Cüneyt Günay
gunay.cuneyt34@gmail.com
Tarih:2017-03-12 / Hit:43151
Abdulhamid Han "1876-1908 tarihleri arasında Osmanlı tahtında bulundu. Meşrutiyet yanlılarına (Mithat Paşa ve avanesi) Meşrutiyeti ilan edeceği görüntüsü verip 31.8.1876'da saat 12:00'de tahta çıktı. Tahta çıktığı yıllarda Bosna-Hersek,Girit,Sırbistan ve Karadağ’da isyanlar başlamıştı. Bu sıra da toplanan Tersane Konferansı’nda İngiltere olası bir savaşı Almanya’nın Rusya’yı destekleyeceği gerekçesiyle istemiyordu. Rus Çarı Aleksandr’da harp istemiyordu ancak Rusya’da da Osmanlı’da olduğu gibi savaş yanlıları vardı ve harbin başlaması için kampanyalarına çoktan başlamışlardı.
Böyle bir ortamda Mithat Paşa , kendi eseri diyebileceğimiz Meşrutiyeti ve Osmanlı Devleti’nin ilk anayasası Kanun-i Esasi’yi ilan etti.(23.12.1876) Anayasanın ilanı Mithat Paşa’nın beklentisini karşılamadı Avrupalı devletlerinin umurunda bile olmadı. Midhat Paşa, Tersane Konferansının Bulgaristan ve Bosna Hersek’te ıslahat yapılması tekliflerini incelemek üzere Bab-ı Ali’de içerisinde 60’ının Hristiyan olan 240 kişilik bir meclis topladı. Bu mecliste yaptığı konuşmada harp aleyhinde oy kullanacakları vatana ihanetle suçlayarak Tersane Konferansı kararlarını reddetti. Mithat Paşa, işsiz güçsüz takımına ve medrese talebelerine para dağıtarak Abdulhamid Han’ın penceresinin altında harp için gösteri yaptırmaktan bile geri kalmadı. Mithat Paşa ve ekibi padişaha ordunun harp istediği ve İngiltere’nin harpte Osmanlı Devleti’ne yardım edeceğini bile söylediler.

Mısır'a dış borçlanma yetkisi vererek İngiltere hakimiyetine girmesine neden olan ve Meşrutiyei ilan ettiren Mithat Paşa
Abdulhamid Han bu fikirlerin hiçbirine katılmıyor ancak devlet içindeki güce nüfuz edecek güçte henüz değildi ve Tersane Konferansının kararlarını reddini onaylamak zorunda kaldı. Bu durum üzerine İstanbul’daki büyük devletlerin büyükelçileri İstanbul’u terkettiler. İstanbul’dan büyükelçilerini çekmiş 6 büyük Avrupa Devleti, aralarında Tersane Konferansı Kararlarından daha hafif olan Londra Protokolünü imzaladılar. Londra Protokolü, Hersek Sancağının il, Ortodoks Sırplardan oluşan iki ilçenin de Osmanlı Devleti’ne ait olan Karadağ Prensliğine verilmesini istiyordu. Yani bir başka deyişle Osmanlı’ya ait toprakları gene Osmanlı’da kalmak şartıyla bir başka Osmanlı Prensliğine bağlanmasını istiyordu. Bab-ı Ali bu teklifi de reddetti.
Bütün bunlara rağmen harbe karşı olan Rus çarı Alaksandr,Bab-ı Ali’ye, gene bir Osmanlı toprağı olan Karadağ’a sadece Nişik kazasının bırakılmasını, böylece harp yanlısı ülkesindeki milliyetçileri yatıştırabileceğini bildirdi. Ancak bu teklifte Bab-ı Ali tarafından reddedilince büyük savaş başladı. 24.4.1877. Abdulhamid Han, tahta çıktıktan tam 8 ay sonra kendini 1293 Rumi senesinde gerçekleştiği için “93 Harbi” diye meşhur olan bir savaşın içinde buldu. Savaş sonucu Osmanlı Devleti için çok ağır oldu.

93 Harbi sonucunda kaybettiğimiz Karadağ
Küçük bir ilçeyi bir inatla kendi toprağı Karadağ’a vermemek uğruna Avrupa’da Sırbistan,Karadağ ve Romanya’yı ayrıca Kars,Ardahan ve Batum’u kaybetti. Bu hengame de Tunus’u da Fransa ve Mısır’ı İngiltere işgal etti. Mısır fiili işgal altında ancak Osmanlı toprağı olma özelliğini 1914 yılına kadar devam etti. Mısır 1914 yılına kadar yıllık vergisini Osmanlı Devleti’ne ödemeye devam etti.
İşte bu kayıplar Abduhamid Han’ı sevmeyenlerin onun zamanında büyük toprak kayıpları yaşandı sözünün delilleri oldu. Ancak burada dikkat etmedikleri, görmezlikten geldikleri bir nokta var. Abdulhamid Han, her ne kadar 31.8.1876 da tahta geldiyse de tam manasıyla iktidar olamadı. Amcası Abdulaziz Han’ı şehid eden, ağabeyi şehzade Murad’ı tahta çıkaran ve sonra indirip Meşrutiyeti ilan etmek için kendisini tahta çıkaran derin yapıyı yok edip kontrol edene kadar bu durum sürdü. Bu sürede de yukarıda zikredilen kayıplar yaşandı.
Abdulhamid Han, devlet yönetimi tam manasıyla ele aldıktan sonra sadece Osmanlı Devleti’nde değil aynı zamanda tüm dünya siyasetinde söz sahibi oldu. Kurduğu istihbarat teşkilatı ile ülkesini içeri de ve dışarıda korumayı başardı. Her ne kadar günümüzde kendisini toprak kayıpları vb. sebeplerle eleştirenler olsa da uyguladığı denge siyasetiyle de İngiltere ve Almanya gibi bir çok devletin yöneticileri onun dahice ülkesini yönettiğini itiraf eden tarihe geçen bir çok söz söylediler.
.
Osmanlı hasta yatağında bile Hollanda'ya elini uzatmıştı"
Cüneyt Günay
gunay.cuneyt34@gmail.com
Tarih:2017-03-14 / Hit:12283
Osmanlı arşivleri incelendikçe Osmanlı Devletinin, Hollanda'ya birçok yardımı olduğunu görmekteyiz. Bunlardan birini geçtiğimiz günlerde tarihçi Prof.Dr.Ahmet Şimşirgil Hoca Türkiye Gazetesindeki yazısında açıklamıştı: 1590’larda Hollanda henüz bağımsız bir devlet olmadığı için kendi bayrağı ile denizlere açılamıyor. Fransız ve İngiliz bayrakları altında ticaret yapabiliyordu. Kendi bayrakları altında ticaret yapabilmek için zamanın en güçlü devleti Osmanlı Devleti’nden yardım istemek için elçisini İstanbul'a devrin padişahı I.Ahmed'in yanına gönderdi. Hollanda elçisi Osmanlı padişahı I.Ahmet’le görüşmesinde denizlerde serbest dolaşabilmek için “ Kralımızı kulluğa kabul buyurup gemilerimizi başka bayrakla yürütmek mihnetinden bizi kurtarırsanız memnun kalacağız. diyerek yardım istedi. Bu yardım aynı zamanda Hollanda'nın kuruluşu ile ilgili önemli bir adım oldu.
Hollanda devlet olmayı gördüğünüz üzere Osmanlı sayesinde kazandı. Bugün bunlara bir yenisi daha eklendi. Anadolu Ajansında yayınlanan habere göre Başbakanlık Osmanlı arşivlerinde bulunan 1916 tarihli belgede sel felaketine uğrayan Hollanda’ya devlet olma yolunda olduğu gibi yıkılmasına 6 sene kala gene Osmanlı Devleti koştu. Belgede, Hollandalı sel mağdurlarına masarıf-ı fevkalede fonundan yardım yapılacağı belirtiliyor.
Yapılan yardım karşısında dönemin Hollanda kraliçesi adına da Hollanda dışişleri bakanlığı, İstanbul’daki elçisine Osmanlı hükümetine teşekkür edilmesini öngören bir telgraf ilettiğini görüyoruz. Hollanda Dışişleri Bakanlığı tarafından yazılan telgrafta, Hollanda'nın İstanbul Sefiri Van Der Does de Willebois'a hitaben, "Buradaki Türk Elçisi, hükümeti adına, su baskınlarında zarar görenler için 2.387,90 florini banka hesabına yatırmıştır. Elçi Nusret (Sadiullah) Bey'e, kraliçenin hükümeti adına hemen teşekkürlerimi bildirdim. Fakat bunun yanında sizin de ilk fırsatta Bab-ı Ali'ye giderek bu yapılan yardımın çok makbule geçtiğini iletmenizde fayda var." ifadelerine yer veriliyor.
Görüldüğü üzere Osmanlı güçlüyken de yıkılırken de kendisine gelenleri eli boş çevirmemiş. Şimdi Türkiye ‘de dünyanın her yerinde tüm mazlum ülkelerin yardımına koşuyor. Bir çok mazluma umut oluyor. Ancak aynı Hollanda kendi vatandaşlarıyla buluşmak için ülkesine gelen bakanımızın konuşmasına bile izin vermiyor. Tarih I.Ahmet dönemindeki yardımı,1916 daki sel felaketindeki Osmanlı yardımını nasıl yazdıysa. Hollanda’nın yaptığı bu siyasi rezilliği de gelecek kuşaklara ibret olsun diye çoktan kayıt altına aldı.

"Meclis-i Vükela Müzakerelerine Özel Zabıtname 24 Rebiülevvel 1334/30 Ocak 1916 Kararı" yazılı belge
.
Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın bu toprak, bir devrin battığı yerdir
Cüneyt Günay
gunay.cuneyt34@gmail.com
Tarih:2017-03-18 / Hit:9910
Osmanlı Devleti’nin altı asırlık tarihi birçok zaferle doludur. Ancak Çanakkale Zaferi’ni bu zaferlerden farklı kılan yönü mağlup olunan bir savaş içerisinde alınan büyük bir zafer olmasıdır. Kısacası Çanakkale 1914-1918 arasında gerçekleşen I.Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin katıldığı 10'a yakın cepheden sadece bir tanesidir. Savaşın sebebini kısaca açıklayacak olursak boğazlardan geçerken İstanbul’u işgal edip Osmanlı Devleti’ni saf dışı bırakmak ve müttefikleri Rusya’ya yardım etmek diyebiliriz.
Osmanlı, can çekişirken bile, Dünya tarihinin gidişini değiştirebileceğini fiilen göstermiş oldu. Dünyanın o tarihe kadar görmediği bir armadayla, her milletten binlerce asker ve devrin en gelişmiş silahlarıyla Çanakkale’ye saldıranlar akıllarından bile geçirmedikleri büyük bir hezimete uğradılar. 107 parça savaş gemisi ile Çanakkale’ye gelmişlerdi. 18 Mart 1915’te 506 adetten oluşan toplarını hiç susmacasına ateşlediler. Denizde başarı elde edemeyince bu sefer karadan Gelibolu’dan yüklendiler.
Kim bu Anzaklar?
General Hamilton emrindeki 75.000 kişilik İngiliz,Fransız,Avsutralyalı,Yeni Zellandalı ve başka sömürgelere mensup kuvvetlerle saldırıya geçti. Bu kuvvetlere,Australian and New Zeeland Army Corps kelimelerinin baş harflerinden meydana geldiği için Anzak (Anzac) kuvvetleri adı verildi.
İtilaf Devletleri, cephane ,erzak ve giyecek kıtlığına rağmen eşsiz bir savunma örneği gösteren Türk ordusu karşısında 8,5 ay dayanabildi.
Çanakkale Savaşı nelere mal oldu?
Öncelikle Osmanlı devleti için büyük bir yetişmiş insan gücünün kaybına neden oldu. Abdulhamid Han’ın açmış olduğu okullarda yetişen yedek subaylar ve bir çok meslekten insanlar bu savaşta şehit oldular. İngiltere başbakanı Lıoyd George’un 18 Kasım 1919’da Avam kamarasındaki bir konuşmasında; “Gemilerimiz Çanakkale’yi geçebilselerdi,harb iki sene kısaltılmış olurdu.” dediği gibi I.Dünya Savaşı iki sene uzamış oldu. Çanakkale geçilemeyince dostlarından yardım alamayan Çarlık Rusya’sında çıkan ihtilalle Çarlık Rusya’sı da tarihe karıştı. Şehitlerimizin ruhları şad mekanları cennet olsun.
.
Tarih Dizileri Sevilirken Aynı İlgiyi Tarih Dersleri Neden Görmez
Cüneyt Günay
gunay.cuneyt34@gmail.com
Tarih:2017-03-24 / Hit:23332
Dünya üzerinde Birleşmiş Milletlere üye olan olmayan ortalama 206 devlet kabul edilmektedir. Bu devletler incelendiğinde bir çoğunun geçmişi II. Dünya Savaşı sonrası ve yakınına dayanmaktadır. Bunlar içerisinde 240 yıllık geçmişi olan ABD bile eski bir devlet sayılamaz. Ancak kökü derin olmasa da ve bizdeki gibi onlarca destanı olmamasına rağmen tarihini sevdirmek için Hollywood’a yüksek bütçelerle filmler yaptırdığına ve bunu dünyaya yaydığını biliyoruz. Rambo Afganistan’da Sovyetlerle çarpışırken filmi izleyenlerde ister istemez bir Amerikalı’nın duygularına şahit oldu.
Demek ki tarih sevgisi oldukça önemli. Günümüzde Dirilişle başlayan ve Payitaht Abdülhamid’le devam eden çekim kalitesi ve senaryosu son derece iyi olan diziler millet olarak tarihimize ilgilimizi olumlu anlamda arttırdı. Dizi izlerken kafasında börk ve kılıçla dizi izleyen bir çok seyirciye sosyal medyada rastladık.
Peki tarih sevgisini ve doğru tarih anlayışını sadece dizilerle mi kazanacağız. Tarih dizileri sevilirken tarih dersleri neden aynı ilgiyi görmemekte sorusunu öğretmeninden üniversitedeki hocasına,milli eğitim yetkililerine kadar kendimize sormalı ve cevabı üzerinde düşünmeliyiz. Tarih öğretimi ile ilgili bir çok yol ve yöntem var ancak bunlar içerisinde olmazsa olmaz hocanın uslubü olayları hikayeleştirerek verebilme kabiliyetidir.
Matematik,Fizik,coğrafya gibi dersleri birçok formülle veya yolla öğrencilere öğretebilirsiniz ama tarihi vermek çok farklı bir durum. Öncelikle öğretmen çok iyi bir hikaye anlatıcısı olmalı eğer değilse öğrencinin tarihi sevmesi zor. Aslında dizilerde de aynı şey var. Dizilere ilgi varsa iyi bir senaryo ve anlatım olduğundan var.
İyi bir hikaye anlatıcısı olmak aslında sadece tarih için değil Türkçe ve sınıf öğretmeni gibi bazı branşlar içinde son derece önemli. Öğrenci öğretmenini dinlediğinde mesela konu İstanbul’un fethiyse kendini surların önünde hissetmeli, top seslerini ve atların kişnemelerini kulağında duymalı kah duygulanmalı kah coşmalıdır. Böyle olursa tarih dersine ilgi oluşacak bir sonraki dersi Diriliş gibi, Payitaht Abdulhamid gibi iple çekecektir.
.