|
|
|
|
|
ABDULHAMİD HAN |
ABDÜLHAMİD HAN
Osmanlı padişahlarının 34'üncüsü olan Sultan II. Abdülhamid Han aklı, zekası ve ilmi fevkalade üstün olan bir zattı. Batılıların ve iç düşmanların asırlar boyunca devleti yok etmek için hazırladığı yıkıcı, sinsi planlarını sezip, önlerine aşılmaz bir set olarak dikildi. Hazırlayanları ve maşa olarak kullandıkları yerli işbirlikçilerini, sahte kahramanları işbaşından uzaklaştırdı.
İşte bu büyük zatın 10 şubat, 96. yıldönümü idi. Yıldönümü vesilesi ile Yıldız Üniversitesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi işbirliği ile iki açık oturumdan oluşan etkinlik düzenlendi. İlk panel Abdülhamid'in sağlık politikasıyla ilgiliydi. Oturum başkanlığını yaptığım bu panelde konuşmacılar özet olarak şunları anlattılar:
Prof. Dr. Hüsrev Hatemi; Abdülhamid'in çok iyi niyetli, sağlam karakterli ve vefalı bir insan olduğunu söyledi. Kendisinden çok devleti düşünürdü. 33 sene zalimlik yapmadan devleti ustalıkla idare etmişti. Ona atılan iftiralardan biri de pinti olduğuna dairdi. Bu çok çirkin bir suçlama olduğunu ifade etti. Aristokrat havada, halktan uzak yaşamamıştı. Atatürk'ün Abdülhamid'i küçümseyici veya kötüleyici bir sözünün olmadığını da ekledi.
Prof. Dr. Nil Sarı ise Abdülhamid'in sağlık alanındaki eserlerinden söz etti ve bazılarının fotoğraflarını gösterdi. Abdülhamid 90 adet gureba hastanesi, 19 adet belediye hastanesi, 89 adet askeri hastane ayrıca eğitim hastaneleri, kadın hastaneleri, akıl hastaneleri açmıştı. Bu hastaneler ülkemizden Lübnan'a, Yemen'den İsrail'e, Makedonya'dan Suriye'ye, Yunanistan'dan Libya'ya, Suudi Arabistan'dan Irak'a pek çok yerleşim bölgesine yayılmıştı. Ayrıca eczaneler, hapishane, sağlık merkezleri, fakirler, acizler ve hacılar için misafirhane de pek çoktur. Müthiş bir sağlık hizmetidir bu. Maalesef tahttan düştükten sonra bu eserlerin isimleri değiştirilmiş, bazıları yıkılmış ve bir kısmı da başka alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Kısacası bu büyük insan unutturulmak istenmiştir. Kasımpaşa, Haydarpaşa, Gülhane ve Mektebi Tıbbiye-i Şahane adlı eğitim ve üniversite hastanelerini açan da Abdülhamid olmuştur.
Doç. Dr. Adem Ölmez ise Abdülhamid Han'ın özellikle eğitim, sağlık, ulaşım ve asayişe önem verdiğini anlattı. Zamanında yeni bulunan aşıları ülkeye getirmiş, aşı ve kuduz hastalığı üzerine merkezler kurmuş, Bimarhaneleri yani akıl hastanelerini ıslah etmiştir. Akıl hastalarına zincir kullanımını yasaklayarak bugün bile saldırgan hastalarda kullanılan gömleği yerine koymuştur.
Dr. Şerif Esendemir konuşmasına Necip Fazıl'ın, "Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır." sözleriyle başladı. Abdülhamid'in tren yolları, bakteriyolojihane, cami ve mektepler yaptırdığını, çağına uygun yaşlılık politikası izlediğini, habitat yani biyosferi merkezi alan ekolojik politikaya önem verdiğini anlattı.
Bunları dinlerken aklıma hep başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan çağrışım yaptı. O da ülkeye duble yollar, hızlı trenler, Marmaray, üçüncü boğaz köprüsü, çok sayıda havaalanı gibi sayılamayacak eserler hediye etti. Sağlık alanında yeni hastaneleri hizmete açtı. Sağlık hizmetlerini halka yaydı. Eğitim alanını pek çok üniversite, sayısız derslik ve binlerce yeni öğretmenle destekledi güçlendirdi. Kısacası Abdülhamid'in çağdaş bir takipçisiyle karşı karşıyayız.
Abdülhamid Han'ı nasıl ki bir takım vicdansız, merhametsiz ve acımasız kişiler, iç ve dış düşmanların oyununa gelerek, maşası olarak bir saray darbesi ile düşürdülerse aynı komplo şu an başbakanımıza karşı düzenlenmektedirler. Bu ülkeye hizmet etmek bazılarının gözüne batmakta ve ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Rabbim Başbakanımızı korusunu2026 |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Toplam Sayfa Sayısı
<< ...1... 2 3 4 5 6 >>
Adalet, idarecilerin süsü ve güzelliğidir
|
* Geçici lezzetlere, çabuk biten, tükenen dünyalıklara aldanmamalıdır.
* Kulluk; her an Allahü teâlâya muhtaç olduğunu bilmek ve Onun Resulüne tam tâbi olmaktır.
* Kur'an-ı kerim okunan eve bereket ve iyilik gelir. Melekler toplanıp, şeytanlar oradan kaçar.
* Nafile ibadetlerin, farzlar yanındaki kıymeti, okyanus yanında, bir damla su gibi bile değildir.
* Mal biriktirme hırsı olan kimseler, her zaman sıkıntı ve üzüntü içinde olurlar.
* İhlas, dünya faydalarını düşünmeyip ibadetlerini yalnız Allahü teâlânın rızası için yapmaktır.
* Dua, müminin silahıdır ve dinin direğidir. Göklerin ve yerin nurudur.
* Allahü teâlâ günahları görür ve örter. İnsanlar ise, görmez ve söyler.
* En büyük sermaye, Allahü teâlâya güvenip, insanlardan bir şey beklememektir.
* Kim gülerek günah işlerse, ağlayarak Cehenneme gider.
* Adalet, halkın dirliği ve düzeni; idarecilerin ise, süsü ve güzelliğidir.
* Müminde, ihlas ve pişmanlık bulunursa, Allahü teâlâ onun bütün günahlarını affeder.
* Eshab-ı kiram, sadece sohbet ile nihayetsiz kemalata vasıl oldular.
* Elem ve üzüntü, ayrılık ve musibet, mademki Allahü teâlânın irade ve takdiri iledir. O halde Ondan gelen her şeye razı olmak lazımdır.
* En büyük günahlardan biri de, insanlarla alay etmektir.
* Ahireti verip dünyayı almak, yani Haktan halka yüz çevirmek akılsızlıktır.
* İnsanlar arasında bulun, fakat kimseye yük olma!
* Akıllı kimse, korktuğu başına gelmeden önce, onun çaresine bakar.
* Lüzumsuz şeylerin peşinden koşan, lüzumlu şeyleri kaçırır.
* Günlerin hayırlısı Cuma, ayların hayırlısı Ramazan, amellerin hayırlısı da vaktinde kılınan namazdır.
* Tedbirini aldıktan sonra, Allahü teâlânın takdirine bağlanan, tevekkül sahibidir.
* Anaya-babaya itaat etmek, büyük günahlara kefarettir.
* Bir kimse, cahil iken varlıklı olduğu halde, âlim olunca muhtaç hâle düşebilir. Eğer rızk akla ve ilme göre verilseydi, hayvanlar cehaletleri sebebiyle helak olurlardı.
|
.
Adaletiyle muamele ederse, yanarız
|
* En iyi haslet dindar olmaktır. Bu haslet iki olursa, dindarlık ve mal sahibi olmak. Üç olursa, dindarlık, mal ve haya. Dört olursa, dindarlık, mal, haya ve güzel ahlak. Beş olursa, dindarlık, mal, haya, güzel ahlak ve cömertliktir.
* Allahü teâlâ sırrını eminine verir. Bilen söylemez, söyleyen bilmez.
* Ahmaklık, hatada ısrar etmektir.
* Allahü teâlâ bize rahmeti ile, ihsanı ile muamele etsin, adaletiyle muamele ederse, yanarız.
* İhlaslı insan, en iyi halinde de, en zayıf halinde de tavrı değişmeyendir. Allah için sevinmek, Allah için üzülmek lazım.
* Dua etmekle beraber sebeplere yapışıp çalışmak lazımdır. Sebeplere yapışmadan dua etmek silahsız harbe gitmek gibidir. Sebeplere yapışacağız ancak sebeplerden de bilmeyeceğiz. Yaratan Allahü teâlâdır.
* Allahü teâlâ, herşeyi bir sebep altında yaratmaktadır. Bu sebeplere, iş yapabilecek tesir, kuvvet vermiştir. Bu kuvvetlere, tabiat kuvvetleri, fizik, kimya ve biyoloji kanunları diyoruz. Bir iş yapmamız, bir şeyi elde etmemiz için, bu işin sebeplerine yapışmamız lazımdır. Mesela buğday hasıl olması için, tarlayı sürmek, ekmek, ekini biçmek lazımdır. İnsanların bütün hareketleri, işleri, Allahü teâlânın bu âdeti içinde meydana gelmektedir. Ancak, Allahü teâlâ sevdiği insanlara iyilik, ikram olmak için ve azılı düşmanlarını aldatmak için bunlara, âdetini bozarak sebepsiz şeyler de yaratır.
* Gerçek keramet, kerametin gizlenmesidir. Bunun dışında görünenler, velinin irade ve ihtiyarı ile değildir. İlahi hikmet öyle gerektiriyor demektir.
* Her şey geçicidir. Ancak Allahü teâlâ bâkidir. Geçici şeylere gönül bağlamak aptallıktır. Sen de geçeceksin sevdiklerin de geçecek. Kalıcı bir şeye gönül bağlamak lazım. O da Allahü teâlâdır, Allah sevgisidir.
* Sözün hayırlısı kısa ve yol gösterici olanıdır.
* Kâfirlere muhabbet imanı giderir.
* Âlim, dinini doğru bilene denir. Medrese [üniversite] bitirene denmez.
* Nefsin azgınlığı doğrudan doğruya dinedir. Onun için en büyük riyazet, dinimize uymaktır. Haramlarla kandıramıyorsa, nafilelerle uğraştırır ki farzı işlemesin diye. İnsan nefsini tanırsa Allah’ı tanır, nefsten kurtulmadıkça, insan kendini emniyette hissedemez. En büyük mücadele nefsle olmalı. Bu iş, Allah’ın dinine sarılmak yoludur.
* Allah için olan işte sevgi vardır. Dünya için olan işte sevgi yoktur. Dünyanın tabiatında sevgi yoktur.
* Dünya, nefsin ve şeytanın tuzağıdır. Varlıkta imtihan, darlıktan daha zordur. Çünkü darlıkta hep Allah diyorsun, varlıkta aklına gelince söylüyorsun. Bu çok tehlikeli.
* Cennete gitmek için bütün yollar, bütün kapılar açık. Cehennem için de öyle. Siz Cennete götüreni tercih edin. Sizin için hayırlı olan budur. Asırlardır aynı şeyler söyleniyor, adeta size sizin için yalvarılıyor. Biraz da siz kendinize acıyın.
.
Ahmağa verilecek cevap
|
* Sefih ve cahil bir kimse konuşunca ona cevap verme. Sükut, ona cevap vermekten daha hayırlıdır. Ahmağa verilecek en güzel cevap sükuttur.
* Başında ağaran saçlar, nefsinin ateşini söndürmeli. Başında beyaz saçların yanmasıyla, senin gecenin başladığını anla. (Çünkü bunlar, ölümün habercileridir.) İhtiyarlığın habercileri yanaklarına indikten sonra, nasıl rahat yaşarsın, insanın ömrünün en iyi kısmı, ihtiyarlıktan öncekidir. Halbuki, gençliği yok olan bir nefs, yok olmuş demektir. İnsanın rengi sararıp, saçları ağardığı zaman, güzel ve tatlı günleri de, o güzellik ve tatlılığını kaybeder. Yeryüzünde büyüklenerek yürüme. Çünkü, bir müddet sonra bu yer, seni de içine çekip alacaktır.
* Bütün düşmanlıkların sevgiye dönüşmesi umulur. Fakat hasetten dolayı olan düşmanlık böyle değil.
* Allahü teâlâyı sevdiğini söylersin, halbuki, Ona isyan edersin. Böyle sevgi olmaz. Eğer sevginde samimi olsaydın, Allahü teâlâya itaat ederdin. Çünkü seven, sevdiğine itaat eder.
* Sana gelene sen de git. Sana kötülük ve eziyet edene sen eziyet etme.
* Dilini muhafaza et, seni sokmasın. Çünkü o, büyük bir yılandır.
* Kendisine hayrı olmayan kimsenin başkasına hayrı olmaz. İnsan kendisi için hayır işlemez, kendisine iyilik yapmazsa, insanlar da ona hayır ve iyilik yapmaz.
* Kendisine hayrı olup olmadığını merak eden, beş vakit namaza verdiği öneme baksın. Doğru kılınan namaz her hayrın anahtarı, her derdin ilacıdır.
* Bir kimse kendini övmeye başlarsa, değeri düşer.
* İnsanlar Allahü teâlâya kulluk, ibadet etmek için yaratılmıştır. İnsanlar saadete kavuşmak için yaratılış gayelerine dikkat etmeli ve dünyaya düşkün olmaktan kaçınmalı. Dünya nimetleri geçicidir. Dünya ebedi kalınacak bir yer değildir. Ahirette saadete kavuşmak için bir binek gibidir. Sevinç yeri değil, ayrılık yeridir. Akıllı kimseler bu fani dünyaya düşkün olmayıp kulluk vazifesini hakkıyla yapanlardır.
* İnsan, dünya ve ahiret saadeti için dinimize muhtaçtır. Zaten bunun için ihsan edilmiştir. Yalnız, ondaki nimet ve faydalara iki ipe yapışmakla kavuşabilirsiniz. Biri ehl-i sünnet itikadını öğrenmek diğeri de bunu öğretmektir. Bu ipten birini bıraktığınız zaman nimetler uçar gider. Şahsınızdan uçar, evinizden uçar, cemiyetinizden uçar gider. Siz artık, yaptıklarınızı, yaşadıklarınızı din yani nimet zannedersiniz.
* Kalbini düşmandan boşalt! Dostu kalbe çağırmaya lüzum kalmaz. Kalb denilen latife hiç boş kalamaz. Mahlukların düşüncelerinden temizlenen kalb, kendiliğinden Allahü teâlâya teveccüh eder. [Boşaltılan bir şişeye havanın kendiliğinden dolması gibidir.]
* Bir iş nasıl başlarsa öyle devam eder. Hizmete, bir işe başlayınca iki maksadınız olmalı: Birincisi, Allah’ın dinine hizmet etmek. İkincisi Onun kullarına faydalı olmak. İşinizi adaletle idare edin. O işi yaparken, hep beraber sıkıntılar da sevinçler de paylaşılmalı.
* İki kişinin darıldıktan sonra, birbirlerinin ayıplarını ortaya çıkarması, münafıklık alametidir.
|
.
Âlimin hatası, kaptanın hatasına benzer
|
* Tevbenin hakikati, geçmiş günahlara pişman olmak, gelecektekiler için istigfar etmek ve affını istemektir.
* Her sabah ve akşam tevbe etmeyen kimse, kendine zulmetmiş olur.
* İhlas; bütün işleri, insanlara yaranmak için değil, Allahü teâlânın rızası için yapmaktır.
* Âlimin hatası, kaptanın hatasına benzer. Gemi batınca, onunla beraber birçok insan da batar.
* Evliyanın sohbetine kavuşan kimse, Allahü teâlâya kavuşturan yolu bulur.
* Üç gün geçince arkadaşınızı arayınız! Hasta ise ziyaret ediniz! Eğer bir işle meşgul ise, yardımda bulununuz!
* Cimrilik, herkes için sevimsiz ve iğrenç bir sıfattır.
* Hastanın ilaç kullanması bir sebeptir. Şifayı verecek olan, Allahü teâlâdır.
* Dünya temeli zorluk üzerine kurulmuş bir evdir. Orada zorluk olmadan yaşamak imkansızdır.
* Yerinde söz söyleyen, özür dilemek zorunda kalmaz.
* Kendisini fazla metheden, başkasını da aynı derecede kötüler. Başkasını fazla kötüleyen, kendisini fazla över.
* Günah ve dünya sevgisiyle hastalanan kalblerinizi, dünyadan soğuyarak ve günahları terk ederek tedavi ediniz.
* Sabır; Allahü teâlâya dayanıp sebat etmek ve belayı gönül hoşluğu ve rahatlığı ile karşılamaktır.
* Allahü teâlâdan ve Onun dostlarından başkasına meyleden kalb, hasta demektir.
* Mescidler, Allahü teâlânın evidir. Ziyaret edilenin, ziyaret edene ikramda bulunması şânındandır.
* Kim ilim ararsa öğrenir. İlim öğrenen ise, günah işlemekten korkar.
* İyi veya kötü, ağızdan çıkan her sözün hesabı vardır.
* Cehennemi bildiği halde, günah işleyen kimseye hayret edilir.
* Kim bid'at ehlini severse, Allahü teâlâ, onun amelini yok eder ve kalbinden İslam nurunu çıkarır.
* Nefsin aldatmasına, dünyanın yalancı ve geçici tadına kapılan, hayrın tadını alamaz.
* Hayırdan bir şey öğrenirseniz onu insanlara öğretiniz! Böylece, bu hayrın meyvelerinden istifade edersiniz.
* İbret alınacak hadiseler pek çoktur. Fakat, bunlardan ibret alanlar ise çok azdır.
* Kim ilmi arayıp öğrenirse, günah işlemekten kaçar. Günahtan kaçan ise, kıyamet günü cezasından kurtulur.
.
|
|
|
|
.
Allahü teâlâ imana kefil değildir
|
* Mal iyi de değildir, kötü de değildir. Mal, mülk gönüle girerse onu şımartır. Ve onun sonu olur. Mal mülk iyi niyetle kullanılırsa faydalı olur. Niyet iyi olmazsa insanın felaketi olur.
* Razzak olan Hak teâlâ, rızıklara kefil olmuş, kullarını bu sıkıntıdan kurtarmıştır.
* Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz. Kendinize güvenmeyin. Allahü teâlâya güvenin. Size düşen görev budur. Sabah kuş gibi... Yuvasından çıkıyor, tevekkül ediyor, akşama tok dönüyor.
* Malı zarardan korumanın ilacı, zekât vermektir.
* Zekât niyeti ile bir kuruş vermek, dağlar kadar altını sadaka olarak vermekten kat kat daha sevaptır.
* Borç yükü altında ezilmektense, taş taşımayı tercih et. Yoksulluktan korun. Yoksul düşenin dini ve aklı zayıflar ve mürüvveti kaybolur.
* Bir zenginle arkadaş olduğun zaman, onun yanında dereceni düşürmek istemiyorsan kendisinden bir şey isteme. Çünkü istemek insanoğlunun yüzünde siyah bir lekedir. Verileni red eden kimse ise, verenin gözünde büyük ve ona karşı makamını korumuş olur.
* Zenginlerin, alçak gönüllü olması güzeldir. Fakirlerin ise onurlu olması lazımdır.
* Allahü teâlâ rızka kefildir ama imana kefil değildir.
* Düşünmekle ibadet olmaz, oturmakla ticaret olmaz.
* İslamiyet’te paranın yeri, kalb değil ceptir. Para, müslümanın kalbinde değil cebinde olmalı. Para, kalbde ise bu kötüdür ve sevilmez. Bir cep dolu olunca kalb boş olur. İki cep dolu olunca kalb bomboş olur. Cepte olmazsa, kalbde olur. Cepler boş olursa, kalb dopdolu olur hem de cerahatla karışık.
* İhtiyaçsızlık azgınlığa sebep olur.
* Her veren cömert değil, verdiğine sevinen cömerttir.
* Allahü teâlâ dünyada müslümanlara da, kâfirlere de rızık veriyor, rahatlık, huzur veriyor. Kâfirle müslümanı dünyada ayırt etmiyor. Müslümanlar Allahü teâlânın dostudur. Kâfirler düşmanıdır. Dünyada dostla düşman ayrılığı yok fakat ahiret öyle değil. Ahirette dostla düşman ayrılacak. Müslümanlara nimetler, kâfirlere azaplar var.
* Elhamdülillah müslümanız. Cenab-ı Hakkın büyük ihsanına, büyük lütuflarına kavuştuk. Milyonda kişilere verilmeyen büyük saadet verildi. O da Elhamdülillah ki iman ettik. Bu imanın güzelliğini, bu imanın letafetini anlatmak zorundayız. Nasıl anlatmalıyız. Evvela bu imanın tezahürü bizde teşekkül etmelidir. Yalan söylememeliyiz. Hırsızlık, hile yapmamalıyız. Verdiğimiz sözde durmalıyız. İslam ahlakı ile ahlaklanmalıyız. Gıybet dedikodu yapmamalıyız. İnsanların kalblerini kırmamalıyız. Güler yüzlü olmalıyız. Ailelerimizi üzmemeliyiz. İnsanlar hasretimizi çekmeli. Zaten müslüman hasreti çekilen insan demektir. Herkes, ah bir görsek, bir dinlesek demeliler.
Böyle olursak anlatmaya lüzum yok. İnsanlar anlar. Herkes iyiyi kötüyü fark eder. Ve müslümanlığa rağbet besler. Ama siz güzel numune olmadan, allame-i cihan olsanız, faziletler en güzel kelamlar ilimler sizde olsa hâliniz bozuksa insanlara zarar verirsiniz. İslamiyet’e de zarar verirsiniz.
Evvela iğneyi kendimize batıralım. İyi bir müslüman olmaya, müslümanları sevmeye ve hatta sevilmeye çalışalım. Nefsimize zor gelen şeylere veya nefsimize zorluk verenlere dua edelim. Kalbinin nurlanmasını istiyorsan, kızdıklarına dua et.
.
Allahü teâlâ kullarına zulmetmez
|
* Allahü teâlânın feyzleri, nimetleri, ihsanları, yani iyilikleri, her an, insanların iyisine, kötüsüne, herkese gelmektedir. Herkese mal, evlat, rızk, hidayet, irşad ve selamet ve daha her iyiliği fark gözetmeksizin göndermektedir. Fark, bunları kabulde, alabilmekte ve bazılarını da almamak suretiyle, insanlardadır. Âyet-i kerimede mealen buyuruldu ki:
(Allah, kullarına zulüm etmez, haksızlık etmez. Onlar, kendilerini azaba, acılara sürükleyen bozuk düşünceleri, çirkin işleri ile kendilerine zulüm ve işkence ediyorlar.) [Nahl, 33]
Nitekim güneş, hem çamaşır yıkayan adama, hem de çamaşırlara, aynı şekilde, parlamakta iken, adamın yüzünü yakıp karartır, çamaşırlarını ise beyazlatır.
[Bunun gibi, elmaya ve bibere aynı şekilde parladığı halde, elmayı kızartınca tatlılaştırır. Biberi kızartınca acılaştırır. Tatlılık ve acılık hep güneşin ışıkları ile ise de, aralarındaki fark, güneşten değil, kendilerindendir. Allahü teâlâ, bütün insanlara çok acıdığı için ve bir ananın yavrusuna olan merhametinden daha çok acıdığı için, dünyanın her tarafındaki, her insanın, her ailenin, her cemiyetin ve milletin her zamanda ve her işlerinde nasıl hareket etmeleri lazım geleceğini, dünyada ve ahirette rahat etmeleri ve seadet-i ebediyyeye kavuşmaları için, işlerini ne yolda yürütmeleri ve nelerden kaçınmaları lazım geldiğini, Peygamber efendimiz vasıtasıyla bildirdi.]
İnsanların, ahiretteki nimetlere nail olmamaları, Ondan yüz çevirdikleri içindir. Yüz çeviren, elbette bir şey alamaz. Ağzı kapalı bir kap, Nisan yağmuruna elbette kavuşamaz. Evet, yüz çeviren birçok kimsenin, dünya nimetleri içinde yaşadığı görülüp, mahrum kalmadıkları zan olunuyor ise de, bunlara dünya için çalışmalarının karşılığını vermektedir. Yalnız dünya için çalışanlara verdiği dünyalıklar hakikatte azap ve felaket tohumlarıdır. Mekr-i ilahi ile, istidrac olarak, yani Allahü teâlânın aldatarak, nimet şeklinde gösterdiği musibetlerdir. Böyle olduğunu Müminun suresinde bildirmektedir.
Kalbleri [gönülleri] Hak teâlâdan yüz çevirenlere verilen dünyalıklar, hep haraplıktır, felakettir. Şeker hastasına verilen tatlılar, helvalar gibidir.
* Rızk tamam, ona Allahü teâlâ kefil ama çalışmak ibadettir. Çalışan Allah’ın sevgilisidir. Çoluğuna çocuğuna, namusuna ırzına sahip çıkabilmek için rızkını kazanmaya çalışana Allahü teâlâ ihsanda bulunur. Bir gün Peygamber efendimiz aleyhisselam eshab-ı kiramla sohbet ederken bir genç acele ile yanlarından geçti. Eshab-ı kiram dediler ki, keşke gelip dinleyip bir şeyler öğrenseydi, dünya için bu kadar koşuşturmasaydı. Peygamber efendimiz hemen müdahale edip, (Öyle söylemeyin, eğer helalinden rızkının, çoluk çocuğunun nafakası peşinde ise yaptığı ibadettir, Allah yolundadır) buyurdu.
* Yumuşak olun. Sertliğin hiçbir yerde ve hiçbir kimseye karşı faydası yoktur.
* İmanı muhafaza etmek için, imanı gideren şartları iyi bilmek lazım. İman kalbde olur. Kalbin 40 tane hastalığı var. İnsan bu kırk tane hastalığı öğrenmezse kalbi nasıl tedavi edecek. İnsan kalbinin hastalığını bilmezse nasıl tedavi etsin. Evet kalbimizin hastalığı var. Allahü teâlâ onu Kur’an-ı kerimde açık ve net olarak bildiriyor. Bu hastalık dünyaya düşkünlüktür. Peygamber efendimiz, (Dünyaya muhabbet bütün kötülüklerin başıdır) buyuruyor.
.
Allahü teâlâ sizden ganidir
|
* Peygamberlerden başka herkes günah işler. Allahü teâlâ sevdiği kullarının günahlarının cezasını ahirete bırakmaz. Çünkü günah suçtur. Karşılığı cezadır. Dünyada üç sıkıntı verir:
1- Hastalık verir. Sabrederse affeder. Sebeplere yapışmak ve geleni Allah’tan bilmek lazımdır. Ve ne maksatla geldiğini bilerek şükretmeli.
2- Günahların affı için ikinci yol maddi sıkıntıdır. Borçlu olmaktır. Borçlarını ödemek için çekilen sıkıntılardır. Bu da günahların affına sebeptir.
3- İnsanların yalan ve dedikodu ve iftiralarıyla haksız olarak iftiraya uğramaktır.
* Âlimlerle beraber olanın ilmi artar. Salihlerle beraber olanın, ibadete rağbeti ve günahlardan kaçma arzusu artar. Fâsıklarla [açıktan günah işleyenlerle] düşüp kalkanın günah işleme cüreti artar. Zenginlerle düşüp kalkanın dünya sevgisi artar. Fakirlerle beraber olanın şükrü artar.
* Bil ki Allahü teâlânın insanlar üzerinde hakları vardır. Gündüz yapılması gereken ibadetin gece, gece yapılması gereken ibadetin de gündüz yapılmasını kabul etmez. Farz borçlarını ödemedikçe, o farzla ilgili nafileleri kabul etmez. Kıyamet gününde mizanın ağır gelmesi için hakka uy ve onu hakim kıl. Allahü teâlânın, rahmet ve azap âyetlerini bir arada bildirmesinin sebebi, kulun, korku ile ümit arasında olması içindir. Bu vasiyetime uyarsan, ölümden daha sevgili bir şeyin olmaz. Bunlara uymazsan ölümden kötü bir şeyin olmaz. Halbuki ölüm muhakkak seni bulacaktır.
.
Almak ahirette
|
* Allahü teâlâ bir kuluna iki şey vermişse her şeyi vermiştir:
Doğru iman, yani ehl-i sünnet itikadı.
Büyükleri tanımak. [Mezhep ve itikad imamlarımızı, ehl-i sünnet âlimlerini, silsile-i aliyye büyüklerini tanımak, yani yollarında olmak, hepsinin yolu birdir.]
Allahü teâlâ bu iki nimeti vermişse bu seçilmiş demektir. Bunu Allahü teâlâ seçmiş ve sevmiş, ben seçmiyorum, ben sevmiyorum olur mu hiç öyle şey.
* Dünyada en zor şey, bu büyükleri tanımaktır. Her şeye bu büyükleri tanımakla kavuşulur.
* Büyüklerin kalbinde bir kuruş menfaat düşüncesi olsaydı, yaptığı hizmetler dururdu.
* Mürşid-i kâmil demek, hakkı hak, bâtılı bâtıl bilen zat demektir. Onlara kavuşanın ve hatta onların sâdık bendelerine, talebelerine kavuşanın en büyük kârı, hakkı hak, bâtılı bâtıl bilmesidir. Bu ise, erişilmesi en zor noktadır. Dünyada en zor şey, doğruyu bulmaktır .
* Hakiki müslümanın üç vasfı vardır:
1-Doğru iman,
2-Sahih ibadet,
3-Ehl-i sünnet itikadını yaymak. Bu üç büyük nimetin devam etmesinin şartı İhlas ve sabırdır.
* İmanın düşmanı içimizde, kendi nefsimiz, bunun da yardımcısı şeytan, meydanı da dünyadır.
* Allah rızası için yapılan hizmette vermek vardır, almak yoktur. Bu yolda dünyada almak yoktur, ahirette alınacak. Eğer almak istiyorsanız dünyada verin. Dünyada almak olmaz. Almak ahirette.
* İnsan nasıl yaşarsa öyle ölür. Nasıl ölürse öyle dirilir. Allah’ın dinine hizmet için yaşayalım. Yoksa kendin için, bilmem ne için yaptığın, uğraştığın her şey, boştur. Sıfırla uğraşan, sıfırdır. Gerçekle uğraşan, aziz olur. Gerçek, Allahü teâlânın beğendiği şeylerdir.
* İman çarşıda satılmaz, miras kalmaz. İyiliğe elverişli olmayan kişi Peygamberi görse de Müslüman olamaz.. Allahü teâlâ seçiyor. Buna verdim diyor. Seni dost edindim diyor Cenab-ı Hak… Müslüman demek, Cenab-ı Hakkın seçtiği, dost edindiği insan demektir, ona göre hareket edin.
* İnsanın eline diken bile batsa bir günah sebebi iledir. Günahın karşılığı dünyada veriliyorsa büyük nimettir. Ahirette verilirse felakettir. Suç varsa ceza vardır.
* Bir günah işleyen hemen bir iyilik, bir hayır işlemelidir. Sevap gelir, günah gider. Birbirini dengelemelidir.
* Cömertlik, Allahü teâlânın büyük bir nimetidir. Siz cömert için üzülmeyin, çünkü o düşerken Allahü teâlâ elinden tutar, kaldırır onu.
* Çok şey isteyin, isteyenin değil verenin azametine bakın. Namazda şehitlik evliyalık isteyin.
* Tarla ve bahçenin, hasıl olan nimetin şükrü uşurla verilir. Malın, paranın şükrü, zekâtıyla olur, aynı zamanda malı, parayı temizler. Zekâtı vermeyen iki suç işlemiş olur:
1- Emre itaatsizlik,
2- Fakirin hakkını gasp
Namazın kabulü için de, zekât gereklidir, namaz imanla gitmeye vesile olur.
* Herkesi kuyunun dibinde gören kimse, kendisi kuyunun dibindedir.
* En büyük düşman nefs ve işlediğimiz günahlardır. En yakın dost da tevbe istigfardır.
.
Asi kullara Allahü teâlânın müjdesi
|
* Bilerek pek küfre düşülmez fakat bilmeyerek küfre düşülebilir. Bunun için (Ya Rabbi, bilerek veya bilmeyerek küfre sebep olan bir söz söylediysem, bir iş yaptıysam nadim oldum, pişman oldum, beni affet) duasını çok okumamız lazım. Küfür sigorta gibidir. İrtibatı keser. Bir kimse küfre düşmüş ise, ne yaparsa yapsın, ne kadar çok ibadet ederse etsin hiçbir faydası yoktur. Çünkü sigorta atmıştır, ampul, tesisat ne kadar sağlam olursa olsun, elektrik gelmediği için fayda olmaz.
Nice sarhoşlar vardır ki, yaptığından pişmanlık duyar tevbe eder, imanla gider. Nice dervişler, müritler vardır ki, kibirlidir, günahları için tevbe etmez, imansız giderler. Cüneyd-i Bağdadi hazretlerine bir papaz gelip, ben mi üstünüm sen mi üstünsün diye sorar. O da bir hafta sonra gel, der. Bir hafta sonra geldiğinde vefat ettiğini görür. Bugün bana cevap verecekti diye söylenince, tabutu göstererek, işte orada git sor, o boşuna konuşmaz derler. Tabutunun başına gidip aynı soruyu sorar. Cüneyd-i Bağdadi hazretleri Allahü teâlânın izniyle başını kaldırıp, şöyle cevap verir; Geçen hafta sonumun ne olacağını bilmediğim için sana cevap veremedim. Ben imanla gidip kendimi kurtardım, senden üstünüm. Sen kendine bak. Papaz, ağlamaya başlar, kelime-i şehadet getirir müslüman olur.
* Peygamber efendimize bir yahudi gelip, selam verir gibi yaparak Es sam aleyküm yani, ölesin, yok olasın der. Peygamber efendimiz de, ve aleyküm sam diye cevap verir. Gittikten sonra, Hazret-i Âişe validemiz, Allah belanızı versin, sizi kahretsin... gibi bazı şeyleri sıralamaya başlayınca, Peygamberimiz durdurup, fazlaya hakkımız yok, bize ne yaptıysa ancak o kadarını yapabiliriz, buyurdu. Kâfir de olsa yaptığından fazlasını yapmak caiz değildir.
* Allahü teâlâ suç işleyenin cezasını verir, ancak istigfar edenleri affeder. Müjdeler çok, Rabbimizin merhameti geniş. Seksen sene kilisede papazlık yapmış, İslamı yıkmaya uğraşmış kişiyi bile bir kelime-i şehadet söylemekle affediyor. Allahümme inneke afüvvün kerîmün tühıbbül afve fa'fü annî (Ya Rabbi sen madem ki affedicisin, ihsan edicisin, affetmeyi seversin öyleyse beni de affet). Bunu her namazdan sonra okumalı. Bunlar hep, âsi kullara Allahü teâlânın müjdesidir.
* Nefs Allahü teâlânın düşmanıdır. Peygamber efendimiz Allahü teâlânın dostudur. Nefsimize uyarsak Allahü teâlânın düşmanına itaat etmiş oluruz. İslam dinine uyarsak, Allahü teâlânın dostuna uymuş oluruz.
* İlaç hasta içindir. İlaç kullanan içindir.
* Mevcuda şükretmeli, kanaat etmeli. Mevcutla devam etmeli. İsraf, küfran-ı nimet, hep "Bu bana lazımdır” diyerek başlar. Bir kere bu bana lazımdır deyince onun ardı gelir, bu da lazım, şu da lazım diye devam eder. Lazım dediğine kavuşmak için dinin dışına çıkar da haberi olmaz.
* Namaz kılmamanın ne büyük bir suç olduğunu anlamak için çok sevdiğinizi mesela evladınızı kapının dışına çıkarıp, ben çağırınca gel deyin. Çağırın çağırın gelmesin. Siz defalarca çağıracaksınız da o duyduğu halde gelmeyecek. Ne yaparsınız siz ona? Allahü teâlâ günde 5 defa kullarını çağırıyor. Üstelik bu davetin faydası bize. Davete icabet edenlere yaptığı ihsanlar da ayrı. Buna rağmen yüce Rabbimiz ne kadar sabırlı, ne kadar merhametli, günde 5 defa çağırdığı halde gelmeyen kullarına bir şey yapmıyor, rızkını kesmiyor ve mühlet veriyor.
* Kılmak isteyene namaz, insanın önüne engel çıkarmaz.
|
.
Asıl marifet çok sevap kazanmaktır
|
* Kalb dünya arzularından birine bağlı kaldığı ve geçici lezzetlerden birinin peşine takılıp gittiği müddetçe, ahireti nasıl sevebilir?
* İnsanın ilmi arttıkça, Allah’a sevgisi arttıkça, nefsinden soğumaya, nefret etmeye başlar. Bu hâle kavuşmak, Allahü teâlânın lütuf ve ihsanıdır. O kulunu sevdiğinin alametidir.
* Dünyada asıl marifet, çok para kazanmak değil, çok sevap kazanmaktır.
* Dertlerinizi kullara değil, Allahü teâlâya arz edin. İstisnalar hariç, dert ve belanın tamamının kendi kusur ve kabahatlerimizden dolayı olduğunu unutmayalım.
* Yumuşak ve mülayim olan kazanır.
* Size dininizi imanınızı öğreten ana babanız sizden razı olmadıkça Allahü teâlânın sevgili kulu olamazsınız. İhsana kavuşma sebebi anne baba duasıdır.
* Çölde kalmış insanın suya hasreti gibi, herkesten dua almaya bakın. Üç kişinin duası kabul olur red olunmaz: 1)Anne babanın 2) Misafirin 3) Mazlum olanların.
* İlk imanımızı anamızdan, babamızdan öğrendik. Onlar ilk mürşidimizdir. Onun için ana baba hakkı çok büyüktür. Bu yüzden, din düşmanları; İslam’ı kökünden kazımak için aile yuvasını yıkmak lazım diyorlar.
* Çocuklarımıza çok ihtimam göstermeli. Kur’an-ı kerim okumalarına, ehl-i sünnet itikadını ve ilmihal bilgilerini öğrenmelerine, ehl-i sünnet âlimlerini tanımalarına ve sevmelerine çok ehemmiyet vermeli.
* Düşmanını tanımayan dostunu bulamaz.
* Ehl-i sünnet itikadından bir mesele öğretmek onlarca nafile hacdan daha sevaptır.
* Bir talebe, dinini öğrenmeye ve dine hizmet etmeye, müslümanlara ve insanlara faydalı olmaya niyet ederse, bu niyetle okursa, her nefesi zikir olur.
* Edebe riayet etmeyen hiç kimse, Allahü teâlâya kavuşamaz, yani veli olamaz. Din büyüklerinin yolu baştan sona edeptir. Namazın sünnet ve edeplerinden birini gözetmek ve tenzihi bir mekruhtan sakınmak; zikir, fikirden (tefekkürden) üstündür.
* İslamiyet bir ağaç gibidir. Kökü iman, gövdesi ibadet, meyvesi ihlas.
* Dinimizin 4 kelimeyle özeti: İnanmak, muhabbet, yapmak, sakınmak.
* Tatlı dilli, güler yüzlü olun. Hiç kimseyle münakaşa etmeyin. Bölünmeyin, tefrikaya düşmeyin. Tefrika fitnedir, sakın düşmeyin.
.
Bir insan için en kötü beş şey
|
* Haram yiyenlerin, bütün azaları istese de istemese de, günah işler. Helal yiyenlerin azaları ise, ibadet eder.
* Edeplere riayet etmeden yapılan hizmetlerin, faydası yoktur.
* Dünyadan sonraki yolculuk çok uzundur. O uzun sefer için, yol azığı hazırlayınız!
* Kendisinin ve çoluk çocuğunun geçimini temin etmek için çalışmak farzdır.
* Dünya ve ahirette iyilik, sabır ile ele geçer.
* En faziletli amel; nefsin istediğinin tersini yapmaktır.
* İnsanların müptela olduğu bela ve musibetlerin en büyüğü, ahiret ve dünya işi ile meşgul olmayıp, boş oturmaktır.
* Din; insanları ebedi saadete götürmek için, Allahü teâlâ tarafından gösterilen yol demektir.
* Bir insan için, en kötü beş şey; imansızlık, kibir, şükür azlığı, kötü ahlak ve cimrilik.
* Allahü teâlâ, başkasına acımayana merhamet etmez, af etmeyeni af etmez, özür kabul etmeyenin özrünü kabul etmez.
* Mal cimrilerde, silah korkanlarda, idare de zayıflarda olursa, işler bozulur.
* Din bilgileri; dünya ve ahirette huzuru ve saadeti kazandıran bilgilerdir.
* Dünya malı için üzülmek, kalbe zulmet; ahiret için üzülmek ise, kalbe nurdur.
* Uğraşmadan ve çalışmadan, Cennete kavuşacağını zanneden, hayale kapılır.
* Şerefli ve asil kimse, sözünde durur. Akıllı olan yalan söylemez. Mümin olan, gıybet etmez.
* İlmi olmayan kimsenin, dünyada da, ahirette de hiç kıymeti yoktur.
* Her fenalıktan uzak kalmanın yolu, dili tutmaktır.
* Dünya imtihan yeridir. Burada dost ve düşmanlar karıştırılıp hepsine merhamet edilmiştir. Ahirette yalnız dostlara merhamet edilecektir.
* Kızdığı zaman, kendisine emanet edilen sırları ifşa edenler, aşağı kimselerdir.
* Çalışmayıp, herkese muhtaç kalanların, dini ve aklı noksan olur.
* Kötülerle düşüp kalkan ve onları müdafaa edenler de kötülerdendir.
* Kibir ve öfke, insanın başına çok felaketler getirir.
* Başkasını düzeltmek istiyorsan, önce kendini düzelt!
* Âlim ve velilerin kabirlerini ziyaret ediniz! Zira, o büyükler ziyaret edenlere şefaat ederler.
.
Bir söze sabredemeyen, çok söz işitir
|
* Güzel sözler, petekten damla damla sızan bala benzer. Bunlar, insanın ruhuna tat verir.
* Allahü teâlâya isyan etmediği bir dille dua edenin, duası kabul olur.
* Üç huy vardır ki, kimde bulunursa, onun zararınadır; Sözünde durmamak, hile yapmak ve zulmetmek.
* Hesaba çekileceğini bildiği halde, haram mal toplamaya devam eden kimseye şaşılır.
* Müslümanların hayırlısı, insanlara yardım eden ve faydalı olanıdır.
* Ehl-i sünnet âlimlerinin, Allah rızası için yazdıkları kitapları okumak saadettir.
* Şükrün esası, nimetin sahibini bilmek, bunu kalb ile kabul etmek ve dil ile de söylemektir.
* İlmin evveli niyet, sonra anlamak, daha sonra yapmak, ondan sonra muhafaza, en sonra da yaymaktır.
* İlim maldan hayırlıdır. İlim seni korur, sen ise malı korursun. Malın bekçileri ölür, ilmin bekçileri ise gönüllerde yaşar.
* Herkes seni, Allah’ını sevdiğin kadar sever. Allah’tan korktuğun kadar, senden korkarlar. Allah’a itaat ettiğin kadar, sana itaat ederler. Allahü teâlâya hizmet ettiğin kadar, sana hizmet ederler. Her işin, Onun için olsun! Yoksa, hiçbir işinin faydası olmaz. Hep kendini düşünme, Ondan gayrıya güvenme, çok ibadet etsen de, amelinle övünme!
* Ahirette azabın ve mükafatın devamlı olduğunu bilen, sonsuz rahata sebep olduğu için birkaç günlük bela ve sıkıntı ona rahat gelir.
* Bir söze sabredemeyen, çok söz işitir.
* İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.
* Gözü harama bakmaktan ve başkalarının ayıplarını görmekten korumalıdır!
* İbadetin en kıymetlisi, nefse uymamaktır.
* Kıyamet gününde nereye gitmek istiyorsanız, hazırlığınızı ona göre yapınız!
* Allah korkusu, ibadetlerin süsüdür.
* Çalışmadan ele geçen şeyler, devamlı ve kalıcı olamaz.
* Vücuduna haram lokma karışmış bir kimse, namazlarından tat alamaz.
* Allahü teâlânın merhameti vardır diyerek, isyana kalkışma!
* Helal ve haramdan her bulduğunu korkusuzca yiyenlerden olma!
* Ya Rabbi! Dostlarını ve evliyanı öyle gizledin ki, onları bulan sana kavuşuyor ve sana kavuşmayan, onları tanımıyor.
.
Bize kalana bakın siz
|
* Tasavvuf, son nefeste imanla gidebilmek yani Allah diyebilmek ilmidir. * Sabrın alameti, şikayeti terk, sıkıntıları ve musibeti gizlemektir .
* Ölümü hatırlamak, Allahü teâlânın sevgisinin işaretidir.
* Edep; söz dinlemek, itiraz etmeden, yorum getirmeden peki demektir.
* İnsan çalıştırmanın temel şartı, heves kırmamaktır.
* Başarılı olmak için 4 şart vardır:
İman, Adalet, Doğruluk, Fedakârlık
* İman, mümin ile ateş arasında büyük bir perde gibidir. Mümini ateşten korur. İmanı olmayan kurumuş demektir. Kurumuş ağaç ne yapılır, kesilip yakılır. Dünyada bile yakıyorlar. Ahireti siz düşünün.
* Kadı [hakim] karşısında sultan ve çoban aynı saftadır, aynı muameleyi görür. Bu adaletin gereğidir.
* Bize kalana bakın siz. Bizde olana değil. Bize kalan Allah rızası için verdiklerimizdir.
* Sabır acıdır, fakat mutlak şifadır.
* İyilik görmenin yolu, iyilik yapmaktan geçer.
* Önce istişare sonra istihare.
* Bedbahtlığın alametleri: Halinden şikayetçi olmak, İlmiyle amel etmemek, Yaptığı amelin ihlastan mahrum olması.
* Çok sayıda iyi vardır, ama bunların en iyisi iki şeydir:
1- Doğru iman 2- İnsanlara hizmet, yardım ve şefkat.
Çok sayıda kötü vardır ama en kötüsü iki şeydir:
1- Kâfirlik 2- İnsanlara eziyet etmek.
* Peygamber efendimizin yoluna uygun olmayan her şey seraptır.
* İslam âlimlerine her gün bir Fatiha oku, hediye et. Onlar da hediyene karşılık verirler. Bu karşılık, seni dünyada ve ahirette saadete kavuşanlardan edebilir.
* Büyüklere dua eden, onların şahsında kendisine dua etmektedir.
* Öfkenin başı geçici cinnet, sonu ise ebedi pişmanlıktır.
* Firavunlar ben ben diye ömür sürmüşlerdir.
* Her kim sıkılıyorsa, dünya işleri içindir, o kişinin dünyayı sevdiğini gösterir.
* Cehennemdekilerin çoğunun zenginler ve kadınlar olduğu bildirilmiştir. Bu, hakaret değil, ikazdır. Kaldı ki, ilk mümin kadındır. (Hazret-i Hatice annemiz) İlk şehit de kadındır. (Hazret-i Sümeyye)
* İhlas Allahü teâlâyı çok sevmektir ve sevdiği her şeyi de Allah için sevmektir.
* Ehl-i sünnet âlimlerinin hayatının esası üçtür:
Öğrenmek
Öğrendiğini öğretmek
Birlik ve beraberliği sağlamak.
* İlim müminin dünyadaki feneridir. İlim için iki tane ölçü var, öğrenmek ve öğrendiğini öğretmek. Nereden öğrenecek? Ehl-i sünnet âlimlerinin kıymetli kitaplarından. Öğrendiğini öğretmek önemlidir, kendi kafasından kaynaksız konuşandan kaç.
* İslamiyet öğrenmek ve öğrendiğini öğretmektir. Öğretmek değil öğrendiğini öğretmektir. Öğrenmek ve öğretmek değildir. Çünkü kendinden söyleyen mutlaka hüsrana uğrar ve kendisi ile beraber dinleyenleri de helak eder.
* Dört türlü evliya vardır:
1- Evliya olduğunu kendi de bilir, başkaları da bilir.
2- Evliya olduğunu kendi bilir, başkaları bilmez.
3- Evliya olduğunu kendi bilmez, başkaları bilir.
4- Evliya olduğunu kendi de bilmez, başkaları da bilmez.
|
.
Bu davet herkese
|
* Allahü teâlâ kullarını Cennetine davet ediyor. İslamiyet, Cennet davetiyesinin adıdır. Bu davet herkese var. Müslüman, bu davete icabet edene, kâfir de red edene denir.
* Asırlardır, başta Peygamber efendimiz aleyhisselam olmak üzere, bütün eshab-ı kiram, bütün ehl-i sünnet âlimleri, bütün evliyalar hep aynı şeyi söylemişler; Kendinize inanmayın, aklınıza güvenmeyin, eşinize dostunuza paranıza malınıza mülkünüze güvenmeyin. Allah’tan başkasına itimat etmeyin. Hepsi sonunda size sıkıntı verir diye bildirmişler.
* Silsile-i aliyye büyükleri, başkasına değil kendimize düşman olmayı öğretmiştir. Düşmanı dışarıda aramayın, düşman içinizdedir buyurmuşlardır.
* Hassas, nazik ruhlu kimse, fabrikadan yeni çıkmış olup, ambalajından kendisinin ayırdığı bir çocuk oturağı içine yemek koyup yiyemez. Onun benzerlerine necaset konulduğunu hatırlayarak tiksinir. Küfür alameti olan şeyleri kullanmak da böyledir. İmanı kuvvetli, dinine hassas olan, nasıl övülürse övülsün, onları kullanamaz.
* Bedenin mütehassısları olduğu gibi dinin mütehassısları da var. Doktorun tavsiyesine uymaya akıllılık diyorsun da niye din mütehassısının tavsiyesine uymayı akıllılık kabul etmiyorsun. Olmaz öyle şey. Akıllı, doktorun dediğine tâbi olandır. Hangi doktora? Hangi doktorsa. Eğer bedenin doktoruysa, bedenin doktoruna peki diyeceksin, eğer dinin doktoruysa dinin doktoruna peki diyeceksin. Dinin mütehassısları, mezhep imamlarımız ve ehl-i sünnet âlimleridir.
* Otur, talip olduğun şeyleri bir kontrol et, bir muhasebe yap. Neye göre? Sana talip olanlara göre: Ölüm sana talip, Cennet sana talip, Cehennem sana talip!
* Nefs öyle yaratılmıştır ki katiyen hayırlı hiçbir şeyi istemez. Neden? Gıdası haramdır. Yani her şeyin bir gıdası vardır, nefsin gıdası da günahlardır, haramlardır.
* Allahü teâlânın size nasıl muamele etmesini istiyorsanız, siz de Onun kullarına öyle muamele edin, eğer siz Onun kullarına iyilik yaparsanız, Cenab-ı Hakdan iyilik bulursunuz, eğer siz Onun kullarını kırar dökerseniz, Allahü teâlâ da sizi kırar döker. Af ederseniz, af edici bulursunuz.
* Şeytan ancak Rabbimizin emir ve yasaklarına uyan kişilere musallat olamaz. Olursa da Cenab-ı Hak onları korur, onun tehlikesine düşmez.
* Müslümanda 3 haslet bulunur: İhlaslı olur. Akıllı olur. İlm-i siyaseti bilir.
* Bu dünya ahiretin tarlasıdır. Burada tohumlarını ekmeyip yiyenler, böylece bir tohumdan kat kat meyve kazanmaktan mahrum kalanlar ne kadar talihsiz ve ahmaktır. Kardeşin kardeşten, ananın evladından kaçacağı o gün için hazırlanmıyorlar. Böyle kimseler dünyada da ahirette de aldanıyorlar ve sonunda pişman olacaklardır. Aklı başında olan bu dünyayı fırsat bilir.
* Dünyada en ziyade düşmanı olan Allahü teâlâdır. Bütün küffar, bütün ateistler. Sonra? Kur'andır. Kur'an-ı kerime hücum ediyorlar. Peygamber efendimizdir. Ona inanmıyorlar. Ve ondan sonra? Elbette ki Onun vârisleridir.
* Eğer dünya menfaati ile ahiret menfaati aynı anda insanın karşısına çıksa, ahiret menfaatini tercih ederse, dünyayı orda terk ederse, bu ehli dünya sayılmaz.
* Nefsi en ziyade tahrip eden şey, başkasından gelen hak söze evet demektir.
* Kalbe, ruha lezzet veren şey, nefse sıkıntı verir. Ruh lezzeti ile nefs lezzeti zıddır. Birinin zevk duyduğundan öteki elem duyar.
* Dünyada nefse en hoş gelen şey, Mümin kardeşinin gıybetini yapmaktır. Nefs bundan haz duyar. Sabahlara kadar değil kırk sene oturtur adamı, uyku bile getirtmez. O öyle zevk verir ki, onu kötülemek, ondan bahsetmek onu alt etmek, felaket bir şey.. Ruh mahvolur, perişan olur gider. Onun için aman din kardeşinizin aleyhinde konuşmayın, konuşanları dinlemeyin.
* Müslümanın ölümü hayattır, hem de sonsuz hayat.
* Bir şey muhakkaksa onu olmuş bilin. Ölüm muhakkaktır, ona göre hazırlanın.
* Dünyalığı kendinizden az ve aşağı olanlara bakın. Böyle yaparsanız, elinizdekine ve halinize şükredersiniz. Ahiret için böyle değil, bunun tersi yapılır. Ahiret için çalışıp verdiğine şükretmekle beraber daha çok isteyin. Ahireti bizden yüksek olanlara, üstün olanlara bakıp onlar gibi olmaya çalışın. Bunlar, ehl-i sünnet âlimleridir. Böyle yaparsanız, hem kendinizi bir şey zannedip kibre düşmezsiniz hem de makbul olanların yolunda olmuş olursunuz.
.
Bu dereceye nasıl kavuştun
|
Büyük zatların büyük olmalarına bazı şeyler sebep olmuştur. Dostlarının ısrarları karşısında dikkat ettikleri, prensip edindikleri hususlardan birkaçını bildirmişlerdir. Bunlardan bazılarını, kıymetli eserlerden alarak yazıyoruz:
Hazret-i Ebu Bekir’e sordular: Allah için söyle, bu mertebeye ne ile eriştin. Buyurdu ki:
Dinimi dünyaya tercih ettim. Ahiret için, Allah rızasını seçtim. Her zaman Allahü teâlânın hakkını üstün tuttum, her işimde sadece Allahü teâlânın rızasını gözettim ve bunun dışına asla çıkmadım.
Aynı şekilde Hazret-i Ömer’e sordular. Buyurdu ki:
Allahü teâlâ dilerse bir kulunu aziz eder dilerse zelil eder. Bunu hiç unutmadım.
Hazret-i Osman’a sordular. Buyurdu ki:
Kur'an ve Sünnete uydum. Allahü teâlânın her şeyime vakıf olduğunu hiç unutmadım.
Hazret-i Ali de buyurdu ki:
Cihad ile eriştim. 30 yıl mücahede kılıcı ile ve haşyet zırhıyla ve vera kalkanı ile, taat ve ibadet oku ile, gönül kapısında oturdum. Allahü teâlânın rızasından başka hiçbir şeyi, gönlüme koymadım, hatırıma getirmedim.
Hazret-i Lokman buyurdu ki:
Emanete riayet, doğru söylemek ve malayaniyi [faydasız sözü] terk edip, bana gerekmeyeni bırakmakla bu dereceye kavuştum.
Hazret-i Musa, Hazret-i Hızır’a, (Ledün ilmine nasıl kavuştun?) diye sordu. O da, Günah işlememeye sabretmekle dedi. Kavmi, Hazret-i Musa’ya, (Allahü teâlâ neden razı ise, onu yapalım) dediler. Vahiy geldi: (Benden razı olursanız, sizden razı olurum.) Allah’tan razı olan, Onun emirlerine uyar ve yasaklarından kaçarak Onun takdirine razı olur, böylece yüksek derecelere kavuşur.
İmam-ı Ebu Yusuf’un oğlu ölünce, talebesine, Defin işini siz yapın. Ben hocamın [imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin] dersine gidiyorum dedi. Kendisini vefatından sonra rüyada Cennette muhteşem bir hayat sürerken gördüler. Bu ne ihtişam, nasıl kavuştun dediler. O da, İlme, ilim öğrenmeye ve öğretmeye olan sevgim ile buyurdu.
Hazret-i Musa, Peygamber efendimizin sahip olduğu makamlardan birinin nurunu görünce, bayılacak hâle geldi, Resulullahın bu dereceye nasıl yükseldiğini sordu. Hak teâlâ buyurdu ki:
(Yüksek ahlakı sayesinde bu dereceye kavuştu. Bu ahlak îsârdır. Ya Musa, ömründe bir kere îsâr edene, îsâr ahlakı ile bana kavuşana hesap sormaktan hayâ ederim.) [Îsâr, muhtaç olduğu bir şeyi kendi kullanmayıp, muhtaç olana vermektir.]
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kıyamette, sorgusuz sualsiz uçarak Cennete gidenlere melekler, (Bu dereceye nasıl kavuştunuz) dediler. “İki hasletimiz vardı. Yalnız iken de günah işlemeye utanırdık ve Allahü teâlânın verdiği az rızka razı olurduk” dediler.) [İbni Hibban]
Bayezid-i Bistami hazretleri de, Her yerde Allahü teâlânın gördüğünü ve bildiğini düşünüp, edebe riayet etmekle bu dereceye kavuştum buyurdu.
Hazret-i Musa, salih bir zata imrenip, kim olduğu sorunca, Hak teâlâ buyurdu ki:
(Bu zat, şu üç amel ile bu dereceye ulaştı: Hiç haset etmedi, ana-babasına asi olmadı ve söz taşımadı.)
Bahaeddin-i Buhari hazretlerine bu dereceye nasıl kavuştun diye sordular, Resulullah efendimize tâbi olmakla buyurdu.
Alaaddin-i Attar hazretleri de buyurdu ki:
Hocam Bahaeddin-i Buhari’nin bana tek nasihati vardı: “Alaaddin beni taklit et” buyurmuştu. Bunu yaptım. Onu taklit ettiğim her hususta onun aslına kavuştum.
Ebü'l-Abbâs-ı Mürsi hazretleri sohbetlerinde hep; "Hocam Ebül-Hasan-ı Şâzili buyurdu ki, Hocam şöyle anlattı" şeklinde söze başlar, hep hocasından nakiller yapardı. Bir gün biri; "Hep hocanızdan nakil yapıyorsunuz. Hiç kendinizden bir şey söylemiyorsunuz" demesi üzerine buyurdu ki:
Ben evden bir şey getirmedim. Ne kazanmışsam dergahta kazandım. Hocamdan öğrendiklerimi "Allahü teâlâ buyurdu ki, Resulü buyurdu ki" veya "Ben diyorum ki" diyerek pek çok şey anlatabilirim. Ama bütün bunları öğrenmeme, bu dereceye yükselmeme vesile olan hocama karşı edebe riayet ederek, hep hocamdan naklederek konuşuyorum. Uygun olan da budur. Hocasından bahsetmeyen, hep ben diye konuşan kimsede hayır yoktur. En iyi âlim, kendinden söyleyen ve kendine bağlayan değil, nakleden, vasıta olandır. Dinimiz nakil dinidir. İman ibadet bilgileri kıyamete kadar aynıdır, değişmez. Nakleden aziz, nakilsiz konuşan rezil olur.
Süfyan-ı Sevri hazretleri haramlardan ve şüpheli şeylerden kaçanların başında gelirdi. Edep ve tevazuda benzeri azdı. Dostlarından biri kendisini rüyada görüp, Cennette nurdan kanatlarla uçtuğunu gördü. "Bu dereceye nasıl kavuştun?" dedi. Dine uymakta çok hassas davranmakla buyurdu.
Seyyid Abdülkadir Geylani hazretleri, "Bu işe başladığınızda, temeli ne üzerine attınız? Hangi ameli esas aldınız da böyle yüksek dereceye ulaştınız?" diye soranlara buyurdu ki:
Temeli doğruluk üzerine attım. Hiç yalan söylemedim. İçim ile dışım bir oldu. Bunun için işlerim hep rast gitti.
Habib-i Râi hazretleri, ağaç çanağını bir taşın altına tutar, biri bal, biri süt olmak üzere iki çeşme akmaya başlardı. Oradakiler bu kerameti görünce, Bu dereceye ne ile kavuştun dediler.
Muhammed aleyhisselama uymakla buyurdu ve devam etti: Hazret-i Musa’nın kavmi kendisine karşı oldukları halde hâre taşı onlara su verdi. Derecesi Hazret-i Musa’dan yüksek olan Resulullaha uyduktan sonra taş niye süt ve bal vermesin ki?
Bişr-i Hâfi hazretleri anlatır:
Rüyamda Resulullahı gördüm, bana (Allahü teâlânın seni neden üstün kıldığını biliyor musun?) buyurdu. Ben hayır deyince, (Sünnetime tâbi olman, salihlere hizmet etmen, din kardeşlerine nasihat etmen, Ehl-i beytimi ve Eshabımı sevmen sebebiyle bu dereceye kavuştun) buyurdu.
Râbia-i Adviyye hazretlerinin tevekkülü o dereceye ulaşmıştı ki; (Gök tunç olsa, yer demir kesilse, gökten bir damla yağmur düşmese, yerden bir bitki bitmese ve dünyadaki bütün insanlar benim çocuğum olsa, Allahü teâlâya yemin ederim ki onlara nasıl bakacağım düşüncesi kalbime gelmez. Çünkü, Allahü teâlâ hepsinin rızkını vereceğini bildirmiş ve üzerine almıştır) derdi. "Bu yüksek derecelere ne ile kavuştun?" dediklerinde; Beni ilgilendirmeyen her şeyi terk ve ebedi olanın yani Allahü teâlânın dostluğunu istemekle buyurdu.
.
Buna rağmen yiyene geçmiş olsun
|
* İstikametin başlangıcı gayret ve azim, ortası hidayet, sonu Cennettir.
* Başkalarını ziyaret ve onlara hediye vermek, kalblerin kilitlerini açan iki altın anahtardır.
* Birinin ayıbını örtmek ona altın elbise giydirmekten daha hayırlıdır.
* Bir kimsenin malının olmaması önemli değildir, Allah için birkaç dostu varsa yeter.
* Kalbi gül gibi olanın sözleri ve davranışı ıtır gibi olur.
* Bir kulda dinimize ve insanlara hizmet ruhu ölünce namazını bile kılsa diri sayılmaz.
* Bolluk ve bereketi zenginler değil, yoksullar anlar.
* İzler çok, sen Allah adamının izinden git.
* Bir müslüman, diğer müslümanın da, Allahü teâlânın seçtiği kul olduğunu unutmasın.
* Dünya hayaldir. Peşinde koşma, koşan ahmak ya da gafildir.
* Dünya üzeri şekerle kaplı zehirdir. Buna rağmen yiyene, geçmiş olsun.
* Nefsini hor ve zelil gör. Büyüklerin yolundan gitmeyen nefsini hakir ve zelil göremez.
* İhlaslı ol, ihlas esastır, ihlas yoksa hiçbir şey yoktur, her şey boştur.
.
Bunlarla dünya ve ahiretini süsle
|
İmam-ı a’zam hazretlerinin bir talebesine yaptığı vasiyetlerden bazıları şöyledir:
Konuşurken yüksek sesle konuşma. Hiçbir işinde acele etme, teenni ile hareket et. Acele şeytandır.
[Hadis-i şerifte, (Teenni eden isabet eder, acele eden hata eder) buyuruldu. Teenni, acele etmemektir.]
Susmayı âdet edin.
[Hadis-i şerifte, (Susmak, hikmettir; fakat susan azdır) buyuruldu.]
Her ayda birkaç gün oruç tut.
[Hadis-i şerifte, (Her ay 3 gün oruç tutan, yılın tamamında oruç tutmuş gibi olur) buyuruldu.]
Nefsini hesaba çek, ilmi muhafaza et. Böylece amelinden iki cihanda faydalan.
[Hadis-i şerifte, (Akıllı, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için amel edendir) buyuruldu.]
Dünya nimetine ve sağlığına güvenme.
[Hadis-i şerifte, (İhtiyarlıktan önce gençliğin, hastalıktan önce sağlığın, meşguliyetten önce boş vaktin, fakirlikten önce zenginliğin, ölümden önce hayatın kıymetini bil) buyuruldu.]
Bu nimetlerin hepsinden sorguya çekileceksin.
[Hadis-i şerifte, (Kıyamette, herkes ömrünü nerede geçirdiğinden, malını nereden kazanıp, nereye harcadığından ve ilmi ile amel edip, etmediğinden sorulacaktır) buyuruldu.]
Kötü kimseyi; kötülüğü ile anma, bir iyiliğini bul, onu söyle. Eğer kötülüğü din hakkında ise, bid’at ise onu insanlara söyle ve ona uymaktan onları koru.
[Hadis-i şerifte, (Bid'atler yayılınca, ilmi olan bunu herkese bildirsin, bildirmezse, Kur'an-ı kerimi gizlemiş sayılır) buyuruldu.]
Sakın ölümü hatırından çıkarma.
[Hadis-i şerifte, (Ölümü çok hatırlayanın kalbi ihya olur, ölümü de kolaylaşır) buyuruldu.
Kur’an-ı kerim okumaya devam et.
[Hadis-i şerifte, (Kur'an okunan evin hayrı artar, melekler oraya toplanır, şeytanlar oradan uzaklaşır. Kur'an okunmayan ev, içindekilere dar gelir, sıkıntı verir, bereketsiz olur. Bu evden melekler çıkar, şeytanlar girer) buyuruldu.]
Bid’at ehlinden uzak dur.
[Hadis-i şerifte, (Bid’at ehlinin cenazelerine gitme, onlarla birlikte namaz kılma. Ben onlardan değilim) buyuruldu.]
Küfür ehli ile zaruretsiz konuşma, mümkünse onları İslam’a davet et, değilse, onlarla dost olma [diyaloga girme]. Anneni, babanı, üstadını hayır duadan unutma. Ezan okununca, hazır ol, herkesten önce mescide gel. Kabirleri ziyaret et.
Komşudan gördüğün ayıpları, emanet bil; sakla, kimsenin sırrını kimseye söyleme. Seninle istişare edene doğruyu söyle. Cimrilikten sakın. Tamahkâr olan mürüvvetsiz olur. Her işte mürüvveti gözet. İhtiyacın olsa da, kimseden bir şey isteme. Dünya ehline rağbet etme.
Yolda giderken sağına soluna bakma, önüne bak. Bahşiş verilen yerlerde herkesten daha çok ver. Bir cemaat içinde iken, onlar teklif etmeden imam olma. Kadınların, kızların, gençlerin toplandıkları yerlere gitme. Fısk, çalgı, müzik ve diğer haram bulunan eğlence yerlerine girme.
Bu nasihatimizi, canı gönülden kabul et. Bunlarla dünya ve ahiretini süsle. Zira bunlar senin ve herkesin iyiliği içindir. Bu yolda git ve herkese de tavsiye et.
|
|
|
|
.
Cahilin bedeni seyyar bir kabirdir
|
* Üç şeyden çok sakının: Nefsin arzu ve isteklerine uymaktan, kötü arkadaştan ve bir de kendini beğenmekten.
* Herkesin kalbinde, cömertlere karşı muhabbet, cimrilere karşı nefret vardır.
* Dil gönlün, gönül ruhun, ruh da insanın hakikatinin aynasıdır.
* Dünya malına sevgi, Allahü teâlâ ile aradaki perdedir.
* İğne ile dağı devirmek, kalbden kibri söküp atmaktan daha kolaydır.
* İhtiraslı kimse, bütün dünyaya sahip olsa da yine fakirdir.
* Öyle bir kimseyle arkadaşlık edin ki; onda dünya malı hırsı bulunmasın.
* İnsanlar üç sınıftır. Bunlar; idareciler, din âlimleri ve halk. İdareciler bozulunca geçim, âlimler bozulunca din, halk bozulunca ahlak bozulur.
* Bir insanın; iyiliklerini hatırlayıp, günahlarını unutması gururundandır.
* İyi kimsenin kalbinde iyi, kötü kimsenin kalbinde kötü düşünceler dolaşır.
* Ahirette rahmete kavuşmak için, ölürken iman ile gitmek lazımdır.
* Şikayetçi olup ağladığım nice günler oldu. Zaman geldi ki, ağladığım günlere ağladım.
* Bir kimse, bütün Peygamberlerin ibadetlerini yapsa, fakat üzerinde çok az bir kul hakkı bulunsa, Cennete giremez.
* Yapılan bir günah ile övünmek, o günahı yapmaktan daha kötüdür.
* Kibir bulunan kalbde, Allah korkusu bulunmaz.
* Bir kimse, bütün ilimleri kendinde toplasa da, Allahü teâlânın rızasına uygun ibadet etmedikçe, azaptan kurtulamaz.
* Yumuşaklık, öfke ateşini söndürür. Hiddet ise, öfke ateşini körükler.
* Eshab-ı kiramdan herhangi birini kötülemek, dini kötülemek olur.
* En kıymetli ibadet, Allahü teâlânın dinini, Onun kullarına yaymaktır.
* Allahü teâlâdan gelene razı olmak ve Onun kullarına acımak, Peygamberlerin ahlakındandır.
* Tevekkül; bütün işlerinde Allahü teâlâya teslim olmak, başa gelen her şeyi Ondan bilip katlanabilmektir.
* İnsanları dara düşürmek, sıkıştırmak ve incitmek haramdır.
* Sabır, en güzel huy, ilim en şerefli süs eşyasıdır.
* İnsanların şerefi ve kıymeti mal ile ölçülseydi, dünya malı çok olan kâfirlerin daha kıymetli olması lazım gelirdi.
* Yoksullara hizmet eden, şu üç şeyle mükafatlandırılır: Tevazu, edep ve cömertlik.
* Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras ve ilim gibi şeref olmaz.
* Cahilin bedeni seyyar bir kabirdir. İlim öğrenmediği müddetçe gaflet uykusu içindedir. Ölünceye kadar uyanmaz
.
Cehennemin en pis kokan yeri
|
* Kendini olduğundan fazla gösteren kimse, kendi durumunu inkâr etmiş olur.
* İnsanlar, fakir olmaktan korkarak dünyalık için çalıştıkları kadar, Cehennemden korkup, korunmak için çalışsalardı, mutlaka Cennete giderlerdi.
* İnsanlar zaruret diyerek, yiyecek kazanma peşinde koşarlar. Halbuki esas zaruret günahlardan kaçınmaktır. Fakat çokları bundan kaçınmayıp, yiyecek peşinde koşarlar.
* Sadık dost, arkadaşının ayıplarını görünce ihtar eder, ifşa etmez.
* Gafillerden, cahillerden ve yaltakçılardan uzak dur!
* Oruç tutmak, Allahü teâlânın sıfatıyla sıfatlanmaktır. Zira Allahü teâlâ yemekten ve içmekten münezzehtir.
* Bir kimse bir nimete kavuşur da bunun şükrünü yapmazsa, o nimet elinden gider de, o kimsenin haberi bile olmaz.
* Şu üç şey Allahü teâlâyı çok üzer: 1- Vakti boşa geçirmek, 2- İnsanlarla alay etmek, 3- Gıybet etmek.
* Cehennemin en pis kokan yeri, zina yapanların bulunduğu kısmıdır!
* Allah’tan başka her neye taparsanız, hepsi hiçtir. Yazıklar olsun o kimseye ki, bir hiç iledir.
* Bir şeye ihtiyaç duyulduğu halde, çalışıp onu temin etmemek, çoluk çocuğu perişan bırakmak, cahillik ve tembelliktir.
* Bir haber duyduğunuz zaman onu nakletmek için değil, ona uymak için iyi anlayıp düşünün! Çünkü ilmi rivayet edenler çoktur, fakat riayet edenler pek azdır.
* İşin esası üç şeydir: Helal yemek, ahlak ve amelde Resulullaha tâbi olmak, her işi yalnız Allahü teâlânın rızası için yapmak.
* Kulluğun en güzeli; kulun Allahü teâlânın verdiği nimetler karşısında, şükürden aciz olduğunu bilmesidir.
* Günahlar gizli olarak işlenirse; bunun zararı, günahı işleyenleredir. Lakin açıktan işleniyor ve buna mani olunmuyorsa, bunun zararı herkesedir.
* İntikam alıp da sonunda pişman olmaktansa, affedip de pişman olmak benim için daha sevimlidir.
* Fakirlik, haline şükredip, kimseye şikayet etmeyerek ihtiyacını gizlemektir.
* Bedbaht kişi, unutulmuş günahlarını açığa vuran kimsedir.
* Ölüm gelmeden hesabınızı yapınız! Tevbe ediniz ki, affa kavuşasınız.
.
Cennete ancak Müslüman girer
|
* Kâfirler zulüm ile öldürülse de Cennete gitmez. Cennete girme şartı Müslüman olmaktır.
* İnsanı küfre götüren günahların başında kibir gelir.
* Lüzumsuz şeylerle uğraşanları Allahü teâlâ sevmez.
* Harama düşkün olmak leşe düşkün olmaktır.
* Medeniyet; fende ilerlemek değildir, fen vasıtalarını insanların hayrına kullanmaktır. Medeniyet; tamir-i bilâd, terfih-i ibaddır.
* Sonu olan bir şeyi elde etmek için, sonsuz olanı vermek akıl işi değildir.
* Dünya, haramlar ve mekruhlardır.
* Nefes sayısı bellidir. Artmaz eksilmez. Trafik kazası, kalb krizi vesaire bunlar işin bahanesi.
* Min gayri havlin minna vela kuvveh... çok güzel bir dua, benden değil, benimle ilgisi yok, benim kudretim, emeğim dışında, demektir. Mesela, yemek yiyoruz, fasulye nerelerden, kimlerden geçerek geliyor. Ekilmesinden yetiştirilmesinden ayıklanmasından hiç haberimiz yok. Önümüze gelmiş yiyoruz. Rızk insanın, insan rızkının peşinden koşar. Birbirlerini ararlar bulurlar. [Bu duanın tam şekli, Duanın önemi ve Çeşitli dualar maddesinde, yemekten sonra nasıl dua edilir kısmında var.]
* Birinin malını parasını, gizli almaya hırsızlık, bilerek zorla almaya gasp denir. O para verilmedikçe ölünceye kadar devamlı günah yazılır. Akıl işi değil. Böyle yapıldığında, gasp, hırsızlık günahının yanında, bir de şu günah var. Eğer bu mal, para götürülmemiş olsaydı, onunla hayırlı bir hizmet yapılacak idiyse, bu hizmete mani olunduğu için hırsızlık ve gasp günahına bu vebal de eklenir. Kul hakkı çok önemlidir. Bunun için ölün fakat başkasının hakkını yemeyin.
* Suizandan sakının. Başka günahlara da sebep olur. En tehlikeli günahlardandır. Çünkü suizannın tevbesi olmaz. Yani kişi suizan ettiğini bilmediği için tevbe etmez. Tevbe edilmeyen günahın cezası Cehennem ateşidir.
* Mümin gıda gibi olmalı. Her zaman ona ihtiyaç duyulmalı.
* Size gelen nimete vesile olan kimseye teşekkür etmedikçe, o nimet için yapacağınız şükrü Allahü teâlâ kabul etmez.
* Küfürden sonra en büyük günah kalb kırmaktır. Kâfirin dahi kalbini kırmayın.
|
.
Cevap uzun olduğunda doğru gizli kalır
|
* Bütün afetlerin başı, doyuncaya kadar yemektir.
* Dünyada, Allahü teâlâdan en çok korkan kimse, kıyamet günü insanların en emini olur.
* Cevap çok uzun olduğu zaman doğru gizli kalır.
* Kendinde bulunduğu zaman gizli kalmasını istediğin bir şeyi, başka birinde görürsen açığa çıkarma.
* Her kime şu 5 saadet verilmiş ise, o kimse çok mesuttur: 1- Vücut sağlığı, 2- Güvenli olması, 3- Rızk genişliği, 4- Şefkatli ve vefalı eş, 5- Feragat duygusu.
* Ahirette sana lazım olacak şeye bugün öncelik ver! Ahirette sana zarar verecek şeyi de terk et!
* Annenin yavrusundan kaçacağı kıyamet günü için, hazırlık yapmayana yazıklar olsun!
* Ey insan! Bu günler mutlaka gelip geçecek, hatta birçoğu geçti. O halde hiç olmazsa geride kalanlarının kıymetini bil!
* Akıllı kişi, Allahü teâlâyı daha çok tanır. Daha çok tanıyan hedefine daha çabuk ulaşır.
* Çalışıp da tevekkül etmek, bir yere çekilip ibadet yapmaktan hayırlıdır.
* Seni Allahü teâlâya yaklaştıran şey, ihtiyacını Ondan istemendir. Halka sevdiren şey de onlardan bir şey istememendir.
* Hasetçi kimse için rahat yoktur.
* Başkalarının zarar görmesine sevinen kişi, kurtuluşa kavuşamaz.
* Allahü teâlânın emirlerini yerine getirip, yasaklarından sakınmayı ganimet bilmelidir.
* İhtiras, gafillerin kalbinde şeytanların sultanıdır.
* Dünyayı ele geçirmek için ahireti vermek ve insanlara yaranmak için Allahü teâlâyı bırakmak ahmaklıktır.
* Hanımının eziyet ve sıkıntı vermesine sabreden kimseye, Allahü teâlâ, Eyyub aleyhisselama verilen sevaptan verir.
* Kim Cennetliklerden olmayı isterse, salih kimselerle beraber olsun.
* Dünya ve ahirette elem ve kederlerden kurtulmak isteyenler, kötü ahlak sahipleriyle görüşmemelidir.
* Dargınlar barışmalıdır. Önce davranan önce Cennete girer.
* İman ve ilim, ikiz kardeş ve birbirinden ayrılmayan arkadaş gibidir.
* Haram para ile sadaka veren, cami yaptıran, hayrat yapan kimse, kirlenmiş elbiseyi idrar ile yıkayan adama benzer ki, daha çok pislenir.
* Öfke ve hırstan korunmuş olan kurtulmuştur.
* Ya göründüğün gibi ol; yahut olduğun gibi görün!
* Bir kimse Allahü teâlânın kendisini gördüğüne yakîn olarak inanırsa, azalarını ve kalbini günah işlere kaptırmaz.
* Bir müminin kalbini hoş tutmak, bana nafile hac yapmaktan iyi gelir.
.
Cimrinin en çok sevdiği kimdir
|
* Cimrinin en çok sevdiği mirasçılarıdır. Ne kendi yer, ne başkalarına yedirir. İllâ mirasçılarına saklar.
* İnsanla hayvan arasında kalb ve ruh farkı vardır. İnsan, eşref-i mahlukat olarak, Allah’ı tanımaya elverişli vasıfta yaratıldı. Ayna gibi, aynanın sadece camı işe yaramaz, ayna vazifesi yapmaz. Arkasındaki maddeler de tek başına işe yaramaz. Ancak ikisi beraber olursa işe yarar karşıdakini gösterir. Sadece beden işe yaramaz. Bu hayvanlarda da var. Beden kalb ve ruh ile beraber olursa Allahü teâlâyı tanımaya elverişli hâle gelir. Yürek başka, kalb başkadır. Kalb manevi bir lâtifedir.
* İtikad çok önemlidir. İtikadı bozuk olan biri, dinimizin bütün emirlerini yapsa, yasaklarından kaçsa, sabaha kadar zikir çekse bu kimsenin, Cehenneme gitmeme ihtimali yoktur. Mutlaka Cehenneme gider.
İçki içen, dinin emirlerini yerine getirmeyen fâsık bir kimsenin itikadı düzgün ise, bu kimsenin Cehenneme gitmeme ihtimali vardır. Tevbe eder veya Cenab-ı Hak affeder, Cehenneme gitmeyebilir. Fakat, itikadı bozuk olan kimse, itikadının bozukluğunu bilmediği için, tevbe de etmez.
* Ahmak ile arkadaşlık etme! Ondan kendini koru! Nice ahmaklar var ki, arkadaş oldukları akıllı kimseleri helak ederler. Kişi arkadaşı ile ölçülür. Kalbler buluştuğu zaman birinin diğerine tesiri vardır. Kendilerinden haya edilen kimselerle arkadaşlık etmek suretiyle amellerinizi güzelleştirin!
* Sakın kibirlenme! Büyüklük taslayanlara özenme. Çünkü Allahü teâlâ, her zorbayı zelil, her büyükleneni hakir ve zelil eder. Affettiğinden dolayı asla pişman olma; cezalandırdığın için de sakın sevinme!
* Affetmek fazilettir. Emanete hıyanet etmemek imandan, güler yüzlülük ihsandandır. Doğruluk kurtarır, yalan felakete sürükler. Kanaat insanı zengin yapar, yerinde kullanılmayan zenginlik azdırır. Dünya aldatır, şehvet kandırır. Lezzet oyalar, nefsin arzuları alçaltır. Haset yıpratır, nefret çökertir.
* Âlim; sözü, işine uygun olandır. Âlim ilme doymaz.
* Akıllı, ahireti dünya ile değişmeyendir.
* Gerçek müminin sevgisi, kızması, bir şeyi alması, yapması ve terki, hep Allah için olur.
* Allah’ın azabından korkmak, müttekilerin, takva sahiplerinin nişanıdır.
* Haset eden daima hastadır, cimri insan daima fakirdir.
* Tasarruf ve kanaat edin, zira bunlar boyun eğme zilletinden daha kolay ve hayırlıdır.
* Âlim, cahili hemen tanır, çünkü daha önce o da cahildi. Cahil âlimi tanımaz, çünkü daha önce âlim değildi.
* Öfke, tutuşturulmuş ateş gibidir. İnsan hakim olmazsa, ilk yanan kendisi olur.
* Allah için kardeş olanların sevgisi, sebebi daim olduğu için devam eder. Dünya için kardeş olanların sevgisi, sebebi devam etmediği için, kısa sürer, bir an gelir son bulur.
* Dünya müminin hapishanesi, ölüm beraatı, Cennet de eğleneceği yerdir.
* Yaptığı günah bir işle öğünmek, o günahı yapmaktan daha kötüdür.
* Kim kendi bozuk hâlini düzeltirse, kendini çekemeyenlere fırsat vermemiş olur.
* Günah işlerken âcizlik göstermediğin gibi, tevbe etmekte de âcizlik gösterme.
.
Doğru tektir
|
* Her yerde doğru birdir.
* Su bir taşı eritirse, Allahü teâlânın zikri benim kalbimi eritmez mi? Kap kapalı olursa su nereye dolar, kabımızı açık tutmak gerekir. Nisan yağmuru ne kadar bol da olsa, eğer kaplar ters çevrilmiş ise, kırk sene de rahmet yağsa bir damla bile kaba girmez.
* Bişr-i Hafi hazretlerinin evine gelen zat, hür müsün köle misin dedi. Hürüm diye cevap verince bırakıp gitti. Peşinden koşarak niye gidiyorsun diye sorunca, sen hürüm dedin. Kulum deseydin kulluğunu bilirdin, diye cevap verdi.
* Her zevalin bir kemali ve her kemalin bir zevali vardır. Eğer zeval vakti gelmişse bunu kimse durduramaz, yok eğer zeval vakti gelmemişse bunu kimse öne alamaz. Ayağımıza bir diken batsa bunu, bir günahımız sebebiyle oldu bilmeliyiz.
* Hastalıkta şifa vardır. Ayaklarınız rahatsızlansa bile. Bu vücuda rahatsızlık veren her şey insanın âcizliğini anlamasına, Cenab-ı Hakka dönmesine sebep olur. Bu sebeple kalb için şifadır.
* Allahü teâlâ beraat gecesinde afv-ı mağfiret vaad ediyor. Cenab-ı Hak vaadinden dönmez.
* Allahü teâlâ sıkıntılı halde yapılan duayı kabul eder. Hastalık sıkıntı olduğu için, hastanın duası red olmaz. Her sıkıntı aynı şekildedir.
* Hastalığa, sıkıntıya üzülünmez. Ancak hizmetlerine, namazına mani olursa o zaman üzülünür. Bununla beraber, hastalık ve sıkıntıları istememelidir, hasta olmamak için sebeplere yapışılır, buna rağmen gelirse sabredilir.
* Kalbleri temizlemenin bir ilacı da, Allah dostlarının kelamıdır. Onların yazılarını okuyunca kalbler temizlenir.
* Cuma günleri mevtaların ruhları, tanıdıklarına evlatlarına gelirler, bir hediye beklerler, bir Yasin-i şerif okusa da sevabını bana hediye etse diye beklerler.
* Temiz ve helal ye de, ister sabaha kadar ibadet et, ister uyu!
* Mümin, bir tüccara benzer. Farzlar onun sermayesi, nafileler de kazancıdır. Sermaye kurtarılmadıkça, kazancı olamaz.
* Acele etme! Acele eden, ya hata yapar veya hatalı duruma yakın olur. Ağır ve temkinli hareket eden, o işte ya isabet kaydeder veya isabet etmeye yaklaşır. Acele şeytandandır. Ağır ve temkinli hareket etmek Allahü teâlâdandır. Umumiyetle aceleye sebep, dünyalık toplama hırsıdır. Kanaat sahibi ol. Kanaat bitmeyen bir hazinedir.
.
Düşmanı tanımayan dostu bulamaz
|
* Düşmanını tanımayan dostunu bulamaz. Nefsini tanımayan Allah’ı tanıyamaz, nefsini tanıyan Allah’ı tanır. Nefsten kurtulmadıkça, insan kendini emniyette hissedemez. En büyük mücadele nefsle olmalıdır. Bu iş bir tarikat yolu değil, Allah’ın dinine sarılmak yoludur.
* Allahü teâlâ ile kullar arasındaki günahlar için şefaat, af çok amma, kullar arasındaki günahlara şefaat, af yok. Adalet var, mahkeme var. Haklı olsa bile insanlar mahkemeye gitmekten korkar. En iyisi sulh yapmak ister, mahkemeye düşmek istemez. Ya o haklı ise. Ahirete giderken borçlu gitmeyin. Alacaklı gidin. Zalim olmayın mazlum olun. Zalim verecek mazlum alacak. Sevaplarımızdan vereceğiz alacaklılara, yoksa onların günahlarını yükleneceğiz. (Ben haklıyım) diyen çok insan orada haksız çıkacaktır.
* Bir kalb kırmak, senelerce ibadet, zikir sevabının hepsini alıp götürür. Öyle bir din ki, kâfirin dahi kalbini kırmak yok. Nerde kaldı ki Allah-Peygamber diyen bir müslümanı kırmak.
* Şeytan insana ibadet ettirir. Peki, yaptıklarımızın rahmani mi, şeytani mi olduğunu nasıl bileceğiz? Şeytan, tam dine uygun şekilde, yani ehl-i sünnet itikadına uygun şekilde ibadet ettiremez. Ancak bir eksikle ibadet ettirir. Yani o ibadeti bozan, kabul ettirmeyen bir eksikle ibadet ettirir. Mesela, 5 kuruş zekat borcun var, bunu sana verdirmez. Buna yaklaştırmaz. Bunun yerine milyarlarca sadaka verdirir, hayır hasenat yaptırır. Mesela iki rekat kaza namazı borcun var, bunu kıldırmaz, sabahlara kadar tesbih çektirir, zikir ettirir, nafile namaz kıldırır, ağlatır sızlatır. Halbuki, dinimiz 5 kuruş zekatını ver diyor, iki rekat kaza namazını kıl diyor. Bunlar farzdır, dinin isteğidir, hesabı azabı var. Biz ise ne yapıyoruz; kendi isteğimizi yapıyoruz, şeytanın isteğini yapıyoruz. Bu yüzden dinimizi doğru şekilde ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından öğrenmeliyiz.
* Neyin faydalı neyin zararlı olduğunu ayıran İslamiyet’tir. İnsanlar faydalı sanır, zararlı olabilir. Zararlı sanır faydalı olabilir. Allahü teâlâ bildirmeseydi, insanlar bilemezdi. İslamiyet’i bilen, dünyanın zararlarından kurtulur.
* İbadetin kabul olması için şartlarına uygun olması lazım. Birincisi; şartlarını öğrenmek, sonra; şartlarına uygun şekilde yapmak, üçüncüsü; ihlas ile olması lazımdır. İhlas ile olmayan ibadet hiçbir işe yaramaz.
* İnsanın nefsi, başkasına soru sordurmaz, ben biliyorum der, o ben kelimesi insanı yıkar.
* Muvaffak olmak iki şeye bağlıdır. Doğruluk, sevgi ile yaklaşmak ve herkesle barışık olmak.
* İnsanların felaketine sebep olan şey ikidir. Biri kendine güvenmek, diğeri, kendi gibi bir âcize güvenmektir. Bunlara değil, Allah’a güvenmek lazım.
.
Ebedi yani sonsuz ne demek
|
* Dünyadaki bir nefeslik vakit, ahiretteki bin yıldan kıymetlidir. Çünkü, ahirette ibadet yoktur, tevbe yoktur, nefsle mücadele yoktur, haramdan kaçma mücadelesi, küfre düşme endişesi yoktur, İslam’a hizmet imkanı yoktur. İşte Cehennemde kalanlar için bir nefeslik dünya zamanı, sonsuzdan daha hayırlıdır. Çünkü, tekrar dünyaya sadece bir nefeslik yollansalar, yapacakları iş, Kelime-i şehadet getirip, Amentü’yü okuyarak iman etmek olur. Ancak bu imkan verilmez.
* (Ebedi) yani sonsuz ne demek iyi anlamak lazım. İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: (Cehennemde ebedi kalacak olanlara, faraza, siz dünyadaki göl ve denizdeki damlalar adedince, kumsallardaki kum taneleri adedince yanacaksınız, denilseydi, o sevinçle nasıl yandıklarını anlayamazlardı, çünkü bunlar da bir gün biter.) Yine İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: (Bütün dünya, gökyüzü dahil, buğday tanesi dolu olsa, bir serçeye deseler ki, her sene bir tane yiyeceksin, o buğdaylar biter, ebediyetin yanında hesabı bile olmaz.)
* Müslüman anne ve babasının yüzüne şefkatle bir defa bakana Allahü teâlâ kabul olmuş bir hac sevabı verir. Bin kere baksa bin kere...
* Bir müslüman tenkit edilirken sus diyene yüz şehit sevabı verilir. Viyana kapılarına kadar gidip gelmiş gibi sevap...
* Ölün ama, namazı bırakmayın, zira dinin direğidir, kim terk ederse dinini yıkmış olur. Ahirette Allah rızası için yaptığımız ibadetler geçerlidir, lüzumsuz şeylerle uğraşmayın.
* Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından her gün bir veya iki sayfa okuyan feyz alır. Feyz demek, nur demektir. Nur kalbe yağar, kalbi temizler. Okudukça kalbiniz nurlanır ve okuduğunuzu anlamaya başlarsınız.
* Helal lokma yiyenler rahat namaz kılar. Çünkü namaza engel, haram lokmadır. Helal lokma yiyen, koşarak namaza gider. Siz “Namaz kıl” demeseniz de onlar namaz kılar.
* İmanın şükrü, Hubbu fillah, buğdu fillah’dır.
* Ölümü hatırlamak, huzur ve saadetin kaynağıdır. Ömrü uzatır. Unutmak ise ömrü kısaltır. Bu an, (Son an) demeli ve ona göre çalışmalıdır.
* Her şeyin istisnası vardır, ama bir şeyin istisnası yoktur. O da paradır. Parası olan güçlüdür. Bu kıyamete kadar böyle devam edecektir.
Atalarımız asırlardan beri söyler: Şimdi rağbet güzel ile zengine.
* Öfke insanın aklını örter. O zaman şeytanın avucuna düşer. Şeytan da onu istediği yere sürükler. Öfkelenmek insanın dinini imanını götürebilir, bundan çok korkmalı.
* Öfkelenmeyin, çünkü kötülükler her zaman öfkeden doğar. Bir insanda kibir varsa, bunun alameti öfkesidir. Kibirden öfke doğar. Bir kimse asık suratlı ve öfkeliyse, iyiye alamet değil.
* Büyüklere hürmet, küçüklere şefkat gösterin. Nerde bir sıkıntı çeken varsa gidin araştırın, büyükleri incitmiştir. Nerede huzurlu bir insan görseniz, araştırın mutlaka bol dua almıştır.
* Dünyalık isteyen sevimsizleşir, zelil olur. Kula değil, Allah’a el açalım. Veren aziz, alan zelil olur.
* Dünya menfaat demektir. Menfaat için yapılan her şey dünyadır.
* Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri buyuruyor ki:
(Allahü teâlânın rızasına giden bütün yolları inceledim, en kestirme yolun, insanları sevindirmek olduğunu gördüm.)
* Müslümanlar kardeştir, yardım edecek, sıkıntılarını giderecek, aybını örtecek. Mümin kardeşinin sıkıntısına nemelazım diyen felakete uğrar
.
Eğer cahiller susup konuşmasalardı
|
* İbadetin tadını alan kimse ibadetten usanmaz. Usanan kimse, Allahü teâlâyı az tanıdığı için usanır.
* Hiçbir şey, kaybedilmiş vakti telafi edemez.
* Cahil kimseler, ilimle birbirlerine karşı övünürler. Onların ilimden nasibi sadece övünmeleridir.
* Kul, Allahü teâlâ için neyi terk ederse, Allahü teâlâ, ona karşılık daha hayırlısını verir.
* Allahü teâlâyı unutmaktan büyük günah yoktur.
* Akıllı, sustuğu vakit tefekkür, konuştuğu vakit zikreder, baktığı vakit de ibret alır.
* Her kap içine bir şey konuldukça daralır. Ancak bilgi kabı bundan müstesnadır. O, bilgi konuldukça genişler.
* Bedeninle dünyada, kalbinle ahirette ol.
* Saadet, ömrü uzun ve ibadeti çok olanındır.
* Kıymetli ömrünüzü faydasız, boş şeyler arkasında, oyun ve eğlence ile geçirmemek için uyanık olunuz.
* Eğer cahiller susup, konuşmasalardı, insanlar arasında ihtilaf olmazdı.
* İlim, insanı Allahü teâlânın emrettiği şeylere götürür, zühd ise o şeylere erişilmesini kolaylaştırır.
* Gönlü kırık, zavallı ve garip birini görürsen, yarasına merhem ol! Onun yoldaşı ve yardımcısı olmaktan çekinme!
* Kulun, Allahü teâlâya şükretmesi, Onun kuluna verdiği nimetlerle, Ona isyan etmemesidir.
* Bir kalbde, ahiret arzusu çoğaldıkça, dünya düşüncesi o kalbden kaybolur.
* Allahü teâlâya ulaşan en emin yol; bütün iş, hareket ve ibadetlerde Peygamber efendimizin sünnetine tâbi olmaktır.
* İki haslet vardır ki, kalbe sıkıntı verir: Çok konuşmak ve çok yemek.
* Yalan söylemekten, gıybet etmekten ve hıyanette bulunmaktan uzak durunuz!
* İlim hakimdir, mal ise mahkumdur. İlim seni korur, halbuki malı sen korursun. İlim çalınmaz, mal ise çalınır. İlim sarf ettikçe artar. Mal ise sarf ettikçe azalır.
* Başa kakan, nefret ateşini körükler.
* Allahü teâlânın emirlerini hatırlatan, nasihat eden bir kardeşin, sana altın hediye edenden daha hayırlıdır.
* İnsanın kazançlı olmasının esası; az yemek, az uyumak, az konuşmak ve nefsin arzu ve isteklerini terk etmektir.
* Uzun emel sahibi olmak ve her şeyi sonraya bırakmak, perişanlık ve düşüncesizliktir.
* Hayatımda, gece ibadet edenlerden başka hiç kimseye imrenmedim.
.
En garip olduğun gün
|
* İnsanların sıkıntılarına katlanmak, Allahü teâlânın beğendiği, Resulullahın sevdiği ve evliyanın özendiği bir ahlaktır.
* Hırslı mahrum kalır, cimri kötülenir, kıskanç da üzülür.
* Çok konuşan çok yanılır. Çok gülenin heybeti ve hayası azalır.
* Konuştuğuma pişman oldum, ama sustuğum için pişman olmadım.
* İslam dini, insanların dünyada da, ahirette de rahat ve huzur içinde yaşamasını istiyor.
* En garip ve en çok muhtaç olduğun gün, kabre konulduğun gündür.
* Mal, mülk, çoluk-çocuk; Allahü teâlânın emanetleridir. Emanetlerini istediği zaman alır.
* Sabır; yüzü ekşitmeden acıyı yudum yudum içine sindirmektir.
* Başkasından sana söz getiren, senden de ona götürür.
* Fitne; Müslümanlar arasında bölücülük yapmak, onları sıkıntıya, zarara, günaha sokmak demektir ve çok günahtır.
* İşlerinin doğru gitmesini istersen, kendi başına hareket etme! Akıllılarla istişare et!
* İnsanların en akıllısı; Allahü teâlâya itaat edip, insanların da itaat etmesine rehberlik eden kimsedir.
* Eshab-ı kiramın cümlesi, adildirler.
* İyi arkadaş, dünya ve ahiret için büyük saadettir.
* İnsanlar konuşmayı severler fakat, konuştukları ile amel etmeyi, öğrendikleriyle yaşamayı terk ederler.
* Nice küçük amel, niyet ile büyür, nice büyük amel ise, niyetle küçülür.
* Allahü teâlâyı tanıyan, Onun rızasına kavuşmak için çalışır.
* Bir çocuğu Cehennem ateşinden korumak, Dünya ateşinden korumaktan mühimdir.
* Sadaka vererek rızkınızı çoğaltınız! Zekât vererek de, mallarınızı koruyunuz!
*Allahü teâlâya itaat eden, büyük zatların sözlerine dikkat eder. Çünkü onlara Allahü teâlâ tarafından gerçekler tecelli eder ve onu konuşurlar.
* Uygunsuz bir sözü terk etmek, nefse bir gün oruç tutmaktan daha ağır gelir.
* Fakirlik, haline şükredip kimseye şikayet etmeyerek ihtiyacını gizlemektir.
* İnsanı, Allahü teâlânın af ve mağfiretine kavuşturacak şeylerden biri de, açları ve yoksulları doyurmaktır.
* Hiçbir faideli iş yapmayarak ömrünü boşa harcayandan daha hayırsız bir kimse yoktur.
* Hallerin en doğrusu, İslamiyet’e uymaktır.
* Başkalarının acılarından ve geçmiş felaketlerinden ders al. Böyle insanların nasihat ve tavsiyelerine kulak ver. Kendilerine pahalıya mal olmuş şeyleri sana bedava verirler. İllâ senin de başına gelmesini bekleme. Sana da çok pahalıya mal olur.
.
En hayırlı iş nedir
|
* Dünyada iken, Allahü teâlânın dinine razı olduğu şekilde doğru hizmet edenler, Allahü teâlânın kullarının müşküllerini halledenler, mahşerde, tahtlar üzerinde, kürsülerde, gölgelerde oturacaklar. Allahü teâlâ onlarla konuşacak. Onlar için ne hesap var ne azap var.
* En zor iş İslamiyet’e hizmet etmektir. Çünkü Allahü teâlâ en zor işi en güvendiğine en çok sevdiğine vermiştir. Peygamberlere ve vârislerine vermiştir.
* Başarının sırrı, birlik-beraberlik, dürüstlük, iyi hedef seçmektir.
* Yanan bir evden birini kurtarmak çok büyük sevap olduğu halde Cehennem ateşinden kurtarmak yanında hiç kalır. Bir kişi daha yanmaktan kurtulsun diye uğraşmalı. Hiç kimse yanmasın düşüncesinde olmalı.
* Müslümanlık dünya ve ahiret saadetidir. Allahü teâlânın en sevdiği şey imandan sonra kullarına hizmet etmektir.
* Allahü teâlâ bir kulunu severse, ona iki şey verir. Birincisi; sevdiği bir kulunu ona tanıştırır. Eshab-ı kirama Peygamber efendimizi tanıttığı gibi. İkincisi; ona hayırlı bir iş verir. En hayırlı iş Peygamber efendimizin yaptığı iştir.
* Allah’ın dinini, Allah’ın kullarının ayaklarına kadar götürmek ne büyük zevktir.
* Tasavvuf, vakti, en değerli olan şeye sarf etmektir.
* Tasavvuf, herkesin yükünü çekmek ve kimseye kendi yükünü çektirmemektir.
* Tasavvuftan maksat, kendini zorlamadan her an Allahü teâlâyı hatırlamaktır.
* İnsanın kıymeti; idrakinin, ehl-i sünnet büyüklerinin hakikatlerini anladığı kadardır.
* İnsana lazım olan önce Ehl-i sünnete uygun inanmak, sonra Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymak, daha sonra tasavvuf yolunda ilerlemektir.
* Bütün kerametleri bize verseler, fakat itikadımız düzgün değilse, hâlimiz haraptır. Eğer bütün haraplıkları, çirkinlikleri verseler itikadımız düzgün ise, hiç üzülmemeliyiz. Doğru itikad, düzgün itikad, ehl-i sünnet itikadıdır.
* Allahü teâlâ insanları Cennetine davet ediyor. Davetçi olarak da Peygamber efendimizi gönderdi. Davetiye olarak da İslamiyet’i gönderdi. Fakat insanların çoğu bu davete icabet etmedi. Zaten bunun için Kur'an-ı kerimde sık geçiyor: Ekserisi kâfir, ekserisi fâsık diye.
* Para, şan şöhret insanı rahatlatmaz. İslamiyet ile kontrol altına alınmazsa, insanı dünyada ve ahirette perişan eder.
.
En yüce ilim haddini bilmektir
|
* Beynin sağlam olması lazım. Diğer uzuvlardaki ufak tefek rahatsızlıklar bir şekilde halledilir. Ama beyin rahatsız olursa, bütün vücut felç olur. Lider, beyin gibidir. Ehl-i sünnet itikadı beyin gibidir, doğru kılınan beş vakit namaz beyin gibidir.
* Vücut, 3 temel unsurdan oluşur:
Beden + Ruh + Nefs
Bedenin gıdası, topraktan yaratıldığı için topraktır. İhtiyacı, su, sebze, meyve, et ve hasılı bunların ihtiva ettiği madenler vs. İhtiyacı bunlarla giderilir, verilmezlerse zayıf düşer, hiçbirini almazsa ölmek zorunda kalıyor.
Ruh Âlem-i emirden gelmedir, çok mübarek, mukaddes bir nurdur. Ruhun gıdası, ibadettir, itaattir, zikirdir, tevbedir, duadır. Onları tedavi için peygamberler ve kitaplar gönderilmiştir. Ruh hastalığı budur, akıl hastalığı ruh hastalığı değildir. İnkâra saparsa ruh mecazen ölür. Ruhun ölmesi o kimsenin kâfir olması demektir. Her şeyin cezası sınırlıdır ama küfrün cezası Cehennemde sonsuz kalmaktır. İmanın mükafatı da Cennette sonsuz kalmaktır.
Nefsin gıdası haramdır, vazifesi, haram işlemek, nefse o gıdayı vermeyeceğiz , ama göz ardı da etmeyeceğiz. Sus payı helal olanlardan, verilecek.
* Herkesin belli bir sınırı vardır. Herkesin hakkına riayet etmek gerekir. Müslüman kimsenin hakkını yemez, hakkını da yedirmez.
* Sabrın başlangıcı çok acıdır, sonu baldan tatlıdır. Allahü teâlâdan razı olandan, Allahü teâlâ da razıdır, kazaya rıza evliyanın şanındandır. Sevgiliden (Allahü teâlâdan) gelen bela bahşiştir, bahşişini kabul etmemek büyük hatadır.
* Tefviz, her şeyin Allahü teâlânın takdiriyle olduğuna inanmak, işlerini Allahü teâlâya havale etmek, Onu kendine vekil yapmak, Ona tevekkül edip, güvenmek, Ondan gelenlere sabretmek demektir. Bu zor da olsa çok kıymetlidir.
* Kul Allahü teâlâyı arzu ederse, Allahü teâlâ her türlü maniyi kaldırır ve Mevla’yı bulur.
* İki türlü ilim vardır, akli ilimler ve nakli ilimler. Bu iki ilim ayrılmaz, ayrılırsa bu iki ilime sahip olanlar birbirine düşman olur.
* En kıymetli ilim haddini bilmektir. Bütün kavgalar dünyayı paylaşmaya çalışmaktan ve haddini bilmemekten meydana gelmektedir. İnsan cömert olursa herkes onu sever ve onunla kimse kavga etmez. Hasis insanlar etrafına bir şey vermeyip, dünyayı hep kendilerine almaya uğraştıklarından huzursuzdurlar, sevimsizdirler ve insanlar onlarla devamlı mücadele ederler.
* Şah-ı Nakşibend hazretlerine sormuşlar, (Efendim bu yolun esası nedir, başı nedir?) Buyurmuşlar ki, (Edeptir.) Ortası nedir demişler, (Yine edeptir) buyurmuş. (Peki ya sonu nedir?) demişler, (Yine edeptir) buyurmuş. Neden? Çünkü hiçbir edebe riayet etmeyen Allah’ın dostu olamaz. İlla edep, illa edep. Edep haddini bilmektir. En yüce ilim haddini bilmektir.
* İmam-ı a’zam hazretlerini akıl ile anlamaya çalışmak akılsızlıktır.
* Büyükler hastalık, dert ve sıkıntılardan hiç şikayetçi olmadı. Bunları kim gönderdi? Allah. Hiç Sevgiliden gelenden şikayet edilir mi? Hiç Allah kullara şikayet edilir mi?
* Bir yere çıkmak zordur, ama o yeri korumak daha zordur.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 448 ziyaretçi (584 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|