SORULARLA İSLAMİYET / SESLİ
.
Babanın mesuliyeti
Sual: Baba, çocuğundan hangi yaşa kadar mesuldür?
CEVAP
Erkek çocuğundan akıl baliğ olana kadar, kızından ise evlenene kadar mesuldür.
Sual: Baba, oğlunu evlendirmeye mecbur mudur?
CEVAP
Baba, oğlunu evlendirmeye mecbur değildir. Erkek çocuk, akıl-baliğ olduktan sonra, babasının mesuliyetinden çıkar. Fakir oğlunu evlendirmek ise babaya vaciptir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Çocuğa güzel isim vermek, dinini öğretmek ve vakti gelince evlendirmek, evladın babası üzerindeki haklarındandır.) [Ebu Nuaym]
.Çocuk ve torun sevgisi
Sual: Ana-babanın, büyük de olsa, oğlunu, kızını ve torununu öpmesi caiz mi?
CEVAP
Büyük-küçük çocuklarımıza sevgi ve şefkat göstermek, sevip öpmek sünnettir. Resulullah efendimiz, evine gelen küçük çocukları sevip başlarını okşar, evin içinde oynamalarına da izin verirdi. Enes bin Malik hazretleri anlatır:
Resulullah, çocuklara karşı da insanların en şefkatlisi idi. Oğlu İbrahim’in süt annesi, Medine’nin bir kenarında otururdu. Kadının kocası demirci idi. Resulullah efendimiz ile bu eve sık sık giderdik. Varınca demircinin dumanla dolmuş evine girer, çocuğu kucaklar, öper ve bir müddet sonra dönerdi. Bir torunu ve kendi oğlu İbrahim ölünce de ağlamış, (Şefkatimden ağlıyorum. Allahü teâlâ ancak merhametli olana rahmet eder) buyurmuştur.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Çocuklarınızı çok öpün, her öpüşte Cennetteki dereceniz yükselir.) [Buhari]
(Çocuk dünyada nur, ahirette sürurdur.) [Şir’a]
(Çocukları sevip okşayın, onlar gönül meyvesi, göz nurudur.) [Ebu Ya’la]
(Çocuklarımız ciğerpârelerimizdir.) [B.Arifin)]
(Çocuk sevgisi, Cehennem ateşine karşı perdedir. Çocuklara iyilik etmek, Sıratı geçmeye sebeptir. Onlarla beraber yiyip içmek, Cehennemden kurtuluştur.) [Şir’a]
(Cennetteki "Sevinç sarayı"na, ancak çocukları sevindirenler girer.) [İ.Adiy]
(Çocuğuna iyilik etmek için yardımcı olan babaya Allahü teâlâ rahmet etsin!) [İ Hibban]
(La ilahe illallah diyene kadar çocuğu terbiye eden, hesaba çekilmez.) [Taberani]
(Çocuksuz bir evin bereketi olmaz.) [Ebuşşeyh]
Bir bedevi, (Ya Resulallah, siz çocukları sevip öpüyorsunuz. Biz hiç öpmeyiz) dediği zaman, ona, (Şefkat ve merhamet duygusu olmayana ne diyeyim?) buyurdu. (Buhari)
Ahnef bin Kays hazretlerinin bir babaya nasihati şöyle:
(Çocuklar gönlümüzün meyvesi, sırtımızın dayanağıdır. Bizler, onların ayağı altında yumuşak yer, başları üstünde gölge olur ve onlar için her müşkülata katlanırız. Ne isterlerse verir, öfkelenirlerse hiddetlerini teskine çalışırız. Sana olan sevgileri, seni memnun etsin. Sıkıntı verme ki, senden uzaklaşmasınlar veya senden usanıp ölümünü istemesinler!)
Bir göreve tayin edilen bir zat, Hazret-i Ömer’in çocuğunu öptüğünü görünce der ki:
- Benim birkaç çocuğum var, ama hiçbirini öpmem.
Hazret-i Ömer ise buyurur ki:
- Senin küçüklere şefkatin yokmuş, büyüklere nasıl merhamet edersin? Sana verdiğim görevi geri alıyorum.
Ebu Seleme anlatır:
Çocukken sofradaki yemeği herkesten önce yemeye çalışırdım. Yine aynı şeyi yapınca, Resulullah nazikçe, Besmele çekilmesini, sağ eli ile önünden yenilmesini söyledi.
Torun sevgisi
Torun sevgisi, evlat sevgisinden daha ileridir. Resulullah efendimiz, namaz kıldırırken secdede, torunu Hazret-i Hasan, mübarek omzuna çıkıp oturdu. Resulullah efendimiz, secdeyi uzatınca, sahabeden, "acaba emr-i hak vaki olup, vefat mı etti" diye düşünenler oldu. Namazdan sonra secdeyi niçin uzattığını soranlara buyurdu ki:
(Secdede iken torunum omzuma çıktı. Gönlü oluncaya kadar indirmediğim için secde uzadı.) [Nesai]
Bir zat, Peygamber efendimiz Hazret-i Hasan’ı öperken görünce, (On oğlum var, hiçbirini öpmem) dedi. Resulullah efendimiz, (Merhamet etmeyen, merhamete kavuşamaz) buyurdu. (Buhari)
Resulullah efendimiz, Hazret-i Hasan’ı bir dizine Hazret-i Hüseyin’i de öteki dizine oturtur, bağrına basar, sonra da, (Ya Rabbi, bunlara rahmetini ihsan et, bunları seviyor, bunlara şefkat duyuyorum) derdi. (Buhari)
Peygamber efendimiz, Hazret-i Hasan’ı öptükten sonra Eshab-ı kirama buyurdu ki:
(Çocuk çekingendir, hâli bilinmez, belki üzüntülüdür.) [B.Arifin]
.Çocuklara hangi isimleri koymalı
Sual: Çocuklara hangi isimleri koymak gerekir?
CEVAP
Çocuklara koyduğumuz veya koyacağımız isimlerin anlamlarının, dinimize, örf ve âdetimize uygun olup olmadığını öğrenmek, uygun değilse, değiştirmek gerekir. Haklı sebeplerle adını veya soyadını değiştirmek isteyenler de çıkabilir. Böylece isimlerin anlamlarını bilmek faydalı olur.
Bu konuda yazılmış piyasada birkaç kitap vardır. Kimisi çok geniş. Ne kadar Arapça veya Farsça kelime varsa, isim olarak kitaba yazmışlar. Kimi de, çok basit yazıp, kelimenin gerekli bütün anlamlarını yazmamış. Hepsinin ortak yönü, mastar halindeki isimleri, mastar olarak tarif etmişler. Bir şey isim halini alınca, artık o mastarlıktan çıkar. Mesela Türkçede yanlış olarak, meşhur kelimesi yerine, (Falanca şöhret oldu) diyorlar. Bir çocuğa Şöhret ismi verilmişse, bunun anlamı (meşhur olmak) denmez. Burada Şöhret kelimesini meşhur, ünlü olarak bildirmek gerekir. Çünkü maksat budur.
İslam, cihad kelimeleri de böyledir. Bu kelimeler isim olarak konmuşsa, artık, İslam’a, Müslüman olmak denmez. Müslüman olan diye tarif edilir. Cihad kelimesine de savaş, savaş etmek denmez. Allah için savaşan denir. Cihad kelimesinin biraz daha kuvvetlisi Câhid’dir. Bunun da daha kuvvetlisi Mücâhid’dir. İsim olarak konunca, artık, Cihad da, Câhid de, Mücâhid de, biri diğerinden daha kuvvetli olmak üzere, cihad eden anlamına gelir.
Bunun gibi, Hicabi, utanmakla ilgili demektir. Ama bu isim olarak kullanılınca, mahcup, utangaç, hayalı, edepli, terbiyeli, perdeli, namuslu gibi anlamlara gelir.
Hulki, Ruhi, Sulhi kelimeleri de böyledir. Piyasadaki kitaplarda bu husus kiminde hiç dikkate alınmamış, kimi de çok az yer vermiştir.
Çocuklara güzel isim koymalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Çocuğa güzel isim vermek, dinini öğretmek ve vakti gelince evlendirmek, evladın babası üzerindeki haklarındandır.) [Ebu Nuaym]
(Kıyamette, babanızın ismi ile beraber [Mesela Ali oğlu Emin, veya Ali kızı Emine diye] çağrılacaksınız. O halde isminiz güzel olsun!) [Ebu Davud]
Güzel isimler çoktur. Mesela Peygamber isimleri, Resulullah efendimizin 400 kadar olan mübarek isimleri, Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnasından olup da, isim olarak koyması caiz olan Ali, Aziz, Macid, Mucib, Rafi, Reşid isimleri, Eshab-ı kiramın, âlimlerin ve evliyanın isimleri konabilir.
Bir ismin güzel olması için mutlaka Kur’an-ı kerimde bulunması gerekmez. Yüz binden fazla Eshab-ı kiramdan Hazret-i Zeyd hariç, hiçbirinin ismi Kur’an-ı kerimde yoktur. Güzel isimler çoktur. Değişik isim olsun diye, yahut en güzel isim olsun diye Kur’an-ı kerimde geçen her kelimeyi, sırf Kur’an-ı kerimde geçtiği için çocuğa isim olarak koymak, çok yanlış olur. Çünkü Kur’an-ı kerimde güzel isimlerin yanında kâfirlerin isimleri de vardır. En başta şeytan var, İblis var, Hannas vardır. Kâfirlerden Karun, Haman vardır. Peygamber efendimizin düşmanı Ebu Leheb’in ismi vardır. Bunları koymak doğru değildir.
Kur'an-ı kerimde geçiyor diye yıldırım, şimşek, gelmek, gitmek gibi kelimelerin arabisini isim olarak koyanlar oluyor. Bu kelimelerden en meşhurlarından biri Esra’dır. Esra, gece yürümek manasına gelir. Ünzile, indirildi, indirilmiş demektir. Böyle isimleri koymak caiz ise de, enbiyanın, ulemanın, evliyanın ismini tercih etmek elbette iyi olur.
İsim sahiplerine şefaat
Her Peygamber, kendi isminden olanlara, her âlim ve evliya da, kendi isminden olanlara şefaat edecektir. Güzel ismin bu yönden de önemi vardır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah indinde en güzel olan isimler, Abdullah, Abdurrahmandır.) [Müslim]
(Üç oğlu olup da, birine adımı vermeyen, cahillik etmiş olur.) [Taberani]
(Allahü teâlâ buyurur ki: İsmi, Ahmed, Muhammed, Mahmud gibi Habibimin isminden olan mümine azap etmekten haya ederim.) [R. Nasıhin]
(Bir evde bir, iki veya üç Muhammed olmasının zararı olmaz.) [İbni Sâd]
(Oğlunun adını Muhammed koyan, çocuğu ile Cennetlik olur.) [A. Rufai]
(Muhammed isimli çocuğa her yerde ikram edin, onu aşağılamayın.) [Hatib]
(Muhammed isimli kimseyi hakir görmeyin, onu mahrum etmeyin! Onun bulunduğu bir evde, bir yerde bereket vardır.) [Deylemi]
İbni Abbas hazretleri, (Kıyamette, “adı Muhammed olan müminler gelsin” denilir, hepsi Cennete götürülür) buyurmaktadır.
Ecdadımız, saygıda kusur olmasın diye Muhammed ismini “Mehmed” şeklinde kullanmıştır.
Peygamber efendimizin mübarek isimlerinden birini de koymak çok iyi olur. Eshab-ı kiramın isimleri de çok kıymetlidir. Ecdadımızın koyduğu isimler de önemlidir.
Hazret-i Talha, on çocuğunun her birine bir peygamber ismi koymuştu. Hazret-i Zübeyr’in de on çocuğu vardı. O da hepsine şehit ismi vermişti. Hazret-i Talha, Hazret-i Zübeyr’e, “Neden çocuklarına peygamber ismi değil de, şehit ismi verdin?” dedi. O da, “Çocuklarım peygamber olamayacağına göre, şehit olmalarını arzu ettiğim için” dedi.
İsmi kötü olan değiştirmelidir! Hadis-i şerifte, (Kötü ismi olan bunu güzel isme çevirsin) buyuruldu. (Berika)
Memiş, Senem, Sanem, Efrayim, Ökkeş isimleri caiz değildir. Ahmede hamo, Mehmede memo demek caiz olmadığına göre, Abdullah Öcalana Apo, İbrahim Tatlısese İbo demek caiz mi diye düşünülebilir. Caizdir; çünkü meşhur ismi söylemek adını değiştirmek olmaz.
Kezban, Farisi Kedbanudan gelmiştir. Ev kadını veya vekilharç kadın demektir. Vekilharç ise, bir sarayın, alış veriş işlerini yapan kimse demektir. Her ne kadar Arabide yalancı manasına gelirse de, Farsçadan geldiği için değiştirilmesi gerekmez.
İbni Âbidin hazretleri buyurdu ki:
(Çocuğa Ali, Aziz gibi isimleri koymak caiz ise de, bu isimleri söylerken hürmet etmek gerekir.) [Redd-ül Muhtar]
Reşid, Emin gibi övücü isimler koymak caiz ise de koymamak iyi olur. Çünkü böyle isimleri söyleyerek, sahibine hakaret etmek, isme de hakaret olur. (Şir’a)
Kıyamette günahları, sevaplarından daha çok olan bir kimse, Cehenneme götürülürken, Allahü teâlâ, Cebrail aleyhisselama buyurur ki:
- Ya Cebrail, buna sor, hayatında hiçbir âlimin sohbetinde bulundu mu?
Cebrail aleyhisselam o kimseye sorar. O da, (Ne yazık ki, hiçbir âlimle bir arada bulunmadım) der. Allahü teâlâ tekrar buyurur:
- Ya Cebrail, buna sor ki, hiçbir âlimi ilminden dolayı sevdi mi?
Cebrail aleyhisselam, ona sorar. O da, (Hayır, sevdiğim bir âlim yoktu) der. Hak teâlâ buyurur:
- Ya Cebrail, tesadüfen de olsa, bu bir âlimle yemek yemiş mi?
Cebrail aleyhisselam sorar. O da, (Hayır hiçbir âlimle bir sofrada bulunmadım) der. Hak teâlâ buyurur ki:
- Ya Cebrail, bu kulun ismi, bir âlimin ismine benziyor mu, bunu da sor!
Cebrail aleyhisselam sorar. O da, (İsmim hiçbir âlimin ismine benzemez) der. Hak teâlâ buyurur ki:
- Bunu Cennete götürün. O, âlimi seven birini severdi.) [El-Envâr]
Görüldüğü gibi, ismi bir âlimin ismine benzemek, hatta âlimi seveni sevmek bile insanın kurtuluşuna sebep olmaktadır. Elbette her şeyden önce Müslüman olmak şartı vardır. Müslüman olmadıktan sonra, güzel ismin ve ibadetin kıymeti olmaz.
Çocuğa, doğunca veya doğumu müteakip yedinci günü adı konur. Doğduktan sonra hemen ölen çocuğa da ad konur. Yıkanır, cenaze namazı kılınır. Ölü doğan çocuklara isim vermek gerekmez. Fakat isim vererek defnetmek iyi olur.
İsmi koyacak kimse
Çocuğun ismini ilim ehli, salih bir zata koydurmalıdır! Eshab-ı kiram, çocuklarına isimlerini Peygamber efendimize verdirmeyi tercih etmişlerdir. Çocuğa ad koyarken, çocuğun babası, dedesi veya en yaşlı, ilmi en çok olan, çocuğu kucağına alır, abdestli olarak kıbleye döner ve ayakta sağ kulağına ezan, sol kulağına ikamet okur. İsmi üç kere tekrar etmek iyi olur. Bu arada çocuğun ağzına bir tatlı sürmek iyi olur.
Peygamber efendimiz, Hazret-i Hasan doğunca, kulağına ezan okumuştur. Ezan okuyacak kimse, çocuğu yastık gibi yumuşak bir şey üstüne koyarak kucağına alır. Çocuğu birisi kucağına alıp, ezanı bir başkası da okuyabilir. Bir hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Yeni doğan çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına da ikamet okunursa, “Ümmü sıbyan” hastalığından korunmuş olur.) [Beyheki]
Çocuğa isim koyduktan sonra, hayır duada bulunmalıdır! Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, bu çocuğu hayırlı ve salihlerden eyle ve onu güzel bir şekilde yetişmesini sağla) diye dua etmiştir.
Ebu Musel Eşari hazretleri, (Çocuğumu doğduğu gün Resulullaha götürdüm, adını İbrahim verdi) dedi. Amr bin Şuayb’ın dedesi ise, (Resulullah, yeni doğan çocuğa yedinci günü isim verilmesini ve akika kesilmesini emretti) dedi. [Tirmizi]
Buhari’de “Eğer akika kesilmeyecekse, çocuk doğduğu vakit isim konur ve ağzına tatlı bulaştırılır” deniyor.
Çeşitli sual ve cevaplar
Sual: Ece ve Ökkeş ismi uygun mu?
CEVAP
Müslümana yakışan isim koymalı.
Sual: Melis ismi Kur'an da geçiyor mu? Çocuğuma bu ismi vermemde bir sakınca var mıdır?
CEVAP
Melis kelimesi Kur'anda geçmez. Peygamber efendimizin yüz binden fazla arkadaşı vardı, bir tanesi hariç hiçbirinin ismi Kur'anda geçmez. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, hiçbiri Kur'anda yoktur. Bir ismin Kur'anda geçmesi gerekmez. Büyük zatların ismini koymak, Peygamberlerin ismini koymak iyi olur. Çünkü her Peygamber her âlim, kendi isminde olan insana şefaat edecektir. Onun için ot ismi taş ismi koymamalı. Evliyanın, büyüklerin ismi konmalı. Melis ismi koymakta mahzur yoktur.
Sual: Samed ismi caiz mi?
CEVAP
Hayır.
Sual: Azrail ismi caiz mi?
CEVAP
Mekruhtur.
Sual: Çocuğum doğduktan üç gün sonra öldü. Defnedileli birkaç ay oldu. İsim koymamıştık. Şimdi isim koymamız caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Muhammed ismi koymak mekruh mu?
CEVAP
Mekruh değil. Koyduktan sonra hürmet lazımdır.
Sual: Naziye, Oğuzhan, Furkan, Güneş, Kürşad, Yadallah, Kezban, Dudu, Yasin, Rauf, İrem, Melek, Kenan, Damra ismi caiz mi?
CEVAP
Caiz. Kâfir adından başkası caiz. Efdal olanı koymalı.
Sual: Ali Osman ismini koymak uygun mu?
CEVAP
Ali Osman ismi koymak iyidir.
Sual: Beş aylık iken doğup ölen çocuğa isim konur mu?
CEVAP
Canlı doğmuşsa, nefes almışsa, isim konur.
Sual: Almanya'daki bazı gençler, Alman veya başka gayrimüslimlerin isimlerini kullanıyorlar. Mesela ismi "Hasan" olan bir arkadaş, gayrimüslimler "Adın ne" diye sorunca "Adım Hans" diyor. "Hans" olarak çağırılmasını istiyor. Bir Müslümanın kâfir ismi ile çağrılmasını istemesi caiz midir?
CEVAP
Caiz olmadığını İslam âlimleri bildirmektedir. İslam âlimlerinin en büyüklerinden olan imam-ı Rabbani hazretleri, Hân-ı Hânân'a yazdığı mektupta buyurdu ki:
(Ne kadar şaşılacak şeydir ki, kıymetli teveccühünüze kavuşmakla şereflenen şairlerden birinin, bir kâfir ismini soyadı olarak aldığını işittim. Bu alçak ismi acaba niçin aldı? Böyle isimleri almaktan, korkunç aslanlardan kaçmaktan, daha çok kaçmak lazımdır. Çünkü, bu isimler ve onların sahipleri, Allahü teâlânın düşmanlarıdır. Onun Peygamberinin düşmanlarıdır. Müslümanların kâfirleri düşman bilmesi emr olunmuştur.
Bu gibi pis isimleri, evladına koymamaları, her Müslümana vaciptir. Ona söyleyiniz! Bu ismi değiştirsin! Onun yerine, Müslümana yakışan bir isim koysun. Müslüman olana, Müslüman ismini koyması yakışır. Allahü teâlânın sevdiği ve Onun Peygamberinin beğendiği, İslam dininde bulunmakla şereflenmiş bir kimsenin haline uygun da, ancak budur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kıyamette isimlerinizle ve babalarınızın isimleri ile çağırılacaksınız. Onun için güzel isimler alınız!) [Ebu Davud]
Dinsizlik alameti olan isimleri koymaktan kaçınmak her Müslümanın vazifesidir.) [Mektubat, 1/23]
Sual: Nick name olarak prince (prens) king koymakta mahzur var mıdır?
CEVAP
Kısa bir zaman için de olsa, kâfirlerin ismini koymak uygun değildir. Bu kelimeler yerine şehzade, sultan, hakan, bey, beylerbeyi gibi isimler konabilir.
Sual: İsminin anlamı çok kötü olan birisinin, nüfustan ismini değiştirmesi gerekir mi?
CEVAP
Nüfustan değiştirmek gerekmez. Aile ve çevresi yeni isimle çağırırsa mesele kalmaz. Zamanla herkes alışır ve daha sonra nüfus kaydından da kolayca değiştirilebilir.
Hazret-i Âişe validemiz buyurdu ki:
(Resulullah, çirkin isimleri değiştirirdi.) [Tirmizi]
Asiye ve Âsıye
Sual: Asiye ismi uygun mu? Değiştirmek gerekir mi?
CEVAP
Asiye başka, Âsıye başkadır. Asi, uygun, elverişli demektir. Âsi, isyan eden demektir. İslam harfleriyle yazılışları da farklıdır.
Asiye, Firavun’un hanımı olan Hazret-i Asiye’nin ismidir. Uygun, elverişli anlamına geldiği gibi direk, hüzünlü kadın anlamına da gelir. Âsıye ise, isyan eden anlamındadır. Bu bakımdan Asiye ismini değiştirmek gerekmez.
.Erkeğe de kadına da konulan isimler
Ahsen : En güzel, pek güzel.
Bahşi : Aşık, seven, tutkun.
Bahtıgür : Kısmeti bol.
Behmen : Zeki, anlayışlı, tedbirli.
Bera : Fazilet, meziyet, iyilik.
Bereket : Bol ve verimli.
Elmas : Çok kıymetli.
Ferda : Yarın.
Hayran : Şaşmış, hayrette kalan hayranlık duyan.
Hidâyet : Doğruya kavuşan. Hak yol, İslamiyet.
Hilal : Yeni ay.
Işık : Aydınlatan.
İfakat : Hastalıktan kurtulan, iyileşen.
İmran : Evine bağlı kalan.
İrfan : Bilip anlayan, zihni olgun.
İsmet : Namuslu, kötülük ve rezaletlerden kaçınan. Bütün büyük-küçük günahlardan uzak, kendi dininde ve diğer dinlerde haram olmuş veya olacak bir şeyi yapmayan, hiç bir günah işlemeyen masum olan peygamber sıfatı.
Muzaffer : Zafer, kazanmış, kahraman.
Merset : Kerim, cömert.
Mücteba : Seçilmiş.
Nimet : İyilik, lütuf, ihsan, bahşiş, saadet, mutluluk.
Olcay : Talih, ikbal, kader.
Refet : Merhamet etme, acıma, esirgeme, çok acıma.
Seçkin : Seçilmiş, üstün, güzide, emsallerinden üstün.
Sermet : Daimi, sürekli.
Servet : Mal, mülk, bakımından zengin.
Sezer : Sezgisi güçlü erkek
Siret : Tavır, davranış, hareket genel olarak ahlak.
Suat : Kutlu, uğurlu, uğur getiren
Sultan : Hükümdar, iktidar sahibi
Şadman : Sevinçli, hoşnutluk.
Şafak : Güneş doğmadan önceki ufuktaki aydınlık.
Şenal : Şen ve neşelilerle arkadaşlık yapan.
Ufuk : Yerle göğün birleşmiş gibi göründüğü yer
Uğur : Baht, talih.
Utku : Zafer, galip gelme, karakter ve ahlak bakımından emsallerinden önde.
Ümit : Umut, umulan, beklenen şey emel, arzu, rica.
Ümran : Bayındırlık, medeniyet, refah, bereket.
Üstün : Emsallerinden daha ilerde, galip gelen.
Yakut : Değerli bir süs taşı.
Yâran : Dost. Yâr'ın çoğuludur.
Yüksel : Manevi alanında yüksel ol.
Ziynet : Süs.
.Evladın günahları sevapları
Sual: Bir evladın işlediği sevapları ana-babasına da yazılıyormuş. Günahları da yazılır mı? Kabil'in işlediği günahlardan babası Âdem aleyhisselama da yazılır mı?
CEVAP
Evet evladın işlediği sevaplar, Müslüman ana-babaya da yazılır. Günah işlemeyi öğreten ana-babaya evladının günahı da yazılır. İbadet öğretirse, onun sevabı da ana-babasına yazılır. Hadis-i şerifte, (Bir Müslümanın evladı, ibadet edince, kazandığı sevap kadar, babasına da verilir. Bir kimse, çocuğuna günah öğretirse, bu çocuk ne kadar günah işlerse, o günahı öğreten babasına da o kadar günah yazılır) buyuruldu. (S. Ebediyye)
Günah öğretmeyen Hazret-i Âdem'e, kardeşini öldüren Kabil'in günahı yazılmaz. Peygamberler günah işlemez. Birinin günahı, başkasına yazılmaz. Hadis-i şerifte, (Hiç kimse diğerinin günahını çekmez) buyuruldu. (Hakim)
Kur'an-ı kerimde aynı manadaki âyet-i kerimelerden birinin meâli şöyle:
(Hiçbir günahkâr, diğerinin günahını çekmez.) [Enam 164]
Halkı sapıtanlar, sapıklıkta önder olanlar, kendi günahlarını yüklendikleri gibi o kimselerin günahlarını da yüklenirler. (Nahl 25-Beydavi)
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Dinimizde iyi bir çığır açana, bunun sevabı ile bununla amel edenlerin sevabı verilir, o çığırda [o yolda] gidenlerin sevabından da hiç bir şey eksilmez. Dinimizde kötü bir çığır açana da, bunun günahı ile, bununla amel edenlerin günahı verilir, o kötü yolda gidenlerin günahından da hiçbir şey eksilmez.) [Müslim]
Bir kimse, bir iyiliği yapmaya gücü yetmiyorsa, o iyiliğin yapılmasına sebep olursa, o iyiliği yapmış gibi sevap kazanır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hayra delalet eden [yol gösteren, sebep olan] o hayrı yapan gibi sevaba kavuşur.) [Beyheki]
Sual: Salih evlat yetiştiren bunun faydasını öldükten sonra da görür mü?
CEVAP
Elbette görür. Müminlerin ihlasla yaptıkları iyi işlerin sevapları kıyamete kadar onların amel defterlerine yazılır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İnsan ölünce amel defteri kapanır. Ancak şu üçü bundan müstesnadır: Sadaka-i cariye, faydalı ilim ve kendisine dua eden salih evlat bırakan.) [Buhari]
(Öldükten sonra sevabı kesilmeyen iyi işlerden biri de, salih evlat yetiştirmektir. Ana-babası öldükten sonra böyle evladın ettiği dualar, ana-babasına ulaşır.) [Müslim]
(Şu yedi şeyi yapan, öldükten sonra da devamlı sevap kazanır:
1- [Dine uygun] ilmi bir eser yazan,
2- Bir çeşme yapan,
3- Bir su kuyusu açan,
4- Bir hurma ağacı diken,
5- Bir mescid bina eden,
6- Bir Mushaf yazan,
7- Öldükten sonra kendisine dua edecek salih bir evlat yetiştiren.) [Beyheki, Ebu Davud]
Sual: Büluğ çağına gelmemiş Müslüman çocuğu, günah işlese, günah yazılır mı? Yahut küfre düşücü ifadeler kullansa kâfir olur mu?
CEVAP
Baliğ olmamış çocuk, daha mükellef [yükümlü] değildir. Günah yazılmaz. Küfür söz söylemekle kâfir olmaz. Anne babası günah, küfür olan şeyleri yaptırmamalıdır. Onlara günah olur.
.Evladın hakları
Sual: Evladın ana-baba üzerindeki hakları nelerdir?
CEVAP
Evladın, ana-baba üzerinde hakları vardır. Bazıları şöyledir:
1- İleride, çocuk annesiyle kötülenmemesi için, evladına anne olacak kızı, iyi yerden seçmelidir. Saliha olmasına dikkat etmelidir!
2- Çocuğa iyi isim koymalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Çocuğa güzel bir ad koymak, evladın baba üzerindeki haklarındandır.) [Beyheki]
Ahmed, Muhammed, Mahmud gibi Peygamber efendimizin isimlerini koymalıdır! Allahü teâlâ, (Habibimin isminde olan Müslümana azap etmeye hayâ ederim) buyurdu. Resulü de, (Üç oğlu olup da, birine benim adımı vermeyen, cahillik etmiş olur) buyurdu. (Taberani)
3- Çocuğu güzel terbiye etmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Çocuğu güzel terbiye, evladın babasındaki haklarındandır.) [Beyheki]
(Evladınıza ikram edin, onları edepli, terbiyeli yetiştirin!) [İbni Mace]
(Çocuğu terbiye etmek, torunlara sadaka vermekten daha sevaptır.) [Tirmizi]
4- Çocuğa karşı şefkatli davranmalıdır! Peygamber efendimiz aleyhisselam, torununu öperken birisi görüp, (Ya Resulallah, benim on çocuğum var, hiç birini öpmem) dedi. Ona, (Merhamet etmeyen merhamet bulamaz) buyurdu. (Buhari)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Çocuklarınızı çok öpün, her öpmenizde Cennetteki dereceniz yükselir.) [Buhari]
(Çocuk kokusu Cennet kokusudur.) [Taberani]
5- Çocuklara beddua etmemelidir. İbni Mübarek hazretleri, çocuğunu şikayet edene, (Çocuğa beddua ettin mi?) dedi. O da, evet deyince, (Çocuğun ahlakını sen bozdun) buyurdu.
6- Çocuklara iyilik etmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Evladınıza ikram edin, nasıl ana babanızın sizde hakkı varsa, evladınızın da sizde hakkı vardır.) [Taberani]
7- Çocuğu helal gıda ile beslemelidir! Haram gıdanın etkisi çocuğun özüne işler, çocukta uygunsuz işlerin meydana gelmesine sebep olur. Hadis-i şerifte (Yiyip içtikleriniz helal, temiz olsun! Çocuklarınız, bunlardan hasıl olur) buyuruldu. (R.Nasıhin)
8- Babanın, çocuklarına ilim, edep ve sanat öğretmesi farzdır. Önce, Kur'an-ı kerim okumasını öğretmelidir. Sonra imanın ve İslam’ın şartlarını öğretmelidir. Yedi yaşından itibaren namaz kılmaya alıştırmalıdır! Dünya ve ahirette kurtuluş ilimledir.
Her Müslüman, çoluk çocuğuna ve emri altında bulunanlara dinini öğretmekle sorumludur. Bir hadis-i şerif meali:
(Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında olanları Cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmezseniz, mesul olursunuz.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, İ.Ahmed, Taberani]
Bir âyet-i kerime meali de şöyledir:
(Ey iman edenler, yakıtı insan ve taş olan Cehennem ateşinden kendinizi ve çoluk çocuğunuzu koruyun.) [Tahrim 6]
(Ağaç yaşken eğilir) ve (Demir tavında dövülür) gibi ata sözleri meşhurdur. Her şey zamanında yapılır. Bir hadis-i şerif meali:
(Çocukken öğrenilen şey, taş üzerine kazılan nakış gibi kalıcıdır. Yaşlandıktan sonra öğrenmeye kalkması ise, su üzerine yazı yazmaya benzer.) [Hatib]
Bu bakımdan çocuklarımıza ilkönce, dinimizin emir ve yasaklarını ve Kur’an-ı kerimi öğretmeliyiz. Daha sonraya bırakmamalıyız. (Helekel-müsevvifun) hadis-i şeriftir. Anlamı ise, (Hayırlı işlerinizi hemen yapın. Yarına bırakmayın, yoksa helak olursunuz) demektir. Hayırlı işlerin birincisi ve en önemlisi çoluk çocuğuna dinimizi öğretmektir. Her Müslümanın bu birinci görevi hemen yapması, yarınlara bırakmaması gerekir.
9- Çocuk akıl baliğ olup evlendikten sonra ona şöyle demelidir:
(Evladım, seni terbiye ettim. Okutup, evlendirdim. Dünyada bir felakete, ahirette azaba uğramaktan Allahü teâlâya sığınırım. Aklını başına topla, buna göre çalış!) [İ.Hibban]
10- Ahnef bin Kays hazretleri buyurdu ki:
(Çocuklar için zorluklara katlanmalı, onların ayakları altında yumuşak yer, başları üstünde gölge olmalıyız! Onlara sert davranmayalım ki bizden uzaklaşmasınlar. Bizden usanıp ölümümüzü beklemesinler. Uygun isteklerini yerine getirmeli, hiddetlenirlerse teskine çalışmalıyız!)
11- Çocuklar arasında adalete riayet etmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hediye verirken çocuklarınız arasında eşitliğe riayet ediniz!) [Taberani]
12- Fudayl bin Iyad hazretleri buyurdu ki:
(Ana-babasına iyilik eden, akrabasını ziyaret eden, din kardeşine ikramda bulunan, çoluğu çocuğu ve hizmetçisi ile iyi geçinen, dinini koruyan, malını iyi yerlerde harcayan, dilini tutan, gözünü haramlardan koruyan, fuzuli işlerden uzak duran ve Rabbine ibadet eden mürüvvet ehlidir.)
13- Baba, yapmayacağını zannettiği emri çocuğuna söylememelidir. Söyleyip de onu itaatsizliğe sürüklememelidir. Salih zatın birisi, oğlundan hiçbir şey istemezdi. Sebebi sorulunca, (Bir şey istediğim zaman, oğlumun bana karşı gelmesinden korkarım. Karşı gelince, Cehenneme müstehak olur. Ben de oğlumun ateşte yanmasına razı olamam) buyurdu. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Şunlar, saadet alametidir: Saliha hanım, itaat eden çocuklar, salih arkadaş.) [Hakim]
Çocuğun da hakkı var
Bir adam, Hazret-i Ömer’e, oğlunu şikayet eder. Hazret-i Ömer, bu kimsenin oğluna der ki:
- İmandan sonra birinci vazifemiz ana babanın kalbini kırmamaktır. Onlar ne kadar kötü olsalar da, yine her şeyin üstünde hakları vardır. Onların kalbini kıranın ibadeti kabul olmaz. Müslüman doğmamıza ve Müslüman yetişmemize sebep olan ana babamızın kalbini kırarsak Cennete nasıl gireriz? Onlar bize hakaret etse de, yalvararak gönüllerini almamız lazımdır. Müslüman ana babamız, bizden razı olmadıkça, Allahü teâlânın sevdiği kulu olmak çok zordur.
Çocuk Hazret-i Ömer’e der ki:
- Ya Emir-el-müminin, söylediklerini aynen kabul ediyorum. Fakat çocuğun ana babası üzerinde hiç mi hakkı yoktur?
Hazret-i Ömer buyurdu ki:
- Evet çocuğun da hakkı vardır. Evlenirken çocuklarına anne olacak kızı veya kadını iyi aileden seçmesi, çocuğa güzel bir isim koyması ve dinini öğretmesi gerekir.
Çocuk, Hazret-i Ömer’e şöyle cevap verdi:
- Babam, bana terbiye nedir öğretmedi. Anam ise, zenci bir Mecusinin kızı idi. İsmimi “Karaböcek” koymuş ve Allah’ın kitabından bana bir harf bile öğretmedi. Maalesef dinim hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
Hazret-i Ömer, çocuğun babasına dedi ki:
- Gelmiş bir de bana oğlunu şikayet ediyorsun; halbuki sen onun hakkını çiğnemiş ve o sana kötülük etmeden, sen ona kötülük etmişsin.
Kız çocuğu bir nimettir
Sual: Kız çocuğu olunca üzülenler oluyor. Kız çocuğunun dinimizdeki yeri nedir?
CEVAP
Kız, çocuğu olunca üzülmek, hele hele anneyi suçlamak çok yanlıştır.
Kur'an-ı kerimde mealen, (Allah dilediğine kız, dilediğine erkek çocuk bahşeder. Kimine hem erkek, hem kız çocuğu verir, dilediğini de kısır bırakır. Her şeyi hakkı ile bilen ve her şeye gücü yeten ancak Allah’tır) buyuruldu. (Şura 49, 50)
Peygamber efendimiz, (Kız çocuklarını hor görmeyin) buyurdu. Hor görmek dini bilmemekten ileri gelir. Hayırlı evlat istemelidir. Hayırlı olmadıktan sonra, kız veya erkek olmuş ne fark eder?
Dinimizde, kadının ve kız çocuklarının fazileti büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kızlarınızı altın ve gümüş ile süsleyin! Elbiseleri güzel olsun! İtibar kazanmaları için en güzel hediyelerle ihsanda bulunun!) [Hakim]
(Kız çocuğunu güzelce terbiye edip, Allahü teâlânın verdiği nimetlerle bolluk içinde yedirir giydirirse, o kız çocuğu onun için bir bereket olur, Cehennemden kurtulup kolayca Cennete girmesine vesile olur.) [Taberani]
(İki kız evladına güzel muamele eden, mutlaka Cennete girer.) [İbni Mace]
(İki kızı veya iki kız kardeşi olup da, maişetlerini güzelce sağlayanla Cennette beraber oluruz.) [Tirmizi]
(Çarşıdan aldığı şeyleri, erkek çocuklardan önce kız çocuklarına verene Allahü teâlâ rahmetle nazar eder. Allahü teâlâ, rahmetle nazar ettiğine de azap etmez.) [Harâiti]
(Çarşıdan turfanda meyve alıp evine getiren, sadaka sevabı alır. Getirdiği meyveyi, erkek çocuklarından önce kız çocuklarına versin! Kadınları, kızları sevindiren, Allah korkusundan ağlayanlar gibi sevap kazanır. Allah korkusundan ağlayanın bedeni de Cehenneme haram olur.) [İbni Adiy]
(Üç kızına, ihtiyaçtan kurtulana kadar iyi bakan, yedirip giydiren, elbette Cenneti kazanır.) [Ebu Davud]
(Üç kız veya kız kardeşinin geçim veya başka sıkıntılarına katlananı, Allahü teâlâ Cennete koyar.) Eshab-ı kiramdan biri, (İki tane olursa da aynı mıdır?) diye sual edince, Peygamber efendimiz (Evet, iki tane olursa da aynıdır) buyurdu. Başka birisi, (Ya bir tane olursa?) diye sual etti. Cevabında buyurdu ki: (Bir tane de olsa gene aynıdır.) [Hakim, Harâiti]
Görüldüğü gibi, kız ve kadınlara değer vermeyenler, Müslümanlığı bilmeyen kimselerdir. Müslüman, dinini iyi öğrenip kadına layık olduğu değeri vermelidir!
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür.) [İ.Asakir]
Çeşitli sual ve cevaplar
Sual: Annem babam, “Kızım açılmazsan hakkımızı helal etmeyiz” diyorlar. İtiraz edince de anne baba hakkından bahsediyorlar. Ben de onların kalbinin kırılmaması için ve bana haklarını helal etmeleri için açılsam günah olur mu?
CEVAP
Anne babanın dine uygun emirleri yapılır. (İçki iç, namaz kılma, açık gez) derlerse, bu emirlerine uyulmaz. Böyle emirlere uymayan kimse, asi evlat değildir. Çocuklarını dine uygun yetiştirmeyen anne babanın evladı üzerinde hakkı olmaz.
Dine aykırı işte hiç kimsenin sözüne uyulmaz. Ana, baba, koca ve âmir de emretse, onun sözü yerine getirilmez. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Hâlıka isyan olan işte, mahluka itaat olmaz.) [Hakim]
Yani Allah’a karşı gelinen, günah olan bir işte, mahluka yani insanların sözüne uyulmaz. Yaptırılan iş, Allah'ın rızasına uygun değilse, ana baba da söylese önemi yok, kalbleri kırılmış olmaz. Bedduaları da geçerli olmaz. Ana babanın hatırı için günah işlenmez. Onlara ana hakkını, baba hakkını veren de Allahü teâlâdır. Seni de onlara emanet etmiştir. Senin hakkın yani evladın hakkı ne oluyor? Senin hakkını niye hiç gündeme getirmiyorlar? Hepimiz en önce Allahü teâlânın hakkına yani dinimizin emir ve yasaklarına riayet etmeliyiz.
Sual: Babalığım Allah’a inanmıyor, dini hususlarla alay ediyor. Bunun rızasını almam gerekir mi?
CEVAP
Böyle kimse dinsiz demektir. Dinsiz babalığın, rızasını almak gerekmez. Hatta öz anne baba da olsa, böyle dinsiz kimselerin bayramlarda falan ellerini öpmek caiz olmaz.
Sual: Cemiyetimizde, babası bilinmeyen gayri meşru çocuklar var. Anne babalarının günahları bu çocuklara da yazılır mı?
CEVAP
Kâfir çocukları bile günahsız doğar. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Veled-i zina, babasının günahını çekmez. Hiç kimse, diğerinin günahını yüklenmez.) [Hakim]
Sual: Dinimizde erkek çocuğu mu daha makbuldür?
CEVAP
Hayır, kız çocuğu daha makbuldür.
Sual: Evladımı red edebilir miyim?
CEVAP
Baba, akıl-baliğ olan oğlundan mesul olmayı red edebilir. Evlatlıktan red diye bir şey yoktur. Emr-i maruf yapmayı, tevbesini, ziyarete gelmesini, hediyesini ve vâris olmasını reddedemez. Red ettim dese de geçerli değildir.
Sual: Çocuklara büyüklerin ellerini öptürmek caiz mi?
CEVAP
Salihlerin elini öpmeye alıştırmalı. Menduptur.
Sual: (Çocuklarım büyüyünce kâfir olacaksa, şimdiden ölsün) demek caiz midir?
CEVAP
Caizdir. Hep hayır dua etmeye çalışmalıdır!
Sual: Kocamdan ayrıldım. Ondan olan oğlumu on yaşına kadar büyüttüm. Kötü olduğu için babasını tanıtmadım. Günah oldu mu?
CEVAP
Evet.
Sual: Beyimin ilk hanımından olan 5 yaşındaki çocuğunu, eve koymamaya hakkım var mı?
CEVAP
Küçük olduğu için hakkınız yoktur.
Sual: Çocuk ne zamana kadar emzirilir?
CEVAP
Çocuğu, altı ay kadar anne sütü ile beslemek kâfidir. Mama yiyecek hâle gelinceye kadar emzirmek vacip, bundan sonra, iki yaşına kadar müstehap, iki buçuk yaşına kadar ise, caizdir. Bundan sonra emzirmek günahtır. (Redd-ül Muhtar)
Sual: Kaç yaşına gelen kız çocuğunun odasını ayırmak gerekir?
CEVAP
On yaşına gelen kız ve erkek çocuğun yatak odasını birbirinden ve anne babanın odasından ayırmalıdır. (Hadika)
.Evlatlarına mal bağışlamak
Sual: Ana baba, çocuklarına sağlığında mal bağışlasa, bunlara eşit vermek şart mı, ayrım yapmak günah mı?
CEVAP
Eğer çocuklar salih ise aralarında ayrım yapmak caiz olmaz. Fasıklara salih olanlardan az vermek caizdir. Kâfir ise hiç verilmez.
Bir kimse, malının hepsini çocuğunun birine verip diğerlerine vermese caiz olur. Bu mal, çocuğun mülkü olur. Fakat babası, salih çocukları arasında ayırım yaptığı için günaha girer. (Hindiyye)
Salih veya ilim tahsilinde olan çocuklarına daha çok mal vermek caizdir. Salâhları eşit ise, eşit vermelidir. Çocukları fasık olan kimsenin, miras bırakmayıp, salihlere, hayrata vermesi efdaldir. Böylece, günaha yardım etmemiş olur. (Fetâvâyı Bezzâziyye)
Fasık çocuğa nafakadan fazla yardım yapmamalıdır.
.Kız evlat kıymetlidir
Sual: Erkek çocuğu olunca sevinen, kız çocuğu olunca üzülenler oluyor. Mirasta da farklı muamele yapılıyor, yani kız az pay alıyor. Kız evlada niye az değer veriliyor?
CEVAP
Dinimiz, kadınlara kızlara çok değer verir. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kız çocuğunu güzelce terbiye edip, Allahü teâlânın verdiği nimetlerle bolluk içinde yedirir giydirirse, o kız çocuğu onun için bir bereket olur, Cehennemden kurtulup kolayca Cennete girmesine vesile olur.) [Taberani]
(Çarşıdan aldığı şeyleri, erkek çocuklardan önce kız çocuklarına verene Allahü teâlâ rahmetle nazar eder. Allahü teâlâ, rahmetle nazar ettiğine de azap etmez.) [Harâiti]
(Çarşıdan turfanda meyve alıp evine getiren, sadaka sevabı alır. Getirdiği meyveyi, erkek çocuklarından önce kız çocuklarına versin! Kadınları, kızları sevindiren, Allah korkusundan ağlayanlar gibi sevap kazanır. Allah korkusundan ağlayanın bedeni de Cehenneme haram olur.) [İbni Adiy]
(Kimin kız çocukları olur, onların sıkıntılarına katlanır, iyi yetiştirir ve dengi ile evlendirirse, bu kız çocukları onun için Cehenneme perde olur.) [Tirmizi]
(İlk çocuğunun kız olması, kadının bereketindendir.) [İbni Asakir]
(Üç kız çocuğunu terbiye edip evlendiren ve onlara iyilikte bulunan kimse, Cennete gider.) [Buhari]
Kadınlara, kızlara değer vermeyenler, Müslümanlığı bilmeyen cahillerdir. Dinini bilen bir Müslüman, kız çocuklarına ve kadına layık olduğu değeri verir. Üç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür.) [İ.Asakir]
(Allahü teâlâdan hayırlı evlat istedim. Bana kız çocukları ihsan etti.) [Şir’a]
(Kız çocuklarını hor görmeyin; çünkü ben kızlar babasıyım.) [M. Cinan]
Görüldüğü gibi, Peygamber efendimiz kız babası olmakla iftihar ediyor. Bu vesikalar karşısında hiç kimse, İslamiyet kadınlara, kızlara değer vermiyor diyemez.
Dinimizde kadın, miras almaya muhtaç bırakılmamıştır. Onun bütün ihtiyaçlarını, kocası, babası, erkek kardeş ve amca gibi yakınları, ona vermeye mecbur tutulmuştur. Bakacak hiçbir akrabası yok ise, onun ihtiyaçlarını Beyt-ül-mal karşılar. Kadın, çalışıp kazanmak zorunda değildir. Erkeklerin, bu güç vazifelerinden dolayı, mirasın hepsini almaları gerektiği halde, dinimiz kadınlara yine ikide bir pay vermektedir.
Görüldüğü gibi erkek, kadına bakmaya mecbur, kadın ise, kendine bile bakması lazım olmadığı halde, İslamiyet kadını kayırmakta, ona ayrıca miras da vermektedir.
.Muhammed ismi koymak
Sual: (Üç oğlu olup da birine benim ismimi koymayan, cahillik etmiş olur) hadisine uyarak çocuğa Muhammed ismi koymak uygun olur mu?
CEVAP
Bu zamanda gerekli hürmet yapılamayacağı için mahzurludur. Peygamber efendimizin isimlerinden olan Ahmet veya Mahmut yahut ecdadımızın koyduğu gibi Mehmet ismi konmalıdır. Muhammed ismi konursa, hürmette kusur edileceği için uygun olmaz.
İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Muhammed ismini koyduğunuz çocuğu dövmeyin ve iyilik edin!) [Bezzar]
(Muhammed ismini verdiğiniz çocuğa saygı gösterin, meclislerde ona yer açın ve ona karşı asık suratlı olmayın!) [Hatîb]
Çocuğun ismini peygamberler ve meleklerin adlarından koyunca, ismini söyleyerek o çocuğu kötülemek, ona küçültücü şey söylemek, onu aşağılamak caiz değildir. (Şir’a şerhi)
Zamanımızda gerekli hürmet gösterilmediği için Muhammed ismi yerine Mehmet konmalıdır.
Kıyamette, birisini Cehenneme götürürlerken, Allahü teâlâ, (Ey meleklerim, o kulumu üzmeyin, onun benim yanımda bir iyiliği vardır) buyurur. Melekler, merak edip o iyiliğin ne olduğunu sorarlar. Allahü teâlâ (Onun ismi, benim Habibimin ismindendir. İsmi, Ahmed, Muhammed veya Mahmud olan mümin kuluma azap etmeye hayâ ederim) buyurur. (Riyad-ün-nasıhin)
.Sünnet olmanın dinimizdeki yeri
Sual: (Sünnet olmak bid’at olup dinde yeri yoktur) diyorlar. 1400 yıldan beri âlimiyle evliyasıyla müctehidiyle bütün Müslümanlar toptan bid’at mi işliyorlar?
CEVAP
Kim oldukları ve neye hizmet ettikleri bilinmeyen bir kısım insanlar, her şeye bid’at diyorlar. Sanki din yeni gelmiş gibi, dinin Peygamberi yokmuş gibi, her fırsatta dinimizi ve Resulullahın vârisleri olan İslam âlimlerini sorgulamaya çalışıyorlar. Bunlar kıyamet alametidir. Çünkü hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Kıyamet yaklaştıkça, yeniler, önceki âlimleri cahillikle suçlayacaktır.) [İbni Asakir]
Müslüman, sünnet olmaya bid’at demez. Yabancıların böyle uyduruk sözlerine Müslümanların kanması çok acıdır. Eskiden de, (gavur icadıdır) diyerek Müslümanları fenne tekniğe yaklaştırmak istememişlerdi. Şimdi de her şeye bid’at diyerek, Müslümanları dinlerinden uzaklaştırmak istiyorlar.
Sünnet olmak meşhur bir sünnettir. Bilmeyen Müslüman yoktur. Hatta Müslümanlıkta sünnet olduğunu bilmeyen kâfir bile yoktur. Gayrimüslimler bile namazın, tesettürün ve sünnet olmanın İslam dininin esasları arasında olduğunu bilirler.
Sünnet olmak İslam’ın şiârındandır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Sünnet olmak, erkekler için, sünnettir.) [Taberani]
(Fıtri sünnet beştir: Sünnet olmak, kasıkları temizlemek, tırnak kesmek, koltuk altını temizlemek ve bıyık kesmek.) [Buhari]
(İbrahim aleyhisselam, 80 yaşında [sünnet emri gelince gecikmemek için] balta ile kendisini sünnet etti.) [Buhari]
(Sünnetsiz adam, 80 yaşında da olsa, Müslüman olunca yine sünnet edilir.) [Beyheki]
Resulullah, Müslüman olan erkeğe, 80 yaşında olsa bile, sünnet olmayı emrederdi. (Taberani)
Sünnet ikiye ayrılır: Sünnet-i zevaid ve sünnet-i hüda.
Sünnet-i zevaid: Resulullahın giyim, yemek, içmek, oturmak, barınmak, yatmak ve yürümekteki âdetleri bu sünnete dahildir.
Sünnet-i hüda: Ezan, ikâmet okumak, cemaat ile namaz kılmak gibidir. Bunlar, İslam dininin şiârıdır. Çocukların sünnet edilmeleri de bu sünnete dahil edilmiştir. Bu sünnete Arapça’da hıtan denilir. Sünnet olmak [hıtan], İslam’ın şiârı kabul edildiği için akıl baliğ olanları sünnet etmelidir. İmana gelen yaşlı adamın sünnet olması şart değildir. Hiç olmasa da olur diyen müctehid âlimler olmuştur. Çünkü sünnet, avret yerinin görünmesi için özür olmaz demişlerdir.
Müslüman olan yaşlı erkek ve hastalar, sünnetin acısına dayanamazlarsa, sünnet edilmezler. (Hadika)
Çocuğun sünnet olmasının belli bir yaşı yoktur. Ancak, yedi ile on iki yaş arası en iyisidir.
Sünnet olmayanlarda çeşitli hastalıklar görülür. Fransız kitapları bu hastalıkları Affection du Prepuce adı altında bildirmektedir. Bunlardan birkaçı ise tehlikelidir. Bu sebeple, Avrupa’da ve Amerika’da Hıristiyanlar sağlık sebebiyle, kendilerini ve çocuklarını sünnet ettirmektedirler. Artık tabâbet yoluyla varılan sonuç, sünneti bugün tıbbi bir zaruret haline getirmiştir. Nitekim Dr. Dubais Raymond’un; “Sünnet çiçek aşısı gibi bütün erkeklere mecbur edilmelidir” sözü de bu hususu vurgulamaktadır.
Sünnetin tarihi çok eskidir. Çünkü Peygamberlerin âdetidir. Peygamber efendimiz, sünnet olmayı fıtrat olan beş şeyden biri olarak bildirmiştir.
Sünnet düğünü
Müslüman ülkelerinde bütün erkek çocuklar, ergenlik çağına gelmeden önce bir düğün havası içinde sünnet olurlar. Bu bakımdan sünnet olmaya halk arasında yaygın olarak Sünnet düğünü denir.
Yüzyıllardan beri Müslümanlar çocuklarının sünnet düğünlerine ayrı bir önem verirler bunu genellikle ailede birinci mürüvvet olarak kabul ederlerdi. Sünnete karar verilince herkes durumuna göre hazırlıklara başlar. Sandıktan işlemeli yatak takımları çıkarılır, oda takımlarının yüzleri yenilenir, kaplar kalaylanır, ev halkına yeni yeni elbiseler yaptırırlardı. Çocuğun yatağı süslenir. Genellikle işlemeli bir torba içindeki yüce kitabımız Kur’an-ı kerim baş ucuna asılırdı. Durumu müsait olan aileler fakir çocukları da tespit edip, onları da sünnet ettirirlerdi. Bugün hayır kurumları, toplu sünnet düğünleriyle bu geleneği devam ettirmektedirler.
Eskiden sünnet günü çocuk giydirilir, bineceği at hazırlanır, dualarla ata bindirilirdi. Sonra evliya türbeleri ziyaret edilir, sonra alay halinde davullar çalarak sokaklar dolaşılırdı. Eve gelen çocuk, hediyeler verilmeden attan inmez, yakınları, akrabaları hediyeleri verdikten sonra, dualarla indirilip içeri alınırdı. Bugün at yerine arabalarla bu iş yapılmaktadır.
Sünnetten önce veya sonra Kur’an-ı kerim ve mevlid okunurdu. Sünnet çocuğu el öptükten sonra bazı yerlerde kirve denilen, ailenin çok sevdiği bir şahıs tarafından sıkıca tutulurdu. Mesleğinde usta, eli çabuk sünnetçi, hep bir ağızdan getirilen bayram tekbirleri arasında sünnet ediverirdi. Hemen süslü yatağa yatırılan çocuğa “Mâşaallah, bârekallah” deyip, hayır dua edilirdi. Misafirlere şerbet, şekerleme ve benzeri ikramlarda bulunulurdu. Bundan sonra misafirler sırayla çocuğun yatağının yanına gelirler, hediyeler verip ayrılırlardı.
Saraylardaki, konaklardaki sünnet düğünleri dillere destan olurdu. Şehzadelerin sünnet düğünlerinden bazıları hâlâ anlatılmaktadır. Hâli vakti iyi ailelerin sünnetlerinde, kaynayan kazanlarla fakir fukara da doyardı. Misafirlerin yanında herkese açık olan sünnet düğün evi, bayram yeri gibi olurdu. Eskiden genellikle etli pilav, zerde ikram etmek âdet halindeydi. Ayrıca lokum, şerbet gibi şeyler de verilirdi.
Günümüzde eski ihtişamında olmasa bile bu güzel âdet her yerde benzeri şekilde devam etmektedir. Örf ve âdetlerine çok bağlı olan Anadolu halkı, sünnet düğünlerine aynı önemi vermektedir. Ancak bazı yerlerde bu güzel düğüne, haram karıştırıldığı, içkili ziyafetler verildiği görülmektedir. Sünnet olan böyle işlerde haramların işlenmesi daha büyük günah olur. Müslüman aileler bu işlerden uzak durmalıdır.
Gücü yetmeyen kimselerin sünnet düğünü yaptırmaları gerekmez.
Çeşitli sual ve cevaplar
Sual: Çocuğumuzun sünnet töreni için restaurant kiraladık. Orada içki içeceklerin günahı bize de olur mu? Mevlidhanlar da kadın-erkek karışık vaziyette mevlid okuyacaklar, mahzuru var mı?
CEVAP
Günah her zaman günahtır. Ama dini merasimlerde ve camilerde günah işlenmesi daha büyük günah olur.
Sual: Erkek çocuklara da altın nazarlık takmak caiz midir?
CEVAP
Altını nazarlık olarak takmak caiz, süs olarak takmak caiz değildir.
Sual: Müslüman sünnetçi bulamazsam, çocuğu kâfir doktora sünnet ettirmem günah mı?
CEVAP
Günah değildir. İhtiyaç halinde kâfir doktora muayene ve tedavi olmak caizdir. (Hadika)
Sual: Sünnetli doğan çocuğu sünnet için azıcık kesmek lazım mı?
CEVAP
Hayır.
Sual: Sünnette elektrikli havya kullanmak caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Kâfirler de sünnet olsa, hıtan [sünnet olmak] sünnet-i hüdalıktan çıkar mı?
CEVAP
Çıkmaz.
Sual: Çocuklar sünnet edilirken tekbir getirmek caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Sünnet olmamış kimsenin, gusülde sünnet derisinin altını, yıkaması farz mıdır?
CEVAP
Gusülde, sünnet derisinin altını yıkamak farz değil, müstehaptır. (S. Ebediyye)
Sual: Çocuk sünneti için, belli bir gün var mıdır?
CEVAP
Belli bir gün yoktur. Haftanın herhangi bir gününde sünnet edilebilir.
.
|