ABDÜLHAMİD HAN
Osmanlı padişahlarının 34'üncüsü olan Sultan II. Abdülhamid Han aklı, zekası ve ilmi fevkalade üstün olan bir zattı. Batılıların ve iç düşmanların asırlar boyunca devleti yok etmek için hazırladığı yıkıcı, sinsi planlarını sezip, önlerine aşılmaz bir set olarak dikildi. Hazırlayanları ve maşa olarak kullandıkları yerli işbirlikçilerini, sahte kahramanları işbaşından uzaklaştırdı.
İşte bu büyük zatın 10 şubat, 96. yıldönümü idi. Yıldönümü vesilesi ile Yıldız Üniversitesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi işbirliği ile iki açık oturumdan oluşan etkinlik düzenlendi. İlk panel Abdülhamid'in sağlık politikasıyla ilgiliydi. Oturum başkanlığını yaptığım bu panelde konuşmacılar özet olarak şunları anlattılar:
Prof. Dr. Hüsrev Hatemi; Abdülhamid'in çok iyi niyetli, sağlam karakterli ve vefalı bir insan olduğunu söyledi. Kendisinden çok devleti düşünürdü. 33 sene zalimlik yapmadan devleti ustalıkla idare etmişti. Ona atılan iftiralardan biri de pinti olduğuna dairdi. Bu çok çirkin bir suçlama olduğunu ifade etti. Aristokrat havada, halktan uzak yaşamamıştı. Atatürk'ün Abdülhamid'i küçümseyici veya kötüleyici bir sözünün olmadığını da ekledi.
Prof. Dr. Nil Sarı ise Abdülhamid'in sağlık alanındaki eserlerinden söz etti ve bazılarının fotoğraflarını gösterdi. Abdülhamid 90 adet gureba hastanesi, 19 adet belediye hastanesi, 89 adet askeri hastane ayrıca eğitim hastaneleri, kadın hastaneleri, akıl hastaneleri açmıştı. Bu hastaneler ülkemizden Lübnan'a, Yemen'den İsrail'e, Makedonya'dan Suriye'ye, Yunanistan'dan Libya'ya, Suudi Arabistan'dan Irak'a pek çok yerleşim bölgesine yayılmıştı. Ayrıca eczaneler, hapishane, sağlık merkezleri, fakirler, acizler ve hacılar için misafirhane de pek çoktur. Müthiş bir sağlık hizmetidir bu. Maalesef tahttan düştükten sonra bu eserlerin isimleri değiştirilmiş, bazıları yıkılmış ve bir kısmı da başka alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Kısacası bu büyük insan unutturulmak istenmiştir. Kasımpaşa, Haydarpaşa, Gülhane ve Mektebi Tıbbiye-i Şahane adlı eğitim ve üniversite hastanelerini açan da Abdülhamid olmuştur.
Doç. Dr. Adem Ölmez ise Abdülhamid Han'ın özellikle eğitim, sağlık, ulaşım ve asayişe önem verdiğini anlattı. Zamanında yeni bulunan aşıları ülkeye getirmiş, aşı ve kuduz hastalığı üzerine merkezler kurmuş, Bimarhaneleri yani akıl hastanelerini ıslah etmiştir. Akıl hastalarına zincir kullanımını yasaklayarak bugün bile saldırgan hastalarda kullanılan gömleği yerine koymuştur.
Dr. Şerif Esendemir konuşmasına Necip Fazıl'ın, "Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır." sözleriyle başladı. Abdülhamid'in tren yolları, bakteriyolojihane, cami ve mektepler yaptırdığını, çağına uygun yaşlılık politikası izlediğini, habitat yani biyosferi merkezi alan ekolojik politikaya önem verdiğini anlattı.
Bunları dinlerken aklıma hep başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan çağrışım yaptı. O da ülkeye duble yollar, hızlı trenler, Marmaray, üçüncü boğaz köprüsü, çok sayıda havaalanı gibi sayılamayacak eserler hediye etti. Sağlık alanında yeni hastaneleri hizmete açtı. Sağlık hizmetlerini halka yaydı. Eğitim alanını pek çok üniversite, sayısız derslik ve binlerce yeni öğretmenle destekledi güçlendirdi. Kısacası Abdülhamid'in çağdaş bir takipçisiyle karşı karşıyayız.
Abdülhamid Han'ı nasıl ki bir takım vicdansız, merhametsiz ve acımasız kişiler, iç ve dış düşmanların oyununa gelerek, maşası olarak bir saray darbesi ile düşürdülerse aynı komplo şu an başbakanımıza karşı düzenlenmektedirler. Bu ülkeye hizmet etmek bazılarının gözüne batmakta ve ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Rabbim Başbakanımızı korusunu2026
Sual: Fatiha suresinin meali ve önemi nedir? CEVAP
(Ümm-ül-Kur’an) da denilen Fatiha-i şerifenin meali şöyledir: (Rahman ve rahim olan Allahü teâlânın ism-i şerifini okuyarak başlıyorum. Hamd ve senanın en üstünü, bütün âlemleri yaratan, [bir nizam üzere birbirine bağlayan] Allahü teâlâya mahsustur. Allahü teâlâ, dünyada ve ahirette kullarına çok merhamet edicidir. Kıyamet gününün mâliki [ve hâkimi] yalnız Odur. Biz, ancak sana ibadet ederiz [Senden başka ibadete layık ve müstahak olan hiçbir şey yoktur] ve ancak senden yardım isteriz. Bizi [itikadımızda, fiillerimizde, sözlerimizde ve ahlakımızda, ifrat ve tefrit arasında, orta yol olan] doğru yolda bulundur! [Bu yolda bizi sabit eyle!] Bizi kendilerine [fadl ve ihsanınla] nimet verdiğin kimselerin [Enbiyanın, evliyanın ve Sıddıkların] yolunda bulundur![Hakkı kabul etmeyip] senin gazabına uğrayanların ve sapıkların yolunda bulundurma! [Âmin].) [C. Veremedi kitabı]
Fatiha-i şerifenin önemi hakkında birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir: (Fatiha ve Âyet-el kürsi okuyana, o gün cin ve şeytan zarar veremez, nazar değmez.) [Deylemi]
(Fatiha ile Âyet-el kürsiyi okuyana, o gün nazar değmez.)[Deylemi]
(Hayrı en çok olan sure Fatiha’dır, her derde şifadır.) [Beyheki]
Bir sahabi, Fatiha suresini okuduğunu söyleyince Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Yemin ederim ki, Allahü teâlâ, ne Tevrat’ta, ne İncil’de, ne Zebur’da, ne de Furkan’da, o surenin benzerini indirmemiştir. O, namazlarda tekrar edilen yedi âyet olup, bana verilen Kur’an-ı azimdendir.) [Tirmizi]
Peygamber efendimiz, Cebrail aleyhisselamla otururken bir melek gelip dedi ki: (Senden önce hiç bir peygambere verilmeyen, sadece sana verilen iki nurla seni müjdeliyorum. Bunlar Fatiha suresiyle, Bekara suresinin son âyetleridir. Bu ikisini okursan, istediğin mutlaka verilir.) [Müslim]
Bir kabile reisini yılan soktu. Eshab-ı kiramdan biri Fatiha suresini okuyunca, Allahü teâlânın izniyle hasta şifaya kavuştu. Kabile reisi, 30 koyun hediye etti. Sahabi, caiz olup olmadığını bilmediği için Peygamber efendimize sordu. Resulullah, (Ne okudun?) buyurdu. O da, Fatiha suresini okuduğunu bildirince, ona buyurdu ki: (Fatihanın şifa olduğunu nasıl bildin? O koyunları, yanınızdakilerle paylaşın ve bana da bir hisse ayırın!) [Buhari]
Dua okuması bildirilen yerlerde, Fatiha okumak daha iyidir. Fatiha suresi, duaların en iyisini bildirmek için nazil oldu. İmam, Fatiha dediği zaman, herkesin sessizce okumaları iyi olur; çünkü duaların sonunda hamd etmek müstehabdır. Hamd etmenin en iyisi de, Fatiha okumaktır. (Berika)
Bekara sûresinin fazileti
Sual: Bekara sûresini okumanın fazileti nedir? CEVAP Bekara sûresini okumak çok faziletlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Her şeyin zirvesi vardır. Kur'anın zirvesi ise Bekara sûresidir. Gece okunursa, üç gece, gündüz okunursa, üç gün o eve şeytan gelemez.) [Ebu Ya'la, Taberani]
(Bekara sûresinin her âyetiyle seksen melek inmiştir. "Allahü lâ ilâhe illâ hüvel Hayyül kayyum" Arşı ala katından çıkarılarak vasıl edilmiştir.) [İ.Ahmed]
(Kur'an sûrelerinin efdali Bekara sûresi, Bekara sûresinin âyetlerinin en büyüğü de Âyetel-kürsi'dir. Şeytan, Bekara sûresi okunduğunu duyduğu evden çıkar gider.) [Ramuz]
(Cinnilerin azılılarına Bekara sûresindeki şu âyetlerden daha şiddetli gelen bir şey yoktur. "Ve ilâhüküm ilâhün vâhidün" den itibaren iki âyet.) [Deylemi]
(Evinizi kabre çevirmeyin, namaz kılın. Şeytan Bekara sûresi okunan evden kaçar.) [Müslim]
(Kelamların seyyidi Kur'andır, Kur'anın seyyidi de Bekara sûresidir, Bekaranın seyyidi de Âyet-el-kürsi'dir.) [Deylemi]
(Kur'anı okuyun. Çünkü Kur'an kıyamette okuyanlarına şefaat etmek için gelir. İki parlak sûre olan Bekara ve Âl-i İmran sûresini okuyun. Çünkü bu iki sûre, kıyamette iki parça bulut, iki gölgelik veya saf bağlamış iki grup kuş gibi okuyanlarını ve hükümleriyle amel edenleri savunmak için gelir. Bekara sûresini okumaya devam etmek bereket, terk etmek ise hasrettir. Tembel olan, bunu devamlı okumaya güç yetiremez.) [Müslim]
(Bekara sûresini okuyan kimseye Cennette bir taç giydirilir.) [Beyheki]
Bekara suresinin fazileti
Sual: Bekara suresinin önemi nedir? CEVAP
Bu surede, Allahü teâlânın varlığı, kudreti, büyüklüğü, peygamberlere itaatin önemini gösteren bekara [sığır] kesme olayı bildirilmektedir. Bunun için de, bu sureye Bekara suresi ismi verilmiştir. Bekara kelimesi, surenin 67, 68, 69 ve 71. âyet-i kerimelerinde geçmektedir. Sure ayrıca, binlerce meseleleri, hakikatleri içermektedir. (Mevahib-i aliyye)
Bekara suresini okumak, çok faziletlidir. Birkaç hadis-i şerif meali: (Bekara suresini okuyan kimseye Cennette bir taç giydirilir.) [Beyheki]
(Her şeyin zirvesi vardır. Kur'anın zirvesi ise Bekara suresidir. Gece okunursa, üç gece, gündüz okunursa, üç gün o eve şeytan gelemez.) [Ebu Ya'la, Taberani]
(Kur'an surelerinin efdali Bekara suresi, Bekara suresinin âyetlerinin en büyüğü de Âyetel-kürsi'dir. Şeytan, Bekara suresi okunduğunu duyduğu evden çıkar gider.) [Ramuz]
(Cinnilerin azılılarına Bekara suresindeki şu âyetlerden daha şiddetli gelen bir şey yoktur. "Ve ilâhüküm ilâhün vâhidün" den itibaren iki âyet.) [Deylemi]
(Kelamların seyyidi Kur'andır, Kur'anın seyyidi de Bekara suresidir, Bekaranın seyyidi de Âyet-el-kürsi'dir.) [Deylemi]
(Kur'anı okuyun. Çünkü Kur'an kıyamette okuyanlarına şefaat etmek için gelir. İki parlak sure olan Bekara ve Âl-i İmran suresini okuyun. Çünkü bu iki sure, kıyamette iki parça bulut, iki gölgelik veya saf bağlamış iki grup kuş gibi okuyanlarını ve hükümleriyle amel edenleri savunmak için gelir. Bekara suresini okumaya devam etmek bereket, terk etmek ise hasrettir. Tembel olan, bunu devamlı okumaya güç yetiremez.) [Müslim]
Amenerresülü diye bilinen âyetler, Bekara suresinin son iki ayetidir. Âyet-el kürsi 255. âyetidir. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir: (Âyet-ül kürsi âyetlerin seyyididir. Bir yerde okununca şeytan orada tutunamayıp mutlaka çıkar.) [Hâkim]
(Âyet el kürsi, Kur’an-ı kerimin dörtte biridir.) [Ebu-ş-şeyh]
(Her farz namazdan sonra Âyet-el kürsiyi okuyanın Cennete girmesi için hiçbir engel yoktur.) [Nesai, İbni Hibban, Beyheki, Taberani]
(Gece Âmenerresülü’yü okuyana, her şey için yeterlidir. Bu iki âyeti yatsıdan sonra okuyana, geceyi ibadetle geçirmiş sevabı verilir.) [Şir’a]
(Bana Arşın altındaki hazineden benden önce hiç bir peygambere verilmeyen Bekara suresinin son âyetleri [Âmenerresülü] verildi.) [İ. Ahmed]
(Bir rahmet, Kur’an ve dua olan Bekara suresinin son iki âyetini öğrenin, çoluk çocuğunuza da öğretin!) [Hâkim]
.
.
Âyet-el kürsinin fazileti
Sual: Her zaman okunması tavsiye edilen Âyet-el kürsinin [Bekara 255] fazileti nedir? CEVAP Âyet-el kürsinin fazileti çoktur. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Âyet-ül kürsi âyetlerin seyyididir. Bir yerde okununca şeytan orada tutunamayıp mutlaka çıkar.) [Hâkim]
(Âyet el kürsi, Kur’an-ı kerimin dörtte biridir.) [Ebu-ş-şeyh]
(Evinde, Fatiha ve Âyet-el kürsi okuyana, o gün cin ve şeytan zarar veremez. Nazar değmez.) [Deylemi]
(Yatarken Âyet-el kürsi okuyana, şeytan yaklaşamaz.) [Şevahid-ün Nübüvve]
(Her farz namazdan sonra Âyet-el kürsiyi okuyanın Cennete girmesi için hiçbir engel yoktur.) [Nesai, İbni Hibban, Beyheki Taberani]
(Evinden çıkarken Âyet-el kürsi okuyana, yetmiş melek, evine dönünceye kadar dua ve istigfar eder.) [Ey oğul ilmihâli] (Araçlara binince de Âyet-el kürsi okumak kazayı belayı önler.)
Âyet-el kürsiyi ihlas ile okuyanın, insan ve hayvan hakları ve farz borçlarından başka bütün günahları af olur. Yani tevbeleri kabul olur. (İslam Ahlakı)
Hazret-i Ali, (Kabir azabından kurtulmak için, Âyet-el-kürsiyi çok okumalı) buyuruyor. (Zühre-tür-Riyaz)
Ey Oğul İlmihali’ndeki hadis-i şerifler de şöyledir: (Namazdan sonra, Âyet-el kürsiyi okuyana her harfi için 40 sevap verilir.)
(Bir kişi namazdan sonra hemen bir defa Âyet-el kürsiyi okusa, o âyet Arş-ı alaya kadar gider ve orada durmadan hareket ederek "Ya Rabbi, beni okuyan kulunu affet!" der. Hak teâlâ, mekandan ve cihetten münezzeh olarak "Ey meleklerim, şahit olun, namazdan sonra Âyet-el kürsiyi okuyan kulumun günahlarını affettim" buyurur.)
.
Âmenerresülü'nün fazileti
Sual: Yatsı namazından sonra okunan Âmenerresülü’nün [Bekara 285-286] fazileti nedir? CEVAP Âmenerresülünün fazileti çoktur. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Gece Bekara sûresinin son iki ayetini (Âmenerresülüyü) okuyana, bu iki âyet, her şey için kâfidir.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace]
(Gece Âmenerresülüyü okuyana, her şey için yeterlidir. Bu iki âyeti yatsıdan sonra okuyana, geceyi ibadetle geçirmiş sevabı verilir.) [Şir’a]
(Bana Arşın altındaki hazineden benden önce hiç bir peygambere verilmeyen Bekara sûresinin son âyetleri [Âmenerresülü] verildi.) [İ. Ahmed]
(Bir rahmet, Kur’an ve dua olan Bekara sûresinin son iki âyetini öğrenin, çoluk çocuğunuza da öğretin.) [Hâkim]
(Vefat eden Müslümanı fazla bekletmeyin, kabrine götürmekte acele edin. Kabrinde onun başucunda Fatiha, ayak ucunda ise Bekara sûresinin sonunu okuyun.) [Taberani]
İslam büyükleri de buyuruyor ki:
Akıllı insan, Âmenerresülüyü okumadan yatmaz. (Ömer bin Hattab)
(Bekara sûresinin sonundan üç âyeti okumadan yatana akıllı denmez. (Ali bin Ebu Talib)
Resulullah efendimize Mi'racda verilen üç özel şey: 1- Beş vakit namaz, 2- Âmenerresülü, 3- Şirk üzere ölmeyenlerin günahlarına şefaat etme yetkisi. (Abdullah ibni Mes'ûd)
Âmenerresülüyü okumak, geceyi ihyâ etmeye ve kötülüklerden korunmaya kâfidir. (İmâm-ı Nevevi)
Cenazeyi defnettikten sonra, etrafında oturup veya çömelip, sessizce Bekara sûresinin başını ve sonunu okumak, ölü için dua ve istiğfâr etmek müstehaptır. (İbni Âbidîn)
Âmenerresülüyü okumak, gece ibadet, vird ve zikir yerine geçer. Sevap ve fazilet olarak yeter. O gece, gelebilecek âfetlerden, şeytanın, insanların ve cinlerin şerrinden korur. (Bedreddin Aynî
(İhlâs okuyan Müslümana Cennet vacib olur.) [Nesai]
(Bir kimse, sefere çıkarken 11 kere İhlâs okusa, Allahü teâlâ, seferden dönünceye kadar onun evini muhafaza eder.) [İ. Neccar]
(Arefe günü, [Besmele ile] bin kere İhlâs okuyanın bütün günahları affolur ve her duası kabul olur.) [Ebu-ş-şeyh]
(Bin kere ihlâs okuyan kendini Allahü teâlâdan satın almış olur.) [Râfi’î]
(Cuma namazından sonra, yedi kere İhlâs ve Muavvizeteyn okuyan, bir hafta kazadan, beladan ve kötü işlerden korunur.) [İbni Sünni]
(Yatarken Fatiha ve İhlâs okuyan kimse, ölümden başka her şeyin zararından emin olur.) [İbni Abdilber]
(Üç şey kendisinde bulunan, Cennete dilediği kapıdan girer: Kul hakkını ödeyen, her namazdan sonra 11 defa ihlâs sûresini okuyan, katilini affederek ölen.) [Berika]
(Cana, mala, ırza dokunmayıp, içkiden de sakınarak, İhlâs sûresini yüz kere okuyan müslümanın elli yıllık günahı affolur.) [Beyheki]
(50 defa İhlâs sûresini okuyan müslümanın 50 yıllık günahı affolur.) [Darimi]
(Yatarken Fatiha ve İhlâs okuyan, ölüm hariç her şeyden emin olur.) [Bezzar]
(Cuma namazından sonra yedişer defa İhlâs, Felak ve Nas sûrelerini okuyanı, Allah bir sonraki cumaya kadar kötülüklerden korur.) [İbni Sünni]
Resulullah efendimiz, bir yeri ağrıdığında Felak ve Nas sûresini okur, üzerine üfler ve ağrıyan yeri mesh ederdi. (Buhari)
Not: Yukarıdaki hadis-i şerifler, şartsız bildirilmiştir. Şartsız bildirilen bir ibadetin kabul olması için bazı şartlar vardır: 1- Müslüman olmak, 2- İtikadı düzgün olmak, bid’at ehli olmamak, 3- Haramlardan, günahlardan kaçmak gerekir. Mesela namaz kılmamak büyük günahtır.
Sual: İhlas sûresi olan Kulhüvallahü ehadı okuyan Kur'an hatmetmiş olur mu? CEVAP Kulhüvallahü ehad okumak çok faziletlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Kulhüvallahü ehad okuyan, Kur'an-ı kerimin üçte birini okumuş olur.) [Tirmizi]
(Elli defa "İhlas"sûresini okuyanın elli yıllık günahı affolur.) [Darimi]
Yasin-i şerifi okumak da çok sevaptır. Hadis-i şerifte, (Bir defa Yasin okuyan, on defa Kur'an-ı kerimi okumuş sevabına kavuşur) buyuruldu. (Tirmizi)
Üç defa İhlas sûresini okuyan, Kur'an-ı kerimi hatmetmiş gibi sevaba kavuşur. Bir defa Yasin-i şerif okuyan da on defa Kur'an-ı kerimi hatmetmiş gibi sevaba kavuşur. Kur'an-ı kerimi okuyan da hatim sevabına kavuşur. Hatim sevabı başka, hatmetmiş gibi sevaba kavuşmak başkadır.
Bir fakir, (Param olsaydı Allah rızası için şuraya bir cami yaptırırdım) diye samimi olarak niyet etse, Cenab-ı Hak, o kimseye cami yaptırmış gibi sevap verir. Fakat camiyi bizzat yapan, cami yaptırma sevabına kavuşur. Yani daha fazla sevap alır. Cami yaptırma sevabı ile cami yaptırmış gibi sevaba kavuşmak farklıdır.
İhlas sûresini üç defa okuyan Kur'an-ı kerimi hatmetmiş gibi sevaba kavuşur. Fakat Kur'an-ı kerimi başta sona kadar okuyan hatim sevabına kavuşur.
Sual: Arefe günü okunan 1000 İhlas-ı şerifi okurken, namazlardan sonra okunan 11 İhlas-ı şerifi okurken, ilk başlarken euzü besmele çekilir, sûre aralarında ise sadece besmele çekilir diye biliyorum. Doğru mu? CEVAP Evet doğru.
İhlâs sûresinin fazileti çoktur Sual: İhlâs sûresini okuyanın günahları affolur mu?
CEVAP İhlas sûresini okumanın fazileti çoktur. Bir kere okumak Kur’an-ı kerimin üçte birini okumak kadar; üç kere okumak ise, Kur'an-ı kerimin tamamını okumak kadar sevabdır. Bu sureyi okumak, günahların da affına sebep olur. Bir hadis-i şerif: (Başkasının malını almaktan, zina, katillik ve içki gibi büyük günahlardan sakınmak şartıyla, İhlâs sûresini yüz defa okuyanın, elli yıllık [küçük] günahları affolur.) [Beyhekî]
Günahların affolmasının birçok şartı vardır, ilk şartı Ehl-i sünnet itikadında olmaktır
.
Âl-i İmran sûresinin fazileti
Sual: Âl-i İmran sûresinin önemi nedir? CEVAP
Kur’an-ı kerimin üçüncü sûresidir. İki yüz âyet-i kerimedir. 33. âyet-i kerimede geçen Âl-i İmrân kelimesi, sûreye isim olmuştur. Âl-i İmran, İmran’ın âilesi demektir. Süleyman aleyhisselâmın evladından İmran bin Mâsân’ın kendisi veya onun kızı hazret-i Meryem ile oğlu hazret-i İsa’yı ifade etmektedir. Yakub aleyhisselamın evladından İmran bin Yeshar’ın kendisi veya oğulları hazret-i Musa ile hazret-i Harun’u ifade ettiği de bildirilmiştir.
Bu sûrede, âyet-i kerimelerin çeşitleri hakkında da bilgi verilmiştir. Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî hazretleri buyuruyor ki:
Âl-i İmran sûresinin başında bildirildiği üzere, Kur’an-ı kerimin âyetleri iki türlüdür:
Biri, muhkemat olup, manası açık, meydanda olan âyetlerdir.
İkincisi, müteşabihat olup, manası kapalı olan âyetlerdir. Bunlara görülen, anlaşılan, meşhur olan manayı vermeyip, meşhur olmayan mana verilir. Bunların açık ve meşhur manalarını vermek, İslamiyet’e uygun olmazsa, meşhur olmayan mana vermek, yani tevil etmek gerekir. Açık manalarını vermek günah olur. (Seadet-i Ebediyye)
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir: (Kur’anı okuyun; çünkü Kur’an kıyamette okuyanlarına şefaat etmek için gelir. İki parlak sûre olan Bekara ve Âl-i İmran sûresini okuyun; çünkü bu iki sûre, kıyamette iki parça bulut, iki gölgelik veya saf bağlamış iki grup kuş gibi, okuyanlarını ve hükümleriyle amel edenleri savunmak için gelir.) [Müslim
.
Nisa sûresinin fazileti
Sual: Kadınlarla ilgili olan Nisa sûresi hakkında bilgi verir misiniz? CEVAP
Kur’an-ı kerimin dördüncü sûresidir. Sûrede, toplum içinde kadınların hukuki ve sosyal yerinden ve değerlerinden bahsedildiği için, bu isim verilmiştir. İslamiyet’te aile, kadın ve kadın hakları, müşrikler ve ehl-i kitabın sapık inançları, savaş yüzünden babalarını kaybeden yetimlerle dulların hukuku ve miras hükümleri bildirilmiştir.
Peygamber efendimiz bir gün İbni Mesud hazretlerine buyurdu ki: — Nisa sûresini oku, dinleyelim!
— Kur’an-ı kerim size indi. Biz Onu sizden okuduk ve sizden öğrendik. — Evet; fakat ben Kur’an-ı kerimi başkasından dinlemeyi severim.
İbni Mesud hazretleri okumaya başladı. Nisa sûresinin (Her ümmetten bir şahit [kendi peygamberlerini] getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman kâfirlerin hali nice olur?) mealindeki 41. âyet-i kerimesine gelince, Resulullahın mübarek gözleri yaşardı.
.
Maide sûresinin fazileti
Sual: Maide, sofra demekmiş. Maide sûresindeki sofra nedir? CEVAP
112. ve 114. âyet-i kerimelerde, İsa aleyhisselam zamanında gökten indirilmesi istenen bir sofradan bahsedildiği için, sûre bu ismi almıştır. Sûrede, hac, abdest, gusül, teyemmüm; içki ve kumar yasağı; sosyal ve ahlâkî ilişkiler; helal ve haram olan yiyecekler; tek hak dinin İslamiyet olduğu, Yahudilerle ve Hristiyanlarla dostluk kurulmaması gerektiği, onların İslamiyet’e olan düşmanlıkta birbirinin dostu oldukları anlatılmaktadır. İki hadis-i şerif meali şöyledir: (Maide sûresini okuyana, dünyada nefes alan Yahudi ve Hristiyanların sayısının on katı sevab verilir, o kadar günahı yok edilir ve on derece yükseltilir.) [Beydavî]
(Erkeklerinize Maide sûresini, kadınlarınıza da Nur sûresini öğretin!) [Beyhekî]
.
En’am sûresinin fazileti
Sual: En’am sûresinde neler bildiriliyor, fazileti nedir? CEVAP
En’am sûresi Mekke’de nâzil oldu. Bu sûreyi, Cebrail aleyhisselam ile birlikte 70 bin melek getirmiştir.
En’am, deve, koyun ve sığır gibi hayvanlara denir. Allahü teâlâ bunları ve daha nice hayvanı, insanların faydalanması için yarattığı halde, inanmayanların, âciz varlıklar olan bir kısım hayvanlara tapınmalarından bahsedildiği için, sûre bu ismi almıştır. En’âm sûresinde; İslâm dininin iman esasları, dünya hayatının geçici, oyun ve eğlenceden ibaret olduğu, âhiretin daha hayırlı olduğu, hazret-i İbrahim’in üvey babası ve kavmi ile olan mücadelesi, hazret-i İshak, Yakub, Davud, Süleyman, Eyyüb, Yusuf, Musa, Harun, Zekeriya, Yahya, İsa, İlyas, İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut aleyhimüsselâm’ın faziletleri, Allahü teâlânın adı anılmadan, Besmele çekilmeden kesilen hayvanların etinden yememek, günahtan sakınmak, Allah’a şirk koşmamak, ana babaya iyilikte bulunmak, yetim malı yememek, ölçü ve tartıyı hakkıyla, eksiksiz yerine getirmek gibi hükümler bildirilmektedir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (En’am sûresini gece ve gündüz okuyan için, yetmiş bin melek istigfar edip af diler.) [Envar-üt-Tenzil - Dini Terimler Sözlüğü
.
A’raf sûresinin fazileti
Sual: A’raf sûresinin önemi nedir? CEVAP
Kur’an-ı kerimin yedinci sûresidir, 206 âyet-i kerimeden meydana gelmiştir.
Kıyamet günündeki hesaptan sonra, sevabları ve günahları eşit olanlar A’raf denilen yerde bekleyecekler, fakat orada devamlı kalmayacaklardır. Peygamber efendimiz, onların Cennete girmesi için şefaat edecektir. 46.-50. âyet-i kerimelerde A’raf’ta bulunanlardan bahsedildiği için, bu sûreye A’raf sûresi denmiştir.
Ayrıca sûrede, itikada ve diğer dini hükümlere ait birçok esas bildirilmekte, bazı peygamberlerin kıssaları, ümmetlerinin halleri geniş olarak anlatılmaktadır.
A’raf ehliyle ilgili üç âyet-i kerime meali şöyledir: (A’raf üzerinde bir takım kimseler vardır ki, onlar Cennet ehlini yüzlerinin beyazlığıyla, Cehennem ehlini, yüzlerinin siyahlığıyla tanırlar. Cennet ehline, “Selamün aleyküm” diye seslenirler. A’raf ehli [henüz] Cennet’e girmemişler, fakat oraya girmeyi arzu ederler. Gözleri Cehennemliklere çevrilince, “Ey Rabbimiz! Bizi zalimlerle [kâfirlerle] beraber Cehenneme koyma” derler. A’raf ehli, yüzlerini tanıdıkları, dünyadayken kâfirlerin ileri gelenlerine, “Çokluğunuz, kibriniz, size fayda vermedi” derler.) [A’raf 46–48]
.
Enfal sûresinin fazileti
Sual: Enfal sûresinin önemi ve fazileti nedir? CEVAP
Medine-i münevverede Bedir harbinden sonra nazil oldu. Sûre ismini, birinci âyette geçen enfal kelimesinden almıştır. Enfal, ganimet demektir. Farzdan başka yapılan ibadetler anlamındaki nafile kelimesi de, aynı kökten türemiştir. Bu sûrede, Bedir harbinde elde edilen ganimetlerin dağıtılmasına dair emirler, Peygamber efendimiz ve diğer peygamberlerle ilgili bazı hususlar bildirilmiştir.
Enfal sûresindeki, (Hâlis müminler o kimselerdir ki, Allahü teâlânın ismi anılınca, kalblerinde korku hâsıl olur) mealindeki ikinci âyet-i kerime, hazret-i Ebu Bekr-i Sıddık içindir.
(Allah’ın âyetleri okununca imanları artar) mealindeki ikinci âyet-i kerime, hazret-i Ömer içindir.
(Onlar Rablerine tevekkül ederler) mealindeki ikinci âyet-i kerime, hazret-i Osman içindir.
(Onlar hakiki müminlerdir) mealindeki 4. âyet-i kerime de, büyüklerin ve onları sevenlerin, hakiki mümin oldukları bildirilmektedir. (Menakıb-ı Çihar Yar-i Güzin)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Enfal sûresinin, (Ey Peygamberim! Sana yardımcı olarak, Allahü teâlâ ve müminlerden sana tâbi olanlar yetişir) mealindeki 64. ayetinin geliş sebebi, Hazret-i Ömer’in Müslüman olmasıdır. (2/99)
Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Enfal ve Berae sûrelerini okuyana kıyamette şefaat edip, onun nifaktan kurtulduğuna şehadet ederim.) [Envâr-üt-tenzil
.
Yunus sûresinin fazileti
Sual: Yunus sûresinin fazileti nedir? CEVAP
Yunus sûresi Mekke’de nâzil oldu. Sadece 40, 94, 95 ve 96. âyetler Medine'de nâzil oldu. 109 âyet-i kerîmedir. 98. âyet-i kerîmede Yûnus aleyhisselâmın kavminden bahsedildiği için, sûreye bu isim verilmiştir.
Sûrede, Nuh aleyhisselamla Musa aleyhisselama dair kıssalar, rahmet-i ilahînin, azâb-ı ilâhîden daha çok olduğu bildirilmektedir. Ayrıca sûrede, Resulullah efendimizin gerçek peygamber olduğuna inanmayan, ona çeşitli iftiralar yaparak düşman olan müşriklere, daha önceki kavimlerin başlarına gelenlerden örnekler verilerek, kendilerine gelen bu peygambere inanmaları gerektiği uyarısı yapılıyor, inanmadıkları takdirde ahirette başlarına gelecek azab hatırlatılıyor. Bu arada, ona inanan Müslümanlara çektikleri bu sıkıntılar karşısında âhiret hayatında mükâfata kavuşacakları müjdesi veriliyor. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Yunus sûresini okuyana, Yunus aleyhisselâmı tasdik edip ona inananların, onu yalanlayıp inkâr edenlerin ve Firavun ile boğulanların adedinin on katı sevab verilir.) [Beydavi]
.
.xxxxxxxxxxxxxxx
.
Kur'an-ı Kerim'de geçen surelerin faziletleri hakkında bilgi verir misiniz?
Soran : abdul_1234
Tarih: 12.08.2007 - 23:08 | Güncelleme:
Cevap
Değerli kardeşimiz,
Cevap 1:
Kur’an’ın fazileti ve esrarı anlamına gelen “Havassu’l-Kur’an” konusunu işleyen önemli kaynaklardan biri, Nesaî ve İbn Kesir’in “Fedailu’l-Kur’an” adlı eserleridir. Bir bölüm olarak konuyu işleyen kaynaklardan biri de Suyutî’nin "el-Itkan" adlı eseridir.
Konuyla ilgili olarak Bediüzzaman Said Nursi’nin şu uyarısını -özetle / mealen- hatırlatmakta fayda mülahaza etmekteyiz:
“Kulluk ve ibadetin sebebi Allah’ın emrini yerine getirmek, maksadı ise, Allah’ın rızasını kazanmaktır. Faydaları ve sonuçları ise, ahirette görülecektir. Bununla beraber, dünyaya ait -istenmeden, asıl maksat yapılmadan- kendi kendine hasıl olan bazı faydaların kulluğa zararı olmaz. Bu gibi güzellikler, özellikle kullukta zayıf olanları güçlendiren, onların ibadete olan şevklerini artıran şekerleme türünden- ilahî bir lütuftur."
"Eğer dünyaya ait faydalar ve menfaatler, bir virdin, bir zikrin gerçek bir amacı/bir gayesi, bir illeti/bir sebebi haline getirilirse, söz konusu virdin veya zikrin sevabının en az bir kısmını iptal eder, onları, etkisiz bırakır."
"İşte bu sırrı anlamayanlar, mesela yüz hasiyeti ve faydası olan Şah-ı Nakşi Bend’in kutsi evradını veya bin hasiyeti bulunan Cevşenü’l-kebir münacatını, dünyaya ait bazı faydaları gözeterek okuyorlar, fakat geçmişteki Salih kimselerin, velilerin ve kutupların gördükleri faydaları göremiyorlar, sonra konuyla ilgili olarak onlardan gelen haberlere şüphe ile bakmaya başlarlar. Halbuki, o zatlar, okuduklarını sırf Allah’ın rızasını kazanmak için okumuşlar, onlar kasıtlı olarak gözetmedikleri halde, Allah’ın kendilerine ikram ettiği bazı lütuflarını –okumaya teşvik olsun diye- başkasına da aktarmışlardır."
"Gerçek şudur ki, dünyanın bir menfaatini ve bir faydasını düşünerek bir virdi veya bir zikri okuyanlar, Salih kimselerden rivayet edilen faydaları göremezler, göremeyecekler ve görmeye hakları da yoktur.” (bk. Lem'alar, On Yedinci Lem'a, s.131-132).
Cevap 2:
Surelerin faziletleri konusunda bazı rivayetler şöyledir:
Fatiha Suresi: Surenin fazileti ile ilgili birçok rivayet mevcuttur. Bunlardan birisi söyledir: "Bu surenin benzeri ne Tevrat'ta, ne İncil’de, ne Zebur'da ve ne de Kur'ân'da yoktur" (Ibnü'l-Cevzî, Zâdü'l-Mesirî, I, 10; Kurtubî, el-Câmiu'li Ahkâmü'l-Kur'an, I, 108).
Bakara Suresi:Bakara suresinin fazileti hakkında birçok hadîs-i şerif vârid olmuştur:
"Her şeyin bir zirvesi vardır. Kur'an'ın zirvesi de Bakara suresidir. Her kim onu evinde geceleyin okursa üç gün o eve şeytan girmez. Kim de onu evinde gündüzün okursa o eve üç gün, şeytan girmez." (Suyûtî, Câmiu's-Sağîr; Ebu Yâ'lâ, İbn Hibbân, Taberânî, Beyhakî).
"Kur'an'ın en faziletli suresi Bakara suresidir. Onun da en büyük ayeti Âyetü'l-Kürsî'dir. Bir evde Bakara suresi okunursa şeytan onu dinlemeye tahammül edemeyerek oradan dışarı fırlar." (Suyûtî, Camiu's-Sağîr).
"İki parlak sureyi, Bakara ile Âl-i İmrân surelerini okuyun. Çünkü bunlar kıyamet gününde iki gölgelik yahut iki kuş bölüğü gibi gelir, okuyucularını mahşerin sıcağından korurlar, onları müdafaa ederler. Bakara suresini okuyun. Ona sahip olmak bereket, onu terk etmek pişmanlıktır. Sihirbazlar onu elde etmeğe güç yetiremezler." (Suyutî, Camiu's-Sagîr; Müslim, 1/553, hadis no: 804).
"Her kim Bakara suresini okursa başına cennet tacı geçirilir."(Dârimî 2/447, 10572).
"Bakara suresini ögretmek bereket, terk etmek ise pişmanlıktır. Sihirbazlar onu elde etmeğe güç yetiremezler. O Kur'an'ın çadırıdır." (Dârimî, 2/446, 10570).
Bakara suresinin 255. ayeti olan Âyetü'l-Kürsî ayri bir özellik taşımaktadır.
"Her şeyin bir zirvesi vardır. Kur'an'ın zirvesi de Bakara suresidir. Onda öyle bir ayet vardır ki o ayet Kur'an ayetlerinin efendisidir. O da Âyetü'l-Kürsî'dir." (Tirmizî, V, 157, hadis no: 2878).
Bakara suresinin Âmene'r-Resûlû olarak meşhur olan son iki ayetinin de çok büyük faziletleri vardır.
"İbn Abbas'ın rivayetine göre, bir gün Cebrail (a.s.) Peygamber (s.a.s.)'in yanında otururken yukarıdan kapı sesi gibi bir ses duydu. Başını kaldırdı:
"İşte bugün gökten bir kapı açıldı. şimdiye kadar bu kapı açılmamıştı. Gökten bir melek indi. O da bugüne kadar inmemişti. Melek selâm verdi ve:
"Müjde, sana iki nur verildi ki senden önce hiçbir peygambere verilmemiştir. Bunlar: Fatiha suresi ile Bakara suresinin son ayetleridir. Kim bunlardan bir harf okursa muhakkak sevabını görür." (Müslim, I, 554, hadis no: 806) buyurdu.
Ebu Mes'ud'un rivayet ettiği hadîs ise şöyledir:
"Her kim Bakara suresinin son iki ayetini okursa onu her türlü kötülükten korurlar." (Müslim, I, 555, hadis no: 807).
Numan b. Beşir'den rivayet edilen bir hadis-i şerifte de şöyle buyrulmaktadır:
"Cenâb-ı Allah gökleri ve yeri yaratmadan iki bin sene evvel bir kitap yazdı. Ondan iki ayet indirerek Bakara suresini tamamladı. Bunlar bir evde üç gece okunursa o eve şeytan yaklaşmaz." (Tirmizî, V, 160, hadis no: 2882)
İhlas Suresi: Ashabtan biri, bir şahsın ihlâs sûresini tekrar tekrar okuduğunu işitir. Sabah olunca Hz. Peygambere gelir ve durumu ona anlatır, adam hakkında söz söyleyecek olur Hz. Peygamber buyurur ki; "Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki o sûre Kur'an'ın üçte birine denktir." (Kamil Miras, Sahîh-i Buhârî Muhtasari Tecrid-i Sarîh Tercemesi, Ankara 1984, XI, 234).
Resulullah (s.a.s) ashâbına "Sizden biriniz bir gecede Kur'an'in üçte birini okumaktan aciz olur mu?" diye sorar. Bu onlara zor gelir: "Ya Resulullah, hangimiz buna güç yetirebiliriz?" derler. Bunun üzerine Resul-i Ekrem: "Allahü'l Vâhidü's-Samed (ihlâs) sûresi Kur'an'ın üçte biridir." buyurur (Buhârî, Fedâilu'l-Kur'an, 13; Müslim, Müsâfirûn, 259; Tirmizi, Fedâilu'l-Kur'ân, 11).
Hazreti Peygamberin bu sûrenin Kur'an-ı Kerîm'in üçte birine denk olduğunu belirtmesini âlimler, Kur'an'ın manası itibariyle üçte birine denk olması ve bir de Kur'an tilâvetinden hasıl olacak sevap olarak izah etmişlerdir. Çünkü Kur'an-ı Kerîm'in üçte biri tevhîd ilmi, üçte biri tesri' (yasama, ahkam) ilmi ve üçte biri de ahlâk ilmi konularını içerir (M. Hamdi Yazir, a.g.e, VIII, 6343-6345). İhlâs sûresi ise yukarda da belirtildiği gibi bütünüyle tevhit ilmini, zati ve sıfatlarıyla Cenab-ı Hakkın varlığını, birliğini, hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını, her şeyin kendisine muhtaç olduğunu, selef ve halefe ihtiyacı olmaması sebebiyle doğmadığını ve doğurulmadığını açıklaması münasebetiyle Kur'an'ın üçte birine müsâvidir. Allah'ın zat ve sıfatlarından, başka surelerde de bahsedilmektedir; ancak bu sure, sırf bunlardan bahsetmektedir.
Asr Suresi:Sahabeler birbirlerine karşılaştıkları vakit « Asr » suresini okurlardı .
Peygamberimiz (s.a.v.) buyurmuştur ki: « Kim Asr suresini okursa, Allahü Teâlâ onun günahlarını affeder. Hakkı ve sabrı tavsiye edenlerden olur ».
İmam-ı Şâfii Asr suresi hakkında buyurmuştur ki: " Kur'an-ı Kerimde başka hiç bir sure nâzil olmasaydı, şu pek kısa olan Asr suresi bile, insanların dünya ve âhiret saâdetlerini te'mine yeterdi. Bu sure, Kur'an-ı Kerimin bütün ilimlerini hâvidir " .
Fecr Suresi: Peygamberimiz (s.a.v.) buyurmuş ki : " Kim her gün Fecr suresini okursa, o, kıyamet günü kendisi için bir nur olur "
Tekvir Suresi:İmam-ı Ahmed, Tirmizi ve Hâkim'in Ibnü Ömer (r.a.)'den rivayet ettiklerine göre Resulallah (S.A.V.) söyle buyurmuştur: « Her kim Kıyamet gününe gözüyle bakmayı arzu ederse Küvvirat (...) suresini okusun » .
Felak ve Nas sureleri:Sahih hadislerde Hz. Peygamber'in yatarken ihlâs, Felâk ve Nâs surelerini okuyarak ellerinin içine üflediği sonra başından ve yüzünden başlayarak üç defa elinin eristiği kadarıyla bütün vücudunu sıvazladığı bildirilmiştir. Müslümanlar da onu her şeyde örnek aldıkları gibi bu sünnete uymuşlar, beş vakit namazlarda Muavvizeteyn okumuşlar ve Allah'a emrettiği şekilde bütün şerlerden sığınmışlar ve Allah onları serlerin her çeşidinden korumuştur (Seyyid Kutub, F; Zilâli'l-Kur'an, XVI, 441-447; Mevdûdî, Tefhîmu'l-Kur'an, VII, 322-326; Mehmed Vehbi, Hulâsatü'l-Beyân, XV, 6619-6626, Ömer Nasuhi Bilmen, Kur'an-ı Kerîm'in Türkçe Meâli Alisi ve Tefsiri, VIII, 41 17-41 19; İbn Kesir, Hadislerle Kur'an-ı Kerîm Tefsiri, XV, 8809-8824; M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, VIII, 6367-6409).
Ukbe İbnu Âmir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bu gece indirilen ayetler var ya, onlar gibisi hiç görülmemiştir: Kul eûzu birabbi'lfelak ve Kul eûzu birabbi'nnâs sûreleri". (Müslim, Misâfirin 264; Tirmizî, Sevâbu'l-Kur'ân 12, Tefsir, Muavvizateyn, Ebu Dâvud, Salât 354; Nesâî, İstiâze 1)
Ukbe İbnu Âmir (radıyallahu anh) Tirmizî'de gelen bir rivayette der ki: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bana, her namazın arkasından Muavvizeteyn'i okumamı emretti." (Tirmizî, Sevabu'l-Kur'ân 12)
Abdullah İbnu Hubeyb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hafif bir yağmur ve karanlığa mâruz kalmıştık. Bize namaz kıldırsın diye Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı bekledik." (Ravi der ki; Abdullah İbnu Hubeyb şu mânada bir şeyler daha söyledi: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) çıktı ve:
"Söyle!" dedi. Ben:
"Ne söyliyeyim?" diye sordum. Bunun üzerine:
"Akşama ve sabaha erince Kul hüvallahu ahad ve Muavvizeteyn sûrelerini üçer kere oku. Bu sana, her şeye karşı yeterlidir." dedi. (Nesâî, İsti'âze 1)
Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Her şeyin bir kalbi vardır. Kur'ân'ın kalbi de Yâ-Sîn'dir. Kim bu sureyi okursa, Cenab-ı Hakk, bu okuması sebebiyle kendisine, Kur'ân-ı Kerim'i -Yâ-Sîn hariç- on kere okumuş sevabını verir." (Tirmizî, Sevâbu'l-Kur'ân 7)
Tâvus (rahimehullah), bu iki surenin faziletce Kur'ân'daki diğer surelerden herbirine yetmiş kat üstün olduğunu söylerdi. (Tirmizî, Sevabu'l-Kur'ân 9, Da'avât 22)
Mülk Suresi: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kur'an-ı Kerim'de otuz ayetlik (şanı yüce) bir süre vardır. Bu süre (kendisini okuyan) kimseye (kıyamet günü) şefaat eder ve Allah'ın onu affetmesini sağlar. Bu süre Tebarekellezi bi-Yedihi'l'Mülk'dür" Ebu Davud'daki rivayette: "Okumak suretiyle) arkadaşlığını kazanan kimseye sure şefaat eder." denilmiştir. [Ebu Davud, Salat 327, (1400) (veya Ramazan 10); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 9, (2893)]
Tirmizi'de, İbnu Abbas'tan gelen bir diğer rivayette, İbnu Abbas (ra) Resulullah (sav)'ın şöyle dediğini belirtir: "Bu süre (kabir azabına, veya kabir azabına sebep olan günahlara karşı) engeldir, bu süre kurtuluş sebebidir, kişiyi kabir azabından kurtarır." (Rezin şunu ilave etmiştir: "İbni Şihab demiştir ki: "Humeyd İbnu Abdirrahman'ın bana haber verdiğine göre, Resulullah şöyle buyurmuştur: "Mülk suresi, kabirde, arkadaşı yerine mücadele eder (ve onu azabtan korur). (Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 9, (2892)
Nasr Suresi:Resulullah (sav) buyurdular ki: "İza cae nasrullahi ve'l-feth suresi Kur'an-ı Kerim'in dörtte birine denktir." (Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 10, (2897)
- Kur'an’ın faziletleriyle ilgili ayetler, hadisler hakkında bilgi verir misiniz?
- Tefsirler geçen rivayetlerin hepsi sahih mi?
- Ayrıca surelerin faziletleriyle ilgili, kitap var mı?
Cevap
Değerli kardeşimiz,
Kuran, sure ve ayetlerin faziletleriyle ilgili konu, daha çok Fezailü’l-Kur'an adıyla ifade edilir.
Kuran-ı Kerîm’in üstünlüklerini, onun tamamını veya bazı sure ya da ayetlerini öğrenip okuyan, öğreten, dinleyen, ezberleyenlerle hükümlerine göre amel edenlerin kazanacağı sevapları, bazı sûre yahut ayetlerinin şifalı oluşuna dair ayet ve hadislerde verilen bilgileri ifade etmek üzere İslamî kaynaklarda genellikle “fezâilü’l-Kur’ân”, bazan da “sevâbü’l-Kur’ân”, “menâfiu’l-Kur’ân” gibi tabirler kullanılmıştır.
Kuran’ın üstünlükleri hakkındaki ilk bilgiler yine Kuran’da bulunmaktadır.
Buna göre Kur'an;
- Çok ulu, çok şerefli, çok hikmetli, öğüt kaynağı, açık seçik bir kitaptır.
- O en doğru yola iletir ve iyi davranışlarda bulunan müminlere kendileri için büyük bir mükâfat bulunduğunu müjdeler.
- Allah Kur'an’da müminler için şifa ve rahmet indirmiştir. Eğer Allah onu dağa indirseydi dağ haşyetten parça parça olurdu.
- Kur'an’ın bir benzerini meydana getirmek üzere insanlar ve cinler bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar ona denk bir eser ortaya koyamazlar.
- Kur'an sözlerin en güzelidir ve Allah’tan gelmiş bir nurdur.
- İçinde şüpheli bilgi bulunmayan, müminler için hidayet ve rahmet kaynağı olan, kendisinden önceki kitapları doğrulayan, ayetleri sağlam ve hikmetli bilgiler içeren mübarek bir kitaptır.
- Allah Kuran’ı Peygamber’e, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarması ve insanların onun ayetleri üzerinde iyice düşünmeleri için indirmiştir.
- Kuran’ın hürmetine, onun indirildiği gece bin aydan daha hayırlı ve mübarek bir gece olarak nitelendirilmiştir.(bk. M. F. Abdülbaki, “Ḳuran”, “kitâb” md.leri)
Hadislerdede Kur'an-ı Kerîm’in faziletine dair bilgiler bulunmaktadır.
Süyutî bunları, Kuran’ın bütünüyle ilgili olanlar ve her bir surenin faziletine ilişkin olanlar şeklinde iki kısma ayırarak ele almıştır. Ayrıca bu bilgilere bazı ayetlerin faziletine dair hadisleri de eklemek gerekir.
Tirmizî ile Dârimî’nin sünenlerinde yer alan ve Fezâilü’l-Kuran’a dair hemen bütün kaynaklarda öncelikle zikredilen Hz. Ali’nin naklettiği bir hadise göre Resûl-i Ekrem ashabını ileride zuhur edecek bazı fitneler konusunda uyarmış, bu fitnelerden korunmak için ne yapılması gerektiğinin sorulması üzerine, “Çare Allah’ın kitabı Kuran’dır. Onda sizden önce gelip geçenlerin ve sizden sonra geleceklerin haberleri vardır.” dedikten sonra Kur'an’ın üstünlüklerini şöyle sıralamıştır:
O sağlam bir bağdır, hikmetli bir öğüttür; insanlar arasında doğabilecek anlaşmazlıklar için hükümler ihtiva etmektedir. O saçma sapan bir söz değil hak ile bâtılı ayıran ciddi bir kitaptır. Allah onu terkeden zorbaları perişan eder; hidayeti onun dışında arayanları sapıklığa düşürür. O sırat-ı müstakimdir; ona uyanların arzuları haktan sapmaz, dilleri sürçmez. Âlimler ona doymaz. Onu reddedenlerin çok olması değerini eksiltmez; onun üstünlükleri bitmez. Onunla konuşan doğruyu konuşmuştur; onunla amel eden kazanmıştır; onunla hükmeden adaleti gerçekleştirmiştir; ona davet eden doğru yolu bulmuştur. (Tirmizî, S̱evabü’l-Ḳuran, 14; Dârimî, Fezailü’l-Ḳuran, 1)
Kur'an hakkındaki diğer bazı hadislerin meali de şöyledir:
- “Kur’an Allah nezdinde göklerden ve yerden daha değerlidir.” (Dârimî, “Feailü’l-Ḳuran, 6)
- “Müslümanların en hayırlısı Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.” (Buhârî, Fezailü’l-Kuran, 21)
- “Bir müslümanın Allah’ın kitabından bir âyet öğrenmesi 200 rek‘at namaz kılmasından daha hayırlıdır.”(İbn Mâce, Muḳaddime, 16)
- “Kur’an ehli olanlar Allah ehli ve O’nun özel dostlarıdır.” (Müsned, III, 128, 242)
Dârimî’nin naklettiği bir hadiste (Fezailü’l-Kuran, 1) kıyamet gününde en etkili şefaatçinin Kuran olacağı belirtilir ve onu okuyanlara bu şefaat sayesinde verilecek cennet nimetlerinden söz edilir.
Bilhassa güzel sesli bir kimsenin teganniye kaçmadan Kuran’ı makamla okumasının sevabına işaret eden hadisler de rivayet edilmiştir. (Buhârî, Fezailü’l-Kuran, 19, 34; Müslim, Müsâfirîn, 232, 234; Dârimî, Fezailü’l-Kuran, 34, aṢalât, 171)
Kur'an-ı Kerîm’in tamamının Allah kelamı olduğunu dikkate alan İmam Eş‘arî, Bâkıllânî, İbn Hibbân gibi bazı âlimler, ayetler arasında bir fazilet ve değer farkının bulunmaması gerektiğini düşünmüşlerdir. İmam Mâlik’in de bu görüşte olduğu söylenir.
Buna karşılık İshak b. Râhûye, Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, Gazzâlî, Kurtubî, İzzeddin b. Abdüsselâm gibi birçok alim, esasta ayetler arasında bir değer farkı bulunmamakla beraber hal ve şartlar, zaman ve zemin, okuyanın ihtiyaçları, ilgili ayetin konusunun şerefi gibi bazı sebeplerle ayetler arasında bazı fazilet farkları bulunabileceğini belirtmişlerdir. (Süyûtî, II, 1131-1142)
Çoğu “Ümmü’l-Kuran” ve “es-seb‘u’l-mesânî” diye de anılan Fatiha sûresiyle Yâsîn, İhlâs, Muavvizeteyn ve “es-seb‘u’t-tıvâl” denilen Fâtiha’dan sonraki yedi uzun sure hakkında olmak üzere muayyen surelerin faziletlerine dair hadislerde bunların değişik yönlerden önemine işaret edilmiştir.
Ayrıca Bakara sûresinin Âyetü’l-kürsî diye anılan 255. ayetiyle 201 ve 285-286. ayetleri, Haşr suresinin son üç ayeti ve çoğu dua, tesbih, zikir mahiyetinde olan daha başka ayetlerin faziletleri hakkında çok sayıda hadis nakledilmiştir.
Ancak bu rivayetler içinde sahih olanların yanında zayıf ve hatta uydurma olanların da bulunduğu tesbit edilmiştir.
Kurtubî, el-Câmiʿ li-aḥkâmi’l-Ḳurʾân adlı tefsirinin mukaddimesinde (I, 78-80) birçok kimsenin çeşitli niyet ve maksatlarla Kuran surelerinin ve genel olarak amellerin faziletine dair hadis uydurma günahı işlediğini belirterek bunlardan örnekler verir.
Kuran surelerini tek tek sayarak her birinin fazileti hakkında açıklamalar ihtiva eden uzun bir sözü hadis diye uyduran Ebû Isme Nûh b. Ebû Meryem adlı kişiye böyle bir sözü neden hadis diye rivayet ettiği sorulduğunda onun verdiği, “Çünkü insanların Kur’an’ı bir yana bırakarak Ebû Hanîfe’nin fıkhı ve Muhammed b. İshak’ın megāzîsiyle meşgul olduklarını görüyordum, ben de insanları iyi amellere yöneltmek amacıyla bu hadisi uydurdum” şeklindeki cevap, fezailü’l-Kuran’a dair birçok ciddi kaynakta ibret verici bir uydurma gerekçesi olarak zikredilir. (Meselâ bk. Kurtubî, I, 78; Süyûtî, II, 1129-1130)
Kurtubî ayrıca Vahidî’nin eserinde ve onun kaynakları olan çeşitli tefsirlerde bu tür rivayetlerin gelişigüzel aktarıldığını da söyler.
Başta Zemahşerî olmak üzere Beyzâvî, Vâhidî, Sa‘lebî gibi müfessirlerin bu konudaki zayıf veya uydurma rivayetleri aktardıkları görülür.
Bunların eserlerinde yer alan, özellikle Übey b. Kâ‘b’dan nakledilip her bir surenin sonuna konulmuş olan ve o sureyi okuyanlara verilecek sevaplardan söz eden hadislerin çoğunun uydurma olduğu tesbit edilmiştir.
Kuran’ın faziletlerine dair hadisler hadis mecmualarında genellikle “Fezailü’l-Kuran”, “S̱evabü’l-Ḳuran”, “Menafiu’l-Ḳuran” gibi başlıklar altında toplanmış, III. (IX.) yüzyılın başlarından itibaren konuyla ilgili olarak daha çok hadislerden oluşan müstakil kitap ve risâleler de yazılmaya başlanmıştır.
Kâtib Çelebi, İmam Şâfiî’nin (ö. 204/820) Menafiu’l-Ḳur'an adlı eserinin bu alanda yapılan ilk müstakil çalışma olduğunu belirtir. (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1277)
Ebû Abdullah Muhammed b. Eyyûb el-Becelî, Ca‘fer b. Muhammed el-Firyâbî ve İmam Nesâî’nin Feailü’l-Ḳuran başlığını taşıyan eserleriyle Kurtubî’nin el-Vecîz fî fezaili’l-kitâbi’l-ʿazîz’i bu alanın günümüze kadar ulaşan en eski örnekleri olup basılmıştır.
Abdüsselâm b. Ahmed el-Basrî’nin S̱evâbü’l-Ḳurʾân, İbnü’l-Haşşâb’ın ed-Dürrü’n-naẓîm fî feżâʾili’l-Ḳurʾâni’l-ʿaẓîm, Ziyâeddin el-Makdisî’nin Fezailü’l-Ḳuran, Abdullah b. Es‘ad el-Yâfiî’nin Muḫtaṣarü’d-düreri’n-naẓîm fî fezaili’l-Ḳurʾâni’l-ʿaẓîm ve İbn Kesîr’in Fezailü’l-Ḳur'an adlı eserleri de bu konuya dair önemli kitaplardır.
Bundan başka Kur'an ilimlerine dair geniş kapsamlı eserler içinde çoğunlukla “Fezailü’l-Kuran” başlığı altında bu konudaki rivayetler aktarıldığı gibi (Meselâ bk. Zerkeşî, I, 432-456; Süyûtî, II, 1113-1141) tefsir kitaplarında da müfessirin metoduna göre surelerin başında veya sonunda tefsiri yapılan sureyle ilgili fezail hadislerine yer verilmiştir.
Konuyla ilgili bazı kaynaklar:
- M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “Ḳuran”, “kitab” md.leri.
- Müsned, III, 128, 242.
- Dârimî, “Fezazilü’l-Ḳuran”, 1, 6, 34, Salât, 171.
- Buhârî, “Fezailü’l-Kuran”, 19, 21, 34.
- Müslim, “Müsafirîn”, 232, 234.
- İbn Mâce, “Mukaddime”, 16.
- Tirmizî, “Sevabü’l-Kuran”, 14, 15.
- Abdürrezzâk es-San‘ânî, el-Musannef, III, 365-384.
- Muhammed b. Eyyûb el-Becelî, Fezailü’l-Kuran (nşr. Gazve Budeyr), Dımaşk 1988.
- Ca‘fer b. Muhammed el-Firyâbî, Fezailü’l-Kuran (nşr. Yûsuf Osman Fazlullah Cibrîl), Riyad 1409/1989.
- Nesâî, Fezailü’l-Kuran (nşr. Fârûk Hamâde), Beyrut 1413/1992, nâşirin girişi, s. 11-38.
- İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 78, 245, 277, 288.
- Ali b. Muhammed es-Sehâvî, Cemâlü’l-ḳurrâʾ ve kemâlü’l-iḳrâʾ (nşr. Ali Hüseyin el-Bevvâb), Kahire 1408/1987, I, 50-123.
- Kurtubî, el-Câmiʿ, I, 78-80; el-Vecîz fî feżâʾili’l-kitâbi’l-ʿazîz (nşr. Alâeddin Ali Rızâ), Kahire 1412/1991.
- Zerkeşî, el-Burhân, I, 432-456.
- Süyûtî, el-İtḳān (Bugā), II, 1113-1143.
- Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1277.
- Ali Şevâh İshak, Muʿcemü muṣannefâti’l-Kurʾâni’l-Kerîm, Riyad 1403-1404/1983-84, III, 310-322.
- İbrâhim Ali Ömer, el-Kurʾânü’l-Kerîm: târîhuh ve âdâbüh, Küveyt 1404/1984, s. 141-162.
- Ebü’l-Fazl Abdullah el-Gımârî, Fezailü’l-Kuran, Beyrut 1406/1986.
(bk. Diyanet İslam Ansiklopedisi, Fazailü'l-Kuran md.)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
.
Ha-Mim sureleri hakkındaki hadislerin sıhhatleri nelerdir?
Soran : Anonim
Tarih: 03.07.2016 - 01:30 | Güncelleme:
Soru Detayı
1- “Ha-mim ile başlayan sureler Cennet bahçelerinden bir bahçedir.” (Suyutî, Câmi’us sağir, 3/422, no.3852)
2- “Kuran-ın Ha-Mim ile başlayan sureleri yedidir. Cehennemin kapıları da yedidir. Her Ha-Mim, gelip cehennemin bir kapısına durur ve: ‘Ya Rabbi! Bana inanıp iman etmiş ve beni okumuş, okumaya devam etmiş olan bu kulunu, (cehennemin) bu kapısından içeri sokma‘ diye yalvarır durur.” (Suyutî, Câmi’us sağir, 3/422, no.3853; Beyhakî, Şu’abu'l- İmân)
3- "Her şeyin bir özü vardır. Kuran’ın özü ise, “Hâ-mîm’lerdir. Cennetin yüce makamlarına yükselmeyi arzu eden kimse ‘Hâ-Mîm’leri okusun. Eğer düşman ansızın saldırırsa, (onlardan korkmayın ve) ve şöyle deyin: Hâ-mîm. Lâ Yunsarûn’ (Tirmizi, Fedâilü’l-Kur’an, 1605)
4- Özel olarak Ha mim sureleriyle okuyarak, yazarak şifa vs dileniyor. Bu uygulamanın sahih mi?
Cevap
Değerli kardeşimiz,
1. Bu hadis rivayeti oldukça zayıftır. (bk.el-Elbani, Daif’ul-Camii’s-Sağir, h. no:2801)
2. Bu hadis rivayeti de zayıftır. (bk. el-Elbani, Daif’ul-Camii’s-Sağir, h. no:2802)
3. Tirmizi’de yalnız “Eğer düşman geceleyin ansızın size saldırırsa, şöyle deyin: “Hâ-Mîm. Lâ Yunsarûn” manasındaki ifade vardır.
Bu hadis rivayeti sahihtir. (bk.el-Elbani, Sahih ve Daifu süneni’t-tirmizi, h. no:1682)
“Her şeyin bir özü vardır. Kuran’ın özü ise, Hâ-mîm’lerdir.” manasındaki ifade ise, Taberani’de geçiyor ve sahihtir. (bk. Mecmau’z-Zevaid, 7/159)
“Cennetin yüce makamlarına yükselmeyi arzu eden kimse ‘Hâ-Mîm’leri okusun” manasındaki ifade ise, bir kısım tefsir ve hadis kaynaklarında yer almıştır. (bk. İbnu’d-Daris, Fedailu’l-Kur’an,1/102; ed-Durru’l-Mensur, Mümin, 40/1-3 ayetlerin tefsiri; Kenzu’l-Ummal, h.no:2696; Meraği, Mümin suresinin başlangıcı)
Kaynaklarda bu rivayetin zayıf veya sahih olduğuna dair bir tespite de rastlayamadık.
4. Kur'an’ın şifa olduğunu bizzat Kur’an ifade etmiştir. “Ha Mim”ler de buna dahildir. Ancak hususi olarak ha mimlerin şifa olduğuna dair bir hadis rivayetine rastlayamadık.
- Bununla beraber, zaman içinde bazı salih kimselerin tecrübeleriyle sabit olan bazı dualar ve tılsımlar -hadiste geçmese de- insanlar tarafından kabul görmüştür. Bu uygulama birçok dualar için geçerli olduğu gibi “Ha-Mim”ler için de geçerlidir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
.
Geceleri hangi surelerin okunması daha faziletlidir?
Soran : Sorularlaislami...
Tarih: 15.06.2011 - 00:00 | Güncelleme:
Cevap
Değerli kardeşimiz,
Evvela Kur’an’ın hepsi de, dertlere deva, gönüllere şifadır. Bu nedenle Kur'an'ın her suresi ve her ayeti okunabilir.
"Bakara suresinin okunduğu evden şeytan kaçar, sihir tesir etmez." şeklinde rivayetler vardır.
Gece-gündüz, 24 saat içinde, Yasin, Fetih, Rahman, Mülk, Amme / Nebe surelerinin okunmasında büyük sevap vardır. Bunların ayrıca değişik fitnelerden koruma özellikleri de vardır.
Geceleri Tebareke / Mülk suresinin okunması çok faziletlidir. Hadis-i şerifte şöyle buyurlmuştur:
“Kur’an’da otuz ayetli bir sure vardır, af olununcaya kadar, sahibine şefaat etmeye devam eder. Bu sure Mülk suresidir." (Ebu Davud, Salat, 327).
İhlas-Felak-Nas sureleri. Hz. Peygamber (asm) her yatağa girişinde bu sureleri üçer defa okur ve her defasında avucuna üfürerek bedenine sürerdi. Ayrıca hasta olduğunda da Felak-Nas surelerini okuyup üzerine üflerdi. (Buharî, Fedailu’l-Kur’an,14).
Ayet el-Kürsi, her zaman okunması gereken bir ayettir; ism-i azamı içinde barındırmaktadır.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
.
Namazdan sonra aşir (Kur'an) okumanın kaynağı ve faziletleri hakkında bilgi verir misiniz?
Soran : Ebrar430
Tarih: 29.06.2006 - 23:11 | Güncelleme:
Soru Detayı
- Her vakit namazdan sonra tespihat yapıyoruz ve bunu tamamlamak için sonunda Kur'an okuyoruz. Örneğin sabah namazının tespihatının sonunda La Yestevi, yani Haşir sûresinin son ayetleri, öğlen namazının sonunda Fetih suresinin son ayetleri ve böylece devam etmekte.
- Bunlar namazın peşinden okunacak diye bizlere hangi hadis ile rivayet edilmiştir?
Cevap
Değerli kardeşimiz,
Bilindiği gibi sabah ve akşam namazlarından sonra Kur’an’dan “Lâ yestevî”, öğle namazından sonra “Lekad sadakallâhu” ayetleri ile başlayan aşırlar; ikindi namazından sonra Amme suresinin yarısı veya tamamı; yatsı namazından sonra da “Âmenerresûlü” aşr-ı şerifleri okunmaktadır.
Esâsen her zaman ve fırsatta okunan her Kur’ân harfine on sevap vardır. Hepsinin de okunması faziletlidir. Namazlardan sonra da her sûre okunabilir ve yine sevaplıdır. Ancak bâzı sûre ve hayetler vardır ki, lafız, mânâ, mâhiyet ve şümûlü cihetiyle diğer sûrelerden farklılık arz etmektedir. Meselâ, Fâtiha, Yâsin ve İhlâs sûreleri fazilet ve muhteva bakımından diğer sûrelerden; Âyetü'l-kürsî de diğer âyetlerden aynı mânâda farklıdır.
Bunların faziletini müteaddit hadislerde Peygamber Efendimiz (asm) ifade etmiştir. Hadis kitaplarında da ayrıca “Fedâilü’s-suver” (Surelerin faziletleri)adı altında bâzı sûrelerin fazilet ve sevabını anlatan bablar yer almaktadır.
Namazlardan sonra okunan “aşır”ların fazileti de aynı bablarda anlatılmaktadır. Meselâ, Bakara sûresinin sonunda yer alan iki âyetli “Âmenerresûlu”nün fazileti hususunda şu meâlde hadisler rivâyet edilmektedir:
“Bakara sûresinin sonunda iki ayet vardır. Kim bunları okursa (dünya ve âhiret maksatları için veya o gecede okuyacağı Kur’ân için) ona yeterlidir.” (Buharî, Fedâilu'l-Kur'ân 10)
Peygamber Efendimiz (asm)'e mi'raçta üç hediye verilmiştir:
"Beş vakit namaz, Bakara Sûresi'nin son iki ayeti, ümmetinden Allah'a şirk koşmadan ölenlerin büyük günahlarının bağışlanacağı müjdesi."(Müslim, Îman, 279)
Başka bir hadiste şöyle buyurulmaktadır:
“Yüce Allah Bakara sûresini iki âyetle nihayet vermiştir. Onları okuyana mükâfatını Arş-ı Âlâdaki hazinesinden verecektir. Onları öğrenin, hanımlarınıza ve çocuklarınıza öğretiniz.”
Tirmizî’de aynı mevzuda şu meâlde bir hadise yer verilmektedir.
“Cenab-ı Hak yeri ve göğü yaratmazdan bin sene önce bir kitap yazdı. O kitaptan iki âyet indirdi. O âyetlerle Bakara sûresine nihayet verdi. O âyetler bir evde üç gece okunursa, o eve şeytan yaklaşmaz.” (Tirmizî, Sevâbu'l-Kur'ân 4)
Bu hadis, “Âmenerresûlü”nün faziletini ifâde eden en veciz ve geniş hadistir. Cenab-ı Hakk'ın yeri ve göğü yaratmazdan bin sene önce yazmış olduğu kitaptan maksad, bütün peygamberlere gönderdiği kitabın kendisidir. Âyetler Cenab-ı Hakk'ın kelâmı olduğu için, onların Peygamberimiz (asm)'in zamanında nâzil olması daha önceden ilm-i İlâhide bulunmalarına engel değildir. Çünkü Cenab-ı Hakk'ın kelâmı ezelî olduğundan, bunun için zaman mefhumu söz konusu olmaz. Kur’ân-ı Kerim ve içindeki âyet ve sûreler de buna dahildir.
İşte her yatsı namazından sonra bu iki âyeti okumakla, bu faziletlerden nasibimizi almaya çalışıyoruz.
Sabah ve akşam namazlarından sonra okunan ve “Lâ yestevî” ile başlayıp okunan Haşr sresinin sonundaki aşrın fazileti hakkında da yine bâzı hadisler rivâyet edilmektedir.
İrbad bin Sâriye (r.a.) Peygamber Efendimiz (asm)'in yatağa girmeden önce Sebbeha, Yüsebbihu ile başlayan sûreleri okur ve “Bu sûreler içinde bin âyetten daha hayırlı bir âyet vardır.” buyururlardı. Hadis şerhlerinde bu âyetin “Lev enzelnâ” ile başlayan Haşr sûresinin sonunda yer alan âyet olduğu izah edilmektedir.
Başka bir hadiste de sabah ve akşam vaktinde bu âyetlerin okunmasının fazileti hakkında Peygamber Efendimiz (asm) meâlen şöyle buyururlar:
“Kim ki sabahleyin üç kere 'eûzü billahi’s-semîi’l-alîmi mine’ş-şeytani’r-racîm' der ve Haşr sûresinin sonundaki üç âyeti okursa, Allah o kimseye akşama kadar duâ ve istiğfar etmek üzere yetmiş bin melek vazifelendirir. O gün vâdesi yetip ölürse şehit olarak vefat eder. Kim bu ayetleri akşamleyin okursa, aynı mükâfat ve dereceye ulaşır.” (Tirmizî, Fedâil, 22)
İşte sabah ve akşam namazlarından sonra bu âyetleri okuduğumuz zaman, inşâallah bu mükâfata nâil oluruz.
Öğle namazından sonra okuduğumuz “Lekad sadakallahü...” ile başlayan aşır ise Fetih sûresinin son üç âyetidir. Müstakil olarak Fetih sûresini okumanın faziletini bildiren hadisler mevcuttur.
Hz. Ömer’in (r.a.) rivâyet ettiği bir hadiste meâlen Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmaktadır:
“Bana bu gece öyle bir sûre nâzil oldu ki, o sûre bana, üzerine güneşin doğduğu bütün varlıklardan daha hayırlıdır” buyurdu ve bundan sonra ‘İnnâ fetahnâ leke...’yi okudu.”(Buharî, Tefsir, 48/1)
Bâzı kitaplarda rivâyet edilen bir hadiste ise Peygamberimiz (asm) Fetih sûresinin sonundaki âyeti kasdederek, “Bunları okuyun ve Allah’tan hayır ve bereketini isteyiniz” buyurmuştur.
İşte bu “aşır”ların faziletini bilen ulemâ, her namazdan sonra okuyarak bu sünnetin herkes tarafından tatbikini temin etmişlerdir. Bu aşırları okumak hem bir sünnetin yerine getirilmesi, hem de Kur’ân'ın sevap bakımından en faziletli kısımlarının okunmasıdır.
"Eğer şu Kur'ân'ı bir dağ üzerine indirseydik, o dağı Allah korkusundan alçalmış ve paramparça olmuş görürdün!"
Başka bir âyette,
"Şu Kur'ân insanların kalp gözlerini açacak bir nur, sağlam bilgi edinmek için bir hidayet ve rahmettir." (Câsiye, 45/20) buyurulmaktadır. Diğer bir âyetse şöyledir: "Bu Kur'ân insanlar için bir beyandır, müttakîler için de bir hidayet ve rahmettir."(Al-i İmrân, 3/138)
Şu dünya dershanesinde her Müslüman Kur'ân'ın talebesidir.
Her şeyden evvel okuyup anlayarak amel edeceğimiz İlahî kitap, Kur'ân-ı Kerîm'dir. O ezelîdir, ebedîdir. Daima genç ve tazedir. O Allah'ın kelâmı, Allah'ın fermanıdır. Hakikî mürşid ve rehber Kur'ân'dır.
Dünya medresesinin en büyük muallimi olan Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) bize Kur'ân'ı ders vermiş. Onu okumayı, içindekilerle amel etmeyi emretmiştir.
Şu hadîs-i şerifleri dikkatle dinleyiniz:
"Sizin en hayırlınız Kur'ân'ı öğrenip öğreteninizdir."
"Ümmetimin en faziletli ibadeti Kur'ân okumaktır."
"Muhakkak Kur'ân bir zenginliktir ki, onun üstünde zenginlik olmadığı gibi onunla beraber de fakirlik yoktur. Kendisine Kur'ân nasip olan kimse, başkasının kendisinden daha zengin olduğunu zannederse, Allah Teâlâ'nın âyetleriyle alay etmiş uttur."
"'Demir paslandığı gibi şu kalpler de paslanır!' buyurdu. 'Cilâsı nedir yâ Resûlallah?' diye sorulunca, 'Kur'ân okumak ve ölümü hatırlamaktır!' buyurdu."
Ashâb-ı Kiram'dan Ebû Hureyre (ra) bu mevzuda şu açıklamayı yapıyor:
"Hangi evde Kur'ân-ı Kerîm okunursa, orada bolluk ve bereket çoğalır. Şeytanlar uzaklaşır. Ve melekler oraya dolarlar."
"Hangi evde Kur'ân okunmazsa o evde darlık, sıkıntı, huzursuzluk başgösterir. Rahmet melekleri oradan uzaklaşır ve şeytanlar orayı istilâ ederler."
Aziz kardeşlerim!
Allah katında Kur'ân'dan daha üstün şefaatçi yoktur. Bir Müslüman Allah rızası için Kur'ân-ı Kerîm'i okuduğu zaman melekler onun etrafında toplanırlar, onun alnından öperler. O kul için Allah'tan af ve mağfiret dilerler.
Kur'ân kalplere kuvvet ve gıdadır. Ruhlara şifâdır. Onu tekrar tekrar okumaya ihtiyacımız vardır. Gıdanın tekrarı kuvveti artırdığı gibi Kur'ân-ı Kerîm'i tekrar okumak da manevî gıdamızın kaynağıdır.
"Kur'ân hem zikirdir, hem fikirdir. Hem hikmettir, hem ilimdir. Hem hakikattir, hem şeriattır. Hem sadırlara şifa, mü'minlere hüdâ ve rahmettir."
Bir ana-babanın çocuklarına karşı en mühim vazifesi, onlara Kur'ân öğretmektir, Kur'ân terbiyesi vermektir.
Hususan tatil devresi bu iş için bir fırsattır, kaçırmayalım! Her çâreye başvuralım!
Yavrularımızı Kur'ân ve îman dersleriyle tanıştıralım!
Fahr-i Kâinat Efendimiz (sav)'in şu tavsiyelerine kulak verelim:
"Kur'ân okuyunuz!Zira o Kur'ân okuyanlara kıyamet gününde şefaatçi olarak gelecektir. Evlerinizde çok çok Kur'ân okuyunuz! Çünkü Kur'ân okunmayan evde hayır az, şerse çok olur. Ve o ev halkı daima sıkıntılı ve huzursuzdur. Kalbinde, kafasında Kur'ân'dan hiçbir âyet bulunmayan kimse harap bir ev gibidir. Kur'ân apaçık bir nur, hakîm bir zikir ve en doğru yoldur."
Muhterem Müslümanlar!
Hasta kalplerin şifası Kur'ân okumaktır. Hasta milletlerin kurtuluş reçetesi Kur'ân'a sarılmaktır.
Dinimizin temeli Kur'ân olduğu gibi İslâm âleminin temeli de Kur'ân'dır. Yeryüzünde hâkimiyet Kur'ân'ın hakkıdır.
"İstikbal yalnız ve yalnız İslâmiyet'in olacak, hâkim hakaik-i Kur'âniye ve îmaniye olacak!"
Asrımız Kur'ân asrıdır. Dünya milletleri İslâm'a koşuyor.
Dinsiz, imansız, Kur'ân'sız hiçbir milletin yaşayamayacağı yavaş yavaş anlaşılıyor.
Bütün dünyada Kur'ân'a bir dönüş ve yöneliş vardır. Kur'ân'ın nuru dünyayı saracaktır.
Şu âhir zamanda maddî elektrik, ışık, nur her yere ulaştığı gibi, manevî elektrik olan Kur'ân ve îman nuru da ulaştırılmalıdır.
Kur'ân'ın hakikatları her eve, kalbe ve kafaya hâkim olmalıdır.
Mülk Allah'ındır. Kur'ân Allah kelâmıdır.
Geliniz, Kur'ân'ı okuyalım, hayatımıza tatbik edelim, bütün sıkıntılardan kurtulalım!
.
Peygamberimiz, her işi bırak bu sureleri öğren demiş mi?
Soran : Anonim
Tarih: 04.09.2019 - 20:00 | Güncelleme:
Soru Detayı
1. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem’in her işi bırak bu sureleri öğren dediği sureler:
Beyyine Suresi, Kaf Suresi, Necm Suresi, Buruc Suresi, Tarık Suresi, Amme Suresi, Zilzal Suresi.
2. Hadıs-i şeriflerde buyuruldu ki: Adamın biri Resülullah efendimize gelerek, “Ya Resülallah! Bana öz ve her şeyi içine alan bir süre öğret.” dedi. Resülullah efendimiz; “Zilzal suresini oku!” buyurdu. Adam; “Seni hak din ile gönderen Allah’a yemin ederim ki, bunun dışında bir şey yapmam” dedi ve kalkıp gitti. Resülullah efendimiz; “Adamcağız kurtuldu” buyurdu.
“Kim herhangi bir gecede Zilzal suresini okursa, Kuran-ı Kerim’in yarısını okumuş gibi sevap kazanır.”
Cevap
Değerli kardeşimiz,
Cevap 1:
Kaynaklarda, "Her işi bırak bu sureleri öğren." anlamında rivayet bulamadık.
Cevap 2:
Zilzal Suresinin fazileti hakkında rivayet edilen hadise göre bir sahabî Resülullah’ın huzuruna gelip kendisine Kur'an okutmasını istemiş, Hz. Peygamber (asm) “elif lâm râ’”, “hâ mîm” veya tesbih kavramıyla başlayan surelerden okumasını söylemiş, sahabî bunların her biri için, “Yaşım ilerlemiş, kalbim sıkıntılı hale gelmiş, dilim de kalınlaşmış” şeklinde mazeret beyan ederek kendisine özlü bir sure okutmasını talep etmiştir.
Resûl-i Ekrem (asm) ona Zilzal suresini okutmuştur. Sahabî okumasını bitirince, “Seni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, hayatımın sonuna kadar buna başka bir şey ilave etmeyeceğim.” demiş ve oradan ayrılmıştır.
Bunun üzerine Hz. Peygamber (asm) şöyle demiştir:
“Bu adam kurtuluş yolunu bulmuş, kurtuluş yolunu bulmuştur.” (Müsned, 2/169; a.e. [Arnaût], XI, 139-141; Ebû Dâvûd, Şehru ramazan, 9; İbrahim Ali, s. 302-303, 360-361)
Abdullah b. Abbas’tan rivayet edilen bir hadiste de Resûlullah (asm), Zilzal suresinin Kur'an’ın yarısına, İhlas’ın üçte birine, Kafirun suresinin de dörtte birine denk geldiğini söylemiştir. (Tirmizî, Fezailü’l-Kuran, 10)
Şehabeddin Mahmud el-Alusi, Zilzal suresinin Kuran’ın yarısına denk gelişini onun içerdiği hükümlerin dünyaya ve ahirete dair olmasına, surenin ahiret ahkamını kısaca içermesi özelliğine bağlamıştır. (Ruhu’l-meani, ilgili suresinin tefsiri)
Enes b. Mâlik'ten rivayet edilen başka bir hadise göre, Rasûlullah (asm.), ashabından bir adama: “Ey falan kimse evlendin mi?" diye sordu. Adam: "Hayır, Ey Allah’ın elçisi evlenmedim, evlenme imkanına da sahip değilim." dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah (asm) "Senin ezberinde İhlas suresi yok mu?" Buyurdu. Adam: "Evet var." dedi. Rasûlullah (asm), "O Kur’’ın üçte biridir." buyurdu.
Sonra Rasûlullah (asm) "Ezberinde Nasr suresi yok mu?" buyurdu. Adam: "Var." dedi. Rasûlullah (asm): "O da Kur'an’ın dörtte biridir." buyurdu.
Sonra Rasûlullah (asm), "Ezberinde Kâfirûn suresi var mı?" buyurdu. Adam da: "Evet." deyince Rasûlullah (asm), "Kuran’ın dörtte biridir." buyurdu.
Sonra Rasûlullah (asm), "Ezberinde Zilzal suresi yok mu?" buyurdu. Adam: "Evet vardır." deyince Rasûlullah (asm), "O da Kur'an’ın dörtte biridir." buyurdu ve "(Sen zengin sayılırsın, bunları öğretmeyi mehir olarak kullanıp) evlen evlen." buyurdu. (Tirmizî, Fezailü’l-Kur'an, 10)
İsmail Hakkı Bursevî Tefsîru Sûreti’z-Zelzele adıyla bir risale kaleme almıştır. (Beyazıt Devlet Ktp., Genel, nr. 3507, vr. 116a-121a)
Yasin suresi, ilk ayetinde bulunan yâ ve sin harflerinden dolayı bu ismi almıştır. Bununla berâber"Azime", "Muimme", "Müdafi'ai kadiye" ve "Kalbu'l-Kur'an" isimleri de kullanılmıştır. Kalbu'l-Kur'an, Kur'an'ın kalbi, Müdafi'a-i kadiye, sahibinden (onu okuyan ve onunla amel eden kişilerden) her türlü fenalığı defeden, Muimme, sahibine dünya ve âhiretin hayatını kazandıran, ondan dünya ve âhiretin korkularını gideren ve Azime ise, sahibi Allah'ın yanında şerefli olarak zikredilen demektir.
Yasin suresi, Müslümanlar tarafından çok okunan bir sûredir. Diğer surelere nazaran daha fazla rağbet görmektedir. Hz. Muhammed (asm)'in bu sure hakkında söylediği ve okunmasını tavsiye ettiği çeşitli hadisler vardır.
Yasin Suresinin faziletiyle ilgili rivayetlerden bir kısmı şöyledir:
“Her şeyin bir kalbi vardır. Kuran’ın kalbi de Yasîn’dir. Kim Yasin’i okursa Allah Teâlâ, onun bu Yasin okumasına karşılık, Kur'an’ı on kere okumuş gibi sevap yazar.”(1)
Tirmizî bu hadis için “garîb” değerlendirmesi yapmış, “Bu hadisin Humeyd b. Abdurrahman tarikinden başka bir tarikle geldiğini bilmiyoruz.” demiştir.
“Bakara suresi Kuran’ın tepesi ve zirvesidir. Onun her ayetiyle birlikte seksen melek inmiştir. Ayete’l-Kürsî arşın altından çıkarılmış ve onunla birleştirilmiş ya da Bakara suresiyle birleştirilmiştir. Yasin ise Kuran’ın kalbidir. Bir kişi Allah Tebareke ve Teâlâ’ın rızasını ve ahiret yurdunu kazanmak için Yasin’i okursa mutlaka bağışlanır. Ölülerinize onu (Yasin’i) okuyun.”(2)
“Kim Allah’ın rızasını umarak bir gece Yasin’i okursa o gece bağışlanır.”(3)
"Kim sabaha ulaştığında Yasin’i okursa, o kimseye, akşama ulaşıncaya kadar o günün kolaylığı bahşedilir. Kim de onu bir gecenin başlangıcında okursa, ona da sabaha ulaşıncaya kadar o gecenin kolaylığı bahşedilir."(4)
“Şüphesiz zatında ve sıfatlarında noksanlıklardan uzak ve şanı yüce olan Allah, gökleri ve yeri yaratmadan bin yıl önce Tâhâ ve Yasin'i okumuştu. O zaman Melekler Kuran’ı işittiklerinde şöyle demişler: Bunun kendisine ineceği ümmete ne mutlu! Bunu taşıyacak gönüllere ne mutlu! Bunu konuşacak dillere ne mutlu!”(5)
“Kim gündüzün başlangıcında Yasin Suresini okursa, onun ihtiyaçları giderilir.”(6)
“Kim Allah'ın rızasını kazanmak için bir gece Yasin'i okursa, o bağışlanır.” (Mutemir'in babası Süleyman et-Teymî) şöyle dedi: "Bana ulaştığına göre, o (yani Yasin) tüm Kur'an'a denktir."(7)
“Kim Allah’ın rızasını umarak bir gece Yasin’i okursa o gece bağışlanır.”(8)
“Yasin Kur'an’ın kalbidir. Onu, Allah’ın rızasını ve ahireti kazanmak için okuyan kişi mutlaka affedilir. Onu, ölülerinize okuyun.”(9)
Bu hadiste Yasin suresi Hz. Peygamber (asm) tarafından Kur'an-ı Kerim’in kalbi olarak tanımlanmıştır. Bununla, insanda kalp ne kadar önemli ve değerliyse, Kur’an-ı Kerim’de Yasin suresi o kadar önemli ve değerli olduğuna işaret edilmiştir.
“Kim Allah’ın rızasını umarak gündüz veya gece Yasin’i okursa günahları bağışlanır.”(10)
“Kim Allah azze ve celle’nin rızasını umarak Yasin’i okursa geçmiş günahları bağışlanır. Ölülerinize onu (Yasin’i) okuyun.”(11)
İnsanların işledikleri günahlarının affı için hadislerde birçok yol gösterilmiştir. “Büyük günahlardan kaçınıldığı müddetçe, beş vakit namaz ile iki cuma, aralarında işlenen günahlara kefarettir.”(12) hadisi buna bir örnektir.
İlgili hadiste de Yasin suresinin, sırf Allah’ın rızasını gözeterek okunduğunda geçmiş günahların affına sebep olacağı bildirilmiştir.
“Kim her gece Yasin’i okursa affedilir.”(13)
“Kim Yasin’i okursa, Kur’an’ı on kere okumuş gibi (Allah) sevap yazar.”(14)
“Yasin suresini okuyun, çünkü onda on bereket vardır...”(15) İbn Hacer bu hadisin zayıf olduğuna dikkat çekmiştir.(16)
Yasin Suresinin faziletiyle ilgili bu rivayetlerin bazıları sahih ve hasendir, bir kısmı da zayıftır.
Fazilete dair zayıf rivayetlerle amel edilebileceğine dair fetva, alimlerin büyük çoğunluğunun görüşüdür.
Buna göre, kim hadis kriterleri bakımından -uydurma olmamak şartıyla- zayıf olduğunu bildiği halde fazilete dair amel işleyebilir. Çünkü burada helal-haramla ilgili bir hüküm söz konusu değildir. Bu nedenle Yasin Suresinin faziletiyle ilgili zayıf hadis rivayetleriyle amel etmenin bir sakıncası yoktur.
Hizbü’l-Kur’ân, Kur’ân’ın bir kısmı, Kur’ân’ın altmışta biri, Kur’ân’ın bir parçası, Kur’ân’dan bir bölüm demektir. Terim olarak ise, Kur’ân’dan faziletli sûrelerin bir araya getirilerek yapılmış mecmualara Hizbü’l-Kur’ân denmiştir.
Bedîüzzaman Hazretlerinin Kur’ân’dan seçtiği bazı faziletli sûreler Cevşenü’l-Kebîr’in baş tarafına alınmıştır. Buraya alınan sûreler Yasin Sûresi, Fetih Sûresi, Rahman Sûresi, Haşir Sûresinin son âyetleri, Mülk Sûresi, Nebe’ Sûresi ve Bakara Sûresinin son âyetleridir.
Bu sûrelerle ilgili Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm’ın hadislerine bir göz atalım:
*Enes radiyallahü anh bildirmiştir: Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdu ki: “Her şeyin bir kalbi vardır. Kur’ân’ın kalbi de Yasin Sûresidir. Her kim Yasin Sûresini okursa Allah ona bu sûreyi okuması sebebiyle Kur’ân’ı on kere okumuş kadar sevap yazar.”1
*Ebû Hüreyre radiyallahü anh bildirmiştir: Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdu ki: “Kur’ân’da otuz âyetli bir sûre vardır. Onu okuyana, günahları affedilinceye kadar şefaat edecektir. O sûre, ‘Tebâreke’llezî biyedihi’l-mülk = (Yücedir O Zât ki, bütün mülkün tasarrufu İlâhî kudretinin elindedir.)’ diye başlayan Mülk Sûresidir.”2
*Hazret-i Ömer radiyallahü anh bildirmiştir: Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdu ki: “Bana bu gece öyle bir sûre nâzil oldu ki, o sûre bana, üzerine güneşin doğduğu bütün varlıklardan hayırlıdır. Buyurdu ve, ‘İnnâ fetehnâ leke fethan mübînâ=Biz sana apaçık bir fetih ve zafer hazırladık.’ diye başlayan sûreyi okudu.3
*Nu’man bin Beşîr radiyallahü anh bildirmiştir: Resûlullah Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdu ki: “Allah gökleri ve yeri yaratmadan iki bin sene önce bir kitap yazdı ve o kitaptan iki âyet indirerek Bakara Sûresini bu iki âyetle kapadı. Bu iki âyet bir evde üç gece okunmazsa şeytan o eve yaklaşır.”4
*Ma’kıl bin Yesâr radiyallahü anh bildirmiştir: Resûlullah Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdu ki: “Kim sabah kalkarken üç defa ‘Eûzü billâhi’s-Semî’ıl-Alîmi mine’ş-Şeytânirracîm=Allah’ın rahmetinden kovulmuş olan şeytandan, işiten ve bilen Allah’a sığınırım.’ der ve Haşir Sûresinin sonundan üç âyet okursa, Allah o kimseye akşama kadar duâ ve istiğfar etmek üzere yetmiş bin melek vazifelendirir. O günde ölürse şehid olarak ölür. Kim geceye girerken okursa o da aynı dereceye ulaşır.”5
Kur’ân’ın bâzı sûrelerinin bazı vakitlerde diğer bazılarına göre daha fazîletli olduklarını bildiren hadislerde hiç mübalâğa olmadığını belirten Üstad Bedîüzzaman Hazretleri, bu sırrı şu misal ile açıklar: İçine bin tane mısır ekilmiş bir tarla farz etsek... Hasat zamanında, tarladaki bazı çekirdeklerin diğer bazılarından daha çok verim getirdiklerini, daha çok mısırı meyve verdiklerini göreceğiz ve buna şaşırmayacağız. Meselâ, bir çekirdeğin, başak başına yüzer mısır tanesi veren yedi başaklı bir mısır bitkisi olarak karşımıza çıktığını gördüğümüzde şaşırmayacağız. Oysa kökteki tek çekirdek, neticede, yedi yüz mısır tanesini ürün olarak vermiş olmaktadır. İşte bir tek mısırın, yedi yüz mısırı netice verdiğini gördükten sonra; kökteki tek çekirdek için, bütün tarlaya atılan mısır çekirdeklerinin üçte ikisine denk bir berekete sahip olduğunu rahatlıkla ve hiç şaşırmadan söyleyebileceğiz.
Meselâ, yine hasat zamanında bir diğer mısır çekirdeğinin de on püsküllü başak verdiğini ve her bir başakta iki yüz tane mısır olduğunu, yani kökteki tek mısırın iki bin mısırlık bir berekete sahip olduğunu görsek de şaşırmayacağız. Oysa bu demek oluyor ki, kökteki tek mısır, bütün tarlaya atılan mısırların iki misli kadardır, yani iki misli berekete sahiptir.
O halde Kur’ân’ın her birisi birer çekirdek hüviyetini taşıyan harflerinin bazılarının, bazı vakitlerde ve bazı şartlarda daha fazla feyiz ve bereket verdiğini bildiren hadislerin yüzde yüz hak ve hakîkati bildirdiklerini, içlerinde -hâşâ- asla abartı olmadığını takdir etmeliyiz. Meselâ, yukarıdaki hadiste bildirildiği gibi Yasin Sûresinin on Kur’ân kadar sevabı ve feyzi bulunduğunu bildiren hadisi bu misal çerçevesinde ele aldığımızda hadisi doğru anlamamız mümkün olacaktır. Burada; Kur’ân-ı Kerim’in üç yüz bin altı yüz yirmi harfinin her birini birer çekirdek farz edeceğiz. Yasin Sûresinin her bir harfini de verdikleri beşer yüz sevapla birlikte ele alacağız ve beş yüzle çarpacağız. Ve hemen göreceğiz ki, karşımıza on Kur’ân kadar bir feyiz ve bereket kapısı Yasin Sûresiyle açılmış olmaktadır. İşte hadis-i şerif, bu yüksek feyze ve sevaba işaret etmektedir. Demek, Yasin Sûresi, İhlâs Sûresi ve sair sûrelerin bazılarının sevap ve feyiz bereketini müjdeleyen hadis-i şerifler -hâşâ- hiç mübalâğa içermediği gibi, gayet makul, gâyet mânâlı ve gâyet hakikatli bir esası bildirmişlerdir.6
Şüphesiz bu, Kur’ân hatmi yerine hep bu sûreleri okuyalım, bu sûreleri okumakla yetinelim ve Kur’ân’ın diğer sûrelerini okumayalım demek değildir. Fakat faziletli sûreleri daha fazla müracaat kaynağı yapmamızda hiçbir sakınca yoktur.
Demek, fazileti ve bereketi hadislerle haber verilmiş olan sûre veya Kur’ân-ı Kerim âyetlerini her vakit, her sıkıntımızda, başımız her dara girdiğinde, kalbimiz her daraldığında, yardıma ve inâyete her ihtiyaç duyduğumuzda, kendimizi her yalnız hissettiğimizde, her derdimiz olduğunda, her devâ arayışımızda, her bolluk ve bereket arzûlayışımızda, bir rahmet kapısını çalmayı her arzû ettiğimizde, Rabb’imizle konuşmayı her dilediğimizde, Allah’a her sığınışımızda, Hâlık’ımıza her yönelişimizde, Rahmân’dan her imdat bekleyişimizde rahatlıkla okuyabiliriz. Allah kabul etsin. Âmin.
"Dört şey arşın altındaki hazineden indirilmiştir. Fatiha, Ayet el-Kürsi, Amenerresulü, Kevser Suresi'dir."
- Bu ayet ve surelerin diğer ayet ve surelerden daha faziletli olmasının nedeni nedir?
Cevap
Değerli kardeşimiz,
Ebû Ümâme radıyallahu anh, ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i: “Kur’an okuyunuz Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçı olarak gelecektir” buyururken işittim, demiştir (Müslim, Müsâfirîn 252 Ayrıca bk Ahmed İbni Hanbel, Müsned,V, 249, 251)
Nevvâs İbni Sem’ân radıyallahu anh şöyle dedi: Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i: “Kıyamet gününde Kur’an ve dünyadaki hayatlarını ona göre tanzim eden Kur’an ehli kimseler mahşer yerine getirilirler. Bu sırada Kur’an’ın önünde Bakara ve Âl-i İmrân sûreleri vardır. Her ikisi de kendilerini okuyanları müdafaa için birbiriyle yarışırlar” buyururken işittim. (Müslim, Müsâfirîn 253. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân 5)
Hadis kitaplarımızın birçoğunda Kitâbü’l-fezâil bölümleri yer alır Kur’an’ın faziletlerine ya bu kitapların içinde veya başlı başına müstakil bir bölüm halinde yer verilir Buralarda genel olarak Kur’an’ın faziletleri, özel olarak da Kur’an’ın bazı sûre ve âyetlerinin faziletleriyle ilgili hadis ve haberler ele alınır Daha sonraki dönemlerde Kur’ân-ı Kerîm’in faziletlerini konu alan birçok eser meydana getirilmiştir Bu eserler, tasnif dönemi eserleri gibi sadece konuyla ilgili hadisleri ihtiva eden kitaplar değil, Kur’an ve Sünnet’ten hareketle bu yöndeki görüş ve düşünce farklılıklarını, bu görüş ve düşüncelerin dayandığı esasları, işin itikadî, ilmî ve fikrî boyutunu etraflıca ele alan kitaplardır
Fazîlet, bir şeyin taşıdığı seçkin ve kıymetli özellikler sebebiyle başka bir şeye üstün olmasıdır Fazîlet, hayır olan ve övülen bir özelliktir; noksanlığın karşıtı olup kemâli ifade eder Fazîlet Arap dilinde ilimlerle, yani bilgi alanlarıyla, ibadetler, ameller yani davranışlarla veya ahlâkî niteliklerle ilgili olarak kullanılır Bir ilim diğerinden veya bir âlim başkasından daha fazîletli olabilir Bir amel, bir ibadet, bir davranışın da aynı şekilde benzerlerinden daha üstün, daha faziletli kabul edildiği bilinen bir gerçektir. Ahlâkî hasletler de kendi aralarında bir derecelendirmeye tâbi tutulabilirler Bunların her birinin Kur’an ve Sünnet’te örneklerini görmek mümkündür
Kur’an’daki bir sûre veya âyetin yine Kur’an’daki başka bir sûre ve âyetten daha faziletli olup olmayacağı, ulemâ arasında görüş ayrılıklarına sebep olmuştur İmam Ebü’l-Hasen el-Eş’arî, Kâdî Ebû Bekir el-Bâkıllânî ve İbni Hibbân gibi kelâm âlimleri böyle bir şeyin olamayacağı kanaatindedir Çünkü bilindiği gibi Kur’an’ın tamamı Allah kelâmıdır Bir sûre veya âyet diğerinden daha fazîletlidir denilirse, mukâbilinin noksan olması gibi bir sonuç ortaya çıkar ki, bu doğru bir düşünce olarak kabul edilemez Fakat İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğu, bir sûrenin başka bir sûreden, bir âyetin de diğer bir âyetten üstün olmasının câiz olduğu görüşünü benimserler Çünkü bu konuda yoruma ihtiyaç hissettirmeyecek kadar açık naslar bulunduğunu ileri sürerler Bu kadar çok sahih rivâyet ortada dururken, konu hakkında ihtilaf etmenin bile doğru olmadığını ifade ederler İmam Kurtubî, doğru düşüncenin bu sonuncu görüş olduğunu söyler
İmam Gazzâlî de, Kur’an kendisine inmiş olan Resûl-i Ekrem’in bunu ifade ettiğini belirterek, bazı sûrelerin başka sûrelerden, bazı âyetlerin de başka âyetlerden daha üstün sayılması konusunda ihtilâf edecek bir durum olmadığını açıklar Bunun bir de misâlini verir ve benzer hadislerin pek çok olduğunu söyler Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Yâsin sûresi Kur’an’ın kalbidir, Fâtiha sûresi Kur’an sûrelerinin en faziletlisidir, Âyetü’l-kürsî Kur’an âyetlerinin efendisidir, Kul hüvellahü ahad sûresi Kur’an’ın üçte birine denktir” (Ahmed İbni Hanbel, Müsned,V, 26) Fazîlet, bir şeyin mükâfatının büyüklüğü, nefsi etkilemesi itibariyle sevabının kat kat çok olması, insanda Allah korkusu, saygısı ve tefekkürü uyandırmasıyla ölçülür Daha anlaşılır tarzda ifade edecek olursak, meselâ Âyetü’l-kürsî, Haşr sûresinin son tarafı ve İhlâs sûresinde bulunan Allah’ın varlığına, birliğine, vahdâniyet esaslarına ve Cenâb-ı Hakk’ın sıfatlarına delâlet eden özellikler, Tebbet sûresinde yoktur Şu halde Kur’an’dan bir sûre veya âyetin yine Kur’an’dan bir başka sûre ve âyete üstünlüğü, ifâde ettikleri derinlikli mânalar ve muhtevâları ile alâkalıdır
Kur’an’ı okumakta aslolan onu anlamak, ilmine, bilgisine ve mantığına sahip olmaksa da, sadece metnini okumak dahi bir ibâdet olup, pek çok sevabının olduğu Resûl-i Ekrem’in hadislerinde beyan buyurulur Çünkü Kur’an Allah kelâmıdır; onu okuyan Allah’la konuşuyor hükmündedir ki, bunu önemsememek söz konusu olamaz Ayrıca her insanın onu gerektiği şekilde anlaması, ilim ve bilgisine vâkıf olması, ondan birtakım istinbat ve istihraclarda bulunabilmesi mümkün olamaz O halde böyle olanlar Kur’an okumasınlar demek ilâhî hakîkate aykırı bir davranış olur Zira herkesi âlim yapmamız, herkese dilin inceliklerini kavrayacak derecede Arapça öğretmemiz söz konusu olamaz O halde insanlardan pek çoğu sadece Kur’an’ı okuyarak sevaba nâil olurken, tarih boyunca sayıları insanoğlunun nüfusuna kıyasla çok fazla olmayan alimler sınıfı da onun ilmini yapar ve bu sayede insanların büyük çoğunluğu hayatta nasıl bir yol izleyeceklerini onlardan öğrenmiş olurlar.
Ayrıca “Kur’an ehli” denilen kimselerin, sadece Kur’an hâfızları, onu güzel sesle tilâvet edenler veya yüzünden okuyanlar demek olmadığını, esas Kur’an ehlinin onu ezberleyip okumanın yanında Kur’an’ın muhtevasıyla amel edenler, hayatlarının her safhasını onun emir ve yasakları doğrultusunda tanzim edenler olduğunu Peygamber Efendimizin açık ifadeleriyle anlamış oluyoruz.
Allah’ın sadece okunması için bir kitap göndermeyeceğini her aklı- selim kabul eder. Şayet öyle olsaydı, Kur’an birtakım itikadî, amelî ve ahlâkî hükümler vazedip aynı zamanda bunlara eksiksiz uyulmasını istemez, Hz.Peygamber de bunları sadece insanlara tebliğ etmekle yetinir, uygulanması ve hayat tarzı haline getirilmesi için ömrü boyunca her türlü eziyete katlanmaz, hicret etmez, cihad yapmaz, zahmetsiz ve külfetsiz bir hayatı tercih ederdi. Ondan sonra gelen râşid halifeler ve daha sonraki dönemlerde İslâm toplumlarını yönetenler de böyle hareket ederlerdi. Oysa, İslâm’ın her safhası ve bilinen uzun tarihi bu söylenilenlerin tam zıddı bir hayat gerçeğini yansıtıcı sahneler ve tablolarla doludur. O halde müslümanlar için aslolan, Kur’an’ı hayata hâkim kılma niyeti, düşüncesi ve gayreti içinde olmaktır.
Bakara ve Âl-i İmrân sûreleri, Kur’ân-ı Kerîm’in en uzun ve en çok ahkâm ihtiva eden sûreleridir. Bu iki sûre, kendilerini okuyup ahkâmını uygulayan, gereğiyle amel edenlere mahşerde şahitlik yapacak ve bu hususta birbirleriyle âdeta yarışacaklar.
Kur’an’ın kıyamet gününde şefaatçi olarak gelmesi, onun emirlerini ve nehiylerini yerine getiren kimselere Allah’ın rahmeti ve merhametiyle muamelede bulunmasıdır Kur’an’ı ibadet kastıyla, hayrını ve bereketini umarak okumak da sevabı ve mükâfatı olan güzel amellerden biridir Kur’an, kendisini okuyana ve hükmüyle amel edene lehte şahitlik edecek ve o kişinin günahlarının affı için Allah’la o kul arasında aracılık yapacaktır İşte bu aracılık şefaattir Bazı âlimler, Kur’an’ın kıyamet gününde bir şekle bürünmüş olarak geleceğini ve Allah’ın kulların amellerini de hayrı ve şerriyle bir şekle ve ölçüye büründüreceğini ve bunun mîzan denilen amellerin ölçüleceği teraziye konulacağını, insanların da bunu göreceğini söylemişlerdir. (bk. Riyâzü’s-Sâlihîn, Nevevî, “Peygamberimizden Hayat Ölçüleri” Fezail Bölümü)
Soruda geçen hadise gelince:
Ebu Umame (r.a.)'den rivayet edildi ki, Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Dört şey Arşu'r-Rahman'ın altındaki hazineden indirilmiştir. Bunlar Fataha-i Şerif, Ayetü'l-Kürsi, Süre-i Bakara'nın sonu (Amenerresulü) ve Kevser Suresidir."(El-Mütteki, Kenzu'l-Ummal, 1/558)
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Bakara Suresi'nin son iki ayetinin "cennet hazinelerinden", "Arş-ı Âzam'ın altında bulunan hazine"den alınmış olduğunu belirtmiştir.(bk. İ. Canan, K. Sitte, Muhtasar ve Şerhi, Bakara Suresinin Fazileti Bölümü)
"Arşın altındaki hazineden" ve "Cennet hazinelerinden" indirilmiş buyrulması bu ayetlerin bereket ve feyzinin çok olduğunu ifade etmektedir. Bu ayetleri okuyanlara cennette mükafatlar verileceğine işarettir.
Hazine anlamına gelen "kenz" ifadesi, ecir ve mükafat olarak ifade edilmiştir. (İbn Esir, en- Nihaye, HZN md.) Her ibadetin ve duanın bir karşılığı vardır. Bunlar cennette -tabiri caiz ise- depolanır ve sahibi de bu güzelliklere kavuşur. Bundan dolayı hazine denilmiştir.
Buna göre hadiste geçen surelerin cennette büyük bir ecir ve mükafata vesile olacağı anlatılmıştır. Her ayetin elbette bir ecri vardır. Ancak içinde geçen konulardan dolayı bazı ayetler ve sureler diğer ayetlerden ve surelerden daha çok sevaplı olabiliyor. Bunları bize bildiren de Peygamber Efendimiz (asm)'dir.
Hadiste geçen sure ve ayetlerin fazileti:
Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Fatiha her derde devadır." buyurdu.(El-Mütteki, Kenzu 'l-Ummal, l, 557 No: 2500).
İbn-i Abbas (Radıyallahu Anhuma) dan rivayet edilmiştir ki, bir kere Cibril-i Emin, Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanında oturuyorken üstten doğru bir ses duydu, hemen başını kaldırıp:
"(Ey Muhammed) Bu, gökten bu gün açılan bir kapıdır ki, bu günden önce asla açılmamıştı." dedi. Bunun üzerine ondan bir melek indi. Sonra (Cebrail Aleyhisselâm ): "Bu, yeryüzüne inen bir melektir ki, bu günden evvel hiç inınemişti." dedi. (Böylece o melek gelip), Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e selâm verdi ve: "İki nurla müjdelen ki, onlar sana verildi. Senden evvel hiç bir peygambere verilmemişti. Biri Fatiha-i Şerife, öteki de Sure-i Bakara'nın sonlarıdır. Sen bunlardan okuduğun her harfe karşılık mutlaka içlerindekilere (sevaplara, derecelere) nail olur (kavuşur) sun." dedi.(Müslim, Musafirin: 254, Neseî, İftitah 25).
Hazreti Enes (Radıyallahu Anh)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir kere seferde konaklamıştı. Ashabından bir kişi yanına geldi, Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hemen ona dönerek: 'Sana Kur'an'ın en üstün suresini haber vereyim mi?' buyurdu ve sonra Fatiha'yı okudu." (Hakim, el-Müstedrek; l, l560).
"Her şeyin bir zirvesi vardır. Kur'an-ı Kerim'in zirvesi de Bakara Suresi'dir. Onun içinde, Kur'an'ın âyetlerinin efendisi olan bir âyet bulunmaktadır ki o da âyete'l-Kürsi'dir." (Timizi, Fedail el-Kur'an)
"Kim Bakara Suresi'nin son iki âyetini geceleyin okursa o âyetler o kişi için kâfidir." (Buhari, Fedailu'l-Kur'an)
"Bakara Suresi Kur'an'ın zirvesi ve nişanesidir. Onun her âyetiyle birlikte gökten seksen melek inmiştir. Âyete'l-Kürsi, Arş'ın altından alınıp Bakara Suresi'ne katılmıştır. Yasin ise, Kur'an'ın kalbidir. Her kim Allah rızasını ve âhiret yurdunu dileyerek Yasin'i okursa günahları muhakkak bağışlanır. Siz, Yasini ölüleriniz üzerine okuyan."(Ahmed b. Hanbel, Müsned)
Müslim'in Enes ibn Mâlik'ten rivayetle tahric ettiği bir hadiste o şöyle anlatıyor:
"Bir gün Rasûlullah (s.a.v) mescidde aramızda bulunuyordu. Hafifçe uyur gibi bir hal aldı. Sonra tebessüm ederek başını kaldırdı. Biz: 'Seni güldüren nedir ey Allah'ın elçisi?' diye sorduk. 'Az önce bana bir sure indirildi.' buyurdu ve 'Rahman Rahîm Allah'ın adıyla. Gerçekten biz azimüşşan sana kevseri verdik.' Öyle ise Rabbın için namaz kıl ve kurban kes. Sana buğzeden; şüphesiz ki soyu kesik olan işte odur."u okudu, sonra: 'Biliyor musunuz kevser nedir?' diye sordu. 'Allah ve Rasûlü en iyi bilendir.' dedik. 'Rabbımın bana va'dettiği bir nehirdir. Onda çok hayır vardır. O, kıyamet günü ümmetimin su içmeye geleceği bir havuzdur. Kapları, yıldızlar sayısıncadır. Onların (ümmetimin) içinden bir kul oradan ayrılıp uzaklaştırılacak da ben: 'Rabbım, o benim ümmetimdendir.' diyeceğim. Rabbım: 'Onun senden sonra neler yaptığını bilmiyorsun.'buyuracak." (Müslim, Salât, 53)