|
|
|
|
|
ABDULHAMİD HAN |
ABDÜLHAMİD HAN
Osmanlı padişahlarının 34'üncüsü olan Sultan II. Abdülhamid Han aklı, zekası ve ilmi fevkalade üstün olan bir zattı. Batılıların ve iç düşmanların asırlar boyunca devleti yok etmek için hazırladığı yıkıcı, sinsi planlarını sezip, önlerine aşılmaz bir set olarak dikildi. Hazırlayanları ve maşa olarak kullandıkları yerli işbirlikçilerini, sahte kahramanları işbaşından uzaklaştırdı.
İşte bu büyük zatın 10 şubat, 96. yıldönümü idi. Yıldönümü vesilesi ile Yıldız Üniversitesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi işbirliği ile iki açık oturumdan oluşan etkinlik düzenlendi. İlk panel Abdülhamid'in sağlık politikasıyla ilgiliydi. Oturum başkanlığını yaptığım bu panelde konuşmacılar özet olarak şunları anlattılar:
Prof. Dr. Hüsrev Hatemi; Abdülhamid'in çok iyi niyetli, sağlam karakterli ve vefalı bir insan olduğunu söyledi. Kendisinden çok devleti düşünürdü. 33 sene zalimlik yapmadan devleti ustalıkla idare etmişti. Ona atılan iftiralardan biri de pinti olduğuna dairdi. Bu çok çirkin bir suçlama olduğunu ifade etti. Aristokrat havada, halktan uzak yaşamamıştı. Atatürk'ün Abdülhamid'i küçümseyici veya kötüleyici bir sözünün olmadığını da ekledi.
Prof. Dr. Nil Sarı ise Abdülhamid'in sağlık alanındaki eserlerinden söz etti ve bazılarının fotoğraflarını gösterdi. Abdülhamid 90 adet gureba hastanesi, 19 adet belediye hastanesi, 89 adet askeri hastane ayrıca eğitim hastaneleri, kadın hastaneleri, akıl hastaneleri açmıştı. Bu hastaneler ülkemizden Lübnan'a, Yemen'den İsrail'e, Makedonya'dan Suriye'ye, Yunanistan'dan Libya'ya, Suudi Arabistan'dan Irak'a pek çok yerleşim bölgesine yayılmıştı. Ayrıca eczaneler, hapishane, sağlık merkezleri, fakirler, acizler ve hacılar için misafirhane de pek çoktur. Müthiş bir sağlık hizmetidir bu. Maalesef tahttan düştükten sonra bu eserlerin isimleri değiştirilmiş, bazıları yıkılmış ve bir kısmı da başka alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Kısacası bu büyük insan unutturulmak istenmiştir. Kasımpaşa, Haydarpaşa, Gülhane ve Mektebi Tıbbiye-i Şahane adlı eğitim ve üniversite hastanelerini açan da Abdülhamid olmuştur.
Doç. Dr. Adem Ölmez ise Abdülhamid Han'ın özellikle eğitim, sağlık, ulaşım ve asayişe önem verdiğini anlattı. Zamanında yeni bulunan aşıları ülkeye getirmiş, aşı ve kuduz hastalığı üzerine merkezler kurmuş, Bimarhaneleri yani akıl hastanelerini ıslah etmiştir. Akıl hastalarına zincir kullanımını yasaklayarak bugün bile saldırgan hastalarda kullanılan gömleği yerine koymuştur.
Dr. Şerif Esendemir konuşmasına Necip Fazıl'ın, "Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır." sözleriyle başladı. Abdülhamid'in tren yolları, bakteriyolojihane, cami ve mektepler yaptırdığını, çağına uygun yaşlılık politikası izlediğini, habitat yani biyosferi merkezi alan ekolojik politikaya önem verdiğini anlattı.
Bunları dinlerken aklıma hep başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan çağrışım yaptı. O da ülkeye duble yollar, hızlı trenler, Marmaray, üçüncü boğaz köprüsü, çok sayıda havaalanı gibi sayılamayacak eserler hediye etti. Sağlık alanında yeni hastaneleri hizmete açtı. Sağlık hizmetlerini halka yaydı. Eğitim alanını pek çok üniversite, sayısız derslik ve binlerce yeni öğretmenle destekledi güçlendirdi. Kısacası Abdülhamid'in çağdaş bir takipçisiyle karşı karşıyayız.
Abdülhamid Han'ı nasıl ki bir takım vicdansız, merhametsiz ve acımasız kişiler, iç ve dış düşmanların oyununa gelerek, maşası olarak bir saray darbesi ile düşürdülerse aynı komplo şu an başbakanımıza karşı düzenlenmektedirler. Bu ülkeye hizmet etmek bazılarının gözüne batmakta ve ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Rabbim Başbakanımızı korusunu2026 |
|
|
|
|
|
İnsanî ve Dinî Bir İhtiyaç : Sohbet
Prof. Dr. Abdulhakim Yüce
Sohbetlerde en önemli gaye, imanın mârifet ufkuna ulaştırılması, mârifetin "yakîn"in değişik mertebeleri sürecine bağlanması, Hakikat i Ahmediye vesayetinde kalb ve ruhun hayat mertebelerinde seyahatler gerçekleştirilmesi ve bu seyahatlerin de şuurlu temâşâ ile değerlendirilmesidir
Sohbet, insanın eğitim sürecinde önemli bir metot olduğu gibi, ömür boyunca hem eğitimini ilerletmesi, hem mânen yükselmesi, hem de asrımızın en büyük problemlerinden olan yalnızlığı meşru ve verimli bir şekilde gidermesi için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. İlk insan Hz. Âdem'in (as) yaratılmasından hemen sonra ona eş olarak yaratılan Havva Validemiz'in aynı zamanda onun sohbet arkadaşı olması, arkadaşlık ve sohbetin fıtrî bir ihtiyaç olduğunu da göstermektedir. Yazımızda kısaca, Nebevî bir sünnet de olan sohbetten söz etmek istiyoruz.
Arapça bir kelime olarak arkadaşlık ve dostluk kurmak, beraber bulunmak mânâsına gelen sohbet, dilimizde daha ziyade dostça, arkadaşça konuşarak hoş vakit geçirme; söyleşi, lakırdı, laflamak, yârenlik ve hasbıhâl mânâlarında kullanılmaktadır. Sohbet ıstılahta kısaca, ‘sıcak ve samimi bir havada, iki kişi arasında veya küçük insan gruplarıyla yapılan serbest konuşma' şeklinde tarif edilebilir. Elbette, kelimenin aslında bulunan arkadaş olma, dostluk kurma, mânevî bir rehbere intisap etme veya beraber bulunma da ıstılah mânâsına eklenmelidir. Dolayısıyla kelime ve ıstılah mânâlarına bakıldığında sohbetin farklı iki anlamı olduğu hemen anlaşılmaktadır: Arkadaşlık, konuşma ve konuşmaları dinleme.
Yukarıda işaret edildiği gibi sohbet bir Arapça kelime olarak, öncelikle arkadaşlık ve dostluk mânâsındadır. Nitekim peygamberlerden sonra insanlığın en şerefli mevkiini ihraz eden sahabe, Peygamber Efendimiz'e (sallallahu aleyhi ve sellem) olan arkadaşlıklarıyla bu adı hak etmişlerdir. Dostluk ve arkadaşlıkta elbette karşılıklı konuşma ve konuşulanları dinleme de vardır. Dolayısıyla ister ‘Efendimizin ashabı' (arkadaşları) ifadesi olsun, isterse de daha çok tasavvuf ehlince kullanılan, ‘falan mürşidin sohbetinde bulundu' değerlendirmesi olsun, hem arkadaşlığı, hem de yapılan konuşmaları dinleme ve bazen bunlara katılma mânâlarını ihtiva etmektedir. Konuşma ve konuşmaları dinleme mânâsındaki sohbetin ise farklı çeşit ve maksatları bulunmaktadır. Bunları kısaca şöyle izah edebiliriz:
İrşadî Sohbet
Aynı zamanda dinî sohbet de diyebileceğimiz irşadî sohbet, Cenabı Hakk'a yönlendiren faydalı konuşmalar yapma, söz, düşünce ve hâl ile başkalarının ufkunu açma ve hep hayırhahlık mülâhazasıyla oturup kalkmaya denir. Diğer bir ifadeyle irşadî sohbet, duygu ve düşünceleri karşılıklı müzakere ederek bu duygu ve düşüncelerde derinleşmeyi hedef alan insanların kurdukları arkadaşlıklar ve bir araya gelmelerdir.
Böyle bir sohbet için bir araya gelen topluluk, rastgele toplanmış, şuursuz, gayesiz, sıradan bir topluluk değildir. Aksine duygu ve düşünce birliği taşıyan, birbirlerinin sevinç ve kederlerine ortak olan, gözünü Allah rızasına dikmiş, ulvî hedefli bir topluluktur. Bazen böyle bir toplulukta dinlenen, sözün sahibi bir kimse bulunmaz; herkes duruma göre ve yeri geldiğinde uygun bir üslûpla sohbete katılır ve katkıda bulunur. Ama çoğu zaman ilmi, şahsiyeti, bazen yaşı ve konumu itibariyle dinlenilen ve kendisine soruların sorulduğu bir zât bulunmaktadır.
Bu tür sohbetlerden istifade edebilmek için, konuşacak insanın, muhataplarının karşısına ciddî bir iç hazırlıkla ve mânevî doygunlukla çıkması; her şeyden önce kalbinin Allah'la irtibatına ve dinleyicilerin vaktini israf etmeyecek şekilde hazırlanmaya dikkat etmesi yani konuşmanın gönlün sesi olması; konuşanın, o sesi önce kendi vicdanında duyması, kendisine hitap ediliyormuş gibi nasihatten hissesini alması en önemli şartlardandır. Dinleyen kimsenin de kibre kapılmaması, ön yargısız ve kabule açık olması gerekir. Aksi hâlde büyüklük psikozlarıyla, kibir, gurur ve çalım içinde ve herkese, her şeye tepeden bakma ruh hâliyle sohbetten istifade edilemez. Sohbete katılanlara düşüncelerini rahatlıkla söyleyebilme imkânı da verilmelidir. Bu sebeple irşadî sohbetler halk eğitimi açısından da en tesirli yol ve metotlardan birisidir. Zîrâ sohbet vesilesiyle fertler birbirinden görerek ve yaşayarak, edep, erkân öğrenir. Dinî nezaket, sevgi, şefkat, hizmet, fedakârlık gibi ahlâkî özellikler bu yolla adeta ikinci fıtrat hâline gelir.
İrşadî sohbetlerde konuşmaların yanında bir hâl eğitimi veya insibağ, inikâs, incizap, nazar ve himmet de bulunmaktadır. Bilinen metotlarla elde edilemeyecek bilgi, karakter eğitimi ve mânevî terakki sohbetle elde edilebilir; zîrâ sohbette ilk anda belki hissedilemeyen çok yüklü bir yümün ve bereket vardır. Buna insibağ denir. Evet her sohbette insibağ vardır; Allah dostlarının sözlerinden, bakışlarından, yüz hatlarından, dudak ve el hareketlerinden öyle bir ruh ve mânâ akışı hâsıl olur ki, onun muhataplarına kazandırdıklarını kitaplardan okuyarak elde etmek mümkün değildir. Nitekim Hz. Hanzele, Efendimiz'e (sallallahu aleyhi ve sellem) soruyor: "Ya Resûlüllah, yanında bulunduğumuz zaman bize Cennet ve Cehennem'den bahsediyorsun, bunları gözümüzle görüyor gibi oluyoruz. Huzurundan ayrıldıktan sonra, eş, dost ve evlatlarımızla uğraşıyor ve bunların çoğunu unutuyoruz." Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle cevap veriyor: "Vallahi buradaki hâlinizi muhafaza etseniz, melekler gelir, yataklarınızda iken ve yolda yürürken sizinle musafaha ederlerdi. Fakat ey Hanzele, bazen böyle bazen öyle."1 Zaten sahabeyi sahabe yapan ve ulaşılmaz kılan da bu sohbetlerdir.
İnsibağ sohbetin merkezinde bulunan Allah dostunun mânevî boyasıyla boyanma şeklinde olabileceği gibi, sohbet halkasını teşkil eden fertlerden oluşan şahs-ı mânevînin boyasıyla boyanma tarzında da olabilir. Evet, her sohbette mutlaka bir insibağ söz konusudur ve kişi, niyetinin hulûsuna, bakış zaviyesinin düzgünlüğüne ve sohbete yaptığı ön hazırlığa göre istifade ve istifâza eder ve feyz alır.2
İrşadî sohbetlerin bir çeşidi de tasavvufî sohbetlerdir. Tasavvufî sohbetlerde genellikle bir mürşid-i kâmilin huzurunda bulunarak yaptığı konuşmadan istifade etme ve bu arada mürşidin hâl, hareket, nazar vb. tavırlarından mânen feyz alma hedeflenmektedir. Bu sohbetlerde hâl, makam, nefs, vicdan, lâtifeler, adap, hizmet, zikir, ayet ve hadîslerin işarî mânâları gibi tasavvufî meseleler üzerinde durulur ve konuyla alâkalı sorulan sorulara cevaplar verilir.
Bütün sohbetlerde olduğu gibi özellikle irşadî sohbetlerde konuşmanın ve dinlemenin bir adâbı vardır; hattâ bu konuda kitaplar veya kitap bölümleri bile yazılmıştır.3 Müstakil bir makale konusu olacak kadar geniş olduğundan burada bu adâb üzerinde durmuyoruz.
Aile ve Eşler Arası Sohbet
Bireyciliğin/ferdiyetçiliğin en kötü neticelerinden biri olan yalnızlığın salgın bir hastalık şeklinde ciddi bir sosyal problem olduğu günümüzde, eşlerin de, değişik iş sahalarında çalışması, özellikle kariyer yapmak isteyenlerin mesai saatleri dışında da evde veya başka yerlerde çalışmalarına devam etmesine ek olarak evde bulundukları zamanlarda da televizyon, internet ve sosyal medyaya gereğinden fazla vakit ayırmaları, aile fertleri arasında sohbetlerin neredeyse tamamen ortadan kalkmasına sebep olmuş bulunmaktadır. Durum böylece olunca da,
- Ne aile muhabbeti artmakta,
- Ne eşlerin birbirlerinden beklentileri ortaya çıkabilmekte,
- Ne bu sohbetlerin zevkine varılabilmekte,
- Ne eşler birbirleriyle yakından ilgilenebilmekte,
- Ne ortaya çıkan problemlerin farkına varılabilmekte,
- Ne de problemlere kolaylıkla çözüm bulunabilmektedir.
Eşler genç iken ihmale uğrayan bu sohbet ve beraberliklerin öneminin farkında olmayabilirler; zîrâ geleceğe odaklanmış, para kazanma peşinde koşturan, beraberlik ve sevgileri henüz yeni olan, birbirleriyle daha çok dış güzellik yönünden ilgilenen, henüz problem yaşamamış veya aralarındaki o ilk sevgiyle problemlerin aşılabileceğini düşünen gençler, belli bir yaşa geldiklerinde aralarında aşılması güç duvarların örüldüğünü görecek ve bazı şeyler için artık geç kaldıklarını anlayacaklardır. Böyle bir durumla karşılaşmamak için önceden tedbir alınmalı ve evliliğin başından itibaren eş ve aile fertleri arasında sohbet ihmal edilmemelidir. Elbette bunun herkesçe uygulanabilir belli bir zamanı, mekânı ve süresi bulunmamaktadır. Her aile kendisince en uygun zamanı tespit edip uygulayabilir, bu sabit bir mekân ve zaman olabileceği gibi her defasında değişebilir de.
Günümüzde ‘aile içi iletişim' adıyla üzerinde önemle durulan meselenin bir yönünü oluşturan bu sohbetleri Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatlarında titizlikle uyguladığını ve ömrü boyunca terk etmediğini görmekteyiz. O (sallallahu aleyhi ve sellem), her eşiyle her gün özel olarak sohbet ettiği gibi, bütün aileyi bir araya getirerek de sohbet ediyordu. Konuyla alâkalı şu bilgiler aktarılmaktadır:
Hz. Abdullah b. Abbas (ra) anlatıyor: "Allah'ın Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) sabah namazını kıldırdıktan sonra namazgâhta oturur, insanlar etrafını sarardı ve güneş doğuncaya kadar (onlarla sohbet ederdi). Sonra hanımlarını tek tek dolaşır, onlara selâm verir ve dua ederdi. O gece kimin yanında kalacaksa, onun yanında bir süre otururdu."4
Hz. Aişe Validemiz'in aktardığı bilgi ise şu şekildedir: "(Allah'ın Resûlü) ikindi namazından sonra hanımlarının evlerini ziyaret ederdi."5 Hadîsin devamında ve şerhlerinde, Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) bu ziyaretlerini her gün yaptığı, bazen ziyaret edilen evde kendisine içecek veya yiyecek bir şeyler ikram edildiği, hanımlarının hâl hatırını sorup ilgilendiği de ifade edilmektedir. Meşhur İlâ hâdisesi (Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) tavır koyup hanımlarıyla bir süre konuşmaması) de bu ziyaretlerden birinden sonra gerçekleşmiştir.
Hz. Enes (ra) ise şunu naklediyor: "O gece (Efendimiz) hangi evde kalacaklarsa (bütün hanımları) oraya toplanırlardı."6
Bu ifadelerden Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) günlük programı içerisinde aile sohbetinin şu şekilde yer aldığı anlaşılmaktadır: O (sallallahu aleyhi ve sellem), her gün sabah namazını ashabına kıldırdıktan sonra, güneş belli bir yüksekliğe çıkıncaya kadar önce tesbihatını ve o vakte ait mutat evradını yapar, sonra yüzünü ashabına dönerek bağdaş kurar ve ashabıyla sohbet ederdi. Bu sohbetler sırasında gündelik konulardan, tarihî hatıralara, rüya tabirlerinden, imana hizmet konularına, sorulara cevap vermekten, sıkıntısı olanların sıkıntısını gidermeye varıncaya kadar, beşeriyetin gereği birçok mesele konuşuluyordu. Yani ibadet halkasından hemen sonra tam bir ilim ve irfan halkası kuruluyordu. Sonra kalkar hanımlarını tek tek dolaşır, onlara selâm verir, dua eder, hâl hatırlarını sorar, sıkıntısı olan varsa onunla yakından ilgilenir ve o gece kimin yanında kalacaksa bir süre onun yanında otururdu. İhtimal kahvaltı adına orada yiyecek bir şeyler varsa, o da ikram edilirdi. İkindi namazından sonra da yine teker teker hanımlarını dolaşır, onlarla yakından ilgilenir; ikram edilecek bir şey olursa ikram edilir ve ayrılırdı. Akşam namazından sonra ise, o gece kimin yanında kalacaksa hepsini oraya davet eder ve yatsı namazına kadar, tabir yerinde ise, muhabbet eksenli bir aile sohbeti yapardı. Hadîs şerhlerinden ve siyer kitaplarından, bu sohbetlerde lâtifelerin yapıldığı, soruların sorulduğu, hatıraların anlatıldığı, ikramların yapıldığı anlaşılmaktadır.
Kısaca aktardığımız ve her gün üç defa tekrarlanan Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) bu uygulamasına bakıldığında aile içi sohbetin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Onca işine ve ibadet derinliğine rağmen, ailesine bu kadar vakit ayıran Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), ailesini ne adına olursa olsun ihmal edenlere önemli dersler verdiği gibi, ailenin ciddi sarsıntılar geçirdiği günümüzde meselenin nasıl çözüleceğinin de yollarını göstermiş bulunmaktadır. Ancak günümüz şehir ve iş hayatı, özellikle mesai saatlerinde eve uğramaya engel olduğu gibi, mesai saatlerinden arta kalan zamanlarının bir kısmını bazı müspet sosyal faaliyetler ve hizmetlerle geçiren kişilerin aile fertleriyle yukarıda ifade edilen periyot ve düzende bu Sünnet'i tatbik etmelerini âdeta imkânsız kılmaktadır. Bu Sünnet'i uygulamak için fırsatları kaçırmamanın yanında bu niyetle o saatlerde telefon veya benzeri bir vasıtayla hâl hatır sormanın uygun olacağını belirtmek isteriz.
Dost ve Arkadaş Sohbeti
Sohbet şekillerinden biri de dost ve arkadaş sohbetleridir. Halk tabiri ile kafa dengi bir arkadaş grubunun kendi aralarında yaptıkları konuşma ve bir araya gelmelerdir. Bu sohbetlerin stres atma, daha yakından tanışma, boş vakti iyi değerlendirme ve bazı dostluklar kurma gibi faydaları bulunmaktadır. Nezih bir şekilde yapılan arkadaş sohbetleri gençlerin sağlıklı büyümeleri, birkaç yaş büyüklerinden kültür ve adâb öğrenmeleri ve sosyalleşmeleri adına elbette faydalıdır ve insanî/tabiî bir ihtiyaçtır. Maalesef günümüzde yukarıda işaret edilen aile sohbetlerinden mahrum olan gençler, müspet anlamdaki arkadaş ve dost sohbetlerinden de uzaklaşmış bulunmaktadırlar. Bunda ailenin aşırı koruyucu olmasının ve akrabalık bağlarının kopma seviyesine gelmiş bulunmasının tesiri olduğu gibi, aşağıda ele alacağımız menfî sohbet ve arkadaşlıklar da etkili olmuş ve neticede asosyal, içe kapanık, kendini internet ve telefona hapsetmiş ve şahsiyet gelişimi eksik fertlerin yetişmesi kaçılmaz hâle gelmiştir. Gençler başta olmak üzere her ferdin müspet kişilerden oluşan bir arkadaş çevresinin olması, sosyal bir varlık olan insan için ihmal edilemez bir ihtiyaçtır. Ailelerin gerekli araştırma ve yönlendirmeleri ihmal etmeden, bazı riskleri olsa bile, cesaretle bu türden dostluk ve arkadaşlıkların önünü açmaları gerektiği kanaatindeyiz. Akrabalık bağlarının güçlendirilmesinin bu türden sohbet ve dostlukların oluşmasına büyük katkıda bulunacağı ve daha az riskli olduğu ise şüphesizdir.
Malayani ve Zararlı Sohbet
Sohbetlerin bir kısmı ise boş, faydasız, büyük nimet olan zamanı öldürmeye ve gayr-i meşru eğlenmeye yöneliktir. Bu gruba giren sohbetler zaman zaman yalan, iftira, müstehcen lâf ve fıkralar gibi çoğu dinen caiz olmayan unsurlar ihtiva ettiğinden elbette tavsiye edilmez. Dinî konu ve kavramların alaylı bir şekilde dile getirildiği sohbetlere katılmak ise zaten caiz değildir. Rabb'imiz bu türden sohbet ortamlarından ayrılmamızı şöyle emretmektedir: "Allah size kitapta şunu da bildirmiştir: ‘Allah'ın âyetlerinin inkâr ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, bunu yapanlar başka bir konuya geçmedikçe onların yanında oturmayın!' Böyle yaparsanız siz de onlar gibi olursunuz. Şüphe yok ki Allah münafıkları da, kâfirleri de Cehennem'de bir araya getirecektir." (Nisa, 4/140) Bu türden sohbetlerin tartışma, kavga; bazen sigara, nargile, içki ve uyuşturucuya alışma vb. davranışlar edinme gibi zararları yanında, ciddi bir zaman israfı oldukları da bilinmektedir. Bazı evler, çayhaneler, kahvehaneler, barlar vb. yerler bu tür sohbetlerin mekânlarıdır.
Bilgisayar teknolojisinin gelişmesiyle elektronik ortamda oluşturulan sohbet odalarında yapılan yazılı, görüntülü ve sözlü konuşmalara ise internet/sosyal medya sohbeti denilmekte ve yukarıda değinilen menfî arkadaş sohbetlerinden daha çok zarar vermektedir. Zîrâ "Muhatabınız kimdir, erkek mi, bayan mı, ne tür alışkanlıklara sahiptir ve hangi gaye ile bu sohbete katılmaktadır?" gibi soruların cevabı meçhuldür. Sohbet odası arkadaşınız gençlerin kafasını çelmekte mahir bir örgüt elemanı, babanız veya anneniz yaşında kötü niyetli biri de olabilir. Ayrıca her kelime yazılı olarak kayıtlara geçmekte, bazen fotoğraf ve videolar çekilmekte/paylaşılmakta ve gerektiğinde kötü maksatlar için kullanılmaktadır. Dünya çapında intihar, uyuşturucu vb. alışkanlıklar, terör örgütlerinin artması ve kolay eleman bulması, aile dramları ve diğer birçok yanlışların artmasında bu sohbet odalarının tesiri de vardır. Sohbet odalarının müspet kullanılması da mümkündür ve vakidir. Ancak kanunî düzenlemelerin olmaması, uluslararası bir bakış açısı ve fikir birliğinin sağlanamaması ve gizli güç odaklarının silâhlarından biri hâline gelmiş olması gibi sebeplerden ötürü, zararları faydalarından kat kat fazladır. Öyle ise bu konuda çok daha fazla dikkatli olunmalıdır. Hele sohbet odalarında dinî bir konuyu gündeme getirmek ve tartışmak hiç isabetli değildir. Zîrâ sadece akıl ve hislere hitap eden, dinî literatürü ve usulü görmezlikten gelen izah şekilleri ve sadece ihtilâflı, hatta âlimlerin ittifakla reddettikleri konuları gündeme taşıma gayretleri, işi çıkmaza sokmaktadır. Kısacası bu sohbetlerin faydadan çok zararı olduğu; bu türden yerlerde ve bu tür metotlarla dinin anlatılmasının âdeta mümkün olmadığı bilinmeli ve ona göre davranılmalıdır.
Netice
Sohbet, eğitimi zor ve uzun zaman alan insanın yetişmesinde en önemli metotlardan birisi olduğu gibi, insanın yaratılış gayesini hatırlaması, kendini koruması, bilgilerini tazelemesi, büyüklerin teveccüh ve himmetlerine mazhar olması, hayatın koşuşturması içerisinde kendine birkaç saatliğine de olsa zaman ayırması ve manen nefes alması için de kaçırmaması gereken aktivite ve beraberliklerdir. Zîrâ insan, nefis ve Şeytan gibi azılı düşmanları olduğundan, sık sık sürçüp tehlikelerle karşı karşıya kalmakta, gafletler yaşamakta, metafizik gerilimi gevşemekte; kısacası mânen ciddi yaralar almaktadır. Bütün bunlar ancak düzenli ve faydalı sohbetler ve arkadaşlıklarla tamir edilebilir.
*Celal Bayar Üniv. İlâhiyat Fak. Öğretim Üyesi
ayuce@yeniumit.com.tr
Dipnotlar
1. Müslim, Tevbe, 12.
2. Geniş bilgi ve alıntılar için bkz: F. Gülen, Sohbet ve Musahabe, Kalbin Zümrüt Tepeleri II, 244; Sahabe Mesleği ve Şekerlemeler, Ölümsüzlük İksiri, 91.
3. Hemen her ahlak ve tasavvuf kitabının bir bölümü bu âdaba ayrıldığı gibi, Sülemi'nin, Adabu's-Suhbe ve Hüsnü'l-İşre gibi bu konuya ayrılan eserler de bulunmaktadır.
4. Teberanî, Mu'cemu'l-Evsat, 19/91.
5. Müslim, Rada', 46.
6. Müslim, Rada', 47; Nevevî, Şerhu'n-Nevevî Ala Müslim, 5/197.
.
|
Bugün 40 ziyaretçi (142 klik) kişi burdaydı!
|
|
|
|
Bugün 880 ziyaretçi (1668 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|