 |
|
|
 |
 |
ABDULHAMİD HAN |
ABDÜLHAMİD HAN
Osmanlı padişahlarının 34'üncüsü olan Sultan II. Abdülhamid Han aklı, zekası ve ilmi fevkalade üstün olan bir zattı. Batılıların ve iç düşmanların asırlar boyunca devleti yok etmek için hazırladığı yıkıcı, sinsi planlarını sezip, önlerine aşılmaz bir set olarak dikildi. Hazırlayanları ve maşa olarak kullandıkları yerli işbirlikçilerini, sahte kahramanları işbaşından uzaklaştırdı.
İşte bu büyük zatın 10 şubat, 96. yıldönümü idi. Yıldönümü vesilesi ile Yıldız Üniversitesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi işbirliği ile iki açık oturumdan oluşan etkinlik düzenlendi. İlk panel Abdülhamid'in sağlık politikasıyla ilgiliydi. Oturum başkanlığını yaptığım bu panelde konuşmacılar özet olarak şunları anlattılar:
Prof. Dr. Hüsrev Hatemi; Abdülhamid'in çok iyi niyetli, sağlam karakterli ve vefalı bir insan olduğunu söyledi. Kendisinden çok devleti düşünürdü. 33 sene zalimlik yapmadan devleti ustalıkla idare etmişti. Ona atılan iftiralardan biri de pinti olduğuna dairdi. Bu çok çirkin bir suçlama olduğunu ifade etti. Aristokrat havada, halktan uzak yaşamamıştı. Atatürk'ün Abdülhamid'i küçümseyici veya kötüleyici bir sözünün olmadığını da ekledi.
Prof. Dr. Nil Sarı ise Abdülhamid'in sağlık alanındaki eserlerinden söz etti ve bazılarının fotoğraflarını gösterdi. Abdülhamid 90 adet gureba hastanesi, 19 adet belediye hastanesi, 89 adet askeri hastane ayrıca eğitim hastaneleri, kadın hastaneleri, akıl hastaneleri açmıştı. Bu hastaneler ülkemizden Lübnan'a, Yemen'den İsrail'e, Makedonya'dan Suriye'ye, Yunanistan'dan Libya'ya, Suudi Arabistan'dan Irak'a pek çok yerleşim bölgesine yayılmıştı. Ayrıca eczaneler, hapishane, sağlık merkezleri, fakirler, acizler ve hacılar için misafirhane de pek çoktur. Müthiş bir sağlık hizmetidir bu. Maalesef tahttan düştükten sonra bu eserlerin isimleri değiştirilmiş, bazıları yıkılmış ve bir kısmı da başka alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Kısacası bu büyük insan unutturulmak istenmiştir. Kasımpaşa, Haydarpaşa, Gülhane ve Mektebi Tıbbiye-i Şahane adlı eğitim ve üniversite hastanelerini açan da Abdülhamid olmuştur.
Doç. Dr. Adem Ölmez ise Abdülhamid Han'ın özellikle eğitim, sağlık, ulaşım ve asayişe önem verdiğini anlattı. Zamanında yeni bulunan aşıları ülkeye getirmiş, aşı ve kuduz hastalığı üzerine merkezler kurmuş, Bimarhaneleri yani akıl hastanelerini ıslah etmiştir. Akıl hastalarına zincir kullanımını yasaklayarak bugün bile saldırgan hastalarda kullanılan gömleği yerine koymuştur.
Dr. Şerif Esendemir konuşmasına Necip Fazıl'ın, "Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır." sözleriyle başladı. Abdülhamid'in tren yolları, bakteriyolojihane, cami ve mektepler yaptırdığını, çağına uygun yaşlılık politikası izlediğini, habitat yani biyosferi merkezi alan ekolojik politikaya önem verdiğini anlattı.
Bunları dinlerken aklıma hep başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan çağrışım yaptı. O da ülkeye duble yollar, hızlı trenler, Marmaray, üçüncü boğaz köprüsü, çok sayıda havaalanı gibi sayılamayacak eserler hediye etti. Sağlık alanında yeni hastaneleri hizmete açtı. Sağlık hizmetlerini halka yaydı. Eğitim alanını pek çok üniversite, sayısız derslik ve binlerce yeni öğretmenle destekledi güçlendirdi. Kısacası Abdülhamid'in çağdaş bir takipçisiyle karşı karşıyayız.
Abdülhamid Han'ı nasıl ki bir takım vicdansız, merhametsiz ve acımasız kişiler, iç ve dış düşmanların oyununa gelerek, maşası olarak bir saray darbesi ile düşürdülerse aynı komplo şu an başbakanımıza karşı düzenlenmektedirler. Bu ülkeye hizmet etmek bazılarının gözüne batmakta ve ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Rabbim Başbakanımızı korusunu2026 |
 |
 |
|
|
 |
Hediyeleşmek
|
Sual: Verilen hediyeyi alıp almamanın dindeki yeri nedir?
CEVAP
Hediyeleşmenin önemi büyüktür. Peygamber efendimiz, insanların birbirleriyle ilgilerini kesmemesi ve irtibatlarının kopmaması için hediyeleşmeyi emreder, hediyenin, alanı sağır ve kör ettiğini bildirirdi. Yani hediye sayesinde hediye verenin kötü sözlerini duyamaz, kötü işlerini göremez olur.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Müsafeha edin, müsafeha kini, kırgınlığı giderir. Hediyeleşin, çünkü hediye, sevgiyi artırır, düşmanlığı giderir.) [İbni Asakir]
(Hediyeleşin, çünkü hediye, aradaki muhabbeti artırır.) [Beyheki]
(Hediyeleşin, çünkü hediye, dostluğu artırır, kini, düşmanlığı giderir.) [Taberani, Ebu Nuaym]
(Talep etmeden verilen hediyeyi kabul edin!) [Hakim]
(İstemeden verileni alın! O, Allahü teâlânın gönderdiği rızktır.) [Beyheki]
(Hediyeyi reddeden, Allahü teâlânın verdiğini reddetmiş olur.) [Ramuz]
(Davete icabet edin, hediyeyi reddetmeyin!) [Buhari]
(Hediye, Allahü teâlânın gönderdiği güzel bir rızktır. Hediyeyi kabul edin ve karşılığında daha güzelini verin!) [H.Tirmizi]
(Hediye verene, siz de hediye verin! Eğer verecek bir şey bulamaz iseniz, onun için dua edin ki hediye karşılıksız kalmasın!) [Nesai]
Şimdi bazı gayrı meşru işler yaptırmak için hediye adı altında rüşvet veriliyor. Hediye verenin böyle bir art niyeti olmadığı biliniyorsa, verilen hediyeyi geri çevirmek uygun değildir.
Hazret-i Âişe validemiz, muhtaç bir kadının hediyesini kabul etmeyince Peygamber efendimiz, (O kadın muhtaç olsa da, hediyesini kabul edip ona daha fazla bir şey vermeliydin) buyurdu. Sahabeden bir zat da, verilen hediyeyi kabul etmeyip, (Ya Resulallah, birinden bir şey alanda hayır yok buyurduğunuz için almadım) deyince, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(O isteyerek alınan şeylere mahsustur. İstenmeden verileni alınız!) [İ. Malik]
Verilen hediyede bir art niyet yoksa, mutlaka almalı ve karşılığında az çok bir şey vermelidir!
Bir şey veremeyen kimse ise, hediye verene dua etmelidir! (Bunu bana falanca verdi, Allah ondan razı olsun) demelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İnsanlara teşekkür etmeyen, Allahü teâlâya şükretmemiş olur.) [Tirmizi]
Hediye, muhakkak bir mal vermekle olmaz. Selam vermek ve faydalı bir şey söylemek de hediye olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Mümini sevindireni Allahü teâlâ sevindirir.) [İbni Mübarek]
(Bir arkadaşın hidayetini artırıcı veya onu tehlikeden kurtarıcı bir söz söylemekten daha iyi hediye olmaz.) [Ebu Ya’la]
(Hediyenin en iyisi, hikmetli bir sözü öğrenip birine öğretmektir ki, bu da bir yıl ihlaslı ibadet etmekten daha sevaptır.) [İbni Asakir]
(Seferden dönerken, çoluk çocuğunuza yararlı bir taş da olsa, hediye getiriniz.) [İ. Asakir]
(Kim sadaka verirken, sevabını müslüman ana-babasının ruhuna hediye ederse, verdiği sadakanın sevabı, onların ruhuna gideceği gibi, sevabından hiçbir şey eksilmeden kendine de yazılır.) [Taberani]
Bir hadis-i şerifte de, (Arkadaşını seven, sevdiğini ona bildirsin) buyuruldu. (Hakim)
Sevgiyi, hediye ile bildirmek, dili ile bildirmekten daha kolay ve daha önemlidir. Bir arkadaşa, (Seni seviyorum) demek zor olabilir veya yanlış anlaşılabilir. Birine hediye vermek seni seviyorum demenin bir başka şeklidir.
Sual: Hediyeleşmek, insanlar arasında sevgiyi, muhabbeti arttırır mı?
Cevap: Selamın, yardımın ve hediye vermenin zamanı yoktur. Hadîs-i şeriflerde; (İnsanlar, kendilerine iyilik edenleri sever) ve (Hediyeleşiniz, sevişirsiniz) buyuruldu. Hediyenin en kıymetlisi, en faydalısı, güler yüz ve tatlı dildir. Herkese karşı, dosta ve düşmana, daima güler yüz ve tatlı dil göstermelidir.
Sual: Bir kimse, ben ölünceye kadar evim senin olsun veya ben ölürsem senin, sen ölürsen benim olsun diyerek hediyeleşmek, dinimiz açısından uygun mudur?
Cevap: Konu ile alakalı olarak İhtiyâr kitabında deniyor ki:
“Ömrî denilen hibe caizdir. Yani, ömrün boyunca evim senin olsun deyince, öldükten sonra ev, sahibine, sahibi ölmüş ise, vârislerine geri verilir. Rukbî denilen hibe, batıldır. Yani, sen ölürsen benim olsun, ben ölürsem senin olsun diyerek evini birisine vermek batıldır. Her biri, ötekinin ölümünü beklediği için, rukbî denilmiştir.
Sual: Hediye edilen bir şeyi, alan kimsenin kabul ettim demesi mi gerekir, bir de bir kimse alacağını, bir başkasına hediye edebilir mi?
Cevap: Bu konuda Fetâvâ-yı Bezzâziyyede deniyor ki:
“Bunu sana hediye ettim dese, o da kabul ettim demeyip onun yanında alsa, yahut almayıp, kabul ettim dese sahih olur. Falancadaki alacağımı sana hediye ettim, ondan al derse caiz olur.”
.
Hediye ve hükümleri
|
Sual: Hediyeleşmenin önemi nedir? Hediye edilen bir şeyi, hediye edilenin haberi olmadan geri almak veya izinsiz kullanmak caiz midir?
CEVAP
Hediye, verilen kimsenin olur, izinsiz kullanılmaz.
Birine hediye vermek, ona olan sevgiyi bildirmek olur. İki hadis-i şerif meali:
(Bir din kardeşinizi seviyorsanız, sevdiğinizi kendisine bildirin!) [Buhârî]
(Allah yolunda, biri din kardeşini sevdiği zaman kendisine bildirsin, çünkü bu, ülfette daha kalıcı, sevgide sebat vericidir.) [İbni Ebi-d-Dünya]
Bunun için hediyeleşmek sünnettir. Külfete girmeden hediye vermeyi âdet edinmelidir! Birkaç hadis-i şerif:
(Hediyeleşin ki, muhabbetiniz [sevginiz] artsın!) [Taberanî]
(Hediye dostluğu artırır, kırgınlığı giderir.) [Ebu Nuaym]
(Hediye, Allahü teâlânın gönderdiği güzel bir rızıktır. Kabul eden, Allahü teâlânın gönderdiğini kabul etmiş olur. Reddeden de Onun gönderdiğini reddetmiş olur.) [Ramuz]
(İstemeden verileni alın! O, Allahü teâlânın gönderdiği rızıktır.) [Beyhekî]
(Hediye verene, siz de hediye verin! Eğer verecek bir şey bulamazsanız, onun için dua edin ki, hediye karşılıksız kalmasın!) [Nesaî]
Sual: Hediye hangi hallerde, caiz ve hangi hallerde caiz değildir?
CEVAP
Muteber kitaplarda diyor ki:
1- Hediye veya hibe [bağış], mevcut ve bilinen bir malı, birine karşılıksız temlik etmektir. Belli bir karşılık isteyerek vermek de caizdir. Mesela, borcunu ödemesini şart etmek caizdir.
2- Karşılık vermek şartı ile yapılan hediye, karşılığı verilmedikçe sahih olmaz. Hediyenin ve karşılığının, ayrılmadan önce verilmeleri gerekir.
3- (Sen ölürsen benim, ben ölürsem senin olsun) diyerek evini birine vermek bâtıldır.
4- Ali, Veliye, (Yaşadığın müddetçe evim senin olsun) dese, Veli ölünce, ev, sahibine verilir.
5- (Al, sarf et) diye verilip, hediye olduğu söylenmeyen para, teslim edilince, ödünç verilmiş olur. (Al, giy) diyerek verilen elbise, hediye olur.
6- Hediye verilmeden önce, veren vazgeçebilir. Hediye verildikten sonra, ancak ikisinin rızası ile vazgeçilebilir.
7- Hâfız, pazarlık etmeden, Allah rızası için hatim veya mevlid okursa, kendisine verilen hediyeyi alması caiz olur. Az diye itiraz ederse, aldığı haram olur.
8- Çocuğun hediye vermesi sahih değildir. Çocuğa verilen hediyenin sahih olması için, çocuğun, hediye edilen şeyi eline geçirmesi gerekir.
9- Fakir, zenginin verdiği sadakayı zengine hediye etse, zenginin alması caiz olur.
10- Biri, “Bu malı sana hediye ettim” dese, öteki de alsa, hediye tamam olur.
11- Müşteri, malı teslim almadan başkasına hediye edebilir.
12- Henüz ele geçirmeden önce, ikisinden biri ölse, hediye bâtıl olur.
13- İki kimse, ortak oldukları bir evi birine hediye etseler, caiz olur. Bir kimse, evini iki kişiye hediye etse, caiz olmaz. Çünkü, taksimi mümkün olan şeyi, hisse-i şayıalı olarak vermek caiz değildir.
14- Gelecek ay başında, şu malı sana hediye ettim demek sahih olmaz.
15- Ölünceye kadar nafakasını vermek ve kendine hizmet etmek şartı ile evini birine hediye ve teslim edince, hizmete başlarsa, evi geri alamaz.
Evini, ölünceye kadar içinde oturmak şartı ile satmak fâsid ise de, hediye etmek caizdir ve evi teslim ettikten sonra, geri alamaz. [Mecelle 855.]
16- Hediye verirken malın mevcut olması şart, hazır olması şart değildir.
17- Zorla alınan hediye sahih değildir. Mesela bir kimse, hanımına, (Sana borcum olan mehrini bana hediye etmezsen, babanın evine hiç gidemezsin) dese, hanımı da, hediye etse, sahih olmaz. Çünkü kerhen, zor ile hediye vermek sahih olmaz.
18- Hediye, ancak ele geçince mülk olur. Satın alınan mal ise, ele geçmeden önce mülk olur.
19- Ölüm hastası, malının üçte birini, vârislerinden başkasına bağışlayabilir.
20- Alacağını borçlusuna bağışlayan, vazgeçemez. (Alacağım yok) deyince de, borç kalmaz.
21- Kazançları şüpheli olan, hediyeleşmeli ve ödünç alıp kullanmalıdır! Haramdan geldiği kesin olarak bilinmedikçe, hediye gelen şeyler helaldir.
22- Doğacak yavrusu benim olmak şartı ile bu hayvanı sana hediye ettim demek caizdir. Yavrusu da hediye olur.
23- Mehir vermemek şartı ile nikah sahih olur. Fakat sonradan mehrini verir.
24- Müşterinin başkasına satmaması şartı ile bir mal satmak veya başkasına satmamak şartı ile satın almak sahih olup, bu şartların hepsi boştur, yapılmaz.
Hediyeyi geri istemek
Sual: Verilen hediyeyi geri istemek caiz midir?
CEVAP
Hediye, mevcut ve bilinen bir malı birine karşılıksız vermektir. Belli bir karşılık isteyerek vermek de caizdir. Mecbur kalmadıkça hediyeyi geri istememelidir.
Fakire verilen hediyeyi geri almak caiz değildir; çünkü fakire verilen hediye sadaka olur. Sadakayı ise geri almak caiz değildir. Zengine verilen hediyeyi zaruret varsa geri istemek caizdir; ama çirkindir; çünkü hadis-i şerifte, (Verdiği hediyesini geri isteyen, kustuğunu yalayan köpeğe benzer) buyuruldu. (Buhari)
Hediyeyi geri istemek kustuğunu yalamak gibiyse de, bir kimse, sebepli veya sebepsiz verdiği hediyeyi geri isteyebilir. Ancak şu yedi şeyden biri varsa, hediyesini geri alamaz:
1- Verilen hediyede kıymetini artıran fazlalık meydana gelmiş olması:
Hediye edilen bir kitabı alan kimse ciltletmişse, hediye edilen hayvan yavru yapmışsa, hediye edilen eve parke döşemek gibi kıymetini artırıcı bir şey ilave edilmişse, hediye edilen araziye bir şey ekilip dikilmişse, hediye edilen cekete astar gibi bir şey dikilmişse, yani verilen hediyenin kıymeti artmışsa, hediyeyi veren artık bunu isteyemez. Hediye edilen bıçak keskinleştirilse, hediye eden artık onu geri isteyemez. Hediye edilen elbise boyanmışsa, boya da elbisenin değerini yükseltmişse, artık bağıştan geri dönülemez. Şayet boyanan elbise kıymeti artırmamış veya eksilmemişse, o zaman bağış yapan şahıs, bunu geri isteyebilir. Hediye edilen koyun, bayramda kurban edilse, sonra hediyeyi veren hediyesinden vazgeçerse, kesilmiş hayvanı alabilir; fakat öteki kurban borcundan kurtulmuş olur, yani onun kurbanı sahih olur.
2- İkisinden birinin ölmesi:
Hediyeyi veren veya alan ölmüşse, artık hediye geri istenemez. Veren ölmüşse, verenin varisleri isteyemez. Hediyeyi alan ölmüşse, varislerinden bu hediye istenemez.
3- Hediyenin karşılığı [ivaz] olduğu bildirilerek bir hediye vermek:
Senin hediye ettiğin şu kıymetli bisiklete karşılık olarak şu kurşun kalemi verdim denirse, bisikleti hediye veren artık hediyesini isteyemez. Kalemi veren de geri isteyemez. Eğer hediyene karşılık demeden verirse, kalemi veren de bisikleti veren de geri isteyebilir. Şayet, verilen hediyede, büyük bir kusur bulursa, onu geri vererek, ona karşılık verdiği bedeli geri alamaz. Mesela bisikletin freni bozuksa, tekerlekleri yırtıksa bisikletini al, kalemimi ver diyemez.
4- Hediye edilen malın, alanın mülkünden çıkması:
Hediye edilen şey, satılmışsa, kaybolmuşsa veya başkasına hediye edilmişse, artık geri istenemez.
5- İkisi arasında nikâh bulunması:
Karı koca, birbirine verdiği hediyeyi geri isteyemez. Erkek müslüman, kadın kitap ehli bir kâfir olsa, hatta boşansalar da, bağışından dönemez, verdiğini geri isteyemez. Bir erkek, yabancı bir kadına bir şey bağışladıktan sonra onunla evlense, bu durumda bağış yapan, bağışından dönebilir; çünkü nikâh bağıştan sonra yapılmıştır. Bu durum, günümüzde çok görülüyor. Nişanlanıp, oğlan geline hediyeler takıyor. Nikâhtan önce veya sonra ayrılıyorlar. Kustuğunu yalamak gibi olsa da, oğlan, geline nikâhtan önce verdiği hediyeleri geri isteyebilir. Nikâhtan sonra verilenleri ise istemeye hakları yoktur.
6- Aralarında nikâhı ebedi haram eden akrabalık bulunmak:
Usûl ve fürular yani baba, babanın babası ve daha yukarısı, ana, ananın anası ve daha yukarısı, evlatlar, torunlar ve daha aşağısı ile kardeşler, kardeş çocukları, amcalar, dayılar, halalar, teyzeler, verilen hediyeleri geri isteyemezler. Bu şekilde akraba olan, ister Müslüman, isterse kâfir olsun eşittir.
7- Hediyenin değişip başkalaşması:
Hediye edilen buğdayın öğütülüp un haline gelmesi veya bulgur yapılması yahut ekmek yapılması, verilen sütün peynir yapılması, yağının çıkarılması halinde, artık verilen hediye geri istenemez.
Birine bin lira hediye edilse, sonra o kişiden bin lira ödünç istense, o kimse de bin lira hediye edene ödünç verse, ödünç alan kimse, zaten ben bu bin lirayı sana hediye etmiştim, vermiyorum diyemez.
Bir kimse, diğerinde bulunan alacağını bağışlarsa, ona bağışladığı şeyi geri isteyemez.
Bağışlanan şey satılsa, müşteri, onu bir kusurundan dolayı iade etse; önce bağış yapan şahıs, bu durumda bağışından dönemez.
Bağış yapan bedeli teslim aldığı zaman, her ikisi de verdikleri şeye geri dönemezler. Kendine bağış yapılan şahıs, ister akraba olsun, ister yabancı olsun fark etmez.
Birine üç gün muhayyer [vazgeçebilme hakkına sahip] olmak şartıyla bir şey bağışlansa, bu bağış sahih olur; muhayyerlik ise batıl olur; çünkü hediye bağıştır ve bağışlayan için muhayyerlik olmaz.
[Yukarıdaki bilgilerin tamamı, İhtiyar, Redd-ül muhtar ve Hindiye’den alınmıştır.]
Bir kimse hanımına, (Sana borcum olan mehrini bana hediye etmezsen, babanın evine hiç gidemezsin) dese, hanımı da hediye etse, sahih olmaz; çünkü kerhen, zor ile hediye vermek sahih olmaz. Mehri kocasına hediye etmeyi şarta bağlamak, mesela (Şu işi yaparsan mehrim sana helal olsun) demek sahih değildir. (Fetava-yı Bezzâziyye)
Alacağını borçlusuna veya başkasına bağışlayan, bundan vazgeçemez. Müşteri, malı teslim almadan başkasına hibe edebilir. Gelecek ay başında, şu malı sana hibe ettim demek sahih olmaz. Bir kimse, kendi borcunu eda etmek şartıyla birine bir şey hibe edince, borç ödenince, hibe lazım olur. Ödemezse, hibeden vazgeçebilir. Hibe ederken malın mevcut olması şart, hazır olması şart değildir. Düğünlerde getirilen hediyenin, kime getirildiği belli değilse, memleketin âdetine bakılır. (Mecelle)
Erkek, nişan için gönderdiğim şeyler mehir idi dese, kadın ise, hediyeydi dese, yenilen şeyler hediye olur. Başka şeyler, mehir olur. (Seadet-i Ebediyye)
Hediye kime verilmişse onun olur. Eve bırakılmışsa, müşterek eşya erkeğin, kadına ait olanlar kadınındır. Düğünde gelen hediyeler de böyledir. Kadına mahsus olan eşya kadınındır. Müşterek eşya erkeğindir. Mesela eşarp, bilezik, kolye gibi eşyalar kadının sayılır, kravat, tencere, tabak da erkeğin olur. Sünnet çocuğuna gelen hediyeler de böyledir. Sünnet düğününde bir eşarp gelmişse annesine ait olur, kravat gelmişse babasına ait olur. Oyuncak, küçük bisiklet gibi bir şey gelmişse çocuğun olur. Tencere, tava getirilmişse babasının olur.
Sual: Salih olan erkek ve kız çocuğa hediyeyi, eşit vermek gerekir mi?
CEVAP
Evet gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hediye verirken çocuklarınız arasında eşitliğe riayet edin!) [Taberani]
Fâsık çocuğa nafakadan fazla yardım yapmamalıdır!
Sual: Kâfirden hediye almak veya ona hediye vermek caiz midir?
CEVAP
İhtiyaç olunca caizdir. (Hadika)
Sual: Bankadaki paramı veya hisse senetlerimin miktarını söyleyip, "Baba, sana hediye ettim" demekle, ona hediye etmiş sayılır mıyım, onun mülkü olur mu?
CEVAP
F. Bezzâziyyede (Falancadaki alacağımı sana hediye ettim, ondan al demek caiz olur) buyuruluyor. Demek ki, hediye etmek caiz, fakat hediye ettim demekle, hemen onun mülkü olmaz. Kabzetmesi yani eline geçirmesi veya bankadaki hesabın, babanızın üzerine geçmesi gerekir. İbni Âbidin’de (Alacak, ancak borçluya hediye edilir. Başkasına hediye edebilmek için, kabz etmeye onu vekil etmesi gerekir) buyuruluyor. Vekil ettikten sonra, o da gidip bankadaki parayı kendi üzerine geçirirse, ancak o zaman onun mülkü olur.
Sual: Başkalarının yanında bana bir hediye verilse onlar da ortak olur mu yani yanımdakilere bu hediyeden verme mecburiyetim var mı?
CEVAP
Başkalarının yanında size bir hediye gelince, o hediyeyi oradakilere verme mecburiyeti yoktur. (Bir hediye gelince, orada olanlar hediyeye ortaktır) hadis-i şerifi, her hediye için olmadığı gibi, verme mecburiyetini de bildirmemektedir. Türkçede göz hakkı var derler. Yiyecek, içecek bir şey gelince, oradakilere vermek mürüvvet icabıdır. Bir kalem gelmişse, kalem kırılıp oradakilere taksim edilmez.
Sual: Uygun bir din kitabını bir arkadaşa hediye etmekle bir kilo baklava hediye etmek arasında fark var mıdır?
CEVAP
İkisi de çok sevaptır. Ancak kitap hediye etmek, sadaka-i cariye olduğu için, öldükten sonra da bunun sevabı devam eder. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümine, öğrenip yaydığı ilmin sevabı, ölümünden sonra da devam eder.) [İbni Mace]
Sual: Halamın oğlu bize geliyor ve her türlü eşyalarımdan giyip gidiyor, kendininkileri bırakıyor. Benim bir şey demeyeceğimi biliyor fakat bazen bazı eşyalar için kalbimden aman onun olsun geri istemem diye geçiriyorum. Sonradan onlara gidince hangisi için böyle düşünmüştüm şaşırıyorum. Lisanen o eşya için al senin olsun demedikçe onun mülkü olur mu?
CEVAP
Para hariç, al kullan diye verilen şey hediye olur. Giyip gitmekle, kendi eşyasını bırakmakla giydikleri ona hediye edilmiş olmaz. Kalbinden geçirmekle de olmaz. Sendeki eşyalarımı sana hediye ettim dersen hepsi hediye olur.
Zorla hediye alınmaz
Sual: Beyime şuraya gidelim desem veya şunu yapalım desem, mehrini bana hediye edersen, razı olurum diyor. Dil ile hediye etsem, kalben hediye etmesem, bir mahzuru olur mu?
CEVAP
Hediyede söz geçerlidir. Şakadan bile hediye etseniz, hediye etmiş olursunuz. Ancak, tehditle, zorla hediye ettirmek geçerli olmaz. Yani kerhen [istemeyerek, zorla] hediye etmeniz sahih olmaz. İleride mehrinizi isteyebilirsiniz. Çünkü fetva kitaplarında buyuruluyor ki:
(Kocası; hanımına, (Sana borcum olan mehrini bana hediye etmezsen, babanın evine hiç göndermem) dese, hanımı da, hediye etse, sahih olmaz. Çünkü kerhen, zor ile hediye vermek sahih olmaz. Mehri kocasına hediye etmeyi şarta bağlamak, mesela şu işi yaparsan mehrim sana helal olsun demek de sahih değildir.) [Fetava-yı Bezzaziyye]
Hediye, alanın mülkü olur
Sual: Bir arkadaş bana bir miktar İslam Ahlakı kitabı hediye etti. Bunları tanıdıklarına verebilirsin, dağıtabilirsin dedi. Ben bunları dağıtınca sanki sevabın hepsi hediye eden arkadaşa olacak, bize sevab olmayacak sanıyorum, bu düşüncem yanlış mı?
CEVAP
Çok yanlış. Bir şey bir kimseye hediye edilince, artık o şey, o kimsenin kendi malı olur. Kendi malını istediği gibi kullanır, satabilir, hediye edebilir. Hatta yaksa bile, hediye verenin sevabı eksilmez. O da birilerine hediye ederse, o da sevab alır. Hediye alan da başkalarına hediye ederse, ona da sevab olur. Ötekilerin sevabından bir şey eksilmez.
Hediyede niyet
Sual: Bir kimse şaka niyetiyle, bu evi sana verdim derse, karşıdaki de kabul ettim derse, icab ve kabul gerçekleşip, ev onun olur mu?
CEVAP
Evet, onun olur. Hediyede niyete değil, söze bakılır. (Evi sana verdim) ifadesi icabdır. Misafirin de, (Kabul ettim) demesi kabuldür. Seadet-i Ebediyye kitabında deniyor ki:
İcab, karşısındakinin anlayacağı bir lisanla, sattım, verdim, hediye ettim gibi, kabul de, aldım, aynen kabul ettim, razı oldum gibi mâzi, yani geçmiş zamanı bildirecek şekilde söylenmelidir. İcab ve kabulün ikisi de, o yerde âdet olan kelimelerle ve mâzi şeklinde olunca, niyet etmeleri lazım değildir. (Bey ve Şira bahsi)
Görüldüğü gibi niyeti geçerli değildir.
Göz hakkı
Sual: Bir şey yiyip içerken, yanımızda olanlara da, vermek gerekir mi?
CEVAP
Biri bir şey yiyip içerken, yanındakilere de vermesi iyi olur. Buna, göz hakkı denir. Vermesi şart değildir, ancak yanımızda insanlar varken, (Siz de buyurun) dememek mürüvvete aykırıdır. Bunun için atalarımız, (Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar) demişlerdir. Ya onların yanında yememeli veya yeniyorsa, onlara da ikram etmelidir.
Sual: Bir arkadaş, (Namazda giymek üzere bu çorabı sana hediye ettim) dedi. Ben o çorabı namazda giymesem, başka zamanlarda giysem haram olur mu?
CEVAP
Hayır, haram olmaz. Hediyesi sahihtir, şartı bâtıldır. O çorabı namazda hiç giymeseniz de, hatta başkasına hediye etseniz de mahzuru olmaz. Yani o mal artık sizindir, istediğiniz gibi kullanabilirsiniz.
Sual: Kimisi, (hediye, hediye edilmez) derken; kimisi de, (hediyeyi hediye etmek sünnet) diyor. Hangisi doğrudur?
CEVAP
Hediyeyi hediye etmek caizdir.
Sual: Birine ücretsiz iş yaptırmak veya ondan hediye istemek uygun mudur?
CEVAP
Uygun değildir. Bir hadis-i şerifte, (İhtiyacını insanlara açan, ihtiyaçtan kurtulamaz. Allah'a arz ederse, ihtiyaçtan kurtulur) buyuruluyor. (Hâkim)
Hediyeyi almak
Sual: Sürmek için ikram edilen esansı ve gülü almak gerekir mi?
CEVAP
Her hediyeyi almak gerekir. Hediye geri çevrilmez. Verilen koku ve gül, alınıp koklanmalı. Gülü koklayınca, salevat-ı şerife getirmeli, çünkü Resulullah efendimizin mübarek teri, gül gibi kokardı. Hadis-i şerifte, (Üç şey, bedeni besler: Güzel koku, yumuşak kumaştan dikilmiş elbise ve bal yemek) buyuruldu. (Şir’a)
Ortak meyve ağacı
Sual: Ortak bir ağacın meyvesinin veya ortak bir tarlanın mahsulünün bir kısmını birine hediye etmek caiz midir?
CEVAP
Ağaçtaki meyve ve tarladaki ekin gibi, taksimi mümkün olan malın parçası, ancak taksimden sonra hediye edilir.
Evi hediye etmek
Sual: Ben ölene kadar kendim oturmak şartıyla, evimi hanımıma veya çocuğuma hediye etmem caiz midir?
CEVAP
Evet, caiz olur.
Hediyeyi haram etmek
Sual: Bir kimseye yiyecek hediye edilse, o da o hediyeyi yese, bir süre sonra, hediyeyi veren, ona herhangi bir sebeple darılıp, (Verdiğim şey sana haram olsun) dese, o yiyecek, hediye edilen kimseye haram olur mu?
CEVAP
Hayır, haram olmaz. Hediyeyi veren geri isterse, hediyesi yenmiş veya hediyede değişiklik meydana gelmişse, geri vermesi gerekmez. Hediye mevcut olsa ve bir değişiklik de olmasa bile, verilen hediyeyi geri istemek çirkindir. Bir hadis-i şerif:
(Verdiği hediyeyi geri isteyen, kustuğunu yalayan köpek gibidir.) [Buhârî]
Tarladaki ağacı hediye etmek
Sual: Bir kimse, tarlasındaki ağacı hediye edebilir mi?
CEVAP
Hediye edemez. Ağaçtaki meyveyi hediye edebilir. İçinde yemek olan tabağı hediye edip de, (Sadece tabağı hediye ediyorum, içindeki yemeğini hediye etmiyorum) demek caiz olmaz. Bunun aksini, yani tabakla yemeği verip, (Sadece yemeği hediye ediyorum, tabağımı isterim) demek caizdir; çünkü yemek, tabaktan ayrılmayan bir parça değildir. Bunun gibi bu koyunu sana hediye ettim; ama yünü benimdir denmez. Yünüyle hediye edilir. Tarladaki ağacı hediye etmek, bu kuralın dışındadır. Yani tarladaki ağaç hediye edilemez; çünkü ağaç tarlaya bağlıdır. Tarlasız yaşayamaz. Ancak ağaç sökülüp verilebilir. Tarlaya bağlı olduğu sürece hediye edilemez.
Hediye edilen palto
Sual: Bir arkadaş bana, (İmam ol, cemaatle namaz kılalım) diyerek paltosunu verdi. Palto da tam bana uygun geldi. (Paltoyu bana verdin mi, benim mi oldu?) diye sordum, (Evet, sana verdim) dedi. Namazdan sonra giderken, (Paltoyu çıkar!) dedi. Ben de, (Bana vermiştin) dedim. (Kriz dönemindeyiz, veremem) diyerek, zorla paltoyu aldı. Bu, gasp yerine geçmiyor mu?
CEVAP
İcap ve kabulün ikisi de, o yerde âdet olan kelimelerle ve mazi [geçmiş zaman] şeklinde olunca, niyet etmek gerekmez. (Seadet-i Ebediyye)
İcap ve kabul gerçekleştiğine göre, verdim derken, hediye etmeye niyet etmemiş olsa da, palto sizindir. Vermemesi uygun olmaz. Dinen fakir değilseniz ve hediyeyi geri istemeye mani olan diğer şartlar da yoksa, geri istemesi caiz ise de, hediyeyi geri istemek insanlığa yakışmadığı için, yiğitliği sizin yapmanız ve geri hediye ederek, onu zor durumdan kurtarmanız, en uygun olanıdır.
İyiliği haram etmek
Sual: Erkek hanımına, (Sana verdiklerim, yedirip içirdiklerim haram olsun) derse, ihsanen yaptıkları haram olur deniyor. İhsanen yapılanlar niye haram oluyor ki? O zaman kimse, kimseye iyilik etmez. Erkeğin hanımına veya oğluna, kızına yahut bir fakire verdiklerini, sonradan haram etme yetkisi var mıdır?
CEVAP
Hayır. Bir erkek, hanımına ve mahremi olanlara iyilik etse, para verse, hediye verse, sonra bir şeye kızıp, (Bunları sana haram ettim) dese, haram olmaz. Bunları geri istemeye de hakkı olmaz. Fakire verilen hediyeyi geri almak da caiz değildir, çünkü fakire verilen hediye sadaka olur.
Karı koca, birbirine verdiği hediyeyi geri isteyemez. Erkek Müslüman, kadın kitap ehli bir kâfir olsa, hatta boşansalar da bağışından dönemez, verdiğini geri isteyemez.
Usûl ve fürular yani baba, babanın babası ve daha yukarısı, ana, ananın anası ve daha yukarısı, evlat, torun ve daha aşağısı ile kardeş, kardeş çocuğu, amca, dayı, hala, teyze, verilen hediyeleri geri isteyemez. Bu şekilde akraba olan, ister Müslüman, isterse kâfir olsun eşittir. (Seadet-i Ebediyye)
Sadakanın hediyeden farkı nedir?
Sual: İslam Ahlakı kitabında, (İki kişi, ortak oldukları, bölünebilen bir malı bir kişiye hediye edebilirse de, bir malı iki veya daha fazla kişiye hediye etmek caiz olmaz. Ama bir malı iki fakire sadaka vermek caizdir) deniyor. Sadakayla hediye arasındaki fark nedir?
CEVAP
Taksimi mümkünse, ayırıp parçalarını her birine ayrı ayrı vermeli. Mesela kurban eti böyledir. Tartıp taksim edilir. Ama bir koltuk, bir telefon, bir saat bölünemez, bunları hediye etmek caiz olur.
Hediye ile sadaka arasında fark vardır. Hediye edilen şeyi geri istemek, kustuğunu yalamak gibi çirkinse de, yine caizdir, yani istenebilir, ama verilen sadaka geri istenemez. Fakire hediye edilen mal sadaka olur.
Yardım kurumlarına hediye vermek sahih olmaz. Onlar hükmi şahıstır. O kurumun başkanına veya oradaki bir yetkiliye verilirse sahih olur.
Hediye istemek sünnet mi?
Sual: İşten çıkan bir işçi, patrona, (Hediye vermek sünnettir, bana 20-30 bin lira hediye verin!) dedi. Hediye istemek sünnet midir?
CEVAP
Sünnet olan hediyeleşmek, yani istemeden alıp vermektir. Hediye istemek ise dilenmek olur, haramdır. Çünkü bir günlük yiyeceği olanın, başkasından bir şey istemesi, yani dilenmesi haramdır.
Hediye sahih, şart bâtıldır
Sual: Beyim, harçlık olarak para hediye ederken, (Bunu yalnız kendin harcayacaksın, başkalarına zırnık vermeyeceksin) diyor. Sadaka versem veya torunlarıma şeker alsam günah mı olur?
CEVAP
Günah olmaz. İstediğiniz yere harcayabilirsiniz. Verilen hediye sahihtir, ileri sürülen şart bâtıldır, yani geçersizdir. (Fetava-i Hindiyye)
Ancak, kadın kocasının isteğini yerine getirmemiş olur. Bu da, uygun olmaz. Kendi paramız da olsa, evde geçimsizlik olmaması için, evin reisi olan erkeğe sorarak harcamalıyız. Evdeki düzeni bozmamalıyız.
İstenmeden verilen hediyeyi almak
Sual: İstenmediği hâlde, herhangi bir kimsenin verdiği hediyeyi kabul etmenin dinimiz açısından hükmü nedir?
Cevap: Herhangi bir kimse, kendi helal mülkü olan malından hediye verse, istenmeden verilen bu hediyeyi kabul etmek sünnettir.
(Hediyeleşiniz, birbirinize muhabbet ediniz!) hadîs-i şerifi, Künûz-üd-dekâıkta yazılıdır.
Mektûbât-ı Ma'sûmiyye kitabında deniyor ki:
“Peygamber efendimiz hazret-i Ömer’e hediye gönderdi. O da kabul etmeyip geri gönderdi. Peygamber efendimiz, hediyeyi geri göndermesinin sebebini sorar. O da;
-İnsan için hayırlı olan, kimseden bir şey almamaktır buyurdunuz deyince, Resûlullah efendimiz;
-İsteyip de almak için demiştim. İstemeden verilen şey, Allahü teâlânın gönderdiği rızıktır. Onu alınız! buyurdu. Hazret-i Ömer de;
-Allahü teâlâya yemin ederim ki, kimseden bir şey istemeyeceğim ve istemeden verileni alacağım dedi.
Hediye kabul etmenin tevekküle mani olmadığı, Makâmât-ı Mazheriyye kitabında uzun yazılıdır.
Sual: Bir kimse, bir başkasına “ömrün boyunca evim senin olsun” deyince, o ev o kimsenin olur mu ve böyle yapmak caiz midir?
Cevap: Bu konuda İhtiyâr kitabında deniyor ki:
“Ömrî denilen hibe, hediye caizdir. Yani, ömrün boyunca evim senin olsun deyince, öldükten sonra ev, sahibine, sahibi ölmüş ise, vârislerine geri verilir. Rukbî denilen hibe, hediye ise, tarafeyne göre batıldır. Yani, sen ölürsen benim olsun, ben ölürsem senin olsun diyerek evini birisine vermek batıldır. Her biri, ötekinin ölümünü beklediği için, rukbî denilmiştir. Mülk edinmeyi zarara talik etmek, bağlamak, sahih değildir. Bir kimseye giyecek gönderilse, hediye olur. Kabz edince, hediyeyi alınca mülkü olur ve başkalarına da verebilir.”
Çocuklara hediye eşit mi verilmeli
Sual: Baba veya anne, bir şey hediye ederken, çocukları arasında eşit olarak mı dağıtmalıdırlar?
Cevap: Bir kimsenin, salih olan kız ve erkek çocuklarına hediye verirken, müsavi, eşit miktarda vermesi efdaldir. Malının hepsini oğluna hediye etmesi caiz ise de günahtır. Hediye edilen böyle bir mal, çocuğun mülkü olur ise de, hediyeyi veren babaya günah olduğu Hindiyyede bildirilmiştir. Bir kimsenin, salih veya ilim tahsilinde olan çocuklarına daha çok mal vermesi caizdir. Bu çocuklar, salih olmakta eşit ise, hediye edilen malı müsavi, eşit olarak dağıtmalıdır. Çocukları fasık, günahkar olanın, miras bırakmayıp, salihlere, hayrata vermesi efdaldir. Çünkü, günaha yardım etmemiş olur. Fasık çocuğa nafakadan fazla yardım yapmamalıdır.
Ölüm hastasının hediye etmesi
Sual: Ölüm hastası diye, hangi halde olana denir ve böyle olan bir kimsenin, malını satması, hediye etmesi dinen uygun mudur?
Cevap: Bu konuda Redd-ül-muhtârda buyuruluyor ki:
“İhtiyaçlarını temin etmek için sokağa çıkamayan hastaya, Ölüm hastası denir. Bir hastanın bazen sancısı, ağrısı olsa, çok zaman sokağa da çıksa, buna Ölüm hastası denmez. Sıtma, verem, zafiyet böyledir. Böyle hasta, bütün malını hediye etse, emanet, başkasınındır dese, caiz olur. Varislerinden birine bir şey satabilir ve hediye edebilir. Başka varislerin buna izin vermesine lüzum olmaz.”
Mirasının kendi arzusuna göre taksim edilmeyeceğini anlayan kimse, dilediğine, dilediği miktarda hediye ederek, hepsini dağıtır.
Mecellenin 1596. maddesinde de şöyle deniyor:
“Zevcesinden, hanımından başka varisi olmayan, maraz-ı mevtinde, ölüm hastalığında iken bütün malını, zevcesine, hanımına vasiyet edebilir.”
.
|
|
HZ. PEYGAMBER’İN HEDİYELEŞMEYE VERDİĞİ DEĞER Feridun TEKİN Öz: Hediyeleşme, insanlar arasında samimi ve güzel duyguların oluşmasına katkı yapması açısından önemlidir. Bu sayede farklı birçok duygu ve düşünce dile getirilerek, karşılıklı sevgi, saygı ve muhabbet hasıl olur. Hediyeleşme ile ayrıca sözle ifade edilemeyecek olan duygu ve düşünceler karşı tarafa iletilir. Tarihe bakıldığında farklı dönemlerde değişik kültürlerde hediyeleşme örneklerine rastlanılmaktadır. Hz. Peygamber’in içinde yaşadığı kültürde de hediyeleşme adeti gelenek olarak yer almıştır. Resûlullah (s) toplumda yer alan hediyeleşme geleneğini sürdürmüş ve güzel örneklerle sonraki nesillere aktarılmasına vesile olmuştur. O, bazen yakınları ile bazen kendisine gelen heyetler ile bazen de devlet başkanları ile hediyeleşerek bu adetin devamını sağlamıştır. Anahtar Kelimeler: Hz. Peygamber, Hediye, Hediyeleşme, Paylaşma. The Value of the Prophet Muhammed Gave to the Gift Abstract: It is important to give each other gifts in terms of a good togetherness. In this way many different feelings and thoughts are expressed and love, respect and charity are achieved. Gifts express feelings that can not be put into words. If we look at the history at different periods, we will find examples of mutual gifts in different cultures. In the culture in which the Prophet Muhammed lived, the tradition of gift-making has been a tradition. The envoy of Allah continued the tradition of giving gifts in society and was instrumental in bringing them to the next generations with beautiful examples. He provided the continuation of this Dr., Öğretmen, Milli Eğitim Bakanlığı, fetekinli08@hotmail.com. Feridun TEKİN 62 tradition, sometimes with relatives and sometimes with delegations coming to him and sometimes with heads of state. Keywords: Prophet Muhammad, Gift, to Give gifts, Share Giriş İnsanlar arasında iletişim ve etkileşimin en etkili yollarından biri hediyeleşmedir. Hediyeleşme sayesinde karşılıklı sevgi, saygı ve muhabbet hasıl olup, samimi duygular meydana gelir. Hediyeleşme ile ayrıca sözle ifade edilemeyen birçok duygu ve düşünce, yalın ve net bir şekilde karşı tarafa aktarılır. Dolayısıyla hemen hemen her toplumda görülen hediyeleşme âdetinin neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir geçmişi vardır. Modern antropoloji çalışmalarında, iptidai topluluklarda karşılık beklemeden hediye vermenin yanı sıra hediye değişimi ve hediye ile sosyal bağ kurma, sosyal itibar ve onur kazanma amaçlı hediye şekillerinin de bir hayli yaygın olduğundan söz edilmiştir.1 Resûlullah (s) da yaşadığı dönemde hediyeleşmeye önem vermiş, insanlar arasında samimi ilişkiler ve muhabbetin oluşmasını sağlamış, toplumu oluşturan farklı bireyler arasında karşılıklı güzel duyguların gelişmesine katkı yapmıştır. Hz. Peygamber’in hediyeleşme adeti ile ortaya koyduğu tavır sayesinde cemiyet hayatında var olan farklı kesimler karşılıklı olarak irtibat halinde olmuşlardır. Hediyeleşmenin toplumsal boyutuna yapmış olduğu katkıya örnek olması açısından Hz. Peygamber’in sözleri önemlidir. O, “Hediyeleşiniz, zira hediyeleşmek kalpteki kin ve nefreti yok eder”2 buyurarak, cemiyet hayatında var olan birtakım menfî hususiyetlerin giderilmesinde sahip olduğu etkiye dikkat çekmiştir. Hediyeleşmenin önemi ile ilgili olarak farklı bir sözünde ise, “Benim rızam için birbirleriyle sevişenlere, benim rızam için karşılıklı oturup sohbet edenlere, benim rızam için birbirlerine hediye verenlere ve benim rızam için birbirlerini ziyaret 1 Ali Bardakoğlu, “Hediye”, DİA, İstanbul, 1998, c. XVII, s. 151. 2 Tirmizî, Ebû İsa Muhammed b. İsa b. Sevre es-Sülemî, el-Kütübü's-Sitte ve Şüruhuha: Sünenü’t-Tirmizi, fihrist, Bedreddin Çetiner, 2. bs., Tunus, 1992, “Velâ”, 6. Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: II, Sayı: 1, Yıl: Ocak-Haziran 2018 63 edenlere rahmetim vacib oldu”3 buyurmuştur. Ayrıca Hz. Âişe, “Resûlullah (s) hediyeyi kabul eder ve karşılığında hediye verirdi”4 şeklinde beyanda bulunarak, Hz. Peygamber’in bu husustaki hassasiyetini dile getirmiştir. 1. Hz. Peygamber’in Hediyeleşme Konusunda Dikkat Ettiği Hususlar Hz. Peygamber hediye kabul etme konusunda bazı hususlara özellikle dikkat etmiştir. O kendisine hediye olarak sunulan her şeyi kabul etmeyip belli hassasiyetler ortaya koymuştur. Örneğin kendisine sadaka olarak bir şey verildiğinde onu kabul etmemesi; müşrik birinden hediye almaması; haram eşyaları hediye edildiğinde onları reddetmesi gibi hususlar, onun hediye kabul etmesinde dikkat ettiği prensiplerdi. O, kendisine gelen hediye ile ilgili olarak, onun sadaka olup olmadığını sorar, şayet sadaka ise kabul etmez, hediye (temiz ve helal) ise onu alırdı. Bu duruma örnek olması açısından Ebû Hüreyre, “Resûlullah (s)’a bir şey getirildiği zaman, “Bu, hediye midir? sadaka mıdır?” diye sorardı. Eğer “Sadakadır” denilirse yemez, “Hediyedir” denilirse yerdi. Sadaka olanları da Suffe ehline yönlendirirdi, yani onlara verirdi,5 şeklinde rivayette bulunmuştur. Hediye verilirken, helal ve temiz olmasına dikkat edilmeli, onun haram olmasından kaçınılmalıdır. Ayrıca hediye alınırken herhangi bir çıkar gözetilmemeli, su-iistimal olunmamalı, yanlış anlaşılmaya mahal verecek durumdan kaçınılmalıdır. Resûlullah (s), Ezd kabilesinden İbnü'l-Lütbiyye adında bir zâtı zekât toplamakla görevlendirmişti. Bu şahıs görevini tamamladıktan sonra Hz. Peygamber’e gelip, “Bunlar size ait olan zekât malları, şunlar da bana hediye olarak verilmiştir” dedi. Zekât memurunun tutumu üzerine Hz. Peygamber minbere çıkıp şu şekilde bir konuşma yapmıştır. “Bu kimseye ne oluyor ki¸ şunlar sizin¸ bunlar da 3 İbn Sa’d, Muhammed b. Sa’d Ebû Abdillah el-Basrî, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, Beyrut, ty., c. III, s. ,440. 4 Tirmizî, “Birr”, 34. 5 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 295-297; Buhârî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail, elKütübü's-sitte ve şüruhuha: Sahihü’l-Buhârî, 2. bs., İstanbul, 1992, “Hibe”, 5. Feridun TEKİN 64 bana hediye olarak verildi.' diyor. Bu kişi evinde otursaydı¸ kendisine bu hediyeler verilir miydi?” buyurmuş ve bu şekilde hediye kabul etmenin uygun olmayacağını ifade etmiştir.6 Hz. Peygamber, yaklaşık bin beş yüz Müslümanla birlikte h. 6. yılı umre için Medine’den Mekke’ye doğru yola çıkar.7 Yolculuk esnasında karşılaştığı toplulukları veya kabileleri İslâm’a davet eder. Resûlullah (s) yanındakiler ile yoluna devam ederken Nehd kabilesinden olan, yanlarında deve ve koyun sürüsü olan bir toplulukla karşılaşırlar. Hz. Peygamber, bu kimseleri İslâm’a davet eder. Fakat İslâm’a davet edilen kişiler kendilerine yapılan çağrıya olumlu cevap vermeyip, bu davete icabet etmezler. Resûlullah (s) ile kısa süre de olsa iletişim halinde bulunan Nehd kabilesinin mensupları, Resûlullah (s)’a süt gönderirler. Resûlullah (s) hediyelerini kabul etmez ve: “Bir müşriğin hediyesini kabul edemem” der. Daha sonra Hz. Peygamber, ücret mukabilinde (sütün) onlardan satın alınmasını emreder. Onlar da (sütü) bedevilerden satın alırlar.8 Hz. Peygamber, önceki örnekte olduğu gibi müşriklerin hediyesini kabul etmemiş, ücret mukabilinde satın alarak, ondan istifade etmiştir. 2. Hz. Peygamber’in Hediyeleşmeye Verdiği Önem Hz. Peygamber hediyeleşmeye önem vererek, bu adetin toplum tarafından sürdürülmesi için güzel örnekler ortaya koymuştur. Hediyeleşme, karşılıklı olarak samimi duyguların oluşması, toplumsal bağın kuvvetlenmesi, fertler arasında sevgi ve muhabbetin devam etmesi ayrıca paylaşım için güzel bir vesiledir. Çocukluğu döneminde kendisine sütannelik yapan Ebu Leheb’in câriyesi olan Süheybe’ye karşı tutumu, bünyesinde hediyeleşme açısından güzel bir davra- 6 Buhârî, “Cuma” 29, “Zekat” 67, “Eymân” 3, “Ahkam” 24; Ebû Dâvûd, Süleyman b. Eş’as b. İshâk el-Ezdî es-Sicistânî, el-Kütübü's-Sitte ve Şüruhuha: Sünenu Ebî Dâvûd, fihrist, Bedreddin Çetiner, 2. bs, Tunus, 1992, “Harac” 10-11. 7 Vâkıdî, Meğazî, c. II, s. 584; İbn Hîşâm, es-Sire, c. III, s. 322; Taberî, Tarih, c. II, s. 621. 8 Vâkıdî, Meğâzî, c. II, s. 575. Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: II, Sayı: 1, Yıl: Ocak-Haziran 2018 65 nışı barındırmaktadır. Resûlullah (s) Mekke’de iken Süveybe’yi ziyaret edip hal hatırını sorardı. Hz. Hatîce de ona ikramda bulunurdu. Kendisi henüz câriye iken, Hz. Hatîce, onu azat etmek amacıyla Ebû Leheb’ten kendisine satmasını ister. Fakat Ebû Leheb bunu reddeder. Resûlullah (s) Medine’ye hicret ettiği zaman Ebû Leheb onu azat eder. Resûlullah (s), Hayber’den dönerken, h.7. yılda onun vefat ettiği haberi kendisine ulaşır. Hz. Peygamber sütannesi Süveybe’ye vefat edinceye kadar hediye ve giyecek göndermiş, onunla samimi bir şekilde bağını devam ettirmiştir.9 Hz. Peygamber’in hediyeler verdiği başka kimse ise diğer sütannesi olan Halime’nin ailesidir. Hz. Peygamber Mekke’nin fethinden sonra sütannesi Halime’nin akrabalarının bulunduğu Beni Sa’d b. Bekr kabilesindeki bazı insanlarla karşılaşır. Beni Sa’d b. Bekr’den bir kadın yanına ziyaretine gelir. Resûlullah (s) ona Halime’yi sormaya başlar. Kadın, onun çoktan vefat ettiğini bildirir. Bu habere üzülen Resûlullah (s)’ın gözleri yaşarır. Sonra kadına, “Onlardan kim kalmış?” diye sorar. Kadın: “Erkek kardeşlerin ve kız kardeşlerin var. Vallahi onlar senin iyiliğine ve akrabalığına muhtaçlar. Onların bir sığınakları vardı; o da gitti” der. Resûlullah (s), “Ailen nerede?” diye sorar. Kadın, “Evtâs’ın aşağısında” der. Resûlullah (s) ona bir elbise verilmesini emreder. Ayrıca ona bir yük devesi ve iki yüz dirhem de verir. Kadın dönerken, ”Vallahi, küçüklüğünde ne güzel terbiye edilen bir çocuktun; büyüyünce ne kadar güzel ve bereketi ne kadar büyük bir insan oldun!” der ve yoluna devam eder. 10 Hz. Peygamber çocukluğunda üzerinde emeği olan sütannelerini farklı zamanlarda yad ederek, onlarla hediyeleşmek suretiyle aralarındaki sevgi, muhabbet ve samimiyetin bitmediğini göstermiştir. 9 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 87; İbnü’l Esîr, Ebü’I-Hasan İzzuddin Ali b. Muhammed elCezerî, el-Kâmil fi't-târih, thk: Ebi’l-Fida Abdullah el-Kadî, Beyrut, 1987, c. I, s. 459. 10 Vâkıdî, Muhammed b. Ömer, Kitabu’l-Meğâzî, thk: Marsden Jones, Beyrut, 1984, c. III, s. 869. Feridun TEKİN 66 Resûlullah (s) yakın aile fertlerine de hediyeler vererek onlarla olan bağın güçlü kalmasını sağlamıştır. Bu hususa eşi Ümmü Seleme ile olan durumu örnek olarak verilebilir. Resûlullah (s) Ümmü Seleme ile evlenince ona, “Şüphesiz ki ben Necâşî’ye bir miktar misk ve kumaş hediye etmiştim. Şimdi ise onun öldüğünü ve hediyelerin bana iade edileceğini düşünüyorum. Hediyeler bana geri geldiğinde onlar senindir” der. Durum Resûlullah (s)’ın dediği gibi olur. Necâşî öldüğünde hediyeler Resûlullah (s)’a iade edilir. Resûlullah (s) her bir eşine bir ûkıyye11 verir. Geri kalan miski ve kumaşı da Ümmü Seleme’ye verir.12 Hz. Peygamber sadece Müslümanlara değil Müslüman olmayan kimseler ve kölelere de birtakım hediyeler vermiştir. Resûlullah (s) Medine Yahudilerinden on kişiyle birlikte Hayber Gazvesi’ne çıktı ve Müslümanlara ayırdığı gibi onlara da hisse ayırdı. Resûlullah (s) ganimetten onlara bazı hediyeler takdim etmiştir fakat onlara hisse ayrılmadığı rivayet edilmiştir. Ayrıca onlarla birlikte köleler de yer almıştır. Ebü'l-Lahm’ın mevlası Umeyr, “Resûlullah (s) bana hisse ayırmadı ancak ev eşyası verdi” şeklinde beyanı, insanlar arasında ayrımcılık yapılmadan Resûlullah (s) hediye verdiğini göstermiştir.13 Hz. Peygamber, Huneyn Gazvesi sonrası esirler arasında olan sütkardeşi Şeyma’yı14 esaretten kurtararak kendisine birtakım hediyeler vermiştir. Huneyn Gazvesi’nde esir olan Şeyma kendisinin Resûlullah (s)’ın sütkardeşi olduğunu beyan ederek Hz. Peygamber ile görüşmek istediğini söyler. Bu sözler üzerine Şeyma, Hz. Peygamber’e getirilir. Resûlullah (s)’ın yanına getirilen kişinin sütkardeşi Şeyma olduğunu ikrar edince kendisiyle konuşmaya başlar. Hz. Peygamber, Şeyma’ya sütannesi ile sütbabasının durumunu sorar. Şeyma, ikisinin de vefat ettiğini haber verir. Resûlullah (s) ona şayet isterse yanında kalabileceğini ya da 11 Bir ûkıyye kırk dirhemdir. 12 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. VIII, s. 69-71. 13 Vâkıdî, Meğazî, c. II, s. 684-685. 14 İbnü'd-Deyba', Ebû Muhammed Vecihüddin Abdurrahman b. Ali, Hadaikü'l-envar ve metaliü'l-esrar fî Sîreti'n-nebiyyi'l-mustafini’l-ahyar, thk: Abdullah b. İbrâhim el-Ensârî, Mekke, 1993, c. III, s. 1166. Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: II, Sayı: 1, Yıl: Ocak-Haziran 2018 67 akrabalarının yanına dönmek isterse dönebileceğini söyler. Şeyma, Resûlullah (s)’ın kendisine yaptığı tekliflere akrabalarının yanına dönmek istediğini söyleyerek, cevap verir. Bunun üzerine Hz. Peygamber sütkardeşi Şeyma’ya üç köle ve bir câriye hediye eder,15 Şeyma aldığı hediyelerle ailesinin yanına döner. Hz. Peygamber kendisine güzel haber verildiğinde bu müjdenin karşılığı olarak haber veren kimseye hediye vermiştir. Hz. Peygamber’in câriyesi Mâriye’den İbrahim doğduğunda müjdeli haberi veren Ebû Râfî’ye bir köle hediye etmiştir.16 Hz. Peygamber, bazen kendisine gelen hediyeleri ayırır onu başkalarına verirdi. Bir defasında ipekten, altın düğmeli kaftanlar hediye edildi. Resûlullah (s) onları ashâbı arasında paylaştırırdı. Onlardan bir tanesini de Mahreme için ayırdı. Mahreme b. Nevfel yanına geldiğinde Resûlullah (s) ona, “Ey Ebü’l-Misver! Bunu senin için sakladım. Bunu senin için sakladım” dedi.17 Resûlullah (s) hediye ettiği bir diğer eşya ise bastondur. Hz. Peygamber, Abdullah b. Üneys’e baston hediye eder ve ona, “Yâ İbn Üneys! Bu bastonu yanında tut der.” İbn Üneys kendisine hediye edilen bastonla halkın karşısına çıkar ve ona “Nedir bu baston?” diye sorarlar. İbn Üneys, “Onu bana Resûlullah (s) hediye etti ve onu yanımda tutmamı bana emretti” der. Onlar, “Resûlullah (s)’ın yanına geri dönüp bunu niçin verdiğini ona sor?” derler. Ben de Resûlullah (s)’a döndüm ve “Yâ Resûlullah, bu bastonu bana niçin verdin” dedim. O da “aramızda kıyâmet gününde bir alâmet olsun diye... O günde bastonlara dayananların işi kolaydır” dedi. Bunun üzerine Abdullah b. Üneys kılıcını bastonla birleştirir ve ölünceye 15 Vâkıdî, Meğazî, c. III, s. 912-913; Süheylî, Abdurrahmân b. Abdillah b. Ahmed elHas’amî el-Malekî, er-Ravdü’l ünüf fî Şerhi’Sîreti’n-Nebeviyye li’bni Hişam, thk: Mecdî b. Mansur b. Seyyid el-Şûrâ, Kahire, 1997, c. IV, s. 227-228; Ömer Rızâ Kehhâle, A'lâmü'n-nisâ fî âlemeyi'l-Arab ve'l-İslâm, 2. bs., Beyrut, 1959, c. II, s. 317. 16 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 107. 17 İbnü’l Esîr, Ebü’I-Hasan İzzuddin Ali b. Muhammed el-Cezerî, Üsdü’l-Ğâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe, thk: Muhammed İbrâhim Benna, Muhammed Ahmed Aşur, Kahire, 1970, c. V, s. 120; İbn Hacer, el-İsâbe, c. VI, s. 70-71. Feridun TEKİN 68 kadar o bastonu yanından ayırmaz. Sonra kefeninin içine konulmasını vasiyet eder, ölünce onunla defnedilir.18 Hz. Peygember’in hediye ettiği eşyalar arasında kürk de yer alır. Yuhanna b. Ru’be, Resûlullah (s)’ın yanına gelip onunla konuşur. Ardından Hz. Peygamber, Bilâl’e emredip onu ağırlanmasını ister. Daha sonra Yuhanna’ya Yemen’de yapılmış bir kürk hediye etmesini söyler.19 Hz. Peygamber adet olduğu üzere değişik insanlara durumlarına göre farklı hediyeler vererek, karşılıklı olarak sevgi ve muhabbetin oluşmasını sağlamıştır. Resûlullah (s), hediye verirken bir çıkar ya da menfaat gözetmemiş, iyi niyetin bir karşılığı olarak bu ananeyi sürdürmüştür. O, sadece uzaktan gelen kimselere değil kendi yakınlarına da hediyeler vererek aralarındaki sevgisini ve ülfetin artmasını sağlamıştır. 3. Yöneticilerle Hediyeleşme Hz. Peygamber sadece çevresindeki insanlarla değil aynı zamanda o dönem içerisinde önemli konumda olan devlet başkanları ile de hediyeleşmiştir. Onun bu yaklaşımı karşılıklı olarak devletler arasında iyi niyet nişanesi olarak karşımıza çıkan bir durumdur. Resûlullah (s) İslâm’ı tebliğ etmek maksadıyla bazı devlet başkanlarına elçi gönderirken onlarla birlikte birtakım hediyeler göndermiş, devlet başkanları da cevabî olarak Resûlullah (s)’a bazı hediyeler göndermişlerdir. Resûlullah (s), h.6.yılı Zilkâde ayında Hudeybiye’den dönünce Hâtıb b. Ebû Belte’a’yı, İslâm’a davet eden bir mektupla Kıptîlerden İskenderiye hâkimi elMukavkıs’a gönderir. Mukavkıs kendisine gelen mektup ve davetin ardından Hz. Peygamber’e cevabî bir mektup yazar ve beraberinde Mâriye el-Kıbtîyye ve kız kardeşi Sîrîn, eşeği Ya’fûr ve katırı Düldül ve bir cam bardağı20 hediye olarak Resûlullah (s)’e gönderir. Resûlullah (s) Mâriye el-Kıbtiyye’yi mülk-i yeminle 18 İbn Hîşâm, Ebû Muhammed Abdulmelik, es-Sîretü’n-Nebeviyye, thk: Mustafa esSekkâ v. dğr., Kahire, 1936, c. IV, s. 268. 19 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 221. 20 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 523. Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: II, Sayı: 1, Yıl: Ocak-Haziran 2018 69 (cariye statüsünde) nikâhlar, kız kardeşi Sîrîn’i de şair Hassân b. Sâbit’e hediye eder. Resûlullah (s)’ın evliliğinden oğlu İbrahim dünyaya gelir.21 Hz. Peygamber’e hediye gönderen başka bir hükümdar ise Rum Kralı’dır. Rum Kralı Resûlullah (s) ince ipekten (sündüs) yapılmış bir kürk hediye eder. Hz. Peygamber hediye edilen bu kaftanı giyer ve onunla namaz kılar. Kaftanı görenler: “Yâ Resûlullah! Bu sana gökten mi indirildi?” demeye başlarlar. Resûlullah (s), “Neden bu kadar şaşırdınız? nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, Sa’d b. Mu’âz’ın cennetteki mendillerinden biri bile bundan daha güzeldir” der ve onu çıkarıp Ca’fer b. Ebû Tâlib’e Necâşî’ye vermesi için gönderir.22 Habeşistan Kralı Necaşî, Hz. Peygamber’e hediye gönderen hükümdarlar arasındadır. Necaşî, Resûlullah (s)’a içinde altından bir yüzük olan bir ziynet eşyası hediye eder. Fakat Resûlullah (s) altın yüzüğü kullanmaz ve onu kızı Zeyneb’in kızına (Ümâme’ye) gönderip, “Ey biricik kızım! Bununla süslen” der.”23 Veya Necâşî, Resûlullah (s)’a üzerinde altından bir mühür bulunan bir takı hediye eder. Resûlullah (s) onu alır, fakat takmaz. Onu kızı Zeyneb’in kız çocuğuna gönderir ve “Yavrucuğum, bunu tak” buyurur.24 Necâşî ayrıca Resûlullah (s)’a üç tane uzun baston hediye etmiştir. Hz. Peygamber, onlardan birisini kendisine ayırmış, ötekini Ali b. Ebû Tâlib’e, diğerini de Ömer b. el-Hattâb’a vermiştir. Bilâl, Resûlullah (s)’ın kendisine ayırdığı bastonla iki bayramda, yani Ramazan ve Kurban bayramında onun önünde yürürdü. Nihayet namazgâha geldiğinde onu Peygamber’in önünde yere diker ve O da bastona doğru namaz kılardı.25 Baston dışında Necâşi, 21 İbn İshâk, Muhammed b. İshâk b.Yesâr, Sîret-i İbn İshâk, thk: Muhammed Hamidullah, Konya, 1981, s. 251; İbn Habîb, Ebû Ca’fer Muhammed, Kitâbü’l-Muhabber, thk: İlse Lichtenstadter, Beyrut, ty, s. 76; Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerir, Tarihu’rRusül ve’l-Mülük, thk: Muhammed Ebu’l-Fazl İbrahim, 2. bs., Mekke, 1968, c. III, s. 169. 22 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 353-354. 23 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. VIII, s. 32. 24 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. X, 159; İbnü’l-Esir, Üsdü’l-Ğâbe, c. VII, s. 20; İbn Hacer, elİsâbe, c. VIII, s. 14. 25 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. III,177-178; el-Belâzüri, Ebul’l-Abbas Ahmed b. Yahya b. Cebbar, Ensâbü’l-Eşrâf, thk: Süheyl Zekkâr, Beyrut, 1997, c. I, s. 356. Feridun TEKİN 70 Resûlullah (s)’a bir çift sade ve siyah mesh hediye etmiş, Hz. Peygamber hediye edilen meshleri giymiş ve üzerine meshetmiştir.26 Hz. Peygamber İslâm’a davet amacıyla bazı hükümdarlara dine davet mektupları gönderir. Onun mektup gönderdiği zâtlardan biri de Hevze b. Ali elHanefî’dir. Resûlullah (s) Selît b. Amr el-Âmirî’yi bir mektupla Hevze b. Ali elHanefî’ye gönderir. Hevze, Resûlullah (s)’ın elçisini kabul eder, ona ikramda bulunarak kendisiyle ilgilenir. Resûlullah (s)’ın mektubunu okur; hiçbir şeyi reddetmeden ona güzel bir cevap yazar ve Selît b. Amr’ı Hecer dokumasından kıyafetlerle bazı hediyeleri Resûlullah (s)’a gönderir.27 Hz. Peygamber karşılıklı olarak devlet başkanları ve kabileler ile hediyeleşmiş, aralarında diplomatik olarak ilişkilerin canlı kalmasını sağlamıştır. Daha öncede zikredildiği gibi hediyeleşme o dönem içerisinde iyi niyet nişanesi olarak yer almış, toplumların birbirleri ile olan iletişim ve etkileşiminde canlı kalmasında önemli bir rol oynamıştır. 4. Kabile Temsilcileri ile Hediyeleşme İslâm dini Arap yarımadasında yayılmaya başlayınca, hem Resûlullah (s)’ı tanımak hem de İslâm hakkında bilgi sahibi olmak için değişik kabileler, seçmiş oldukları temsilcileri bazı hediyelerle birlikte Hz. Peygamber’e göndermişlerdir. Gelen heyetler, Resûlullah (s) ile görüştükten sonra kendilerine takdim edilen farklı hediyelerle memleketlerine dönmüşlerdir. Hz. Peygamber kendisine gelen ya da gönderilen hediyelere karşılık, mukabelede bulunmuş, gelen hediyelere dönemde cari olan para birimi ukıyye, kıyafet, ehil hayvan, arazi, gıda maddeleri vermek suretiyle muhataplarına karşılık vermiştir. Ayrıca hediye verirken heyette ne kadar kişi varsa her birine hediye verilmesini sağlamış, hatta heyette yer alan çocuklara dahi hediye verilmesini emretmiştir. 26 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 374. 27 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 201 Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: II, Sayı: 1, Yıl: Ocak-Haziran 2018 71 Hz. Peygamber genelde kendisine kabilelerinden temsilci olarak gelenlere hediye olarak o dönemde cari olan para birimi ukıyye verilmesini emretmiştir. Temsilcilere hediye verilirken de aşırıya ve israfa kaçmadan mutedil olunmaya çalışılmıştır. Temîm heyeti kalabalık bir grupla Resûlullah (s)’ın yanına gelirler. Hz. Peygamberle görüşürler. Görüşmenin ardından ayrılırken Resûlullah (s) onlardan her birine on iki ukıyye ve bir neş28 verilmesini söyler. Hatta içlerinde olan küçük çocuklara dahil beşer ukıyye verilmesini emreder.29 Resûlullah (s) h. 8. yılda el-Ci’râne’den gelirken, Benî Sa’lebe’den dört kişilik bir heyet yanına gelerek, ona, “Bizler kavmimizin ileri gelenlerinin elçileriyiz. Biz de, onlar da İslâm’ı kabul ettik” derler. Resûlullah (s) onlara ikramda bulunulması için emreder. Gelen heyet birkaç gün orada kaldıktan sonra ayrılmak için Resûlullah (s)’a gider. Hz Peygamber, Bilâl’e, “Heyetlere verdiğin gibi bunlara da hediyeler ver” diye emirde bulunur. Bilâl, heyettekilerin her birine verilmek üzere beş ukıyye getirir. Daha sonra heyet memleketlerine döner.30 Resûlullah (s), Bahreyn ahalisine, kendisine heyet göndermeleri için mektup yazar. Bu mektubun ardından Abdullah b. Avf el-Eşec başkanlığında yirmi kişilik heyet fetih yılında Resûlullah (s)’ın yanına gelirler. Resûlullah (s) onları on gün boyunca Medine’de misafir eder. Hz. Peygamber, onlara hediye verilmesi ve Abdullah el-Eşec’e daha fazla verilmesini emreder. Ona on üç ukıyye ve yirmi dirhem verilir.31 Benî Hanîfe heyeti, Selmâ b. Hanzale’nin başkanlığında on kişiden fazla temsilci grubu ile Resûlullah (s)’ın yanına gelirler ve İslâm’a girerler. Birkaç gün Medine’de kalıp Resûlullah (s) ile özel sohbetlerde bulunurlar. Memleketlerine 28 Bir neş 20 dirhemdir. 29 Vâkıdî, Meğazî, c. III, s. 979-980; İbn Hîşâm, es-Sîre, c. IV, s. 312; İbn Sa’d, etTabakât, c. I, s.223-224; Taberî, Târih, c. III, s. 117-119. 30 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 227. 31 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 238-239. Feridun TEKİN 72 dönmeye karar verdiklerinde Resûlullah (s), onlara adam başına beş ukıyye olmak üzere hediye verilmesini emreder.32 Kinde heyeti, el-Eş’as b. Kays başkanlığında on kişiden fazla süvariyle birlikte saçlarını boyamış, gözlerine sürme çekmiş ve üzerlerinde ipekle süsledikleri Yemen cübbeleri olduğu halde Resûlullah (s)’ın yanına gelirler. Üstlerinde ayrıca yaldızlı atlas bulunmaktadır. Resûlullah (s) onlara, “Siz Müslüman olmayacak mısınız?” der. Onlar “Evet, olacağız” şeklinde karşılık verirler. Resûlullah (s), “O halde bu üstünüzdekiler nedir?” der. Bunun üzerine üzerlerindeki süsleri atarlar. Orada birkaç gün kalıp memleketlerine dönmek istediklerinde Resûlullah (s) onlara onar ukıyye hediye verilmesini emreder.33 H. 9. yılda Hz. Peygamber, Tebûk’ten döndükten sonra, başlarında el-Hâris b. Avf olduğu halde on üç kişilik Mürre heyeti Resûlullah (s)’ın yanına gelirler. Şu şekilde konuşma yaparlar: “Ey Allah’ın Resûlü! Bizler senin kavminden ve aşiretindeniz. Bizler Benî Lüey b. Gâlib’in neslinden geliyoruz.” Bunun üzerine Resûlullah (s) tebessüm eder ve “Sen aileni nerede bıraktın?” der. el-Hâris, “Şu mezbeleliğin etrafında” diye cevap verir. Resûlullah (s), “Memleketin durumu nasıl?” der. Adam, “Vallahi tamamen çoraklaştık. Bizim için Allah’a yalvar” der. Resûlullah (s), “Ya Rabbi, onlara yağmur ver” diye dua eder, sonra kendilerine hediye verilmesi için Bilâl’e emreder. Bilâl onlara on ukıyye verir. el-Hâris b. Avf’a ise on iki ukıyye verir. Ardından memleketlerine dönerler.34 Havlân heyeti, h. 10. yılının Şaban ayında on kişilik bir grupla Resûlullah (s)’a gelirler. Hz. Peygamber ile karşılaşınca: “Ey Allah’ın Elçisi, bizler Allah’a inanıyor ve Onun Resûlü’nü tasdik ediyoruz. Ayrıca bizden geride kalanların da kefiliyiz. Senin için develerle yola çıktık” derler. Resûlullah (s) onlara dinin emirlerini haber verir, onlara Kur’ân ve 32 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 240. 33 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 248; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, c. I, s. 250; İbn Hacer, elİsâbe, c. I, s. 50-51. 34 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 227. Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: II, Sayı: 1, Yıl: Ocak-Haziran 2018 73 sünneti öğretecek görevliler tayin eder. Resûlullah (s)’ın emriyle onlara ikramlar yapılır. Medine’de birkaç gün kaldıktan sonra Resûlullah (s)’tan ayrılmak için izin isterler. Resûlullah (s), her birisine on iki ukıyye ve bir hediye verilmesi için emir verir.35 Rehâvîler heyeti, h.10. yılında bazı hediyelerle Resûlullah (s)’a gelirler. Hz. Peygamber yanlarına giderek onlarla uzun süre konuşur. Ardından heyettekiler Müslüman olur. Hz. Peygamber diğer heyetlere verdiği gibi onlara da hediyeler verir. Onlara on iki ukıyye verir. Ardından Rehâvîler memleketlerine dönerler.36 Hâlid b. el-Velîd ile beraber Necrân’dan gelen heyetin içinde yer alan Abdullah b. Kurâd, Resûlullah (s)’in yanına gelir. Hz. Peygamber ona on ukıyye verir. Sonra hemşehrileriyle beraber memleketine geri döner.37 Hz. Peygamber kendisine gelen temsilcilere, hediye olarak yalnızca para takdim etmemiş; onlara arazi, ehil hayvan ve kıyafet de vermiştir. Veda Haccından önce, Kuşeyr kabilesinden bir heyet Resûlullah (s)’a gelir. Onların içinde Sevr b. Urve b. Abdullah b. Seleme b. Kuşeyr de yer alır. O, Müslüman olur, Resûlullah (s) ona bir parça arazi verir ve onunla ilgili olarak kendisine bir belge yazar. Yine aynı kabileden olan Kurre b. Hübeyre b. Selemetü’l-Hayr b. Kuşeyr de Müslüman olur. Resûlullah (s) ona da (bir yer) verir ve bir hırka giydirir. Ayrıca ona kavmine tasadduk etmesini emreder.38 H. 9. yılda Benî el-Bekkâ’dan üç kişi, Muʻâviye b. Sevr b. Ubâde b. elBekkâ, başkanlığında Resûlullah (s)’ın yanına gelirler. Resûlullah (s), onların ağırlanmasını ve kendilerine birtakım hediyeler verilmesini emreder. Mu’âviye, Resûlullah (s)’a: “Müsaade ederseniz, teberrüken bize dokunmanızı istiyorum. Ben yaşlandım. Bu oğlum da bana karşı çok iyi davranıyor. Onun yüzüne elinizi sürer misi- 35 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 245. 36 İbn Sad, et-Tabakât, c. I, s. 259-260. 37 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. VI, s. 60; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, c. III, s. 361. 38 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 231. Feridun TEKİN 74 niz?” der. Bunun üzerine Resûlullah (s) elini Bişr b. Mu’âviye’nin yüzüne sürer, ona birkaç tane siyah keçi verir ve duada bulunur.39 Hz. Peygamber’in kendisine gelen kabile temsilcilerine verdiği hediyelerden biri de kıyafettir. Uzre Heyeti, içlerinde Hamza b. Nu’mân el-Uzrî olduğu halde h.9. yılı Safer ayında oniki kişilik grupla Resûlullah (s)’a gelirler. Resûlullah (s) ile bazı dinî meseleler hakkında konuşurlar. Ardından Müslüman olurlar ve birkaç gün Medine’de kaldıktan sonra ailelerinin yanına dönerler. Resûlullah (s), daha önceki heyetlere verdiği gibi onlara da hediyeler verilmesini emreder ve onlardan birisine de bir cübbe hediye edilir.40 Ferve b. Müseyk el-Murâdî, Kinde krallarından ayrılıp Resûlullah (s)’a tabi olmak üzere elçi olarak yanına gelir. Ferve, bir müddet Medine’de kalıp, Kur’ân ve İslâm’ın hükümlerini öğrenir. Resûlullah (s) kendisine oniki ukıyye ile kıymetli bir deve ve Umân dokuması bir cübbe verir. Ayrıca onu Murâd, Zübeyd ve Mezhic kabilelerine vali olarak tayin eder.41 Hz. Peygamber gelen temsilcilere bazen hediye olarak gıda ürünleri de vermiştir. Resûlullah (s)’ın Tebûk’ten dönüşü sırasında içlerinde Temîm ve Nu’aym olduğu halde on kişilik, Dârîler heyeti ona gelip, Müslüman olurlar. Resûlullah (s) vefat edinceye kadar Dârîler temilcileri Medine’de kalırlar. Vefatından önce Resûlullah (s) kendilerine yüz yük verilmesini vasiyet etmiştir.42 Hz. Peygamber para, ehil hayvan, arazi, kıyafet ve gıda ürünleri dışında güzel kokular da hediye etmiştir. Kays b. el-Husayn, Hâlid b. el-Velîd ile beraber Resûlullah (s)’ın yanına gelir. Resûlullah (s) ona bir ferman yazar, on iki ûkıyye ile güzel kokular hediye eder ayrıca onu Benî el-Hâris’e emir tayin eder.43 39 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 231. 40 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 250. 41 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 247; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, c. IV, s. 343-344; İbn Hacer, el-İsâbe, c. V, s. 209. 42 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 258-259; İbn Hacer, el-İsâbe, c. VI, s. 277. 43 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. VI, s. 60; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, c. IV, s. 398; İbn Hacer, elİsâbe, c. V, s. 250. Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: II, Sayı: 1, Yıl: Ocak-Haziran 2018 75 Hz. Peygamber’e özellikle Mekke’nin fethinden sonra farklı diyarlardan birçok kimse -gerek bulunduğu kabil adına gerekse ferdi olarak- ziyaretine gelmiştir. Onun yanına gelenler, İslâm hakkında bilgi sahibi olup Müslüman olmak istemiş ve adet olduğu üzere Resûlullah (s)’a gelirken beraberinde birtakım hediyeler getirmişlerdir. Getirilen hediyeler İslâm dinine uygunsa kabul edilmiş, uygun değilse kabul edilmemiştir. Resûlullah (s) değişik bölge ve diyarlardan yanlarına gelenlerle alakadar olmuş ve onları memleketlerine uğurlarken, kendilerine bazı hediyeler takdim etmiştir. Gelenlere hediyeler verilirken aşırılık ve israfa kaçılmadan mukabelede bulunulmuş ve mutedil bir yaklaşım tarzı ortaya konmuştur. 5. Hz. Peygamber’e Sunulan Hediyeler Hz. Peygamber’e zaman zaman arkadaşlarından, dostlarından, komşularından, farklı hükümdar ve kabile reisleri tarafından değişik hediyeler verilmiştir. Resûlullah (s) gelen hediyeleri, dinen uygunsa kabul etmiş, uygun değilse veya müşrikler tarafından verilmişse kabul etmemiş, ashâbına da kabul etmemelerini tavsiye etmiştir. Hakîm b. Hizâm’ın yaşadığı durum bu hususa güzel bir örnektir. Hakîm b. Hizâm, elli dinara satın almış olduğu bir elbiseyi (hulle) Resûlullah (s)’a hediye etmek ister fakat Hakîm o zaman bir müşriktir. Resûlullah (s) ona hitaben, “Biz bir müşrikten hediye kabul etmeyiz. Ancak madem onu gönderdin, biz de onu bedeli karşılığında alırız. Sen onu kaça aldın?” O, ‘Elli dinar!’ deyince, Resûlullah (s) onu satın alır, giyer. Sonra bu elbise ile Cuma için minbere çıkar, daha sonra bu elbiseyi Üsâme b. Zeyd’e giydirir.44 Resûlullah (s)’ın Tebûk’ten dönüşü esnasında Dârîler heyeti yanına gelip, Müslüman olurlar. Heyetin içerisinde Hâni b. Habîb de yer alır. Hâni, hediye olarak Resûlullah (s)’a bir içki tulumu, birkaç at ve altın yaldızlı kubbemsi bir çadır verir. Hz. Peygamber, “Allah içkinin içilmesini haram kılmıştır” demesi üzerine, Hâni, “Onu satayım mı?” der. Resûlullah (s) ona cevaben: 44 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. IV, s. 48. Feridun TEKİN 76 “İçilmesini haram kılan Allah, onun satılmasını da haram kılmıştır.” Bu cevabın ardından Hâni, içkiyi döker. Hz. Peygamber, atları ve altın işlemeli abayı kabul eder.45 Hz. Peygamber hediye olarak gelenleri dinen uygunsa kabul etmiş, dine aykırı ise onu reddetmiş ve hediyeleşme konusundaki gösterilmesi gereken hassasiyet ortaya koymuştur. a. Yiyecek ve İçecek Olarak Sunulan Hediyeler Resûlullah (s)’a birçok kişi, değişik zamanlarda yiyecek veya içecek olarak adlandırabileceğimiz şeyleri hediye olarak vermişlerdir. Bunlar genelde o dönemin önemli gıdaları olan hurma, et, yağ, peynir, yemek ve süttür. Resûlullah (s), içinde olduğu hayat şekli mütevazi bir hal arzettiğinden çevresindeki kimseler ona ve ailesine yiyecek olarak pek çok şeyi hediye etmişlerdir. Onun ve aile fertlerinin yaşamış olduğu durumu göstermesi açısından Ebû Hureyre, “Bazen aylar geçerdi, Resûlullah (s)’ın ailesinin evinde, ekmek veya yemek pişirmek için ateş yanmazdı. Yanındakiler, “peki Resûlullah (s)’ın ailesi ne ile yaşıyordu deyince, Ebû Hureyre, “İki siyah (gıda) ile yani hurma ve su ile yaşıyorlardı” dedi. Ardından devam ederek, “Resûlullah (s)’ın Ensâr’dan bir komşusu vardı, Allah onları hayır ile mükâfatlandırsın; onların hayvanları vardı. Resûlullah (s)’ın ailesine süt ve benzeri hediyeler gönderirlerdi”46 şeklinde beyanda bulunmuştur. Hz. Peygamber’in evinde günlerce sıcak yemeğin olmaması doğal olarak komşuları ve yakınları, onun ve ailesinin ihtiyaçlarını gidermek için gıda maddesi olarak adlandırabileceğimiz şeyleri Resûlullah (s)’a hediye olarak ikram etmişlerdir. Hz. Peygamber Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde yaklaşık yedi ay kadar Ebû Eyyûb el-Ensarî’nin evinde ikamet etmiştir.47 Bu süre içerisinde komşuları tarafından Resûlullah (s)’a farklı yemekler getirilmiştir. Zeyd b. Sâbit’ten gelen bir rivayette, “Ebû Eyyûb’un evinde Resûlullah (s)’a ilk gelen hediye, benim götürdüğüm hediye olmuştur. İçinde ekmek, yağ ve süt bulunan bir tirit çanağı idi. ‘Bu 45 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 258-259; İbn Hacer, Ebü’l-Fazl Şihabüddîn Ahmet b. Ali b. Muhammed el-Askalânî, el-İsâbe fi temyîzî’s-Sahâbe, Beyrut, 1992, c. VI, s. 277. 46 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 307. 47 İbn Hîşâm, es-Sîre, c. II, s. 141. Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: II, Sayı: 1, Yıl: Ocak-Haziran 2018 77 çanağı annem gönderdi’ deyince, Resûlullah (s), ‘Allah seni mübarek kılsın’ dedi, ashâbını çağırdı ve birlikte yemek yediler. Ben henüz kapıdan ayrılmamıştım ki, Sa’d b. Ubâde’nin, içinde kemik suyu tiridi bulunan çanağı geldi. Hiçbir gece yoktu ki, Resûlullah (s)’ın kapısında yemek taşıyan üç-dört kişi olmasın. Resûlullah (s), Ebû Eyyûb’un evinden taşınıncaya kadar komşuları bunu sıra ile yapıyorlardı.48 Hz. Peygamber’e süt ikram edildiğinde alıp içmiş ve yakınındakilere ikramda bulunmuştur. Bu duruma Ümmü Sünbüle adlı hanım sahabinin yaşadıkları güzel bir örnektir. Hz. Âişe’den gelen bir rivayette, “Medine’ye geldiğimizde Resûlullah (s) bizleri bedevîlerden hediye almamamız hususunda uyarmıştı. Ümmü Sünbüle el-Eslemiyye bir miktar süt getirip yanımıza geldi. Biz sütü kabul etmede tereddüt ettik. Biz bu halde iken Resûlullah (s), Ebubekir’le birlikte geldi. “Bu kimdir?” diye sordu. Ben, “Ya Resûlullah! Bu Ümmü Sünbüle’dir. Bize süt hediye etti. Sen de bizi herhangi bir bedevîden bir şey alma hususunda uyarmıştın” dedim. Resûlullah (s): “Onu alın. Çünkü Eslemliler bedevî değildir. Onlar bizim köylülerimiz, biz ise onların şehirlileriyiz. Onları çağırdığımızda gelirler, onlardan yardım istediğimizde de yardım ederler. Sütü bardağa dök, ey Ümmü Sünbüle!” buyurdu. O da sütü döktü. Hz. Peygamber ona sütü “Ebubekir’e ver” dedi. Ebubekir ikram edilen sütü içti. Sonra yine “dök!” dedi. Ümmü Sünbüle döktü, Resûlullah (s) sütten içti. Ardından yine “dök!” dedi. O da döktü. Hz. Peygamber onu alıp eşi Âişe’ye verdi, o da içti” buyrulmuştur.49 Hz. Peygamber, hediye edilen yiyecekleri her zaman kabul etmemiş, bazen onu yemeyi hoş görmemiştir. Resûlullah (s), kendisine hediye edilen bazı yiyecek ve içeceklerden hoşlanmazdı. Asr-ı sadette özellikle o devrin kültürü içerisinde olan bazı yiyecekler -örneğin keler - Resûlullah (s) tarafından yenmesi hoş karşılanmamıştır. İbn Abbas’tan gelen rivayette: Ben, Hâlid b. el-Velîd, Resûlullah (s) 48 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 183. 49 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. VII, s. 228; İbnü’l Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, c. VII, s. 336; İbn Hacer, el-İsâbe, c. VIII, s. 245. Feridun TEKİN 78 ile birlikte Meymûne bt. el-Hâris’in evine gittik. Meymûne, “Ümmü Akîk’in bize hediye ettiği şeyden size yedireyim mi?” dedi. Resûlullah (s), “Olur” deyince, pişirilmiş iki keler getirildi. Resûlullah (s) (önüne) tükürdü. Hâlid b. el-Velîd, “Sanki hoşlanmıyor gibisin ya Resûlullah!” Resûlullah (s), “Doğru” dedi. Meymûne, “Bize hediye edilen bir sütten size içireyim mi?” deyince Resûlullah (s), “Olur” dedi. Ardından Resûlullah (s)’a içinde süt bulunan bir kap getirildi ve onu içti.50 Hz. Peygamber’e keler hediye eden bir başka sahabî ise Ümmü Hufeyd elHilâliyye’dir.51 Fakat muhtemelen Hz. Peygamber, bu hanım sahabînin hediyesini de keler yemeyi uygun görmediği için kabul etmemiştir. Resûlullah (s)’a bazen kızartılmış et hediye edilmiştir. Hind bt. Utbe Müslüman olduğu zaman, câriyesiyle Resûlullah (s)’a, taş fırında kızartılmış iki kuzu ve bir deriden oluşan hediye gönderir. Câriye Resûlullah (s)’ın çadırına gider. O esnada Resûlullah (s), zevcesi Ümmü Seleme, Meymûne ve Benî Abdülmuttalib'ten bazı kadınlarla beraber oturmaktadır. Câriye: “Benin hanımım sana bu hediyeyi gönderdi. Senden özür dileyerek, 'Yavrulayan koyunlarımız bu yıl azdı/diyor.” der. Bunun üzerine Resûlullah (s), “Allah koyunlarınıza bereketini koysun ve doğurganlıklarını arttırsın” der. Câriye, Hind’e döner ve Resûlullah (s)’ın yaptığı duayı haber verir. Hind buna sevinir. Câriye devamla şöyle söyler: Daha önce veya yakın zamanda hiç görmediğimiz bir tarzda yavrulayan koyunlarımızın çokluğunu gördük. Hind, “Bu, Resûlullah (s)’ın duası ve bereketidir. Bizi İslâm’a hidayet eden Allah’a hamd olsun” der. Hz. Peygamber’e yiyecek olarak yağ dolu tulum peyniri ve keş peyniri de hediye edilmiştir. Benî Sa’d b. Bekr’in kadınlarından birisi yağ dolu bir tulum ve keş peyniriyle dolu bir deri ile Resûlullah (s)’ın yanına gelir. Girer girmez nesebini söyler. Resûlullah (s) onu tanır ve onu İslâm’a davet eder. Kadın hemen Müslüman 50 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 303. 51 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. VIII, s. 228. Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: II, Sayı: 1, Yıl: Ocak-Haziran 2018 79 olur ve Resûlullah (s)’ı tasdik eder. Daha sonra Resûlullah (s) hediyesinin kabul edilmesini emreder.52 Hz. Peygamber’e bazen o dönemde az bulunan bazı yiyecekler hediye edilmiştir. Üseyd b. Ebû Üseyd'den gelen bir rivayete göre, Resûlullah (s)’a üç şey hediye edildi. Ekmek, ıtır (Mercan köşk bitkisi) ve acur... Resûlullah (s) ıtır ile acurdan yemeye başladı ve hoşuna gitti. Sonra eşi, Ümmü Seleme’ye de verilmesini emretti. Bu hediye Resûlullah (s)’ın hoşuna gitti ve hediye sahibine göstererek bunların nadir bulunan şeyler olduklarını söyledi. 53 Hz. Peygamber, zaman zaman sahabîleri ziyaret ettiğinde de kendisine yemek hediye edilmiştir. Enes b. Mâlik, Resûlullah (s), annesi Ümmü Süleym’i ziyaret ettiğinde, ona eliyle yaptığı bir yemeği hediye ettiğini söylemiştir.54 Ayrıca farklı sahabîler tarafından Resûlullah (s)’a yiyecek olarak hediye edilenler arasında yağ,55 soyulmuş nohuta benzeyen bir hububat56 da yer almıştır. Hz. Peygamber değişik vesileler ile kendisine süt ve farklı yemekler hediye edildiğinde bunları kabul etmiş, yanında bulunanlara ikramda bulunmuştur. Şayet kendisi yemek için uygun görmüyorsa bunu da ifade etmiş, hediye eden kişiyi rencide etmemiştir. b. Ehil Hayvanların Hediye Edilmesi Hz. Peygamber’e hediye edilenlere arasında deve, koyun at, katır, merkep gibi ehil hayvanlar ile kıyafetler ön plana çıkmaktadır. Resûlullah (s) kendisine hediye edilen ehil hayvanları, durumlarına göre bazen kestirip bazen de canlı olarak ashâbı arasında taksim etmiştir. Ona hediye edilen hayvan süt veriyorsa, sütü ashâbı arasında paylaştırılmıştır. Bu duruma örneklik teşkil etmesi açısından Ümmü Seleme’nin mevlası Sâbit’ten gelen bir rivayet şu şekildedir. “ed-Dahhâk b. Süfyân el-Kilâbî, Bürde denilen bir süt devesini Resûlullah (s)’a hediye etmişti. 52 Vâkıdî, Meğazî, c. II, s. 868-869. 53 Vâkıdî, Meğazî, c. II, s. 577. 54 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. VIII, s. 315-316. 55 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. VIII, s. 122. 56 Vâkıdî, Meğazî, c. III, s. 1096. Feridun TEKİN 80 Ben bunun kadar güzel bir deve görmedim. Bol sütlü ve iki devenin sütü kadar süt verirdi. Akşamları bizim evlerimize gelir, Hind ve Esmâ -Resûlullah (s)’ın iki kölesi- ona çobanlık ederlerdi. Bazen onu Uhud’ta, bazen de el-Cemmâ’da otlatırlardı. Sonra onu evlerimize getirir, (kölenin) elbisesi de, ağaçlardan düşen ya da sopayla düşürülen (yapraklarla) dolu olurdu. Sonra akşamdan sabaha kadar yemini yerdi. Çoğu zaman Resûlullah (s)’ın misafirleri için sağılırdı. Akşamları kana kana süt içerlerdi. Daha sonra arta kalan bize dağıtılırdı. Onun sabah ki sütü güzeldi.”57 Iyâd b. Himâr et-Temîmî, Resûlullah (s)’a Müslüman olmadan gelir ve ona güzel bir deve hediye eder. Resûlullah (s) ona, “Müslüman oldun mu?” diye sorunca, o “Hayır” der. Resûlullah (s), “Allah müşriklerin hediyesini kabul etmemizi yasakladı” deyince, Iyâd Müslüman olur. Resûlullah (s) da onun hediyesini kabul eder.58 Resûlullah (s) Hudeybiye'de konakladığı zaman Huzâ’alı Amr b. Salim ve Büsr b. Süfyân, Resûlullah (s)’a koyun ve develer hediye eder. Gelen hediyelerle ilgili olarak Resûlullah (s), develerin kesilip ashâbı arasında dağıtılmasını, koyunların da canlı olarak ashâbına paylaştırılmasını emreder.59 Ebû Rühm el-Gıfârî’den gelen bir rivayette, Resûlullah (s) ve ashâbı Ebvâ’da konakladıklarında Îmâ b. Rahda bazı develerle birlikte yüz koyunu Resûlullah (s)’a hediye eder ve hediyelerini oğlu Hufâf b. Îmâ ile gönderir. Ayrıca süt yüklü iki deve de gönderir. Resûlullah (s) onun hediyesini kabul eder ve koyunların, ashâbı arasında dağıtılmasını emreder. Resûlullah (s), “Allah malınıza bereket versin” diye onlara dua eder. Hz. Peygamber’e deve ve koyun dışında başka ehil hayvanlar da hediye olarak sunulmuştur. Resûlullah (s) aynı önceki örneklerde olduğu gibi hediye edilen hayvanları ashâbının istifadesine sunmuştur. Hz. Peygamber’e bir defasında yaban eşeği hediye edilmiş, o da onu kestirip ashâbı arasında taksim etmiştir. Hz. 57 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 384. 58 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. VII, s. 25-26; İbn Hacer, el-İsâbe, c. V, s. 48. 59 Vâkıdî, Meğazî, c. II, s. 591-592. Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: II, Sayı: 1, Yıl: Ocak-Haziran 2018 81 Aişe’den gelen bir rivayette, Resûlullah (s) hac için yola çıktığında Revhâ’ya gelip konakladığı sırada orada yaralı bir yaban eşeği bulunur. Durum Resûlullah (s)’a haber verilir. Resûlullah (s), “sahibi gelinceye kadar onu bırakın!” der. Aradan fazla zaman geçmeden eşeğin sahibi olan en-Nehdî gelir ve onu Resûlullah (s)’a hediye eder. Resûlullah (s), Ebûbekir’e onun kesilip ashâbının arasında paylaştırılması emreder.60 Hayber Gazvesi’nden önce Cüzâm kabilesinin Benî Nüfâse kolundan Ferve b. Amr b. en-Nâfire Müslüman olduğuna dair Resûlullah (s)’a haber gönderip ona beyaz bir katır hediye eder.61 Hz. Peygamber’e koyun, deve, yaban eşeği, katır dışında at da hediye edilmiştir. Ubeyd, Mürâvih adında cins bir atı Resûlullah (s)’a hediye eder ve “Ey Allah’ın Resûlü! Bu atı yarıştır!” der. Resûlullah (s) Tebûk’te atları yarıştırır; Mürâvih birinci olur. Resûlullah (s) onu Ubeyd’den alır.62 Tebük Gazvesi sonrası, Kudâ’a’dan bir adam Resûlullah (s)’a bir at hediye eder.63 Yine Mırdâs b. Müveylık de, Hz. Peygamber’e bir heyetle beraber gelmiş ve ona bir at hediye etmiştir.64 Kayser’in Amman valiliği görevinde bulunan Ferve b. Amr el-Cüzâmî, Müslüman olduğunu Hz. Peygamber’e bildirerek, Mes’ûd b. Sa’d adında bir elçiyi görevlendirmiş ve onu bazı hediyelerle Allah Resûlü’ne göndermiştir. Gönderilen hediyeler, “Fıdda” adında bir katır65, “Yaʻfûr” adındaki merkebi, “ez-Zarb” adında bir at, yumuşak (keten) bazı elbiseler, altın karışımı ipekten yapılmış bir aba idi. Resûlullah (s) Ferve’nin mektubunu ve hediyelerini kabul ederek, kendisi de onun mektubuna cevap yazmış ve elçi olarak da Mes’ûd’u on iki ûkıyye altın hediye ile ona göndermiştir.66 60 Vâkıdî, Meğazî, c. III, s. 1092-1093. 61 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 266; İbnü’l-Esir, Üsdü’l-Ğâbe, c. IV, s. 340. 62 Vâkıdî, Meğazî, c. III, s. 1033. 63 Vâkıdî, Meğazî, c. III, s. 1019. 64 İbnü’l-Esir, Üsdü’l-Ğâbe, c. V, s. 137; İbn Hacer, el-İsâbe, c. VI, s. 80. 65 İbn Hîşâm, es-Sire, c. IV, s. 237-238. 66 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. VII, s. 303. Feridun TEKİN 82 Hz. Peygamber’e değişik zamanlarda deve, koyun, at, yaban eşeği, katır gibi ehil hayvanlar hediye edilmiştir. Resûlullah (s), gelen hediyeleri çoğunlukta ashâbı arasında paylaştırarak, onların da istifadesine sunmuştur. c. Kıyafetlerin Hediye Edilmesi Hz. Peygamber’e hediye olarak ön plana çıkanlardan eşyalardan biri de kıyafetlerdir. O dönem de farklı kumaş türlerinden değişik elbiseler Resûlullah (s)’a hediye olarak sunulmuştur. Hz. Peygamber kendisine hediye edilen kıyafetleri bazen kullanmış bazen çevresine bulunan kişilere hediye etmiş bazen de sahip olduğu özelliklerden dolayı kullanmayı uygun bulmamıştır. Resûlullah (s) hediye olarak gelen kıyafetleri kullanma hususunda titiz davranmıştır. Onun nübüvvetinden önce yaşamış olduğu bölgede putperest bir toplumun varlığı düşünüldüğünde bazı kıyafetlerde o kültür ve ananeyi yansıtan sembol ve işaretler yer almış, Hz. Peygamber, o sembol ve işaretler giderildikten sonra hediye gelen kıyafetleri kabul etmiştir. Resûlullah (s)’a alemli (işaretli) bir sarık hediye edilir; Hz. Peygamber, önce alemini kesip, sonra o elbiseyi giyer.67 Ebû Cehm b. Huzeyfe, Resûlullah (s) üzerinde şekiller (resimler) bulunan ve Şam işi bir elbise (hamîsa) hediye eder. Resûlullah (s) o elbise ile namaza durur. Namazı bitirince, “Bu elbiseyi Ebû Cehm’e geri götürün. Namazda onun şekillerine baktım. Az daha beni alıkoyuyordu” der.68 Hz. Peygamber zaman zaman hediye olarak gelen kıyafetlerin taşımış olduğu özellikleri sebebi ile onları kullanmayı uygun bulmamıştır. Hz. Peygamber’e hediye edilen ipek elbise ile alakalı olarak şu şekilde bir rivayet yer alır. el-Berâ, “Resûlullah (s)’a bir ipek elbise hediye edildiğinde biz ona dokunarak yumuşaklığına hayret ettik. Bunun üzerine Resûlullah (s), “Bunu beğendiniz mi?” diye sordu. 67 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 353. 68 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 354. Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: II, Sayı: 1, Yıl: Ocak-Haziran 2018 83 Biz de, “Evet!” dedik. Resûlullah (s), “Sa’d’ın Cennetteki mendilleri, bundan daha güzeldir ve yumuşaktır” der69 ve onu kabul etmez. d. Köle ve Câriyelerin Hediye Edilmesi Hz. Peygamber’in yaşadığı dönemin şartları düşünüldüğünde, köle ve câriyelerin alınıp satılması ve karşılıklı olarak hediye verilmesi olağandı. Bu nedenle köle ve câriyeler karşılıklı hediyeleşmede de kullanılmaktaydılar. Resûlullah (s) nübüvvet öncesi dönemde eşi Hz. Hatice tarafından hediye edilen Zeyd b. Hârise’nin durumu bu hususa örnektir. Hz. Peygamber kendisine hediye edilen Zeyd’i azât etmiş, onun köle olarak kalmasına müsaade etmemiştir.70 Bazen gazve ve seriyyeler neticesinde ele geçen köle ve câriyeler hediye edilir bazen de efendileri tarafından iyi niyet nişanesi olarak karşı tarafa verilirdi. H. 6. yılı Ramazan ayında Zeyd b. Hârise komutasında Ümmü Kırfe’ye seriyye düzenlenir. Bu seriyye neticesinde Ümmü Kırfe, kızı Câriye bt. Mâlik b. Huzeyfe b. Bedr’i esir alınır. Câriye bt. Mâlik’i Mesleme b. el-Ekva alır. Ardından onu getirip Hz. Peygamber’e hediye eder. Resûlullah (s) kendine hediye edileni Hazn b. Ebû Vehb’e hediye eder.71 Resûlullah (s), h.6. yılı Zilkâde ayında Hâtıb b. Ebû Belte’a’yı, İslâm’a davet eden bir mektupla İskenderiye hâkimi el-Mukavkıs’a gönderir. Mukavkıs, Hz. Peygamber’e cevabî bir mektup yazar ve beraberinde bazı hediyelerle birlikte Mâriye el-Kıbtiyye ve kız kardeşi Sîrîn’i hediye olarak Resûlullah (s)’a gönderir. Resûlullah (s), Mâriye el-Kıbtiyye’yi mülk-i yeminle (cariye statüsünde) nikâhlar, kız kardeşi Sîrîn’i de şair Hassân b. Sâbit’e hediye eder.72 Hz. Peygamber’e köle hediye eden bir başka zât ise Rifâe b. Zeyd elCüzâmi dir. Hayber Gazvesi’nden önce Hudeybiye musalahasında Rifâe b. Zeyd 69 İbn Sad, et-Tabakât, c. III, s. 332. 70 İbn Hîşâm, es-Sîre, c. I, s. 264; İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 386; Belâzürî, Ensâb, c. II, s. 107-108; Taberî, Târih, c. III, s. 169. 71 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. II, s. 69. 72 İbn İshâk, Sîret, s. 251; İbn Habîb, el-Muhabber, s. 76; Taberî, Târih, c. III, s. 169. Feridun TEKİN 84 el-Cüzâmi, ed-Dubeybî, Resûlullah (s)’a gelir. Ona bir hizmetçi köle hediye eder ve Müslüman olur.73 Hz. Peygamber’e hediye edilen köle ve câriyeler dışında ayrıca gazve ve seriyyelerde ganimet olarak ele geçen köle ve câriyeler de olmuştur. O, savaş ganimeti olarak ele geçirilen bu kimseleri çevresindeki kişilere hediye etmiştir. Resûlullah (s), Ebû Katâde’yi onbeş kişiyle Gatafân’a gönderir. Ebû Katâde’nin komutasındaki birlik görevini yerine getirerek birçok ganimetle geri döner. Ele geçen ganimetler toplanıp dağıtılır. Dağıtılan ganimetler neticesinde Ebû Katâde’ye güzel bir cariye düşer. Resûlullah (s) câriyeyi kendisine bağışlamasını ister. Resûlullah (s), o câriyeyi Mahmiye b. Cez’e hediye eder.74 Hz. Peygamber, kendisine hediye edilen veya gazve ve seriyye neticesinde ele geçen köle ve câriyeleri bazen kendisi almış bazen de ashâbına hediye etmiştir. e. Kılıç Hediye Edilmesi Hz. Peygamber’e o dönemin önemli harb aletlerinden biri olarak kullanılan kılıç hediye edilmiştir. Resûlullah (s), Sa’d b. Ubâde’nin kendisine hediye ettiği elAdb adlı kılıçla Bedir Gazvesi’ne katılmıştır.75 Resûlullah (s) kendisine hediye edilen kılıcı kabul ederek onunla muharebelere katılmıştır. Sonuç Hediyeleşmek, insanlar arasında var olan birtakım menfi davranışları ortadan kaldırarak, karşılıklı dostluk, samimiyet ve güzel duyguların oluşmasına sağlayarak, paylaşma duygususun gelişmesine katkıda bulunur. Resûlullah (s) fert ve cemiyet hayatında hediyeleşme ile güzel duyguların oluşmasını ve davam etmesini sağlamıştır. O, hediyeleşme esnasında İslâmî kurallara riayet ederek, çıkar ve menfaat yerine karşılıklı samimi duygu ve düşüncelerin oluşmasını, sürdürülmesini sağlamıştır. 73 İbn Hîşâm, es-Sîre, c. IV, s. 243; İbn Sa’d, et-Tabakât, c. I, s. 266; İbnü’l-Esir, Üsdü’lĞâbe, c. IV, s. 340. 74 İbn Sa’d, et-Tabakât, c. II, s. 100-101. 75 Vâkıdî, Meğazî, c. I, s. 103. Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: II, Sayı: 1, Yıl: Ocak-Haziran 2018 85 Hz. Peygamber, başta kişinin kendi yakınları olmak üzere çevresinde bulunan kimselerle hediyeleşmek suretiyle, samimiyet ve muhabbetin devamlı olmasına dikkat etmiştir. O kendisine gelen hediyeleri dinen bir sakınca yoksa kabul etmiş varsa muhatabını uygun bir dille uyararak gerekçesini karşı tarafa bildirmiştir. Hz. Peygamber, kendisine gelen hediyeleri çoğu zaman çevresinde bulunan kimselerle paylaşarak, hediyeyi hediye olarak vermiştir. Hz. Peygamber, yönetici ve kabile temsilcileri ile hediyeleşmeye özen göstermiş; onların hediyelerine mukabelede bulunmuştur. Hediyeleşmede kullanılan ürünlerde aşırıya kaçılmadan, muhataplarına uygun olan ya da dönemi şartları içerisinde cari olanlar tercih edilerek, mutedil bir yaklaşım tarzı ortaya konmuştur. Kaynakça Bardakoğlu, Ali, “Hediye”, DİA, İstanbul,1998, c. XVII, s. 151. el-Belâzüri, Ebul’l-Abbas Ahmed b. Yahya b. Cebbar, Ensâbü’l-Eşrâf, thk: Süheyl Zekkâr, Beyrut, 1997. Buhârî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail, el-Kütübü's-sitte ve şüruhuha: Sahihü’lBuhârî, fihrist: Bedreddin Çetiner, 2. bs., İstanbul, 1992. Ebû Dâvûd, Süleyman b. Eş’as b. İshâk el-Ezdî es-Sicistânî, el-Kütübü's-Sitte ve Şüruhuha: Sünenu Ebî Dâvûd, fihrist: Bedreddin Çetiner, 2. bs., Tunus,1992. İbnü'd-Deyba', Ebû Muhammed Vecihüddin Abdurrahman b. Ali, Hadaikü'l-envar ve metaliü'l-esrar fî Sîreti'n-nebiyyi'l-mustafini’l-ahyar, thk: Abdullah b. İbrâhim elEnsârî, Mekke,1993. İbnü’l Esîr, Ebü’I-Hasan İzzuddin Ali b. Muhammed el-Cezerî, Üsdü’l-Ğâbe fî Ma’rifeti’sSahâbe, thk: Muhammed İbrâhim Benna, Muhammed Ahmed Aşur, Kahire, 1970. İbnü’l Esîr, el-Kâmil fi't-târih, thk: Ebi’l-Fida Abdullah el-Kadî, Beyrut,1987. İbn Habîb, Ebû Ca’fer Muhammed, Kitâbü’l-Muhabber, thk: İlse Lichtenstadter, Beyrut, ty. İbn Hacer, Ebü’l-Fazl Şihabüddîn Ahmet b. Ali b. Muhammed el-Askalânî, el-İsâbe fi temyîzî’s-Sahâbe, Beyrut, 1992. İbn Hîşâm, Ebû Muhammed Abdulmelik, es-Sîretü’n-Nebeviyye, thk: Mustafa es-Sekkâ v. dğr., Kahire, 1936. Feridun TEKİN 86 İbn İshâk, Muhammed b. İshâk b. Yesâr, Sîret-i İbn İshâk, thk: Muhammed Hamidullah, Konya, 1981. İbn Sa’d, Muhammed b. Sa’d Ebû Abdillah el-Basrî, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, Beyrut, ty. Ömer Rızâ Kehhâle, A'lâmü'n-nisâ fî âlemeyi'l-Arab ve'l-İslâm, 2. bs., Beyrut, 1959. Süheylî, Abdurrahmân b. Abdillah b. Ahmed el-Has’amî el-Malekî, er-Ravdü’l ünüf fî Şerhi’Sîreti’n-Nebeviyye li’bni Hişam, thk: Mecdî b. Mansur b. Seyyid el-Şûrâ, Kahire, 1997. Taberî, Ebî Ca’fer Muhammed b. Cerir, Tarihu’r-Rusül ve’l-Mülük, thk: Muhammed Ebu’lFazl İbrahim, 2. bs., Mekke, 1968. Tirmizî, Ebû İsa Muhammed b. İsa b. Sevre es-Sülemî, el-Kütübü's-Sitte ve Şüruhuha: Sünenü’t-Tirmizi, fihrist: Bedreddin Çetiner, 2. bs., Tunus, 1992. Vâkıdî, Muhammed b. Ömer, Kitabu’l-Meğâzî, thk: Marsden Jones, Beyrut, 1984.
.
Peygamber Efendimiz Nasıl Hediyeleşirdi?
Hediyeleşmek bize neler kazandırır? Hediyeleşmenin önemi ve fazileti nedir? Hediyeleşmede hediye için belli bir ölçü konulmuş mudur? Hediyeyi hediye etmek sünnet midir? Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in hediyeleşme adabı...
Mü’minler arasındaki kardeşlik bağlarını kuvvetlendirici güzel adet ve davranışlardan biri de hediyeleşmektir. Fahr-i Cihân Efendimiz, ümmetinin birbirlerine karşı olan muhabbet ve bağlılıklarının artması için hediyeleşmeyi teşvik etmiş, kendisi de hediye vermiş ve hediye kabul etmiştir. Hz. Âişe vâlidemiz:
“Resulullah hediyeyi kabul eder ve ona mukabelede bulunurdu.” demektedir. (Buharî, Hibe, 11)
Enes bin Malik’in bildirdiğine göre Rum hükümdarı, Peygamberimiz’e atlastan, altın sırmalı, uzun yenli bir kürk hediye etmişti. Efendimiz onu sırtına giyince halk:
– Yâ Resûlallâh! Bu, sana semâdan mı indirildi?! dediler. Allah Resûlü:
“– Pek mi hoşunuza gitti? Varlığım kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki Sa’d bin Muaz’ın cennetteki peşkirlerinden bir peşkir bile bundan daha hayırlı, daha güzeldir!” buyurdu. Sonra da, onu sırtından çıkarıp Hz. Ca’fer’e gönderdi. Ca’fer (r.a.) onu giyince Efendimiz:
“– Ben bunu sana giyesin diye göndermemiştim!” dedi. Hz. Ca’fer:
– Onu ne yapayım? diye sorunca Resûlullah:
“– Kardeşin Necâşî’ye gönder!” buyurdu. (İbn-i Hanbel, III, 229; İbn-i Esir, Üsüdü’l-gâbe, I, 324)
PEYGAMBER EFENDİMİZ HEDİYE KABUL EDER MİYDİ?
Allah Resûlü, hediyeyi küçük büyük demeden kabul ederek, vereni sevindirme konusundaki hassasiyetini şöyle dile getirmektedir:
“Şayet bana kürek veya paça hediye edilse, hemen kabul ederim.” (Buhârî, Hibe, 2) Bunun hikmetini ise:
“Hediyeleşiniz ki birbirinize olan muhabbetiniz ziyâdeleşsin!” (Muvatta’, Hüsnü’l-Hulk, 16; Münâvî, III, 271) sözüyle beyan etmiştir.
HEDİYELEŞMENİN ÖNEMİ VE FAZİLETİ
Nebiyy-i Ekrem Efendimiz, hediyeleşmenin insanları birbirine nasıl yaklaştırıp sevdirdiğini anlatmak için de:
“Hediyeleşiniz; zira hediye, kalpteki kin ve nefreti yok eder. Hiçbir kadın komşu kadına verdiği hediyeyi, koyun paçasından bir parça bile olsa küçük görmesin!” buyururdu. (Tirmizî, Velâ, 6)
Hediyeyi bir sünnet olarak veren ve alan kimse onun azlığına çokluğuna, değerli veya değersiz oluşuna bakmamalıdır. Hediye verirken riyâ, gösteriş, çıkar gibi duygular araya girerse, beklenen netice alınamaz.
Hediyeleşme imkânlar ölçüsünde olmalı ve bütçeyi zorlamamalıdır. Hediyeleşmede aslolan hatırlamak ve hatırlanmaktır. Dolayısıyla “yarım elma, gönül alma” sözü bizler için bir ölçü olmalıdır.
PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN HEDİYELEŞME ADABI
İslâmî âdâba göre hediyeye karşı hediye beklememek gerekir. Bu yapılamazsa, hiç değilse verilenden fazla bir karşılık beklenmemelidir. Bununla alakalı olarak Allah Resûlü ile bir bedevi arasında geçen şu hâdise hayli dikkat çekicidir. Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor:
“Bir bedevi Resulullah’a genç bir deve hediye etti. Efendimiz de ona mukâbil altı genç deve verdi. Bedevi, memnun kalmadı. Bu durum Fahr-i Kâinât Efendimiz’e ulaştı. Efendimiz Allah’a hamd ü senâdan sonra:
«Falan kimse bana bir deve hediye etti. Ben ona mukabil altı deve verdim. Buna rağmen memnun olmamış. Allah’a yemin olsun, şu günden sonra Muhâcirler, Kureyşliler, Ensârîler, Sakifliler veya Devsliler dışında kimseden hediye almamaya azmettim!» buyurdu.” (Tirmizî, Menâkıb, 73; Ebu Dâvûd, Buyû, 82)
Habîb-i Ekrem Efendimiz, birtakım insanlardan böyle kabalıklar görür ve daha çok onlara af, müsâmaha ve mülâyemetle davranırdı. Allah Resûlü’nün hayatında bunun örnekleri çoktur. Fakat bu tür üzücü ve kaba davranışlar, bazen de Allah Resûlü’nü, o kadar ehemmiyet vermesine rağmen hediye kabülünde bazı kısıtlamalara sevketmiştir.
Buradan anlaşıldığına göre, daha çok istemeye bahâne olması için hediye vermek de, böyle bir hediyeyi kabul etmek de güzel bir davranış değildir. Peygamberimiz’in istisnâ ettiği kimseler ise daha ziyâde tokgözlülük, cömertlik, sehâvet, himmet yüceliği, hediyede karşılık beklememek gibi güzel vasıflarla mümtaz olanlardır. Bu vasıftaki insanlardan gelen hediye daha huzur verici ve gönül alıcı olur.
Allah Resûlü, zarurî olmadıkça hediyeyi asla reddetmezdi. Fakat dinin yasak kıldığı bir durum sözkonusu olduğu zaman, dinin emrine ta’zîmi her şeyin üstünde tutardı. Sa’b bin Cessâme (r.a.) şöyle anlatıyor:
“Allah Resûlü’ne bir yaban eşeği hediye etmiştim. Fakat Resûlullah onu kabul etmeyip bana geri verdi. Yüzüme bakıp da üzüldüğümü görünce:
«– Hediyenizi ihramda olduğumuz için alamadık.» buyurdu.” (Buhârî, Hibe, 6)
Sa’b bin Cessâme, bahsi geçen hediyesini takdim ettiği sıralarda ihramlıya avın yasak olduğunu henüz bilmediği için hediyesinin kabul edilmeyişine üzülmüştür. Şefkatli Efendimiz, sahâbîsinin meseleyi yanlış anladığını, hediyesinin reddedildiğini sanarak üzüldüğünü görünce, onu hemen rahatlatmak istemiş ve eğer ihramlı olmasaydı hediyesini kabul edeceğini bildirmiştir. Bu bakımdan insanların birbirlerini yanlış anlamasına, davranışları yanlış yorumlayarak gönül koymasına fırsat vermemek, yanlış anlaşılabilecek davranışların sebeplerini hemen açıklamak îcâb eder.
PEYGAMBER EFENDİMİZ KİMLERİN HEDİYESİNİ KABUL ETMEZDİ?
Fahr-i Kâinât Efendimiz, istisnâî durumlar haricinde umûmiyetle müşriklerin ve gayr-i müslimlerin verdikleri hediyeleri de kabul etmezdi ve bunun yasak olduğunu söylerdi. İyaz bin Himar (r.a.) anlatıyor: “Resulullah’a bir hediye takdim etmiştim. Bana:
«– Müslüman mı oldun?» diye sordu. «Hayır!» dediğimde:
«– Ben müşriklerin hediyesini almaktan nehyolundum!» buyurdu ve hediyemi almadı.” (Ebu Dâvûd, Harac, 35)
Ancak devletlerarası münâsebetlerde durum farklıdır. Hz. Ali (r.a) der ki:
“Kisrâ, Resulullah Efendimiz’e bazı şeyler hediye etti, Efendimiz ondan bu hediyeleri kabul etti. Diğer krallar da ona hediyede bulundular, o da onlardan bunu kabul etti.” (Tirmizî, Siyer, 23)
Çünkü bunlar devlet başkanı olup devletlerarası münâsebetler açısından hediyelerini kabul etmek maslahat îcâbıdır.
HANGİ DURUMLARDA HEDİYE KABUL EDİLMEZ?
Allah Resûlü, hangi durumlarda hediye kabul edilmemesi gerektiğini de bildirmiştir. Ebu Ümame’nin (r.a.) dediğine göre şöyle buyurmuştur:
“Kim bir kimseye yardımcı olur, o da buna karşı bir hediyede bulunursa hediyeyi kabul ettiği takdirde, fâiz kapılarından büyük bir kapıya girmiş olur.” (Ebu Dâvûd, Büyû, 82) Birisi hakkında hüsn-i şehâdette bulunmak mendup hatta bazı hallerde vacip olur. Yalnız bu hizmete karşı hediye almak caiz değildir. Böyle bir talepte bulunmak, faizin helal malı ziyana uğrattığı gibi, hizmet sevabının yok olmasına sebep olur. Ubâde bin Samit (r.a.) şöyle anlatıyor; “Ben ehl-i suffadan bir kısım insanlara yazı yazmayı ve Kur’an’ı Kerîm’i öğretmiştim. Onlardan bir adam bana bir yay hediye etti. Ben de:
– Bu yay benim için büyük bir mal değil, onunla Allah yolunda atış yaparım. Ancak yine de gidip Resulullah’a soracağım, dedim. Gelince:
– Ey Allah’ın Resûlü! Kendilerine yazı ve Kur’an öğrettiğim kimselerden biri bana bir yay hediye etti. Bu benim için bir mal da değil. Ben onunla Allah yolunda atış yaparım! dedim. Efendimiz bana:
«– Eğer ateşten bir takı takınmayı seversen kabul et!» cevabını verdi.” (Ebu Dâvûd, Büyû, 37)
Daha sonraki dönemlerde birtakım zarûretler sebebiyle Kur’ân tâlimine karşılık ücret alınabileceği hususunda görüşler beyan edilmiş olsa da, Asr-ı saâdette, İslâm’ın ilk yıllarında bu tür hizmetlere karşı asla ücret talep edilmemiştir.
HEDİYELEŞMEDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
Hediyede dikkat edilmesi gereken bir husus da hediyeden dönmemek, hediye vermekten vazgeçmemek veya daha da ötesi verilen hediyeyi geri almaya kalkışmamaktır. Allah Resûlü bu konuda şöyle ikazda bulunmaktadır:
“Birinin bir hediye verip veya ikramda bulunup, tekrar bundan dönmesi helâl değildir. Ancak baba, çocuğuna yaptığı bağıştan dönebilir. Verdiği hediyeyi geri isteyen kimsenin durumu köpeğe benzer. Köpek yemek yer; karnı doyduktan sonra kusar, sonra da dönüp kendi kusmuğunu yer.” (Ebû Dâvûd, Buyû, 81)
Peygamber Efendimiz, bu şekilde ağır ve caydırıcı bir teşbihte bulunarak, hediyeden dönmenin ne kadar çirkin olduğunu anlatmak ve insanları bu yanlış fiilden uzaklaştırmak istemiştir. Tıpkı Cenâb-ı Hakk’ın, en fenâ kalbî hastalıklardan biri olan gıybetten uzaklaştırmak için bu günâhı, kişinin ölü kardeşinin etini yemesine benzetmesi gibi...
İslâm, hayâtın her alanını kuşatacak şekilde prensipler getirmiş ve hiç bir alanı boş bırakmamıştır. İnsanların rahat ve huzûr içinde yaşayabilmelerini temin edecek bu edep kâidelerini Üsve-i Hasene Efendimiz yirmi üç yıllık nübüvvet hayatı boyunca ashâbına tâlim ederek insanlığa büyük bir medeniyet takdim etmiştir.
Kaynak: Üsve-i Hasene 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
.
|
Bugün 163 ziyaretçi (917 klik) kişi burdaydı! |
|
 |
|
|