Kıymet denilince, altın ve gümüş anlaşılır, başka mal, çek, senet veya paralar anlaşılmaz. Çünkü eşyanın kıymeti altı
.
Kağıt para ile zekat |
|
Sual: Bazı kimseler, para paradır, kağıt para ile niye zekat verilmez ki diyorlar. Doğrusu nedir?
CEVAP
Günümüzde herkes, dinden bahseder, aklına göre fetvalar verir. Niye böyle olmasın ki, bence bal gibi olur diyorlar. Allahü teâlâ ne emrediyor, Peygamber efendimiz ne buyuruyor, din kitaplarımız ne yazıyor demiyorlar. Akla göre ölçü olsa, akıl sayısı kadar din olur. Onun için dinde nakil esastır. Kağıt para ile niye zekat verilmez? Şimdi bu konudaki muteber din kitaplarındaki ifadelere bakalım:
Zekat olarak verilecek mallar yerine, bunların kıymetlerini de vermek caizdir. Kıymet denilince, altın ve gümüş anlaşılır, başka mal, çek, senet veya paralar anlaşılmaz. Çünkü eşyanın kıymeti altın ve gümüş ile anlaşılır. (Keşfi rümuz-i gurer)
Fülus [bakır] paraların kıymetleri nisabı bulunca zekat olarak, bu fülusun değerlerinin kırkta birini gümüş olarak vermek gerekir. (Miftah-üs-seade)
Bakır paranın zekatı, aynı cins bakır paradan verilmez, gümüş olarak verilmesi gerekir. İmam-ı Ebu Yusuf hazretleri buyurdu ki:
(Toprak sahiplerinden uşur ve zekat olarak, altın ve gümüş yerine, başka geçer akçe [kağıt para] almak haram olur. Her ne kadar bunlar, herkesin kabul ettiği damgalı para ise de, altın değil, bakır paradır.) (Redd-ül Muhtar)
Altın ve gümüş olmayan, tedavüldeki para ile zekat verilmez. Zekat, ya altın veya gümüş, yahut ticareti yapılan maldan verilir. İmam-ı Nesefi hazretleri buyuruyor ki:
(Bir zengin, yemek satın alıp fakire yedirse, zekat vermiş olmaz.) (Zahire)
Zekat olarak altın ve gümüş yerine, bunların kıymeti kadar uruz [Ticaret malı] vermek sahihtir. Elbise tüccarı, ya ticaretini yaptığı elbiseden veya değeri kadar altın, gümüş verir. (Tahtavi)
Zekat olarak, erkek deve verilmez. Erkek develerin zekatı bile dişi deve olarak verilir. Dişi devesi yoksa değeri kadar altın veya gümüş verilir. Başka mal verilmez.(Hindiyye)
Niye dişi deve verilmesi gerektiğini bilemeyiz. Deveye binilir, eti yenir, yük taşır. Dişi devenin erkek deveden farkı var, süt verir, yavru doğurur. Fakat dişi deve, erkek deve olmadan yavru doğuramaz. Buna rağmen dinimiz erkek deveyi zekat olarak vermeyi caiz görmemektedir. Bir bakkal, dükkanında sattığı mallardan zekat verebilir, konfeksiyon malından zekat veremez. Bir konfeksiyoncu da, ceket pantolon gibi sattığı mallardan zekat verebilir, pirinç, yağ gibi bakkalın sattığı mallardan zekat veremez. Bir eczacı ancak, sattığı ilaçları zekat olarak verebilir. Yahut altın olarak verir. Konfeksiyon veya bakkal malzemeleri veremez. Halıcı veya mobilyacı ancak ticaretini yaptığı, sattığı malları zekat olarak verebilir. Halıcı mobilya, mobilyacı halı veremez.
Bazıları (Fakire ne versen alır, yeter ki ver, fakir razı olur) diyorlar. Evet fakir razı olur. Fakat fakirin rızası önemli değildir, önemli olan Allahü teâlânın rızasıdır. Kumarda da, faizde de, zinada da tarafların rızası vardır. Ama Allahü teâlânın rızası yoktur. Önemli olan Allahü teâlânın emridir. Niye, Niçin demeden kitaplarda ne yazıyorsa ona uymak gerekir. Aklını kullanarak, niye altın veya ticareti yapılan maldan zekat veriliyor da, başka maldan ve kağıt paradan zekat verilmiyor demeye kimsenin hakkı yoktur.
Dine uygun çare aramak
Hile-i şeriyye, harama düşmemek için kurtuluş çaresini bulmak demektir. Haramı helal veya helali haram yapmak için hile-i şeriyye yapılmaz. Yahut birinin hakkına mani olmak veya haksız mal ele geçirmek için hile yapmak caiz olmaz. Farzdan kurtulmak veya haram işlemek için hile yapmak haramdır. Buna hile-i şeriyye değil, hile-i bâtıla denir. Bir şey, farz veya haram olmadan önce, farz veya haram olmasını önlemek caizdir. Buna hile-i şeriyye denir.
Muteber eserlerde buyuruluyor ki:
Haramdan kurtulmak ve helale kavuşmak için hile-i şeriyye yapmak caiz ve iyidir. Böyle hilenin caiz olmasına senet, Sad suresinin 44. âyetidir. Bu âyet-i kerime, Eyüp aleyhisselam, hanımına yüz sopa vurmaya yemin edince, bu yemini yapmaktan kurtulması için yapılacak hile-i şeriyyeyi bildirmektedir. (Hindiyye)
Said bin Sad hazretleri anlatır:
"Babam Sad, Resulullahın yanına, hasta, sarsak birini getirdi. Suçunu söyleyip ceza verilmesini istedi. Peygamber efendimiz, (Buna üzerinde yüz filiz bulunan bir dal ile bir kere vurunuz!) buyurdu. Böylece bir vurmakla, yüz sopa vurulmuş, had cezası yapılmış oldu. (Eşiat-ül-lemeat)
Âyet-i kerime ve hadis-i şerifte bildirilen hususlar da, hile-i şeriyyenin caiz ve iyi olduğunu göstermektedir. İmam-ı a'zam hazretleri de hile-i şeriyyenin caiz olduğunu bildirmiştir.
Zaruret olmadıkça; hiçbir sebep ile ödünç para alıp, faiz ödemek caiz değildir. Zaruret başkadır, ihtiyaç başkadır. Zaruret, kendinin veya nafakası lazım olanların aç, susuz, çıplak veya sokakta kalarak hasta olması demektir. Zaruret olunca, yani ölümden veya hastalıkla, bir uzvun yok olmasından korku olunca, helal yol bulunamazsa, faizle ödünç alınıp, bununla zaruret giderilir.
Nafakaya muhtaç olup, çalışamayan ve faizsiz ödünç bulamayan kimsenin nafaka için, faiz ile ödünç alması caiz olur ise de, böyle kimsenin, krediyi muamele satışı yolu ile alması iyi olur. Mesela, on altın alıp, üç ay sonra on iki altın ödemek isterse, on altını alırken, kalem, defter, kitap gibi herhangi bir şeyi de iki altına satın alıp, on iki altın borçlanır. Bunun gibi haram işlemekten kurtuluş yolu aramaya hile-i şeriyye denir. Zarurete düşenin, ibadetini kaçırmaması veya haram işlememesi için hile-i şeriyye yapması lazım olur. İslamiyet’e uymaktan kaçmak için çare aramaya hile-i bâtıla denir ki, haramdır.
Zekatı fakire veya vekiline, altın olarak verip sonra bunu kağıt paraya çevirmek, hile-i şeriyye olur. Zekatı, sadaka-i fıtrı, nezri ve kurbanı, kaza etmeden fakir olan, hile-i şeriyye denilen kolaylıkla, bunları kaza edebilir.
Eşini üç talakla boşayan Müslümanın, nikahı kendi mezhebine uygun, fakat diğer üç mezhepten birine uygun değil idiyse, o mezhebi taklit ederek yeniden nikah yapar. Bu da hile-i şeriyye olur.
100 gram bileziği olan muhtaç bir kadın, dinen zengin sayılır. Zekat vermesi ve kurban kesmesi gerekir. Eğer bu muhtaç kadın, kurban kesmemek için, kurban bayramında sefere çıksa, bayramdan sonra memleketine gelse, artık kurban kesmesi vacip olmaz. Zekat vermemek için de, bileziklerinin yarısını çocuğuna hediye etse, zekat vermekten kurtulur. Fakat zekat farz olmadan önce yapılan böyle hile, imam-ı Muhammed’e göre mekruh, imam-ı Ebu Yusuf’a göre caiz olur.
Kağıt liraların zekatını vermek için hile-i şeriyye
Bütün kitaplar, (kağıt liraların zekatı, altın olarak verilir. Kağıt olarak verilmez) diyor. Kağıt liraların zekatını verebilmek için, (Hile-i şeriyye) yapılır.
Borçlusuna zekat vererek onu borçtan kurtarmak için, (Sana zekat vereceğim. Fakat, senden alacağımı, vereceğim zekatıma karşılık sayıyorum. Sen de kabul et!) demek caiz olmaz. Zekatı fakire vermesi, fakirin de aldığını zengine geri vererek borcunu ödemesi lazımdır. Fakirin geri vermesine güvenemeyen alacaklı için,Fetava-yı Hindiyye’nin altıncı cildi sonunda diyor ki:
(Alacaklı, güvendiği bir kimseyi borçlusuna göstererek, sana vereceğim zekatı teslim almak ve sonra senin bana olan borcunu ödemek için, bunu vekil yap der. Fakir de o kimseyi böylece vekil yapar. O kimse zekatı alınca, aldığı mal, fakirin mülkü olur. Sonra, bunu zengine geri vererek, fakirin borcunu ödemiş olur.
İki kimsenin bir fakirden alacakları olsa, bunlardan biri, fakire alacağı kadar zekat verip, onu kendine olan borcundan kurtarmak istese, fakire o kadar zekat verir. Sonra, alacağını fakire sadaka eder. Yani helal eder, bağışlar. Sonra fakir, elindeki zekatı bu zengine hediye eder. Yahut fakir, borcu kadar altını birisinden ödünç alıp zengine hediye eder. Zengin bunu zekat niyeti ile bu fakire geri verir. Sonra, fakiri borcundan ibra eder. Yani, ona bağışlar. Fakir, zekat olarak aldığı altınları, evvelce ödünç almış olduğu kimseye geri verir. Zekat ile [ve nezr edilen mal ile] hayrat ve hasenat yapılamaz. Yapmak için, bunları tanıdığı bir fakire verir. Fakir de, bunlar ile o hayırlı işleri yapar.)
Bunlardan anlaşılıyor ki, kağıt para ile zekat verebilmek için, vereceği kağıt paranın değeri kadar altın lira ağırlığındaki altın ziynet eşyasını hanımından veya bir tanıdığından ödünç alır. Altınları, tanıdığı veya akrabasından bir fakire zekat niyeti ile verir. Böylece kağıt paraların zekatı verilmiş olur. Sonra, fakir bu altınları bu zengine hediye eder. Zengin de alıp, sahibine geri vererek borcunu öder. Zekatı verilmiş olduğundan, zengin zekat vermek için ayırmış olduğu elindeki kağıt paraların bir kısmını bu fakire verir. Geri kalanı her türlü hayrata ve hasenata verir. Ancak, fakir de bu hayratın sevaplarına kavuşmak isterse, zekat olarak aldığı altınları geri hediye etmez, bu zengine satar. Sonra, hayırlı işler yapması için zengini vekil edip, kağıt paraları zengine geri verir.
Dört mezhep ilimlerinde mütehassıs, büyük âlim, seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyurdu ki:
(Kağıt paraların kıymeti, kıymeti itibariyyedir. İtibardan düşünce, kıymeti kalmadığı için, fıtra ve zekatı, kağıt para ile vermek caiz olmaz. Kağıt ile, önce verilmiş zekatlar, altın ile devredilerek, kaza edilmeli. Hacdan başka, diğer mali ibadetlerin kazası devir yolu ile yapılır.) (Cennet Yolu İlmihali)
|
Hangi maldan zekât verilir?
|
Sual: Hangi maldan zekât verilir?
CEVAP
Zekâtın hangi maldan verileceğini birçok müslüman bilmemektedir. Zekât olarak verilecek mallar yerine, bunların kıymetlerini de vermek caizdir. Kıymet denilince, altın ve gümüş anlaşılır, başka mal, çek, senet, para veya döviz anlaşılmaz. Çünkü eşyanın kıymeti altın ve gümüş ile anlaşılır. (Keşfi rümuz-i gurer)
Fülus [bakır] paraların kıymetleri nisabı bulunca zekât olarak, bu fülusun değerlerinin kırkta birini gümüş olarak vermek gerekir.(M.Seade)
Bakır paranın zekâtı, aynı cins bakır paradan verilmez, gümüş olarak verilmesi gerekir. (İmam-ı Ebu Yusuf buyurdu ki, toprak sahiplerinden uşur ve zekât olarak, altın ve gümüş yerine, başka geçer akçe [para] almak haram olur. Her ne kadar bunlar, herkesin kabul ettiği damgalı para ise de, altın değil, bakır paradır.) [Redd-ül muhtar]
Altın ve gümüş olmayan, tedavüldeki para ile zekât verilmez. Zekât, ya altın veya gümüş, yahut ticareti yapılan maldan verilir. İmam-ı Nesefi hazretleri buyuruyor ki: Bir zengin, yemek satın alıp fakire yedirse, zekât vermiş olmaz. (Zahire)
Zekât olarak, erkek deve verilmez. Erkek develerin zekâtı bile dişi deve olarak verilir. Dişi devesi yoksa değeri kadar altın veya gümüş verilir. Başka mal verilmez. (Hindiyye)
Zekât olarak altın ve gümüş yerine, bunların kıymeti kadar uruz vermek sahihtir. (M.Felah)
Ticaret malına uruz denir. Elbise tüccarı, ya uruz yani ticaretini yaptığı elbiseden veya değeri kadar altın, gümüş verir. (Tahtavi)
Altın ile gümüş, ne niyetle saklanırsa saklansın ticaret eşyası kabul edilir. Nisap miktarı ise zekâtı verilir.
Kira ve zekât
Bugün fakir için kiralık ev çok mühimdir. Fakat zengin zekâtına mahsuben fakiri evinde oturtamaz. Çünkü bir zengin, zekâtına mahsuben, bir fakiri evinde oturtsa zekât vermiş olmaz.
Mal vermek gerekir
Sual: Fakirdeki kira alacağını almayıp zekâtına saymak caiz olur mu?
CEVAP
Zekât niyeti ile fakiri evinde parasız oturtsa, kira almasa, sahih olmaz. Çünkü, fakire zekât niyetiyle altın veya zekâta tâbi bir mal vermesi lazımdır.
Alaşımdan zekât
Sual: Bakır alaşımından yapılan bronz liraların renkleri ve şekilleri altın liralara benzediği ve altın yerine kullanıldıkları halde, bunlarla zekât verilemez mi? Vekil asıl gibi değil midir? Gümüş alaşımlı paralar da gümüşe benzediğine göre bunlardan zekât verilemez mi?
CEVAP
İkisinden de zekât verilemez. Çünkü, zekât vermek ibadettir. Altın veya gümüş olarak verilmesi lazımdır. İbadet değiştirilemez, yani dinin bildirdiği şekilde yapılması lazım ki ibadet olsun. İnsanın vekili, bunun namına ancak dinin izin verdiği işleri yapar. Fakat, bunun namazlarını vekili kılamaz. Bir fâsığın temiz olarak ve edep ile ezan okuması caiz değildir. Çünkü o günah işlediği için onun ezanı sahih olmaz. Hoparlör de fısk olan şarkıları, çalgı aletlerini yaymakta kullanıldığı için, bu fısk aleti ile ezan okumak caiz olmaz. Çünkü, ibadet değiştirilemez. Çalgıyı hiç kullanmayıp evinde bulundurmak bile caiz değildir.
Zekât verirken nelere dikkat etmeli?
1- Zekât verirken bilezik, yüzük gibi altınların işçilik ve sanat değerine değil, ağırlığına bakılır. Mesela Reşat, Cumhuriyet ve Aziz liralar 7,2 gramdır. 12 ayardan fazla olan bütün altınlar tartılıp, kırkta biri zekât olarak verilir. Bilezik, küpe, yüzük gibi çeşitli ayarlarda altını olanın, bunların içinden en yüksek olanının ayarından vermesi daha iyi, ortasından vermesi caiz, düşüğünden vermesi ise mekruhtur.
2- Zekâta tâbi mallar, altın liraların en düşüğünün, kuyumcunun alış fiyatına göre hesap edilir.
3- Nisabın üstünde bileziği olan kadının zekâtını, kocası değil, kendisi verir. (Zekâtımı bir fakire ver) diye kocasını veya başka birini vekil ederse, vekil kendi parasıyla da zekâtı verebilir.
4- Miras ve mehr-i müeccel alacakları nisap hesabına katılır, fakat zekâtı verilmez. Aldıktan sonra nisabı bulursa, diğer alacaklardan farklı olarak, sadece o senenin zekâtı verilir.
5- Zekât, farz olduktan sonra verilir. Nisaba ulaşan, zengin olduğu tarihi, hicrî kamerî aya göre bir yere yazar ve her sene o tarihte zekâtını verir. Ramazan ayını beklemez. Günü gelmeden zekât vermekte de mahzur yoktur. Gelecek birkaç yılın zekâtını önceden vermek de caizdir. Zamanı gelince tekrar hesaplanır, eksik verilmişse tamamlanır. Fazla verilmişse gelecek senenin zekâtından düşülür.
6- Nisap, yıl içinde sıfırlanınca, ilk nisabı bulduğu gün yeniden tarih atılır. Bundan bir hicrî yıl sonra, nisaba malik ise zekât verir. Sıfırlandıktan sonra, bir daha zengin olana kadar tarih atılmaz. Sıfırlanmadan, mesela 50 gram altını varsa, yıl sonu diğer paralarıyla birlikte nisaba malikse zekâtını verir. Yani sıfırlanma hariç, yıl içindeki diğer dalgalanmalara itibar edilmez.
7- Uşru verilen mal, kırk yıl kalsa, uşru da zekâtı da verilmez, ama ticaret malı hâline gelirse veya satılıp paraya, altına çevrilirse zekât malı olur. İlk zekât verme gününde zekâtını da vermek gerekir. Altın ve gümüş eşya ile kâğıt paralar, her ne suretle ele geçerse geçsin, zekât malı olurlar.
8- O ay tahakkuk eden kira borçları, zekât nisabından düşülür, gelecek aylarınki düşülmez.
9- 25-30 yıllık da olsa, uzun vadeli taksitlerle alınan krediler, zekât nisabından borç olarak düşülür.
10- Altın miktarı yarıdan az olan karışımın zekât hesabı, ağırlığıyla değil kıymetiyle yapılır.
11- Yılın yarıdan fazlasında, parasız çayırda otlayan hayvanlar, üretmek için, sütü için olursa, bunlara saime hayvan denir. Saime hayvan sayısı, nisabı bulursa, zekâtı verilir. Yün için, yük taşımak için, binmek için olursa saime denilmez ve zekâtı verilmez. Parasız çayırda otlamayıp, evde besleniyorsa, üretmek veya eti ve sütü için de beslense yine zekâtı verilmez. Çift sürmek, yük taşımak, binmek için yetiştirilen hayvanların zekâtı olmaz.
Doktorun zekâtı
Sual: Doktor, fakir hastadan muayene parasını veya zengin, fakirdeki alacağını zekâtına sayabilir mi?
CEVAP
Hayır, ikisi de zekâtına sayamaz. Hizmet karşılığı ücret alan avukat, komisyoncu, yük taşıyan kamyoncu, mühendis gibi diğer hizmet sektörlerinin tamamı için böyledir. Mesela bir avukat, fakir müvekkilindeki alacağını zekâtına sayamaz. Hattâ ticaretle uğraşanlar da, ticaretini yapmadığı başka maldan zekât veremediği gibi, kâğıt parayla da zekât veremez. Zekât, ya ticaretini yaptığı malı veya altını fakire temlik etmekle yani eline vermekle gerçekleşmiş olur. Fakirin evini veya başka yükünü taşıyıp zekâtına sayamaz.
.
|
XXXXXXXXXXXX
SORULARLA İSLAMİYET
Kağıt para ile zekat verilebilir mi? Konfeksiyoncu altın gümüş ve konfeksiyon dışında hiç bir mal ile zekat veremez mi?
Soru Detayı
Kağıt para ile zekat verilebilir mi? Konfeksiyoncu altın gümüş ve konfeksiyon dışında hiç bir mal ile zekat veremez mi? Şu değerlendirmeler doğru mudur: Zekât olarak verilecek mallar yerine, bunların kıymetlerini de vermek caizdir. Kıymet denilince, altın ve gümüş anlaşılır, başka mal, çek, senet veya paralar anlaşılmaz. Çünkü eşyanın kıymeti altın ve gümüş ile anlaşılır. (Keşfi rümuz-i gurer) Fülus [bakır] paraların kıymetleri nisabı bulunca zekât olarak, bu fülusun değerlerinin kırkta birini gümüş olarak vermek gerekir. (Miftah-üs-seade) Bakır paranın zekâtı, aynı cins bakır paradan verilmez, gümüş olarak verilmesi gerekir. İmam-ı Ebu Yusuf hazretleri buyurdu ki: “Toprak sahiplerinden uşur ve zekât olarak, altın ve gümüş yerine, başka geçer akçe [kâğıt para] almak haram olur. Her ne kadar bunlar, herkesin kabul ettiği damgalı para ise de, altın değil, bakır paradır. “ (Redd-ül-Muhtar) Altın ve gümüş olmayan, tedavüldeki para ile zekât verilmez. Zekât, ya altın veya gümüş, yahut ticareti yapılan maldan verilir. İmam-ı Nesefi hazretleri buyuruyor ki: “Bir zengin, yemek satın alıp fakire yedirse, zekât vermiş olmaz.” (Zahire) Zekât olarak altın ve gümüş yerine, bunların kıymeti kadar uruz [Ticaret malı] vermek sahihtir. Elbise tüccarı, ya ticaretini yaptığı elbiseden veya değeri kadar altın, gümüş verir. (Tahtavi) Zekât olarak, erkek deve verilmez. Erkek develerin zekâtı bile dişi deve olarak verilir. Dişi devesi yoksa değeri kadar altın veya gümüş verilir. Başka mal verilmez. (Hindiyye) Bir bakkal, dükkanında sattığı mallardan zekât verebilir, konfeksiyon malından zekât veremez. Bir konfeksiyoncu da, ceket pantolon gibi sattığı mallardan zekât verebilir, pirinç, yağ gibi bakkalın sattığı mallardan zekât veremez. Bir eczacı ancak, sattığı ilaçları zekât olarak verebilir. Yahut altın olarak verir. Konfeksiyon veya bakkal malzemeleri veremez. Halıcı veya mobilyacı ancak ticaretini yaptığı, sattığı malları zekât olarak verebilir. Halıcı mobilya, mobilyacı halı veremez.
Aquu tarafından Cu, 27/09/2013 - 17:52 tarihinde gönderildi
Cevap
Değerli kardeşimiz,
Kağıt para, eşyanın bedeli olarak kullanılmaktadır. Alışveriş onunla yapılmakta, işçi ücretleri, memur maaşları vs. onunla verilmekte, zenginlik ölçüsü kabul edilmektedir. İhtiyaçların giderilmesi, kar etme gibi ekonomik faaliyetlerde altın kuvvetinde ve onun gibi görev yapmaktadır.
Dolayısıyla kağıt para, altın ve gümüşün mübadele vasıtası olarak yapmış oldukları görevi yüklenmiştir.....(imamı yusufun kavlinden haberi yok anlaşılan)
Bu itibarla, altın ve gümüşün zekatının verilmesi gerektiği gibi kağıt paranın da zekatı verilmelidir. Zekat ve fitre verirken, gıda maddesi verilebileceği gibi bunları temsil eden kağıt para da verilebilir. (Ceziri, Kitabü’l-Fıkh ala’l- Mezahibi’l-Erba’a, 341, Zuhayli, el-Fıkhu’l-İslami ve Edilletühu, II, 772)
Ayrıca kişiler zekatlarını para, altın, döviz vb. ile verebilecekleri gibi gıda maddesi, ev eşyası, kumaş, elbise vb. maddi değere sahip ticaret malları ile de verebilirler.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
xxxxxxxxx
xxxxxxxxxxx
ZEKÂTIN ÖNEMİ
Sual: Zekâtın önemi nedir?
CEVAP: Kur’an-ı kerimde, çok yerde namazla zekât beraber bildiriliyor. (Namazı kılın, zekâtı verin) buyuruluyor. Zekât vermeyene, Allah lanet eder. Kıtlıklara maruz kalır, temiz malını kirletmiş olur, o mal telef olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
"Allah’a ve Resulüne inanan, zekât versin!" [Taberani]
"En faziletli ibadet namaz, sonra zekâttır." [Taberani]
"Hastayı sadakayla, malı zekâtla koruyun!" [Deylemi]
"Zekât vermeyenin namazı kabul olmaz." [Taberani] (Zekât vermemek haram olduğu için, böyle günahkârın kıldığı namaz, sahih olup borcu ödenirse de, namazdan hâsıl olacak sevaba kavuşamaz.)
"Zenginlerin zekâtı fakirlere kâfi gelmeseydi, Allahü teâlâ fakirlerin rızkını başka yollardan verirdi. Aç kalan fakir varsa, zenginlerin zulmü yüzündendir." [El-Askeri] (Eli ayağı tutup da çalışabilenlerin zekât istemesi haramdır. İstemediği hâlde kendisine zekât verilirse, alması günah olmaz. Zekât, nisaba malik olmayıp çalışamayacak kadar hasta, sakat olanlara ve çalışıp da güç geçinenlere verilir. Allahü teâlâ böyle fakirleri milletin içinde kırkta bir oranında yaratmıştır.)
Resulullah efendimiz, (Zekâtı verilmeyen mallar, ejderha olup sahibinin boynuna sarılır) buyurup şu mealdeki âyet-i kerimeyi okudu:
"Hak teâlânın ihsan ettiği malın zekâtını vermeyenler, iyi ettiklerini, zengin kalacaklarını zannediyorlar. Hâlbuki kendilerine kötülük etmiş oluyorlar. O mallar Cehennemde azap aleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına sarılıp baştan ayağa kadar onları sokacaktır." [Âl-i İmran 180]
Bu acı azaplardan kurtulmak için, malların zekâtını, tarla mahsullerinin, sebze ve meyvenin uşrunu vermek şarttır. Zekât kırkta bir, uşur onda bir verilir. Kur’an-ı kerimde, "Malı, parayı biriktirip zekâtını vermeyene çok acı azabı müjdele! Zekâtı verilmeyen mal, para, Cehennem ateşinde kızdırılıp, sahibinin alnına, böğrüne, sırtına mühür gibi basılacaktır" buyuruldu. (Tevbe 34, 35)
Namaz kılmayan, oruç tutmayan bir Müslümanın da zekât vermesi gerekir.
Zekât vermemek ve borcunu ödememek haramdır. Din kitaplarında, (Haram işleyenin, haram yiyenin duası kabul olmaz) ve (Farz borcu olanın nafileleri kabul olmaz) buyuruluyor. Zekât vermeyen zengin, binlerce fakirin hakkını gasbetmiş olduğu için ve Allahü teâlânın emrini yapmadığı için, bunun hiçbir hayratı, hasenatı kabul olmuyor. İmkânı varken borcunu ödemeyen de, böyle haklar altında kalmaktadır.
Kaynak: M. Ali Demirbaş, Türkiye Gazetesi Sohbet Köşesi, 23 Temmuz 2010 Cuma
HANGİ MALDAN ZEKÂT VERİLİR
Zekâtın hangi maldan verileceğini birçok müslüman bilmemektedir. Zekât olarak verilecek mallar yerine, bunların kıymetlerini de vermek caizdir. Kıymet denilince, altın ve gümüş anlaşılır, başka mal, çek, senet, para veya döviz anlaşılmaz. Çünkü eşyanın kıymeti altın ve gümüş ile anlaşılır. (Keşfi rümuz-i gurer)
Fülus [bakır] paraların kıymetleri nisabı bulunca zekât olarak, bu fülusun değerlerinin kırkta birini gümüş olarak vermek gerekir. (M.Seade)
Bakır paranın zekâtı, aynı cins bakır paradan verilmez, gümüş olarak verilmesi gerekir. (İmam-ı Ebu Yusüf buyurdu ki, toprak sahiplerinden uşur ve zekât olarak, altın ve gümüş yerine, başka geçer akçe [para] almak haram olur. Her ne kadar bunlar, herkesin kabul ettiği damgalı para ise de, altın değil, bakır paradır.) [R.Muhtar]
Altın ve gümüş olmayan, tedavüldeki para ile zekât verilmez. Zekât, ya altın veya gümüş, yahut ticareti yapılan maldan verilir. İmam-ı Nesefi hazretleri buyuruyor ki: Bir zengin, yemek satın alıp fakire yedirse, zekât vermiş olmaz. (Zahire)
Kira ve zekat
Bugün fakir için kiralık ev çok mühimdir. Fakat zengin zekâtına mahsuben fakiri evinde oturtamaz. Çünkü bir zengin, zekâtına mahsuben, bir fakiri evinde oturtsa zekât vermiş olmaz. Zekât olarak, erkek deve verilmez. Erkek develerin zekâtı bile dişi deve olarak verilir. Dişi devesi yoksa değeri kadar altın veya gümüş verilir. Başka mal verilmez. (Hindiyye)
Zekât olarak altın ve gümüş yerine, bunların kıymeti kadar uruz vermek sahihtir. (M.felah)
Ticaret malına uruz denir. Elbise tüccarı, ya uruz yani ticaretini yaptığı elbiseden veya değeri kadar altın, gümüş verir. (Tahtavi)
Zekâtı acele etmeden bir yıl içinde vermek gerekir diyen âlimler var ise de, acele edip, hemen vermek vaciptir. Özürsüz geciktirmek mekruh olur. Şâfiî ve Malikî’de, zekât farz olunca, hemen vermek farzdır. Hadis-i şerifte, (Zekât vermekte acele ediniz!) buyuruldu.
Uşur vermek
Fakir veya borçlu olanın da uşur vermesi gerekir. Fakat ticaret malı ve hayvan zekâtı böyle değildir. Borçlar düşüldükten sonra kalanı, nisap miktarını buluyorsa zekât verilir. (Hidaye)
İmam-ı a’zam hazretleri buyuruyor ki: (Mahsul topraktan alındığı zaman, az olsun, çok olsun onda birini veya kıymeti kadar altın veya gümüşü müslüman fakirlere vermek farzdır.)
İmameyne göre, uşur vermek için mahsulün bir yıl dayanıklı olması ve miktarının 1250 litreden [yaklaşık bir tondan] çok olması gerekir. Mesela yarım ton buğdayı çıkan fakir, İmameynin kavline göre uşur vermezse günaha girmez. Fakat zenginin yüz kg. buğdayı olsa onda birini vermesi gerekir.
Uşur veren fakir, başkalarının verdiği uşru alabilir. Fakat zenginin zekât alması haramdır.
Bir kimse, tarlasının veya bahçesinin onda birini bir fakire verse, tarlasının veya bahçesinin kalan kısmının uşrunu yine her sene vermesi gerekir. Gülün uşru verilmez. Fakat ticaret niyetiyle yetiştirildiği zaman zekâtı verilir. Buğday ve arpanın uşrunu, arpadan vermek caizdir. Buğdayın uşrunu, başka yılın buğdayından vermek caizdir. Undan da vermek caiz. Zeytinin uşrunu, zeytinyağı olarak vermek caizdir.
Mal sahibi ile kiracı eşit mahsul almışsa, uşru yarı yarıya verirler.
Ev bahçesine sebze yerine buğday ekilse, ev bahçesi olduğu için uşru verilmez. Ev bahçesi, ticaret niyetiyle yetiştirilirse uşru verilir. İhtiyaç için yetiştirilen sebzenin uşru olmaz.
Kaynak: M. Ali Demirbaş, Türkiye Gazetesi Sohbet Köşesi
BALIN UŞRU
Sual: Balın uşru verilirken, yapılan fenni tesisat ve diğer masraflar çıkarılır mı? Kaçta kaçı verilir?
CEVAP: Hiçbir masraf çıkarılmaz. Balın miktarı az olsa da, onda birini uşur olarak, zekât alması caiz olan bir veya birkaç fakire vermek farzdır.
Fidanın uşru
Sual: Fidan alıp, bunları bakıp büyüterek satan kimse, ticaret yaptığı için bunların zekâtını mı verir, yoksa uşrunu mu verir?
CEVAP: Toprak ürünlerinin uşru olur, çünkü kendi yetiştiriyor. Eğer kendi yetiştirmeyip, hazır fidan alıp fidan satsaydı, ticaret malı olup, zekâtı olurdu.
Yaprakların uşru
Sual: Çay yaprağı, tütün yaprağı, dut yaprağı, pamuk ve yoncanın uşru verilir mi?
CEVAP: Evet, verilir.
Uşru mislinden vermek
Sual: Uşru verilmeyen malın mislini satın alıp vermek caiz olur mu? Yani elimizdeki mahsulden değil de, çarşıda aynı vasıfta olan başka mahsulden satın alıp uşur vermek caiz midir?
CEVAP: Caiz olmaz, fakat o senenin mahsulünden geçmiş senelerin uşrunu verilebilir.
Sığırın zekâtı
Sual: Sığırın zekâtı nasıldır, kaç sığır için kaç tane vermek gerekir?
CEVAP: 30’dan az sığırı olan, bunların zekâtını vermez. 30 sığır için bir tane, bir yaşını aşmış erkek veya dişi buzağı verilir. 39’a kadar hep böyledir. 40’tan 59’a kadar sığırı olan, bir tane, iki yaşını bitirmiş, erkek veya dişi dana verir. 60’tan 69‘a kadar sığır için, iki buzağı verilir. 70 sığır için, bir dana ile bir buzağı verilir. 70’ten sonra, her 10 tane için, böyle hesap edilir. Her 30 tane için bir buzağı, her 40 tane için bir dana artmaktadır. 80 olunca, iki dana artmaktadır. Manda zekâtı da sığır gibidir. (S. Ebediyye)
Deve zekâtı
Sual: Develerin zekâtı dişi deve olarak mı verilir?
CEVAP: Beş devesi olan, bir koyun verir. 24’e kadar dört koyun verilir. 25’ten 35’e kadar olan deve için, iki yaşına girmiş bir yavru dişi deve verilir. 36’dan 45’e kadar, üç yaşına girmiş dişi deve yavrusu verilir. 46’dan 60’a kadar, yük vurulabilecek, dört yaşına girmiş dişi deve verilir. Bundan daha fazlası için de, yine belli sayılarda dişi deve verilir. (S. Ebediyye)
Erkek deve de para ettiği halde, erkek deve verilmiyor. Din neyi bildiriyorsa onu vermek gerekir.
Kaynak: M. Ali Demirbaş, Türkiye Gazetesi Sohbet Köşesi, 05 Ağustos 2010 Perşembe
ZEKÂT NİSABI
Sual: Zekât nisabı nedir, nasıl hesaplanır?
CEVAP: Maddeler halinde yazalım:
1- Zekât nisabı, 20 miskal yani 96 gr altın veya bu değerde para veya ticaret eşyasıdır. Zekât nisabına malik olana zengin denir. Dinimize göre, erkekle hanımının mal varlığı ayrıdır. Hangisi zengin ise, zekâtını o verir.
2- Alacaklar nisap hesabına katılır. Alacaklar tahsil edildikten sonra zekâtları verilir. Daha almadan da verilebilir. Borçlar, mevcut para veya maldan çıkarılır. Geri kalanın zekâtı verilir.
3- Ticaret için olmayan evler, arsalar, vasıtalar, demirbaş eşyalar zekât nisabına katılmaz. Ticaret için alınan malların, altın, gümüş ve her çeşit paranın zekâtı verilir. Evin, arabanın zekâtı olmaz, fakat araba, ev ve arsa alıp satan, bunların zekâtını verir, çünkü bunların ticaretini yapmaktadır.
4- Zekâta tâbi malların veya paranın, yıl içindeki azalıp çoğalmasına itibar edilmez. Nisaba malik olduktan bir yıl sonra, elde kalan mal, nisabı bulursa, kırkta biri zekât olarak verilir. Zekât, kârdan değil, mevcut paranın ve eldeki ticaret malının tamamından verilir.
5- Kaybolmuş, gasbedilmiş, saklanılan yeri unutulmuş mal ve inkâr olunan alacaklar, nisaba katılmaz ve ele geçerlerse, önceki yılların zekâtları verilmez. Senetli veya iki şahitli yahut itiraf olunan alacaklar, iflas edende ve fakirde de olsa nisaba katılır. Ele geçince, geçmiş yılların zekâtı da verilir.
6- Kadının altın ve gümüşten başka diğer ziynet eşyaları zekâta tâbi değildir. Pırlanta, elmas, zümrüt gibi ziynet eşyalarının zekâtı verilmez. Şâfiî’de ise, kadının altın ve gümüş de olsa ziynetlerinin zekâtı verilmez. (Hidaye)
7- Nisabın helak olması, sıfırlanması veya borçlanıp sıfırın altına düşmesi demektir.
8- Zekâtını yanlış hesaplayıp, bir altın zekât vermesi gerekirken iki altın veren, bunu anlayınca, ikinci yıl vereceği zekâttan bu bir altını mahsup edebilir.
9- Çalışanların alacakları maaş ve ücretler, ellerine geçmeden önce nisap hesabına katılmaz, çünkü bunlar, hak edilmiş ücret ise de, hak edilen mal, ele geçmeden önce mülk olmaz. Maaşlardan kesilen yardım sandığı ve sigorta paraları zekât hesabına katılmaz. Yıllarca sonra birikmiş olarak ele geçince, yalnız ele geçen para, o senenin zekât nisabının hesabına katılır.
Kaynak: M. Ali Demirbaş, Türkiye Gazetesi Sohbet Köşesi, 07 Temmuz 2011 Perşembe
ZEKÂT NİSABI BELLİDİR
Son günlerde, sanki din yeni ortaya çıkmış gibi, hakiki İslam âlimlerince onaylanıp 14 asırdır uygulanan dini hükümleri değiştirmeye kalkanlar çıkıyor.
Son olarak da zenginlik nisabını yeniden ele alıp bozmaya çalışanlar var. Dinimiz kâmil değil midir? Eksik olan nesi vardır? Namazın, orucun, zekâtın, nisabın yeni bir şekli olur mu? Reformcu, (Dine göre, malların değeri değişmiş, kim zengin, kim fakir belli değil. Mesela ortalama 40 davarın değeri 2.5 milyar, beş devenin bedeli 5 milyar, 30 sığırın bedeli 10 milyar. Gümüşe göre 60, altına göre 500 milyondur. Bunun ortalamasını almak gerekir. Siz, 500 milyonu olanı zengin sayar, 29 sığırın bedeli olan 9 milyarlık adamı fakir sayarsanız, bu adaletli olmaz.) diyor. Biri çıkıp da niye dinimizle oynuyorsunuz demiyor.
Böyle bir teklifi, ya dini bilmeyenler yapar veya dini kasten bozmak isteyenler yapar. Dinimizde, bir adamın 29 ineği ve 39 koyunu ve 4 devesi olsa, ayrıca 50 gram da altını olsa zekât vermez. Hatta Yün için, yük taşımak için, binmek için olan hayvanları varsa onların da zekâtı olmaz. Çünkü deve, sığır gibi başka cinsten sâime hayvanlar, birbirlerine ve ticaret eşyasına eklenmezler. Bu kadar mala sahip olan kimse, yaklaşık 20 milyarlık bu insan zekât vermez. Din böyle bildirmiş. Sen bunları birbirine ilave edersen dinin bildirdiği yolu bırakmış olursun.
Bu kadar malı olmayıp da 100 gram altını olan kimse, dinen zengindir. Zekât vermesi gerekir. Bazılarının (malı çok olan zekât vermiyor da, malı az olan zekât veriyor) demeleri yersizdir. Hatta bir kimse, fakir de olsa, toprak mahsullerinin uşrunu vermesi gerekir. Problem diye çıkarılan bu meseleler, kitaba uymamaktan ileri gelmektedir. Dinimiz eksik değildir. Kitaplara göre amel edilirse, hiçbir mesele kalmaz. Kitaplarda eşyanın değeri, dövize, koyuna, sığıra veya deveye göre tayin edilmez.
(Keşf-i rümûz) kitabında (Eşyanın kıymetleri altın ve gümüş ile anlaşılır) deniyor. Şimdi, gümüşün altına nazaran kıymeti, yedide birden çok düşük olduğu için, zekât hesaplarının yalnız altın lira ile kıymetlendirilmesi lâzım olduğu İbni Abidin’de bildirilmektedir.
Ticâret eşyasının kıymeti, para olarak kullanılmayan altın ve gümüş ile hesap edilmez. Hükûmet tarafından damgalı altın liralardan kıymeti en az olanı ile hesap edilir. Kitaba inananlar için işin esası budur.
Kaynak: M. Ali Demirbaş, Türkiye Gazetesi Sohbet Köşesi
ZEKÂTLA İLGİLİ BİLGİLER
Sual: Zekât nisabı ve zekâtla ilgili konular hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP: Zekât nisabı, 20 miskal, yani 96 gr altın veya bu değerde para veya ticaret eşyasıdır. Zekât nisabına malik olan kimseye, zengin denir.
Zekâta tâbi malların veya paranın, sene içindeki azalıp çoğalmasına itibar edilmez. Nisaba malik olduktan bir yıl sonra elde kalan mal, nisabı buluyorsa, kırkta biri zekât olarak fakirlere verilir. Nisabdan aşağı ise verilmez. Zekât, kârdan değil, ticaret malının veya paranın tamamından verilir.
Alacaklar nisap hesabına dâhil edilir. Alacaklar tahsil edildikten sonra zekâtları verilir. Daha almadan da verilebilir. Borçlar, mevcut para veya maldan çıkarılır. Geri kalanın zekâtı verilir.
Ticaret için olmayan evler, arsalar, vasıtalar, demirbaş eşyalar zekât nisabına dâhil edilmez. Ticaret için alınıp ticaret için saklanan malların, altın, gümüş, her çeşit paranın zekâtı verilir. Evin, arabanın, zekâtı olmaz. Araba, ev ve arsa alıp satan, bunların zekâtını verir; çünkü bunlar ticaret malı olmuştur. Zekât verirken bilezik, yüzük gibi altınların işçilik ve sanat değerine değil, ağırlığına itibar edilir. Mesela Reşat altınıyla Aziz lira 7.2 gr olarak kabul edilir. Yani 12 ayardan fazla olan bütün altınlar, tartılır. Kırkta biri zekât olarak verilir. Bilezik, küpe, yüzük gibi çeşitli ayarlarda altını olan, bunların içinden en yüksek olanının ayarından vermesi evla, ortalamasından vermesi caiz, en düşüğünden vermesi ise, mekruhtur. Zekâta tabi mallar, altın liraların en düşüğünün alış fiyatına göre hesap edilir. Nisabın üstünde bileziği olan kadın, zekâtını kendi verir veya (Zekâtımı sen bir fakire ver) diye kocasını veya başka birini vekil ederse, vekil kendi parasıyla zekâtı verebilir. Borçlu ve fakire, hanımı zekât verebilir.
Namaz kılmayan, oruç tutmayan bir Müslümanın da zekât vermesi gerekir. Borçsuz fakire nisap miktarı veya daha çok zekât vermek mekruhtur. Zekât verirken, zekât demek gerekmez. Hediye denilse de caizdir. Zekât, ticareti yapılan maldan veya aynı değerde altın olarak verilir.
Zekât, farz olduktan sonra verilir. Nisaba ulaşan, zengin olduğu tarihi, kameri aya göre bir yere yazar. Mesela, 3 Receb’de zengin olmuşsa, bir yıl sonra Receb’in 3’ü gelince yine nisap kadar parası ve ticaret malı varsa, zekâtını verir. Ramazan ayını beklemez. Günü gelmeden zekât vermekte de mahzur yoktur, çok iyi olur; hatta gelecek birkaç yılın zekâtını önceden vermek de caizdir.
Ana babaya, dedeye, büyük anneye, evlada, toruna, hanıma ve kâfire zekât verilmez. Fakir olmak şartıyla geline, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere, üvey çocuğa zekât verilir. Kardeş, hala, amca, dayı, teyze gibi akrabaya zekât vermek, daha çok sevab olur.
Kaynak: M. Ali Demirbaş, Türkiye Gazetesi Sohbet Köşesi, 01 Ağustos 2008 Cuma
ZEKÂT HAKKINDA BİLGİLER (Dört mezhebin görüşleri)
Hanefî’de zekât nisabı 96 gr, diğer üç mezhepte 69 gramdır. Hanefî’de çocuğun ve delinin malından zekât verilmez. Diğer üç mezhepte verilir.
Şâfiî’de zekâtı en az üç sınıfa vermek gerekir, diğer üç mezhepte, yalnız bir sınıfa bir fakire vermek kâfidir.
Zekât farz olur olmaz, Hanefî ve Hanbelî’de hemen vermek lâzım değildir. Şâfiî ve Mâlikî’de, zekât farz olunca, hemen ayırıp vermek farzdır.
Zekât vermemek için sene dolmadan malını birisine hediye eden veya satan, hile yaptığı için günahkâr olursa da, Hanefî ve Şâfiî’de zekâttan düşer, Mâlikî ve Hanbelî’de zekâttan düşmez.
Fakirdeki alacağı zekâta saymak Mâlikî’de caiz, diğer üç mezhepte caiz değildir.
Şâfiî ve Hanbelî’de gücü kuvveti yerinde olup çalışabilen fakire, zekât vermek caiz değil, Hanefî ve Mâlikî’de caizdir.
Mâlikî’de sene dolmadan zekât verilmez, diğer üç mezhepte vermek caizdir.
Zekâtı başka şehre göndermek Hanefî’de mekruh, diğer üç mezhepte hiç caiz değildir. Eğer gönderdiği şehirde daha uygun kimseler varsa, zekâtı başka şehre göndermek mekruh olmaz.
Hanefî’de sebzelerin uşru verilir, diğer üç mezhepte verilmez. Hanefî’de meyvelerin uşrunu tartmadan vermek caiz değildir, diğer üç mezhepte ise, tahmini olarak hesaplayıp vermek caizdir. Balın uşru Şâfiî ve Mâlikî’de verilmez, Hanefî ve Hanbelî’de verilir.
Hanefî’de kadının ziyneti zekâta tabidir. Diğer üç mezhepte tabi değildir.
Altın ve gümüşten başka madenlerin zekâtı Mâlikî ve Şâfiî’de verilmez, Hanefî ve Hanbelî’de her madenin zekâtı verilir. Hatta Hanbelî’de, sürme taşı gibi yerden çıkan şeylerin zekâtı verilir.
Hanefî ve Hanbelî’de maden zekâtı % 20, Şâfiî ve Mâlikî’de % 2.5’tur.
Mâlikî’de dedeye ve toruna zekât vermek caiz, diğer üç mezhepte caiz değildir.
İmam-ı a’zama göre ve Hanbelî’de kadın zekâtını kocasına veremez, Şâfiî’de ve imameyne göre verir. Mâlikî’de ise koca, aldığı zekâtı hanımının nafakasına harcamazsa caizdir.
Kaynak: M. Ali Demirbaş, Türkiye Gazetesi Sohbet Köşesi
ZEKÂT VERİRKEN...
1- Zekât verirken bilezik, yüzük gibi altınların işçilik ve sanat değerine değil, ağırlığına itibar edilir. Mesela Reşat, Cumhuriyet ve Aziz liralar 7.2 gramdır. 12 ayardan fazla olan bütün altınlar tartılıp, kırkta biri zekât olarak verilir. Bilezik, küpe, yüzük gibi çeşitli ayarlarda altını olanın, bunların içinden en yüksek olanının ayarından vermesi daha iyi, ortasından vermesi caiz, düşüğünden vermesi ise mekruhtur.
2- Zekâta tâbi mallar, altın liraların en düşüğünün alış fiyatına göre hesap edilir.
3- Nisabın üstünde bileziği olan kadının zekâtını, kocası değil, kendisi verir. (Zekâtımı bir fakire ver) diye kocasını veya başka birini vekil ederse, vekil kendi parasıyla da zekâtı verebilir.
4- Bir kadın, mehr-i müeccel olarak kocasından alacağı altınları nisap hesabına katar, fakat zekâtını vermez. Aldıktan sonra nisabı bulursa zekâtını verir.
5- Zekât, farz olduktan sonra verilir. Nisaba ulaşan, zengin olduğu tarihi, kameri aya göre bir yere yazar. Mesela, 3 Receb’de zengin olmuşsa, bir yıl sonra Receb’in 3’ü gelince yine nisap kadar parası veya ticaret malı varsa, zekâtını verir. Ramazan ayını beklemez. Günü gelmeden zekât vermekte de mahzur yoktur. Gelecek birkaç yılın zekâtını önceden vermek de caizdir.
6- Nisap, yıl içinde sıfırlanınca, ilk nisabı bulduğu gün yeniden tarih atılır. Bundan bir hicri yıl sonra, nisaba malikse zekât verir. Sıfırlandıktan sonra, bir daha zengin olana kadar tarih atılmaz. Sıfırlanmadan, mesela 50 gram varsa, yıl sonu diğer paralarıyla birlikte nisaba malikse zekâtını verir, yani yıl içindeki, sıfırlanma hariç diğer dalgalanmalara itibar edilmez.
7- Uşru verilen mal, kırk yıl kalsa, uşru da zekâtı da verilmez, ama ticaret malı olursa veya satılıp paraya, altına çevrilirse zekât malı olur. Bir gün sonra da, zekât günü gelse zekâtını vermek gerekir. Altın ve gümüş eşya ile kâğıt paralar, her ne suretle ele geçerse geçsin, zekât malı olurlar.
8- O ay tahakkuk eden kira borçları, zekât nisabından düşülür, gelecek aylarınki düşülmez.
9- Miras alacakları nisap hesabına katılır, fakat ele geçmedikçe zekâtı verilmez.
10- 25-30 yıllık da olsa, uzun vadeli taksitlerle alınan krediler, zekât hesabında borç olarak düşülür.
11- Altın miktarı yarıdan az olan karışımın zekât hesabı, ağırlığıyla değil kıymetiyle yapılır.
Kaynak: M. Ali Demirbaş, Türkiye Gazetesi Sohbet Köşesi, 08 Temmuz 2011 Cuma
KÂĞIT PARA VE ZEKÂT
Sual: (Para paradır, kâğıt parayla niye zekât verilmesin) deniyor. Dinin bu konudaki hükmü nedir?
CEVAP: Günümüzde herkes, dinden bahsediyor, aklına göre konuşuyor. Niye böyle olmasın ki, bence bal gibi olur diyorlar. Allah ne emrediyor, Peygamberimiz ne buyuruyor, din kitaplarımız ne yazıyor demiyorlar. Akla göre ölçü olsa, akıl sayısı kadar din olur. Onun için, dinde nakil esastır.
Zekât olarak verilecek mallar yerine, bunların kıymetlerini de vermek caizdir. Kıymet denilince, altın ve gümüş anlaşılır. Başka mal [çek, senet veya paralar] anlaşılmaz; çünkü eşyanın kıymeti altın ve gümüşle anlaşılır. (Keşfi rümuz-i gurer)
Fülus [bakır] paraların kıymetleri nisabı bulunca, zekât olarak, bu fülusun değerinin kırkta birini gümüş olarak vermek gerekir. (Miftah-üs-seade)
Bakır paranın zekâtı, aynı cins bakır paradan verilmez, gümüş olarak verilmesi gerekir. İmam-ı Ebu Yusuf hazretleri buyurdu ki: Toprak sahiplerinden uşur ve zekât olarak, altın ve gümüş yerine, başka geçer akçe [kâğıt para] almak haram olur. Her ne kadar bunlar, herkesin kabul ettiği damgalı paraysa da, altın değil, bakır paradır. (Redd-ül-muhtar)
Zekât olarak altın ve gümüş yerine, bunların kıymeti kadar uruz [ticaret malı] vermek sahihtir. Elbise tüccarı, ya ticaretini yaptığı elbiseden veya değeri kadar altın, gümüş verir. (Tahtavi)
Zekât olarak, erkek deve verilmez. Erkek develerin zekâtı bile dişi deve olarak verilir. Dişi devesi yoksa değeri kadar altın veya gümüş verilir. Başka mal verilmez. (Hindiyye)
Niye dişi deve verilmesi gerektiğini bilemeyiz. Deveye binilir, eti yenir, yük taşır. Dişi devenin erkek deveden farkı var, süt verir, yavru doğurur; fakat dişi deve, erkek deve olmadan yavru doğuramaz. Buna rağmen dinimiz erkek deveyi zekât olarak vermeyi caiz görmüyor. Bir bakkal, dükkânında sattığı mallardan zekât verebilir, konfeksiyon malından zekât veremez.
Bir konfeksiyoncu da, ceket pantolon gibi sattığı mallardan zekât verebilir, fakat pirinç, yağ gibi bakkalın sattığı mallardan zekât veremez. Bir eczacı, ancak sattığı ilaçları zekât olarak verebilir yahut altın olarak verir. Konfeksiyon veya bakkal malzemeleri veremez. Halıcı veya mobilyacı ancak ticaretini yaptığı, sattığı malları zekât olarak verebilir. Oyuncakçı mobilya, mobilyacı oyuncak veremez. Bazıları, (Fakire ne versen alır, yeter ki ver, fakir razı olur) diyorlar. Evet, fakir razı olur, fakat önemli olan, fakirin rızası değil, Allahü teâlânın rızasıdır. Kumarda da, faizde de, zinada da tarafların rızası vardır, ama Allah’ın rızası yoktur. Önemli olan Allah’ın emridir.
Kaynak: M. Ali Demirbaş, Türkiye Gazetesi Sohbet Köşesi, 27 Temmuz 2010 Salı
ZEKÂT KİMLERE VERİLİR
Sual: Zekât kimlere verilir?
CEVAP: Maddeler hâlinde bildirelim:
1- Ana babaya, dedeye, büyük anneye, evlada, toruna, hanıma ve kâfire zekât verilmez. Fakir olmak şartıyla geline, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere, üvey çocuğa zekât verilir. Kardeş, hala, amca, dayı, teyze gibi akrabaya zekât vermek, daha çok sevab olur.
2- Kadın, borçlu ve fakir olan kocasına zekât verebilir.
3- Hayır kurumlarına zekât verilmez. Müctehid imamların hiçbirisi, hayır kurumlarına zekât verileceğini bildirmemiş ve bu konuda icma hâsıl olmuştur. Sonra gelen âlimlerin sözleri, icmayı bozamaz. Demek ki, bugün hakiki bir âlim bile çıksa, kurumlara zekât verilmesine fetva verse, icmayı bozamayacağı için fetvası geçersiz olur. Zaten hakiki âlim de, icmayı bozucu fetva vermez. Durum böyleyken, çeşitli kurumlar, zekât fonu diye bankaya bir hesap numarası açıyorlar yahut makbuzla para topluyorlar. Bu yolla verilen paralar zekât yerine geçmez.
Buralara zekât verebilmek için dinin emrine uydurulması gerekir. Dine hizmet eden, ilim talebesi yetiştiren yurtlar, Kur’an-ı kerim kursları, vakıflar ve başka hayır kurumları vardır. Bu kurumların bir yetkilisi, bir fakirden vekâlet alır. Fakir, kurumdaki yetkili şahsa vekâlet verirken, (Benim adıma zekât almaya ve aldığın zekâtı dilediğin yere vermeye seni vekil ettim) der. Yahut sadece (Seni zekât almaya umumi vekil ettim) demesi de kâfidir. O zaman vekil de, aldığı zekâtı, talebelerin veya kurumun ihtiyaçlarına sarf edebilir. Böylece dine uyulmuş, zekât dine uygun olarak verilmiş olur.
4- Hadis-i şerifte, (İlim öğrenmekte olanın 40 yıllık nafakası olsa da, buna zekât vermek caizdir) buyuruldu. Din bilgilerini öğrenmekte ve öğretmekte olanlar yani işi, mesleği bu olanlar, zengin olsalar bile, çalışıp kazanmaya vakitleri olmadığı için zekât alabilirler.
5- Babası zenginse, küçük çocuğuna zekât verilmez. Babası fakirse, fakir olan büyük veya küçük çocuğa zekât verilir. Deliye de, fakirse zekât verilir. Çocuğa, deliye verilecek zekât, babasına veya velisi olan akrabasına veya vasisine verilir. Zengin birisinin küçük oğluna, fakir olsa da zekât verilmez, ama zenginin büyük çocuğuna, zenginin hanımına veya zenginin babasına fakirseler verebilir. Burada büyük demek akıl baliğ olmuş demektir. Küçük ise, henüz akıl baliğ olmamış demektir.
6- Peygamber efendimizin soyundan gelen seyyidlere ve şeriflere eskiden zekât verilmezdi. Günümüzde, bunlara zekât verilir. (Dürr-i Yekta)
Kaynak: M. Ali Demirbaş, Türkiye Gazetesi Sohbet Köşesi, 30 Temmuz 2010 Cuma
ZEKÂT VERİP ALIRKEN
1- Gayrimüslime zekât verilmez.
2- Zekât verilecek kimseyi araştırmak gerekir, zan üzerine zekât verilmez. Zengine veya Müslüman olmayana zekât vermek sahih değildir. Ancak zekât verecek kimseyi araştırarak, zekâtını verdikten sonra, bunun zengin veya zekât verilmesi caiz olmayan biri olduğu anlaşılsa zararı olmaz. Yani zekâtı sahihtir. Rastgele değil, araştırarak verdiği için yeniden vermek gerekmez.
3- Zekât verirken, salih akrabaları tercih etmek gerekir, çünkü zekâtı, salih olan fakir akrabaya vermek daha sevabdır. Hadis-i şerifte, (Fakir akrabası varken, başkalarına verilen zekâtı, Allahü teâlâ kabul etmez) buyuruldu. Yani zekât borcundan kurtulursa da, zekâttan hâsıl olan büyük sevaba kavuşamaz.
4- Fakire verilen altın, onu zengin edecek kadar fazla olmamalı. Borçsuz fakire nisap miktarı veya daha çok zekât vermek, mekruh olur. 10 gr altın kadar borcu varsa, 100 gr altını alması mekruh olmaz.
5- Zekât verirken, zekât demek gerekmez. Hediye dense de caizdir.
6- Bir günlük yiyeceği olanın, zekât veya sadaka istemesi haramdır, fakat istemeden verilen sadakayı, zekâtı alması caizdir. Zekâtı mümkünse, salih olan muhtaçlara vermeli.
7- Fakire zekât için altın verip, tekrar onu ucuza satın almak mekruhtur.
8- Fakirdeki alacağı zekâta saymak caiz olmaz. Fakirde alacağı olan zengin, fakire borç senedini verip, (Alacağımı zekât olarak sana verdim. Sen de borcuna karşılık kabul et) dese, fakir de kabul etse, zengin zekâtını vermiş olmaz, çünkü zekât, borç senedi vermekle, razı olmakla verilmiş olmaz. Ancak mal teslim etmekle verilmiş olur. Bu zenginin zekâtını fakire vermesi, fakirin de, aldıktan sonra, tekrar zengine geri vererek borcunu ödemesi gerekir.
9- Ev kirasını ödeyemeyen fakir kiracıya, mal sahibi kirayı almadan bağışlasa, bu para zekât yerine geçmez, sadaka olur. (Redd-ül-muhtar)
10- Fakirde alacağı olan, fakirin, borcunu vereceğine güvenemiyorsa, güvendiği birini fakire göstererek, (Zekâtını almak ve borcunu ödemek için, bunu vekil yap) der. Zekâtı bu vekile verir. Vekil de, zengine geri vererek, fakirin borcunu öder. Böylece hem zekât verilmiş olur, hem de fakirin borcu ödenmiş olur. (Dürr-i yekta, Mizan-ı kübra)
Kaynak: M. Ali Demirbaş, Türkiye Gazetesi Sohbet Köşesi, 02 Ağustos 2010 Pazartesi
ZEKÂTTA HİLE
Sual: Bazı kimseler, zekât vereceği zaman bir fakire, (Benim zekât borcum var. Gel, seninle devir yapalım) diyorlar. Fakire zekât olarak altın veriyorlar, fakir mecburen altınları geri hediye ediyor. Böyle zekât vermek sahih midir?
CEVAP: Altınla zekât verilmişse, geri almak caiz olmaz. Devir, kâğıt parayla verebilmek için bir kolaylıktır. Yoksa zekâtı ortadan kaldırmak için değildir.
Genelde hiçbir fakir, devir yapalım diyen zengine, (Senin vereceğin altınları sana geri hediye etmem, o altınlar benim olur) diyemez, bundan çekinir. Eğer fakir, altınları vermese, zenginin, (Seni devir yapacağız diye çağırdım, ver altınları) demesine fırsat bırakmamak için pazarlıklı devir yapmamalı! Devir, zekâtı dinin emrine uygun olarak vermek için yapılır. Kâğıt parayla zekât verebilmek için, pazarlıksız olarak fakirle devir yapmak caiz olur. Daha önce mesele anlatılır. (Para fakirindir. Kendi rızasıyla altını geri hediye ederse, ben de bunun bedelini kâğıt para olarak veririm, böylece zekât dine uygun verilmiş olur. Fakir, parayı hediye etmeye mecbur değildir) demeli. Devir yaparken, altını verdiğimiz fakir, paranın kendisinin olduğunu kesin olarak bilmeli ve gönül rızasıyla zengine hediye etmeli. Zengin de, altın miktarı parayı bir veya birkaç fakire vermeli. Böyle yapılırsa dine uygun şekilde zekât verilmiş olur.
Fakir zekâtı geri verse
Sual: Zekâtımı altın olarak verdiğim fakir, bana o altınları hediye etti. Zekât borcundan kurtuldum mu? Bu altınların değeri kadar kâğıt parayı, bir fakire vermezsem günah olur mu?
CEVAP: Hayır, günah olmaz. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Bir kimse, zekâtını fakire verse, fakir de zekâtı aldıktan sonra, getirip zengine hediye etse, zekât verilmiş olur. (Redd-ül-muhtar)
Dine uygun zekât devri yapıldıktan sonra, fakir kendi gönlüyle hiçbir etki altında kalmadan parayı zengine verirse, İbni Âbidin‘de bildirildiği gibi zekât verilmiş olursa da, tenzihen mekruh olmaması için o altınların değerini mal veya kâğıt para olarak, bir veya birkaç fakire vermek gerektiği bildirilmiştir.
Kaynak: M. Ali Demirbaş, Türkiye Gazetesi Sohbet Köşesi, 26 Temmuz 2011 Salı
KURUMLARA ZEKAT
Bazı kimseler, Kur’an-ı kerimdeki Fi-sebilillah kelimesini, Allah yolunda olan her kurum ve kuruluş dahil diyerek, dernekten partiye kadar her kuruluşa zekât verileceğini söylüyorlar. Kur’an-ı kerimde zekât verileceği bildirilen 8 sınıftan birisi de Fi-sebilillah yani (Allah yolundakiler) dir. Bu sınıfa girenler:
1- Fi-sebilillahtan murad, fakir askerlerdir. (Nur-ül izah)
2- Fi-sebilillahtan murad, cihad ve hac yolundaki muhtaçlardır. (R. Muhtar)
3- İmam-ı Ebu Yusüf’e göre, savaşa gidemeyen fakirler, İmam-ı Muhammed’e göre de hac yolundaki fakirlerdir. (Dürer)
4- Gaza veya hac için çıkıp da nafakası tükenenlerdir. (Tahtavi)
5- Üç mezhebe göre, gazi ve askerlerdir. Hanbeliye göre hac yolundakiler de dahildir. (M. Kübra)
6- Gaziler olduğunda dört mezhebde ittifak vardır. (M. Erbea)
7- Zahid-ül Kevseri hazretleri, Makalat kitabında, (Hayır müesseselerine zekât verilmesi caiz değildir. Müctehid imamların hiçbirisi, hayır kurumlarına zekât verileceğini bildirmemiş ve bu konuda icma hasıl olmuştur. Sonra gelen âlimlerin sözleri icmayı bozamaz) buyuruyor. [Demek ki, bugün bir âlim çıksa, kurumlara zekât verilmesine fetva verse, icmayı bozamıyacağı için fetvası geçersiz olur. Zaten hakiki âlim de icmayı bozucu fetva vermez.]
İbni Abidin hazretleri, Bedayide, fi-sebilillah kelimesinin bütün kurbetler (Allah için olan bütün işler) olarak açıklandığını bildirmekte ve Nehr kitabından alarak, (Âlimler, zekât toplıyanlardan başka, bütün sınıflara fakirlik şartı ile zekât verileceğinde ittifak etmişlerdir) buyurmakta, ayrıca, (Mescid, köprü, yol yaptırmak, hac ve cihad etmek gibi temlik sayılmıyan yerlere zekât verilmez) hükmünü Zeylai’den naklen bildirmektedir. [Temlik, zekâtı fakirin eline vermektir.]
Bedayi’de, fi-sebilillah kelimesi ile Allah yolunda çalışanlar bildirilmiştir. Mesela zengin de olsa, ilim talebesine zekât verilir. Dürr-ül-muhtar’da diyor ki: Din bilgilerini öğrenmekte ve öğretmekte olanlar da, zengin olsalar bile, çalışıp kazanmaya vakitleri olmadığı için zekât alabilirler. İbni Abidin hazretleri bunu açıklarken buyuruyor ki: Hadis-i şerifte, (İlim öğrenmekte olanın 40 yıllık nafakası olsa da, buna zekât vermek caizdir) buyuruldu.
Durum böyle iken, çeşitli kurumlar, zekât fonu diye bankaya bir hesap numarası açıyorlar, yahut makbuzla para topluyorlar. Yukarıdaki vesikalardan anlaşılacağı gibi, bu yolla verilen paralar zekât yerine geçmez.
Dinden haberi olmayan bazı kimseler de, kitaptan değil de, kendi aklını ölçü alarak, (zekâttan gaye, fakirin istifadesidir. Her ne şekilde olursa olsun fakire yardım edilirse, zekât yerine geçer) diyorlar. Bu tamamen yanlıştır. Zekât fonundan fakire yardım etmekle, fona yatan para zekât yerine geçmez.
Mesela, “Oruç tutmaktan maksat aç kalmaktır. Ha Ramazan ayında aç kalınmış, ha Recebde aç kalınmış fark etmez” denilemez. “Kurbandan maksat, bir hayvan boğazlamaktır” denilerek bu hayvanı istenildiği zaman kesmek, kurban olmaz. Kurban vasfı olan bir hayvanı, kurban bayramında kesmek gerekir. Zekâtı da dinimizin emrettiği şekilde vermek gerekir.
Ülkemizde, dine hizmet eden, ilim talebesi yetiştiren yurtlar, Kur’an kursları, vakıflar, câmiler ve başka hayır kurumları vardır. Buraların desteklemek gerekir. Bunun için bu kurumların bir yetkilisi, bir veya birkaç fakirden vekalet alır.
Fakir, kurumdaki yetkili şahsa vekalet verirken, (Benim adıma zekât almaya ve aldığın zekâtı dilediğin yere vermeye seni vekil ettim) der. Yahut sadece (Seni umumi vekil ettim) demesi de kâfidir. Vekil de, aldığı zekâtı, talebelerin ihtiyaçlarına, kurumun başka ihtiyaçlarına sarf edebilir. Böylece hem istenilen hayır kurumuna yardım edilmiş ve hem de dine uygun zekât verilmiş olur.
Kaynak: M. Ali Demirbaş, Türkiye Gazetesi Sohbet Köşesi
.
|