|
|
|
|
|
ABDULHAMİD HAN |
ABDÜLHAMİD HAN
Osmanlı padişahlarının 34'üncüsü olan Sultan II. Abdülhamid Han aklı, zekası ve ilmi fevkalade üstün olan bir zattı. Batılıların ve iç düşmanların asırlar boyunca devleti yok etmek için hazırladığı yıkıcı, sinsi planlarını sezip, önlerine aşılmaz bir set olarak dikildi. Hazırlayanları ve maşa olarak kullandıkları yerli işbirlikçilerini, sahte kahramanları işbaşından uzaklaştırdı.
İşte bu büyük zatın 10 şubat, 96. yıldönümü idi. Yıldönümü vesilesi ile Yıldız Üniversitesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi işbirliği ile iki açık oturumdan oluşan etkinlik düzenlendi. İlk panel Abdülhamid'in sağlık politikasıyla ilgiliydi. Oturum başkanlığını yaptığım bu panelde konuşmacılar özet olarak şunları anlattılar:
Prof. Dr. Hüsrev Hatemi; Abdülhamid'in çok iyi niyetli, sağlam karakterli ve vefalı bir insan olduğunu söyledi. Kendisinden çok devleti düşünürdü. 33 sene zalimlik yapmadan devleti ustalıkla idare etmişti. Ona atılan iftiralardan biri de pinti olduğuna dairdi. Bu çok çirkin bir suçlama olduğunu ifade etti. Aristokrat havada, halktan uzak yaşamamıştı. Atatürk'ün Abdülhamid'i küçümseyici veya kötüleyici bir sözünün olmadığını da ekledi.
Prof. Dr. Nil Sarı ise Abdülhamid'in sağlık alanındaki eserlerinden söz etti ve bazılarının fotoğraflarını gösterdi. Abdülhamid 90 adet gureba hastanesi, 19 adet belediye hastanesi, 89 adet askeri hastane ayrıca eğitim hastaneleri, kadın hastaneleri, akıl hastaneleri açmıştı. Bu hastaneler ülkemizden Lübnan'a, Yemen'den İsrail'e, Makedonya'dan Suriye'ye, Yunanistan'dan Libya'ya, Suudi Arabistan'dan Irak'a pek çok yerleşim bölgesine yayılmıştı. Ayrıca eczaneler, hapishane, sağlık merkezleri, fakirler, acizler ve hacılar için misafirhane de pek çoktur. Müthiş bir sağlık hizmetidir bu. Maalesef tahttan düştükten sonra bu eserlerin isimleri değiştirilmiş, bazıları yıkılmış ve bir kısmı da başka alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Kısacası bu büyük insan unutturulmak istenmiştir. Kasımpaşa, Haydarpaşa, Gülhane ve Mektebi Tıbbiye-i Şahane adlı eğitim ve üniversite hastanelerini açan da Abdülhamid olmuştur.
Doç. Dr. Adem Ölmez ise Abdülhamid Han'ın özellikle eğitim, sağlık, ulaşım ve asayişe önem verdiğini anlattı. Zamanında yeni bulunan aşıları ülkeye getirmiş, aşı ve kuduz hastalığı üzerine merkezler kurmuş, Bimarhaneleri yani akıl hastanelerini ıslah etmiştir. Akıl hastalarına zincir kullanımını yasaklayarak bugün bile saldırgan hastalarda kullanılan gömleği yerine koymuştur.
Dr. Şerif Esendemir konuşmasına Necip Fazıl'ın, "Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır." sözleriyle başladı. Abdülhamid'in tren yolları, bakteriyolojihane, cami ve mektepler yaptırdığını, çağına uygun yaşlılık politikası izlediğini, habitat yani biyosferi merkezi alan ekolojik politikaya önem verdiğini anlattı.
Bunları dinlerken aklıma hep başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan çağrışım yaptı. O da ülkeye duble yollar, hızlı trenler, Marmaray, üçüncü boğaz köprüsü, çok sayıda havaalanı gibi sayılamayacak eserler hediye etti. Sağlık alanında yeni hastaneleri hizmete açtı. Sağlık hizmetlerini halka yaydı. Eğitim alanını pek çok üniversite, sayısız derslik ve binlerce yeni öğretmenle destekledi güçlendirdi. Kısacası Abdülhamid'in çağdaş bir takipçisiyle karşı karşıyayız.
Abdülhamid Han'ı nasıl ki bir takım vicdansız, merhametsiz ve acımasız kişiler, iç ve dış düşmanların oyununa gelerek, maşası olarak bir saray darbesi ile düşürdülerse aynı komplo şu an başbakanımıza karşı düzenlenmektedirler. Bu ülkeye hizmet etmek bazılarının gözüne batmakta ve ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Rabbim Başbakanımızı korusunu2026 |
|
|
|
|
|
.TIKLAYINIZ
Kıyâmet alâmetlerine dâir birkaç kelime...
"Beklenilen Mehdî, Hazret-i Fâtıma'nın soyundan olacaktır. Mekke'de zuhûr edecektir. O zaman, Müslümânlar Halîfesiz olacaktır; istemediği hâlde, kendisi zorla Halîfe yapılacaktır..."
Dünkü makâlemizde, Hazret-i Îsâ aleyhisselâmın inişine dâir çok önemli bir kitâbı tanıtmıştık. Bugün de, Hazret-i Mehdî ile ilgili bazı önemli kitapları zikredelim...
Onaltıncı yüzyılda yetişen büyük İslâm âlimlerinden Ahmed İbn-i Hacer-i Mekkî Heytemî'nin (v. 974/1566) "el-Kavlü'l-Muhtasar fî Alâmâti'l-Mehdî el-Muntazar", yine büyük âlimlerden İmâm Celâleddîn-i Suyûtî'nin (v. 911/1505) "Cüz'ün mine'l-Ehâdîs ve'l-Âsâri'l-vârideti fî Alâmâti'l-Mehdî" ve "el-Bürhân" kitapları ve İmâm-ı Şa'rânî'nin (v. 973/1565) "Muhtasaru Tezkireti'l-Kurtubî" kitâbında da, Mehdî'nin alâmetlerinden iki yüz kadarı bildirilmektedir. "el-Fütûhâtü'l-İslâmiyye"de de (c. 2, s. 297) deniliyor ki:
"Beklenilen Mehdî, Hazret-i Fâtıma'nın soyundan olacaktır. Mekke'de zuhûr edecektir. O zaman, Müslümânlar Halîfesiz olacaktır; istemediği hâlde, kendisi zorla Halîfe yapılacaktır. Zuhûr edeceği zaman, yaşı ve ömrü kesin belli değildir."
Allahü teâlâ, Hazret-i Mehdî'yi dilediği zaman yaratıp insanlara gönderir; İslâm dînine yardım için gönderilecektir. Hazret-i Mehdî'nin ismi Muhammed, babasının adı Abdullah olacaktır. Resûlullah Efendimizin soyundan, Hazret-i Fâtıma evlâdından âdil bir devlet reîsi ve zamanın halîfesi olup, mutlak müctehid derecesine yükselmiş ve velî olan mübârek bir zât olacaktır.
Burada hemen belirtelim ki, İslâm âlimlerinin kitaplarında şu hüküm vardır: "Mehdî'nin ve Deccâl'ın geleceğine inanmayan kâfir olur." Âhir zamanda dünyâya gelecek olan Hazret-i Mehdî'nin alâmetlerini de, Resûlullah Efendimiz muhtelif hadîs-i şerîflerinde bildirmiştir.
"Kıyâmetin ne zaman kopacağı kesin olarak bilinebilir mi?" diye bir suâl hâtıra gelecek olursa, hemen şunu ifâde edelim ki, "Kıyâmet"in ne zaman kopacağı bizlere bildirilmedi; "Onu ancak Allah bilir" (A'râf, 187; Ahzâb, 63) buyuruldu. Fakat Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), "Kıyâmet"in birçok alâmetini bizlere haber verdi.
Hadîs-i şerîflerde, "Kıyâmet"in kopmasından önce, on büyük alâmetin çıkacağı bildirilmiştir.
Eshâb-ı kirâmdan bir cemâatın, kıyâmetten konuştuğu bir sırada, Peygamber Efendimiz buyurmuşlardır ki: "On büyük alâmet görülmedikçe kıyâmet kopmaz. Bunlar: Duhân (duman), Deccâl, Dâbbetül-arz, Ye'cûc ve Me'cûc [ve Mehdî'nin] çıkması; Îsâ aleyhisselâmın gökten inmesi; Güneş'in batıdan doğması; Doğuda, Batıda ve Arabistan'da yer batması, çökme olması; bunlardan sonra Yemen'den bir ateşin çıkıp, insanları bir araya getirmesidir. [Büyük zelzele(deprem)lerin olması.]"
25.07.2015
Kıyamet alametleri müteşabih mi?
|
|
|
Sual: (Deccal ve Dabbet-ül-arz ile ilgili hadislere, tevil etmeden inanmak gülünç olduğu gibi, o şekilde inanmak insanları dinden çıkarır, çünkü hadislerde bildirildiği gibi meydana gelmesi mümkün değildir. İmtihana da aykırıdır. Böyle bir şey olursa herkes Müslüman olur. Deccal, gözü kör olan bir insan değil, ateizmdir. Dabbet-ül-arz ise yerden çıkacak bir hayvan değil, telefonlardır) diyenler var. Hadislere inanmak insanı dinden çıkarır demek, Resulullah yanlış söylemiştir demek değil midir?
CEVAP
Hadis-i şeriflere inanmak imandandır, inkâr etmek maksadıyla tevile kalkışmak sapıklıktır. Hele mütevatir olan bir hadis-i şerifi inkâr etmek, küfür olur. Bu hadis-i şeriflere kimse inanmaz demek, asırlardan beri gelen âlimlere ve Müslümanlara çok çirkin bir iftiradır. Bu çirkin tevilin sebebi şudur:
Hazret-i Mehdi gelince, Deccal ve Dabbet-ül-arz da çıkacağı için, Mehdi geldi diyebilmek için bunları tevil etmek zorunda kalıyorlar. Tevil etmezlerse kendilerinin veya hocalarının Mehdi olduğunu nasıl söyleyecekler ki?
Güneşin batıdan doğması, Deccal ve Dabbet-ül-arz gibi alametler, olağanüstü yani harikulade olaylardır. Elbette akılla izah edilemez. Peygamber efendimizin bin kadar mucizesi görülmüştür, ama yine de Ebu Cehil gibiler inanmamıştır. İbrahim aleyhisselamı ateş yakmadığı halde, Nemrut ve avenesi iman etmemiştir. Musa aleyhisselamın âsâsı büyük bir yılan olduğu halde, Firavun ve taraftarları iman etmemiş, sadece sihirbazlar iman etmiştir. İsa aleyhisselamın, birçok mucizesi olmuştur. Körleri iyi etmesi, ölüleri diriltmesi gibi mucizeleri görüldüğü halde, 12 kişiden başka, iman eden olmamıştır. Bu 12 kişi de, sadece mucize gördükleri için değil, Peygamber olduğuna inandıkları için, iman etmişlerdir. Salih aleyhisselamın devesi, her kapıya giderek sütünü sağdırmış ve sütü hiç eksilmediği halde, inanmayıp deveyi kesmişlerdir. Evliya-yı kiramdan da, binlerce kerametler zuhur ettiği halde, bunları gören gayrimüslimlerden, iman etmeyen çoktur. Demek ki, mucize ve keramet gibi olaylar, imtihanı bozmuyor.
Kıyametin bu büyük alametleriyle, (Akıl alacak şey değil) diye alay etmek büyük felakettir. Hem de, Allah böyle şeyler yaratamaz anlamı çıkar ki, onun kudretinden şüphe etmek olur. Harikulade olaylar olduğu için, bu alametleri tevil etmek, çok yanlış olur. Zaten, Dabbet-ül arz, Deccal ve güneşin batıdan doğması gibi, kıyametin büyük alametleri görüldükten sonra, (İman edin) denmiyor ki, aksine imtihan müddetinin bittiği, bundan sonra imanın kabul edilmeyeceği bildiriliyor. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Rabbinin bazı âyetleri [alametleri] geldiği gün, önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış kimseye, o günkü imanı fayda vermez.) [Enam 158]
Bu âyet-i kerimeyi açıklar mahiyetteki iki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Şu üç şey ortaya çıkınca, iman etmemiş veya imanından hayır görmemiş olana, imanı fayda vermez: Güneşin batıdan doğması, Deccal ve Dabbet-ül-arz.) [Müslim, Tirmizi, Beyheki] (Bunların peş peşe çıkacağı aşağıda açıkça bildiriliyor. “Deccal ve Dabbet-ül-arz çıktı, ama güneş 100 sene sonra batıdan doğacak” da denemez.)
(Kıyamet alametlerinin ilki, güneşin battığı yerden doğması ve kuşluk vaktinde insanlara Dabbet-ül-arzın çıkmasıdır. Bunlardan hangisi önce çıkarsa, diğeri de onun hemen peşindedir.) [Müslim, Ebu Davud]
(Dabbe, âyette ve hadiste bildirildiği gibi hayvan değildir) demek, âyetleri ve hadisleri tevil yoluyla inkâr etmek demektir. Bu Bâtınîliğin bâtıl yoludur. (Bunun Bâtınî mânâsı var) yahut (Bunlar müteşabihtir) demek gerçek mânâsını inkâr etmektir. Nelerin müteşabih olduğunu dinimiz bildirmiştir. Bunlar da, genelde Allahü teâlânın zatıyla ilgili âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerdir. Yoksa herkes kendi kafasına göre, bu da müteşabihtir diye, istediği âyet ve hadisi tevil ederse, ortada din diye bir şey kalmaz. Mealci denilen mezhepsizler de, (Salât dua demektir, namaz dinimizde yoktur, dua vardır) diyorlar. Böylece namazı inkâr ediyorlar. Salât dua demektir diyerek salâtın namaz olduğunu inkâr etmekle, Dabbe’nin hayvan olduğunu inkâr etmek arasında fark yoktur.
Mutezile denilen fırka da, Sırat, Mizan gibi akılla anlaşılması zor olan hususları, sahih hadislerle bildirilmesine rağmen, akılları almadığı için inkâr etmişlerdir. Hadis-i şerifte, (Sırat köprüsü, kıldan ince, kılıçtan keskindir) buyuruldu. (İ. Ahmed)
Yine hadis-i şeriflerde, Mizanda amellerin terazide tartılacağı bildirilmiştir. Mutezile fırkası, (Amelin ağırlığı mı olur) diyerek kabul edememiştir.
Deccal ve Dabbet-ül-arzı tevil edenler olduğu gibi, güneşin batıdan doğmasını, Hazret-i İsa ve Hazret-i Mehdi’yi de tevil ederek, (Güneşin batıdan doğması, İslamiyet’in batıdan yayılmasıdır. İsa ve Mehdi de birer akım, şahs-ı manevi olarak gelecektir) diyen bid’at ehli sapıklar da çıkmıştır. Görüldüğü gibi, tevilin yolu açılınca, bunun sınırı olmaz. Herkes her şeyi dilediği gibi tevil edebilir. O zaman ortada din diye bir şey kalmaz.
İbni Abbas hazretleri, Hazret-i Ömer’in şöyle buyurduğunu bildirmiştir:
(Recmi, Deccal’ı, güneşin batıdan doğuşunu, kabir azabını, şefaati ve müminlerin günahları kadar yandıktan sonra, Cehennemden çıkartılmasını yalanlayan kimseler çıkacaktır.)[İbni Abdilberr, Kurtubi]
Hazret-i Ömer, kerametle söylediği bu sözüyle, bunları inkâr eden birçok mezhepsize cevap vermiştir. Tevil yoluyla inkâr, mezhepsizlerin ortak özelliğidir. Tevil ederek, Mirac, Şakkul-kamer gibi birçok mucizeyi inkâr etmişlerdir. Açıkça (Deccal gelmeyecek) veya (Güneş batıdan doğmayacak) diyen yoksa da, tevil yoluyla inkâr eden sapıklar çoktur. Hazret-i Ömer’in de kerametle bunları bildirdiği pek açıktır. Zaten aynı tevilciler, yani kıyamet alametlerini tevil edenler; recmi, şefaati, kabir azabını ve affa, şefaate uğramayan müminlerin, günahları kadar yandıktan sonra Cehennemden çıkıp Cennete gireceği gibi birçok hususu inkâr ediyorlar. İmam-ı a’zam hazretleri de buyuruyor ki:
Yecüc ve Mecüc’ün ortaya çıkması, güneşin batıdan doğması, Hazret-i İsa’nın gökten inmesi, Deccal’ın ve diğer kıyamet alametlerinin hepsinin, aynen hadis-i şerifte bildirildiği gibi, [tevilsiz olarak] zamanı gelince gerçekleşeceğine inanırız. (Fıkh-ı ekber)
Hiçbir Ehl-i sünnet âlimi de bunları tevil etmemiş, müteşabih olduğunu söylememiştir. Hâşâ Resulullah, bilmece gibi mi söz söylüyor? Böyle tevil etmek, çocukların oyunda (Elma dersem çık, armut dersem çıkma) demelerine benzer. (Ben hayvan dersem sen telefon anla, insan dersem ateistliği anla) demek, dini, değiştirmek suretiyle yıkmak olur.
İmam-ı a’zam hazretlerinin bildirdiği gibi, kıyametin bütün alametlerinin, hadis-i şeriflerde bildirildiği şekilde, aynen meydana geleceğini kabul etmeli ve tevil eden inkârcılardan olmamalıdır.
|
|
Kıyametin küçük alametleri
|
|
|
Sual: Kıyametin küçük alametleri nelerdir?
CEVAP
Kıyametin kopmasına yakın önce küçük alametler çıkacaktır. Sonra da büyük alametler çıkacaktır. Kıyametin küçük alametleri ile ilgili hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır:
(İnsanlar camilerle ve camilerin süsüyle övünmedikçe kıyamet kopmaz.) [İbni Mace]
(Erkek erkekle, kadın kadınla yetinmedikçe, kıyamet kopmaz.)[Hatib]
(Fitneler artmadıkça, kıyamet kopmaz.) [Buhari]
(İnsanlarda cimrilik artar ve kıyamet kötülerden başkası üzerine kopmaz.) [İ.Neccar]
(Ahlaksızlık ve fuhuş açık olmadan komşular kötüleşmeden hainler emin, eminler hain sayılmadan, akrabalık arasında soğukluk olmadan kıyamet kopmaz.) [İ. Ahmed]
(Yemin ederim ki, cimrilik, fuhuş meydana çıkmadıkça, emine hıyanet edilip, haine güvenilmedikçe, iyiler helak olup kötüler kalmadıkça kıyamet kopmaz.) [Hakim]
(Yağmurların bereketi kaldıkça kıyamet kopmaz.) [Ebu Ya’la]
(Yeryüzünde Allah diyen Müslüman kaldıkça kıyamet kopmaz.)[Müslim]
(Zamanda yakınlık olmadıkça, bir yıl bir ay gibi, bir ay bir hafta gibi, bir hafta bir gün, bir gün bir saat gibi kısa gelmedikçe kıyamet kopmaz.) [Tirmizi]
(İlim kalkmadıkça, depremler, katliamlar çoğalmadıkça kıyamet kopmaz.) [Buhari]
(Mal çoğalıp artmadıkça kıyamet kopmaz. Öyle ki, zekât verilecek kimse bulunmaz. Birine zekât teklif edilince, “Benim buna ihtiyacım yok” der.) [Buhari]
(İki büyük taife, davaları bir olduğu halde, çarpışmadıkça, kendilerine Allah’ın resulüyüm [peygamberim] diyen yalancılar çıkmadıkça kıyamet kopmaz.) [Buhari]
(Müslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça, taşlar bile, “Ey Müslüman şu arkamda gizlenen Yahudi’yi öldür” diye haber vermedikçe kıyamet kopmaz.) [Buhari]
(Yetmiş tane resulüm diyen yalancı çıkmadıkça kıyamet kopmaz.) [Taberani]
(Erkekler azalacak, kadınlar çoğalacak.) [Buhari]
(Bir erkek çocuk bir kadın gibi kıskanılmadıkça kıyamet kopmaz.) [Deylemi]
(Livata mubah sayılmadıkça, gökten taş yağmadıkça kıyamet kopmaz.) [Deylemi]
(Çocuklar öfkeli olmadıkça, büyüğe saygısızlık yapılmadıkça kıyamet kopmaz.) [Harâiti]
(Kıyamet kopmadan yüz yıl öncesinde yeryüzünde Allah’a ibadet eden kalmaz.) [Hâkim]
(“Keşke şu kabirdeki ben olsaydım” denmedikçe kıyamet kopmaz.)[Müslim]
(Deprem, fitne, katillik artmadıkça, kıyamet kopmaz.) [Buhari]
(Kardeşler farklı dinden olmadıkça kıyamet kopmaz.) [Deylemi]
(Kötüler dünyaya hâkim olmadıkça kıyamet kopmaz.) [Tirmizi]
(Kıyamet ancak kötü insanların başına kopar.) [Müslim, İbni Mace]
(Kur’an-ı kerim kalkmadıkça kıyamet kopmaz.) [Ebu Nuaym]
Kıyamet yaklaştığı zaman şunların da olacağı bildirilmiştir:
(İnsanlar temizlikte fazla titiz olacak, vesvese edip dinde haddi aşacaklar.) [Ebu Davud]
(Çeşitli isimler altında şaraplar çıkacak, helal sayılacak.) [İ. Ahmed]
(Ortalık bozulacak, dine uymak avuçta ateş tutmak gibi zor olacak.) [Hâkim]
(Köpek beslemek, evlat yetiştirmekten daha cazip olacak.)[Hâkim]
(Kötü kadınlar, çoğalıp, fuhuş bir toplum içinde yayılırsa, halk, daha önce görülmemiş [frengi, aids gibi] bulaşıcı hastalıklara maruz kalacak. Ölçüde, tartıda hile yapılacak ve geçim darlığı baş gösterecek.) [Beyheki]
(Çalgı her yere yayılacak, güvenlik güçleri çoğalacak.) [Beyheki]
(İşler, ehli olmayana verilecek.) [Buhari]
(Bu dinin başlangıcı gibi, sonu da garip olacak!) [Tirmizi]
(Kur'an [Radyo, TV gibi] çalgı aletlerinden okunacak.) [Tergib-üs-salât]
(Sadece tanıdıklara selam verilecek ve yazarlar çoğalacak.)[Hâkim]
(Zengine malı için tazim edilecek, fuhuş yayılacak, piçler çoğalacak. Büyüğe hürmet, küçüğe de merhamet edilmeyecek. Kurtlar, kuzu postuna bürünecek.) [Hâkim]
(Tehiyyet-ül-mescid namazı kılınmaz olur.) [Taberani]
(İlim kalkar, cehalet, anarşi ve ölüm çoğalır.) [İbni Mace]
(Ulema, halkın istediği yönde fetva verip, helale haram, harama helal derler; Kur'anı ticarete, menfaate alet ederler.) [Deylemi]
(İnsanlar, yalnız malın, paranın gelmesini düşünecekler, helalini, haramını düşünmeyecekler.) [R.Nasıhin]
(Bir camide binden fazla kişi namaz kılacak, fakat, içlerinde bir tane mümin bulunmayacak.) [Deylemi]
(İzinsiz ticaret yapılmaz.) [Müslim]
(Vahşi hayvanlar, insanlarla konuşmadıkça kıyamet kopmaz.)[Tirmizi]
(Kıyamet alametleri bir ipteki boncukların peş peşe kopması gibi birbirini takip eder.) [İ.Ahmed, Taberani]
(Kıyamet Cuma günü kopacaktır.) [Buhari]
Hadis-i şerifle bildirilen kıyametin diğer alametlerinden bazıları da şöyledir:
1- Emanete riayet kalkar.
2- Veled-i zina çoğalır.
3- İçki çok içilir.
4- Zekât verilmez.
5- Hanıma uyup, anneye isyan edilir.
6- Erkekler ipek giyer.
7- Zararından korunmak için insanlara mudara edilir.
8- Gençler fasık olur.
9- Daha önce yaşamış âlimler cahillikle suçlanır.
10- Tefecilik, faiz aşikâre olur.
11- Bilgin veya âlim denilenlerde, zerre kadar iman olmaz.
12- İslam’a uymak ayıp sayılır.
13- Herkese iyilik eden Müslüman ahmak sayılır.
14- İslam’a uymak, ateşi elde tutmak gibi zor olur.
15- Mescitlerde, toplantılarda fasıkların sesi yükselir.
16- Cihad terk edilir.
17- Bid'atler yayılır.
18- Günaha teşvik artar.
19- İyiliğe mani olunur.
20- Emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker kalkar.
21- Komşuluk kötüleşir.
22- Camilerde Kur'an-ı kerim teganni ile okunur.
23- Aşağı kimseler söz sahibi olur.
24- Zararından korunmak için insanlara ikram olunur.
25- Çalgı aletleri çoğalır. Her yerde çalgı çalınır.
26- Anarşi çoğalır.
27- Adam öldürmek çoğalır.
28- Dine uymak, güzel ahlaklı olmak ayıp sayılır.
29- Cansızlar da konuşur.
Kıyametin büyük alametleri
|
|
|
Sual: Kıyametin büyük alametleri nelerdir?
CEVAP
Müslim, İbni Mace, Ebu Davud, Nesai, Tirmizi, İ. Ahmed,Taberani, İbni Cerir ve İbni Hibban’daki hadis-i şerifte, şu on alametin çıkacağı bildirilmiştir:
1- Hazret-i Mehdi gelecek
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kıyamet kopmadan önce, Allahü teâlâ, benim evladımdan birini yaratır ki, ismi benim ismim gibi, babasının ismi, benim babamın ismi gibi olur. Ondan önce dünya zulümle dolu iken, onun zamanında adaletle dolar.) [Tirmizi]
(Mehdi’nin başı hizasında bir bulut olacak, buluttan bir melek,“Bu Mehdidir, sözünü dinleyin” diyecektir.) [Ebu Nuaym]
2- Deccal gelecek
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Deccal çıkar, tanrı olduğunu söyler. Onun tanrılığına inanan kâfir olur.) [İ. E. Şeybe]
3- Hazret-i İsa gökten inecek:
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah’ın Resulü Meryem oğlu İsa’yı öldürdük dedikleri için Yahudileri lanetledik. Onlar İsa’yı öldürmediler, asmadılar da. Öldürülen, kendilerine İsa gibi gösterildi.) [Nisa 157]
Hazret-i İsa göğe kaldırılmıştır. (Nisa 158)
(Elbette o [Hazret-i İsa’nın Kıyamete yakın gökten inmesi],Kıyametin yaklaştığını gösteren bilgidir. Sakın bunda şüphe etmeyiniz!) [Zuhruf 61, Beydavi]
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(İsa, âdil bir hakem olarak gökten inecek, haçı kıracak, [Hıristiyanlığı kaldıracak] domuzu öldürecek, [domuz etini yasaklayacak] İslam’dan başka şeyi yasaklayacaktır.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Ebi Şeybe]
(İsa inince, her yerde sükûn, emniyet meydana gelir. Öyle ki aslanla deve, kurtla kuzu serbestçe dolaşır, çocuklar yılanlarla oynar.) [Ebu Davud]
(On alamet çıkmadan kıyamet kopmaz. Biri İsa’nın gökten inmesidir.) [Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İ. Mace, Nesai, İ.Ahmed, Taberani, İ.Hibban, İ. Cerir]
4- Dabbet-ül-arz çıkacak
Bu husustaki hadis-i şeriflerden birinin meali şöyledir:
(Dabbet-ül arz, Musa’nın asası ile mümine dokunur, alnınaCennetlik yazılır, yüzü nurlanır. Kâfire, Süleyman’ın mührü ile vurur, Cehennemlik yazılır, yüzü simsiyah olur.) [Tirmizi]
Bu hayvandan Kur'an-ı kerimde de bahsedilmektedir. (Neml 82)
5- Yecüc ve Mecüc çıkacak
Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(Yecüc ve Mecüc, set yıkılıp her tepeden akın ederler.) [Enbiya 96]
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Yecüc ve Mecüc, kıyametin ilk alametlerindendir.) [İbni Cerir]
6- Duman çıkacak
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Gökten bir duman çıkacağı günü gözetle!) [Duhan 10]
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Dumanın tesiri mümine nezle gibi gelir, kâfire ise çok şiddetlidir.) [Ebu Davud]
7- Güneş batıdan doğacak
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Güneş batıdan doğmadıkça kıyamet kopmaz. O zaman herkes iman eder, ama imanı fayda vermez.) [Buhari, Müslim]
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Rabbinin bazı âyetleri [alametleri] geldiği gün, önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış kimseye, o günkü imanı fayda vermez.) [Enam 158]
Âlimler, bu âyetteki alametlerden birinin de güneşin batıdan doğması olarak bildirmişlerdir. Yukarıdaki hadis-i şerif de zaten bunu açıkça bildiriyor.
8- Ateş çıkacak
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hicazdan çıkan ateş, Basra’daki develerin boyunlarını aydınlatır.) [Müslim]
9- Yer batması görülecek
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Doğu, Batı ve Ceziret-ül Arab’da yer batışı görülecek.) [Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace]
10- Kâbe yıkılacak
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir Habeşli Kâbe’yi tahrip edecektir. Onu şu anda siyah elleri ile Kâbe’nin taşlarını bir bir söker halde görüyorum.) [Buhari, Müslim]
|
Kıyamet alametleri ve imtihan
|
|
|
Sual: Bazıları, (Bizler bu dünyaya imtihan edilmek için gönderilmişiz. Bu imtihanı bozacak derecede açık deliller gelemez. Mesela güneş batıdan doğmaz. İslamiyet’in batıdan yayılacağı diye tevil gerekir. Dabbet-ül-arz ise hadislerde bildirildiği gibi insanların alnına mühür vuran bir hayvan değil, AIDS hastalığının virüsü olarak tevil gerekir. Mehdi’nin geldiğini herkes bilemez. Davul zurna ile gelecek değil. İsa’nın ve Mehdi’nin gelmesi gibi kıyamet alametleri ile ilgili bütün hadislerin senetleri sahih olsa da, Kur’anın ruhuna aykırıdır. Bütün hadisleri Kur’anın ruhuna uydurarak tevil etmek gerekir) diyorlar. Hem hadislerin senetleri sahih olsa da itibar edilmez derken, bir yandan da onları tevil etmek gerekir deniyor. Bu bir çelişki değil mi?
CEVAP
(Senedi sahih olsa da itibar edilmez) demek, bu sözü Allah Resulü söylemiştir ama yanlış söylemiştir demektir. Senedi sahih olan meşhur hadis-i şeriflere inanmamak küfre kadar götürür. İkincisi, hadis âlimleri, hadislerin hâşâ Kur’ana aykırı olduğunu, imtihan için gönderildiğimizi bilememişler de, şimdiki türediler mi biliyor? Dini yıkmak için, âyetleri ve hadisleri yalan yanlış tevil etmeye çalışıyorlar.
Hadis-i şeriflerle bildirilen kıyamet alametleri niye imtihanı bozsun ki? Bir harikulade olay olunca veya bir keramet görülünce yahut mucizeler meydana çıkınca imtihan bozulur mu? Din kitaplarında bildiriliyor ki, Peygamber efendimizin bin kadar mucizesi görülmüştür. Buna rağmen Ebu Cehiller, Ebu Lehebler ve birçok müşrik iman etmemiştir. Demek ki mucize ve keramet gibi olaylar imtihanı bozmuyor. Üstelik bunlar olunca iman edin denmiyor ki, aksine imtihan müddetinin bittiğini, bundan sonra imanın kabul edilmeyeceği bildiriliyor.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Rabbinin bazı âyetleri [alametleri] geldiği gün, önce iman etmemiş veya imanında hayır kazanmamış olana, [o günkü]imanı fayda vermez.) [Enam 158]
Âyet-i kerimede bildirilen alametlerden üçünü Peygamber efendimiz şöyle açıklıyor:
(Güneş batıdan doğmadıkça, Kıyamet kopmaz. O zaman herkes iman ederse de imanı fayda vermez.) [Buhari, Müslim]
(Şu üç şey ortaya çıkınca, iman etmemiş veya imanından hayır kazanmamış olana, imanı fayda vermez: Güneşin batıdan doğması, Deccal ve Dabbet-ül-arz.) [Tirmizi]
Kıyamet alametlerinden güneşin batıdan doğmasını, Avrupa'nın Müslüman olması diye tevil etmeli diyorlar. Avrupa Müslüman olunca, iman fayda vermez mi?
Güneşin batıdan doğması aklen de, ilmen de mümkündür. Tevile ihtiyaç yoktur. Allahü teâlâ, dünyayı şimdiki yörüngesinden çıkarır. Başka yörüngeye girer. Dönüşü değişince, güneş batıdan doğmuş olarak görülür.
Peygamber efendimiz, o hadis-i şerifi Arabistan’da söylemiştir. Arabistan’a göre, Batı, Avrupa değildir, Afrika’dır. Afrika Müslüman olacak dense, biraz daha az yanlış olur. Türkiye’ye göre Avrupa Batı’dadır. Asya’ya göre de Türkiye Batı’dadır. Her ülkenin batısında başka bir ülke vardır. Batı’nın Müslüman olması demek, bütün dünyanın Müslüman olması demektir. Batıda olmayan tek ülke yoktur. Çünkü dünya yuvarlaktır. Bu tevilin ne kadar mantıksız ve saçma olduğu meydandadır.
Hadisi-i şerifte, (Güneş Batı’dan doğunca tevbe kapısı kapanır, iman edenin imanı fayda vermez) buyuruluyor. Şimdi, saçma tevile göre, Afrika veya Avrupa, yahut bütün dünya Müslüman olunca, tevbe kapısı niye kapansın ki? Tevbe kapısı kapalı, iman edene imanı fayda vermiyor, bunlar nasıl Müslüman olacak ki? Öyle ya ötekine tevil bulan buna da bir kulp takabilir. Peygamber efendimizin hadisleri bulmaca bilmece gibi değildir. Müteşabih olanlar hariç, hepsi anlatıldığı gibidir, (Ben elma dersem, sen muz anla, ben koca karı dersem sen kız anla) cinsinden değildir. Hâşâ Resulullah efendimiz, bilmece gibi mi söz söylüyor?
Bunun gibi, (Salat, duadır, namaz diye bir şey yok) diyenler çıkmıştır. Tevil ederek dini yıkmaya çalışıyorlar.
AIDS hastalığına da, Kur'an-ı kerimde bildirilen hayvan olduğunu söylemek yanlıştır.
(O söz başlarına geldiği zaman, [Kıyamet alametleri zuhur edince], onlara yerden bir hayvan çıkarırız, bu hayvan, onlara, insanların âyetlerimize kesin bir iman etmemiş olduklarını söyler.) [Neml 82, Tefsir-i Kurtubi]
Dabbet-ül-arz hakkında birçok hadis-i şerif vardır. (Feraid-ül fevaid), (Muhtasar-ı Tezkire-i Kurtubi), (Megaribüz zaman) ve (El kavlül muhtasar fi alamatil Mehdil muntazar) isimli kitaplardaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Dabbet-ül arzın deve ayağı gibi dört ayağı ve kuş gibi kanatları vardır. Başı öküz başına, kulağı fil kulağına, kuyruğu ise, koç kuyruğuna benzer.)
(Dabbet-ül arz, asa-i Musa ile mümine dokunur, alnına “Cennetlik” yazılır, yüzü nurlanır. Kâfire, mührü Süleymanı vurur, “Cehennemlik” yazılır, yüzü simsiyah olur.)
(İnsanlar, bu hayvandan kaçarlar. Kimi ondan korkarak namaza durur. Hayvan bunun yanına gelir, “Ey kişi şimdi mi namaz kılıyorsun” diyerek yüzünü damgalar. Böylece müminler kâfirlerden ayırt edilerek tanınır.)
Hazret-i Mehdi davul zurna ile gelmeyecek; ama gökten bir melek bunu haber verecek ve bütün dünya duyacaktır. İki hadis-i şerif meali:
(Mehdi’nin başı hizasında bir bulut olacak, buluttan bir melek,“Bu Mehdidir, sözünü dinleyin” diyecektir.) [Ebu Nuaym]
(Ehl-i beytimden bir zat yeryüzüne hâkim olmadıkça kıyamet kopmaz. Onun alnı açıktır, kemer burunludur. Yeryüzü zulümle dolu iken, o, dünyayı adaletle doldurur. İdaresi yedi yıl sürer.)[Müslim] (Mehdiyim diyenler geldi de hangisi dünyayı adaletle doldurdu?)
İmam-ı a’zam hazretleri buyuruyor ki:
Yecüc ve Mecüc'ün ortaya çıkması, güneşin batıdan doğması, Hazret-i İsa'nın gökten inmesi, Deccal’ın ve diğer kıyamet alametlerinin hepsi aynen hadis-i şerifte bildirildiği gibi, [tevilsiz olarak] zamanı gelince gerçekleşeceğine inanırız. (Fıkhı ekber)
Kıyamet alametlerini tevil etmek, İmam-ı a’zamın sözüne aykırıdır. Hiçbir İslam âlimi kıyamet alametlerini tevil etmemiştir. Buna rağmen tevil etmeye çalışmak, biz bunlara inanmıyoruz, ama bunu da açıkça diyemiyoruz, demenin başka şeklidir.
|
Kıyamet alametlerinin tevili
|
|
|
Sual: Bazı kimseler, hadislerle bildirilen, güneşin batıdan doğmasını,Dabbe-tül-arz denilen hayvanın, çıkıp elindeki mühürle, bu Müslüman, bu kâfir diye mühürlemesini, Hazret-i Mehdi’nin, Hazret-i İsa’nın ve Deccal’ın gelmesini tevil ediyorlar. (Bu kadar açık şeyler, harikulade haller, imtihana aykırıdır. O zaman herkes Müslüman olur) diyorlar. Hiçbir İslam âlimi, kıyametin büyük alametlerini böyle tevil etmediğine göre, bunların tevilleri yersiz değil midir?
CEVAP
Elbette yersizdir. Mucize ve keramet, harikulade bir haldir. Peygamber efendimizin bin kadar mucizesi görülmüştür; ama yine de, Ebu Cehil gibiler inanmamıştır. İsa aleyhisselamın da, birçok mucizesi olmuştur. Körleri iyi etmesi, ölüleri diriltmesi gibi mucizeleri görüldüğü halde, 12 kişiden başka, iman eden olmamıştır. Bu 12 kişi de, mucize gördükleri için değil, Peygamber olduğuna inandıkları için, iman etmişlerdir.
Evliya-i kiramdan da, binlerce kerametler zuhur etmiştir. Bunları gören gayrimüslimlerden, iman etmeyen çoktur. Demek ki, mucize ve keramet gibi olaylar, imtihanı bozmuyor. Üstelik kıyamet alametleri görülünce iman edin denmiyor ki, aksine imtihan müddetinin bittiği, bundan sonra imanın kabul edilmeyeceği bildiriliyor.
Zaten, kıyametin büyük alametleri görüldükten sonra iman etseler de, imanları kabul edilmeyecektir. Yani bunları tevil etmek çok yersizdir. İmtihan bittikten sonra, doğru cevapları açıklamak niye imtihana aykırı olsun ki?
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Rabbinin bazı âyetleri [alametleri] geldiği gün, önce iman etmemiş veya imanında hayır kazanmamış olana, [o günkü]imanı fayda vermez.) [Enam 158]
Âyet-i kerimede bildirilen alametlerden üçünü, Peygamber efendimiz şöyle açıklıyor:
(Güneş batıdan doğmadıkça, Kıyamet kopmaz. O zaman herkes iman ederse de, imanı fayda vermez.) [Buhari, Müslim]
(Şu üç şey ortaya çıkınca, iman etmemiş veya imanından hayır kazanmamış olana, imanı fayda vermez: Güneşin batıdan doğması, Deccal ve Dabbet-ül-arz.) [Tirmizi]
Tevil edenlerin maksadı, güneşin batıdan doğması, Deccal’ın ve Dabbe’nin çıkması değildir. Maksat, Hazret-i Mehdi’nin ve Hazret-i İsa’nın gelmesini inkâr etmektir. Kendilerinin ileri sürdüğü kimselere Mehdi demektir. Böyle tevil etmeyince, kendi adamlarının Mehdi olduğuna başkalarını inandıramayacakları için, bu yola sapmışlardır.
Yanlış teviller
Sual: Kıyametin büyük alametlerinden olan güneşin batıdan doğmasını, İslamiyet’in batıdan yayılacağı, Dabbet-ül-arzın ise, Aidshastalığının virüsü olduğu şeklinde tevil caiz midir?
CEVAP
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Rabbinin bazı âyetleri [alametleri] geldiği gün, önce iman etmemiş veya imanında hayır kazanmamış olana, [o günkü]imanı fayda vermez.) [Enam 158]
Bir hadis-i şerifte, bazı alametlerden üçü şöyle açıklanmaktadır:
(Şu üç şey ortaya çıkınca, iman etmemiş veya imanından hayır kazanmamış olana, imanı fayda vermez: Güneşin batıdan doğması, Deccal ve Dabbet-ül-arz.) [Tirmizi]
Yine hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Şu alametler çıkmadan kıyamet kopmaz: Güneş batıdan doğar, üç yer batar, İsa iner, Duman, Dabbet-ül-arz, Deccal, Yecüc Mecüc ve Aden’den bir ateş çıkar.) [Müslim]
Konumuzla ilgili bir hadis-i şerifin meali şöyle:
(Güneş batıdan doğmadıkça, Kıyamet kopmaz. O zaman herkes iman ederse de fayda vermez.) [Buhari, Müslim]
Avrupa Müslüman olunca, iman fayda vermez mi? Güneşin batıdan doğması aklen de, ilmen de mümkündür. Tevile ihtiyaç yoktur. Allahü teâlâ, dünyayı şimdiki yörüngesinden çıkarır. Başka yörüngeye girer. Dönüşü değişince, güneş batıdan doğmuş olarak görülür.
Aids hastalığına da, Kur'an-ı kerimde bildirilen hayvan olduğunu söylemek yanlıştır. Dabbet-ül-arzın, aynı zamanda konuşan bir hayvan olduğu âyet-i kerimede bildirilmektedir:
(O söz başlarına geldiği zaman, [Kıyamet alametleri zuhur edince],onlara yerden bir hayvan çıkarırız, bu hayvan, onlara, insanların âyetlerimize kesin bir iman etmemiş olduklarını söyler.) [Neml 82, Tefsir-i Kurtubi]
Bu hayvanın konuşması aklen de caizdir; çünkü Allahü teâlâ hayvana konuşma sıfatı vermeye kadirdir. (Sevab-ül kelam fi akaid-il İslam)
Dabbet-ül-arz hakkında birçok hadis-i şerif vardır. (Feraid-ül fevaid), (Muhtasar-ı Tezkire-i Kurtubi), (Megaribüz zaman) ve (El kavlül muhtasar fi alamatil Mehdil muntazar) isimli kitaplardaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Dabbet-ül arzın deve ayağı gibi dört ayağı ve kuş gibi kanatları vardır. Başı öküz başına, kulağı fil kulağına, kuyruğu ise, koç kuyruğuna benzer.)
(Dabbet-ül arz, asa-i Musa ile mümine dokunur, alnına “Cennetlik”yazılır, yüzü nurlanır. Kâfire, mührü Süleymanı vurur,“Cehennemlik” yazılır, yüzü simsiyah olur.)
(İnsanlar, bu hayvandan kaçarlar. Kimi ondan korkarak namaza durur. Hayvan bunun yanına gelir, “Ey kişi şimdi mi namaz kılıyorsun” diyerek yüzünü damgalar. Böylece müminler kâfirlerden ayırt edilerek tanınır.)
Güneşin batıdan doğması
Sual: Hadis-i şerifte bildirilen kıyametin büyük alametlerinden birisi de Güneşin Batı’dan doğmasıdır. O zaman tevbe kapısı da kapanıyor. Bugün bilim adamlarına göre Güneş’in batıdan doğabilmesi için dünyanın bir an için durması, sonra da ters yönde dönmeye başlaması gerekiyor ve bu da fiziken imkânsız bir olay. Buna göre Güneşin Batı’dan doğması, Batı'da bulunan Avrupa’nın Müslüman olması demek değil midir?
CEVAP
Kesinlikle değildir. Allah için imkânsız diye bir şey olur mu? Bunu yapacak olan Allahü teâlâdır. Allah yapamaz denir mi hiç? Allahü teâlâ, dünyayı şimdiki yörüngesinden çıkarıp başka yörüngeye sokamaz mı? Dönüşü değişince, Güneş batıdan doğmuş olarak görülür.
Peygamber efendimiz, o hadis-i şerifi Arabistan’da söylemiştir. Arabistan’a göre, Batı, Avrupa değildir, Afrika’dır. Afrika Müslüman olacak dense, biraz daha az yanlış olur. Türkiye’ye göre Avrupa Batı’dadır. Asya’ya göre de Türkiye Batı’dadır. Her ülkenin batısında başka bir ülke vardır. Batı’nın Müslüman olması demek, bütün dünyanın Müslüman olması demektir; çünkü batıda olmayan tek ülke yoktur. Dünya yuvarlaktır. Bu tevilin ne kadar mantıksız olduğu meydanda değil mi?
Hadis-i şerifte, (Güneş Batı’dan doğunca tevbe kapısı kapanır, iman edenin imanı fayda vermez) buyuruluyor. Şimdi, yukarıdaki saçma tevile göre, Afrika veya Avrupa yahut bütün dünya Müslüman olunca, tevbe kapısı niye kapansın ki? Tevbe kapısı kapalı, iman edene imanı fayda vermiyor, bunlar nasıl Müslüman olacak? Öyle ya ötekine tevil bulan buna da bir kulp takar. Peygamber efendimizin hadisleri bulmaca bilmece gibi değildir. Müteşabih olanlar hariç, hepsi anlatıldığı gibidir, (Ben elma dersem, sen muz anla) cinsinden değildir.
Dabbet-ül-arz
Sual: Kıyametin büyük alametlerinden olan Dabbet-ül-arz için AIDS hastalığı diyenler de olmuştu. Şimdi de, “bilgisayar ve internettir” diyenler çıktı. Yarın ışınlama çıksa, ona da mı Dabbet-ül-arz diyecekler? Bunlar yanlış değil mi?
CEVAP
Elbette yanlış, hem de çok büyük yanlıştır. Pek açık olan âyet ve hadisleri inkâr etmek, büyük veballi bir iştir.
Dabbet-ül-arz, kıyametin kopmasına yakın çıkacak olan bir hayvandır. Kur’an-ı kerimde hayvan olduğu söyleniyor. Hayvan için bilgisayar diyene, zırva tevil götürmez denir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(O söz başlarına geldiği zaman, [Kıyamet alametleri zuhur edince],onlara yerden bir hayvan çıkarırız, bu hayvan, onlara, insanların âyetlerimize kesin bir iman etmemiş olduklarını söyler.) [Neml 82, Tefsir-i Kurtubi]
İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Dabbet-ül-arz denilen hayvan, asa-i Musa ile mümine dokunur, alnına cennetlik yazılır, yüzü nurlanır. Kâfire, mühr-ü Süleyman’ı vurur, cehennemlik yazılır, yüzü simsiyah olur.) [Tirmizi]
(Şu üç şey ortaya çıkınca, iman etmemiş veya imanından hayır kazanmamış olana, imanı fayda vermez: Güneşin batıdan doğması, Deccal ve Dabbet-ül-arz.) [Tirmizi]
Bu kadar açık hükümleri tevil edebilmek için, ya deli veya bid’atçi olmak gerekir. Normal insan, hayvana bilgisayar diyemez.
Dabbet-ül-arz gelince artık iman fayda vermez deniyor; çünkü bu, kıyametin büyük ve açık alametlerindendir. Onu görünce, artık kimse inkâr edemeyecektir. Eğer iddia edildiği gibi, AIDS, bilgisayar veya internet olsaydı, bunlar çıkınca imanın fayda vermemesi gerekirdi. Dabbet-ül-arz çıkınca iman etmek artık fayda vermeyeceğine göre, Dabbe bilgisayardır diyenler, niye hâlâ imansızların iman etmesi için uğraşıyorlar ki?
İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Dabbet-ül-arz denilen hayvan çıkacak, gökleri bir duman kaplayıp, bütün insanlara gelip, canlarını yakacak, herkes bunun acısından dua edip, (Ya Rabbi! Bu azabı üzerimizden kaldır. Sana iman ediyoruz!) diyecektir. (2/67)
|
Ahir zaman
|
|
|
Sual: (Hicri bin yılından sonra ahir zamandır) deniyor. Ahir zaman Peygamber efendimizin gelmesiyle başlamadı mı?
CEVAP
Evet. Muhammed aleyhisselamdan sonra, başka peygamber gelmeyecek, kıyamete kadar Onun bildirdiği İslam dini geçerli olacaktır. (Bin yılından sonra ahir zamandır) demek, ahir zaman alametlerinin çoğalmaya başladığı zaman demektir. Bu alametler gittikçe çoğalacak, en son büyük alametler çıkacak, ondan sonra da artık kıyamet kopacaktır.
Âhir zaman fitnesi
Sual: Âhir zaman fitnesi nedir?
CEVAP
Bid’atler, küfür, irtidat, anarşi, bölücülük, çeşitli karışıklıklar, âhir zaman fitnesidir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kıyamet yaklaştıkla, fitneler çoğalır. Gece başlarken karanlığın artması gibi olur. Sabah evinden mümin olarak çıkan çok kimse, akşam kâfir olarak döner. Akşam mümin iken, gece imanları gider. Böyle zamanlarda, eve kapanmak fitneye karışmaktan iyidir. Kenarda kalan, ileri atılandan iyidir. O gün oklarınızı kırın, silahlarınızı bırakın! Herkesi tatlı dil ile, güler yüzle karşılayın!)[Ebu Davud]
Bozuk asırlar
Sual: Hadis-i şerifte, (Her asır, önceki asırdan daha bozuk olur. Böylece kıyamete kadar hep bozulur) buyurulduğu halde, dünyada, İslami bir uyanışın görülmesi nasıl izah edilir?
CEVAP
Hadis-i şerif genel manadadır. Yani gittikçe insanların bozulacağını gösterir. İstisna olarak bazı bölgelerde her zaman İslamiyet’e sarılanların olması buna mani değildir.
|
Zırva tevil götürmez
|
|
|
Sual: Bazı kimseler, açıkça bildirilen âyet ve hadisleri, hiçbir kitapta olmayacak şekilde tevil ediyorlar. Bunlar dine aykırı değil midir? Tevil etmek ne demektir? Kimlerin tevil etme yetkisi vardır?
CEVAP
Tevil, bir kelimenin çeşitli manalarından, İslamiyet’e uygun olanını seçmektir. Bunu herkes yapamaz. Ulema-i rasihin denilen derin Ehl-i sünnet âlimleri yapar. Tevillerin doğruluğu da, tefsirle ölçülerek anlaşılır. Tevil, tefsire uymazsa atılır.
Tevil ilmi yüksek bir ilimdir. Herkesin tevile kalkışması, bid’at ve hurafelerin çıkmasına sebep olur. Herkes tevil edebilseydi, Peygamber efendimiz İbni Abbas hazretleri için şöyle dua etmezdi:
(Ya Rabbi İbni Abbas’ı fakih kıl ve ona Kur’anın tevil ilmini öğret!) [Buhari]
Günümüzdeki yetkisiz kimselerin kendi görüşlerine göre âyetleri ve hadisleri tevil etmeleri, dine aykırıdır. Âyet ve hadisleri inkâr etmiş oluyorlar.
Selef-i salihinin tevil etmedikleri nassları tevile kalkışmak çok tehlikelidir. Tevil ilminden habersiz cahillerin, tevil diye, icmaa aykırı görüş bildirmelerinin küfür olduğu din kitaplarında yazılıdır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ümmetime en çok tehlikeli olacak kimse, Kur’an-ı kerimi yersiz tevil edendir.) [Taberani]
Manaları açık ve kati olan âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere, tevil yoluyla yanlış mânâ vererek dinden çıkana, yani imanı bozuk olana(Mülhid) denir. (Redd-ül-muhtar)
Bâtıniye fırkasındakiler, Kur’an-ı kerimin açık mânâlarına inanmayıp, kendilerine göre başka manalar çıkarırlar. (Kur’anın zâhir ve bâtın manaları vardır. Batın yani iç, öz mânâsı lazımdır. Cevizin kabuğu değil, içi, özü işe yarar) derler. Bu ise küfür ve ilhaddır, doğru yoldan sapmaktır. Bunlar, İslam âlimlerinin sözlerini inkâr ediyorlar. (Milel-nihal)
Yetkisiz kimselerin yaptığı yersiz tevillere birkaç örnek verelim:
1- Melek, cin ve şeytan gibi görünmeyen varlıkları tevil yoluyla inkâra çalışmışlar. Melekler için, rüzgâr ve tabiat kuvvetleri demişlerdir.
2- (Cebrail bir melek değil, programın adıdır) demişlerdir.
3- Cenneti ve Cehennemi bile, tevil yoluyla inkâr ederek, (Cennet ve Cehennem bu dünyadadır) demişlerdir.
4- Bir kısmı da, (Cehennem ebedi değildir) demişlerdir.
5- (Kur’anda geçen salât, namaz değil duadır, salâtı camide yapmaktan maksat ise, kalb camiinde Allah’a duadır) diyen mealci mezhepsizler, namazı ve camiyi inkâr etmişlerdir.
6- Mirac mucizesine, (Rüya veya ruhî bir hâldir) diyerek tevil edenler de çıkmıştır. Hâlbuki Resulullahın, Mekke’den Kudüs’e götürüldüğüne inanmayan kâfir olur. Göklere ve bilinmeyen yerlere götürüldüğüne inanmayan ise sapık olur. (Bahr)
7- Dabbe-tül-arz, hayvan değil, AIDS veya telefondur diyenler de çıkmıştır.
8- Abduh, şeytan, cin gibi şeyleri kabul etmez. Mucizeler, ona göre İslâmiyet’in alnına sürülmüş birer kara lekedir. Mesela Hazret-i Musa’nın denizi yarma mucizesine med-cezir olayı der. (Din tahripçileri s. 82)
9- Yine Abduh, Fil suresinde bildirilen kuşları sivrisinek, attıkları taşları da mikrop olarak tevil ederek, mucizelikten çıkarmaya çalışmıştır.
10- (Şakkul-kamer [Ayın ikiye ayrılması] fiilî değildir. Peygamber böyle bir görüntü meydana getirdi, yani o anda deprem olunca öyle sanılmıştır) diyenler de çıkmıştır.
Mezhepsizler, genelde mucizeleri tevil ederler. Kıyamet alametlerini de bunun için tevil ediyorlar. Hâlbuki mucize tevil edince, mucizelikten çıkıyor, basit bir olay haline geliyor. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Mucize demek, bir zamanda bulunan ve o zamanki insan gücüyle bunun yapılamayacağında sözbirliğine varılmış olan ve bu derecenin üstünde bir yapan bulunursa, bunun ancak Allahü teâlâ tarafından olduğuna inanılan şeydir. Böyle olmayan şeye mucize denmez. (İsbat-ün-Nübüvve)
Ehl-i sünnet âlimlerinin tevil edilmesi gerektiğini bildirdiği âyet-i kerime ve hadis-i şerifler, genelde Allahü teâlânın zatıyla ilgili olanlardır. Açık olanları tevil etmek, inkâr etmenin başka şeklidir. Böyle tevillerle din yıkılmaya çalışılmaktadır.
|
Dabbet-ül-arz
|
|
|
Sual: Âyet ve hadisle, kıyametten önce çıkacağı bildirilen Dabbe-tül-arz isimli hayvan için, (Dabbet-ül-arz konuşacağına göre, telefon, radyo veya TV olabilir. Hem Dabbe kelimesinin bir anlamı da debelenen demektir. Cep telefonlarındaki titreşim özelliği de buna benziyor) diyenler çıkıyor. Daha önce de, (Dabbe, hayvan değil, AIDS hastalığıdır) diyenler çıkmıştı. Yarın neler çıkaracakları belli değil. Mehdi’nin ortaya çıktığını da, meleklerin değil, telefonların, radyoların veya TV’lerin haber vereceğini söyleyenler oluyor. Böyle diyenlere göre, Dabbe hakkında Peygamber efendimizin bildirdiklerini eğip bükerek, başka mânâ vermek gerekirmiş, yoksa bu alametler, akla ve bilime aykırı olurmuş. Böyle büyük bir hayvanın yaratılması, 30 metrelik bir hayvanın insanları mümin veya kâfir diye damgalaması mümkün değilmiş. Allahü teâlâ böyle bir hayvanı yaratmaktan niye âciz olsun ki? Böyle denmekle Allahü teâlânın kudretine karşı gelinmiyor mu? Mucize ve keramet, elbette akla zıt olur. Bunlar nasıl inkâr edilir ki?
CEVAP
Hazret-i İsa, peygamber olduğunu bildirince, Yahudiler, mucize göstermesini istediler. (Şu hastayı iyileştir bakalım) dediler. O da mübarek elini sürünce hasta iyileşti. (Şu körün gözünü aç) dediler. O da mübarek elini sürünce, gözleri açıldı. Baktılar, dedikleri oluyor. Daha zor ve imkânsız bir şey istediler. (Şu ölüleri dirilt) dediler. Hazret-i İsa dua edince, o ölüler de dirildi. Çok daha zor bir şey aradılar. (Çamurdan bir kuş yap, memeli ve dişleri olsun, hayz görsün, yavru doğursun) dediler. Onlara göre böyle bir kuşun olması mümkün değildi. Hazret-i İsa, çamurdan yaptığı şekle üfürünce, bildirdikleri vasıfta bir hayvan [yarasa] meydana geldi. (Al-i İmran 49)
Görüldüğü gibi, inanmayacak olan, ölüleri dirilttiği halde yine inanmıyor. Demek ki, harikulade olaylar imtihana aykırı değildir.
Topraktan ilk insanı, çamurdan yarasayı yaratan Allahü teâlâ, Dabbe denilen hayvanı yaratmaktan aciz midir? Böyle bir hayvan olamaz demek, Allahü teâlâ böyle bir hayvan yaratamaz demektir. Kur’an-ı kerimde Allahü teâlâ, Dabbe [hayvan] diyor, hastalık veya alet demiyor. Açıkça, konuşan hayvan diyor. İşte o âyet-i kerimenin meali:
(O söz başlarına geldiği [kıyamet yaklaştığı] zaman, onlara yerden bir Dabbe [hayvan] çıkarırız. Bu Dabbe, onlara, insanların âyetlerimize kesin olarak iman etmediklerini söyler.) [Neml 82]
Âyet-i kerimeyle bildirilen Dabbe’yi peygamber efendimiz nasıl tarif etmiştir? Feraid-ül fevaid, Muhtasar-ı Tezkire-i Kurtubi, Megarib-üz-zaman ve El kavl-ül muhtasar fi alamat-il Mehdi-yi muntazarkitaplarındaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Dabbet-ül-arzın deve ayağı gibi dört ayağı ve kuş gibi kanatları vardır. Başı öküz başına, kulağı fil kulağına, kuyruğu ise koç kuyruğuna benzer.)
(İnsanlar, bu hayvandan kaçarlar. Kimi ondan korkarak namaza durur. Hayvan bunun yanına gelir, “Ey kişi, şimdi mi namaz kılıyorsun” diyerek yüzünü damgalar. Böylece müminler, kâfirlerden ayırt edilerek tanınır.) [İnsanlar telefondan kaçıp, namaza mı duracaklar?]
(Dabbet-ül-arz, Musa’nın asası ile mümine dokunur, alnına Cennetlik yazılır, yüzü nurlanır. Kâfire, Süleyman’ın mührünü vurur, Cehennemlik yazılır, yüzü simsiyah olur.) [Tirmizi]
İmam-ı Kurtubi hazretleri buyuruyor ki:
Dabbe eğer sıradan bir şey veya insan olsaydı, onda olağanüstülük söz konusu olmazdı ve hadis-i şeriflerde sözü edilen alametler kendisinde bulunmazdı. Kâfirlerle mücadele edecek bir insan olsaydı, ona âlim denilmeyip, hayvan denilir miydi? Bu, akıl sahiplerinin yolu değildir. Dabbe bir hayvandır. (Câmi’ul ahkâm)
Bu hayvanın, deve gibi olacak olan ayakları ve kanatları için bir tevil bulamamışlar. İleride belki, telefonun, radyonun veya TV’nin üstüne konduğu masanın dört ayağını söyleyebilirler. Kanatları için de bir şey uydururlar. Telefondaki, radyodaki ve TV’deki sesler ve görüntüler, bir şehirden başka şehre uçup gittiği için, işte kanat budur diyebilirler. Cennet ve Cehennemi bile, bu dünyadadır diye tevil edenler çıkmıştır. O zaman tevil edilmeyen ne kalır ki?
Hadis-i şeriflerde, hayvanın ayaklarına, kulaklarına, kanatlarına, kuyruğuna ve başına varıncaya kadar tarif ediliyor. Allahü teâlâ ve Resulü hayvan derken, Ehl-i sünnet âlimleri de tevil etmeden, (İnsan veya başka bir şey değil, hayvandır) diye açıklarken, hayvan değil, AIDS, telefon, radyo veya TV’dir denebilir mi? Peygamber efendimiz, (Ben hayvan dersem, siz radyo gibi farklı bir şey anlayın) diyormuş gibi, çirkin bir şey nasıl iddia edilir? O zaman ortada din diye bir şey kalmaz. Hâşâ Allahü teâlâ ve Resulü, insanlar anlamasın diye, şifreli şekilde, bilmece gibi mi konuşuyor? Açıkça Dabbe diyor, hayvan diyor. Bu hayvan değil demek, âyetleri, tevil yoluyla inkâr etmek demektir. Bu Bâtınîliktir, yani (Kur’anın Bâtıni manası var) diyerek gerçek manasını inkâr etmektir. Mealci mezhepsizler de, (Salât dua demektir, namaz dinimizde yoktur, dua vardır. Cami diye bir şey de yoktur. Kalb camiinde Allah’a yalvarmak gerekir) diyorlar. Böylece namazı, camileri inkâr ediyorlar. Günümüzün Bâtınîleri de, Dabbe hayvan değil, başka şey diyerek Bâtıniliğe özeniyorlar.
Allahü teâlâ Dabbet-ül-arzı yerden, topraktan çıkaracağını bildirdiği gibi, insanı da topraktan yarattığını bildirmiştir. Yani, (Allah insanı sudan, Dabbe’yi ise topraktan yarattı) da denemez. Bu âyet-i kerimelerde, insanın da topraktan yaratıldığı bildiriliyor:
(Allah nezdinde İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona ol dedi ve oluverdi.) [Al-i İmran 59]
(Sizi topraktan yaratması, Onun [varlığının] delillerindendir.) [Rum 20]
(O sizi yerden [topraktan] yarattı. Ve sizi o yerde yaşattı.) [Hud 61]
(Sizi yerden [toprakta] yarattık; yine sizi o yere [toprağa]döndüreceğiz.) [Taha 55]
Kütüb-ü sitte’de, Abdullah ibni Büreyde’nin rivayet ettiği hadis-i şerifte, Peygamber efendimiz, Dabbet-ül-arzın çıkacağı yeri göstermiştir. Abdullah ibni Büreyde, (Mekke’ye yakın olup etrafı kum olan bir yerde, Resulullah efendimiz, “Dabbet-ül-arz buradan çıkacak” buyurdu. İşaret edilen yerin eni ve boyu birer karıştı) buyurdu. (Telefonun, radyonun veya TV’nin genişliği bir karıştır) da denemez. Hadis-i şerifte, Dabbe’nin değil, çıkacağı yerin bir karış olduğu bildiriliyor. Bir karışlık yer yarılarak, oradan daha büyük bir hayvan da çıkabilir.
Dabbet-ül-arzın çıktığını söyleyen kimse, nasıl olur da, Güneş’in Batıdan doğmasına 80–90 sene var diyebilir? Hâlbuki Peygamber efendimiz, bunların peş peşe çıkacaklarını bildiriyor. Bir hadis-i şerif meali:
(Kıyamet alametlerinin ilki, güneşin battığı yerden doğması ve kuşluk vaktinde insanlara Dabbet-ül-arzın çıkmasıdır. Bunlardan hangisi önce çıkarsa, diğeri de onun hemen peşindedir.) [Müslim, Ebu Davud]
(Bu kadar büyük hayvan olamaz) demek, kıyametin büyük alametlerini inkâr etmek olur. Zaten kıyametin büyük alametlerinin hepsi olağanüstü olaylardır. İnanmayanların kabul etmesi mümkün değildir.
Enam suresinin, (Rabbinin bazı âyetleri [alametleri] geldiği gün, daha önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış kimseye, o günkü imanı fayda vermez) mealindeki 158. âyetini açıklayan Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Şu üç şey ortaya çıkınca, iman etmemiş veya imanından hayır görmemiş olana, imanı fayda vermez: Güneşin batıdan doğması, Deccal ve Dabbet-ül-arz.) [Müslim, Tirmizi, Beyheki]
Kıyametin büyük alametleri çıkmış olsaydı, artık imanın fayda vermemesi gerekirdi. O zaman bu tevilciler, niye ateistleri Allah’a inandırmaya çalışıyorlar ki? Bu hususta İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Dabbet-ül-arz denilen hayvan çıkacak, gökleri bir duman kaplayıp, bütün insanlara gelip, canlarını yakacak, herkes bunun acısından dua edip, (Ya Rabbi! Bu azabı üzerimizden kaldır. Sana iman ediyoruz) diyecektir. (2/67)
Görüldüğü gibi, Dabbet-ül-arz çıkınca herkes iman edecek, ama artık büyük alametler çıkmış olduğu için iman kabul edilmeyecektir.
Deccal da gelecektir
|
|
|
Sual: Mehdi gelince, Deccal’ın da gelmesi gerekiyor. Bunun için, Mehdi geldi diyenler, Deccal’a da bir kılıf bulmuşlar. (Deccal, hadiste bildirildiği gibi insan değil, ateizmdir. Ateizmin bilimsel bir dayanağı kalmadığına yani öldüğüne göre, Deccal da ölmüştür) diyorlar. Deccal’ı Hazret-i İsa öldürmeyecek miydi? Deccal’ın birçok vasıfları vardır. Deccal bir insan olacağına göre, ateizme nasıl deccal denir?
CEVAP
Deccal’ın geldiği de, öldüğü de doğru değildir. Mehdi geldi denince, Hazret-i İsa ile Deccal’ı da getirmek gerektiği için, akıl almaz teviller yapılıyor. Kimisi, Hazret-i İsa’nın kendisi gelmeyecek, manevi bir şahsiyet, bir akım olarak gelecek diyor; kimi de, gelecek, ama herkes tanımayacak diyor. Deccal için de, Mao, Lenin gibi diktatörleri gösteren olduğu gibi, o bir sistemdir diyenler oluyor. Deccal Amerika’dır diyenler de oldu. Hâlbuki Deccal’ın da, Hazret-i İsa ve Hazret-i Mehdi’nin de birer insan olarak geleceğini ve o zamanki Müslümanların bunları tanıyacağını Peygamber efendimiz, açıklamaya ihtiyaç bırakmadan, açıkça bildirmiştir. Bu konudaki birkaç hadis-i şerif meali:
(Deccal, doğu taraftan çıkar.) [Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İ.Mace, İ.Ahmed, İ. Ebi Şeybe, Hakim]
(Deccal, Mekke ve Medine’ye giremez.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, İ.Ahmed]
(Deccal’ın bir gözü kördür.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Ebu Nuaym]
(Deccal’ın boyu kısa, saçları kıvırcıktır.) [Ebu Davud] (Bunu da, ateistlerin saçları kıvırcıktır diye mi tevil edilecek? Deccal ateizm diye tevil edilirse, yani Deccal insan olmayıp ateizm olduğuna göre, ateizmin saçları kıvırcık olur mu?)
(Deccal’ın çocuğu olmaz .) [İ.Ahmed]
(Deccal çıkınca, tanrıyım der. Onun tanrılığına inanan kâfir olur.)[İ.E.Şeybe]
(Deccal, bir kimseyi öldürüp diriltecektir.) [Buhari, Müslim]
(Miracda Deccal’ı da gördüm.) [Buhari, Müslim, İ.Ahmed]
(İsa inince, Deccal’ı öldürecektir.) [Müslim, Ebu Davud]
(İsa, Deccal’ı öldürdükten sonra iki kişi arasında düşmanlık kalmaz.) [Müslim] (Deccal öldüyse, niye hâlâ düşmanlıklar, savaşlar var?)
(Deccal’ın zamanında bulunan müminlerin gıdası, meleklerin gıdası gibi, tesbih olur. Allahü teâlâ, o zaman, tesbih edenlerin açlığını giderir.) [Hâkim] (Deccal çıktığına göre, Müslümanların acıkması nasıl yorumlanmalı?)
Peygamber efendimiz, (Deccal’ın son günleri o kadar kısa olur ki, sizden biriniz Medine kapısından çıkıp, tepesine varıncaya kadar, akşam olacaktır) buyurunca, (Ya Resulallah, o kısa günlerde nasıl namaz kılacağız) dediler. Cevaben buyurdu ki:
(O uzun günlerde takdir ettiğiniz gibi takdir edeceksiniz.) [İbni Mace] (Deccal öldü dendiğine göre, bu kısa günler ne zaman gelip geçti?)
(Kıyamet alametlerinin ilki, güneşin battığı yerden doğması ve kuşluk vaktinde insanlara Dabbe-tül-arzın çıkmasıdır. Bunlardan hangisi önce çıkarsa, diğeri de onun hemen peşindedir.) [Müslim, Ebu Davud]
Bir âyet-i kerime meali:
(Rabbinin bazı âyetleri [alametleri] geldiği gün, önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış kimseye, o günkü imanı fayda vermez.) [Enam 158]
Bu âyet-i kerimeyi açıklayan Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Şu üç şey ortaya çıkınca, iman etmemiş veya imanından hayır görmemiş olana, imanı fayda vermez: Güneşin batıdan doğması, Deccal ve Dabbet-ül-arz.) [Müslim, Tirmizi, Beyheki]
Demek ki, Deccal ortaya çıkınca artık herkes iman edecek, ama olağanüstü alametler görülmeye başladığı için, artık iman kabul edilmeyecek. Deccal çıkıp öldürüldüyse, o zaman niye hâlâ insanlar iman etsin diye uğraşılıyor ki? Yoksa bu konudaki âyet ve hadisler inkâr mı ediliyor?
Deccal ile ilgili birkaç hadis-i şerif meali daha şöyledir:
(Medine, körüğün demirin pasını çıkardığı gibi Deccalı çıkarır.)[Buhari, Müslim]
(Her Peygamber, ümmetini Deccal ile korkuttu.) [Buhari, Müslim]
(Ümmetimden hak üzere devam edenler, Deccal’le de savaşırlar.) [Ebu Davud]
(İsa, Deccal’le savaşırken, Mehdi, onunla beraber olacaktır.) [İ. Süyuti]
(On alamet çıkmadan Kıyamet kopmaz. Biri Deccal’dır.) [Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İ.Mace]
(Âdem aleyhisselamdan, Kıyamete kadar, Deccal’dan büyük fitne yoktur.) [Müslim]
Muhammed bin Hasan Askeri hazretleri buyurdu ki:
Deccal çıkmadan, onu gördüğünü söyleyen yalancıdır. (Şevahid-ün-Nübüvve)
İbni Abbas hazretleri de, Hazret-i Ömer ’in şöyle buyurduğunu bildirmiştir:
(Recmi, Deccal’ı, güneşin batıdan doğuşunu, kabir azabını, şefaati ve müminlerin günahları kadar yandıktan sonra, Cehennemden çıkartılmasını yalanlayan kimseler çıkacaktır.)[İbni Abdilberr, Kurtubi]
Deccal gelmeyecek ve güneş batıdan doğmayacak diyen yoksa da, bunları tevil eden, (Deccal ateistliktir, güneşin batıdan doğması da İslamiyet’in batıdan yayılmasıdır) diye tevil edenler vardır. Hazret-i Ömer, bu sözüyle, böyle tevilcileri bildirmektedir.
Deccal gelince
Sual: Hadis kitaplarında bildirildiğine göre, Sahabe Deccal’ın ne kadar kalacağını sorunca Resulullah, (Kırk gün kalır; fakat ilk günü bir sene gibi, ikinci günü bir ay gibi, üçüncü günü bir hafta gibi, diğer günleri de sizin günleriniz gibi olur) buyuruyor. Bu akla uygun mudur? Hiç, bir gün, bir sene olur mu? Dünyanın dönüşü bellidir. Elbette bunun tevil edilmesi gerekir. Mehdi ve Deccal manevi şahsiyetlerdir, insan olarak gelmeyeceklerdir. Bunları tevil etmeden yazmak yanlış değil mi?
CEVAP
Yanlış değildir. Bunlar tevili gerektirmez. Bu husus Eshab-ı kirama söylenince, bunun tevili nedir dememişler, (Yâ Resulallah! O zaman bu bir sene gibi olacak günde, bir günün namazı bize kâfi gelecek mi?) diye sormuşlardır. Cevabında, (Hayır, günün miktarını takdir edersiniz) buyurmuşlardır.
Demek ki, bir gün bir yıl gibi uzun olacaktır. Âlimlerimiz, kutuplar gibi, altı ay gece, altı ay gündüz olan yerlerde veya daha kısa, daha uzun olan yerlerde, böyle takdirle namaz kılınması ve oruç tutulması gerektiğini bildirmişlerdir. Yani belli bir saat oruç tutulur, belli saat aralığıyla namazlar kılınır. Bir gün bir yıl gibi uzun olmasaydı, namazı böyle kılın buyurmazdı.
|
|
Kıyamet ne zaman kopacak?
|
|
|
Sual: (Bu ümmetin ömrü 1500 yılı geçmez) diye bir hadis olduğu söyleniyor. Bunun için, (10 sene sonra Mehdi, 20 sene sonra İsa ortaya çıkacak. Kıyamet de, hicri 1545 ve miladi 2120’de kopacak) deniyor. Bu doğru olabilir mi?
CEVAP
Böyle bir hadis-i şerife rastlamadık. Böyle bir hadis-i şerif olsa bile, bundan kıyametin ne zaman kopacağı anlaşılmaz. Buna benzer başka hadis-i şerifler de vardır. Birkaç örnek verelim:
1- Abdullah bin Mesud’un haber verdiği hadis-i şerifte, (İslam değirmeni 35 yıl döner. Sonra helak olanlar bulunur. Daha sonra gelenler, İslamiyet’i 70 yıl kuvvetlendirirler) buyuruldu. Şah Veliyyullah-ı Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
Bu hadis-i şerifte bildirilen vaktin başlangıcı, ilk cihadın başladığı, hicretin ikinci yılıdır. 35. yılda, hazret-i Osman şehid edilerek, Müslümanlar arasında ayrılık oldu. Cihad ve İslamiyet’in yayılması durdu. Allahü teâlâ, hilafete tekrar düzen verip, cihad tekrar başladı. Emevi devletinin sonuna kadar devam etti. Abbasi devleti kurulurken, ortalık yine karıştı. Çok Müslüman öldü. Sonra Allahü teâlâ, hilafete düzen verip, Hülagü’nün Bağdat’ı yakıp yıkmasına kadar sürdü.(Kurret-ül ayneyn)
Buradaki tarihleri toplayıp da, İslamiyet 70 + 35 = 105 yıl sonra ortadan kalkar denmez. Bunlar, Müslümanların kuvvetli olduğu zamanı bildirmektedir.
2- Sa’d ibni Ebi Vakkas’ın bildirdiği hadis-i şerifte, (Dua ediyorum ki, ümmetimin kuvvetini, yarım günün sonuna kadar sürdürsün)buyuruldu. Yarım gün ne kadar denilince, Sa’d, (500 yıldır) dedi. Yine Şah Veliyyullah-ı Dehlevi, (Bu hadis-i şerif, Abbasi devletinin ömrünü [524 yılı] göstermektedir) buyurmuştur. (Kurret-ül ayneyn)
Bu hadis-i şerife bakıp da, Peygamberimizden 500 sene sonra kıyamet kopar diyen olmamıştır.
3- Bir hadis-i şerifte, (Ümmetim istikamet üzere giderse bir gün[bin yıl] yaşar. İstikamet üzere gitmezse, yarım gün [500 yıl]yaşar) buyuruldu.
Buna bakıp da, hicri 1000 veya 500’de kıyamet kopar diyen olmamıştır.
4- (Dünyanın ziyneti, yüz elli yılında kaldırılır.) [Hayrat-ül-hisan]
Büyük fıkıh âlimi Şems-ül-eimme Abdülgaffar Kerderi, (Bu hadis-i şerif, İmam-ı a’zam Ebu Hanife’yi bildiriyor, çünkü o 150’ de vefat etmiştir) dedi. (Redd-ül-muhtar)
Hicri 150’den sonra, İslamiyet ortadan kalkar denmez.
5- (Ümmetim beş tabakadır. Her bir tabaka 40 yıldır. Benim ve Eshabımın dönemi, ilim ve iman ehli dönemidir. 80’e kadar gelenler, iyilik ve takva ehlidir. 120’ye kadar gelenler, merhamet ve sıla ehlidir. Bunlardan sonra, 160’a kadar gelenler, sıla-ı rahimden kesilme ve birbirlerine yüz çevirme ehlidir. Bunlardan sonra, 200’e kadar gelenler ise, harpler ve karışıklıklar ehlidir.)[Ramuz]
Burada açıkça, (Ümmetim beş tabakadır. Her tabaka 40 yıldır)deniyor. Buna bakıp da, Peygamberimizden 200 yıl sonra kıyamet kopacak diyen olmamıştır.
Görüldüğü gibi, ümmetim şu kadar yaşar veya ümmetimin ömrü şu kadardır diye bildirilen hadis-i şeriflerin, kıyametin kopmasıyla hiçbir ilgisi yoktur.
Cebrail aleyhisselam, meşhur Cibril hadisinde bildirildiği gibi, (Kıyamet ne zaman kopacak) diye sorduğunda Peygamber efendimiz,(Bu konuda sorulan, sorandan daha bilgili değildir) buyurmuştur. (Buhari, Müslim)
Dört âyet-i kerime meali de şöyledir:
([Resulüm] Sana, kıyametin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. Onlara de ki: Onu ancak Rabbim bilir, onun vaktini, Ondan başka belirtecek yoktur. Göklerin ve yerin, ağırlığını kaldıramayacağı o saat, sizlere ansızın gelecektir. Sen sanki biliyormuşsun gibi sana ısrarla soruyorlar. Onlara de ki: Onu bilmek ancak Allah’a mahsustur, ama insanların çoğu bu gerçeği bilmez.) [Araf 187]
(İnsanlar senden kıyametin zamanını soruyorlar; Onlara de ki: Onun bilgisi ancak Allah katındadır. Ne bilirsin, belki de zamanı yakındır.) [Ahzab 63]
(Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi yalnız Allah’a aittir. Onun bilgisi dışında hiçbir ürün kabuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz. Onlara: “Bana koştuğunuz ortaklar nerede?” diye seslendiği gün: “Sana, buna dair bizden hiçbir şahit olmadığını arz ederiz” derler.) [Fussilet 47]
(Senden kıyametin ne zaman gelip çatacağını sorarlar. [Allah bildirmedikçe] sen onu nereden bilirsin ki? Onu ancak Allah bilir.)[Naziat 42-44]
Şu üç hadis-i şerif bile, hazret-i Mehdi’nin gelmesine, kıyametin kopmasına, daha çok zaman olduğunu açıkça bildirmektedir:
(Küfür, her tarafı kaplamadıkça ve açıktan yapılmadıkça Mehdi gelmez.) [M. Rabbani]
(Kıyamet kopmadan yüz yıl öncesinde yeryüzünde Allah’a ibadet eden kalmaz.) [Hâkim]
(Yeryüzünde Allah diyen Müslüman kaldığı sürece kıyamet kopmaz.) [Müslim, Tirmizi]
Allah diyen Müslüman olduğuna göre, bugün veya yarın nasıl kıyamet kopar?
Peygamber efendimizin, Cebrail aleyhisselamla kendisinin bilmediğini söylediği bir hususta kesin tarih vermek de, ne büyük cüret, ne çirkin bir iştir.
.
Kıyâmet nedir?
Bir “Kıyâmet-i suğrâ (küçük kıyâmet): yani herkesin kendi ölümü” var; bir de “Kıyâmet-i kübrâ (büyük kıyâmet): Cânlıların öldükten sonra tekrar diriltilecekleri gün/zaman/kıyâmet günü” var.
Bilindiği gibi, îmânın şartlarından birisi [beşinci şartı]: “Âhiret gününe îmân/inanmak”tır. “Âmentü” duâsında: “Âmentü billahi …ve’l-yevmi’l-âhıri… vel-ba’sü badel-mevti hakkun…” “…Âhiret gününe de inandım…öldükten sonra dirilmeye de îmân ettim…” diye okuyoruz.
Bir “Kıyâmet-i suğrâ (küçük kıyâmet): yani herkesin kendi ölümü” var; bir de “Kıyâmet-i kübrâ (büyük kıyâmet): Cânlıların öldükten sonra tekrar diriltilecekleri gün/zaman/kıyâmet günü” var.
“Kıyâmet günü”ne “El-yevmü’l-âhır: Son gün” denilmektedir, bu ifâde, kıyâmet gününün arkasından gece gelmediği; yahut da kıyâmet dünyâdan sonra geldiği içindir. Hadîs-i şerîfte bildirilen bu gün, bildiğimiz gece-gündüz demek değildir; bir vakit/bir zaman demektir. Bu zamanın başlangıcı, insanın öldüğü gün olup Kıyâmetin sonuna kadardır.
Son zamanlarda, kıyâmetin kopmasının çok yaklaştığını iddiâ edenler çıktı. Birisi, yanındaki kişilere,“Gelecek sene kıyâmet kopacak, tapulu yerlerinizi bize verin” demişti. Bir genç de “Ben hesapladım, 3 yıl sonra kıyâmet kopacak” demişti. Bazı televizyon programlarında da konu ele alınmıştır.
“Kıyâmetin ne zaman kopacağı kesin olarak bilinebilir mi?” diye bir suâl sorulacak olursa, hemen şunu ifâde etmemiz gerekir: “Kıyâmet”in ne zaman kopacağı bizlere bildirilmedi; “Onu ancak Allah bilir” buyuruldu. [A’râf, 187; Ahzâb, 63, Fussılet, 47, Nâziât, 42-44...]
Kıyâmetin zamanını kimse anlayamadı. Fakat Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), birçok alâmetlerini/kıyâmet alâmetlerini haber verdi. Kıyâmetin kopmasına yakın önce küçük alâmetler, sonra da büyük alâmetler çıkacaktır.
Meşhûr “Cibrîl hadîsi”nde bildirildiği gibi, Cebrâîl aleyhisselâm, Peygamber Efendimize, “Kıyâmet ne zaman kopacak?” diye sorduğunda “Bu konuda kendisine sual sorulan zât, sorandan daha bilgili değildir” buyurmuştur. [Buhârî, Müslim]
Şimdi burada, önce kıyâmetle alâkalı bazı âyet-i kerîmeleri zikredelim:
“(Resûlüm) Sana, kıyâmetin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. Onlara de ki: Onu ancak Rabbim bilir, onun vaktini, O’ndan başka belirtecek yoktur. Göklerin ve yerin, ağırlığını kaldıramayacağı o sâat, sizlere ansızın gelecektir. Sen sanki biliyormuşsun gibi sana ısrârla soruyorlar. Onlara de ki: Onu bilmek ancak Allah’a mahsûstur, ama insanların çoğu bu gerçeği bilmez.” [A’râf, 187]
“Kıyâmetin ne zaman kopacağı bilgisi yalnız Allah’a âittir...” [Fussılet, 47]
“Senden kıyâmetin ne zaman gelip çatacağını sorarlar. (Allah bildirmedikçe), sen onu nereden bilirsin ki? Onu ancak Allah bilir.” [Nâziât, 42-44]
[İnşâallah yarın da aynı konuya devam edelim.]
18.01.2016
Kıyâmet nasıl kopacaktır?
“Kıyâmet vardır. O gün, elbette gelecektir. O gün; göklerin parçalanacağı, yıldızların dağılacağı, yeryüzü ve dağların parçalanacağı ve yok olacağı Kur’ân-ı kerîmde bildirilmektedir..."
Bazıları kıyâmete inanmıyor, “hayâtın/yaşamın hepsi bu dünyâdadır” diyorlar. Büyük âlim ve velîlerden İmâm-ı Rabbânî (rahmetullahi aleyh), “Mektûbât” isimli kıymetli kitâbında buyuruyor ki:
“Kıyâmet vardır. O gün, elbette gelecektir. O gün; göklerin parçalanacağı, yıldızların dağılacağı, yeryüzü ve dağların parçalanacağı ve yok olacağı Kur’ân-ı kerîmde bildirilmektedir. [Müzzemmil, 14; İnfitâr, 1-5]
Kıyâmette, bütün mahluklar, yok olup tekrar yaratılacak, herkes mezardan kalkacaktır. Allahü teâlâ, çürümüş/toz olmuş kemikleri yine diriltecektir. O gün, terâzi kurulacak, herkesin hesap defterleri uçarak, iyilere sağ taraflarından, fenâlara/kötülere sol taraflarından gelecektir.
Cehennem üzerindeki sırât köprüsünden geçilecek, iyiler geçip Cennete gidecek, Cehennemlikler, Cehenneme düşecektir.
Mü’minler, Cennette ve Cennet nimetleri içerisinde sonsuz olarak kalacaklardır.
Kâfirler, hesaptan sonra, Cehenneme girecek, onlar da Cehennemde ve azapta ebedî kalacaklardır.
Günâhı, sevâbından çok olan mü’minlere gelince; onların Cehenneme girip, günâhlarına karşılık, bir müddet azap görmeleri câiz ise de, bunlar, Cehennemde sonsuz kalmayacaklardır. Kalbinde zerre kadar îmân olan bir kimse, Cehennemde sonsuz kalmayacak, rahmet-i İlâhiyeye kavuşarak Cennete girecektir.” [Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 3, m. 17]
Kıyâmet alâmetleri, küçük ve büyük olmak üzere iki kısımdır.
Küçük alâmetler pek çok olup, hadîs-i şerîflerle bildirilmiştir. Bir kısmı ortaya çıkmış ve çıkmaya da devam etmektedir. Bazıları şunlardır:
“İslâmiyet'e uygun işler ayıp sayılıp, terk olunur. Allahü teâlânın emirleri yaptırılmaz. Harâmlar her yerde işlenir. Bid’atler çıkıp, sünnetler terk olunur. İslâm dîninin izin vermediği şekilde hareket edilir. İslâmın ismi, Kur’ân-ı kerîmin resmi kalır. Yani dînin emirlerine uyulmaz. Nitekim hadîs-i şerîfte; “Yakında insanlar üzerine bir zaman gelir ki, İslâmın ancak ismi, Kur’ân-ı kerîmin ancak resmi kalır. Mescidleri (câmileri) görünüşte mamûr, lâkin hidâyet ve irşâd yönünden haraptır” buyuruldu.
Din bilgileri unutulur. Fısk, kötülük çoğalır. Âlimler zulüm ve fısk (günâh) işler, ibâdet edenlerin çoğu da dîn bilgilerinden habersiz olup âdet üzere ibâdet ederler. Sonra gelenler, önce gelmiş olanlara “bilgisiz” ve “ahmak” derler. İnsanlara, zararlarından kurtulmak için ikrâm olunur.
İnsanlardan ilim, emânet kalkar, câhillik artar. Emîn kimse bulunmaz. İnsanlarda, birbirlerine karşı sevgi kalmaz. ‘Filân kimse pek akıllı ve nâzik kişidir’ dediklerinde, kalbinde zerre kadar îmân bulunmaz. Dinsiz, ahlâksız kimseler emîr olurlar/En aşağı kimseler dünyâda başa geçip, insanlar arasında muteber olurlar...”
19.01.2016
Kıyâmetin küçük alâmetleri
Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Mal çoğalıp artmadıkça kıyâmet kopmaz. Öyle ki, zekât verilecek kimse bulunmaz. Birine zekât teklîf edilince, ‘Benim buna ihtiyâcım yok’ der.”
Hadîs-i şerîflerde, Kıyâmet yaklaştığı zaman şunların olacağı bildirilmiştir [Önce “Kütüb-i Sitte” denilen 6 muteber hadîs kitâbındaki, daha sonra da diğer hadîs kitaplarındaki hadîs-i şerîfleri sıralayalım]:
“Fitneler artmadıkça, kıyâmet kopmaz.” [Buhârî] “Deprem, fitne, katillik artmadıkça, kıyâmet kopmaz.” [Buhârî] “İlim kalkmadıkça, depremler, katliâmlar çoğalmadıkça kıyâmet kopmaz.” [Buhârî] “Mal çoğalıp artmadıkça kıyâmet kopmaz. Öyle ki, zekât verilecek kimse bulunmaz. Birine zekât teklîf edilince, ‘Benim buna ihtiyâcım yok’ der.” [Buhârî] “Kıyâmet, Cuma günü kopacaktır.” [Buhârî] “İşler, ehli olmayana verilecek.” [Buhârî] “Erkekler azalacak, kadınlar çoğalacak.” [Buhârî] “İki büyük tâife, dâvâları bir olduğu hâlde, çarpışmadıkça, kendilerine Allah’ın resûlüyüm [ben peygamberim] diyen yalancılar çıkmadıkça kıyâmet kopmaz.” [Buhârî] “Müslümanlar, Yahûdîlerle savaşmadıkça, taşlar bile, ‘Ey Müslümân! Şu arkamda gizlenen Yahûdî’yi öldür’ diye haber vermedikçe kıyâmet kopmaz.” [Buhârî] “Kıyâmet ancak kötü insanların başına kopar.” [Müslim, İbn-i Mâce] “Yeryüzünde, Allah diyen Müslümân kaldıkça kıyâmet kopmaz.” [Müslim]
“‘Keşke şu kabirdeki ben olsaydım’ denmedikçe kıyâmet kopmaz.” [Müslim] “İzinsiz ticâret yapılmaz.” [Müslim] “İnsanlar temizlikte fazla titiz olacak, vesvese edip dînde haddi aşacaklar.”[Ebû Dâvûd] “Kötüler dünyâya hâkim olmadıkça kıyâmet kopmaz.” [Tirmizî] “Zamanda yakınlık olmadıkça, bir yıl bir ay gibi, bir ay bir hafta gibi, bir hafta bir gün, bir gün bir sâat gibi kısa gelmedikçe kıyâmet kopmaz.” [Tirmizî] “Bu dînin başlangıcı gibi, sonu da garîp olacak!”[Tirmizî] “Vahşî hayvânlar, insanlarla konuşmadıkça kıyâmet kopmaz.” [Tirmizî] “İlim kalkar, cehâlet, anarşi ve ölüm çoğalır.” [İbn-i Mâce] “İnsanlar câmilerle ve câmilerin süsüyle övünmedikçe kıyâmet kopmaz.” [İbn-i Mâce] “Çeşitli isimler altında şaraplar çıkacak, helâl sayılacak.” [İmâm Ahmed] “Ahlâksızlık ve fuhuş açık olmadan, komşular kötüleşmeden, hâinler emîn, emînler hâin sayılmadan, akrabâlık arasında soğukluk olmadan kıyâmet kopmaz.” [İmâm Ahmed]
“Kıyâmet alâmetleri bir ipteki boncukların peş peşe kopması gibi birbirini takîp eder.” [İmâm Ahmed, Taberânî] “Yetmiş tane resûlüm diyen yalancı çıkmadıkça kıyâmet kopmaz.”[Taberânî] “Tehiyyetü’l-mescid namazı kılınmaz olur.” [Taberânî] “Ortalık bozulacak, dîne uymak avuçta ateş tutmak gibi zor olacak.” [Hâkim] “Köpek beslemek, evlât yetiştirmekten daha câzip olacak.” [Hâkim] “Kıyâmet kopmadan yüz yıl öncesinde, yeryüzünde Allah’a ibâdet eden kalmaz.” [Hâkim] “Sâdece tanıdıklara selâm verilecek ve yazarlar çoğalacak.” [Hâkim]
[İnşâallah yarın bu konudaki diğer bazı hadîs-i şerîfleri de zikredelim.]
25.01.2016
Kıyâmetin büyük alâmetleri
Hadîs-i şerîflerde, “Kıyâmet”in kopmasından önce, "on büyük alâmet"in çıkacağı bildirilmiştir. Bu alâmetlerden birisi ortaya çıkınca, diğerleri birbiri ardından meydâna gelecektir.
Son iki haftada yazdığımız 4 makâlede, “Kıyâmet”in ne demek olduğundan, nasıl kopacağından ve küçük alâmetlerinden birer nebze bahsettik... Hadîs-i şerîflerde, “Kıyâmet”in kopmasından önce, on büyük alâmetin çıkacağı da bildirilmiştir. Bu alâmetlerden birisi ortaya çıkınca, diğerleri birbiri ardından meydâna gelecektir. Cennet’e ve Cehennem’e gideceklerin adedi tamâm olunca kıyâmet kopacaktır.
Eshâb-ı kirâmdan bir cemâatin, kıyâmetten konuştuğu bir sırada, Peygamber Efendimiz buyurmuştur ki: “On büyük alâmet görülmedikçe kıyâmet kopmaz. Bunlar: 1- Duhân (duman), 2- Deccâl, 3- Dâbbetül-arz, 4- Ye’cûc ve Me’cûc'ün çıkması; 5- Îsâ aleyhisselâmın gökten inmesi; 6- Güneşin batıdan doğması; 7-8-9- Doğuda, Batıda ve Arabistân'da yer batması/çökme olması; 10- Bunlardan sonra Yemen'den bir ateşin çıkıp, insanları bir araya getirmesidir.” (Müslim)
Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn-i Mâce, İmâm Ahmed, Taberânî, İbn-i Hibbân ve İbn-i Cerîr’deki hadîs-i şerîflerde, şu on alâmetin çıkacağı bildirilmiştir:
1- Hazret-i Mehdî gelecek. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Kıyâmet kopmadan önce, Allahü teâlâ, benim evlâdımdan birini yaratır ki, ismi benim ismim gibi, babasının ismi, benim babamın ismi gibi olur. Ondan önce dünyâ zulümle dolu iken, onun zamanında adâletle dolar.” [Tirmizî]
2- Deccâl gelecek. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Deccâl çıkar, tanrı olduğunu söyler. Onun tanrılığına inanan kâfir olur.) [İbnü Ebî Şeybe]
3- Hazret-i Îsâ gökten inecek. Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruluyor ki: “Allah’ın Resûlü Meryem oğlu İsâ’yı öldürdük dedikleri için Yahûdîeri lanetledik. Onlar İsâ’yı öldürmediler, asmadılar da. Öldürülen, kendilerine İsâ gibi gösterildi...” [Nisâ, 157] “Elbette o [Hazret-i İsâ’nın kıyâmete yakın gökten inmesi], kıyâmetin yaklaştığını gösteren bilgidir. Sakın bunda şüphe etmeyiniz!” [Zuhruf 61, Beydâvî Tefsîri]
Hadîs-i şerîfte de buyuruldu ki:
“İsâ, âdil bir hakem olarak gökten inecek, haçı kıracak [yani Hıristiyânlığı kaldıracak], domuzu öldürecek [yani domuz etini yasaklayacak], İslam’dan başka şeyi yasaklayacaktır.) [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, İbn-i Ebî Şeybe]
4- Dâbbetü’l-arz çıkacak. Bu husûstaki hadîs-i şerîflerden birinin meâli şöyledir: “Dâbbetü’l-arz, Mûsâ’nın asâsı ile mü’mine dokunur, alnına ‘Cennetlik’ yazılır, yüzü nûrlanır. Kâfire, Süleymân’ın mührü ile vurur, ‘Cehennemlik’ yazılır, yüzü simsiyâh olur.” [Tirmizî] Bu hayvândan Kur'ân-ı kerîmde de bahsedilmektedir. [Neml, 82] [Devâmını inşâallah yarın yazalım.]
01.02.2016
İşte kıyâmetin büyük alâmetleri -2-
İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyurdu ki: “Muhbir-i sâdık (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) kıyâmet alâmetlerinden her ne haber verdi ise, hepsi doğrudur. Yanlışlık olamaz...”
Dünkü makâlemizde, kıyâmetin büyük alâmetlerinden 4 tanesini zikretmiştik. Bugün de inşâallah kalanları ele alalım:
5- Ye’cûc ve Me’cûc çıkacak. Kur'ân-ı kerîmde buyuruluyor ki: “Ye’cûc ve Me’cûc, set yıkılıp her tepeden akın ederler.” [Enbiyâ, 96] Hadîs-i şerîfte buyurulmuştur ki: “Ye’cûc ve Me’cûc, kıyâmetin ilk alâmetlerindendir.” [İbn-i Cerîr]
6- Duman çıkacak. Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruluyor ki: “Gökten bir duman çıkacağı günü gözetle!” [Duhân, 10] Hadîs-i şerîfte de buyuruldu ki: “Dumanın te’sîri mü’mine nezle gibi gelir, kâfire ise çok şiddetlidir.” [Ebû Dâvûd]
7- Güneş batıdan doğacak. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Güneş batıdan doğmadıkça kıyâmet kopmaz. O zaman herkes îmân eder, ama îmânı fayda vermez.” [Buhârî, Müslim]
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruluyor ki: “Rabbinin bazı âyetleri [alâmetleri] geldiği gün, önce îmân etmemiş veya îmânında bir hayır kazanmamış kimseye, o günkü îmânı fayda vermez.” [En’âm, 158]
8- Ateş çıkacak. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Hicâzdan çıkan ateş, Basra’daki develerin boyunlarını aydınlatır.” [Müslim]
9- Yer batması görülecek. Hadîs-i şerîfte buyuruluyor ki: “Doğu, Batı ve Cezîretü’l-Arab’da yer batışı görülecek.” [Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, İbn-i Mâce]
10- Kâbe yıkılacak. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Bir Habeşli Kâbe’yi tahrip edecektir. Onu şu anda siyâh elleri ile Kâbe’nin taşlarını bir bir söker hâlde görüyorum.” [Buhârî, Müslim]
Peygamber Efendimiz, muhtelif hadîs-i şerîflerinde kıyâmet alâmetleri olarak şunları da zikretmiştir:
1- “Hazret-i Mehdî” gelecek. 2- “Deccâl” çıkacak. 3- “Ye’cûc” ve “Me’cûc” denilen kimseler her yeri karıştıracak. 4- Îsâ aleyhisselâm gökten Şâm’a inecek. 5- Güneş batıdan doğacak. 6- “Dâbbetü’l-arz” çıkacak. 7- “Duhân (Duman)” çıkacak. 8- Üç yer batacak. 9- Hicâz’dan (veya Aden’den, Yemen’den) bir ateş çıkacak. 10- Büyük zelzele(deprem)ler olacak. 11- Gökler ve dağlar parçalanacak. 12- Güneş ve Ay kararacak. 13- Denizler birbirine karışacak ve kaynayıp kuruyacak. 14- Dîn bilgileri unutulacak. 15- Fısk, kötülük çoğalacak. 16- Harâmlar her yerde işlenecek. 17- Ahlâksız, uygunsuz kimseler işbaşına geçecek. 18- Allahü teâlânın emirleri yaptırılmıyacak...
İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî, “Mektûbât-ı şerîfesi”nde buyurmaktadır ki: “Muhbir-i sâdık [yani hep doğru haber verici] (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) kıyâmet alâmetlerinden her ne haber verdi ise, hepsi doğrudur. Yanlışlık olamaz...” [2. cild, 67. mektûb]
02.02.2016
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 617 ziyaretçi (844 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|