kimse anlamındadır. Bir de Allah’ın hikmetli sözlerini bildiren, anlatan anlamındadır. Kelime ile kelim ifadesini karıştırmamalıdır.
Halilullah, Allahü teâlânın dostu demektir. Çünkü bunun kalbinde, Allahü teâlânın sevgisinden başka, hiçbir mahlukun sevgisi yoktu.
Safiyullah, Allahü teâlânın ihsanı ile seçilmiş olarak yaratılmış temiz kimse demektir.
Neciyullah, hep Allahü teâlâ ile meşgul olan, ilahi feyizlerle sevinç bulan kimse demektir.
Peygamber efendimiz hariç diğerleri bir kavme bir millete gönderildi. Peygamber efendimiz ise bütün âlemlere gönderildi. Diğer peygamberlerin hepsi, Muhammed aleyhisselamın geleceğini, kendi ümmetlerine müjdelediler. Miracda hepsine imam olup namaz kıldırdı.
|
.
Hazret-i Âdem ve kan grupları
|
Sual: Bir yazar, (Kur'anda bütün insanların Âdem ile Havva'dan yaratıldığı şeklinde bir söylem yoktur. Allah, ilk hücreyi yaratıp bütün canlıları bu hücreden yaratmıştır. Değişik kıtalarda insanların evrimleşerek yaratılış aşamalarına gelindiğinde Allah, kudreti ile çeşitli insanlar yaratmış olabilir. Bir tek ana babadan gelindi denirse, kan gruplarının ve deri renklerinin farklılığı izah edilemez. Hiç iki kişiden dört kan grubu meydana çıkar mı? İki insandan siyah, beyaz, sarı renkli çocuklar olur mu? Âyetlerde, insanın aşamalardan geçip evrimleşerek yaratıldığı bildirilmektedir) diyerek hem insanoğlunun Hazret-i Âdem’den geldiğini inkâr etmekte, hem de evrimden söz etmektedir. Bu iddiaya nasıl bir cevap verilebilir?
CEVAP
Bu kimselere göre, sanki Peygamber efendimiz hiç dünyaya gelmedi, hiçbir âyeti açıklamadı. Kasten Resulullahın açıklamalarına hiç yer verilmemektedir. Sanki bu dinin sahibi, peygamberi yok. Her kafadan bir sesin çıkması normal mi? Ne diye Resulullahın açıklaması ve vârisleri olan müfessir âlimlerin nakli alınmaz ki? Şimdi Kur’an-ı kerime bakalım:
(Allah, birbirinden gelme bir nesil olarak Âdem’i, Nuh’u, İbrahim ve İmran ailesini seçip âlemlere üstün kıldı.) [Âl-i İmran 33]
(Ey Âdemoğulları, şeytan, ana-babanızı, Cennetten çıkardığı gibi, sizi de aldatmasın.) [Araf 27]
Allahü teâlâ, insanlara hitap ederken buyuruyor ki: (Ya benî Âdem’e = Ey Âdemoğulları) [Araf 26, 27, 31, 35, 172] (Bu âyetler de herkesin Hazret-i Âdem’in neslinden geldiğini göstermektedir.)
(Velekad keremnâ benî Âdem’e = Âdemoğullarını şerefli kıldık) [İsra 70] Bu âyet de, insanların Hazret-i Âdem’den geldiğini göstermektedir.
İlk insan çamurdan, nesli, nutfeden yaratıldı; nutfe, çeşitli devrelerden sonra et, kemik ve insan haline geldi. (Müminun 12-14, Secde 7-9, Hac 5, Mümin 67) Yazar, bu devrelere, evrim aşaması diyor.
Şimdi de kan gruplarına gelelim:
Yazar biyoloji bilmeyebilir. Ama bilen birine soramaz mıydı? Sordu da kasten mi yanlış yazıyor? Biyologlar diyor ki:
Çocuğun kan grubu ana-babasına benzemeyebilir: Çocuğun kan grubu, baba veya anasınınkine benzer. Bazen her ikisine de benzer veya her ikisine de benzemez. Eğer çocuğun kan grubu, ana-babasının kan grubundan başka türlü olmasaydı, yeryüzünde yalnız iki çeşit kan grubu bulunurdu. Çünkü bütün insanlar, bir erkekle bir kadından meydana gelmişlerdir.
Âdem aleyhisselamın kan grubu (A), Hazret-i Havva validemizin kan grubu (B) veya tersi ise; (A) grubunda, (B) grubunda ve (AB)grubunda çocukları olacağı gibi, 0 (Sıfır) grubunda da çocukları olabilir. Çünkü A ve B kan grupları ya saf (homozigot-AA veya BB) veya melez (heterozigot-A0 veya B0) olur.
Saf A ve saf B kan gruplu anne babanın çocukları her zaman saf A ve saf B şeklinde olur. Hazret-i Âdem aleyhisselam ve Hazret-i Havva validemizin kan grupları saf A ve saf B olsaydı bütün insanların kan grupları yalnız A, B veya AB şeklinde olurdu. Fakat kan grupları melez (A0 ve B0) olduğu takdirde şimdiki gibi her çeşit (A, B, AB, 0) kan gruplu insanlar olurdu. Çünkü heterozigot (melez) A ve B kan gruplarının genotip yapısının yarısı 0 (Sıfır) geni taşır. Yani A’nın genetik yapısı A0 ve B’nin ki B0 şeklindedir. Rh faktörüne göre de (Rh+) ve (Rh-) olmak üzere iki tip kan grubu mevcuttur. (Rh+) de saf (RhRh) veya melez (Rhrh) şeklindedir. (Rh-) ise daima saf (rhrh) halde bulunur.
Melez (Rh+) anne babanın çocukları hem (Rh+) hem de (Rh-) doğabilir. O halde melez (Rh+) ve melez (A) ve melez (B) kan gruplu anne babadan; (Rh+), (Rh-), (A), (B), (AB), (0) kan gruplu çocuklar doğabilir. Hazret-i Âdem ve Hazret-i Havva validemizin kan grupları (Rh+), (A), (B) olduğu takdirde de günümüzdeki gibi her çeşit kan grubu ortaya çıkabilir. Yani birinin (Rh+), diğerinin (Rh-) olmasına lüzum yoktur.
Önceki yıllarda ÖSS Biyoloji sorularından birinde hangi anne-babanın kan grubundan her çeşit kan grubu çocukları doğabilir şeklinde bir soru çıkmıştı. Bugün adli tıpta da, babalık tespitinde de kan grupları önemli rol oynamaktadır.
Hamilelik, lohusalık, narkoz, radyoterapi ve arsenikli ilaçlar bazen kan grubunu değiştirir. Bir insanın kan grubu değişince anasının da, babasının da kan grubuna benzemeyebilir. Bu bakımdan da aynı anne-babadan meydana gelen çocukların kan grupları iki çeşit değildir. Kan grupları sistemler şeklinde incelenmektedir. Mesela,AB0, Rh sistemi gibi başka kan grubu sistemleri de bilinmektedir. Daha başka bilinmeyenlerin de bulunduğu söylenmektedir. Her kan grubu sistemi, diğer sistemlerden müstakil olarak çalışmaktadır. Tıbbi tatbikatta, yani hastalık ve tedaviyi ilgilendiren kan grubu uyuşmazlıklarında herkesin bildiği yukarıdaki AB0 ve Rh sistemleri önemlidir.
Dört çeşit kan grubu
AB0 sisteminde dört çeşit kan grubu vardır:
1- Sıfır (0) grubunda, kişiler 0 ve 0 genlerini (00) taşır ve homozigottur. (İki geni aynı).
2- A grubundakinin genleri, A ve 0’dır (A0) (Heterozigot = iki geni farklı = melez), veya A ve A’dır (AA) (Homozigot = saf).
3- B grubundakiler, ya B ve B’dir (BB) (Homozigot) veya B ve 0’dır (B0) (Heterozigot).
4- AB grubundakinin genleri ise, A ve B’dir (AB) (Heterozigot).
Mesela, A grubundaki heterozigot (A0) bir erkeğin toplam sperm sayısının yarısı A, yarısı da 0 genini taşır. Mesela 500 adet sperminin 250 adeti (A), diğer 250 adeti ise (0) genini taşır. B grubundaki heterozigot (B0) bir dişinin toplam yumurta sayısının yarısı B, yarısı da 0 genini taşır. Bu vasfa hâiz kimseler, evlendiklerinde, AB0sisteminin dört grubunda da, yani A, B, AB, 0 gruplarında da çocukları olabilir.
Bunu açıklayalım:
1- Birinin A genini taşıyan yumurta veya sperm, diğerinin 0 genini taşıyan üreme elemanı ile bir embriyon yaparsa bundan A grubunda (A0) çocuk olur.
2- B geni 0 ile birleşince B grubunda (B0),
3- A geni B geni ile birleşince AB grubunda,
4- 0 geni 0 geni ile birleşince 0 grubunda (00) çocuk veya çocuklar olur.
Rh sisteminde de Rh (+) olan bir kimse, heterozigot ise, yani genlerinden biri (+), diğeri (-) ise, kan grubu Rh (-) olan biri ile evlenince, çocukların kan grubu Rh (+) da olabilir, Rh (-) de olabilir. Heterozigot Rh (+) iki birey evlendiklerinde de hem Rh (+) hem de Rh (-) çocukları olabilir.
Yukarıdaki sistemde genlerin A, B ve (+) genleri, 0 ve (-) genlere karşı baskın (dominant) olup, onların özelliklerini örter (yani gizler).
Diğer kan grubu sistemlerinde de durum böyledir.
|
|
|
|
XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
www.fetva.net/.../iblis-ademi-kandirdiginda-adem-o-zaman-peygamber-...
1 Haz 2012 - Âdem aleyhisselama peygamberlik, İblis'in onu kandırmasından ve hep ...21, Bir araştırma için Hz. Â
.Soru: İlk insan olan Âdem Peygambere peygamberlik, İblis’in onu kandırmasından önce mi verildi sonra mı?
Cevap:
Âdem aleyhisselama peygamberlik, İblis’in onu kandırmasından ve hep birlikte yaşadıkları yerden (dünyadaki bahçeden) çıkarılmalarından sonra verilmiştir.
http://www.fetva.net/yazili-fetvalar/seytan-adem-ve-havvayi-kandirmak-icin-cennete-nasil-girdi.html
Allah Teala şöyle buyurmuştur:
“Meleklere ‘Âdem’e secde edin.’ dediğimizde hemen secde ettiler; ama İblis öyle yapmadı. Kendini büyük görerek direndi ve kâfirlerden oldu.
Dedik ki ‘Âdem! Sen eşinle birlikte şu bahçeye yerleş. Beğendiğiniz yerlerden bolca yiyin. Ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa yanlış yapmış olursunuz.’
Sonra Şeytan, o ağaç yüzünden onların ayaklarını kaydırdı da bulundukları yerden çıkardı. Onlara şöyle dedik: ‘İnin oradan! Biriniz diğerinin düşmanıdır. Sizin için yeryüzünde yerleşecek bir yer, bir süreye kadar da geçimlik bulunmaktadır.’
Âdem Rabbinden uyarılar aldı. Sonra Rabbi tevbesini kabul etti. O, tevbeleri kabul eder, ikramı boldur.
‘Oradan birlikte inin.’ dedik. ‘Benim tarafımdan size bir yol gösteren gelir de kim benim yol göstericime uyarsa, onlar üstünde ne bir korku olur, ne de üzülürler.’
Ayetlerimiz karşısında yalan söyleyerek onları görmezlikten gelenler ise cehennemin halkıdır. Orada ölümsüz olacaklardır.” (Bakara, 2/34-39)
38. ayette altı çizili olan yerden Âdem’in o zaman peygamber olmadığı anlaşılmaktadır.
.
www.sevde.de/peygamberlerin_hayatlari/01/13.htm
Hz. Âdem'in Peygamberliği. Hz. Âdem, ilk insan olduğu gibi aynı zamanda ilk peygamberdir. Hz.
Hz. Âdem'in Peygamberliği
Hz. Âdem, ilk insan olduğu gibi aynı zamanda ilk peygamberdir. Hz. Adem, yeryüzüne indirildikten sonra, Cenab-ı Allah, insan nesillerinin hepsini onunla eşi Havva'dan türetmiştir. "Ey insanlar! Sizi tek bir candan (Âdem'den) yaratan, ondan da yine onun zevcesini (Havva'yı) yaratan ve ikisinden pek çok erkekler ve kadınlar türetip yayan Rabbiniz'e ittika edin, O'na karşı gelmekten sakının." (4/Nisâ, 1)
Allah, insanı nefsinin şehvet ve şeytanın vesveselerine mâruz kalacak şekilde yaratmış, ona bunlara karşı koyacak akıl ve vicdan (kalp gözü) vermiştir. Cenab-ı Allah böylece insanı bu dünyada imtihan alanına koyduğu için, hikmet ve rahmetinin gereği olmak üzere hayır ve kemâl yollarına irşad edecek peygamberler göndermiştir. Cenab-ı hak peygamberler göndermekle, insanın tabiatına ve halifeliğine uygun imtihan şartlarını tamamlamıştır. Neticede insan bu dünyada yaptıklarının hesabını öldükten sonra diriltilince verecek, imanlı olan, iyilik ve sevab terazileri ağır gelenler cennete girecektir. Bunları kendilerine öğretip ikaz etmek için peygamberlere ihtiyaç vardır. İlk insanlara peygamber olmaya en lâyık olan zât, Allah'ın doğrudan doğruya vâsıtasız konuştuğu ataları Hz. Adem'di.
Hz. Adem'in peygamberliği, Kur'an âyetleriyle sâbittir. Kur'an, Adem'e Allah'ın emir ve nehiylerini haber verir. Kendisine gelen o emir ve yasaklar, vahiy vasıtasıyla bildirilmiştir. Yine Kur'an'da geçen Hz. Âdem'in iki oğlunun Allah'a kurban takdim etmeleri, ikisinden birinin kurbanının kabul olunduğunun bildirilmesi (5/Mâide, 27) Hz. Adem'e vahiy ile bildirilmiştir. Kur'an'da Hz. Âdem'in peygamliğe seçildiğinin anlatılması için "ıstafâ" -seçti- (3/Âl-i İmran, 33) kelimesi ile "ictebâ" -seçkin kıldı- (20/Tâhâ, 122) kelimeleri kullanılıyor. Bu kelimeler Kur'an'da diğer peygamberler için de kullanılmaktadır. Hz. Adem'in peygamber olduğunu açıkça bildiren hadisler de vardır. Ebu Zerr, Peygamberimiz'e "Ya Nebiyyallah, peygamberlerden ilk peygamber kimdir?" diye sorduğunda, Peygamberimiz (s.a.s.): "Âdem'dir." dedi. Ebu Zerr, "Ya Rasülallah, o nebî oldu mu?" diye sorunca, Hz. Peygamber: "Evet o mükellem bir nebî (Allah'ın kendisiyle vâsıtasız konuştuğu peygamber) idi" dedi. (Müsned-i Ahmed bin Hanbel, V/265) Diğer bir hadis-i şerifte de Kıyâmet gününde, diğer nebîler gibi Hz. Adem'in de bir peygamber olarak Rasulullah'ın sancağı altında bulunacağı haber verilmiştir (Tirmizî, II/202) Hz. Âdem'in peygamberliği hususunda bütün müslümanlar ittifak etmişlerdir.
Hz. Adem'in evlâtları onun irşâdı ile Allah'a iman etmiş, zamanlarındaki maddî ve manevî ihtiyaçlarını temin eden hükümleri ondan öğrenmişlerdi. Ebu Zerr'den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Peygamberimiz (s.a.s.) Hz. Âdem'e on sahifelik bir kitap indirildiğini söylemiştir.
İnsanların dinden ayrılarak ihtilâf etmeleri, hak dinin izini kaybederek bâtıl itikadlara saplanmaları, sonradan çeşitli sebeplerle meydana gelen kötü bir durumdur. Böylece beşeriyetin başlangıcının bir vahşet devri olmadığı anlaşılır. Hz. Adem'den sonra yeryüzünün çeşitli bölgelerine dağılan insanlar doğru yoldan ayrılmışlardır. Allah, onlara zaman zaman peygamberler göndermiştir. "İnsanlar (ilk önce) bir tek ümmetti. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi..." (2/Bakara, 213) (2)
Vahyi inkâr eden, bilimin kaynakları arasında Allah'ın kitabını kabul etmeyen câhiliyye anlayışına göre ilk insan, yarı hayvan yarı insan ilkel mağara adamıdır. O ne konuşma, ne ateş yakma, ne dünya rızıklarından yeterince yararlanabilme ve tabii ne de okuma yazma biliyordu. Bütün bu özellikler, insanın tekâmülü ve gelişmesi sonucu çok sonraları insan tarafından keşfedildi... vs.
Allah, yaratma, peygamberlik, halifelik, meleklerin bile saygı duyduğu yaratıkların en şereflisi... yoktur bu câhiliyyenin bilim diye takdim ettiği tarih kitaplarının, sosyal bilgilerin bilimsel(!) hükümlerinde. Hz. Adem'le ilgili olarak bir müslümanın tartışmasız kesin doğru kabul ettiği Kur'an'a dayanan ilimle; müslümanlara, müslümanların çocuklarına bilim diye öğretilen câhiliyyenin bu tavrı arasında cennetle cehennem kadar fark vardır. Vahye tümüyle ters düşen bu anlayışlara ve dayatmalara tepkisiz kalması müslümanların ihmal, gaflet ve hatta ihânetiyle ilgilidir. Kâfirler, müslüman mahallesinde salyangoz satabilmekte, hatta dolma yaparak bu salyangozları müslüman çocuklarına yutturabilmektedirler. Kur'an'a dayalı ilim ile, câhiliyyenin bilim anlayışlarının arasındaki uçurum için küçük bir örnektir ilk insan konusu. Bir de bilim seviyesinde olmadığı kendilerince de kabullenildiği halde insanımızın inancını zehirlemesine göz yumulan ilk insanın menşei ile ilgili nazariye/teori var ki evlere şenlik!
Yukarıda âyetlerle ifade edildiği gibi Yüce Allah, ilk insan Hz. Adem'i bizzat doğrudan doğruya çeşitli safhalardan geçirerek yaratmıştır. Darwin'ci tekâmülcülerin iddia ettiği gibi, insan maddenin kendiliğinden gelişerek tek hücreli canlı olması ve bunun da gelişerek çeşitli hayvanlar ve maymunlar oluşması ve maymunların da insana dönüşmesi yoluyla meydana gelmemiştir. Uydurma ve yakıştırmadan ibaret olan bu nazariye/teorinin doğruluğuna, deney ve gözlemlerde, delil olarak kabul ettikleri materyal fosillerinde en ufak bir ipucu bile yoktur. Bunun aksini ispat edecek fosil ve deliller ise pek çoktur. Mendel ve Pastör kanunları bunlardan sadece iki örnektir.
Evrim teorisi, ya da eski adıyla tekâmül nazariyesi, vahy terazisinde tümden bâtıl olduğu gibi; bilim ve akıl ölçülerinde de imkân dışıdır. Şöyle ki: Madde ve enerjide "emtropi" vardır. Yani gözlenen bütün doğal sistemlerde düzensizliğe, dağılıp saçılmaya doğru bir eğilim vardır. Bu gerçek, hem mikro ve hem de makro seviyelerde geçerlidir. Madde parçacıkları dağılıp saçılır gider. Enerji de akıllı birisi tarafından plânlı ve düzenli olarak kapalı duvarlar arasında ve borular içerisinde kontrol altına alınmazsa dağılır gider. Dışarıdan gelen güneş enerjisi de, bunu alıp kullanacak çok muazzam bir makine sistemi yoksa boşlukta dağılır. Bu bir fizik kanunudur (Allah'ın evrendeki yasalarından, tabiattaki kanunlarındandır). Aklı başında hiçbir bilgin bu kanuna karşı fikir ileri sürme cesareti gösteremez.
Madde âtıldır (eylemsizdir), kendiliğinden bir gücü yoktur (fizikteki atâlet/eylem-sizlik prensibi). Allah'tan başka hiçbir şeyin kendiliğinden hiçbir gücü, düzen ve nizamı yoktur (lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh). Akıllı ve şuurlu birisi tarafından plânlı düzenli bir makine sistemiyle kontrol edilmeyen enerji de her şeyi dağıtır, yakar ve yıkar. Meselâ nükleer bir santralde kontrol altına alınamayan bir atom enerjisi her şeyi yakar ve yıkar, dağıtır ve boşlukta dağılır gider. Öyle ise basit bir otomobilin bir yapıcı mühendisi olmadan demir yığınları arasından güneş enerjisi veya herhangi bir enerji ile meydana gelmesi imkânsızdır. Deney ve gözlem de akıl da bunu kabul etmez.
En basit bir canlının organizmasının (cesedinin) yanında, mükemmel bir otomobil veya en ileri seviyede yapılmış bir bilgisayar, çocuk oyuncağı gibi kalır. Bir elektronik beyin bozulduğu vakit kendi kendisini tamir edemez, kendi mislini ve benzerini, maddelerini dışarıdan toplayarak yapamaz. Çünkü âtıldır/eylemsizdir, şuuru yoktur. Bunlar akıllı birisinin yapacağı hesap ve plân işidir. Akılsız ve cansız madde kendiliğinden bir makine veya bir bilgisayarı yapamayınca, ya bunların yapıcısı olan insanı nasıl yaratabilir? İnsanın yaptığı en mükemmel bir bilgisayar, insan tarafından tamir edilip kontrol edilmezse, kendisini tekâmül/evrim ettirmek şöyle dursun, madde yığınları arasında dağılıp gider.
Bir eser, müessirinden (yaratıcısından) üstün olamaz. Bir eser de yapıcısında bulunmayan vasıflar bulunamaz. Netice, sebebinden üstün olamaz. Taş sebep olursa, parçacıkları taşın eseri (neticesi) olur. Maddede can yoktur; insanî ruh ve bunun özellikleri olan şuur ve akıl hiç yoktur; vicdan ve bunun özellikleri olan sevgi, nefret ve üzüntü de yoktur. Bir maddenin, pek çok mükemmel makine sistemi olan bir canlının vücudunu meydana getirmesi ve ona kendisinde hiç bulunmayan canı, hele akıl, irâde ve vicdanın kaynağı olan ruhu vermesi ne kadar akıl ve imkân dışıdır. Can enerji değildir. Can, canlının duyup görmesini ve gayeli hareket etmesini sağlayan, vücudunu tamir etme, kendisini koruma ve neslini devam ettirme görevini üstlenen manevî bir cevherdir.
Bir canlı sisteminin meydana gelebilmesi için mutlaka şu şartlar gereklidir:
1- Sistemin gelişigüzel değil; enerji ve besinleri dönüştürecek mükemmel mekanizması ve makine sistemi olmalıdır.
2- Otomobilin çalışması için nasıl petrol lazımsa, bunun da kullanılabileceği bir enerji kaynağı, yani besinler bulunmalıdır. Canlıların besinleri, bitki ve hayvan organizmalarıdır.
3- Bu enerjinin dönüşüm mekanizmalarını idare edip devam ettirmek ve çoğaltmak için bir kontrolcü bulunmalıdır. Çünkü Termodinamiğin ikinci kanunu olarak ifade edilen ve kâinatta geçerli ilâhî kanuna göre sistemlerin düzensizliğe doğru tabii bir kaymaları vardır. Otomobilde bu kontrolcü şoför, elektronik beyinde kontrol mühendisidir. Otomobilin şoförü veya elektronik beynin kontrolcüsü ölmüşse bunlar kendi kendilerine gayeli ve düzenli çalışamazlar. Kendilerinin benzerlerini meydana getiremezler ve kendilerini tamir edemezler. Az bir zaman sonra çürür, dağılır ve saçılıp giderler. Canlıların mekanizma ve makinelerinin kontrolcü ve idarecisi canlıdır. Canlının canı çıkmışsa, bunca muazzam zekâsına rağmen insan dahi ona canı veremez.
4- Canlı bir sistemin mutlaka akıllı ve âlim bir yaratıcısı olmalıdır. O da Allah'tır. Otomobilin yapıcısı akıllı bir insandır. Öyle ise canlıların organizmalarını, o akıllara durgunluk verecek çok muazzam makine sistemlerini, oksijen - hidrojen (yani su), fosfor, kükürt, azot, karbon, kalsiyumdan yaratan ve bunlara canı veren Allah'tır.
İnsanla hayvan arasında mâhiyet farkı vardır. İnsanlarda akıl, irâde ve vicdan vardır. Hayvanlarda bunlar yoktur. Bunların kaynağı da Allah'ın insana verdiği ruhtur. Bu insanî ruh hayvanda yoktur. Buna göre evrim teorisi/Darwinizm imkânsızdır. Darwinizme inananların, insanın maddeden kendiliğinden tekâmül ederek/evrimleşerek meydana gelişini "Akılları mı emrediyor, yoksa bunlar, azgın kimseler midir?" (52/Tûr, 32) (3)
Kur'an, sahih hadisler ve bunlara dayanan diğer güvenilir İslâmî kaynakların Hz. Adem hakkında verdiği bilgilerden çıkan sonuca göre Hz. Âdem topraktan yaratılmıştır. Konuyla ilgili âyetlerden, bu yaratılışın belli bir gelişme seyri takip ettiği ve süresi bilinmemekle birlikte belli bir zaman içinde tamamlandığı sonucu da çıkarılabilir. Ancak bu gelişme, hiçbir zaman ilâhî irâde ve kudretin tesiri olmaksızın doğal bir evrim şeklinde anlaşılamaz. Bütün ilgili âyetlerde Hz. Adem'in herhangi bir başka canlıdan tekâmül suretiyle değil; topraktan ve tamamıyla bağımsız bir canlı türün atası, öteki bütün canlı ve cansız varlıkların aksine, yeryüzünde halife kılınarak, yükümlü ve sorumlu tutulan ve bunun için gerekli manevî, ahlâkî, zihnî ve psikolojik kabiliyetlerle donatılmış bir varlık olarak yaratıldığı, tartışmaya yer vermeyecek şekilde açıklanmıştır. Bu sebepledir ki insanın yaratılışının bu özel yanını bütünüyle reddederek onu bayağı canlılar seviyesine indiren teorileri İslâm inançları ile bağdaştırmak mümkün değildir. (4)
http://www.saidnursi.de/yazarlar/halil-akgunler/11176-hz-ademe-as-nesli-acikca-bildirildi-mi.html
Halil Akgünler tarafından yazıldı. |
SALI, 11 ŞUBAT 2014 22:31 |
Yasak meyvenin tüm insanlık neslini ihtiva eden genetik şifreler ve DNA'lar olduğunu ve Hz. Adem(as) ve Hz. Havva'nın bu meyvenin mahiyetini bilerek yediklerini önceki yazılarımızda ifade etmiştik. Yani yasak meyvenin insanlık nesli olduğunun net bir şekilde açıklandığını, bu meyvenin yenmesi ile cennet hayatının terk edileceğini ve dünya hayatına başlanacağını da yine Allah'ın onlara bildirdiğini beyan etmiştik. Elbette ki, bu durum Kuran'da sarih bir ifade ile beyan edilmiyor. Ancak bazı ayetlerin bize bildirdiği haberlerden böyle bir bilgiyi elde etmek mümkün.
Bu konuda Kuran ayetlerinden çıkardığımız bazı deliller şöyle sırlanabilir:
Birincisi:
Adem babamız ve Havva annemiz cennette yaşamaya başladıktan sonra Allah onlara, Bakara Suresi 35. ayette, şöyle emrediyor:
“Dedik ki: "Ey Âdem, sen ve eşin Cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yiyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."
Bu ayette yasaklanan ağaç “şecere” kelimesi ile ifade edilmiş. Şecere ise sözlüklerde şöyle tanımlanır:
“1-Ağaç, bir tek ağaç. 2-Bir kişinin veya ailenin en uzak atasından başlayarak bütün kollarını belirten çizelge, soy ağacı, soy kütüğü, silsile name, hayat ağacı.”
Yani şecere öncelikle bildiğimiz ağaç manasında kullanılır iken, diğer mühim bir manası da soy ağacı, soy kütüğü, nesil manasında kullanılmaktadır. Gariptir ki bir çok lisanda, Türkçe, İngilizce, Arapça gibi, şecere soy ağacı, aile ağacı manasında kullanılmıştır. Sanki bu kelime insanlığın ortak bir mana yüklediği bir kelimedir.
İşte bu tanıma göre, yani şecerenin soy kütüğü, soy ağacı olmasına göre, Cenab-ı Hak “şecereye yaklaşma” tabiri ile orada kendi nesilleri olduğunu, o meyvede kendi çocuklarının çekirdekleri bulunduğunu Hz. Adem(as) ve Hz. Havva'ya açıkça bildirdi.
İkincisi:
Bakara Suresi 30. ayet:
“Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. (Melekler): "A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz" dediler. (Rabb'in): "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim." dedi.”
Mezkur ayete göre melekler insan neslinin olduğunu biliyorlardı. Meleklerin bildiği bir meselenin, ilim olarak meleklere üstünlüğü tüm isimleri bilmekle ispat edilen Hz. Adem'den(as) saklı ve gizli kalması mümkün değildi.
Üçüncüsü:
İsra Suresi 61-65, ayetlerde ise diğer bir delil vardır:
“61- (Yine unutma ki) Bir vakit meleklere: "Âdem'e secde edin" demiştik. İblis'ten başka hepsi secde ettiler. O ise: "Ben bir çamurdan yarattığın kimseye mi secde ederim?" demişti.
62- (Yine İblis) dedi ki: "Şu benden üstün kıldığını gördün mü? Yemin ederim ki, eğer beni kıyamet gününe kadar ertelersen, pek azı hariç, onun zürriyetini kendi buyruğum altına alacağım."
63- Allah buyurdu ki: "Haydi git! Onlardan kim sana uyarsa, şüphesiz ki, cezanız cehennemdir, hem de mükemmel bir ceza. "
64- "Onlardan gücünün yettiğini yerinden oynat. Atlıların ve yayalarınla onların üzerine yaygarayı bas! Mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol! Ve onlara vaadlerde bulun." Fakat şeytan onlara aldatmadan başka bir şey vaad etmez.
65- Doğrusu benim (ihlaslı) kullarım üzerinde senin hiçbir hakimiyetin yoktur. Vekil olarak Rabbin yeter.”
İblis cennetten kovulmasına neden olan Hz. Adem'e (as) düşmanlığını göstermek için onun zürriyetini kendi buyruğu altına alacağını, ”Şu benden üstün kıldığını gördün mü? Yemin ederim ki, eğer beni kıyamet gününe kadar ertelersen, pek azı hariç, onun zürriyetini kendi buyruğum altına alacağım” cümlesi ile iddia ediyor. Halbuki daha Hz. Havva bile yaratılmamış iken İblis'in insanlık neslinin olacağı hakkında bilgisi olduğu gözükmektedir.
İblisin bile açık ve net olarak bildiği bir meselenin Hz. Adem gibi meleklere ilim ile üstünlük sağlayan bir kişiden gizli kalması hikmete uygun değildir.
Dördüncüsü:
Bakara Suresi 31. ayette bildirilen, “ Ve Âdem'e isimlerin hepsini öğretti” haberine göre isimlerin arasında insan nesli de vardı. Zira Allah'ın güzel isimlerini aleme ilan edecek olan insanlardır. Cenab-ı Hakkın tüm isim ve sıfatlarına ilim ve fen ile aynalık yapacak olanlar insanlardır. Bu nedenle Hz. Adem'e(as) öğretilen ve meleklere gösterilen isimler arasında insanların suret ve fiilleri de vardı. Belki de Resul-u Ekrem (asm) başta olmak üzere tüm peygamberler, evliyalar ve diğer Salih insanların suretleri de tüm meleklere ve diğer hazır bulunanlara gösterildi.
Beşincisi:
Hz. Adem'in(as) yasak ağaç ile durumu zahirde bir imtihandır. Zira, Allah o ağaçtan yenmesini yasaklamıştır. Bu ise bir imtihan halidir. Ancak Risale-i Nurda, 12. Mektupta geçen bir tabire göre bu durum bir vazifedir.
Şöyle ki:
“Birinci Sualiniz: Hazret-i Âdem’in (a.s.) Cennetten ihracı ve bir kısım benîâdem’in Cehenneme ithali ne hikmete mebnidir?
Elcevap: Hikmeti, tavziftir. Öyle bir vazife ile memur edilerek gönderilmiştir ki, bütün terakkiyât-ı mâneviye-i beşeriyenin ve bütün istidâdât-ı beşeriyenin inkişaf ve inbisatları ve mahiyet-i insaniyenin bütün esmâ-i İlâhiyeye bir âyine-i câmia olması, o vazifenin netâicindendir. Eğer Hazret-i Âdem Cennette kalsaydı, melek gibi makamı sabit kalırdı; istidâdât-ı beşeriye inkişaf etmezdi.”
Gerek imtihan, gerekse vazife olsun her iki durumda da şartların açık ve net olması gerekir. Zira hikmet bunu gerektirir. İşte bu hususa göre Hz. Adem'e(as) yasak meyvenin ne olduğu, bu meyve yenince neler olacağı, cennet hayatından nesli ile birlikte dünya hayatına inileceği açık ve net bir şekilde ifade edilmiştir.
Bütün bunlar elbette ki, bizim ayet ve hadislerden anlamaya ve idrak etmeye çalıştığımız bilgilerdir. Bizim bilgilerimiz ise hatadan beri değildir. Bu nedenle tüm bu ifadeler her türlü tenkit ve itiraza açıktır.
Her şeyin doğrusunu tüm keyfiyeti ile bilen ise Alemlerin Rabbi Allah'tır.
Halil Akgünler tarafından yazıldı. |
SALI, 25 EYLÜL 2012 00:00 |
Kur'an'ın hükmüne göre Hz. Adem(as) insan neslinin ilk misal ve örneğidir. Tüm insanların babası, kendi nefsinden yaratılan Hz. Havva da insanlığın ilk annesidir. Her iki insan da cennette yaratılmış ve bir süre de orada yaşamışlardır. Yasak meyvenin yenmesinin ardından dünyaya nakledilmişler ve insan zürriyeti ve insanlık nesli bu iki zattan türemiş ve çoğalmıştır. Kur'an'da bu bilgi o kadar açık ve nettir ki, tevillerle başka manalar üretmek mümkün değildir. Zaten tefsir alimleri de insanlığın ilk atasının Hz. Adem(as) olduğunda ittifak etmişlerdir. Allah'ın her mahluk üzerinde birlik mührü olduğu gibi insan nesli üzerinde de varlık ve birlik mührü vardır. Hatta öyle ki Hz. Adem(as) önce yaratılmış, bir olarak, ardından Hz. Havva ondan yaratılmıştır. Adeta Hz. Adem'in genetik bir kopyası alınmış ve Havva oradan yaratılmıştır. Yani tam bir birlik mührü var. Zaten her bir insan dahi tek bir misal ve örnektir. Öyle ki ses, göz, cisim, suret, maneviyat olarak bir olduğu gibi, insanların parmak uçları dahi birbirine benzemez, orada bile birlik mührü vardır. Kainat bir noktadan, birlik mührünü taşıyacak şekilde yaratılmıştır. Galaksiler birdir, Samanyolu galaksimiz birlik mührü taşır. Güneş sistemimiz birdir. İçinde bir ve biricik olan, nazenin dünyamız birdir. Adeta tüm kainatta emsali bulunmayan çok ince birlik mühürlerini içinde taşıyan dünyamız heyet-i mecmuası ile birdir. Üstündeki her mahluk da Yaratıcısının birlik mührünü taşır, bir olan Allah'ın güzel isimlerini yansıtır.
Dünyamız içindeki madenler birdir. Her birisi de yine iç içe bir olan element ve madenleri ihtiva eder. Oksijen, hidrojen, karbon, azot birdir. Bitkiler birdir, içlerinde binlerce bir olan bitkiler vardır. Hayvanlar birdir ve binlerce birden meydana gelen bir nesildir. İşte kainatın her noktasında birlik mührü var iken elbette ki, insan nesli de bir atadan gelecek, her bir insan da yine bir olarak anasından doğacaktır.
Hal böyle iken, ne yazık ki günümüzde bazı ehl-i fikir ve ilim ehli Hz. Ademden önce de bazı ademlerin var olabileceği konusunda farklı fikir ve düşünceler ortaya koymuşlardır. Bilhassa bazı sorulara cevap bulmakta zorlanan ve bazı yanlış ilim akımlarından etkilenen bir kesim, farklı ademlerin olduğu hususunda bir düşünceye sahip görünüyorlar. Hatta Nurlarla münasebeti olan bazı kardeşlerin de bu yönde bir fikre sahip olmaları oldukça düşündürücü. Bu nedenle bu konu üzerinde de bir müzakere yapmak zarureti doğmakta. Çok da detaya girmeden bu konuda öne sürülen bazı meseleleri tartışmak gerekiyor.
Evet, soru bu:
Hz. Adem'den(as) önce başka ademler var mı idi?
Cevap:
1-Tefsir alimleri ve Bediüzzaman Hazretlerinin görüşlerine göre Adem nesli öncesi arz yüzeyinde şuurlu bir mahluk vardı. Bu mahluklar saf ve dumansız ateşten yaratılmış olan cin nesli idi. Fesat çıkardıkları için yer yüzündeki yaşantıları iptal edildi. Ve Adem nesli bunların yerine yer yüzünü imar etmek için görevlendirildi. İnsan neslinden farklı bir boyutta olmak üzere, Cin nesli günümüzde de yaşamaya devam etmektedir. Bu nedenle cin nesli önceki ademler olamaz.
2- Tüm nakli deliller ve bu delilleri yorumlayan tefsir alimleri Hz. Adem(as) ilk insan türü olduğunda ittifak etmektedirler. Bu hususa veda hutbesinde açık ve net bir şekilde dikkat çekilmiştir: “"Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır.”
3- Allah her mahlukun ilk tür ve örneğini, çekirdek veya tohumunu defi ve ani bir şekilde, sebepsiz, sırf ilim ve kudreti ile, hiç bir nedene bağlı olmadan yaratmıştır. Ondan sonra ise hikmeti gereği üreme ve çoğalma kanununa tabi tutmuştur. Bütün bitkiler, bütün hayvanlar ve bütün insanlar, hatta kainatın kendisi bile aynı kanuna tabidir. Kainat bir noktadan, bir çekirdekten yaratılmış ve ondan sonra bir ağacın dalları gibi galaksiler ve yıldızlar yaratılmıştır. Yani tüm türlerin yaratılışında tekillik vardır. Bu nedenle ademler yerine tek ademden bir nesil yaratılması hikmet kanunlarına daha uygundur.
4-Diyelim ki ademler var idi. Bu da yine geri gidildiğinde bir ana ve babaya ulaşmak zorunda. Yani aynı anda yüzlerce adem ve yüzlerce havva yaratılmış diye bir şey yok. Şayet var olduğu iddia edilen ademler de üreme kanunu ile çoğalmış ise, mutlaka ki, yine bir ana ve babaya istinat edecek. Yok, onlardan önce ademler de var ise yine aynı şekilde bu devir sürüp gidecek. Bu durum da akıl ve mantık dışı bir süreci doğurur. Öyleyse başka ademler aramanın bir mantığı yok. Allah Bir ademden onun eşini, ondan da nice nesilleri yaratmaya kadir ve muktedir olan yegane güç ve kuvvet sahibidir. Allah'ın kudreti ve hikmetii noktasından meseleye bakıldığında ortada bir zorluk yok.
5-İnsan genetiğinde 46 kromozom vardır. Bu kromozomların 23 adedi anne, 23 adedi ise babandan gelmektedir. Şimdiye dek yapılan tüm araştırmalarda bu temel sayının değişmediği görülmüştür. Her şey büyük bir dikkat ve intizam içinde yaratılmaktadır. Kainatta bir DNA kadar bile olsun tesadüfe yer yoktur. Allah genetiklerimizdeki DNA üzerine öyle ince bir bilgi kodlamış ki, bunlardan 1 gramı 1 trilyon CD'ye eşdeğer bilgi saklamaktadır. İşte ilk insandan itibaren kodlanan bu gen haritası günümüze kadar gelmiş, arada hiç bir şekilde değişme olmamıştır. Yani insan genomu 50 kromozoma veya başka bir değere değişmemiştir. İlk insandan bu yana 46 kromozom vardır ve bu gün de böyledir. İnsanların tüm genetik kodları ise doğrudan Hz. Adem ve Havva ile taşınmıştır. Şayet yaratan Allah ise, Allah böyle taktir buyurmuşsa, Kuran'da da bize açıkça bildirmişse farklı tevillerle meseleye farklı anlamlar yüklemek elbette ki çok uygun ve doğru bir mana değildir. Kudret açısından bakıldığında mesele çok kolay ve nettir.
Ruhul' Beyan tefsirinde, Maide Suresi 15-17. ayetleri tefsirinde insan neslinin Hz. Adem'le(as) birlikte başladığına dair bir rivayet naklediliyor:
“Rivayet olundu:
Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinden, buyurdular:
-"Ben (mekândan münezzeh olan) Rabbimin yed-i kudretinin önünde bir nûr idim; (ta) Adem Aleyhisselâm yaratılmadan on dört bin sene önce...."
"Bu nur Tesbih ettiğinde, melekler de onunla beraber Tesbih ederlerdi. Allâhü Teâlâ hazretleri, Adem Aleyhisselâm'ı yarattığında bu nuru onun sulbüne koydu."
İbni Abbâs (r.a.) hazretlerinden rivayet olundu:
Efendimiz (sav.) hazretleri buyurdular:
"Allâhü Teâlâ hazretleri, Adem Aleyhisselâm'ı yarattığında, beni onun sulbünde yeryüzüne indirdi. Sonra gemide beni Nuh Aleyhisselâm'ın sulbüne koydu. (Sonra ateşte) beni ibrahim Aleyhisselâm'ın sulbüne koydu. Daha sonra hep kerim sulbler ve temiz rahimlerde, tâ anne baba gelinceye kadar, ben hep nikâhlı ve sefâhattan (ve zinâ)dan uzak ve bana hiçbir zaman zina bulaşmadan geldim."
Mezkur ifadede geçen, “Adem Aleyhisselâm'ı yarattığında, beni onun sulbünde yeryüzüne indirdi” ifadesi Peygamberimizin(asm) mübarek cisimlerinin kodlarını da taşıyan nurlu şifrelerin yeryüzüne inmeden daha önce, yani Hz. Adem cennette iken ona yüklenmiş olduğunu ve yasak meyvenin yenmesi sonucu dünya yüzüne indiğini çok veciz bir şekilde ifade ediyor.
6- Kainatta tesadüfe yer yoktur. Atomlardan moleküllere, zerrelerden en büyük cisimlere, dünyadan galaksilere kadar her şey Allah'ın bilgisi dahilinde vücut bulmaktadır. Zerreleri muntazaman düzenleyen ve yaratan bir kudret, elbette ki bu koca kainatın meyvesi hükmünde olan insanı da muntazam ve bir nizam içinde yaratacaktır. Her canlı mahlukunu bir ana babadan yarattığı ve ondan sonra gelecek olan neslin tüm programını tohum ve çekirdeklerindeki genetik kodlarına yazdığı gibi; insanı da bir ana babadan yaratıp tüm insanlığın genetik kodlarını onlara yükleyerek, yine nizam ve intizam içinde tüm insan neslini yaratmış ve yaratmaya da devam etmektedir. Çok küçük bir incir çekirdeğinin DNA'sına o incir ağacının tüm özelliklerini yazan bir kudret, elbette ki Hz. Adem'in(as) sulbüne de tüm insanlığın genetik şifrelerini kodlayabilir. Bu noktada Kudret için ne bir eksiklik var, ne de bir noksanlık. Çok küçük bir noktada tüm kainatın bilgisini yazan ve Big Bang ile onu patlatıp şu koca kainatı yaratan bir Kudret, elbette ki, insan neslini de bir insandan yaratabilir ve yaratır da...
Bu kainatın çekirdeği insandır. En büyük ve ne mühim meyvesi de insandır. Madem bu kainatın hem çekirdeği, hem de meyvesi insandır; öyle ise bu neslin çok büyük bir ihtimam ve özen ile korunup yetiştirilmesi gerekir. Zira bir bahçeden maksat onların meyvesidir. İşte bu nedenle insan nesli de çok büyük bir dikkat ve özen ile yaratılmış, ilk insandan itibaren bütün maddi ve manevi yapısı korunmuş ve korunmaya
da devam edilmektedir. Demek ki Hz. Adem insanlığın babası ve insan neslinin ilk misal ve örneğidir.
Sual:Başka bir adem veya ademler arama fikri nereden çıkıyor?
Cevap:
Bu konuda iki farklı yol var.
Birincisi: Eksik bilgiden kaynaklanan ve iki temel soru hakkında doğru bir cevap bulmamaktan dolayı böyle bir düşünceye giriliyor. O suallerden birisi “melekler insan neslinin kan dökeceğini nasıl öğrendiler” sorusudur. Bu soruya daha önce cevap verilmişti. Meleklerin ya levh-i mahfuzu okuyarak, veya insan genetiğindeki yazıları okuyarak bu bilgiler elde ettiler” denilmişti. Diğeri ise neslin çoğalması ile ilgili bir sualdir. Hz. Adem sonrasında nesil nasıl üredi? Kardeş evliliği nasıl olur gibi suallerdir. Neslin çoğalması ve üreme kanunu hakkında başka bir makalede inşallah bazı görüşler sunacağız.
İkincisi : ne yazık ki bazı ehl-i ilim evrim teorisinden etkileniyor. Onların “insanımsı tür” dedikleri bir türün var olduğunu zannediyorlar. Bu fikir elbette ki hiç bir delili olmayan yanlış bir fikirdir. Gen teknolojisi evrim teorisinin tüm iddialarının yanlış olduğunu ispatlayan önemli bir bilim dalıdır. Nasıl ki Big Bang teorisi materyalist felsefeyi yerle bir etmiş ve kainatın yaratıldığını ilim yolu ile ispatlamış ise; aynen öyle de DNA ve gen teknolojisi de evrim teorisinin tüm çürük direklerini yerle bir ederek tüm nesillerin çok hassas bir nizam ve intizam içinde yaratıldıklarını ispatlayan bir bilim dalıdır.
Evet bu kainat Alim bir zatın mülküdür. Atomlardan yıldızlara kadar her mahlukun ilimle programını yapar, kudret ve irade ile vücut giydirir, kayyum ismi ile devam ettirir. Her mahluk gibi insan nesli de bu program ve düzenin içindedir.
Muhammed Mustafa (s.a.v.) Olmasaydı
Ömer bin Hattab (r.a.) hazretlerinden... Buyurdular. Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdu: -"Adem Aleyhisselâm yapmış olduğu zelleyi itiraf edip (tövbe ettiği zaman) şöyle dua etti:
-"Ya Rabbiî Muhammed Mustafa (s.a.v.)'m hakkı için; ancak beni mağfiret kili" dedi.
Allâhü Teâlâ hazretleri buyurdu:
-"Ey Adem! Muhammed Mustafa'yı nasıl bildin? Daha onu yaratmadım ki?" Adem Aleyhisselâm;
-"(Ya Rabbi!) Sen beni kudret elinle yarattığında ve içime kendi ruhundan üflediğinde, ben başımı kaldırdığım zaman, arşın direklerinin üzerine;
-"Lâ ilahe illallah Muhammedü'r-Rasûlüllah- Allah'tan başka ilâh yoktur. Muhammed (s.a.v.)'ın Allah'ın Resulüdür!" diye yazılı olduğunu gördüm. O zaman ben senin ancak mahlukatının içinde kendine en sevimli ve en çok sevdiğin kişinin ismini kendi ismine muaf kıldığını anladım..." dedi. Allâhü Teâlâ hazretleri buyurdu:
-"Doğru söyledin! 0 (Muhammed Mustafa) mahlukatin içinde benim en sevdiğimdir! Seni bağışladım. Mağfiret ettim. Eğer Muhammed Mustafa olmasaydı, asla seni yaratmazdım..." Beyhakî bunu "Delâil"inde rivayet ettiler.
|
.
www.igmg.org/tr/haberler/.../ilk-insan-ve-ilk-peygamber-hzadem-as.htm...
6 Nis 2008 - Allah'u Teâlâ, Hz. Adem'in yaratılış serüveni hakkındaki bilgileri .... [3] Bu sebepledir ki Hz. Adem (as
.İlk İnsan ve İlk Peygamber: Hz.Adem (as)
Bu yazımızda semavi dinlerin sonuncusu ve onları kemale erdirici İslam Dininin, temel kaynaklarına; Kur’an ve Sünnet’e müracaat ederek ilk insan ve ilk peygamber Adem(as)’ı tanımaya ve tanıtmaya çalışacağız; elbette bir makalenin müsaade ettiği çerçevede.
Cenab-ı Hak, Kur’an’ında “Sizi topraktan O meydana getirdi.”(Hud Suresi,[11:61])“Sizi yerden (topraktan) yarattık, yine (ölümünüzden sonra) ona döndüreceğiz. Hem de ondan sizi bir kere daha çıkaracağız.”[20:55]ayetlerinde hem yaratanın kendisinin olduğunu hem de insanın topraktan yaratıldığını gayet açık bir şekilde beyan buyuruyor. “Bir zamanlar Rabb’in meleklere: ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım’ demişti. (Melekler): ‘A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz’ dediler. (Rabb’in): ‘Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.’ dedi.”[2:30] ayetinde de ilim, irade ve kudret sıfatlarıyla donatacağı bu varlığın yeryüzüne uyum sağlaması için maddesinin de yeryüzü elementlerinden olmasını dilediğini beyan ediyor. Hem yaratalışı hem de yaratılan varlığın topraktan olduğunu ifade etmesi açısından şu ayet-i celile de gayet sarihtir: “Sizi (aslınız Adem’i) topraktan yaratmış olması onun ayetlerindendir. Sonra siz (her tarafa) yayılır bir beşer oldunuz.” [30:20]
Yaratılış Serüveni
Allah’u Teâlâ, Hz. Adem’in yaratılış serüveni hakkındaki bilgileri Kur’an’ın çeşitli sure ve ayetlerine serpiştirmiş ve yaratılışın ham maddesi olan toprağın, bir halden diğer bir hale geçiş safhaları hakkında geniş bilgiler vermiştir. Buna göre Adem (as)’ın ham maddesi olan toprak, önce“Turap” (toprak) safhasından “Tîn” (çamur) safhasına, Tin safhasından “Tin-i Lazip” (cıvık ve yapışkan çamur) safhasına, Tin-i Lazip safhasından “Hame-i Mesnun” (suretlenmiş, şekil verilmiş, değişmiş ve kokmuş bir haldeki balçık) safhasına; Hame-i Mesnun safhasından da“Salsal” (kuru çamur) safhasına geçmiş ve bu son halde iken Allah O’na ruhundan üfleyerek can vermiştir. Şimdi bu safhaları Kur’an ayetlerinden sırasıyla izleyelim: “O (Allah) her şeyi güzel yaratan ve insanı başlangıçta çamurdan yaratandır.” [32:7]“Biz onları (asılları olan Adem’i) bir cıvık ve yapışkan çamurdan yarattık.”[37:11] “Andolsun, biz insanı kuru bir çamurdan, suretlenmiş ve değişmiş bir çamurdan yarattık.”[15:26][15:27][15:28] “O Allah insanı bardak gibi (pişmiş gibi) kuru çamurdan yaratmıştır.”[55:14]“Rabbin o zaman meleklere demişti ki: ‘Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. Artık onu düzenleyerek (hilkatını) tamamlayıp ona da rûhumdan üfürdüğüm zaman kendisi için derhal (bana) secdeye kapanın.’ Bunun üzerine İblis’ ten başka bütün melekler secde etmişlerdi. O (İblis) büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu. Allah: ‘Ey İblis iki elimle (bizzat kudretimle) yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yücelerden mi oldun?’ buyurdu. İblis dedi: ‘Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın.”[38:71][38:72][38:73][38:74][38:75][38:76]
Ayetlerde görüldüğü gibi Allah, Adem (as)’ı mükemmel bir şekilde bir insan olarak yaratmış, bilgisi ve diğer üstün taraflarıyla yeryüzünde Allah’ın halifesi olarak görevlendirilmiştir. İnancımıza göre ilk insan, tamamen bilgisiz, cahil ve vahşi olmayıp, meleklerin bile kaybettiği bir bilgi yarışmasından galip gelerek yeryüzüne inmiş kamil bir öncü ve örnek insandır.
İlk halife Adem(as)’dır
Bu ayetlerde geçen “halife” kelimesi, başkasına vekillik etmek, aslın yerini tutarak, onu temsil etmek demek olan hilâfet masdarından türemiş bir sıfattır. Hilafet, birinin arkasından makamına ve yerine vekâlet eden demektir. Bu niyâbet (vekâlet) ya aslın geçici olarak makamından ayrılması dolayısıyla verilir veya aslın acizliğinden dolayı yardım etmesi için verilir. Yahut bunların hiçbiri olmadığı halde asıl, vekiline sırf bir şeref bahşederek onu yüceltmek için vekâlet verilir ki, işte Cenâb-ı Allah’ın yeryüzünde Adem(as)’ı halife tayin etmiş olması bu kâbildendir.[1]
Rabbimiz Hz. Adem (as)’ı yeryüzüne halife yapacağını meleklerine istişâre eder gibi tebliğ etmiş, O’nu yarattıktan sonra eşyanın isimlerini öğretmiş, bu bilgileri hem öğrenme hem de anlatma kabiliyeti ile donatmıştır. Böylece yeryüzünde halifelik ve imtihan keyfiyetine Hz. Adem ve çocuklarının lâyık olacağını bir imtihan neticesinde göstermiştir.
"...bir tek nefisten..."
Cenab-ı Hak, Hz. Adem’den sonra eşi Hz. Havva’yı da bu defa Adem(as)’in kendisinden yaratmıştır.Sahabenin iki büyük alimi İbn Mes’ûd ve İbn Abbâs (ra), “Allah Havva’yı, Adem’i Cennet’e yerleştirdikten sonra yaratmıştır.” demişlerdir.[2]
Her halukârda Allah(cc), hem Adem(as)’i hem de eşini birlikte cennete yerleştirmiş, ancak bu defa imtihan sırası onlara gelmiştir. Bu cennetin, bir mükafat olarak verileceğine inandığımız cennet mi, yoksa bu dünyada cennet iklimine ve coğrafyasına benzeyen bir yer mi? Onu kestirmek zordur. Fakat Ehl-i Sünnet ve’l cemaat inancı odur ki, bu cennet ilerde müminlerin de gireceğine inandığımız cennettir. Bakara Suersinde([2:35]) belirtildiği gibi, girilen yer cennettir ve o cennette imtihan edilmek üzere yasaklanan bir ağaç vardır. Yine Araf Suresindeki([7:20][7:21][7:22]) ayetlerden de anlıyoruz ki, nefis ve şeytanın kandırması ile cennetten çıkış söz konusudur. Bunların detaylarına girmek hem gereksiz hem de neticesizdir.
Dünya hayatı ve peygamberlik
Adem (as) ve eşinin bundan sonraki dünya serüveni ise,“Bundan sonra Adem, Rabbinden (vahiy yoluyla) kelimeler belleyip aldı ve şöyle diyerek Allah’a yalvardılar: ‘Ey Rabbimiz kendimize yazık ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bizi esirgemezsen herhalde en büyük zarara uğrayanlardan olacağız’ dediler.”[7:23]“Sonra Rabbi onu seçti (peygamber yaptı) da tevbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi. Allah şöyle dedi: ‘Dünyada birbirinize düşman olmak üzere her ikiniz de oradan (cennetten) ininiz. Artık benden size bir hidayet (kitap) geldiği zaman, kim benim hidayetime uyarsa, işte o sapıklığa düşmez ve bedbaht olmaz (ahirette zahmet çekmez).”[20:122] [20:123] ayetlerinden anlaşıldığı gibi, dünyaya iniş, bir müddet yaşayış, tevbe ediş ve tevbenin kabul edilişi şeklinde cereyan etmiştir. Çoluk-çocuğa karışmış olan Adem(as) çocukları arasında geçerli olmak üzere Allah’tan aldığı vahiy esaslı uygulamalar için Peygamber seçilmiştir. “Sonra Rabbi, onu seçti de tevbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi.” [20:122]“Gerçekten Allah, Adem’i, Nuh’u, İbrahim soyunu ve İmran soyunu âlemler üzerine seçkin kıldı.”[3:33] ayetleri O’nun peygamberliğine işaret ettiği gibi; Ebu Ümame’nin anlattığı bir hadis-i şerifte Ebu Zerr el-Gıfari (ra), Peygamberimize “Ya Nebiallah, peygamberlerden ilk peygamber kimdir?” diye sorduğunda, Peygamberimiz (sas):“Adem’dir.” dedi. Ebu Zerr, “Ya Rasûlullah o, Nebî oldu mu?” diye sorunca Hz. Peygamber (sas), “Evet o mükellem bir Nebî (Allah’ın kendisiyle vasıtasız konuştuğu peygamber) idi.” buyurarak, Adem (as)’ın peygamber olduğunu ifade buyurmuştur.[3]Bu sebepledir ki Hz. Adem (as)’ın peygamberliği hususunda bütün Müslümanlar ittifak etmişlerdir.[4] Cenab-ı Hak O’na on sahifelik bir de kitap vererek hem evlatları hem de ümmeti olan çocuklarına Allah’ın emirlerini tebliğ etmesini istemiştir.
Hz. Adem’in çocukları, O’nun yönlendirmesi ile Allah’a iman etmişler, çağlarındaki maddî ve manevî ihtiyaçlarını temin için de ahkâmı ondan öğrenmişlerdir. Zaman içinde İnsanların hak dinden ayrılmaları, batıl inanç ve fikirlere saplanmaları sonradan bir çok sebeple meydana gelmiş kötü bir durumdur. İnsanları tekrar gerçek dine davet için de zaman zaman yeniden peygamberler gönderilmiştir. Şu ayet bu gerçeği ifade etmesi açısından önemlidir: “İnsanlar (ilk önce) bir ümmetti (onlar ihtilâf ettiler). Allah da müjde verici ve azabının habercileri olarak peygamberler gönderdi...”[2:213]
[1]Râgib al-İsfahânî, al-Mufradât, S. 223
[2]Tacrîd-i Sarîh, Bd. XI, 304
[3]Ahmed b. Hanbel, V, 265
[4]Teftâzânî, Şerhu’l-Akâid, s. 62; Aliyyü’lKârî, Şerhu’l-Fıkhı’l-Ekber, 101
<//span><//span><//span>
meal.ihya.org/kurandan.../kuranda-gecen-adem-ile-ilgili-ayetler.html
Kuranda geçen adem ve adem ile ilgili ayetler. ... 19:58 -, İşte bunlar, Allah'ın kendilerine nimetler verdi
.
Kuranda adem
Güzel Kurani kerimimizde geçen adem ile ilgili ayetler. Kuranda geçen adem ile ilgili ayetler tarafmizca seçilip otomatik listelenmekte.
Kuranda adem ile alakali tahmini 22 ayet geçiyor |
2:30 - |
Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. (Melekler): "A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz" dediler. (Rabb'in): "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim." dedi. |
|
2:31 - |
Ve Âdem'e isimlerin hepsini öğretti, sonra onları meleklere gösterip: "Haydi davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin." dedi. |
|
2:34 - |
Ve o zaman meleklere: "Âdem'e secde edin!" dedik, hemen secde ettiler. Yalnız İblis dayattı, kibrine yediremedi, inkârcılardan oldu. |
|
2:35 - |
Dedik ki: "Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." |
|
2:37 - |
Derken Âdem Rabb'ından birtakım kelimeler aldı, (onlarla tevbe etti. O da) tevbesini kabul etti. Muhakkak O, tevbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir. |
|
3:33 - |
Gerçekten Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim soyunu ve İmran soyunu âlemler üzerine seçkin kıldı. |
|
3:34 - |
Bir zürriyet olarak birbirinden gelmişlerdir. Allah her şeyi işitendir, bilendir. |
|
3:59 - |
Doğrusu Allah katında İsa'nın (yaratılışındaki) durumu, Âdem'in durumu gibidir; onu topraktan yarattı, sonra ona "ol!" dedi, o da oluverdi. |
|
5:27 - |
Onlara Âdem'in iki oğluyla ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen, ötekine):" Seni öldüreceğim" demişti. Diğeri ise şöyle demişti: "Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder". |
|
7:11 - |
Sizi yarattık, sonra size biçim verdik, sonra da meleklere: "Âdem'e secde edin" dedik; hepsi secde ettiler, yalnız İblis, secde edenlerden olmadı. |
|
7:12 - |
(Allah) buyurdu: "Sana emrettiğim zaman, seni secde etmekten alıkoyan nedir?" (İblis): "Ben, dedi, ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın." |
|
7:19 - |
(Sonra Allah, Âdem'e hitab etti): "Ey Âdem! Sen ve eşin cennette durun, dilediğiniz yerden yeyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." |
|
7:189 - |
Sizi bir tek nefisten yaratan, onunla sükûnet bulsun diye eşini de ondan yaratan Allah'tır. O, eşini kucaklayıp sarılınca (ona yaklaşınca), eşi hafif bir yük yüklendi (hâmile kaldı). Bir müddet böyle geçti, derken yükü ağırlaştı. O vakit ikisi birden Rableri olan Allah'a şöyle dua ettiler: "Eğer bize salih bir evlat verirsen, biz muhakkak şükredenlerden olacağız." |
|
15:26 - |
Andolsun ki biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. |
|
15:28 - |
Ey Peygamber! Rabbinin meleklere şöyle dediğini hatırla: "Ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş kokuşmuş çamurdan bir insan yaratacağım." |
|
17:61 - |
(Yine unutma ki) Bir vakit meleklere: "Âdem'e secde edin" demiştik. İblis'ten başka hepsi secde ettiler. O ise: "Ben bir çamurdan yarattığın kimseye mi secde ederim?" demişti. |
|
18:50 - |
Yine o vakti hatırla ki biz, meleklere: "Âdem'e secde edin!" demiştik. İblis hariç olmak üzere onlar hemen secde ettiler. İblis cinlerdendi, Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz beni bırakıp da İblis'i ve soyunu dostlar mı ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu ne kötü bir değişmedir. |
|
19:58 - |
İşte bunlar, Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Âdem'in soyundan ve gemide Nuh ile beraber taşıdıklarımızın neslinden, İbrahim ve İsrail'in soyundan, hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdir. Kendilerine Rahmân (olan Allah)ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. |
|
20:116 - |
Bir vakit meleklere: "Âdem(e hürmet) için secde edin" demiştik; İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o çekinmişti. |
|
20:117 - |
Biz de (Âdem'e) şöyle demiştik: "Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis) sana ve eşine düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra bedbaht olursun (sıkıntı çeker, perişan olursun)." |
|
20:120 - |
Nihayet şeytan ona vesvese verdi. Şöyle dedi: "Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?" |
|
20:121 - |
Bunun üzerine ikisi de o ağaçtan yediler. Hemen ayıp yerleri kendilerine açılıp görünüverdi. Ve üzerlerine cennet yaprağından örtüp yamamaya başladılar. Âdem Rabbinin emrinden çıktı da şaşırdı. |
|
|
Bugün 37 ziyaretçi (120 klik) kişi burdaydı!
|
|
|
|
Bugün 1060 ziyaretçi (1911 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|